dosyayı indir

KÖK BOYA
Özellikle, kilimleri boyamak için dağlardaki bitki köklerinden elde edilen boyalardır. En çok
kullanılan çeşitleri;
•
Gök boya (mavi); Ilıbada kökü, tuzsuz ekşi hamur ve çivit'ten yapılıyordu. Yörede
yetişen ılıbada bitkisinin kökleri sökülüp kurutuluyor ve eziliyordu. Tuzsuz ekşi
hamur hazırlanıp bir beze bağlanarak kazan içine konuyordu. Kazan sıcak su ile
dolduruluyor ve karışım 15 gün boyunca bu su içinde bekletiliyordu. Ayrı bir kazan
içine ılık su dolduruluyordu. Dövülerek ezilen ılıbada kökü kazana atılıp,
kaynatılıyordu. Bu kazan içinde, ılık halde, 24 saat bekletilen ekşi hamur ve ılıbada
kökleri alınıp, iki kazandaki su birleştiriliyordu. Bu karışım suyu içine biraz çivit
katılıp, boyanacak ipler bu kazan içine konuyordu. Suyun devamlı ılık kalmasını
sağlamak için de kazan hafif ateşte tutuluyordu. Karışım köz halindeki ateş üzerindeki
kazan içinde bir gün bekletiliyordu. Arada bir rengi alıp almadığı kontrol ediliyor.
Đstenilen renk elde edilmişse ipler kazandan alınıp, soğuk su ile durulanıp
kurutuluyordu, Eğer istenilen renk elde edilmemişse, ipler istenilen ton elde edilinceye
kadar kazan içinde beklemeye devam ediyordu.
•
Sarı (koyu kırmızı); Boyalık otu (kök boya), tetre (kavak ağacı filizi), sentetik
kırmızı boya ve şap ile yapılıyordu. Tetre (kavak filizi) bir kazan içine konuyor,
üzerine şap atılıp ve kaynatılıyordu. Kaynama sırasında boyanacak ipler kazana
konulup, bir süre sonra ipler tetre denilen sarımtırak bir renk almaya başladığında
kavak filizleri (tetre) kazandan çıkartılıyor, kazandaki su içine kırmızı renkli sentetik
boya ve boyalık otu (kök boya) ilave edilip, tekrar kaynatılıyordu. istenilen renk elde
edildiğinde kazandan çıkartılan ipler soğuk su ile durulanıp kurutuluyordu.
•
Narınç (kahverengi); Kekik, boş yaprağı (ada çayı), şap, kırmızı ve siyah renkli
sentetik boya ile yapılıyordu. Kekik ve boş yaprağı içi su dolu bir kazana konularak
kaynatılıyor, kaynama sırasında ipler kazana konuyordu. Sarımtırak bir renk alıncaya
kadar kaynatılan ipler kazandan çıkartılıyor, kazanda kalan su, boş yaprağı ve kekik
üzerine bir miktar kırmızı renkli sentetik kırmızı ve siyah boya ilave edilip, tekrar
kaynatılıyordu. Boyayı iyice emdiğine ve istenilen rengi
Beyaz
Beyaz
Renk koordinatları
#FFFFFF
Hex
RGB
(r, g, b)
(255, 255, 255)
CMYK (c, m, y, k) (0, 0, 0, 0)
(h, s, v)
HSV
(0°, 0%, 100%)
Beyaz, görülebilir dalga boylarındaki tüm renkleri kapsayan akromatik bir renktir. Beyaz ışık,
kırmızı, yeşil ve mavi ışıkların karıştırılması ile oluşturulabilir. Eskiden, beyazın ışığın doğal
rengi olduğu kabul edilirdi, ancak Newton, tam tersine beyazın tüm renklerin birleşimi
olduğunu ispatladı.
Resim
Resimde beyazın kullanımı çok beceri isteyen bir tekniktir. Işığın tersine, boya olarak beyaz
hiçbir renkle karışmamalıdır.
Sembolizm
Türk toplumunda ve diğer pekçok toplumda beyaz saflığın simgesidir. Gelinlikler bu yüzden
beyaz olur. Ayrıca siyahın tam karşıtı kabul edilen beyaz, aydınlığın da simgesidir ve
Türkçede ak kelimesiyle eş anlamlıdır. Beyaz bayrak iyi niyetin, beyaz bir sayfa da yeni
başlangıçların ifadesidir. Yalnızca Çin ve Hint kültürlerinde durum terstir ve beyaz, ölümün,
yasın ve kötülüğün simgesidir.Đstikrarı, devamlılığı da simgeler. Politikada beyaz renk
temizlik, dürüstlük çağrışımları yaptığı için sık kullanılır.
siya güm
pemb yeşi çi kahv
turun ma lacive tea cya
beya kırmı
gri
bordo mor
sarı
üş
zı
e
l m e
cu vi
rt
l n
z
Web
h
renkle
ri
Yazılı blac silve gra whit
maro purp fuchs gree lim oliv yello orang blu
tea aqu
red
navy
k
r
y
e
on
le
ia
n e
e
w
e
e
l a
ş
Renk
Web
renkleri
siyah gümüş gri beyaz kırmızı bordo
Yazılış black silver gray white
Renk
Dalgaboyu
red
mor pembe yeşil çim kahve sarı turuncu mavi lacivert teal c
maroon purple fuchsia green lime olive yellow orange blue navy teal a
Frekans
kırmızı
~ 625-740 nm ~ 480-405 THz
turuncu
~ 590-625 nm ~ 510-480 THz
sarı
~ 565-590 nm ~ 530-510 THz
yeşil
~ 500-565 nm ~ 600-530 THz
camgöbeği ~ 485-500 nm ~ 620-600 THz
mavi
~ 440-485 nm ~ 680-620 THz
mor
~ 380-440 nm ~ 790-680 THz
Renk, ışığın değişik dalgaboylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir
algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen
yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Tüm
dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ışık ulaşmazsa siyah olarak
algılarız. Đnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalgaboylarını algılayabilir, bu sebepten
elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünen ışık denir. Renkler için genelde
kulağımızla duyduğumuz ince ve kalın ses analojisi yapılsa da, ses algısının aksine aynı anda
gelen ışık frekansları değişik kanallardan algılanamaz (başka bir deyişle göz frekans analizi
yapamaz), dolayısıyla aynı anda ince ve kalın sesleri birbirine karıştırmadan duymamıza
karşın gözümüz için bu 'çok seslilik' söz konusu olmadığından değişik ışık frekanslarının
sadece kombinasyonlarını algılayabiliriz. Bu prensibi açıklamak veya pratik uygulamalarda
kullanmak için çeşitli renk modelleri geliştirilmiştir.
