ÖĞRENM E PSĠKOLOJĠSĠ ( 1 ) Alpay KÖSE

ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ ( 1)
Öğrenmenin temel kavramları
Klasik koşullanma
Bitişikçiler
Thorndike ve Hull
Çalışma Soruları
ÖĞRENME PSĠKOLOJĠSĠ ( 1 )
1.
2.
3.
4.
5.
Alpay KÖSE
Öğrenme Psikolojisi 1 Kapsadığı Konular
ÖĞREME PSĠKOLOJĠSĠ 1
DAVRANIġ
Organizmanın yaptığı, biliĢsel duyuĢsal ve psikomotor
her türlü aktiviteye davranıĢ denir.
Öğrenme Ürünü Olanlar:
- Klasik koĢullanmalar
- Edimsel koĢullanmalar
- Sosyal öğrenmeler
- BiliĢsel öğrenmeler
Öğrenme Ürünü Olmayanlar
- Ġçgüdü
- Türe özgü korunma tepkileri
- Refleksler
- Homeostatik davranıĢlar
- Geçici DavranıĢlar
ÖĞRENME: Bireyin kendi yaĢantıları yoluyla davranıĢlarında meydana gelen nispeten kalıcı davranıĢ değiĢikliğidir.

Büyüme ya da olgunlaĢma ile oluĢan geçici değiĢmelerle açıklanamayacak, YAġANTI ürünü olarak meydana gelen,
davranıĢta ya da potansiyel davranıĢtaki nispeten kalıcı izli davranıĢ değiĢikliğidir.

Öğrenme bireyin çevreye uyumunu sağlar.

Öğrenme yaĢamda kalmayı sağlar
Büyüme ve olgunlaĢma sonucunda da
davranıĢlarımızda değiĢiklikler olur.
Bunları öğrenme olarak kabul edemeyiz.
ÖĞRENMENĠN TEMEL ÖZELLĠKLERĠ VE KAPSAMI




a)
b)
c)
d)
Öğrenmeler yalnızca okul ve sınıf ortamı ile sınırlı değildir. / Küfür de öğrenebiliriz
Öğrenmede yalnızca doğrular yoktur. / Utanınca yüzün kızarması da bir öğrenmedir ama doğru ya da yanlıĢ değildir
Öğrenme mutlaka bilinçli olarak gerçekleĢmeyebilir. ( Gizil öğrenme – Klasik koĢullanma olabilir)
Öğrenme sadece bilgi ve beceri ile sınırlı değildir. /
Öğrenme bir davranıĢ değiĢikliğidir ve mutlaka yaĢantı ürünü olmalıdır.
DavranıĢtaki değiĢiklik nispeten( büyük ölçüde) kalıcı olmalıdır.
Öğrenilen bilgi transfer edilebilirliği de olmalıdır ( BaĢka bir alanda kullanılmalı )
Öğrenme içsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenemez. Gözlemlenen bireyin performansıdır - davranıĢıdır.
Okullarda yapılan sınavlar öğrenme ürünü olan davranıĢların açığa çıkarılmasını amaçlar. Çünkü bir bireyin bir konuyu ne
kadar öğrendiğini onun “gözlerine bakarak” anlayamayız, ne kadar öğrendiği “alnında da yazmaz”. DavranıĢ değiĢikliğini,
gözlemlenebilen bir noktaya taĢıyarak anlayabiliriz.
e)
OlgunlaĢma öğrenmenin önkoĢuludur. Fakat tek baĢına olgunlaĢmaya bağlı olarak gösterilen davranıĢlar öğrenme
ürünü kabul edilmez.





Öğrenme Ürünü DavranıĢlar
Bir köpeğin eti görünce salya salgılaması
KiĢinin utanınca ya da zor bir soru ile terlemesi
Sevmediğimiz birini görünce sinirlenmemiz
Rüyaları yorumlamak
Korkunç bir sahne görünce korkmamız





Öğrenme Ürünü Olmayan DavranıĢlar
Köpeğin eti yiyince salya salgılaması
KiĢinin hastalık ya da sıcaktan terlemesi
Uykusuz olduğumuzda sinirlenmemiz.
Rüya görmemiz ( Rüya görmek geçici davranıĢtır)
AĢırı gürültüde korkmamız / irkilmemiz
Açık DavranıĢ: Gözlenebilen ya da incelenebilen davranıĢ.
- Genelde psiko-motordur.
- Yazı yazma, gülümseme, kasılma, vb.
Örtük DavranıĢ: Sadece Ģahsın kendisince algılanabilen. Doğrudan gözlenemeyen.
- Genelde biliĢseldir
- Bilme, düĢünme, rüya görme, zihinsel problem çözme vb
BiliĢsel : DüĢünme, yorumlama, problem çözme
DuyuĢsal : Sevinme, üzülme vb.
Psikomotor: Yazı yazma, esneme, uzanma vb
ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR
DOĞUġTAN GETĠRĠLEN ve ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR


ĠÇGÜDÜ
DoğuĢtan getirilen ve türe özgü olan davranıĢ
örüntüsüdür.
Ġçgüdüler ihtiyaçlardan doğan, öğrenilmemiĢ ve
sinir sisteminin ön hazırlığında bulunan davranıĢ
gösterme eğilimidir.
Bir davranıĢın içgüdü olabilmesi için belli Ģartları
vardır.
a) DoğuĢtan gelmelidir.
b) Bir türün tüm üyelerinde olmalıdır.
c) Kendiliğinden olan düĢünsel olmayan
d) Belli bir amaca yönelik olan
e) KarmaĢık bir örüntüsü olmalıdır.
Arıların petek yapması, örümceklerin ağ kurması, termitlerin
koloniler oluĢturması, ipek böceğinin koza yapması, kuĢların
göç etmesi, ördeklerdeki basımlama davranıĢı
REFLEKS

DoğuĢtan getirilen, belli bir uyarıcıya karĢı
organizmanın belli ve basit bir davranıĢ göstermesi
eğilimdir.

Bazı refleksler yaĢamın ilk yıllarında tasfiye edilir(
bırakılır) Örneğin ayak tabanımız uyarılınca
parmaklarımız bebekken pergel gibi açılırdı ancak
Ģu an böyle bir durum yoktur.
Göz bebeğinin ıĢık karĢısında küçülmesi, ani gürültü karĢısında
irkilme, yiyeceği yiyince ağzın sulanması, bir çekiç ile dize
vurulduğunda ayağın yukarı kalkması, sıcak nesneye
dokunduğumuzda geri çekilmemiz, bebeklerin emmesi,
hapĢırma vs.
Ġnsanda içgüdünün varlığı ya da yokluğu tartıĢma
konusudur. BakıĢ açısına göre değiĢir. Vardır demek ne
kadar doğru ise yoktur demek de o kadar doğrudur.
Prof Dr. Hasan BACANLI
Türe özgü korunma tepkileri, örneğin bir hayvanın ölü taklidi yapması öğrenme kabul edilmez.
Bazı öğrenmeler ( KLASĠK KOġULLANMA ) reflekse çok yakındır. Ancak Klasik KOġULLANMA
DAVRANIġLARINI öğrenme kabul edeceğiz.
Göz yaĢartıcı gaz sıkıldığında göstericilerin gözlerinin yaĢarması öğrenme değil, ancak birkaç kere buna maruz
kalınca göz yaĢartıcı gaz atan silahı görünce gözün yaĢarması öğrenmedir.
Bir köpeğe zil sesi verilip dayak atıldığında bağırabilir. Dayak yediğinde bağırması öğrenme değildir ancak
zamanla zil sesini duyduğunda otomatik olarak bağırabilir bu öğrenmedir.
Limon yediğimizde ağzımız sulanır ya da çenemize ağrı girebilir bu öğrenme değildir ancak, limon suyu sıkılırken
ya da limon kelimesini duyduğumuzda ağzımın sulanması çenemizde ağrı oluĢması limonun tadını bilmemizden
kaynaklı öğrenmedir.
-
Sallanınca
Yorulunca
Hastayken
Saçımızla oynanırken ( okĢar gibi)
Ġlaç almıĢken uykumuzun gelmesi öğrenme değilken
Ninni söylendiğinde
Her zaman uyuduğumuz saat geldiğinde ( Biyolojik saat ) uykumuzun gelmesi öğrenmedir. ( Dikkat ederseniz
uykuyu çağrıĢtıran Ģeyler)
-
GEÇĠCĠ OLAN ve ÖĞRENME ÜRÜNÜ OLMAYAN DAVRANIġLAR
Bireyin sürekli olarak göstermediği belli zamanlarda ve durumlarda ortaya çıkan ( alkol aldığında, rüya gördüğünde,
sakatlandığında, ağır ilaç kullandığında, hastalıklarda ) öğrenme ürünü sayılmayan davranıĢlardır.

Öğrenme nispeten kalıcı izli davranışlar olduğundan bunlar da öğrenme ürünü değildir.
Alkollü iken saçmalamak, bir futbolcunun saklandıktan sonra top oynayamaması, hasta iken sayıklamalar, uykusuz
kalan birinin etrafına sinirli davranışlar göstermesi, panik atak olan birinin geçirdiği ataklar, vs öğrenme ürünü
davranışlar değildir.
ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
Öğrenen ile Ġlgili
Öğrenilen Konu ile Ġlgili
Öğrenme Stratejisi Ġle Ġlgili
Faktörler
Faktörler
Faktörler
1.
Türe özgü hazır oluş
1.
İçerik
1.
Öğrenmeye ayrılan zaman
2.
Olgunlaşma
2.
Telaffuz edilebilirlik
2.
Öğrenilen konunun yapısı
3.
Genel uyarılmışlık hali
3.
Algısal ayırt edilebilirlik
3.
Öğrenenin etkinliği
4.
Geçmiş yaşantılar
4.
Çağrışımsal anlam
4.
Geri bildirim ( Dönüt )
a)
5.
Çağrışımsal basamaklar dizini
b) Ket vurma
6.
Kavramsal gruplandırma
5.
Dikkat
7.
Kavramsal basamaklar dizisi
6.
Öğrenme güdüsü
Transfer
ÖĞRENMEYĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
ÖĞRENEN ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER
Türe Özgü Hazır OluĢ: Bir organizmanın genetik donanımıyla neyi öğrenip neyi öğrenemeyeceğini ifade eder. Genetik
planında olanları öğrenir olmayanları öğrenemez.
 Biyolojik donanımlarımız türe özgü hazır oluş kavramı ile açıklanır.
 Türe özgü hazır oluş, öğrenebileceklerimizi belirleyen en kaba çizgidir.
 Genetik ( kalıtsal) özelliklerin fırsat verdiği davranışları öğrenebiliriz.
Bir köpeğe konuĢmayı, insana kendi donanımları ile uçmayı, güvercin kuĢuna insan sesi taklit etmeyi öğretemezsiniz. Çünkü türe
özgü genetik planlarında böyle bir durum yoktur. Yani TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLUġLARI buna uygun değildir. TÜRE ÖZGÜ
HAZIR OLUġ TÜRLER ARASI FARK YARATIR.
Ayla küçük yaĢta iki kolunu da kaybetmiĢtir. Ayla‟nın ileriki dönemlerde piyano çalamaması türe özgü hazır olma ile
açıklanabilir mi? Türe özgü hazır olma genetik planımızla alakalı olduğundan ve bir türün tamamını kapsadığından Ayla
gibi tekil bir örneği bu kavramla açıklayamayız.
Ġki kardeĢten biri çok iyi bir Ģekilde futbol oynarken diğerinin oynayamamasını türe özgü hazır olma ile açıklayabilir miyiz?
Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bu durum da bir türün tamamı ile ilgili değildir. Futbolu iyi oynayamayan kardeĢin bu
durumu olgunlaĢma, hazır olma, yaĢantı, deneyim, fırsat gibi kavramlarla açıklanabilir. TÜRE ÖZGÜ HAZIR OLMA
BĠREYSEL FARK YARATMAZ !!!
ÖNEMLĠ BĠR NOT : ( ASLA UNUTMA )
MeĢhur Garcia‟yı bilirsiniz. Fareler üzerinde yaptığı tat kaçınması deneyinde, fareleri tada ve kokuya karĢı koĢullamayı baĢaran
Garcia, farelerin tat ve kokuya karĢı mide bulantısı tepkisi gösterdikleri görmüĢtür. Ancak fareleri renge ve sese karĢı
koĢullayamamıĢtır. Yani fareler renk ve ses gibi uyarıcılara mide bulantısı tepkisi vermemiĢtir. ( Ġnsanlar da vermez) Çünkü ses
ya da renk ile mide bulantısı arasında fareler ve insanlarda biyolojik bir bağ yoktur. Buna karĢın bıldırcınlarla yaptığı deneyde
bıldırcınların renge ve sese karĢı mide bulantısı tepkisi verdiğini görmüĢtür. Demek ki renge karĢı mide bulantısı tepkisi
vermek farelerin ve insanların türüne özgü hazırbulunuĢluğuna uygun değil ( tıpkı uçamadığımız gibi) ancak bıldırcınların
türünde sese ya da renge karĢı mide bulantısı tepkisi vermek var ( Tıpkı uçabildikleri gibi ) Garia buna BĠYOLOJĠK BAĞ
AĠT OLMA demiĢtir. Ancak bu durum TÜRE ÖZGÜ HAZIROLMA KAVRAMI ĠLE PARALELDĠR.
OlgunlaĢma: Genetik bir plan dâhilinde, yaĢantılardan bağımsız olarak ortaya çıkan ve öğrenmenin ön koĢulu olan vücut
organlarının kendilerinden beklenen görevleri yapması durumudur.

Türe özgü hazır olma ile olgunlaşma kavramları karışmamalıdır. Türe özgü hazır oluşta genetik planda olanlar ve
olmayanlar vardır. Olgunlaşma sadece genetik planda olanlarla ilgilidir. Genetik planda olan bir potansiyel bir gün açığa
çıkacaktır. Ama öğrenme için bunun açığa çıkması yetmez yaşantı gerekir.
Zeka: Bazı bireyler yaĢ olarak olgunluğa eriĢseler bile öğrenemeyebilirler. Zeka öğrenmede / öğrenme hızında etkilidir.
Genel UyarılmıĢlık Hali ( UyarılmıĢlık Düzeyi): Bireyin çevreden gelen uyarıcıları fark etme derecesidir. Zihinsel uyanıklık
durumu olarak da adlandırılabilir.
Genel uyarılmışlık hali ve öğrenme arasındaki ilişki grafiğe döküldüğünde bir çaneğrisi oluşur. Yani düşük düzeydeki
uyarılmışlık hali öğrenmeyi olumsuz etkiler, belli derece artan uyarılmışlık düzeyi öğrenmeyi kolaylaştırır; ancak daha
da artan derecede uyarılmışlık öğrenmeyi olumsuz etkiler.
Öğrenme

12
10
8
6
4
2
0
Uyarılma Düzeyi
Koma hali uyarılma durumunun en düşük olduğu haldir. Panik ve dehşet anları ise uyarılmanın en yüksek olduğu anlardır
ve her iki derece de öğrenmeyi olumsuz etkilemektedir. Öğrenmenin en iyi olduğu derece normal düzey ( orta düzey )
uyarılma durumudur.

Eğitim öğretim açısından bakıldığında: Ders çalışma ortamı, ısı – ışık dengesi, bireyin karnının aç olması, yorgun olması,
oturma şekli, ders çalışma masasının düzeni vs ile ilgilidir.
Öğrenme – uyarılmıĢlık hali arasındaki çaneğrisi iliĢkisi öğrenme – kaygı arasında da vardır. Orta düzey kaygı
öğrenmeyi olumlu etkilerken düĢük ya da çok yüksek düzeydeki kaygı öğrenmeyi olumsuz etkilemektedir.
ÖNEMLĠ BĠLGĠ NOTU: Genel uyarılmıĢlık eğrisinde Normal Heyecan ( Optimal uyarılma) düzeyinin solu ve sağına doğru
gidildikçe öğrenme azalmaktadır. Örneğin derse gelmeden önce yolda biri ile tartıĢan AyĢe‟nin uyarılmıĢlığı optimal düzeyin
(Normal Düzeyin) sağına doğru gider ( GERGĠNLĠK) bu da öğrenmeyi olumsuz etkiler. Ya da yatarak ders çalıĢan birinin
uyarılmıĢlığı optimal düzeyin soluna doğru ( GEVġEME – UYUKLAMA) bu da öğrenmeyi olumsuz etkiler. GENEL
UYARILMIġLIK HALĠ kavramının bu yönü de bilinmelidir. !!! ( Yani hangi durumda sağa hangi durumda sola gideriz vs )
Dikkat: Bilincin, enerjinin belli bir noktada toplanmasıdır.



Birey dikkatini yoğunlaştıracağı uyarıcıyı seçerken “dışsal ve içsel” özellikler etkili olur.
Dikkati yoğunlaştıran dışsal özellikler: Uyarıcının büyüklüğü, şiddeti, parlaklığı, simetrikliği ya da asimetrikliği vs
Dikkati yoğunlaştıran içsel özellikler: Bireyin beklentileri, ilgileri, geçmiş yaşantısı, ihtiyaçları vs Açlığını doyurma
ihtiyacı olan birinin yemeklere dikkat etmesi, resimle ilgilenen birinin tablolara dikkat edip, kitaplara dikkat etmemesi
vs.
Ġstemli Dikkat: Seçici dikkat olarak da adlandırılabilir. Uyaranların bilinçli olarak seçildiği dikkat türüdür. Seçilen uyaran
dıĢındaki tüm uyaranlar elenir. Dikkati yoğunlaĢtıran içsel özellikler etkilidir.
- Öğrencilerin dışarıdan ve arkadaşlarından gelen sesleri eleyerek sadece öğretmene odaklanmaları.
Ġstemsiz Dikkat: Uyarıcılardan kaynaklı dikkatimizin ister istemez o uyarana yoğunlaĢması durumudur. Uyarıcı Ģiddetli ise
büyük ise vs bu durum gerçekleĢir.
- Yolda yürürken, ani bir gürültünün dikkatimizi ister istemez çekmesi
BölünmüĢ Dikkat: Özellikle yüksek beceriye sahip olunan etkinliklerle birlikte bir baĢka etkinliğe de dikkatin odaklanması
sonucunda oluĢur.
-
Eline aldığı bir nesneyi tamir eden birinin aynı anda televizyonda haber izlemesi.
Güdü ( Motivasyon) : Güdü organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eden güçtür. Güdü organizmanın
ihtiyaçlarından doğar ve bu ihtiyaçların giderilmesi için organizmayı harekete geçirir.
GÜDÜLENME SÜRECİ
Ġhtiyaç
Dürtü
Güdü, organizmada 3 durum
oluĢturur:
a)
Organizmayı uyarır.
Güdü
DavranıĢ
Amaca ulaĢma
Güdü, davranıĢtan önceki; ilgi
duyma, önem ve öncelik verme,
ihtiyacı karĢılama, beklenti, ne iĢe
yarayacağını anlama gibi süreçleri
içerir.
b) Uyarılan
organizmayı
eyleme sevk eder.
c)
Eylemde
bulunan
organizmayı bir amaca
doğru sevk eder.
GÜDÜ TÜRLERĠ
Birincil Güdüler ( Fizyolojik)
- Öğrenilmemiş Güdüler
Ġkincil Güdüler ( Sosyal)
- Öğrenilmiş Güdüler
Fizyolojik ve temel ihtiyaçların giderilmesine ve
organizmanın yaĢamsal etkinliklerine kaynaklık eder.
 ÖğrenilmemiĢtir ve doğuĢtan getirilmiĢtir.
 YaĢamın ilk yıllarında tek baĢına etkilidir.
 Topluma ve bireye göre değiĢmez
 Ġnsan ve hayvanlarda görülür.
 Açlık, susuzluk, uyku, cinsellik ,etkinlik (hareket)
Öğrenme ürünü olmadıkları halde birey bu güdüleri ile
yeni Ģeyler öğrenebilirler.
Toplum yaĢamından kaynaklanır yaĢamsal önemi olmayan
güdülerdir.
 ÖğrenilmiĢtir, doğuĢtan değildir.
 YaĢamın ilerleyen yıllarında etkilidir.
 En az fizyolojik güdüler kadar etkilidir.
 Sevgi, saygı, statü, baĢarı, kendini geliĢtirme,
beğenilme, para, not vs.
Dürtü Kuramı: Dürtüler: fizyolojiktir. Açlık, susuzluk, cinsellik vb. güdülenmiĢ tüm davranıĢlar dürtüklerden kaynaklanır. Ama
bu kuram eksik çünkü sosyal davranıĢlar komplekstir ve sadece dürtülerle açıklanamaz. Ġhtiyaç varsa organizma davranıĢa geçer.
Özendirici Uyarıcı Kuramı: Dürtü kuramına tepki olarak ortaya çıkmıĢtır. Ġçten itenle değil dıĢtan çekenle harekete geçeriz. Aç
olmadığımız halde ikram edilen bir Ģeyi yeme, yemeğin görüntüsünün bizi çekmesi, kızartmanın kokusu bizi yemeye sevk
edebilir. Ġhtiyacı olmasa da harekete geçer, çekici uyarıcı vardır.
Ġt – Çek Kuramı: Ġnsan hem içten itilmeyle (dürtü) hem de dıĢtan çekilmeyle (uyarıcı) davranıĢa geçerler. Her ikisi bir aradaysa
davranıĢa geçmek kolaylaĢır. Malları güzel ambalajlamak (dıĢsal güdü) yeterli olmaz, ihtiyaç (içsel güdü) da yaratmak gerekir.
Beklenti Değer Kuramı: Vroom‟un kuramı. Evrenseldir. Güdülenebilmek için kiĢi çabanın istenen performans düzeyine
ulaĢabilmesini
sağlayacağını
bilmelidir.
Ödül
garanti
mi?
Ödülün
ihtiyacı
karĢılayacak
mı?
Çaba ile istenen performans düzeyi ile iliĢki çok kuvvetli olmalıdır. EriĢilemeyecek hedefler konursa güdülenme olmaz.
ĠÇSEL GÜDÜLENME
Bireyi davranıĢa geçiren güdü kendisindedir. BaĢarı ya da
baĢarısızlıklarına içsel yükleme yaparlar.
DIġSAL GÜDÜLENME
Bireyi davranıĢa iten güç dıĢarıdandır. BaĢarı ya da
baĢarısızlıklarına dıĢsal yükleme yaparlar.
Hedef baĢarılı olma, meraktan kurtulma, hedeflerine ulaĢma,
sağlıklı yaĢamadır.
Bireyin kiĢilik özellikleri, fizyolojik ihtiyaçları, gibi
kaynakları vardır.
Yüksek not alma, takdir alma, statü elde etme, harçlık alma,
ödül alma, cezadan kaçma gibi
Bir öğrencinin dersi sevdiği için çalıĢması, bir kiĢinin kendi
sağlığı için sigarayı bırakması, bir kiĢinin ödev olduğu için değil
gerçekten merak ettiği için bir konu ile ilgilenmesi.
Bir çocuğun babasından bilgisayar almak için ders çalıĢması,
bir kiĢinin cezalandırılmamak için yoğun çalıĢması vs.
TRANSFER
( ÖĞRENMENĠN AKTARILMASI )




GeçmiĢ öğrenmeler, yeni öğrenilecek bilgileri olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Bu duruma transfer denir.
Ġki alakasız durum arasında olumlu ya da olumsuz bir transfer gerçekleĢmez. ( Örneğin tenis oynamak matematik
dersindeki baĢarımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemez. )
Ġki durumun birbirine benzemesi OLUMLU TRANSFERĠ olumlu
Ġki durumun birbirine ters olması OLUMSUZ TRANSFERĠ doğurur.
OLUMLU TRANSFER
 Benzer uyarıcılara aynı tepkilerin verildiği durumlarda çok
güçlü olumlu transfer oluĢur.
 Farklı uyarıcılara aynı tepkiler verildiğinde orta düzeyde
olumlu transfer gerçekleĢir.
Pratik Tanım: GeçmiĢ öğrenmeler
destekliyorsa; buna olumlu transfer denir.




yeni
öğrenmeleri
Daha önce kamera fonksiyonu olan bir cep telefonu
kullanan bireyin daha sonra aldığı kameranın özelliklerini
kolayca öğrenmesi
Küçüklükten beri bisiklet süren bir çocuğun motor
sürmeyi çok kolay öğrenmesi
Matematikteki temel kavramlara hâkim olan birinin
ölçme konusunu – istatistiği kolay kavraması
İspanyolcayı iyi bilen birinin diğer Latin dillerini kolay
öğrenmesi

Pratik Tanım: GeçmiĢ öğrenmeler yeni öğrenmelerin
gerçekleĢmesini zorlaĢtırır.
- GeçmiĢteki öğrenme ya da alıĢkanlıklar ile yeni
öğrenilecek durum birbirine TERS ise ya da
alıĢkanlıklar çatıĢıyorsa OLUMSUZ TRANSFER
denir.
OLUMSUZ TRANSFER ile ilgili en büyük yanılgısı bu
durumun sadece psiko-motor davranıĢlarda olduğu
yönündedir. Birazdan vereceğim örneklerde biliĢsel
olumsuz transferleri de göreceksiniz.!!

