harp mecmuası sayı 9

Sayı – 9
Harp Mecmuası
Mayıs 1332
İdârehâne: İstanbul – Cağaloğlu
Kapalıfurun Sokağı numro 6
(Telefon 1854)
Fiyatı: 1 kuruş
On beş günde bir çıkar asker ve
muharebeden bahs eder risale-i musavvere
“Bir keþif kolumuz”
Düþman süvari keþif kolunu toplu ve muvaffak ateþleriyle kaçýrtýrken
Yıl – 1
Recep 1334
İstanbul ve vilayât için posta
ücreti de dahil olduğu halde bir
yıllık iştirak bedeli 25 kuruş
Harp Mecmuası
(Mayıs, 1332)
Sayı – 9
bî-rahmâne tasallut etmiş haşin bir kuvvet yokdur. Asya-yı
cenûbî gibi cenubî Afrika’yı da mahza soymak için irtikab
olunan vahşetlerin yad-ı dil-hiraşını hafıza-i beşer ilelebed
istikrah ile tahattur eder.
Sahife 130
Harp Mecmuası
SÜLEYMAN ASKERÎ BEY
Galiba (Kartaca) münasebetiyle olacak; Fransız şair-i
meşhuru Lamartin “Şarkda Seyahat” adlı eser-i marufunda
bazı akvam-ı kadimenin harekat ve muharebatını maksad-ı
İngiliz idaresi, İngiliz hakimiyeti, İngiliz medeniyeti,
âlîcenâbâneden ziyade menafi-i ticariyeye matuf ve hâdim
İngiliz insaniyeti mütevâlî bir nehb ü gâretden başka bir şey
add ile zillet-âlûd gösteriyor. Ve yalnız Kartaca’nın ve
değildir. İngiliz mesaisi, İngiliz
Kurun-ı Ula’nın değil, bilumum
zekası, İngiliz azmi, İngiliz ruhu
dünyanın ve her zamanın en
yalnız bir gaye-i hayal tanır:
büyük kahramanı olan Anibal’i
Soymak... Her ne suretle olursa
bile, “Ani­bal bana hiç bir vakit
olsun soymak... Bila fasıla ve
Hin­distan kumpanyasının gene-
daima soymak!..
rallerinden başka bir şey görün-
(İrlanda da dahil olduğu
medi!” sözüyle esfel-i safilin
halde!.) memalik-i asliyesinde
şenaate yuvarlıyor.
himaye-i hayvanat cemiyetleri-
nin en müşfikini dolaşdıran
Lamartin hakikatden ziya-
de hayale mağlub ve mantık-
İngiltere’nin müstemlikatındaki
dan ziyade evhama meclub
ebna-i âdem, hayvanların en
mühmeli, en metrukı ve en
sühan-perdazlardandır. Gerek
mağdurudur. Britanya adasında
insaniyet-i kadimede, gerek
bir
bargiri,
beşeriyet-i hazırede hiçbir harp
Hindistan’da, Sudan’da -hatta
bilmiyorum ki sırf insanî bir ulû
asil, hatta hassas, hatta müdrik
cenâbın veya umumî bir gaye-i
ve mütefekkir- bir âdemden
hayalin sevkiyle ihtiyar edilmiş
ziyade mazhar-ı himayet ve şef-
olsun. Kartaca Roma’dan daha
kat olur.
haksız ve Yunan-ı kadim köhne
kira
arabasının
İngiliz dudaklarındaki her
ibtisam-ı hayırhevâhâne, karşısındakinin mevcudiyetini paralayacak
ısırmanın
meşime-i
“Süleyman Askerî Bey”
Irak cebhesinde harekatın ilk devrinde cüz’î bir kuvvetle fâik
hasma uzun zaman mukavemet göstermiþtir.
ticarî menafi-i hasiseye hod-
İşte bu fıtratda, bu mahiyetİngiltere,
rinde yalnız bir şemme-i hakikat
generallerinin, sırf nakdî, sırf
mak için dökülür!..