Renkler
Camgöbeği
Kırmızı
Gül rengi
Turuncu
Altın sarısı
Haki
Siyah
Gri
Sarı
Yeşil
Mor
Rugiag÷l÷s
Gümüş rengi
Mavi
Menekşe
Beyaz
Pembe
Renk Modelleri
Renkler
Renk modelleri toplamsal ve çıkarımsal renk sistemleri olarak iki ayrı prensibe dayanır.
Toplamsal ile kastedilen değişik ışık frekanslarının birleşerek gözümüze ulaşmasıdır. Doğada
ışığı sadece nesnelerden yansıdığı şekliyle gördüğümüzden pratik olarak gözlenmesi güçtür,
ancak değişik renkteki ışık kaynaklarını bir duvar üzerine yansıtarak veya bilgisayar
monitörlerinde olduğu gibi aynı noktadan değişik frekansta ayrı ışıklar yayarak
gözlemlenebilir. Çıkarımsal sistemler ise ışık frekanslarının aynı anda toplanarak değil,
birbirlerini engellemesi, filtre ettiği olaylarda gözlemlenir. Boya veya mürekkepleri
karıştırmak için kullanılır.
•
RGB (Toplamsal - ışık karışımı)
RGB modelinde harfler R:'Red' (Kırmızı), G:'Green' (Yeşil), B:'Blue' (Mavi) anlamına gelir.
Bu modelin temeli insanın göz retinasında bu renklere rastgelen ışık dalgaboyu sensörleridir.
Bunların arasında kalan dalgaboylarında da bu üç sensörün herbiri değişik seviyelerde tepki
verir ve bu tepki beyinde renk algısını yaratır. Örneğin gökkuşağının sarı olarak
adlandırdığımız dalgaboyunda bir ışık gözümüze düştüğünde ağırlıklı olarak 'kırmızı' ve
'yeşil' sensörler uyarılır. Beynimizde bu kombinasyon 'sarı'ya dönüşür. Kırmızı ışık geldiğinde
ise sadece 'kırmızı' sensörler uyarılır. Hem kırmızı hem yeşil hem de mavi ışığın aynı anda
gelmesi ile tüm dalgaboylarının aynı anda gelmesi aynı etkiyi yaratır: beyaz ışık. Bu sebepten,
bu üç renkte ışık kaynaklarımız varsa ve şiddetlerini de sönük ve parlak olarak
ayarlayabiliyorsak, tüm renkleri elde etmemiz mümkündür.
•
Geleneksel (Çıkarımsal - boya karışımı)
Geleneksel olarak üç temel renkten söz edilir: Kırmızı, sarı ve mavi. Bunlar ressamların
boyaları karıştırarak diğer renkleri elde etmekte kullandıkları boyaların renkleridir. Aslında
bu, daha kesin bir yöntem olan ve bugün renkli baskıda yaygın olarak kullanılan CMY
modelinin bir yaklaştırmasıdır.
•
CMY/CMYK (Çıkarımsal - boya karışımı)
CMY modelinde harfler C:'Cyan' (Camgöbeği, siyan), M:'Magenta' (Eflatun, macenta),
Y:'Yellow' (Sarı) anlamına gelir ve bunların üçü boya veya mürekkep olarak karıştırıldığında
siyah oluşur. CMY (veya temelde renkli mürekkeplerin daha pahalı olması ve üç renk
karışımının pratikte tam siyahtan biraz daha soluk bir renk oluşturması nedenleriyle kullanılan
siyah mürekkepli versiyonuyla CMYK) baskı tekniğinde beyaz elde etmek için boş kağıdın
rengi kullanılır. Geleneksel boyalarda kullanılan kırmızı, magenta için; mavi de cyan için bir
yaklaştırmadır.
•
CMY ile RGB'nin bağlantısı
Boyaları karıştırarak elde edilen renkler bir filtreleme işlemi olarak da görülebilir. Örneğin,
sarı boya dediğimiz şey aslında tüm dalga boylarıyla yani beyaz ışıkla aydınlanan bir ortamda
mavi ışığın filtrelenmesi, dolayısıyla kırmızı ve yeşil ışığın gözümüze aynı anda ulaşmasıdır.
Kırmızıyı da filtre edip sadece yeşil ışığın gözümüze ulaşmasını istersek sarı boyayı cyan ile
karıştırır, hem mavi hem kırmızı ışığı filtre eder, dolayısıyla yeşil renkte bir boya algılarız.
RGB ve CMY arasındaki bağlantı şu şekilde özetlenebilir:
•
R (kırmızı ışık) + G (yeşil ışık)
Y (sarı)
•
R (kırmızı ışık) + B (mavi ışık)
M (macenta)
•
G (yeşil ışık) + B (mavi ışık)
•
C (camgöbeği boya) + M (macenta boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği
boyanın kırmızıyı filtre etmesi) - G (macenta boyanın yeşili filtre etmesi) B (mavi)
•
C (camgöbeği boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği boyanın
kırmızıyı filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) G (yeşil)
•
M (macenta boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - G (macenta boyanın yeşili
filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) R (kırmızı)
C (camgöbeği)
Renklerin Algıya Etkisi
Đki ana rengin karışımıyla ortaya çıkan ara renk, karışıma katılmayan ana rengin tamamlayıcı
olur. Kırmızı için yeşil, mavi için turuncu, sarı içinse mor tamamlayıcı renk işlevi yapar. Aynı
zamanda birbirlerine karşıt olan bu renkler birlikte kullanıldıklarında da denge oluştururlar..[1]
Sarı: En parlak renk. Dikkat çekmek için çığlık atar; bu yüzden uyarı ışıklarında sarı tercih
edilir. Sonbaharın da baskın renkleri sarı ve sarı-turuncu, duygularımızı yakalayan, güçlü bir
çekiciliğe sahip. Neşeyi anlatır.[2]
Kırmızı: En uzun dalga boyuna sahip olan kırmızı, özellikle de koyu bir arka fonla birlikte
kullanıldığında öyle şiddetlidir ki, bir görüntüde yer alan küçücük kırmızı bir leke bile
görüntünün her yerini etkiler.[3]
Mavi: Dünyanın hakim rengi olan mavi çekingen bir renk; dinlendiriciliği ve edilgenliği
anlatır. Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren, açık
tonlarda ya da beyazla karışık kullanıldığında, yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratır.[4]
Yeşil: Sessizliği anlatır.[5]
Mor: En kısa dalga boyuna sahip olan mor, geleneksel olarak asaletle ilişkilendirilir. Yakınlık
ve güzelliğe de işaret eder
Reçine
ara
Vişne ağacın reçinesi
Reçine, katı ya da yarı akışkan, billurlaştırılması güç, suda çözünmeyen, organik çözücülerde
çözünen, ısıtılınca yumuşayan ve ergiyen madde.