Yakın (Özel)- Olumlu Aktarım: Benzerlik derecesi yüksek
durumlar arasında olur. Örneğin : Bisiklet sürmeyi iyi bilen
birinin motosiklet sürmeyi de çabuk öğrenmesi. Ya da
Türkçeyi iyi bilen birinin Azericeyi de çabuk öğrenmesi
Uzak ( Genel)- Olumlu Aktarım: Benzerlik derecesi yüksek
olmayan durumlar arasında olur. Aktarılan Ģey yetenek ya da
zekadır. Örneğin sayısal zekası yüksek birinin fizikte
matematikte biyolojide baĢarılı olması. Ya da bir futbolcunun
teniste de iyi olması . Ġyi bir satrançının matematikte de iyi
olması ( Bir futbolcunun sahip olduğu bilgilerle tenis arasında
doğrudan bir benzerlik yoktur. Demek ki bedensel zekasını
aktarıyor. Satranç ile matematik arasında da doğrudan bir
benzerlik yoktur ama ikisi de zeka gerektirir. )
Dikey -Olumlu Aktarım: Aktarılan durumlar arasında
önkoĢulluluk iliĢkisi varsa . Örneğin toplamayı iyi bilen birinin
çarpmayı da çabuk öğrenmesi . Ya da Üslü sayıları iyi
öğrenmiĢ birinin köklü sayılarda da iyi olması ( toplama
çarpma için, üslü sayılar da köklü sayılar için ön koĢuldur)
Yatay -Olumlu Aktarım : Aktarılan Ģeyler arasında
önkoĢulluluk iliĢkisi yoksa . Bisiklet sürmeyi iyi bilen birinin
motosiklet sürmede de baĢarı göstermesi, yakın olumlu da
verdiğimiz örneği burada da verebiliriz. Bisiklet sürme,
motosiklet sürmek için ön koĢul değildir.
OLUMSUZ TRANSFER
Uyarıcılar aynı davranımlar farklı ise olumsuz transfer
gerçekleĢir.
El alıĢkanlıkları ile yaptığımız birçok hatalı davranıĢ
vardır ve olumsuz transfere girer. Örneğin yeni
aldığımız arabanın bagaj kapısının kilidi bagajın tam
ortasında değil ve yan tarafında ama önceden aldığımız
arabanın bagaj kapısının anahtarı tam ortada idi. Bu
durumda birey sürekli elini bagajın ortasına atacak ve
bagaj kapısının anahtarının yan tarafta olduğunu
zorlanarak öğrenecektir (P.Motor)

Bisiklet kullanmayı öğrenmiĢ birinin daha sonradan kayık
kullanmayı zor öğrenmesi. Bilindiği gibi bisiklette
direksiyonu sağa çevirdiğimizde sağa, sola çevirdiğimizde
sola dönme olur. Ancak kayıkta sağa çevirdiğimizde sola,
sola çevirdiğimizde sağa dönme olur. Bu durumda
bisiklette edinilen dönme bilgisi, kayıkta dönme bilgisini
zorlaĢtıracaktır.(P.motor)

F klavye yerine Q klavye çıkarılmıĢ. Amaç Ġngilizcede en
çok kullanılan harfler olan Q,W,E,R,T harflerini yan yana
getirmek ve yazmada biraz yavaĢlama sağlamaktır. Bu
uygulamadan sonra “F” klavyeye alıĢan bireyler “Q”
klavyede yazı yazmada oldukça zorlanmıĢlarıdır.
( P.motor)

Ġlkokulda tam sayılar konusunda sürekli olarak 20 >15 ,
30 >20 gibi pozitif tam sayılardaki sıralamayı öğrenmiĢ
bir çocuğun negatif tamsayılar konusunu öğrenirken
-20>-30 ifadesini anlamakta zorlanması. ( BiliĢsel)
KET VURMA
Geriye Ket Vurma : Eski bilginin yeni öğrenilen bilgilerden
kaynaklı unutulmasıdır.

Yeni öğrenilen hatırlanır, eskisi silinir.
 14 yaĢında Almanya‟ya giden bir birey aradan geçen sürede
Almanca öğrenmiĢ ve 40 yaĢında tekrar Türkiye‟ye
gelmiĢtir. Ancak küçükken bildiği bazı kelimeleri Almanca
karĢılıkları sürekli aklına geldiği için söyleyememiĢtir.
 Ahmet, Ġngilizce dersinin ikinci saatinde öğrendiği
kelimelerden kaynaklı birinci derste öğrendiği kelimeleri
unutmuĢtur.
 Ġlköğretim 1.sınıfa giden Betül, “b” harfini öğrenmiĢ ancak
sonraki derslerde “d” harfini öğrenince “b” harfini
karıĢtırmaya baĢlamıĢtır.
 Bir okulda öğretmenlik yapan Ahmet, askere gidip geri
döndüğünde müdürüne komutanım demektedir. Bu örneğe
dikkat ederseniz, şahıs müdür demeyi önce komutan
demeyi sonra öğrenmiştir. Ancak unuttuğu müdür
ifadesidir. Bu yüzden geri ket vurma
Ġleri Ket Vurma: Yeni bilginin eski bilgiler yüzünden
unutulmasıdır.

Akla sürekli eski öğrenilen gelir.
 Bir öğrencinin eskiden öğrendiği bir Ģiirin sözlerinin sık sık
aklına gelmesinden kaynaklı yeni öğrendiği bir Ģiirin
sözlerini unutması, karıĢtırmasıdır.
 Ahmet yeni telefon almıĢtır ancak numarasını arkadaĢlarına
verirken eski telefon numarasını söylemektedir.
 Evlerinin sokak numaraları önceden 431 olan Alpay yeni
sokak numarası olan 79034 ü sık sık unutmakta adreslere
eski sokak numaralarını yazmaktadır.
 Yeni evlenen Ayla, yeni soyadını yazacağına eski soyadını
yazmakta ve evrakları bu Ģekilde imzalamaktadır.
GeçmiĢte
öğrendiğimiz
bir
bilginin
yeniden
hatırlanmasının zorlaĢması GERĠYE KET VURMADIR.
Uzun süre düz vitesli bir otomobil kullandıktan sonra otomatik
vitesli bir otomobil kullanmaya başlayan Ali Bey, bir süre
geçtikten sonra tekrar düz vitesli bir otomobil kullanması
gerektiğinde zorlandığını hissetmiştir.
Ali Bey’in düz vitesli otomobili tekrar kullanırken
zorlanması aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir? STS 2009 / Yanıt: Geriye Ket Vurma (s. 83, syf 17)
Burada şahıs yeni bir şey öğrenirken zorlanmıyor zaten
daha önceden bildiği bir şeyi hatırlarken zorlanıyor.
Sonuçta bu şahıs uzun süre düz vites kullanıp otomatik
vitese geçmiş sonra tekrar düz sürmek istiyor. BU ÖRNEK
ket vurmayı sadece bilişsel becerilerde olur diye bilen
kişilerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduğunu
göstermesi adına önemlidir. Psiko-motor becerilerde de ket
vurmalar olabilir.
SERĠ POZĠSYON (KONUM) ETKĠSĠ
Öncelik Etkisi: Verilen bir hatırlama listesinde baĢta olanların
daha iyi hatırlanmasıdır. Örneğin gençliğe hitabenin baĢ
kısmını daha iyi hatırlamak. Ya da bir kelime listesinde ilk
kelimeleri daha iyi hatırlamak.
Sonralık Etkisi: Verilen hatırlama listesinde sonda olanları
daha iyi hatırlamak.
Öncelik ve sonralik etkisi bir SERBEST HATIRLAMA OLASILIĞIDIR. BaĢta ve sonda olan Ģeylerin hatırlanma olasılığı
ortada olanlardan daha yüksektir. Ġstiklal MarĢı‟nın ilk ve son kıtasını okuyun dediğimde daha çabuk hatırlarsınız ama 7‟inci
kıtasını okuyun dediğimde geç hatırlarsınız. Ya da 7 kardeĢi olan birine en büyük kardeĢinin adını sorun ( ilk ) bir de en küçük
kardeĢinin adını sorun ( son ) çabuk hatırlar ama 4‟üncü kardeĢinin adını sorun biraz düĢünür...
ÖĞRENĠLEN KONU-MALZEME ile ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER
ĠÇERĠK: Ġçerik öğrenmeyi etkileyen dıĢ faktörlerden biridir. Ġçerik öğrencinin beklentilerine uygun ise etkin katılım
sağlanır, sonuçta öğrenme düzeyi de yükselir.


İçeriğin öğrencinin ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik düzenlenmesi zorunluluğu program geliştirme sürecinde de etkilidir.
Bir öğretmenin dersin içeriğini belirlerken içeriğin yaşama dönük ve işlevsel olmasına dikkat etmesi
gerekmektedir.
TELAFFUZ EDĠLEBĠLĠRLĠK: Daha önceden de belirttiğimiz gibi dil ile düĢünce arasında oldukça sıkı bir iliĢki vardır.
Çünkü dağarcığımızdaki kelimeler kadar düĢünürüz. Bu yüzden öğrenme konusunun – malzemesinin kavramlarının telaffuz
edilebilir olması gerekir. Uygun dil uygun alfabe uygun semboller seçilmeli.

Telaffuz edilemeyen ya da edilmesi güç olan kavramların öğrenilmesi de zor olacaktır.

“Olaya ampriokrokritik açıdan baktığımızda durumum transeldentallığı uzamsal düzlemde toplumum etnisitesi alt
yapının üst yapıya diktası olarak değerlendirilebilir” Ģeklinde bir cümlenin kavranması ve öğrenilmesinin zor olması
bu ilke ile açıklanabilir.
Kullanılan alfabe de çocuğa uygun olmalıdır. Örneğin arap alfabesi ile eğitim verildiğinde alıĢık olduğumuz latin
alfabesinden farklı olduğu için zor anlarız.

ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠK: Algılama, duyu organlarına gelen uyarıları zihinsel süreçler sonucu yorumlayarak
anlamlı hale getirmektir.

Bir öğrenme malzemesi, öğrenme malzemesi olmayanlardan ayırt edilmelidir.

Etrafındaki uyarıcılardan ayırt edilemeyen bir öğrenme malzemesi herhangi bir uyarıcı olarak görülür ve
öğrenilmesi zordur.

Öğrenme malzemesinin kolaylaşması için öğrenme malzemesinin etrafındaki uyarıcılardan faklılaşması algısal
olarak ayırt edilebilir şekilde sunulması gerekir.
102 103 104 105 TDK 106 107 108  Burada dikkatinizi direk çeken ve algısal olarak ayırt edilebilir olan TDK
kısaltmasıdır.
Öğretmenlerin bu ilkeyi iyi kullanması gerekmektedir. Bu yüzden özellikle öğrenilmesini istediği kavramları diğer
malzemelerden farklı biçimde sunması gerekir.
1.
2.
3.
Asimetrik malzemeler daha çok dikkat çeker. Öğrenme malzemesini asimetrik sunmak faydalı olabilir.
Vurguladığımız kavramın altını çizeriz, koyu yazarız, farklı renkte yazarız.
Önemli bir formülü tahtanın genelde kullandığımız kısmıdan farklı bir kısma yazabiliriz. Sol üst kısım bunun için en
idealdir.
ALGISAL AYIRT EDĠLEBĠLĠRLĠĞĠN DĠĞER ĠSMĠ VON RESTORFF ETKĠSĠ „dir.
ANLAMSAL ÇAĞRIġIM: Öğrenme malzemesinin öğrenenin zihninde çeĢitli çağrıĢımlar yaratması gerekir.


Herhangi bir çağrıĢıma yol açmayan kavramların öğrenilmesi zor olur.
Anlamsal çağrıĢım önceden edindiğimiz kavramları – bilgileri yeni edinilen bilgilere ekleyerek öğrenmeyi
kolaylaĢtırır.
DavranıĢçı kurama göre anlamsal çağrıĢım BĠTĠġĠKLĠKTĠR.

Ġnsanlarının zihninde çağrıĢım yaratan durumlar genellikle “zıtlıklar” , “eĢ anlamlılar” , “ardıĢıklıklar” dır .

Sözel bir malzeme çalıĢılırken ne kadar çok çağrıĢım yapıyorsa o kadar çabuk öğrenilir.
Süt: Ġnek, pasta, kaymak
Gemi: Balık, Karadeniz, Fırtına, Mide Bulantısı, Yolculuk
Yukarıda “süt” ve “gemi” kavramlarının çağrıĢtırdığı kavramlar verilmiĢtir. Bu durumda “gemi” kelimesi daha fazla
anlamsal çağrıĢım yaptığından “gemi” kavramının öğrenilmesi daha kolay olacaktır.

Öğrenme malzemesi öğrenenin zihninde bir takım çağrıĢımlara yol açacak Ģekilde kodlanmalı, ele alınan konu
baĢka bazı bilgi birikimleri ile iliĢkilendirilerek anlamlı hale getirilmelidir.
Anlamsal ÇağrıĢım Basamaklar Dizini: Öğrencinin zihninde oluĢan çağrıĢımlar basamaklar halinde uzanıyorsa, bir tablo
grafik oluĢturuyorsa buna Anlamsal ÇağrıĢım Basamaklar Dizini denir.
Ağ
Kelebek
Pervane
Sıcak
Parlak
GüneĢ
Kapan
Kafes
Kaplan
Kedi
Sakin
Tarla
Tohum
Kurabiye
Ġnek
Sarı
Fare
Buğday
Ayı
Ekmek
Süt
Yukarıda bir anlamsal çağrıĢım basamaklar dizini verilmiĢtir. Burada dikkat ettiyseniz kiĢi kavramların kendi
zihnindeki ÖZNEL ÇAĞRIġIMLARINI KULLANMIġTIR. BaĢka bir insan baĢka bir anlamsal çağırıĢım basamaklar
dizini oluĢturabilirdi.
Bir öğretmen çağrıĢıma dayalı olarak malzemeyi sunmak istiyorsa:
a) Her kavramı zıttı ile anlatsın ( varsa)
b) BaĢka kavramlarla iliĢkilendirsin
c) Sözcüğü köken bilimsel ( etimolojik ) yönleri ile açıklasın
d) Öğrencilerine anlamsal çağrıĢım uygulamaları yaptırsın ve bu çağrıĢımları alt çağrıĢımları ile tablolaĢtırmalarını
istesin.
ÇOK ÖNEMLĠ UYARI : Ġstanbul‟un Fethi denince aklınıza hemen 1453‟ün gelmesi, ya da bahar denince
kelebeklerin gelmesi anlamsal çağrıĢımdır. DavranıĢçı kurama göre BĠTĠġĠKLĠTĠR. UNUTMAYIN. Bir öğretmen bir olayı
yazınca yanına hemen tarihini yazıyorsa, bir ülkeyi söyleyince hemen baĢkentini de söylüyorsa anlamsal çağrıĢım ya da
bitiĢiklik yaratmak istiyordur.
KAVRAMSAL GRUPLAMA ( KAVRAMSAL BENZERLĠK) : Anlamsal çağrıĢım öğrenenin geçmiĢ yaĢantıları ile de
ilgilidir. Örneğin Süt kelimesinin size neler çağrıĢtıracağı biraz da sizin yaĢantılarınızla ilgilidir. Ailesi süttü olan bir çocuğa
birçok Ģey çağrıĢtırırken baĢka birine daha az Ģey çağrıĢtırabilir. Ancak çoğu kez özellikle de sözel öğrenmelerde iç
bağlaĢımlar yani öğrenilen maddeler arasında bağlaĢımlar söz konusudur.

Birbirine kavramsal olarak yakın ve benzer olan kavramların gruplanmasıdır.

Birbirine benzeyen ve benzemeyen kavramlar gruplanırsa kavramların öğrenilmesi kolaylaĢır.


Kavramsal gruplama ile kavramsal çağrıĢım arasındaki en önemli fark çağrışım özneldir gruplama ise nesneldir
Konuların alt baĢlıklarının olması gruplamadır.
AĢağıdaki tabloda yakın anlamlı kavramlar gruplanmıĢtır.
Ġsim
Özel isim
Tür ismi
Tekil Ġsim
Çoğul Ġsim
Gemi
Güverte
Yelken
Feribot
Kaptan
Kavramsal Basamaklar Dizisi : Benzer kavramların kavramsal kategoriler halinde örgütlenmesidir.
Duygusal
Bozukluklar
Sıkıntı
Ġçe kapanma
Korku
Uykusuzluk

RUHSAL HASTALIKLAR
Uyum Bozuklukları
Ağır Ruhsal Bozukluklar
DavranıĢ
AlıĢkanlık
Depresyon
Psikozlar
Bozuklukları
Bozuklukları
Hırsızlık
Altını ıslatma
Endojen Depresyon
Manik psikoz
Cam kırma
Parmak emme
Eksojen Depresyon
Depresif
Evden kaçma
Tikler
Maskeli Depresyon
Paranoid psikoz
Saldırganlık
Katonik psikoz
Yukarıdaki tabloya dikkat edersiniz kiĢinin öznel çağrıĢımlarına göre değil kavramların benzerlik ya da farklılıklarına
göre oluĢturulduğunu görürsünüz.
Anlamsal çağrıĢım
UNUTMAYIN...
ve
kavramsal
gruplamaya
GESTALT
kuramı
YAKINLIK
adını
vermektedir.
Öğretmenler Kavramsal Gruplama uygun ders anlatmak istiyorlarsa anlamca yakın kavramları beraber anlatmalıdır.
Böylece kavramların akılda kalması daha yüksek olur. Örneğin size Ģöyle bir kelime listesi verildi : “ Ġnek, kitap, masa, telefon,
soba” sizce bu listeyi hatırlamanız mı daha kolay yoksa “ Kitap, sayfa , kapak, yazar” listesini mi. Tabi ki ikinci liste daha akılda
kalıcıdır çünkü kavramlar arasında benzerlik söz konusudur.
ÖĞRENME YÖNTEMĠ ĠLE ĠLGĠLĠ FAKTÖRLER
ÖĞRENMEYE AYRILAN ZAMAN:
a) Toplu – SıkıĢık Öğrenme: Öğrenme malzemesinin sıkıĢık bir zaman diliminde çalıĢılması
- Avantajı: Öğrenci güdülenmesini artırır.
- Avantajı: Kısa vadede daha çok miktarda bilgi akılda kalır.
- Dezavantajı: Öğrenilen bilgiler kısa sürede unutulu.
- Dezavantajı: Yorgunluk yaratabilir.
b) Aralıklı Öğrenme: Öğreme malzemesinin sürece yayılarak çalıĢılması
- Avantajı: Bilgiler daha kalıcı olur.
- Dezavantajı: Öğrenciiyi motive etmede yetersiz olabilir.
Kısa vadede ikisi de benzer sonuçlar verir. Yani iki öğrenciden biri toplu diğeri aralıklı çalıĢsın ve sınava girsinler
ikisi de üç aĢağı beĢ yukarı aynı puanı alır. Ancak bu öğrenciler 10 gün sonra yine sınava alındıklarında aralarındaki
fark ortaya çıkar ve toplu çalıĢmıĢ olan sınavdan düĢük not alır.
KONUNUN YAPISI:
a) Parçalara Bölerek ÇalıĢma: Konuyu tümevarım olarak çalıĢmaktır. Önce konuyu alt baĢlıklarına ayırmak ve incelemek
daha sonra bütüne doğru gitmektir.
- Daha çok psiko-motor davranıĢların kazanılmasında bu yol izlenir.
- KarmaĢık ve uzun konular bu yolla çalıĢılabilir.
En büyük dezavantajı parçalara ayrılmıĢ konunun parçaları arasında iliĢkinin kurulmasıdır. Parça parça öğrenilen
konu daha sonra bütünleĢtirilmezse öğrenciye anlamsız gelebilir.
b) Bütün Halinde ÇalıĢma: Konuyu tümdengelim yöntemi ile çalıĢmaktır. Konunun genel kavramlarını çıkartım bu genel
kavramlar arasındaki iliĢkiyi bütün olarak görmektir.
- En büyük avantajı konu bütün halinde öğrenildiği için anlamlı olur.
- Kavram haritaları ve tablolar halinde çalıĢma buna örnektir. ( Bu tip uygulamalarda konunun bütününü
görebilirsiniz. )
ÖĞRENCĠNĠN KATILIMI ( AKTĠF) :
- Yaparak yaĢayarak öğrenme
- Oku- dinle – özetle- paylaĢ – anlat – yap
- Proje, örnek olay, beyin fırtınası gibi tekniklerle olan öğrenmler daha kalıcı olacaktır.
SONUÇLAR HAKKINDA BĠLGĠ VERME ( Dönüt – Geri Bildirim) : Öğrenciler yaptılarının sonuçları hakkında anında
bilgilendirildiklerinde öğrenme daha güçlü olur.
 Öğrenci yanlıĢ yaptığında hemen dönüt vermek yerine ipucu sayısını artırıp doğruyu bulması sağlanmalıdır.
 Öğrenciye dönüt vermek için tam olarak doğru yapmasını beklemek yanlıĢtır, doğruya yaklaĢan adımlarına da dönüt
verilmelidir.
 Öğrencinin öğrenmeye dönük çabalarına dönüt verilmelidir
Dönüt ( geri bildirim)
a) Anında ya da kısa zaman içinde verilmelidir.
b) Düzeltici olmalıdır.
c)
Kapsamlı olmalıdır.
d) PekiĢtirici olmalıdır.
e)
Güdüleyici olmalıdır.
KLASĠK KOġULLANMA
( TEPKĠSEL KOġULLANMA)
Klasik(Tepkisel) KoĢullanma, PAVLOV tarafından ortaya atılmıĢtır.