olan
Fakat Lamartin’in bu sözle-
panyası yani İngiltere devleti
dumû‘-ı rikkati, gark etmek boğ-
de
vardır ki o da Hindistan kum-
teşek­külüdür. İngiliz gözlerinin
İran’dan daha âlîcenâb değildi.
gâm ve zebunkeş birer hıdmet-
kutb-ı
kar bulunmalarıdır. İngiliz kılıcı
şimâlîden kutb-ı cenûbîye kadar
ne vakit sıyrılırsa bu kavm
şikar-ı menfaat taharrî eden
masum, mağdur ve mazlum
çıkası gözlerini Basra Kör­fezi’ne
olur. Sefain-i harbiyesinin topla-
ve bu körfezin en mübarek ve
rı İngiliz olmayanları ısırmaya
berektdar mailesini teşkil eden
bizim Irak’ımıza bir buçuk asır-
muheyya birer canavar dişlerin-
dan beri dikmiş durmuşdu.
den başka bir şey değildir;
Britanya hükümeti bu kıt‘a-i
İngiliz hırsını îkâz edebilecek
İslamı zabt için her dürlü vesaiti, riyazı
Süleyman Askerî Bey çadýrda sedyesinde
Ateþ hattýnda ayaðýndan muhlik suretde yaralanmýþken
yine sedye ile hatt-ý harbde kuvvetlerini idare etmiþ ve bilahire bu uðurda nefsini selametimiz yoluna feda etmiþtir.
bir refah ve servete sahib olan
akvamın vay haline!..
Hakk zaife İngiltere kadar
Sahife 131
Sayı – 9
Harp Mecmuası
gitdi. Ve şehrin on beş kilometre kurbundaki (Şuaybe)
mevki-i müstahkemine taarruz etdi. Süleyman Askerî Bey’ce
maksad hasıl olmuş, tevakkuf-ı na-pezir bir seyl-i huruşân zan
olunan düşmanın tevkîf, tehdid ve hatta mağlub edilebileceği imkanı fiilen gösterilmiş idi.
bir hesab ve ihtimam ile, ihzar ediyor ve Hindistan büdcesi
Süleyman Askerî (Şuaybe) önünde ihtiyarıyla müebbeden
kaldı. Onun oradaki mezarı, bizim müebbeden yıkılamayacak olan istihkamlarımızdan biridir. Bir
memleketin şühedası
da evlad-ı zî-hayatı
gibi
müdafaasını
deruhde ve îfâ eder.
Bu zamanın ve bu
vakaların tarihini yazacak olanlar -teferruatda ne kadar ihtilaf
olursa olsun- bir noktada huşu‘ ve tazim ile
ittifak edecekler ve
diyecekler ki:
len hazırlanmış bir düşman karşısında buldu. Ve zavallı Basra
her masrafı, yüz elli seneden beri aşk ve şevk ile eda edip
duruyordu. Harb-i umumî tehaddüs etdiği zaman vatanımızın o cüz-i baîd ve rakîki bir buçuk asırdan beri mükemmeo müfteris harisin ilk tu’me-i şikarı oldu.
Basra’nın
mü­ellim olduğu kadar
vahim
Merhum Süleyman
Askerî Bey’in tercü­
me-i hâl-i resmîsi:
idi.
Çün­kü
mesafenin uzak­lığı ve
tarik-i bah­rînin düşman yedinde bulunması tevessu‘-ı istilayı
fevkalade teshil edecek mahiyetleri haiz
bulunuyordu.
Süleyman Askerî,
vatanı için vatanından
başka herşeyini isteyerek ve gülerek feda
etmiş bir Osmanlı idi!..
