incele - Tusem

1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
1.
Yetmiş sekiz yaşında erkek hasta nefes darlığı, kuru oksürük ve bacaklarda şişme şikayetleri ile başvuruyor. Son 1
aydan beri şikayetlerinde artış olan hasta düz yattığında
nefes darlığının belirgin olarak arttığını söylüyor. Yapılan
fizik muayenesi sonucunda her iki akciğer alt zonlarinda
ince krepitan raller duyuluyor. Pulse oksimetre ile oksijen saturasyonu %84 ölçülüyor. Geçirilmiş miyokard enfarktüsü olan hastanin BNP değeri 1900 pg/ml (normal:
< 100 pg/ml) olarak tespit ediliyor. Ekokardiografi sonucunda sol ventrikul ejeksiyon fraksiyonu %20 ölçülüyor.
2-A
Kanda olusan asidoz tablosunda hidrojen iyonu konsantrasyonu
artar ve hücre yüzeyinde bulunan H/K antiport sistemi aktive
olur. Her hidrojene karşılık potasyum iyonu kana verilir. Buna
bağlı olarak hastalarda hiperkalemi görülür. Tipik bulgularından
bir tanesi sivri t dalgalarıdır. QRS ve PR uzaması eşlik edebilir.
QT uzaması hipokalsemi
ST depresyonu ve T inversiyonu iskemik kalp hastalıklarında
U dalgası ise hipokalemi tablosunda beklenmektedir.
Bu hastada aşağıda tedavi yöntemlerinden hangisinin
mortaliteyi azaltması beklenmez?
3.
Supraventrikuler tasikardi etyolojisi arastirilan bir hastaya
kalp hizini kontrol altina almak icin intravenoz diltiazem
tedavisi veriliyor. İnfüzyon esnasında hastanın kalp hızında
progresif artış, QRS mesafesinde uzama ve nefes darlığı gelişiyor.
Bu hastanın tedavi öncesi en olası tanı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Nesiritide
B) Bisoprolol
C) Ramipril
D) Spiranolakton
E) Hidralazin + Nitrat
1-A
Tarif edilen vakada dekompanze kalp yetmezliği tablosu mevcut olup daha önce gecirdiği MI etyolojide rol almaktadır. Dekompanze kalp yetmezliği bulunan hastalarda araya giren enfeksiyon, diyet uyumunun bozulması, miyokard enfarktüsü, ani
gelişen anemi, aritmi gibi nedenlerle kompanzasyon mekanizmaları bozularak hem sol ventrikül yetmezliğine bağlı pulmoner
konjesyon ve sistemik hipoperfüzyon semptom ve bulguları,
hem de sağ yetmezliğe bağlı sistemik konjestif bulgular ortaya
çikmaktadir. BNP degeri ise nefes darlığı etyolojisinin kardiyak
olduğunu göstermekte oldukça sensitif bir marker olmakla beraber spesifitesi düşüktür, atrial gerilim yapan her nedenle yükselebilir ( pnomoni, pulmoner tromboemboli vb).
A) Gezici atrial ritm
B) Takotsubo kardiyomiyopatisi
C) Wolf parkinson white sendromu
D) Brugada sendromu
E) Multifokal artial taşikardi
3-C
Wolf-Parkinson-White sendromu preeksitasyon sendromlarindan en çok bilineni olup atrium ve ventrikül arasında AV nod
haricinde aksesuar bir yol bulunmaktadır. Tipik olarak EKGde
1. Kısa PR mesafesi
2. Delta dalgası gorülür.
Bu hastalarda AV nod iletimini yavaşlatan bir ilaç verildiğinde (kalsiyum kanal blokerleri, digoksin, beta blokerler) aksesuar yolak
daha fazla aktive olur ve VT/VF ile sonlanan aritmiler gelisebilir.
Tedavisi yolağın bulunup radyofrekans ablasyon yöntemi ile tahrip
edilmesidir. VT gelişti ise prokainamide ve amiodarone verilebilir.
Takotsubo kardiyomiyopatisi: Aşırı duygusal strese bağlı olarak
sol ventrikülün dışarı balonlaşmasına denilir. Nedeni bilinmemektedir. Hastalarda şiddetli göğüs ağrısı ve kalp yetmezliği
kliniği bulunur.
Brugada sendromu: Sodyum kanallarındaki genetik mutasyona bağlı olarak gelişen arittmi sendromudur. Sağ dal bloğu ve
v1-v3 arasında ST elevasyonu görülür.
Kalp yetmezliği tedavisinde mortaliteyi azaltan ajanlar beta
blokerler ( karvedilol, bisoprolol ve metoprolol), ACE inhibitörleri ve Anjiotensin reseptör blokerleri, aldosteron antogonistleri ve hidralazin+nitrat kombinasyonudur. Ayrıca ICD
(implantable cardioverter defibrillator) ve biventriküler pacemaker da mortaliteyi belli gruplarda azaltmaktadır.
Bu tarz sorularda yanlış cevap genellikle digoksin, warfarin ve ya
nesiritide olmaktadır. Nesiritide kardiak kökenli pulmoner ödem
tablosunda semptomatik rahatlama sağlamak için kullanılan BNP
analoğudur. Mortalite üzerine etkisi gösterilememiştir.
2.
Altmış beş yaşında erkek hasta periferik arter hastalığı
nedeniyle kabul ediliyor. Solunum sıkıntısı nedeniyle
gönderilen kan gazı sonucunda arterial ph: 7.27 ve serum laktat düzeyi yükselmiş olarak tespit ediliyor. Troponin seviyeleri normal bulunuyor.
4.
Bu hastanın çekilen EKG’sinde hangi bulgunun görülmesi en olasıdır?
A) Sivri T dalgaları
B) QT uzaması
C) ST depresyonu
D) T inversiyonu
A) Troponin I
B) CK-MB
C) Miyoglobin
D) Troponin T
E) LDH
E) U dalgaları
www.tusem.com.tr
Aşağıdakilerden hangisi ilk miyokard enfarktüsünden
3 gün sonra yeniden şiddetli göğüs ağrısı olan hastada re-enfarktüs tanısı koymakta en yararlı laboratuvar
göstergesi aşağıdakilerden hangisidir?
32
www.tusem.com.tr
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
4-B
Miyokard enfarktüsü tanısında kullanılan en sensitif ve spesifik
marker kardiyak troponin I ölçümüdür. Fakat troponinlerin yarı
ömrü 7-10 gün olduğu için ilk bir hafta içerisinde yeni enfarktı gösterebilme olasılığı düşüktür. Klasik olarak bu durumda kullanılan
marker yarı ömrü 24-48 saat olan CK-MB`dir. Bu tarz sorularda LDH
asla doğru cevap olamaz. LDH’nın en önemli özelliği en son yükselen ve düşen marker olmasıdır. Miyoglobin yarı ömrü 12 saat
olmasına rağmen spesifitesi düşüktür. Bu nedenle kullanılmaz.
5.
7.
A) Glukoz ve klor düşüklüğü
8.
D) Pulmoner arter kama basıncı 18 mmHg <
5-B
Tüberküloz menenjitte BOS’da glukoz ve klor oranı düşüktür
(Tatsız tuzsuz menenjit). BOS basıncı artmış, protein oranı
yüksektir. BOS’da adenozin deaminaz düzeyi yüksektir (nörobruselloz ve lenfomaya bağlı santral sinir sistemi tutulumunda
da yüksek saptanır) Tüberküloz menejitte BOS’da hücre sayısı
genellikle 250-500 arasında olup, lenfosit hakimiyeti görülür.
Bu nedenle B seçeneği yanlıştır. Akut bakteriyel (pürülan) menenjitlerde BOS’da hücre sayısı 1000/ mm3 üzerinde ve nötrofil lökosit hakimiyeti görülür.
Akut bakteriyel, viral ve tüberküloz menenjitlerde BOS bulguları Tablo’da gösterilmiştir.
Akut bakteriyel, viral ve tüberküloz menenjitlerde BOS bulguları
Tüberküloz menenjit
Berrak
Ksantokromik (saman
sarısı renginde)
Pandy testi
++++
+, ++
++++
Protein (mg/dl)
100-400
45-100
100-500
Lökosit sayısı
1000 ve üzeri
100-500
250-500
Lökosit tipi
Nötrofil lökosit
Lenfosit
Lenfosit
Glukoz
< 1/3 Açlık kan
şekeri (AKŞ)
Normal
< 1/3 AKŞ
Klor
-
-
Düşük
6.
E) Hipoksemide temel patofizyolojik mekanizmanın
şant olması
8 -D
ARDS’yi sol kalp yetmezliğine seconder oluşan pulmoner
ödemden ayıran temel özellik pulmoner arter kama basıncının
normal (18 mmHg >) olmasıdır
9.
Hipergliseminin insülin dirancine bağlı olarak ortaya
çıkmadığı hastalık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Lepreşenizm
B) Rabson-Mendenhall Sendromu
C) Lipoatrofi
D) Tip 2 Diyabet
E) MODY
9-E
MODY de beta hücre disfonksiyonu ve ona bağlı insülin sekresyon bozukluğu sonucunda hiperglisemi gelişirken diğer seçeneklerde bulunan hastalıklarda insülin direncine ve reseptör
defektine sekonder hiperglisemi gelişir.
10. Leontiasis Ossea hangi hastalıkta görülen bir bulgudur?
Aşağıdaki durumlardan hangisi oksijen – hemoglobin
disosiyasyon eğrisini sağa kaydırır?
A) Hipertermi
Aşağıdakilerden hangisi akut respiratuvar distress
sendromunda görülmez?
C) Pa02 / FiO2 < 200 mmHg
E) BOS’da oda ısısında fibrin ağı oluşumu
Viral
D) Gebelik
B) Yaygin, bilateral akciğer infiltrasyonu
D) BOS’da adenozin deaminaz düzeyinde artış
Bulanık
C) Septisemi
A) Solunum sayısının artması
C) BOS basıncı ve protein düzeyinde artış
Akut bakteriyel
B) Obezite
7-B
Ağır anemi ve septisemide taşipne ve respiratuvar alkaloz saptanır. Progesterone solunum merkezini direct olarak uyarır; taşipne ve respiratuvar alkaloza neden olur. Pulmoner embolide
oluşan hipoksi, kompansatuvar taşipne ve dolayısı ile respiratuvar alkaloz ile sonuçlanır.
B) BOS hücre sayısı 1000/mm3 üzeri ve nötrofil lökosit
sayısında artış (%50’nin üzeri )
Görünüm
A) Ağır anemi
E) Pulmoner emboli
Aşağıdakilerden hangisi tüberküloz menenjiti destekleyen BOS bulgularından değildir?
BOS Bulgusu
Aşağıdakilerden hangisi respiratuvar alkaloza neden olmaz?
B) Alkaloz
A) Paget hastalığı
B) Psödohipoparatiroidi
C) Lepra
D) Akromegali
E) Mc Cune Albriht Sendromu
C) 2,3 difosfogliserat azlığı D) Hipokapni
10 - A
Kemiğin Paget hastalığı osteoklast ve osteoblastlarda hücresel
aktivitenin artmasına bağlı kemik dönüşümünün lokalize artmasıyla nitelenen, kemik hipertrofisi ve semptomatik hastalarda
ağrı ve kemik deformitesine yol açan fokal bir kemik bozukluğu-
E) Karboksihemoglobin artışı
6-A
Hipertermi, asidoz, 2,3 difosfogliserat artışı, hiperkapni; oksijen
- hemoglobin disosiyasyon eğrisini saga kaydırır
33
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
13 - A
Tetanoz ve hepatitB aşısı gebelik döneminde güvenle yapılabilen aşılardır. Gebelerde ve immunsüpresif hastalarda canlı
bakteriyel aşılar (BCG aşısı) ve canlı viral aşılar [ (kızamık, kızamıkçık, kabakulak( 3K), çiçek, suçiçeği (2Ç), Sabin (Canlı Polio
aşısı), Rotavirüs, Adenovirüs ve Sarı humma (PI-R-A-SA) ] kontrendikedir. Gebelerde inaktive (ölü) viral aşılardan influenza
aşısı yumurta alerjisi olmayan gebelere yapılabilir.
dur. Tek bir kemik etkilendiğinde monostotik, iki veya daha fazla
kemik aynı anda etkilendiğinde poliostotik Paget hastalığından
bahsedilir. Monostotik Paget hastalığı sıklık sırasına göre daha
çok tibia, ilium, femur, kafatası ve vertebra kemiklerini tutar.
Aksine, poliostotik hastalıkta en sık omurga tutulurken (%70),
bunu pelvis (%65) ve sırasıyla femur, sakrum ve tibia izler.Paget
hastalığında yüz kemikleri nadiren tutulur.Yüz kemikleri içerisinde en sık tutulan maksilladır.Paget nin maksillar tutulumu sonucunda oluşan yüz deformitesine “leontiassis osea” denir.
14. İnce barsakta villüs atrofisi ile seyreden malabsorbsiyon nedenlerinden hangisinde enterokinaz aktivitesi
bozulmamıştır?
11. Ellİ beş yaşında erkek hasta acil servise bulantı kusma
iştahsızlık yakınması ile getiriliyor.Bilinen bir hastalığı ve
ilaç kullanımı olmayan hastanın yapılan fizik muaynesinde
ödem saptanmıyor tansiyon 130-80mmHg olarak ölçülüyor .Biokimyasal tetkiklerinde Na:120, üre ve kreatinin,
TSH,kortizol normal ve idrar osmolaritesi yüksek saptanıyor.
A) Thorax BT
C) Tüm vücut sintigrafi
D) Plazma aldosteron renin oranı
11 - A
Hatsada uygunsuz ADH sendromu tanımlanmaktadır.Uygunsuz ADH Sendromunun en sık nedenleri arasında tüberküloz,
Pnömoni,Küçük hücreli akciğer kanseri olduğundan Thorax BT
ile araştırılması gerekmektedir.
B) Vitamin D
C) Vitamin K
D) Vitamin A
15 - A
Vitamin A,D,E,K’nın intestinal emilimi için safra asitleri mutlak gereklidir. Kolestatik hastalarda yeterli destek sağlanmazsa 4-12 ay
içinde biyokimyasal ve klinik olarak vitamin eksiklikleri ortaya çıkar.
Kolestatik süreçte en sık rastlanan vitamin E eksikliğidir (%50-75).
Bunu %60 sıklıkla vitamin D, %35-60 oranında vitamin A ve en
düşük oranda da (%25) vitamin K eksiklikleri izler. Vitamin E, en
hidrofobik ve en fazla safra asit gereksinimi olan vitamindir.Kolestazda suda erir özellikteki vitaminlerin eksikliğine nadir rastlanır.
A) Meformin,DPP-IV inhibitörü
B) İnkretin,Meglitinidler
C) Metformin,İnkretinler
D) Süfanilüre,Glitazonlar
E) İnkretinler,Sülfanilüre
16. Otuz yaşında erkek hasta retrosternal bölgede ekşime
yanma regürjitasyon yakınması ile doktora başvuruyor.
Öyküsünde yakınmalarının son 3 yıldır olduğu bu süre
içerisinde iki defa özefagusta yediği etinin takılması nedeni ile birkez glukagon uygulanarak birkezde endoskoik
işlemle müdahale edildiği öğreniliyor.Hastanın yapılan
endoskopisinde özefagus mukozasında trakeaya benzer
ince konsantrik halkalanmalar ve mukozada yıkanmakla
çıkmayan sarı beyaz plaklar saptanıyor.
12 - C
Inkretİnler Exanatide ve Liraglutide kilo alımı yapmayan insülin salgılatıcı ilaçlardır.Bu ilaçlar glukoz bağımlı insülin sekrasyon artırıcı olduklarından tedavi sırasında hipoglisemi yapmazlar.Metformin insülin direncine etkili antidiyabetiktir kilo
aldırıcı etkisi yoktur.DPP-IV İnhibitörleri kilo açısından nötr etkiye sahiptir.Diğer ilaçlarla tedavi sırasında kilo artışı beklenir.
13. Gebe bir kadında aşağıdaki aşılardan hangisi yapılabilir?
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eozinofilik özefajit
B) Kandida özefajiti
C) Gastro özefajiyal reflü D) Akalazya
E) Skleroderma
E) Sarı humma aşısı
www.tusem.com.tr
A) Vitamin E
E) Vitamin B12
12. Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlardan hangilerinde tedavi sırasında kilo kaybı beklenir?
D) Kabakulak (Mumps) aşısı
D) Tropikal supru
15. Kronik kolestaz sonucunda ilk eksilen vitamin aşağıdakilerden hangisidir?
E) 24 saatlik idrarda VMA
C) Rubella aşısı
C) Çölyak hastalığı
14 - C
Enterokinaz aktivitesi ince barsak mukozasından salınan enterokinazın pankreatik tripsinojeni tripsine çevirmesi ve oluşan
tripsinin diğer pankreatik zimojen enzimleri aktif formlarına dönüştürmesi demektir. Villüs atrofisine neden olan ince bağırsak
kaynaklı malabsorbsiyonlardan çölyak hastalığında total villüs
atrofisi görülmesine rağmen enterokinaz aktivitesi bozulmaz.
B) Renal dopler USG
B) Varicella zoster aşısı
B) Kolajenöz enterit
E) Mikrovillüs inklüzyon hastalığı
Hastaya bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tetanoz aşısı A) İnek sütü alerjisi
34
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
16 - A
Eozinofilik özefajit (EÖ ) erişkinlerde en sık 30’lu ve 40’lı yaşlarda görülür. Erkek/kadın oranı 3/1’dir.
Erişkinlerde görülen klinik özellikler görülme sıklığına göre, katı
gıdalara karşı kronik, ilerleyici olmayan (intermitant) disfaji, tekrarlayan gıda takılması hissi (food impaction), GÖRH benzer belirtiler ve proton pompa inhibitörlerine (PPİ) cevapsızlıktır.