BaĢlangıçta nötr (iliĢkisiz-etkisiz) olan bir uyaranın, yaĢantı sonucu iliĢkili – etkili bir uyarıcı durumuna gelmesidir.
5 temel kavramı vardır:
Nötr Uyarıcı: ĠliĢkisiz etkisiz uyarıcı
KoĢulsuz Uyarıcı: Doğrudan gelen – koĢula bağlı olmayan doğal uyarıcı
KoĢullu Uyarıcı: Nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulduğunda oluĢan uyarıcı
KoĢulsuz Tepki: KoĢulsuz uyarıcıya verilen tepkidir.
KoĢullu Tepki: KoĢullu uyarıcıya verilen tepkidir.
Bir insana tek baĢına parmak göstermek onda gülme etkisi yaratmaz .( Parmak: nötr uyarıcı- etkisiz bir tepki
yaratmayan uyarıcı) Ancak bir kiĢi bir süre gıdıklandığında (Gıdıklanmak: koĢulsuz uyarıcı- gülmek için bir koĢula
bağlı olmayan – çağrıĢımsız- doğal uyarıcı ) gülecektir. ( Gülmek: koĢulsuz tepki – koĢulsuz uyarıcıya verilen doğal
tepki ) Bir süre gıdıklanan kiĢi artık parmak gördüğünde ( Tekrar parmak görmesi: KoĢullu uyarıcı, koĢulsuz uyarıcıyı
çağrıĢtıran – koĢulsuz uyarıcının geleceğini haber veren – öğrenilmiĢ uyarıcı ) gülmeye baĢlayacaktır. ( KoĢullu tepki:
KoĢullu – öğrenilmiĢ – çağrıĢımlı uyarıcıya verilen tepki )

Pavlov Klasik KoĢullanma kuramını bu kavramlarla açıklamıĢ ve ünlü köpek deneyi ile durumu somutlaĢtırmıĢtır.
Pavlov, yaptığı deneyde köpeğe önce zil sesi vermiĢ, köpek bu uyarıcıya herhangi bir salya akıtma tepkisi vermemiĢ,
sadece baĢını zil sesinin geldiği yöne çevirmiĢtir. Köpeğe zil sesi olmadan sadece et göstermiĢ ve köpekte salya akıtma
tepkisini görmüĢtür. Ardından önce zil sesi sonra et vermiĢtir ve bu iĢlemi birkaç kez tekrarlamıĢtır. Eti gören köpek her
seferinde salya akıtma tepkisi göstermiĢtir. Daha sonra Pavlov köpeğine sadece zil sesi verdiğinde de salya akıtma tepkisini
kaydetmiĢtir. Böylece köpeğinin yeni bir öğrenme gösterdiğini görmüĢtür.
Klasik koĢullanmayı özetlemek gerekirse, baĢlangıçta belli bir davranıĢa yol açmayan nötr bir uyarıcının
pekiĢtirme – tekrar ile koĢulsuz bir uyarıcı ile eĢleĢmesi ve artık tepki oluĢturur duruma gelmesi ile gerçekleĢen
öğrenmelerdir. Basit korku, sevinç, endiĢe gibi davranıĢlarda yoğunlaĢan tepkisel koĢullanma PAVLOV‟un
köpeklerin sindirim sistemi üzerine çalıĢırken bulduğu bir öğrenme kuramıdır.
Pavlov‟un hayatının son yıllarında sinir patolojisi ile de ilgilendiğini biliyor muydunuz? DavranıĢçı psikolojiye
en büyük katkısı DENEYSEL NEVROZ: Pavlov deneyinde öncelikle hayvanı bir Ģekle (daire) koĢulluyor. Hayvan o Ģekli
gördüğünde tepki veriyor ve ödüllendiriliyor. Daha sonra Ģekli değiĢtiriyor (elips yapıyor) hayvan bu Ģekle tepki veremiyor.
Tepki veremediği için de SALDIRGANLAġIYOR. ġekil değiĢtiğinde bunla baĢa çıkamıyor ve saldırganlaĢma Ģekli ısırma
parçalama davranıĢları açığa çıkıyor. Ġnsanlar da baĢa çıkamadıkları bu tip durumlarda saldırganlaĢıyor…
-
Deneysel Nevroz, iki uyarıcıyı ayırt edememekten kaynaklanan gerginleĢmedir.
Sınavdasınız A seçeneği ile B seçeneği arasında kaldınız, gerginsiniz, yaĢadığınız Ģey deneysel nevrozdur.
KLASĠK KOġULLANMAYI YAPILANDIRMALIYIZ
Klasik KoĢullanma Ġle Öğrenilir:
a) Basit Fizyolojik Tepkiler ( ġartlı Refleksler) : Ġğrenme, irkilme, kasılma, salya, uyuklama, terleme gibi. Yani
organizmanın otonom sinir sisteminin denetiminde olan ( Olun elinde olmayan) davranıĢlar.
b) DuyuĢsal DavranıĢlar: Korkma, sevinme, sevme, ilgi, tutum, beğenme, vb.
EN ÖNEMLĠ KAVRAM YANILGISI: Bazıları Ģu tip örneklere klasik koĢullanma derler: Zil çalınca öğrencilerin dıĢarı
çıkması, öğretmeni görünce ayağa kalkma vb. Tabii ki süreç bakımından klasik koşullanmayı oldukça andırmaktadır. Ancak
kesinlikle klasik koĢullanma demek yanlıĢ olacaktır. Çünkü öğrencilerin zile ya da öğretmene karĢı gösterdikleri tepkiler onların
elinde olmayan ( otonom sinir sisteminde ) davranıĢlar değildir. Bunları ileride edimsel koĢullanmada uyarıcı kontrol sürecinde
göreceğiz ki klasik koĢullanmaya gerçekten çok benzer...
KoĢullu uyarıcıya verilen koĢullu tepki klasik koĢullanmadır. KoĢulsuz uyarıcıya verilen koĢulsuz tepki öğrenme değildir.
Polislerin göstericilere sıktığı biber gazının gözde verdiği acıdan kaynaklı göstericilerin gözlerinin yaĢarması koĢulsuz uyarıcıya
koĢulsuz tepkidir ve öğrenme değildir. Ancak zamanla göstericilerin biber gazı sıkan aleti gördüklerinde gözlerinin yaĢarması
koĢullu uyarıcıya koĢullu tepkidir ve öğrenmedir.
Yapılan bir deneyde bir fareye, ıĢık yakılıp ardından elektirik Ģoku uygulanmıĢ ve fare kasılmaya, ses çıkarmaya baĢlamıĢtır.
Birkaç tekrardan sonra fare ıĢık gördüğünde kasılma, korkma gibi tepkiler vermeye baĢlamıĢtır.
Analiz Edelim:
a) KoĢulsuz Uyarıcı: Elektirik Ģokunun verdiği acı
b) KoĢulsuz Tepki: Elektirik Ģokunun verdiği acıdan kaynaklı kasılmak, korkmak vb
c) Nötr Uyarıcı: IĢık
d) KoĢullu Uyarıcı: IĢık
e) KoĢullu Tepki: IĢık karĢısında kasılma korkma vb.
Fare ıĢık karĢısında kasılma tepkisi değilde yuvaya girme ve Ģoktan kurtulma tepkisi verseydi, klasik koĢullanma der
miydiniz? Tabii ki hayır. Çünkü bu davranıĢ istemli bir kaçınma davranıĢıdır. ( ĠLERĠDE BU KONUYU DAHA ĠYĠ
ELE ALACAĞIZ )
Klasik koĢullanmada CEZA YOKTUR. ( Ceza kavramı edimsel koĢullanmanın bir kavramıdır.)
Bir öğrenci öğretmeninden tokat yer ve çok korkar. Bundan sonra öğretmenini ne zaman görse korkmaya baĢlar. Bu örnekte
öğretmenin tokatından kaynaklanan acı koĢulsuz uyarıcıdır. Acıdan kaynaklı oluĢan korkma ya da ağlama koĢulsuz tepkidir.
Ne zaman öğretmenini görse koĢullu uyarıcı, korkmaya baĢlaması da koĢullu tepkidir. Olay bir klasik koĢullama olduğu için
öğretmenin bir daha tokat atmasına CEZA değil KOġULSUZ UYARICI hatta garip gelecek belki ama PEKĠġTĠRME
diyeceksiniz. Çünkü dikkat edin tokat korku davranıĢını artırıyor. ( BU DURUM SADECE KLASĠK KOġULLANMA ĠÇĠN
GEÇERLĠDĠR, edimsel bir koĢullanma olsa biz tokata CEZA diyeceğiz. )
Ahmet birgün babasından dayak yer ve oldukça korkar.
Babasını gün içinde gördüğünde de korkar.
Babanın attığı tokat klasik koĢullanma açısından nedir?
A) Ceza
B) PekiĢtirme ( Yanıt B)
Ahmet kardeĢini dövdüğü için babasından dayak yer. Bu
olaydan sonra bir daha kardeĢini dövmez ( Dikkat ederseniz
istemsiz bir tepki değil bilinçli bir davranıĢ )
Babanın tokat atması edimsel koĢullanma açısından
nedir?
A) Ceza ( Yanıt A )
B) PekiĢtirme
Limon tek başına düşünüldüğünde bireyde ağız sulanması yaratmaz. Ancak biz biliriz ki limon suyunun ekşi tadı insanın ağzını
sulandırır. Bunun bizde yarattığı çağrışım limon gördüğümüzde ya da limon kelimesini duyduğumuzda ortaya çıkardığı ağız
sulanması tepkisidir.
Nötr Uyarıcı
KoĢulsuz Uyarıcı
KoĢulsuz Tepki
KoĢullu Uyarıcı
KoĢullu Tepki
: Limon; koĢullanmadan önce
: Limonun ekĢi tadı ( Ağzı otomatik olarak sulandırır)
: Limon yiyince ağzın sulanması
: Limon; koĢullanmadan sonra
: Limon görünce ya da kelimeyi duyunca ağzın sulanması
Bir çocuk okula gelen aşıcıları- iğneleri görünce, korkma tepkisi vermektedir. Bu klasik koşullanma sürecini kavramları ile
irdeleyelim:




AĢıcılar-iğneler koĢullanma sürecinin baĢında nötr uyarıcıydı.
Ġğnenin vurulması ile oluĢan acı koĢulsuz uyarıcıdır, bu acıdan kaynaklı korkma-kasılma koĢulsuz tepkidir.
Ġğnenin yarattığı acı ( koĢulsuz uyarıcı) ile aĢıcı-iğne ( nötr) eĢleĢtiği için koĢullanma gerçekleĢmiĢtir.
AĢıcı – acı bitiĢikliğinden kaynaklı klasik koĢullanma yaĢanmıĢtır.
Derse karĢı tutum ( dersi sevme, sevmeme vb.) klasik koĢullanma ile ilgilidir.
Bir ev kadını mutfak dolabından bardak almak için eğildiğinde geri kalkarken kafasını tezgaha çarpmış ve canı fena şekilde
yanıştır. Bu olaydan sonra ne zaman mutfak dolabından bardak almak için eğilse korku – kaygı durumları yaşamaktadır. Bu
yüzden tezgaha eğildikten sonra kalkarken elini kafasının üstüne koyarak kalkmakta ve bu şekilde çarpmanın etkisinden
kaçınmaktadır.

Mutfak tezgahı koĢullanma sürecinden önce koĢullu koĢullanma sürecinden sonra koĢulsuz uyarıcıdır. YANLIġ;
bilindiği gibi koĢullanma sürecinin sonunda bir uyarıcı değiĢecekse bu nötr-koĢullu değiĢmesidir. Ayrıca bu örnekte korku
tepkisini yaratan birincil pekiĢtireç ( koĢulsuz uyarıcı) kafasını çarptığında oluĢan acıdır

Mutfak tezgahının altına eğildiğinde korkması koĢullu uyarıcıdır. YANLIġ; cümleye dikkat ederseniz tezgahın altına
eğildiğinde korkması söylenmiĢ, korkmak bir tepkidir ve bu cümledeki uyarıcı tezgahın kendisidir tepki tezgahtan
korkmadır.

Tezgahtan kalkarken kafasının üstüne elini koyarak kalkması koĢullu tepkidir. YANLIŞ ;Bu noktada çok dikkat etmeniz
gerekmektedir. Klasik koşullanma ile ortaya çıkan tepkiler otonom sinir sisteminin denetimindedir ( fizyolojik-duygusal
tepkiler; korku, heyecan, çarpıntı, kasılma, salya, mide bulantısı vb) Ancak kişi merkezi sinir sisteminin denetiminde iradeli
bir hareket yapmakta ( Elini kaçınma amaçlı başına koymakta bu bir şartlı refleks değildir. Bu yüzden elini başına koyması
edimsel bir koşullanma ürünüdür. ÇOK DİKKAT
Yukarıdaki son örneği baĢka bir örneklerle açıklayalım: ( Bu konuda ciddi yanılgılar söz konusudur. Hatta 2013 yılında
ÖSYM hazırladığı bir soruda benzer bir hata yapmıĢ ve soruyu ĠPTAL ETMEK ZORUNDA KALMIġTIR. )
Zil çalınca teneffüse çıkma, sınıfa girme Edimsel koĢullanmadır. Dikkat ettiyseniz zil ayırt edici bir uyarıcıdır ve bu ayırt
edici uyarıcıdan kaynaklı ayırt edici edimler söz konusudur ki bu edimler merkezi sinir sitemindedir. Zil çalınca kimse otomatik
olarak sınıftan çıkmamaktadır. Bazı kaynaklarda bu tip örnekler tepkisel ( klasik) koĢullanma olarak verilmektedir. Bu
doğru DEĞĠLDĠR. Bu tip örnekler edimsel koĢullanmada göreceğimiz UYARICI KONTROLÜ ( Ayırt edici uyarıcı ) ile
doğrudan ilgilidir. Ancak klasik koĢullanmayı ANDIRIR diyebiliriz ANCAK Klasik KoĢullanma diyemeyiz…
Zil çalınca korkma, kaygılanma ya da sevinme Ortaya çıkan tepkilere baktığımızda zilin koĢullu bir uyarıcı olduğu
gözlenmektedir.
Öğretmeni görünce öğrencilerin yerine oturması  Edimsel koĢullanma / Kaçınma
Öğretmeni görünce öğrencilerin gerilmesi  Klasik koĢullanma
Bir köpeğe önce zil sesi ardından da acı verici şok uygulanır. Köpek ilk başta korkma, kasılma gibi tepkiler verdikten sonra
bulunduğu ortamdan sıçrayarak karşı odacığa geçer. Bu işlem birkaç kere tekrar ettiğinde köpek zil sesini duyduğunda korkar ve
hemen karşı odacığa atlar.
Zil sesi köpeğin korkması , kasılması için nedir?
a) KoĢullu uyarıcı ( Yanıt A, çünkü Klasik KoĢullanma)
b) Ayırt edici uyarıcı
Zil sesi köpeğin karĢı odacığa atlaması için nedir?
a) KoĢullu uyarıcı ( Andırır – paralellik gösterir )
b) Ayırt edici uyarıcı ( Yanıt b, çünkü köpeğin atlama
davranıĢı istemsiz değil, bir kaçınma tepkisi yani edimdir.)
Klasik KoĢullanmanın Temel Kavramları
KoĢulsuz ( ġartsız ) Uyarıcı : Organizma için doğal uyarıcıdır.
 Öğrenilmemiş olan uyarıcıdır.
 Birincil Pekiştireçtir. Öğrenilmemiş pekiştireç
 Nötr uyarıcı ile bağ kuran uyarıcıdır.
 Koşulsuz tepkiyi yaratan uyarıcıdır.
 Organizmada doğal ve otomatik olarak tepki oluşturan uyarıcıdır.
 Koşulsuz uyarıcının oluşması için herhangi bir öğrenme yaşantısına gerek yoktur.
KoĢulsuz ( ġartsız) Tepki: KoĢulsuz uyarıcının doğal olarak meydana getirdiği tepkidir.
 Öğrenme ürünü olan bir davranış değildir.
 Oluşması için öğrenme yaşantısına gerek yoktur.
 Doğal ve otomatik tepkidir.
Nötr( Etkisiz – ĠliĢkisiz) Uyarıcı: Tek baĢına verildiğinde organizmada belli bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır.
 Koşulsuz uyarıcı ile bağ kurmamış uyarıcıdır.
 Koşulsuz uyarıcı ile eşleştiğinde koşullu uyarıcı olacak olan uyarıcıdır.
KoĢullu ( ġartlı ) Uyarıcı: Organizma için öğrenme ürünü olan uyarıcıdır.
 Başlangıçta nötr uyarıcı olan ve koşulsuz uyarıcı ile bağ kurularak koşullu hale gelen uyarıcıdır.
 Öğrenilmiş ve bir öğrenme yaşantısı ile oluşan uyarıcıdır.
 Koşullu tepkiyi yaratan uyarıcıdır.
 İkincil pekiştireçtir.
KoĢullu Tepki: Sadece koĢullu uyarıcının meydana getirdiği tepkidir.
 Öğrenme ürünü olan bir davranıştır.
 Oluşması için öğrenme yaşantısı gerekir.
KLASĠK KOġULLANMAYI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
TEKRAR ( PEKĠġTĠRME): Klasik koĢullanmada tekrar koĢulsuz uyarıcının yeniden verilmesidir. KoĢulsuz uyarıcı ile nötr
uyarıcının eĢleĢmesi için çoğu kez tekrara ihtiyaç vardır. Ancak bazı durumlarda tekrar olmadan da koĢullanma gerçekleĢebilir.

Pavlov deneyinde köpeği zile koĢullayabilmek için yaklaĢık 30 kere et suyuna batırılmıĢ ekmek vermiĢtir. Burada
Pavlov koĢulsuz uyarıcıyı vererek pekiĢtirme yani tekrar yapmıĢtır.
BĠTĠġĠKLĠK: Nötr uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında doğal bir bağ oluĢmaktadır. Bu bağın oluĢmasını sağlayan bitiĢikliktir.
 BitiĢikliğe göre koĢullu ve koĢulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine yakın olmalıdır. En ideal sürenin 0,5 saniye
( yarım saniye ) olduğu kabul edilir. STANDART EġLEME adı verilir.

Buna Pavlov bitiĢikliği denir.

Garcia ve Thorndike Pavlov‟un bahsettiği bitiĢikliğe karĢı örnekler geliĢtirmiĢlerdir.

Köpeğe zili çaldıktan yarım saat sonra et verseydik ne olurdu? Muhtemelen köpek zil ile et arasında bağ kuramazdı. Belki
de ayak sesimize koşullanırdı ya da eti uzattığımız kaba, ya da etin görüntüsüne.
BĠR SORU: ( DĠKKAT SORUSU): Köpeğin eti görünce salya salgılaması nedir? Bu soruyu sorduğumda birçok arkadaĢ eti
görünce hemen koĢulsuz tepki diyorlar. Ancak dikkat etmedikleri nokta köpeğin eti yiyince salya salgılaması koĢulsuz tepkidir, eti
görünce salya salgılaması, ya da bizlerin limonu görünce ağzımızın sulanması bildiğiniz gibi klasik koĢullanmadır. Bu yüzden eti
görünce salya salgılamak koĢullu tepkidir.
KOġULLU ve KOġULSUZ UYARICININ VERĠLME SIRASI ( HABERCĠLĠK):
Bu konuya çok dikkat edin çoğu kaynakda birkaç sığ ve ezbere yönelten örnekle öğrendiğiniz sandırılıyor. Çok önemli
bir konudur ve dikkat edilmelidir.
a) Pavlov Haberciliği ( OLUMLU HABERCĠLĠK – ĠLERĠ DOĞRU KOġULLAMA): Pavlov deneylerinde, köpeğe önce
zil ( koĢullu ) sonra et vermiĢtir ( koĢulsuz ) bu sıranın tersi olduğunda koĢullanma olmadığını söylemiĢtir. ĠĢte önce koĢullu
ardından da koĢulsuz uyarıcının verildiği klasik koĢullanmalar olumlu habercilik ilesine uygundur. ( Özetle Pavlov‟un iĢaret
ettiği klasik koĢullanmanın kendisi olumlu haberciliktir.)
b) Rescorla – Wanger Haberciliği ( OLUMSUZ HABERCĠLĠK – GERĠYE DOĞRU KOġULLAMA): Rescorla yaptığı
deneylerde hayvalara önce koĢulsuz uyarıcı sonra koĢullu uyarıcı verdiğinde de klasik koĢullanma olduğunu ispatlamıĢtır.
Deney Ģu: Bir köpek kafese konur ve elektrik Ģoku verilir. ġok bitmeye yakın zil çalınır ve Ģok kesilir. Bu iĢlem birkaç kere
tekrar ettiğinde köpeğin zil sesi duyduğunda sakinleĢme, sevinme tepkileri verdiği gözlenmiĢtir. ANALĠZ EDELĠM. Dikkat
ettiyseniz, önce koĢulsuz uyarıcı olan elektirik Ģoku verildi. Ardından zil yani koĢullu uyarıcı verildi ve köpek zili duyunca
sevinmeye baĢladı.
Pavlov Haberciliği Haline Getirelim: Köpeğe zil verilir ve ardından et verilir. Köpek zil sesini duyunca sevinir. Önce koĢullu
sonra koĢulsuz uyurıcı verildi.
Bazı kitaplarda bir Ģeyin baĢlayacağına iĢaret ediyorsa olumlu habercilik biteceğine iĢaret ediyorsa olumsuz
haberciliktir gibi tanımlamalar yapmaktadır. Örneğin, nükleer saldırı öncesi çalınan sinyal saldırının baĢlayacağına haberci
olduğu için olumlu habercilik, saldırı devam ederken çalınan sinyal , saldırının biteceğine haber veriyorsa olumsuz haberciliktir
denmektedir. Bu tanımlamalar pratikte doğrudur ve size test sorularını çözdürür. Ancak ÖSYM‟nin farklı bir sorusunda
afallamanıza neden olur. Bu yüzden bilimsel tanımlamalarını yani yaptığımız tanımlamaları biliniz. Bakın birkaç soru ile
ifade edeyim ne demek istediğimi.
Rescorla yaptığı olumsuz habercilik deneyi ile Pavlov‟un
doğru kabul ettiği hangi ilkeye karĢı çıkmıĢtır?
A) KoĢullu uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasındaki süre
yarım saniye olmalıdır.
B) KoĢullu uyarıcı koĢulsuz uyarıcıdan önce gelmelidir.
Sorunun yanıtı B , çünkü Rescorla , Pavlov‟un bu sırasına
karĢı çıkarak tesinden de koĢullanma olabileceğini
kanıtlamıĢtır.
1.
AĢağıdakilerden hangisi Pavlov‟un iĢaret ettiği olumlu
haberciliğe örnektir?
A) Çocuğun dayak yediği öğretmenini görünce korkması
B) Çocuğun öğretmeninin anlattıklarını akılda tutması
Yanıt A Sonuçta Pavlov tipi bir klasik koĢullanma ise zaten
olumlu haberciliktir. Önce öğretmeni görmüĢtür ( koĢullu)
ardından dayak yemiĢtir ( KoĢulsuz ) Önce dayak yiyip sonra
dayak yediği öğretmenini görmesi zaten hayatın olağan
akıĢına aykırıdır. 
Alternatif KoĢullanma Prosedürleri
Geciktirilen (Gecikmeli) ġartlanma: Nötr önce koĢulsuz uyarıcı sonra verilir. Ancak nötr verildikten bir süre sonra ve
nötr uyarıcı kesilmeden koĢulsuz uyarıcı verilir. Bu durumda iki uyarıcı zaman bakımından örtüĢür. KoĢullanma
açısından oldukça etkili bir koşullanma prosedürüdür. Örneğin önce zili çalarız zili kesmeden eti veririz ve
koĢullanma gerçekleĢir. SÖNMEYE KARġI OLDUKÇA DĠRENÇLĠDĠR.
KoĢulsuz uyarıcı
Nötr uyarıcı
2.
Evde bilgisayarında müzik dinleyen ( Nötr uyarıcı) dinleyen Ahmet, müzik çalarken bilgisayardaki kaçaktan
elek şokuna maruz kalır ( Müzikle beraber şok müzik kesildik sonra değil dikkat) ve korkar. Bundan sonra
müzikten korkacaktır. Memlekete hayırlı olsun...
Kısa Zaman Aralıklı (Ġze) ġartlanma: Önce nötr uyarıcı verilir ve nötrden hemen sonra koĢulsuz verilir. Zaman
bakımından örtüĢme yoktur kısa süreli ardıĢıklık vardır. Birinci prosedür kadar etkilidir.
KoĢulsuz uyarıcı
Nötr uyarıcı
3.
EĢ Zamanlı ġartlanma: Nötr ve koĢulsuz aynı anda verilir. BitiĢiklik olsa da koĢullanma zayıf olmaktadır.
Nötr uyarıcı
KoĢulsuz uyarıcı
Temporal ( Zamansal – GEÇĠCĠ) KoĢullama ( BĠYOLOJĠK SAAT) : KoĢulsuz uyarıcının düzenli zaman aralıklarında
verilmesi sonucu organizmanın zamana koĢullanarak tepki vermesidir.



