Bölüm Oku

Bir Kız
Düğüne Gider Ve...
Helena S. Paige
Çeviri
Filiz Kahraman
4
Nedime kıyafetlerinin şeytanın bir komplosu olduğunu tüm kadınlar bilir. En yakın arkadaşınız, kız kardeşiniz
veya kuzininiz sizi Frankenstein’ın Gelini gibi giydirmeyeceğine dair ne kadar söz verirse versin, kanepe döşemesinde kullanılan türden bir kumaşa sarmalanmış halde ve
sizi sarılık olmuş gibi gösteren bir renkle, kilise koridorunda yürüme ihtimaliniz vardır.
Ama bugün nedime-kıyafeti-giyme öncesi paniğini hiç
hissetmiyorsunuz. Jane bu dünyadaki en eski arkadaşınız
ve sizden ucube gibi giyinmenizi asla beklemeyeceğini biliyorsunuz. Hem aklında sizin için ne olduğunu gösterdiği
resimlerde gördünüz; zararsız koyu mavi satenden zevkli
bir askılı elbise.
“Şampanya?” diye soruyor bir mağaza görevlisi, üstündeki her kadehten köpüklerin kaçmak için yarıştığı tepsiyi
uzatarak.
Jane’in ablası ve baş nedimesi olan Cee Cee yanınızda belirerek, “Evet, lütfen,” diyor ve bir kadeh alıyor. Cee
Cee düğünlere bayılıyor, aslında bir düğün planlamacısı
olarak geçimini bundan sağlıyor. Jane’i abartılı isteklerde
bulunması için zorlayacağını düşünerek biraz endişeleniyorsunuz -Cee Cee’nin düzenlediği etkinliklerin çoğunda
gelinler âşığıyla kaçmış da bir barda kutlama yapıyor gibi
görünüyor- ama itiraf etmelisiniz ki o harika bir organizatör.
“Jane’in elbisesini gördün mü?” diye soruyorsunuz ve
gelinliklerin en iyi şekilde görülmesi için tasarlanmış küçük bir podyum ile aynalarla kaplı bir duvarın önündeki
lüks koltuklardan birine gömülüyorsunuz.
5
“Daha değil! Ama sabırsızlanıyorum,” diyor Cee Cee,
sizin yanınızdaki koltuğa otururken. “Ve Jane nedime kıyafetleriyle ilgili fikrimden söz edince ölüp biteceksin!”
Telaşlanıyorsunuz. Siz detayları sormak üzereyken,
Jane soyunma odasından çıkıyor, elbiselerinin üzerine titreyen gelinlik mağazası sahibi hemen peşinden bir kumaş
dağıyla onu takip ediyor.
“Aman Tanrım, Jane!” diyorsunuz.
Eğer gelinlik muhteşemse, 7. sayfaya geçin.
Eğer gelinlik korkunçsa, 8. sayfaya geçin.
6
Gelinlik muhteşem.
Nefesinizi tutuyorsunuz. İnanılmaz görünüyor. Gelinlik beyaz, en iyi arkadaşı olarak biraz abartılı olduğunu biliyorsunuz ama bu onun düğünü - bunu yapabilir.
Kalp kesimli dekoltesi, dantelle kaplı zarif bir korsajı ve
kolları var. Jane platforma çıkarken, duvardaki aynalar sırtına boydan boya yerleştirilmiş en az iki düzine küçük ipek
düğmeyi gözler önüne seriyor.
En iyi arkadaşınızın evlendiğine inanamıyorsunuz.
Anaokulunda beraberdiniz, ilkokula birlikte gittiniz, sonra
ergenlik ve lise geldi çattı, ilk erkek arkadaşlarınızla çıktınız, ilk kalp kırıklıklarınızda yan yanaydınız ve şimdi de o
hayatının bir sonraki aşamasına geçiyor - siz olmadan.
Onun için tabii ki inanılmaz mutlusunuz ve Tom hoş bir
adam. Arkadaşınızın mutluluğuna odaklanmak istiyorsunuz
ama kendiniz için biraz üzülmekten de geri kalmıyorsunuz.
Evlenmek konusunda umutsuz olduğunuzdan değil, sadece geride bırakıldığınızı hissetmek istemiyorsunuz.
“Ne düşünüyorsun?” diye soruyor Jane, her iki tarafa
hafifçe dönerek gelinliğin tüm güzelliğini gösteriyor.
