Programımız - İlk Parti

1
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
AMAÇ VE HEDEFLERİMİZ
:
:
6
6
A.TEMEL DEĞERLERİMİZ VE İLKELERİMİZ
:
7
1. PROGRAMIN TEMEL İLKELERİ - İLERİ SİYASET ANLAYIŞIMIZ
1.1. Çağdaşlık
1.2. Muhafazakarlık
1.3. Milliyetçilik
1.4. Devlet
1.5. Müzakereye, Saydamlığa Ve Hesap Verebilirliğe Dayalı Yönetişim Anlayışı
1.6. Toplumsal Dayanışma Ve Bütünleşme
1.7. Birey
1.8. Cinsiyet Ayrımcılığı
1.9. Kadının Toplumdaki ve Siyasetteki yeri
1.10. Ekonomik Politikalar
1.11 Hukukun Üstünlüğü
1.12. Özgürlük
1.13. Adalet
1.14. Refah
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
7
8
8
8
8
8
9
9
9
9
9
9
9
10
10
B. ADALET, DEMOKRASI (İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER)
: 10
1. HİZMET VEREN DEVLET
1.1 Adalet Reformu
1.2.Tek Mahkemede Adalet
1.3. Çözüm Önerilerimiz
1.3.1. Adli Polis Kurulacak, Modern Laboratuvarlar Çoğaltılacak
1.3.2. Bağımsız Adalet Tesis Edilecek
1.3.3. Savcı, Avukat Eşit Olacak
1.3.4.Hakem Mahkemeler Kurulacak
1.3.5.Mahkemeler Dağınıklıktan Birleşik Hale Getirilecek
1.3.6. Avukatlara Delil Toplama Yetkisi Verilecek
1.3.7.Meclis Adalet Komisyonu Devamlı Mesai Yapacaktır
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
10
10
10
11
11
11
11
11
11
11
12
2. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TEMİNAT ALTINA ALINMASI
2.1. Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi
:
:
12
12
3. DEMOKRASİ
3.1. Demokrasi Ekonominin Temel Taşıdır
3.2. Katılımcı Demokrasi
3.3. Siyasi Partiler Kanunu Değişecektir
3.4. Yeni Bir Sivil Anayasa
3.5.Yeni Bir Seçim Kanunu Yapılacak
3.6. Demokratik Hukuk Devleti
3.7. Bağımsız, Etkin Ve Gecikmeyen Yargı
:
:
:
:
:
:
:
:
13
13
13
14
14
14
14
15
2
3.8. Yargıç Güvencesi
3.9. Hak Arama Özgürlüğü
3.10. İnfaz Kurumları
3.11. Özgür Birey
3.12. İnsan Hak Ve Özgürlükleri
3.13. Etnik Farklılıklar Ülkemizin Zenginliğidir
3.14. Hedefimiz: Kadını Erkeği Her Alanda Eşit Türkiye
3.15. Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi
3.16. Çalışma Hakkı Kutsaldır, Emek En Yüce Değerdir
3.17. Tüm Çalışanlara Çağdaş Sendikal Haklar
3.18. Tüm Çalışanlara Grevli Toplu Sözleşme Hakkı
3.19. Güvenli Ve Sağlıklı Çalışma Hakkı
3.20. Demokratik, Özgür Basın Ve İletişim Ortamı
3.21. Siyaset Ve Sivil Toplum Etkin, İlkeli Ve Saygın Parlamento
3.22. Siyaset Ve Sivil Toplum
3.23. Sivil Toplum
3.24. Temiz Siyaset, Dürüst Yönetim
3.25. Milletvekili Dokunulmazlığına Çağdaş Siyaset Sınırlaması Getirilecektir
3.26. Siyasi Etik (Ahlak Yasası Çıkarılacaktır)
3.27. Kamu Yönetiminde Saydamlık Ve Dürüstlük Egemen Kılınacaktır
3.28. Yolsuzluklar Önlenecektir
3.29. Sivil Toplum Örgütleri
3.30. Kooperatifler
3.31. Sendikalar
3.32. Politika
3.33. Demokrasi Ve Adalet
3.34. İnsan Hak Ve Özgürlükleri
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
16
16
17
17
18
19
21
22
23
23
24
24
24
26
26
26
27
27
27
27
27
28
28
29
29
29
30
C. EKONOMİ, YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM, İLERİ REKABETÇİ KALKINMA PROGRAMI : 30
1. REKABETÇİ VE İLERİCİ TEKNOLOJİLİ ÜRETİM VE SANAYİLEŞME PROGRAMIMIZIN ANA HATLARI 31
1.1. Bilgi Toplumunun Ekonomisi
: 33
1.2. Teknoparklar Ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
: 33
1.3. Özelleştirmenin Hızlandırılması
: 34
1.4. Tek Başvuru Noktaları Kurulacak
: 34
1.5. Vergi Reformu
: 34
1.6. Mernis Projesi- Tek Numara Uygulaması
: 35
1.7. Vergi Denetimi
: 35
2.KAYNAK YARATMAK
2.1. Devlet Harcamalarında Tasarruf Yaparak Sağlanacak Kaynak
2.2. Her Yıl Elde Edilecek Kaynaklar
2.3. Bir Defa Elde Edilecek Kaynaklar
:
:
:
:
36
36
37
37
3. REFAH DEVLETİNİN HEDEFLERİ
3.1. Çalışma Hakkı
:
:
38
38
4. EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE FIRSAT EŞİTLİLİĞİ
:
39
5. BESLENME VE SAĞLIK HAKKI
:
39
3
6. SOSYAL GÜVENLİK REFORMU
:
40
7. TÜRKİYE’DE GİRİŞİMCİLİK
:
40
8. VERGİ ORANLARI, MUAFİYETLER
:
42
9. HUKUK SİSTEMİ
:
42
10. FİZİKSEL ALTYAPI
:
42
11. BANKALAR, PİYASALAR
:
42
12. ÜNİVERSİTE MEZUNLARINA İŞ BULMA PROJESİ
:
43
D. SOSYAL REFAH DEVLETİ
: 43
1.SOSYAL ADALET
1.1 Fırsat Eşitliği
1.2. Eğitim ve Öğretimde Fırsat Eşitliği
1.3. Beslenme ve Sağlık Hakkı
1.4. Sosyal Güvenlik Reformu
:
:
:
:
:
43
43
44
44
44
2. SOSYAL YARDIMLAR
2.1. Korumaya Muhtaç Çocuklar
2.2. Maddi Sıkıntı İçerisindeki Ailelere
2.3. Emekli, Dul ve Şehit Yakınlarına Onurlu Yaşam
:
:
:
:
45
45
45
46
3.BÖLGESEL KALKINMA
:
46
4.İSTİHDAM SORUNU VE ÇÖZÜMÜ
4.1. Yoksullukla Mücadele
4.2. İstahdam
4.3. Genel İstahdam
:
:
:
:
46
46
47
47
5.KÜRESEL ISINMA
:
49
6. SOSYAL POLİTİKALAR
:
50
7. KİMSESİZ ÇOCUKLARIN SAHİPLENMESİ
:
51
8. FAKİR AİLELERE EĞİTİM YARDIMI
:
52
9. YAŞLILARA YAPILACAK NAKDİ YARDIMLAR
:
52
E.DEVLETTE YENİDEN YAPILANDIRMA VE KAMU YÖNETİMİ
: 52
1.KAMU YÖNETİMİ
1.1. Temel Amaç
1.2. Yerel Yönetim
1.3.Yerel Yönetim Reformu
:
:
:
:
4
52
52
53
53
1.4. Çağdaş Kamu Yönetimi Reformu
1.5. Plana, Çevreye, Yeşile ve İnsana Saygılı Yerel Yönetimler
1.6.Büyükşehir Yönetimleri
1.7. Dünya Kenti İstanbul İçin Yerel Yönetim Modeli
1.8. Kamu Personeli
1.9. Devlette Yeniden Yapılanma
:
:
:
:
:
:
F. POLİTİKALARIMIZ
: 61
1.DIŞ POLİTİKA
2.TARIM REFORMU
3.ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
4.EĞİTİM REFORMU
5.SAĞLIK
6.ULAŞTIRMA
7.TEKNOLOJİ
8.SANAYİ
9.ORMAN VE SU İŞLERİ
10.ULUSAL GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKALAR
11.ENERJİ
12.STK, SENDİKA, İŞÇİ VE İŞVEREN İLİŞKİLERİ
13.TURİZM
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
5
53
55
56
56
57
57
61
63
64
65
67
70
70
72
72
72
75
78
79
ÖNSÖZ
Siyasi partiler iktidara icraat yapmak için gelirler. İcraatın başarısı hedef ve vizyon koyarak elde edilir. Beş yıl,
on yıl sonrasının Türkiye'sinin resmini göremeyen, bu resmi somut hedeflerle ifade edemeyen iktidarların
başarı şansı yoktur. Bu iktidarlar bir ileri bir geri savrularak yerinde sayar, daha sonra da tasfiye olurlar.
Geçmiş bunların sayısız misalleriyle doludur.
Siyasetçilerimiz genellikle devlet getirimini paylaşmayı, öfkeyi örgütlemeyi, tepki sergilemeyi ya da güncel
sorunları dillendirmeyi tercih ediyorlar. Oysa ortak temel ve değerlerimizden hareketle oluşturulacak yeni
gelecek tasarımları kitleleri sisteme daha sıkı bağlayacaktır. Toplum bütünleşecek, ortak hedeflere doğru
koşarak bir araya gelecektir. Ortaya koyduğumuz sosyal demokrasi programı tepkilerin değil, çözümün ve
aksiyonun programıdır.
Dünyada küreselleşme rüzgarı esmektedir. Küreselleşmenin dinamiği değişimdir. Geleceğin dinamikleri ise
yeni parametrelerin oluşturduğu bilgi çağıdır. Bu çağı anlamadan ne ülkemizdeki değişen toplumu yönetmek
ne de "sosyal demokrasi" yi uygulamak olası değildir. Bu nedenle çağdaş bir sosyal demokrasi programının
temel dinamikleri bilgi toplumunun parametreleri olacaktır.
Çağdaş bir sosyal demokrasi programı; dünyanın nereye gittiğinin, Türkiye'nin nerede olması gerektiğinin
resminin somutlaştırılmış hedeflerle ifadesi olacaktır. Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlayacağımız 2023
yılında Türkiye dünyanın 10 güçlü devletinden birisi olacaktır. Bu nedenle 2023 hedefleri ortaya konulacak ve
buna ulaşacak yıllık uygulama planları yapılacaktır. Programımız bizi bu hedeflere götürecek bir yol haritası
olacaktır.
Sosyal demokrasi iktidarında sosyal politikaları uygulayacak en iyi ortam; ekonomik kalkınma ve
demokrasinin kurumsallaştığı bir ülkede sağlanabilir. Sosyal politikaları uygulamak öncelikle bir kaynak
sorunudur. Bu sorunu çözümlemeden sosyal politika hedefleri koymak, geçmişte yapılan yanlışların en
büyüğü olmuştur. Bu nedenle programımızda ekonomik kalkınma ve kaynak elde etme projelerine öncelik
verilmiştir.
Partimizin programı dünyadaki dengeleri ve gelişmeleri kavrayan, Türkiye'yi bu kavramsal dünyanın içine
oturtan, gelecekte ulaşılacak hedefleri tanımlayarak, bu hedeflere ulaşma yollarını ortaya koyan bir
uygulama planıdır. Bunları yaparken ülke sorunlarına doğru teşhis koyarak, her adımda onları çözümleyen bir
projeler topluluğu bu uygulama planının tamamlayıcı parçaları olacaktır.
AMAÇ
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini, birlik ve bütünlüğünü, hak ve menfaatlerinin korumak; bu
topraklar üzerinde yaşayan, din, dil, etnik köken, mezhep ayırt etmeksizin tüm vatandaşların manevi
değerleri ile tarihi ve kültürel zenginliklerine sahip çıkmak; inançlı, yüksek ahlaklı ve çağın gerektirdiği
niteliklere sahip, sorgulayan, analitik düşünen, girişimci, araştırmacı, dinamik, vizyoner, rekabetçi nesiller
yetiştirmek; hak ve adaleti; huzur ve güveni her alanda hakim kılmak; Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin üzerinde
rekabet gücüne sahip onurlu ve müreffeh geleceğini inşa etmek; barış mutluluk ve adaletin hakim olduğu bir
dünya nizamının tesisinde ülkemizin söz sahibi olmasını sağlamaktadır
HEDEF
Toplumsal uzlaşmayı sağlayarak birlik ve beraberliğin getirdiği sinerji ve katma değer kullanarak tek başına
iktidar olmak; Avrupa, Asya ve Afrika üçgen merkezli yeni bir dünya düzeni anlayışıyla; ekonomik, sosyal,
kültürel, teknolojik gelişimini ve bilgi toplumuna geçişini sağlayarak ülkemizi dünyanın sayılı gelişmiş ve refah
seviyesi yüksek bir konuma getirmektir.
6
A.TEMEL DEĞERLERİMİZ VE İLKELERİMİZ
1. PROGRAMIN TEMEL İLKELERİ
Programımız yepyeni, yenilikçi bir "demokratik" içerik taşımaktadır. Kaynağını Anadolu kültüründen
alıp, bilim ve teknoloji ile harmanlanmış fikirler ve uygulamalar manzumesi demokrat görüşümüzün özünü
teşkil etmektedir. Ülke yararına olan her düşünce ve fikir bizim özümüzdür. Demokrasideki son gelişmeler ve
değişimler programımızda yer almıştır. Esasen değişim rüzgarlarının şiddetle estiği, toplumun hızla değiştiği
günümüzde, sosyal demokratlar çağın gerisinde, statik bir görüşün temsilcisi olamazlar.
Toplumumuzun değişimine ve beklentilerine paralel olarak, demokrat anlayış değişim göstermektedir. Bu
içeriğin temel taşları aşağıda özet olarak gösterilmiştir. Bu ilkelere bakıldığında ilerici siyasetimizin ne olduğu,
ne olmadığı kolayca anlaşılacaktır.
- İlerici Siyaset Anlayışımız
-
-
-
Ülke kalkınması ve toplumsal barışın sağlandığı;
Devlet odaklı değil, insan odaklı; insan ve laiklik temelinde bir demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne
dayalı;
Bu program ülkemizi kutuplaştırarak hareketsiz hale sokan ve bıktıran; sağ-sol, laik-antilaik, Türk-Kürt,
Alevi-Sunni kavgalarının çok ötesinde yepyeni, toplumumuzu bir vizyon etrafında birleştiren bir
"demokratik" politikanın izlendiği;
Dil, ırk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi düşünce, mezhep, felsefi inanç, medeni hal, yaş ve
engellilik ayrımcılığını yasaklayan her vatandaşın yasalar önünde eşitliğini savunan;
Korkulara ve kısa vadeli çıkarlara dayanmadan, sorun çözmeye yönelen, toplumdaki kültürel, dini veya
etnik farklılıkları zenginlik olarak kabul eden;
Hukukun üstünlüğünün ve yasalar önünde eşitliğin temenni olarak kalmadığı, başta cinsiyet eşitliği olmak
üzere, her alanda yasal eşitliğin sonuçlandığı;
Temel hak ve özgürlüklerin ‘ genel ahlak ‘ , ‘ milli güvenlik ‘, ‘ kamu düzeni ‘ , ‘ genel sağlık ‘ , gibi soyut ve
keyfi gerekçelerle sınırlandırılmadığı;
Geçmişin geleneksel terimleriyle tanımlanamayacak kadar yeni, ilerici siyaset anlayışının ne liberal ne
muhafazakar, politikamızın demokraside yenilik ve değişim olduğu;
Türkiye’nin geleceğine yönelik siyasi anlayışımız toplumumuzun bütün katmanlarını kucaklar, çevreden
merkeze yürürken halkı devletle bütünleştiren bir istikamete doğru yol aldığı;
Ayağı yere değmeyen bir politikadan öte eylem planında kendisini tanımlayan bu tanımlama ile statüye
karşı radikal bir yürüyüşü esas alan;
Devletin aile içi şiddet ve namus cinayetlerini önlemekle , aile içi demokrasiyi, eşler arası eşit iş bölümünü
desteklemekle yükümlü kılındığı;
Devletin sivil toplum örgütlerini, bütçeden belli bir pay da ayırarak destekleme görevini yerine getirdiği;
Demokratik anlayış; yaratıcı, değişimci, bürokrasiden arınmış ve reformcu bir yönetimle ülke
problemlerinin çözüleceğine inanan;
Toplumumuzu yeni politika geliştirmek için harekete geçirecek, yeni politikalar üreterek kutuplaşmış
ülkemizdeki birlik, beraberlik ve kardeşliği yeniden inşa edecek, insanlarımızı geçmişlerine bakmaksızın
gelecekteki yapacaklarımız etrafında birleştirerek toplumsal uzlaşıyı sağlayabileceğine inanan;
Milletimizi belli ilkeler etrafında toplamakta ve bu ilkeleri tavizsiz savunmayı esas almaktadır. Gelecek
hayalleri etrafında, güçlü Türkiye’yi ancak toplumsal uzlaşı ile oluşturacağına inanan;
Artık Türkiye’de siyasete yeni yüzlerin kazandırılmasına ve siyasi partilerin yapısının kadın ve genç ağırlıklı
olması gerektiğine inanan;
7
-
-
( ilk parti kadınların ve gençlerin partisidir; kadın ve gençlik kolları gerek görülmeyerek kaldırılmıştır.