Bir köpeğe her 10 dakikada bir et verildiğinde bir süre sonra köpeğin 10 dakikada bir ( 10 dakikaya yaklaĢtıkça artan
Ģekilde) salya salgıladığı gözlenmiĢtir.
Sigara tiryakisi bir öğretmen her teneffüs sigara içmektedir. Öğretmen dersin 35 – 40 dakikaları arasında canı sigara
çekmeye baĢlamaktadır.
Acıkmanız öğrenme değildir ama sabah, öğle ve akĢam acıkmanız yani öğün saatlerinde acıkmanız öğrenmedir. Çünkü onlar
TEMPORAL KOġULLANMADIR.
ARACI
PROSESLER ( BĠLĠġSEL
SÜREÇLER- SEMANTĠK ġARTLAMA): Kendler ve Kendler‟in klasik
koĢullanmadaki biliĢsel süreçlere dikkat çektiği bir kavramdır. Organizma sadece koĢullu uyarıcıya değil zihinsel süreçlerinde
onu çağrıĢtıran diğer uyarıcılara da tepki vermektedir. ( Aktaran Prof Dr. AyĢegül ATAMAN )

Öğretmenden korkan birinin öğretmeni çağrıĢtıran her Ģeyden örneğin kitap, defter, okul, sıra, müdür vs. Korkması buna
örnektir. ( Prof . Dr. AyĢegül ATAMAN)
YaĢları 5 ile 11 olan iki grup çocuk üzerinde yapılan bir
deneyde çocuklara “SAĞALMA”(tedavi demek) kelimesine
karĢı Ģartlı bir tepki ( kasılma tepkisi ) öğretilmek istenmiĢtir.
Her iki gruptaki çocuğa “SAĞALMA” kelimesi verildikten
sonra elektrik Ģoku uygulanmıĢ ve çocuklarda yeterli
tekrardan sonra “SAĞALMA” kelimesine karĢı Ģartlı kasılma
tepkisi öğretilmiĢtir. Daha sonra 5 yaĢındaki çocuklara
sağalma kelimesine benzeyen fakat anlamı farklı ( sağma,
sağlama, sağlamlama gibi) kelimeler , zıt anlamlı kelimeler
( hastalanma, kötüleĢme, fenalaĢma), eĢ anlamlı kelimeler
( iyileĢme, tedavi ) ve son olarak sağalma ile iliĢkili ( doktor,
ilaç, hemĢire) gibi kelimeler verilmiĢ. 5 yaĢındaki çocuklar
sadece sağalma kelimesine benzeyen / eĢsesli ( sağma,
sağlama, sağlamlama gibi ) kelimelere tepki verirken; 11
yaĢındaki çocuklar diğer kelimelere de tepki vermiĢtir.
NEDEN 5 YAġINDAKĠ ÇOCUKLAR Sadece benzer
seslilere tepki verdi: Çünkü onlar sağalma kelimesinin
anlamını bilmiyorlar. O yüzden sadece o sese dıĢsal
açıdan benzeyen seslere tepki verdiler onların yaptığı
GENELLEME kavramına örnektir.
Neden 11 YAġINDAKĠ ÇOCUKLAR sağalma ( yani tedavi)
kelimesine anlamca yakın onu çağrıĢtıran sözcüklere de tepki
verdi; çünkü onlar kelimenin anlamını biliyorlar. Bu da klasik
koĢullanmada aracı süreçlerin ( proses) yani biliĢsel
süreçlerin de etkili olduğunu göstermektedir.
Bazı kaynaklarda bu durum GARCĠA etkisi olarak
anlatılmaktadır. Ancak GARCĠA yaptığı deneyler bu
durumun tam tersi sonuçlar vermiĢtir. O yüzden bu
durum GARCĠA‟nın iĢaret ettiği Tat KoĢullanması ya da
Kaçınması deneylerine TERSTĠR.
Aracı Proses ile Genellemeyi Nasıl Ayıracağız:
Aracı prosesler biliĢsel çağrıĢıma daynır. Örneğin
öğretmenden korkan çocuk onu çağrıĢtıran kitap vb
durumlardan da korkabilir. Burada öğretmen ile kitap
biçimsel anlamda birbirine benzememektedir. O yüzden
genelleme değil aracı prosestir. Bağlantı zihinde kurulmuĢtur.
Öğretmenden korkan bir çocuğun ( öğretmen erkek ve uzun
boylu olsun) tüm erkek ve uzun boylu öğretmenlerden
korkması ( biçimsel benzerlik) genelleme olacaktır.
Yumurta kelimesine karĢı iğrenme tepkisi oluĢturan birinin,
rafadan, tavuk, besi, kümes gibi kelimeleri duyunca da
iğrenmesi ARACI PROSES ( Biçimsel – sessel benzerlik yok
zihinsel bağlantılar var)
Yumurta kelimesine karĢı iğrenme tepkisi veren birinin
yumruta, yunurta, yuburta , yumyum gibi seslere de tepki
vermesi GENELLEMEDĠR.
( Zihinsel bağlantı değil
biçimsel – sessel benzerliğe göre tepki var )
(PROF Dr. A. ARIK )

ÖSYM ARACI PROSES KAVRAMINI HĠÇ SORMAMIġTIR. SINIRLI AKADEMĠK KAYNAKTA
GEÇMEKTEDĠR. Ancak ÖSYM, davranıĢta kontrast, davranıĢ topografyası gibi yine sınırlı akademik kaynakta
geçen (A. ARIK Öğrenme Psikolojisi ) kavramları sormuĢtur. Aracı Proses Kavramı da Alev Arık‟ın kitabında
geçmektedir. Sorulabilir değer taĢımaktadır.
SÖNME( DENEYSEL ÇÖZÜLME) : Klasik koşullanmada pekiştirilmeyen davranışlar söner. Klasik koşullanmada pekiştireç
davranıştan önce verilir ve koşulsuz uyarıcı bir pekiştireçtir. O halde klasik koşullanmada sönmeye tabii tutmak koşulsuz
uyarıcıyı sunmamaktır.




Klasik koşullanmada öğrenme ürünü olan uyarıcı koşullu uyarıcıdır, bu durumda bunun söndürülmesi için koşullu
uyarıcıdan sonra koşulsuz uyarıcıyı vermemektir.
Koşullu uyarıcının bir süre koşulsuz uyarıcı olmadan tek başına verilmesidir.
Koşullanma yolu ile öğrenilen bir davranışın artık yapılmaması SÖNMEDİR.
KOŞULSUZ uyarıcı verilmezse KOŞULLU uyarıcı tekrardan NÖTR uyarıcı durumuna gelir Klasik koşullanmada sönme bu
şekilde ifade edilir.
Klasik koĢullanmada sönme davranıĢın
zaman içinde azalması ve ortadan kalkmasıdır.
DavranıĢ


Zaman

Sönme tamamen unutma değildir
bazen
sönmüş
bir
davranış
kendiliğinden geri gelebilir.
Edimsel koşullanma yolu ile edilmiş
bir
davranış
sönmeye
tabi
tutulduğunda başlangıçta artış olur
ancak klasik koşullanma ile edinilmiş
bir davranışın sönme sürecinde böyle
bir durum yoktur.
Önceleri horozlardan korkmayan Selim bir gün bir horozun saldırısına uğramıştır. Ve bu durumdan çok korkmuştur.
Bundan sonra horoz gördüğünde bile korkan Selim, süreç içinde birçok kez horoz görmüş ama bunların saldırısına
uğramamıştır. Zamanla da horoz gördüğünde korkma davranışı sönmüştür.
KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME: Sönme koşullanma yoluyla öğrenmenin tamamen unutulması değildir. Sönmüş bir davranış,
koşullu uyarıcıyı çağrıştıran bir uyarıcı verildiğinde yeniden kendiliğinden ortaya çıkabilir.




Artık yapılmayan ( sönmüş) davranışın kendiliğinden yeniden yapılmasıdır.
Kendiliğinden geri gelmede davranış sık yapılmaz, bazen belli durumlarda birden ortaya çıkar.
Kendiliğinden geri gelme sürecinde yeniden bir koşullanma yoktur eski koşullanılmış davranış sergilenir.
Organizmada sönmüş bir davranışın kendiliğinden geri gelmesi için yeniden bir koşullu uyarıcı – koşulsuz uyarıcı
eşleşmesine-bağına gerek yoktur.
Önceleri horozlardan korkmayan Selim bir gün bir horozun saldırısına uğramıĢtır. Ve bu durumdan çok korkmuĢtur. Bundan
sonra horoz gördüğünde bile korkan Selim, süreç içinde birçok kez horoz görmüĢ ama bunların saldırısına uğramamıĢtır.
Zamanla da horoz gördüğünde korkma davranıĢı sönmüĢtür. Bir daha hiç horoz saldırısına uğramayan Selim bir gün yine
horoz görür ve tekrar korkar. ( Kendiliğinden geri gelme)
TEKRAR KOġULLANMA ile KENDĠLĠĞĠNDEN GERĠ GELME KARIġMASIN: Kendiliğinden geri gelme adından
da anlaĢılacağı üzere sönmüĢ bir davranıĢın koĢulsuz uyarıcı olmadan geri gelmesidir. Ancak tekrar koĢullanma Ģu Ģekilde
olmaktadır. Horozlardan korkan Selim‟i yine düĢünün. Korku davranıĢı sönsün. Birgün yine horoz saldırıssa yine korkmaya
baĢlar buna TEKRAR KOġULLANMA ya da PEKĠġTĠRME DENĠR. ( Hatırlarsanız klasik koĢullanmada koĢulsuz
uyarıcının bir daha verilmesi pekiĢtirme idi.
ALIġMA(DUYARSIZLAġMA) ve DUYARLILAġMA:
AlıĢma( DuyarsızlaĢma ): KoĢullu bir tepkiyi ortaya çıkaran uyarıcının tekrar tekrar verilmesi sonucunda söz konusu
uyarıcının bu tepkiyi ortaya çıkarma gücündeki azalma alıĢmadır.


AlıĢılagelmiĢ ve ciddi sonuçları olmayan bir uyaranla sıkça karĢılaĢma sonucu uyaranı göz ardı etmeyi
öğrenmedir.
KazanılmıĢ bir tepkinin Ģiddetinde uyaranın sürekli verilmesinden kaynaklı bir süre sonra azalma olmasıdır.
AlıĢma için dağ güvercinleri ile sokak güvercinlerini karĢılaĢtırmak iyi bir örnek olacaktır. Dağ güvercinleri insan uyarıcısı
ile sıkça karĢılaĢmadıkları için korku tepkilerinde bir azalma yoktur ve bir insanı çok uzakta görseler bile kaçma tepkisi
verirler. Ancak sokak güvercinleri insan uyarıcısı ile hemen her gün karĢılaĢtıkları için bu uyarıcıdan korkma dereceleri dağ
güvercinleri kadar yüksek düzeyde değildir insan uyarıcısına alıĢmıĢlardır. ( duyarsızlaĢmıĢ)
Bir katil düĢünün cinayeti iĢledikten sonra Ģehir merkezinde bir evde saklansın, cadde kenarı. Caddeden sürekli polis otoları
gelecektir, ilk baĢta polis otosu sinyallerinden oldukça korkacak ama zamanla korkusu azalacaktır. ( AlıĢma ) AlıĢma
sürecini takiben korkunun tamamen ortadan kalkması geliyorsa sönme gerçekleĢecektir.
DuyarlılaĢma: AlıĢmanın tam tersidir. KoĢullanılan uyarıcıya baĢta az tepki verirken pekiĢtirecin hoĢa gitmesi
durumunda ya da hoĢnutsuzluk / korku yaratması sonucunda uyarıcıya daha çok tepki vermektir.
Pavlov‟un deneyini yeniden düĢündüğümüzde zil çaldığında köpeğin sevinme tepkileri – salya tepkileri artıyorsa bu
duyarlılaĢma etkisi ile açıklanabilir.
Bir katil düĢünün cinayeti iĢledikten sonra bir dağ evinde saklansın. Bu durumda orada jandarma otosu az geçeceği için bu
otoların sinyaline olan korkusu olurda geçerse giderek artacaktır. Çünkü sık karĢılaĢmadığı için korku dinamik kalacaktır
( DuyarlılaĢma)
Akademik kaynakların bazılarında AlıĢma ( DuyarsızlaĢma) aynı kabul edilmiĢtir. Ancak bazı kaynaklarda
Ģöyle bir ayrım yapılmaktadır. Bunu da doğru kabul edenler olduğu için anlatmak yerinde olacaktır.
ALIġMA
DuyarsızlaĢma: DuyuĢsal tepkilerdeki azalma
Örneğin yeni alınan bir oyuncağını ilk gördüğünde
sevinmesi ancak bu sevincin zamanla azalması ya da arı
tarafından sokulan birinin zamanla sıkça arı gördüğü için
korkusunun azalması vb.
Duyusal Uyum: Duyu organları ile ilgili tepkilerin giderek
azalması. ( Koku, tat, sıcaklık vb )
Örneğin, balık pazarında çalıĢan birinin balık kokusundan
ilk baĢta çok rahatsız olması ama zamanla kokuyu
almaması, gürültülü bir ortama girdiğimizde ilk baĢta
rahatsız olmamız ama zamanla gürültüden çok rahatsız
olmamamız gibi.
TÜM BUNLARA RAĞMEN, AlıĢma – DuyarsızlaĢma – Duyusal Uyum
gibi kavramlar birbirine oldukça
benzemekte. Hatta bu kavramları aynı kabul eden yayınlar - akademik kaynaklar da vardır.
KONORSKĠ ( KONORSKĠ TĠPĠ ġARTLANMA): Konorski ilginç bir klasik koĢullanma deneyi yapar. Köpeğe önce zil
sesi verir ardından köpeğin ayağını büker ve et verir. Tekrarlardan sonra köpek zil sesini duyduğunda ağağını büküp salya
salgılar.

Bu deneyde köpeğin ayağını bükmesi ( psiko-motor tepki) ve salya salgılaması ( otonom – denetimsiz tepki) bir
arada olmasından kaynaklı KONORSKĠ TĠPĠ ġARTLANMALARA yarım kilo klasik koĢullanma yarım kilo
edimsel koĢullanma adı verilir.
GENELLEME ve AYIRT ETME
Genelleme: KoĢullu uyarıcıya verilen tepkinin ona benzeyen baĢka uyarıcılara da verilmesidir. Uyarıcı genellemesi adı ile
de karĢımıza çıkabilir.
- Genelleme olabilmesi için koĢullu uyarıcıya benzeyen – andıran baĢka bir uyarıcının olması gerekir. Klasik
koĢullanma yolu ile soba borusundan korkmayı öğrenmiĢ birinin uyarıcı genellemesi yolu ile tırnak makasından da
korkması zordur. Çünkü bu iki koĢullu uyarıcı birbirine benzememekte – andırmamaktadır.
AyĢe beyaz bir kedi kendini ısırdığı – tırnağını geçirdiği için ondan korkmuĢtur. Daha sonra beyaz renkli tavĢan, beyaz renkli
küçük köpekler vb korkması
Babası, ders çalıĢmadığı için kızan bir çocuk babasından korkmuĢtur, aynı Ģekilde kızacağını düĢündüğü için amcasından,
dayısından ve okuldaki erkek öğretmenlerinden de korkmuĢtur.
Bir kiĢi sokak köpekleri tarafından ısırıldığı için tüm köpeklerden korkması, beyaz önlüklü diĢçinin diĢini çekerken canını
acıtmasından kaynaklı bir çocuğun beyaz önlüklü herkesten çekinmesi…
Klasik koĢullanmada TEPKĠ GENELLENMESĠ diye bir kavram yoktur; bu kavram EDĠMSEL
KOġULLANMAYA AĠTTĠR. Klasik koĢullanmadaki genellemer UYARICI GENELLEMESĠ Ģeklinde olur.
Ayırt etme: Organizmanın koĢullanma sürecinde koĢullu uyarıcıyı diğer uyarıcılardan ayırt etmesi ve sadece o uyarıcıya
tepki vermesidir. Genelleme durumunun tam tersidir.
- KoĢullu uyarıcıya sadakat vardır
Pavlov‟un deneyini düĢünecek olursak köpeğin farklı türdeki zil seslerine de tepki vermesi genelleme iken sadede
koĢullanmanın yaĢandığı zil tonuna tepki vermesi ayırt etmedir.
Bazen, balkona çıktığınızda aklınıza sigara içmek gelir. Aslında hiç sigara içmek istemeseniz de böyle bir tepkinin ortaya
çıkması da ayırt etmedir. Çünkü evin diğer odalarında böyle bir tepki vermiyorsunuz ve sigarayı sürekli balkonda içtiğiniz
için normalde nötr uyarıcı olan balkon sigarayı çağrıĢtıran bir koĢullu uyarıcı olmuĢtur. Ve sadece o koĢullu uyarıcıya tepki
vermektesiniz.
Evin banyosunda gördüğü kötü manzaradan sonra midesi bulanan birinin sadece kendi evinin banyosunda mide bulanması
durumunu yaĢaması
Aslında çaydan hoĢlanmayan Ahmet çalıĢtığı kurumda çay ocağında herkes çay içiyor diye kendi de içmeye baĢlamıĢtır.
Ahmet‟in baĢka kurumların çay ocağını görünce
aklına yineARA
çay içmek
GENELLEME sadece kendi kurumunun çay
BĠR ÖRNEKLE
ÖZETgelmesi
YAPALIM
ocağını gördüğünde aklına çay içme gelmesi ise AYIRT ETME
Yapılan bir deneyde Ģahısa, zil sesinden sonra morfin enjekte edilmiĢtir. Yapılan tekrarlar sonucu Ģahıs zamanla sadece zil sesini
duyduğunda bile uyuklama, sersemleme gibi tepkiler vermeye baĢlamıĢtır. ġahısa farklı ama benzer tondaki zil sesleri verildiğinde
de uyukladığı gözlenmiĢtir. Bir süre sadece zil verildiğinde Ģahsın uyuklama ve sersemleme davanıĢları azalmıĢ ve zamanla
ortadan kalkmıĢtır.
KoĢulsuz Uyarıcı: Morfinin etkisi
KoĢulsuz Tepki: Morfin etkisinde uyuklama – sersemleĢme
KoĢullu Uyarıcı: Zil sesi
KoĢullu Tepki: Zil sesi karĢısında uyuklama vb.
Benzer zil seslerine tepki verme: Genelleme
Zil sesi ile sıkça karĢılaĢıp zile karĢı verilen sersemleĢme
tepkilerinin giderek azalması , ALIġMA sürecidir. Eğer
uyaranlarla uzun süre karĢılaĢmaz ise SÖNME gerçekleĢir.
GÖLGELEME: 3 tip gölgeleme örneği vereceğim
I.
Pavlov‟un iĢaret ettiği gölgeleme: Bu durum koĢullu uyarıcıların ( nötr uyarıcıların) Ģiddeti ile ilgilidir. Ġki koĢullu uyarıcı
aynı anda verildiğinde baskın – Ģiddetli olan koĢullu uyarıcı ( nötr uyarıcı ) diğerini gölgeler. Bu durumda bir uyarıcı daima
nötr kalırken öbürü koĢullu hale gelir.

Zil ve ıĢık uyarıcıları köpeğe aynı anda verilmiĢ ve hemen ardından et verilmiĢtir. Köpek daha güçlü olan zil sesine
koĢullanmıĢ ıĢığa ise tepki vermemiĢtir. Bu durumda ıĢık nötr kalmıĢ, zil koĢullu hale gelmiĢtir.

ĠĢ aramaya çıkan bir erkek ilk izlenimde olumlu etki bırakmak istemektedir. Ancak o gün rahatsız olduğu için sesi oldukça
kötü çıkmaktadır. Sesi ile akılda kalmak istemeyen Ģahıs, oldukça Ģık giyinerek sesini gölgeleyecek derecede Ģık kıyafeti ile
akıllarda olumlu kalmıĢtır.
II.
YaklaĢma – YaklaĢma , Kaçınma – Kaçınma , YaklaĢma – Kaçınma ÇatıĢmalarını Çözerken OluĢan Gölgelemeler:

AyĢe hanım hem trenden ( kaçınma ) hem de kara yoluyla seyahatten ( kaçınma) korkmakta ya da çekinmektedir. Ancak
havaların karlı olduğu bir gün trenle seyahat etmeyi tercih etmiĢtir. Bu Ģekilde iki çekindiği durumdan birini seçmiĢ.
Otomobil korkusu tren korkusunu gölgelemiĢ ve trene binmiĢtir.
AyĢe mağazaya gitmiĢ iki ayakkabıyı da beğenmiĢ ama hangisini alacağına karar verememiĢtir. En sonunda bir ayakkabının
bir özelliği daha baskın gelmiĢ ve onu seçmiĢtir.

III. Geriye Ket Vurmayı Andıran Gölgelemeler:
 Çocuk mağazaya gider birçok oyuncağı beğenir ancak tam çıkarken öyle bir oyuncak görür ki önceden beğendiği tüm
oyuncakları bırakarak onu alır ( Bir nevi geri ket vurma)
 Bir ses yarıĢmasındaki jüri 9. YarıĢmacıyı çok beğenmiĢtir. Ancak 11. YarıĢmacının sesi daha etkileyici olunca 9.
YarıĢmacıyı unutmuĢlardır.
BĠRLEġĠK KOġULLANMA: Eğer gölgeleme olmuyorsa birleĢik koĢullanma olur. Yani organizmanın aynı anda verilen iki
uyarıcıya da koĢullanmasıdır.



Köpeğe verilen zil ve ıĢıktan hemen sonra etin verilmesi sonucunda köpeğin her ikisine de salya salgılaması
Öğretmeninden dayak yiyen öğrencinin o an sınıfta olan veliden de korkması
Bir kiĢinin dolmuĢ durağında gördüğü birine aĢık olduktan sonra hem o kiĢiyi hem de dolmuĢ durağını görünce
heyecanlanması
BirleĢik koĢullanmada iki nötr ( koĢullu – yani koĢullu olacaklar) uyarıcı da ortamda koĢullanma gerçekleĢtiği
sırada vardır.
Aracı Prosesten farkı Ģudur. Aracı proseste koĢullanılan uyarıcıların o an ortamda olması gerekmez. ÇağrıĢması
yeterlidir. Örneğin öğretmenden dayan yiyen çocuğun müdürden de korkması aracı prosestir. Ancak dayak yerken
müdür odada olaydı o zaman öğretmen – müdür + dayak bitiĢikliği olacağından BĠRLEġĠK KOġULLANMA olacaktı.
Genelleme ile birleĢik koĢullanma arasındaki fark Ģudur: Önceklile genellemede de birkaç uyarıcıya tepki vardır
ancak hepsi birden ortamda yoktur. Sadece koĢullandığım uyarıcıya benzediği için tepki veririm. Örneğin ĢimĢekten
korkan birinin birden yanıp sönen lambadan da korkması ( benziyorlar) genellemedir. Bunu birleĢik koĢullanma
yaparsak biraz saçma olacak ama yapalım. ġimĢek çaktığında aynı anda lamba da yanıp sönecek ve gök gürleyecek ve
Ģahıs ikisinden de korkacak gibi
Aracı Proses:
Genelleme
BirleĢik KoĢullama
Alpay Hocayı çocuk seven bir
öğrencisinin, onu çağrıĢtıran, geliĢim
psikolojisi, laptop, Galatasaray, Elde
tutulan kahve fincanı, sigara gibi birçok
Ģeyi de sevmesi ( Benzerlik yok çağrıĢım
var sonuçta ben fincana benzemiyorum)
Alpay
Hoca‟yı
çok
seven
bir
öğrencisinin ona benzeyen tüm erkekleri
de sevmesi ( Benzeme gerekir)
Alpay Hoca‟dan dayak yiyen bir
öğrencinin dayak yediği esnada ortamda
olan hocanın dizüstü bilgisayarından da
korkması ( Aynı anda ortamda – dayakla
bitiĢik iki uyarıcı var )
DERECELĠ KOġULLANMA ( ÜST DÜZEY- ĠKĠNCĠ DERECE KOġULLANMA:
- SIRA ĠLE KOġULLANMA
Şu ana kadar bir koşulsuz uyarıcının nötr bir uyarıcıyı koşullu hale getirdiği örnekleri işledik. Örneğin zil nötr uyarıcısını et
sayesinde koşullu hale getirdik. Peki zili kullanarak başka bir nötr uyarıcıyı koşullu hale getirebilir miyiz yani ete gerek
olmadan. İşte burda DERECELİ KOŞULLANMA devreye girecektir.
Pavlov‟un deneyi ile baĢlayalım.
Zil + Et  Salya
Zil  Salya
Artık zil sesi köpekte bir tepki yaratmaktadır. Yani zil sesi artık koĢullu uyarıcı oldu. ġimdi önce IġIK (nötr2) sonra ZĠL
verdiğimizde köpek zilden sonra et geleceğini bildiği için söyle bir dereceli koĢullanma gerçekleĢecek. IĢık zili, zil de eti
çağrıĢtıracak. Bu durumda köpek IġIĞA da koĢullanacak. Dikkat edereseniz zil için et kullandık ama ıĢık için zili kullandık.
KURDUĞUM CÜMLEYE DĠKKAT EDĠN: Birinci koĢullu uyarıcı ( zil ) ikinci koĢullu uyarıcı için ( ıĢık ) koĢulsuz uyarıcı
görevi üstlendi ( Yani etin görevini üstlendi)

Ahmet, arkadaĢı Metin‟le tartıĢmıĢ ve ondan olmadık hakaretler iĢitmiĢtir. Bu yüzden Metin‟den nefret etmeye baĢladı.Bir
gün Metin‟le bir adamı görmüĢtür. Bu olaydan sonra o adamı gördüğünde de nefret etmiĢtir. ġunu sorgulayın o adamdan
nefret etmesinin nedeni ondan küfür iĢitmesi mi yoksa Metin mi? Tabii ki Metin yüzünden o adamdan da nefret etti
halbuki adamı ilk kez görmüĢtü ve adam ona bir Ģey yapmamıĢtı. ( SENKRETĠZM) Analiz edelim
Örnekte iki koĢullu uyarıcı var : Biri Metin, diğeri Adam.
KoĢulsuz Uyarıcı: Hakaret, tartıĢma , Küfür.
Metin koĢullu uyarıcısı , adamla yan yana gelince adamı da nefret edilecek bir koĢullu uyarıcı haline getirdi. Bu yüzden Metin,
adamdan nefret etmesi için koĢulsuz uyarıcı gibi çalıĢtı.