Reçineler, bitkilerde bir yağ içerisinde erimiş halde veya zamklarla birlikte bulunurlar.
Çamgiller, baklagiller, maydanozgiller gibi familyalarda reçine taşıyan bitkiler çoktur. Bu
bitkilerde yağ ve zamklarla birlikte bulunan reçineler salgı kanallarında toplanır. Bitkilerde
salgı kanalları tabii olarak bulunduğu gibi, patolojik bir olay veya her yaralanma neticesinde
meydana gelir. Reçinesi, hücrelerinde veya salgı tüylerinde toplanan bitkiler de vardır.
Eskiden eczacılıkta ilaç hammaddesi olarak kullanılan kehribar, Baltık sahillerinde bulunan
Pinus succinifera (Kehribar çamı) adlı bir çam türünün fosilleşmiş reçinesinden ibarettir.
Reçineler bitkilerden saf olarak elde edilmeyip, yağ gibi çeşitli maddelerle karışım halinde
elde edilir. Reçine elde etmek için bitkinin kabuğu özel bir bıçakla çizilir. Sonra balyozla
dövülerek veya alevle yakılarak yaralanır. Bazı bitkilerde ise reçine; etanol, eter gibi
maddelerin yardımıyla, tüketme metodu ile elde edilir.
Bugün sanayide tabii reçinelerin yerini büyük ölçüde suni reçineler almıştır. Suni reçineler,
fiziksel yönden tabii reçinelere benzerse de kimyasal yönden farklılıklar gösterir.
Termoplastik ve termoset reçineler olarak iki sınıfa ayrılırlar. Suni reçineler en çok plastikte,
ayrıca vernik, yapıştırıcı ve iyon değiştiricilerin üretiminde kullanılır.
Sınai önemi büyük olan reçineler ayrı konular halinde verilmiştir, bakınız Plastik, Polimer.
Bazı reçineler
Aşağıda polimerleşme ile elde edilen bazı reçineler verilmiştir:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Polieter
Polistiren
Polisülfon
Polisülfür
Polivinilasetat
Polivinilflorür
Polivinilalkol
Poliklorodifenil
Poliklorotrifluoroetilen
Poliakrilonitril
Nano, Yunanca ‘cüce’ demektir. Nano ile tanımlanan ifadeler, herhangi bir ölçünün milyarda
birini gösterir. Örneğin; nanometre, metrenin milyarda birini (1nm =1/1000000000 m) ifade
etmektedir.Nanoteknoloji bizi daha akıllı değilse bile sağlıklı ve güçlü yapacak. Bu kadar
küçük boyutlardaki üretim teknolojisi nicem (kuantum) fiziğinin verdiği olanaklar
doğrultusunda birçok şekillerde atom ve molekülleri ucuz yollarla düzenlememizi sağlıyor ve
daha sağlayacak. Bir toplu iğnenin başına yerleştirilebilecek süperbilgisayarlar, insan
hücresinden küçük, kanser hücrelerini, enfeksiyonları, damar tıkanıklıklarını ve yaşlılığı bile
giderebilecek tıbbi nanorobot orduları yapılabilecek. Đnsanlar geriye dönüp baktıklarında,
bizim, ortaçağ zamanlarının teknolojisinin ilkel ve hemen herkesin çaresizlik içinde ve genç
yaşta öldüklerini gördüğümüzde hissettiklerimize benzer hisler içinde olacaklar. Bununla
beraber bilgisayarlar günümüzdekilerden milyarlarca defa daha güçlü olacak, ve yeni tıbbi
cihazların özellikleri bugün iyileştirme yöntemlerini bildiğimiz hastalıklara karşı daha etkin
ve iz bırakmadan, çabuk bir şekilde uygulamamızı sağlayacak, yeni tedavi yöntemleri bulma
yönündeki umutlarımızı arttıracak, bu yeni ve çok titiz üretim metodları günümüzün kirleten
üretim şekillerinin de ortadan kalkmasını sağlayacak. Moleküler üretim, isteneni çok çok daha
etkin olarak verecek, ne fazla ne eksik, böylece kirletici maddeler oluşamayacak. Fikir olarak
60`lı yıllarda ortaya çıkmış ve 90`li yıllarda daha fazla araştırma yapılmaya başlamıştır. Yeni
enerji gereksinimi ve artan çevre kirliliği bu araştırmaları hızlandırmıştır. Kısa zamanda
dünyada tüm mekanik üretim anlayışını ortadan kaldıracağı ve yep yeni mesleklerin
doğmasına yol açacağı bilim dünyasında ortak kanıya dönüyor. Günümüzde kumaş, boya ve
araba sanayinde, temizlik için ve yüzey kalitesini artırmak için zaten kullanılmakta olan bu
teknoloji hergün yeni bir ürün sunmaktadır.
Tanım
Nanoteknoloji: atomlar ve moleküller mertebesinde ölçüm yapabilme, analiz ve tahmin
edebilme veya bir şeyler üretebilme yeteneği. Nanoteknoloji dünyası genellikle 0.1 ve 100 nm
arasında çizilir ki bu da mikronun binde biri, mikron da milimetrenin binde birine denk
gelmektedir. Bilim dilinde nano, saniye ya da metrenin milyarda biri demektir. Nanoteknoloji
ise nano boyutlarda çalışan bir dünyadır. Bu dünya, üç atomlu ufak bir su molekülünden
hemoglobin gibi oygen taşıyan çok daha büyük bir protein molekülüne ya da daha da büyük
DNA zincirine kadar çok geniş bir alanı kapsar. Ünlü fizik profesörü Richard Feynman
1959'da yaptığı konuşmasında “There is a plenty of room at the bottom!” diyerek
nanoteknoloji dünyasının kapılarını aralamıştı zaten. Çok değil bu konuşmadan yaklaşık 40
yıl sonra nano dünyanın aslında devrimsel bir nitelik taşıdığı ortaya çıktı. Nano boyutta
çalışmalara girişildikçe birbirinden farklı milyonlarca oluşumlar ve yeni yeni teknolojiler
ortaya serildi. Peki daha küçük boyutlara inmeyi bu kadar özel kılan nedenler nelerdi? Đşte bu
nokta cevapların daha karmaşıklaştığı ve dallanıp budaklandığı nokta. Burda çok önemli bir
unsur var ki o da nanaoteknolojinin sadece minyatürleştirmek olmadığıdır. Nano boyutlara
gelindiğinde quantum gibi farklı fizik kuralları işlemeye başlıyor, geleneksel malzeme
özellikleri değişiyor, yüzey davranışı bütün malzemeyi daha baskın bir şekilde etkiler hale
geliyor. Kısaca yepyeni bir dünya meydana geliyor. Bu sayede nano boyutlardaki
malzemelerin özellikleri kontrol edilerek, farklı özellikler ihtiva eden yepyeni malzemeler
dizayn edilebilme olasılığı ortaya çıkıyor.