EÖ özofagus mukozasında eozinofilik infiltrasyonla ve özofagusa
ait semptomlarla karakterize bir hastalıktır. Tek başına veya eozinofilik gastroenteritle birlikte bulunabilir. Hastaların çoğunda
alerjik rinit, astma, egzama, anormal deri testleri ve periferik
kanda eozinofili saptanabilir. Endoskopik olarak özofagus normal
olabilir veya bazı değişiklikler bulunabilir. EÖ de görülebilecek tipik endoskopik bulgular ince konsanrik (trakea benzeri özefagus)
darlıklar, mukozada vertikal kırışıklıklar, mukoza yüzeyinde oluşan
inci beyazı renginde yıkanmakla çıkmayan plaklar ve mukozal
frajilitedir. Hastalığın kesin teşhisi özofagusun skuamöz epitelinde
eozinofilik infiltrasyonunun gösterilmesi ile koyulur.
EÖ teşhisi için özofagusun epitelinde her büyük büyütme alanında en az 15 veya daha fazla sayıda eozinofil görülmesi gerekir.
EÖ li hastaların özofagus mukozasında triptaz pozitif mast hücre yoğunluğu GÖRH na göre belirgin olarak artmıştır ve bu
durum EÖ ile eozinoflik infiltrasyonun belirgin olduğu GÖRH
nın ayırıcı tanısında yardımcıdır.
19. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinin renal transplant
sonrası diğerlerine göre daha yüksek oranda nüksetmesi beklenir?
A) Fokal segmental glomerülonefrit
B) IgA nefropati
C) Diyabetik nefropati
D) Lupus nefriti
E) Membranöz nefropati
19 - A
Renal transplantasyon günümüzde üzerinde çok sayıda araştırma
yapılan ve dikkat çekilen bir konudur. Fokal segmental glomerülonefrit nakil sonrasında en yüksek oranda nüksetmesi beklenen
patolojidir. İkinci sırada ise diyabetik nefropati yer almaktadır. Renal transplant sonrasında deri kanseri ve lenfoma riski artar.
20. Altmış beş yaşında erkek hasta, sol koltuk altında şişlik
nedeniyle başvurdu. Ek şikayeti olmayan hastanın fizik
incelemesinde sol aksillada 3 cm’lik LAP saptandı. CBC,
PY normal, lenf nodu biyopsisinde kappa hafif zincir, CD
19, 20, 22 ve yüzey Ig pozitif lenfoid hücreler izlenerek,
foliküler lenfoma tanısı konulmuştur.
17. Helikobakter pylori pozitif duadenal ülserli bir hastaya
H.pylori eredikasyon tedavisi yapılıyor.Bu hastanın eredikasyon tedavisi yapılmayan H.pylori pozitif duadenal
ülserli bir hastaya göre klinik en büyük kazancı aşağıdakilerden hangisidir?
Bu hastalığını patogenezi için aşağıdakilerden hangisi
doğrudur?
A) t(14;18), bcl-2 ekspresyonunda artış
B) t(9;22), bcr/abl oluşumu
C) t(8;14), c-myc ekspresyonunda artış
D) t(14;18), bcl-2 ekspresyonunda artış
A) Ülser iyileşmesinin daha hızlı olması
E) t(14;18), bcl-2 ekspresyonunda artış
B) Ağrı ve dispeptik yakınmaların daha hızlı düzelmesi
C) Nüks ülser oranının azalması
20 - A
D) Perforasyon kanama gibi komplikasyonların azalması
Lenfoid malignitelerde önemli sitogenetik bozukluklar
E) Daha güçlü ve uzun asid süpresyonu elde etmesi
Hastalık
Onkogen
17 - C
HP pozitif hastalarda eredikasyon tedavisi yapılmasının en
büyük karı nüks ülser üzerinedir.HP eredikasyonu yapılmayan
yalnızca antiülser tedavi verilen hastalarda ülser iyileşme hızı
eredikasyon yapılan gurupla hemen hemen aynıdır.HP eredikasyonu yapılmayan duadenal ülserlerde bir yıl içerisinde nüks
%85 iken eredikasyon yapılan gurupta nüks % 3’tür.
Sitogenetik
bozukluk
Diffüz büyük hücreli lenfoma
Çok sayıda
BCL-6
p53
Foliküler lenfoma
t(14;18)
BCL-2
KLL/küçük lenfositik lenfoma
t(14;15)
—
Mantle hücreli lenfoma
t(11;14)
BCL-1 (cyclin
D1)
MALT lenfoma
t(11;18)
API2/MALT,
BCL-10
18. Aşağıdaki antihipertansiflerden hangisi kronik böbrek
yetmezliğine bağlı anemi nedeniyle eritropoetin anoloğu kullanan hastalarda tedavi direncine neden olabilir?
Burkitt lenfoma/lösemi
t(8;-)
C-MYC
CD30+ Anaplastik büyük hücreli
lenfoma
t(2;5)
ALK
Lenfoplasmositoid lenfoma
t(9;14)
PAX5
A) Karvedilol
B) Ramipril
C) Spiranolakton
D) İzosorbid dinitrat
21. Yetmiş yaşında erkek hasta, kaşıntılı cilt lezyonları ve
lenfadenopatiler nedeniyle araştırılırken, periferik kanda
serebriform lenfositler izleniyor.
E) Amlodipin
18 - B
ACE inhibitörleri bilinmeyen bir mekanizma ile kemik iliğinde
bulunan progenitor hematopoetik kök hücrelerde eritropoetin
direncine neden olur. KBY nedeniyle anemisi olan hastalara ACE
inhibitörü başlandıktan sonra anemide derinleşme olabilir.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Burkitt lenfoma
B) Foliküler lenfoma
C) MALToma
D) AML
E) Sezary sendromu
35
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
21 - E
Mikozis fungoides (MF) ve Sezary sendromu: Cildin en sık
rastlanan primer lenfomasıdır. Sezary sendromu MF’in lösemik formu olarak kabul edilir. Biyopside CD4 T lenfositler (serebriform hücreler) ve Pautrier mikoabseleri vardır.
Eritem, plak ve tümör evresi olmak üzere 3 evresi vardır. Tümöral evrede tüm organ ve dokuları tutulabilir. En sık lenf bezleri tutulumu vardır.
Sezary sendromu ise lösemik formu olup periferik kanda da
tipik serebriform hücreler olur.
Biyokimyada LDH ve indirekt bilirubin artar.
Kemik iliğinde her üç seride birden megaloblastik değişiklikler
(dev bant, metamyelosit, megakaryosit ve normoblastlar), eritroid hiperplazi vardır. Tanı için rutin KİA yapılması gerekmez.
Etyolojik tanı için ilk yapılacak test serum B12 ve folat ölçümüdür. Hangisinin eksikliği varsa onun etyolojisine yönelik hastalıklar uygun yöntemlerle araştırılır.
25. Febril nötropenide hastanın başlangıç değerlendirmesinde kullanılan MASCC skorlama sisteminde, aşağıdaki
kriterlerden hangisi kliniğin ağır olduğunu göstermez?
22. Aşağıdaki hemostaz elemanlarından hangisi vitamin
K’ya bağımlı sentezlenmez?
A) Hipotansiyon olması
B) KOAH olması
A) Faktör 5
B) Faktör 7
C) Hastanede değilken gelişmiş olan febril nötropeni
C) Faktör 9
D) Protein C
D) Hematolojik maligniteli hasta olması
E) Protein S
E) Yaş>60 olması
22 - A
F2, F7, F9, F10; protein C ve protein S, karaciğerde vitamin
K‘ya bağlı olarak sentezlenen faktörlerdir.
25 - C
FEN tanısı konulduktan sonra tedavi seçimi, oral vs parenteral
tedavi ve hospitalizasyon ihtiyacı hastanın risk grubuna göre
planlanır.
Düşük riskli hastalar: Tahmini nötropeni süresi <7 gün olan
ve komorbidite veya ciddi hepatik, renal bozukluğu olmayan
hastalardır. Genellikle solid tümör nedeniyle KT almış hastalar
ve bazı lenfoma hastaları bu gruba girer.
Yüksek riskli hastalar: Tahmini nötropeni süresi >7 gün olan hastalardır. Ayrıca komorbidite (hemodinamik instabilite, bilinç değişikliği, ciddi mukozit gibi) veya ciddi hepatik, renal bozukluğu olan
hastalar da, nötropeni süresine bakılmaksızın bu gruba dahil edilir.
Bir grup hastada ise “derin ve uzamış nötropeni” olur (mutlak nötrofil sayısı <100 ve tahmini nötropeni süresi >7 gün),
bunlar allojenik KİT pre-engrafment fazı veya AML indüksiyon
kemoterapisi almış hastalardır.
MASCC sınıflamasına (Multinational Association for Supportive Care in Cancer) göre de risk tahmini yapılabilir. MASCC skoru ≥21 ise düşük riskli, <21 ise yüksek riskli olarak tanımlanır.
Bu sistem validasyonu yapılmış bir sistemdir, fakat nötropeni
süresini kriter olarak almayışı ve klinik durum değerlendirmesinin subjektif oluşu dezavantajlarıdır.
23. Demir eksikliği anemisi (aşikar evre) laboratuvar bulguları ile uyumlu seçenek aşağıdakilerden hangisidir?
Serum demiri
Demir bağlama
kapasitesi
Transferin
satürasyonu
↓
↓
↓
N
N
↑
↓
↑
↑
↓
↓
↑
↑
↓
↑
A)
B)
C)
D)
E)
23 - A
DEA’nde ilk olarak kemik iliği demiri boşalır. Bunun göstergesi
serum ferritin düzeyinin azalmasıdır (< 20). İzleyen dönemde
serum demiri düşer, serum total demir bağlama kapasitesi
(=transferrin) artar; dolayısıyla transferrin satürasyonu (SD /
total SDBK x 100) düşer (< %15 olur, normali % 35’tir).
Daha sonra ise Hb/Hct, MCV, MCH, MCHC düşer; periferik
yaymada, hipokromi, mikrositoz, anizositoz ve poikilositoz
görülür (ilk bulgu anizositoz’dur). Sekonder hafif trombositoz
sıktır. Serum transferrin reseptör düzeyi artmıştır.
MASCC skorlama sistemi
Hastalığın klinik şiddeti
Hafif semptomlar (5 puan)
Orta düzeyde semptomlar (3 puan)
Ağır semptomlar (0 puan)
24. Megaloblastik anemi ile uyumlu olmayan laboratuvar
bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Serum LDH artışı
B) İndirekt bilirübin artışı
C) Retikülositoz
D) MCV artışı
Komorbidite
Hipotansiyon yok (>90 mmHg) (5 puan)
KOAH yok (4 puan)
Solid tümör veya fungal enfeksiyon öyküsü olmayan hematolojik malignite (4 puan)
Parenteral sıvı gerektiren dehidratasyon yok (3 puan)
E) Serum homosistein artışı
Status
Hastanede değilken FEN gelişmiş (3 puan)
24 - C
Megaloblastik anemide CBC ve PY’de anemi, MCV artışı, retikülositopeni, nötropeni, trombositopeni (hafif pansitopeni
olabilir), nötrofil hipersegmentasyonu görülür (en sık ve en
erken PY bulgusu). Howell-Jolly cisimcikleri olabilir.
www.tusem.com.tr
Yaş
<60 yaş (2 puan)
≥60 yaş (0 puan)
Toplam skor ≥21 ise düşük riskli, <21 ise yüksek riskli hasta olarak tanımlanır.
36
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
26. Aşağıdakilerden hangisi romatoid artrit için yanlıştır?
28 - D
Boceprevir ve telaprevir kronik hepatit C tedavisinde genotip 1c
hastalarda kullanıma giren NS3/4 serin proteaz inhibitörü antiviral ilaç olup direkt etkili ve direnç bariyeri yüksek bir antiviral
ilaçtır. Kronik hepatit C GGenotip 1c hastalarda Pegile interferon+ ribavirin üçlü kombine tedavisi şeklinde kullanıldığında tedavi başarısını arttırır (%70-80 oranında yanıt) . Seçeneklerde
yer alan tenofovir, telbuvidin, kronik hepatit B tedavisinde kullanılan antiviral ilaçlardır. Ribavirin kronik hepatit C tedavisinde
pegile interferon-alfa 2a veya 2b ile kombine olarak kullanılır.
A) Radyolojik bulgu olarak eklem çevresinde osteoskleroz ve eklem aralığında daralma saptanır.
B) Romatoid faktör, anti-siklik sitrüllin peptide göre tanıda daha duyarlıdır.
C) Romatoid artritte artmış ateroskleroz ve koroner arter hastalığı riski vardır.
D) Kadınlarda erkeklere gore daha sık görülür ve hastalığın sıklığı yaş ile artar.
E) Eklem dışı bulgularda vaskulit görülebilinir
Ribavirin, guanin analoğu sentez inhibitörü (viral genomda hipermutasyona neden olur) olup Influenza A ve B virüsu, Solunum sinsityal virüsü (RSV), HCV, Kırım kongo, SARS virüsüne
karşı etkilidir. Viral RNA polimerazı inhibe eder. En önemli yan
etkisi hemolitik anemiye neden olmasıdır.
26 - A
Romatoid artrit; en sık inflamatuvar hastalıktır. Kadınlarda erkeklere gore 3 kat daha sıktır. Hastalığın sıklığı yaş ile artar. RA’nın
eklem dışı bulgularının çoğu RF + olan ve uzun süreli erozif eklem
hastalığı olanlarda görülür. Radyolojik olarak eklem çevresinde
osteopeni, eklem aralığında daralma, eklem komşuluğunda erozyon, ulnar stiloidlerde erozyonlar saptanabilinir. Romatoid faktör;
IgG’nin Fc kısmına gelişen IgM antikorlarıdır, %70-80 oranında
pozitif saptanır, genellikle eklem dışı tutulumu olanlarda görülür,
yüksek titreler; şiddetli romatoid artrit etkinliği ve noduler hastalık ile bağlantılıdır. Hastalık için duyarlı ancak özgül değildir.
29. Aşağıdaki afazi tiplerinden hangisinde tekrarlama bozuk değildir?
A) Tabes dorsalis
B) Anterior spinal kord arter sendromu
B) Radyolojik olarak kemiklerin kenarında erozyonlar,
parmakların distal uçlarında tipik kalem - hokka içinde
divit görünümü, periosteal kemik oluşumu saptanır.
C) Subakut kombine dejenerasyon
D) İntrameduller spinal kord tümörü
E) Siringomiyeli
C) Psöriatik deri hastalığı olanların %15-20 sinde görülür
D) Tedavide; kortikosteroidler, periferik artrit için metotreksat, sulfasalazine ve TNF alfa inhibitörleri kullanılır.
30 – C
Subakut kombine dejenerasyon (B12 vit. Eks.) demans, arka kolon
tutulumu, periferik nöropati ve spastik paraparazi ile seyreder.
E) Seronegatif spondiloartropatiler grubunda yer alır.
27 - D
Psöriatik artritli hastaların çoğunda önceden psoriasis vardır,
ancak psöriatik deri hastalığı olanların %15-20 sinde görülür.
Tedavide mümkünse kortikosteroidlerden kaçınılır çünkü dozun azaltılması deri tutulumunun alevlenmesine neden olur.
31. Sağ bacakta akut gelişen güçsüzlükle başvuran 60 yaşındaki erkek hastanın nörolojik muayenesinde sağ kol
proksimalinde de güçsüzlük saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ansefalit
28. Kronik hepatit C tedavisinde kullanılan proteaz inhibitörü antiviral ilaç aşağıdakilerden hangisidir?
D) Boceprevir
D) Transkortikal
30. Pozisyon/vibrasyon duyu kaybı ve spastik paraparezi ile
seyreden hastalık hangisidir?
A) Periferik artrit, daktilit ve entezit saptanır
C) Pegile interferon-alfa
C) Kondüksiyon (ileti)
29 – D
Transkortikal afazi tekrar yeteneğinde kaybın olmaması ile diğerlerinden ayrıdır.
27. Aşağıdakilerden hangisi psoriatic artrit için yanlıştır?
B) Telbuvidin
B) Wernicke
E) Disartri
Anti - CCP; %47-76 oranında saptanır, romatoid factor antikorlarından daha özgüldür, fakat daha az duyarlıdır. Hastalığın eklem dışı tutulumlarına örnek olarak vaskülit, interstisiyel akciğer hastalığı, serözit (plörit, perikardit), göz tutulumu (episklerit, sklerit, üveit, keratit), amiloidoz, hızlanmış ateroskleroz,
koroner arter hastalığı ifade edilebilinir
A) Tenofovir
A) Broca B) Multipl skleroz
C) Parasagital menengiom
D) Talamostriat arter enfanktı
E) Anterior serebral arter enfarktı
E) Ribavirin
37
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
31 – E
Anterior serebral arter enfarktında KL bacak felci olur, üst ekstremite proksimali de etkilenebilir.
35. Hangisine depresyon en sık eşlik eder?
A) Epilepsi
B) Parkinson
C) Beyin tümörü
D) Hantinton
E) Alzhaimer
32. Bazal ganglionların hasar görmesi, aşağıdaki bulgulardan hangisine neden olmaz?
A) Ballismus
B) Postural instabilite
C) Ataksi
D) Kore
35 – B
Parkinsona depresyon sıklıkla eşlik eder.
36. Orta yaşlı bir adamın kafası sürekli sağlığı ile ilgilidir. Düzensiz barsak hareketleri olduğu kanser olduğunu uzun yıllardır
düşünmektedir. Şimdi de düzensiz kalp atımları nedeni ile
gittiği doktorunun ekstra kalp atımlarının normal olduğunu
ve durumun normal olduğunu söylemesine rağmen kendisinde ciddi bir kalp rahatsızlığı olduğunu düşünmektedir.
E) Tremor
32 – C
Ataksi, serebeller bulgudur.
33. Otuz yaşında bir kadın hasta; ani başlangıçlı şiddetli baş
ağrısı, bulantı ve kusma şikayeti ile başvuruyor. Bunun
hayatında yaşadığı en şiddetli baş ağrısı olduğunu ifade
ediyor. Ağrı başlangıcından 6 saat sonra yapılan muayenesi ve çekilen beyin BT’si normal olarak bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ağrı bozukluğu
B) Hipokondriazis
C) Paranoid bozukluk
D) Konversiyon bozukluğu
E) Somatizasyon bozukluğu
36 – B
Soruda hipokondriazis tanımlanmıştır.