“Nutkum tutuldu,” diyorsunuz.
Cee Cee ayakta, Jane’in etrafında titizleniyor, onun arkasına geçerek kremadan bir öbeği andıran uzun ve bol
kuyruğunu düzeltiyor.
“Çok güzel bir gelin oldun Jane,” diyor.
Boğazınızda bir yumruyla, başınızı sallayarak onaylıyorsunuz.
“Tamam kızlar,” diyor Jane. “Şimdi sıra sizde.”
Kendi nedime elbisenizi görmek için 14. sayfaya geçin.
7
Gelinlik korkunç.
Nefesinizi tutuyorsunuz. Korkunç görünüyor.
Gelinlik buz beyazı. O kadar beyaz ki gözlerinizi acıtıyor ama asıl sorun tasarımında.
Gelinlik, Taht Oyunları dizisinin bütün sezonunda kullanılan plileri, fırfırları ve omuz vatkalarını içeriyor. Oldukça açık olan yakası göğüs aralığına kadar iniyor ve aradaki
boşluk beyaz dantel bir fileyle doldurulmuş. Tüm korsaj
ve eteğe, başarısız bir anaokulu sanat projesi gibi görünen
buruşuk kumaştan çiçekler yerleştirilmiş. Gelinliğin eteği
uzun olmak için iki buçuk santim kısa ama kısa olmak için
de iki buçuk santim uzun, çok tuhaf bir boyu var.
“Kesinlikle inanılmaz görünüyorsun! Bu şimdiye dek
gördüğüm en güzel gelinlik!” diyor Cee Cee coşkuyla.
Yalan söyleyip söylemediğini anlamak için Cee Cee’nin
yüzüne bakıyorsunuz ama öyleyse bile gayet inandırıcı.
Jane umutla size bakıyor.
Jane’e gerçeği söylemek için 9. sayfaya geçin.
Ona yalan söylemek için 12. sayfaya geçin.
8
Jane’e gerçeği söylüyorsunuz.
“Eee?” Jane’in tebessümü soluyor. “Ne düşünüyorsun?”
Bir şampanya kadehini alıp yudumluyorsunuz. Köpükler yüzünden bir an boğulur gibi oluyorsunuz - ama en
azından biraz zaman kazanmış oluyorsunuz. “Ben... ben
beyazın tam olarak senin rengin olduğundan pek emin değilim,” demeyi başarıyorsunuz.
“Beyaz bir renk değil, tondur,” diye tersleniyor mağaza
sahibi, bir köpekbalığı gibi gizlice yaklaşarak.
“Yani sorun renkte mi?” diyor Jane ve mağaza sahibine dönüyor. “Bunun uçuk pembesi var mı? Ya da mercan
rengi?”
Pembe mi? Mercan rengi mi? Bu daha da korkunç olur.
“Şey... aslında düşünülecek olursa, sorun renk değil, stil,”
diyorsunuz. “Jane, o kadar güzel bir vücudun var ki bunun adil olduğunu sanmıyorum.”
“Ama ben burada yedi defa prova yaptım. Lanet şeylerden yüzlercesini giyip çıkardım. Daha açık olabilir misin?”
Bir yudum daha şampanya alıyorsunuz. “Belki de... fırfırlar biraz fazla ABARTILI.”
Jane dönüp boy aynalarından birine bakıyor.
“Nefret mi ettin? Dürüst olman çok önemli.”
“Gerçekten mi?”
“Kesinlikle. Sen benim en eski arkadaşımsın. Bunu kaldırabilirim.”
Cee Cee eliyle size boğaz kesme hareketi yapıyor, mağaza sahibi ve elinde şampanya tepsisi olan asistanı da dehşet içinde size bakıyorlar. Herkes bekliyor.
9
“Tamam. Bak, Jane, bunu söylemenin güzel bir yolu
yok. Ama...” Kadehi başınıza dikip derin bir nefes alıyorsunuz.
O sizin en iyi arkadaşınız ve gerçeği hak ediyor. “Korkunç. Kusma hissi uyandırıyor. Çocuk bezinden yapılmış
bir tasarımı giymiş gibi görünüyorsun.”
Bir şok sessizliği oldu.
Jane öfkeyle size bakıyor. “Bunu nasıl söylersin?”