Süleyman Nazif
sükutu
İşte
böyle bir zamanda
erkan-ı harbiye kaimmakamı
Göğsünde bir madalyası Şehid Hafız Hakkı Paşa, büyük bir aşk ile sevdiği vatan
yavrularına siperde nişan talimi yapdırırken
23 Teşrin-i sani 1318 senesi Mülazım-ı
sanilikle mekteb-i harbiyeyi ikmal edip
erkan-ı harbiye sınıfına tefrik olunmuş ve
23 Teşrin-i evvel 1321’de Mümtaz
Yüzbaşı olarak üçüncü orduya tefrik ve
9 Şubat 1323 senesi Manastır Merkez
Taburu Talim Mual­limi muavinliğine ve
14 Mart 1324 tarihinde işbu taburun
muallimliğine tayin edilmişdir. 22
Ağustos 1325 senesinde rütbesi kolağalığa terfi buyrularak Bağdad jandarma
tensikatına, 19 Ağustos 1328 tarihinde
Bingazi ve havalisi kumandanlığı erkan-ı
harbiyesine ve aynı senenin Kanun-ı
evvelinde muvakkaten müretteb onuncu kolordu erkan-ı harbiyesine memur
edilmişdir. 14 Teşrin-i evvel 1329’da
Bağdad jandarma efrad-ı cedide mektebi
muallimi iken terfian binbaşı olmuşdur.
17 Temmuz 330 tarihinde icra-yı tekaüdine irade-i seniyye şeref-sudur buyrulmuşdur. 30 Teşrin-i sani 330 tarihinde
rütbe-i askeriyesinin kaimmakamlığa terfiiyle Basra valiliğine ve otuz sekizinci
Basra fırkası kumandanlığına meclis-i
vükela kararıyla bi’l-istizan irade-i
seniyye-i hazret-i padişahi şeref-sadır
olmuştur.
Askerî
Süleyman
Bey,
Irak
kuman­danlığını deruhde ederek düşmanın
pîş savletine dikildi.
Bazen tek bir âdem, koca bir orduya ruh
olmak itibariyle, başlı başına bir ordu
olabilir. Bu nadir, fakat vaki‘dir, işte
Süleyman Askerî Bey o nedretlerden
birini îkâ‘ ve ibda‘ etdi.
İngilizleri (Kurna) kasabası önünde
aylarca tutan kuvvet, Süleyman Askerî
Bey’in şahs-ı bî-pervasıyla yine kendisinin intihab etmiş oduğu bir avuç kahraman idi.
Süleyman Askerî, Kurna önünde ve
gayet vahim suretde iki bacağından
yaralandı. Cerihalarının iltiyam-ı na-pezir
olduğu veya hiç olmazsa kendisini bir
kaç ay meşy ve hareketden mahrum
edeceğini koca asker, etibba-yı müdaviyesi kadar bilirdi. Fakat edvar-ı esatirin
kahramanlarına yakışacak bir metanetle
istihfaf-ı evcâ‘ ve mehalik eden bu azimkar kumandan, cerihalarının ızdırabât-ı
Süleyman Askerî Bey geçen İtalya harbinde
bu kisve ile Mısır’dan Trablusgarb’a geçmişdi
bî-emânını, çehresinin lakayd tebessümleriyle iskât ede ede tâ Basra’ya kadar
Sayı – 9
Sahife 132
Harp Mecmuası
Zâbit vekili Þehid
Ahmet Tevfik Efendi
Vapurda gazilerimiz: Zafer illerine seyeran olurken
Kardeþim üzülme müsterih uyu,
KARDEÞÝME [*]
Ne mutlu gülüyor zavallý vatan!
O kadar yandý mý baðrýn ey çocuk!
Ecelin sunduðu þarabý içtin!
Bir çile ipekten yumuþak sînen
Sýrayý saygýyý unuttun çabuk,
Serhaddi tuttu sarp Balkanlar gibi;
Sebep ne aðandan ileri geçtin?
Kaþýndan daha çok býyýðýn yokken
Yirmi üç baharý kavuran ateþ,
Döðüþtün yeleli arslanlar gibi!..
Güllerin kalbini daðlasa çok mu?
Bir damla þebneme susadý güneþ,
Ne beyaz bir mermer ne biraz yaldýz;
Sümbüller sararsa haklarý yok mu?