Kadın ve erkek kontenjanı %50 - %50 eşit olarak belirlenmiştir. 120 milletvekili adayı 21 yaşını doldurmuş
gençlerden alınacaktır.)
Siyasi partiler ve seçim yasası, kadın-erkek eşitliğini ve demokratik katılımı sağlamak üzere kadınlar ve
erkekler için eşit temsil şartını içerecek ve kadınların seçilebilir sıralardan aday gösterilmesini sağlayacak
şekilde değiştirildiği;
Siyasi partilerin eksiklikler ve yanlışları eleştirdikten sonra; yapılması gerekenleri ve projelerle vizyonunu
anlatarak halka umut ve heyecan vermesi gerektiğine inanan;
Muhalefet partilerinin iktidar tarafından yapılan icraatları nasıl daha iyi yapılabileceği hususun da öneri
ve proje geliştirmeleri gerektiğine inanan;
İktidar ve muhalefet partilerinin kavga ve çatışma yerine uzlaşı ve hoşgörü içinde çalışmaları gerektiğine
inanan;
Meclisteki partilerin birbirlerinin gündemini takip ederek değil kendi gündemini yaratan çalışmalar ve
projeler geliştirmeleri gerektiğine inanan;
Yetkin ve donanımlı kadrolar ile partilerin laf üretmek ve demogaji yapmak yerine ekonomik kalkınma ve
çözüm odaklı projeleri ile halkın karşısında olmaları gerektirdiğine inanan;
Yargı organları, Sayıştay, anayasa mahkemesi, rektörlüklerini ile YÖK, RTÜK gibi özerk kurumların
oluşumunda, üyelerini kendi içinden ve cinsiyet eşitliği ilkesini gözeterek seçmeleri konusunda
demokratik ilkelere yer veren hukuki düzenlemeler yapıldığı ve uygulandığı; bir düzeni içermektedir.
1.1. Çağdaşlık
Türkiye kalkınmadan refaha, insani değerlere kadar her alanda çağının en iyisi olmalıdır. Bunun yolu çağın
ruhunu kavramaktan, evrensel değerleri yerel değerlerle kaynaştırmaktan geçer. Önemli olan çağdaşlaşma
sürecinin demokratik bir anlayışla yürütülmesi ve doğal sosyal süreçlerin hakim kılınmasıdır.
1.2. Muhafazakarlık
Muhafazakarlık, tutuculuk değildir. Toplumu bir ve beraber kılan ortak değerleri sahiplenmek, gelenekle
birlikte değişmek demektir. Partimiz, çağdaşlaşmayı ve köklü değişim programını kimliğimizin niteliklerini
muhafaza ederek gerçekleştirecektir.
1.3. Milliyetçilik
Bizim milliyetçiliğimiz, Türkiye'nin toplumsal gerçekliğini esas alan, ülkenin küresel bir güç olmasını
hedefleyen rekabetçi ve dışa dönük bir milliyetçiliktir. Ortak değerlerimiz, tarihimiz, kader ortaklığımız
milliyetçiliğin temel taşlarıdır. Uzun tarihi tecrübenin, gelecek iradesinin şekillendirdiği milliyetçiliğimizin
etnik kimliğe, dinsel ayrımcılığa, mezhep yarışına ve ırka indirgenmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
1.4.Devlet
Devlet, birlik ve bağımsızlığımızın örgütlenmiş şeklidir. Devlet ekonomide sınırlı düzeyde olmalı, serbest
piyasa esas alınmalıdır. Devlet piyasada oyuncu değil, düzenleyici olarak yer alacaktır. Küreselleşme
sürecinde devlet küçük, etkin ve hizmet odaklı olmalıdır. Nihai hedef, çağdaş tanımlarda ifadesini bulan
sosyal hedefleri gerçekleştiren "Demokratik Hukuk Devleti" dir.
1.5.Müzakereye, Saydamlığa Ve Hesap Verebilirliğe Dayalı Yönetişim Anlayışı
Demokratik bir iktidarın yönetim biçimi; toplumla sürekli müzakereye dayalı, sivil toplum örgütlerinin ve
sektör kuruluşlarının etkin şekilde katılımının sağlandığı, her tür bilgilenmeye ve gözetime açık, şeffaf, alınan
kararların gerekçelerine ve sonuçlarına ilişkin bilginin kamuoyuyla paylaşıldığı bir yönetişim anlayışına
dayalıdır.
1.6. Toplumsal Dayanışma Ve Bütünleşme
"Sosyal Sermayesi" güçlü ülkeler, toplumsal bütünleşmenin sağlandığı ülkelerdir. Sosyal sermaye; fertlerin
belirli hedeflere ulaşmak için bir arada çalışma becerisidir. Sosyal sermayenin temeli "güven" dir. Sosyal
8
demokratların ortaya koyduğu bu programla gelecekte yapacakları etrafında bir araya gelen fertlerin
birbirine güvenleri de gelişecektir. Böylece güçlenecek sosyal sermayenin ülke kalkınmasında ve çağı
yakalamasında en etkin rolü oynaması sağlanacaktır.
1.7.Birey
Toplumsal hayat birey odaklı ilişkiler üzerinden yürür; ekonomi, siyaset ve hukuk bireyi esas alır. Gelişme ve
modernleşme birey temellidir. Partimiz, bireyin varoluşunu, kişisel temel hak ve hürriyetleri esas alan bir
yaklaşıma sahiptir. Demokratik bir iktidarda hedef, bireyin özgürleştirilmesi ve kendisini gerçekleştirmesidir.
1.8.Cinsiyet Ayrımcılığı
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değil. Kadınların tam ve eşir yurttaşlar
olarak görülmemesi toplumsal hayatın tümünü etkilediğini gibi demokrasinin gelişmesini de engelliyor. Bu
yüzden ülkenin demokratikleşmesini ve insani kalkınmanın başarılması, sosyal adaletin gelişmesi, bireyin
özgürleşmesi ve sağlıklı bir toplum – birey ilişkisinin kurulması, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan
mümkün olmamaktadır.
1.9.Kadının Toplumdaki Siyasetteki Yeri
Bugüne kadar Cumhuriyet Türkiye’ sinde bir tek kadın vali atanmamıştır ve 2011 yılı itibariyle hiç kadın vali
yoktur.
Siyasi Partiler ve Seçim yasası, kadın – erkek eşitliğini ve demokratik katılımı sağlamak üzere kadınlar ve
erkekler için eşit temsil şartını içerecek ve kadınların seçilebilir sıralardan aday gösterilmesini sağlayacak
şekilde değiştirilmelidir.
Türkiye’ de 2011 genel seçiminde parlamentoda kadınlar sandalyelerin sadece 11.2 almıştır.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değil. Kadınların tam ve eşit yurttaşlar
olarak görülmemesi toplumsal hayatın tümünü etkilediğini gibi demokrasinin gelişmesini de engelliyor. Bu
yüzden ülkenin demokratikleşmesini ve insani kalkınmanın başarılması, sosyal adaletin gelişmesi, bireylerin
özgürleşmesi ve sağlıklı bir toplum – birey ilişkisinin kurulması, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan
mümkün olamıyor.
1.10.Ekonomik Politikalar
Ekonomik politikalarımızın hedefi, halkın refahını sağlamak, orta sınıflaşmayı temin etmek, yoksulluğu,
işsizliği önlemektir. Bu hedefler için ekonominin serbest piyasada şekillenmesini, devletin ekonomideki
işlevini, "haksız rekabetin önlenmesi", "fırsat eşitliğinin ve zenginliğin sağlanması", "verimliliğin
özendirilmesi" ve "her düzeyde sürdürülebilirliğin gözetilmesi" ilkeleriyle sınırlandırılıp, hukukla güvence
altına alınması gereğine inanıyoruz. Özellikle yolsuzluklarla mücadele, hem hak ve adalet için, hem de
kaynakların verimli kullanılması için önemlidir.
1.11.Hukukun Üstünlüğü
Hukukun üstünlüğü demokrasinin ulaştığı son merhaledir. Hukukun üstünlüğü yasalara bağlı olduğu kadar
toplumun gönüllülüğüne bağlıdır. Siyasetçiler, bürokratlar, kuruluşlar ve halk kanunların uygulanmasında
gönüllü olmalıdırlar. Gönüllülüğün olduğu yerde hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir. Partimiz her safhada
toplumla iç içe, hukukun üstünlüğünü yürürlüğe koymak için bıkıp usanmadan çalışacaktır.
1.12.Özgürlük
Özgürlük her insanın doğumla birlikte kazandığı evrensel bir özelliktir. Siyasetin görevi özgürlükleri sonuna
kadar genişletmektir. Partimiz, özgür vatandaşına güvenen bir toplumsal ve siyasal yapı kurmanın gereklerini
yerine getirecektir. Demokraside; insanın girişimi, düşüncesi ve emeğinin ürünü olan her şey kutsaldır.
Düşünce ve ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyetinin sağlanması ve korunması partimizin
temel görevi olacaktır.
9
1.13.Adalet
Adalet mülkün, yani devletin ve toplumsal hayatın temelidir. Çağımızda adalet siyasetin, ekonominin ve
teşebbüsün temel taşıdır. Adalet mazlumun son sığınağıdır. Herkes adaletin gerçekleşeceğine güvenmeli,
ekonomik, toplumsal ve siyasal ilişkilerini bunun üzerine kurmalıdır.
1.14.Refah
Partimiz insani gelişimi sağlamayı, vatandaşın hayat kalitesini yükseltmeyi, zenginleşmeyi en önemli
ödevlerinden birisi olarak görmektedir. Refahı sağlamak kadar bunu adaletli bir şekilde dağıtmak önemlidir.
Amacımız, Türkiye'nin imkanlarını, fırsatlarını, üstünlüklerini akılcı politikalarla kullanmak, hızla gelişmeyi ve
kalkınmayı sağlayarak ülkemizin rekabet gücünü artırmak, insanımızı hak ettiği hayat standartlarına
kavuşturmaktır.
B. ADALET, DEMOKRASI (İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER)
1. HİZMET VEREN DEVLET
1.1. Adalet Reformu
Bilgi çağında yaşamaktayız ve toplum hızla değişmektedir. Çağın temel dinamiği olan teknoloji, çalışma,
yaşama ve düşünme biçimimizi değiştirmiştir. Bireylerin yaşama felsefesi, aile yapısı, sosyal tabakalar, sivil
toplum kuruluşları, devletten beklentiler, demokrasi vb. her şey değişim halindedir. Bu değişim içerisinde
adalet kurumu da yerini almıştır. Kanun devleti, hukuk devleti aşamalarından geçen süreç, günümüzde
hukukun üstünlüğünün esas olduğu bir konuma gelmiştir. Bu kadar yoğun bir değişim geçiren birey ve
topluma, 80 yıl öncesinin toplumunun değerlerini esas alan kanunlar ve kurumsal adalet yapısıyla cevap
vermeye çalışmak, başarısızlığa mahkum olmaktır. Medeni ve ceza kanunlarında yapılan kısmi düzenlemeler,
adalet sisteminin bütünlüğünü büsbütün bozmuş, mekanizma işlemez hale gelmiştir. Değişmeyen kanunlar,
değişen toplumun sosyal dokusu ile uyumsuzluğa düşmüş, adalet hizmeti verilemez hale gelmiştir.
Ortaya konan kısmi değişimler toplumumuzun sosyal dokusunu iyice bozmuş, adalet kurumları etkinlik
sağlayamamıştır. Verilen cezalar tartışılmış, adalet gecikmiş, vatandaşımız mutsuz olmuştur. Demokrasilerde,
mağdurun en son sığınağı adalettir. Adaleti çeşitli nedenlerle bulamayan toplumlar kaostan kurtulamazlar.
Adalet hizmetinde ortaya çıkacak boşluk kabul edilemez bir durumdur. Bu boşluk kanun dışı çeteler
tarafından derhal doldurulur, devletin etkinliği tartışma konusu haline gelir.
Adalette en önemli husus, davaların bir an önce bitirilmesidir. Geç gelen adalet, adalet değildir. Günümüz
Türkiye'sinde yıllarca süren davalar vatandaşı bezdirmiş, çeşitli hak arama yollarına itmiştir. Partimiz birçok
sorunla yüklü adalet mekanizması içinde temel sorun tanımını, adaletin gecikmesi olarak belirlemiştir.
Alacağımız tedbirlerle, adaleti hızlandırıp "tek mahkemede adalet" i gerçekleştireceğiz.
1.2.Tek Mahkemede Adalet
Ülkemizin en büyük sorunu geç gelen adalettir. Geciken adalet, olmayan adalet demektir. Adli süreci analiz
edersek, ceza mahkemeleri, sağlıkta olduğu gibi, kapasitelerinin üzerinde çalışmaktadırlar. Örneğin,
İstanbul'da yıllık 200.000 adet hazırlık tahkikatı yapılmaktadır. Savcı kadrosu 60-80 arasındadır. Her savcıya
hazırlık tahkikatı için 3000 adet dosya düşmektedir. Savcılar bu tahkikatları karakollara, onlar da polis
memurlarına bırakmaktadırlar. Polis önce suçluyu yakalamakta, onu çeşitli yollarla konuşturarak da delil
toplamaktadır.
Karakolda "suçludan delile" yöntemiyle hazırlanan tahkikat dosyaları savcılara gönderilmekte, onlar da dava
açmaktadırlar. Mahkemeye çıkan zanlı, ifadesini baskı altında verdiğini söyleyip, polis ve savcıdaki ifadelerin
hepsini reddetmektedir. Bu durumda hakim başa dönmekte, hazırlık tahkikatında yapılması gerekenleri de
üstüne almakta, delil toplayıcı bir işleve girmektedir. Örneğin zanlının parmak izlerinin laboratuvarda
incelenmesine, DNA örneklerinin adli tıpta değerlendirilmesi, nüfus bilgileri için iline yazılması vb. İşlemler
davaya zaman kaybettirmektedir. Eksik gelen dosya hakimi polis ve savcının görevini de yapar hale
getirmektedir.
10
Hakimler hazırlık tahkikatı yapan, delil toplayan durumundan kurtarılmalıdır. Bu da iyi hazırlanmış, delillere
dayalı hazırlık tahkikatı dosyalarına bağlıdır. Burada esas olan, hazırlık tahkikatı dosyalarının düzgün
hazırlanmasıdır. Deliller tamam olduğunda hakimlerin yapacağı iş gayet kolay bir şekilde, suçun kanundaki
karşılığıyla suçluya ceza vermek olacaktır. Bu durumda mahkeme 1-2 celsede neticelenecektir.
