Broşür 2014.indd

“düşünce
teşekkür
eder”
YENİLER
ALMAN İDEALİZMİ-II HEGEL
Editör: Güçlü Ateşoğlu, 794 sf. Felsefe, ISBN: 978-605-5063-01-6
Neden hâlâ Hegel? 1960'lardan sonra dünyada, 2000'li yıllardan
sonra ise ülkemizde Hegel'e duyulan artan ilginin gerçek kaynağı
nedir? Felsefe tarihinde 'metafiziğin kapanışı', 'tarihin sonu' ve
'sanatın ölümü'yle adı özdeş kılınan, düşüncenin bundan sonra
gerçekleşmesi gerektiği söylenmek suretiyle tarihin 'oldu-bitti'leri
arasına gönderilerek 'ölü köpek' muamelesine tâbî kılınan Hegel,
öğretisindeki derinliğin günışığına her geçen gün daha bir çıkmasıyla birlikte, varlığa dair geliştirilmiş düşüncelerin hemen her
alanında kendisini göstermeye devam ediyor. Sivil toplum-devlet
ilişkisine istinaden kamusallıkla ilgili tartışmalarda, sanat-dinbilim-felsefe arasındaki ilişkilerde ve sınır sorununda, tarihi ele
alacak olan felsefenin ne menem bir yönteme sahip olacağında,
herhangi bir konuyu doğal bir tutumla ve düşünüşle ele almayla
felsefî olarak ele alma arasındaki farkı ve bu ikisi arasındaki salınımı gerçekleştirmede Hegel'e örtük ya da açık bir şekilde gönderme
yaptığımız artık daha bir aşikâr.
Üç eseri de felsefe tarihinin şaheseri olan çok az filozoftan biridir
Hegel. Tinin Fenomenolojisi, Mantık Bilimi ve Hukuk Felsefesinin
Anahatları o güne kadar yazılmış ve onlardan sonraki pek çok eser
karşısında aşılmazlığını hâlâ sürdürmektedir. Bu eserlerin dışında
2
estetik, din ve tarih alanlarında da Hegel'in yazdıkları tartışmalarda
temel belirleyicidir. Kendi zamanına kadarki düşünürler arasında
Avrupa'ya yakın coğrafyanın dışındaki dünyayı da hesaba katıp
düşüncesine dâhil eden ilk filozof olan Hegel'in felsefesi ilk defa
bu kadar açıklıkla ve tüm yönleriyle, dünyanın farklı ülkelerindeki
önemli Hegel uzmanlarının yorumlarıyla birlikte huzura getiriliyor.
“Hegel üzerine yazılanlardan kapsamlı bir seçki yapmanın zamanı
gelmişti. 'Üzerine yazmak' filozofu yeniden konuşturmaktır. Ondan
hesap sormaktır da. Filozof bile ölümlü olduğundan, cevap verme,
tartışmaya katılma olanağı yoktur. Fakat bu olanağı olsaydı da fazladan konuşmazdı, çünkü söylemek istediklerini zaten söylemiştir”
[Uluğ Nutku]. “Bu [kitap] da dâhil olmak üzere hiçbir [çalışma],
Hegel'in büyüklüğünü, açık görüşlülüğünü, zihnindeki kavrayış
gü-cünü, nüfûz edişi ya da derinliği yeterince gözler önüne seremez. O, bizi, zamanın ve anlamın üzerinden görkemli tinsel yaşama
yükseltir. Kant ve Hegel, anılan sıraya göre, modern dünyanın
Platon ve Aristoteles'idir” [T.M. Knox].
YENİLER
SİYASET FELSEFESİ TARİHİ
Editörler: Ahu Tunçel & Kurtul Gülenç, 902 sf. Siyaset Bilimi, ISBN: 978-605-5063-03-0
Zihinlerimizi, çağımızın neredeyse ortak hissiyatı olarak nitelenebilecek çözümsüzlük hissinin yarattığı umutsuzluktan kurtaracak
tek şey, kuşkusuz ki siyaset felsefesinin, siyasetin neliğine ilişkin
tanımlamalarına dönüp bir kez daha bakmak, siyasal eylemlerimiz
ve eylemlerimizin ilkeleri üzerine bir kez daha düşünmek olacaktır.
Siyaset felsefesi tarihine ilişkin elinizdeki kitapta ortaya konulmaya
çalışılan bu türden bir düşünme, iki temel faydayı beraberinde
getiriyor: Güncel siyasetin değişim rüzgârının yönünü tespit etmek
için güne damgasını vuran siyaset anlayışlarının sorunlarını tarihsel kaynaklarından takip ederek keşfetmek; bugün unutulan “iyi
yaşam”-siyaset ilişkisini yeniden hatırlatarak, siyasal varoluşun
anlam ve değerine ilişkin özsel bir sorgulamayı gerçekleştirmek.
Tarihsel ve siyasal analizi ortak bir potada eritmeyi hedefleyen bu
türden bir düşünmenin ayırt edici özelliği, geleceğe ilişkin içkin
ütopik bir bakışı içinde barındırmasıdır. İçkindir çünkü gelecekle
kurulmaya çalışılan ilişki geçmişe perde çekilerek gerçekleştirilen
geleceğe saf bir yönelme değildir; aksine geçmişten dolanan bir
tarih bilinciyle yapılan –yani bir anlamda gelenekleri bütünüyle
atlamayan– ama geçmişin tozlu raflarına da saplanıp kalmayan –
dolayısıyla nostaljik yönelimlere başvurmayan– bir yolculuğu andırır. Yolculuğun temel amacı son'lu bir tarih algısını sorgulayarak
geçmişi ve geleceği şimdi'de birleştirebilmek, bu yolla şimdi'de
alternatif olanı açığa çıkarabilmektir.
Walter Benjamin'in konuya ilişkin vurgusu bu aşamada hatırlanabilir: “(...) hiçbir olgu, bir neden olduğu için zorunlu olarak tarihsel
olgu niteliğini kazanmaz. Bu niteliği olup bitişinin ardından, belki
binlerce yıl sonra ortaya çıkan koşullar aracılığıyla kazanır. Bunu
çıkış noktası yapan her tarihçi, olaylar dizisini bir tespih gibi
parmaklarının arasından kaydırmaktan vazgeçer. Kendi çağının
geçmişteki son derece belirli bir çağla paylaştığı konumu kavrar.”
Siyaset Felsefesi Tarihi (Platon'dan Žižek'e), tıpkı Janus gibi hem
geçmişe hem de geleceğe bakarak çağımızın konumunu daha iyi
anlamamızı olanaklı kılmakla kalmıyor, aynı zamanda siyasete dair
umut duyabilmemiz için tarihte varolan olanakları da gözler önüne
seriyor.
3
YENİLER
LEVANT KUMPANYASI TARİHİ
Alfred C. Wood
Çeviren: Çiğdem Erkal İpek, 346 sf. Tarih, ISBN: 978-605-5063-04-7
Ticari bir örgütlenmenin dünyayı dönüştürücü etkisi belki daha
önce hiç bu kadar sade, basit ve keskin bir üslupla anlatılmamıştı.
Birçoğu soylu olan, cesur, kararlı bir grup İngiliz tüccarın Levant'ta,
yani Yakındoğu'da Osmanlı coğrafyasıyla başlattıkları ticari ilişkilerin, Levant Kumpanyası çatısı altında sürdürülen faaliyetlerin,
nesilden nesile aktarılan bilgi, birikim ve tecrübelerin tarihidir bu
kitabın konusu.
Levant Kumpanyası, İngiliz kraliyet hükümeti için belki Doğu Hint
Kumpanyası kadar öncelikli ve önemli değildi; ama özellikle son
yüzyıldaki gelişmelere bakıldığında bu kumpanyanın varlığı ve etrafında gelişen organizasyonlar son derece stratejik ve hayatî oldu.
Kumpanyanın başkanı çoğu kez büyükelçilik görevini de yürüt-tü,
dolayısıyla Kumpanya ticari başarılarını pekiştirmek için siyaseti
ve diplomasiyi hiçbir zaman ihmal etmedi. Her zaman padişaha ve
paşalara yakın olmaya çalıştılar. İstanbul dışında, İzmir, İskenderun,
Halep, Şam, Kahire ve diğer yerlerde temsilcilikler açtılar. Bölgeyi,
4
insanları, halkları ve yönetimleri yakın-dan tanıdılar; dillerini, dinlerini, kültürlerini ve değerlerini titizlikle incelediler; bağlılıklarını
ve ayrıldıkları noktaları not ettiler; bölgenin ayrıntılı haritalarını
çıkardılar.
Başlarda uğranılan başarısızlıkların nedenlerini bulmak ve onları
telafi etmek için, ve karşılaşılan her bir zorluğa karşı üretilen bu
pratik uygulamalar bir süre sonra devasa bir entelektüel biri-kime
ve hafızaya dönüştü.
Bu hafıza bu coğrafyada yeni bilgi ve tecrübelerle etkinliğini ve
gücünü korumaya devam ediyor. İşte bu kitapla Alfred Wood, başlarda önemsenmeyen, biraz da küçük görülen bu tüccarların, önce
İngilizlerin sonra da Amerikalıların dünya hakimiyetine giden yoldaki katkılarını, ama ondan önce onların ve temas halinde oldukları
insanların hallerini ve yaşadıklarını, özellikle İngiliz Kraliyet arşivlerine dayanarak son derece akıcı bir dille gözler önüne seriyor.
YENİLER
RESİM SÖZ VE YAZI
Özgür Taburoğlu
343 sf. Sanat, ISBN: 978-605-5063-02-3
Modern düşünsel ya da sanatsal yaklaşımlarda, temel duyum ve
ifade biçimleri ayrışırlar. Geleneksel sanat işlerine ait bütünlüklü
imgeler, resim, söz ve yazı şeklinde alt parçalarına ayrılırlar.
Sanatçı kavramı, renklere, seslere ya da harflere ustaca şekiller
verebilen zanaatkârla, uzmanla eşanlamlı olmaya başlar. İmgelerin,
bilgiyle, düşünceyle, toplum vicdanıyla ya da siyasal eylemlerle
olan bağları zayıflar. Modern sanat işleri, bu şekilde yaşamdan
uzaklaşırken, diğer yandan da, avangart ya da pop-sanatın örneklediği gibi, tekrar hayata ve halka karışmaya yönelik bir gelgit
içerisinde şekillenirler. Özgür Taburoğlu'nun bu yeni çalışmasını
değerli kılan da, düşünsel, etik ve siyasal sonuçları olabilen bu
olguyu özgün şekillerde yüzeye çıkarmasından ileri gelir. Bu
nedenle elinizdeki metin, sadece bir sanat kuramı gibi değil, felsefî
bir çalışma olarak da okunabilir.
Özgür Taburoğlu, modern sanatsal ya da düşünsel yapıtlardaki,
hem ayrışmaya hem de bütünleşmeye dönük bu kurucu gerilimi
anlamaya çalışıyor. Bu amaçla, temel yaklaşımına destekler
bulabileceği metinleri okumaya girişiyor; Platon, Aristoteles,
Walter Benjamin, Henri Bergson, Paul Cézanne, Jacques Derrida,
Jacques Rancière, Jean Piaget, Ulus Baker, Latife Tekin, İsmail
Tunalı, Carl Gustav Jung, Georg Lukacs, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Ünal Nalbantoğlu, Sabri Ülgener, Marshall McLuhan gibi çok farklı
yazar, sanatçı ve düşünürleri yan yana okuyarak, belirli bir imge
kavrayışının izlerini bulmaya çalışıyor. Bu kadar farklı şahsiyeti bir
arada tutansa, tümünün imgeyi, resim, söz ve yazının uyumlu bir
birleşmesi ve ayrışması gibi anlamalarıdır.
5
YENİLER
FOUCAULT’YU UNUTMAK
Jean Baudrillard
Çeviren: Oğuz Adanır, 79 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-98-9
Niçin Foucault'yu unutmalıyız?
Baudrillard'a göre Foucault'nun söylevi iş işten geçtikten sonra
ortaya çıkan bir mesih, iş işten geçtikten sonra yapılmaya çalışılan
bir devrim gibi, iş işten geçtikten sonra çekilmiş bir söylev olma
özelliğine sahiptir.
Foucault'nun cinsellik, iktidar, baskı, arzu, delilik vb. konularla
ilgili olarak bu kadar güzel ve kusursuz bir söylev çekebilmesinin
kökeninde bütün bu konuların ve kuramların günümüzde anlamlarını yitirmiş olmalarının yattığını söyleyen Baudrillard, böylelikle
6
Foucault'nun söylevinin gerçekliği kapsayan bir evrene değil, bir
simülasyon evrenine ait olduğunu ve bu yüzden onu bilimsel bir
çözümlemeden çok bir “vakayiname” (chro nique) olarak nitelendirmenin daha doğru bir şey olacağını iddia etmektedir.
Foucault'yu Unutmak'ta Marksizm ile birlikte Psikanaliz, Lacan ve
Deleuze de eleştirilerden payını alır. Baudrillard, “yükte hafif pahada ağır” bu kısa metinle ülkesinde akademik kurumlar tarafından
aforoz edilmeyi çoktan göze almıştır bile...
YENİLER
MODERN, NARSİST ve YARALI
Romanın Eleştirel Ufukları
Fermâ Lekesizalın
MODE ROMAN (1900-1945)
MODERN
Bireyc ve bireysel yaşantıların, tercihlerin, arzuların vurgulandığı, tükeBireycilik
tim ek
ekonomisinin yükseldiği dönemdir yirminci yüzyıl modernliği. Modern
a bahçesi haline getiren orta sınıfın hâkimiyeti tamamlanmış, orta
şehri arka
b bir yandan kariyer, başarı ve parayı yönetirken, diğer yandan
sınıf birey
yeni öözgürlüklerin, eğlencenin tadını çıkarmaya başlamıştır.
Günün şiarı hedonizmdir. Yeni nesil modernler parıltılı Caz Çağı'nın şanslı
bireyle
bireyleridir. Para bolluğu ve tüketim sadece kendi arzu ve tutkuları doğrultus
rultusunda yaşayan kadın ve erkekler yaratmış, bireysel zevklere yapılan
aşırı vvurgu 'ben' kültü ve narsizmin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Dönem
Dönemin edebiyatı, özellikle roman batı toplumunun yaşadığı bu baş döndürüc
dürücü dönüşümü ele alırken, Caz Çağı'nın parıltılı imgelerine bol bol yer
verir. Ne var ki, yıldız tozunun ardındaki gerçeklik bambaşkadır. Tüketim
ve bo
bolluk travmayı ancak bir yere kadar gizleyebilmektedir. Lawrence,
Hemingway, Fitzgerald, Rhys, Larsen gibi yazarların ortak yönü, görünürHemin
deki bbu rahatlık ve kaygısızlığın, bu hedonizm patlamasının aslında katlannılmaz
nı
nıl
maz acılara yol açan yaraların üzerindeki bant olduğunu sezdirmeleridir.
OSMANLI EĞİTİM MİRASI
Mustafa Gündüz
556 sf.
s 24 TL, Tarih, ISBN: 978-605-5063-00-9
Eğitim bir kelimeyle akla gelebilen her şeyi kapsayıcı ve bilgiç bir bakışla
Eğitim,
izah eettiğini düşünenler için anahtar bir kavram. Eğitim, üzerinde kolayca
yazılıp çizilen, hemen herkesin görüş belirttiği, bu yüzden herkesin bildiği
varsayılan ama aslında pek az kişinin yeğinlemesine anladığı ve pratikte
varsay
uyguladığı içi boşaltılmış büyük bir kavram.
uygula
Teknik bir uygarlığa yaraşır bir biçimde işin ehline teslim edilen, uzun
uzun aaraştırması, incelemesi, etüdü, bakımı yapılan teknolojik aygıtlar bir
yanda
yanda, ve aslında bilge insanların elinde ilk ve temel eğitimlerini almaları
gerekirken, iyi işlenmemiş, özsüz, derinliksiz müfredatlara, hayat konusungereki
tecrübesi az, belki bilgili ama eğitim konusunda yetersiz öğretmenlerin
da tec
ellerine teslim edilen, iyi yetişme konusunda özene ve ihtimama en fazla
ellerin
lâyık, varlığın gayesi insan yavruları diğer yanda.
Varlığ
Varlığını sürdüreceği koşullara, durumlara iyi hazırlanamamış, iyi yetiştirilme
tirilmemiş insanlarla ilgili her gün görüş bildiren, yaşken eğilmeyen
ağaçla
ağaçları kendi kopyası gibi eğitmek, kendine göre yontmak isteyen
m
mod
e “ulema” bir yana bırakılırsa, eğitim üzerine ciddi ciddi düşünen,
modern
onu
on
n ggerçekten anlamaya çalışan insanlar için bir hatırlatmadır Osmanlı
Eğitim Mirası…
7
FELSEFE
FELSEFEYE GİRİŞ
Takiyettin Mengüşoğlu
380 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-86-6
Felsefeyi akademinin, hayattan soyutlanmış kavramlarının insani pratikleri ve tecrübeleri tam olarak
yansıtmayan sınırlı ve dar çerçevesine hapsetmek yerine hayatın tazeliğine ve canlılığına temas eden,
evrende bulunan her şeyi tam olarak kuşatan bir genişlikle ele almak gerekir.
Aksi halde, küçük bir çevrenin anlaşılması ve paylaşılması son derece zor akademik ilgilerinin tutsağı
olmuş bir düşünce evreni ortaya çıkar ki bu, her türlü entelektüel etkileşimi ve aynı zamanda geniş
kitlelerin bu yöndeki ilgilerini dışarıda bırakır.
Bunun bir sonucu olarak toplumsal ve bireyler arası çatışma ve gerilim yaratan genel bir basiretsizlik
hali olarak karşımızda beliren mevcut durumda, akıldan ve sağduyudan uzak, hayatın ve insani
dünyanın temel problemleri üzerinde asgari bir tartışma, konuşma ve en önemlisi düşünme pratiği
oluşturamamış bir topluluğun gürültücülüğü ve "idare ediciliği" daha iyi anlaşılır.
Sakin, tutarlı, ölçülü bir biçimde İyi, Güzel, Doğru hakkında yetkin ve upuygun sorular sormanın,
varolan her şey hakkında hayattan hiçbir zaman ayrı düşmeyen bir kavramsal zeminde yöntemsel ve
sistematik düşünmenin örnekleri ise çok fazla değildir.
T. Mengüşoğlu güncelliğini koruyan bu eseriyle, özellikle Nietzsche ve Scheler'i takip ederek bize,
hayatın hem pratik hem de teorik alanlarında yeni ufuklar açan doğru düşünmenin imkânlarıyla ilgili
ipuçları veriyor ve felsefenin herkes için ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.
BÖYLE DEDİ ZERDÜŞT
Friedrich Nietzsche
Çeviren: Gülperi Sert, 392 sf. 18 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-92-7
"Ey kardeşim, yalnızlığa mı çekilmek istersin? Kendine giden yolu mu aramak istersin? Biraz dur ve
dinle beni… Verebilir misin kendine kötünü ya da iyini, asabilir misin istemini başının üstüne bir yasa
gibi? Olabilir misin kendi kendinin yargıcı ve intikamcısı kendi yasanın? …Bugün bile kalabalıkta ıstırap
çekiyorsun ey sen, tek kişi: bugün hâlâ cesaretin ve umutların tam. Fakat bir gün yoracak seni yalnızlık,
bir gün kırılacak gururun ve yerinden oynayacak cesaretin. Haykıracaksın bir gün: “Ben yalnızım”
diye…Duygular vardır yalnızları öldürmek isteyen; başaramazlarsa öldürmeyi, o zaman kendileri
ölmek zorunda kalırlar. Fakat yeter mi senin gücün katil olmaya?...Koru kendini iyilerden ve adillerden!
Hoşlanırlar onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germekten – nefret ederler yalnızlardan. Koru
kendini kutsal saflıktan. Kutsal değildir onun için saf olmayan hiçbir şey; ateşi de sever – üzerinde
insanların yakıldığı ateşle oynamayı da. Koru kendini sevginin nöbetlerinden! Çok çabuk uzatır
elini yalnız kişi, karşılaştığı her insana. Bazı insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın sadece: ve
isterim ki, pençenin tırnakları da olsun. Fakat karşılaşabileceğin en büyük düşman kendin olacaksın
yalnızca; bizzat kendini bekleyeceksin mağaralarda ve ormanlarda pusuda. Ey yalnız kişi, kendine
giden yolu yürürsün! Kendinden ve yedi şeytanının önünden geçer yolun!.. Ey yalnız kişi, yaratıcının
yolunda yürürsün: bir Tanrı yaratmak istersin sen kendine, yedi şeytanından. Ey yalnız kişi, seveninin
yolunda yürürsün: kendini seversin sen, bu nedenle küçümsersin kendini, sevenlerin küçümsediği
gibi. Yaratmak ister seven kişi, çünkü küçümser! Sevdiği şeyi küçümsemek zorunda kalmamış bir
kişi, ne anlar ki sevgiden? Sevginle gidesin yalnızlığına ve yaratmanla kardeşim; çok sonra topallar
adalet senin ardından. Gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. Ben kendisinden ötesini yaratmak
isteyeni ve öyle yok olanı severim.
Böyle dedi Zerdüşt."
8
FELSEFE
AHLÂKIN VE DİNİN İKİ KAYNAĞI
Henri Bergson
2. Baskı, Çeviren: Mukadder Yakupoğlu, 288 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-07-3
N
HENRI BERGSO
. .
›
VE DININ
AHLAKIN
. .
I
IKI KAYNAG
›
ON
. .
CEVIRI
,
YAKUPOGLU
›
M. MUKADDER
XX. yüzyılın başında Bergson’un yaratıcı atılım (élan vital) kavramı, umudunu yitirmiş Avrupa
entelektüelinin ruhuna yepyeni bir soluk üflemişti. Artık, düşünce ve sanat çevrelerinin sohbetlerinde
.
IN
ˆ
AHLAKIN VE DIN
.
.
IKI KAYNAGI
sözler “hayat hamlesi” kavramı ile başlıyor ve onunla bitiyordu. Geniş bir sahada Bergsoncu felsefenin
yorumları ve açıklamaları hâkimdi. Çoğu kimse felsefede yeni bir gün doğduğu, başka birçok etkinliğin
de böylece aydınlığa kavuştuğu inancındaydı. William James, Bergson’un yapıtlarının tutkulu bir
okuyucusuydu. Marcel Proust’tan Bernard Shaw’a birçok edebî yapıtta, George Sorel’in siyasal
görüşlerinde, Claude Monet’nin izlenimci resimlerinde, Claude Debussy’nin müziğinde ve tinsel
değerlere dayanak arayan din adamlarında Bergson’un derin etkisi görülmüştür. Öyle ki, Cumhuriyet’in
ilk yıllarında var olma hamlesi içerisindeki Türk düşünce yaşamının Bergsonculuğa yönelmesi bu
yüzden manidardır.
.
ˆ
Bergson felsefesinde yeşeren şey madde, cansız varlık değildir; gerçeklik süredir ve bunu yalnızca
sezgi kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir ânında geçmişin aynısı olamaz, zira her adımda
yeni bir tecrübe açığa serilir. Bergson, bilinçli bir varlık için var olmanın değişmek olduğunu kabul eder,
zira değişmek olgunlaşmak demektir; olgunlaşmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak demektir. Bu,
yalnızca bilinçli insan varlığı için değil, fakat bütün gerçeklik için böyledir. Bergson gelişmeyi, ancak
süre olarak anladığımız takdirde her şeyi berraklığa kavuşturabileceğimizi söyler.
Bergson’un Ahlâkın ve Dinin ‹ki Kaynağı’nda temel yaklaşımı durağan ile devingen arasında kurduğu
temel karşıtlıktır. Bu karşıtlıklardan birinin kökleri zihindedir ve bilime, onun durağan, mekanik
ülkülerine ulaşır, diğeri sezgiye dayalıdır, varlığını felsefecilerin, sanatçıların ve büyük mistiklerin yaratıcı
atılımında (élan vital) bulur.
ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUK
Søren Kierkegaard
6. Baskı, Çeviren M. Mukadder Yakupoğlu, 144 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-06-4
rd
Søren Kierkegaa
Ki kegaard
alık
Ölümcül Hastzl
Umutsu uk
der Yakupo
Çeviren: M. Mukad
ğlu
Ölümcül Hastalık
SørenKierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası... Kierkegaard'a göre umutsuzluk
evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk
kaçınılmazdır, onu bir an olsun yabana atamayız. Benliğin iflah olmaz hastalıklarına karşılık umut
üzerine topyekûn iyimser bir felsefe geliştirmek ruhumuza yapılabilecek en ağır saldırılardan biridir. Bir
mustarip kötü bir teselliyle avutulabilir mi? Umut üzerine gerekli-gereksiz sarfedilen sözler ölümcül bir
hastanın yanında yapılan gaflara benzeyecektir ve pek az teskin edicidir! Oysa umudunu sonuna kadar
tüketmiş bir ruh hali gerçeği kavramak adına daha doğru bir adım atmış olur.
Umutsuzluk
Umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir
varlık oluşunun gereğidir. Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan "kendi olma" sürecini
umutsuzluk içinde yaşar.
Kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “Bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın
fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölemeden ölümle
savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli bir can çekişme hali içindedir.” “Ölümcül hastalık dar anlamda
kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. Ve umutsuzluk budur.”
Umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır.
Kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar üretmesine karşılık aynı zamanda insanoğlunun en temel
sorunlarını ortaya koyar. Kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine dalar. Hegel’de en
üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu
açığa serer.
9
FELSEFE
BAŞKASI OLARAK KENDİSİ
Paul Ricoeur
2. Baskı, Çeviren: Hakkı Hünler, 570 sf. 28 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-53-8
‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’
PAUL RICOEUR
Başkası olarak
Kendisi
r
Çeviri: Hakkı Hünle
“20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli
temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka kubbesindeki
yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar.
Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla
dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı taşıyan bu kitabdır. Daha ilk
adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet
eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete
icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta
adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’ kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine,
dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik / kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine,
kendilik başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye
uzanan bu zahmetli yolalışta sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü,
insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha
has söylendikte ‘başkası olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların
gelişim gücünün bedeni erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi
rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet
bahşeden dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”
ANTİK YUNAN’DA FELSEFE VE ÇAĞIMIZA ETKİLERİ
Editör: Yavuz Kılıç, 470 sf. 24TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-75-0
İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek
etkinlik olarak Felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyellerini bize açıkça gösteren en
önemli alan olmuştur. Felsefe, Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük bir çeşitlilik
ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden
çağlarda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. Felsefenin, Antik Yunan dünyasında sahip
olduğu etki düzeyi sonraki yıllarda çokça aşınmış olmakla birlikte, siyasetten fiziğe, matematikten
astronomiye, biyolojiden sanata pek çok alanda etkileri hep var olmuş ve süreklilik göstermiştir. Bu
nedenle Felsefe, Batı kültür tarihinin her zaman en önemli hayat damarlarından biri olmuştur.
Thales ve diğer doğa filozoflarının arkbe anlayışları, Septiklerin bilgiye getirdikleri eleştirel bakışları,
Sokrates’in erdem ve bilgi öğretisi, Platon’un hakikat/idealar öğretisi, Aristoteles’in ahlâk, bilim,
sanat vs. öğretilerine dair katkılarının her biri dikkate alındığında Antik Yunan düşüncesinin önemi
çok daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Antik Yunan Felsefesi bu yönüyle yüzlerce yıldır hem felsefi
düşüncelerin kaynağında yer almış hem de büyük tartışmalara yol açmıştır. Bu bakımdan bu düşünsel
mirası anlamak, bu felsefi faaliyetin köken bulduğu topraklarda yaşayan bizler açısından da oldukça
önemli ve değerlidir. Bu amaçla, Adnan Menderes Üniversitesi›nde düzenlenen, bildiğimiz kadarıyla
ülkemizde şimdiye dek Antik Yunan Felsefesiyle ilgili olarak yapılan ilk sempozyumun bildirilerini
biraraya getiren bu eserde, Antik Yunan düşüncesinin çok farklı anlayışları ele alındığı gibi, hakim akım
ve düşünürlere dair alternatif perspektifler de işlenmiştir.
10
FELSEFE
AVRUPA DÜŞÜNCESİNİN SERÜVENİ
Jacqueline Russ
2. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 424 sf. 26 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-70-5
RUSS
JACQUELINE
Avrupa nasıl Avrupalaştı?
in
ncesin
Avrupa Düşü
Serüveni
an Günümüze
Antik Çağlard
esi
Batı Düşünc
Çeviri: Özcan
Doğan
Küçük Kent Devletlerinden (Polis) “Avrupa düşüncesi”ne giden bu uzun tarihsel birikim hangi
özelliklerle karakterize edilebilir? Hangi önemli olaylar, hangi kişi ve kurumlar bu süreçte belirleyici
bir rol üstlenmişlerdir?
ü
sinin Serüveni
Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel
ve toplumsal atılımları, 'Ortaçağ Aydınlığı'nı, Rönesans'ı, Aydınlanma Çağı'nı, Hümanizmi, Devrimler
yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir sürecin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları,
bilim insanları, sanatçılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa'yı yaratma yolunda
yaşanan büyük maceranın aktörleridir. Bu yolculuk içinde Avrupa'nın Grekleşmesi, Latinleşmesi,
Romalılaşması, Germenleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir “modern batı
düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir.
Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spinoza, Vico, Montesquieu, Rousseau,
Kant ve Hegel gibi düşünürler bu düşünce serüveni içinde 'olmazsa olmaz' bir paye kazanmışlardır.
Avrupa çelişkiler ve karşıtlıklar yumağı içinde, insanlığa armağan ettiği göz kamaştırıcı hediyelerle
birlikte karanlık dönemleri de derin bir şekilde tecrübe etmiş, büyük zaferlerin yanında mağlubiyetleri
de tatmış, ama tarihsel olarak edindiği birikimle daima geleceğe doğru bir sentez üretebilme kabiliyetini
göstermiştir.
Bu kitapta, Avrupa'yı ve Avrupalılığı yaratan düşüncelerin bir özetini okuyacağız. Jacquline Russ,
Avrupa'nın soy kütüğünden hareketle, bilhassa her yüzyılın taşıdığı kendine özgü atmosfer üzerinde
durmaya çalışmıştır. Pek tabii, yüzyılların zihnimizde belirli bir resmi canlanmazsa kavramlar da içi
boş sözcüklere dönüşecektir. Bu senkrenizasyon kaygısından hareketle kitabın yazarı, Antik çağlardan
günümüze, Avrupa'da ve Avrupa bilincinde yaşanan gelişmeleri, ilerlemeleri, gerileyişleri, bunalımları,
altüst oluşları ve yeniden doğuşları tasvir etmeye çalışmıştır.
BAHTIN VE ÇEVRESİ
Craig Brandist
Çeviren: Cem Soydemir, 316 sf. 17 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-66-8
IST
CRAIG BRAND
vresi
Bahtin ve Çe
litika
r ve Po
Felsefe, Kültü
Soydemir
Çeviri: Cem
h i
e Çevresi
Bahtinci düşüncenin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak olan Bahtin ve Çevresi, bu
anlamda sonuncu çalışma olmayacak elbette, yeni çalışmaların önünü açacak ve Bahtin›e
duyulan ilginin yeniden şekillenmesine yardımcı olacak. Bahtin›in ve Çevresi’nin hak ettiği daha
geniş bağlama yerleştirilmesi gerekliliğine ışık tutacak. Bahtin›in yaşadığı dönemde birçok
önemli ve sağlam kuramcı vardı elbette, ama ne yazık ki Bahtin kariyeri boyunca hak ettiği
ilgiyi göremedi. Craig Brandist›in kitabı Bahtin›e (ve Çevresi›ne) olan bu borcu hatırlatmaya
ve tamamen kapatmaya olmasa da kapatılmasının önünü açmaya yönelik bir çalışma.
Bahtin Çevresi’ne ışık tutarak bize Bahtinci düşüncenin aslında Bahtin›in kendisinin de çok sevdiği
diyalojizm kavramını anımsatacak şekilde diyalojik bir sürecin ürünü olduğunu ama henüz son
bulmadığını ve gelişmeye açık olarak beklediğini gösteriyor.
Bu kitap ise Bahtin ve Çevresi’ne dair en son önemli araştırmaların sonuçlarını bir araya
toplayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır. Çevrenin yapıtlarını tarihsel ve entelektüel bağlama yerleştirmeye çalışmaktadır, böylelikle Bahtin ve Çevresi’nin bir bütün
olarak önemi açıklık kazanmaktadır. Craig Brandist, Bahtin›in mirasına dair yeni bir
perspektif sunuyor bize ve böylece Bahtin›in önemini bir kez daha anlamamızı sağlıyor.
11
FELSEFE
TARİH FELSEFESİNİN PROBLEMLERİ
Georg Simmel
2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 132 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-40-8
“Tarih eğer bir kukla oyunu olmayacaksa, ruhsal olayların tarihidir. Anlattığı bütün dışsal olaylar, bir
yandan itkilerle irade eylemleri arasındaki köprülerden, öte yandan o dış olayların sebep olduğu duygu
reflekslerinden başka bir şeydir.
Ruh (Geist), düşünmekte olduğunun bilincine varmadan önce içinden sonsuz çoklukta düşünce
özleri geçer.
Tarih felsefesinin görevi hakkında: ‘Tarih Yasalarını keşfetmektir’ deniyor –Bu ilk bakışta en göze
çarpan Beklenti.
Bambaşka bir bilimde, meselâ fizik, astronomi, psikoloji, karşılaştırmalı dilbiliminde araştırmacıdan
yalnızca tekil malzemenin toplanması istenip yasaların tespiti bir felsefeciye verilecek olsa ne denirdi
buna? Bu tuhaflığı açıklama denemesi bizi tarihsel yasa kavramının kendisini incelemeye götürüyor.
Her insan kendini herhangi başka birinden bin kat daha iyi tanır, kendisi hakkında herhangi birinden,
hattâ en yakınından bile daha çok şey bilir. Ama gene de başkası bize bizim kadar yarım, bizim kadar
eksik, bizim kadar bir bütün değil ve bizim kadar kendi içinde tutarsız görünmez.”
Ülkemizde geç keşfedilen ünlü Alman düşünür ve sosyolog Georg Simmel, Tarih Felsefesinin
Problemleri’nde tarih, insan, bilinç ve doğa sorunlarını çeşitli açılardan incelemektedir.
MARX VE HEGEL ÜZERİNE ÇALIŞMALAR
Jean Hyppolite
2. Baskı, Çeviren: Doğan Barış Kılınç, 233 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-58-3
Jean Hyppolite
egel
Marx ve H
malar
Üzerine Çalış
n Barış Kılınç
ışmalar
el Üzerine Çal
Marx ve Heg
Çeviren: Doğa
Jean Wahl ve Alexandre Kojéve ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayılmasını ve uzun
denebilecek bir süre boyunca düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın önemli
düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in Fenomenoloji’sini 1946
yılında Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları açısından halen vazgeçilmez bir
nitelik taşıyan 1947 yılında yayımladığı Genése et structure de la Phénoménologie de I’esprit de
Hegel başlıklı çalışmasıdır.
Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle
neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemiş
bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma konusudur.
Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’ın Hegel’le olan
ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki
Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan
felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu eleştirilerde haklı olup olmadığını
ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde değerlendirilebilecek
yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i
(1941) ve Georg Lukacs’ın Genç Hegel’inin (1948) yanında Marx ve Hegel ilişkisine dair üçüncü
büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumuş olmadan Kapital’i okumak
kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisine
dair söyledikleri halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar bu anlamda
hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı sunuyor.
12
FELSEFE
MONADOLOJİ & Metafizik Üzerine Konuşma
Leibniz
Çeviren: Atakan Altınörs, 182 sf. 9TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-76-7
Düşünce tarihinde, arkasında bıraktığı yazılı çalışmalar bakımından Leibniz kadar üretken bir başka
zihne nadiren tesadüf edilir. İlginçtir ki, yaşamını düşünmeye ve yazmaya adamış bu büyük dehanın
hayattayken yayınladığı çalışmaların adedi, ardında bıraktığı devasa külliyata mukayese kabul
etmez. Söz konusu yayınları, birkaç risalesiyle, Tanrı’nın bir deyimle, “avukatlığı”nı yaptığı Essais
de Théodicée [ilâhî Adalet üzerine Denemeler] başlıklı eserinden ibarettir. Geride bıraktıklarının
yayınlanması ise, günümüzde bile sürmekte olan uzun soluklu bir çalışmaya konudur. Kendisinin
de hoşlandığı adlandırmayla “önceden tesis edilmiş ahenk sisteminin müellifi” Leibniz, insan aklını
kurcalayan onlarca farklı ve büyük meseleye cesaretle el atmış, çağının önde gelen entelektüelleriyle
durmaksızın mektuplaşmış, teorik meşguliyetleri yanında pratik çalışmalara, gözlemlere ve –hesap
makinesi gibi– icatlara da mesai harcamıştır.
Leibniz’in matematik ve mantık gibi aksiyomatik disiplinlerle. fizik ve psikoloji gibi bilimlerdeki geleceğe
ışık tutarı başarıları bir yana bırakıldığında, onun felsefe ve teoloji alanındaki en büyük başarısının.
dünyada "kötülüğün" varlığının Tanrı’nın mevcudiyetine antitez olarak kullanılmasına karşı rasyonel
bir savunma yapmak olduğu söylenebilir. Mümkün dünyaları temaşa edip, onlar arasında bir-aradamümkün azami miktarda varlık içeren dünyayı tercih etmesi bakımından, Tanrı mümkün dünyaların
en iyisini yaratmıştır. İste Monadoloji ve Metafizik Üzerine Konuşma, Leibniz`in bu alandaki metafizik
düşüncelerini ana çizgileriyle göz önüne seren iki temel metnidir.
GILLES DELEUZE
Claire Colebrook
3. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru.
Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil,
her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze yorumcularının
çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir irdelemek yerine,
Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca
aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci. Colebrook da, Deleuzecü bir
yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Deleuze’ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık getirmeye çalışıyor ve bunda da
başarılı oluyor.
Colebrook, Deleuze’ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat
ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli felsefi
fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe,
genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor. Gündelik hayattan
örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve
yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce tarzlarında ısrar ediyor.
13
FELSEFE
WITTGENSTEIN VE DİLİN SINIRLARI
Pierre Hadot
2. Baskı, Çeviren: Murat Erşen, 117 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-9717-47-7
Pierre Hadot
arı
Dilin Sınırl
Wittgenstein ve
Çeviren: Murat
Erşen
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri
içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç
bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında
oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki
yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük
filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama
birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve anlaşılır bir izahı.
S
rları
Tractatus logico Philosphicus’a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien’ın dile getirdiği “Dil içinde ifade
edilen, dil ile ifade edilemez” formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir.
Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu alan son iki makale
ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük
etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin
doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir
dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır…
Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Pierre Hadot
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik
değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı
bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır.”…
Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak
vermek isteyenler için…
LUDWIG WITTGENSTEIN Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe
Ali Utku
296 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-46-0
Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse, felsefe tarihinde bunu iki kere
gerçekleştiren yalnızca Wittgenstein’dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil’i) koyabilmek için
“aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri
Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde kurabilmek için “fark”ın
mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte
barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı
felsefi yönelimlere önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok
canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun önhazırlıklarını içeren Notebooks
1914-1916 ile Prototractatus) çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein’ın felsefenin
artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein’ın erken
dönem felsefesini belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından, felsefenin geleneksel
anlamından koparılışı ve atfedilen yeni anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen
argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında sorunlaştırılıyor.
14
FELSEFE
KANT’IN FELSEFESİ
Heinz Heimsoeth
5. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 184 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6
h
Heinz Heimsoet
i
Kant'ýn Felsefes
ttin Mengüþoðlu
Çeviren: Takiye
Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur. Güçsüz bir
bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı aynı ölçülerde,
aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü günümüze kadar hiç
eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde var olduğu müddetçe de
bu büyü yaşamaya devam edecektir.
Kant'ýn Felsefes
Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant kadar eleştirel
ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle ele alır. Öncelikli olarak o,
kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu,
emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, transendental idealizmin imkânlarını araştırmıştır.
Etik ve estetik değerler konusunda, “yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuştur. Aklın bilinebilir sınırlarını
göstermiş, ahlâk metafiziğinin ilkelerini saptamştır. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklın bundan daha
az önemli olmayan başka bir sorusunu ilâve etmiştir: “Ne yapmalıyız?” Nihayetinde, teorik akıl ile
pratik aklı temel bir sorun olarak günyüzüne çıkarabilmiştir.
i
Kant’ın felsefesi insanın içinde bir ‘özne’ olarak yer aldığı kusursuz bir matematiğe benzer. Doğanın
özgürlüğü ile insanın ödev ahlâkı, iniş ve çıkışlarıyla birlikte, bu müziğin notalarını oluşturur. Akıl ve
duygu, iyi ve kötü gibi bütün karşıtlıklar bu denklemin her iki tarafında yer alır ve Kantçı felsefede
mükemmel çözüme kavuşurlar.
Bu kitapta, Kantçı düşüncenin en önemli yorumcularından kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant
felsefesinin özüne dair çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatım ve büyük bir ustalıkla
çözümlemektedir.
FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİ
Heinz Heimsoeth
6. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe, 124 sf. 8.50 TL, ISBN 978-975-8717-32-3
h
Heinz Heimsoet
Felsefenin
ri
Temel Disiplinle
ttin Mengüþoðlu
h
Çeviren: Takiye
el Disiplinleri
Felsefenin Tem
Yaşam süreçleri yaptığımız felsefe ölçüsünde anlam kazanır, bu süreci basitleştirmek veya onu
çıkabileceği en yüksek noktadan kavrayabilmek tamamen vermiş olduğumuz karara bağlıdır. Felsefeyi
tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz. Yüzeyde
sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya değerdir. Sıradan
bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü için de sıradan bir yaşam
yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır. Bunun dışında, bağlamından
kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediğim ne çok şey var!”
hatırlatmasını yapmaktadır.
Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan geçmiyor.
Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle söyleyecek olursak
‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü kullandığı dil ile
konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile erişildiği takdirde
İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir?
“Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”
Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin yaptığı gibi
klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a ve bu düşünürlerin
en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi için, Mantık sayesinde
düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki, Ontoloji sayesinde varlığın
temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde
felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.
15
FELSEFE
TARİH TASARIMI
R. G. Collingwood
5. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-9
IMI
TARİH TASAR
Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla
eleştirel ya da bilimsel ta¬rih¬ten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek yeri¬ne,
kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşün¬me tipinden başka bir şey kastetmeyen
Voltaire buldu. Aynı adı He¬gel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kul¬¬landı;
ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya tarihi anlamına
gelen bir şey ola¬rak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on doku¬zun¬cu yüzyıl
pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını yöneten
genel yasa¬la¬rın keşfiydi.
Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüzyıla dek nasıl geliştiğine dair
tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine
ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde ise Descartes,
Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un
tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.
TARİH FELSEFESİ Seçme Metinler
Herder-Kant-Fichte-Schelling-Hegel-Schopenhauer
2. Baskı, Haz: Doğan Özlem-Güçlü Ateşoğlu, Felsefe, 261 sf. 13 TL, ISBN 975871722-7
oğlu
m - Güçlü Ateş
Haz: Doğan Özle
si
felsei nfe
tas eriç h
l e r
m e m e t
Herder - Kant
lling - Hegel
- Fichte - Sche
- Schopenhauer
TARİH FELSEF
ESİ
Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş
olan terimlerdir. Antikçağ’da insanın doğa üzerine düşünerek kendi bilgisini kazanma süreci,
Ortaçağ’da yerini tanrıya bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik ve tarihsellikten
uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiştir.
Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın,
özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını
ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yörüngenin eksenine
çekmiştir. ‘Geçmişin şimdideki sürekli etkililiği’ anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle birlikte
tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin,
genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine
önayak olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin olanağı, bu sürecin bilinmesini ve
özümsenmesini gerektirmektedir.
Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ötesinde, ‘sonuçlarından hiçbir zaman
öğrenilemeyecek bir etkinlik’ olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz edebilmeyi ve yüzyıllarca
ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı problemleri
göstermeyi amaç ediniyor.
16
FELSEFE
YENİ BİLİM
Giambattista Vico
Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3
İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı eseriyle geniş
bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı olmuştur. Romantik
tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst Cassirer, Vico’yu mitin ve
mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında bulamadığı hayal dünyasını Vico’da
bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern düşüncenin en büyük başarılarından
biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler alanındaki en büyük düşünürlerden biri”
olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge,
Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx, Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından
ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş; Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.
Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji
felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik, kanun,
eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası sayılmıştır.
O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi öncelemiştir.
Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve kültür
dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih anlayışı,
tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç yapısında ve
bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve dinsel yönden
kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır. Günümüzde Vico
sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında en temel noktalara
ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bırakmıştır.
ALMAN İDEALİZMİ: FICHTE
Haz: Eyüp Ali Kılıçaslan & Güçlü Ateşoğlu
548 sf. 27 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-16-2
Johann Gottlieb Fichte, Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kant’ın
Eleştirel Felsefesi’ni bütünlüklü ve sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla
tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla
beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi
başarmıştır.
mi I
Alman İdealiz
Fichte
Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin
onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı
bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın
en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur.
Hazırlayanlar:
ğlu
lan - Güçlü Ateşo
Eyüp Ali Kılıças
Ülkemizde Alman İdealizmi’nin doğru dürüst bilinmemesi ve öğretil(e)memesi, Locke, Hume ve
Kant’tan çabucak ve dolaysızca XX. yüzyılın düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe
tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Bu sebeple, Alman İdealizmi
üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını
taşımaktadır. Filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, filozofun düşünceleri üzerine
yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, “şu anda dilimizde filozof hakkındaki ilk ve tek kapsamlı
kaynak olma özelliğine ve onuruna sahiptir.”
17
FELSEFE
AYDINLARIN İHANETİ
Julien Benda
2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0
Julien Benda
Aydınların
İhaneti
Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir.
Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların
güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak
adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.
mir
Soyde
Çeviren: Cem
net
A dınların İha
“Benda’nın tanımına göre gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha
gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları çok olamaz, gelişimleri belli bir rutine
bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü bir imge
olduğuna benim şüphem yok.”
Edward W. Said, Entelektüel
i
“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanlar ya da sıradan okumuşlar gibi maddi kazançla
ilgilenmezler. Şahsi çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar
siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar.
Zengin sofralarından yemlenmek için şaklabanlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar ...
Siyasal iktidarın kusurlarını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar,
iktidarın hizmetlisi değildir. ...Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden
özelliklerle bezediği entelektüellerin dönemin siyasi gelişmeleri karşısında ilkesiz davranışlarının
yarattığı infialle Benda sözünü esirgememiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”
Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III
FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİ
Oskar Ewald
2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, Felsefe, 192 sf. 13.50 TL, ISBN 978-975-8717-60-6
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri”
ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi
konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin
anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş”
adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının
çevirilerine de yer verildi.
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür
bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre
önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik
açıdan eleştirisi yapılıyor.
18
FELSEFE
ESTETİK’İN KISA TARİHİ
Hakkı Hünler
515 sf. 20 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-78-1
Estetik sorun, derin anestezi altındaki modern hayat için ontolojik, epistemolojik, antropolojik,
ethik, politik, sanatsal, teknik ve teknolojik vb. sorunların birbirine çözülmezcesine sımsıkı
kancalandığı kördüğüm noktasını oluşturur....
sa Tarihi
Estetik'inKI Kı
HÜNLER
HAK
Estetik söylem, modern burjuva kültürü içerisindeki insanî varoluş trajedisinin tam
merkezinde bulunan bireysel kahramanın bir çıkış yolu bulabilmek için kendi kendisiyle
hesaplaştığı iç-konuşmayı yansıtır. Bu anlamda estetik söylemin modern kültürün önemli
bir bileşeni ve temel bir kurucu ögesi olduğu söylenebilir. Estetik yalnızca modern burjuva
bireyinin kültürel trajedisini sadık bir şekilde yansıtmakla kalmaz, fakat bizzat bu trajedinin
yazılışına birinci dereceden katkılarda da bulunur....
ihi
Başkaları yanında birbiriyle bağıntılı üç önemli katkı sayesinde, yani kendisini bağımsız bir
felsefî disiplin olarak ilân etmesi, namevcut bir iletişimsellik düşüncesini meşrulaştırması ve
güzel ile sanatı hayattan koparması sayesinde, estetik, modern kültürün değerler tablosuna
özsel açmazlar kazıdı....
Burada üstlenilen görev, yalnızca bios theoretikos›un veya vita contemplativa›nın, temâşa
hayatı›nın mütevazı bir talebini yerine getirmekten, yani bios politikos (politik hayat) ile bios
poetikos›u (poetik hayat) da kuşatan sözcüğün en geniş anlamında bios praktikos›un veya
vita activa›nın, pratik hayat›ın modern durumunu, kısaca modern ethos›u estetik sorunlar
özelinde anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya gayret etmekten ibaretti —mütevazı,
fakat üstesinden gelindiği kolaylıkla iddia edilemeyecek bir görev....
Kör bir labirentin karanlık dolambaçları içerisinde, ‹yalnız›dan ‹yalnız›a değil, ‹yalnız›dan
‹Yalnız›a yol alma ümidiyle beslenen bir düşünce yürüyüşü denemesi...»
19
SOSYOLOJİ
ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ KURAMLARI Klasik Geleneğin Genişletilmesi
Ruth A. Wallace / Alison Wolf
3. Baskı, Çeviri: Leyla Elbruz/M. Rami Ayas, 645 sf. 34 TL, Sosyoloji,
ISBN: 978-975-8717-80-4
İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli değillerdir. Onu okullar, fabrikalar ve banliyöler
ile seçimler, düğünler, grevler, oyunlar ve futbol maçlarından muteşekkil ‹gerçek dünya›nın üstünde
serbestçe yüzen bir bilmeceler öbeği gibi, yalnız birbirleri ile ilişkili soyut anlatımlar gibi görürler. Bu
bir yanılgıdır.
Ünlü iktisatçı Keynes›in isabetle söylediği gibi; fikirler, doğru da olsa, yanlış da olsa, genel olarak
zannedildiğinden daha kuvvetlidir. Hatta gerçekte, dünya daha ziyade bunlar tarafından idare
edilmektedir. İnsanlar birçok eylemlerinin arkasında kuramların yattığını fark etmezler, ama böyledir.
Neticede kimse entelektüel etkilerden muaf olamaz.
/ Alison Wolf
Ruth A. Wallace
ÇAĞDAŞ
RAML ARI
SOSYOLOJİ KU
işletilmesi
in Gen
Klasik Geleneğ
Rami Ayas
Elburuz / M.
Çeviri: Leyla
Bu zaviyeden bakıldığında sosyoloji kuramları da çalışma ve aile, güç, özgürlük ve otorite dünyası
ile ilgili olmayan biçimsel, boş kutular içeren hayali bir dünyadan oluşmaz. Aksine, bizim bu dünyayı
nasıl gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve
böylece, onun ne şekil aldığı ile yakından ilgilidir.
Sosyologlar ‹sosyoloji yaparken›, konularına soğuk ve zihinleri boş olarak yaklaşmazlar. Konuları ister
insanların ölümle ilgili davranışları, ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve muhtemel geleceği
olsun, incelemekte oldukları olaylara nesnel bir açıdan bakarlar. Somut verilerle çalışır ve elde ettikleri
sonuçları sistemli bir şekilde ortaya koyarlar.
Bu kitap sosyoloji kuramını bugün uygulanmakta olduğu şekliyle tartışmakta ve çözümlemektedir:
çalışmaları toplumsal kuramı en çok etkileyen yazar ve sosyologların halen geçerli olan yaklaşımları
ve çözümlemeleri üzerine odaklanmaktadır.
SOSYOLOJİ KURAMLARI TARİHİ
Hans Freyer
2. Baskı, Çeviren ve Ekler: Tahir Çağatay, 364 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-76-7
R
HANS FREYE
SO SY
AR I TA RİH İ
OL OJ İ KU RA ML
Tahir Çağatay
Çeviren ve Ekler:
Rami Ayas
Hazırlayan: M.
Platon ve Aristoteles gibi antik düşünürlerde topluluk düzenine ve onun şekillerine dair birçok düşünce,
hattâ sistemleşmiş düşünce bulmak zor değildir. Ortaçağ›ın Batılı ve Doğulu sayısız düşünüründe de
aynı şeye rastlayabiliriz. Keza bunlara modern zamanların düşünürleri de eklenebilir.
AM LAR I TAR İHİ
OSY OLO Jİ KUR
Belli tarihsel dönemlerde, toplumsal hareketler, yatağına sığmayan bir ırmak gibi içinde bulundukları
‘devlet’ kalıbından taşmış, kurtulmuşlardır. Fransız Devrimi ideallerinin ve sanayileşmenin başlangıç
çağında ilk makine ve fabrikalarla birlikte toplumsal gerçeklikte görülmemiş bir değişim başlar. Ve
böylelikle söz konusu gerçeklikte neler olup bittiğini, topluluk olaylarının akışına hangi yasaların hâkim
olduğunu öğrenmek ve bilmek gereği doğar. Kendine özgü yasaları bulunan toplumu, bilimsel olarak
incelemek ve değişim yasalarını keşfetmek işi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu ise, tamamıyla soyut
ve bilimsel anlamda bir uğraşı olup, yepyeni bir bilimin alanını oluşturur. İlk sosyologlar işte bu koşullar
içinde ortaya çıkar. Sanayi toplumunun belirdiği ve kurulduğu her yerde sosyoloji de yeniden kurulur.
Kendisini büyük bir coşkuyla toplumsal hareketlerin yasalarını öğrenmeye veren bu yeni bilgi dalı,
kısa zaman içinde ustalarını yetiştirmekte zorlanmaz. Comte, Saint-Simon, Spencer, Durkheim, Le
Play, Pareto, Weber, Tönnies, ve Simmel gibi isimler bu büyük yapının harcına katkı vererek çağdaş
sosyolojinin altyapısını hazırlarlar.
Elinizdeki kitap işte bu isimlerin ve bir dönemin tarihsel serimlemesi olarak addedilebilir. Bu kitap
Alman sosyoloji geleneğine doğrudan nüfuz eden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin unutulmaz
hocalarından Hans Freyer’in sosyoloji tarihi çalışmasıdır. Ve bu çalışma, “bilimlerin prensi” olan
sosyolojinin doğuş aşamasında ortaya çıkan tezlerin doğrudan ve ‘içeriden’ bir kişi olarak tanıklığını
yapmaktadır.
20
SOSYOLOJİ
DİN SOSYOLOJİSİ
Hans Freyer
Çeviren: Turgut Kalpsüz, 122 sf. 9 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-99-6
Yeni-Hegelci olarak tanınmakla birlikte, Marx, Dilthey, Husserl, Max Weber ve Simmel'den de etkilenen
Hans Freyer toplum felsefesine ve özellikle bir gerçeklik bilimi olarak toplumbilimi'nin ana yolunda
gelişmesine yaratıcı ve yorulmaz çalışmalarıyla önemli katkılarda bulundu.
EYER
İSİ
DİN SOSYOLOJ
Hans Freyer
isi
Din Sosyoloj
ut Kalpsüz
Çeviri: Turg
layan: M. Rami
Yayına Hazır
Ayas
Freyer, Gerçeklik Bilimi Olarak Toplumbilimi (Soziologie als Wirtschaftswissenschaft,1930) adlı
eserini yayımladığı yıl; Alman dinbilimci ve din sosyolojisinin önde gelen bir adı, Joachim Wach,
Din Sosyolojisine Giriş (Einführung in die Religionssoziologie, 1930) eserini Freyer'e ithaf ediyordu.
Bundan sekiz yıl sonra Latin Amerika'da Buenos Aires Üniversitesi'nden toplum-bilimci Alfredo
Povina, Freyer'den etkiler taşıyan Gerçeklik Bilimi Olarak Toplumbilimi (Sociologia come ciencia de
realidad, 1939)'ni yayımladı. 1950'li yıllarda İstanbul ve özellikle Ankara Üniversitesi'nde onun yıllarca
hizmetleri, sosyolojiyi gerçeklik bilimi anlayışına kavuşturmada Türkiye için büyük bir imkândı.
Hans Freyer'in Türkiye'deki verimli çalışmalarının başka bir ürünü olan Din Sosyolojisi kitabı,
tanımlanması, bir çerçeve çizilmesi zor bir alanda konunun nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili
toplumların maddi ve ma nevi geniş etkileşim sahalarına girerek ciddi bir perspektif sunuyor.
KENT EFSANELERİ
Özgür Taburoğlu
288 sf. 15 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-71-2
Batıl inançları genelde aynı şekilde algılarız: Eski zamanlarda ve uzak yerlerde yaşayan insanların
‘yanlış anlamaları’ der, geçeriz. Ne derece doğru olduğu tartışılabilecek bu varsayımımızı, yeniden
ele almakta fayda var.
f
eleri
ĞLU
ÖZGÜR TABURO
leri
Kent Efsane
ve Takıntıları
Batıl İnançları
Zamanımızın
Örneğin bir batıllık görünümü olan kent efsaneleri, metropol yaşamındaki karmaşık ilişkiler ağının
içinde, ‘alacakaranlığa’ yönelik değişmeyen bir ilgiyi fark ettirir bize. Fazla bilgi ve bilinemezliğin iç içe
geçtiği kent efsaneleri, geçmişi aratmayacak yoğunlukta batıllık ve takıntı biçimlerinin varlığını barındırır.
Bunlar, gündelik ilişkilere, alışkanlıklara öylesine karışmıştır ki çoğu zaman fark edemeyeceğimiz kadar
iç içedir bizimle… Hızlı kent hayatı içerisinde mitolojik arayışlarımızın cevabı olan kent efsanelerine
dikkatle bakılırsa farklı kılıklara girmiş batıl inançlara, takıntılara, saplantılara rastlanır: Komplo teorileri,
kişisel gelişim öğretileri, yaşam biçimleri, doğal yaşam arayışları, yeni ve ilginç olana dönük ilgi, hız
tutkusu, moda, aşırı sporlar, eğlence, değişen şiddet türleri, fanatizm, kariyer, türlü fobiler, bulmacalar...
Elinizdeki kitap, kent efsanelerini bir arketip, bir model gibi kullanarak, aslında
yaşadığımız zamanların ‘batıl’ görünümlerini anlamaya çalışıyor. Ama bu görünümleri
yekten olumsuzlama batıllığına da düşmeden… Çünkü onlarda, başkasıyla, kentin
uzağındaki ve dışındakiyle bağlantı kurmaya yönelik arayışın izleri de sürülebilir.
Çoğu insan için basit, eğlenceli, gizemli anlatılardır kent efsaneleri.
21
SOSYOLOJİ
GEORG SIMMEL
Sosyolog, Sanatçı, Düşünür
Editör: Jale Özata Dirlikyapan, 391 sf. 25 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-64-4
MEL
GEORG SIM
r
nü
natçı, Düşü
Sosyolog, Sa
t
Düşünür
a Dirlikyapan
Editör: Jale Özat
“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve yalnız insan her ikisi ile birlikte
yaşamak zorundadır.”
Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili kıskacını
olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam tekmil bu kavrayışın peşine düşen
kişi ise hiç kuşku yok ki Georg Simmel’dir. Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin
ayrı bir disiplin haline gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve
katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tönnies ve Max Weber
gibi önemli figürlerden ayrılır. Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni
muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak deneyimlenmiş olmasıdır.
Nitekim “Simmel›in düşüncesi belki de ancak bugün benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince
insan onun sözünü ettiği sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.”
Simmel›in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara fetini” vurgulamaları yanında,
yöntemindeki sistematik açıklama eksikliğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe
dikkat çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından ayrılır. Toplum yaşantısını
anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu
zaman nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács›ın da dediği gibi Simmel,
“izlenimciliğin sahih filozofudur.” Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir.
O sadece, gördüğünü söylemiştir bize.
BİLİM SOSYOLOJİSİ İNCELEMELERİ
lojisi
Bilim Sosyo
i
İncelemelerRAMLAR VE TARTIŞMALAR
R, KAV
MLA
TEMEL YAKLAŞI
Editörler: Bekir
Balkız & Vefa
22
Saygın Öğütle
Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle, 592 sf. 34 TL, Sosyoloji,
ISBN: 978-975-8717-63-7
Genel olarak bilim sosyolojisi literatüründe üç gelenekten söz edilebilir. İlki; bilimsel doğruluk
ve geçerlik kriterlerinin hiçbir tarihsel-sosyal kökene bağlanamayacağını savunan; ve
dolayısıyla, bilim topluluğunun ‹kendine has› normlara sahip, ‹özgür› birey araştırmacılardan
oluşan ‹özel türden› bir topluluk olduğunu iddia eden pozitivist bilim sosyolojisi yaklaşımlarıdır.
Bunun tam karşısında, bilim topluluğunun ve bilimsel eğitimin katı hiyerarşik yapısına, bilimsel
bilginin konvansiyonel karakterine odaklanarak bilim topluluğunu egzotik bir kabileye çeviren
konvansiyonalist / rölativist gelenekler yer alır. Bilim etkinliğini akademi içine kilitleyip orada
soruşturan bu her iki geleneğe karşı, Marksçı-eleştirel gelenek ise, bilim etkinliğini genel
toplumsal süreçlerle bağlantıya sokan kurumsal, politik ve normatif ilişkiler üzerine yoğunlaşır.
Rölativist geleneğin ülkemizdeki temsilcileri açısından ise, pozitivizm eleştirisi temelinde yorumcu
ve post-pozitivist anlayışlarla temasa geçme ve empirik araştırmaya dönük bir önyargıya teslim
olma durumu sözkonusudur. Ülkemizdeki rölativistler, sosyolojik pozitivizmle özdeşleştirdikleri saha
araştırmasına karşı öğrenilmiş bir küçümsemeyi yaratarak ve yayarak, “felsefe yapma” kaygısına
düşmüş ve kendilerini bir tür sosyal felsefeci olarak konumlandırmışlardır.
SOSYOLOJİ
BURJUVA
Werner Sombart
3. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8
T
WERNER SOMBAR
Burjuva
Modern Ekonomi
n Ahlâki ve
Dönemine Ait İnsanı ne Katkı
Entelektüel Tarihi
Çeviren: Oğuz Adanır
Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih
sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar dönmek
gerekir.
j
Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la masserizia”...
(İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak
yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var
eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali
burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.
Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler? Her
şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı
çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ
arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O, ibadet eder gibi huşu
ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden
önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb.
unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.
2
Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal
öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve modern
dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.
Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle
özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz,
tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist
zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup, bugüne kadar sanılandan
ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”
ORYANTALİZM: Tartışma Metinleri
Editör: Aytaç Yıldız, 530 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-27-9
Edward Said’in Oryantalizm adlı kitabının yayımlanışının ardından Batı’daki entelektüel çevreler tuhaf bir
gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetişmiş, klasik kültüre
hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni tezler gündeme
getiriyor, –kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelektüel bir tat katarak– Batılı bilincin yansıdığı aynayı
kamuoyuna sunuyordu.
ORYANTALÝZM
eri
Tartýþma Metinl
Editör: Aytaç
Yýldýz
l i
İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden oynatabilmeyi
başardı. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir “disiplin” olmaktan çok, her geçen
gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir parçası olarak literatürde yer etmeye
başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle söyleyecek olursak, Batı’nın ötekine bakışı “oryantalist
bir perspektifte” dile getiriliyordu. Orta Doğu’daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz
yıllık sorusu gündeme gelmekteydi.
Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin “keşif
kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle
çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu ise can alıcı
önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe çıkarken pek de masum
sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval
ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında
egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir
Doğu imgesi inşa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan katıldı.
Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli bir şekilde hızla
yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz, Türkçede bu yazıların
gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını korumaya hizmet edecektir.
23
SOSYOLOJİ
MİLLİYETÇİLİK KURAMLARI: Eleştirel Bir Bakış
Umut Özkırımlı
4. Baskı, 312 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-36-1
Milliyetçilik ile ilgili uluslararası alanda yapılan tartışmaların dikkate aldığı ve dipnot düştüğü bu kitap,
daha şimdiden kendi sahasında ciddi bir açılım sağlamış durumda.
Umut Özkırımlı, çoktandır tıkanmış olan bir tartışmanın ötesine geçmeyi başarıyor. Lehte veya aleyhte
bir kavram tekeli yaratmaksızın, öncelikli olarak bu sahanın karmaşık dilini ayrıntılı ve sistematik bir
şekilde çözümlüyor. Şimdiye kadar milliyetçilik ile ilgili birikmiş zengin literatürü klasik ve modern
yaklaşımlarıyla birlikte okuyucuya sunuyor. Bu alanın doğum tarihini önceleyen romantik düşünürlerin
yanında Hobsbawm, Kedourie, Smith, Gellner gibi çağdaş belli başlı kuramcıların görüşlerine yer
veriyor. Bugün, dünyadaki birçok bölgenin yüz yüze olduğu etnisite ve kimlik ile ilgili sorunlar bu
literatürün sınırlarına dahil. Tarihin hız kazandığı ve haritaların yer değiştirdiği devirler içinde çok ayrı
milliyetçilik örneklerine rastlamak mümkün. Halkın, seçkin sınıfların, entelektüellerin ve ideolojilerin
yarattıkları birbirinden farklı milliyetçililikler var. Dönemler arasında milliyetçiliğin nasıl değiştiğini
gözlemlemek, en az bu kavramı tanımlamak kadar önemli. Milliyetçilik, kimi zaman ulusların
doğuşunda muazzam kaynaştırıcı bir rol üstleniyor, kimi zaman da tehlikeli bir ideolojiye dönüşüyor.
Gücü ve zayıflığı, masumiyeti ve saldırganlığı daima iç içe geçiyor.
Özkırımlı, bu erken çalışmasıyla karşılaştırmalı bir araştırmanın nasıl yapılacağına dair son derece
yetkin bir örnek sunuyor.
TARİHSEL SOSYOLOJİ
Elisabeth Özdalga
Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay,
Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...
3. Baskı, 248 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1
Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki
ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka
plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme
arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel
sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası haline getirir. Bu
süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların yükseliş ve çöküşleri, devrim
ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya da refah devletinin yaratılması gibi
belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.
Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir girişimi
temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine dayanır. Bir araya
geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”
Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji
alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak sosyolog
ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine bakışında
Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve ondan nasıl
faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.
Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak okura
genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir ustalık ve tasavvur
olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl bir yol takip edilmeli ve
hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu toplumlarındaki farklı sosyolojik
tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams, Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal
Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer
verilmektedir.
24
SOSYOLOJİ
ESKİ DÜNYAYA YENİ BİR BAKIŞ
Oğuz Adanır
Oğuz Adanır
ni Bir
Eski Dünyaya Ye
Bakış
er
s, Mauss ve Ülgen
Baudrillard, Berke
sal Bir Deneme
Üzerinden Kuram
726 sf. 35,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-54-5
Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu
yolculuk içinde farklı ilişki türleri, zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan
renk ve peyzajları üretmişlerdir.
“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir yenilik beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir
toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer. Türkiye’de
modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen
yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir
ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem
sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak
dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği
üzerine pek kafa yormamışlardır.
Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e
dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz?
Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama
sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi
bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne
gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?
Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp
sarması, tarih, din, antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki geniş ufuklara
yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca
açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket etmelidir ki, söylediği doğrular uçup
gitmek yerine birbiri üzerine eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Her eski eser, yeni bir bakış açısının konusu
olmalıdır. Böylelikle her klasik yapıt, yeni yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir.
Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro ölçülerde bakabilen entelektüel
bir birikim ve heyecanın örneğidir. Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok
yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch,
Braudel gibi isimlerle başka bir sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir
pencere açar.
MODERNLEŞME
S. N. Eisenstadt
2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6
t
S. N. Eisenstad
MODERNLEŞME
Başkaldırı ve
Değişim
Çeviren: Ufuk Coşkun
Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı yenilikler,
sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.
dt
MODERNLEŞME
Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle
kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması olmuştur. Yakın
dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Her birinin bu
meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de
genellikle kararsız ve belirsiz olmuştur.
Milli kimliklerini, değer ve inanışları ile sembollerini şekillendirmeye çalışan Batılı olmayan ülkelerin, bu
meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının etkisiyle, daha zor
ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.
Bu süreçte yaşanan büyük toplumsal hareketlilikle birlikte, siyasi iktidarların, bürokrasinin, iş
dünyasının, işçi örgütlerinin, üniversite gençliğinin ve dinî grupların modernleşme karşısındaki
tutumlarını ve aralarındaki mücadeleleri gözlemlemek ve incelemek, sosyal bilimlerin, özellikle de
siyaset sosyolojisinin en ilgi çekici konusu.