Nerede yaptýðýn o altýn destan
Yurduna son damla kanýný verdin,
Sürekli alkýþtan utanan adsýz,
Ah cömert kardeþim sana pek yazýk!
Koca þehnâmene konmamýþ imzan!
El fitre verdi sen canýný verdin,
Ne acý bir Þeker Bayramý yaptýk!
Ne kadar aradým senin kabrini,
Yâd eller daðýttý halka gül suyu,
Yok diye boynunu büktü her çiçek.
Yok sana gözyaþý dökecek anan:
Yanýldým kardeþim baðýþla beni,
Sen arzdan semâya nakl ettin gerçek!...
* Anafartalar’da þehid olan Zâbit Vekili Ahmet Tevfik Efendi
Ýdris Sabih
“Süveyş’e Doğru”
Çadırlı ordugaha girmiş bir taburumuz
Sahife 133
Harp Mecmuası
Sayı – 9
”Mısır Yoluna“
Yapılan fedakarlıklar, gösterilen azim ve gayretler
Mısır’ın istihlasına karşı hükümetle milletimizin cevher
imanında ebediyen sönmez kalacak bir şu‘le-i intikamı
“Mısır yoluna” bir altından su yolu açılıyor
Süveyş yolunda Katya muharebesinden muzaffer çıkan hecin
süvari alaylarına mensub bir zabit
“Mısır yoluna” su boruları döşeniyor
göstermekdedir. Kızgın çöllerde fevka’l-beşer
müşkilat içinde kanala doğru mühim menzil
noktalarına su yolu temdidi gibi muvaffakiyetle
terakki eden bu faaliyetler azmimizdeki kudret-i
.sebata bir numunedir
Dördüncü Orduda:
“Gönüllü teşkilatından Rufai alayı”
askerî talimden sonra ölümü istihfaf
eden tarikat talimi yaparken
Sayı – 9
Sahife 134
Harp Mecmuası
noktada düşmana tefavvuk ve rüchan kazanmasında
gösterdiği kudret şüphesiz diğer teşkilatından başka
bilhassa çok mikdarda demiryollarına malik olmasında
aranılmalıdır. Kafkas cephesindeki harekatımızın arzu
etdiğimiz derecede süratle ileriye götürülememesi ve
ara sıra tevakkuflara uğraması heman ekseri
nakliyatını deve sırtında veya kağnı arabalarıyla
icraya mecburiyet görülmesindendir. Uzun
mazilerin bu hususdaki ihmali şükürler olsun şu
sıra hummalı adımlarla ber-taraf edilmeye
çalışılıyor. Ankara’dan şarka doğru
Kafkas cephesinde: Deve sırtında erzak nakliyatı
numunelerinden
Harbde Demiryolunun“
”Ehemmiyeti
Bu harb bize bu ehemmiyeti her ihtiyacın
fevkinde göstermişdir. Harekat-ı askeriyede
düşmana tekaddüm, herşeyden ziyade
demir­yollarının
Ankara’dan Şark’a doğru büyük bir faaliyetle uzanan
demiryolundaki tünellerden biri
yapılmakda olan askerî demiryolunun inşaallâh
yakında büyük faidelerini göreceğiz.
Sahra röntgen teşkilatımızdan bir takım
yardımıyla oluyor. Almanya’nın şark ve garb
cephelerinde muazzam ordularını istediği
zamanda şarkdan garba, şimalden cenuba
sevk edüp istediği
Sahife 135
Sayı – 9
Harp Mecmuası
Suriye’nin harb gönüllüleri hurmalıklar içinde
ateş talimi yapıyorlar. Pek
az bir zamanda harbin en
karışık safhalarında muvaffakiyetle iş görecek kabiliyeti iktisab etmekdedirler.
”Hurmalıklarda ateş talimi“
Dördüncü Ordunun bazı
mıntıkalarında nakliyatın
ruhunu teşkil eden bir
uzuv:
Fennin iyiliklerine acı
da olsa baş uzatan hasta
bir deve seyyar menzil
hastahanesinde
olunuyor.