1.3.Çözüm Önerilerimiz
1.3.1.Adli Polis Kurulacak, Modern Laboratuvarlar Çoğaltılacak
Emniyet genel müdürlüğüne bağlı, savcılarla çalışacak adli polis kadrosu oluşturulacaktır. Adli polis
mensupları hukuk mezunu olacak, komiser muavini olarak göreve başlayacaklardır. Savcıların emrinde
hazırlık tahkikatı dosyasını tamamlamakla görevli olacaklardır. Yeni teknik laboratuvarlar açılacak, deliller en
ince noktasına kadar değerlendirilecektir. Böylece bir suçta önce deliller toplanacak, bu delillerle ilgili suçlu
yakalanacaktır. Bir hırsızlık varsa zanlının parmak izleri ve görgü şahitleriyle dosya hazırlanacaktır. Yani
"delilden suçluya" gidilecektir. İtiraf en zayıf delil olacaktır. Böylece hakim, delillerle hazırlanmış eksiksiz
hazırlık dosyasına dayanarak suçluyu 1-2 celsede mahkum edecektir. Aynı zamanda delilden suçluya gidildiği
için karakollarımızdaki kötü muamele de ortadan kalkacaktır.
1.3.2.Bağımsız Adalet Tesis Edilecek
Adaletin bağımsızlığının tartışılması ve gecikmesi günümüzün temel sorunlarıdır. Siyasi müdahaleler derhal
adaletin dışına çıkarılmalıdırlar . Savcılar ve Hakimler Yüksek Kurulu ayrı ayrı oluşturulacaktır. Buralarda
siyasilere görev verilmemelidir. Hakim ve savcıların tayini kendi seçecekleri kurullar tarafından yapılacaktır.
Başka hiçbir kurul veya kurum hakim ve savcı tayininde etkili olamayacaktır.
1.3.3.Savcı, Avukat Eşit Olacak
Devlet felsefemiz, "vatandaşının hizmetinde devlet" olacağından, mahkemelerde de bu hususa riayet
edilecektir. Mevcut mahkemelerde savcılar savunma avukatlarından daha yüksekte oturmaktadırlar. Bu
"devletin emrinde vatandaş" anlayışının tezahürüdür. Savcı devletin avukatı olduğuna göre vatandaşın
avukatı ile aynı seviyede olacaktır. Hakim ise olabildiğince yüksekte olacaktır. Çünkü hakimler adaletin gerçek
temsilcileridir.
1.3.4.Hakem Mahkemeler Kurulacak
Ülkemizde toplumsal kutuplaşmalara bağlı olarak davalar çok fazladır. Belediye ve muhtarlık bazında itibarlı
kişilerden hakem mahkemeler oluşturulacaktır. Bunlar vatandaş ihtilaflarını mahkeme öncesi karara
bağlayacaklardır. Kararı beğenmeyen taraf mahkemeye gidebilecektir. Ancak mahkeme daha önce verilmiş
hakem kararını onaylarsa, kaybeden taraf % 10 fazlası ile cezasını ödeyecektir. Bu tür uygulamalar,
mahkemelerin yükünü azaltmak bakımından faydalı hizmet verecektir.
1.3.5.Mahkemeler Dağınıklıktan Birleşik Hale Getirilecek
Adli yargı hukuki ihtilaflara çözüm bulmak amacıyla kurulmuştur. Bunlar ticaret, asliye, sulh, kadastro, icra,
kambiyo ve özel kanunlarla kurulan diğer mahkemelerden ibarettir. Bu mahkemeler arasındaki en büyük
sorun görev ve iş bölümü uyuşmazlığıdır. Bu durum yargıyı uzatmaktadır. Bu nedenle hukuk mahkemeleri bir
mahkeme altında birleştirilecektir. Diğer özel mahkemeler hukuk mahkemelerinin dairelerine
dönüştürülecektir.
1.3.6.Avukatlara Delil Toplama Yetkisi Verilecek
Adaletin hızlandırılması için hukuk davalarında taraflar delille müracaat edeceklerdir. Mahkeme başlamadan
önce taraflara karşılıklı olarak deliller verilecek, bu delillere karşı, taraflar toplayabildikleri her delili
mahkemeye sunacaklardır. Bu konuda avukatlara kamu ve diğer kurumlardan delil toplama yetkisi
verilecektir. Taraflar verilen süre içinde delilleri toplayıp, mahkemeye sunacaklardır. Mahkeme başladıktan
sonra delil toplamak sona ermiş olacak böylece hakim delillere bakarak tek celsede karar verebilecektir.
11
1.3.7.Meclis Adalet Komisyonu Devamlı Mesai Yapacaktır
Ceza kanunu ve medeni kanun toplumun temel kanunlarıdır. Toplum sürekli bir değişim içinde olduğuna
göre, bu kanunlarda toplumun değişimine paralel olarak değiştirilmelidir. Bu nedenle meclis adalet
komisyonunun uzman kadrosu artırılarak devamlı bir çalışma içinde olacaktır. Toplumun değişen yapısına
uyumlu olarak bu kanunlarda değişime uğratılacaktır.
2. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TEMİNAT ALTINA ALINMASI
Hukukun üstünlüğünün, insan şeref ve haysiyetinin; fikir, teşebbüs, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı
olarak demokrasiyi sadece bir siyasî rejim değil, aynı zamanda bir hayat tarzı olarak gören partimiz, sosyal ve
siyasî ilişkilerde, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile işletilmesinin gereğine inanmaktadır.
Anayasamızın mümkün olabildiğince geniş bir uzlaşma ile genel sınırlama hükümlerinden daha çok, genel
koruma hükümlerine yer veren ve özgürlüğü esas alan bir nitelikte olması gerekli görülmektedir.
2.1.Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi
TÜİK verilerine göre, cinsel saldırı suçlarından son 5 yılda % 30 artış söz konusudur.
Kadına şiddet son 12 yılda % 1200 oranında artmıştır.
Bu tablonun değişmesi için;
Nüfusu 50.000 üzerinde olan belediyelerin kadın sığınakları kurumların zorlu kılmak, sığınakların uluslararası
standartlara uygun olmasını sağlamak ve yürütmek, gerekli fonların ayrılmasını sağlamak için 5215 sayılı
Belediyeler Kanunu’nun sığınaklardan bahseden 14. Maddesi ‘ … Büyükşehir belediyeleri için nüfusu 50.000
geçen belediyeler kadınlar için sığınma evleri açmakla yükümlüdür. ‘ biçiminde değiştirilecektir. Bu
yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar da yasada düzenlenmelidir.
Yerel yönetimler Yasası’nda, yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek sosyal hizmet ve yardımlar arasına
kadın danışma merkezleri ve sığınaklar eklenmelidir.
Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK ) için bütçeden ayrılan pay arttırılarak; her ilde SHÇEK’e
bağlı kadın sığınakları açılacak ve buradaki hizmet kalitesi iyileştirilecek; yeterli kaynak ayrılmalı ve bu
hizmetler tasarruf tedbirlerinin dışında tutulacak, bu kuruluşların kadın STK ‘ lar ile iletişim içinde işletilmesi
sağlanmalıdır.
Bugüne kadar oluşturulmuş bağımsız kadın sığınakları ve danışma merkezleri yerel yönetimler ve idari
birimler tarafından mali destek de içinde olmak üzere çok yönlü olarak desteklenmelidir
Türkiye’nin her yerinde aynı telefon numarasıyla 24 saat aranabilecek bir ‘ALO ŞİDDET‘ hattı kurulmalı ve
hızlı çalışmalıdır.
Her ilde buna bağlı olarak şiddet mağduru ya da mağdur olma riski olan kadınlar için kolay ulaşabilir korunma
olanağı, sağlık, hukuki, psikolojik destek verecek caydırıcı ve cezalandırıcı önlemlerin kesin ve etkin olarak
uygulanması sağlayacak kurumsal altyapı hazırlanmalı, bu çalışmaları koordine edecek komiteler
oluşturulmalıdır.
TÜİK bünyesinde kadına yönelik şiddet konusunda düzenli veri akışını sağlamak amacıyla, KSGM, belediyeler,
SHÇEK, kadın STK’ları sığınma evleri , karakollar, hastaneler, sağlık personel ve ekiplerinin ellerindeki verileri
aktaracakları bir veri bankası oluşturulmalıdır.
Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınışıyla ilgili olarak etkin bir düzenlenmeye ihtiyaç vardır. ‘
Şiddeti teşvik etmeye ve meşrulaştırmaya özen göstermek , özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak ve
kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak’ maddelerinin Medya Etik
Konseyi tarafından etkin bir şekilde izlenmesi gerekmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi , toplumsal duyarlılığın arttırılması ve kadınların bilinçlendirilmesine ilişkin
yayınların özendirilmesi için bir fon oluşturulmalıdır.
Berdel yaptığı, başlık parası aldığı ve erkek çocuk istemi ile kadına baskı yaptığı tespit edilen kişilere cezai
yaptırım uygulaması için yasal düzenlemeler yapılmalı; zorla evlilik suç ve ceza kapsamına girmelidir.
12
Şiddete uğrayan kadınları, özellikle danışma merkezleri ile sığınaklar başvuran kadınları ekonomik olarak
güçlendirmek ve öncelikle yeniden ev kurmalarını desteklemek amacıyla bir Kadın Destek Fonu oluşturulmalı
ve bu fona Sosyal Yardımlaşma ve Danışma Fonu’ndan kaynak ayrılmalıdır.
İş beceri eğitimlerinden ücretsiz yararlanmada ve işe yerleştirmede şiddet mağduru kadınlara kotalar
ayrılmalı, eğitim ve iş arama sürecesin de bu kadın ve çocukların geçim giderleri İŞKUR tarafından
sağlanmalıdır.
Çok eşliliği, zorla evlilikleri, gelenek suçlarını namus cinayetlerini, kadına karşı her türlü şiddeti ve tacizi
kınamanın ve engellemenin yollarını bulmak, töre ve namus cinayetlerine eşit şekilde ceza verilmesini
sağlamak ve kamu oyunu bilinçlendirmek için tüm devlet kurumlarını ve kamu kuruluşlarını seferber edecek
kampanyalar düzenleyeceğiz ve bu konuda kampanya yürüten sivil toplum kuruluşlarına destek vereceğizdir.
4320 sayılı Aile Korumaya Dair Kanun, Medeni Yasa ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,) Türk Ceza Kanunu (
Namus Cinayetleri, Bekaret Kontrolü) ve Yerel Yönetimler Yasası ( Belediyeler Kanunu ) başta olmak üzere
kadınları şiddete karşı koruyan tüm yasal düzenlemelerdeki eksiklikleri bir an önce giderilecektir.
Avrupa Konseyi Kadına Şiddet Sözleşmesi imzalanmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 nolu ek
protokolü onaylanıp uygulanacaktır.
3.DEMOKRASİ
Demokratik reformların hedefi mali ve siyasal açıdan özgür yurttaşlardan oluşan istikrarlı bir toplum
yaratmaya yöneliktir. İstikrarlı toplum güçlü devleti doğurmaktadır. Bu unsurlar bir araya geldiğinde devlet ve
toplumu meydana getiren bireyler, "refah" içinde yaşayan fertlerden oluşmaktadır. Demokrasinin temel
hedefi insanları refah içinde yaşatmak olmalıdır. Ancak çağımız değişim çağı olduğundan refahın kapsamı ve
anlamı devamlı bir değişim içindedir. Demokrasi ve refah anlayışı devamlı değişime uğradığından, dinamik bir
demokratik yapıyı ortaya koymak zarureti bulunmaktadır. Dinamik bir demokratik yapı ortaya koymanın yolu
ise demokrasinin parametrelerini değişen çağa uygun olarak tanımlamaktır.
3.1.Demokrasi Ekonominin Temel Taşıdır
Çağımızda disiplinler tek boyutlu olarak ifade edilemez hale gelmiştir. Demokrasi ekonomi, kültür, teknoloji,
çevre, milli güvenlik gibi disiplinlerle iç içe girmiştir. Biri olmadan diğerlerini izah etmek mümkün
olmamaktadır.
Bilgi çağında teknoloji insan beyni olmuştur. Geleceğe yön veren şey düşünen, düş gören, bunun neticesinde
yaratıcı fikir üreten beyinlerdir. Ülkelerin, kurumların, partilerin gücü bu özelliklere sahip yetişmiş beyinlerle,
hem de çok iyi yetişmiş beyinlerle ölçülmektedir. Çünkü üretimi yapacak, teknolojiyi ortaya koyacak olan bu
beyinlerdir. Diktatörlüklerin ve krallıkların hüküm sürdüğü yasaklı rejimlerde üretici beyin yerine biat eden,
taklitçi beyinlerle karşılaşırız.
3.2.Katılımcı Demokrasi
Sanayi toplumunun teknolojisi fabrikaydı. Bilgi toplumuna girdiğimiz bu çağda teknoloji insan beyni olmuştur.
Teknolojinin değişmesi toplumsal yapıda ve ailede de değişik oluşumlara yol açmıştır. Aynı şekilde sanayi
toplumunun temsili demokrasisi de bilgi toplumunda "katılımcı demokrasi" olmuştur. Teknolojinin ilerlemesi
ve bu alandaki yeni gelişmeler katılımcılık isteğini güçlendirmede etkili olmuştur.
Siyasal partilerin seçmenlere vaatleriyle, hükümete geldiği zaman yaptıkları arasında tutarlı bir ilişki
olmadığından halk temsili sistemden kopmuştur. Siyasetçilere ve siyaset kurumuna halkın güveni azalmıştır.
Bu durum temsili demokrasinin yerine, halkın her safhada kontrol edebileceği katılımcı demokrasiye
geçmenin yolunu açmıştır. Aksi takdirde seçmenlerin tercihlerinin gerçekleşmemesi, halkın sahip olduğu
hakların ellerinden alınmış olması neticesini doğurmakta, demokrasiye olan güveni sarsmaktadır.
3.3.Siyasi Partiler Kanunu Değişecektir
Siyasi partilerimizde en büyük sorun parti içi demokrasinin işlememesidir. Parti içi demokrasi işlemezse gerek
parti içinde gerek de parti sistemi genelinde ifade özgürlüğünün ve temsil hakkın işlerlik kazanması mümkün
olmayacaktır.
13
Siyasi partiler kanunu parlamenter demokrasilerde, demokrasinin yerleşmesi açısından hayati öneme sahip
bir kanundur. Bu nedenle bu kanun ana hatlarıyla aşağıdaki konularda değiştirilecektir;
Parti içi demokrasiyi kurumsallaştıracak düzenlemeler yapılacaktır.
Genel başkanlık süresi 5 olağan kongre ile sınırlandırılacaktır.
Üye kayıtlarında ve delege seçimlerinde hakim teminatı sağlanacaktır.
Milletvekili, il meclisi üyeleri, belediye başkanı, belediye meclis üyelerinin seçimi partiye kayıtlı bütün
üyelerin katılımı ile hakim nezaretinde ön seçim sistemi ile yapılacaktır.
3.4.Yeni Bir Sivil Anayasa
Anayasalar temel kanun olmanın ötesinde devletin temel felsefesinin de bir ifadesidir. Anayasalar bir ülkenin
siyasi, ekonomik, sosyal sistemlerin ürünü olup bu disiplinlerin ifadeleri, çağdaş olmanın ölçütü olarak
değerlendirilir. Yeniden bir sivil anayasa yapmanın gereği ortaya çıkmıştır. Yeniden yapılacak anayasanın
temel unsuru hukukun üstünlüğü olacaktır. Yeni anayasada temel konular;
Daha az devlet, daha çok birey: mevcut anayasamız bireye karşı devleti korumak gibi bir yanlışlığın içindedir.
Modem anayasalar örgütlü bir gücü ifade eden devlete karşı bireyin haklarını koruyan bir içeriğe sahiptirler.
Yeniden yapılacak bir anayasanın özü bireyin haklarını korumaya yönelik olacaktır.
Hakem devlet: yeni anayasa ideolojiler karşısında tarafsız olmalıdır.
İdeolojiler ve felsefeler siyasi partilerce ifade ve temsil edilmelidirler.
Adil devlet, özgür toplum: temel hak ve özgürlükler rejimi açısından, çağdaş ve evrensel standartlar esas
alınacaktır. Bu konulardaki düzenlemelerle demokratik, çağdaş, özgürlükçü ve çoğulcu bir sistem ortaya
konulacaktır.
Az yasak-çağdaş toplum
Anayasa yasaklar manzumesi olmaktan çıkarılacak, kendine ve gücüne güvenen devlet yer alacaktır.
Anayasadaki ekonomik ve sosyal söylemler bilgi çağının dinamikleriyle paralel olacak, çağdaş değerleri ifade
edecektir.