Bu alanda değerli çalışmalar yapan, aralarında E. Gellner, E. Shils gibi tanınmış isimlerin olduğu bir
ekolün temsilcisi olan S. N. Eisenstadt, bu kitapla özellikle, E. Shils’ın ortaya atmış olduğu, ülkemizde
de sıkça kullanılan, “merkez-çevre” gibi kavramsallaştırmalarının yardımıyla modernleşme olgusunun
anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
25
SOSYOLOJİ
ORTA DOĞU’DA KÜLTÜREL GEÇİŞLER
Şerif Mardin
Çeviren: Birgül Koçak, 308 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-33-0
Batı’nın okuduğu bir Doğu olduğu gibi, Doğu’nun da kendisini ‘içeriden’ okuduğu ve tanımladığı başka
bir ‘Doğu’ var. Birinci yöntemin uluslararası alanda gösterdiği tek yönlü başarıya karşılık ikinci okuma
tarzı aynı şansı elde edememiştir. Bugün dünyanın Orta Doğu hakkında sahip olduğu imaj, pek de
yabancısı olmadığımız, genel bir bakış açısının ürünüdür. Gazetelerin dış haberler servisi Orta Doğu ile
ilgili olayları, kısıtlı bir çerçeveden sunmakla yetinir, düşünce sayfalarında yer alan tespitler ise yalnızca
dünyanın değişen güç dengeleri karşısında verilen tepkileri ölçmekle sınırlıdır. Entelektüellerin ise bu
coğrafyaya duyduğu ilgi, neredeyse televizyondan yansıyan tanıdık karelerle eşdeğerdir.
Oysa ki, Orta Doğu’da zaman, başka dillere kolayca çevrilemeyecek kendine özgü bir akış ve ritme
sahiptir. Bu zaman dilimi içinde, gündelik ilişkiler ve sosyal hayat, genelgeçer siyasi analizlerin ötesinde
çok daha derin bir yerlerde kuruludur. Orta Doğu halklarına dair bir kültürel okuma yapıldığında, geniş
bir etkileşim ağı içinde yaşam tarzlarının, bütün toplumsal hayata yayılan farklılık ve sentezlerin nasıl
meydana geldiği açıklığa kavuşacaktır. Değişen dünya karşısında Orta Doğu kendine ait modernleşme
dinamiklerini üretmiştir. Bu topraklarda yaşayan entelektüeller derin kırılmalardan geçerek ilginç
sayılabilecek düşünsel kaynaklardan beslenmişler ve modern dünya karşısındaki tepkilerini farklı
şekillerde ifade etmişlerdir. Orta Doğu’daki fikrî ve dinî akımların doğuşu ve birbirleriyle etkileşimleri,
köklü uyanış tecrübeleri ve radikal reform hareketleri, hukuk, adalet vb. kavramların gündeme gelişi,
anayasa çalışmalarının doğuşu ve popüler kültür öğelerinin kullanımı gibi daha birçok konu kültürel
araştırmaların zenginliği ve geleceği bakımından incelenmeye değerdir.
Öncü sosyologlardan Şerif Mardin’in editörlüğünü üstlendiği bu çalışma, önemli bir açığı kapatmaktadır.
Şimdiye kadar pek ilgi duyulmayan bir coğrafyanın düşünsel haritasını yakından tanımak kuşkusuz
Türk entelijansiyası için yeni bir soluk sayılacaktır.
ŞERİF MARDİN OKUMALARI
Editör: Taşkın Takış, 315 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-41-5
Şerif Mardin… Sosyolog, tarihçi, entelektüel…Bağımsız ve aykırı bir kişilik…Herhangi bir grup
ve çevreyle kolayca örtüşmeyen söylemlerin sahibi. Yıllar içinde, çevresindeki hiçbir yörüngenin
cazibesine kapılmadığından kendine ait bir dil ve okunmaya değer derinlikli bir dünya inşa ediyor.
Şerif Mardin’in çalışmalarına baktığımızda öncelikle teorik bir çerçevenin nasıl kurulacağını ve sonra
toplumla ilgili metodolojik bir birikim halinde genişleyen soruların nasıl sorulacağını tespit ediyoruz.
Mardin’in sistemli eleştirileri sıkı bir metodoloji üzerinden gitmektedir. Hem eleştirel olabilmek, hem bir
metodolojiye sâdık kalmak ve buradan da özgün bir “söylem” üretebilmek kuşkusuz sosyal bilimler
için ideal çerçeve sayılmalıdır. Şerif Mardin’in değişik dönemlerde yazdığı kitapların, bir araya getirildiğinde bir bütünlük arz etmesi bu sebepledir. Onun metodolojisinde Merkez-Çevre ilişkileri, İdeolojiler,
Din Sosyolojisi, Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler, Türk Modernleşmesi, Kültür ve Kimlik sorunları, Türk
Edebiyatı vb. konular köşe başlarını tutmaktadır. Mardin, kendi epistemolojik öncüllerini kullanarak tüm
bu başlıkları tutarlı bir argümanlar zinciri haline getirebilmiştir.
“Harita” metaforu Mardin’in önemli metaforlarından biridir ve Türkiye’de kişilerin dünyayı kendi kalıplarına göre nasıl algıladıklarını göstermesi bakımından son derece faydalıdır. Mardin, içinde bulunduğumuz zihniyet dünyalarının “haritası”nı çıkarır. Keskin hatlarla çizili olmayan bir “toplum haritası”dır bu.
Kendine özgü bir “bilişsel stil”dir. Burada gerçekler, oldukları gibi görünmezler, çünkü toplum kendi
iç dünyasında görünenlerden oldukça farklı bir tablo çizer. İdeolojinin klasik tanımına göndermede
bulunacak olursak, toplumsal gerçeklikler görünenleri gizler ama etkisi çok daha derinlere uzanır.
İdeolojik ve kültürel farklılıklar da bu harita üzerinde işaretlenmiştir. Tepkiler, isyanlar, içe kapanmalar
ve köklü bir kopuşu tecrübe eden kişi ve grupların boşlukları tamamen bu harita üzerinde yer alır.
Bu bağlamda Mardin, “boşluk” düşüncesine verdiği önemle, mevcut sosyal bilimci tipinden ayrılır.
Şerif Mardin’in zengin bir işçilik ve ustalıkla ördüğü yapıtları her bakımdan okunmaya ve yorumlanmaya
değerdir.
26
SOSYOLOJİ
SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ
Vilfredo Pareto
3. Baskı, Çeviren: Merve Zeynep Doğan, 104 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 9758717-14-6
VILFREDO PARETO
SEÇKúNLERúN YÜKSE
Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde tasvir edilmiştir.
Bu sefer bir başka ünlü İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın başındaki bu
mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer değiştirme
tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık
tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve
kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
Vilfredo Pareto
Seçkinlerin
üüüü
Yükseliüi ve Düs×
oloji Uygulama
Kuramsal Bir Sosy
Çeviren: Merve
Zeynep Doùan
Lúûú VE DÜûÜûÜ
“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden
sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir.
Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer
davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında
yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.
DOĞUBATI
DOĞUBATI
FRANKFURT OKULU
Editör: H. Emre Bağçe
4. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-15-4
Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup
entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu”
çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben
Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir
zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda
değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek
Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.
Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz
kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı
çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş
“özne”nin güçlü isyanı vardı.
3
Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere,
ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en
verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.
Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı,
derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.
27
SOSYOLOJİ
SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYON
Jean Baudrillard
7. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4
XX. yüzyılın önemli iddialı çıkışlarından biri kuşkusuz Jean Baudrillard’ın “Simülasyon” kuramıdır.
Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumundan yayılan krizi haber verir. Baudrillard’a
göre bugünkü sistemi kavramak için dolaşıma sürülen tezler “hiçlik” duvarında birer birer erimeye
mahkûmdurlar. İşlenen bu kusursuz cinayeti araştırmaya başladığımızda iletişim, sinema, reklâm
veya mimarlık alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiğine göz
atmamız yeterlidir. Bir resmin taklidi, bir eserin yorumu veya tarihî bir yapının kopyası tüm aurasını
yitirerek aslının yerine geçebilmektedir. Artık her türden sanatsal kaygı, hakikat arayışı ve iletişim tarzı
tüketilmek için vardır. İletişim araçları iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergilerler. Söz gelimi,
belgeseller anımsatmaktan çok unutturmak için vardır. “İçin için kaynayan” her bir anlam parçacığı
içeriğinden boşaltılıp medya adlı devasa boşlukta simüle edilir. Tüm olup bitenlerin yansıdığı ekranlarda
esasen herşey gizlenir, üzeri kapatılır. Ve kitleler, iletişim araçlarına sarılarak modern bir kurban
töreninin ritüellerini söz birliği etmişçesine kusursuzca yerine getirirler.
Baudrillard bilinenin aksine, çözümlemelerinde postmodern bir söyleme başvurmaz. Adanır’ın
tanımlamasıyla söylersek, o “postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitapta da görüleceği üzere,
simülasyon evreninin “dünya görüşü” tarihsel gelişimin bir halkasıdır fakat son halkasını oluşturmaz.
5
Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?
Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım.
“Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş
olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait
anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir.
Soru: Batı’yı terk mi edelim?
Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...
ŞEYTANA SATILAN RUH
JEAN BAUDRILLARD
RILLARD
H
TILAN RU
fiEYTANADA SA
ENL‹⁄‹
KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEM
YA
Çeviri: O¤uz Adan›r
‹
Ü⁄ÜN EGEMENL‹⁄
RUH YA DA KÖTÜL
fiEYTANA SATILAN
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
ANKARA
3 TASARIM
09
0 312 466 28
Jean Baudrillard
2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 206 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-13-8
Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz
kıyafeti seçiyor.
Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler
ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi
kötülüğün mutsuzluk sarmalına dolayan “gerçekler” yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne
seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu
görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim,
internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her
şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir,
herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak
seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok
bu oyunu seviyor…
Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak
kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken vahşi bir
kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.
Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…
28
SOSYOLOJİ
SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDE
Jean Baudrillard
5. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 85 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-02-2
Jean Baudrillard
J n Baudrillard
rın
Sessiz Yığınla e
Gölgesind
u
Toplumsalın Son
Çeviren: Oğuz
Adanır
İş görebilen tek gönderenin adı yine sessiz çoğunluktur. Bütün güncel sistemler bu model üstünde iş
görmektedirler. Varlığı artık toplumsal değil, istatistiksel olan bu kaypak kavramın ortaya çıkabildiği tek
yer sondajlardır. Toplumsal adlı gökyüzünün ufkundaki hayâl ya da toplumsalın zaten içinde bulunduğu
bir ufkun simülasyonu.
Sessiz Yığınların
Gölgesinde
Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez.
Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler
artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu
kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılmamaktadır. Yalnızca ne
düşündükleri konusunda testler yapılmaktadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/
yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle
iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır.
Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.
Jean Baudrillard bu metinde yukarıdaki bakış açısından yola çıkmakta ve bu anlamda için için kaynama
özelliğine sahip kitle, modern toplumlara ait bir özelliğe dönüşmektedir.
WEBER’İN METODOLOJİSİ
Fritz Ringer
2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0
Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı
karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel
güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer, bu önemli
araştırmada, Weber’in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel
tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber’in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir.
Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber öğrencileri için
temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in metodolojik konumu
gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini öngörmüştür. Weber’in
yorumsal anlayış ve nedensel açıklama için getirdiği uzlaşmayı Ringer’in kavramlaştırması, bu
uzlaşmanın hem Weber’in zamanındaki hem de bizim zamanımızdaki düşünsel yaşam ve kültürle ne
kadar ilgili olduğunu göstermektedir.
Son yıllarda Weber üzerine yazılmış en kayda değer çalışmalardan biri...
29
SOSYOLOJİ
OSMANLI ve AVRUPALILAR
Oğuz Adanır
312 sf. 17 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-91-0
“Bir Afrikalı yaşamının her günü atalarının ruhlarıyla çok yakın ilişkiler içindedir.”
OSMANLI
oğuz adanır
ve
AVRUPALILAR
Peki, ya modern bir insanın?...
Nesilden nesile aktarılan insani tecrübelerin ve yaşam reflekslerinin kesintiye uğradığı,
neredeyse tarumar olduğu bir zamanda kişi bu bilgileri nasıl edinecek? Hangi bilgi, görgü,
değer ve ilkelerle hayatına yön verecek? Kişisel geçmişine âdeta tapar bir hale getirilen,
kendi bireyselliğine hapsolan bir insan, kendi tarihsel, siyasal, toplumsal ve hattâ en üst
düzeyde varoluşsal bütünlüğünü nerede, nasıl arayacak?
Modern insanın tarihe olan ilgisi bir tesadüf kabul edilebilir mi? Peki, tarihle ilgili okumaların
sadece kronolojiye indirgenmiş tekyönlülüğü?
Her toplumun tarihinde büyük yıkımlar da vardır, şanlı zafer anları da; dostlar da vardır
düşmanlar da; komşular da vardır yabancılar da; günlük hayat gailesinin küçük hesapları
da vardır devlet ya da saray yaşamlarının sunduğu büyük törenler, şölenler ve şaşaa
da...Peki ama, burada hayat bulan aktörler nasıl vücud bulmaktadır? Bir toplumdaki güç
ilişkileri, üstünlük mücadeleleri, hiyerarşiler nasıl şekillenmektedir? Hangi sürecin sonunda
bu toplumsal ilişkiler, mevcut kurumlar, yapılar, ahlâki ve hukukî kurallar ile değerler
oluşmaktadır? Bu son derece karmaşık oluşumları anlamak için, hayatın her alanını kuşatan
çok yönlü ilgilere, çok farklı kaynaklardan gelen bilgilere ihtiyaç duyulmaz mı?
“Bir toplum gerçeklik aşamasından, simülasyon aşamasına geçtiğinde bu, kolektif
bir canlandırma konumundan, bireysel bir duygulanma konumuna geçilmiş olduğunu
göstermektedir.” Geçmişi her gün yenilenen bir tazelikle canlı tutmak yerine, onu “simüle
ederek” kurgusal bir gerçeklik yaratıp, bir de onunla hisleniyorsa eğer bir insan, bir toplum,
onun da yıkımı yakın değil midir?
Oğuz Adanır’ın günümüze kadar gelen bir zihniyet tarihi okuması takdimimizdir.
OSMANLI ve ÖTEKİLER
Oğuz Adanır
472 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-90-3
OSMANLI
ve
oğuz adanır
ÖTEKİLER
30
Genellikle ışığın kaynağı, üretici olmak yerine yansıtıcısı, tüketicisi olmayı yeğleyen
‘aydınlara’ (istisnalar bir kez daha kaideyi bozmaz) sahip toplumlardan biriyiz. Gelen ışığı
sorgulamayan, gerçek bir ışık olup olmadığını anlamadan hesabına geçirenler aslında
kendilerinden çok ait oldukları toplumlara kötülük yapmaktadırlar. Çünkü ışığın kaynağında
görünenlerin gözlerine perde indiği, dünyayı açık seçik bir şekilde algılama yeteneğini
yitirdikleri zaman yansıtıcı ya da tüketici konumunda bulunanların da bu süreçten kurtulmaları
mümkün değildir. Özgün olmak zor bir iştir. Özellikle sosyal bilimler/insan bilimleri yaratış ve
bu alanda ışığı dünyaya yaymış olan toplumlar giderek yorulmakta ve yanılmaktadır, çünkü
dünya toplumları evrensel bir konjonktürden etkilenseler bile herkes kendine özgü yerel
bir tarihsel-toplumsal süreç yaşamak durumundadır. Herkes kendi sorunlarının reçetesini
üretmek durumundadır. Artık “alan el” olmaktan kurtulmak ve yalnızca bize bu alanlarda
bilimsel yöntem ve bilgiyi öğretenlere değil tüm dünyaya borçlu olduğumuz bilimsel bilgileri
sunmak ve dünya toplumunun gelişmesine katkıda bulunmak zorundayız.
TARİH
DOĞU BATI Makaleler-1
Halil İnalcık
5. Baskı, 414 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-09-X
XX. yüzyıl sona ererken, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı 2000 bilim adamı
arasında göstermiştir.
Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi”
olarak düşünmek elbette yetersiz kalır, bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi
birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak o, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı nadide
bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve
arşivleri inceleme yönünde değil, modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik birçok cepheden bakabilme
becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok
yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitap, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal
bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine hüviyetindedir.
Doğu Batı dergisine yazdığı makalelerin toplandığı bu kitap, onun hâlâ genç bir öğrenci gibi nasıl
çalıştığının ve ürettiğinin hayranlık verici bir numunesidir.
***
5
“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez.
Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”
Immanuel Wallerstein
DOĞU BATI Makaleler-2
Halil İnalcık
2. Baskı, 420 sf. 24 tl, Tarih, ISBN 978-975-8717-42-2
Nasıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle özdeşleşmişse benzer bir özellik aynı
ritimde Halil İnalcık için geçerlidir. Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin
bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan’da belirli bir yönteme kavuşan
modern tarihçilik anlayışı İnalcık’ta zirvesine ulaşır. Türkiye’de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu
ekolün en kayda değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış olmasıdır. Bu sayede
tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın
gevezeliğini yapmaktan öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir kırılmaya uğramıştır.
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini,
mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi
alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha şimdiden kalıcı
izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl
bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına
çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi
gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli
araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle
çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil,
zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer hükmü vermeden,
belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve
açıklamaktır.
Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili
dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle
Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.
31
TARİH
HALİL İNALCIK ARMAĞANI-I
Tarih Araştırmaları
470 sf. 30 TL, Tarih, ISBN:978-975-8717-52-1
Köprülü ve Barkan zamanın büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi…
Bernard Lewis
İnsan olarak…Çok cömert, bilge ve çok içten bir insandır. Zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir,
gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar.
Elizabeth Zachariadou
Halil İn
seçkin u
biri…D
götürm
haline
sadece
Imma
Köprü
büyü
tüm z
Bern
İnsa
ve ç
Za
sak
gen
tür
El
O
g
ö
h
Onu izlemek çok hoştur; ermiş gibidir, bütün bilginliğine rağmen öğrencileriyledir, muazzam bir hafızası ve
bilgisi vardır. Öyle bir entelektüel yaklaşımı vardır ki, etrafında olan biten her şeyi dikkate alır; Akdeniz üzerinde
çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri öğrenmek onun için adeta elzemdir,
ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır.
Madeleine Zilfi
Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri…Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının
hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.
Immanuel Wallerstein
İnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan
tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim
alanda başka kimse sahip olmamıştır.
Suraiya Faroqhi
Balkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere
rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler. Halil
İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi.
Mariya Kiprosvska
Harvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğrudur: “Onun çalışmalarını
çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz
bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere
konumlandırmayı başardı.
Mark L. Stein
O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından
zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin…
İlber Ortaylı
HALİL İNALCIK ARMAĞANI-II
Tarih Araştırmaları
447 sf. 30 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-69-9 (2.c)
mağanı-II
Halil İnalcık Ar
aları
Tarih Araştırm
Mikâil Bayram Türkiye Selçukluları Döneminde Ünlü Bir Filozof Hâce Nasirü’d-din Mahmud El-Hoyî
(Ahi Evren/Nasıreddin Hoca) ve Mevlânâ Celâlü’d-din-i Rûmî
İlhanTekeli Denizcilik Teknolojisinin Gelişimi ve 16. Yüzyılda Akdeniz Mekânının Siyasal ve Ekonomik
Örgütlenmesi
Özlem Kumrular “Misyon Yüklü Gezginler” ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na Dair İstihbarat
Toplama Konusundaki Rolleri
Olcay Pullukçuoğlu Yapucu XIX. Yüzyılda Batı Anadolu İpekçiliği
Orhan Çakmak Osmanlı’da Piyasa Zihniyeti ve Girişimcilik (Adam Smith Yaklaşımına Göre Bir Analiz)
Tarih Araştırm
Coşkun Çakır & Cemil Hakan Korkmaz Tüccarzâde İbrahim Hilmi’nin Avrupalılaşma İdeali
Murat Çizakça Osmanlı Para Vakıflarının Global Modernizasyonu
aları
Başak Akgül II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Temel Bir Referansı Olarak Köycü Söylem
Nuray Karaca Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Aydını: Mehmet İzzet
Ahmet Özcan Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Halk Arasında Yaygın Popüler Tarih Eserlerine Bir Bakış
Aytaç Yıldız Yurt ve Dünya: Tek Parti Döneminde Bir Fikir Dergisi
Burak S. Gülboy & Nevin Yurdsever Ateş Genç Bir Romen Türkü’nün Gözünden İkinci Dünya
Savaşı’da Romanya
Odile Moreau Défendre Les Frontières Ottomanes Dans Les Balkans à l’âge Des Réformes Enjeux
Économiques, Sociaux Et Nationaux (1826-1914)
Mehmet Emin Üner Osmanlı Yönetiminin İlk Yıllarında Diyarbekir Eyaleti’nin İdarî Yapılanmasında
Siird Sancağı
32
TARİH
ANNALES OKULU
Peter Burke
3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6
PETER BURKE
TER BURKE
3
Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi
önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici vagonlar
geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri
Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu kompartımanların sakinleri
“halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!)
treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki
yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı.
Ama oldu, maatteessüf!
Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri anlamında
siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti. İsyan, semptomatik
bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın yırtıldığı coğrafya
parçalarının birinde, muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg’da boy göstermiş ve hareketi,
bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla,
hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar Türkçe’de bütünsel bir analiz
bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel
bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek iyi
oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi
suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve kendi tarihçiliğimizin
gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”
...Merhaba!
FEODAL TOPLUM
Marc Bloch
5. Baskı, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X
MARC BLOCH
2.
i
Bask
Feodal
Toplum
et Ali K›l›çbay
Çeviren: Mehm
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir
birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.
Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun
yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan Avrupa tarihi
anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve bu üçgeni tamamlamadan
bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir kavramsallaştırmaya gitmişse bunda
Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldiğini ilk önce Marc
Bloch’tan öğrenmişlerdir.
Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır. Ortaçağın
dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı yüzlerce materyalden
disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını göstermiştir. Bu sentez
Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları, imparatorlukların yükselişi ve
parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler, soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din,
hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden,
nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya sunulmaktadır.
33
TARİH
ESKİ TÜRK TOPLUMU ÜZERİNE İNCELEMELER
Ümit Hassan
4. Baskı, 328 sf. 22 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-50-7
Eski Türk Toplumu
Üzerine İncelemeler
ÜMİT HASSAN
Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve
hayat tarzı olarak kandaş toplum bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından
tarihöncesi’ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür ve
societas’la bütünleşir. Hattâ, şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın
doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl öncesinde başlar.
l
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı
“teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış
ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda
oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını
devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu eylemini
simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.
eler
Üzerine İncelem
3
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif çalışmalardan
biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı
biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan
etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış
kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-kavram’ının
gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili olarak,
çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
OSMANLI ŞEHİRLERİ VE KIRSAL HAYATI
Suraiya Faroqhi
2. Baskı, Çeviren: Emine Sonnur Özcan, 211 sf. 13,50 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-19-7
i
Suraiya Faroqh
ri ve
Osmanlı Şehirle yatı
Kırsal Ha
Çeviren: Emine
Sonnur Özcan
Son yıllarda yapılan Osmanlı çalışmaları belli bir düzeye ulaşmış olsa da sosyo-ekonomik tarih
incelemelerinin, Osmanlı tarihçiliğinin zayıf halkalarından birini oluşturmaya devam ettiği söylenebilir.
Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün yüzüne
çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini algılamamıza
yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.
i ve
Osmanlı Şehirler
Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli Osmanlı
tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı şehirlerini ve kırsal
toplumunu inceliyor.
Kırsal Hayatı
Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’nda hemen herkes, kendi yöresel tarihi bağlamında da ilginç ipuçları
bulabilecektir.
34
TARİH
ABD TARİHİ
Allan Nevins-Henry Steele Commager
5. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 560 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1
COMMAGER
• HENRY STEELE
ALLAN NEVINS
›k
Çeviri: Halil ‹nalc
ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in
yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikâyesi...
Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde koşan fırsat
avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir topraklara yerleşen
göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi, diğer yandan dev
sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...
‹ ‹
Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene
ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya
koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında büyüyen ilk
tomurcukların feda edilmesiyle yetiştirilebilir”di.
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş
kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler. Dünyadaki
uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin
kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.
İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan
Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.
ORADA SAAT KAÇ?
Serge Gruzinski
Çeviren: Özcan Doğan, 220 sf. 15 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-56-9
KI
I
RGE GRUZINSK
SERGE GRUZINS
Orada Saat Kaç?
Çeviri: Özcan Doğan
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni
Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?
?
Orada Saat Kaç
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde
yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve
İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski,
başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi
tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi
olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama
geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine,
astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği,
gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun
yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen
iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve
kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına
tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de
bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.
35
TARİH
Eğitimci Yönüyle AHMED CEVDET PAŞA
Mustafa Gündüz
275 sf. 16 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-85-9
e
eğitimci yönüyl
AHMED
CEVDET
PAŞA
T PAŞ
AHMED CEVDE
Mustafa
Gündüz
Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa
bu istisnai isimlerin başında gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında geleneksel
dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya
çalıştığını görürüz. Tanpınar›a göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir. Zamanına
ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve
hayret duygusu içerisinde Paşa›nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda ilerlemiştir.
A
Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen
hemen yok gibiydi. O, daha çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı
sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır. Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve
bir sentezcidir. Gelenek ve modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir gözlemcidir.
Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok
yeniliğin, reformların altında onun imzası vardır. ‹Cevdet› ismi Tanzimat düşüncesiyle neredeyse özdeş
hale gelmiştir.
Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa›yı bu kez eğitim açısından değerlendirir.
Tabii Paşa›nın bu çok yönlü kimliğini göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da
hatırlatarak...Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa›nın tespitleri kayda değer. Çünkü Paşa›nın deneyimlerine
bakıldığında bugün eğitim alanında yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde
de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı ‹güruh›la karşı karşıya kalırız. Medresenin
üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik
kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla nüksediyor...Türk modernleşmesinin
kronik ikilikleri ise Cevdet Paşa›nın söylediklerinin aslında ne denli ‹yeni› ve bugünkü eğitim
tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermektedir.
OSMANLI EĞİTİM MİRASI
Hazırlayan: Mustafa Gündüz
556 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 978-605-5063-00-9
Eğitim, bir kelimeyle akla gelebilen her şeyi kapsayıcı ve bilgiç bir bakışla izah ettiğini düşünenler için
anahtar bir kavram. Eğitim, üzerinde kolayca yazılıp çizilen, hemen herkesin görüş belirttiği, bu yüzden
herkesin bildiği varsayılan ama aslında pek az kişinin yeğinlemesine anladığı ve pratikte uyguladığı içi
boşaltılmış büyük bir kavram.
Teknik bir uygarlığa yaraşır bir biçimde işin ehline teslim edilen, uzun uzun araştırması, incelemesi,
etüdü, bakımı yapılan teknolojik aygıtlar bir yanda, ve aslında bilge insanların elinde ilk ve temel
eğitimlerini almaları gerekirken, iyi işlenmemiş, özsüz, derinliksiz müfredatlara, hayat konusunda
tecrübesi az, belki bilgili ama eğitim konusunda yetersiz öğretmenlerin ellerine teslim edilen, iyi
yetişme konusunda özene ve ihtimama en fazla lâyık, varlığın gayesi insan yavruları diğer yanda.
Varlığını sürdüreceği koşullara, durumlara iyi hazırlanamamış, iyi yetiştirilmemiş insanlarla ilgili her
gün görüş bildiren, yaşken eğilmeyen ağaçları kendi kopyası gibi eğitmek, kendine göre yontmak
isteyen modern “ulema” bir yana bırakılırsa, eğitim üzerine ciddi ciddi düşünen, onu gerçekten
anlamaya çalışan insanlar için bir hatırlatmadır Osmanlı Eğitim Mirası…
Kitapta ele alınan başlıca konular ve başlıklara gelince; Osmanlı eğitim sistemi, Osmanlı ilim literatürü,
eğitim ve iktidar ilişkileri, merkezî-örgün eğitim meselesi, İslâmi ilimler tarihine bir bakış, medreselerde
okutulan kitapların listesi ve detaylı bir müfredat (Kanuni dönemi), devlet ve ilmiye sınıfı ilişkileri,
ilmiye sınıfının sosyo-kültürel, ekonomik yapısı ve ülke içindeki mobilizasyonu, merkezî otoritenin
eğitim yoluyla çevreye nüfuzu, Ahmet Cevdet'in eğitimi ve hayatı özelinde geleneksel eğitim karşısında
modern eğitim kurumları, devletin dinî-siyasi temelini güçlendirmek için yapılan dinî eğitimin içeriği,
özellikle II. Abdülhamid dönemi eğitiminde İslâm ve ahlâk konularının ders kitapları ve programlarına
nasıl yansıdığı, Batılı sistem ile birlikte Osmanlı eğitimindeki melez yapı, Cumhuriyet dönemi düşünce
adamlarının ve eğitimcilerinin düşünceleri, biyografileri ve hatıraları üzerinden modernleşme ve
Batılılaşma gayretleri ve kısaca eğitim tartışmalarının derin köklerinin ve çeşitliliğinin işlendiği son
bölüm.
36
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/
ANTROPOLOJİ
İLKEL İNSANDA RUH ANLAYIŞI
Lucien-Lévy Bruhl
Çeviren: Oğuz Adanır, 357 sf. 21,50 TL, ISBN 975871718-9
Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta
yaşayan insanlarla ilgili çalışmaları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl,
kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temel
keşiflerine de öncülük eder.
Lévy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss
gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolojik, demokratik, bilimsel vb.
gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir.
Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli
metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, bu kitabında ilkel toplumlarda ruh kavramının var
olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından
çıkarıyor.
*
“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve töreler çözümlemesi, ilkel insanların
çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını
belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde
hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki
çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor. Bunun nedenleriyse çok açık. Her şeyden önce ilkel
toplumlarda, pek çok konuda olduğu gibi, spekülatif bir merak, yalnızca öğrenme amaçlı bir bilgi
açlığıyla karşılaşılmamaktadır. Bilme gereksinimi, olabilecek en alt düzeydedir. Bu insan, her soruya
kalıplaşmış bir yanıt veren ilkel zihniyetin gizemli açıklamalarıyla yetinmeyi bilmektedir.”
İLKEL TOPLUMLARDA MİSTİK DENEYİM VE SİMGELER
Lucien-Lévy Bruhl
hl
Lucien Lévy-Bru
Lévy Bruhl
İlkel Toplumlarda
Mistik Deneyim
İlkel Toplumlarda
Çevire
n: Oğuz Adanır
ve Simgeler
Mistik Deneyim
ve Simgeler
Çeviren: Oğuz Adanır, 252 sf. 17 TL, Antropoloji, ISBN 975-8717-26-X
İlkellerdeki simgeler ve mistik deneyimi onların zihinsel yapılarından yola çıkarak açıklamaya
çalışıyorum. Burada sorulan soru şudur: Bu simgeler ve bu deneyime özgü belli başlı özellikler hangileridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklılıkları doğrultusunda mı
aramak gerekmektedir?
...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mistik” (gizemli) gibi iki terimi burada da kullanmayı
sürdürüyorum. Bir kez daha bu konudaki anlam karmaşasından kaçmaya çalışacağım. Sözcüğün
yazılı anlamında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk başındaki insanlardan çok
daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci
varsayıma dayalı bir yaklaşım olup, bunun olgular aracılığıyla kanıtlanması oldukça zordur. “İlkeller”
sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin nedeni, genellikle herkesin kullandığı bir terimi kullandığımı
gösterebilmektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan, bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan,
töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, bizden daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen
toplumlara atfedilen bir sözcüktür.
...“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden itibaren bu sözcüğün hangi
anlama geldiği kolaylıkla anlaşılmaktadır. Zihinsel İşlevler başlıklı çalışmamda, bu sözcük ilkel
zihniyetin en önemli özelliğini belirlememi sağlamıştır. Bu sözcüğü biraz da çekinerek kullanmış
ve yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeye çalışmıştım. “Daha iyisini bulamadığım için bu
terimi kullanacağım” demiştim. Bizim toplumlarımızda oldukça farklı bir şey olan dinî mistisizmi çağrıştırmak gibi bir niyetim yok. Burada “mistik” sözcüğünü güçlere, etkilere, duygular
tarafından algılanamayan ancak yine de gerçek olan eylemlere olan inanç anlamında kullanıyorum.
Lucien Lévy-Bruhl
37
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/
ANTROPOLOJİ
ÇİN HALKININ ZİHNİYETİ
Kou Hung-Ming
Çeviren: Hanife Güven, 158 sf. Antropoloji, ISBN: 978-975-8717-96-5
ZİHNİYETİ
ku hu ng -ming
ÇİN HALKININ
ÇİN HALKININ
20. yüzyılın başlarında bir Çinli, Ming, Avrupalılara halkının, kültürünün, uygarlığının birikimlerin
tanıtmaya, anlatmaya çalışırken bir yandan da çağrıda bulunuyor onlara ve aynı zamanda
vatandaşlarına, bu uygarlığı yaratan temel manevi değerlerin, ilkelerin kökleriyle oynamayın diye...
Neydi bunlar? Çinliler bireyi, aileyi, toplumu, ataları bir bütün olarak düşünür. Kişi ahlâki özelliklerini
işlemek, geliştirmek ve bunları anne babasından başlamak üzere toplumun diğer tüm üyeleriyle
uyumlu kılmakla yükümlüdür. Herkes yerini, konumunu, görevlerini bildiğinde doğadaki ahenk gibi bir
ahenk, dirlik, düzenlik insanlar arasına da gelip yerleşir.
ZİHNİYETİ
Böyle bakınca, Çin'in dini İyi Yurttaşlık ve Sadakat dinidir, yasası Soyluluk yasasıdır, ilkesi ise Büyük
Onur ve Sorumluluk ilkesidir. Toplumsal düzeni ve din duygusunu adeta bireyin ruhuna yerleşen bu
özelliklerle sağlarlar.
JAPONYA'DA BUDİZM
Vedat Şafak Yamı
320 sf. 17 TL, Din/Antropoloji, ISBN: 978-975-8717-89-7
'DA BUDİZM
JAP NYA
mı
ve da t şa fak ya
JAPONYA'DA
Gautama Buda’nın öğretisi, Hz. İsa’nın vaaz ettiği İsevilik ile benzer bir yazgıyı
paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan topraklarını terk etmek zorunda kaldığı gibi
İsevilik de doğduğu Filistin’den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya’nın
tamamında kabul görecek, Hz. İsa’ nın sesini de Batı’da duymayan kalmayacaktır
Hz. İsa’nın talebeleri Roma İmparatorluğu sınırlarında misyon görevlerini yerine
getirmeye başladıkları çağda, Gautama’nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve
vaaz etmeye başlamışlardı.
BUDİZM
Kore Yarımadası’ndaki küçük ülkelerden Paekche’nin kralı Syong Myong, Japon Yamato
hanedanlığından İmparator Kimmei’ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup
gönderdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru’ndan destek istiyor ve Budizm’i
tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu: “Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi
gözüküyor ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm’in Japonya’daki macerası
böylece başladı.
Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu’nun bütünsel bakış açısını “güzel sözlerle” ayrıştırarak
değil, daha çok bilimsel bir üslubun ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi
disiplini açısından zevkle okunacak bir kitap niteliğinde. Doğu’nun kültürel, felsefî ve dinî
kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden Çin öğretilerine, “sutralar” gibi
henüz keşfedilmemiş doğunun bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün farklı tarihsel
gelişimine varıncaya dek birçok farklı vadi ve iklimde gezinebilmek mümkün.