Süveyş kanalının şarkında İngilizlerin gasb
etdiği eski hududu içinde
tarafımızdan büyük gayretle yeni açılan su kuyularından bir deve kafilesinin sabır ve sükunet ve
intizamla sulanması.
tedavi
Sayı – 9
Harp Mecmuası
“Düþmana kanlý bir baskýndan sonra”
Yeni bir baskýn neþesiyle kuytu orman yamacýnda dinlenip “yârenlik” eden bir postamýz
Sahife 136-137
Sayı – 9
Sahife 138
Harp Mecmuası
Ge­ce toplanmýþ konuþuyorduk. Ber-mû­tâd musâ­ha­bemiz
Kahramanlar ve Kahramanlıklar
bu uðursuz nok­ta üstünde de­verân ediyordu:
— Eey... bu mitralyoz tahrib edilemeyecek mi?
KANLISIRT’DAKİ MİTRALYÖZ
Bir Bölük Kumandanının Hatırat Defterinden:
— Siperler yakýndýr topçu ateþ edemez.
Kanlýsýrt’taki düþmanýn ileri siperlerinden birinde tek bir
— Bir hücum yapsak!
mitralyözü vardý ki fýrkanýn bütün
— Kumandan müdâfaada kal­
cephesini tâciz edip duruyordu.
mayý tercih ediyor.
Daha ikmâl edilememiþ rah-ý
— Sen ne dersin ha Mustafa
mestûrlardan bazýlarý bu mitral­
yözün ateþi altýnda idi. Ara sýra
Çavuþ, can sýkmaya baþlamadý
acý haberler alýyorduk: Üçüncü
mý bu mitralyöz?
bölüðün emir eri sipere gelirken
O, cevap vermedi. Derin derin
vurulmuþ. Dör­düncü mangadan
düþünüyordu; fakat doðrusu ya,
bir nefer þehit olmuþ... Yüzbaþý
en babayiðidimiz de kendisi idi.
yaralanmýþ, artýk bu mitralyöz
Bahis
bizim
deðiþmek
üzere
iken
bu silah­larýn az çok mîzacýný bili-
gidip götürürün!” dedi. “Satmý­
Arka­da­­þýmýzýn
bu
olmaya
torpil­lerden daha meþum! Çünkü
karþýmýza dikildi: “Ben bu­nu
ettik.
meþum
baþlamýþtý. Hatta bombalardan
Mustafa Çavuþ bir heykel gibi
yor­larmýþ galiba!..” diye lâtife
için
yorduk. Mese­la büyük torpil
Mısır’ın garb eteklerinde birlik ve halas uğrunda muvaffakiyetli muharebeleri idare eden kumandan ve zabitlerimiz
makinesi haftada iki gün bizim
cephemizi ziyaret ediyor-
sözü ciddi söylediðine kânî
du. Bombalar daha fazla
deðildik. Fakat o hiç tavrýný
akþamdan sonraki ziyaretçi-
bozmadý. Gülümsedik bile.
lerimiz meyânýna da­hildi.
Yalnýz kendini siperin üstü-
Velhasýl dâimi bir ülfet neticesi olarak harbin kendisi-
ne fýrlattý. O zaman an­la­dýk
ki
hakikaten
ne mahsus iti­yatlarýný öðren­
mitralyözü
miþ ruhumuzda bir hu­zur
almak için gidiyor. Kendisini
ve sükûn tesis edebilmiþtik.
en çok seven iki hem­þehrisi
Ýþte Kan­lý­sýrt’ta­ki melûn mit-
arkasýndan koþtu. Biraz
ralyöz bizim bu kýy­metli
âsâyiþimizi ihlâl ediyordu.