3.5.Yeni Bir Seçim Kanunu Yapılacak
Daraltılmış bölge esasına göre yapılacak genel seçimler ile mahalli seçimler iki türlü yapılacaktır. Seçim ittifakı
yapılmasının önü açılacaktır. Seçim harcamalarına sınır getiren ve yargıç denetimine alınan düzenlemeler
getirilecektir. Seçmenin adaylar arasında tercih yapması sağlanacaktır.
3.6.Demokratik Hukuk Devleti
Güçlünün değil hukukun üstünlüğünü savunur. Hukukun, adaletin saygınlığı, tarafsızlığı, bağımsızlığı
demokrasinin güvencesidir. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünü kabul eden, vatandaşların tarafsız yargının
güvencesi altında bulunduğu, devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu bir yönetim
biçimidir. Ülkede hukukun üstünlüğünü egemen kılmaya kararlıdır. Bu anlayışla evrensel hukuk ilkelerine
dayalı bir hukuk devleti anlayışının ve yargı bağımsızlığının bütün koşullarıyla sağlanması hedefimizdir.
Herkesin kanun önünde eşitliği ilkesi koşulsuz olarak uygulanacaktır. Yasamanın ve yürütmenin işlem ve
eylemleri yargı denetimine tâbi tutulacak yargı organlarının kararlarına yürütmenin ve bütün devlet
kurumlarının tam olarak uyması sağlanacaktır.
-Anayasanın, evrensel hukuk devleti normları ile uyuşmayan maddeleri değiştirilecek
Dünyada ve Türkiye’de ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla anayasanın bazı maddelerinin
değiştirilmesinin parlamentoda sağlanacak uzlaşmayla gerçekleştirilmesi hedef alınacaktır. Ancak,
anayasamızın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerinin doğrudan veya dolaylı yollardan
değiştirilmesi veya etkisiz kılınmasına yönelik çabalara kesinlikle karşı çıkılacaktır. Başta milletvekili
dokunulmazlığının kaldırılması olmak üzere anayasamızın çağdaş hukuk devletlerindeki temel anlayışla
bağdaşmayan hükümlerinin değişmesi temel önceliğimizdir.
14
-Devlet yönetiminde katılımcı ve çoğulcu yapılanma esas alınacak
Özgür bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin, kendilerini doğrudan ilgilendiren konularda idarenin her
kademesinde karar alma süreçlerine katkıda bulunmalarına önem ve öncelik verecektir.
Yasa önünde eşitlik ilkesi korunacak: kişilerin devlet tarafından eşit olarak korunması esastır. Demokrasi,
çoğunluktakiler kadar azınlıktaki düşüncelerin ve inançların da korunmasını öngörür.
3.7.Bağımsız, Etkin ve Gecikmeyen Yargı
Yargının bağımsızlığı ve yargıç güvencesi hukuk devletinin ve demokrasinin gelişmesinin ön koşuludur.
Savunma hakkının ve hak arama özgürlüğünün tam olarak sağlanması hukuk devletinin vazgeçilmez
koşuludur. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ile yargının bağımsızlığı ilkeleri, devlet yapımızın temel
anayasal kuralları arasında yer almaktadır. Bu ilkeler eksiksiz olarak uygulamaya konulmadan, hukukun
üstünlüğü ülkenin her yöresinde yaşama geçirilmeden, bir hukuk devleti yapılanmasından söz edilemez.
-Adalet Bakanlığı, adaletin yönetiminde değil, adaletin hizmetinde olacaktır
Adalet Bakanlığı’nın kuruluş kanunundaki yetkileri dışında doğrudan veya dolaylı olarak kullanmakta olduğu,
çağdaş hukuk devleti normlarıyla bağdaşmayan ve yargı üzerinde büyük bir baskı unsuru oluşturan yetkileri
kaldırılacaktır. Yargıyı siyasallaştırmaya yönelik her türlü müdahalenin önünü tıkayan ve mevcut yargı
sistemini iyileştirici çözümler içeren çok yönlü bir ulusal hukuk reformu gerçekleştirilecektir, girişim
engellenecektir. Hukuk ve yargı sistemi, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı kuralları çerçevesinde
yeniden yapılandırılacaktır. Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi koşulsuz olarak sağlanacaktır.
-Yargıda siyasallaşmanın önü alınacak
Yargı hiçbir koşul altında yasama ve yürütmenin etkisine, siyasetin kuşatmasına sokulmayacak; yargıda
siyasallaşma kesinlikle engellenecektir. Sağlıklı bir yargısal denetim için kişilere savunma, hak arama ve adil
yargılanma konularında tüm olanakların sağlanması, idarenin her kademesinde yargı kararlarına eksiksiz
olarak uyulması hedef alınacaktır.
-Adli ve idari yargıda tek yargıçlı mahkemelerde yargıç, hukuk kökenli olacak
Birden fazla yargıçlı idare mahkemeleri başkanları, bölge idare mahkemeleri ile Danıştay ve Yargıtay Daire
Başkanları ile Danıştay ve Anayasa Mahkemesi başkanları mutlaka hukuk eğitimi almış olacaktır.
-Mülki amirlerin keyfi tasarruflarının önü alınacak
Yargının suç saymadığı hallerde de mülki amirlerinin alacakları kararların hukuk devleti anlayışının temel
ilkeleriyle bağdaşması sağlanacaktır. Yargı bağımsızlığı, yargının yasama ve yürütmeden hem organik, hem de
işlevsel açıdan bağımsız olması; yasama ve yürütmenin etki ve müdahalelerinden uzak tutulmasıdır. Yargı
bağımsızlığı sağlanmadan hukukun üstünlüğünü temel alan hukuk devleti gerçekleştirilemez.
Yargının bağımsızlığı ilkesi özenle korunacak: hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremeyeceği ileri bir hukuk devleti anlayışı ülkede etkin
kılınacaktır.
-Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu yeniden yapılandırılacak
Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığından, bakanlık müsteşarının de bu kurulun
üyeliğinden çıkartılması sağlanacaktır. Kurul üyelerinin yargı organları tarafından seçilmeleri temin
edilecektir. Hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında soruşturma başlatma Yetkisi Adalet Bakanlığından
alınarak Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilmesi için gerekli anayasa değişikliği yapılacaktır. Hâkim Ve
Savcılarla ilgili olarak alınacak tayin, terfi ve disiplin cezası ile meslekten çıkarma cezası aleyhine yargıya
gitme yolu açılacaktır. Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu, adli yargı kurumu ve idari yargı kurumu olmak
üzere iki alt kuruldan oluşacak ve bu iki kurulun birleşmesinden de hâkimler ve savcılar yüksek kurulu
meydana gelecektir. Adli yargı kurulu Yargıtay tarafından kendi üyeleri arasından, idari yargı kurulu da
Danıştay tarafından kendi üyeleri arasından seçilecektir. Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu kendi başkanını
kendisi seçecektir. Adalet Müfettişleri Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlanacak, inceleme ve
15
soruşturma izni verme yetkisi Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu başkanına verilecektir. Hâkim Ve Savcılar
Yüksek Kurulu’nun kendi sekretaryasına sahip olacaktır. Bütçesi Adalet Bakanlığından ayrılacaktır.
-Yargı etiği kanunu çıkarılacak
Yargı mensuplarının tamamını kapsayan bir yargı etiği kanunun çıkarılacaktır. Yargının yolsuzluk ve
kuralsızlıklarla etkin mücadelesinin önündeki engeller kaldırılacak. Yargının yolsuzlukları cezalandırma
yetkisinin önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılacaktır.
-Bazı suçlarda zaman aşımı kaldırılacak
Son zamanlarda zaman aşımı nedeniyle pek çok suçta suçluların cezasız kaldığına ve bu durumun kamu
vicdanını derinden yaraladığına tanık olunmaktadır. Kamu gücünü haksızca kullananların, kamu
kaynaklarından kendisi ve yakınları için zenginleşme amaçlı faydalananların, yolsuzluk yapanların bu
uygulamaları ile halkı kandırarak sistematik soygun yapanların, zincirleme şekilde dolandırıcılık ve sahtecilik
suçunu işleyenlerin bu suçlardaki zaman aşımı kaldırılacaktır.
-Hukuk eğitimi kalitesi yükseltilecek:
Yargıçlık ve savcılık mesleklerine nitelikli adayların alınması için üniversitelerdeki hukuk eğitiminin daha ileri
düzeye yükseltilmesine çalışılacak, mesleğe giriş sınavlarının değerlendirilmesinde yürütme organının yetkisi
kaldırılacaktır.
-Türkiye adalet akademisi özerk bir bilim kurumuna dönüştürülecek
Türkiye adalet akademisi; bilimsel, akademik, mali ve idari açılardan Adalet Bakanlığı’ndan ayrılıp tamamen
bağımsız ve özerk bir bilim kurumu haline getirilecektir.
3.8.Yargıç Güvencesi
Yargıç güvencesi, yargıçların herhangi bir baskı, tehdit veya müdahale olmaksızın tam bir serbestlik ve
tarafsızlıkla yargı işlevini yerine getirmelerinin sağlanmasıdır. Yargıç ve savcıların görevlerini yerine
getirmelerinde ve özlük haklarında tam güvenceye kavuşturulmaları sağlanacaktır.
3.9.Hak Arama Özgürlüğü
-Hak arama özgürlüğü korunacak
Adil yargılanma, iddia ve savunma, dilekçe haklarının ve hak arama özgürlüğünün özenle korunmasını
sağlamak için tüm hukuk düzenimizde hak arama-savunma ve adil bir biçimde yargılanma olanaklarını
genişletecek düzenlemeler yapacaktır.
-Geciken adalet, adalet değildir
Mevzuattan ve uygulamadan kaynaklanan tüm engeller kaldırılacak, yargılama sürecini hızlandıracak
yapılanma sağlanacaktır. Mahkeme masraflarının vatandaşın hak arama özgürlüğünü engellemesi
önlenecektir.
-Ceza hukuku suçlular, ceza yargılama hukuku masumlar içindir
Suçluluğu kanıtlanmadıkça kimseye suçlu denilemez. Sorgulama sürecinin adil, etkin, güvenilir olması,
soruşturmanın gizliliği ilkesine uyulması ve çağdaş tutuklu haklarına saygı gösterilmesi için her türlü önlem
alınacaktır. Savunma dayanağından yoksun olanlara devletin savunma hakkı sağlamak görevi eksiksiz yerine
getirilecektir. İddianame oluşturulmadan tutukluluk halinin devamına ileri demokrasiler standardında
sınırlamalar getirecek mevzuat düzenlemeleri yapılacaktır. Avrupa insan hakları sözleşmesine uygun olarak
keyfi gözaltına almaları önleyecek yasal düzenlemeler yapılacak, tutuklamaların da sadece yasaların zorunlu
kıldığı hallerle sınırlanması sağlanacaktır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılarak
tutuklama süresi asliye cezalık suçlarda 4 ay ile diğer tüm durumlarda ise en çok 6 ay ile sınırlandırılacaktır.
16
Bu süre zarfında sanık hakkında kamu davası açılmaz ise, sanık salıverilecektir. Yargı sisteminin etkinliğinin
artırılması için fiziki altyapı, bilgi teknolojilerinin tüm olanaklarından da yararlanılarak geliştirilecektir.
-Türkiye Barolar Birliği’ne anayasa mahkemesinde dava açabilme yetkisi
Savunma hakkının güvencesi olan baroların yürütme erkinin vesayetinden kurtulmasını ve Türkiye Barolar
Birliği’ne, Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkının tanınmasını hedef alacaktır.
-Adli tıp kurumu özerk ve etkin bir yapıya kavuşturulacak
Kurul, yargıya en üst düzeyde hizmet sunan, mali, idari ve bilimsel özerkliği olan, çağdaş bağımsız bir üst
teknik bilirkişi kurumu yapısına kavuşturulacak; kurumun işleyişindeki tüm aksaklıklar giderilerek, adaletin
doğru olarak oluşumuna katkısı eksiksiz olarak sağlanacaktır. Adli tıp kurumu yeniden yapılandırılırken Adalet
Bakanlığı’na bağlı olmaktan çıkarılacak, tayin ve terfiler oluşturulacak bağımsız bir kurul tarafından
yapılacaktır. Adli tıp kurumu diğer yüksek yargı organlarının da bulunduğu başkent Ankara’ya taşınacaktır.
-Adli kolluk oluşturulacak
Hazırlık tahkikatlarının, karakollara bağlı olay yeri polisi ve jandarması yerine çağdaş adli kolluk birimleri
tarafından yapılması sağlanacaktır. Bu birimler, özlük hakları ve disiplin yönünden cumhuriyet savcılıklarına
bağlanacak; soruşturmalar adli kolluk katkısı ile Cumhuriyet Savcılıkları tarafından yürütülecektir.
-Çocuk mahkemeleri yeniden düzenlenecek
Çocuk Mahkemeleri, kuruluş amacına uygun olarak yeniden örgütlenecektir. Çocukların suç işleme
ortamlarından korunmaları ve kurtulmaları hedef alınacaktır. Çocuk suçluların yetişkinlerle aynı
hapishanelerde bulundurulması önlenecektir.
-Kamu denetçiliği kurumu kurulacak
İdare ile yurttaş ilişkilerinde karşılaşılan bir bölüm basit uyuşmazlıkların, idari yargı alanına girmeyen
konularda hızlı ve adil bir biçimde çözümü amacıyla, kamu denetçiliği kurumu kurulacaktır. Kamu
denetçilerinin bu iş için en yetenekli, deneyimli ve tarafsız kimseler arasından seçilmesi için gerekli kurallar
saptanacaktır.
3.10.İnfaz Kurumları
Cezaevlerini, suçluyu infaz sonrasında topluma kazandırma amacı ile üretime ve eğitime yönelik bir
uygulamaya açık, çağdaş kurumlara dönüştürecektir. Mahkûmların mümkün olduğu ölçüde ağaçlandırma,
çevre, tarım gibi kamu projelerinde ücret karşılığı istihdamı özendirilecektir. İnfaz sisteminin yeniden
yapılandırılmasında uluslararası kuralların uygulanması sağlanacaktır. Suçlu çocukların cezalarının infaz
sistemi yeniden düzenlenecek; ıslahevleri, suç özendirme yerine, iş ve meslek becerilerini geliştiren, suçlu
çocukları topluma kazandıran yapıya kavuşturulacaktır. Cezaevlerinde fiziki koşulların Avrupa ülkeleri
düzeyine çıkartılması hedef alınacaktır. Gözaltına alındıkları andan itibaren şüphelilerin ve sanıkların can ve
mal güvenliği ile sağlığı devletin güvencesi altındadır. Bunların sağlıklarını ve güvenliklerini sağlayacak
önlemlerin alınmasından savcılar ve cezaevi yöneticileri şahsen sorumlu olacaklardır.
3.11.Özgür Birey
Demokrasinin asıl öğesi özgür bireydir. Özgür olmaya bireyin, kendi potansiyelini geliştirebilmesi,
yeteneklerini sergileyebilmesi, toplumda demokratikleşmeye, insan hak ve özgürlükleri çıtasının
yükseltilmesine katkıda bulunabilmesi, demokrasi bilincini paylaşabilmesi, gerçek anlamda seçme
yeterliliğine sahip olabilmesi mümkün değildir.
İlk Parti’nin temel amacı; bireyi özgürleştirmek, bireyin kendisini geliştirmesinin önündeki ekonomik, siyasal,
sosyal ve kültürel engelleri kaldırmak, bireyin özgürlüklerini bilinçli olarak kullanmasını sağlamaktır.
3.12.İnsan Hak ve Özgürlükleri
Çağdaş demokrasilerin özünü; ulusal irade ve hukukun üstünlüğü ilkeleri eşliğinde, bireylerin evrensel nitelikli
temel hak ve özgürlüklerini, yaşamları boyunca eksiksiz olarak ve engellenmeden kullanabilmeleri oluşturur.
17
İnsan haklarının, çağın gereklerine uygun olarak süreklilik içinde geliştirilmesinin gereğine inanmaktadır.
Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirilmesini amaçlayan başta insan
hakları evrensel bildirgesi olmak üzere, insan hakları alanında ülkemizin taraf olduğu tüm uluslararası
sözleşme hüküm ve ilkelerinin eksiksiz olarak uygulanmasını öncelikli hedef olarak görmektedir.