38
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/
ANTROPOLOJİ
SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİ
Marcel Mauss
3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3
MARCEL MAUSS
Sosyoloji ve
Antropoloji
ile
uss'un Önsözü
Claude Lévi-Stra
Çeviri: Özcan Do¤an
ji
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü bilgi
birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi arasındaki
ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen bu kitapta, ilkel
denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya konulmaktadır. Özel
anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkileri, mücadeleleri,
toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve hediyeler) ve bunun nasıl bir
uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini, doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde
yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak
tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi için
olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
TEKNOLOJİNİN EVRİMİ
George Basalla
Çeviren: Cem Soydemir, 367 sf. 17 TL, Bilim, ISBN: 978-975-8717-94-1
ALLA
GEORGE BAS
.
.
TEKNOLOJININ
i: cem soydemir
cevir
,
.
.
EVRIMI
Stanley Kubrick, 2001: A Space Odyssey filminin girişinde insanlığın şafağında bir su birikintisi
etrafında verilen mücadeleyi betimlerken, bir kemik parçasını silah olarak daha önce defalarca test
etmiş, topluluğun geri kalan üyelerine göre belki biraz cesur, biraz daha farklı düşünen üyesinin
liderliğinde kazanılmış İlkçağ’a özgü bir savaşı anlatır. Zaferin getirdiği coşkuyla bu öncü kahraman,
silahını havaya fırlatır ve bu silah gizemli bir değişim içinde, şeklen de benzediği bir uzay aracına
dönüşür.
. .
. .
IMI
OLOJININ EVR
Bilim tarihçisi George Basalla, teknoloji ve teknoloji tarihi alanında yapılmış bütün önemli kaynakları
tarayarak yaptığı çalışmasının ışığında konuyu toplumsal, ekonomik, kültürel, antropolojik, bilimsel ve
askerî tüm yönleriyle ele alıyor.
Bu kapsamda Basalla, teknolojik değişmeler neden ve nasıl gerçekleşir sorusu etrafında üç temel
üzerine yoğunlaşır. Bunlar: Çeşitlilik, “insan ürünü şeyler neden bu kadar çok çeşitlidir?”; gereksinim,
“ihtiyaç icadın anasıdır”; teknolojik evrim, “ürünlerin ortaya çıkışı, sürekliliği ve ayıklanmasıkullanımdan kalkması.
Yine bu esaslar üzerinde şu sorular ele alınır: Bilimsel keşişer ve teknolojik değişme ile toplumsal,
kültürel, ekonomik ve askerî ihtiyaçlar arasında nasıl bir bağ vardır? Teknolojik buluş birkaç dahinin
eseri midir, yoksa birçok bileşeni olan karmaşık bir toplumsal süreç midir? Watt, Bell, Edison, Maxwell,
Hertz, Marconi, Wright kardeşler gibi öncüleri ortaya çıkaran motivasyonlar ve koşullar nelerdi? Doğu
ile Batı’yı birbirinden ayıran bilimsel ve teknolojik uçurumun kaynağı nedir? Neden matbaa, barut ve
pusula ilkin Çin’de ortaya çıktığı halde Batı’daki gibi bir kültürel ve teknolojik değişime yol açmadı?
Nükleer enerjinin, bilişim ve iletişim teknolojilerinin, robotların ve biyoteknolojinin bizleri yüce bir mutlu
geleceğe taşıyacağına inanmış kişilerin umutları doğru, sahici bir temele dayanan bir umut mu, yoksa
dinî kimi duygu, inanç ve beklentileri ikame eden zamana özgü bir hurafe mi?
39
BİLİM
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve kapsamlı biçimde
Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman başvurabileceği önemli bir
kaynak.
SANAT
RESİM, SÖZ VE YAZI
Özgür Taburoğlu
343 sf. Sanat, ISBN: 978-605-5063-02-3
Modern düşünsel ya da sanatsal yaklaşımlarda, temel duyum ve ifade biçimleri ayrışırlar. Geleneksel
sanat işlerine ait bütünlüklü imgeler, resim, söz ve yazı şeklinde alt parçalarına ayrılırlar. Sanatçı
kavramı, renklere, seslere ya da harflere ustaca şekiller verebilen zanaatkârla, uzmanla eşanlamlı
olmaya başlar. İmgelerin, bilgiyle, düşünceyle, toplum vicdanıyla ya da siyasal eylemlerle olan bağları
zayıflar. Modern sanat işleri, bu şekilde yaşamdan uzaklaşırken, diğer yandan da, avangart ya da
pop-sanatın örneklediği gibi, tekrar hayata ve halka karışmaya yönelik bir gelgit içerisinde şekillenirler.
Özgür Taburoğlu'nun bu yeni çalışmasını değerli kılan da, düşünsel, etik ve siyasal sonuçları olabilen
bu olguyu özgün şekillerde yüzeye çıkarmasından ileri gelir. Bu nedenle elinizdeki metin, sadece bir
sanat kuramı gibi değil, felsefî bir çalışma olarak da okunabilir.
Özgür Taburoğlu, modern sanatsal ya da düşünsel yapıtlardaki, hem ayrışmaya hem de bütünleşmeye
dönük bu kurucu gerilimi anlamaya çalışıyor. Bu amaçla, temel yaklaşımına destekler bulabileceği
metinleri okumaya girişiyor; Platon, Aristoteles, Walter Benjamin, Henri Bergson, Paul Cézanne,
Jacques Derrida, Jacques Rancière, Jean Piaget, Ulus Baker, Latife Tekin, İsmail Tunalı, Carl Gustav
Jung, Georg Lukacs, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ünal Nalbantoğlu, Sabri Ülgener, Marshall McLuhan gibi
çok farklı yazar, sanatçı ve düşünürleri yan yana okuyarak, belirli bir imge kavrayışının izlerini bulmaya
çalışıyor. Bu kadar farklı şahsiyeti bir arada tutansa, tümünün imgeyi, resim, söz ve yazının uyumlu bir
birleşmesi ve ayrışması gibi anlamalarıdır.
SANAT
France Farago
Çeviren: Özcan Doğan, 294 sf. 15 TL, Sanat, ISBN 975-8717-25-1
France Farago
Farago
Sanat
Çeviren: Özcan
Doğan
France Farago’nun çalışması antik dönemden günümüze, Platon’dan Tarkovski’ye kadar sanatın kısa
bir öyküsünü sunmaktadır. Bu yapıt, 20. yüzyılda modernitenin soykütüğünden hareketle sanattaki
benzersiz dönüşümü anlama çabası gütmektedir.
Sanat
Antikite, Avrupa’ya ilham veren ve geleneksel araçları temin eden bir devir olarak tasvir edilmiştir.
Yazar, perspektifi ve seyirciyi dikkate alan insan-merkezli sanattan tekil bakış açısının kaybolduğu
tanrı-merkezli sanata geçişi yönlendiren mantığa ışık tutar: Bu, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan
Ortaçağ’ın sonlarına dek sürmüş olan bir dönemdir ve bizim yüzyılımız antik perspektifin ve Rönesans’ı
oluşturan çağların mirasçısıdır. Plotin’in temaşa düşüncesi ise bu geçişlerin temel felsefesini oluşturur.
Sanattaki modernite, görüntünün reddedilmesinden ve taklidinden doğmuştur. Yüksek ontolojik bir
gerçekliğe gönderme yapan soyut sanatın büyük ressamları (Kandinsky, Mondrian, Malevitch),
biçimden kuralsızlığa, figüratiften soyuta, objektif olandan objektif olmayana geçişi ustalıkla
işlemişlerdir. Artık onların sanatı gerçek olanı temsil etmekten ziyade varoluşun hissedilebileceği bir
bakış açısıdır.
Güzeli reddeden, hoşnut etme kaygısından uzak ve kalıcılık derdi olmayan çağdaş sanat, modern
dönemin sona erişini tescil eder. İnsanı çıplak gerçeklikle yüz yüze bırakır.
40
SİYASET BİLİMİ
DEVRİMİN YORUMU
François Furet
Çeviren: Ahmet Kuyaş, 300 sf. 17 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-95-8
RET
FRANC, OIS FU
RUMU
DEVR‹M’‹N YO
. .
DEVRIM’IN
YORUMU
. .
RIMI’NE
FRANSIZ DEV . .MI.
, M BIÇI
ÜÇ YAKLASI
ÇEV‹R‹:
AHMET KUYAfi
Fransa'daki Annales dergisi etrafında toplanan tarihçiler arasında yeralan François Furet'nin yapıtları,
ülkesinde çok canlı tartışmalara neden oldu. Furet, sorunsal tarih yaklaşımının en iyi çözümleyici ve
kuramcılarından sayılıyor. Furet'nin kavramsal tarih de dediği bu yaklaşımın en büyük özelliği, tarihçinin
olaylarla çağdaş olan bilinçlerden uzaklaşıp, üzerinde çalıştığı döneme özgü söylemlerin yineleyicisi
olmaktan kurtulma çabasıdır...
Furet kitabının birinci bölümünde Fransız devrimini kavramsallaştırmağa çalışarak bir sentez
denemesinde bulunuyor. İkinci bölümde ise bu sentezin dayandığı malzeme ve Fransız devriminin
yorumlarının irdelenmesi yeralıyor.
"Fransız Devrimi tarihi yaklaşık iki yüz yıldır bir kökler anlatısı, yani bir kimlik söylemi olmaktan
çıkmamıştır... 1789'da başlayan olaylar, aynı sorunlar ve simgeler çevresinde, nesilden nesile
geçen birer ibadet ya da nefret nesnesi haline dönüştürülmüş anılarla birlikte durmaksızın yeniden
yaşanmaktadır...
Devrim yalnızca "çağdaş" Fransa'yı ancak bir parçası olarak düşündüğümüz zaman anlayabileceğimiz
siyasi uygarlığı kurmakla kalmamış, aynı Fransa'ya işlenebilirliği sınırsız bir siyasi tartışma hazinesi ve
bir sürü meşruluk çatışması da bırakmıştır..."
François Furet
SİYASET FELSEFESİ TARİHİ
Editörler: Ahu Tunçel & Kurtul Gülenç, 902 sf. Siyaset Bilimi, ISBN: 978-605-5063-03-0
N ZIZEK'E
PLATON 'DA
Zihinlerimizi, çağımızın neredeyse ortak hissiyatı olarak nitelenebilecek çözümsüzlük hissinin
yarattığı umutsuzluktan kurtaracak tek şey, kuşkusuz ki siyaset felsefesinin, siyasetin neliğine
ilişkin tanımlamalarına dönüp bir kez daha bakmak, siyasal eylemlerimiz ve eylemlerimizin ilkeleri
üzerine bir kez daha düşünmek olacaktır. Siyaset felsefesi tarihine ilişkin elinizdeki kitapta ortaya
konulmaya çalışılan bu türden bir düşünme, iki temel faydayı beraberinde getiriyor: Güncel siyasetin
değişim rüzgârının yönünü tespit etmek için güne damgasını vuran siyaset anlayışlarının sorunlarını
tarihsel kaynaklarından takip ederek keşfetmek; bugün unutulan “iyi yaşam”-siyaset ilişkisini yeniden
hatırlatarak, siyasal varoluşun anlam ve değerine ilişkin özsel bir sorgulamayı gerçekleştirmek.
Tarihsel ve siyasal analizi ortak bir potada eritmeyi hedefleyen bu türden bir düşünmenin ayırt
edici özelliği, geleceğe ilişkin içkin ütopik bir bakışı içinde barındırmasıdır. İçkindir çünkü gelecekle
kurulmaya çalışılan ilişki geçmişe perde çekilerek gerçekleştirilen geleceğe saf bir yönelme değildir;
aksine geçmişten dolanan bir tarih bilinciyle yapılan –yani bir anlamda gelenekleri bütünüyle
atlamayan– ama geçmişin tozlu raflarına da saplanıp kalmayan –dolayısıyla nostaljik yönelimlere
başvurmayan– bir yolculuğu andırır. Yolculuğun temel amacı son'lu bir tarih algısını sorgulayarak
geçmişi ve geleceği şimdi'de birleştirebilmek, bu yolla şimdi'de alternatif olanı açığa çıkarabilmektir.
Walter Benjamin'in konuya ilişkin vurgusu bu aşamada hatırlanabilir: “(...) hiçbir olgu, bir neden olduğu
için zorunlu olarak tarihsel olgu niteliğini kazanmaz. Bu niteliği olup bitişinin ardından, belki binlerce
yıl sonra ortaya çıkan koşullar aracılığıyla kazanır. Bunu çıkış noktası yapan her tarihçi, olaylar dizisini
bir tespih gibi parmaklarının arasından kaydırmaktan vazgeçer. Kendi çağının geçmişteki son derece
belirli bir çağla paylaştığı konumu kavrar.” Siyaset Felsefesi Tarihi (Platon'dan Žižek'e), tıpkı Janus gibi
hem geçmişe hem de geleceğe bakarak çağımızın konumunu daha iyi anlamamızı olanaklı kılmakla
kalmıyor, aynı zamanda siyasete dair umut duyabilmemiz için tarihte varolan olanakları da gözler
önüne seriyor.
41
SİYASET BİLİMİ
RES PUBLİCA
Editör: Armağan Öztürk,
372 sf. 18 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-93-4
Antik Yunan'dan günümüze iyi bir toplum idealinin ideal yönetim tarzı olarak düşünülen res publica'nın,
yani cumhuriyetin temel özellikleri ve ilkelerine dair farklı yorum ve anlayışların tartışıldığı kitapta,
Machiavelli'den Kant'a, Rousseau'dan Spinoza'ya ve gene çağdaş yazarlardan Arendt'den Pettit'ye,
Skinner'a dek bu konuda önemli tespitlerde bulunmuş düşünürlerin rehberliğinde demokrasi,
anayasa,bireysel hak ve özgürlükler, devlet-toplum-birey ilişkileri, sosyal adalet, ortak refah, hukukun
üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, temsilî karar verme süreçleri vb. gibi pek çok kavram ve düşünce ele
alınmaktadır.
Bahsi geçen tartışmada üç ana tema dikkat çekici: Res publica uzun bir süre devlet ya da meşru
yönetim gibi bir anlamda kullanıldı. Ancak Erken Rönesans'tan itibaren devlet ile res publica arasındaki
teorik örtüşmenin gerilediği ve cumhuriyet kavramının bugünküne yakın bir anlamda kullanılmaya
başladığına tanıklık ediyoruz. Bu hatırlatma demokrasi ve cumhuriyetin modern zamanlarda birbirlerini
ikame eden kavramlar olarak görülmesi alışkanlığının soy kütüğünü ortaya koyuyor.
Bir diğer önemli tespit cumhuriyetçilik-liberalizm ilişkileri bağlamında ortaya çıkıyor. Metin içerisindeki
çalışmalara bakarak rahatlıkla söylenebilir ki, Montesquieu ve Kant gibi örnekler bakımından liberal,
Spinoza, Rousseau ve Arendt gibi düşünürler açısından ise anti-liberal bir cumhuriyetçilik var. Tabii
liberal cumhuriyetçilik ve anti-liberal cumhuriyetçiliğin pek çok noktada birbirlerine eklemlenebildiği
tarihsel bir olgu. Yurtseverlik ideolojisi bahsi geçen eklemlenmenin en bilinen örneklerinden biri.
Res Publica içinde son olarak Pettit ve Skinner'in çalışmalarında kristalize olan Neo-Romacı
cumhuriyet anlayışa dikkat çekiliyor. Pettit ve Skinner modern cumhuriyetçilik tartışmalarının
merkezinde yer alan iki düşünür. Neo-Romacı anlayışın en özgün yanı ise negatif özgürlük-pozitif
özgürlük ikiliğini aşan özgürlük anlayışları.
LEVANT KUMPANYASI TARİHİ
Alfred C. Wood
Çeviren: Çiğdem Erkal İpek, 346 sf. Tarih, ISBN: 978-605-5063-04-7
Ticari bir örgütlenmenin dünyayı dönüştürücü etkisi belki daha önce hiç bu kadar sade, basit ve keskin
bir üslupla anlatılmamıştı.
Birçoğu soylu olan, cesur, kararlı bir grup İngiliz tüccarın Levant'ta, yani Yakındoğu'da Osmanlı
coğrafyasıyla başlattıkları ticari ilişkilerin, Levant Kumpanyası çatısı altında sürdürülen faaliyetlerin,
nesilden nesile aktarılan bilgi, birikim ve tecrübelerin tarihidir bu kitabın konusu.
Levant Kumpanyası, İngiliz kraliyet hükümeti için belki Doğu Hint Kumpanyası kadar öncelikli ve
önemli değildi; ama özellikle son yüzyıldaki gelişmelere bakıldığında bu kumpanyanın varlığı ve
etrafında gelişen organizasyonlar son derece stratejik ve hayatî oldu.
Kumpanyanın başkanı çoğu kez büyükelçilik görevini de yürüt-tü, dolayısıyla Kumpanya ticari
başarılarını pekiştirmek için siyaseti ve diplomasiyi hiçbir zaman ihmal etmedi. Her zaman padişaha
ve paşalara yakın olmaya çalıştılar. İstanbul dışında, İzmir, İskenderun, Halep, Şam, Kahire ve diğer
yerlerde temsilcilikler açtılar. Bölgeyi, insanları, halkları ve yönetimleri yakın-dan tanıdılar; dillerini,
dinlerini, kültürlerini ve değerlerini titizlikle incelediler; bağlılıklarını ve ayrıldıkları noktaları not ettiler;
bölgenin ayrıntılı haritalarını çıkardılar.
Başlarda uğranılan başarısızlıkların nedenlerini bulmak ve onları telafi etmek için, ve karşılaşılan her
bir zorluğa karşı üretilen bu pratik uygulamalar bir süre sonra devasa bir entelektüel biri-kime ve
hafızaya dönüştü.
Bu hafıza bu coğrafyada yeni bilgi ve tecrübelerle etkinliğini ve gücünü korumaya devam ediyor. İşte bu
kitapla Alfred Wood, başlarda önemsenmeyen, biraz da küçük görülen bu tüccarların, önce İngilizlerin
sonra da Amerikalıların dünya hakimiyetine giden yoldaki katkılarını, ama ondan önce onların ve temas
halinde oldukları insanların hallerini ve yaşadıklarını, özellikle İngiliz Kraliyet arşivlerine dayanarak son
derece akıcı bir dille gözler önüne seriyor.
42
SİYASET BİLİMİ
İSLÂM'DA MODERNLEŞME 1839-1939
Bedri Gencer
895 sf. 55 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-84-2
BEDRİ GENCER
ER NL
İSL ÂM'DA MOD
-1939
EŞM E
1839
Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm'ın modernleşmesi hakkında bugüne
kadar yapılmış en kapsamlı ve derinlikli incelemedir. «Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye
Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu karşılaşmasını nasıl etkilediği»
merkezî sorusundan hareket eden eser. İslâm›da modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu›nun bu büyük
karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm düşüncesi, geleneksel ile modern İslâm
düşüncesi ve Osmanlı ile sair İslâm düşüncesi arasında mukayeseli ve kuşatıcı, sosyolojik bir
perspektiften sosyal ile düşünsel değişim arasındaki etkileşim bakımından on dokuzuncudan yirminci
yüzyıla İslâm dünyasının modernleşmesi sürecini derinlemesine inceliyor.
Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye karşı alınan bütün tavırlar modern
İslâm incelemelerinde yararlanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere kategorileştiriliyor ve
İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göstermek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin
temsilcileri olarak alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenekselcilik/
modernizm» olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşılaştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle
sömürge-sonrası paradigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm yorumunun
modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni
bir boyut getiriyor.
Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak modern İslam dünyasındaki değişim
sürecini tasvir ederken sağlam bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere doyurucu
açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünyasının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına
inerek bu problemleri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya koyuyor. Türk
sosyal bilimcilerinin duayeni Şerif Mardin'in uzun bir sunuşuyla ilk yayını yapılan ve modern İslam
hakkında çığır açıcı bir inceleme olarak Türkiye›de geniş yankı bulan eserin gözden geçirilmiş ikinci
yayınını sunuyoruz.
AVRASYACILIK Mukayeseli Bir Okuma Türkiye ve Rusya Örneği
Meşdi İsmayılov
405 sf. 18 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-79-8
OV
MEŞDİ İSMAYIL
acılık
Avrasy
ma
kayeseli Bir Oku
Mu
ya Örneği
Türkiye ve Rus
“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı (Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden
okuyan ve mukadderatlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu kadarıyla bile
entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmaktadır.
lk
Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Türkiye›de Avrasyacılığın düşünsel temellerini,
anakronizme düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyaslamalı bir değerlendirmeye
kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor;
kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalışma sadece bir metin çalışması değil.
İsmayılov, metin çalışmasını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”
Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan gelişimini düşünce tarihi kapsamında
mukayeseli bir yöntemle ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel Avrasyacı
kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözönünde bulundurularak modernite, postmodernite
ve globalleşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus ve Türk Avrasyacılıklarında
“Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz edilmektedir.
Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muhafazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan
Atlantikçiliğe karşıt bir cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür taraftan ise
ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine
yer bulmuştur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde, küreselleşmeye karşı
alternatif-küreselleşmeyi, postmodernizme karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu
özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın temel paydası, içinde yaşadığımız çağı
anlamlandırmada bir perspektif sunuyor olmasıdır.
43
SİYASET BİLİMİ
GÜNÜMÜZDE YENİ SİYASAL YAKLAŞIMLAR
Editör: Hilâl Onur İnce, 547 sf. 22 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-65-1
ni
Günümüzde YeAŞIMLAR
SİYASAL YAKL Çözüm Arayışları
Farklılıklar –
Eleştiriler –
Editör: Hilâl
Onur İnce
Bir atölye çalışması olarak tasarlanan derleme, çağdaş siyaset kuramında var olan farklı yorumlar
üzerinden günümüz siyasal yaşamına yönelik söylemlerin izini sürme amacındadır. Alana dair
yorumlarıyla öne çıkan düşünürlerin, kurama yönelik söylemleri, bu söylemlerin kendi içindeki
bütünlükleri, günümüzde yaşanan sorunlara ne gibi katkıda bulundukları dikkate alınarak eleştirel
bir okumayla değerlendirilmektedir. Konuların ve düşünürlerin seçimi, kurama dair ilgi duyanlar ve
kuramsal çalışmaya odaklanan okuyucular göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. Buradaki amaç,
betimleyici kuram ve yorumsamacı siyaset felsefesi şeklinde ikiye ayrılan çağdaş siyaset kuramına
bütünlüklü bir yaklaşım sunabilmektir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ideoloji ve
ideolojisizleştirme konusunda düşüncelerin ele alındığı bir çerçeve çalışmasını takiben ikinci bölümde,
Carl Schmitt, Hannah Arendt, Frankfurt Okulu temsilcileri ve Walter Benjamin üzerinden siyasetin
krizi ve felsefi tartışmalar ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Robert Nozick, Antonio Gramsci ve
Bob Jessop gibi düşünürlerin yanısıra radikal demokrasi bağlamında devlete dair değerlendirmelere
yer verilmektedir. “Kuram ve Yeni Arayışlar” başlıklı dördüncü bölümde, günümüz siyaset kuramında
öne çıkan Pierre Bourdieu, Giorgio Agamben, Jacques Derrida, Judith Butler ve Niklas Luhmann gibi
yazarların görüşleri değerlendirilmektedir.
İBN HALDUN Metodu ve Siyaset Teorisi
Ümit Hassan
ÜMİT HASSAN
ldunTeorisi
İbn uHveaSiy
aset
Metod
İ
H ldun
44
5. Baskı, 350 sf. 25 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 978-975-8717-59-0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları
hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o
dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam
olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden
geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn
Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı
da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu
eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine
ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem
bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın
kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak
doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’
kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk
istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-bilmeyen’lerin,
ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir.
Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun
kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası
genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
SİYASET BİLİMİ
TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİ
Metin Heper
4. Baskı, Çeviren: Nalan Soyarık, 280 sf. 16,50 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 975-8717-21-9
Metin Heper
vlet Geleneği
Türkiye'de De
Uluslararası bilim camiasında tanınmış siyaset bilimcilerimizden Metin Heper, Türkiye’de Devlet
Geleneği adlı kitabıyla son derece önemli bir çalışmaya imza atıyor. Özgün baskısı İngiltere’de
yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği
incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan “merkezçevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.
Türkiye’de De
“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu
ve Türkiye Cumhuriyetindeki siyasal denemelerinden esinlenerek oluşturduğu kuramsal analiz ile
ilişkilendirerek sunmaktadır.”
vlet Geleneği
William Hale, Asian Affairs, 1986
“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için
mecburi okuma olmalıdır”.
Bernard Burrows, International Affairs, 1986;
“Heper’in irdelemeleri öğretici…. Heper, yeni sonuçlara varılabilmesini sağlayan bir kuramsal çerçeve
açısından Türkiye’nin siyasal hayatını inceliyor”.
Walter Weiker, Middle East Studies Association of North America Bulletin,
1987;
“Heper, burada orijinal bir tez ile bilim aleminin karşısına çıkıyor ve ... Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili
bazı basmakalıp görüşleri sorguluyor”.
Brian W. Beeley, BRISMES Bulletin, 1988.
TÜRKİYE SÖZLÜĞÜ
Metin Heper
Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3
Metin Heper
Sözlüğr ü
Türkiye
ltü
Toplum ve Kü
Siyaset,
Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgileri
doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili genel bir giriş
bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji hazırlanmıştır. Sözlük
bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve
kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle partiler ve politikacılar, kurum
ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat adamları üzerinde durulmuş ve
okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun soluklu dönüşüm hakkında genel bir
fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyoekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak
bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça
ilave edilmiştir.
45
EDEBİYAT
FAUST
Johann Wolfgang von Goethe
3. Baskı, Çeviren: İclal Cankorel, 573 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-77-4
Önce halk efsanelerinde, adı meçhule karışmış ozanlar söylediler bu âteşîn hikâyeyi.
Sonra edebiyatçılar keşfettiler, eski kroniklerin içinde ilginç öyküler ararlarken.
Kimler kalemini sivriltmedi ki şeytanla insanın gizli mukavelesini ademoğluna fısıldamak için.
Ama içlerinde en ölümsüz olanı, müjdeyi ve lâneti tüm ruhları sarsarcasına haykıranı, Goethe'nin
Faust'uydu.
Faust, modernitenin trajedisini haber veren ilk büyük yapıt oldu.
Kimin kazandığı ve kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir irade savaşıydı anlatılan.
Hikâyenin özeti şuydu: Şeytan Tanrı'ya meydan okudu, savaşın sonunu bile bile. Çünkü yaratılış
öyküsünü bilmeyen melek olamazdı. Lâkin kendi öyküsünü unutan insan devreye girdiğinde bu
meydan okuma, büyük bir soru işaretine dönüştü. Belki şeytan için değil, ama kesinlikle insan için...
Şeytan bir soru işareti, ruh bir soru işareti, insan: ardı sıra dizili soru işaretleri...
Ve insanın yeryüzündeki devr-i dâimi başladığı anda, ruhun üzerine yapılan pazarlıklar ve olası
mukavelelerin de dönemi açıldı.
Bu mukaveleden habersiz bir ademoğlu olmadı. O, her zaman, pazarlığın bir tarafıydı.
Belki de bu yüzden, kendini okumak isteyen herkes pür dikkat, kulak kesildi bu hikâyeye:” Kimdir
Faust? Şeytan'a mı verdi ruhunu? Nasıl bir sözleşmeydi bu? Kendimizi başkalarından dinlemek, en
sevdiğimiz mesleğimiz değil midir?
O halde herkesin vâkıf olduğu bir temayı, yaşamı efsaneleşmiş bir karakterin omuzlarına yükleyerek
anlatan Goethe'ye kulak verelim...
Tüm yaşamını adadığı ölümsüz eseri Faust'a...
GENÇ WERTHER'İN ACILARI
Johann Wolfgang von Goethe
Çeviren: Gülperi Sert, Edebiyat, ISBN: 978-605-5063-05-4
Kardeşim, sadece o saati anımsamak beni mesut ediyor. O tarifsiz duyguları hatırlamaya ve yeniden
dile getirmeye çalışmak bile ruhumu yüceltiyor ve şu an etrafımı saran durumdan duyduğum korkuyu
iki katına çıkarıyor.
Gönlümün önündeki perde kalkmış gibi âdeta ve sonsuz yaşamın sahnesi gözlerimin önünde sonsuza
kadar açık bir mezar çukuruna dönüyor. Şunu diyebilir misin? Budur, çünkü her şey geçiyor diye
mi? Çünkü her şey şimşek hızıyla geçiyor, varlığın tüm gücü o kadar ender sona geliyor ki, ah!
akıntıya kapılır, derinlere gömülür ve kayalara çarpıp parçalanmaz mı? Seni ve çevrendeki yakınlarını
parçalamayan bir an yok, senin bir yıkıcı olmadığını, olmak zorunda kalmadığın bir an bile yok; en
masum gezinti binlerce solucanın hayatına mâl olur, atılan bir adım karıncaların zorlukla yaptıkları
yuvalarını yıkıverir, ve küçük dünyayı ezip mezara dönüştürür. Dünyanın ender fakat büyük felaketleri,
köylerinizi silip süpüren seller, kentlerinizi yıkan depremler üzmüyor beni; beni kahreden, doğanın
evreninde gizli duran o yok edici güçtür, hiçbir şey yaratmayan, kendini ve komşunu yok etmeyen. Ve
işte bu nedenle korku içinde dolaşıyorum. Gökyüzü ve yeryüzü ve onların etrafını saran güçleri: her
şeyi sonsuza yutan, sonsuzca çiğneyen koca bir canavardan başka bir şey görmüyorum.
Ah, yüzlerce kez bıçağı elime aldım ve şu sıkışmış kalbime saplamak, nefes aldırmak istedim; soylu
atlar hakkında şöyle derler, çatlayınca kadar koşturulunca çok kızışan bu atlar soluk alabilmek için
içgüdüsel olarak damarlarından birini ısırırlarmış. Bana da çoğu zaman böyle oluyor, bir damarımı
açmak ve sonsuz özgürlüğe kavuşmak istiyorum.
46
EDEBİYAT
YERALTINDAN NOTLAR
Dostoyevski
Çeviren: Ahmet Ekeş, Edebiyat, ISBN: 978-605-5063-06-1
"Böyle kendi köşemde manevi yönden çürümüş, çevremden, gerçek yaşamdan kopmuş, kendi
yeraltı dünyamda kendi yarattığım nefrete boğulmuş olarak, yaşama nasıl yan çizdiğimi uzun uzadıya
anlatmanın ne gereği var sanki?"
Ben hasta bir adamım... Topraktan ve halkın temelinden kopmuş... Kendi kendime serüvenler
uydurur... yaşama oyunları oynardım... İçimdeki sürekli kaynaşmayı dış etkilerle bastırmaya
çalışırdım...
...Dünyada ikinci derecedeki bir rolü kendime yakıştıramıyor, bu nedenle de ikinci olmaktansa sonuncu
olmaya seve seve katlanıyordum... Çamurlar içinde debelenirken bile, "bir gün gelecek kahraman
olacağım" diye avutuyordum kendimi... Hayâllerle oyalanıyorum... öteden beriden, ozanlardan,
romancılardan kaptığım kusursuz hayat sahnelerini istediğim gibi bozup değiştirebiliyordum bu
hayâllerimde... Yeryüzünde gerçek hiçbir varlıkla ilişkisi olmayan, bu tümüyle hayâl ürünü olan
aşklarım ruhumu o denli cömertçe doyuruyordu ki, sonradan gerçek bir aşka en ufak bir gereksinme
duymuyordum. Doğrusu, gerçekte var olan birini sevmek benim için lüks olurdu...
Çünkü bizler, az ya da çok, yaşama alışkanlığını yitirmiş, aksak aksak yürümeye çalışan insanlarız. Hem
de asıl "gerçek yaşamdan" iğrenecek, onun adını bile işitmek istemeyecek kadar yabancılaşmışızdır.
Bu yadırgamayı, asıl gerçek yaşam'ı bir iş, bir görev sayacak, bu yaşamı bir kitaptan öğrenmeyi
her şeyden üstün tutacak kadar da ileri götürmüşüzdür işi... Bizler ölü doğmuşuz, zaten çoktandır
canlı sayılmayan babaların soyundan doğmuşuz ve bu durum da gitgide daha çok hoşumuza
gidiyor. Bundan bir zevk payı bile çıkarıyoruz. Hattâ neredeyse düşüncelerin bizleri doğurmasını
sağlayacağız... Biz bugün canlılık denen şeyin nerede bulun-duğunu, neyin nesi olduğunu, hangi adla
çağrıldığını bile bilmiyoruz...
SATRANÇ
Stefan Zweig
Çeviren: Gülperi Sert, 76 sf. 6 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-87-3
Zweig yazdığı bu veda yapıtıyla bizi “kralların oyunu” satranca davet eder.
Hikâye, bir yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu ile bu oyunu öğrenmek zorunda kalmış iki
kişinin soluksuz izlenen karşılaşmasına yer verir. Köyde geçen çocukluğu, etrafını algılama biçimi
sıradışı ve takıntılarla dolu olan şampiyon Mirko Czentovic mesleğinde kendisine son derece güvenen
usta ve mağrur bir adamdır, ancak satrançtaki hünerinin aksine yaşamın tüm diğer alanlarında
“sınırları” olan biridir. Diğer kahraman, satrançta pek bir iddiası olmayan entelektüel yahudi Dr. B.’dir.
Yazgısı ona umulmadık bir sürpriz hazırlar. Genç avukat bir anda Czentovic’in karşısında bulur kendini.
Bir zamanlar Gestaponun etrafına ördüğü hiçlik duvarı nedeniyle ve tamamen yalıtılmış bir ortamda
öğrendiği bu hamleler sanatı, bir dünya şampiyonunun kendini beğenmişliğini yıkmaya yetecektir.
Zweig’ın çizdiği karakterler tutku doludur. Rastlantılara gebe, yüzeyde akıp giden olayların derinliğinde
sıradışı bir irade ve psikoloji yatmaktadır. Akıl ile delilik, özgürlük ile baskı arasındaki gerilimin son
noktaya ulaştığı bu novellada yaşamın her adımda kendini onaylayarak ilerlediğini görüyoruz. Nefes
alınamayacak bir ortamda, fanusun içinde bile KİTAP’lar sayesinde hâlâ kurtuluş ümidi her zaman
vardır.
“Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, Muhammed’in yeryüzü ile gökyüzü arasındaki
tabutu gibi bu kategorilerde gidip gelmiyor mu, zıtlıklardan oluşan tüm çiftlerin bir defalık birleşimi
değil mi; satranç çok eski, ama aynı zamanda sonsuzca yenidir, kuruluşu mekanik ancak sadece hayal
gücü ile etkilidir; geometrik açıdan sabit bir alanla sınırlı olmakla birlikte kombinasyonlarında sınırsızdır,
sürekli kendini geliştiren ancak yine de verimsiz, hiçbir yere götürmeyen bir düşüncedir, hiçbir şey
hesaplamayan bir matematik, eseri olmayan bir sanat, temeli olmayan bir mimaridir ancak yine de
oluşuyla, varlığıyla tüm kitaplardan ve eserlerden daha kalıcı olduğu kanıtlanmıştır; tüm halklara ve tüm
zamanlara ait ve can sıkıntısını öldürmek, duyuları bileylemek, ruhu rahatlatmak için hangi Tanrının
yeryüzüne getirdiğini kimsenin bilmediği yegâne oyundur.”
47
EDEBİYAT
YENİÇAĞ ALMAN EDEBİYATI
Gürsel Aytaç
416 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-83-5
‘Klasik bir milli yazar ne zaman ve nerede ortaya çıkar?” Soruyu soran Alman edebiyatının zirvesi Goethe’dir.
‘Dünya edebiyat-weltliteratur› kavramını dünyaya armağan eden bu toplumun içeride ve dışarıda
verdiği mücadeleyi ve bu mücadelenin insan ruhunda bıraktığı izleri varlığında yansıttığı tecellileri takip
etmek, adeta bir doğa olayını, belli bir dönemdeki mevsimsel değişiklikleri takip etmek gibidir. Bizde
zamana rengini veren insan ruhunun derinlikleri, karanlıkları, yüzeysellikleri hakkında birçok sezgiyi,
düşünceyi uyandırabilir.
Bu açılardan Alman toplumuna bakmak önemlidir; çünkü çevrelerinde rekabet halinde olduğu
toplumlara nispetle, kendisini özellikle kültürel yönden geride gören bu millet, büyük bir gayretle,
bilinçle, disiplinle ve acımasız bir özeleştiriyle insanını eğitmiş ve ince ve yüksek bir kültür yaratma
yönünde, durmak bilmeyen bir faaliyete girişmiştir.
Başlarda yoğun bir dil ve tercüme faaliyet, sonradan halk masallarının, şiirlerinin, şarkılarının ve
hikayelerinin derlenmesi... geçmişin bilgisi ve gelenekten taşınan bilgelikle, geçiş dönemleri ile sürekli
değişmenin ve gelişmenin yol açtığı acılar ve sıkıntılar karşısında toplumlarına rehberlik eden ve onlara
ince bir yaşantı, düşünce zevki aşılamaya, duygu zenginliği katmaya çalışan, Alman yazı ustalarının
bu çabaları “klasik»in, yani mütekâmil olanın da zeminini hazırlar.
Goethe, Schiller ve Alman idealizminde zirvesini bulan bu tarihsel-düşünsel sürecin önemli yazarlarının
ve eserlerinin tanıtıldığı bu edebiyat tarihi çalışmasıyla Gürsel Aytaç, bu alanda çok değerli bir katkıda
bulunmaktadır.
ÇAĞDAŞ ALMAN EDEBİYATI
Gürsel Aytaç
523 sf. 24 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-82-8
Son derece vaatkâr bir başlangıç ile modern zihniyet, modern bilim ve teknolojiler, ilerleme ve
Aydınlanma düşünceleri, insanlara, ideal bir dünyanın, mutlu ve özgür bir geleceğin kapılarını sonuna
kadar açacağının müjdesini verdi.
Bu ortamda, birlik ve beraberlik vurgusu içinde, otomatik olarak görevlerini yerine getirmesi beklenen
kalabalıklar, hayatın her alanında motorize birlikler gibi çalışmanın ve iş’lemenin neferleri haline
getirildiler. Refah artıyordu, günlük hayatı kolaylaştıran, gelecek konusunda riskleri azaltan gelişmeler
yaşanıyordu; ama öte yandan insani ilişkilerde, ailede, insanın iç dünyasında önemli çalkantılar,
huzursuzluklar ve büyük acılar da yaşanıyordu.
Çağdaş kapitalist dünyanın ve modern burjuva kültürünün acımasızlığı karşısında, insanın
güçsüzlüğünün, çaresizliğinin ve umutsuzluğunun âşina olduğumuz bu karamsar tablosu yeni değildir.
Erken uyarıcılar her zaman vardır ve onlar dünyayı anlama biçimlerimiz ve hayat tarzınızla ilgili
önemli ayrıntılara ışık tutarlar. İşte çağdaş Alman yazarları da böyledir. Mevcut haliyle insani varlığa
ve bu varlığı oluşturan topluma, düzene, varoluşa bir başkaldırıyı, bir ülkeyi ya da bir teslimiyeti, bir
kayıtsızlığı dile getirirler. Halen sürmekte olan bu zamanı, belki de hala Rilke›nin, Kafka›nın, Thomas
Mann›ın ve diğer yazı ustalarının gözleriyle görüyor, kalpleriyle duyuyoruz.
Küçük ve sıradan insanın toplumsal çevreleri içindeki yalnızlığı ve varoluş trajedisi... Gürsel Aytaç›ın
bu değerli çalışmasıyla, bu küçük ve sıradan ‹kahramanların› ve onların yaratıcılarının dünyasına bir
giriş yapmış oluyoruz.
48
EDEBİYAT
AHMET HAMDİ TANPINAR
Mehmet Aydın
263 sf. 16,50 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-61-3
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na
göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar
atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.
‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun
edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya
diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi
konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele
alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve
ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar
düşüncesinin yol haritasını önümüze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno,
Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya
Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey
olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu.
Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür.
Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender
fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
ÇAĞDAŞ TÜRK ROMANI Üzerine İncelemeler
Gürsel Aytaç
480 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-88-0
Eskinin ve yeninin, geleneğin ve modernin, doğunun ve batının, şimdinin ve geçmişin, yönetenlerin ve
yönetilenlerin çatışmaları içinde kendini, kimliğini, özünü bulmaya çalışan bir toplum geleceğini de bu
minvalde kurgulamaya ve kurmaya gayret eder; kendi yolunu arar.
Yeni bir toplumsal yapı içinde değişen ve dönüşen zihniyetler, ilişkiler, duygular, alışkanlıklar ve
birbiriyle savaşa tutuşmuş tüm bu güçler ve değerler dile gelmek, varlığa gelmek için, duyuları iyice
keskinleşmiş insan ruhlarına yerleşirler.Dilsel, düşünsel ve duygusal hassasiyetleri tavan yapmış
bu insanlar, ruhlarına dolan, hayatın çeşitli alanlarından devşirdikleri tipleri, karakterleri, farklı dil ve
üsluplarda, farklı anlatım biçimleri ve olay örgüleri içinde ete kemiğe büründürürler.
Ancak hem anlatıcıya ve eserine hak ettiği değeri vermek hem de bu eserler etrafında gelişen ve
toplumsal çevrelerde karşılık bulan etkilerinin doğru ve uygun bir hal alması için bu anlatılar, romanlar
da değerlendirilmeye ve eleştirilmeye muhtaçtır.
Çok az örneğini gördüğümüz ve eksikliğini büyük ölçüde hissettiğimiz nitelikli eleştiriler sayesinde
daha iyiye, daha güzele, doğru bir zeminde tartışarak ulaşabiliriz. Gürsel Aytaç bu çalışmasıyla, farklı
bir edebiyat kültüründen edindiği birikimleri, çağdaş Türk romancılığının belli başlı yazarlarının ve
eserlerinin değerlendirildiği bu eserinde ortaya koymakta ve doğru bir eleştiri ve tartışma zemininin
oluşmasına azımsanmayacak bir katkı sunmaktadır.
49
EDEBİYAT
ÜÇ BÜYÜK USTA Balzac, Dickens, Dostoyevski
Stefan Zweig
Çeviren: Ayda Yörükân, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-72-9
Düşüncenin buz gibi zirvelerinde, bilinçdışının giz dolu kaynaklarında, yolu izi belirsiz hakikat
vahalarında keyifle dolaşan bir dahiden, Stefan Zweig’dan bir miras, üç dehanın öyküsüdür bu kitap…
a
Ü Büyük Ust
ta
Üç BüyükDostUs
oyevski
ens,
Balzac, Dick
IG
STEFAN ZWE
Çeviren: Ayda
Yörükân
Balzac…
Toplumun hava akımlarının meteorologu, iradenin matematikçisi, tutkuların kimyageri, milletlerin ilkel
şekillerinin jeologu Balzac… Kendi çağının yapısını inceleyen bir bilgin, aynı zamanda bütün olguların
koleksiyoncusu, çağdaş manzaranın ressamı ve çağdaş fikirlerin askeri, yani savunucusu Balzac…
O’nun tutkusu en büyük vakaları olduğu kadar en küçük ayrıntıları da gözden kaçırmama konusunda
yorulmak bilmez bir gayret göstermekti. Böylece, ortaya koymuş olduğu eser, Shakespeare’den bu
yana, “İnsanî belgelerin saklandığı en büyük depo” halini aldı.
Dickens…
Bütün milletlerin en az şairâne olanının günlük hayatı ile şiir yaratabilen ilk yazar,
Dickens... Donuk, kül renkli bir hava içerisinde güneşi parlatabilmiş olan adam…
Dickens›ın külliyatı, sıradan şeylerin şiiriyle dolu bir antikacı dükkânıdır. Ve O, İngilizler’in günlük
hayatındaki küçük şeylerin ve basit insanların etrafını şiir ve mizahla çevreleyen bir hâledir;
İngiltere›nin şiiridir O.
Ve Dostoyevski…
Bütün dünyası ölümle çılgınlık, rüya ile gerçek arasında gidip gelen Dostoyevski... Kendi benliğinin
problemleriyle her zaman insanlığın çözülmez bir problemine dokunan, aydınlattığı en ufak bir
köşe bile sonsuzluğu yansıtan, insan olarak, yazar olarak, bir Rus, bir politikacı ve gelecekten
haber veren bir kimse olarak, bizde, bütün varlığı ile ebedilik duygusu uyandıran Dostoyevski....
Hiçbir yol ona erişemez; hiçbir araştırma kalbinin derin uçurumlarında olup bitenleri keşfetmemize
imkân vermez. O’na ancak hayranlık duygusu ile yaklaşabiliriz: Alçakgönüllülükle, insanlığın sırları
karşısında duyduğu saygı ve sevginin yüceliğine erişememiş olmanın verdiği mahcubiyetle...
KENDİLERİ İLE SAVAŞANLAR Kleist, Nietzsche, Hölderlin
Stefan Zweig
2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-74-3
Gözleri kamaştıran bir ruh yolculuğunun, tehlikeli ve ölümcül serüvencisi Stefan Zweig’ın kaleminden;
kendini tanıma hırsıyla ruhunu savaş alanına çeviren üç yurtsuzun öyküsüdür bu kitap:
l S vaşanlar
Ke nd ile ri lile
r
S a v a ş ae,nHöldaerlin
Kleist, Nietzsch
IG
STEFAN ZWE
Çeviren: Gürsel
Aytaç
Kleist…
Olağanüstüne inanmadan olağanüstünde yaşayandı Kleist. Dünyayı bir trajedi olarak gördü,
kendi dünyasından trajediler yarattı ve en sonunda hayatı emsalsiz bir trajediye dönüştü.
“Sakin olmak, tutkular karşısında sakin olmak” diye inleyip durması boşunaydı.
Çünkü onda her şeyden fazlasıyla vardı. Fazla duygulu ama fazla akıllı, fazla tutkulu ama fazla
ahlâklı, fazla isyankâr ama fazla disiplinliydi. Bu tezatları, O’nun hayatına düğüm üstüne düğüm attı.
Ve Kleist dünyadayken, orada, burada, ama hiç yurdunda olamadı
Nietzsche...
En harika duayı eden, en Tanrısızdı o; “Sen ey kader dediğim, ruhumun yazgısı, ey içimdeki!
Üstümdeki! Beni koru ve beni daha büyük bir kader için sakla.” Ama böyle büyük dua
etmesini bilen kişinin de duası hep işitilirdi. Ve Tanrı onu bir alev yaptı, açgözlü bir alev.
Yandı, kendini eritti, tuttuğu her şeyi eritti, bıraktığı her şey kömür oldu. Düşünceler ona
ateş gibi parladı, kelimeler kor olup dokularından fışkırdı, müzikse onun ruhunda bir yangındı.
Nietzsche, insanlık için bir güneş çarpmasıydı.
Ve Hölderlin…
Bu dünyaya ya çok erken ya da çok geç gelmiş bir hayâlcidir o. Hassas ve derin varlığı yalnızca
şiirsel havada nefes alabildi. Ne bütünlük ne de bir ahenk bulabilirdi, hayâlî bir Grek ülkesi dışında.
Hölderlin hayatı şiire dönüştürmez, hayattan şiire kaçar, şiiri varlığının daha yüksek, daha hakiki
gerçekliği sayarak. Şiirlerde ve şarkılarda eser onun ruhu... Dünyayı efsaneleştirir şiirle Hölderlin ve
bütün varoluşu tümden şiirleştirir...
50
EDEBİYAT
KENDİ HAYATININ ŞİİRİNİ YAZANLAR Casanova, Stendhal, Tolstoy
Stefan Zweig
Çeviren: Ayda Yörükân, 374 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-73-6
Ne ayıplama ne onaylama... Kaleminin ucundan sadece kendini tanımanın sevinci damlayan üstad
Stefan Zweig›dan, hayatını dizginlenemez bir tutkuyla şiirleştiren üç şair ruhun öyküsüdür bu kitap...
di Hayatının
Casanova, Sten
IG
STEFAN ZWE
Çeviren: Ayda
Yörükân
ar
Şiirini Yazanl
ın
Kendi Hayatın
zanlar
Şiirini Yadhal
, Tolstoy
Casanova…
Casanova, iyi biri midir, kötü biri mi? İçten midir, yalancı mı? Bir kahraman mıdır, yoksa bir dolandırıcı
mı? Doğrusu, vakte ve saate göre, her biridir: Şartlar ona rengini verir ve o şartlarla birlikte değişir.
İşin aslı pek çok insan gibi, içinde yaratıcı bir güç olmadığından maceracı olmuştur Casanova. Ama
ne maceracı! Çağının hiçbir yazarının hayalî sahneleri, O’nun gerçekten yaşadığı olaylar kadar çarpıcı
ve cüretkâr değildir. O’nu çarpıcı yapan da, kadınların peşinde hayatındaki baş döndürücü devinimdir.
Stendhal…
Nedir Stendhal’in büyük zanaatı: kendini gözlemlemek elbette. Zanaatı ve ilmi budur. “İnsan
kalbini inceleyen biri” olarak yeni nesillere bu ilmi aşılamış ve insana, kendini gözlemlemenin
verdiği büyük sevinci öğretmiştir. Ondan önce hiç kimsenin bu şekilde kâğıda dökmeye
cesaret edemediği mahrem sırları, bir klinik doktorunun soğukkanlılığıyla itiraf etmiştir bize.
Ruhu tahlil etme sanatının bu olağanüstü ustası olmasaydı, duyguların evreni ve onların gizli dünyası
hakkında bildiğimiz gerçekler çok daha az olurdu.
Ve Tolstoy…
Çağının insanlarından farklı değildi; ne de onlardan daha yüksekti Tolstoy. Hammaddesi herkes
gibi balçıktı, kusurdu. Ve işte o kusurları derinden fark ettiğinde, herkesten farkını ortaya koydu.
Duyduğu derin acıyla, insanın en yüce halinin peşine düştü. Ve hiçbir şeyden korkmayan
bu sanatçı, hayatı boyunca, kendi benliğini tanıyıp kusursuz bir hale getirmek gibi büyük bir
işe verdi kendini. O sayededir ki; Goethe’den bu yana, hiçbir şair, kendini ve aynı zamanda ebedî insanı
bize Tolstoy gibi gösteremedi.
ALMAN ROMANTİZMİ
Ricarda Huch
Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1
Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini Alman
romantiklerine vermeliyiz.
RICARDA HUCH
Alman
Romantizmi
Aytaç
Çeviri: Gürsel
Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç
sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda Yeni
Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün ayrıntılarıyla
yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını ve değerlerini anlatır.
Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi,
tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce
zengin örnekte gözler önüne serer.
***
“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım kadar çok
yer altı mekânının kapısını açıyorum."
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
Hugo von Hofmannstahl
Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim olan
Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.
51
EDEBİYAT
BAY HOW NE YAPMALI?
Özcan Doğan
110 sf. 9 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-67-5
Yapmalı?
Bay How Ne
Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu? Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır?
Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı? Bir dağ nasıl depresyona girer?
Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir? Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan
yetişkinlerin oyuncakları mı? Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu? Sonlu olmak hangi
durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir? Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi?
Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir? Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü
bir gayretkeşe dönüşür?
Yapmalı?
Bay How Ne
N
ÖZCAN DOĞA
İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar? Bir sabah uyandığında nereden
başlayacağını bilemeyen bir hafızayla ne yaparsın? İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri
yazmaları ölmemelerini sağlar mı? Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o insanın
hâli nicedir? Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek bir yetenek midir, yaşlılık
belirtisi mi? Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor? Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine
çektirdiği acılar, üzüntü ve sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun ağırlığını taşıyacak
bir beden bulunabilir mi?
Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı sorular sorduran bir ilk eser.
Özcan Doğan’ın ilk öykü kitabı… Bay How Ne Yapmalı?
SAINTE-BEUVE’E KARŞI
Marcel Proust
Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10
Marcel Proust
Karşı
Sainte-Beuve'e
en
l P ust
Hakm
Çeviren: Roza
Sainte-Beuve'e
Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel Proust,
bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale sığmayan
oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un kendi özel
dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve eşyanın büyüleyici
ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta Platonik güzellikle kabaran bir
heykeltıraş olduğunu gösterir.
Karşı
Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın
çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında
Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda onun
sanata ve romana bakışını yansıtan önemli taslaklardır.
Kayıp Zamanın İzinde’yi Proust’a yaraşacak mükemmeliyet algısı içerisinde Türkçe’ye kazandıran Roza
Hakmen, çevirinin sanatlar içerisinde nasıl bir sanata dönüşebileceğini de ispatlıyor.
52
EDEBİYAT
GOETHE DER Kİ...
J. Wolfgang von Goethe
6. Baskı, Çeviren ve Derleyen: Gürsel Aytaç, 485 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-57-6
J. Wolfgang von
Goethe
ki...
Goethe Der
ç
me: Gürsel Ayta
Çeviri ve Derle
“Goethe der ki...”... Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı düşünüldüğünde akla ilk gelebilecek isim
‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.
the Der Ki .
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir
Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe,
ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu tanrısal bakışın
neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir.
Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları, hedefleri ölçüsünde bir
amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer, varlıkların özünü hiçbir
zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına
sürükleyecektir.
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle eserlerini
yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel gözle ikisine
bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden
alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik sırayla
sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine zıt farklı
uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
SCHILLER
Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5
Schiller
:
Hazırlayan ve Çeviren
Gürsel Aytaç
Schiller
Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan bilincinin
içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte işaret
etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın
birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını bulduktan sonra,
artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük
başarılarının içsel ilişkisini keşfetmektir.
Wilhelm Dilthey
Schiller’in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı mı, sonunu getirmek hiç kolay
değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli
yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…
Thomas Mann
Biz eğer Schiller’i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin
hayırsızlığı hakkında gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız, sonra ise onu,
modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir
çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman İdealizminin bir ‘saray
şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın
çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm
akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim,
bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse Schiller öncelikle
bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan
felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce
yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
53
EDEBİYAT
FRAGMANLAR
Novalis
Alman edebiyatında Romantizm akımı, en tipik temsilcisini hayatı, düşünceleri, idealleri ve edebî
eserleriyle Novalis'de bulmuştur dersek çok da abartmış olmayız. Hayat hikâyesi, çok kısa bir ömür,
tutkulu bir aşk yaşantısı ve daha da önemlisi çağdaşı olan diğer Alman romantikleriyle sıkı arkadaşlığı
çerçevesinde biçimlenmiştir. Şiirlerinin, romanının yanısıra fragmanları, özdeyişleri vb. yazılarını da
sığdırmıştır yirmi dokuz yıllık ömrüne. Novalis'in Fragmanlar'da ve genel olarak Alman Romantizminin
düşünce ve duygu dünyası, tipik yansımalarını taşır. Özdeyişleri, Hristiyanlıkla, krallıkla ilgili görüşleri,
ilerde yazmayı düşündükleri ile kısa notları yer alıyor.
ra gm an la r
novalis
çeviren:
derleyen ve
gürsel aytaç
Novalis'in hayatını ve sanatını belirleyen yaşantı onun Sophie von Kühn adındaki genç ve güzel bir kıza
olan aşkıdır. Sophie on dört yaşındayken Novalis'le nişanlanır ve az sonra da ağır bir hastalığa tutulur.
Geçirdiği karaciğer ameliyatından sonra iyileşemeyerek ölür. Nişanlısının ölümü Novalis'in dünyasını
değiştirir. Kendini bütün varlığıyla acı çekmeye terk eden şair, ölümü ve geceyi mistik derinliğiyle
işlemeye başlamıştır. Sevgilisinin ardından ölme arzusuyla dolu olan o yılların sanat ürünleri, ölüme
özlemini yansıtır.
ŞAİR VE PATRON
Halil İnalcık
5. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9
K
HALİL İNALCI
HALİL İNALCIK
Şâir ve Patron
Patrimonyal
at
Devlet ve San
olojik
Üzerinde Sosy
Bir İnceleme
Şâir ve Patron
54
Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme
alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve şiirlerini,
sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak patronajın bu
sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı”
tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı
ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle vurguluyor: “Genelde,
bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçevesinde
sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur,
statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda bu gerçek
daha da belirgindir”.
DERGİLER
1.Sayı: Devlet
Devlet
Yaşama Alanı
İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı?
Mehmet Ali Kılıçbay Devletin Yeniden Yapılanması
Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm
Hüseyin Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor?
Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı?
Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”
Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler
Fehmi Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu
Üzerine Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık
Yasin Ceylan İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım
Ahmet Çiğdem Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik
Felsefe”nin Sonu
Devlete Karşı Toplum
Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi?
Durmuş Hocaoğlu Düşük Şiddetli Devrim
Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun
Tartışmalarına Giriş
7
Kenz
Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli,
Devletçilik ve Marksizm
Mestrius Plutark Marcus Antonius
Julius Caesar Gallia Savaşları
DO⁄U BATI
ANKARA
3 TASARIM
0
0 312 466 28
2.Sayı: Doğu Ne Batı Ne?
42
| ISSN: 1303-72
N‹SAN 1998
| fiUBAT, MART,
‹ | YIL:1 | SAYI:2
DÜfiÜN CE DERG‹S
2
DO⁄U NE ? BATI
Do¤u ne?
Bat› ne?
Doğu ve Batı
Halil İnalcık Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün
Baykan Sezer Doğu- Batı Ayrımı
Etyen Mahçupyan Doğu ve Batı: Bir Zihniyet Gerilimi
Mehmet Ali Kılıçbay Fakir Akrabanın Talihi
Nilüfer Göle Batı-Dışı Modernlik Üzerine Bir İlk Ders
Hasan Bülent Kahraman Kemalizm, Oryantalizm ve
Modernite Mustafa Armağan Hayali Doğu’dan Hayali
Batı’ya Alev Alatlı “Doğu-Batı” İçi Boş Bir Tasnif
Yasin Ceylan Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde
Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları
NE ?
Batılılaşma
DO⁄UBATI
4.. Bask›
DO⁄UBATI
Hilmi Yavuz Batılılaşma Değil, Oryantalistleşme
Mümtaz’er Türköne Batılılaştıramadıklarımız
Doğu Batı ve Sanat
Ahmet Kâmil Gören Doğu’da ve Batı’da İnsanı
Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü
Turgut Cansever Doğu ve Batı Kültürel İlişkiler Tarihine
Bir Bakış
Doğu Batı ve Sinema
Nezih Erdoğan Yeşilçam’da Beden ve Mekânın
Eklemlenmesi Üzerine Notlar Sadık Yalsızuçanlar Doğu
Batı Arasında Sinema
Doğu Batı ve Portreler
Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot
Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç
Kenz
Patricia Springborg İbn Haldun ve Yönetimlerin Döngüsü
Heribert Adam Yahudi Düşmanlığı ve Zenci Karşıtı Irkçılık:
Nazi Almanyası ve Ayrımcı Güney Afrika
3.Sayı: Gericilik Nedir?
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:1 l SAYI:3
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l ISSN:
, TEMMUZ 1998
3
GERİCİLİK NEDİ
r?
Gericilik Nedi
1303-7242
R?
Gericilik
Kayran
Nuray Mert Gericilik Mehmet Ali Kılıçbay Bir “Tarih Okuma
Tarzı” Olarak Gericilik Ömer Laçiner Geçersizleşen Ama
Yenilenmesi Gereken Bir Koordinat Ahmet İnam Yobaz
Yaratan Dünyayı Anlamaya Doğru...
Selçuk Akşin Somel “Gericilik”, “İlericilik” ve Aydınlar
Mehmet S. Aydın “İrtica”ya İlişkin Bazı Düşünceler
İlhami Güler Gericiliğin Gerçek ve Enstrümantal Tabiatı
Üzerine Mehmet Bayraktar “Gericilik” İçi Boş Bir Sözcük
Efkan Bahri Eskin Metafizik ve Gericiliğin Metafiziği
Yasin Ceylan İnanç, Bilim ve Felsefe Üçlemine Yeni Bir
Yaklaşım
Berrak Burçak II. Abdülhamit Devrinde İslâm ve Batılılaşma
Karşısında Kadının Konumu Feryal Tansuğ II. Meşrutiyet
Döneminde İslâmcılık ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi
(Bir) Devrim / Muhafazakârlık / Demokrasi
Kenz
Halil İnalcık Büyük Bir Devrim: Hilâfetin Kaldırılması ve
Lâikleşme Süleyman Seyfi Öğün Türk Muhafazakârlığının
Açık İkilemleri Üzerine
Ahmet Arslan İslâm, Demokrasi ve Türkiye
Paul Edward Gottfried Antagonizma Olarak Politika
Heikki Saari R. G. Collingwood’un Mutlak Ön-Kabuller
Öğretisi
Yaşama Alanı
55
DERGİLER
4. Sayı: Etik
4
Etik
Kenz
Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz
Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural
Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay
Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün
Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ)
in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi
Yasin Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın
Fenomenolojisi Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın
Dublörü Ethica Ahmet İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın
Cehenneminde: Ahlâkı Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde
Fikret Başkaya Bilim, Üniversite ve Etik Üzerine
Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm
Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik
Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine
Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama
Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!
Cedel
Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem
Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne
5. Sayı: Kamusal Alan
Tarihçinin Gözlemi
Halil İnalcık Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı
Kamusal Alan
4
Etyen Mahçupyan Osmanlı’dan Günümüze Parçalı Kamusal
Alan ve Siyaset Süleyman Seyfi Öğün Kamusal Hayatın
Kültürel Kökleri Üzerine: Sennett, Habermas, Abdülaziz
Efendi E. Fuat Keyman Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi
Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu Ömer Çaha
İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Dönüşümü
Ferda Keskin Kamusal Alan ve Yalın Yaşam Cem Deveci
Siyasetin Sınırı Olarak Kamusallık: Arendt’in Kant’tan
Çıkarsadıkları Efkan Bahri Eskin Kamusal Değişimin
Psikopatolojisi
Mümtaz’er Türköne Cumhuriyet’in Kamusal Alanı
Sivil Toplum & Vatandaşlık
Mahmut Mutman Sivil Toplum Tartışması Ahmet İçduygu
Globalleşme, Anayasallık ve Türkiye’de Vatandaşlık
Tartışması Halime Karakaş Sivil İtaatsizlik Ne Kadar
İtaatsiz?
Mekân
Ahmet İnam Hânemizdeki Sır Kerem Ünüvar Osmanlı’da
Bir Kamusal Mekân: Kahvehaneler
Kadın
Hatice Nur Erkızan Aristoteles’te Akılsallığın Kavranımı ve
Kadın Songül Demir Kamusal Alanın Belirlenmesinde Ben
ve Ötekinin Yeri
Kenz
Jean-Pierre Vernant Kent Devlette Birey
6. Sayı: Kaygı
4
56
Kaygı
Kaygılık
Doğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan
Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı
Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci
“İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının
Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken
Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın
Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük
Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması
Mehmet Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı
E. Fuat Keyman Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme
Etik ve Siyaset İlişkisi
Cahit Irmak Dasein İçin Kaygılık
Kaygı(sız)lık
Aslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve
Modernitenin Çıkmaz Sokakları
Kaygı ve Psikoloji
Erol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı
ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin
Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon:
Psikopatolojik Bir Bakış
DERGİLER
7. Sayı: Akademi ve İktidar
Tarihçinin Gözlemi
Akademisyene Hicviye
Halil İnalcık Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Problemi
Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Üzerinde Kamuoyunu
İlgilendiren Bazı Sorular
Ahmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?
Akademi ve İktidar
4
Nur Vergin Bilim Camiası ve Tanınma İsteği
Hüsamettin Arslan Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar
Halil Nalçaoğlu Türkiye’nin Yeni Üniversite Düzeni: Kriz ve
Kalite Etyen Mahçupyan Kemalizm, Pozitivizm ve İktidar
Ayşe İnal Derslikleri Kamusal Tartışmanın Oluştuğu Bir
Mekân Olarak Yeniden Düşünmek
Aydınlanma, Sosyal Bilimler ve Modernite
Hasan Bülent Kahraman Modernite, Sosyal Bilimler ve Bir
Disiplinlerarasılık Olanağı Olarak Görsellik
Mehmet Okyayuz Ernst Bloch’un Gözüyle Alman
Aydınlanması Ayşe Kadıoğlu Sosyal Bilimsel Sancılar
8. Sayı: Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi
Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi
Pesendîde
Hayriye Erbaş Gelişme Yazını ve Geleceği Nur Betül Çelik
Söylem Kuramları, Hegemonya Kavramı ve Kemalizm
Etyen Mahçupyan Osmanlı Dünyasının Zihnî Temelleri
Üzerine Simten Coşar Türk Modernleşmesi: ‘Aklileşme’,
‘Patoloji’, Tıkanma Mustafa Armağan Alternatif Modernliğe
ve Modernliğimize Dair Mehmet Ali Kılıçbay Türk
Modernleş(eme)mesi Türk Post-Modernleşmesi
Mehmet Akif Ersoy Alevî Kimliğinin Gelişimine ve Alevî
Sünnî İlişkisine Psikanalitik Bakış
Kubilay Aysevener Türkiye Cumhuriyetinin Felsefi Temelleri
Süleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme
Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan
Bir İktisatçının Düşündürdükleri
Modernite
Veli Urhan Modernizm, Postmodernizm ve Personalizm
Luciano Pellicani Modernite ve Totaliteryanizm
Kenz
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris Seyâhatnâmesi
9. Sayı: Söylem Üstüne Söylem
4
Söylem Üstüne Söylem
Türkiye Üstüne Söylem
Tülin Akşin Söylem Üstüne Söylem’lere Dair Ferda Keskin
Söylem, Arkeoloji ve İktidar Cem Deveci Foucault’nun
İktidar Kavramsallaştırmasında Siyasal Boyutun
Ayrıştırılmazlığı Orhan Tekelioğlu Moderniteye Sıkışan
Özgürlük: Foucault’nun “Kendilik Teknolojileri”ne Bir Bakış
E. Fuat Keyman Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşım
ve Modernite/Sekülerleşme Söylemini Anlamak
Mukadder Yakupoğlu Özne ve Söylem
Efkan Bahri Eskin Söylemin Aşılması Olarak ‘Ge-Rede’
Ali Utku Söylenemeyeni Söylemek: Tractatus’ta Paradoksal
Yapı Yücel Dursun Habermas’ın Söylem Etiki’ne Bakışı
Oğuz Adanır Baudrillard Postmodern Bir Düşünür Değildir!
Hasan Bülent Kahraman Türkiye’de Kültürel Söylem
Kurguları: Kopuştan Eklemlenmeye ve Geleneksizliğin
Geleneği
Seyir
Ahmet İnam Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş
Etyen Mahçupyan Ölüm Döşeğindeki Entellekt
Kenz
Edward W. Said Michel Foucault 1926-1984
Gilles Deleuze İçkinlik: “Bir Yaşam...”
Jean François Lyotard Yönerge
57
DERGİLER
10. Sayı: Binyılın Muhasebesi
Binyılın Muhasebesi
3
Alev Alatlı “İkinci Aydınlanma Çağı”
Etyen Mahçupyan Modern Bireyin ve
Bölünmüş Aklın Binyılı
Ahmet İnam Binyıllık Hüzün: İnsanın Düşünme Serüveni
Üstüne Bir Yorum
E. Fuat Keyman Modernite Sorunsalı ve
21. Yüzyıla Girerken Türkiye
Halil İnalcık İkinci Bin’de Türkler
İlhan Tekeli & Selim İlkin Küreselleşme Ulus-Devlet
Etkileşimi Bağlamında AB-Türkiye İlişkilerinin Yorumlanması
Hayriye Erbaş Küçük Sevimli Dünya: Küreselleşme ve
Bazı Yanılgılar
Yasin Ceylan Yeni Yüzyılda Müslüman Olmak
Mehmet Okyayuz Postmodernizm: Modernitenin Öteki Yüzü
Erdal Cengiz İki Bin Beş Yüz Yıllık Düş: Hümanizm
Oktay Taftalı Zaman, Tarih ve Varoluş İlişkisi Üzerine
Mukadder Yakupoğlu Binlerce Yıllık Serüvenin Boşluğundan
Duyulan Hoşnutsuzluk
Kenz
Jean Baudrillard Binyılın Sonu ya da Gerisayım
Nostalji (Ortaçağ Aydınlığı)
Arthur Koestler Uyurgezerler
11. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler
Âraftakiler
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:3 l SAYI:11
, TEMMUZ 2000
2
l ISSN: 1303-724
11
ÂRAFTAKİLER
Türk Düşünce
Serüveni:
R
ÂRAFTAKİLE
Hasan Bülent Kahraman Yitirilmemiş Zamanın Ardında:
Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik
Düzlemi
Kurtuluş Kayalı Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli
Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını
Kavramaktan Geçer
Nuray Mert İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması”
Aylin Özman Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar
Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı
Ali Osman Gündoğan Nurettin Topçu
Beşir Ayvazoğlu Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa
Mustafa Armağan Cemil Meriç’i Anlamak İçin
Bir Ön Deneme
Efkan Bahri Eskin Sosyalist Olamayacak Kadar
Postmodern, Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel,
İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevi. Dünyevi Olamayacak
Kadar Dürüst: Oğuz Atay
Ahmet Turan Alkan Halefi Olmayan Bir İlim Adamı:
Erol Güngör
Ahmet İnam Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler
Sadık Göksu Sonradan Görenlerin Anlayamadığı, “Önceden
Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı
12. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Akademidekiler
Akademidekiler
2
ISSN: 1303-724
EKİM 2000 l
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:3 l SAYI:12
DÜŞÜNC E DERGİSİ
12
Türk Düşünce
emidekiler
Serüveni: Akad
Türk
veni:
Düşünce Serü
Akademidekiler
2
-0
58
Halil İnalcık Ziya Gökalp: Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür
Coşkun Çakır “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine” Yeni
Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan
Necati Öner Profesör Nusret Hızır
Kurtuluş Kayalı Niyazi Berkes ya da İyimserlikten
Kötümserliğe Sürüklenmesine Karşın Düşünsel Tercihinde
Israrlı Bir Entelektüelin Portresi
Taşkın Takış Değerler Levhasının Tersine Çevrilişi:
Hilmi Ziya Ülken
Ersin Kalaycıoğlu Tarık Zafer Tunaya: Osmanlı’dan
Cumhuriyet’e Siyasal Kurumlar ve Çağdaşlaşma
Özer Ergenç Halil İnalcık Neden “Büyük”?