“Sellom”un şarkında bir mitralyöz bölüğü molada
İngiliz kafilelerine ganimetli baskınlar yapan
“Heccan” kıtası
“Sellom” şarkındaki muharebelerde topcu ateşlerimizle
tahrib edilen bir İngiliz otomobili
Sahife 139
Sayı – 9
Harp Mecmuası
içine atlamýþlar birkaç süngü darbe-
sonra bu üç yiğit asker diðer bütün
sinden sonra büyük bir baskýn ver­
gecelerden daha korkunç daha
diðini zan­ne­den düþman daðýlmaya
siyah bir gecenin enginlerine doðru
baþlamýþ Mus­tafa Çavuþ mitralyözü
kayýp gitmiþlerdi.
omuzlamýþ dö­nerken arkadaþý alný­
na isabet eden bir kurþunla þehit
dan sararmýþtýk. Avuçlarýmýzdaki
düþmüþ.
tüfekleri sýkýyorduk. Þu dakika hücu-
Mustafa Çavuþ arkasýnda zaptet­
ma kalkmak için öyle dayanýlmaz
tiði mitralyöz, gözleri yaþla dolu
bir arzu du­yu­yorduk ki... Hey yâ
yaný­mýza geldi. Kaybettiði arkada­
Rabbi eðer gidenler gelmeyecek
þýnýn tees­sü­rüyle titreyen bir sesle
olurlarsa!... Bu sefer orada kalsak
ve kendi þîvesiyle:
bile ey Kanlýsýrt’taki düþman mitral-
yözü artýk sen yerinden oy­na­mýþtýn!
“Alun þu uðursuzu” — dedi. —
“Bana pa­halýya oturdu!”
Hepimiz asabiyetten heyecan-
Kulaklarýmýz
Ganimet mitralyöz takým zâbiti
(Künyesi: Akþehir’in Karapýnar
topraða
yapýþ­mýþ
karanlýklar içinde gittikçe artan
kurþun seslerini bomba uðultularýný
nahi­yesinden Mehmet oðlu Mustafa)
dinleyerek tam bir çeyrek bu vaziyette bekledik.
Ýnanýlmaz þey! Mustafa Çavuþ
ar­ka­sýnda bir mitralyözle geliyordu.
Ya­nýnda bir kiþi vardý. Sonra anladýk
ki: Üç arkadaþ görünmeksizin
ilerlemiþler mitralyözün bulunduðu
Aşağıdaki iki resim: “Sellum”un şarkında iğtinam olunan İngiliz mitralyözlerinin asker sırtına yerleşdirilmesi
siperin
Ganimet mitralyözlerinin þeritle­rine
kurþun koymak için
makine
Mısır’ın İngilizlerden
halâsı uğrunda hayatı
bahasına tehlikeli
geçidlerden süzülerek
Garbî Mısır’a yetişen
fedakar zabit ve
askerlerimizden
Sayı – 9
Harp Mecmuası
Sahife 140
Erzincan Askeri
Hastahanesinde
bir iki manzara:
Mecruh gazilerimiz hastahanenin koðuþlarýnda
istirahat ederlerken.
Hastahanenin haricden görünüşü
Hastahanede ameliyatdan evvel
Saðdan itibaren: Cerrah
Mehmet Efendi, röntgen mütehassýsý Yüzbaþý
Ahmet Naci Efendi,
Etýbbâdan Yüzbaþý
Nedim ve Ýhsan
Efendiler, Sertabib
Operatör Kýdemli
Yüzbaþý Feridun Efendi,
Operatör Kıdemli
Yüzbaþý Muhyiddin
Efendi, Operatör
Yüzbaþý Fehmi Efendi,
Operatör Kýdemli
Yüzbaþý Hayri Efendi
Sahife 141
dik.. Bize iyiliklerin
çokdur. Geçen kara
günlerimizde sesin
dai­ma bizim için yükselirdi. Balkan sefe­
rinde her dışarı ağız,
nankör ve katil bize
zehir saçarken sen bu
zehirleri
eritmek
körelt­mek için ne
lazımsa yapdın titrek,
vakur sadânı her köşede dinletdin. Muh­
terem
tabutunu
omuz­larında taşıyan
asker talebelerin ve
sana uzakdan ruhunun şad­lığına dua
eden bütün sevdiklerin bu hıdmetlerini
unutmayacaklardır.