-Temel hak ve özgürlükler eksiksiz uygulanacaktır
En geniş anlamda insan hak ve özgürlüklerinin uygulanmasının takipçisi olacaktır. Temel hak ve özgürlükler,
yalnız yasayla sınırlanabilir. Temel hak ve özgürlükler Anayasa’nın ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
antlaşmaların sözüne ve özüne uygun biçimde ancak ve yalnızca yasayla sınırlanabilir. Bu sınırlama, hangi
gerekçeyle olursa olsun hakkın özüne dokunamayacağı gibi, demokratik toplum gereklerinin haklı kıldığı
ölçüyü aşamaz ve öngörülen amaç dışında kullanılamaz. Yargı kararı olmadan kimse özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz. Siyasal, düşünsel, toplumsal, dinsel ve bireysel özgürlükler bir bütündür. Bu özgürlüklerin en
etkili biçimde korunması için Anayasa’da gerekli değişikliklerin yapılması hedef alınacaktır. Bireylerin, din,
mezhep, ırk, renk, cinsiyet, etnik köken, dil ve benzeri özelliklerine bakılmaksızın, aralarında herhangi bir
ayırım gözetmeksizin temel insan hak ve özgürlüklerinden yararlanması sağlanacaktır.
-Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin mümkün olan en ileri düzeye getirilmesi hedef alınacak
Yurttaşların yaşam hakkı kutsaldır. İşkence ve orantısız güç kullanımına hiçbir şekilde izin verilmeyecektir.
Yapılacak tüm yasal düzenlemelerde ve uygulamada Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin ve taraf olduğumuz
diğer uluslararası sözleşmelerin ilkeleri gözetilecek, hak ve özgürlüklerin ihlaline izin verilmeyecektir. Bu
anlayışla;
-Yaşam hakkı
Yaşam hakkı ile insan varlığının korunması ve geliştirilmesi temel amaçtır. Türkiye’nin farklı yörelerindeki
ortalama yaşam beklentisi arasındaki büyük farkın giderilmesi hedefini yaşam hakkı kapsamında
değerlendirmektedir. Bu farkın giderilmesi için gerekli ekonomik ve sosyal önlemler alınacaktır. Gözaltında
işkence ve işkenceye bağlı ölümler mutlaka önlenecek, işkence yapanlar ve ona göz yumanlar etkili biçimde
cezalandırılacaktır.
-Düşünce ve ifade özgürlüğü
Düşünce özgürlüğü demokrasinin temelidir. Düşünce, onu açıklama, anlatma ve örgütleme ile bütündür. Bu
nedenle düşünceyi söz, yazı, resim ya da başka yollarla açıklama ve yayma hakkı, şiddet kullanılmasını teşvik
etmedikçe ve yakın ve açık tehlike oluşturmadığı sürece engellenemez. Suçu ve suçluyu övme düşünce ve
ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar
uluslararası antlaşmalarda öngörülen ölçüleri aşamaz.
-Din, inanç ve vicdan özgürlüğü
Kimse dinsel inanç ve düşüncesinden ötürü kınanamaz, baskı altına alınamaz; düşünce ve inançlarını
değiştirmeye, açıklamaya zorlanamaz. Herkes ibadetini, dininin veya inancının gereğini özgürce yapma,
öğrenme ve geliştirme hakkına sahiptir.
-Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
Düşünce özgürlüğü; düşüncenin, bireysel veya kitlesel iletişim araçları ile toplantılarla, gösteri yürüyüşleri ile
demokratik kitle örgütleri aracılığıyla açıklanması olanağı sağlandığında gerçekleşebilir. Toplantı ve gösteri
yürüyüşleri yasası, 45 ileri demokratik ülkelerdeki normlara uygun biçimde, özgürlükçü bir anlayışla yeniden
düzenlenecektir.
-Savunma hakkı
18
Gözaltına alınan ve tutuklanan kişi, savunma ve en kısa zamanda yargıç önüne çıkarılmayı isteme hakkına
sahiptir. Savunma ve hak arama olanağından yoksun olanlara hak arama ve savunma hakkını sağlamak
devletin yükümlülüğüdür.
-Yönetime katılma ve örgütlenme hakkı
Siyasal partiler, sendikalar, dernekler, kooperatifler ve meslek kuruluşlarına üye olma ve yönetime katılma
hakkı, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereğidir. Bu gibi kuruluşlara üye olmak isteyenlerin önündeki
engeller çağdaş ülkelerdeki kurallara uygun olarak kaldırılacaktır.
-Çalışma hakkı
Çalışma herkesin temel hakkıdır. Devlet işsizliğin önlenmesi ve tam çalışmanın sağlanabilmesi için gerekli
önlemleri alır. Herkesin dilediği alanda iş kurma, çalışma, toplu sözleşme ve grev hakkı olmalıdır. Bu hak
istisnai görevler için yasayla sınırlandırılabilir.
-İnsan hakları müsteşarlığı kurulacak
Başbakanlığa bağlı olarak insan hakları alanında gerekli izleme, denetleme ve değerlendirme işlevlerini
üstlenecek, eğitim faaliyetlerini koordine edecek bir insan hakları müsteşarlığı kurulacaktır.
3.13.Etnik Farklılık Ülkemizin Zenginliğidir
Ülkemizde farklı etnik yapıların, farklı kültür ve kimliklerin var olması, bunların varlıklarını sürdürmesi ulusal
zenginliğimizdir. Lozan antlaşması ile azınlık olarak nitelenmiş olan yurttaşlarımızın, kendilerine tanınmış olan
dini ve kültürel azınlık haklarından eksiksiz olarak yararlanmalarını amaçlar. Yeni azınlıklar yaratılmasına
karşıdır. Etnik köken farklılıklarına, kültürel çoğulculuğa, bireysel kültürel haklara olan saygımız, demokratik
değerlere, eşitliğe ve hoşgörüye olan bağlılığımız çerçevesinde toplumumuza, üniter devlet ve ulus devlet
temeli dikkate alınarak kısıtlamaların kaldırılması ve çağdaş, kalıcı çözümler bulunması için politikalarımızı
oluşturuyoruz.
Etnik kimlik bir şereftir. Devletin etnik farklılıklar üzerine politikalar oluşturmasını benimsemez. Devletin
görevi bütün etnik kimlikleri din ve mezhep farklılıklarının üzerine çıkarak insanı odak yapan yaklaşımları
ortaya koymak, ortak değerleri bulup çıkarmaktır. Ancak etnik kimliğine bireysel olarak vurgulamak
isteyenleri saygıyla karşılar ve etnik kimliği insanların şerefi sayar. Devletin vatandaşların etnik kökenini,
dinini ve mezhebini görmeyen, bütün vatandaşlara eşit davranan bir yapıya sahip olmasını savunur.
Sorunların sadece yasalardaki eksikliklerden değil, uygulamadaki bazı yanlışlıklardan kaynaklanabileceğini
düşünerek bu evrensel insan hakları ve özgürlükler değerlerini hayata geçirmeye özen göstermelidir.
Yurttaşlarımızın farklı etnik kökenden gelmeleri, farklı kültürel, mezhepsel, dinsel özellikler taşımaları,
birlikteliklerinin ve ortak bir ulus oluşturmalarının engeli olamaz. Bu farklılıklar ulus olarak zenginliğimizdir,
güç kaynağımızdır. Kişisel kültürel haklara saygı, kişinin kimliğine saygıdır; insana, insan haklarına ve çoğulcu
demokrasiye saygının gereğidir. Kişisel kültürel haklar hiçbir erk tarafından çiğnenemez.
Asimilasyon değil, entegrasyon öngörüyoruz. Kimsenin ırkı ve kökeni diğerinden üstün değildir. Bu nedenle
ırk temelinde çözüm arayışlarının veya asimilasyon uygulamalarının tuzaklarından demokrasimiz kendini her
zaman korumalıdır. İlk Parti’nin entegrasyon anlayışı farklı etnik kimliklerin ve inançların ortadan
kaldırılmasını değil, onlara saygı göstererek ülke bütünlüğünün ulus devlet anlayışı ile korunmasını öngörür.
Demokrasilerde devletin etnik kimlikleri yok sayma hakkı yoktur. Etnik kökeni ne olursa olsun vatandaşların
bireysel haklarının çağdaş ülkeler seviyesine yükseltilmesi hedefimizdir. Partimiz, uygulamaya koyacağı,
hoşgörü, demokrasi, kültürel çoğulculuk, eşitlik ve bölgesel gelişme politikaları ile ülkenin her yöresinde, her
kökenden insanlarımız arasında toplumsal uyumun, dayanışmanın, bütünlüğün ve refahın güvencesini
oluşturacaktır. Her etnik kökenden yurttaşımızın, kendi özgür irade ve talepleri çerçevesinde; kendi ana dilini
özgürce kullanabilmelerine, özel dershaneler veya kurslar gibi kurumlar kurarak anadillerini özgürce
öğrenebilmeleri ve öğretebilmelerine, kendi ana dillerinde gazete, dergi, kitap yayınlamalarına ve diğer her
türlü yazılı ve sözlü yayında bulunabilmelerine, müzik ve sanatın diğer dallarında faaliyette
bulunabilmelerine, Türkiye sınırları içinde yayın yapan radyo ve televizyon kurum veya kuruluşları üzerinden,
RTÜK’ün genel kuralları çerçevesinde, kendi anadillerinde yayın yapabilmelerine, değişik kültürel
19
etkinliklerde bulunabilmelerine, kendi folklorlarını yaşatabilmeleri ve geliştirebilmelerine, tüm bu ve benzeri
bireysel kültürel haklara özgürce ve dilediğince ulaşabilmelerine, olanak tanımayı çağdaş demokrasi
anlayışının gereği sayar. Ülkemizin aynı ana dili paylaşan ve etnik kökene sahip en yaygın unsurlarından birini
oluşturan Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun biçimde yaşadıkları bölgemizdeki sorunlarını da bu anlayışla
çözeceğiz. Bu yöndeki çalışmalarımızı sosyal demokrat yaklaşımımız gereği insanı temel alan bir anlayışla
sürdüreceğiz. İlk Parti, bu ilkeler temelinde şekillenen politikaları ve uygulamaları ile başta doğu ve
güneydoğu Anadolu bölgelerimiz olmak üzere Türkiye’nin her yöresinde yaşayan Kürt, Arap, Boşnak, Laz,
Gürcü, Çerkez, Abaza, Arnavut, roman gibi farklı etnik kimliklere sahip tüm insanlarımızı huzura, barışa,
gelişmeye ve sosyal refaha taşıyacaktır. Bu yurttaşlarımızdan hiçbirine karşı ayırımcı muamele yapılmaması,
hiçbir alanda haklarının kısıtlanmaması, devlet hizmetlerinden yararlanmada güçlükle karşılaşılmaması için
gerekli önlemler alınacaktır toplumsal gelişmeye uyum sağlamalarına ve katılımlarına engel olan sosyal
dışlanma için kalıcı ve köklü çözümler oluşturulacak, toplumsal kaynaklara eşit biçimde erişimlerini
sağlayacak sosyal alanlar yaratılacak, vatandaşlık haklarından eksiksiz yararlanmaları sağlanacaktır.
-İlk Parti için laiklik ilkesi
Dinin siyasallaştırılmamasının, siyasetin dinselleştirilmemesinin güvencesidir. Laiklik; devlet işleri ile din
işlerinin birbirinden ayrılmasının, birbirini etkilememesinin kuralıdır. İnanç konusunun Allah’la insan arasında
kutsal bir bağ olduğu, dünya işlerinin bunun dışında tutulması anlayışıdır. Kadını ve erkeği eşit bir Türkiye’nin
temel koşuludur. 50 vicdan ve inanç özgürlüğünün, farklı din, mezhep ve inanç grupları arasında uyum ve
hoşgörünün kaynağıdır. Cumhuriyet halk partisi için laiklik, hiçbir şekilde ödün veremeyeceği temel ilkedir.
Laiklik; hiçbir zaman din ve inanç karşıtı bir ilke ve ideoloji değil, aksine din özgürlüğünü güvence altına alan,
farklı inanışların barış ve karşılıklı hoşgörü içerisinde birlikte yaşama yöntemi ve ilkesidir; çağımızın modern
ve ileri devlet yönetimi anlayışıdır. İlk Parti, din unsurunun baskı aracı olmasını da, din duygusunun ve dinsel
inançların baskı altına alınmasının da, ibadet yerlerine siyasetin girmesinin de kesinlikle engellenmesini
öngörür. İlk Parti, dini unsurların siyasi simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan ve
anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür.
-İlk Parti; laikliğe yönelik her türlü tehdide kararlılıkla karşı durur
Laik demokratik cumhuriyetimize karşı tuzak kuranlarla, bu amaçla laikliği yeniden tanımlamak isteyenlerle,
laikliği içlerine sindiremeyenlerle, her dönemde ve her koşulda, demokrasi kuralları ve hukuk devleti normları
ve sivil toplum yapılanması içinde kararlılıkla mücadele edilecektir.
-İlk Parti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılmasını öngörür
Din ile devlet işlerinin tam anlamıyla birbirinden ayrıştığı, uzun vadede, dinin siyasallaştırılması tehlikesinin
kalmadığı ve tarikatların laik eğitim sistemi ve laik toplum yapısı üzerindeki baskısının sona erdiği ve siyasetin
dinselleştirilmediği aşamada Diyanet İşleri Başkanlığı’nın durumu yeniden değerlendirilecektir. Ancak bu
gerçekleşene kadar, diyanet işlerinin yeninden yapılandırılması ve Alevilerin de diyanet işlerinde temsil
edilmesi esastır. Yakın geçmişimizde utanç verici saldırılara hedef olan Madımak Oteli’nin bir hoşgörü
merkezi haline getirilmesi İlk Parti’nin hedefidir. İnanç dünyasına ait ilişkiler ve her türlü dini hizmetler,
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; İslam’ın farklı mezheplerine farklı yaklaşmaması, bünyesine katılmak isteyen her
mezhebe açık bir yapılanmaya yönelmesi, bünyesinde yer almak istemeyen mezheplerin ise devletin eşit
desteğinden yoksun bırakılmaması yönünde faaliyet göstermesi hedef alınacaktır.
Cemevleri devletten eşit destek görecek: bu kapsamda, Alevi-Bektaşi inancı ve kültürünü paylaşan
yurttaşlarımızın yaygın ibadet, dini hizmet ve kültür merkezleri olan Cemevlerinin de devletin camilere
sağlamakta olduğu destekten yararlandırılması sağlanacaktır. Bu temel duyarlık ve anlayışlar çerçevesinde; İlk
Parti ülkemizde, laikliğin ve çağdaşlığın her dönemde ödünsüz savunucusu olacak, bu alanda toplumumuzun
güvencesini oluşturacaktır.
3.14.Hedefimiz: Kadını Erkeği Her Alanda Eşit Türkiye
20
Kadın sorunu bir demokrasi, insan hakları ve eğitim sorunudur. Kadınlarımıza her alanda fırsat eşitliği, çağdaş
laik demokratik cumhuriyetimizin var olma koşuludur. Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin öncülüğünü Mustafa
Kemal Atatürk ve o’nun kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi yapmıştır. Atatürk devrimleri ile Türk kadınını
toplumda çağdaş, eğitimli, meslek sahibi, özgür bireyler olma niteliğine kavuşturma yolunda çok büyük
kazanımlar sağlanmıştır. Kadını özgürleştirmek, çevre baskısından ve feodal yapı etkisinden kurtarmak,
sosyolojik kökenden kaynaklanan sıkıntıları gidermek için eğitim, kültür yolunda sonuç alıcı çabalar
gösterecektir.
Kadını ve erkeği eşit bir Türkiye yaratabilmenin ilk çıkış noktası eğitimdir. Eğitim, kadınla ilgili tüm sorunların
çözümünde temel yapı taşıdır. Eğitim, kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi doğrultusunda,
kadınların özgüvenini ve toplumsal bilinçlerini artıran, kadınlara ilişkin sorunların çözümünde en önemli
faktördür. Bu anlayışla; kadınların üzerindeki her çeşit toplumsal baskının kaldırılması için eğitim, kültür ve
basın yoluyla çaba gösterilecektir. Eğitim ortamında kullanılan malzemeler, kadın-erkek eşitliği ilkesine aykırı
her türlü söylem ve önyargıdan arındırılacaktır. Kırsal alanda kız çocuklarının nüfus kaydına alınmasında
eksiklikler giderilecektir. Zorunlu ilköğretimden çeşitli nedenlerle ayrılmış kız çocuklarının ve kadınların
eğitimlerini tamamlamaları için akşam ve yaz okulları yaygınlaştırılacaktır. Halk eğitim merkezleri
yaygınlaştırılarak her yaşta kadının eğitime devam edebilmesi sağlanacaktır. Kadın veri merkezi, kadın
merkezleri ve ulusal kadın konseyi kurulacak, kadın sorunları katılımcı bir yaklaşımla çözümlenecektir. Eğitim
ve kadın alanında faaliyetlerde bulunan sivil toplum örgütlerinin çalışmaları desteklenecektir.