Erol Özvar Mehmet Genç:
Belgeden Modele Uzanan Bir Portre
Dursun Ayan Sabri F. Ülgener’in Türk Düşünce
Kültüründeki Yeri
Bülent Arı & Selim Aslantaş Türkiye’de Modern Tarihçiliğin
Öncüsü Fuad Köprülü
Yılmaz Özakpınar Türkiye’de Bir Mümtaz Turhan Yaşadı
Tülay Bozkurt Şimşek Muzaffer Şerif Başoğlu
DERGİLER
13. Sayı: Hukuk ve Adalet Üstüne
l KASIM, ARALIK
l YIL:4 l SAYI:13
DÜŞÜNCE DERGİSİ
2000, OCAK 2001
2
l ISSN: 1303-724
13
Hukuk ve Adalet Üstüne
Hukukun Seyri
Doğan Özlem Hukuk Devletini Sosyal Devlet İçinde
Düşünmek Mithat Sancar Şiddet, Şiddet Tekeli ve
Demokratik Hukuk Devleti Mustafa Erdoğan “Hikmet-i
Hükümet”ten Hukuk Devletine Yol Var mı? Ahmet İnsel
Kimlikler ve Devletin Hukuku Zühtü Arslan Devletin Hukuku,
Hukuk Devleti ve Özgürlük Sarkacı
Ömer Çaha İdeoloji İle Hukuk Arasında Devlet
Halil İnalcık Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği
ET
HUKUK ve ADAL
Hukukun Üstünlüğü
LET
HUKUK ve ADA
ÜSTÜNE
ÜSTÜNE
Kadir Cangızbay Bir Kavram Olarak ‘İnsan Hakkı’
E. Fuat Keyman Devlet Bekası-Hukukun Üstünlüğü
Karşıtlığı: Türkiye’de Devlet Sorunu ve
Demokratikleşme Olasılığı
Etyen Mahçupyan Hukukun Üstünlüğü ve Entelektüel
Adalet Üstüne
Elif Çırakman Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir Not
Ahmet Ulvi Türkbağ Postmodernite ve Hukuk İdealleri:
Adalet, Hukuk Devleti Hayriye Erbaş Küreselleşme ve
Ulus-Devletin ‘Aşınımı’ Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet
Hayrettin Ökçesiz Hukuk ve Adalet Üstüne Duygular
Mehmet Küçük Gerilik Bilincinin Doğuşu Olarak OsmanlıTürk Modernleştirilmesi
14. Sayı: Avrupa
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2001
l ŞUBAT, MART,
l YIL: 4 l SAYI:14
DÜŞÜNC E DERGİSİ
14
Avrupa
Avrupa
2
Bir Kıta: Avrupa
Osmanlı –Avrupa: Bir Tarihçe
Hasan Bülent Kahraman Avrupa: Türk Modernleşmesinin
Xanadu’su: Türk Modernleşmesi Kurucu İradesinde Yeni Bir
Bakış Denemesi Aslı Çırakman Avrupa Fikrinden Avrupa
Merkezciliğe Betül Çotuksöken Avrupa: Öznenin Doğum
Yeri Recep Boztemur Avrupa’nın Uzun Ondokuzuncu Yüzyılı
Serdar Taşçı İktidar ve Söylem: Kapitalizm ve Avrupa
Murat Belge Ortaçağ Ali Akay Ortaçağ’dan Çıkarken Kadın
ve Yeni Çağ Dante’si Mehmet Ali Kılıçbay Tarihsizliğin
Marjından Marjinalleştiren Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini
ve Dünyayı İnşa Etmesi Oğuz Adanır Occidentalisme!
Ahmet Ulvi Türkbağ Doğu’nun Akşamından Batı’nın
Şafağına: Modern Avrupa’yı Yaratan Anlayışın Doğuşu
Vehbi Hacıkadiroğlu Toplumlar Arasındaki Ayrımlar Üzerine
Halil İnalcık Avrupa Devletler Sistemi, Fransa ve Osmanlı:
Avrupa’da “Geleneksel Dostumuz” Fransa Tarihine Ait
Bir Olay
Bir Rüya: Avrupa Birliği
Kürşat Ertuğrul AB ve Avrupalılık Ali L. Karaosmanoğlu
Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği Açısından TürkiyeAvrupa Birliği İlişkileri Ömer Naci Soykan Deus Sive
Logica: Wittgenstein’ın Tanrı Anlayışı Üstüne Ali Utku
Yazı Oyunundaki Ölü Adam Yazarın Ölümü ve Foucaultcu
Retorik Immanuel Kant Bütün Felsefî Teodise Denemelerinin
Başarısızlığı Üzerine
Türkiye – Avrupa: Bir İkilem
Dilek Barlas Akdeniz’de Hasmane Dostlar: İki Dünya
Savaşı Arasında Türkiye ve İtalya Hüner Tuncer 19.
Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri
15. Sayı: Popüler Kültür
cyan
magenta
yellow
black
M
3 TASARI
ANKARA 0.312.466
Popüler Kültür
28 09
l MA YIS, HAZİRAN
l YIL:4 l SAYI:15
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
l ISSN: 1303-724
, TEMM UZ 2001
15
Erol Mutlu Popüler Kültürü Eleştirmek
Gülriz Büken Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de
Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler
Edibe Sözen Popüler Kültür Retoriği:
Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi
İrfan Erdoğan Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri
Meşruluğu
ÜR
R
POPÜLER KÜLTÜ
POPÜLER KÜLT
llow
black
M
3 TASARI
ANKARA 0.312.466
Popüler Kültür Araştırmaları
28 09
Aslı Yazıcı Yakın Sınırda Yapılan Bir Çeviri Girişimi:
Popüler Kültür
Nezih Erdoğan Üç Seyirci:
Popüler Eğlence Biçimlerinin Alımlanması Üzerine Notlar
Nuran Erol Kültürel Bir Kimlik Olarak Delikanlılığın Yükselişi
Alev Çınar Cartel’in Rap’i, Melezlik ve Milliyetçiliğin
Sarsılan Sınırları
Serpil Aygün Cengiz Kimlik İnşasında Kâğıt Kentlerin Kâğıt
Mezarlıkları
Betül Karagöz Hiçlik İçinde Yokluğu Aramak Popüler
Olabilir mi?
Sabri Büyükdüvenci Modern ve Postmodern ‘Aşk’ İkilemi
Süheyla Kırca Medya Ürünlerinin Küresel Yayılımı,
Yerelleştirilmesi: Ulusaşırı Kimliklerin Yaratılması
Kenz
Douglas Kellner Popüler Kültür ve
Postmodern Kimliklerin İnşası
Raymond Williams Teknoloji ve Toplum
59
DERGİLER
16. Sayı: Türk Düşünce Serüveni:
Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları
Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:4 l SAYI:16
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
ISSN: 1303-724
EKİM 2001 l
16
MANIN
GEÇ AYDINLAN
NLARI
ERKEN AYDI
ni:
Türk Düşünce Serüve
MANIN
GEÇ AYDINLAN
I
ERKEN AYDINLAR
E. Fuat Keyman Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk
Modernitesini Anlamak
Ayşe Azman Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel
B. Kıray
Ferhat Kentel Murat Belge; Özne ve Aydın
Aylin Özman & Simten Coşar Siyasal Tahayyülde Devletin
Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme
Bülent Arı “Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet
Yaşar Ocak
Süleyman Seyfi Öğün Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü:
İlber Ortaylı
Mustafa Günay Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı
Betül Karagöz Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer:
İsmail Tunalı
Sezgin Kızılçelik Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım
Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli
Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer
Ahmet İçduygu Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans”
İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin
Abadan-Unat
H. Bayram Kaçmazoğlu Bir Halk Adamı Olarak Aydının
Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
Dursun Ayan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı
Kenz
Halil İnalcık Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de
17. Sayı: Ekonomi
l KASIM, ARALIK,
l YIL:4 l SAYI:17
DÜŞÜNCE DERGİSİ
2
l ISSN: 1303-724
OCAK 2001-02
7
EKONOMİ
EKONOMİ
Tarih
Ekonomi, Türkiye ve Kriz
Halil İnalcık Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir
Bakış Şevket Pamuk Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme
Çağında Osmanlı Ekonomisi Bülent Arı Osmanlı Maliyesinin
İflası ve 1854 İstikrazı Canay Şahin Yeni Bir Çalışma
Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine
S. Akşin Somel Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları
ve Vergilendirme Meselesi Orhan Güvenen Türkiye
Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği
Merih Celasun Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı,
Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001
Faruk Selçuk “Alacakaranlık Kuşağı”
Erinç Yeldan Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin
Yapısal Kaynakları Üzerine
Süleyman Demirel Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması
Emre Alper Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve
Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye
Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi
Serdar Sayan Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi
Işın Çelebi Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm
Merih Celasun Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme
Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program
Ekonomi
3
Feridun Yılmaz İktisatta “Politik”in Doğası
Bhikhu Parekh Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a
Liberalizmin Dar Görüşlülüğü Nurgün Oktik Immanuael
Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya
Sistemi John Friedmann Yoksulluğu Yeniden Düşünmek:
Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları
Selim Somçağ Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı
18. Sayı: Küreselleşme
Küreselleşme
Uğur Kömeçoğlu Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik
E. Fuat Keyman Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde
Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma
Sorunsalı
Küreselleşme ve Kültür
Hatice Nur Erkızan Küreselleşmenin Tarihsel ve
Düşünsel Temelleri Üzerine Halil İnalcık Kültür Etkileşimi,
Küreselleşme Nurgün Oktik Globalleşme ve Yüksek
Öğrenim Mehmet Ali Kılıçbay Kültür Çoğunluğu Sona
Ererken Yasin Ceylan Global Etik Nalan Yetim Küresel
Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?
60
Sınıfı Hayriye Erbaş Küresel Kriz ve Marjinalleşme
Sürecinde Göç ve Göçmenler Cem Somel Azgelişmişlik
Perspektifinden Küreselleşme Durmuş Özdemir
Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler
Küreselleşme ve Türk Ekonomisi
Zeynep Bilge Yıldırım Türk Lirası Öldü mü?
Sübidey Togan Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri
Ali Kantur Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz
Küreselleşme ve Hukuk
Ahmet Ulvi Türkbağ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme:
Küreselleşme ve Adalet
Küreselleşme ve Ekonomi
Küreselleşme ve Medya
Haluk Tözüm Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi?
Hayri Kozanoğlu Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye
Güliz Uluç Medya Yapılarının Küreselleşmesi
DERGİLER
O⁄U BATI
DO⁄U BATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹
| YIL:6 |
SAYI:19 | MAYIS,
HAZ‹RAN, TEMMUZ
-2002 | ISSN:
ANKARA
3 TASARIM
09
0 312 466 28
19. Sayı: Yeni Düşünce Hareketleri
1303-7242
“Kusursuz Cinayet”
Dilbilim
Jean Baudrillard İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik
Recep Alpyağıl Dil Oyunlarından Dilin Yapıbozumuna
Modernizm & Postmodernizm
Feminizm
Nesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere
Doğru Zygmunt Bauman Modernite, Postmodernite ve Etik
Yapısalcılık
19
YEN‹ DÜfiÜNCE
Ali Akay Yapısalcılık-Sonrasına Yeniden Bir Bakış
yor?-2
Dünya Neyi Tart›fl›
HAREKETLER‹
Hermeneutik
Yeni Düflünce
Hareketleri
DO⁄UBATI
2. Bask›
DO⁄UBATI
Mustafa Günay Düşünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik
Gelenek
Ütopya & Heterotopya
Krishan Kumar Sosyalizmin Sonu mu? Ütopyanın Sonu
mu? Tarihin Sonu mu? Halil Nalçaoğlu Heterotopya, Koloni
ve Öteki Mekânlar: Michel Foucault’nun Kısa Bir Metni
Üzerine Düşünceler
Dilek İmançer Feminizm ve Yeni Yönelimler
Siyasal Toplumsal Dönüşüm
Behçet Güleryüz Devlet ya da Disiplin
Vehbi Bayhan Risk Toplumu
Terry Eagleton Beş Çeşit Aynılık ve Farklılık
Kenz
Celal Türer Whitehead’ın Yapısalcı Postmodernizmi
Aziz Fevzi Zambak Wittgenstein Felsefesi Felsefeye ve
Sosyal Bilimlere Nasıl Yeni Açılımlar Getirebilir?
Kurtuluş Kayalı Türk İş’li Sosyolog Kardeşim...
Sayı: 20/I: Oryantalizm - I
Oryantalizmin Temelleri
Oryantalizm ve Kemalizm
Halil İnalcık Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji
Mustafa Soykut Tarihi Perspektiften İtalyan Şarkiyatçıları
ve Türkologları
İsmail Hakkı Kadı Hollanda Şarkiyat Araştırmaları
Şerif Mardin Oryantalizmin Hasıraltı Ettikleri
Oliver Konty Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pythagoras:
Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine
Hasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli
Oryantalizm ve Kemalizm
Oryantalizm ve Marksizm
Recep Boztemur Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm
Oryantalizm ve Edward Said
Aslı Çırakman Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri
Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi
Ahmet Ulvi Türkbağ Şark’a Dair:
Milâdın 24. yılında Şarkiyatçılık
B. Babür Tuna Şarkiyatçılığı Anlamak Edward Said’in
“Şarkiyatçılık”ı Üzerine Notlar
Kenz
3
Mehmet İpşirli “Her Medeniyetin Bir Ansiklopedisi Vardır”
Sayı 20/II: Oryantalizm - II
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL: 4 l SAYI:20
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
l ISSN: 1303-724
EKİM-2 2002
20
Oryantalizm ve 11 Eylül
Portre
E. Fuat Keyman Globalleşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunu:
11 Eylül Sonrası Dünya ve Adalet Uğur Kömeçoğlu
Oryantalizm, Belirsizlik, Tahayyül, 11 Eylül
Seyla Benhabib Kutsal Olmayan Savaşlar
Seyla Benhabib ile Söyleşi
Zühtü Arslan 11 Eylül’ün ‘Öteki’ Yüzü: Leviathan’ın Dönüşü
Celal Türer Ralph Waldo Emerson’un Oryantalizmi
Medeniyetler Çatışması
Richard L. Rubestein Yirmi Birinci Yüzyılda Din
2
-0
7
Oryantalizm ve Edward Said – II
Mahmut Mutman Şarkiyatçılık: Kuramsal Bir Not
Nilgün Tutal Edward Said’in Oryantalizmi Nasıl Okunuyor?
Ali Kemal Yıldırım Edward Said’in Şarkiyatçılık
Düşüncesine Eleştirel Bir Bakış
Kenz
David Ray Papke Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği”:
Edebi Bir Emperyalizm Eleştirisi
Doğu’dan
C. Madeline Zilfi Bir Müderrisin Günlüğü:
Osmanlı Biyografi Çalışmaları için Yeni Bir Kaynak
Batı’dan
Aslı Yazıcı Yakın Batı Düşüncesinde Koleksiyon Zamanı
61
DERGİLER
21. Sayı: Yeni Devlet / Yeni Siyaset
Geç Klasik Dönem
Zühtü Arslan Rousseau’nun Hayaletleri: Yeni Devlet Eski
Söylem Cemal Bâli Akal Hukuka Karşı Haklar
Hasan Bülent Kahraman Post Fenomenolojik Devlet
Tasavvuru Hegelci ve Arendçi Kısıtlamalar ve Yeni Bir Sivil
Toplum İnşa Olanağı Ahmet Ulvi Türkbağ Bir Demokrasi
Klasiği: Alexis De Tocqueville’de Demokrasi Kültürünün
Temel Kurumları Olarak Yerel Yönetimler Ertuğ Tombuş
Demokratik Meşruiyet İlkesi Olarak Hukuk Devleti
Ekonomisi Nur Bilge Criss Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış
Politikaları Metin Heper Demokrasimizin Sorunları
A. Raşit Kaya Siyasetsiz Seçimler Üzerine Tartışma Ögeleri
Devlet ve Milliyetçilik
Ali Osman Gündoğan Devlet ve Milliyetçilik
Devlet ve Özgürlükler
Niyazi Öktem Din-İnanç Özgürlüğü ve Site
Bugün
Devlet ve Feminizm
Etyen Mahçupyan Demokrasinin Alacakaranlık Kuşağı
Simten Coşar Türkiye Bağlamında Yeni Siyaset: Yeni Bir
Siyasal Etiğe Doğru
Nurgün Oktik & Füsun Kökalan Feminizmden Kadın
Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu
Türkiye’de Devlet ve Siyaset
Çiler Dursun Türkiye’de Askerî Darbelerin Simgesel
Devlet ve Güven
Mert Gökırmak Küresel Kriz ve Politikada Güven
22. Sayı: Edebiyat Üstüne
Fragmanlar
Zeynep Sayın Fragmanlar I
Edebiyat
l ŞUBAT, MART,
l YIL:6 l SAYI:22
DÜŞÜN CE DERGİSİ
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2003
Ahmet İnam Ebediyâtını Yitirmiş Edebiyat
Osmanlı ve Cumhuriyet Edebiyatı
Mehmet Kalpaklı Osmanlı Şiirine Genel Bir Bakış Denemesi
M. Orhan Okay Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk
Dönemlerinde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yansıması
Orhan Tekelioğlu Edebiyatta Tekil Bir Ulusal Kanonun
Oluşmasının İmkânsızlığı Üzerine Notlar Kurtuluş Kayalı
Siyaset Kıskacından Biçimcilik Kıskacına Tarihsel ve
Sosyolojik Damarını Kaybetme Tehlikesi Sınırlarında
Gezinen Türk Edebiyatı Kürşad Ertuğrul Türkiye
Modernleşmesinde Toplumsal ve Bireysel Özerklik Sorunu:
Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Birlikte Düşünmek
M. Asım Karaömerlioğlu Erken Dönem Türk Edebiyatında
Köylüler Aslı Yazıcı Yakın Otobiyografi
22
EDEBİYAT ÜSTÜ
ne
Edebiyat Üstü
NE
Vitrindekiler
Batı’nın Dayanılmaz Hafifliği: Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası
Gibi’ ve ‘İsyan Günlerinde Aşk’ Adlı Romanlarının Anlam
Dünyası
Sahne Arkası
Paul Ricoeur Edebî Eleştiri ve Felsefî Hermeneutiğin
Bir Problemi Olarak ‘Yazmak’ Ertuğrul R. Turan Kolektif
Şizofreni: Zamanın İki Yüzü
Okumalar
Özgür Taburoğlu Baştan Çıkaran Nakış Cinleri: Lâle
Devri’nin Göz Boyayan Renkleri ve Nakışları
Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Gerçek/TahayyülSiyaset/ Edebiyat: Tuhaf Olmayan İkilinin Yazınsal Örnekleri”
Yücel Dursun Bir S. Beckett Okuması: Adlandıralamayan’ın
Adı ya da Kendiliğin (Self) Dramı
Okuma Parçası
Ferma Lekesizalın Sınır Durumlar, Yaşamlar ve Kimlikler:
Doğunun Limanları
Mukadder Yakupoğlu Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis
Batur ve Acı Bilgi Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık Doğu ve
23. Sayı: Kimlikler
Tarihsel Arka Plan
Arus Yumul Âraf’ta Kalanlar Oğuz Adanır Kültür ile Zihniyet
Kamusal Alan
DÜŞÜNCE DERGİSİ
23 l MAYIS, HAZİRAN
l YIL: 6 l SAYI:
, TEMMUZ 2003
2
l ISSN: 1303-724
Uğur Kömeçoğlu Örtünme Pratiği ve Toplumsal Cinsiyete
İlişkin Mekânsal Bir Etnografi Hatice Kurtuluş Mekânda
Billurlaşan Kentsel Kimlikler
Siyaset Bilimi
Simten Coşar & Aylin Özman Siyaset, Demokrasi ve
Kimlik-Fark-Tanıma Politikaları E. Fuat Keyman
Türkiye’de “Lâiklik Sorunu”nu Düşünmek: Modernite,
Sekülerleşme, Demokratikleşme Turgay Uzun
Ulus, Milliyetçilik ve Kimlik Üzerine Bir Değerlendirme
Mehmet Ali Kılıçbay Kimlikler Okyanusu
23
KİMLİKLER
KİMLİKLER
Avrupa ve Avrupa Birliği
Nilgün Tutal Doğu ve Amerika Arasında Avrupa
Ali L. Karaosmanoğlu Transatlantik Çatlağı: Değişen
Kimlikler Hüsamettin İnaç Avrupa Birliği Entegrasyonu
Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri
62
Hukuk
Ahmet Ulvi Türkbağ Kimlik, Hukuk ve Adalet Sorunu
Akademi
Belkıs Ayhan Tarhan İki Câmi Arasında Beynamaz: ‘Türk’
Akademisyeni Örneğinden Yola Çıkararak ‘Kimlik’ Hakkında
Notlar
Medya
Dilek İmançer Çağdaş Kimliğin Yapılanma Süreci ve
Televizyon
Sanat
Pınar Bingöl Varlığını Yaratarak İfade Eden İnsan: “Sanatçı”
… Ve Sinema
Bülent Diken & Caersten B. Laustsen & Türkay Nefes
Postmodern Şiddet–Network Toplumunda Dövüş Kulübü
DERGİLER
24. Sayı: Savaş ve Barış
Savaş ve Barış
1303-72 42
2003 l ISSN:
S, EYLÜL, EKİM
24 l AĞUSTO
l YIL: 6 l SAYI:
DÜŞÜNC E DERGİSİ
24
IŞ
SAVAŞ ve BAR
IŞ
SAVAŞ ve BAR
Cemal Bâli Akal Masumlar Öldürülemez-Masumlar
Öldürülebilir Nur Bilge Criss Barışı Olmayan Savaş
Halil İnalcık Osmanlı’nın Avrupa ile Barışıklığı:
Kapitülasyonlar ve Ticaret Erhan Büyükakıncı Uluslararası
İlişkilerdeki Savaş İncelemelerinde ‘Tarih’in Metodolojik
Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış Emre Bağce Küresel
Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden Okumak
Mustafa Kibaroğlu Kitle İmha Silahlarının Yayılması Sorunu
ve Türkiye Mehmet Ali Kılıçbay Savaş ve Ekonomi
Ali L. Karaosmanoğlu Kendi Kaderini Tayin, Ülke
Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi
Savaş ve Batı
e
Ertuğrul R. Turan Batı Metafiziği ve Savaş
Savaş ve Doğu
Faruk Bozgöz & Rüstem Erkan Kabîle-Aşîret Asabiyet
ve Savaş
Savaş ve Kadın
Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Savaş ve Patriarka:
Savaş ve Barışı Yeniden Düşünmek
Savaş ve Medya
Belkıs Ayhan Tarhan Görmek, Gözlemek, Savaş
ve Teknoloji Dilruba Çatalbaş Savaşı Aktarmak ve
Anlamlandırmak: Gazeteciliğin Profesyonel Değerleri ve
Yaygın Medyanın Tutumu
Çevre
Gülgün Tuna Uluslararası Örgütler ve Çevre
Türkiye
Çınar Özen Global Siyasal Sistem ve Türkiye Üzerine Bir
Değerlendirme Orhan Güvenen Türkiye 1 Ocak 1981’de
Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Olabilir miydi?
25. Sayı: Modernliğin Gölgesinde: Gelenek
2
l ISSN: 1303-724
OCAK 2003-04
25 l KASIM, ARALIK,
l YIL: 7 l SAYI:
DÜŞÜNC E DERGİSİ
25
GELENEK
Gelenek ve Türk Modernleşmesi
Gelenek ve Din
Halis Çetin Gelenek ve Değişim Arasında Kriz: Türk
Modernleşmesi Ekmeleddin İhsanoğlu Modern Türkiye ve
Osmanlı Mirası Çiler Dursun Türk İslâm Sentezi İdeolojisi
ve Öznesi Funda Gençoğlu Onbaşı “Geleneksel” ve
“Modern”: Sınırlar ve Geçirgenlikler Üzerine…
Mehmet Vural Gelenek ve Dinlerin Aşkın Birliği
Gelenek Nedir?
Nietzsche
Edward Shils Gelenek
Ian Almond Nietzsche’nin İslâm ile Barışı: Düşmanımın
Düşmanı Dostumdur
sinde:
modernliğin gölge
GELENEK
Gelenek ve Kültür
Necdet Subaşı Kültürel Mirasın Çeşitliliği ve Seçicilik
Sorunu
Gelenek ve Muhafazakârlık
Bengül Güngörmez Muhafazakârlığın Sosyolog Havarisi:
Robert Nisbet
Gelenek ve Rusya Örneği
Ömer Göksel İşyar Gelenekçi Rus Klâsik Avrasyacı
Düşüncesinin Gelişimi ve Temel İlkeleri
Ali Utku Deleuze’ün Nietzsche’si “Seyyar Savaş Makinesini
Yeniden Örgütlemek”
Sinema
Aslı Daldal Gerçekçi Geleneğin İzinde: Kracauer, “Basit
Anlatı” ve Nuri Bilge Ceylan Sineması
26. Sayı: Aşk ve Doğu
Tarih
Yedi Askı
Edebiyat
İran
Halil İnalcık Otman Baba ve Fâtih Sultan Mehmed
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2004
l ŞUBAT, MART,
l YIL:7 l SAYI:26
DÜŞÜN CE DERGİSİ
Muhammet Nur Doğan Dîvan Şiirinde Aşk
Ahmet Atillâ Şentürk Osmanlı Şiirinde “Aşk”a Dair
Ahmet İnam Andelîb-i Gûyânın Yolculuğu Olarak Aşk
Laurent Mignon Işk ve Aşkın Buluştuğu ve Ayrıştığı Yer:
Nizâr Kabbâni ve Cemal Süreya’nın Şiirinde Sevgili ve
Mesaj
26
AŞK ve DOĞU
AŞK ve DOĞU
Acem Ağırsemâî
İmriülkays
Uğur Kömeçoğlu Gençlik, Gündelik Yaşam, Beden-Mekân
Siyaseti ve İran
Eski Mısır’dan
Tarlalarda Buluştuğumuz Sevgiliye Hoş Türküler
Tiyatro
Şeyh Gâlib
S. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal
Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...
Doğu Masalı
Resim
Ali Duymaz İncil ile Furkan Arasında Bir Aşkın Hikâyesi:
Kerem ile Aslı Gülşen Çulhaoğlu Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn
Mesnevisi’ndeki Aşk İlişkileri
Kadın
Anneamarie Schimmel Sûfîlikte Dişil Unsurlar
Emine Önel “Tasavvufî Aşk Şehidi” Hallac-ı Mansur ve
Akyavaş’ın Resmindeki Yansıması
Kenz
Mustafa Kara Sinan Paşa ve Aşk Süleyman Derin Mevlâna
Celâleddin Rumi’nin Sevgi Anlayışı
63
DERGİLER
27. Sayı: Aşk ve Batı
Batı: Mutsuz Aşklar Ülkesi
27
Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Aşk
İhsan Yılmaz Bayraktarlı Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı
Rümeysa Çavuş Shakespeare’de Aşkın Farklı Kimlikleri
Zuhâl Yılmaz XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında İtalyan
Edebiyatında ve Leopardi’de Aşk Charles Baudelaire
Balkon Louis Aragon Elsa’nın Gözleri
“Aşk” Yok, “Ayartma” Var
Psikanaliz
Batı’nın Aşk Sembolleri: Don Juan Ve Casanova
Nilgün Tutal Kristeva’da Aşk Fermâ Lekesizalın William
Faulkner’da Aşk, Arzu ve Yitik Mutluluk: Lacan’cı Bir Analiz
Jean Baudrillard Tutkunun Kötülük Meleği
2
Edebiyat
M. Mukadder Yakupoğlu Batı Düşüncesinin Temel İkilemi
Olarak Aşk ve Cinsellik Hasan Ünal Nalbantoğlu “Kant
Burada da Hizmetinizdedir, Fräulein.” Maria von HerbertImmanuel Kant Yazışması Hannah Arendt & Martin
Heidegger Mektuplar Yusuf Eradam Aşkın Sözü Kördür:
Batı’nın Aşk Pazarı ve Paradigmaları Üzerine Bir Deneme
Robert Laffont Don Juan Mitosu Stefan Zweig Casanova
/ Homo Eroticus
Toplum
Müzik
Belkıs Ayhan Tarhan & Funda Bekâr Batı Dolayımıyla Aşk
Temsilleri: Romantik ve Seyirlik Aşk Hikâyeleri
Oktay Taftalı Kötümser Aşk ve Batı
Senail Özkan Opus Metaphysicum: Tristan ve Isolde
28. Sayı: Dün Bugün Yarın: İdeolojiler-1
İdeoloji ya Da İdeolojilerin Sonu
Ali Akay Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme
Kürşad Ertuğrul Sosyal Teoride İdeolojik Kapanımları Kırma
Arayışları ve Doğu/Batı Ayrımı
Zühtü Arslan İdeoloji, Türk Militarizmi ve
Post-Militarist Açılımlar
Ayhan Kaya İdeolojiden İdolojiye Yolculuk:
Düşüncebilimden Kimlikbilime
Davut Ateş Kuram, Eylem ve İnanç Ekseninde Siyasal
İdeolojilerin Geleceği
İdeolojinin Sınırlarında…
Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında
Görüldü
C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve
Frankfurt Okulu
Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji Eleştirisi ve
Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma
Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması ve
Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri
Çiler Dursun Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki
Yolculuk
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları
İlhan Tekeli Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının
Ontolojik Kabulleri Üzerine
Murat Somer Demokratlığın Politik Ekonomisi:
İnanılır Demokrasi, Düzenleyici Devlet ve AB’li Küreselleşme
Hikmet Kırık Âdil Siyasî Düzen Kurgusu ve
Liberal Kamusal Alan
29. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler - 2
Takdim
Biz Siz Onlar
Süleyman Seyfi Öğün Türk Püritanizmine Dair Notlar
Mesut Yeğen Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları
Necati Polat Yeni Anti-semitizm: Efendi Üzerine Notlar
İdeoloji ve Sosyal Bilimler
Etyen Mahçupyan Modernizmin Yabancılaşması Türkiye’de
Sosyal Bilimlerin Tıkanması Üzerine Bazı Düşünceler
Kurtuluş Kayalı “Memleketi Tanımak”
Serpil Sancar Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet
Rejimi
Resmî İdeoloji
“Zihniyet, Aydınlar Ve İzm’ler”
Ahmet Yaşar Ocak “Osmanlı Resmî (Yahut İmparatorluk)
İdeolojisi” Meselesi Halil İnalcık Atatürk ve Atatürkçülük
Rüstem Erkan-Faruk Bozgöz Aydınlar, Toplumsal Sınıflar ve
İdeoloji V. Ertan Yılmaz Düşünce Hayatının İki Zıt Figürü:
Entelektüeller ve İdeologlar
Berrin Koyuncu Lorasdağı-Hilâl Onur Avrupa Merkezcilik
Üzerinden Uygarlık Kavramına İki Farklı Bakış: Norbert Elias
ve Cemil Meriç
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları-II
Fuat Keyman Sosyal Demokrasi ve Türkiye
Oğuz Adanır Ulusal Burjuvazi ve Lâik Ahlâk
64
Cinsiyet Politikaları
DERGİLER
30 . Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-3
DO⁄U BATI
DO⁄U BATI
| YIL:8
DÜfiÜNC E DERG‹S‹
|
04/05
ARALIK, OCAK-20
SAYI:30 | KASIM,
| ISSN:
ANKARA
3 TASARIM
09
0 312 466 28
Takdim
1303-724 2
Mustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan
Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar
Osmanlı-Cumhuriyet
Kitle Kültürü Ve İdeoloji
Kemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu
Yök Sorunu
30
3
‹DEOLOJ‹LER
Ayşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK
Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine
Dün Bugün Yar›n
3
‹DEOLOJ‹LER
Söylem, İdeoloji ve Kadın
DO⁄UBATI
Nilgün Tutal İdeolojinin Konumlanma Alanı: Kristeva ve
Adlandırılamayanla Yüzleşme
DO⁄UBATI
Asya Dinleri ve İdeoloji
Arus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları
Avrupa
Derya Gürses Avrupa’nın Karanlık Yüzü
Dennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası:
Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim
İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü
Atölye: İdeoloji Çalışmaları
Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve
Siyasal Kavram Analizi Nezahat Altuntaş Yıldızı Sönmeyen
Bir İdeoloji: Milliyetçilik Mehmet Okyayuz (Klâsik) Faşizmin
Kavramsallaştırılması Üzerine Bir Deneme Fikret Başkaya
Doğu/Batı Çatışması Değil, Kapitalist/Emperyalist Saldırı
İhsan Kamalak Üçüncü Yol ve Demokrasi
Mehmet Ali Kılıçbay Total İdeoloji, Totaliter Siyaset: İslâmcı
İdeoloji Friedrich A. Hayek Entelektüeller ve Sosyalizm
Orhan Güvenen Karar Süreçleri ve İdeolojiler Oktay Taftalı
Düşüncenin Mutsuz Biçimi: İdeoloji
DO⁄U BATI
‹ | YIL:8 |
DÜfiÜN CE DERG‹S
005
MART, N‹SAN-2
SAYI:31 | fiUBAT,
ANKARA
3 TASARIM
09
0 312 466 28
31. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-4
| ISSN: 1303-72 42
Takdim I
“Dilde, Fikirde, İşde Birlik”
Takdim II
Arkaplan
Halil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye
TI
Şerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve
Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı
Takdim III
M. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın
Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not
31
4
‹DEOLOJ‹LER
Avrupa’yı Yeniden Düşünmek
Dün Bugün Yar›n
4
‹DEOLOJ‹LER
Halil İnalcık Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye
Meyda Yeğenoğlu Avrupa Kimliği’nin İdeolojik Arkaplanı
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
İslâm
Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm
Cevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in
Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji
Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933
Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Sol Portreler
Gökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik
Sosyalizm İkilemi: MDD ve Mihri Belli
Ergün Yıldırım Bir Sol Milliyetçi İdeoloji Modeli:
Kadro Dergisi
Yasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey
Okuma Parçası
Röportaj
Nejdet Gök-Mehmet Kutlu Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol
ve İdeolojik Kullanım Sefa Kaplan Barzani Ailesi, Akademik
Ahlâk ve Kürt Yahudiler
Murat Belge ile Dün Bugün Yarın
DO⁄U BATI
DO⁄U BATI
| YIL:8
DÜfiÜNCE DERG‹S‹
|
-2005
HAZ‹RAN, TEMMUZ
SAYI:32 | MAYIS,
| ISSN: 1303-7242
ANKARA
3 TASARIM
09
0 312 466 28
32. Sayı: Bir Zamanlar Amerika
Eski Dünya
Meldan Tanrısal Kolomb’dan Wovoka’ya Kızılderililer
Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan
Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini
Belirleme, Tanınma ve Güçlenme
Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı
Amerika ve Kimlik Krizi
32
B‹R ZAMANLAR
Bir Zamanlar
AMER‹KA
AMER‹KA
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
C. Akça Ataç & Bahar Gürsel Amerikan Apokaliptik’inin
Dünü Bugünü Fermâ Lekesizalın Amerika’nın Kuruluş
Mitleri: Pastoral Cennet, Umutlar, Yeni Başlangıçlar
Ayşe Lahur Kırtunç Kim Bu Amerikalı, Bu Yeni Adam?