Belki de daha kibar olmanız gerekiyordu. Hepsi şampanyanın suçu. “Üzgünüm. Ağzımdan bu şekilde çıkmasını istememiştim.”
“Kıskanıyor musun? Mesele bu mu? Ben sevdiğim birini buldum ve sen bulamadın diye mi?”
Bu da nereden çıktı şimdi? Havadaki gerginlik artık elle
tutulacak cinsten. “Kıskanmak mı? Hayır! Bu haksızlık.
Sen fikrimi sordun ve ben de sana söyledim.”
“Bundan sonra da Tom’la evlenmemem gerektiğini
söyleyeceksin herhalde!”
Aslında Jane’in nişanlısı Tom’un onun için tam olarak
doğru adam olduğundan emin değilsiniz ama aynı gün
içinde iki dürüstlük bombası iyi bir fikir olmayabilir.
Jane’in gözlerinde yaşlar parıldıyor. Gözlerini aynaya
dikip kendisine bakarken uzun bir sessizlik oluyor. Daha
fazla suçlama için kendinizi hazırlıyorsunuz ama birdenbire Jane kahkahalara boğuluyor. “Şizofren bir Disney
prensesi gibi görünüyorum, değil mi?”
“Ya da krema fabrikasında bir patlama olmuş gibi,” diye
ekliyorsunuz.
Jane artık kıkırdıyor. “Tanrım, ne düşünüyordum ki?”
“Aslında benim hoşuma gitti!” diye savunurcasına lafa
giriyor Cee Cee ama Jane bu defa onu duymazdan geliyor.
10
“Böyle bir şeye ne dersin?” diyorsunuz ve fildişi rengi
ipekten şık, klasik tarzda bir elbiseyi askıdan alıyorsunuz.
“Bunu daha önce de gördüm ve senin üstünde harika duracağını düşündüm.”
“Çok hoş,” diyor Jane.
Cee Cee’yle ikiniz beklerken, Jane ile mağaza sahibi soyunma odasının perdeleri arasında gözden kayboluyorlar.
Jane yeniden görünüyor ve hem siz hem de Cee Cee
nefesinizi tutuyorsunuz.
Bu muhteşem. Kusursuz. Bir yandan sade ama diğer
yandan Muhteşem Gatsby filminin ihtişamını yansıtıyor ve
sanki sadece Jane’in ince vücudu için tasarlanmış gibi görünüyor.
“Beni kurtardığın için teşekkürler,” diyor Jane size.
“Tamam, şimdi sıra sende.”
Nedime elbisenizi görmek için 14. sayfaya geçin.
11
Jane’e yalan söylüyorsunuz.
Jane’e gerçeği nasıl söyleyebilirsiniz ki? Onun kaç kez
prova yaptığını, Vera Wang kataloglarını ezberleyerek ve
gelinlik sitelerine bakarak aylar geçirdiğini biliyorsunuz.
Belki de saçları ve makyajı yapıldıktan sonra gelinlik o kadar da kötü görünmeyecek.
“Bu... ee... çarpıcı,” diyorsunuz, sesiniz size bile sahte
geliyor. Hiçbir zaman iyi bir yalancı olmadınız.
Jane kaşlarını çatarak aynada uzun uzun kendine bakıyor. “Gerçekten mi?”
“Hmm.” Bir şampanya kadehine uzanıp bir yudum alıyorsunuz.
Cee Cee kabullenme ve hayranlıkla başını sallayarak
onaylıyor. Bir düğün planlamacısının böylesine berbat bir
zevke nasıl sahip olduğu sizin için bir gizem.
“Bunun çok fazla olduğunu düşünmüyor musun?”
diye soruyor Jane.
“Şey, belki biraz?” diyorsunuz tiz bir sesle.
“Çarpıcı demiştin ama?”
Doğruyu söylemek gerekirse, bu manzara zevk sahibi
herkesi çarpar. Dilinizi tutuyorsunuz.
“Tanrım,” diyor Jane ağlamaklı. “Kuştüyü yorganla
güreşen kremalı bir pasta gibi görünüyorum.” Birdenbire size çıkışıyor. “Bu çirkin şeyi giymeme izin vereceğine
inanamıyorum!”
“Şey... Sana sonunda söyleyecektim. Beni gafil avladın.”
“Ne yapacağım ben şimdi?”