Bu hastada bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Lomber ponksiyon
37. Aşağıdakilerden hangisi şizofrenide iyi prognoz göstergesidir?
B) Beyin MR görüntüleme
C) Konvansiyonel anjiyografi
D) Ağrı kesici yapıp cevabını beklemek
E) Bir gün sonra beyin BT kontrolü
B) Nörojenik bulgular
D) Negatif belirtiler
E) Akut başlangıç
33 – A
Tanımlanan SAK da BBT de kan görülmüyor ise mikroskopik
kanama, LP ile araştırılmalıdır.
37 – E
Sinsi başlangıç ta prognoz kötüdür. Bırakın şizofreni akut başlasın!
38. Elli bin nüfuslu bir bölgede bir yıllık sürede 1000 canlı
doğum, 15 ölü doğum, 500 ölüm olmuştur. Ölenlerin 20
si bir yaşından küçük, 200 ü de 60 yaşından büyüktür.
34. Bilinç bozukluklarında görülenen iyi ve en kötü prognozlu solunum tipleri hangi seçenekte doğru olarak
verilmiştir?
1. Cheyne-Stokes solunumu
Bu bölgedeki sağlık düzeyi ölçütleri ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi söylenemez?
A) Bebek ölüm hızı 20/1000
2. Santral nörojenik hiperventilasyon
B) Kaba ölüm hızı 500/50.000
3. Apnöstik solunum
C) 60 yaş üzeri ölüm hızı 40/1000
4. Küme solunumu
D) Kaba doğum hızı 1000/50.000
5. Ataksik solunum
A) 1,2
B) 1,5
C) 2,3
D) 2,4
E) Nüfus artış hızı 500/50.000
38 – C
Hızlar şöyle hesaplanmalıdır.
E) 3,5
KÖH: 500/50.000
34 – B
Cheyne-Stokes solunumu bilateral kortikal lezyonu
KDH: 1000/ 50.000
NAH: 1000-500/ 50.000
Santral nörojenik hiperventilasyon pons lezyonunu
BÖH: 20/1000 (ölü doğum hesaba katılmaz)
Küme solunumu pons-medulla arası lezyonu
60 yaş üzeri ölüm hızı: 200/ 6o yaş üzeri nüfus olması gerekir iken
soruda 60 yaş üzeri nüfus verilmediğinden bu hesaplanamaz.
Ataksik solunum medulla oblangata lezyonunu gösterir
www.tusem.com.tr
A) Aile öyküsü
C) Genç başlangıç
38
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
39. Günlük kahve tüketimi ile pankreas kanseri gelişimi
arasında nedensel ilişkinin incelendiği bir araştırmada,
pankreas kanseri olan 50 hastanın % 80 inin, pankreas
kanseri olmayan 100 kişiden ise % 40 ının günde 3 fincan
ve üzerinde kahve tükettiği saptanmıştır.
42. Spinal anestezi sırasında görülen hipotansiyonun en sık
nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Parasempatik blok B) Motor blok
C) Sempatik blok
D) Duyusal blok
E) Derin reflekslerin bloğu
Bu bilgilere göre, bu araştırmanın tipi, elde edilen ölçütü ve bu ölçüt için bulunan değer aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?
42 – C
Sempatik blokaj hipotansiyon geliştirir.
A) Vaka-kontrol, tahmini rölatif risk, 6
B) Vaka-kontrol, rölatif risk, 6
43. Aşağıdaki durumlardan hangisi makrositik anemiye yol
açmaz?
C) Kohort, rölatif risk, 2
D) Kohort, tahmini rölatif risk, 2
A) Kronik hemoliz
B) Kronik böbrek hastalığı
E) Vaka-kontrol, tahmini rölatif risk,
C) Hipotiroidizm
D) Fenitoin kullanımı
E) Kronik karaciğer hastalığı
39 – A
43 – B
Vaka kontrol çalışmaları sonuçtan nedene giden çalışmalardır.
Araştırmanın başında bir vaka (pankreas kanserliler) grubu ve
bir kontrol grubu yapılmıştır.
• Kronik hemolitik anemilerde artmış folik asit ihtiyacına
bağlı folik asit eksikliği dolayısıyla makrositer anemi görülebilir. Fenitoin folik asit antagonisti olduğundan folik asit
eksikliğine bağlı makrositik anemiye yol açar.
Her gurupta ods hesaplanır ve vaka grubunun ods’u kontrol grubunun ods’una oranlarak tahmini rölatif risk (osd oranı) elde edilir.
• Enfeksiyon, inflamasyon veya doku yıkımının eşlik ettiği
kronik piyojenik enfeksiyonlar (Bronşektazi, osteomiyelit),
kronik inflamatuar süreçler (Romatoid artrit, SLE, ülseratif
kolit, maligniteler), ileri böbrek hastalığı (EPO üreten hücrelerin harabiyeti) gibi çeşitli kronik sistemik hastalıklarda
kronik hastalık anemisi görülür. RES aktivasyonuna bağlı
KK yaşam süresi kısalır. Fakat rölatif kemik iliği yanıtının
yetersizliği hemolizden daha önemlidir. Aneminin derecesine göre hem kemik iliğinde hipoaktivite hem de EPO
üretiminde yetersizlik vardır. Demir metabolizması normal değildir, dokudan plazmaya demir salınımı defektifdir.
Serum demiri düşüktür, ancak doku makrofajları demirle
yüklüdür; ayrıca barsaklardan demir emilimi azdır. Bu bozukluklardan TNF, IL-1 ve IL-6 gibi inflamatuar sitokinlerin
salınımı sorumlu tutulmaktadır.
80 / 20: 6
40 / 60
40. 1000 kişilik bir grupta yapılan diabetes mellitus taraması
sonucunda test, 120 kişiyi diyabetik olarak değerlendirmiştir. Gerçekleme testi sonuçlarına göre ise 1000 kişiden 100 üne diyabet tanısı konmuştur. Tarama testinin
diyabetik bulduğu 120 kişinin 80 i gerçekleme muayenesinde diyabetik olarak saptanmıştır.
Bu bilgilere göre, tarama testinin duyarlılığı aşağıdakilerin hangisine eşittir?
A) 80/100 B) 80/120
C) 80/1000 D) 100/900
• Bazı kronik hastalıklarda ise kronik hastalık anemisi değil
makrositer anemi görülür. Bunun iki tipik örneği hipotiroidi ve kronik karaciğer hastalığıdır.
E) 100/100
40 – A
Gerçekte hasta olan kaç kişiye yeni yöntem hasta diyebildiyse
bu; duyarlılık (sensitivite) dir.
44. Kanama diyatezi nedeniyle getirilen ve kanama zamanı uzamış olarak bulunan bir çocukta aşağıdakilerden
hangisi düşünülmemelidir?
41. Ağızda bül görülmesi en sık aşağıdakilerden hangisindedir?
A) Pemfigus vulgaris
B) Pemfigus vejetans
C) Pemfigus foliaseus
D) Paraneoplastik pemfigus
A) Trombositopeni
B) Trombosit fonksiyon bozukluğu
E) İlaca bağlı pemfigu
C) Von Willebrand faktör eksikliği
41 – A
D) Faktör VII eksikliği
P. vulgaris ağızda %70 bül görünebilen hastalıktır.
E) Damar duvarı patolojisi
39
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
44 – D
• Kanama zamanını uzatan durumlar trombositopeni ve
trombosit fonksiyon bozukluklarıdır.
• Von Willebrand faktör (VWF) eksikliği VWF’ün trombositlerin vasküler endotele yapışmasındaki adezyon görevinden dolayı kanama zamanını uzatır.
2. Fibrosarkom: infantlarda (< 1yaş) en sık görülen yumuşak doku sarkomudur.
3. Hemanjioperisitoma: Hipoglisemi ve hipofosfatemik
riketse neden olabilir.
4. Leiyomiyosarkom: İmmunsuprese insanlarda EBV
ilişkili sarkomdur.
• Aynı şekilde damar duvarı patolojileri adezyonu bozduğundan trombosit fonksiyon bozukluğuna dolayısıyla kanama zamanının uzamasına neden olurlar.
47. Aşağıdaki kalp hastalıkların hangisinde ikinci kalp sesi
(S2) inspiryumda tek, ekspiryumda çift duyulur?
• Faktör 7 bir koagülasyon proteinidir ve ekstrensek yolda
rol alır. Eksikliğinde protrombin zamanı uzar ancak kanama zamanı normaldir.
B) Mitral yetmezlik
D) Sağ dal bloku
E) Atrial septal defekt
45. Hangi akut lenfoblastik lösemi tipinde birinci remisyondan sonra kemik iliği transplantasyonu planlanır?
47 – C
• Normalde sol ventrikül daha önce depolarize olduğu için
aort kapağı pulmoner kapaktan önce kapanır. Normalde
inspiriyumda intratorasik basınç düşüp, sağ kalbe gelen
kan miktarı arttığından, sağ ventrikülün boşalımı gecikir
ve pulmoner kapak geç kapandığı için P2 ile A2’nin arası
açılır. Ekspiriyumda ise A2 ve P2 birbirine yaklaşır ve tek
ses olarak duyulur, buna fizyolojik çiftleşme denir.
• Aort kapağının kapanmasını geciktiren durumlarda inspiriyumda A2, geç kapanan P2’ye yetişir ve S2 tek olarak
duyulurken, ekspiriyumda A2, P2den daha geç kapanır ve
S2 çift duyulur, buna paradoksal çiftleşme denir.
• Paradoksal çiftleşme nedenleri:
1. Ciddi Aort stenozu
2. Aort koarktasyonu
3. Sol dal bloku
4. Wolf-Parkinson-White sendromu
5. Sistemik hipertansiyon
A) t (4;11) olan ALL
B) CALLA negatif ALL
C) Erkek cinsiyet
D) Başlangıçta lökosit sayısı 100 bin/mm3’den fazla
olan ALL
E) t (9;22) olan ALL
45 – E
• ALL’de primer tedavi kemoterapidir. Kemoterapi başlanmadan önce yüksek risk faktörleri belirlenir. t(4;11) olan
ALL, CALLA negatif ALL, erkek cinsiyet, başlangıçta lökosit
sayısı 100 bin/mm3’den fazla olan ALL ve t (9;22) olan
ALL yüksek riskli ve kötü prognostiktir.
• ALL’de KİT zamanı 2. remisyon olmakla birlikte Filedelfiya
-t(9;22)- kormozomu pozitif olanlar ve ciddi hipodiploidili
vakalar gibi kötü prognoz özelliği taşıyanlar ve yüksek rölaps
riskinden dolayı ilk remisyonda KİT yapılabilir. Sonuçta her
kötü prognostik faktör 1. Remisyondan sonra KİT endikasyonu değildir.
48. Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi pediatrik enfektif endokardit nedenleri arasında yer almaz?
46. Çocukluk çağında hipoglisemi ve hipofosfotemik riketse yol açan alt ekstremiteden kaynaklanan yumuşak
doku tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Coxakie A virüs
B) Neisseria gonore
C) Brucella
D) Coxiella burnetii
E) Stafilococcus aureus
48 – A
• En sık olarak Viridans (alfa hemolitik) streptokok ve Stafilokokkus aureus sorumludur. Altta yatan kalp hastalığı
yoksa en yaygın etken Staf. aureus’tur.
• Dental sorunlardan sonra Viridans streptokoklar, Genitoüriner /Alt GİS girişimi sonrası Grup D streptokoklar
(S.bovis, S.feacalis), İV ilaç kullananlarda P.aeruginosa ve
Serratia marcescens, Santral venöz kateteri takiben Koagülaz negatif Stafilokok (S. Epidermidis) ve açık kalp ameliyatı sonrası Fungal enfeksiyonlar sık görülür.
• Neisseria gonore, Brucella ve Coxiella burnetii nadirde
olsa çocuklarda enfektif endokardite neden olabilir.
• Coxakie A virüs pediatrik enfektif endokardit nedenleri
arasında yer almaz.
A) Fibrosarkom
B) Rabdomiyosarkom
C) Leiyomiyosarkom
D) Sinovyal sarkom
E) Hemanjioperisitoma
46 – E
• Çocuklarda en sık görülen yumuşak doku tümörü olan
rhabdomyosarkoma (RMS) çocukluk kanserlerinin yaklaşık
% 3.5’inden sorumludur.
• Diğer yumuşak doku sarkomları:
1. Sinovyal sarkom: RMS’dan sonra en sık görülen ikinci
sarkomdur.
www.tusem.com.tr
A) Pulmoner stenoz
C) Aort stenozu
40
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
49. Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan bebekte jeneralize
ödem sebeplerinden biri değildir?
51. Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan bir bebekte hayatın
ilk günü ortaya çıkan sarılığın en az olası nedenidir?
A) Prematürite
A) Crigler-Najjar sendromu
B) Eritroblastozis fetalis
B) Eritroblatozis fetalis
C) Konjenital toksoplazma enfeksiyonu
C) Gizli hemoraji
D) Hurler sendromu
D) Sepsis
E) Turner sendromu
E) Konjenital enfeksiyonlar
49 – E
• Yenidoğanlarda jeneralize ödem prematürite (fizyolojik)
ve hipoproteinemi (eritroblastosis fetalis, non-immün
hidrops, konjenital nefroz veya Hurler sendromu) sonucu
görülebilir.
51 – A
CRİGLER-NAJJAR sendromunda glukuronil transferaz(GT) eksikliği söz konusudur. OR tip I’de enzimin total eksikliği sonucu yaşamın ilk üç gününde ortaya çıkan şiddetli sarılığa bağlı
nörolojik zedelenme oluşur. Fenobarbital tedavisi etkisizdir,
karaciğer transplantasyonundan yarar görür. OD tip II (Arias
sendromu)‘de ise bilirubinin % 50 si konjuge edilebilir. Nörolojik zedelenme nadirdir. Fenobarbitale cevap verir.
• Lokalize ödem yenidoğanlarda göz kapaklarında, yüz, elayak sırtında ve tibiada olabilir. Birkaç gün içinde kaybolur.
Ekstremitelere lokalize ödem lenfatik drenajın bozukluğuna bağlı Milroy sendromunda, Noonan ve Turner sendromunda olabilir.
Yenidoğan sarılıkları ayırıcı tanısı
50. Aşağıdaki ifadelerden hangisi hiposik iskemik ensefalopati (HİE) için doğru yanlıştır?
A) Terapötik hipotermi en iyi tedavi yöntemidir.
İlk 24 saatte
2-3.
günlerde
4-7. günlerde
1. haftadan sonra
Eritroblastosis
fetalis
Gizli kanama
Sepsis,
TORCH
Fizyolojik
CriglerNajjar send.
Erken anne
sütü sarılığı
Sepsis
İdrar yolu
enfeksiyonu
Konj.
Enfeksiyon
(To-C-Syf)
Geç anne sütü
sarılığı
Polistemi
Geç aane sütü sarılığı
Sepsis
Konjenital Hemolitik
Anemi
-Herediter sferositoz
-G6PD eksikliği
-Piruvar kinaz eksikliği
Hipotiroidi
Kolestaz
(Kistik fibroz,bilyer
atrezi, Galaktozemi,
hepatit)
B) Konvülsiyon tedavisinde ilk seçenek fenobarbitaldir.
C) EEG’nin patolojik olması kötü prognozu gösterir.
D) BOS’ta aspartat, glutamat ve NO azalır.
E) Spontan aktivitenin olmaması yüksek mortalite riskini gösterir.
50 – D
• Hipoksik-iskemik ensefalopati (HİE) santal sinir sistemi
hücrelerine kalıcı hasar yaparak neonatal ölümle sonuçlanan (%20-30) veya daha sonra serebral palsi veya mental
retardasyon gelişimine neden olabilen (%33-50) önemli
bir durumdur.
• Difüzyon-ağırlıklı MRI erken tanıda sensitif ve spesifik bir
araç olarak tercih edilir.
• BOS’ta aspartat, glutamat ve NO artar.
• Amplitude integreted EEG (aEEG) olarak tanımlanan yöntemle elde edilen EEG beyin hasarının derecesi ve prognozla ilgili çok değerli bilgiler verir.
• Prognoz komplikasyonların tedavi edilebilir olup olmamasına, gebelik yaşına (infant pretermse sonuç en kötü) ve
HİE’nin şiddetine (evre III kötü prognoz) bağlıdır. 20. dakikada
düşük APGAR, spontan solunum olmayışı ve 2. haftada anormal nörolojik belirtiler ile ölüm veya ağır MMR öngörülebilir.
52. Aşağıdakilerden hangisi sekiz yaşındaki bir çocukta
uzun boy nedeni değildir?
A) Püberte prekoks
B) Marfan sendromu
• Son yıllarda akut dönemde(özellikle ilk 6 saat) sistemik ya da
serebral hipotermi uygulanması tedaviye girmiştir. Bunun dışında tedavi etkilenen sistemlere yönelik ve semptomatiktir.
Konvülsiyon tedavisinde ilk tercih ilaç fenobarbitaldir.
C) Klinefelter sendromu
D) Sotos sendromu
E) Akondroplazi
41
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
• Hipoparatiroidizm (%90, 3 yaşından sonra) genellikle Addison hastalığından (%90, 6 yaşından sonra) önce görülür.
Değişik zamanlarda ortaya çıkan diğer bozukluklar alopesi
areata veya totalis, malabsorpsiyon bozukluğu, pernisiyöz anemi, gonad yetmazliği, kronik aktif hepatit, vitiligo
ve tip 1 diyabeti içerir. Bunların bazıları erişkin hayata kadar ortaya çıkmayabilir. Otoimmün tiroid hastalığı nadiren
eşlik eder. Bu bozukluğun geni AİRE (otoimmün regülatör) 21q22’ye yerleşlir.