Oğuz Adanır İki Amerika: Gerçek ve Sanal
Amerikan Tarz-I Siyaset
Lawrence B. Goodheart Joseph McCarthy’nin Günümüz
Amerikasına Kalmış Olan Uğursuz Mirası Ali L.
Karaosmanoğlu Hiroşima’ya Giden Yol Füsun Türkmen
ABD’nin Dış Politikası: Devamlılık ve Değişim
Selçuk Çolakoğlu Asya-Pasifik’te Amerika: ABD’nin
“Batı”ya Açılma Macerası
Yeni Dünya’ya Göç
Nazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüzyılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni
Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü
Üzerine
Edebiyat
Nur Gürani Arslan Bir Zamanlar Türk Edebiyatında Amerika
Sanat
Matthew J. Iannucci Post-Modern Anti-Kahraman Taxi
Driver’da Kapitalizm ve Kahramanlık Travis Bickle Üzerine
Suzan Bakır Stieglitz’in Fotoğraflarındaki Yüce (!) Amerika
Orhan Kandemir Afrikalılar Cazı veya Blues’u İcat Etmek
için Gelmediler Yeni Dünya’ya
65
DERGİLER
33. Sayı: Ortaçağ Aydınlığı
Ortaçağ Aydınlığı
⁄U BATI
DO⁄U BATI
| A⁄USTO S, EYLÜL,
‹ | YIL:8 | SAYI:33
DÜfiÜN CE DERG‹S
42
ISSN: 1303-72
EK‹M-20 05 |
33
NLI⁄I
ORTAÇA⁄ AYDI
ORTAÇA⁄
AYDINLI⁄I
Ahmet Soysal Ortaçağ’da Batı Avrupa Müziği
“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”
Hukuk/Siyaset
Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl
Dönüşümü
DO⁄UBATI
DO⁄UBATI
Müzik
Zeki Özcan Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme
Jacques Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa
Mehmet Ali Kılıçbay Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair
Burçin Erol Ortaçağ Avrupası ve Üniversiteler
Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Fermantasyonu
A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım İrem Karanlık/
Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni Tarih Yazımı
Söyleşi
Betül Çotuksöken ile Ortaçağ Üstüne
“Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”
Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs
Hüseyin Can Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı
İnceleme
Richard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda BizansMüslüman İlişkileri
Aydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel
Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı
Tarih Dersleri
Sencer Divitçioğlu Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli
Olma İhtimali (XI-XIV. Yüzyıllar) Hüseyin Kayhan Haçlılar
Karşısında Selçuklular
34. Sayı: Akdeniz
Zeus ile Hera: Akdeniz’de İlk Yolculuk
Turhan Yörükân Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak
İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki Ağı
Akdeniz’de Tarih ve Zaman
Akdeniz ve Kimlik
Turhan Kaçar Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin
Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut
Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve
Osmanlılar Mehmet Ali Kılıçbay Bir Akdeniz Ütopyası
Emile Témime Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak
Otuzlu Yılların Ütopyası mı? Abdullah Ekinci Türkiye
Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de
Hâkimiyetin Tesisi
Mare Nostrum: “Bizim Deniz”
Hüseyin Kayhan Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde
Türk Korsanları Uğur Altuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun
Akdeniz Siyasetinde Korsanların Rolü
Akdeniz’de Mekân
Emel Altan Ege Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın
Buluşma Noktası Bedia Demiriş İskenderiye: Antik
Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti Ali Efdal Özkul Doğu
Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs Adası
Özlem Hemiş Öztürk Akdeniz’de Kültürel Belleğin
Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar,
Deliler, Entelektüeller
Halil İnalcık Akdeniz ve Türkler İdris Bostan Kanuni,
Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri
Bir Akdenizli: Fernand Braudel
Merve İrem Yapıcı Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”
Akdeniz Korsanları
Seyir
Mustafa Pultar İlk Türkçe Denizcilik Sözlükleri
Kenz
Niyazi Öktem Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye
35. Sayı: Entelektüeller-I
Entelektüel
Arka Plan
Etyen Mahçupyan Hangi Entelektüel?
Metin Gönen Felsefe, Politika ve Aydın İkilemi
Oktay Taftalı Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu
Entelektüel Hilal Onur İnce Batılı Muhafazakâr Düşüncede
Entelektüellerin Yeri ve İşlevleri Derya Gürses Tarbuck
On Sekizinci Yüzyıl Britanyası Entelektüelleri: Tanımlar,
Platformlar
Osmanlı
Berrak Burçak 19. Yüzyıl Osmanlı Entelektüeli ve Bilimcilik
Kemal H. Karpat Aydınlar ve Kimlik: Tarihsel Bir Bakış
Edebiyat
Zeynep Uysal Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip
Adıvar Ahmet Oktay Attilâ İlhan: İmkânsızı Zorlamak
Batı
Zeynep Direk Bir Entelektüel Olarak Jean Paul Sartre
Emre Zeybekoğlu Distinguo Ergo Sum – Carl Schmitt
66
Aydınlanmadan Postmodernizme
Nazım İrem Radikalleştirilmiş Aydınlanma Projesi Kıyısında
Entelektüeller ve Jürgen Habermas
Ali Esgin Batı Sosyolojisinin Gündemindeki Entelektüel
İlgiler ve Anthony Giddens
DERGİLER
36. Sayı: Entelektüeller-II
l ŞUBAT, MART,
l YIL:9 l SAYI:36
DÜŞÜN CE DERGİSİ
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2006
Entelektüeller
Ülgener’e Dair
Mahmut Mutman Yeni Kültür ve Aydınlar
Zeki Özcan Sosyo-Kültürel Fenomen Olarak Entelektüeller
Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık
Bağlamında Türkiye’den Güncel Değinmeler
Ahmed Güner Sayar İktisâdî Liberalizm Karşısında
Sabri F. Ülgener
Ayşe Azman & Nalan Yetim
Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener
Bernard Lewis’e Karşı Edward Said
Cansu Özge Özmen Hassasiyetler Çatışması
36
Arendt & Althusser & Rawls
G. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme
Teşebbüsü: Hannah Arendt Üzerine
Özge Yalçın Althusser’de Aydın Sorunu ve İdeoloji
Aysel Doğan Rawls’un Liberalizmi ve Kozmopolitanizm
Kenz
Necdet Subaşı “Normal Bilim” ve Hakikat Rejim(ler)i
Murat Erşen Entelektüel Laik mi Olmalıdır?
Sinema
Metin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema
37. Sayı: Entelektüeller-III
Nur Vergin Entelektüel Olmak ya da Olmamanın Sosyolojik
Belirlemeleri Üzerine Bir Deneme
Ali Akay Türk Aydını ve Tarihle Barışmak
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:9 l SAYI:37
, TEMMUZ 2006
2
l ISSN: 1303-724
Atay & Meriç & Tanpınar
Berrin Koyuncu Lorasdağı & Hilal Onur İnce Marjinallikten
Non-Konformizme –Oğuz Atay Eserlerinde Entelektüel
Dücane Cündioğlu Bir Mâbed Bekçisi: Cemil Meriç
Berkiz Berksoy Bir Entelektüel Olarak Tanpınar
37
Soruşturma & Söyleşi
Dokuz Soruda Türk Aydını
Koray Tütüncü & Ertürk Demirel Agnes Heller ile ‘Bir Ahlâk
Kuramı’ Adlı Üçlemesi Üzerine Söyleşi
Kenz
Aliye Kovanlıkaya Batı Düşüncesinde İki Entelekt
Reyhan Atasü Topçuoğlu Foucault ve Entelektüeller
Nostalji
Kemal Özmen Malraux’nun Enver Paşa’sı ya da Doğu’da
Entelektüellik Sorunsalı
M. Asım Karaömerlioğlu Rusya, Almanya ve Türkiye’de
Büyük Bir Kozmopolit Entelektüel ve Eylemci: HelphandParvus
38. Sayı: Milliyetçilik-I
Kimlik
Şener Aktürk Etnik Kategori ve Milliyetçilik: Tek-etnili, Çoketnili ve Gayri-etnik Rejimler
Yılmaz Çolak 1990’lı Yıllar Türkiye’sinde
Yeni-Osmanlıcılık ve Kültürel Çoğulculuk Tartışmaları
Zana Çitak Fransa’da Laiklik ve Milliyetçilik:
1905 Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası
Recep Boztemur Tarihsel Açıdan Millet ve Milliyetçilik:
Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi
Ergün Yıldırım Küreselleşen Dünyada Milliyetçilik
Milliyetçilik
Milli Burjuvazi
Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği
G. Gürkan Öztan Türk Milliyetçiliğinde Taşra Fetişizmi ve
Toplumsal Cinsiyet
İlker Aytürk Türk Dil Milliyetçiliğinde Batı Meselesi
Alaattin Oğuz Rusya Türklerinin
Türk Milliyetçiliğiyle İlişkileri
Nalan Yetim & Ayşe Azman Türk Burjuvazisinde “Milli”lik
Sorunu ve Kültürel Miras
Reyda Ergün &Cemal Bâli Akal Kimlik Bedenin
Hapishanesidir
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:9 l SAYI:38
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
ISSN: 1303-724
EKİM 2006 l
Etnisite
38
MİLLİYETÇİLİK
İK
MİLLİYETÇİL
I
I
Kültürel Çalışmalar
Nuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve
“Kurtlar Vadisi”
67
DERGİLER
39. Sayı: Milliyetçilik-II
Milliyetçilik Örnekleri
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l KASIM, ARALIK,
l YIL:10 l SAYI:39
OCAK 2006-07
2
l ISSN: 1303-724
39
Hüseyin Kalaycı Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik:
Quebec Milliyetçiliği Liah Greenfeld Alman Milliyetçiliğinin
Doğuşu Recep Boztemur Irak Milliyetçiliği: Toplumsal
Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Devletin Meşruluk
Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları (1804-1815):
Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi mi Köylü
Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği
MİLLİYETÇİLİK
İki Klasik: Vico ve Fichte
İK
MİLLİYETÇİL
II
II
Sema Önal Akkaş Vico ve Milliyetçilik
Güçlü Ateşoğlu Fichte ve Alman Milliyetçiliği
Millet ve Milliyetçilik
Nazım İrem Aydınlanma ve Sınırlılık Siyaseti Olarak Ulus
Devlet Modernliği Max Weber Millet
Lerna K. Yanık Millet, Milliyet ve Milliyetçilik: Soğuk
Savaş’ın Sonunda Türk Dış Politikasından Bir Kesit
Sinema ve Milliyetçilik
Atilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe
Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal
Bir Deneme
Kenz
Hasan Bülent Kahraman Demokrasiyi Demokrasiyle
Aşmak ya da İktidarsız Bir Demokrasinin Olasılıkları:
Tocquevilleci Demokrasi, Toplumsal İktidar ve Sivil Toplum
Kaygıları Ali Utku Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri: “Kayıp
Eser”in 85 Yıl Sonra Yayımlanışı Vesilesiyle Taşkın Takış
Sosyal Bilimlerin “Öteki” Kutbu: Şerif Mardin ve Entelektüel
Bir Harita
40. Sayı: Antik Dünya Bilgeliği
Takdim
l ŞUBAT, MART,
l YIL:10 l SAYI:40
DÜŞÜNC E DERGİSİ
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2007
Ertuğrul R. Turan Küskün Tanrılar, Uykusuz Ozanlar,
İsimsiz Acılar
Bab
40
ANTİK DÜNYA
ANTİK DÜNYA
BİLGELİĞİ
Sofist Bilgeliğin “Empirist” Dayanakları Üzerine
C. Akça Ataç Britanya için İmparatorluk Dersleri: Sparta
ve Atina
Mitoloji
BİLGELİĞİ
İlker Aytürk Eyüp: Soğuğa Açılan Kapı
Turhan Yörükân Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine
Dâhil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic” Bütünleşme
Hermes & Heraklitos
Doğu
Caner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes
John Burnet Efesli Heraklitos
John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja
Öz ve Özgürlük: Vedēntik ve Fenomenolojik Görüşler
Kemal Bakır Konfüçyüs, Bilgelik ve Eğitim
Antik Dünya Bilgeliği
Kenz
Sema Önal Hikmet (Bilgelik) Üstüne Bedia Demiriş
Antik Çağda Dil ve Gramer Erman Gören Antik Çağ
Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Kaçar Pax
Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi ve Bir
Sofistin Kaleminden Roma İmparatorluğu Oktay Taftalı
Haşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı
Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin
Eserlerinden Seçmeler
41. Sayı: “Medeniyetler Çatışması”
Takdim: Doğu Batı’dan
Otto Pöggeler Doğu-Batı Diyaloğu: Heidegger ve Lao-Tzu
Hay Bin Yakzan-Robınson Crusoe
Halis Çetin Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki
İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson
Crusoe/Batı)
Huntington
Samuel P. Huntington Sağlam Milliyetçilik
Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması mı?
Huntington’a Cevap
Kimlik
E. Fuat Keyman Kültürel Kimlik Olgusunu YenidenDüşünmek
Türk Düşüncesi
Edward W. Said Cehaletin Çatışması
Hilmi Ozan Özavcı Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları:
Le Play ve Toplum Bilim
“Medeniyetler Çatışması”
Kenz
Bayram Soy Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak
Savaşı’na Orta Doğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar
68
Mücadelesi mi? Şener Aktürk Braudel’den Elias’a ve
Huntington’a “Medeniyet” Kavramının Kullanımları
Atalay Gündüz Medeniyetler Çatışması ve Türk
Batılılaşmasının İmkânsızlığı Dilek İmançer Medeniyetler
Çatışması ve Hollywood Bihter Çarhoğlu Medeniyetler
Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya
Örneği
Ali Utku Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri Yeniden
Düşünmek
DERGİLER
42. Sayı: Bir Zamanlar Amerika-II
Amerika Üzerine Kültürel İncelemeler
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:10 l SAYI:42
DÜŞÜNC E DERGİSİ
42
ISSN: 1303-72
EKİM 2007 l
42
AR
BİR ZAMANL
AMERİKA - II
AR
BİR ZAMANL
AMERİKA - II
Gülriz Büken Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan
Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara
Ayşe Lahur Kırtunç Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası
Meldan Tanrısal Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili
Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri
Bahar Gürsel Kenar Mahalleden Beyazperdeye:
“Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler
İsmail Öğretir Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak AfrikalıAmerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım
Orhun Yakın Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza
Timothy M. Roberts Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi
Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya
Yönelmesi Ayhan Akman Eşitlik Çağında Demokrasilerin
Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine
Tocquevilleci Bir Tartışma Ezra Pound Amerika
Amerika-Osmanlı
Cansu Özge Özmen Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları,
Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret
Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin
Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler
Burcu Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de
Başlayan Seyir Defteri
Amerika: Bir İmparatorluk Deneyimi
Kenz
C. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya
Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel
Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını
Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti,
Siyasetçinin Yalnızlığı
43. Sayı: Şiddet
Ebu Garip’ten Sonra
Medya
Pınar Uyaroğlu Yıldız Ebu Garip İşkence Fotoğrafları:
Şiddetin Politik İkonografisi
Süreyya Çakır Medya ve Şiddet
Orta Çağ
T. Tolga Gümüş Orta Çağ Avrupa’sında Şiddet: Toplumsal
Değişim ve Şiddetin Yeniden Yapılanışı
Şiddet
Gülbanu Altunok Şiddetin Eleştirisi Olarak İktidar: Arendt ve
Foucault Tahir Karakaş Nietzsche’nin Şiddeti
Metin Bal Rousseau ve Şiddetin Kaynağı Olarak Eşitsizlik
Kemal Bakır Anarşizm, Bilim ve Şiddet: “Mihail Bakunin”
Armağan Öztürk Bir Haklı Savaş Tartışması: Şiddet
Meşru Olabilir mi? Özge Erşen Psikanalitik Bir Deneme
Şiddet: Öteki’nin Yıkımı G. Gürkan Öztan Şiddetin Modern
Meşruiyet Zemini: “Ulusun İntikamı”
Aliye Mavili Aktaş Aile İçi Şiddet
Sinema
Orhun Yakın Nedensiz Şiddet
İntihar
Nurgün Oktik Bireysel Bir Şiddet Olarak İntiharın
Sosyolojik Açılımı
Terör
Ahmet Kavlak Terör ve Meşru Terör
Disiplin
John O’Neill Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya
44. Sayı: Etnisite
Etnisite & Ulus-Devlet Tartışmaları
2
l ISSN: 1303-724
NİSAN 2008
l ŞUBAT, MART,
l YIL:11 l SAYI:44
DÜŞÜNC E DERGİSİ
44
ETNİSİTE
Erol Kurubaş Etnik Sorunlar: Ulus-Devlet ve Etnik
Gruplar Arasındaki Varoluşsal İlişki Şener Aktürk Türkiye
Siyasetinde Etnik Hareketler: 1920-2007 Semra Somersan
Babil Kulesi’nde Etnilerden Ulus-Devletlere
Hüseyin Kalaycı Etnisite ve Ulus Karşılaştırması
Davut Ateş Etnisiteden Ulusa, Ulustan Etnisiteye (?):
Kültürel Siyasî ve İktisadî Çerçeveler
Sibel Yardımcı & Şükrü Aslan 1930’ların Biyopolitik
Paradigması: Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası
ETNİSİTE
İsrail
İlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında
İsrail’de Din ve Etnik Kimlik
İrlanda
Azerbaycan-Ermenistan
Ayça Ergun Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma:
Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ
Sorunu
Etnisite Ve Şiddet
Rogers Brubaker & Davıd D. Laitin Etnik ve
Milliyetçi Şiddet
Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde
Kolektif Şiddet
Ötekiler
Fırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve
Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli
Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik
Retoriği
69
DERGİLER
45. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 1/
Takdim
Halil İnalcık II. Meşrutiyet
2
l ISSN: 1303-724
, TEMMUZ 2008
DÜŞÜNC E DERGİSİ
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:11 l SAYI:45
Osmanlı Kimliği
A. Teyfur Erdoğdu Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir
Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet
Yaratma Projesine
45
II. Meşrutiyet
II. Meşrutiyet
II. Meşrutiyet
Ahmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve
Bugünkü Türkiye
Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı
H. Aliyar Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin
Değerleri ve İlkeleri
Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine
Karşılaştırmalı Bir Çözümleme
"100. Yıl"
Cilt I
Necmettin Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın
Bir Aracı Olarak Meşrutiyet
Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve
Geleceğin Toplum Tasavvuru
Edebiyat
Birgül Koçak & Aytül Tamer II. Meşrutiyet Döneminde İki
Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid
Eğitim
Kemal Bakır II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve
Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi
Tiyatro
Enver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
46. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 2/
1303-7242
2008 l ISSN:
S, EYLÜL, EKİM
6 l AĞUSTO
l YIL:11 l SAYI:4
DÜŞÜNC E DERGİSİ
46
II. Meşrutiyet
II. Meşrutiyet
"100. Yıl"
Cilt II
Odile Moreau Jön Türkler ve
Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler
Kemal Karpat İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909
Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası
Altay Cengizer Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem:
Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin
Direnen Jön Türkler
Fatih Ünal II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve
Kürt Ayrılıkçı Hareketi
Mehmet Özden Hürriyet Çağında Milliyetçilik
Mehmet Okur Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler:
İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş
Baran Hocaoğlu II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki
Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler
Mücadelesi
Bayram Soy 1908 Jön Türk Devrimi’ne
İngiltere’nin Yaklaşımı
Nevin Ateş Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i
Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış
Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir
Değerlendirme
Adem Kara Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi
Adem Efe II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve
Çağdaşlaşma Görüşleri
Süleyman Güngör 1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye
47. Sayı: Cumhuriyetçilik
Cumhuriyetçilik
Hüseyin Aydoğdu Küreselleşen Dünyada
“Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık
Sorunu
Tartışma
Kenz
Nuray Mert Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak
Etyen Mahçupyan Günümüzün Modern Muhafazakârlığı:
Cumhuriyetçilik
70
Kadir Cangızbay “Bizim Cumhuriyet”
Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin
Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti
Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur)
Ümit Kardaş Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi
Turhan Kaçar Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da
Cumhuriyet’in Kısa Tarihi
Fuat Keyman & Banu Turnaoğlu Neo-Roma ve Neo-Atina
Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve
Türkiye
Toktamış Ateş Cumhuriyet
Nuran Erol Işık “Ortak Bağ”ın Tesisi İçin
Eleştirel Cumhuriyet
Nuri Bilgin Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet
Cumhuriyetçilik ve Küreselleşme
Hüseyin Kalaycı Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?
DERGİLER
48. Sayı: Kişinin Kendisiyle Savaşı
Giriş
Aslı Yazıcı Yakın & Rahşan Balamir Bektaş Liberalizmle
Muhafazakârlık Arasında Hipnoz: Kişisel Gelişim Fantezisi
Kişinin Kendisiyle Savaşı
Ertuğrul Turan Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü
Tolga İnsel Canın Gerilimi ve Düşman Yabancı Politeia’da
Kişinin Savaşımı
Tahir Karakaş Üstinsanın “İyi İnsan”la Savaşı ve
Nietzsche’de Kişinin Kendi Kendisini Aşma Deneyimi
Sadık Erol Er E. M. Cioran’da Şiddetin Ontolojik Kökeni
Mukadder Yakupoğlu İnsanın Kendi Doğasıyla Savaşı
Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Felsefesi ve
Depresyon
Ahmet İnam Kendimize Doğru Bir Yürüyüş Tarzı Olarak
Özgelik
Caner Işık Anadolu Erenlerinde ‘Gerçek’ Olmak İçin
‘Gerçeklik’
Ekrem Demirli Sufilerin Tanrı Anlayışı Hakkında Bir
Değerlendirme
Fuat Aydın ‘Karma’ ve ‘Samsara’ Döngüsünde İnsan
Nihan Mortaş Bedenle Mücadeleye Dönüşen Bir Yaşlanma
Pratiği
Kenz
Haluk Sunat ‘Kişinin Kendi ile Savaşımı’ ve ‘Yaratma
Sorunsalı’ Bağlamında ‘Marksist Estetik’ Eleştirisi
49. Sayı: Romalılar-I
Hukuk
Mimari
Nadi Günal Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Kavram ve
Kuramları Belgin Erdoğmuş Roma Hukuku
Suna Güven Roma Mimarlığını Anlamaya Çalışmak
Din
Erkan İznik Pagan Bir İmparatorluğun Hıristiyan
İmparatorluğa Dönüşümü: Geç Antikçağ’da Roma
İmparatorluğu Turhan Kaçar Eskiçağ Hıristiyanlığı’nda Yol
Ayrımı: Kadıköy Konsili ve Mirası
Tarih
Mehmet Ali Kaya Anadolu’da Roma Egemenliği (İÖ 20525) Mustafa H. Sayar Geç Antik Devir
Ekonomi
Oğuz Tekin Roma Devletinde Para ve Ekonomi
Edebiyat
Romanizasyon
Bedia Demiriş Roma Edebiyatı: Başlangıcı, Sınırları,
Özellikleri Gül Özaktürk Tarihin Akışını Değiştiren Söylevler:
Orationes Philippicae Ü. Fafo Telatar Roma Edebiyatında
Pastoral Şiir
Filiz Dönmez-Öztürk Likya Örneğinde Romalılaştırma ve
Romalılaşma Pınar Özlem-Aytaçlar Küçük Asya’nın
‘Romanizasyon’u
50. Sayı: Romalılar-II
Giriş
Edebiyat & Bilim
Kuruluş
Quintus Cicero’dan Consul Adayı Marcus Cicero’a Mektup
Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Antik Roma
Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı
Marcus Manilius
Bülent İplikçioğlu Antik Roma ve Mirası
ISSN:
EKİM 2009 l
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:11 l SAYI:50
DÜŞÜNC E DERGİSİ
1303-72 42
Pelin Aytaman İplikçioğlu Roma’nın Kuruluş Efsaneleri
Roma: Savaş Ya Da Barış
Burak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü
Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak
50
Romalılar II
Felsefe
ROMALILAR
II
Kemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve
İmparatorluk: Epiktetos ve Marcus Aurelius Metin Bal
Roma’da Yeni Platonculuğun Kurucusu Plotinus ve Öğretisi
Hukuk & Ekonomi
Tartışma
Turhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve
‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma:
Machiavelli Düşüncesinde Roma Siyasi Tarihi
Kenz
Hasan Bülent Kahraman Anayasacılıktan Demokrasiye
Havva Karagöz Stoisyen Düşüncenin Roma Hukukuna
Etkisi ve Doğal Hukuk Anlayışı Fatih Türe Roma
İmparatorluğu’nda Annona Kurumu
71
DERGİLER
51. Sayı: Osmanlılar-I
Giriş
Halil İnalcık Osmanlı Tarihinde Dönemler Tuncer Baykara
Osmanlıların Selçuklu ve İlhanlı Kültür Kökenleri Üzerine
l KASIM, ARALIK,
l YIL:12 l SAYI:51
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
l ISSN: 1303-724
OCAK 2009-10
Yöntem
Metin Kunt Osmanlı Tarihçiliğinin Çerçevesi:
“Türk-İran Modeli”
Tartışma
51
Osmanlılar I
Necmettin Alkan Osmanlı Modernleşmesi ve Klasik
Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi
Osmanlılar
I
Osmanlı Üretim Tarzı
Sencer Divitçioğlu Asya Üretim Tarzı Merceğinden Osmanlı
Üretim Tarzı
Din, Toplum Ve Kamusal Alan
Sonnur Özcan Osmanlı Atmeydanı Kamusal Bir Meydan
mıydı? Şener Aktürk Osmanlı Toplumunda Dinî Çeşitlilik:
Farklı Olan Neydi? Yahya Araz XVI. Yüzyılda Osmanlı
Toplumunda Kişiler ve Cemaatler Arası İlişkilerin “Dil,
Söylem ve Sembol”leri
Balkanlar
Aydın Babuna Osmanlı Döneminde Bosna ve Boşnaklar
Tanzimat
Yonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı
Askerî Yenilik
Burak Çınar Osmanlı İmparatorluğu’nda
Ateşli Silahların Yükselişi
İdare
Kenz
Haldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi
Hüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve
Siyaset Düşüncesi
52. Sayı: Osmanlılar-II
Giriş
Halil İnalcık Osmanlıların Trakya’ya Yerleşmesi
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2010
l ŞUBAT, MART,
l YIL:13 l SAYI:52
DÜŞÜNC E DERGİSİ
Avrupa ve Osmanlı
Özlem Kumrular Avrupa’nın İnşasında Osmanlı Etkisi
Edebiyat
Nuran Tezcan Sebeb-i Teliflere Göre Mesnevî Edebiyatının
Tarihsel Dönüşümü
52
Osmanlılar II
Toplum
Osmanlılar
II
Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar,
Talih ve ‘Kader’
Bir Annales Okulu Pratiği:
Osmanlı’da Gündelik Yaşam Ve Ekonomi
Seven Ağır Osmanlı’da İaşecilik ve Fiyat Politikaları
Onur Yıldırım Osmanlı İaşeciliği ve Esnaf
Nadir Özbek Abdülhamid Rejimi, Vergi Tahsildarlığı ve
Siyaset, 1876-1908
Turizm
Ahmet Yüksel Zamansız Bir Teşebbüs: I. Dünya Savaşı
Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Turizm
Denizcilik
Eda Özel 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve
Osmanlı Korsanları
Kimlik
Fazıl Gökçek Tanzimat Dönemi Türk Romanında
Osmanlı Kimliği
İttihat Ve Terakki
Pınar Kaya Milli Burjuvaziden Ulus Devlete:
İttihat ve Terakki Dönemi
53. Sayı: Osmanlılar-III
Askeri Zihniyetin Kökenleri
Ahîlik
Bir “Rüya” Geleneği
Mehmet Topal & Kamil Çolak Osmanlı Devleti’nde Ahîlik ve
Ahî Zâviyeleri
Halil İnalcık Osmanlı Tarihinde Devlet ve Asker
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l MAYIS,
l YIL:13 l SAYI:53
2010
HAZİRAN, TEMMUZ
2
l ISSN: 1303-724
Aslı Niyazioğlu Halveti Sünbüli Şeyhlerinin Rüyaları ve
Osmanlı Biyografi Yazıcılığı
“Devlet-iAliyye”
Yusuf Oğuzoğlu Osmanlı’da Devlet Felsefesi:
Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları
53
Osmanlılar III
Osmanlılar
III
Dritan Egro Osmanlı İmparatorluğu’ndan
Arnavutluk Devleti’ne
İktisat & Ticaret
“Merkez-Çevre” İlişkileri
Sinan Marufoğlu Osmanlı Taşra Eyaletlerinde Para ve
Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda
Trabzon Merkezli Karadeniz Ticaretinde Balkanlar ile İlişkiler
Eğitim
Tartışma
Yasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen
Temel Etkenler
Benjamin C. Fortna Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonunda
Eğitim ve Biyografi Mustafa Gündüz Son Dönem Osmanlı
Eğitiminde Disiplin ve Cezalandırma
72
Balkanlar
M. Akif Kireçci Gerçekle Hayâl Arasında:
Batı Medeniyeti Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu
DERGİLER
54. Sayı: Osmanlılar-IV
Giriş
Halil İnalcık Osmanlı Padişahı
ISSN:
EKİM 2010 l
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:13 l SAYI:54
DÜŞÜNC E DERGİSİ
1303-72 42
Sanat
Lale Uluç On Altıncı Yüzyılda Osmanlı-Safevî Kültürel
İlişkileri Çerçevesinde Nakkaşhânenin Önemi
Din
Bedri Gencer Osmanlı İslâm Yorumu
54
Osmanlılar IV
Tartışma: “Popüler Osmanlı”
Osmanlılar
IV
Ahmet Özcan Popüler Tarihçilik ve Osmanlı Tarihine İlgisi
Üzerine Bazı Tespitler
Osmanlı ve Vatandaşlık
Nalan Soyarık Şentürk Vatandaşlığın İmparatorluk Kökleri:
Osmanlı’ya Bakmak
İsmet Parlak Osmanlı’nın Tebaasından Cumhuriyet’in
Yurttaşına Giden Yol
Eğitim
Şerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız
Okullaşma: 19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı
Okullar Üzerine Bir Değerlendirme
Amerika’nın Osmanlı Seyâhati
Cansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu,
Orta Doğu ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan
Amerikan Seyâhatnameleri
Jön Türkler
İlyas Söğütlü Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve
Modernleşme
KENZ
Cem Orhan Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak:
Tim Jacoby’nın Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması
Üzerine Bir İnceleme
55. Sayı: Karl Marx
Marx/Ontoloji/Varoluş
2
l ISSN: 1303-724
OCAK 2010-11
l KASIM, ARALIK,
l YIL:14 l SAYI:55
DÜŞÜNC E DERGİSİ
Nur Betül Çelik Marx’ın Ontolojisi ve
Siyasal Öznelik Sorunu
Önder Kulak Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve
Şeyleşme Kavramları
Zeliha Burcu Yılmaz Marx ve “İnsanî Varoluş”
Marx’ın Musahabeleri: Platon-Rousseau-Hegel
55
Karl Marx
Karl Marx
Metin Becermen Dünyayı Değiştirmeye Dair:
Marx’ın On Birinci Tezi Üzerine Bir Deneme
Doğan Barış Kılınç Marx’ın Hegel’le Diyaloğu
Gökhan Demir & Dünya Ahtem Öztogay Hegel ve
Marx’ta Sivil Toplum
Yıldız Silier Marx ve Rousseau: Eşitsizlik ve Özgürlük
Marx ve Oryantalizm
Lütfi Sunar Marx’ın Doğu’ya Bakışı:
Batı’nın Tanımlanmasının Bir Aracı Olarak Doğu
Aytek Soner Alpan & Efe Peker Marksizm, Şarkiyatçılık ve
“Komünizm Fikri”nin Evrenselliği
Marx ve Din
Vefa Saygın Öğütle Ateizm, Mesihçilik ve Marksçı Realizm:
Kendinde-Gerici ya da Kendinde-Devrimci Herhangi Bir
Dinsel İnanç Var mıdır?
Şener Aktürk Marx’ın “Yahudi Sorunu”: Laik Devlet-Dindar
Sivil Toplum Eleştirisi
Marksist İktisat
Ata Devrim Marx’ın Değer ve Fiyat Teorisi
56. Sayı: Psikanaliz Dersleri
Hasbihâl: Biz Ruhî Bey’ler Nasılız?
Nur Vergin Kişisel Tarih ve Kimlik İnşası: Nasıl Türk Olunur?
Psikanaliz Dersleri
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2011
l ŞUBAT, MART,
l YIL:14 l SAYI:56
DÜŞÜNC E DERGİSİ
56
leri
Psikanaliz Ders
Psikanaliz
Dersleri
Hakan Kızıltan Narsisizm ya da Ruhsallığın Ontolojisi
Raşit Tükel Anksiyete, Savunmalar ve Nesne İlişkileri:
Freud ve Melanie Klein’ın Çalışmalarına Bir Bakış
Erich Fromm Nevrozun Bireysel ve Toplumsal Kökeni
Nilüfer Erdem İlk Sahne: Gerçek mi, Düşlem mi?
Özge Soysal Bilmemek ve Dile Getirmek Arasında:
Psikanalizin Bilinçdışı Öznesi
Saffet Murat Tura totem ve yabancı
Ecem Zaimoğlu Rüya: Göğe Yükselen Merdiven
Psikanaliz ve Sanat
Halûk Sunat ‘Yaratıcı Sanatsal Edim’ ve ‘Yüceltme’nin
Psikanalitik Bağlamda Sorgulanışı
Melis Tanık Frida Kahlo: Aynadan Tuale Aktarılan Sessiz Çığlık
D.W. Winnicott
Julia Kristeva
Nilgün Tutal Bu Epigraflı Bir Yazı Olacak
Zafer Çeler Julia Kristeva ve İçimizdeki Yabancı
Divanda, Kürsüde ve Masada Psikanaliz
Talat Parman Psikanaliz Nerdedir? Psikanalizin Bir Güçlüğü
Olarak “Uygulamalı Psikanaliz”
Tevfika İkiz Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz?
Coşkun Taştan Türkiye’ye Erken Giren Psikanaliz Neden
Geç Kurumlaştı?