Mağazanın sahibi kadın oyunda avantajlı durumda. Zarif süslemeleri olan, vintage tarzı şık bir gelinliği askısın-
12
dan tutmuş sallıyor. “Acaba böyle bir şeyi denemek ister
miydiniz?”
Jane size kötü bir bakış atıyor ve perdenin arkasında
gözden kayboluyor.
Ama yeniden ortaya çıktığında, bu sefer gerçekten çarpıcı görünüyor ve hayranlığınız tamamen yürekten geliyor. Sizin önünüzde kendi etrafında dönüyor ve onun yüzünde her şeyin hallolduğunu görebiliyorsunuz.
“Şimdi sıra sende,” diye ilan ediyor Jane.
Nedime elbisenizi görmek için 14. sayfaya geçin.
13
Nedime elbisenizi ilk kez görüyorsunuz.
Başka bir mağaza görevlisi iki devasa elbise torbasıyla
yaklaşıyor ve bunları prova alanının yanındaki elbise askısına asıyor.
“Buna bayılacaksın!” diye şakıyor Cee Cee.
Giysi torbalarındaki elbiselere kaçamak bir bakış atıyorsunuz. Cee Cee’nin beğenisiyle sizin beğeniniz arasında
bir uçurum olduğundan kuşkulanıyorsunuz.
“Sana daha önce bazı örnekler gösterdiğimi biliyorum,”
diyor Jane, “ve birkaç ay önce ölçülerini alırken mavi saten
üzerine konuşmuştuk ama Cee Cee’yle ikimiz masa örtülerini seçerken, bu güzel kumaşı bulunca tüm görünümü
tamamlayacağını düşündük.”
“Yani bizim elbiselerimizin masa örtüleriyle aynı kumaştan yapılacağını mı söylemek istiyorsun?” diyorsunuz,
dehşetinizi dizginlemeye çalışarak.
“Ve peçeteler!” diye bağırıyor Cee Cee. “Dahice değil
mi? Tüm ünlüler böyle yapıyor artık.” Elbisesini hevesle
kapıp soyunma odalarından birine süzülüyor.
Jane’i hayal kırıklığına uğratmamak için çaresizce içinizdeki kötü şeyler olacağına dair hissi bastırarak, siz de
nedime elbisenizi alıyorsunuz.
Kabine girince, elbiseyi asıyor ve değerlendirmek için
geri çekiliyorsunuz. Umut verici görünmüyor ama belki
de üstünüzde o kadar kötü durmayacak, yüreğinizde hâlâ
bir umut zerresi var.
İç çamaşırlarınızı aşağı kaydırıp, Converse spor ayakkabılarınızı çıkarmadan dikkatle kalın kumaş yığınının içine
adım atıyorsunuz. Elbisenin kollarını yakalayıp elbiseyi
14
yukarı, kalçalarınıza ve uyluklarınıza çekmek için savaş
veriyorsunuz. Elbise dar ve giymek için karnınızı içeri çekip aşağı yukarı dans edercesine hareket etmek zorunda
kalıyorsunuz. Sonunda kollarınızı elbisenin kollarına sokabiliyorsunuz ve fermuarı çekmek için arkaya uzanıyorsunuz ama ancak sırtınızın yarısına kadar kapatabiliyorsunuz. Eğilip bükülüyorsunuz ve şiddetle asılıyorsunuz ama
fermuar yerinden oynamıyor.
Cee Cee’nin dışarıda ciyakladığını duyuyorsunuz:
“Sana söylemiştim Jane! Bu harika!” Hızla sizin perdenizi
açıyor. “Seninki nasıl görünüyor?” diye soruyor.
Kendinizi hazırlıyor ve hasarı değerlendirmek üzere dışarı çıkıyorsunuz.
Küçük, kalkık göğüsleri ve uzun bacakları olan Cee
Cee’de elbise aslında çok kötü görünmüyor ama sizin üstünüzde tam anlamıyla bir felaket. Kabarık kollar ve fistolu
yaka sizi köylü güzeli gibi gösteriyor ve her nefes aldığınızda ön taraftaki küçük inci düğmeler birer birer açılıyor.
Bir de renk meselesi var. Jane size şeker pembesi tonunda hiçbir şey giydirmeyeceğine söz vermişti ama bu
-Cee Cee kayısı rengi olduğunda ısrar ediyor ama daha
çok bayat somon rengi gibi görünüyor- neredeyse daha da
kötü. Ve -sonuncu hakaret- üzerinde yaprak desenleri var.