52 – E
Uzun boy ve aşırı gelişme sendromlarında ayırıcı tanı
Fetal aşırı büyüme
Maternal diabetes mellitus
Serebral jigantizm (Sotos sendromu)
Weaver sendromu
Beckwith-Wiedemann sendromu
Diğer IGF-II fazlalığı sendromları
Postnatal aşırı büyüme
Çocuklukta uzun boy
Erişkinlikte uzun boy
Familyal (konstitüsyonel) boy uzunluğu
Serebral jigantizm
Beckwith-Wiedemann sendromu
Eksojen obezite
Aşırı GH salgılanması (hipofizer
gigantizm)
McCune-Albright, MEN-II ilişkili aşırı GH
sekresyonu
Püberte prekoks
Marfan sendromu
Klinefelter sendromu
SHOX fazlalığı sendromları
Weaver sendromu
Frajil X sendromu
Homosistinüri
XYY sendromu
Hipertiroidi
Familyal (konstitüsyonel) boy
uzunluğu
Androjen veya östrojen
eksikliği sendromu
Östrojen direnci (erkeklerde)
Testiküler feminizasyon
ACTH/kortizol eksikliği
sendromu
Aşırı GH salgılanması
(hipofizer gigantizm)
Marfan sendromu
Klinefelter sendromu (XXY)
XYY sendromu
54. Trimetilaminürinin tek bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koyu renkli idrar
B) Kötü vücut kokusu
C) Üriner sistemde taş
D) Gut benzeri eklem şikayetleri
E) Durdurulamayan nöbetler
54 – B
Trimetilaminüri glisin metabolizma bozukluğudur. Trimetil
aminoksidaz enzim eksikliğidir. Tek klinik bulgusu kokmuş balık
kokusuna neden olmasıdır.
• Püberte prekoks çocukluk döneminde uzun boya neden
olur. Epifizler erken kapandığından adolesan dönemde ve
erişkinlikte kısa boy nedenidir.
55. Kas tutulumu aşağıdaki glikojen depo hastalığı tiplerinin hangisinde beklenen bir bulgudur?
• Akondroplazi çocuğun vücudunun üstünün altına oranı
fazla asimetrik bir boy kısalığı nedenidir.
53. Halsizlik, giderek artan pigmentasyon ve tırnaklarında
şekil bozukluğu olan 12 yaşındaki bir kız çocukta ciddi
mukokutanöz kandidiazis ve hipoglisemik ataklar saptanıyor. Öyküsünden 9 yaşından beri hipotiroidi nedeni ile
tedavi almakta olduğu öğreniliyor.
A) Tip 0 B) Tip Ia
C) Tip Ib
D) Tip III
E) Tip VI
55 – D
• KAS GLİKOJENOZLARI
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
1.grup: Progresif kas güçsüzlüğü, atrofi veya kardiyomiyopati (tipII)
A) İnsülinoma
2.grup: Kas ağrısı, egzersiz intoleransı, myoglobinüri (tip V, tip VII)
B) Humoral immün yetmezlik
• KARACİĞER GLİKOJENOZLARI
C) Otoimmün poliendokrinopati tip I
Tip I, Tip III, Tip IV, Tip VI, Tip IX, Glikojen sentetaz eksikliği
(tip 0) ve glukoz transporter-2 (GLUT-2) defekti karaciğeri
etkiler.
Bu grup bozukluklar tipik olarak açlık hipoglisemisi ve hepatomegaliye neden olur.
Tip III, IV ve IX’a siroz,Tip I’e renal disfonksiyon
Tip III ve IV’e miyopati eşlik edebilir.
• PROGRESİF BEYİN HASTALIĞI (GDH VIII)
D) AIDS
E) DiGeorge sendromu
53 – C
• Otoimmun hipoparatiroidizm paratiroid antikorlarından
kaynaklanır. Çoğu kez Addison ve kronik mukokütanöz
kandidiyazis eşlik eder. Bu birliktelik otoimmün polidlandüler hastalık tip 1 (APECED: autoimmune poliendokrinopati/candidiasis/ektodermal displazi) olarak bilinir. Otozomal resesif kalıtılır. Hastaların 1/3’ünde her 3 komponent,
2/3’ünde sadece 2 komponent vardır. Kandidiyazis hemen
her zaman diğer bozukluklardan önce ortaya çıkar; olguların %70’inde 5 yaşından önce başlar.
www.tusem.com.tr
Hepatomegali, nistagmus, ataksi, turunkal tremor, başlangıçta
hipotoni, sonradan spastisite görülür. Zamanla çevre ile iletişimleri kopar, yatalak hale gelirler. Yutma güçlüğü sonucu aspirasyon pnömonisinden ölüm meydana gelir. Enzim eksikliği
gösterilememiştir.
42
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
56. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda tekrarlayan akciğer
enfeksiyonu nedeni değildir?
58. Aşağıdaki oküler alerjilerin hangisine atopik dermatit
hemen her zaman eşlik eder?
A) Orak hücre anemisi
A) Alerjik konjunktivit
B) Hiperimmunglobulin E sendromu
B) Vernal konjunktivit
C) Lökosit adezyon defekti
C) Atopik keratokonjunktivit
D) Aort koarktasyonu
D) Dev papiller konjunktivit
E) Pulmoner sekestrasyon
E) Kontakt alerji
58 – C
• Allerjik konjunktivit: Atopik çocukların %30’unda görülen
en sık göz alerjisidir. Kaşıntı, sulanmai kemozis ile ortaya
çıkar. Genellikle mevsimsel, nadiren yıl boyudur. Mevsimsel olan tipik olarak allerjik rinit ile ilişkilidir ve en çok polenler tarafından tetiklenir.
• Vernal keratokonjunktivit: IgE aracılı olmasada sıklıkla
mevsimsel alerjisi, astımı veya atopik dermatiti olan çocuklarda görülür. Kornea tutulursa körlük ortaya çıkabilir.
Erkeklerde kızlara göre 2 kat daha sık görülür. Kaşıntı, fotofobi, yabancı cisim hissi ve yaşarma ile ortaya çıkar. Üst
tarsal yüzeyde papillaların devleşmesine bağlı ‘kaldırım
taşı’ görünümü, geçici sarı-beyaz noktalanma limbusta
(Trantas noktaları) veya konjonktivada (Horner noktaları),
korneal ülserler ve Dennie çizgileri görülür. vardır.
• Atopik keratokonjunktivit: Alt tarsal konjonktivayı tutar.
Korneayı tutarak körlüğe yol açabilir. Tüm hastalarda atopik dermatit vardır, önemli bir kısımıda astımdır. Geç
adolesan dönemde bilateral kaşıntı, yanma , fotofobi, yıl
boyu devam eden mukoid sekresyonun eşlik ettiği gözyaşarması ile karakterizedir. Kemozis, katarakt ve sekonder
stafilokoksik blefarit görülebilir.
• Dev papiller konjunktivit: Kontakt lens, oküler protezler ve
sütüre maruziyet sonucu ortaya çıkar. Sensitizasyon gerekli
değildir. Vernal konjonktivit semptom ve bulguları görülür.
• Kontakt konjunktivit: Topikal ilaçlara, kontakt lens solüsyonlarına ve koruyuculara bağlı göz kapaklarına eş olarak
konjonktivanın da tutulmasıdır.
56 – D
 Rekürren pnömoni tek yıl içinde 2 veya daha fazla, herhangi bir zamanda 3 veya daha fazla epizod ve episodlar
arasında radyolojik iyileşmenin olması ile tanımlanır.
Rekürren pnömoni ayırıcı tanısı
Herediter hastalıklar
Silia hastalıkları
Kistik fibroz
İmmotil silia sendromu
Orak hücre anemisi
Kartagener sendromu
İmmun yetmezlikler
Anatomik hastalıklar
Pulmoner sekestrasyon
AIDS/HIV
Lober amfizem
Bruton agamaglobulinemi
Selektif IgG alt grup eksikliği Gastroözefageal reflü
Sık görülen değişken immün Yabancı cisim
yetmezlik
TÖF (H tipi)
Ağır kombine immün
Bronşektazi
yetmezlik
Aspirasyon (orofarengeal
Kronik granulomatöz hastalık inkoordinasyon)
Hiper IgE sendromu
Lökosit adhezyon defekti
57. Bronşiolitis obliteransın en sık enfeksiyöz nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Respiratuvar sinsistyal virüs (RSV)
B) Adenovirüs
C) Boğmaca
D) Mycoplazma
E) İnfluenza
59.
57 – B
• Bronşiolitis obliteransın en sık neden adenovirüs enfeksiyonudur. İnfeksiyöz diğer etkenler mycoplazma, kızamık,
influenza ve boğmacadır. RSV B.obliteransa yol açmaz.
• Non-enfeksiyöz olarak JRA, SLE, skleroderma, StevensJohson sendromu, toksik gaz inhalasyonu ve transplantasyon sonrası görülebilir.
• Bronkodilatöre yanıt vermeyen wheezingi olan repiratuvar distresli çocuklarda akla gelmelidir.
Kırmızı idrar yapma nedeniyle başvuran 8 yaşındaki
kız hastanın tam idrar tahlilinde eritrosit (+++) ve protein (+) saptanıyor. İdrar
mikroskopisi yukarıdaki şekildeki gibi saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut poststreptokoksik glomerülonefrit
• AC biopsisinde endobronşial granülasyon dokusu ve peribronşialar fibrozis görülmesi ile tanı konur.
B) Membranoproliferatif glomerülonefrit
• Spesifik tedavisi yoktur. Steroidler kliniği yavaşlatabilir.
D) Sistit
C) IgA nefropatisi
E) Lupus nefriti
43
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
59 – D
• Üst üriner sistem kaynaklı hematüri nefrondan (glomerül,
tubulus, intertisyum), alt üriner sistemden kaynaklananlar
ise pelvikalisiel sistem, üreter, mesane,üretra kökenlidir.
• Glomerüler hematüride idrar sıklıkla kahverengi çay renginde, eritrositler deforme-fragmentedir ve proteinüri
100 mg/dlyi aşar. Non-glomerüler, alt üriner kaynaklı
hematüri gros hematüriyle birliktedir, terminal hematüri
mevcuttur, kan pıhtılıdır ve üriner RBC morfolojisi normal,
proteinüri azdır.
• Hematüriyle birlikte ağır proteinüri varsa (+++) genellikle
glomerüler parenkimal hastalık söz konusudur (hafif proteinüri non-glomerüler nedenlerde de olabilir)
• Yukarıdaki hastanın idrar mikroskopisinde eritrosit morfolojisi normal ve proteinüri az olduğundan non-glomerüler
nedenler düşünülmelidir. Non-glomerüler hematürinin en
sık nedeni sistittir. Diğer şıklardaki hastalıklar glomerüler
hematüriye ve daha fazla proteinüriye neden olurlar.
4.Unilateral > 1.5 cm LAP
5.El ve ayakta kızarıklık ve ödem; 2-3 hf sonra soyulma
3. Benzer klinik bulgulu hastalıkların dışlanması
• Diğer klinik bulgular:
KVS bulguları: KKY, myokardit, perikardit, kapak yetmezliği,
koroner arter anomalileri, non-koroner orta çaplı arter anevrizmaları ,Raynaud f., periferik gangren
Solunum: intertisyel infiltrasyon, plörezi
İskelet-kas: Artrit, artralji
GİS: Diare, kusma, karın ağrısı, safra kesesi hidropsu, hepatit
MSS: İrritabilite, Aseptik menenjit,sağırlık
GÜS: Üretrit, meatit
Diğer: Otit,tonsillit , anterior üveit, kasıkta dekuamasyonlu
döküntü, BCG yerinde eritem ve endürasyon
• Kawasaki hastalığında safra kesesinde taş görülmez. Safra kesesi hidropsu görülebilir.
60. Aşağıdakilerden hangisi idiopatik hiperkalsüri tedavisinde kullanılmaz?
62. Aşağıdaki bulgulardan hangisi idyopatik kronik konstipasyon (fonksiyonel kabızlık) tanısını destekler?
A) Sodyum kısıtlaması
B) Kalsiyum kısıtlaması
A) Mekonyumun ilk 24 saatten sonra çıkarılması
C) Tiazid diüretikler
D) Potasyum sitrat
B) Enkoprezis varlığı
E) Sıvı alımının artırılması
C) Rektumda palpe edilebilen dışkının olmaması
D) Doğumdan hemen sonra başlamış olması
60 – B
• İdiopatik Hiperkalsiüri taş formasyonu yokluğunda rekürren gros hematüri, persistan mikroskobik hematüri, dizüri,
karın ağrısı yapabilen OD kalıtılabilen antitedir.
• 24 saatlik idrarda artmış Ca (>4mg/kg) ekskresyonu ve
spot idrarda Ca/Cr>0,20 dir. <7 ay infantlarda oran 0.8’e
kadar normal kabul edilir.
• Tedavi edilmezse nefrolitiazisle sonuçlanır. Sıvı alımı artırılır. Tiazid diüretikler verilebilir. Na kısıtlaması, Potasyum
sitrat kullanılabilir. Diyette Ca kısıtlaması önerilmez.
E) Malnütrisyon varlığı
62 – B
Hirschsprung hastalığı ve fonksiyonel kabızlık ayırıcı tanısı
Fonksiyonel
Hirschsprung hastalığı
Kabızlık başlama zamanı
> 2 yaş
Doğumda
Enkomprezis
Yaygın
Nadir
Gelişmede yetersizlik
Nadir
Olabilir
Enterokolit
Yok
Olabilir
Barsak eğitiminin
güçleşmesi
Genellikle
Yok
Abdominal distansiyon
Nadir
Yaygın
Azalmış kilo alımı
Çok nadir
Nadir
Rektum
Gaita ile dolu
Boş
D) Üretrit
Rektal muayene
Gaita ampullada
Boş, patlayıcı gaita
çıkışı
E) Safra kesesi taşı
Malnütrisyon
Yok
Olabilir
Anorektal manometri
internal anal
sfinkter gevşer
internal anal sfinkter
gevşemesimde
yetersizlik
Rektal biopsi
Normal
Gangliyon hc
yok, artmış
asetilkolinesteraz
boyanması
Baryum lavman
Masif gaita kitlesi,
geçiş zonu yok
Geçiş zonu var,
boşaltımda gecikme (>
24 saat)
ÖYKÜ
61. Aşağıdakilerden hangisi Kawasaki hastalığında görülebilen klinik bulgulardan birisi değildir?
MUAYENE
A) Raynaud fenomeni
B) Anterior üveit
C) BCG skarının belirginleşmesi
LABORATUVAR
61 – E
• Klasik klinik tanı kriterleri:
1. En az 5 gün devam eden ateş
2. Aşağıdakilerden ≥ 4 tanesi
1.Polimorfik egzantem
2.Bilateral non-pürülan konjunktivit
3.Ağız mukozası bulguları (dudaklarda kuruluk ve çatlak, çilek
dili görünümü, ağız ve farinks mukozasındaki yaygın kızarıklık)
www.tusem.com.tr
44
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
63. Aşağıdaki malabsorbsiyon nedenlerinden hangi ciddi
steatore, ala nasi aplazisi, scalp defektleri ve hipotiroidizmle karakterizedir?
yan etkisi görülmez. Özellikle tekrarlayan basit febril konvülsiyon beyin hasarı yapmaz. Febril konvülsiyonlar bir çok
ailede otozomal dominant olarak kalıtılır.
• Febril konvülsiyon %30 tekrarlar, %2-7’sinde çeşitli tiplerde epilepsi gelişir.
A) Kistik fibroz
B) Scwachman-Diamond sendromu
C) Pearson sendromu
65. Aşağıdakilerden hangisi benign intrakranial hipertansiyon nedenlerinden biri değildir?
D) Blizzard-johanson sendromu
E) Enterokinaz eksikliği
A) Tetrasiklin grubu ilaçlar
B) Demir eksikliği anemisi
63 – D
• Ekzokrin pankreas yetmezlikleri malnütrisyona neden
olurlar.
• Kistik fibroz en sık konjenital ekzokrin pankreas yetmezliği
nedenidir.
• Nadir olmasına rağmen ikinci sıklıkta Schwanmann-Diamond (aplastik anemi-Nötropeni) gelir.
• Diğer nadir nedenler Blizzard-Johanson sendromu( steatore, ala nasi aplazisi, sağırlık, hipotiroidi, scalp defektleri), Pearson sendromu (sideroblastik anemi, nötropeni,
trombositopeni) ve izole pankreas enzim eksiklikleri (lipaz,
kolipaz, tripsinojen, amilaz) dır.
C) Çinko eksikliği
D) Hiperparatiroidizm
E) Hipoparatiroidizm
65 – D
Psödotümör serebri (benign intrakranial hipertansiyon) kafa içinde yer kaplayıcı lezyon olmadan KİBAS bulgularının olmasıdır. En
sık yakınma baş ağrısıdır. Çeşitli etyolojik nedenle suçlanmıştır.
• Metabolik nedenler: Galaktozemi, hipoparatiroidi, psödohipoparatiroidi, hipofosfotazya, uzun süreli kortikosteroid
tedavisi veya tedavinin ani kesilmesi, büyüme hormonu
tedavisi, A vitamini eksikliği veya fazlalığı, Adisson hastalığı, obezite ve menarş, çinko eksikliği
• Enfeksiyöz nedenler: Roseala infantum, GuillaiBarre sendromu, kronik otit ve mastoidit.
• Hematolojik hastalıklar: Anemi (demir eksikliği, hemolitik), polistemi, Wiskott-Aldrich sendromu
• Venöz tromboz: Lateral sinüs ve posterior sagittal sinüs
trombozu, kafa travması, vena cava superior obstrüksiyonu
• İlaçlar: Nalidiksik aist, tetrasiklin, nitrofurantoin, izoretionin
64. Febril konvülsiyonla ilişkili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Altı ayla altmış ay arasında görülürler.
B) Ailede ateşli febril konvülsiyon öyküsü olabilir.
C) Düşük derecede ateşte görülebilir, kısa süreli ateşte
görülmez.
D) Rekürren basit febril konvülsiyonlar beyin hasarı
yapmaz.
E) Kompleks febril konvülsiyon mütakip 2 yılda mortalite riskini artırır.
66. İki yaşındaki erkek hasta pnömoni nedeniyle yatırılıyor. Fizik muayenesinde akciğerde ral, küçük tonsiller, postnazal
akıntı ve ciltte yaygın verrüko vulgaris tespit ediliyor. Laboratuvarda grafide bilateral pamuk atığı manzarası, Kan sayımında nötropeni dışında bulguya rastlanmıyor. Hastanın
çok sık orta kulak iltihabı ve tonsillit geçirdiği öğreniliyor.
64 – C
• Febril konvülsiyonlar 6 ay- 60 arasında görülen, daha önce
afebril konvülsiyon öyküsü, SSS enfeksiyonu ve metabolik
bozukluk olmaksızın, 38 C ve üzeri ateşte ortaya çıkan konvülziyonlardır.