NANOTEKNOLOJĐNĐN AMAÇLARI
1Nanometre ölçekli yapıların analizi, 2Nanometre boyutunda yapıların fiziksel özelliklerinin
anlaşılması, 3Nanometre ölçekli yapıların imalatı, 4Nano hassasiyetli cihazların geliştirilmesi,
5Nano ölçekli cihazların geliştirilmesi, 6Uygun yöntemler bulunarak nanoskopik ve
makroskopik dünya arasındaki bağın kurulması.
Kurşun
Kurşun (Pb)
H Periyodik cetvel
Li Be
Na Mg
He
B C
Al Si
N
P
K Ca Sc Ti V Cr Mn Fe Co Ni Cu Zn Ga Ge As
Rb Sr Y Zr Nb Mo Tc Ru Rh Pd Ag Cd In Sn Sb
Cs Ba
Hf Ta W Re Os Ir Pt Au Hg Tl Pb Bi
Fr Ra
Rf Db Sg Bh Hs Mt Ds Rg Uub Uut Uuq Uup
La Ce Pr Nd Pm Sm Eu Gd Tb Dy Ho Er
Ac Th Pa U
Np Pu Am Cm Bk Cf
O
S
F
Cl
Ne
Ar
Se
Te
Po
Br Kr
I
Xe
At Rn
Uuh Uus Uuo
Tm Yb Lu
Es Fm Md No Lr
Temel özellikleri
Atom numarası
82
Element serisi
Metaller
Grup, periyot, blok
14, 6, p
Görünüş
mavimsi beyaz
Atom ağırlığı
207,2(1) g/mol
Elektron dizilimi
[Xe] 4f14 5d10 6s2 6p2
Enerji seviyesi başına
2, 8, 18, 32, 18, 4
Elektronlar
Fiziksel Özellikleri
Maddenin hali
katı
Yoğunluk
11,34 g/cm³
Sıvı haldeki yoğunluğu
10,66 g/cm³
600,61 °K
Ergime noktası
327,4 °C
621,43 °F
2022 °K
Kaynama noktası
1749 °C
3180 °F
Ergime ısısı
4,77 kJ/mol
Buharlaşma ısısı
179,5 kJ/mol
Isı kapasitesi
26,650 (25 °C) J/(mol·K)
Atom özellikleri
Kristal yapısı
yüzey merkezli kübik
(4+), (2+)
Yükseltgenme seviyeleri
Amfoter oksit
Elektronegatifliği
2,33 Pauling ölçeği
Đyonlaşma enerjisi
715,6 kJ/mol
Atom yarıçapı
180 pm
Atom yarıçapı (hes.)
154 pm
Kovalent yarıçapı
147 pm
Van der Waals yarıçapı
202 pm
Diğer özellikleri
Elektrik direnci
208 nΩ·m (20°C'de)
Isıl iletkenlik
35,3 W/(m·K)
Isıl genleşme
28,9 µm/(m·K) (25°C'de)
Ses hızı
1190 m/s (20°C'de)
Mohs sertliği
1,5
Vickers sertliği
? MPa
Brinell sertliği
38,3 MPa
Kurşun, (Lat. plumbum) periyodik tablodaki elementlerden biri olup, simgesi Pb ve atom
numarası 82 dir. Yumuşak, ağır, zehirleyici, kolay dövülebilen bir metaldir. Yeni kesildiğinde
mavimsi beyazdır, ancak zamanla havada oksitlenmesi sonucu mat gri bir renk alır. Đnşaat
sektöründe ve ayrıca çeşitli pil, mermi, lehim, ve diğer alaşımların yapımında kullanılır.
Kararlı elementler içinde en yüksek atom numarasına sahip olandır. Elektrik iletkenliği
düşüktür. Korozyona dayanıklı olmasından dolayı aşındırıcı sıvıların (örneğin, sülfürik asit
vb.) depolanmasında kullanılır. Az miktarda antimon veya diğer metallerle alaşımlandırılarak
sertlik değeri yükseltilebilir.
Bulunuşu
Satürn'ün simgesi.
Kullanılmakta olan en eski metallerden biridir. Simyacılar kurşunu, en eski metal olarak
düşünüp Satürn gezegeniyle özdeşleştirmişler ve onun simgesiyle göstermişlerdir. Çanakkale
yöresindeki tarihi "Abydos" şehrinde bulunan bir figür M.Ö. 3000 yılına aittir. Đlk üretim
yapılan kurşun madenlerinden en iyi bilineni Balıkesir’de Balya-Karaaydın madenidir.
Mısır’da eski Mısır medeniyetine ait kurşun borular bulunmuş ve kurşun lehimlerin çeşitli
alanlarda kullanıldığı saptanmıştır. Finikeliler Kıbrıs, Sardunya ve Đspanya’da kurşun
madenleri işletmişlerdir.
Yer kabuğunda bulunma sıklığı 12.5 g/t dur. Nabit (doğal) olarak bulunabilen metaller
arasında yer alır. Kurşunun en çok rastlanılan cevherleri, sülfür minerali galen (PbS) ve onun
oksitlenmiş ürünleri olan serüsit (PbCO3) ve anglezit’dir (PbSO4). Bu mineraller arasında en
önemli olanı galendir. Genel olarak sfalerit (ZnS), gümüş ve pirit (FeS2) ile birleşik halde
bulunur. Kullanımdaki kurşunun yarısından fazlası geri dönüştürülmüş ürünlerden
gelmektedir.