Sanki esrarengiz bir kaza geçirmişsiniz gibi. İçinde bir tsunami ve Çin restoranının olduğu türden bir şey.
Mağaza sahibi ve terzi üstünüze çullanıyorlar. Biri göğüslerinizi yeniden elbisenin korsajına sokmak için ittiriyor, diğeri elbisenin arka tarafını bir araya getirip fermuarı
çekmek için uğraşıyor ve sonunda korsajdaki kalan düğmeler ayrılarak belinize kadar açılıyor.
15
“Korkarım pek uymadı.” Olanca çıplaklığıyla belli olan
şeyi ilan ediyorsunuz.
“Ayarlayabileceklerinden eminim. Düzeltebilirsiniz,
değil mi?” Jane terziye dönüyor, sesi ancak aksi gelinlerin çıkabileceği ultra-yüksek frekansa ulaşıyor. Terzi kadın
kuşkulu görünüyor ama sonra mağaza sahibiyle ikisi yanınıza koşturuyorlar ve siz orada ayakta durmuş, düğüne katılacak herkesin düğün başlamadan önce geçici olarak kör
olmasını umut ederken, kumaşı ve dikişleri çekiştiriyorlar.
En sonunda bitiyor. Mücadele ederek korkunç elbiseden çıkıp giyiniyor ve diğerlerine katılıyorsunuz.
Cee Cee gözlerini kısarak size bakıyor. “Düğüne kimi
getireceğini bana söylemedin.”
“Evet, üzgünüm,” diyorsunuz. “Henüz karar vermedim.”
Jane ve Cee Cee bakışıyorlar.
“Ama düğün gelecek hafta,” diyor Jane. “Bu akşama
kadar bana haber verebilir misin? Kaligrafın masalar için
isim kartları yazması gerekiyor.”
Kaligraf mı? Aman Tanrım. Bu sizin tanıdığınız ve sevdiğiniz rahat, tasasız Jane değil. Gerçek şu ki düğüne gelmesini kimden isteyeceğinize karar vermediniz.
Jane’e henüz Steve’den söz etmediniz.
Onunla internette tanıştınız -size mesaj atanlardan biri
ama 69 sayısını içeren kendini beğenmiş bir takma adı
yok- ve onunla düğünde boy gösterirseniz bir heyecan yaratacağınızı kabul etmeniz gerekiyor. Steve’in kamçı etkisi
yaratan türden iyi bir görünüşü var. Ve sorun biraz da buradan kaynaklanıyor. Steve’le bir kere buluştunuz ve o tek
randevunuzda, sizi çarpanın ne olduğunu anlamaya çalış-
16
makla o kadar meşguldünüz ki onu neredeyse hiç tanıma
şansınız olmadı.
Yine de son zamanlarda çıktığınız bazı adamlara kıyasla
o büyük bir gelişme. Tüm dişleri kendisine ait, esprilerinize gülüyor ve sinemadan sonra kahve içmeye gittiğinizde
garsona bol bahşiş vermişti (bu daima iyi bir belirtidir).
Daha da iyisi, akşamın sonunda size karnınızda kelebekler
uçuran bir veda öpücüğü verirken, aceleci veya zorlayıcı
değildi. Acaba gerçek olamayacak kadar iyi mi?
Düğüne tek başınıza da gidebilirsiniz. Konuklar çift olmazsa düğün sona erecek değil ya. Düğün paniğine rağmen, biriyle çıksanız da çıkmasanız da Jane’in sadece mutlu olmanızı istediğini biliyorsunuz. Ve Cee Cee’nin ilgisi
sizin konuğunuzun beslenme şekli, ayakkabı numarası ve
gelinin sağır büyükannesinin veya damadın alkolik amcasının yanında oturmaya kişiliğinin uygun olup olmamasıyla sınırlı.
“Ben gitsem iyi olacak,” diyor Jane. “DJ Salinger’la randevumuz var.”
“Kim?” diye soruyorsunuz.
“Resepsiyonda çalacak olan DJ. Söylenenlere göre çok
seksiymiş.”
“Ben de havaalanına doğru yola çıksam iyi olur,” diyor
Cee Cee. “Bruno ve flörtü bu öğleden sonra geliyorlar.