Büyük Golç Paşa
ismin aramızda hep
böyle yâd edilecekdir.
Ne kadar arzu ederdin cesedin bu sevdiğin topraklarda müsterih kalsaydı..
Harp Mecmuası
Sayı – 9
BÜYÜK GOLÇ
[GOLTZ] PAŞA
Ölüm seni bizden
zamansız aldı. Pek
sevdiğin bu millet,
sana ikinci vatan olan
bu topraklar seni
daha mesud ve zaferli günlerinde arasında
görmek isterdi.
Müteveffa, muhterem Golç Paşa otomobilde Irak cephe-i harbini teftişde
Muhterem Golç Paşa’nın Dicle Nehri’nde sal ile Bağdad’a hareketi
Golç Paşa’nın pek sevdiği bayrağımıza sarılmış muhterem cesedi altıncı ordu karargahında
Yaşının heman bir
çoğunu bizim iyiliğimiz uğrunda yıpratdın.. Saçların aramızda ağardı. Yaşının
geç­kinliğine bakmayarak, ölümü sırtladın
Irak’ın
meşakkatli
sefe­rini bizim için
ihtiyar etdin.. Irak’ın
zaferli
günlerinde
seni tabutunda değil
Kutü’l-Âmare kal‘a­sı­
na yeniden dikilen al
sancağımızın gölgesi
altında takım takım
geçen esirler alayını
neşe ile seyr ederken
görmek ister-
Sayı – 9
Harp Mecmuası
Sahife 142
YAŞAYAN ÖLÜLER
Y6 T2 K8 Yüzbaþý Hurþid
oðlu Mehmed Kamil Efendi.
(6 Mayýs 331)
Y21 T1 K1 Kumandaný
Yüzbaþý Tevfik Efendi
(16 Nisan 331)
Y29 Makineli Tüfek Bölüðü
Kumandaný Yüzbaþý Halil oðlu
Mehmed Kadri Efendi
(26 temmuz 331)
Y57 Kumandaný Ali
oðlu Hüseyin Avni
Tarih-i şehadeti:
(31 Temmuz 331)
Sahra Topçu Batarya Kuman­
daný Mülâzým-ý evvel Di­yar­­ba­
kýr­lý Mustafa Vasfi Efendi
(4 Teþ­rîn-i sânî 330)
Onuncu Kolordu ihtiyat
zabit vekillerinden Ali oðlu
Mehmed Sezâi Efendi
(18 Nisan 332)
Dördüncü Ordu-yý Hümayun
Ýkinci Hecin Süvari Bölüðü
Ku­mandaný Mülâzým-ý sânî Hâ­let
Efendi (10 Nisan 332)
Y60 T3 K11 Yüzbaþý Âgah
oðlu Süreyya Efendi
(3-31 Temmuz 331)
Y82 Yaveri Mülâzým-ý
evvel Hüs­nü oðlu Mehmed
Halid Efendi
(2 Teþrîn-i sânî 330)
Seyyar Topçu K3 Zâbit Vekili
Abdülmecid oðlu Ahmed Ýhsan
Efendi (13 Eylül 331)
Y56 T1 K8 Zâbit
Namzedi Hüseyin Hüsnü
oðlu Ali Haydar Efendi
(25 Nisan 331)
Y44 T1 K2 Mülâzým-ý sânî
Hakký oðlu Haydar Efendi
(17 Teþrîn-i 331)
Y56 T4 K1 Ýhtiyat Zâbiti Reþid
oðlu Mehmed Ýhsan Efendi
(25 Nisan 331)
Y14 T2 K8 Mülâzým-ý sânî
Bursalý Recep oðlu Rýza Efendi
(18 Nisan 331)
Y6 T1 K2 Mülâzým-ý evvel
Ýshak Paþa oðlu Rifat Efendi
(6 Mayýs 331)
Y96 T1 K4 Mülâzým-ý sânî
Mehmed oðlu Selim Sabri
Efendi (18 Aðustos 331)