• Febril konvülsiyonlar düşük derecede ateşte de kısa süreli
ateşte de görülebilir.
• Basit febril konvülsiyon: Ateşle ilişkili primer generalize
sıklıkla tonik-klonik, 15 dk’dan kısa süren ve 24 saat içinde tekrarlamayan konvülsiyonlardır.
• Komplike febril konvülsiyon: Fokaldir, nöbet süresi 15 dakikanın üzerindedir, 24 saat içinde tekrarlayabilir.
• Febril Status epileptikus: Febril konvülsiyon > 30 dk sürmesidir.
• Çocukların %2-5’i en az bir, genellikle basit febril konvülsiyon geçirirler. Basit FK mortalite riskini artırmaz iken,
kompleks FK altta yatan nedene bağlı olarak normal topluma göre mortalite riskini ortalama 2 kat artırır. Bir yada
daha fazla basit febril konvülsiyonun uzun dönemde hiç
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hiper IgM sendromu
B) Hiper IgE sendromu
C) Bruton agamaglobulinemisi
D) Sık görülen değişken immun yetmezlik
E) Selektif IgA eksikliği
66 – A
Hiper IgM sendromu X’e bağlı veya otozomal resesif geçişlidir. B hc sayısı normaldir. Plazma IgM düzeyi armış; IgA , IgE
ve IgG düzeyleri azalmıştır. T lenfosit sayısıda normaldir ama
hücrelerin antijene yanıtları düşüktür. Hastaların tonsil ve lenf
dokuları küçüktür.
45
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
• Hemoglobin /Htc: 9-12 ay arasında, daha sonra riskli hastalarda
Klinik X geçişli agamaglobulinemiye çok benzer. Farkı B hücre
sayısının normal olması, nötropeni görülmesidir. Ayrıca farklı
olarak yaygın verruca vulgaris, kriptosporid gastroenteriti ve
karaciğer hastalığı ortaya çıkar. Otoimmun hastalıklarla birlikte
görülme sıklığı artmıştır.
• İdrar: 5 yaşında
• Kolesterol: 2 yaşından sonra riskli hastalara
• Kan basıncı: 3yaş, 4 yaş, 6 yaş, 8 yaş, 10 yaş, >10 yaş yılda
bir kez.
67. Aşağıdaki çocukluk çağı döküntülü hastalıklarından
hangisinin seyri sırasında ensefalit gelişme olasılığı en
yüksektir?
A) Kızamık
B) Suçiçeği
C) Kızamıkçık
D) Roseola infantum
70. Vitamin A eksikliğinin en erken gelişen göz bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fotofobi
B) Karanlığa adaptasyonda gecikme
E) Eritema enfeksiyozum
C) Bitot lekeleri
67 – A
• Kızamık, kızamıkçık, Suçiçeği ve roseola infantumda ensefalit görülebilir.
D) Keratomalazi
E) Kseroftalmi
70 – B
Vitamin A Eksikliği bulguları:
Göz bozuklukları
-Gece körlüğü (İLK BULGU!!)
-Xerosis konjunktiva
-Xerosis kornea
-Keratomalazi
-BİTOT Lekesi
-Foliküler hiperkeratoz
-Fotofobi
Fiziksel ve mental gelişim geriliği
Anemi ve HSM
Epitelyum bozuklukları
-Ciltte kuruluk
-FOLİKÜLER HİPERKERATOZ
-AKNE
-CİLTTE ERKEN YAŞLILIK
Üriner epitelyum metaplazisi, piyüri, hematüri
Enfeksiyonlara direnç azalması
KİBAS (PTC)
Kemik ve diş mine yapımında yetersizlik
• Ancak ensefalit gelişme olasılığı en sık döküntülü hastalık
kızamıktır.
68. Aşağıdaki aşılardan hangisi, 4 aylık bir bebeğe yapılabilir?
A) Kızamık aşısı
B) Polisakkarit pnömokok aşısı
C) İnfluenza virus aşısı
D) İnaktif polio aşısı
E) İnsan papilloma virus aşısı
68 – D
AŞILARIN İLK DOZU İÇİN OLASI EN DÜŞÜK YAŞ
Hepatit B
Doğum
MMR
12 ay (salgında 6 ay)
DTaB
6 hafta
Varisella
12 ay
Hib
6 hafta
Hepatit A
12 ay
IPV
6 hafta
İnfluenza
6 ay
Konjüge
Pnömokok
6 hafta
Polisakkarit
Pnömokok/meningokok
2 yaş
69. Koruyucu çocuk sağlığı önerileri doğrultusunda çocuklarda hematokrit ilk olarak ne zaman bakılmalıdır?
A) Yenidoğan dönemi
B) 2.ay
C) 4.ay
D) 6.ay
71. Resüsitasyonda kullanılan adrenalin hangi yolla verilmemelidir?
E) 9.ay
69 – E
Koruyucu çocuk sağlığı ile ilgili öneriler:
B) Periferik damar yolu
D) Kemik içi yol
E) Endotrakeal
• İşitme (objektif st testle): YD, 4yaş, 5yaş, 8 yaş, 10 yaş, 12
yaş, 15 yaş, 18 yaş
71 – A
İntrakardiak yolla adrenalin verilmesinin hastanın yaşam şansını artırmadığı gibi gelişen komplikasyonlardan dolayı azalttığı
gösterilmiştir. Özellikle damar yolu açılamayan hastalara endotrakeal veya intraosseöz yol denenmelidir.
• Görme(objektif st testle): 3 yaş, 4yaş, 5yaş, 8 yaş, 10 yaş,
12 yaş, 15 yaş, 18 yaş
• Kalıtsal metabolik hastalık taraması: 0-1 ay arasında
www.tusem.com.tr
A) İntrakardiak
C) Santral venöz yol
46
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
72. Organik fosfat zehirlenmesini düşündüren bulgular
aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?
75. Aşağıdaki alternatif solüsyonlardan hangisi cerebral
perfüzyon artışı ile birlikte kafa içi basınç azalmasına
sebep olur?
A) Taşikardi, kuru kırmızı cilt, midriazis, bilinç değişikliği
B) Bilinç değişikliği, koreoatetoik hareketler, takipne
C) Asidoz, konvülsiyon, hipotansiyon, miyozis
B) Hipertonik NaCl
C) Gelatin
D) Albumin
E) Dextran
D) Bradikardi, bradipne, midriazis, bilinç değişikliği
75 – B
Alternatif replasman sıvıları ve özellikleri:
Hipertonik NaCl: Cerebral perfüzyon artışı, intrakraniel basınç
azalması, kanama artışı
Kolloidler: Kapiller geçirgenlik artışı
Albumin: Allerjik reaksiyon
Böbrek yetmezliği ve pulmoner yetmezlikte dikkatli kullanılmalı
Dextran: Kan vizkozitesini azaltır
Hetastarch: Kanama bozukluğu
Gelatin: Kanama bozukluğu
E) Miyozis, hipersalivasyon, bradikardi, bilinç değişikliği
72 – E
Organofosfat entoksikasyonu bulguları:
Diyare-defekasyon
Urinasyon
Miyozis
Bronkore
Bradikardi
Eksitasyon-emezis
Lakrimasyon
Salivasyon
76. Bir hafta önce laparoskopik kolesistektomi ameliyatı geçiren hasta Na:126, Glu:260, CVP normal olan hastada
plasma osmotik basıncı 290mOsm olarak hesaplanıyor.
73. Plazma osmotik basınç hesaplanırken aşağıdakilerden
hangisi kullanılmaz?
Bu hastada hiponatreminin en olası sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Plazma sodyum düzeyi B) Plazma Potasyum düzeyi
A) Hipervolemik hiponatremi
D) Kan Glukoz Miktarı
C) Plazma klor Düzeyi
A) Kolloidler
B) Hiperaldesteronizm
E) BUN
C) Hiperglisemi
73 – C
D) Uygunsuz ADH salınımı
Plazma ozmolaritesi (mOsm/kg)= 2x(Plazma Na +K) + (Glukoz/18) + (BUN/2.8)
E) Cushing Sendromu
76 –C
Hiponatremi:
74. Aşağıdakilerden hangisinin potasyum içeriği diğerlerinden fazladır?
A) Kolon
C) Mide
Hiponatremi
(Na < 130 mEq/lt)
B) Safra
Hipervolemik
Normovolemik
Hipovolemik
D) Pankreas
İyatrojenik
Postoperatif
katabolizma Sepsis
Hiperglisemi/mannitol
Yatersiz Na alımı
Postoperatif ADH ­*
Plazma lipid ve
proteinlerinde ­
(psödohiponatremi)
GİS kayıpları
Antipsikotikler
TCA
ACE inh.
SIADH
Renal
Diüretikler
Primer Böbrek
Hastalıkları
E) İnce Barsak
74 –A
Gastrintestinal sıvıların içerikleri: En çok potasyum tükürük ve
mide sekresyonunda, en çok klor mide sıvısında, en çok bikarbonat ise pankreas sekresyonunda bulunur . Mide sıvısı kayıplarında hipokalemik, hipokloremik metabolik alkaloz, pankreas sıvısı
kayıplarında ise metabolik asidoz gelişir. Aşırı kolonik sıvı kayıplarında (örneğin; kolorektal villöz adenomlar) hipokalemi gelişebilir.
Günlük miktar
Na
K
Tükürük
500-2000
10
20-30 10
Cl
Mide
1000-2000
60-90
10-30 100-130 -
İnce barsaklar
2000-9000
120-140 5-10
Kolon
-
60
Pankreas
600-2000
Safra
50-800
Hiperglisemide hipoozmalite olmaz. Hiperglisemi gelişince
hücre dışı bölmede ozmotik basınç artar; hücre içi bölmeden
hücre dışına su geçer. Böylece sodyum dilüe olur. Ozmotik
denge tekrar sağlandığında glukozun varlığı nedeniyle plazma
ozmolalitesi yüksek ancak plazma sodyumu düşük bulunur.
HCO3
30
• Normal volüm + hiponatremi varsa SIADH araştırılmalı
90-120
30-40
30
40
-
140
5-10
70-90
95-115
• Hipervolemik ve SIADH bağlı hiponatremilerde hipoozmolalite olur
140
5-10
90-110
30-40
• Hiperglisemide hiponatremi olur ama hipoozmolalite olmaz
47
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
77. Divertikülozise bağlı alt GIS kanaması geçiren hastada
aşağıdaki hormonlardan hangisinde artış olmaz?
79 – B
Enteral beslemenin kontrendikasyonları:
A) Kortizol
B) Tiroid hormonları
1. İntestinal obstrüksiyon varlığı
C) Katekolaminler
D) ADH
2. Hemodinamik instabilite
3. Barsak ödemi
E) ACTH
4. Radyasyon enteriti, inflamatuvar barsak hastalıklarının
akut atakları
77 – B
Travmada azalan hormonlar: İnsülin (erken dönemde en çok
azalan), T3, TSH, seks steroidleri, FSH/LH, IGF-1
5. Barsak iskemisi
6. Asit
7. Proksimal, yüksek debili gastrointestinal fistüller
80. Ateşli silah yaralanmasına bağlı femoral arter yaralanmasına bağlı 28 yaşındaki hasta hemorojik şok tablosu ile acil servise geliyor. Hastanın kanama kontrolü
yapılırken, hastaya sıvı ve kan transfüzyonu yapılıyor.
Aşağıdakilerden hangisi uygulanan sıvı resüsitasyonunun etkinliği değerlendirmede kullanılan doku spesifik
parametrelerden değildir?
78. Aşağıdakilerden hangisi apoptozisi hızlandırır?
A) TNF alfa
B) IL-1
C) IL-2
D) IL-6
E) IL-10
78 – E
İnflamatuar hücre ölümünün regülasyonu: Nekroz ile gerçekleşen hücre ölümü temelde hücre membran hasarı ve hücre içeriğinin ortama salınması, inflamasyon, iskemi, hipoksi, infeksiyon
ve travmaya cevap gibi değişik şekillerde olabilmektedir.
A) Baz açığı
B) Gastrik tonometri
C) Doku pH
Apoptozis, nekrozdan farklı bir diğer hücre ölümü modudur
ve hücrenin resorbsiyonu, kromatin yoğunlaşması, apoptotik
cisim formasyonu ve internukleozomal DNA kırılması şeklinde olmaktadır. Apoptozis fizyolojik ve patolojik birçok duruma
adaptasyonu sağlayan kotrollü hücre ölümüdür.
D) Oksijen Karbondioksit Düzeyi
E) İnfrared spektroskopi
80 – A
Hipovolemik şok resüsitasyonunda hedefler
Normal konakta ve normal koşullarda makrofaj ve nötrofiller
apoptozis ile ölür, böylece pro-inflamatuvar etki oluşmadan
disfonksiyone makrofaj veya PMN’lerin ortadan kaldırılır. İnflamatuar ortam normal apoptozisi bozar ve inflamatuvar cevap uzar. TNF, IL-1, IL-3, IL-6, GM-CSF ve INF-g gibi proinflamatuar sitokinler ve endotoksin makrofaj ve nötrofil apoptozisini
geciktirir. Apoptozisin engellenmesi sonucu İnflamatuar immunositler travma ve infeksiyonda inflamatuar cevabı devam
ettirir ve güçlendirir. Bu şekilde ciddi travmalı ve kritik hastalarda mutiorgan yetmezliği ve mortalite artar.
Sistemik /global:
Vital Bulgular
Baz açığı
Laktat Düzeyi
Kardiak Output
Oksijen dağılımı ve tüketimi
Doku Spesifik Parametreler:
Anti-inflamatuar sitokinler olan IL-4 ve IL-10 ise aktive makrofaj ve nötrofillerde apoptozisi hızlandırır.
Gastrik Tonometri
Doku pH
Oksijen Karbondioksit düzeyi
İnfrared spektroskopi
Hücresel:
79. Aşağıdakilerden hangisi enteral nutrisyon için kontrendikasyon oluşturur?
Membran potansiyeli
Adenosin Trifosfat
A) Ciddi karaciğer travması
B) Bilinç bulanıklığı
81. Aşağıdakilerden hangisi SIRS kriterlerinden değildir?
C) Meme kanser cerrahisi
A) Vücut ısısı >38 C
B) Taşikardi
D) Yüksek debili enterokütan fistül
C) Hipotansiyon
D) Takipne
E) Mental retardasyon
E) Lökositoz
www.tusem.com.tr
48
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
81 –C
SIRS (Sistemik inflamatuvar cevap sendromu):
Vücut ısısı >380C yada <360C
Kalp hızı > 90/dk
SS > 20/dk yada PCO2 < 32 mmHg
BK >12.000 yada <4000; çomak >%10
83 – B
82. Aşağıdakilerden hangisi temiz yaraya örnektir?
A) Tiroid kanseri nedeni ile yapılan total tiroidektomi
84. Differensiye Tiroid kanserlerinden hangisinde hematojen yayılım daha belirgindir?
B) Laparoskopik kolesistektomi
C) Pylor obstrüksiyonu için yapılan gastroenterostomi
D) Divertikülit için yapılan kolon rezeksiyonu
E) Mesane tümörünedeni ile yapılan mesane rezeksiyonu
GİS, GÜS ve solunum yolları açılmaz
Temiz kontamine yaralar: %10à%3-4
GİS, GÜS yada solunum yollarının kontrollü olarak açıldığı, minimal kontamine olan ameliyatlar
Kontamine yaralar: %15-20 à %5-10
Açık, travmatik yaralar
Cerrahi teknikte majör bozulma
C) Hurtle Hücreli Ca
D) Medüller Ca
84 – B
Folikülerkarsinom
Tiroidin papiller karsinomundan sonra ikinci sıklıkta görülen
kanseridir.
En sık 50 yaş civarında görülür. Kadın / Erkek oranı 3/1’dir.
İyot eksikliği olan bölgelerde daha sık görülür.
Hematojen yayılım beklenir. Bu yüzden uzak metastaz daha
sıktır (%50).
İİAB ile foliküler adenom ve kanser ayrımını yapmak oldukça
zordur, damar veya kapsül invazyonu değerlendirilemez. Aynı
zorluk Hurtle hücreli neoplaziler için de geçerlidir.
Temiz yaralar: %1-2
B) Foliküler Ca
E) Anaplastik Ca
82 – A
Cerrahi yaraların sınıflandırılması:
A) Papiller Ca
85. Aşağıdakilerden hangisi Differensiye Tiroid kanserleinde prognostik faktör olarak kullanılamaz?
Kirli yaralar: %40-50
Perforasyon, intraabdominal apse
A) Yaş
TEMİZ KONTAMİNE ve KONTAMİNE YARALARDA ANTİBİYOTİK PROFİKALSİSİ YAPILIR
B) Tümörün Büyüklüğü
C) Lenf Nodu Tutulumu
D) Ailede Tiroid Kanseri öyküsü olması
E) Tümörün Tiroid kapsül dışına yayılması
83. İki saat önce karın sağ üst tarafından bıçakla yaralnamış
genç erkek hasta acil servise getiriliyor. Hastanın genel
durumu iyi, bilinci açık, hafif taşikardi dışında tüm vital
bulguları stabil. Fizik muayenede karın sağ üst tarafta
yaklaşık 6cm’lik kesi var. Sağ tarafta hassasiyet mevcut
ancak rebound yok.
85 – D
Prognostik skorlama sistemleri
AGES: Age (yaş erkekte>40, kadında>50), Grade, Extend (tiroid
dışı yayılım), Size (çap)
AMES: Age, Metastaz, Extend, Size
MACIS: Metastaz, Age, Complete resection (tam rezeksiyon),
Invazyon, Size
Bu hastanın takibinde aşağıdakilerden hangisi daha uygun olacaktır?
A) Peritoneal lavaj ile değerlendirilmelidir.
B) Lokal anestezi ile yara eksplorasyonu yapmak gerekir.