Kadına karşı şiddet en büyük ayıplardandır. Türkiye bu ayıptan kurtarılmalıdır. Kadına karşı şiddet, en yaygın
ve sık rastlanılan insan hakları ihlallerindendir.
Kadına karşı şiddet, özellikle de aile içi şiddet, kadın erkek ilişkilerinde derhal aşılması gereken temel bir
sorun alanıdır. Şiddet karşısında izleyecekleri hukuki yollar konusunda yeterince bilgilendirilmemiş olmaları,
sığınma evlerinin yetersiz kalması nedenleriyle, kadınlar şiddet karşısında genelde savunmasız kalmaktadırlar.
Kadına karşı şiddetle mücadele ulusal eylem planı oluşturulacaktır.
-Kadına şiddet uygulaması ile töre ve namus cinayetlerine karşı kararlı mücadele
Kadınlara yönelik her türlü şiddete, töreler ya da namus gerekçe gösterilerek uygulanan insanlık dışı ve suç
teşkil eden davranışlara karşı kararlılıkla mücadele edilecek, töre ve namus cinayetlerinin en ağır şekilde
cezalandırılabilmesi için Türk Ceza Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Kadın sığınma evleri ihtiyaç düzeyinde açılacak: kadınlara karşı, aile içi ve dışı her türlü şiddet, cinsel taciz vb.
Onur kırıcı eylemler caydırıcı, eğitici ve koruyucu hukuksal politikalarla önlenecek, yerel yönetimlerin yeterli
sayıda ve nitelikte sığınma evleri açmaları desteklenecek, bu evlerde ücretsiz danışmanlık, psikolojik destek
ve yasal yardım yapılması sağlanacaktır.
Gençler bu konularda duyarlı kılınacak: aile içi şiddet ve töre cinayetlerini önlemek için gerekli eğitim ve
aydınlatma çalışmaları yapılacak, kadın-erkek eşitliğinin ve bütün aile fertlerinin saygınlığının korunması
temel sosyal hedefler olarak okul eğitim programlarında yer alacaktır. Şiddete uğrayan kadınların tedavi ve
rehabilitasyonu için özel merkezler açılacaktır.
Kadın - erkek eşitliği sağlanmadan demokratik, kalkınmış, sağlıklı ve modern bir ülke olunamaz. Toplumsal
cinsiyet ayrımcılığına son vermek için kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi ile tarafı
olduğumuz kadın hakları alanında Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmelerin, toplumsal yaşama
ve hukuk sistemimize yansıtılmasını sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır. Kadına karşı şiddet ve ayrımcılıkla
mücadele amacıyla, merkezi idare ve yerel yönetimlerde gerekli bütçe ödeneklerinin ayrılması sağlanacaktır.
Kadın - erkek eşitliğini sağlam temeller üzerinde kurabilmek için fırsat önceliği cinsiyetler arası eşitliğin
ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilecek, pozitif ayrımcılıkla yaklaşılacaktır. Çeşitli kanunlarda yer alan ve
kadınlara karşı ayrımcılık anlayışı içeren veya aileyi korumada yetersiz kalan yasa hükümleri değiştirilecektir.
Devlete bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yükümlülüğünü getiren anayasal, yasal ve diğer mevzuat
düzlemlerinde gerekli düzenlemeler yapılacak, eşitlik çerçeve kanunu çıkarılacaktır. TBMM çatısı altında bir
kadın erkek eşitliği komisyonu kurularak çıkacak tüm yasalar kadın erkek eşitliği açısından değerlendirilecek
ve uygulamalar takip edilecektir. Kamu sektöründeki istihdamda ilkeli kota uygulamasına geçilecek, özel
sektöre yönelik kadın istihdamını artırmaya yönelik özendirici düzenlemelere gidilecektir. Kadınların
günümüz ihtiyaçları ve teknolojilerinin öngördüğü geniş alanlarda mesleki eğitim olanağına kavuşturulmaları
21
sağlanacaktır. Kadın erkek eşitliğinin önemini vurgulayacak ders programlarına eğitimin her kademesinde yer
verilecektir.
Kadın hakları ile ilgili bilinçlendirme kamu yönetiminde ve siyasette, karar verme mekanizmalarında kadın
oranının yükseltilmesi amaçlanacak, partimize üye kadınların yerel ve genel seçimlerde aday olmaları
özendirilecektir. Kadınların özellikle yargı, idare, ekonominin yönetimi ile iç ve dış siyaset alanlarında daha
etkin olabilmelerine özel önem verilecektir. Mevcut yasal mal rejiminde, 2002’den önce evlenen kadınlara
yönelik eksiklik yasal düzenlemeyle giderilecek, yasal mal rejimine tabi olabilmelerinin önü açılacaktır.
Kadının ekonomik bağımsızlığını kazanabilmesi için AB ile uyumlu ulusal istihdam stratejisi hızla yaşama
geçirilecek, bu strateji temelinde başta işveren, işçi kesimleriyle ve diğer ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarıyla
işbirliği yapılarak uzun vadeli bir ulusal kadın istihdamı politikası geliştirilecek; bu politika, yıllık eylem planları
ile yürütülecektir. Çalışma yaşamında kadınlara karşı mevcut her türlü ayrımcılık kaldırılacak, iş için
değerlendirme ile işe girişte kadınların işe alınması teşvik edilecektir. İşyerlerinde kreş olanaklarının
yaygınlaştırılması gerçekleştirilecek, iş kanunu yeniden düzenlenerek, en az 100 işçi çalıştıran yerlerde
devletin de desteğiyle kreş kurma zorunluluğu getirilecektir. Kendi hesabına çalışan girişimci kadınların kredi
olanaklarının genişletilmesi sağlanacaktır. Çocuk ve yaşlı bakımı için gerekli olan kurumlar geliştirilerek
hizmetleri iyileştirilecek, çalışan annelerin iş yükleri azaltılacaktır. Analık izni sırasında zorunlu sigorta
kaynaklarıyla ödenen ücretlerin makul düzeye yükseltilmesi hedef alınacaktır. Gebeliğe, analığa, emzirmeye
ve cinsiyete bağlı işten çıkarmaları ve doğumdan sonra çalışmaya dönen kadınlara uygulanan ayrımcılığın
yasal ve idari yapılanmalarla önlenmesi sağlanacaktır.
-Kadın sağlığıyla ilgili sağlık hizmetlerinin niteliği yükseltilecek; kadın sağlığı konusunda koruyucu sağlık
önlemleri geliştirilecek
Ana - çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri çoğaltılacaktır. Kadınların yurttaşlık haklarından eksiksiz
yararlanmaları sağlanacaktır. Evlilikte, hem erkekler, hem kadınlarda 18 yaşını tamamlamış olması koşulu
öngörülerek, çocuk yaşta erken evliliğin önlenmesi hedef alınacaktır.
3.15.Kadına Yönelik Yaygın Şiddetin Önlenmesi
“TÜİK verilerine göre, cinsel saldırı suçlarından son 5 yılda % 30 artış söz konusudur.
Kadına şiddet son 12 yılda % 1200 oranında artmıştır.”
Bu tablonun değişmesi için;
Nüfusu 50.000 üzerinde olan belediyelerin kadın sığınakları kurumların zorlu kılmak, sığınakların uluslar arası
standartlara uygun olmasını sağlamak ve yürütmek, gerekli fonların ayrılmasını sağlamak için 5215 sayılı
belediyeler Kanunu’nun sığınaklardan bahseden 14. Maddesi ‘ ….. Büyükşehir belediyeleri için nüfusu 50.000
geçen belediyeler kadınlar için sığınma evleri açmakla yükümlüdür. ‘ biçiminde değiştirilecektir. Bu
yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar da yasada düzenlenmelidir.
Yerel yönetimler Yasası’nda , yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilecek sosyal hizmet ve yardımlar
arasına kadın danışma merkezleri ve sığınaklar eklenmelidir.
Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK ) için bütçeden ayrılan pay arttırılarak; her ilde SHÇEK’e
bağlı kadın sığınakları açılacak ve buradaki hizmet kalitesi iyileştirilecek; yeterli kaynak ayrılmalı ve bu
hizmetler tasarruf tedbirlerinin dışında tutulacak, bu kuruluşların kadın STK ‘ lar ile iletişim içinde işletilmesi
sağlanmalıdır.
Bugüne kadar oluşturulmuş bağımsız kadın sığınakları ve danışma merkezleri yerel yönetimler ve idari
birimler tarafından mali destek de içinde olmak üzere çok yönlü olarak desteklenmelidir
Türkiye’nin her yerinde aynı telefon numarasıyla 24 saat aranabilecek bir ‘ALO ŞİDDET ‘ hattı kurulmalı ve
hızlı çalışmalıdır.
Her ilde buna bağlı olarak şiddet mağduru yada mağdur olma riski olan kadınlar için kolay ulaşabilir korunma
olanağı, sağlık, hukuki , psikolojik destek verecek caydırıcı ve cezalandırıcı önlemlerin kesin ve etkin olarak
uygulanması sağlayacak kurumsal altyapı hazırlanmalı, bu çalışmaları koordine edecek komiteler
oluşturulmalıdır.
22
TÜİK bünyesinde kadına yönelik şiddet konusunda düzenli veri akışını sağlamak amacıyla, KSGM, belediyeler,
SHÇEK, kadın STK’ları sığınma evleri , karakollar, hastaneler, sağlık personel ve ekiplerinin ellerindeki verileri
aktaracakları bir veri bankası oluşturulmalıdır.
Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin ele alınışıyla ilgili olarak etkin bir düzenlenmeye ihtiyaç vardır. ‘
Şiddeti teşvik etmeye ve meşrulaştırmaya özen göstermek , özel hayata ve mahremiyete saygılı olmak ve
kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak’ maddelerinin Medya Etik
Konseyi tarafından etkin bir şekilde izlenmesi gerekmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi , toplumsal duyarlılığın arttırılması ve kadınların bilinçlendirilmesine ilişkin
yayınların özendirilmesi için bir fon oluşturulmalıdır.
Berdel yaptığı, başlık parası aldığı ve erkek çocuk istemi ile kadına baskı yaptığı tespit edilen kişilere cezai
yaptırım uygulaması için yasal düzenlemeler yapılmalı; zorla evlilik suç ve ceza kapsamına girmelidir.
Şiddete uğrayan kadınları, özellikle danışma merkezleri ile sığınaklar başvuran kadınları ekonomik olarak
güçlendirmek ve öncelikle yeniden ev kurmalarını desteklemek amacıyla bir Kadın Destek Fonu oluşturulmalı
ve bu fona Sosyal Yardımlaşma ve Danışma Fonu’ndan kaynak ayrılmalıdır.
İş beceri eğitimlerinden ücretsiz yararlanmada ve işe yerleştirmede şiddet mağduru kadınlara kotalar
ayrılmalı, eğitim ve iş arama süresinde bu kadın ve çocukların geçim giderleri İŞKUR tarafından sağlanmalıdır.
Çok eşliliği , zorla evlilikleri, gelenek suçlarını namus cinayetlerini, kadına karşı her türlü şiddeti ve tacizi
kınamanın ve engellemenin yollarını bulmak , töre ve namus cinayetlerine eşit şekilde ceza verilmesini
sağlamak ve kamu oyunu bilinçlendirmek için tün devlet kurumlarını ve kamu kuruluşlarını seferber edecek
kampanyalar düzenleyeceğiz ve bu konuda kampanya yürüten sivil toplum kuruluşlarına destek vereceğizdir.
4320 sayılı Aile Korumaya Dair Kanun , Medeni Yasa ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,) Türk Ceza Kanunu (
Namus Cinayetleri, Bekaret Kontrolü) ve Yerel Yönetimler yasası ( Belediyeler Kanunu ) başta olmak üzere
kadınları şiddete karşı koruyan tüm yasal düzenlemelerdeki eksiklikleri bir an önce giderilecektir.
Avrupa Konseyi Kadına Şiddet Sözleşmesi imzalanmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 nolu Ek
Protokolü onaylanıp uygulanacaktır.
3.16.Çalışma Hakkı Kutsaldır, Emek En Yüce Değerdir
İlk Parti, tüm çalışanların kendi tercih ettikleri sendikaların da örgütlenmesini, sendikal hakların en geniş
boyutu ile özgürce kullanılmasını demokratik toplumun gereği sayar. Çalışmak her insanın vazgeçilmez
hakkıdır. İlk Parti, işsizlik sorununu aşmayı, herkesin çalışma hakkını kullanabilmesini sağlamayı toplumsal
barışın ve eşitlikçi refah toplumu anlayışının temel koşulu olarak görmektedir. Emekten yana bu ilkeli anlayış
ve toplumsal sorumluluk duygusu içinde çalışanlara her koşulda destek verilecektir. Çalışma süreleri
kısaltılarak, aşamalı olarak ab ülkeleri düzeyine indirilecektir. İstihdam ve gelir güvencesi sağlanacaktır.
Devlet, herkesin çalışma hakkını kullanabilmesinden ve bu hakkın korunmasından birinci derecede
sorumludur. Ücretli çalışanların farklı statülerde istihdamından dolayı hak kaybına son verilecek, eşit değerde
işe eşit ücret ilkesinin uygulanması sağlanacaktır. Kadınların çalışma hayatına katılmaları teşvik edilecektir.
Çalışma yaşamı normları, ILO standartları düzeyine yükseltilecektir. Sendikalar yasasıyla toplu iş sözleşmesi,
grev ve lokavt yasası değiştirilecek, bu yasalardaki iş kolu sayısı azaltılacak, noter zorunluluğu kaldırılacak,
yüzde 10 barajı düşürülecektir. Aynı yasalardaki anti demokratik hükümler ile Avrupa gözden geçirilmiş
sosyal şartına konmuş olan gereksiz çekinceler kaldırılacaktır. Çalışma yaşamı ile ilgili olarak, gerek bireysel iş
hukuku gerekse toplu iş hukuku alanlarında mevcut aksaklıkların giderilmesi amacıyla, reform boyutlu köklü
yasal düzenlemeler gerçekleştirilecektir.
3.17.Tüm Çalışanlara Çağdaş Sendikal Haklar
İlk Parti, özellikle ücretli çalışanların özgür sendikalar da örgütlenmesini teşvik eder. Bu anlayışla; örgütlenme
hakkının üzerindeki yanlı baskıların, sarı sendika yaratmaya yönelik her türlü girişimlerin sona erdirilmesi
hedef alınacaktır. Sendikaların, mali, yönetsel ve siyasal açılardan yürütme organına, siyasi parti ve kurumlara
bağımlı olmalarını engelleyecek, sendikalar da örgüt içi demokrasiyi işler kılacak etkin önlemler alınacaktır.
Tarım kesimin deki, mevsimlik veya geçici işlerdeki ve yapı iş kolundaki işçilerin, ev hizmeti görenlerin
örgütlenebilmeleri ve haklarını daha etkin biçimde koruyabilmeleri, toplumsal güvenlikten eksiksiz
yararlanabilmeleri desteklenecektir.