Bir köpek tarafından ısırılan Ahmet, köpeği görünce çok korkmuĢtur. Daha sonra köpekle sahibini bir arada görünce
sahibinden de korktu.
Analiz Edelim:
KoĢullu uyarıcılar : Köpek ve Adam
KoĢulsuz Uyarıcı: Köpeğin ısırması ile oluĢan acı
KoĢullu Tepki: Korku
Köpek ısırdığı için köpekten korkan Ahmet‟in adamdan korkmasının nedeni ısırılma acısı değil köpekten duyduğu korkudur.
Bu durumda köpek ( Birinci koĢullu uyarıcı) sahibinden ( Ġkinci koĢullu uyarıcı) korkmak için bir koĢulsuz uyarıcı iĢlevi gördü.
TEKNĠK ĠFADESĠ ġUDUR:
Nötr 1 + KoĢulsuz  Tepki
Nötr 1  Tepki
Nötr 2 + Nötr 1  Tepki ( Ġkinci Derece KoĢullanma )
Nötr 2  Tepki
Nötr 3 + Nötr2  Tepki ( Üçüncü Derece KoĢullanma)
Nötr 3  Tepki
Dereceli koĢullanmada genelde 2. Derece olur. Ancak bazen 3. Derece de gözlenebilir.
Dereceli koĢullanmada derece sayısı arttıkça koĢullu tepkinin Ģiddeti azalır. Örneğin N1‟e verilen diyelim ki korku
tepkisi N2‟ye verilen korku tepkisinden daha fazladır. Yukarıdaki örneği düĢünürsek çocuk köpekten mi sahibinden mi
daha çok korkar tabii ki N1 konumunda olan köpekten.
Bir Dereceli KoĢullanma Örneği Yazın:
ENGELLEME ( Ġki koĢullu uyarıcının sırası )
Sevdim seni bir kere baĢkasını sevemem
Miden bulandı senden bir kere baĢkasından bulanamaz
Korktum senden bir kere baĢkasından korkamam
Salya salgıladım sana bir kere baĢkasına salgılayamam
Gıcık kaptın senden bir kere baĢkasından gıcık kapamam

AyĢe okulundaki Türkçe öğretmeni olan Tahsin Bey‟i çok sevmektir. Tahsin Bey okuldan ayrıldığında yerine gelen Yılmaz
Bey de en az Tahsin Bey kadar iyi biri olsa da AyĢe Tahsin Bey‟e olan sevgisinden kaynaklı Yılmaz Bey‟i bir türlü
sevememiĢtir. ( BĠR NEVĠ ĠLERĠ KET VURMA DEĞĠL MĠ SĠZCE )

Behzat Ç‟ dizisini severek izleyen birinin baĢka bir polisiye diziyi bir türlü severek izleyememesi. Kurtlar Vadisi tutunca,
bir kanalda Köpek diye bir baĢka mafya dizisi baĢlamıĢtı ancak 4. Bölümden sonra yayından kalktı çünkü Kurtlar Vadisi‟ne
duyulan güçlü sevgi ve tutku, Köpek dizisine bu sevgisinin oluĢmasını engelledi.
Dikkat ettiyseniz her örnekte önceki uyarıcının güçlü olması sonraki uyarıcının gücünü kesmekte engellemektedir.
Burada güçlü uyarıcının önceden var olması önemlidir.
ġĠMDĠ TEKNĠK ANLAMDA TANIMLAYALIM ( MUTLAKA DĠKKAT EDĠN)
Engellenme aslında koĢullu uyarıcıların veriliĢ sırası ile ilgili bir durumdur. Pavlov deneyine geri dönelim:
Zil + Et  Salya
Zil  Salya
IĢık + Zil  Salya
IĢık  Salya ( DERECELĠ KOġULLANMA OLDU )
ġayet önce zil sonra ıĢık verilseydi köpek ıĢığa koĢullanır mıydı tartıĢalım. Önce zil verilse, zil zaten etin geleceği için haberci
olduğundan köpek zilden sonraki ıĢığa dikkat etmeyecektir. O yüzden zil , ıĢığı gölgeleyecektir.
Doktora giden Ahmet doktor kendisine iğne vurduğu için doktordan korkmaktadır. Ardından birkaç kere doktora gittiğinde hep
iğne olacağı sırada içeri hemĢire girmiĢtir. Ancak Ahmet hemĢireden korkmamıĢ sadece doktordan korkmuĢtur.
Analiz Edelim:
Doktar KoĢullu uyacı durumundadır. Ancak hemĢireye daha bir tepki oluĢmadı. HemĢire hep yanlıĢ anda içeri girdi çünkü
çocuk zaten koĢullu uyarıcı olan doktor ile karĢı karĢıya iken içeri giren hemĢire, doktora olan korku yüzünden engellendi.
ġöyle olsaydı , önce hemĢire sonra doktor girseydi birkaç kere çocuk hemĢireden de korkardı. Çünkü hemĢire doktoru, doktor
da iğneyi haber edecekti.
HAYAT KURTARAN UYARI: Bu örnekte seçeneklere ayırt etmeyi koyarlarsa memleketin aklını alırlar. Birçok kiĢi
ayırt etmeye zıplar. Ancak benim canavarlarım burada uyarıcıların sırası ile ilgili bir durum olduğunu ġAK diye görecekler ve
meselenin ayırt etme olmadığını anlayacaklardır. DĠMĠ ?
Bir köpeğe önce kırmızı renkte bir bayrak gösterilmiĢ
ardından da Ģok uygulanmıĢtır. Köpek birkaç tekrardan sonra
kırmızı renkli bayraktan korkmaya baĢlamıĢtır. Deneyin
sonraki aĢamasında köpeğe önce kırmızı bayrak sonra
turuncu bayrak gösterilmiĢ köpek kırmızı bayraktan korksa
da turuncu bayraktan korkmamıĢtır.
N1: Kırmızı Bayrak
N2 Turuncu Bayrak
Kırmızı bayrak daha sonra koĢullu olmuĢ. ġimdi sıraya
dikkat edin önce kırmızı verilmiĢ sonra turuncu bu yüzden
turuncuya koĢullanmamıĢ. ġayet önce turuncu sonra kırmızı
verilseydi DERECELĠ KOġULLANMA OLURDU. Bu
durumda örnek ENGELLEME
Bir köpeğe kırmızı bayrak gösterilmiĢ ardından Ģok
uygulanmıĢtır. Köpek, kırmızı bayrağı görünce korkmaya
baĢlamıĢtır. Bu köpeğe daha sonra turuncu , yeĢil , ya da
kırmızıya yakın renkte baĢka bir bayrak gösterilse de
onlardan korkmamıĢ sadece kırmızı bayraklardan
korkmuĢtur.
Bu örnekte engelleme deneyinde olduğunu gibi K1 – N2
sırası yoktur. Sadece köpeğin diğer bayraklardan korkmadığı
anlatılmıĢ bu yüzden AYIRT ETME
ÖN KOġULLANMA ( DUYUSAL ÖN ġARTLANMA): Dereceli koĢullanma ile çok karıĢtırılır. Hadi bakalım sonumuz nasıl
olacak.
Dereceli koşullanmanın altına sıra ile koşullanma yazmıştım. O bizim için güzel bir ayrım olacak.


Ortak yanları nedir: Ortak yanları ikisinde de birden fazla uyarıcıya tepki var.
Ayrım noktaları: Bu iki uyarıcının ne zaman eşleştiğidir. Koşulsuz uyarıcıdan önce mi sonra mı ?
Pavlov Deneyi Ġle BaĢlayalım
Zilden sonra et verdiğimiz köpek zile de salya salgıladı. Daha
sonra önce ıĢık ardından zil verdiğimizde köpek ıĢığa da salya
salgıladı. Dereceli koĢullanma

Zil ile ıĢık eĢleĢmesi köpek eti yedikten sonra mı
yapıldı yoksa yemeden önce mi? Dikkat ederseniz eti
yedikten sonra zil ve ıĢık eĢleĢti
Bir köpeğe önce bir süre boyunca zil ve ıĢık birlikte verilir.
Böylece köpek zil ve ıĢığı zihninde birleĢtirir. Daha sonra
sadece zil sesi verilip ardından et verilir ve köpek zile karĢı
da ıĢığa karĢı da tepki vermeye baĢlar.

Zil ile ıĢık eĢleĢmesi köpek eti yedikten sonra mı
yapıldı yoksa yemeden önce mi? Dikkat ederseniz eti
yemeden önce zaten eĢleĢtirilmiĢti.
Eğer K1 – K2 eĢleĢmesi ( KoĢullu 1 – KoĢullu 2 ) koĢulsuz uyarıcıdan sonra ise DERECELĠ KOġULLANMA, önce ise
ÖNKOġULLANMADIR.
ArkadaĢı Ahmet ile okulda kavga eden ( koĢulsuz geldi)
Metin, Ahmet‟ten artık nefret etmektedir. Birgün daha önce
görmediği annesi ile Ahmet‟i gören Metin , Ahmet‟in
annesinden de nefret ettiğini fark etmiĢtir.
K1 Ahmet, K2 Annesi , ve eĢleĢme kavgadan sonra oldu. O
halde dereceli koĢullanma
ArkadaĢı Ahmet‟te 3 hafta boyunca kalan Metin, Ahmet‟in
annesinin hazırladığı yemekleri yemiĢtir. Bir gün okulda ders
sırasında Ahmet ile kavga eden ( koĢulsuz geldi) Metin
Ahmet‟ten nefret etmiĢtir, ancak fark eder ki Ahmet‟in
annesinden de nefret etmektedir.
K1 Ahmet, K2 Annesi ve eĢleĢme kavgadan ( koĢulsuz
uyarıcı) önce zaten vardı.
Bir kiĢi bir süre sigara ve çakmağı kullanıyor. Bu iki nötr uyarıcı zihinde eĢleĢiyor. Bir gün çakmakla ocağı yakarken elini yakan
kiĢinin canı yanıyor ve artık çakmaktan korkuyor. Daha sonra zihin geriye doğru sigara uyarıcısı ile de bağ kuruyor ve yaĢantı
sırasında sigara ortamda olmadığı halde sigaradan da korkuyor.
Bu örneği dereceli koĢullanma haline getirelim. Çakmakla elini yakan kiĢi için ateĢ koĢulsuz uyarıcı çakmak ise koĢullu uyarıcı
olmuĢtur. Daha sonra sigara nötr uyarıcısı ile çakmak koĢullu uyarıcısının bitiĢikliği nedeniyle kiĢi sigarayı görünce çakmağı
dolayısı ile ateĢi düĢünerek korkmaya baĢlıyor dereceli koĢullanma
KARġILAġTIRALIM
Dereceli KoĢullanma :
Ön KoĢullanma
BirleĢik KoĢullanma
ArkadaĢı AyĢe ile geçirdiği günden sonra
AyĢe‟yi çok seven Ahmet, AyĢe‟nin
amcasının oğlu ile tanıĢınca onu da
sevmeye baĢlamıĢtır.
AyĢe ve amcasının oğlu ile birlikte
sinemaya giden Ahmet, o gün çok
eğlenmiĢtir. Ahmet, AyĢe ve amcasının
oğlunu da çok sevmiĢtir.
K1 AyĢe, K2 Amca oğlu
AyĢe ve amcasının oğlunu sürekli okulda
beraber gören Ahmet birgün AyĢe ile
sinemaya gitmiĢ ve o gün çok
eğlenmiĢtir. O günden sonra AyĢe‟yi çok
seven Ahmet, AyĢe‟nin amcasının
oğlunu da sevdiğini fark etmiĢtir.
AyĢe , amca oğlunu sevme için koĢulsuz
uyarıcı gibi çalıĢmıĢtır. K1 – K2
eĢleĢmesi sevgiyi oluĢturan yaĢantıdan
sonra oldu
K1 AyĢe , K2 amca oğlu koĢulsuz
uyarıcı yani sevgiyi oluĢturan yaĢantı
sinema ve K1- K2 eĢleĢmesi zaten
önceden vardı
K1 AyĢe, K2 amca oğlu zaten her ikisi
de yaĢantı olduğunda ( sevgiyi oluĢturan
yaĢantı yani sinema) ortamda bu yüzden
birleĢik koĢullanma. Sadece AyĢe‟yi
sevseydi gölgeleme olurdu.
GARCĠA ve KOġULLU TAT KAÇINMASI ( OLUMSUZ TAT KAÇINMASI): Garcia klasik koĢullanma
çalıĢmalarına yeni bakıĢ açıları getirmiĢtir. Tat kaçınması çalıĢmaları ile öne çıkan Garcia ; radyasyona maruz kalan
hayvanlar üzerinde çalıĢmıĢ. Kendi ortamlarında cam kaptan su içen farelerin radyasyona maruz kaldıkları odadaki plastik
kaptan su içmediklerini fark etmiĢ. Bu durumun nedenini Ģu Ģekilde açılmamıĢtır: “ Fareler plastik tadı gelen kap ile
radyasyondan kaynaklı hastalanmaları arasında bağ kurmuşlar kaptan su içtikten çok sonra hastalandıkları için plastik
tadı gelen suyu içmemişlerdir.”

Garcia bu deneyi ile tat kaçınması ya da koĢullu yiyecek kaçınması ( olumsuz tat koĢullanması) tadı bozuk, zehirli,
zararlı, pis kokulu bir yiyeceğin tüketilmesi ile hasta olma, mide bulantısı arasında uzun bir zaman geçmiĢ olsa bile
ve koĢullu ve koĢulsuz uyarıcılar bir kez eĢleĢmiĢ olsalar bile koĢullanma gerçekleĢtiğini göstermiĢtir.

Garcia‟ya bitiĢiklik ilkesine karĢı çıkmıĢ, organizmanın koĢullu uyarıcı ve koĢulsuz uyarıcı arasındaki
zaman uzun bile olsa koĢullanabileceğini öne sürmüĢtür.
Sabah peynirli tost yiyen biri öğleden sonra kusmuştur. Ve aradan uzun zaman geçmesine rağmen kusmasını sabah yediği
peynire bağlayan kişi uzun süre peynir yememiştir ( Uzun süre yiyemeyesi sönmeye karşı direnci gösterir UNUTMAYIN)
Akşam yemeğinde kültür mantarı yiyen bir kişi gece farklı bir sebepten kaynaklı karın ağrısı geçirmiş ve akşam yediği
mantarlara bu durumu bağlamıştır. Ve aradan yıllar geçmesine karşın mantar yememiştir.

Garcia‟ya göre her türlü koĢullu uyarıcı ile koĢulsuz uyarıcı arasında bağ kurulamayabilir. Yaptığı
araĢtırmalarda bazı ıĢık ve ses türlerinin mide bulantısı tepkisi oluĢturmadığını ancak belli kokular ile bu
bağı kurulabildiğini görmüĢtür. ( AÇIKLAYACAĞIM – ÇOK ÖNEMLĠ !!! )
Yukarıdaki maddeyi düĢündüğümüzde bir organizmanın ihtiyacı olan bir uyarıcıya koĢullanması daha
kolaydır.
GARCĠA ve BĠYOLOJĠK BAĞ TEORĠSĠ :Garcia fareler üzerinde yaptığı deneyde farelere plastik kapta su içiyor.
( Plastik tadı ya da kokusu gelen ) Ardından hayvanları radyasyona maruz bırakıyor ve fareler birkaç saat içinde kusuyor.
Bir süre sonra farelerin plastik tadı gelen kaptan su içmediklerini gözlüyor. Aynı deneyi cam kapla yaptığında fareler cam
kaptan su içmeye devam ediyor. Çünkü cam kabın tadı ve kokusu yoktur. Farklı değiĢkenlerle aynı deneyi tekrarlıyor, zil
çalıp radyasyon veriyor, farelerde zile karĢı kusma , mide bulantısı tepkisi oluĢturamıyor, kırmızı renkli cam kap kullanıyor
bu sefer de renge karĢı tat kaçınması mide bulantısı yaratamıyor. Fareler sadece tadı ve kokusu olan durumlara koĢullanıyor.
Bu da Ģunu gösteriyor. ORGANĠZMA ANCAK BĠYOLOJĠK BAĞ ĠÇEREN DURUMLARA KOġULLANIYOR.
Yani Tat ile mide bulantısı arasında BĠYOLOJĠK bir bağ vardır ve fare koĢullanıyor ANCAK RENK ile mide
bulantısı arasında biyolojik bağ yoktur. FARE KOġULLANMIYOR.
BĠYOLOJĠK BAĞ KAVRAMINI YAPILANDIRALIM
Sizce korkmak ile SES arasında mı biyolojik bağ vardır yoksa RENK arasında mı ? Hatırlarsanız ani ses ve gürültülere karĢı
ilkilme refleksimiz vardı. Bu durumda ĠNSAN türünün sese karĢı korku tepkisi öğrenmesi daha kolaydır. Bu durum
GARCĠA‟nin biyolojik bağ teorisi ile iliĢkilidir.

Farelerde tada ve kokuya karĢı daha çabuk olan mide bulantısı tepkisinin güvercinlerde renge karĢı daha çabuk
olduğu gözlenmiĢtir. Bu da türler arasında biyolojik yapılarından kaynaklı farklar olduğunu gösterir. Bu da
Garcia‟nın BĠYOLOJĠK BAĞ kavramı ile iliĢkilidir. Buna öğrenmeyi etkileyen kavramlardan TÜRE ÖZGÜ
HAZIROLMA adı da verilebilir.
KARġILAġTIRALIM
GÖLGELEME :
 Okulda iĢlediği bir suçtan kaynaklı, okul müdürünün
ordasına götürüldüğünde içerde müdür yardımcısı da
vardır. Müdür tarafından azarlanan Ahmet, ne zaman
müdürü görse korkmasına karĢın yardımcısından
korkmamıĢtır.
ENGELLEME:
 Okulda iĢlediği suçtan kaynaklı okul müdürünün odasına
götürülen Ahmet, müdürden çeĢitli yöntem ve teknikler
kullanılarak bir güzel dayak yer. Bu yüzden müdürden çok
korkan Ahmet, müdürü gördükten sonra gördüğü
yardımcısından korkmamaktadır.
Ġki uyarıcı da aynı anda ortamda. Sıralama diye bir Ģey
yok. Müdür baskın ve diğerini gölgeliyor. ġayet ikisinden
de korksaydı BĠRLEġĠK KOġULLANMA OLURDU.
Korktum senden bir kere baĢkasından korkamam. ġayet
önce yardımcıyı görüp ardından müdürü görseydi bu sefer
yardımcı müdür için haberci olacaktı ve yardımdıcıdan da
korkacaktı DERECELĠ KOġULLANMA OLURDU.
ÖNKOġULLANMA:

Okul müdürü ile yardımcısını sürekli beraber gören
Ahmet, bir gün yolda sigara içerken müdür görür. Oracıkta
müdürü tarafından dövülen Ahmet, müdür yardımcısından
da korktuğunu fark etmiĢtir.
AYIRT ETME:
 Okulda müdüründen dayak yiyen Ahmet, sadece
müdüründen korkmaktadır. Diğer öğretmenlere ya da
yardımcıya karĢı böyle bir Ģey yaĢamamaktadır.
GENELLEME:
 Okulda iĢlediği suçtan kaynaklı müdürden dayan yiyen bir
öğrencinin müdür gibi iri yarı olan diğer öğretmenlerden
de korkmuĢtur.
ARACI PROSES:
 Okul müdüründen dayan yiyen Ahmet, okuldan,
kitaplardan defterlerden, eğitimden birçok Ģeyden nefret
etmiĢtir.
Klasik KoĢullanma ile Öğrenilen DavranıĢları
Ortadan Kaldırma Yolları
Sistematik DuyarsızlaĢtırma
DavranıĢın Sönmesini Bekleme
KarĢıt KoĢullama





Kademe kademe yok etme
EĢik aĢılmadan koĢullu uyarıcı ile
aĢamalı olarak karĢı karĢıya getirme
KORKU TEDAVĠSĠ
KoĢullu uyarıcıyı bir süre koĢulsuz
uyarıcı olmadan verme
KoĢullu uyarıcıyı baĢka bir koĢulsuz
uyarıcı ile eĢleĢtirme
SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA: Sistematik duyarsızlaĢtırma, yapılan aĢamalı etkinlikler ile organizmanın belli
uyarıcılarla sürekli karĢılaĢması sonucunda giderek o uyarıcıya tepkide bulunmama durumudur.


Sistematik duyarsızlaĢtırma klasik koĢullanma yolu ile öğrenilen korkuların ve fobilerin tedavisinde kullanılır.
Organizmanın bir uyarıcı ile sürekli ve sistemli olarak karĢılaĢması sonucunda ( buradaki uyarıcıların Ģiddeti
giderek artmalı baĢlangıçta korku uyandıran uyarıcı az verilmeli sonradan çok ) o uyarıcıya alıĢması sonucu
tepkide azalma sağlanmasıdır.
Seda küçük bir kız çocuğudur. Ve karanlıkken salona girmekten korkmaktadır. Bir gün annesi Seda‟ya karanlıkta çekilmiĢ
birkaç salon fotoğrafı göstermiĢ, daha sonra kızını salanda 1 dakika karanlıkta bekletmiĢ daha sonra 10 dakika bekletmiĢ,
iyice alıĢtığını düĢünerek bir gün salonda uyumasını sağlamıĢ ve Seda‟daki salon korkusunu yenmiĢtir.
Sınavdan korkan bir öğrencinin sınav korkusunu yenmek için onu önce not verilmeyen bir sınava sokmuĢlar, daha sonra
çok iyi bildiği konulardan sınav yapmıĢlar, daha sonra biraz zor sorulardan oluĢan bir sınav açık kitap uygulaması ile
yapılmıĢ daha sonra ise gerçek bir sınav ortamında gerçek bir sınav yapılmıĢ ve çocuktaki sınav korkusu yenilmiĢtir.
Sistematik duyarsızlaĢtırmada korku eĢiği aĢılmadan yavaĢ duyarızlaĢtırma yapılır. Ancak karĢı karĢıya
getirmenin kademesiz olarak yapıldığı durumlar da olabilir. Korku – Nefret gibi koĢullanmaların yaĢanması
durumunda kullanılabilir. Organizmanın korktuğu durumla yüz yüze getirilmesi ve bu Ģekilde korku uyandıran
uyarıcıya alıĢması ve artık korkma tepkisini vermemesi hedeflenir. Birden yüz yüze getiririz. ( MARUZ BIRAKMA
– TAġIRMA DENĠR)


Palyaçolardan korkan bir çocuğun bir süre palyaçoların olduğu bir odada tutulması ve onların korkulacak bir Ģey
olmadığını anlamasının sağlanması ( MARUZ BIRAKMA)
Korkutucu uyarıcı ile yüz yüze getirme ( kademesiz) uygulaması derin korkular için kullanılmamalı; çünkü çocukta
daha büyük travmalara yol açabilir.
Korku terapileri simülasyon ortamında yapılırsa bunlara SANAL GERÇEKLĠK TERAPĠSĠ adı verilir. Örneğin, uçma
korkusu olan birini uçma hissi yaratan bir simülasyon ortamına alarak tedavi edilmesi söz konusudur.
DAVRANIġIN SÖNMESĠNĠ BEKLEME: PekiĢtirilmeyen davranıĢlar söner. Klasik koĢullanmada sönme koĢullu
uyarıcıdan sonra koĢulsuz uyarıcının verilmemesidir.

Öğretmeni tarafından dayak yiyen bir çocuk ne zaman öğretmenini görse korkmaktadır. Bu durumda öğretmen bir
süre çocuğu dövmezse çocuktaki korkma koĢullu davranıĢı söner.

Sönme zaman alan bir süreçtir, bir davranıĢın kendiliğinden kaybolması sabırlı olmayı da gerektirir.
KARġIT KOġULLAMA: Ġstenmeyen bir davranıĢı ortaya çıkaran koĢullu uyarıcı ortadan kaldırılamıyorsa ona verilen
tepki tam tersi haline getirilebilir.

KarĢıt koĢullamada uyarıcı ortadan kaldırılmaz o uyarıcıya verilen tepki tam tersi duruma getirilir.

KoĢullu uyarıcıya verilen tepkinin tersi haline getirilmesidir.

Korkunun  sevgiye, isteksizliğin  istekliliğe dönüĢmesidir.

KoĢullu uyarıcı ile eĢleĢen koĢulsuz uyarıcı değiĢtirilerek koĢullu uyarıcının önceki koĢulsuz uyarıcının tam tersi bir
durumla eĢleĢmesi hedeflenir.