C) Sadece vital bulgular ile takip edilir
D) Hemen laparotomi yapılmalıdır
E) Eritrosit sintigrafisi yapılmalıdır
49
DÜŞÜK RİSK
YÜKSEK RİSK
Yaş
<40
>40
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Yaygınlık
İntratiroidal, kapsüler
invazyon yok
Extratiroidal yayılım,
kapsüler invazyon var
Metastaz
Yok
Regional veya uzak
Çap
<4 cm
>4 cm
Grade
İyi diferansiye
Kötü diferansiye
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
88 – D
86. Klinik bulgu vermeyen ancak Parathormon yüksekliği
tesbit edilen hastalarda aşağıdakilerden hangisi cerrahi
endikasyon oluşturmaz?
1) Kanser riskini arttırmayan lezyonlar
Apokrin Değişiklikler (Kistik değişiklikler)
A) Serum Ca düzeyi normal üst limitten 1 mg/dl ‘den
fazla olanlar
Duktal ektazi
Yağ nekrozu
B) Hiperkalsiüri 400 mg/gün üzerinde olanlar
Fibroadenom
C) Kreatin klirensinde yaş ve cinse uyan aralıktan %
30’dan fazla azalma
Sklerozan adenozis
İntraduktal papillom
D) Kemik yoğunluğunda azalma (T değerinin -2.5’den az
olması)
2) Riski hafif olarak arttıran lezyonlar (1.5-2 kat)
Florid hiperplazi
E) 50 yaşından ileri hastalar.
Papillomatozis (papillom ise risk yok, multipl papillom’da
risk artar)
86 – E
Asemptomatik olgularda cerrahi tedavi endikasyonları
3) Riski orta dereceli arttıranlar (4-5 kat)
1. Serum Ca düzeyi normal üst limitten 1 mg/dl’den fazla
olanlar.
Atipik duktal hiperplazi
2 Hiperkalsiüri 400 mg/gün üzerinde olanlar.
Atipik lobuler hiperplazi
3. Kreatin klirensinde yaş ve cinse uyan aralıktan % 30’dan
fazla azalma
4) Yüksek dereceli arttıranlar (8-10 kat)
Lobuler karsinoma insitu
4. Kemik yoğunluğunda azalma (T değerinin -2.5’den az olması)
Duktal karsinoma insitu
5. 50 yaşından genç olgular.
6. Tıbbi gözlemin mümkün olamayacağı düşünülen olgular
87. Aşağıdakilerden hangisi meme başı akıntıları için yüksek risk sayılır?
A) Genç hastalar
B) Spontan akıntılar
89. Aşağıdakilerden hangisi karaciğer transplantasyonu
için kontroendikasyon oluşturur?
C) Eşilik eden konnektif doku hastalığı olanlar
D) Nulliparite
A) İnsülin İhtiyacı olan DM
E) Bilatearal akıntılar
B) Siroza bağlı karaciğer yetmezliği ve KC 3cmlik rezeke
edilemiyen malign kitle (Metastaz yok)
87 – B
Meme başı akıntılarında riski yüksek olgular:
 Kendiliğinden (spontan) akıntılar
C) Akciğerde 3cm lik rezeke edilemiyen malign kitle
(metastaz yok)
 Kanlı akıntılar
D) Hipoalbuminemi
 Tek taraflı (unilateral) akıntılar
E) HCV pozitifliği
 Kitle ile beraber olan akıntılar
89 – C
 Tek duktustan gelen akıntılar
Karaciğer Transplantasyon Kontrendikasyonları
Ciddi, dekompanse kardiyo pulmoner hastalık
88. Aşağıdaki meme lezyonlardan hangisinde malign potansiyel vardır?
Dissemine kanser varlığı
Çoklu organ yetmezliği sendromu
A) Perimenapozal dönemde görülen fibroadenom
Karaciğer dışında enfeksiyon, sepsis
B) Duktal ektazi
Aktif HIV enfeksiyonu
C) Yağ nekrozu
D) Atipik duktal hiperplazi
Tıbbi tedaviye uyumsuzluk; aktif alkol ve uyuşturucu kullanımı
E) Sklerozan adenozis
Ciddi nörolojik veya psikiatrik bozukluk
www.tusem.com.tr
50
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
90. Elli iki yaşında erkek hasta sternum hizasında ağrı ve
özellikle sıvı gıdaları yutma zorluğu şikayetiyle başvuruyor. Çekilen baryumlu grafisinde ösefagusta helezonik
görüntüsü olan hastanın yapılan manometrik ölçümlerde alt ösefageal sfinkterin normal, gövdede ise peristaltil
olmayan yüksek basınçlı kasılmalar olduğu görülüyor.
92. Altmış yedi yaşında erkek hasta karın sol alt kadranda
belirgin ağrı şikayetile başvuruyor. Fizik muayenede Vücut sıcaklığı 38.2 derece ölçülen hastanın karın sol alt
kadranda hassasiyet ve defans alınıyor. Barsak sesleri
azalmış olan hasta daha öncede ara ara aynı bölgede
birkaç gün süren ağrıları olduğunu söylüyor. Yapılan Abdominal BT’de sigmoid kolon hizasında konglemerasyon
olduğu ve bunun çevresinde sol parakolik bölgede sınırlı
muhtemelen apse ile uyumlu kolleksiyon tarifleniyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akalazya
B) Diffüz Ösefageal spazm
C) Fındıkkıran Ösefagusu
D) Sklerodermaya bağlı ösefagus motilite bozukluğu
Bu hastanın bu aşamadan sonra en uygun tedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nazogastrik ve rektal tüp takılarak klinik izlem
E) Non spesifik değişiklikler
B) Oral kesilip geniş spektrumlu antibiyotik ile en az bir
hafta izlem
90 – B
Diffüz veya Segmenter Ösefageal Spazm
C) Oral kesilip antibiyotik + apsenin peruktan drenajı
D) Acil cerrahi yapılıp kolostomi yapılamsı
Diffüz ösefageal spazmda sternum arkasında ağrı ve disfaji en
önemli semptomlardır. Ağrı daha önemli bir semptomdur, disfaji aralıklı olabilir ya da hiç olmayabilir.
E) Acil cerrahi girişim ve kolon rezeksiyonu
92 – C
Temelde ösefagus gövdesinin hastalığıdır. Peristalsizm kaybolmuştur.
Anlatılan klinil Divertikülittir. Önce medikal tedavi denenir.
• Sistemik bulgu yok ise:
Diffüz spazmda göğüs ağrısı disfajiden daha ön plandadır.
% 50 vakada radyolojik olarak basit bir daralma, segmenter
spazm ve daha ileri dönemde de tirbüşon ösefagus ve psödodivertiküller görülebilir. Diffüz ösofageal spazm ile sıklıkla
beraber olan hiatal herniler vardır.
Az lifli gıda (akut dönem)
Barsak istirahati
Geniş spektrumlu AB
Tanı
• Sistemik bulgu var ise: (ateş, hassasiyet, lökositoz, DM,
immün yetmezlik)
Ösefagus motilite çalışmaları önemlidir.
– Hastaneye yatırılır
Lümende basınç yüksek(non peristaltik kasılmalar)
– Oral kesilir
AÖS’de relaksasyon genelde normaldir,
– Sistemik AB
– Kusma varsa NG
91. Aşağıdakilerden hangisi erken mide kanseri tanısı ile
uyumlu değildir?
– Girişimsel radyoloji
– Düzelmezse cerrahi
A) Tümörün serozayı infiltre etmiş olması
• Perforasyon / Lokalize Abse
B) Lenf nodu tutulumunun olması
– Hastaneye yatır / antibiyotik / destek
C) Uzak metastazın olması
– Perkütan drenaj
D) Mide korpusunda görülmesi
– Tablo düzelirse 6-8 hf sonra cerrahi
E) Prognozun daha iyi olması
– Tablo gerilemezse acil cerrahi
91 – A
Mide kanserleri mide duvarına invazyon derecesine göre de
gruplanır:
– Fistül gelişirse 6 –8 hf sonra elektif cerrahi
– Perforasyon / Jeneralize Peritonit
– Acil cerrahi
Erken mide kanseri (EMK): Erken mide kanseri, patolojik lenf
nodu tutulumuna bakılmaksızın mukozayı ve submukozayı tutan
kanseri ifade eder. En sık korpusta görülür. Metastaz görülmesi
tanıyı değiştirmez. Tüm mide kanserleri arasında kür olasılığı en
yüksek olan erken mide kanserleridir. Cerrahi sonrası 5 yıllık sağkalım %99 düzeylerinde iken, submukozal olanlarda bu oran düşer ve en düşük sağkalım lenf bezi tutulumu olan EMK’dir.
– Drenaj / Rezeksiyon
– Primer anastomoz ??
51
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
93. Mukuslu gayta şikayeti ile kolonoskopi yapılam hastada
rektosigmoid bileşkede yaklaşık 1.5 cm çaplı sapsız polip
izleniyor. Polip kolonoskopi sırasında tam olarak eksize
ediliyor. Patoloji sonucu muskularis mukozaya kadar ilerlemiş displazi (in-situ tümör ) olarak raporlanıyor.
95. Çocukluğunda yapılmış kan transfüzyonu sırasında HCV
alan bir kişide daha sonra siroz gelişiyor. 20 yıldan fazla
süredir takip edilen hasta şu anda 62 yaşında) Hastanın
yapılan BT sinde karaciğer sağ lobda yaklaşık 7cm çaplı
malign olduğu düşünülen kitle tesbit ediliyor. Sistemik
başka metastazı olamayan hastada kitlenin rezektabilitesinin değerlendirilmesinde aşağıdakilerden hangisi
dikkate alınmaz?
Hastaya bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ek girişime gerek yok
A) Ensefelopati varlığı
B) Sadece Radyoterapi
B) İntraktble asit varlığı
C) O bölge kolonun segmenter rezeksiyonu
C) İndosiyanin yeşili retansiyonu
D) Total prokto-kolektomi
D) Alfa Feto Protein düzeyi
E) Uzun süreli infliximab tedavisi
E) Albumin düzey.
93 – A
Saplı veya sesil poliplerde in-situ tümörlerde polipektomi yapılır.
95 – D
Primer karaciğer karsinomunun tedavisi cerrahi rezeksiyondur. Anatomik veya segmenter rezeksiyonlar yapılabilir. Ancak
primer KC karsinomlarının çoğunluğunun sirotik zeminde gelişmesi nedeni ile geniş rezeksiyon yapılamaz Rezeksiyonun
en önemli sınırlayıcı ise kalan karaciğer dokusunun yetersizliğidir. Kalan karaciğer dokusunu değerlendirmek için :
İnvaziv kanserli saplı poliplerde kolonoskopik polipektomi yapılır, cerrahi sınırda tümör hücreleri yoksa polipektomi yeterli
tedavi olarak kabul edilir.
İnvazif kanser içeren sesil poliplerin hepsi Haggit sınıflamasına
göre 4. düzeydir ve invazif kolon kanserleri gibi rezeksiyonla
tedavi edilir. omi yapılır.
İndosiyanin yeşili retansiyonu
CT Karaciğer volüm ölçümleri
Child-Pough sınıflaması (sadece Chil-A hastalara geniş rezeksiyon yapılabilir) dikkate alınır.
94. Elli dört yaşında erkek hasta litotomi pozisyona göre
anüsün sol yanında saat 3hizasında üzeri eritemli, flukteasyon veren şişlik ile başvuruyor. Daha önceden de
aynı yerden 2 kez apse boşaltıldığını söylüyor. Perianal
apse olduğu karar verilen kolleksiyon anal kenara yakın
yapılan 1cm’lik eliptik insizyon ile drene ediliyor. Hastaya
analjezik verilerek çıkarılıyor. 3 hafta sonra görülen hastada apsesinin ve o bölgedeki endurasyonun kaybolduğu
ancak insizyon yerinden günde 2 pansuman lekeleyecek
şekilde akıntının devam ettiği görülüyor.
Child-Pugh sınıflaması
2
None
1-2
3
3-4
Ascites
None
Slight
Moderate
Albumin (g/dL)
>3.5
2.8-3.5
<2.8
Prothrombin time (sec)
1-4
4-6
>6
Bilirubin (mg/dL)
1-2
2-3
>3
96. Daha önce peptik ülser nedeni ile BTV + Antrektomi ve
Bilroth II Gastrojejunostomi yapılmış hastada safra kesesinde taş esbit ediliyor. Sarılık ve akolik gayta gelişiyor.
Bu hastanın durumuyla uyumlu tanı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Antibiyotik verilmediği için apse tam iyileşmemiştir
B) Skuamöz Ca düşünülmelidir
C) Fistül gelişmiş olabilir
D) Hasta immün yetmezlik açısından değerlendirilmelidir
E) Bu crohn hastalığının göstergesidir
Bu hastanın tanısını koymak için öncelikli olarak aşağıdakilerden hangisi düşünülmez?
A) Kan Biyokimyası
B) USG
C) ERCP
D) PTK
E) MRCP
94 – C
Perianal Fistüller anorektal apselerin bir sekeli olarak görülür.
Drenaj sonrası %50 apse iyileşir, %50 fistül gelişir. İnternal ve
eksternal ağızlar vardır. Bu ağızlar arasında enflamatuar bir
traktus bulunur. Nadiren fissüre, Crohn hastalığına, radyoterapi veya spesifik infeksiyonlara bağlı olabilir. Klinik olarak sık
apse oluşumu ve pürülan drenaj şikayeti vardır. Perineal bölgede ıslaklık ve irritasyon olur.
www.tusem.com.tr
1
Encephalopathy
96 – C
ULTRASONOGRAFİ: Safra kesesi ve safra yolları hastalıklarında
İL TETKİKTİR. Safra yolları hastalıklarında en sık kullanılan tanısal yöntem olup safra kesesi taşları (kolelitiazis) tanısında en
güvenilir yöntemdir
MRCP (MR kolanjiyopankreatikografi) noninvazif görüntüleme
yöntemi olarak safra yollarının incelenmesinde kullanılabilir.
52
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
PERKÜTAN TRANSHEPAKTİK KOLANJİOGRAFİ (PTK): Mekanik
biliyer kanal obstrüksiyonu ile hepatik kolestazis ayrımını sağlar. Tüm tıkanma sarılıklarında kullanılabilir ancak daha çok
safra yollarının proksimalindeki patolojilerde kullanılır (örn:
Klatskin tm). Safra yolları normalse PTK yapılmaz. Kanama diatezi olanlarda yapılamaz
ERCP (ENDOSKOPİK RETROGRAD KOLANJYO-PANKREATİKOGRAFİ): Koledok alt uç ve periampüller bölge patolojileri için kullanılır.
Koledok taşları, obstrüktif sarılık, kolanjit, biliyer pankreatitde
tercih edilir. Safra yollarındaki lezyonların distalini gösterir.
Kontrendikasyonları: Mide rezeksiyonlu (Bilroth 2)hastalar
Soruda muhtemelen taşa bağlı bir sarılık anlatılıyor . Bu hasta
grubunda öncelikle sarılığın parankimal hastalık mı tıkanma
sarılığı mı olduğunu ayır etmek için kan biyokimyasına bakılır.
Sonra USG yapılır. Koledok taşlarında ERCP öncelikli düşünülür
ancak bu hastada olduğu gibi mide duedonum devamlılığı olmadığı durumlarda ERCP yapılamaz.Alternatif yöntemler denenir.
Tip 2→ Fizis hattı boyunca ayrılmanın yanısıra, metafizden bir
parça kopar.
Tip 3→ Fizisten başlayıp ekleme uzanan kırık hattı
Tip 4→ Tip II+III İntraartiküler
Tip 5→ Kompresyon kırıklarıdır. Fizis hattı tam/kısmi kayıptır.
99. Osteosarkoma ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Kemiğin diyafiz kısmı en sık tutulan lokalizasyondur
B) En sık hayatın ikinci dekadında görülür
C) Metastazları genellikle hematojendir
D) Osteosarkomlarda benign dev hücrelere sıklıkla
rastlanabilir
E) Paget hastalığının bir komplikasyonu olarak da gelişebilir
99 - A
Osteosarkoma
• Primer malign kemik tümörlerinlerin %20 sini oluşturur
(en sık) (kemik malingliterinde sıklık 1. Metaztaz 2. Myelom 3. Osteosarkom)
• Osteoid yapan atipik osteoblastlardan köken alan maling
kemik tümörüdür.
• Erkelerde ve en sık 2 dekadda görülür.
• En sık tutulumu distal femur, proksimal tibia, proksimal
fibula, proksimal humerus, proksimal femurdur. %70 diz
çevresi uzun kemiklerin metafizleri tutulur.
• En sık alt tipi konvansiyonel (İntramedüller) tiptir.
• Radyolojik olarak; metafizer yerleşimli litik veya sklerotik
kemik yıkım ve yapımının beraber olduğu kortikal destrüksiyonla beraber Codman üçgeni ve güneş ışığı manzarası şeklinde periostal reaksiyonlar.
• Tedavi; Neoadjuvant kemoterapi+eksteremite koruyucu
cerrahi.
• En sık akciğer metastazı olur ve %15-45 arasında değişir.
97. Uzamış açlıkla kan şekerinin 50mg/dl’nin altına inecek
kadar şiddetli hipoglisemi bulguları ortaya çıkan, Dextroz ile bulguları düzelen hastalarda öncelikle hangisi
düşünülmelidir?
A) Diabetus İnsipitus
B) Hiperpotesemi
C) İnsülinoma
D) Glukagonoma
E) Vipoma
97 – C
İnsülinoma en sık görülen pankreas endokrin neoplazisidir.
Çoğunlukla benigndir. Kliniğinde Whipple triadı olarak bilinen
bulgular ortaya çıkar
Whiple Triadı:
Açlıkla ortaya çıkan hipoglisemi bulguları.
Semptomlar sırasında kan şekeri <50 mg/dl.
iv glukoz verilmesi ile semptomların gerilemesi
98. Aşağıdaki Salter Haris epifiz kırıklarından hangisinde
hem intra-artikuler kırık hem de metafizer kırık vardır?
A) Salter Harris Tip I
B) Salter Harris Tip II
C) Salter Harris Tip III
D) Salter Harris Tip IV
100. Yarık damak ameliyatının amaçları arasında yer almayan aşağıdakilerden hangisidir?
E) Salter Harris Tip V
A) Velofarengeal kompetansın sağlanması
98 - D
Epifiz Kırıkları (Salter-Harris Sınıflaması)
B) İşitmenin korunması
C) Emmenin etkin hale getirilmesi
D) Yüz büyümesinin korunması
E) Fonksiyonel oklüzyon
100 - C
DUDAK - DAMAK YARIKLARI
• En sık görülen majör anomalilerden biridir (Club foottan
(pes ekinovarus) sonra en sık görülen doğumsal deformitedir).