Elde Edilişi
Kurşun cevherleri yer altından kazma, patlatma, kırma ve öğütme aşamalarından geçirilerek
çıkarılır ve daha sonra ekstraktif metalurji yöntemleriyle işlenirler. Köpük flotasyonu prosesi,
kurşunun, beraberinde bulunan kaya ve toprak parçalarından ayrılarak, %65-80 Pb içeren bir
konsantrede toplanmasını sağlar. Kurşun konsantresi kurutulduktan sorna pirometalurjik
işlemlerle önce sinterlenir ve sonra da %97 Pb içerecek şekilde ergitilir. Ürün aşamalı bir
şekilde soğutularak, kurşundan daha hafif empüritelerin (safsızlıklar) dross tabakası
oluşturacak şekilde yüzeyde toplanması ve uzaklaştırılmaları sağlanır. Ergimiş kurşun
bulyonunda kalan empüritelerin de bir sonraki aşamada, üzerinden hava geçirilen bir ergitme
işlemiyle curuf fazında toplanarak ayrışmaları ve kurşunun safiyetinin de %99.9 a çıkması
sağlanır.
dafa
Çevre
Kurşun, hava, su ve toprak yoluyla, solunumla ve besinlere karışarak biyolojik sistemlere
giren son derece zehirleyici özelliklere sahip bir metaldir. Yüzbinlerce ton kurşun, kurşunlu
petrolden elde edilen ve kurşun tetraetil ((CH3CH2)4Pb) eklenerek oktan sayısı arttırılan
yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorlardan çıkan gazlarla dünya atmosferine
boşaltılmaktadır. Atmosferden kurşun (büyük oranda metal oksitleri ve tuzları şeklinde)
yağmurla tekrar yeryüzüne inerek çevremize her geçen gün daha fazla yayılmaktadır. Kurşun
madenleri ve metal endüstrileri, akü ve pil fabrikaları, petrol rafinerileri, boya endüstrisi ve
patlayıcı sanayii atık sularında da istenmeyen konsantrasyonlarda kurşun kirliliğine rastlanır.
Pil fabrikası atık sularında 5,66 mg/L, asidik maden drenajlarında 0,02-2,5 mg/L, tetraetil
kurşun üreten fabrika atık sularında 125-150 mg/L organik, 66-85 mg/L inorganik kurşun
kirliliğine rastlanmıştır.
Seruzit (PbCO3) minerali.
Galen (PbS) minerali.
Kalsiyum
Kalsiyum (Ca)
H Periyodik cetvel
Li Be
Na Mg
He
B C
Al Si
N
P
O
S
K Ca Sc Ti V Cr Mn Fe Co Ni Cu Zn Ga Ge As Se
Rb Sr Y Zr Nb Mo Tc Ru Rh Pd Ag Cd In Sn Sb Te
Cs Ba
Hf Ta W Re Os Ir Pt Au Hg Tl Pb Bi Po
Fr Ra
F
Cl
Ne
Ar
Br Kr
I
Xe
At Rn
Rf Db Sg Bh Hs Mt Ds Rg Uub Uut Uuq Uup Uuh Uus Uuo
La Ce Pr Nd Pm Sm Eu Gd Tb Dy Ho Er
Ac Th Pa U
Np Pu Am Cm Bk Cf
Tm Yb Lu
Es Fm Md No Lr
Temel özellikleri
Atom numarası
20
Element serisi
Alkalinler
Grup, periyot, blok
2, 4, s
Görünüş
Gümüşi beyaz
Atom ağırlığı
40.078(4) g/mol
Elektron dizilimi
Ar 4s2
Enerji seviyesi başına
2, 8, 8, 2
Elektronlar
Fiziksel Özellikleri
Maddenin hali
katı
Yoğunluk
1.55 g/cm³
Sıvı haldeki yoğunluğu
1.378 g/cm³
1115 °K
Ergime noktası
842 °C
1548 °F
Kaynama noktası
1757 °K
1484 °C
2703 °F
Ergime ısısı
8.54 kJ/mol
Buharlaşma ısısı
154.7 kJ/mol
Isı kapasitesi
25.929 (25 °C) J/(mol·K)
Atom özellikleri
Kristal yapısı
Kübik
Yükseltgenme seviyeleri
(2+)
Elektronegatifliği
1.00 Pauling ölçeği
Đyonlaşma enerjisi
589.8 kJ/mol
Atom yarıçapı
180 pm
Atom yarıçapı (hes.)
194 pm
Kovalent yarıçapı
174 pm
Van der Waals yarıçapı
? pm
Diğer özellikleri
Elektrik direnci
33.6 nΩ·m (20°C'de)
Isıl iletkenlik
201 W/(m·K)
Isıl genleşme
22.3 µm/(m·K) (25°C'de)
Ses hızı
3810 m/s (20°C'de)
Mohs sertliği
1.75
Vickers sertliği
? MPa
Brinell sertliği
167 MPa
Kalsiyum, toprak alkalileri grubundan metalik bir element. Sembolü “Ca”dır. Đsmi Latincede
“kireç” mânâsına gelen “calx” kelimesinden gelmektedir. Đlk defa 1808’de Lumphru Davy
tarafından kalsiyum hidroksitten elektroliz yoluyla elde edilmiştir.
Özellikleri
Metalik kalsiyum gümüş gibi parlaktır. Özgül ağırlığı 1,55 g/cm3tür. 851°C’de erir.
1439°C’de kaynar.
Elektriği iyi iletir. Gevrek (kırılgan) olmasına rağmen yumuşaktır. Sertliği sodyum ile
alüminyum arasındadır. Haddelenebilir ve dövülebilir. Çekme mukâvemeti 438 kg/cm2dir.
Oksidasyon değeri 2+’dır. Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,08’dir. Yeryüzünde altı tabiî
izotopu bulunmaktadır: Ca40, Ca42, Ca43, Ca44, Ca46 ve Ca48. Dünyâ üzerindeki kalsiyum
elementinin % 97’si Ca40 izotopudur. Sun’î olarak pekçok radyoaktif izotopları elde
edilmektedir. Bunlardan birisi Ca45 olup, kemikte kalsiyum kalıntısı üzerinde yapılan
araştırmalarda, su tasfiye işlemlerinde, deterjan aktivitesi için ve yüzey ıslanması hâdiseleri
üzerindeki çalışmalarda kullanılmaktadır.
Bulunuşu
Kalsiyum yeryüzünde en bol bulunan beşinci elementtir. Volkanik kayaların % 3-63’ünü
teşkil eder. Kimyevî reaktivitesi yüksek olduğundan serbest halde bulunmaz. Yer kabuğunda
genellikle karbonat, sülfat, silikat ve fosfat bileşikleri şeklinde bulunur. En çok rastlanan
mineralleri kireçtaşı, mermer, kalsit (CaCO3), dolamit (MgCO3 CaCO3), fluorit, fluspat
(CaF2) apatit Ca3(PO4)2 Ca(FCl)2, gips (CaSO42H2O) ve fosfrittir Ca3(PO4)2. Ayrıca deniz
suyunda çözünmüş olarak ve kemiklerde kalsiyum fosfat, kabuklu hayvanların kabuklarında
ise kalsiyum karbonat hâlinde bulunmaktadır...