Yıllar sonra ilk kez eve geliyor.”
“Bruno düğüne flört ettiği kişiyi mi getiriyor?” diyorsunuz, Jane’le Cee Cee’nin erkek kardeşinin çocukluğunuzda sizinle acımasızca nasıl alay ettiğini hatırlayarak.
“Kim bu kadın, bir tür mazoşist mi?”
Jane gülüyor. “Bruno değişti, çok şaşıracaksın.”
17
“Hah,” diyorsunuz. “Saçımı tutuşturduğu zamanı hatırlıyor musun? Bunu bir gün atlatabileceğimden emin
değilim.”
Veda ediyorsunuz ve kendinizi hafifçe hüzünlü hissederek gelinlik mağazasından çıkıyorsunuz. O berbat nedime elbisesinden sonra neşelenmeye ihtiyacınız var. Arkadaşınız Lisa’ya bir acil durum mesajı çekiyorsunuz ve o
saniyeler içinde yanıtlayarak, size gelirken yol üstünde bir
şişe şarap ve yiyecek bir şeyler alacağına söz veriyor.
Lisa şarabın dibini kendi kadehine dolduruyor ve pizzanın son kısmını ağzına tıkıştırıyor.
“Düğünler!” diyor. “Acaba insanlar neden böyle saçmalıklarla uğraşıyorlar?”
İçinizi çekiyorsunuz. “Bunun hayattaki en önemli günün olması bekleniyor.”
Lisa burun kıvırıyor. “Daha çok hayatının en gergin
günü. Bütün sektör kocaman bir düğün organizatörü ve
çiçekçi komplosundan ibaret.” Elini parlak pembe saçlarının arasından geçiriyor. Lisa, Jane ondan nedime olmasını
istemediği için şanslı - kâbus gibi olan yeni kıyafetlerin ve
dekorun rengine hiç uymazdı. “Hadi bana Steve hakkında
bir şeyler daha anlat.”
“Anlatacak fazla bir şey yok,” diyorsunuz. “Hoş birine
benziyor.”
Lisa yüzünü buruşturuyor. “Hoş mu? Off. Kulağa sıkıcı
geliyor.” Lisa iyiyi yeterli bulmuyor ya da sıkıcı buluyor.
Son sevgilisi, bir motosiklet çetesinden daha fazla küpeye
ve dövmeye sahipti.
18
Cep telefonunuz Jane’den gelen bir mesajla bipliyor:
“Kiminle geliyorsun? BİLMEM GEREKİYOR!!!!”
Ne yapmalı? En iyi arkadaşınızın düğünü Steve’le ikinci randevunuz için gerçekten en iyi yer mi? Steve ise kesinlikle rol için uygun; yakışıklı ve kibar, onu beraberinizde götürmeniz Jane’in akrabalarının aşk hayatınızla alakalı
sorularla sizi esir almasına engel olacak. Ama düğünü hemen hemen hiç tanımadığınız bir adama bakıcılık yaparak,
onu herkese tanıştırarak ve nasıl tanıştığınızı açıklayarak
geçirecek ruh halinde olduğunuzdan emin değilsiniz. Ve
aslında herkesle onunla daha önce sadece bir kere çıktığınızı söylemek istemiyorsunuz. Belki bu konuda üstü kapalı davranabilirsiniz. Ama daha önemlisi, Steve’in sizi o
korkunç nedime elbisesiyle görmesini istiyor musunuz?
Onu son görüşünüz olabilir.
Belki de düğüne tek başınıza gitmeniz daha iyi olacak.
Hem Lisa da yalnız gidiyor ve düğün konusundaki alaycılığına rağmen, beraber takılmak çok eğlenceli. Eğer tek
başınıza gidecek olursanız, Lisa’yla kesinlikle kurtlarınızı
döküp hoşça vakit geçirebilirsiniz ve erkek arkadaşınızın
eğlenip eğlenmediği konusunda strese girmenize gerek
kalmaz. Hem düğünde kiminle tanışacağınızı bilemezsiniz: Jane, DJ’in seksi olduğuna dair bir şeyler söylememiş
miydi?
Eğer Steve’i kavalyeniz olarak düğüne götürmek istiyorsanız,
20. sayfaya geçin.
Eğer düğüne tek başınıza gitmek istiyorsanız, 150. sayfaya geçin.
19