Tip 1→ Epifiz ile metafiz birbirinden ayrılmıştır.
53
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
• Görülme sıklığı 700-1000 canlı doğumda biridir. Dudak damak yarıklarının % 21’i sadece dudak yarığı, % 46’sı hem
dudak hem damak yarığı % 33’ü sadece damak yarığıdır.
• Irklar arasında görülme sıklığı değişkendir. En sık asya kökenli olanlarda görülür.
• Erkeklerde dudak yarığı daha sıktır (solda). Kızlarda izole
damak yarığı daha sıktır.
• En sık birlikte görüldüğü genitoüriner anomali hipospadiasdır.
• Genç annelerin riski daha azdır.
• En sık görülen damak yarığı popülasyonun % 2’sinde görülen bifid uvuladır.
• Merkezi sinir sistemi malformasyonları, club foot (pes ekinovarus) ve kardiak anomaliler dudak damak yarığına en
sık eşlik eden defektlerdir.
• Gestasyonun 4-7. haftalarında gelişen yüzde nazofrontal
ve lateral fasiyal çıkıntılar arasında mezenkimal penetrasyon olmaması ve füzyonun gerçekleşmemesi sonucu meydana gelir. İnsiziv foramen’in önündeki yapılarda defekt
ortaya çıkar prepalatal alveol, maksilla, dudak, burun ve
bazen lakrimal kese şeklindedir.
• Tek taraflı veya iki taraflı olabilir.
Defektin derecesi değişkendir.
Komplet : Cilt, kas, mukoza, maksiller ve nazal kemikler,
nazal kartilaj
İnkomplet: Bir deri adası (simonart bandı) ile karşı tarafla
ilişkili, minimal ayrışmış, sadece iz şeklindedir.
Dudak - damak yarıklı bebeklerde görülen problemler:
Beslenme problemi
İşitme ve konuşma problemleri
Sık sık gaz yutma
Otitis media
Burundan gıda gelmesi
Aspirasyon pnömonileri
Gelişme geriliği
Psikolojik problemler (aile)
Dudak-damak yarığında tedavi planı ve zamanlama
Genel olarak “10”lar kuralına göre yapılır:
Ağırlık 10 pound üzerinde (4500 gr)
Hb 10 gr’ın üzerinde
10 hafta üzerinde
Beyaz küre 10.000 altında ise ameliyat yapılabilir.
Zamanlama
6 hafta -3 ay → Ortodontik tedavi
3 ay - 6 ay → Dudak onarımı
9 ay - 12ay → Damak onarımı
4
- 5 yaş → Culumella uzatılması
7
- 12 yaş → Alveolar kemik grefti
101. Timoma için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Anterior mediastende yer alır.
B) Klınikte myastenia gravis ile birlikte bulunabilir.
C) Kapsül invazyonu yapmamış lezyonlar stage I olarak
tanımlanır.
D) Myasteni ile birlikte görülen timomada cerrahi tedavi yapılamaz.
E) Cerrahi düşünülen hastalarda sternotomi en uygun
cerrahi yaklaşım şeklidir.
101 - D
Timoma
• Erişkinlerde tüm mediastinal kitlelerin % 20’sini oluşturur. Çocuklarda nadir, 30-50’li yaşlar arası sık görülür.Timomaların % 15-65’i benigndir.
• Paraneoplastik sendromlardan sıklıkla mystenia gravis ile
birlikte görülebilir (Timomalı hastaların % 30-50’sinde
myastenia vardır).
• Teadavi, Benign timomaların tedavisinde timektomi, operasyonu yapılır. Malign (invaziv) timomalarda; tümöral kitle ile birlikte invaze olan tüm ön mediastinal dokular (perikard, plevra, komşu akciğer dokuları) çıkarılır. Postoperatif
ön mediastene radyoterapi uygulanır. Daha ileri safha hastalarda kemoterapide uygulanmalıdır.
• Prognoz; hastalığın evresine bağlıdır. Myastenia gravis
olup olmaması prognoza etken değildir.
102. Otoskleroz için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Otozomal dominant geçiş gösterir.
B) Miks tip işitme kaybı ortaya çıkar.
C) Schwartze belirtisi görülebilir.
D) Görültülü ortamda daha iyi duyar
E) Kohlear otosklerozda 4000 Hz de kemik yolunda
düşme olur.
102 - E
Otoskleroz
• Olgun kortikal kemik yapısında spongioz kemiğe dönüşümünde sonuçlanan osteolitik bir lezyonla başlar (Spongioz
evre), bunun onarımı için başlayan osteoblastik aktivite
sonucunda oluşan ossifikasyon odakları ( Sklerotik evre)
ve ortaya çıkan enzimler semptomlardan sorumludur.
• Lezyon yeri genellikle oval pencerededir, bu nedenle stapes taban plağında fiksasyon meydana gelir.
• Genellikle bilateraldir.
• Otozomal dominant geçiş gösterir.
• Gebelikte hızlı progresyon gösterir.
www.tusem.com.tr
54
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
• İşitme kaybı adelosan dönemde başlar. Hastalarda ilk dönemde iletim tipi işitme kaybı vardır ilerleyen dönemde
kemik yoluda etkilenerek miks tip işitme kaybı ortaya çıkar.
• Erken evrede venöz konjesyon olur zar altında pembe renk
görülür buna schwartze belirtisi denir(Kohlear tipte görülmez).
• Bu hastalar görültülü ortamda daha iyi duyar (Willis parakuzisi) (stapedial tip)
• Hasta kendi sesini kemik iletimi ile duyduğundan konuşmasının volümünü ayarlayamaz bu nedenle sessiz konuşurlar (otofoni) (stapedial tip)
• Hastaların sesleri ayırt etmesi normaldir (Speech diskriminasyon bozulmaz).
• Kohlear otosklerozda 2000 Hz de kemik yolunda düşme
olur (Chartcot çentiği)
• On- off belirtisi ( stapes refleksinin kaybolması) tipiktir.
• Tedavide; medikal olarak NaF veriliyor. Cerrrahi olarak stapedektomi yapılarak piston konur (cerrahi endikasyonları
rinne(-), weber hasta tarafa lokalize stapes refleksi (-) ve
30 dB fazla işitme kaybı varsa)
A) Leyding
B) Sertoli
C) Gonadoblastoma
III. Metastatik tümörler ( sıklık sırasına göre)
A) Lenfoma/lösemi(En sık)
B) Prostat( En sık metaztaz yapan solid tümör)
C) Melanom
D) AC
Germinal tümörler (%95)
A- Tek germ tabakasından köken alanlar (germinallerin %40)
1- Seminoma:
• 15-40 yaş arasında görülür.
• Over disgerminomasının homoloğudur
• En sık (%40) germinal tümörüdür.
• En sık bilateral primer testis tümörüdür. Hiçbir zaman infantta görülmez, 40 yaşlarında sıktır. 65 yaşın üstünde
spermositik(prognozu daha iyidir) tipi en sık primer testiküler tümördür.
• En sık görülen tipi klasik seminomdur.
• En radyosensitif testis tümörüdür.
• En iyi prognozlu testis tümörüdür
Miks germinal hücreli tümörler (germinallerin %60’i)
Teratokarsinoma:
• Birden fazla germ hücre tabakasından gelişir→ Teratom +
Embrionel CA
En fazla görülen tümördür
103. Otuz yaşında erkek hasta ağrısız testis büyümesi ile doktora başvuruyor hastanın yapılan tetkiklerinde AFP ve
B-HCG negatif bulunuyor ancak USG’de kitle ile uyumlu
olduğu söyleniyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Orşit
B) Testis torsiyonu
C) Klasik seminom
D) Anaplastik seminom
E) Testisin miks hücreli tümörü
103 - C
Hastanın tümör markırları negatif olduğundan seminom ve en
sık görülen tipi olan klasiktir.
Sınıflandırma
I. Germ hücreli tümörler:
A) Seminom
1. Klasik
2. Anaplastik
3. Spermatositik
B) Embriyonel karsinom
1. adult
2. juvenil
C) Teratokarsinom
D) Teratom
1. matür
2. immatür
E) Koryokarsinom
II. Gonadostromal Tümörler
Β- HCG
Α-FP
Seminom
7
0
Teratom
25
38
Teratokarsinom
57
64
Embriyonel karsinom
60
70
Koryokarsinom
100
0
104. On yaşında erkek çocuk gelişme geriliği ile başvuruyor.
Hastanın yapılan tetkiklerinde kreatin :8,5 mg/dl ayrıca
normokrom normositer anemisi muayenesinde de retinis pigmentoza saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Multikistik Böbrek
B) Otozomal Resesif Polikistik Böbrek Hastalığı
C) Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalığı
D) Medüller Sünger Böbrek
E) Familial jüvenil nefronofitizis
104 - E
Medüller kistik hastalık (Familial jüvenil nefronofitizis)
• OR geçiş gösterir.
• En sık kalıtımsal böbrek hastalığıdır ve en sık ailesel böbrek yetmezliği nedenidir. Genellikle son dönem böbrek
yetmezliği gelişene kadar tanı atlanır.
55
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
• Renal tuz kaybı, poliüri, polidipsi, enüresis ile gider. Çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği olabilir.
2-Sempatomimetikler:
Alfa adrenerjik etki ile aköz drenajını artırırlar ayrıca yapımı azaltma etkileride vardır.
Adrenalin, dipivefrin, brimomonidin
3-Kolinerjikler (miyotikler):
Aközün trabeküler yoldan dışa akımını artırırlar (midriatikler kontraendikedir).
Pilokarpin, karbakol
4- Karbonik anhidraz inhibitörleri:
Bu grupta sistemik ya da topikal olarak kullanılan asetazolamid bulunmaktadır. Sodyum tutulumunu artırıp potasyum atarak, korpus siliarede asit ortam oluşturur, bu da
humör aköz yapımını azaltır ayrıca diürez yaparlar.
Asetazolamid, metazolamid ve topikal formdaki dorzolamid ile brinzolamid
5- Prostoglandin analogları:
Aköz hümorun dışa akımını artırırlar. İnflemasyonlara bağlı glokomlarda kontraendikedir.
Latanoprost, travoprost ve unoproston
6-Alfa agonistler
Humör aköz yapımını ve akımını azaltmaktadır.
Aproklonidin (selektif lokal alfa 2 adrenerjik agonist)
7-Kalsiyum kanal blokerleri:
Bu ilaçlar vasküler rezistansı azaltır, vasospazmı önlemeye
yardımcıdır.
Diltiazem, nifedipine ve verapamil
8-Hiperosmotik ajanlar
Aköz hümorun kan osmalaritesindeki artış ile dışarı çıkmasını sağlarlar.
Gliserol, mannitol
9- Cerrahi tedavi: Laser trabeküloplasti, trabekülotomi, trabekulektomi tüp implantasyonu, lasersklerostomi, skleroterapi yapılır.
• Nornokrom-normositik aneminin eşlik etmesi karekteristikdir. Retinitis pigmentoza-hepatik fibrozis böbrek hastalığına eşlik edebilir
105. Aşağıdakilerden Faringokonjonktival Ateş için yanlıştır?
A) Tip 3 ve 7 adenovirus etkendir
B) Yüksek ateş, boğaz ağrısı ve bilateral konjonktivitle
karakterizedir.
C) Hassas preauriküler lenf nodları vardır.
D) Minimal kornea tutulumu olabilir
E) Yüzme havuzlarından bulaşır.
105 - C
Adenoviral konjonktivitler
a) Faringokonjonktival Ateş (PCF)
• Tip 3 ve 7 adenovirus etkendir. Tek taraflı veya çift taraflı
olabilir (Klasik triadı; yüksek ateş(38,5-40’C), boğaz ağrısı
ve bilateral konjonktivittir).
• Şiddetli farenjit ve ateş ve hassas olmayan preauriküler
lenf nodları sıktır. Minimal kornea tutulumu olabilir(Keratit
%30’unda gelişmektedir).
• Oldukça bulaşıcıdır.
b) Epidemik Keratokonjonktivit (EKC)
• Tip 8 ve 19 adenovirus etkendir. Subepitelyal korneal
infiltratlar sıktır (Keratit %80’inde gelişmektedir). Hassas
preaurikülar lenf nodları görülebilir.
• Oldukça bulaşıcıdır.
• 2 haftada spontan düzelme olur.
106. Glokom tedavisinde aşağıdakilerden hangisinin yeri
yoktur?
107. Aşağıdaki hastalıkların hangisine prenatal tanı konulamaz?
A) Konjenital kistik adenomatoid malformasyonu
A) Beta blokürler
B) Konjenital diaframatik herni
B) Sempatomimetikler
C) Sakrokoksigeal teratom
C) Karbonik anhidraz inhibitörleri
D) Konjenital lober amfizem
D) Antikolinerjikler
E) Posterior üretral valv
E) Alfa agonistler
107 - D
Konjenital lober amfizem
106 - D
Tedavi;
• Prenatal tanı mümkün değildir, çünkü patoloji alveollere
giren havanın alveollerde hapsolması sonrası giderek alveoler rüptürler sonucunda parenkimde amfizem gelişmesi
sonucunda oluşur. Yani bebek havayı soluduktan itibaren
progresif olarak patoloji gelişir ve klinik bulgu vermeye
başlaması 2-3 ayı bulabilir.
1-Beta blokürler:
Akköz humor yapımını azaltırlar.
Timolol (nonselektif), betaksalol (selektif), levobunolol,
karteolol, metipranolol
www.tusem.com.tr
56
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
• Genelikle orta lobları tutar, çoğunlukla tek taraflıdır (En sık
sol üst lobta görülür).
• Tanı; akciğer grafisinde hiperaerasyon (amfizemli alanlar) ve
atelektazik alanların görülmesi, antibiyotik tedavisi sonrası
görüntünün ve klinik bulguların düzelmemesi ile konulur.
• Tedavi; amfizemli lobun cerrahi olarak çıkarılmasıdır.
Genel olarak myomlarda en sık durum asemptomatik kliniktir.
Semptom olursa menoraji en sık görülendir ve genelde submüköz myomlarda izlenir. Submüköz myomlara karşılık gelen FIGO
Tip 0, 1, 2 ve 3’de menoraji görülebilir. Tip 7 myomlarda torsiyon ve akut batın görülebilir. Verilen şıklardan Tip 4 (pür intramural) myom asemptomatik olma ihtimali en fazla olandır.
108. Torakoabdominal aorta anevrizması cerrahisinin en
önemli komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir?
110. Endometriotik peritoneal implantların saptanmasında
duyarlılığı en yüksek olan yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Parapleji
B) Kalp yetmezliği
C) Mezenterik iskemi
D) Dissemine intravasküler koagülasyon
A) Ultrasonografi
B) Pelvik MRI
C) Laparoskopi
D) CA-125 takibi
E) Histerosalpingografi
E) Kanama
110 - C
108 - A
Endometrioziste Tanı Yöntemleri
Torasik ve torakoabdominal aorta anevrizmaları
Muayene: Pelvik muayene normal olabileceği gibi uterosakral
ligamentte ve cul de sac’ta nodülarite, rektovajinal muayenede şiddetli
ağrı olması endometriozisi düşündürür.
• Aortanın suprarenal bölümünü içeren anevrizmalar genel
olarak torakoabdominal aorta anevrizmaları olarak nitelendirilirler.
• Daha fazla semptoma neden olur. Başlıca semptomlar sırt
ağrısı, ses kısıklığı, yutma güçlüğü ve hemoptizidir.
• En güvenilir tanı metodu bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntülemedir.
Tedavi; cerrahidir. Genel olarak ameliyat mortalitesi %4-15
olup, başlıca komplikasyonlar medulla spinalis iskemisine
bağlı parapleji (en önemli), böbrek, akciğer, kalp yetmezliği,
mezenterik iskemi, kanama, dissemine intravasküler koagülasyon ve geç dönemde greft enfeksiyonudur
109. Aşağıdaki leiomyom tiplerinden hangisinin semptomatik olma ihtimali en azdır?
A) Tip 0
B) Tip 1
C) Tip 2
D) Tip 4
•
USG : Peritoneal implantlar USG ile görülemez. Ancak overde
endometrioma var ise buzlu cam görünümü tipiktir ama
patognomik değildir. Over kanserinden ayrımda, rektovajinal ve
peritoneal alanı değerlendirmede pelvik MRI kullanılabilir.
•
Ca 125: Tanı veya tarama yöntemi değildir. Ancak tanısı konulmuş
vakanın tedavisi sonrası nüksün gösterilmesinde kullanılabilir.
Ancak MPA tedavisi verilenlerde düşmediği görülmüştür.
•
HE4: Endometrioziste kesinlikle yükselmezken, over kanserlerinde
yükselir, ayrımda kullanılır.
•
Laparoskopi:
o Biyopsi ile tanı konur. Ancak medikal tedavi öncesi kesin tanıya
gerek yoktur. Endometriozis 3 şekilde görülebilir: Yüzeyel
implant, endometrioma ve pelvik nödül.
o Sıklıkla over yüzeyinde ve diğer pelvik yapılarda çok farklı
görülebilir(odağın aktivitesine göre; kırmızı, kahverengi, barut
yanığı, beyaz, vb.).
o Overde endometrioma olabilir. Bu kistin gerçek kapsülü yoktur
(psödokapsül). Bu kiste içerisindeki birikmiş menstrüel kandan
dolayı çikolata kisti denir. Tüpler genelde etkilenmemiştir (yani
açıktır, HSG’de bulgu vermez) ancak peritubal adezyonlar
bulunabilir ve bu da tüpün fonksiyonun bozup infertiliteye
neden olur(tubal faktör).
E) Tip 7
111. Adet sonrası başlayan kötü kokulu akıntı, kasık ağrısı ve
yüksek ateş yakınmaları olan hastanın muayenesinde
mukopürülan servisit ve alt batın bölgesinde hassasiyet
saptanıyor.