AyĢe, ilköğretimde matematik dersinde öğretmeni ile yaĢadığı tatsız bir olaydan kaynaklı nefret etmektedir. Ancak
liseye geçtiğinde yeni matematik öğretmeninin ilgisinden memnun olan AyĢe matematik dersinden artık nefret
etmemekte dersi oldukça sevmektedir.

Okula karĢı olumsuz bir Ģekilde koĢullanan Selim, yeni öğretmenlerini olan Sevim Hanım‟ı çok sevmiĢ, onun
eğitsel oyunlarına katılmaktan zevk almıĢ ve öncekinin aksine okula gitmekten hoĢlanır duruma gelmiĢtir.

Kedilerden oldukça korkan biri kedileri kendine hoĢ Ģeyler çağrıĢtıracak Ģeylerle birlikte düĢününce kedilere olan
korkusu yerini sevgiye bırakmıĢtır.

Zil sesinden sonra Ģok uygulanan bir köpek baĢlangıçta zil sesini duyunca korkmuĢtur. Ancak daha sonra zil
sesinden sonra et verilmeye baĢlanmıĢ baĢta korksa da zamanla zil sesini duyunca kuyruk sallama, salya ve
sevinme tepkileri göstermiĢtir.
ĠTĠCĠ UYARICIYA ġARTLAMA:
Organizma açısından hoĢ olan bir uyarıcının tiksinti uyandırıcı bir uyarıcı ile
verilmesi ve bu Ģekilde organizma için hoĢ uyarıcı zamanla tiksinç – korku verici bir hal almaya baĢlayacaktır.

Daha çok aĢırı yemek yeme, sigara, alkol tedavilerinde kullanılır.

ġahsa bir hap içirilir bu hap kanda alkol ile temas ettiğinde Ģahısta mide bulantısı oluĢturmaktadır. Birkaç kere bu
hapla alkol alan biri zamanla alkolden tiksinmeye baĢlamıĢtır.

Evde arkadaĢının yemeklerini yiyen Ahmet‟e arkadaĢı Mehmet, özenle kokuttuğu çoraplarını koklatmıĢ bu iĢlem
birkaç kere tekrar edince Ahmet yemek yemekten tiksinmiĢtir.

AĢırı yemek yiyen birine yediği yemeğe elektirik Ģoku verecek bir cihaz yerleĢtirilmiĢ ve zamanla yemekten korkar
olmuĢtur.
BĠTĠġĠK KURAMLAR
DavranıĢçı
WATSON:
kuramın
GUTHRĠE:

En son ve en sık ilkesi

Bitişiklik
yasası

Tüm davranışlar koşullanma yolu ile
bakış
yöntemiyle
sloganı
Öğrenmenin
temel
Öğrenmede tek dememe

Sonunculuk ilkesi

Hareket üreten uyarıcı
ALIġKANLIKLARI YOK ETME
yerine,
davranışçılıkta “davran” ve giderek
-
Eşik yöntemi
“bırak
-
Zıt tepki yöntemi
-
Bıktırma yöntemi
kasların
hareket
etsin”
sloganına önem vermiştir.

Korku
yasası

öğrenilir. Watson, Wundt Laboratu-
“düşün”
bir
bitişiklik.
(zamanda
yakınlık)
içe
tek
yasası vardır bitiĢikliktir.
kurucusu kabul edilir.
varlarının
Öğrenmenin
koşullanmaları
ve
sistematik duyarsızlaştırma
Watson ve Guthrie, bitiĢik kuramlar olarak adlandırılan davranıĢçı kuramcılardır. Öğrenmede yalnızca uyarıcı
ve tepkinin bitiĢikliğini dikkate aldıklarından bu kuramcılar bitiĢikçiler olarak anılırlar. Öğrenmede pekiĢtirme
kavramından ziyade bitiĢiklik kavramını öne çıkarırlar. Ayrıca her iki kuramcı da BĠLĠġSEL SÜREÇLERĠ
REDDEDER.
WATSON: DavranıĢçı kuramın kurucusudur. DavranıĢçılığın felsefi temeli: “Tabula rasa; Zihin doğuĢtan boĢ bir
levhadır, zihin deneyimlerin yazıldığı boĢ bir levhadır”

Davranışçı kuramı bir heykeltıraşın bir kile şekil vermesine benzetir ve şu örneği verir: “Bana rastgele bir bebek
verin ( atası, yeteneği, eğilim ya da becerileri ne olursa olsun) ondan istediğim şeyi yaparım; avukat, tüccar,
doktor, hırsız hatta bir katil.”
EN SON ve EN SIK ĠLKESĠ: Watson öğrenmede pekiĢtirme ya da ödüllendirmeden söz etmemiĢtir. Watson‟a göre bir
uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karĢı en son yapılmıĢ ve en sık tekrarlanmıĢ tepkidir. En son ve sıklık ilkesi
bitiĢiklik ilkesini ve tekrarı kapsar.

-
Okulda bir matematik problemini çözmekten zevk almayan bir öğrenci karşılaştığı benzer bir başka matematik
problemini de çözmekten hoşlanmayacaktır. Uyarıcı: matematik sorusu en son tepkisi: zevk almamak aynı uyarıcı:
başka bir matematik sorusu ve verdiği tepki önceden en son verdiği tepki.

-
En son ( Bitişiklik- zamanda yakınlık) : Bir uyarıcıya karşı gösterdiğimiz en son tepkinin aynı uyarıcıya karşı tekrar
gösterilme olasılığı daha fazladır.
En sık ( Tekrar): Belli bir uyarıcıya verilen en son tepki bu uyarıcıya bir dahaki seferde gösterilme olasılığı en
yüksek olan tepkidir. Başka bir deyişle en çok tekrar eden davranışımızı yapma olasılığımız daha fazladır, bu
tekrarlar öğrenmenin ( uyaran tepki bağının) gücünü artıracaktır.
Matematik sorularını çözmekten keyif alıyorsak ( sık çözüyor – sürekli tekrar ediyorsak) karşılaştığımız çoğu an
matematik sorusu çözeriz ve bundan keyif alırız.
“ Sen sus davranıĢların konuĢsun” mantığını yeniden ele aldığımızda Watson‟a göre düĢünmek, sessiz
konuĢmaktır; ayrıca aĢk, heyecan vs kavramlar iç organlarımızın kaslarımızın aktiviteleridir.
KORKU KOġULLANMASI ve FOBĠLERĠN TEDAVĠSĠ: Watson klasik koĢullanma ilkelerinin karmaĢık insan
davranıĢlarının öğrenilmesinde de kullanıldığını savunmuĢ, buna örnek olarak da korku - fobilerin öğrenilmesini vermiĢtir.
 Albert adında 11 aylık bir bebek üzerinde yaptığı deneyle Albert’te beyaz fare fobisi ortaya çıkarmıştır. Bu
deneyde zaman içinde Albert’in uyarıcı genellemesi yolu ile annesinin beyaz kürkünden de korktuğunu görür.
 Watson korku ve fobilerin tedavisi için sistematik duyarsızlaştırma ( Watson’dan sonra ortaya konmuştur
Watson sistematik duyarsızlaştırma diyebileceğimiz bir uygulama yapmıştır) yolunu kullanmıştır. Tavşandan
korkan bir çocuğa tavşan her gün yemek yediği odanın içinde ona biraz daha yaklaştırılmıştır. Bu yaklaştırma
işlemlerinde çocuğun korku eşiği aşılmamıştır. En nihayetinde tavşan çocuğun yanına konmuş ve çocuğun bu
tavşanı sevdiği görülmüştür.
Watson‟ın eğitime getirdiği katkı ise eğitimin nesnel bir bilim dalı olarak geliĢmesinde uyarıcı olmuĢtur. Katı
bir çevreci olmakla birlikte çevre düzenlemelerinin yapılması, uygun uyarıcıların verilmesiyle çocuklara istenilen
niteliklerin kazandırılabileceği görüĢünün de temellerini atmıĢtır.


Çocukların korkularının ve olumsuz diğer duygusal özelliklerinin giderilmesi ile ilgili bazı ilkelerin (
sistematik duyarsızlaĢtırma) temellerini atan öncülerden biridir.
Öğrenmede istenilen davranıĢların kazandırılmasında tekrarın önemini benimseyerek, öğrenmeyi sağlama
görevini üstlenenlere bir ipucu vermiĢtir. TEKRAR ÖNEMLĠ
GUTHRĠE: Guthire‟ye göre kiĢi belli koĢullarda, belli uyarıcılara karĢı gerçekleĢtirdiği davranıĢı benzer uyarıcılara da
geneller ve o durumlarda da gerçekleĢtirir.
ÖĞRENMENĠN TEK (TEMEL) YASASI BĠTĠġĠKLĠK: Öğrenmenin tek yasası bitiĢikliktir. Ona göre, bir uyarıcıya
verilen tepki daha sonra aynı – benzer uyarıcıyla karĢılaĢıldığında da gösterilme eğilimi vardır.

Bir kişi belli koşullar altında yaptığı davranışı, bir başka zaman aynı koşullarla karşılaştığında da gösterme
eğilimindedir. Belli bir uyarıcı örüntüsüne karşı bir tepki gösterildiğinde bu ikisi arasında çağrışım meydana
gelmektedir. Aynı uyarıcılar tekrar ortaya çıktığında aynı tepkiyi gösterme eğilimi görülmektedir.
Guthrie ölümünden önce bitiĢiklik yasasını gözden geçirmiĢ “Dikkat edilen Ģey, yapılan Ģey için iĢaret haline
gelir.” demiĢtir. Bir baĢka deyiĢle organizma çok sayıda uyarıcıyla karĢı karĢıya gelmektedir. Bunların hepsine
birden tepkide bulunması mümkün değildir. Bu nedenle organizma kendisine gelen uyarıcılardan ancak bir
kısmına seçerek tepkide bulunur. Sonuç olarak da çağrıĢım sadece seçilen uyarıcılara gösterilen tepki arasında
meydana gelmektedir. Bu görüĢü Thorndike‟ın “öğelerin baskınlığı” “ Organizma çevresindeki farklı uyarıcıları
seçerek tepkide bulunur” görüĢüne benzemektedir.
Guthire, bitişiklik yasasının doğru olduğunu açıklamakla birlikte davranışı yordamada her zaman olasılıklı konuşmak
gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü daima organizmayı etkileyen birçok uyarıcı ya da uyarıcı örüntüsü vardır. Bu
durumda belli bir uyarıcı ya da uyarıcı örüntüsünün sonuç olan davranışı oluşturduğunu kesin olarak söylemek de
mümkün değildir.
ÖĞRENMEDE TEK DENEME: Bir öğrenme ilkesi olarak sıklık yasasını tamamen reddeder. ( Bkz Watson) Bir uyarıcı
örüntüsü tüm çağrıĢım gücünü neden olduğu tepkiyle ilk eĢleĢmesinde kazanır. Bir baĢka deyiĢle Guthri‟ye göre öğrenme,
uyarıcı örüntüsü ile tepki arasındaki bitiĢikliğin bir sonucudur ve öğrenme uyarıcı örüntüsü ile tepki arasındaki bir
eĢleĢmeden sonra tamamlanır; yapılan tekrarlar bağın gücünü( öğrenmenin gücünü) artırmayacak, sadece sönmeyi
etkileyecektir./Tekrar BECERĠ artırır ÖĞRENME bağına katkısı yoktur.
-
Diyelim ki tek denemede fareden korku yarattığımız bir çocuğa tekrar tekrar korku uyarıcıları vermemiz çocuğun
fareye olan korkusunu artırmayacak sadece bu korkunun sönmesine engel olacaktır.
Bir kişiye adını 20 – 30 kere soramazsınız, bir kere sorduğunuzda öğrenmeniz gerekir. Gündelik hayattaki
öğrenmelerin çoğu böyledir.
Öğrenci talebe( istekli – talep eden) ise bir kez anlatmanız öğrencinin öğrenmesi için yeterlidir.
BĠTĠġĠKLĠĞĠN ve TEK DENEME ĠLKELERĠNĠN DOĞAL SONUCU( SONUNCULUK ĠLKESĠ): Sonunculuk
ilkesi bitiĢiklik ve tek denemede öğrenme ilkesini de gerektirmektedir. Sonunculuk ilkesi belli bir uyarıcı örüntüsüne karĢı
yapılan sonuncu tepkinin aynı uyarıcı örüntüsü ile karĢılaĢıldığında tekrar gösterilmesi eğilimdedir. BaĢka bir ifade ile bir
organizma belli bir durumda son olarak hangi davranıĢı göstermiĢse aynı durumla tekrar karĢılaĢtığında aynı davranıĢı
gösterme eğilimindedir.
-
Sizi biri bir yerde korkuttu ise ( tek deneme var ve en son korkma tepkisi gösterdiniz) o yere tekrar geldiğinizde yine
korkma eğilimde olacaksınız.
Guthrie bir süre sonra bu düĢüncesinden vazgeçmiĢ ise de bazı davranıĢları gönülsüz de olsa öğrencilere
yaptırmanın pratikteki sonucunu göstermesi gibi bir takım durumlarda onun düĢüncesi önemini ve ilginçliğini
korumaktadır. Bir öğrenciye isteği dıĢında ödevini yeniden yazdırdığınızı düĢünün. Bir daha sizin verdiğiniz ödev
karĢında öğrencinin hatırladığı son olarak yeniden ödev yaptırmıĢ olmanız olacaktır.
ALIġTIRMANIN-Tekrarın BECERĠYĠ GELĠġTĠRME NEDENĠ: ġimdi bu durum kafanızı karıĢtırabilir. Guthire için
tek denemde öğrenme demiĢken nerden çıktı bu alıĢtırma diyebilirsiniz.
 ĠliĢki bir denemede tam anlamıyla öğrenilir ve baĢka alıĢtırma gerektirmez. Ancak etkinliğin öğrenilmesi
için tekrara ya da alıĢtırmaya ihtiyaç vardır. Çünkü etkinlik birçok hareketten meydana geldiği gibi aynı
etkinliğin değiĢik durumlarda gösterilmesi sırasında farklı hareketler yapmak gerekir.
 Bu durumda performansın ya da becerinin yetkinleĢebilmesi için değiĢik uyarıcı durumlarda alıĢtırma yapmaya
gerek vardır.
 Guthrie‟ye göre TEKRAR öğrenme için değil BECERĠNĠN artması için gereklidir.
-
Bir bebeğin elindeki oyuncağı tutması gibi basit bir etkinlik bile oyuncağın uzaklığı, yeri, yönüne göre farklı
hareketler gerektirir. Dolayısıyla her farklı hareket için bir deneme gerekir.
Çocuk 2+2=4 iĢlemini tahtada, sırasında, evde ve kitaplarla portakallarla, kedilerle vb. ile iliĢkilendirilerek
yapılmalıdır.
EĞĠTĠMDE TRANSFER: Guthrie eğitimde transferi çok az kabul etmektedir. Guthrie‟ye göre çocuk 2+2‟yi toplamayı
tahtada öğrenmiĢse, yerine oturduğunda bu iĢlemi yapamayabilir. Çünkü tahtadaki uyarıcı koĢullarla, sırasındaki koĢullar
birbirinden farklıdır. Bu nedenle öğrencilerin en üst düzeyde baĢarı gösterebilmeleri için öğrendikleri ve test
edildikleri koĢulların birbirinin aynı olması gerektiğine inanır. Hatta öğrenci, test edileceği odada çalıĢmalıdır.
Odadaki uyarıcılar, öğrencinin çalıĢtığı bilgi ile iliĢkilendirileceğinden aynı odada sınav yapılması çağrıĢımı
kolaylaĢtırmaktadır. Guthrie‟ye göre öğrencilerin bildikleri halde sınavda baĢarısız olmalarının nedeni çalıĢtıkları ortam
ile sınav oldukları yerlerin yeteri düzeyde çağrıĢım yapmalarını sağlayacak benzerlikte olmaması yani iki ortamdaki
uyarıcı örüntüsünün farklı olmasıdır. Thorndike‟ın Transferde Benzer Öğeler Teorisi‟ni andırmaktadır. Çünkü
Thorndike‟ın bu önermesinde de iki durum arasındaki öğeler birbirine ne kadar çok benzerse, bir durumda yapılan tepki
benzer baĢka bir durumda da gösterilir. Bir baĢka diyiĢle, bir durumda meydana gelen öğrenme benzer öğeleri olan diğer
bir duruma da transfer edilir.

Guthrie‟ye göre yaptığımız Ģeyi öğreniriz ve ancak gerçek koĢullarda öğrendiğimiz takdirde transfer en yüksek
düzeyde olur. Kompozisyon sınavı mı olacaksın o halde çalıĢırken kompozisyon yaz, su tesisatı döĢemeyi mi
öğreneceksin o halde gerçekten bir tesisat üzerinde çalıĢarak öğren.
HAREKET ÜRETEN UYARICI: Guthrie, bazen bitiĢikliğin yeterli olmayacağını düĢünmüĢtür. Sadece çevresel
uyarıcılarla, verilen tepkilerin arasındaki etkileĢimden öğrenmenin doğacağını düĢünmenin yanıltıcı olduğunu
vurgulamıĢtır. Örneğin; telefonun çalması ile telefona cevap verme arasında büyükçe bir zaman dilimi ve bu dilimde
de yapılan birçok hareket vardır. Bu durumda uyarıcı ile tepkiyi bitiĢik algılamak zordur. Guthrie, bu problemi
“hareket üreten uyarıcı” önermesiyle çözmüĢtür. Bu önermeye göre, bu uyarıcılar vücudun hareketleriyle oluĢmaktadır.
Örneğin; bir ses duyup baĢımızı çevirdiğimizde kaslar, lifler, eklemler uyarıcı üretirler. Bu uyarıcıların, hareketi
baĢlatan dıĢsal uyarıcılarla hiçbir ilgisi yoktur. Guthrie, bu noktada, dıĢsal uyarıcıya karĢı bir tepki baĢlatıldıktan
sonra bir sonraki tepki için vücudun kendisinin uyarıcı oluĢturabileceğini öne sürmüĢtür. Amaç tepkiye ulaĢılana
dek her uyarıcıya verilen tepki bir sonraki uyarıcıyı doğurur.
DıĢsal uyarıcı ( Telefonun çalması)
Amaç tepki ( Telefonu açma)
Amaç tepkiye ulaĢana kadar yapılan hareketler: baĢı çevirme, sandalyeden kalkma, telefona doğru yürüme, ahizeyi
kaldırma vs. ( Hareket üreten uyarıcılar)
Guthrie‟nin bir tepkinin, diğer bir tepki için uyarıcı üretebileceği önerisi, bugün zincirlemeyi açıklamaya
çalıĢan öğrenme kuramcıları arasında da büyük ilgi görmektedir. Skinner zincirlemeyi açıklamada dıĢsal uyarıcı
ve ikincil pekiĢtireçleri kullanırken, Guthrie, içsel uyarıcıları kullanmaktadır. Thorndike ve Hull‟ın zincirlemeyi
açıklamaları ise hem dıĢsal hem de içsel uyarıcıları kullandıklarından Skinner ve Guthrie‟nin görüĢlerinin bir
kombinasyonudur.
GUTHRĠE‟ye GÖRE GÜDÜLENME – AMAÇ – PEKĠġTĠRME - CEZA
Güdülenme – Dürtüler: Guthrie‟nin öğrenme kuramında
organizmanın güdülenme durumu önemli bir yer taĢımaz.
 Güdülenme sadece dürtü, yeme, içme vb. belirli bir
tamamlanmıĢ tepkiyi oluĢturan uyarıcı – tepki
sıralaması için önemlidir. Aç bir kedi tok bir
kediden farklı hareket edecektir dolayısıyla aç
kedinin öğrenmesi de farklı olacaktır.
 Dürtüler süreğen uyarıcı sağlaması bakımından
önemlidirler, organizmayı amaca ulaĢıncaya kadar
aktif tutarlar. Örneğin açlık içsel bir uyarıcı üretir
ve yiyeceği elde edip yiyinceye kadar bu uyarıcı
sürer, organizma yiyecek arama etkinliğini
sürdürür. Yiyecek elde edilip amaca ulaĢılınca
süreğen uyarıcı durum ortadan kalkar.
Amaçlar: Guthrie‟ye göre amaçlar, süreğen uyarıcıya
koĢullanan tepkilerdir. Dürtülerin oluĢtuğu süreğen uyarıcılar
nedeniyle amaçlar genellikle dürtü azalmasına kadar sürer. Bir
baĢka deyiĢle amaç, aç bir kedinin yiyeceği bulup yemesine
kadar sürer. Dürtüyü azaltan tepkiyi oluĢturan hareket dizisi,
daha sonra aynı dürtü ve uyarıcı durumuyla karĢılaĢıldığında
da tekrarlanır.
 Guthrie, amaçlar kavramını bitiĢiklik ilkesi ile
açıklamıĢtır. Yani organizma baĢka bir zaman aynı
amaca ulaĢmak için en son durumda yaptığı
davranıĢlar dizisini yapar.
PekiĢtirme: Guthrie‟ye göre çağrıĢımsal öğrenmeye
pekiĢtirme hiçbir Ģey katmamaktadır.
 Yaptığı bir deneyde bir kediyi bir labirente koymuĢ
ve kaçmasını sağlayan çubuğu çekme ya da hareket
ettirme davranıĢını pekiĢtirici almadığı halde
yaptığını görmüĢtür. Yani, kedinin kaçıĢını
sağlayan sonuncu tepki çubuğu hareket ettirmedir.
Bu deneyde kedinin dıĢarıda yiyeceği balıkla
ilgilenmese bile aynı labirente tekrar konduğunda
aynı uyarıcı durumla karĢılaĢtığından son yaptığı
davranıĢ olan kolu çekme davranıĢını gösterdiğini
görmüĢtür.
 PekiĢtirme uyarıcı ve tepki arasındaki bağın
gücünü artırmaz, ancak pekiĢtirme uyarıcı
koĢullarını değiĢtirerek öğrenmemeyi ya da
öğrenilen bağın yok olmasını engeller.
Ceza: Guthrie, cezayı da öğrenmenin tek yasası olan
bitiĢiklikle açıklamıĢtır. Yani cezalandırılan davranıĢla onu
meydana getiren uyarıcı koĢullar arasındaki birlikteliği yok
edip, aynı uyarıcıyla, cezalandırılan davranıĢa zıt bir
davranıĢın birlikte olması sağlanmalıdır.

Guthrie, her eve giriĢinde mantosunu ve Ģapkasını
yere atan bir kız çocuğu ile ilgili örnek vermektedir.
Çocuğun yaptığı bu davranıĢ karĢısında anne, her
seferinde onu azarlayıp Ģapka ve paltosunu yerine
astırır. Bu durum böyle devam edip giderken, bir gün
anne, kızının manto ve Ģapkayı asma tepkisini uyaran
uyarıcının kendisinin onu azarlaması olduğunu fark
eder. Annenin azarlama uyarıcısı ile çocuğun
mantoyu asma tepkisi arasında bağ oluĢmuĢtur. Anne
bunu fark ettikten sonra, gelecek sefer çocuk içeri
girip manto ve Ģapkasını yere atınca onları toplayıp
dıĢarı çıkmasını ister ve bu sefer kızına içeri girer
girmez hemen manto ve Ģapkasını asmasını söyler.
Bu durum birkaç kez devam eder ve çocuk eve girer
girmez Ģapka ve mantosunu asmayı öğrenir. Çünkü
artık manto ve Ģapkayı yerine asma tepkisini uyaran
uyarıcı eve girmedir. BitiĢiklik bu ikisi arasındadır.

Ceza amaca uygun olmalı ve cezalandırılan
tepkiye zıt bir tepki oluĢturmalıdır. Ceza amacına
hizmet etmeli

Ceza cezalandırılan davranıĢı meydana getiren
uyarıcının bulunduğu bir durumda uygulanmalıdır.

Sadece duyguları tahrik eden ceza, cezalandırılan
davranıĢın süreğenleĢmesine neden olmaktadır.
Unutma: Guthrie‟ye göre sadece öğrenme değil unutma da tek denemede oluĢur. Belli bir uyarıcı örüntüsüne karĢı
yapılan tepkinin yerine baĢka bir tepki yapılmasıyla önceki tepki ile uyarıcı arasındaki bitiĢiklik ortadan kalkar ve unutma
olur.

Ona göre sönme geriye ket vurmadır; çağrışımsal bir rekabetin ya da karışmanın sonucudur. Yani eski bir uyarıcı
örüntüsüne karşı yeni –farklı bir tepkinin öğrenilmesi sonucu eski tepki söner.