Psikanaliz ve Sinema
Zeynep Özen Barkot İzleyici-Özne Sorunu Bağlamında
Lacan Sonrası Psikanalitik Film Kuramı
Psikanaliz ve Tiyatro
Petru Golban Modern Tiyatroda Antik Miti Diriltme Aracı
Olarak Psikanaliz
Bella Habip Özgürlük Arayışına Adanmış Psikanalitik Bir
Yaşam Donald Woods Winnicott (1896-1971): Düşüncesi
ve Pratiği
73
DERGİLER
57. Sayı: Türk Liberalizminin Eleştirisi
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:14 l SAYI:57
, TEMMUZ 2011
2
l ISSN: 1303-724
“Türkiye’nin Ruhunu Aramak”
Türk Liberalizminin Eleştirisi
Taşkın Takış Yerlilikten Yurtsuzluğa: Zürcher,
Bizim Kitap Kurdunu Okudu mu?
–Kurtuluş Kayalı Üzerine Bir Portre Denemesi–
Simten Coşar Kamusuzluğu Tahayyül Edebilmek:
Türkiye’de Liberal Düşünce
Hilmi Ozan Özavcı Düşünce Tarihi Merceğinden:
Türkiye’de Liberalizm
Özlem Denli Liberal Düşünce Topluluğu veya Bir Paradoks
Olarak Siyaset Arayışı
Boğaç Erozan Ahmet Ağaoğlu ve “Nizamlı Hürriyet”:
Bir Cumhuriyetçi Yorum Denemesi
Ahmet Ağaoğlu Nizamlı Hürriyet
Cemil Oktay Liberal Siyasî Düzenler Hakkında Notlar
Oğuz Adanır Zihniyet, Ulusal Burjuvazi, Aydınlanma
Sivil ‘Değer’in Peşinde
57
inin Eleştirisi
Türk Liberalizm
Özgür Taburoğlu Türkiye’de Toplumsal ve Siyasal
Boşlukların Kurucu İşlevleri: Tanpınar, Küçükömer ve
Mardin’in Düşünceleri
Türk
Liberalizminin
Eleştirisi
Êdî Bes e & Bes Nîne
Uğur Kömeçoğlu Kürt Sorunu ve Çatışma Sonrası Toplum:
Ulusal Güçlerle Yerel Güçler Arasındaki Gerilim, Diyalogcu
Kamusal Alan ve Demokratikleşme
0
58. Sayı: Türk Muhafazâkarlığının Eleştirisi
42
ISSN: 1303-72
EKİM 2011 l
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:14 l SAYI:58
DÜŞÜNC E DERGİSİ
Giriş
Muhafazakârlık ve Kemalizm
Süleyman Seyfi Öğün Lümpen Muhafazakârlık Üzerine
Hasan Ufuk Aktaşlı Türk Muhafazakârlığı ve Kemalizm:
Diyalektik Bir İlişki
İlyas Söğütlü Tarihsel ve Toplumsal Bağlamı İçinde
Kemalizm, Aydınlanma, Muhafazakârlık İlişkisi Üzerine
Bir Derkenar
Türk Muhafazakârlığının Eleştirisi
Nazım İrem Türk Muhafazakâr Modernleşmesinin Sınırları:
Kültürcü Özgünlük ve Eksik Liberalizm
Rasim Özgür Dönmez Adalet ve Kalkınma Partisi:
İslâmcılıktan Post Kemalist Bir Anlatıya Doğru
Fırat Mollaer Klasik Muhafazakârlıktan TeknoMuhafazakârlığa:Tanım Sorunları, Temeller ve Değişmeler
Haluk Efekan Muhafazakârlığın Hermenötiği
58
irisi
ârlığının Eleşt
Türk Muhafazak
Türk
lığının
Muhafazakâr
Eleştirisi
Muhafazakâr Söylem
Aytül Tamer Muhayyel Komünizm: Türk Sağının AntiKomünizm Propagandası
İpek Göçmen Muhafazakârlık, Neoliberalizm ve
Sosyal Politika: Türkiye’de Din Temelli Sosyal Yardım
Organizasyonları
Muhafazakâr ‘Tepki’ler
Aytaç Yıldız Kuruluş Sürecinde Cumhuriyet
Muhafazakârlığı: Peyami Safa’nın Kemalizm Yorumu
Necmettin Doğan Türk Muhafazakârlığının Devlet Algısı:
Nurettin Topçu Örneği
Özgür Akyol Sabahattin Zaim’de Muhafazakârlık Düşüncesi
Türk Muhafazakârlığının Tarih Yorumu
Ahmet Özcan Muhafazakâr Tarihçiliğin Popüler Yüzü:
“İnanmıyorum Bana Öğretilen Tarihe!”
59. Sayı: Türk Sosyalizminin Eleştirisi
2
l ISSN: 1303-724
OCAK 2011-12
l KASIM, ARALIK,
l YIL:15 l SAYI:59
DÜŞÜNC E DERGİSİ
“Kayıp Zamanın İzinde”
Eleştiri
Oya Baydar Türkiye Solu Üzerine (Öz)Eleştirel Notlar
Armağan Öztürk Birikim Dergisinde
Liberal Sol İdeoloji Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme
“Sağım solum Sobe!”:
Türk Sosyalizminin Eleştirisi
Hasan Bülent Kahraman Türk Solunun Çıkmaz Sokağı:
Kemalizm (Ordu) İlişkisi
Mahmut Mutman Uzaklaşan ve Yaklaşan
Sol Üzerine Düşünceler
Hande Sonsöz Sosyalizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki
İzleri ya da Sosyalistçe Yaşamın Diğer Adı Zor Zanaat
Erkan Doğan Türk Solunun Kısa Tarihi:
Sosyalizmi Milliyetçilikle Eklemlemek
Fikret Başkaya Türkiye Soluna Soldan Bakmak
Kadir Cangızbay Sosyalizm ve Türk Solu
59
Türk Sosyalizmin
in Eleştirisi
inin
Türk Sosyalizm
Eleştirisi
74
Yeni Sol Üzerine Değiniler
Can Ulusoy Etik ve Adalet Merkezli Yeni Bir Siyaset Arayışı:
Türkiye’de Özgürlükçü Sol
Dinçer Demirkent Siyasetin Tükenişi,
Siyasetin İmkânları: ÖDP
Esin Hamdi Dinçer Bülent Ecevit’in
Siyasal Anlayışı Üzerine (1957-1980 Dönemi)
DERGİLER
60. Sayı: Işık Doğudan Yükselir I
Giriş
“Padme”
Mehmet Aydın Varoluşçuluk ya da Gnostizm:
Bir Tartışmaya Davet
Burak Çınar Doğu’nun Sürpriz Zaferleri
“Om”
Daisetsu Teitar Suzuki Zen Nedir?
Sadık Armutlu Fars Şiirinde Bir Tanrı Üç Peygamber
Bayram Ali Çetinkaya İslâm Tıp Felsefesi/Teorisi
-Doğu’nun Özgün Sanatı İslâm Tıbbı-
Vedat Şafak Yamı Çin’de Zen-Budizm
“Hum”
Korhan Kaya
Meşdi İsmayılov Rus Entelijansiyasının Doğu Algısı:
Başlangıcından Avrasyacılığa Kadar
Masallarda Budist “Merhamet” Motifi
“Mani”
Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında “Şark”
Kubilay Atik Japonya, Kapalı Ülke, İdeoloji ve Din
Ali Volkan Erdemir Japon Toplumu ve Doğa
61. Sayı: Işık Doğudan Yükselir II
DÜŞÜNCE DERGİSİ
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:15 l SAYI:61
, TEMMUZ 2012
2
l ISSN: 1303-724
İslâm Düşüncesi: Kayıp Bilinç
Doğu’dan Yükselen Işık
Ekrem Demirli XIII. Asır’da Anadolu’da Düşünce Hayatına
Dair Bazı Mülahazalar: İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevi
veya Metafizik’in Yeniden İnşası
Wolfgang Bauer Çin Felsefesi’nin Genel Özellikleri
Rifat Okudan Şeyhu’l-İşrâk Sühreverdî Maktûl ve
İşrâkî Hikmeti
61
Işık Doğudan
Hanife Dönmez Doğu Düşüncesinde İnsan-ı Kâmil
Yükselir - II
Işık
Doğudan Yükselir
II
Henri Corbin Endülüs’de
Binbir Gece Masalları
Süleyman Tülücü Doğunun İncisi: Binbir Gece Masalları
Tarih
Turhan Kaçar “Dünyaya İki Işık”:
Geç Antikçağ’da İran ve Roma
Kubilay Atik Kore Aydınlanması Joseon Dönemi
Baha Zafer Mezopotamya’da Doğa Felsefesi:
Matematik ve Astronomi
Ali Küçükler Hint-Avrupa Diline Bir Katkı:
Pini Dilbilimi
Din: Gayri İhtiyarî Bir Felsefe, Felsefe:
İhtiyarî Bir Din
Sadık Erol Er Bir Felsefe Geleneği İnşa Etmek
Osmanlı Felsefe Çalışmalarına Genel Bir Bakış
Zeyl
Taşkın Takış Tarihyazımının Rönesansı: Halil İnalcık
Muzaffer Duran Akamenidler’de Hoşgörü Politikası
62. Sayı: Önce "Müzik" Vardı
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:15 l SAYI:62
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
ISSN: 1303-724
EKİM 2012 l
62
Önce "Müzik"
Önce "Müzik"
Vardı
Önce “Müzik” Vardı
Müzik Sosyolojisi
Mesut Kınacı Eski Yunan Dünyasında Müzik ve Müzisyenler
Ömer Naci Soykan Müzik Nedir? Felsefi Bir Araştırma
Abdullah Onur Aktaş Hayatı Müzikle Anlamak ve
Schopenhauer Felsefesinde
Ali Esgin Bir Müzik Sosyolojisi Var mıdır?
Olgun Bilir Bir Güç Alanları Sistemi Olarak Müzik Toplum
İlişkisi
Vardı
Müzik
Türk Müziği, Yenilikler:
“Gösterüp Ağyâre Lûtfun Bizlere Bigânesin”
Özge Öztekin Seslerin Sözcüklerindeki Müzikten Sözcüklerin
Seslerindeki Müziğe
Poyraz Kolluoğlu Türk Müzik İnkılâbında 'Garbiyatçı'
Endişeler ve 'Fanteziler'
Osmanlı Müziği, Dönüşümler:
“Böyle Değildim Eyvah Ne Oldum”
Selçuk Duran Türkiye'de Âşıklık Geleneğinin Popüler
Müziklere Etkisi
Vefa Saygın Öğütle & Hüseyin Etil Bir Geçiş Döneminde
Müziğin Kalp Çarpıntıları: Sosyal Dönüşümler ve Varoluşsal
Tipler
Okan Murat Öztürk 15. Yüzyıl Osmanlı Müziğinde Şube
Kavramı ve Hermetik Gelenek [Hızır Bin Abdullah'ı Anlamak]
Süleyman Seyfi Öğün Itri'nin Neva Kâr'ından Mülhem
İzlenimci Bir Yazı
Bûselik
Duygun Erim Yaratıcı Bir Kuvvet Olarak Ritmin ZamanMekânı Üzerine Düşünceler
Orhan Kandemir Yitik Zamanın İzinde: Caz
Aslı Çavuşoğlu Platon'un Bekçileri: Bir Eğitim Aracı Olarak Müzik
75
DERGİLER
63. Sayı: Toplumsal Cinsiyet
1303-7242
2012-13 I ISSN:
ARALIK, OCAK
63 I KASIM,
I YIL: 16 I SAYI:
DÜŞÜNCE DERGS
Giriş
Beden Politikaları
Metin Demir Çevre Olarak Konumlandırılmış Kadını ve
Murat Arpacı Modernitenin Eşiğinde Toplumsal Cinsiyet
Rejimi: Pastoral İktidar, Beden Politikaları ve Evlilik
Doğayı Birlikte Düşünmek: Ekofeminizm
Vefa Saygın Öğütle Bir Sosyal Mekanizma Olarak
Toplumsal Cinsiyet: H. Hartmann’a Eleştirel-Realist Bir
Yorum
63
‹NS‹YET
TOPLUMSAL C
‹NS‹YET
TOPLUMSAL C
Hanımlara Mahsus Tarihçe
Funda Gençoğlu Onbaşı Kadınlar Halk Fırkası: Doğudan
Yükselen Işık
Elif Gazioğlu Sıhhat Ve İçtimai Muavenet Vekilliği’nden
“Kadından Sorumlu Devlet Bakanı”na: Hükümet
Programlarında Kadın Temsilleri ve Kadınlara Yönelik Söylem
Ayşegül Utku Günaydın Kadın Direncinin Bir Göstergesi ve
Kadınca Bir Savunma Refleksi: Serbest Zaman Ve Sanat
Vehbi Bayhan Beden Sosyolojisi ve Toplumsal Cinsiyet
Zafer Çeler Annenin Serüveni: Kadının Anne Olarak
Toplumsal Kurgulanışı Toplumsal Cinsiyet ve Erkeklik
Cenk Özbay Türkiye’de Hegemonik Erkekliği Aramak
Sevim Odabaşİnternette Erkeklik, Cinsel Sağlık Politikası
ve Ticareti
Ortadoğu
Adem Palabıyık Toplumsal Cinsiyet’e Sosyolojik Bir
Yaklaşım: Ortadoğu’nun Halleri
Tartışma
Deniz Soysal Wollstonecraft ve Kadın Güzelliği Üzerine
64. Sayı: Toplumsal Cinsiyet II
42
l ISSN: 1303-72
NİSAN 2013
l ŞUBAT, MART,
l YIL:16 l SAYI:64
DÜŞÜNC E DERGİSİ
Toplumsal Cinsiyet
Tarih
Özgür Taburoğlu Queer Kuramı: Yapılaşmamış Kimlikler,
Keyfî Cinsiyetler
Yahya Araz Erken Modern Osmanlı Toplumunda Evden
Ayrı Düşmek: Gidenler ve Arkada Kalanlar Üzerine Bir
Değerlendirme
Simten Coşar & İnci Özkan-Kerestecioğlu Feminizmin
Neoliberalizmle İmtihanı
Elifhan Köse Cinsiyet/Toplumsal Cinsiyet İkiciliği Üzerine
Eleştirel Yaklaşımlar ya da Doğa “Doğal mıdır?”
64
yet
Toplumsal Cinsi
II
H. Yaprak Civelek Kırmızı Kuşağın Kuramsallığı: Ataerkil
Söylem ve Anadolu Kırsalı’nda Kadın
yet-II
Toplumsal Cinsi
Murat Borovalı & Ömer Turan Haklar ve Özgürlükler
Perspektifinden Başörtüsü: Bir Demokrasi Sorunu
Özgür Çalışkan Ötekileştirilen Kimliklerin Melezleşmesi:
Hebûn LGBT Grubunun Fanzinleri Üzerine Bir Çözümleme
Elif E. Akşit-Vural Annelik, Feminizm, Tarih
Sinema
Hülya Hamarat & Dilek Takımcı Türk Sinemasında Çalışan
Kadın Temsili
Ahmet Oktan & Yavuz Küçükalkan Kadının Şeytanî
Kimyası: “Üçüncü Sayfa” ve “Kıskanmak” Filmlerinde Kadın
Tipolojileri
65. Sayı: Marjinal Sohbetler I
Giriş
l MAYIS, HAZİRAN
l YIL:16 l SAYI:65
DÜŞÜNCE DERGİSİ
, TEMMUZ 2013
2
l ISSN: 1303-724
Uğur Kömeçoğlu Kurumsal Yapıların Dışındaki Dinsellik,
Sembolik Değer Sistemleri: Yeni Çağ Akımı’nın Kökenleri, Popüler
Dinsellik Çalışmalarına Bir Giriş Denemesi
Eleştiri
65
"Entelektüe rı"
Aykırılıkla
tler-I
Marjinal Sohbe
etler-I
Marjinal Sohb
ller ve
Fotoğraf Arkası
Necati Polat Oğuz Atay Nerede?
İlknur Gürses & Dilek Takımcı Transgresyon ve Fotoğrafta
Aşırılığın Estetiği: Witkin ve Serrano
Aykırılıklar
Portre
Mehmet Şiray Filozofun İmzası: İz, Takipçi ve Köken Üzerine
Rafet Uçkan Kurtuluş Kayalı’da “Bir Direnç Kalesi Olarak” Yerlilik
ve Yerliliğin Dönüşümü
Özgür Taburoğlu Žižek’deki “Boşluk” Lacan’daki “Keyif”
Koray Tütüncü Richard Rorty’nin Liberalizmi Üzerine
Kenz
Armağan Öztürk Rawls’un Adalet Teorisinin İdeolojik Sınırları
Üzerine Bir Eleştiri
Özgün Burak Kaymakçı İkinci Dobretsberger Dosyası:
Marjinalizmin Marjinal Yorumu ya da Carl Menger’in Felsefi
Temellerine Farklı Bir Bakış
Süreyya Su Gilles Deleuze’ün Düşüncesinde Göçebelik ve
Virtüellik
76
Derda Küçükalp Nihilizm Çağında Bir Ahlâk ve Politika Filozofu
Olarak Nietzsche’nin Önemi
DERGİLER
66. Sayı: Marjinal Sohbetler II
Giriş
l AĞUSTO S, EYLÜL,
l YIL:16 l SAYI:66
DÜŞÜNC E DERGİSİ
2
ISSN: 1303-724
EKİM 2013 l
Cemal Bâli Akal Danton’dan Buharin’e, Robespierre’den
Stalin’e Hukuk Tiyatrosu
Söyleşi
Ali Akay Postyapısalcı Düşünce: Birleşmeyen Sentez
Ortaklığı
66
tler-I
Marjinal Sohbe
etler-II
Marjinal Sohb
ve
"Entelektüeller
Aykırılıkları"
Koray Tütüncü Zalimliği Hoşgörmemek: Judith Shklar’ın
Siyasi Liberalizmini Yeniden Düşünmek
Recep Alpyağıl Derrida’nın “İz”iyle Tanrı’ya “Yol” Bulunabilir
mi?
Elif Madakbaş Gülener Eleştirel Teoride Umut Aramak ve
Akademisyen Olarak Yürekten Yazmak: Rosi Braidotti
Merve Güven Boris Vian: Yürek Söken ve Jöleli Şarkilar
I
Marjinal Sohbetler
Hal-İ Pür Melal
Ertuğrul Rufayi Turan Düşünmüyoruz
Mehmet Mukadder Yakupoğlu Hiçbir Zaman Olmadığı Kadar
Ağırlaşan Varlığımız
Güçlü Ateşoğlu Felsefede Hakikate Yönelik Saf İlgiyi
Uyandırmak Üzerine
Kerem Cankoçak Sokal Vakası Bağlamında Kuhn ve
Feyerabend Eleştirisinin Güncelliği
Oğuz Adanır Modernleşme Sürecinden Simülasyon Evrenine
Karl Marx ve Jean Baudrillard
Kenz
Aytaç Yıldız Kemalizm: Türkiye’de Resmî İdeolojinin
Kavramsal Tarihi (1919-1939)
Ahmet Asker Nazi Irk Tasnifinde Türkler ve Ortadoğu Halkları
Emre Şan Merleau-Ponty, Patočka ve Fenomenolojik Bir
Felsefe Üzerine
GELECEK SAYILAR
67. Sayı: Şehir -I
68. Sayı: Şehir- II
69. Sayı: Şehir- III
70. Sayı: Kitle ve İktidar
77
KİTAP FİYAT LİSTESİ
FELSEFE
Felsefe’ye Giriş Takiyettin Mengüşoğlu .............................................16.00 TL
Böyle Dedi Zerdüşt Friedrich Nietzsche ............................................18.00 TL
Başkası Olarak Kendisi Paul Ricoeur................................................ 28,00 TL
Bahtin ve Çevresi Craig Brandist ..................................................17,00 TL
Monadoloji & Metafizik Üzerine Konuşma Leibniz..........................9,00 TL
Antik Yunan'da Felsefe ve Çağımıza Etkileri Editör: Yavuz Kılıç ...24,00 TL
Avrupa Düşüncesinin Serüveni Jacqueline Russ ..........................26,00 TL
Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar Jean Hyppolite .......................... 15,00 TL
Heidegger Editör: Özgür Aktok & Metin Bal....................................... 25,00 TL
Estetik'in Kısa Tarihi Hakkı Hünler .............................................. 20,00 TL
Gilles Deleuze Claire Colebrook ....................................................... 13,50 TL
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk Søren Kierkegaard............................ 11,00 TL
Yeni Bilim Giambattista Vico............................................................. 30,00 TL
Wittgenstein ve Dilin Sınırları Pierre Hadot .......................................9,00 TL
Ludwig Wittgenstein Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe Ali Utku 16,00 TL
Kant’ın Felsefesi Heinz Heimsoeth ................................................... 11,00 TL
Felsefenin Temel Disiplinleri Heinz Heimsoeth ................................. 8,50 TL
Tarih Tasarımı R. G. Collingwood ..................................................... 17,50 TL
Tarih Felsefesi Haz. Doğan Özlem - G. Ateşoğlu ..............................13,00 TL
Alman İdealizmi - Fichte Haz. E. Kılıçarslan - G. Ateşoğlu ................27,00 TL
Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı Henri Bergson .....................................16,00 TL
Aydınların İhaneti Julien Benda ........................................................11,00 TL
Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi Doğan Özlem ............................15,00 TL
Felsefe ve Doğa Bilimleri Doğan Özlem .......................................... 14,00 TL
Fransız Aydınlanma Felsefesi Oskar Ewald .....................................13,50 TL
Dört Adalı Solmaz Zelyüt ...................................................................9.00 TL
Tarih Felsefesinin Problemleri Georg Simmel ...................................9,00 TL
SOSYOLOJİ
Din Sosyolojsi Hans Freyer.................................................................9.00 TL
Foucault’yu Unutmak Jean Baudrillard ...............................................8.00 TL
Çağdaş Sosyoloji Kuramları Ruth A. Wallace/Alison Wolf ........... 34,00 TL
Sosyoloji Kuramları Tarihi Hans Freyer ....................................... 22,00 TL
Osmanlı ve Ötekiler Oğuz Adanır ................................................ 22.00 TL
Osmanlı ve Avrupalılar Oğuz Adanır ........................................... 17.00 TL
Kent Efsaneleri Özgür Taburoğlu ....................................................15,00 TL
Bilim Sosyolojisi Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle ......34,00 TL
Georg Simmel Editör: Jale Özata Dirlikyapan .................................25,00 TL
Burjuva Werner Sombart .................................................................. 24,50 TL
Oryantalizm: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız ........................ 28,50 TL
Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış Umut Özkırımlı................ 16,50 TL
Tarihsel Sosyoloji Elisabeth Özdalga ...............................................16,50 TL
Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış Oğuz Adanır ........................................ 35,50 TL
Modernleşme: Başkaldırı ve Değişim S. N. Eisenstadt .................... 14,50 TL
Orta Doğuda Kültürel Geçişler Editör: Şerif Mardin .......................... 23,00 TL
Şerif Mardin Okumaları Editör: Taşkın Takış .................................... 23,00 TL
Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü Vilfredo Pareto ................................ 8,00 TL
Franfurt Okulu Editör H. Emre Bağce................................................ 28,50 TL
Simülakrlar ve Simülasyon Jean Baudrillard ................................... 15,50 TL
Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği Jean Baudrillard .. 15,50 TL
Sessiz Yığınların Gölgesinde Jean Baudrillard ................................... 8,00 TL
Weber’in Metodolojisi Fritz Ringer ................................................... 14,00 TL
BİLİM
Teknolojinin Evrimi George Basalla ..................................................17.00 TL
78
TARİH
Osmanlı Eğitim Mirası Mustafa Gündüz............................................24.00 TL
Ahmed Cevdet Paşa Mustafa Gündüz ......................................... 16.00 TL
Halil İnalcık Armağanı-II Tarih Araştırmaları ..................................30,00 TL
Annales Okulu Peter Burke ..............................................................13,00 TL
Feodal Toplum ….Marc Bloch ......................................................... 32,00 TL
Doğu Batı Makaleler - I Halil İnalcık ................................................ 24,00 TL
Doğu Batı Makaleler - II Halil İnalcık ............................................... 24,00 TL
Halil İnalcık Armağanı-I Tarih Araştırmaları ...................................30,00 TL
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler Ümit Hassan ..................... 22,00 TL
Osmanlı Kırsal Hayatı Suraiya Faroqhi ............................................ 13,50 TL
ABD Tarihi Allan Nevins-Henry Steele Commager .............................24,00 TL
Orada Saat Kaç? Serge Gruzinski .................................................... 15,00 TL
SİYASET BİLİMİ
Devrim’in Yorumu François Furet .....................................................17.00 TL
Res Publica Editör: Armağan Öztürk .................................................18.00 TL
İslâm’da Modernleşme Bedri Gencer ......................................... 55.00 TL
Avrasyacılık Meşdi İsmayılov ..................................................... 18,00 TL
Günümüzde Yeni Siyasal Yaklaşımlar Editör: Hilâl Onur İnce.......22,00 TL
İbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan ........................ 25,00 TL
Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper ......................................... 16,50 TL
Türkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper ..................28,00 TL
ANTROPOLOJİ
Sosyoloji ve Antropoloji Marcel Mauss ............................................34,00 TL
İlkel İnsanda Ruh Anlayışı Lucien Lévy-Bruhl ................................... 21,50 TL
İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler Lucien Lévy-Bruhl ... 17,50 TL
Çin Halkının Zihniyeti Kou Hung-Ming ........................................ 11,00 TL
Japonya’da Budizm Vedat Şafak Yamı ........................................ 17,00 TL
EDEBİYAT
Satranç Stefan Zweig ................................................................... 6.00 TL
Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler Gürsel Aytaç ............ 22.00 TL
Yeniçağ Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 22,00 TL
Çağdaş Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 24,00 TL
Faust J. Wolfgang von Goethe ..................................................... 22,00 TL
Üç Büyük Usta Stefan Zweig ....................................................... 15,00 TL
Kendileri İle Savaşanlar Stefan Zweig......................................... 15,00 TL
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Stefan Zweig ............................ 18,00 TL
Bay How Ne Yapmalı Özcan Doğan ............................................... 9,00 TL
“Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın.......16,50 TL
Şair ve Patron Halil İnalcık ................................................................. 8,00 TL
Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ................................................. 14,00 TL
Alman Romantizmi Ricarda Huch ..................................................... 33,00 TL
Goethe Der Ki… J. Wolfgang Von Goethe ........................................18,00 TL
Schiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç ......................................................14,00 TL
SANAT
Sanat France Farago ....................................................................... 15.00 TL
DERGİ FİYAT LİSTESİ
1. Devlet ...........................................................................................14.50 TL
34. Akdeniz .......................................................................................14.50 TL
2. Doğu Ne? Batı Ne? .......................................................................14.50 TL
35. Entelektüeller - I ..........................................................................14.50 TL
3. “Gericilik” Nedir? ..........................................................................14.50 TL
36. Entelektüeller - II .........................................................................14.50 TL
4. Etik ...............................................................................................14.50 TL
37. Entelektüeller - III ........................................................................14.50 TL
5. Kamusal Alan................................................................................14.50 TL
38. Milliyetçilik - I..............................................................................14.50 TL
6. Kaygı ............................................................................................14.50 TL
39. Milliyetçilik - II.............................................................................14.50 TL
7. Akademi ve İktidar ........................................................................14.50 TL
40. Antik Dünya Bilgeliği ...................................................................14.50 TL
8. Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi ...................................................14.50 TL
41. “Medeniyetler Çatışması” ............................................................14.50 TL
9. Söylem Üstüne Söylem .................................................................14.50 TL
10. Binyılın Muhasebesi ....................................................................14.50 TL
11. Âraftakiler ...................................................................................14.50 TL
12. Akademidekiler............................................................................14.50 TL
13. Hukuk ve Adalet Üstüne ..............................................................14.50 TL
14. Avrupa ........................................................................................14.50 TL
15. Popüler Kültür .............................................................................14.50 TL
16. Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları .............................................14.50 TL
17. Ekonomi .....................................................................................14.50 TL
18. Küreselleşme ..............................................................................14.50 TL
19. Yeni Düşünce Hareketleri .............................................................14.50 TL
20. Oryantalizm I ve II .......................................................................14.50 TL
21. Yeni Devlet Yeni Siyaset...............................................................14.50 TL
22. Edebiyat Üstüne ..........................................................................14.50 TL
23. Kimlikler......................................................................................14.50 TL
24. Savaş ve Barış ............................................................................14.50 TL
25. Gelenek ......................................................................................14.50 TL
26. Aşk ve Doğu ...............................................................................14.50 TL
27. Aşk ve Batı .................................................................................14.50 TL
28. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler -I .....................................................14.50 TL
29. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler - II ...................................................14.50 TL
42. Bir Zamanlar Amerika – II ............................................................14.50 TL
43. Şiddet .........................................................................................14.50 TL
44. Etnisite........................................................................................14.50 TL
45. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -I ...........................................................14.50 TL
46. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -II...........................................................14.50 TL
47. Cumhuriyetçilik ...........................................................................14.50 TL
48. Kişinin Kendisiyle Savaşı .............................................................14.50 TL
49. Romalılar - I ................................................................................14.50 TL
50. Romalılar - II ...............................................................................14.50 TL
51. Osmanlılar - I ..............................................................................14.50 TL
52. Osmanlılar - IIV ...........................................................................14.50 TL
53. Osmanlılar - III ............................................................................14.50 TL
54. Osmanlılar IV ..............................................................................14.50 TL
55. Karl Marx ....................................................................................14.50 TL
56. Psikanaliz Dersleri .......................................................................14.50 TL
57. Türk Liberalizminin Eleştirisi ........................................................14.50 TL
58. Türk Muhafazâkarlığının Eleştirisi .................................................14.50 TL
59. Türk Sosyalizminin Eleştirisi .................................................. 14,50 TL
60. Işık Doğudan Yükselir I ............................................................ 14,50 TL
61. Işık Doğudan Yükselir II ........................................................... 14,50 TL
62. Önce Müzik Vardı .................................................................. 14.50 TL
30. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – III ..................................................14.50 TL
63. Sayı: Toplumsal Cinsiyet ............................................................ 14.50 TL
31. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – IV .................................................14.50 TL
64. Sayı: Toplumsal Cinsiyet II.......................................................... 14.50 TL
32. Bir Zamanlar Amerika –I ..............................................................14.50 TL
65. Sayı: Marjinal Sohbetler I............................................................ 14.50 TL
33. Ortaçağ Aydınlığı.........................................................................14.50 TL
66. Sayı: Marjinal Sohbetler II........................................................... 14.50 TL
79
SIK SORULANLAR
Derginize nasıl yazı gönderebilirim?
Almak istediğim bazı sayılar var. Taksit geçerli mi?
Makalelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.
Yayın kurulunun değerlendirmesinin ardından yazınızın yayımlanıp
yayımlanamayacağına dair bilgi sizlere iletilecektir. Yazılarınız, gelecek sayılarda yayınlayacağımız dosyaların içeriğiyle örtüşmelidir.
6 sayı için iki taksit, 12 sayıya kadar 3 taksit, 12 sayıdan sonra 5
taksit uygulanmaktadır. Bu işlem için dergi istek formunu doldurmanız yeterlidir.
Tüm sayıları nasıl edinebilirim?
Tüm sayılar 14,50 TL’dir. Bugüne kadar yayımlanmış tüm sayıları
950 TL. (80 x 12 ay taksit) ödeme şekliyle ya da peşin 700 TL.
ödeyerek edinebilirsiniz. Tüm sayıları alan okurlarımız ücretsiz 1 yıl
abonelik fırsatından yararlanabileceklerdir.
Dergileriniz adresinize kargo ile teslim edilmektedir (Kargo masrafları kurumumuza aittir).
Ödemelerinizi Posta çeki (Doğu Batı Yayınları: 1910710) ya da İş
Bankası (Doğu Batı Yayınları: 4218 428 61 55) hesap numaralarına
yapabilirsiniz.
Tüm sayılar için “tüm sayı isteğinde” bulunmanız yeterlidir. İstekte
bulunduktan sonra her türlü bilgi için telefonla size ulaşılacaktır.
Abonelik koşullarını nasıl öğrenebilirim?
DOĞU BATI
Doğu Batı dergisinin 1 yıllık abonelik bedeli (5 Sayı için) 72.50
tl’dir. Abonelik için abonelik formunu doldurmanız yeterlidir.
Aboneliğin teyidi için telefonla sizlere bilgi verilecektir.
Doğu Batı Yayınları adına sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
Editör: Cansu Özge Özmen
Halkla İlişkiler ve Abonelik Müdürü: Erhan Alpsuyu
Halkla İlişkiler: Harun Ak
Dış İlişkiler: Savaş Köse
Yayın Kurulu
Halil İnalcık,
E. Fuat Keyman,
Mehmet Ali Kılıçbay,
Etyen Mahçupyan,
Şerif Mardin,
Süleyman Seyfi Öğün,
Doğan Özlem,
Ali Yaşar Sarıbay,
Kurtuluş Kayalı
Gelecek sayıların konularından nasıl haberdar
olabilirim?
Sitemizdeki “Gelecek Sayı ” bölümünden, gelecek sayıların konularını öğrenebilirsiniz. Son yazı gönderme tarihi ve daha ayrıntılı bilgi
için [email protected]’dan bilgi alabilirsiniz.
Derginizde nasıl çalışabilirim?
Başvuru için insan kaynakları formunu doldurmanız gerekmektedir.
Ödemeyi hangi hesap numaralarına yapabilirim?
İş Bankası:
Doğu Batı Yayınları, Yenişehir Şubesi 4218 428 6155
Posta Çeki:
Doğu Batı Yayınları, 1910 710
Afişlerinizi nasıl temin edebilirim?
Doğu Batı dergisinin afişlerini web sayfamızın afiş istek formundan
ya da Doğu Batı yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay-Ankara adresinden temin edebilirsiniz.
Danışma Kurulu
Cemal Bâli Akal,
Tülin Bumin,
Ufuk Coşkun,
Nezih Erdoğan,
Cem Deveci,
Ahmet İnam,
Hasan Bülent Kahraman,
Yusuf Kaplan,
Kurtuluş Kayalı,
Nuray Mert,
İlber Ortaylı,
Ömer Naci Soykan,
İlhan Tekeli,
Mirze Mehmet Zorbay
Güçlü Ateşoğlu
Doğu Batı hakemli bir dergidir.
Reklam kabul edilmez.
Doğu Batı Yayınları
Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA
Tel: 425 68 64 / 425 68 65
Faks: 0 (312) 425 68 64
e-mail:[email protected]
www.dogubati.com
“düşünce
teşekkür
eder”
Ankara Merkez:
Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA
Tel: 0(312) 425 68 64 / 425 68 65
Faks: 0(312) 425 68 64
İstanbul Şube:
Hobyar Mah. Cağaloğlu Yokuşu
Narlıbahçe Sk. No: 6 Cağaloğlu/İSTANBUL
Tel: 0(212) 243 47 11
www.dogubati.com