Üretimi
Bugün metalik kalsiyum yalnız eritilmiş kalsiyum klorürün elektrolizi ile elde edilmektedir.
Elektrolit kabı olarak porselen veya demir kaplar kullanılmaz. Çünkü yüksek sıcaklıkta
yapılan bu işlemde erimiş kalsiyum klorür, bu tür kaplara tesir eder. Bu sebeple grafitten
yapılmış kaplar kullanılmaktadır.
Bundan başka kimyevî yollarla da kalsiyum elde edilebilir. Bunlardan biri eritilmiş kalsiyum
iyodürü sodyum ile muamele etmektir:
CaI2 + 2Na → Ca+ 2NaI
denklemine göre ayrılan kalsiyum, sodyumun fazlasıyla sıcakta alaşım yapar, soğukta
kristallerden saf alkol ile sodyum uzaklaştırılarak kalsiyum elde edilir.
Kalsiyum, pekçok metallerin alaşımlarının elde edilmesinde kullanılır. Kalsiyum-silikon
alaşımları çelikte kristallerin tânecik büyüklüğünü kontrol eder. Alüminyumlu alaşımlarda ise
kalsiyum, metallerin mekanik ve elektrik özelliklerini iyileştirir. Kalsiyum-lityum alaşımları,
çelik, bakır ve nikel alaşımlarında deoxsidan olarak kullanılır. Kalsiyum- germanyum
alaşımları da, saflaştırıcı olarak kullanılır % 98 kurşun, % 2 kalsiyumdan meydana gelen
alaşım mekanik yatak metallerinin hazırlanmasında kullanılır.
Kalsiyum kolayca elektron kaybettiğinden dolayı, çok iyi bir indirgeyicidir. Bu amaç için
kullanılan metalik sodyumdan pahalı olmasına rağmen, zirkonyum, hafniyum, vanadyum,
tungsten, toryum, uranyum, yitryum, skandiyum, sezyum ve nadir toprak metalleri gibi az
bulunan metallerin elde edilmesinde yaygın olarak kullanılır. Bu metaller, oksitleri veya
florürlerinin indirgenmesi sonucu elde edilir. Suya olan aşırı hassaslığından dolayı, kalsiyum
aynı zamanda alkol gibi organik çözücüleri kurutmak için de kullanılır. Deniz altında ses
veren aletlerde kullanılması, su ile olan reaksiyonunda hidrojen gazı açığa çıkarmasına
dayanır.
Önemli bir kalsiyum bileşiği olan kalsiyum asetat, asetat ve asetik asit îmâlâtında, tekstil
kurutmasında ve baskısında; kalsiyum, bromür, fotoğrafçılıkta, su alıcı madde olarak yiyecek
ve ahşabın korunmasında; kalsiyum siyanamit, sun’î gübrede istenmeyen otlara karşı ve
demir-çeliğin sertleştirilmesinde; kalsiyum sikhamat, alkolsüz içkilerde, düşük kalorili ve
diyabetik yiyeceklerde sun’î tat verici olarak; kalsiyum hipoklorit, bakterilere, mantarlara
karşı; kalsiyum tungstat ışık veren boyalarda ve floresan lambalarda kullanılır. Bu bileşiğin
sentetik kristalleri laser ve maserler için bir başlangıç maddesidir.
Biyolojik önemi
Yaşayan canlıların fizyolojik kimyâsında kalsiyum önemli rol oynar. Đnsan vücûdundaki
kalsiyumun % 99’u kemiklerde ve dişte bulunur. Vücutta birçok fizyolojik fonksiyonu olan
kalsiyumun kâfi miktarlarda alınmaması kalsiyum eksikliğine sebep olur. Kalsiyumun
dokularda kullanılabilmesi için C ve D vitaminlerinin de yeterince bulunması lâzımdır. Hattâ
kandaki fosfor ve kalsiyumun birbirine oranları da uygun olmalıdır. Peynir kalsiyumca, ceviz
fosforca zengin bir yiyecektir. Bu bakımdan, bunları tek tek yemek zararlı olup, birlikte
yenmeleri büyük fayda sağlar.
Kalsiyumun, kasların gerginliği ve kalbin çalışmasında, gebelik ve doğumdan sonra süt
yapımında büyük rolü vardır. Kalsiyum süt ürünlerinde ve yeşil sebzelerde bol miktarda
bulunur.
Kalsiyumun Bitkideki Noksanlık Belirtileri
Yaşlı yapraklardan genç yapraklara hareket etmediği için noksanlık belirtileri ilk olarak genç
yapraklarda veya dokularda görülür. Kök gelişimi zayıflar. Genç yapraklarda kenar ölümleri,
kıvrılma ve kırışma olur. Meyveler yumuşar. Meyvelerin raf ömrü kısalır. Şeker pancarında
uç yanıklığı. Domateste çiçek burnu çürüklüğü. Karpuzda ve biberdede benzer simptom Elma
ve armutta mantarsı leke, acı çürük ve acı benek. Birçok meyve ve sebzelerde dış ve iç
zararlar görülür. Meyvelerin pazar değerleri düşer.
Kobalt
Git ve: kullan, ara
Mavi Kobalt camları
Kobalt 1735 yılında keşfedilmiş metal element. Atom numarası 27 simgesi ise Co'dur.
"Kobalt" iki ya da fazla bileşenli toz metallerin yapıştırılmasında ve kesici takımlarda
kullanılır.
Kalsit
Git ve: kullan, ara
Kalsit
Kalsit, kimyasal formülü CaCO3 olan kristalleşmiş kalsiyum karbonat. Saydam, beyaz,
sarı,rustik yeşil ve mavimsi renkte olabilir. Sertliği 3, özgül ağırlığı 2.71'dir. Soğuk ve
seyreltik hidroklorik asitte (tuz ruhu) şiddetli bir köpürme ile ayrışır. Çakı ile çizilir. Co2'li
sularda çözünerek Ca(HCO3)2 yapar. Nadiren erüptif kayalardan özellikle pegmatitlerde ilksel
olarak bulunur. Genellikle sekonder bir mineraldir. Doğada bolca bulunur.Genellikle
karbonatlı sedimanter kayaların (kireçtaşları) ve metamorfik kayaların (mermerler) ana
bileşenidir. Çeşitli şekillerde işlenerek boya, kağıt, plastik sektöründe dolgu malzemesi olarak
kullanılır.
Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye
katkıda bulunabilirsiniz.