Yeni öğrenilenlerin öncekini gizlemesi ile açıklar unutmayı.
Yedinci sınıfta okuyan Ali ve Ayşe adlı iki öğrenciden Ali okulu 7. sınıftayken bırakmış Ayşe ise okumaya devam etmiştir.
Aradan 20 yıl geçtikten sonra bu iki çocuğa 7. sınıfa dair anılarını sorduğumuzda sizce hangisi daha net anlatımlarda
bulunacaktır, hangisi daha çok anısını anlatacaktır? Bu sorunun yanıtı Ali olacaktır. Çünkü okulu bırakmayıp okula devam
eden Ayşe’nin sonraki okul anıları ile 7.sınıftaki anıları karışacak ve Ayşe anılarını unutacaktır. ( Geriye ket vuracaktır.)

Guthrie‟ye göre unutma uyarıcı – tepki çağrıĢımının zamanla azalması sonucu değil, aynı uyarıcı koĢullar
altında yeni tepkiler oluĢturan aktif bir öğrenme sonucunda oluĢur.
Guthrie‟ye Göre AlıĢkanlıkları Yok Etme Yöntemleri
Bıktırma
Yöntemi:
Ġstenmeyen davranıĢı yorulana
kadar yaptır.
EĢik Yöntemi: Azar azar
uyarıcı ile yüzleĢtir.

Eşiği aşma
Zıt Tepki Yöntemi: ÇatıĢan –
rekabet edecek uyarıcıları aynı
anda ver.

Sevilmeyen ile sevileni
aynı anda sun.
AlıĢkanlığın Bastırılması: AlıĢkanlığı bastırma ile yok etme farklı durumlardır. AlıĢkanlığı bastırmada birey istenmeyen
davranıĢı meydana getiren uyarıcılardan uzak tutulur. Bir baĢka deyiĢle bireyin çevre değiĢtirmesi sağlanır. Ancak değiĢtirilen
çevrede de istenmeyen davranıĢa yol açan uyarıcılar biriyle karĢılaĢmayacağını kimse garanti edemez. Ayrıca bazı içsel uyarıcılar
da davranıĢa neden olabileceğinden tek baĢına uyarıcı ortamı değiĢtirme, istenmeyen davranıĢı tamamen yok etmek için uygun bir
yol değildir.

Gutrie‟ye göre ortam değiĢtirme davranıĢı ortadan kaldırmaz BASTIRIR.
EġĠK YÖNTEMĠ (ALIġTIRMA): Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı organizmaya azar azar verilir.
EĢik yönteminde organizma için istenmeyen bir uyarıcı istenir bir uyarıcı haline getirilir. Ve her aĢamasında o
uyarıcı ile yüz yüze getirilir. Ancak yüz yüze getirme süreci alıĢtıra alıĢtıra olur. EĢik aĢılmaz.
Pırasa yemeyi sevmeyen oğluna pırasa yedirmek isteyen bir anne istenmeyen davranıĢa yol açan “pırasa” uyarıcısını onun
yemeğine azar azar koymuĢ süreç içinde pırasaları arttıran anne oğlunun “pırasa” yememe davranıĢını ortadan kaldırmıĢtır 
EĢik – AlıĢtırma
Birine kötü bir haber vereceğimizde de eĢik yöntemini kullanırız. Kocasının kredi kartı ile kocasını kalpten götürecek
düzeyde alıĢ – veriĢ yapan bir kadın bu durumu kocası birden söylemez çünkü birden gelen uyarıcı kocasının “sinir eĢiğini”
aĢacaktır. Bu durumda kadın kocasına durumu azar azar ( alıĢtıra alıĢtıra) söyleyecektir
Balkonunuza bir güvercin kondu ve onu eĢik yöntemi ile yakalamak istersek güvercinin korku eĢiğini aĢmayan adımhareketlerle ona yaklaĢırız ve yavaĢça onu tutarız.
Okula korkup gitmek istemeyen bir çocuğa önce okul korkusu uyandırmayacak Ģekilde eğlenceli okul yaĢamıyla ilgili bir
öykü anlatılır, daha sonra okul arkadaĢları ile eve gelmesi, evde sokakta oynamaları sağlanabilir. Daha sonra okulun yanından
geçecek Ģekilde bir gezintiye çıkmaları; okulun bahçesinde oynamaları, sonra sınıfta gezmek amacıyla gitmesi, sınıfta kısa
süreli kalması ve sonra da okula korkmadan gitmesi sağlanabilir. EĢik aĢılmadı ( sistematik duyarsızlaĢtırma yapıldı)
Sistematik duyarsızlaĢtırma ve eĢik yönteminin aynı seçeneklerde konduğunu görürsünüz. Özünde sistematik
duyarsızlaĢtırma eĢik yöntemini kapsar ve eĢik yöntemine dayanır. Bu iki kavramı ayrı- bağımsız düĢünmek yanlıĢtır.
Sadece eĢik yöntemi, korku dıĢında da bazı istenmeyen alıĢkanlık ve durumları da kapsar.Sistematik duyarsızlaĢma
ise sadece korku-fobi tedavisi için geçerlidir. EĢik yöntemi modern psiko-terapistler tarafından da kullanılmaktadır.
Sistematik duyarsızlaĢtırma bunlardan biridir.
BIKTIRMA ( YORMA – NEGATĠF TEKRAR ) Ġstenmeyen davranıĢa yol açan uyarıcı organizmaya bıkıncaya –
usanıncaya – yoruluncaya kadar verilir. Ve böylece bu istenmeyen davranıĢlara yol açan uyarıcıya verilen tepki ortadan
kaldırılır.

Sürekli olarak televizyonu kapatan bir çocuğa ablasının televizyonu kapatma davranıĢını sürekli olarak yaptırır ve
onun bu davranıĢtan bıkması sağlanır.
 Evde babasının sigara içmesine özenen 9 yaĢındaki Selim babasının sigarasından bir tane yakmıĢtır. Bunu gören baba
çocuğunun önüne paket paket sigara koyarak içirmiĢ ve bunu çocuğu sigara içmekten bıkıncaya kadar devam etmiĢtir.
NOT: Bıktırma yönteminde alıĢkanlığın ortadan kalkmasını sağlayan faktör alıĢma- duyarsızlaĢma- yorulma olduğu da
söylenebilir. Aslında hoĢlandığı bir Ģeyi organizmayı alıĢana, duyarsızlaĢana baĢka bir deyiĢle yorulana kadar yaptırma söz
konusudur.
 Bir köpeği piliçleri kovalamaktan vazgeçirmek için boynuna ölmüĢ bir piliç bağlanır. Köpek piliçten kurtuluncaya
kadar boynunda onunla dolaĢtırılır. Sonunda köpek ölü piliçten kurtulmak için çok çaba harcadığından kovalama
tepkisinin yerini onlardan uzak durma tepkisi alır.
 Kibrit yapma alıĢkanlığını yok etmek istediğimiz bir çocuğa balkonda sürekli kibrit yaktırıp bundan aldığı zevke
alıĢması ( duyarsızlaĢması) sağlanarak bu alıĢkanlığı ortadan kaldırılır.
ÇATIġAN UYARICILAR VERME ( ZIT TEPKĠ YÖNTEMĠ): Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı ile istenensevilen – güvenilen bir uyarıcının
(zıt uyarıcı) birlikte verilmesidir. Amaç istenmeyen uyarıcının yarattığı tepkiyi ona rakip
bir uyarıcı ile ortadan kaldırmaktır.
--- hatrına ---„ya katlanmak
 Kediden korkan bir çocuğa annesi kedi hediye eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen güven duyulan
uyarıcıdır. Ġkisi birlikte sunulduğunda eğer anne daha baskın bir uyarıcı ise anneye duyulan güven kediye karĢı da
duyulacak, kediyi tek baĢına gördüğünde de ondan korkmayacaktır.
 Bir ülkenin sağlık bakanı, ülkeye gelen yeni bir aĢıyı insanlara tanıtır. Ancak bu aĢı insanların kafasında bazı soru
iĢaretleri yaratır. Çünkü aĢının ileride ne gibi yan etkileri olacağı bilinmemektedir. Sağlık bakanı televizyonların
karĢısında bu aĢıyı önce kendisi olur. Bu Ģekilde sevilmeyen bir uyarıcı ile güven verici uyarıcı rekabete girer ve baskın
olan güven verici uyarıcı kazanır ise insanlar aĢı vurdurur.
 Lunaparkta bir alete binmekten çok korkan Ayla yanına arkadaĢı Sevim‟i de alarak bu alete biner bu Ģekilde Sevim‟e
duyduğu güven çağrıĢımsal geçiĢ yolu ile aynı uyarıcı örüntüsü bir baĢka tepki ile bağlanmaktadır.
 Peynir yemeyi sevmeyen bir çocuğa, sevmediği peyniri sevdiği yumurta ile birlikte vermek ve peynir yemesini
sağlamak
EġĠK
BIKTIRMA
ZIT TEPKĠ
Ders çalıĢmayı sevmeyen bir çocuğun önce
20 dakika ders çalıĢmasını sağlayıp her gün
ders çalıĢma süresinin biraz daha arttırmak
Ders çalıĢmak yerine bilgisayarda oyun
oynamaktan hoĢlanan çocuğa yoruluncaya
kadar oyun oynatmak
Ders çalıĢmayı sevmeyen buna karĢılık
bilgisyarla oynamayı seven bir çocuğa
bilgisayarda ders çalıĢtırmak
BAĞLAġIMCILIK ( BAĞ KURAMI)
THORNDĠKE
Thorndike özellikle iki açıdan çok önemlidir. Öncelikle eğitime en büyük katkısı olan etki kanunu ile edimsel
koĢullanmanın temellerini atmıĢtır. Ayrıca öğretim küçük adımlarda olur ilkesi de edimsel koĢullanma için temel
oluĢturmuĢtur. Ġkinci önemli nokta ise deneme – yanılma yoluyla öğrenme kavramı üzerinde yaptığı çalıĢmalarıdır.

a)
b)
c)
d)
e)
f)
g)
h)
i)
Edimsel koşullanmanın temellerini Thorndike atmıştır. ETKİ KANUNU ve ÖĞRENME KÜÇÜK ADIMLARLA olur
ilkeleri ile
Seçme – bağlanma ( Deneme – yanılma)
Öğrenme küçük adımlarla olur
Tepki çeşitliliği
Transferde benzer öğeler( Tepki Analojisi) – Benzetme Yolu ile Tepkide Bulunma
Çağrışımsal geçiş
Ait olma
Öğrenci özellikleri
Etkinin yayılması
Çağrışımsal zıtlık
ÖĞRENMEDE TEMEL YASALAR
Etki Yasası



1930 sonrası değiştirdiği
yasalardan biridir.
Ödül öğrenmenin bağını
güçlendirirken,
ceza
öğrenmenin
bağına
önemli
bir
etkide
bulunmamaktadır.
Öğretmen
ceza
vermekten kaçınmalıdır.
HazırbulunuĢluk Yasası




Çocuk
istiyorsa
ve
hazırsa yaptır.
Çocuk istemiyor ve hazır
değilse yaptırma
Çocuğu
hiçbir
şeye
zorlama
Öğretmen kendi kafasına
göre ödev – çalışma
vermesin.
Tekrar Yasası




1930 sonrası değiştirdiği
yasalardan biridir.
Geri bildirimsiz tekrar,
tekrar değildir.
Kuru tekrara karşı
Sadece
tekrar
bağı
güçlendirmez;
kullanmama da bağın
gücünü azaltmaz.
THORNDĠKE ve ÖĞRENME ĠLE ĠLGĠLĠ YASALARI
1. HAZIRBULUŞLUK KANUNU: Hazırbulunuşluk ilgi istek ve önbilgi olarak özetlenirse Thorndike hazırbulunuşlukla ilgili 3
durumu öne çıkarmıştır.

Birey bir etkinliği göstermeye hazırsa ve onu yapmayı istiyorsa, buna izin verilmesi bireyde haz ve mutluluk
yaratır.
 Bisiklete binmek isteyen birinin bisiklete binmesine izin verilirse onda haz ve mutluluk yaratır.
 Sınava hazır olan ve sınava girmek isteyen bir çocuğun sınava sokulması.
 Birey bir davranışı yapmaya hazır ve istekli olduğu halde yapılmasına izin verilmezse bireyde kızgınlık duygusu
yaratır.
 Bisiklete binmek isteyen ya da sınava girmek isteyen bireyin bu etkinlikleri yapmasına izin verilmemesi onda kızgınlık
yaratır.
 Birey bir davranışı yapmaya hazır ve istekli değilse bu etkinliğin zorla yaptırılması onda yine kızgınlık yaratır.
 Birey bisiklete binmeye ya da sınava girmeye hazır değilse ve bunun zorla yaptırılması onda yine kızgınlık durumu
yaratacaktır.
Hazırbulunuşluk yasası göz önüne alındığında öğretmenler bir eğitim programı oluştururken öğrencilerinin ilgi –
istek – önbilgi ve motivasyon durumlarını göz önünde bulundurmalıdır; iyi niyetli de olsa onların hazırbulunuşluklarına
uygun olmayan etkinlikleri sınıf içinde düzenlememelidir.
- Öğretmen öğrencilerine ileride faydalı olacağını düşünerek, her hafta 500 soru çözme ödevi vermektedir. Bu durum
Hazırbulunuşluk yasasına aykırı bir durumdur.
2. TEKRAR KANUNU ( ALIŞTIRMA ) : Tekrarlanan ( aralıklı ) öğrenmeyi güçlendirir. Uyarı ve tepki arasındaki bağ tekrarla
güçlenir.


Thorndike eğitimde ezberin değil tekrarın daha etkili olduğunu söyler.
Thorndike tekrar kanunu üzerindeki görüşlerini 1930 yılında değiştirmiştir.
1930’dan önce: Tekrarın öneminden bahsetmiştir. Uyarı ve tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir; tekrar devam
etmediğinde ya da sinirsel bağ kullanılmadığında uyarıcı durumlar ve tepkiler arasındaki bağlaşımlar zayıflar. Guthrie’nin
“öğrenme tek denemede olur” ilkesine aykırı
1930’dan sonra: Bu düşüncesini tamamen değiştirmiştir. Sadece tekrar bağı güçlendirmez ayrıca kullanmama da bağın
gücünü azaltmaz. Tekrar ve kullanmanın öğrenmenin güçlenmesinde az bir katkısı vardır. Dönütsüz tekrarın öğrenmeye
katkısı ya hiç olmamakta ya da çok az olmaktadır.
Sonuçları hakkında geribildirim verilmeyen, değişik yolların denenmediği ve isteksizce yapılan tekrarların uyarıcı –
tepki bağının gücüne çok az etkisi vardır.
3. ETKİ KANUNU: Thorndike’nin psikolojiye en büyük katkısıdır. 1930’dan önce bu görüşünün tersini savunmaktaydı yani
cezanın öğrenmenin bağına bir etkisi olduğunu söylemekteydi.



Thorndike tepkinin meydana getirdiği sonuçlardan etkilendiğini söylemiştir.
Etki yasasına göre uyarıcının yol açtığı tepki; bireyin dürtüsünü doyuruyorsa ona haz veriyorsa, iyi bir sonuç
getiriyorsa uyarıcı ile tepki arasında bağ zihinde kurulacak ve davranış güçlenecektir. Eğer tepki cezalandırılır ise
tepkinin gücü AZALMAMAKTADIR. Yani cezanın bağın gücüne hiçbir katkısının olmadığı söylemiştir.
Thorndike cezayı benimsemez eğitimde ceza verilmesi bu durumda Etki kanuna ters bir durumdur.
Ödül öğrenmeyi doğrudan etkiler ancak cezanın öğrenme üzerinde dolaylı bir etkisi vardır. Bu yüzden eğitimde
CEZA uygulamalarına karĢıdır.
THORNDĠKE ve BAĞLAġIMCI KURAMIN TEMEL KAVRAMLARI
SEÇME ve BAĞLANMA ( DENEME – YANILMA): Thorndike‟a göre öğrenmenin en temel formu deneme yanılma
öğrenmesidir.

Organizma ( insan ya da hayvan) , kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaĢma, para kazanma, gibi çeĢitli amaçlara ulaĢmak
zorunda olduğu problemli bir durumla karĢılaĢtığında, amacına ulaĢmak için pek çok davranıĢ yapar. Ancak
bunlardan bazıları amacına ulaĢmasına yardım ederken bazıları etmez. Organizma tekrar aynı durumla karĢılaĢtığında
kendisini amacına ulaĢtıran tepkileri seçer ve sinirsel bağ amaca ulaĢtıran haz veren tepkilerle kurulur.

UNSURLARIN KUVVETĠ (ÖĞELERĠN GÜCÜ): Dikkat çekici uyarıcıya bağlanma daha kolay olur.
Öğrencinin dikkati dersin başında konuya çekilmelidir. Her şeyin beyaz olduğu bir ortamda siyah olan bir şey daha
kuvvetli bir unsurdur ve ona dikkat yoğunlaştırmak daha kolaydır. Aslında algısal ayırt edicilikte bahsettiğimiz
durumun aynısı. Sadece Thorndike bu ismi vermiştir. Ona göre deneme yanılma sürecinde dikkat çekici unsurlardan
denemeye başlarız. Bir odadasınız etrafta değişik düğme ve kollar var. Bunlardan biri kapıyı açıyor ama
bilmiyorsunuz hangisi. Önce en büyük ya da dikkat çekici olandan başlarsınız.
Bir kedi dar bir kafesin içine konur. Kafesten çıkmasını sağlayacak bir pedal vardır. İlk başta kedi kafesin içinde belli
çırpınışlar yapar, sağa sola saldırır ve tesadüfen pedala basar ve kafesten çıkar. Burada kedi kafesten çıkmayı yaptığı
birçok denemeden sonra öğrenmiştir. Tekrar kafese konduğunda ve bu işlem tekrarlandığında kedinin işine yaramayan
saldırma- ısırma gibi davranışları terk ettiği kendisini dışarı çıkaracak olan davranış pedala basma ya da zinciri çekme gibi
davranışları göstermiştir.  Problemi çözme süresi deneme yanılma yaptıkça kısaldı.
Thorndike, hayvanın problemi çözme süresini, problemi çözme zorunda bırakıldığı fırsatların bir fonksiyonu
olarak görmektedir. Diğer bir deyiĢle hayvan ne kadar çok problem çözme durumu ile karĢı karĢıya getirilirse
problemi çözme süresi o denli kısalır.
Bilgisayarın hangi tuşunun ekranı küçültmeye yaradığını bilmeyen bir çocuk, önce tüm tuşları tek tek denemiş ve
hangisinin ekranı küçülttüğünü bulmuştur.
Okul sırasının üzerine ayakkabısı ile basan öğrenciyi bulmak için öğretmenin herkesin ayakkabısının altına bakması ve
izleri eşleştirerek birkaç denemeden sonra çözüme ulaşması
Prensin, Külkedisini bulmak için camdan ayakkabıyı ülkenin tüm kızları üzerinde tek tek deneyerek en son denemede ise
Külkedisini bulması ve mutlu bir hayat sürmeleri.
Deneme yanılma yolu ile öğrenme ile kavrayarak öğrenme birbirine karıĢtırılır. Ġki örnek durum ile açıklayalım.
I.
Size 20 tane anahtar verildi ve hangisinin kapıyı açtığı soruldu. Bu durumda siz tek tek anahtarları kapıya
sokarak ve nihayetinde hangisinin kapıyı açtığını bulursanız  Deneme – yanılma
II.
Size 20 tane anahtar verildi ve hangisinin kapıyı açtığı soruldu. Bu durumda siz önce kapının anahtar
deliğinin büyüklüğüne, markasına vs. bakarak anahtarlar arasında buna en uygun olanını bulursanız yani
denemelerin sonucunda değil bu bağı zihinsel olarak kurarsanız  Kavrayarak
TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ: Deneme – yanılma yolu ile öğrenmenin ön koĢuludur. Organizma bir problemle karĢılaĢtığında
bir tepkide bulunur, o sonuç getirmezse diğerine geçer, o sonuç getirmezse diğerine…


Bu durumda çözüme ulaĢma, yani öğrenme organizmanın aktif olma eğilimini sürdürmesine bağlıdır.
Çözüme ulaĢıncaya kadar, çok çeĢitli tepki gösterme, deneme yanılma yolu ile öğrenmenin bir gereğidir.
Eğitime Yansıması : Öğretmen öğrencilerine bir problemin farklı çözüm yollarını öğretmelidir. Böylece öğrencilerinin
tepki çeĢitliliğini artırır.

Edimdel koĢullanmada TEPKĠ GENELLEMESĠ denen duruma Thorndike TEPKĠ ÇEġĠTLĠLĠĞĠ demiĢtir.
ÖĞRENME KÜÇÜK ADIMLARDA OLUR: Kademeli yaklaĢmanın ( zincirleme – biçimlendirme) temelini atan ve
kiĢi Thorndike‟tır.

Thorndike, problemi çözme süresi, ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş, kısaldığından öğrenmenin
birden bire içgörüsel bir şekilde değil yavaş yavaş olduğuna karar vermiştir.
Bir anne kızına yemekten sonra bulaĢıklarını yıkama davranıĢını ceza vermeden öğretmek istemekte; bulaĢığı her
yıkadığında onu ödüllendirmek istemektedir. Ancak kızı hiç bulaĢığı yıkamadığı için anne kızına ödül vererek bu
davranıĢı kazandıramamaktadır. ( Buradaki durum bize gösteriyor ki anne kızı için büyük bir adımı ödül için Ģart
koĢmuĢtur ancak kızı hiçbir zaman bu büyük adımı atmadığı için yani bulaĢığı yıkamadığı için anne onu
ödüllendiremiyor) Bu durumda anne cezaya baĢvurursa amacından iyice uzaklaĢacaktır. Peki anne ne yapsın? Anne
kızına bulaĢık yıkama davranıĢını küçük adımlarla ( kademeli yaklaĢarak) kazandırmalıdır. Önce bulaĢığını
mutfağa götürdüğünde, sonra su ile kaba bulaĢığı duruladığında en sonunda da bulaĢığını yıkadığında ödül
vererek kızını istediği noktaya getirebilir.

Öğrenme büyük atlamalardan çok küçük ve sistemli adımlarla olur.
TRANFERDE BENZER ÖĞELER ( TEPKĠ ANALOJĠSĠ): DavranıĢçıların uyarıcı genellemesi adını verdiği
Thorndike‟ın da Transferde benzer öğeler adını verdiği ilke Ģu Ģekilde özetlenebilir: Ġki durum arasındaki ortak öğelerin
sayısı arttıkça, transfer miktarı da artmaktadır. Bu benzer öğeler, uyarıcı durumuna ait olabileceği gibi sürece ait de
olabilir

Yeni karĢılaĢılan bir durumda yapılan tepki, daha önce benzer bir durumda gösterilen tepkidir. BaĢka bir ifade ile her
iki durumdaki öğelerin benzerliği ölçüsünde yeni duruma gösterilecek tepki önceki durumda yapılan tepkiye
benzeyecektir.
-
Bir öğretmen öğrencilerine matematik dersini anlatırken, bakkaldan alıĢ veriĢ yapma, para üstü alma gibi drama
etkinliklerine yer vermektedir. Bu durumda amaç transferde benzer öğeler teorisi ile açıklanabilir.
-
Simülasyon, gibi teknikler gerçek duruma ne kadar benzer ise transfer de o kadar güçlü olur.
Thorndike‟ın bu ilkesinin eğitime yansıması Ģu Ģekildedir: Okuldaki dersler, okul dıĢında da kullanılacak Ģekilde
ve benzer koĢullarda öğretilmelidir. Böylece örneğin, matematik vb alanlar zihni güçlendirmede değil okul dıĢında da
kullanılabilecektir. Sonuç olarak öğretmenler, öğrenilenlerin okul dıĢında kullanılabilmesi için eğitimcilerin transfer
sorununu çözümlemesi gerekir. Thorndike‟a göre bu sorun öğretim programlarının, okul dıĢında gerekli olan davranıĢları
benzer durumlarda kazandıracak Ģekilde yeniden düzenlenmesi ile çözümlenebilir. Aksi durumda öğretmen bu ilkeye
aykırı bir eğitim-öğretim yapmıĢ olacaktır.
A D
A D
B
E
B
C
F
C
A
D
A
B
E
2
7
C
F
4
6
E
Benzer öğe sayısı fazla Transfer olumlu ve yüksek olur
5
Benzer öğe sayısı az olduğu için trasfer düĢük olur.
GESLALT‟çılar bu görüĢe karĢı çıkar. Onlara göre transfer olması için iki durumun birbirine benzemesine
gerek yoktur.
ÇAĞRIġIMSAL GEÇĠġ: Thorndike her ne kadar bu teorisinin Pavlov‟un koĢullu tepkisine benzemediğini söylese de
özünde aynı kabul edilirler.