109 - D
Myomlarda FIGO Sınıflaması:
Myomlar yerleşim yerine göre submüköz, intramural ve subseröz olarak
ayrılır.
Bunlar da FIGO sınıflamasına göre 8 tiptir.
Tip 0: Tamamen intrakaviter (Saplı submüköz myom) submüköz myomlar
Tip 1: Myometrium içindeki kısmı < %50 olan submüköz myomlar
Tip 2: Myometrium içindeki kısmı ≥ %50 olan submüköz myomlar
Tip 3: Endometriuma temas eden intramural myomlar
Tip 4: Endometriuma temas etmeyen tamamen intramural myomlar
Tip 5: Myometrium içindeki kısmı ≥ %50 olan subseröz myomlar
Tip 6: Myometrium içindeki kısmı < %50 olan subseröz myomlar
Tip 7: Saplı subseröz myomlar
Tip 8: Serviks ve lig. latuma yerleşen uterus myometriumuyla direk
ilişkisi olmayan myomlar ve parazitik myomlar.
Bu hastada en uygun kombinasyon tedavisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klaritromisin + vankomisin
B) Metranidazol+ gentamisin
C) Ampisilin+ Gentamisin
D) Klindamisin+ Eritromisin
E) Seftriakson+ Doksisiklin
57
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
111 - E
Pelvik inflamatuar hastalık (PİH): İntrapelvik organlar ste­rildir.
Dolayısı ile bu bölgenin enfeksiyonu son derece tehlikelidir. PİH,
üst genital traktusun enfeksiyonudur(endometrit, sal­penjit(en
sık), peritonit). En sık enfeksiyon ajanlarının asendan yayılımı
ile gelişir. Asendan transfer en çok, servikal mukus koruyuculuğunun çok azaldığı premenstrual bir­kaç gün ve menstrual dönemde olur. Akut başlar ve sıklıkla tekrar eder. Tedavisiz olgular
spontan iyileşebileceği gibi genellikle çift taraflı olan tubo-ovaryan apselere (TOA) ve pyosalpenkse ilerler.
113. Sol overden kaynaklanan ve sadece paraaortik lenf
nodlarına metastaz yapmış seröz over kanserinin evresi
aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
A) I C B) II A C) II B D) IIIA1 E) IIIA2
113 - D
Over kanseri evrelemesi 2014 yılında revize edilmiştir. Buna
göre retroperitoneal lenf nodlarına yayılmış ya da pelvis dışına
çıkmışsa Evre III olarak gruplandırılır. Sadece retroperitoneal
lenf nodu pozitifliği Evre IIIA1’dir.
Eski Evreleme
Ia: Tümör bir overe sınırlı, negatif
sitoloji, dış yüzeyde tümör yok;
kapsül intakt
Ib: Tümör iki overe sınırlı, negatif
sitoloji, dış yüzeyde tümör yok;
kapsül intakt
Ic: Ia veya Ib de tümör ve
beraberinde; pozitif sitoloji, dış
yüzeyde tümör var; kapsül rüptüre
Enfeksiyon sıklıkla klamidya veya gonore ile başlar, fakat kı­sa
sürede tabloya aerob-anaerob birçok bakteri iştirak eder (vajen florası) ve polimikrobial yapıya ulaşır.
Pelvik inflamatuar hastalıkta tanı:
Tanı klinik olarak konur ve laboratuar ile desteklenir. Tanı için
aşağıdakiler yapılabilir;
Semptom: Olması şart değildir. Ancak en sık alt abdominal ağrı olur.
Ic-1: Cerrahi sırasında kapsül rüptürü
olması
Ic-2: Cerrahi öncesi kapsül rüptürü
veya over yüzeyinde tümör olması.
Ic-3: Asit sıvısında veya periton
yıkamada malign hücre pozitifliği.
Evre II: Tümör bir veya iki overde, beraberinde pelvik yayılım var veya
primer periton tümörü
 IIa: Uterus ve/veya Tubalara
IIa: Uterus ve/veya Tubalara yayılım
yayılım ve/veya metastaz;
ve/veya metastaz; negatif sitoloji
negatif sitoloji
 IIb: Uterus ve tüp dışı pelvik
IIb: Uterus ve tüp dışı pelvik dokulara
dokulara yayılım var; negatif
yayılım var; negatif sitoloji
sitoloji
 IIc: IIa veya IIb’ye ek olarak
IIc: Bu evre kaldırıldı.
peritoneal sitolojide malign
hücre var
Evre III: Tümör tek veya her iki overi tutmuş ek olarak pelvis dışında peritoneal
implantlar veya pozitif retroperitoneal veya inguinal lenf nodları var
 IIIa: Pelvis dışındaki
IIIA: (Retroperitoneal lenf nodu
peritoneal alanlarda
pozitifliği veya pelvis dışı peritonda
mikroskopik implantlar var.
mikroskobik yayılım var)
IIIA1
Sadece pozitif retroperitoneal
lenf nodu
IIIA1(I) Metastatik lenf
nodu çapı ≤ 10 mm
IIIA1(II) Metastatik lenf
nodu çapı > 10 mm
IIIA2: Extrapelvik peritoneal alanda
mikroskobik tutulum ve/veya
pozitif retroperitoneal lenf
nodu.
IIIb: Pelvis dışında ne büyük
IIIB: Pelvis dışında ne büyük çapı ≤ 2
çapı 2 cm altında makroskopik
cm ve altında makroskopik metastaz
metastazlar varsa
ve/veya pozitif retroperitoneal lenf
nodu. Karaciğer ve dalak kapsül
yayılımını da içerir.
IIIc: Pelvis dışında > 2 cm ‘den
IIIc: Pelvis dışında > 2 cm ‘den büyük
büyük makroskopik metastazlar
makroskopik metastazlar var. Karaciğer
veya retroperitoneal veya inguinal ve dalak kapsül yayılımını da içerir.
lenf nodlarına yayılım varsa
Evre IV: Uzak organ metastazı var.
Uzak metastaz; plevral effüzyonda IVA: Plevral effüzyonda malign hücre
sitoloji pozitif olmalıdır. Ayrıca
pozitifliği
karaciğer parankim metastazı evre
IV’dür.
IVB: Karaciğer ve/veya dalak parankim
tutulumu, extraabdominal organ
tutulumu( ingüinal ve abdominal dışı
alanlarda lenfatik tutulum olması)
Bulgu: Pelvik adneksial hassasiyet, lökore ve endoservisit(mukopürülan)
Tanı için şart olmayan ancak tanının kesinliğini artıran bulgular
•
•
•
Endometrial biyopside endometritin
görülmesi
Sedimentasyon ve CRP nin yükselmesi
Ateş
•
•
Lökositoz
Gonore ve
klamidyanın
gösterilmesi
Tedavi
PIH tanısı alan hastaya geniş spektrumlu, amprik antibiyotik tedavisi
verilir. Tedavi ayaktan veya yatırılarak verilebilir. Bunlara eş tedavisi de
eklenmelidir.
Ayaktan hasta tedavisi:
•
Cefoksitin veya
seftriaksona ek
doksisiklin veya
azitromisin
Yatan hasta tedavisi:
•
•
A rejimi: Sefoksitin veya
sefotetana ek doksisiklin
B rejimi: Klindamisine ek ya
gentamisin ya da seftriakson
112. Trofoblastik hastalıkların tedavisinde kullanılan metotreksat ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Folik asit analoğudur.
B) DNA sentezinde artış olur.
C) Dehidrofolat redüktaz enzimini inhibe eder.
D) Kemik iliği aplazisi yapabilir.
E) Yan etkilerini azaltmak için Leukovorin kullanılabilir.
112 - B
Metotreksat:
•
•
•
Folik asit analoğudur, folat antagonistidir.
Metotreksat, folik asitin tetrahidrofolata dönüşümünü sağlayan
dihidrofolat redüktaz enzimini inhibe ederek purin ve thymidylat
sentezini baskılar. DNA sentezini azaltır.
• Yan etkiyi azaltmak amacı ile metotreksat rescue (kurtarmA)
tedavisi yapılır.
Bunun için folik asitin aktif metaboliti olan folinik asit
(tetrahidrofolat=Leukovorin) verilir. Mtx verildikten 24 saat sonra
verilir, 40 saatten sonra etkisizdir.
www.tusem.com.tr
Yeni Evreleme (2014)
Ia: Tümör bir overe sınırlı, negatif
sitoloji, dış yüzeyde tümör yok; kapsül
intakt
Ib: Tümör iki overe sınırlı, negatif
sitoloji, dış yüzeyde tümör yok; kapsül
intakt
Ic: Tümör bir veya iki overde.
58
KLİNİK BİLİMLER
1 KTBT / T - 36
114. Erken gebelik döneminde serviko-isthmik bölgedeki
yumuşama belirtisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Culin belirtisi
B) Hegar belirtisi
C) Chadwick belirtisi
D) Friedman belirtisi
116 - A
GDM ve gebelik üzerine etkileri: Fetal veya kromozomal anomali riskinde
artış yoktur. Ancak diyet veya tedaviye uyulmaz ise riski artanlar;
Fetal
E) Braxton-hicks belirtisi
Maternal
•
Makrozomi
•
Hipertansiyon
•
Artmış intrauterin ölüm
(özellikle son trimesterde)
•
Sezaryen
114 - B
Gebelikte uterus gebelik haftasının ilerlemesi ile büyümeye
başlayacaktır. Bu sırada ise serviko-isthmik bölge yumuşar ve
uterus öne doğru daha fazla fleksiyona gelebilir. Bu duruma
hegar belirtisi denir.
117. Aşağıdaki over tümörlerinden hangisi gradelebilir?
A) Disgeminom
B) Endodermal sinüs tümörü
Gebelikte genital organlardaki bazı özel bulgular
C) Embriyonel karsinom
Hegar belirtisi: İstmusun yumuşaması
Goodell belirtisi: Serviksin yumuşaması
Chadwick belirtisi: Artan damarlanmadan dolayı vajenin koyu-mor renk
alması
Montgomery tüberkülleri: Meme areolasındaki hipertrofik sebase
glandlar
D) İmmatür teratom
E) Nongestasyonel koryokarsinom
117 - D
İmmatür Teratom:
•
115. Normal gebelikte hangi koagülasyon faktörünün aktivitesi azalmıştır?
•
•
A) Faktör V
B) VII
C) VIII
D) Plazmin
E) Fibrinojen
•
115 - D
•
Gebelikte plazminojen aktivatör inhibitörlerinin düzeyi artar.
Plazminojen artsa da plazmin oluşumu azalmıştır. Bu nedenle
sonuçta fibrinolitik sistemin aktivitesi azalmıştır. Soruda verilen diğer parametreler gebelikte artış gösterir.
Hematolojik Ve İmmün Sistemde Görülen Değişimler
Artanlar
Azalanlar
Ciddi değişim
göstermeyenler
Lökosit sayısı
Hb-Htc
Lenfosit-Monosit
Eritrosit kitlesi
Hum. ve hücresel
immün sistem
APTT
Faktör I, VII, VIII, IX ve X
Faktör XI ve XIII
Trombin zamanı
Sedimentasyon
Trombosit sayısı
Antitrombin III
tPİ
tPA
Protein C
Plasminojen
Plasmin
Protein Z
Fibrinolitik aktivite
İkinci en sık malign germ hücreli tümördür. Teratomların malign
formudur.
En sık ve en fazla bulundurduğu doku ektodermal ( nöral doku)
kökenlidir.
Gradelenebilen tek germ hücreli tümördür. İmmatür teratomlarda
grade en önemli prognostik faktördür. Grade ise tümörün içerdiği
immatür hücrelerin miktarına göredir. İmmatür sinir dokusu
arttıkça grade artar ve prognoz kötüleşir.
Gliomatosis peritonei: İmmatür teratomlarda nöral dokunun
maturasyonunun en üst seviyede olmasıdır. artması ise iyi
prognoz göstergesidir.
Tedavi: Premenopozal; ooforektomi ve evreleme, postmenopozal;
TAH+BSO yapılır. Her iki durumda da postoperatif dönemde
adjuvan kemoterapi rejimleri(BEP-VAC-VBP) verilmektedir.
118. Aşağıdakilerden hangisi hipogonadotropik hipogonadizm nedeni değildir?
A) Prader-Labhart-Willi sendromu
B) Laurence-Moon-Bardet-Biedl sendromu
C) Müllerian disgenezi
D) Kraniofaringioma
E) Primer hipotiroidizm
CRP
Alfa 2 antiplasmin
118 - C
Kompleman faktörleri
Protein S
Fibrinopeptit A
Fibrin yıkım ürünleri
Trombosit faktör 4
Lökosit kemotaksisiadherensi
Mayer-Rokitansky-Küster-Hauser ( Müllerian agenezi-Hipoplazi) sendromu:
• Müllerian sistemin agenezisi vardır. Overler ve vajenin alt
kısmı olmasına rağmen uterus, tüpler ve vajen üst kısmı
yani müllerian kanaldan gelişen yapılar genellikle yoktur.
Çok nadir hipoplazik uterus ve tüp bulunabilir ancak
bunlar kesinlikle alt vajen ile ilişkide değildir.
116. Gestasyonel diabet tanısı koyulan olgularda aşağıdaki
durumların hangisinde artış beklenmez?
A) Abortus
B) Hipertansiyon
C) Makrozomi
D) Fetal ölüm
• Overlerin olması nedeni ile estrojen seviyesi normaldir ve
sekonder seks karekter gelişimi söz konusudur. Normogonadotropik amenoredir.
E) Sezaryen doğum
59
www.tusem.com.tr
1 KTBT / T - 36
KLİNİK BİLİMLER
• Hastaların geliş şikayetleri primer amenoredir. Yapılan
muayenede alt 1/3’lük bir vajen olduğu saptanır.
120. İnfertilite tedavisi için gonadotropinlerle ovulasyon indüksiyonu uygulanan hastalarda aşağıdakilerden hangisinin varlığında ovaryan hiperstimülasyon sendromu
gelişme riski artmaz?
• Pelvik ultrasonografi ile overler izlenir, ancak uterus izlenemez, şüpheli durumlarda MRI ile tanı kesinleştirilir. Hiçbir zaman adet göremezler ve bebek sahibi olamazlar.
A) Genç yaş
• Anormal galaktoz metabolizması ve iskelet sistemine ait
patolojilerde eşlik edebilir.
B) Obezite
• Ayrıca hastaların 1/3’ünde beraberinde üriner sistem
anomalisi vardır. IVP çekilerek araştırılmalıdır. En sık karşılaşılan ürogenital anomali çift üriner toplama kanal (en
sık) varlığıdır.
D) Polikistik over sendromu
C) Gebelik varlığı
E) Yüksek doz gonadotropin kullanımı
120 - B
OHSS: Daha çok gonadotropin­lerle ovulasyon indüksiyonu
yapılan hastalarda görülür. OHSS’nin şiddetli formunda overler multipl follikül kistleri sebebi ile dev boyutlara ulaşırlar.
Overin büyümesinden dolayı şiddetli ağrı duyulabilir. Büyüyen
overlerin frajil olması nedeni ile pelvik ve abdominal muayene OHSS’de kontrendikedir. Her durumda OHSS’de cerrahiden kaçınılmalıdır. Yüksek düzeydeki estrojen VEGF (vasküler
endotelyal growth factor) düzeyini artırır. Bunun sonucunda
vasküler geçirgenliği artar ve over yüze­yinden eksudasyon
olur. Sonuç olarak asit, hidrotoraks, dehidratasyon, hemokonsantrasyon, hi­perviskosite ve akut böbrek yetmezliği bulguları gelişebilir. Önemli olan OHSS gelişmesini önlemektir.
İndüksiyon sırasında OHSS gelişimi için bilinen ve takipte kullanılan belirteç kan estrojen düzeyidir.
• Tanı sonrası cinsel hayatın olması için bu vakalara vajinoplasti uygulanmaktadır.
Normogonadotropik Amenore Nedenleri
Müller agenezi
İmperfore himen
5 alfa redüktaz eksikliği
Asherman sendromu
Transvers
septum
vajinal
119. Postmenopozal dönemde raloksifen kullanımı ile ilgili
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Osteoporoz gelişmiş kadınlarda öncelikli olarak tercih edilir
B) Kullanıcılarda endometrial hiperplazi riski artar
C) Uzun süreli kullanımda meme kanseri riskinde artışa
neden olur
OHSS için risk faktörleri
D) Kullanıcılarda vazomotor semptomlar artabilir
E) Lipid profilini olumsuz etkileyerek koroner hastalık
riskini arttırır
119 - D
• Raloksifen: Kemik ve lipidler üzerinde olumlu etki gösterirken endometrium üzerinde proliferatif etki göstermez.
Kemik kaybının önlenmesinde bifosfanatlar kadar etkili
değillerdir. Kalça ve el kırığını azaltmaz, sadece vertebral
osteoporozu azaltır. Vertebral osteoprozu önlemede önerilir. Gelişmiş osteoporoz tedavisinde etkinliği kanıtlanmamıştır, kullanımı uygun değildir.
Raloksifenin diğer etkileri:
•
IVF siklusu için E2 düzeyinin> •
3000 pg/ml
•
Ovulasyon indüksiyonu için E2
seviyesi>1500-2000 pg/ml
•
Gebeliğin oluşması
•
• Kemik ve lipid profili üzerinde olumlu etkisi vardır.
• KVS hastalıklara karşı koruyucu etkisi yoktur.
• Meme kanseri gelişim riskini azaltır.
• Santral sinir sistemi üzerinde agonistik etkisi yoktur. Bu nedenle bazı hastalarda sıcak basması şikayetlerini arttırır.
• Kullanımı sırasında DVT riski 3 katı artar.
• Günümüzde HRT kullanmak istemeyen hastalarda osteoporoza karşı ve meme kanseri gelişim riskini azaltmak
amacı ile kullanılabilir.
www.tusem.com.tr
PKOS
Düşük vücut ağırlığı
Genç yaş
•
• Endometrium üzerinde proliferatif etkisi yoktur.
60
•
•
•
•
•
Yüksek doz gonadotropin
kullanımı
Önceden OHSS geçirilmesi
Hızla artan E 2 düzeyi olması
Toplam folikül sayısının 20-25
geçmesi
Luteal faz desteği için HCG
verilmesi