23
3.18.Tüm Çalışanlara Grevli Toplu Sözleşme Hakkı
Çağdaş sendikal haklar gerçek anlamını ancak grevli toplu sözleşme hakkıyla bulur. Bu nedenle devlet, tüm
çalışanların, sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alacaktır. Bu anlayışla; kamu çalışanlarının, zorunlu
kamusal hizmetleri aksatmadan, grevli toplu sözleşme hakkından çağdaş normlar çerçevesinde ve etkin bir
şekilde yararlanmaları, sendikal haklarını kullanabilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması, bu alanda
doğrudan uygulanırlık kazanmış olan ILO sözleşmelerinden kaynaklanan haklarını kullanılabilmeleri,
sağlanacaktır. Medya sektöründe ayrımsız grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakkın kullanılması için gerekli
yasal düzenlemeler yapılacaktır. Grev, sadece toplu iş sözleşmesi sürecinde bir araç olarak görülmemeli,
toplu sözleşmelerle sağlanan hakların uygulatılmasının bir güvencesi olarak da değerlendirilmelidir. Bu
çerçevede, hak grevi ve dayanışma grevinin serbest bırakılması, toplu iş sözleşmeleri için yetki tespitinin
tarafsızlıkla uygulanması hedef alınacaktır. Grev hakkının kullanımını önleyen, geciktiren ve etkisizleştiren
tüm zorlayıcı, bağlayıcı düzenlemeler ile grev hakkının özünü zedeleyen tüm grev yasaklarının kaldırılması;
grevlerin, ancak yargı organlarınca ertelenebilmesi; grev ertelemelerinin, geçerli, somut nedenlere
bağlanması; erteleme sona erdikten sonra greve devam edilebilmesi, sağlanacaktır. Toplu pazarlık hakkının
kullanımının; çalışanlar, işveren ve hükümet kanatlarının katılımıyla, geçmiş deneyimlerimizin ışığında ve
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilke ve sözleşmeleri doğrultusunda, yeniden düzenlenmesi hedef alınacaktır.
3.19.Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Hakkı
İlk Parti, tüm çalışanların insanca yaşama ve çalışma koşullarına kavuşturulmalarını amaçlamaktadır. Bu
amaçla, işçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliğine ilişkin mevzuat, teknoloji de ve kullanılan girdiler de
meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak gözden geçirilecek ve çağdaşlaştırılacaktır. İşçi sağlığı, meslek
hastalığı ve iş güvenliği konularında çağdaş normlar esas alınacak, yerleşmiş normlara ilişkin hukuksuzluğu ve
tıkanmışlığı gidermek için hukuki düzenlemeler sosyal taraflarla birlikte yaşama geçirilecektir. Gerek
işyerlerinde, gerek basın ve yayın organlarında çalışanları bilgilendirici ve bilinçlendirici yayınlar teşvik
edilecektir. İşçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliği denetim personelinin sayısı, olanakları ve yetkileri
arttırılarak, bağımsızlığı sağlanacak, mevzuatın ihlali durumunda uygulanacak yaptırımlar etkili hale
getirilecektir. Güvencesiz, kaçak işçi çalıştırılmasının önüne geçilerek; sosyal güvenlik sisteminin en önemli
sorunu haline gelen finansman sorunu çözülecektir. Bundan kaynaklanan haksız rekabet önlenecektir. Kıdem
tazminatı, işçiler bakımından ödün verilemez ve vazgeçilemez bir kazanılmış işçi hakkıdır. Bu alana ilişkin
yasal düzenlemeler, ancak tarafların mutabakatı sağlanarak, kazanılmış haklar korunarak
gerçekleştirilecektir. Ekonomik sosyal konsey, üçlü yapı temel alınarak yeniden oluşturulacak, gerekli
durumlarda konseyin yapısı genişletilecektir. Çalışma biçiminden kaynaklanan nedenlerle ortaya çıkan
hastalıklar da meslek hastalığı olarak kabul edilecek, meslek hastalıkları listesi günümüz çalışma koşularına
göre yeniden düzenlenecektir. Meslek hastalıkları hastanelerinin sayısı arttırılacak; özellikle sanayinin yoğun
olduğu yerlerde yeni meslek hastalıkları hastaneleri açılacaktır. Meslek hastalıklarında tazmin edici değil,
koruyucu önlemlere yönelik hukuksal düzenlemeler yapılacaktır.
3.20.Demokratik, Özgür Basın ve İletişim Ortamı
İletişim özgürlüğü, ülkemizde insanca yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin
temel koşullarındandır. Halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan yazılı, görsel
ve dijital medyanın temel işlevi ise iletişim özgürlüğünün sağladığı özgürlük ve sorumluluk alanını en iyi
şekilde değerlendirip gerçekleri tarafsız biçimde kamuoyuna yansıtmaktır.
-Doğru haber alma, doğruları ve gerçekleri bilme, doğru bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir. Güçlü,
yansız, ilkeli, demokratik bir medya hedefimizdir:
Medyada tekelleşme önlenecek, güçlü, yansız, ilkeli, demokratik bir medya ortamının, evrensel boyutta kabul
gören kriterler eşliğinde, dünyaya açık ve çağdaş yapıda eksiksiz olarak oluşturulması hedef alınacaktır.
-Bilgi edinme özgürlüğü güvence altına alınacak
Medya ve iletişim özgürlüğünün bilgi kirliliğine yol açmadan en yaygın şekilde kullanılabilmesi ile halkın bilgi
edinme hakkından en geniş biçimde yararlanabilmesinin şeffaf ve demokratik ortamı amaçlanacak, bu
24
öngörünün gerektirdiği özgürleştirici ve düzenleyici tüm önlemler sağlanacak, bilgi edinme hakkına tam
anlamıyla uyulması sağlanacaktır.
-İletişim özgürlüğü korunacak
Yasama ve yürütmenin (merkezi ve yerel yönetimler dâhil), medya sahipliğinin veya bu alandaki tüm diğer
aktörlerin iletişim özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik girişimlerine karşı durulacaktır.
-Sansür ve öndenetime son verilecek, basın hakları ve iletişim özgürlüğü korunacak
Yayınlarda sansür veya ön denetime kesinlikle karşı olan anlayışımızla, bu konuda sadece uluslararası
normlarda yargı denetimine bağlı kılınması öngörülecek, basın hakları ve iletişim özgürlüğü sonuna kadar
savunulacaktır. İletişim özgürlüğünün, gerçek ve tüzel kişiler arasındaki iletişimin gizliliği ilkesini ihlal
etmeyecek, demokratik ve saydam bir hukuk devletinin beklentilerini karşılayacak bir düzenlemeye tabi
tutulmasına özen gösterilecektir.
-Medya – ticaret – siyaset ilişkilerine şeffaflık hâkim olacak
Devlette idarenin saydamlaştırılması paralelinde, medya dünyası, vakıflar, dernekler ile meslek odalarının,
sektörün ve bu kuruluşların yöneticilerinin, medya – ticaret – siyaset çerçevesindeki ilişkilerinin
saydamlaşması ve çağdaşlaştırılması hedef alınacaktır. Yabancılar ulusal medya kuruluşlarında yetkili üst
yönetici olamayacaklardır.
-Sorumluluk düzeyi yüksek nitelikli medya
yazılı ve görsel medya ile internet medyacılığının, anayasamızın kural ve ilkelerine, insanlığın evrensel
değerlerine, toplumumuzun geleneklerine, farklı kültürel, dini ve etnik duyarlılıklarına, ulusal
bütünlüğümüze, bireysel hak ve özgürlüklere saygılı biçimde yayın yapmaları hedef alınacaktır. Medyada
şiddet görüntülerinin iletişim kurumları arası özdenetim mekanizması ile önlenmesi amaçlanacaktır.
-Yerel medya desteklenecek
Yerel demokrasinin güçlendirilmesinde önemli bir işlevi olan yerel görsel ve yazılı medyanın gelişmesi için
gerekli önlemler alınacaktır. Yerel radyo, televizyon ve gazeteler ile internet yayıncılığının, mesleki etik ile
yansız, bağımsız ve özgür habercilik kurallarına bağlı kalmaları eşliğinde, mali ve kurumsal yapılarının
güçlendirilmesi önemle desteklenecektir. Yerel televizyonların uyduya çıkma ücretleri makul bir düzeye
indirilecektir.
-Basın ilan kurumu adil olacak
Basın İlan Kurumu’nun adil ve hukuki olmayan ve bir nevi baskı unsuruna dönüşen taraflı uygulamaları
engellenecektir.
-Medyada tekelleşmenin önlenmesi sağlanacak
Yazılı ve görsel medyada tekelleşmeyi önlemeye yönelik yasal ve kurumsal düzenlemeler, dünyadaki
örnekleri de dikkate alınarak uygulamaya geçirilecektir. Gazete ve dergi dağıtımındaki yapılanmaların haksız
rekabet ortamı yaratmaması gözetilecektir.
-RTÜK meslek odalarına açılacak
Kamu iletişim kuruluşlarında, toplumdaki her kesimin ve görüşün en geniş boyutta yer alması sağlanacaktır.
Bu anlayışla, RTÜK üyelerinin aday olma ve seçimi süreçleri medya meslek odalarının, iletişim fakültelerinin
etkin katılımına açılacak; RTÜK’ün konumu, internet yayınları alanını da kapsayacak şekilde güçlendirilirken,
etkinliği ve tarafsızlığı sağlanacaktır.
25
-Basın etik kurallarının güçlendirilmesi desteklenecek
Basın Konseyi’nin ve bu alandaki diğer sivil toplum kurumlarının, demokratik değerler çerçevesinde
etkinliklerinin artması, basın etik kurallarının uygulanmasının güçlendirilmesi desteklenecektir.
İletişim sektörüne çerçeve yasa: tüm iletişim sektörü nün, yazılı ve görsel medya ile internet yayıncılığı ve
diğer kitlesel yayıncılık dünyasının tek bir çerçeve yasayla düzenlenmesi hedef alınacaktır.
-Sarı basın kartlarına yeni düzen
Sarı basın kartlarının başbakanlığa bağlı bir kuruluş yerine, basın konseyi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, il
gazeteciler cemiyetleri, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve toplu sözleşme yapma hakkına sahip sendika
temsilcilerinden oluşan bir kurulca değerlendirilip hazırlanması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
-Yabancıların ulusal medya kuruluşlarını kontrol etmesi önlenecek
Yabancıların medya kuruluşlarındaki payı tek karar verici durumuna gelmelerini önleyecek şekilde
sınırlandırılacaktır.
3.21.Siyaset ve Sivil Toplum Etkin, İlkeli ve Saygın Parlemento
TBMM’nin etkinliğinin artırılması, seçilmişlerin ülkede çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin gelişmesinin
kararlı gücünü ve güvencesini oluşturması hedef alınacaktır. Özellikle ulusal dava haline gelen sorunlarımızın
mecliste kapsamlı biçimde ele alınması, tartışılması ve ortak görüşlere varılması, toplum yaşamımızı yakından
ilgilendiren yolsuzluk iddialarının ele alınması sağlanmalıdır. Meclis içtüzüğü ve çalışma yöntemi bu anlayışla
yeniden oluşturulacaktır. TBMM komisyonları genişletilerek, işlev ve yetkilerinin arttırılması; sivil toplum
kuruluşlarının, komisyonların yasama ve denetim faaliyetlerine daha yoğun düzeyde ve etkin çerçevede
katkıda bulunmaları hedef alınacaktır.
TBMM idaresi, özerklik, tarafsızlık ve hizmette bütünlük ilkeleri temelinde yeniden yapılandırılacak: meclis
idaresinin en üst yöneticisi olan genel sekreterin Meclis Başkanlık Divanı’nın ortak önerisi ile TBMM
tarafından seçilmesi ve TBMM bütçesinin oluşturulacak komisyon eliyle kendi içinde denetlemesi, hedef
alınacaktır.
-Siyasi etik kurulu kurulacak
Siyasi etik/ahlak yasası çıkartılarak, milletvekillerinin yapamayacakları işler yeniden belirlenecektir. TBMM
etik kurulu oluşturularak, milletvekillerinin kamu kesimi ile çıkar çatışmasına girmeleri önlenerek, meclisin
daha verimli, ilkeli ve etkin yapıda çalışması, toplumda daha güvenilir ve saygın konuma gelmesi
sağlanacaktır.
3.23.Siyaset ve Sivil Toplum
Milletvekilliği dokunulmazlığı kalkacak dokunulmazlık sadece kürsü konuşmalarını kapsayacaktır.
Milletvekillerinin ve belediye başkanları şahsi menfaatlerinin saptanması karşısında milletvekilliği ve belediye
başkanlığı düşürülecektir.
Ticari ilişkileri ve şirketleri olan işyerleri kayyuma devredilecek görev süreleri boyunca kayyumda kalacaktır.
Kişisel menfaatleri tüm birinci dereceden akrabaları da engelleyecek şekilde düzenlenecektir. Tüm
siyasetçiler Hakimler savcılar emniyet müdürleri vali ve belediye başkanlarının mal varlıkları açık olacak ve
her sene denetlenecek gelirlerinin dışında mal varlığı elde edenler nereden buldun aldın yasası ile
sorgulanacaktır.
STK’ların yönetime katılması bilgi alınması karar mekanizmasının içinde olması için gereken yasalar
çıkartılacaktır.
3.23.Sivil Toplum
STK’lar sendikalar odalar özendirilerek aktif siyasette rol oynar hale getirilecektir. Ayrıca STK’lar siyasetten
arınmış kendilerinin oluşturduğu bir komisyon tarafından denetleneceklerdir.
Kooperatifler çıkarılacak yasa ile siyasi yapılandırmadan arınacak gerçek görevi olan maliyet fiyatlarının
düşürülerek karsız yapılanması ile üyelerine ucuz konut, ürün imkanı sağlayacaktır.
26
Sendikalaşmada tüm çalışanların sendikal haklarının verilmesi böylece sendikalar yolu ile ekonominin
yönlendirilmesini amaçlamak ve bu bağlamda sendikaların siyasi partiler ile ilişki kurmalarının önündeki
engeller kaldırılacak sendikaların kendi içlerindeki işlevlerin demokratik bir ortamda işlemesi sağlanacaktır.
3.24.Temiz Siyaset, Dürüst Yönetim
Her kademede dürüst yönetim ve açık toplumu yaşama geçirmek İlk Parti’nin temel hedefidir. Siyasette ve
kamu yönetiminde kirlenme toplumumuzun öncelikli sorunlarından biridir. Yolsuzluk, rüşvet, görevi ihmal ve
kötüye kullanma, kayırmalar ülke sosyal barışını kökünden sarsmaktadır. Bu erdemsiz görüntü halkımızın
merkezi ve yerel yönetimlere olan güvenini zedelemekte, demokrasimizin gelişmesi engellenmektedir.
Milletvekilleri ile ilgili çağdaş siyasi etik/ahlak kuralları, ülkemizde de, gelişmiş demokrasi ülkeleri
standartlarında uygulamaya konulmadığı, temiz siyaset ilkeleri eksiksiz yaşama geçirilemediği sürece, dürüst
yönetim sağlanamaz, demokrasimizin bundan ciddi hasar görmesi önlenemez. Siyaset, bir kamusal görev ve
toplumsal özveri alanıdır. Siyasetin bir çıkar kapısı, bir servet birikimi alanı olarak görülmesi önlenecektir.
Meclisin ülkedeki rüşvet ve yolsuzluk iddialarının denetlenmesinde daha etkin rol oynaması için çaba
gösterilecektir. Kamu yönetiminde rüşvet ve su istimal suçu işleyenlerin süratle yargılanıp cezalandırılmaları
sağlanacaktır.
3.25.Milletvekili Dokunulmazlığına Çağdaş Siyaset Sınırlaması Getirilecektir
Milletvekili dokunulmazlığının erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmasına son verilecektir.
Anayasa’da gerekli değişiklik yapılarak, milletvekili dokunulmazlığının sadece kürsü dokunulmazlığı ile
sınırlandırılması, diğer faaliyetler ile adi suçlara karşı koruyucu işlevinin kaldırılması öncelikli hedefimiz
olacaktır. Dokunulmazlığının kaldırılması talep edilen milletvekillerinin mevcut dosyaların bekletilmeden,
dönem sonuna ertelenmeden sonuçlandırılması sağlanacaktır.
3.26.Siyasi Etik ( Ahlak Yasası Çıkarılacaktır)
Milletvekillerinin kamu kesimi ile hiçbir şekilde çıkar ilişkisine girmemelerini, milletvekilliği dışındaki tüm iş
ilişkilerini beyan etmelerini, başbakan ve bakanların, kontrolleri altındaki varlıklarının portföy yönetiminin,
görevleri süresince, kayyuma devredilmesini, milletvekili mal bildirimlerinin kamuoyunun denetimine açık
tutulmasını, bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye geçişte doğrudan veya dolaylı olarak çıkar sağlayan
milletvekillerinin TBMM üyeliğinden düşürülmesini, hediye niteliğinde mal ve hizmet kabulünde
kısıtlamaların kapsamının, batılı ülkeler standartlarında genişletilmesini, sağlamak için gerekli yasal
düzenlemelerin yapılması hedef alınacaktır.