Kaolin
Git ve: kullan, ara
Kaolin
Kaolin, granit kayaçlardan elde edilen bir kil türüdür. Bazı seramiklerin ve porselenlerin
yapımında kullanılır. Türkiye'de arı kil olarak da bilinir. Beyaz ve yumuşak bir toprak
türüdür.
Granit kayaçlar feldspat minerallerini içerir. Sert olan granit kaçaylar, atmosfer etkileri ve yer
altındaki lavların sıcaklığının etkisiye, ufalanır ve yumuşar. Bu şekilde uzun süreçler sonucu
feldspat mineralleri kaoline dönüşür.
Dünyaca ünlü Çin porselenlerinin yapı maddesi kaolindir. 18. yüzyıla kadar, Çin porselenleri
dünyaca bilinmesine rağmen, yapı maddesi bilinmiyordu. Bu dönemde gezginler tarafından
Çin'den getirilen kaolin örnekleri, Avrupa'da seramik ve porselen ürünlerin üretilmesini
sağladı ve hızla dünyada yaygınlaştı.
Đlk başta çanak çömlek yapımında yaygın olarak kullanılan kaolin, günümüzde pek çok
ürünün üretiminde kullanılmaktadır. Yüksek kalitede, parlak kağıtların üretiminde kaolin
kullanılır. Ayrıca boya, plastik eşya, yapay kauçuk, ilaç, gübre, mürekkep ve kozmetik
ürünlerin yapımıda da kaolinden yararlanılır.
Barit
Barit minerali
Barit (BaSO4) baryum sülfattan oluşan bir mineraldir. Genellikle beyaz ya da renksizdir ,
bazen de sarı ve gri olabilir. Baryumun ana kaynağıdır. Işıma yapan şekline bazen Bologna
Taşı da denir.
Barit genellikle kireçtaşlarındaki kurşun - çinko damarlarında, sıcak kaynak yataklarında ve
hematit cevheriyle birlikte oluşur. Sıklıkla anglesit ve selestit mineralleriyle birlikte bulunur.
Barit ismi Yunanca βαρύς (ağır) sözcüğünden türetilmiştir. Mohs sertliği 3. Kırılma indeksi
1,63. Özgül ağırlığı 4,3-5. Kristal yapısı ortorombiktir.
Konu başlıkları
[gizle]
•
•
•
•
•
•
•
1 Tarihçe
2 Kullanım yerleri
3 Dünya barit rezervi
4 Türkiye'deki barit yatakları
5 Ayrıca bakınız
6 Kaynakça
7 Dış bağlantılar
Tarihçe
Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yy.da çıkarılmaya başlanan barit ilk olarak 1845 yılında
boya üretiminde kullanılmış ancak 1908 yılından sonra sondaj çamurlarında katkı maddesi
olarak kullanılmaya başlanmasıyla hem üretimi hem de tüketimi artış göstermiştir. Türkiye'de
ise 1964 yılından sonra barit madenciliği gelişmiştir.
Kullanım yerleri
Barit kullanımı genel olarak üçe ayrılarak incelenir: Sondajlık (%90), kimyasal (%7) ve dolgu
malzemesi (3%).
Kaba haliyle, ya da sadece yıkama, sudan geçirme, eleme, yüzdürme ve manyetik ayırma gibi
basit işlemlerden geçirilen barit ilk ürün olarak alıcı bulur. Kaba hâldeki baritin çoğunluğu
minimum bir saflığa ve yoğunluğa ulaşana kadar işlemden geçirilir. "ağır" çimento olarak
kullanılan barit ezildikten sonra elenerek aynı büyüklüğe getirilir. Baritin çoğu öğütülerek
sanayi ürünlerinde katkı malzemesi olarak ya da petrol veya doğalgaz kuyularını açarken
ağırlık yapan katkı malzemesi olarak kullanılır. Dünya üzerinde sondajda kullanılan barit, API
13A uluslarası standardına göre , Türkiye'de ise TS 919 standardına göre üretilmektedir.
Barit boya ve kağıt yapımında da kullanılır. Her ne kadar baritin içinde ağır metal olan
baryum bulunsa da , baryumun yüksek çözünürlüğü nedeniyle birçok hükümet tarafında
toksik maddeler arasında sayılmaz.
Dünya barit rezervi
Ülke
Rezerv (ton)
Ülke
Rezerv (ton)
Ülke
Çin
150.000.000
Kanada
15.000.000
Fransa
ABD
60.000.000
Tayland
15.000.000
Almanya
Hindistan
32.000.000
Fas
11.000.000
Birleşik K
Türkiye
20.000.000
Meksika
8.500.000
Đran
Bulgaristan
20.000.000
Peru
3.000.000
Diğer ülk
Dünya'da şu anda tanımlanmış ve bilinen barit rezerv miktarının 550 milyon ton olduğu,
ancak tüm dünya rezervinin ise 2 milyar ton olduğu tahmin edilmektedir.
1997' dünya barit üretimi 6,826 milyon ton, 1999'da ise 5,660 milyon ton olmuştur. Petrol
üretimindeki azalmalar barit talebini doğrudan düşürmektedir.
Türkiye'deki barit yatakları
Türkiye'de Antalya iline bağlı Alanya - Gazipaşa ilçeleri çevresinde, Giresun ilnde, Muş
ilinde, Çanakkale ilinde, Kocaeli ilinde, Karaman ilinde, Gümüşhane ilinde, Bayburt ilinde,
Isparta ilinde ve Siirt ilinde barit yatakları bulunmaktadır.
Talk
→ Başlığın diğer anlamları için Talk (anlam ayrım) sayfasına bakınız.
Talk bloğu
Talcum tozu
Talk, H2Mg3(SiO3)4 ya da Mg3Si4O10(OH)2. kimyasal formülune sahip hidratlanmış
magnezyum silika'dan oluşan bir mineral'dir. 1Ph değeri ile bilinen en yumusak Mineraldır.
Talk genelikle yekpare, nadir olarak da makroskopik algılanabilir Kristaller olarak önümüze
çikabilir
Dolomit
Kalsiyum ve magnezyumlu karbonat birleşiminde bir mineral.
Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye
katkıda bulunabilirsiniz.
kırılgan bir mineral olup özgül ağırlığı 2.8g/cm3 ve sertliği 3.5-4 arasındadır. ısıtıldığında
köpürerek çözündüğü için kalsitten ayrılır kimyasal bileşimi:CaMg(CO3)2 KRĐSTAL
SĐSTEMĐ:Hegzagonal sertlik:3.5-4 özgül ağırlık:2.86
Kuvars
Kuvars, oldukça saf sitis (SiO2) kristallerine verilen addır.