ÇağrıĢımsal geçiĢ bir uyarıcı ( koĢulsuz uyarıcı) durumunda gösterilen tepkinin ( koĢulsuz tepki) duruma yeni
uyarıcı eklenmesi ile ( nötr uyarıcı) eski uyarıcının derece derece çıkarılması ile ( koĢulsuz uyarıcının derece
derece çıkarılması) tamamen yeni uyarıcıya da ( nötr uyarıcı koĢullu uyarıcı oldu) eski tepkinin verilmesidir
( KoĢullu tepki )
ÇağrıĢımsal geçiĢ sırasında orijinal uyarıcı ( koĢulsuz uyarıcı ) yavaĢ yavaĢ ortamdan çekilir; bu orijinal uyarıcıya
verilen tepki ortama eklenmiĢ uyarıcıya da gösterilir.
ÇağrıĢımsal geçiĢ kademeli yaklaĢma ile klasik koĢullanmanın karıĢımı bir Ģeydir.
Thorndike bu ilkesini bir kediye “ayakta dur” emrini öğretirken kullanmıĢtır. Önce kediye bir parça balığı yukarıdan
göstermiĢ, daha sonra kediye “ayağa kalk” komutunu vermiĢtir. Yeterli sayıda deneme yaptıktan sonra yavaĢ yavaĢ balığı
ortamdan çekmiĢ, sadece ayağa kalk komutunu verdiğinde de kedinin ayağa kalktığını görmüĢtür.
ÇağrıĢımsal geçiĢ ilkesini özellikle reklamcılar çok iyi kullanmaktadır. Saygı duyulan kiĢilik, anne, güzel kadın,
yakıĢıklı erkek, sevilen sanatçı, güzel manzara gibi olumlu duygular meydana getiren uyarıcı objelerle; sigara, otomobil,
deodorant, deterjan gibi kendi ürünlerini eĢleĢtirirler. Bu iki uyarcı sıkça birlikte verildikten sonra, orijinal uyarıcının
meydana getirdiği olumlu duyguları, daha sonra reklamcının ürününün de tek baĢına meydana getirdiği gözlenir.

Reklam filmlerine dikkat ederseniz ilk hafta sevilen sanatçı vs epey verilir. Sonra reklamın süresi giderek azaltılır
ve sevilen sanatçı yavaĢ yavaĢ çekilir ve ürün ön plana çıkarılır.
AĠT OLMA: Thorndike ait olma kavramına iki Ģekilde bakmaktadır:
I.
Uyarıcı bir durumda yer alan iki öğe birbirine ait ise, ikisi arasında çağrışım olmakta; ancak bitişik olarak
bulunan fakat birbirine ait olmayan öğeler arasında çağrışım meydana gelmemektedir.
-
“Zeynep öğretmendir.” “Ahmet iyi bir öğrencidir.” “Ayşe ev kadınıdır.” gibi birbiri ile ilişkili olmayan cümleler arka
arkaya verildiğinde çağrışım bir cümle içindeki birbiri ile ait olan sözcükler arasındadır. Zeynep’ten sonra gelen sözcük
sorulduğunda büyük ölçüde “öğretmendir” yanıtı alınırken, “öğretmendir” kelimesinden sonra gelen sözcüğün ne
olduğu sorulduğunda doğru yanıt alınamayacaktır.
Bu ilke ile Thorndike bitiĢiklik ilkesine bir ekleme yapmıĢtır. Yani yalnızca iki öğenin birbirine yakın olması
yetmez; aynı zamanda aralarında bir bağ ( ait olma) olmalıdır. AYRICA EĞĠTĠME bu ĠLKEYĠ YANSITIRSAK
ÇIKACAK SONUÇ ġUDUR: Öğretmenler konuları öğrencilerine verirken konuların arasında anlamlı ait olma bağları
kurmalıdır ya da öğrenciler bu türden bağlantıları kendileri kurmaları için teĢvik edilmelidir. Bir öğretmen diyelim ki
klasik koĢullanma ile ilgili engelleme, gölgeleme, dereceli koĢullanma kavramlarını art arda anlatsın ve aralarında
herhangi bir bağ kurmasın bu durumda eğitim AĠT OLMA ilkesine aykırı düzenlenmiĢ olacaktır.
ÖRNEK : ABC123 yukarıdaki örnekte C ve 1 bitiĢik olsalar da birbirilerine ait değiller. Biri harf diğeri sayı. Bu yüzden
bitiĢik olmalarına karĢın beraber gruplanmıyorlar.

Sınavdan 10 dakika önce bir büfeden kalem ve su aldınız. Sınavda ikisini de kullandınız ve sınavınız iyi geçti.
Ġkisi de baĢarı ile bitiĢik olsa da uğurlu suyunuz değil kaleminiz olur. Çünkü kalem sınava daha ait bir kavramdır.
ĠliĢkiyi su ile kurmazsınız.
ÖĞRENCĠ ÖZELLĠĞĠ (TUTUM – SET ): Çevredeki uyarıcılara karĢı yapılan tepkiyi hem dıĢsal hem de insanın
koĢulları belirlemektedir. Thorndike insanın koĢullarını iki baĢlık altında toplamıĢtır. Birincisi kalıtım gibi değiĢmez ve
sürekli olan koĢuldur. Diğeri de tutumlar, eğilimler gibi daha değiĢmeye açık, geçici olan koĢuldur. Öğrenci özelliği
BĠREYSEL FARKLILIK DEMEKTĠR.
 Öğrenmedeki bireysel farklılıklar insanlar arasındaki bu temel farklılıklarla açıklanabilir. Bireyler arasında
kalıtımsal özellikler gibi değiĢmez farkla ya da yorgunluk, hastalık, farklı duygusal koĢullar vb. değiĢmeye açık
özellikler öğrenmede farklılık yaratacaktır. Hangi etkinliğin tatmin edici ya da rahatsız edici olduğu öğrenmenin
meydana geldiği anda bireyin ya da organizmanın bulunduğu koĢullara yani kalıtsal mirasına, öğrenme
geçmiĢine, tutumlarına, eğilimlerine bağlıdır. Örneğin yeterli problem çözme yaĢantısı kazanmıĢ bir hayvan
labirente konduğunda, problemi acemi olan hayvandan daha hızlı çözecektir. Ayrıca uzun zaman aç bırakılmıĢ bir
hayvanın yiyeceği bulması tok bir hayvanın yiyecek bulmasından daha haz verici olacaktır.
 Haz aldığımız ya da kızgınlık duyduğumuz Ģeyi belirlemede büyük ölçüde dürtü durumlarımız
belirleyicidir. ÖĞRETMENLER BĠREYSEL FARKLARA DĠKKAT ETMELĠDĠR.
Her gün çikolata yiyen ve çikolatadan bıkmıĢ bir çocuğa pekiĢtireç olarak çikolata vermek, öğrenci özelliği ilkesini göz
önünde bulundurmamak olacaktır. Çünkü çocuk için çikolata pekiĢtireç iĢlevi görmemektedir.
Ġleri düzey öğrenciler ile düĢük düzeydeki öğrencileri aynı sınıfa alıp aynı yöntem ve tekniklerle onlara ders anlatmak da
bu ilkenin ihlali olacaktır. Çünkü eğitim öğrenci özelliğini dikkate almadan verilmiĢtir.
ETKĠNĠN YAYILMASI: Etkinin Yayılması, Thordike‟a göre bir pekiĢtirme iĢleminde pekiĢtireç, doğru davranıĢı devam
ettirir. Fakat bununla birlikte pekiĢtirilen davranıĢı çağrıĢtıran ya da yan yana olan yanlıĢ davranıĢların da pekiĢtirilmesi
sonucunu verebilir.

PekiĢtirmenin etkisinin doğru davranıĢla yan yana olan yanlıĢ davranıĢa da yayılmasıdır.
Bir boksör, rakibine sert bir yumruk atıp onu yere devirince rakibinin destekçilerine ve çalıĢtırıcısına dönüp küfürler
yağdırmıĢ ve kendi köĢesine çekilmiĢ çalıĢtırıcı da onun rakibini yere düĢürdüğü için tebrik etmiĢ. Boksör bir daha rakibini
yere düĢürdüğünde yine küfür etmiĢtir. Bu örnekte görülüyor ki boksörün rakibini yere düĢürmesi pekiĢtirildiği halde
istenmeyen bir davranıĢı olan küfür de pekiĢmiĢtir.
Selim, sosyal bilgiler öğretmeninin sorduğu “ sürekli karlı dağlar fiziki haritada hangi renkle gösterilir?” sorusuna “beyaz”
yanıtını vermiĢ ardından da önündeki arkadaĢına bakarak gülmüĢ ve öğretmen ona aferin demiĢtir. Selim bundan sonra
hemen önünde oturan ve genetik nedenlerle saçı beyaz olan arkadaĢına sürekli olarak “beyaz” “beyaz kafa” diye dalga
geçmeye baĢlamıĢtır. Bu örnekte de görüldüğü gibi pekiĢtirilen davranıĢa yakın ama istenmeyen bir davranıĢ
pekiĢtirilmiĢtir.
Etkinin yayılması durumunda birey pekiĢtireci elde etmek için doğru davranıĢı gösterir ancak bir süre sonra
pekiĢtireç doğru davranıĢın önüne geçer ve pekiĢtireci elde etmek için birey yanlıĢ davranıĢlar yapmaya, hatalar
yapmaya baĢlar.
Bir sınıf öğretmeni öğrencilerine yürüme yarıĢı yaptırmaktadır ve bitiĢ noktasına ilk gelenlere ödül vereceğini belirtmiĢtir.
Yürüme yarıĢına baĢlayan öğrencilerin bir süre sonra koĢmaya baĢladığı, yürüme yarıĢı kurallarını ihlal ettikleri
gözlenmiĢtir.
Bir Türkçe öğretmeni verdiği soruyu doğru çözen ilk 5 öğrenciye çikolata vereceğini söylemiĢtir. Bunun üzerine soruları
çözen öğrencilerin zamanla pekiĢtireci elde etmek için soruları hızlıca çözüp kimi hatalar yaptıklarını, söz almadan
konuĢtuklarını, yerlerinden fırlayıp yanına koĢtuklarını, sesli düĢündüklerini görmüĢ
ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK: Thorndike, “ait olma” ilkesinin GESTALT psikologlarının “ organizma belirli uyarıcı – tepki
bağlarını değil genel ilkeleri öğrenir” ilkesini doğruladığına iliĢkin görüĢlere “ zıtlık ilkesi” ile karĢı çıkmaktadır. Örneğin,
bireyler alfabedeki harfleri ileriye doğru daha kolay tekrar ederken geriye doğru daha zor söyler. Ġngilizce sözcük öğrenen
kiĢi Ġngilizce – Türkçe sözlüğe bakmaya alıĢmıĢsa Türkçe – Ġngilizce sözlüğe bakmakta zorlanabilir. Çarpım tablosunu
ileriye doğru öğrenmiĢse geriye doğru sayması daha zordur. Ya da 1‟den 10‟a kadar saymak kolay iken tersi zor
gelebilir.

Gestalt psikologlarının dediği gibi belirli uyarıcı – tepki bağlarının yerine genel ilkeler öğrenilseydi o zaman
bireyler her iki yönde de aynı kolaylıkla performans göstereceklerdi demektedir. Sonuç olarak Thorndike “ait olma
ilkesine” rağmen öğrenme sürecine iliĢkin mekanistik – zihinsel olmayan görüĢünü sürdürmüĢtür.

OLUMSUZ TRANSFER durumuna THORNDĠKE ÇAĞRIġIMSAL ZITLIK adını vermiĢtir.
C.L. HULL ve SĠSTEMATĠK DAVRANIġÇILIK
Hull, mühendislik eğitimi aldığından öğrenmeyi matematiksel ilkelerle açıklamaya çalıĢmıĢtır. Hull‟a göre ideal bir
öğrenme kuramı Öklit Geometrisi gibi önerme ve teoremlerden kurulan mantıksal bir yapıya sahip olmalıdır.

Hull öğrenme konusu ile ilgili 16 önerme ortaya atmıĢ 1952‟de yaptığı bazı önermelere iliĢkin değiĢiklikler de
yapmıĢtır.
Hull ve Sistematik DavranıĢçılıkla Ġlgili Bazı Temel Kavramlar
-
Dürtü azalması
AlıĢkanlık gücü
Reaksiyon gücü
Yorgunluk /Tepkisel engelleme/KoĢullu engelleme
Dönme Etkisi( Salınım etkisi)
Crespi etkisi
Kısmi – önce gelen amaç tepki
AlıĢkanlıklar hiyerarĢisi
Tepki hiyerarĢisi
Dürtü Azalması: Her uyarıcı tepkiye yol açar, tepki de
biyolojik bir ihtiyacı karĢılarsa uyarıcı tepki arasındaki bağ
güçlenir.
 Uyarıcı ile tepki bağının güçlenmesi dürtü
azalmasına yol açar. Hull‟a göre ister birincil
ister ikincil pekiĢtireç olsun ihtiyacı gideriyorsa
DÜRTÜ AZALIR.
 Hull‟a göre pekiĢtirme dürtüyü azaltmadır,
pekiĢtireç ise dürtüyü azaltan uyarıcıdır.
Öğretme- öğrenme ortamındaki uyarıcılar ihtiyacı
karĢılayıcı, tatmin edici nitelikte ( dürtüyü
azaltıcı) olmalıdır. / PekiĢtireçler – ödüller
vermeliyiz.
Reaksiyon Gücü: Dürtü ve alıĢkanlık gücünün bir
fonksiyonudur. Dürtü x AlıĢkanlık gücü= Reaksiyon gücü
 Dürtü ve alıĢkanlık gücü ya da ikisinden biri sıfır
ise reaksiyon gücü de sıfırdır.
ÖğrenilmiĢ tepkinin meydana gelmesi için
dürtünün ortaya çıkması ve alıĢkanlık gücünü
harekete geçirmesi gerekir. Uyarıcı ve tepki
eĢleĢmeleri ne kadar pekiĢtirilse pekiĢtirilsin dürtü
olmadan öğrenilmiĢ davranıĢın ortaya çıkması
mümkün değildir. Hayvanın yiyeceği almak için
kapıyı açma davranıĢı göstermesi aç olmasına
bağlıdır. Aksi takdirde ne kadar iyi eğitilirse
eğitilsin ya da pekiĢtirilsin hayvan eğer aç değilse
( dürtü yoksa) kapıyı açmak için pedala
basmayacaktır.

Reaksiyon gücünden yorgunlukları çıkarırsan
etkili reaksiyon gücü elde edilir.
Dönme Etkisi ( Salınım Etkisi): ÖğrenilmiĢ tepkinin
ortaya çıkmasını engelleyen faktörler bir durumdan
diğerine, bir andan diğerine değiĢme göstermektedir. Hull
bu engelleme potansiyeline dönme ( salınım ) etkisi adını
vermektedir.



Herhangi bir faktörün engelleme düzeyi normal
dağılım gösterir ( Çaneğrisi) Bu nedenle çoğu
zaman bazı faktörler orta düzeyde engellerken
bazen de çok az bazen çok fazla engel teĢkil
edebilir.
Hull dönme etkisinin öğrenilmiĢ tepkinin herhangi
bir durumda – anda niçin ortaya çıktığını, bir
sonrakinde ise niçin ortaya çıkmadığını açıklamaya
yardım edeceğini belirtmektedir.
Etkili reaksiyon gücünden dönme etkisini
çıkarırsak anlık etkili reaksiyon gücü elde
edilir.
AlıĢkanlık Gücü: PekiĢtirilen uyarıcı ve tepki gücü arttıkça
alıĢkanlık gücü de artmaktadır.

AlıĢkanlık gücü uyarıcı ve tepki arasındaki bağın
gücünün bir göstergesidir.
PekiĢtirme arttıkça alıĢkanlık gücü de bir süre artar ancak daha
sonra artıĢı miktarı azalır ( yavaĢ artar) Bu yüzden baĢta sürekli
pekiĢtirmeliyiz daha sonra pekiĢtirmelerimiz alıĢkanlık gücünün
artıĢ hızını yavaĢlattığında aralıklı pekiĢtirmeliyiz.
Yorgunluk: Hull, sönmeyi sadece pekiĢtirme yapılmamasının
bir sonucu değil aynı zamanda yorgunluk sonucunda oluĢan
tepkisel engellemenin de bir sonucu olarak görmektedir.
Tepkisel Engelleme: Tepkide bulunma, çalıĢmayı gerektirir.
ÇalıĢma da yorgunluğa neden olur. Yorgunluk ise organizmayı
tepkide bulunmaktan alıkoyar. Bu engellemeye tepkisel
engelleme adı verilir.  ÇalıĢmak istiyorum ama yorgunum.
KoĢullu Engelleme: Tepkide bulunmamayı öğrenme ise
koşullu engellemedir. ÇalıĢtıkça yorulacağım o halde neden
çalıĢayım Tepkide bulunmamayı öğrendi
Hem tepkisel engelleme hem de koĢullu engelleme
öğrenilmiĢ tepkinin ortaya çıkmasını önler. Bu nedenle de
reaksiyon gücünden bu iki kavramın çıkarılması gerekir. Bu
iki kavramın reaksiyon gücünden çıkarılması ile elde edilen
kavram ise “etkili reaksiyon gücüdür”.
Crespi Etkisi: Hull 1943‟te pekiĢtirmenin öğrenme üzerine
etkisini araĢtırmıĢ ve pekiĢtirecin miktarının artmasıyla birlikte
performansın da arttığı sonucuna varmıĢtır.


Ancak bu konudaki sistematik gözlemleri ilk kez
Crespi yaptığı için bu ilkeye Crespi etkisi denmiĢtir.
Bir fareye 10 gr peynir verirsen 1 br performans
sergiler 100 gr peynir verirsen 5 br performans sergiler.
Kısmi – Önce Gelen Amaç Tepki: Klasik koĢullanma ve edimsel koĢullanma ilkeleri ile açıklanabilecek olan bu kavram
aynı zamanda Guthrie‟nin “ hareket üreten uyarıcı” kavramı ile de açıklanabilir.


Bir fareye çok yönlü bir labirenti çözme eğitimi yapılır ve aç hayvan baĢlama noktasına konur. Hayvan amaç noktası
olan yiyecekle pekiĢtirildiği yere ulaĢıncaya kadar labirentte değiĢik uyarıcılarla karĢılaĢır. Birkaç denemeden sonra
yiyeceğin hayvanda meydana getirdiği etkiyi ( salya – çiğneme vb.) yiyeceğe ulaĢmadan önce labirentte karĢılaĢtığı
değiĢik uyarıcıların da meydana getirdiği gözlenir. Yiyeceği almadan önce labirentte daha önce karĢılaĢtığı
uyarıcıların meydana getirdiği koĢullu tepkiye “ Kısmi – önce gelen amaç tepkisi” adı verilir. ( Yiyeceği yerken salya
akıtması amaç tepki, yiyecekle eĢleĢen labirentteki diğer uyarıcılara salya akıtması kısmi- önce gelen amaç tepki)
Bundan sonra hayvan bazı uyarıcıların pekiĢtirici etkisinin olduğu bazılarının da olmadığı bir kutuya konduğunda
pekiĢtirme ile sonuçlanan uyarıcıları seçip diğerlerini eleyerek amacına ulaĢmaya çalıĢır. Burada hem klasik
koĢullamanın hem de edimsel koĢullamanın ilkelerinin iĢe koĢulduğu görülmektedir. Klasik koĢullama ikincil
pekiĢtireçlerin meydana gelmesini sağlarken edimsel(araçsal) koĢullama da hayvanın birincil ve ikincil pekiĢtireçlere
ulaĢması için uygun tepkileri vermesini sağlamaktadır.
Örneğin hayvanın labirenti yeterli derecede öğrenmesi sağlandıktan sonra hayvan labirente konduğunda baĢlama
noktasındaki uyarıcı hayvan için “burayı terk etmesini gösteren” bir iĢaret ya da ikincil pekiĢtireç haline gelmekte ve
“kısmi-önce gelen amaç tepkisi” doğurmakta; bu koĢullu tepki de otomatik olarak uyarıcı üretmekte, üretilen bu
uyarının asıl fonksiyonu ise gelecek açık tepkiyi üretmektir. Böylece hem dıĢsal hem de içsel olan ikincil pekiĢtireçler
açık tepkileri meydana getirme eğilimindedir. Bu açık tepki hayvanın gelecek ikincil pekiĢtireçle karĢılaĢmasını sağlar
ve kısmi-önce gelen amaç tepkiyi doğurur. Bu tepki ise içsel bir uyarıcı üretir ve bu uyarıcı açık tepki ile sonuçlanır. Söz
konusu zincir- amaç tepkiye ( yeme tepkisi) ulaĢıncaya kadar sürer. Guthrie‟nin “hareket üreten uyarıcı” teorisine
benzemektedir.
Organizma kendini amaca ne kadar yaklaĢtığını gösteren uyaranlara da tepki vermeye baĢlar. Labirent örneklerinde
olduğu gibi farenin labirentte yiyeceğe ulaĢmadan önce gördüğü diğer uyaranlara tepki vermesi onun amacına yaklaĢtığını
hissetmesinden de kaynaklıdır. ÖRNEĞĠN: Bir kiĢi gitmekten çok hoĢlandığı sinemaya giderken yolda sırası ile gördüğü
park, okul gibi diğer uyaranlara da tepki verir. Bu uyaranlar amaçtan ( sinema) önce gelen uyaranlar. Bunlara verdiği tepkiler
de kısmi - önce gelen amaç tepkidir.
AlıĢkanlıklar HiyerarĢisi: DavranıĢ zincirindeki pekiĢtirme ne kadar geç yapılırsa reaksiyon gücü de o kadar zayıf olur;
buna karĢılık gerek tek tek tepkiler gerekse tepki zincirleri ne kadar çabuk pekiĢtirilirse reaksiyon gücü o kadar artmaktadır,
önermesine dayanmaktadır.


Örneğin bir labirentte yiyeceğe giden en kısa yol, pekiĢtirmeyi en az gecikmeyle sağladığından en yüksek reaksiyon
gücünü meydana getirir. Ayrıca pekiĢtirmeye ulaĢma süresi kısa olduğundan yorulma nedeniyle reaksiyon gücünü
düĢüren tepkisel ya da koĢullu engellemeler de en az düzeydedir.
Sonuç olarak labirentte yiyeceğe giden en kısa yol en kolay öğrenilen yoldur. Ancak bu yol pekiĢtirece ulaĢan
birçok yoldan sadece biridir. Bu en kısa yol kapandığında, yine hayvan olası yollardan yiyeceğe en az çaba
harcayarak gideceği yolu öğrenir. ( en kısa zamanda)
Tepki HiyerarĢisi: Organizma gereksinimlerini giderebileceği tepkiler hiyerarĢisi ile donanmıĢ olarak dünyaya gelir.
Organizmanın gereksinimlerini gideremediği durumda yeni bir tepkiye gereksinim duyması o öğrenmeyi doğurur.
 KiĢi aynı uyaranlara çok sayıda farklı tepkileri öğrenir. Bu tepkiler uyaranla farklı derecede alıĢkanlık gücüyle
iliĢkilendirilir. Bir uyaran durumunda organizma mümkünse en kuvvetli alıĢkanlık gücüne sahip tepkisiyle cevap
verir. ġayet o tepki baĢarısız olursa ikinci tepkiyle karĢılık verir ve devam eder.
Eve geldin ve kapı açılmıyor
I.
Anahtarı zorlarım  Olmadı mı?
II.
Kapının arasına tornavida sokarım  Olmadı mı ?
III.
Kapının kilidini çıkarmayı denerim  Olmadı mı ?
IV.
Kapıyı kırarım
Ali dıĢarıda arkadaĢları ile oynamak istemektedir. Annesinden izin ister ve kocaman bir HAYIR yanıtını alır. Bu durumda Ali
tepki hiyerarĢisine göre Ģu sıra ile davranır:
I.
Ders çalıĢarak annesinin gözünü boyar  Anne izin vermez ise
II.
Bu sefer, annesinin yaptığı iĢe yardımcı olur  Yine izin vermezse
III.
Annesini öper yalakalık yapar  Anne buna da izin vermezse
IV.
Annesinin üstüne gider, ağlar, duygu sömürü yapar.
Ali bu Ģekilde tepki hiyerarĢisine göre davranmıĢ ve sonunda izin koparmıĢtır.