Özgül ağırlığı 2,65 g/cm³, sertliği 7 olan kuvarsa doğada çok rastlanır. Heksagonal sistemde
kristalleşen kuvars, doğada kristal ya da amorf (biçimsiz) halde bulunabilir. Đçindeki yabancı
maddelerin cins ve miktarına göre, saydam, renkli, ya da yarı saydam durumdadır. Renkleri :
Kuvarsın rengi beyaz(süt kuvars),mor(amotist),pembe kuvars,duman renkli füme gibi çeşitli
renklerde olabilir. Beraber bulunduğu mineraller : Alkali feldspatlar ve plajioklaslar.
Beyaz kuvarz
Bir kaya üzerinde ametist, 13 cm (5inç)
Kullanım alanları
Kumlarda bolca bulunan kuvarsın saf olmayanları içinde demir vardır. Beyaz kum olarak
bilinen oldukça saf kuvarslar camcılıkta kullanılır. Kuvars kristali mor-ötesi ve kızılaltı
ışınımlara saydamdır; bu bakımdan morötesi lambaların ve P. Curie tarafından ortaya kondu.
Bu özelliğinden dolayı elektronik sanayiinde osilatör olarak kullanılır. Ergitilen kuvarstan,
ısınınca genleşme oranı çok düşük olan bir cam elde edilir. Ani sıcaklık değişikliklerinden
etkilenmesi istenmeyen malzemelerin yapımında kuvarstan yararlanılır.
Türleri
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Saydam ya da renkli dağ kristali (necef taşı)
Kahverengi dumanlı kuvars
Sarı renkli sitrin
Portakal renginde medeira sitrini
Yeşil renkli kloritli kuvars
Menekşe renkli mor necef (ametist)
Kan renginde yemani
Pembe renkli hematoyit kuvars
Đçinde mika bulunan kırmızı renkli yıldız taşı (aventurin)
Đçinde tutam halinde rutil iğneleri bulunan Venüs saçı
•
Đçinde amyant lifleri bulunan kedigözü
PĐEZOELEKTRĐK
Kuvarz piezoelektrik bir taştır. Üzerine uygulanan belli bir basınçta (sıkıştırma) bir voltaj
üretir, bu özelliği sayesinde aynı zamanda quartz saatlerde de kullanılır. George Washington
Pierce kuvars salıngacını dizayn edip patentini aldı(1923). 1927'de Warren Marrison ilk
kuvars salıngaçlı saati icat etti.Bilindiği gibi kati maddeler yüklü parçacıklardan oluşur ve bir
kati madde içindeki negatif ve pozitif yüklü parçacıklar dengededir(yani kati madde
elektriksel olarak yüksüzdür).Ancak mekanik bir yolla malzeme üzerine bir kuvvet
uygulamak, yüzey yüklerinin oluşmasına neden olabilir.Bir kristalde piezoelektrik özelliğin
gözlenmesi,bu yüzey yüklerinin oluşmasına bağlıdır.Fakat simetri özellikleri bu yüklerin
oluşması için gerekli koşulları kısıtlamaktadır.Bu nedenle simetri merkezi olmayan kristaller
bu iş için en uygun malzeme grubunu oluşturmaktadır.Elektriksel olarak yüksüz ve yapısal
simetri merkezi bulunmayan bir kristale uygulanan basınç,artı yüklerin merkezi ile eksi
yüklerin merkezinin birbirlerinden hafifçe ayrılmasına ve kristalin karşılıklı yüzeylerinde zıt
yüklerin ortaya çıkmasına neden olur.Yüklerin bu şekilde ayrılması bir elektrik alanı yaratır
ve kristalin karşılıklı yüzeyleri arasında ölçülebilir bir potansiyel farkı oluşur.Piezoelekrik
etkiyi ifade eden bu surecin terside geçerlidir.Ters piezoelektrik etkide de,karşılıklı yüzeyleri
arasına bir elektrik gerilimi uygulanan bir kristalde boyutsal bir sekil değişimi oluşmaktadır.
Piezoelektrik malzemeler, baslıca iki malzeme grubundan
oluşur; kuvars ve turmalin gibi
Mika
Mika, çok kolay dilimlenebilen yapraksı bir silikat grubuna verilen isimdir.
Mikalar, çok ince bükülgen pullar ya da yapraklar halinde kolayca bölünebilme özellikleriyle
dikkat çeker. Mikanın bütün türleri, monoklinik sistemde billurlaşır. Billursu kayaların
çoğunda bulunan mika, granitin üç temel elemanından biridir. Özellikle pegmetit içinde üst
üste yığılmış yapraklar halinde bulunur. Mika, ısıya karşı çok dayanıklı bir mineraldir; bu
özelliğinden ve saydamlığından ötürü bazı sobalarda kullanılır. Mika aynı zamanda kusursuz
bir yalıtkandır. Bu nedenle kondansatörlerin yapımında da kullanılır.Mika genellikle feldspat
içerisinde yoğun bir şekilde bulunur.
Mineral ile ilgili bu madde bir taslaktır. Maddenin içeriğini geliştirerek Vikipedi'ye
katkıda bulunabilirsiniz
Silikon
Silikon, silisyum-oksijen (...-Si-O-Si-O-Si-...) zincirine çeşitli grupların eklenmesi ile elde
edilen polimer ailesinin üyelerine verilen genel addır. Silikonlar suya dirençli, elektrik
iletkenliği çok düşük, kimyasal aşındırıcılara, oksidanlara ve sıcaklık değişikliklerine
dayanıklı olmaları nedeniyle yalıtımda, yapıştırıcı ve kayganlaştırıcı ürünlerin yapımında
yaygın olarak kullanılırlar. Tıp alanında kullanılan çeşitli protezlerin (özellikle meme protezi)
ve tıbbi kayganlaştırıcıların içeriğinde bulunurlar.
Selüloz
Selüloz, β-Dglikoz polimeri.
Üç boyutlu selüloz görüntüsü.
Selüloz (C6H10O5), bitkilerde hücre yapısının büyük bir bölümünü oluşturan kâğıt, yapay ipek
ve patlayıcı maddelerin yapımında kullanılan bir karbonhidrat.
Selüloz bitkinin sert ve kuvvetli olmasını sağlar, otçul hayvanlar selülozu sindirebilirler
bunun nedeni ise bağırsaklarında yaşayan simbiyat bakterileri, protozoa türleri ve odun yiyen
bazı böcek türlerinin salgıladıkları selülaz enzimidir. Selüloz sanayide cmc adıyla seramik
yapımında, boya üretiminde üstün filim yapıcılıgı sayesinde ekonomik oluşuylada tercihen
kullanılmaktadır.