3.27.Kamu Yönetiminde Saydamlık ve Dürüstlük Egemen Kılınacaktır
Kamu görevlilerinin kendileri ve yakınlarına her türlü çıkar sağlayabilecek görev ilişkisine girmeleri
engellenecektir. Kamu ihale ve alımları şeffaf hale getirilecek, rekabete açık tutulacaktır. İhale yasası, bunları
gerçekleştirecek, kamu yararını gözetecek yapıya kavuşturulacaktır. Yerel yönetimlerin ihale, imar değişikliği
veya rant oluşumuna neden olacak işlem ve kararları ancak, meslek odaları, muhtarlar ve yöre temsilcilerinin
katılımı ile kamuoyunun gözetiminde, yerel meclisler düzeyinde ele alınabilecek; gerektiğinde referanduma
başvurulacaktır. Kamu kuruluşlarının ve belediyelerin, kendileri ile doğrudan ve dolaylı çıkar ilişkisi olan özel
ve tüzel kişilerden bağış almaları önlenecektir. Devlet ve ülke yönetiminde ahlakın ve dürüstlüğün geleceğini
simgeleyen İlk Parti çıkaracağı siyasi ahlak yasası ve diğer önlemlerle, siyasette ve kamu yönetiminde erdem
ve saydamlığı temel ilke haline getirecek; her türlü kirliliğe son verecektir.
3.28.Yolsuzluklar Önlenecektir
Etik değerlerdeki erozyonu hızlandıran ekonomik sistemlerin küreselleşmesi ile yaygınlaşan ve gelişen
ülkelerde yoksulluğu artırıcı bir etken konumuna gelen yolsuzluk, siyaset-ticaret-bürokrasi ilişkileri ile
büyümektedir. Rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, siyasal yozlaşma yalnızca ahlaki bir sorun olmayıp,
ekonomik kalkınmayı da olumsuz etkilemektedir. Yolsuzluk ekonomik krizlerin hazırlayıcısı ve
hızlandırıcısıdır. 1980 sonlarında Türkiye’yi yöneten siyasi iktidarların uygulamaya soktuğu “köşe dönücü”
27
anlayış, giderek meşrulaştırmakta ve toplum yolsuzluklara alıştırılmaktadır. İlk Parti, her türlü yolsuzlukla
kesin mücadelede kararlıdır. Ancak yolsuzluklarla nasıl mücadele edileceği, yolsuzluğun nasıl anlaşıldığı ile
yakından ilişkilidir. En geniş tanımı ile yolsuzluk; kamusal yetkinin özel çıkarlar doğrultusunda kötüye
kullanılmasıdır. Yolsuzluk yaşanılan süreçte nitelik değiştirmiş ve devletin tüm olanakları ve yönetme erki
kullanılarak sadece kişisel çıkarları değil parti, sınıf ve belli grupların çıkarlarını da kapsayan sistematik bir
yapıya dönüştürülmüştür. Yolsuzluklardaki artış toplumsal çöküntüyü hızlandıran, ekonomik ve sosyal doku
hızla bozulmakta; ülkemizin hukuk sistemine ve demokrasiye olan güven sarsılmaktadır. İlk Parti,
yolsuzluklarla kararlılıkla mücadele edecektir. Yolsuzlukları önlemek için her türlü önlem alınacaktır. Bu
çerçeve de son zamanlarda zaman aşımı nedeniyle pek çok suçta suçluların cezasız kaldığına ve bu durumun
kamu vicdanını derinden yaraladığına tanık olunmaktadır. Bu nedenle bazı suçlarda zaman aşımı
kaldırılacaktır.
3.29.Sivil Toplum Örgütleri
Sivil toplum yapılanmasının güçlenmesi desteklenecek
Meslek odaları, okul aile birlikleri, sendikalar, yöresel dayanışma dernekleri, çevre ve tüketici hakları
kuruluşları gibi tüm yurttaş beraberlikleri özendirilecektir. Böylelikle, yurttaşın sivil toplum örgütleri
aracılığıyla ülkede daha etkin duruma gelmesi sağlanacaktır. Vakıfların ve sosyal yardım amacı ile
oluşturulmuş derneklerin kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet göstermeleri etkin denetim ile sağlanacak;
devletten daha çok destek veya teşvik alabilmeleri kamu yararı ilkesi gözetilerek gerçekleştirilecektir.
-Sivil toplum koordinasyon kurulu oluşacak
Sivil toplum örgütleri, kendi uzmanlık alanlarında devletin gerçekleştirmeyi öngördüğü belirli projeleri
katılımcı bir anlayışla üstlenecekler, bu sürecin denetimi ve eşgüdümün sağlanması için sivil toplum
koordinasyon kurulu oluşturulacaktır.
3.30.Kooperatifler
İlk Parti kooperatifleri, özellikle tarımda üretkenliğin artırılmasında, üretici emeğinin değerlendirilmesinde,
gelirin daha adil paylaşımında, dar gelirli tüketicinin korunmasında önemli katkılar sağlayan demokratik
örgütlenme olarak değerlendirmektedir.
-Kooperatifçilik en yaygın şekilde desteklenecek
İlk Parti, kooperatiflerin, tarım ve tarımsal sanayinin geliştirilmesinde, üreticiye girdi ve diğer desteklerin
sağlanmasında, dar gelirli tüketiciye kolaylıklar yaratılmasında, sosyal konut üretimi ile barınma ihtiyacının
karşılanmasında önemli katkılar sağlayacakları inancındadır.
-Kırsal ve kentsel kooperatifler desteklenecek
Başta tarımsal faaliyetler alanında olmak üzere kırsal ve kentsel kooperatiflerin geliştirilmesi desteklenecek,
bu kurumların uluslararası kooperatifçilik ilkeleri ve Avrupa Birliği normlarına göre çalıştırılmaları
gözetilecektir. Kooperatiflerin ekonomik açıdan başarılı olabilmeleri için faaliyet konularının çeşitlendirilmesi
ve içerik olarak genişletilmesi, kendi aralarında bütünleşerek güçlenmeleri hedef alınacaktır.
-Kooperatifler bankası kurulacak
Kooperatiflerin verimli yatırımları özendirilecek; kooperatifler ve üst birliklerin sermaye ve yönetimine
egemen olacakları bir Kooperatifler Bankası’nın kurulması sağlanacaktır.
-Demokratik kooperatifler çerçeve yasası çıkartılacak
Tarım ve tarım dışı tüm kooperatifler (tarım kredi ve tarım satış dâhil) ile ilgili mevzuatın tek bir kooperatifler
yasası içerisinde toplanması sağlanacak; kooperatif üst birlikleri siyasi müdahalelerden arındırılacaktır.
Kooperatifçilik eğitimi yaygınlaştırılacak: ülke düzeyinde demokratik kooperatifçilik üzerine yaygın eğitim
28
olanağı sağlanacak; bu amaçla, eğitim sisteminde kooperatifçiliğe yeterince yer verilecek, kooperatif üst
örgütlerinin ortak ve ortak dışı eğitim yapmak üzere yapılanmaları desteklenecektir.
3.31.Sendikalar
İlk Parti, çalışma yaşamında emek hakkını koruyan, verimliliği artıran, emeğin örgütlenmesi ve dayanışmasına
olanak sağlayan sendikal yapılanmada, bu temel hak ve özgürlüklerden tüm çalışanların yararlanmasını
öngörmekte, çalışanların, sendikalar yoluyla, ekonominin yönlendirilip düzenlenmesine etkin biçimde
katılmalarını amaçlamakta, demokrasimizi zedeleyen ara rejimlerin çalışma yaşamı ve sendikacılık hareketi
üzerine getirdiği tüm engelleri ve olumsuzlukları gidermeyi hedeflemekte, sendikaların siyasi partilerle ilişki
kurmalarının, çalışanların sendikalara üye olma ve sendikalarda yönetici seçilebilme süreçlerindeki kısıtlayıcı
düzenlemelerin kaldırılmalarını öngörmekte, sendikaların kendi iç düzenlerinde ve işleyişlerinde demokrasi
ilkelerine ve gereklerine daha ileri düzeyde uymalarını, sendikal hareketin etkinliğini arttırıcı bir unsur olarak
değerlendirmektedir.
3.32.Politika
Cumhuriyetimizin dış politika temelleri Atatürk tarafından atılmıştır. Modern bir batılı ulus yaratma hayali
taşıyan Atatürk, bu hayalini gerçekleştirmek için dış politikayı bir enstrüman olarak kullanmıştır. İç politikada
Türk toplum ve devletini batılılaştırmak için birçok devrim yapılmıştır. Aynı paralelde dış politikada da, batılı
olma modern standartları yakalama konusunda birçok yeni politikalar ortaya konmuştu. Ancak bu politikalar
Atatürk sonrası sürdürülememiştir. Devrim, bir kere yapılınca bitmeyen, sürdürülebilir dinamik eylemler
manzumesidir. İleri görüşlülüğü çok üstün olan Atatürk bunu medeniyet projesi olarak tanımlamıştır.
90'lı yıllardan sonra dünya tek kutuplu bir sürece girmiştir. Böylece güç dengeleri ve öncelikler değişikliğe
uğramıştır. İki kutuplu dünyada güvenlik en başta gelen unsurdu; diğer sektörler (ekonomi, teknoloji, siyaset
vb.) Güvenliğe yaptığı katkı oranında önem kazanıyordu. Bu durum 1990'lı yıllarda tek kutuplu dünyaya
geçişle birlikte· değişikliğe uğramıştır. Günümüzde ülkelerin gücünü yansıtan birinci öncelikli sektör
"ekonomi" olmuştur
Diğer yandan çift kutuplu bir dünyada demokrasi çok önemli değildi. Türkiye Rusya'ya karşı askeri güçlerini
tahkim ettiği sürece, demokrasiyle yönetilip yönetilmemesi uluslararası arenada fazla önemli değildi. Hatta
ihtilal hükümetleri bile kurulabilirdi. Bu hükümetler anlaşmalara sadık kaldıkları sürece bir sorun yoktu.
Ancak günümüzde tek kutuplu dünyada, ulusların demokrasi ile yönetilmeleri önem kazanmıştır. Demokrasi
dışı bir yönetime ABD ve AB'nin dünkü kadar müsamahasının olmayacağı açıkça görülmektedir. Demokrasi
dış politikada ve uluslararası ilişkilerde ekonomiden sonra en önemli güç merkezi olmuştur
Dış politikada ekonominin öncelikli sektör olmasını en önce anlayan ve uygulayan ABD olmuştur. 90'lı yılların
Clinton yönetimi gizlilik arz eden harp sanayinin ürünlerini piyasaya sürerek, (gps, uydu resimleri, havacılık ve
uzay araçları vb.) Büyük ekonomik kazanım elde etmiştir. Clinton 2000'de yaptığı veda konuşmasında bu
politikasıyla ABD'de halkın gelirini 8 yılda ikiye katlayarak 34.000 dolara ulaştırdığını anlatmıştır.
Yukarıdaki bakış açısı ışığında partimiz dış politika oluşturma ve uygulama aşamalarında, toplumsal
yelpazenin bütün kesimlerinin etkin katılımından yanadır. Bu katılım, Türkiye'nin kısa ve uzun vadeli
çıkarlarını gözeten bir bakış açısı ortaya koyacaktır. Bu durum devlet, özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarının bünyesinde kapsamlı analiz yapacak bağımsız düşünce kuruluşlarının örgütlenmesini teşvik
edecek bir neticeye ulaşacaktır.
3.33.Demokrasi ve Adalet
Ülkemizin en büyük sorunu geç gelen adalettir. Delilden suçluya mekanizmasının sağlanması bu nedenle de
Kriminal ofislerin çoğaltılması gerekli personeli eğitilmesi ve doğru bilgi ve delillere hızlı ulaşım hakimlerin
işlerini kolaylaştıracaktır.
Savcı ve avukat eşit olacak Avukatlara delil toplama yetkisi verilecektir.
29
Avrupa insan hakları sözleşmesine uygun olarak keyfi göz altına almaları önleyecek yasal düzenlemeler
yapılacaktır.
Türkiye barolar birliğine Anayasa mahkemesinde dava açma hakkının tanınması hedef alınacaktır.
Adli tıp kurumu özerk ve etkin bir yapıya kavuşturulacaktır.
Çocukların suç işleme ortamlarından korunmaları ve kurtulmaları hedeflenecektir.
İnfaz kurumlarında suçlunun topluma kazandırılması için gerekli üretim ve eğitim verilmesi hedef alınacaktır.
3.34.İnsan Hak ve Özgürlükler
Temel amaç insanı özgürleştirmek kendisini geliştirmesinin önündeki tüm engelleri kaldırmak ve bu oluşan
bilinci kullanmasını sağlamak.
Bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve özgürlüklerini yaşamları boyunca eksiksiz engellenmeden
sürekliliğini sağlayarak kullanmaları takip etmek.
Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin mümkün olan en ileri düzeye getirilmesi uluslar arası insan hakları
beyannamesinin taviz verilmeden uygulanması sağlanacaktır.
Kimse dinsel inanç ve düşüncesinden ötürü kınanamaz Baskı altına alınmaz düşünce ve inançlarını
değiştirmeye açıklamaya zorlanamaz herkes ibadetini dinin veya inancının gereğini özgürce yapma öğrenme
ve geliştirme hakkına sahiptir.
Diyanet işleri başkanlığı Din işleri başkanlığı adı altında tüm dinlere eşit mesafede yaklaşımı sağlanacaktır.
Türkiye Cumhuriyetinin vazgeçilmez temel ilkesi laikliktir.
Kadın ve erkek her alanda eşittir. Kadınlar üzerindeki toplumsal baskının kaldırılması eğitim ve kültürün
oluşması için her türlü iletişim kanalları kullanılarak bu kültürün hayata geçirilmesi ve devamlılığının
sağlanması en önemli görevimizdir.
Çalışma herkesin temel hakkıdır. Devlet işsizliğin önlenmesi ve tam sağlıklı çalışmanın sağlanması için gerekli
önlemleri alacaktır. Herkesin dilediği alanda iş kurma bulma çalışma toplu sözleşme sendikalaşma ve grev
hakkı olacaktır.
İletişim bilgi alma ve verme özgürlüğü engellenemez. Doğru haber alma doğruları ve gerçekleri bilime doğru
bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir. Güçlü yansız ilkeli ve şeffaf bir medya hedefimizdir. Yerel medya
yerel demokrasinin güçlenmesi için desteklenecek, RTÜK meslek odalarına açılacaktır.
Yaşam ve hayatta kalma hakkı tüm canlılarındır. Yaban hayat korunacak ve devlet güvencesine alınacaktır.
Onlara işlenen suçlar insanlara işlenmiş gibi kabul edilerek cezalandırılacaktır.
C. EKONOMİ, YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM, İLERİ KALKINMA PROGRAMI
Ekonomi,
Son 10 yılda trende baktığımızda küresel büyümenin büyük bir kısmının gelişmekte olan ülkelerden
kaynaklandığı görülmektedir.
Dünya Ekonomisindeki üretim ve tüketimi belirleyen ana unsurlar olan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin
küresel üretim içindeki yüzde paylarının yapısal olarak değiştiği görülmektedir. Gelişmekte olan ülkeler içinde
bulunduğumuz yıllar itibariyle ilk defa gelişmekte olan ülkeler işe başa baş bir noktaya gelmiş ve küresel gayri
safi hâsılanın yüzde 50’sini üretebilecek duruma ulaşmıştır.
Şubat 2014’de Sydney’de düzenlenen G-20 zirvesinde sunulan raporda da sermaye akımları, yüksek faiz
oranları ve gelişmekte olan ülkelerin ulusal paralarında görülen değer kayıpları ve finansal koşullardaki
kısıtların küresel kırılganlıkları arttırdığı ve yatırımların azalmasına neden olarak büyüme üzerinde aşağı yönlü
riskler oluşturduğuna dikkat çekilmiştir.
Küresel anlamda ortaya çıkabilecek başka bir risk ise ülkelerin enerji, su veya politik riskler nedeniyle karşılıklı
oluşabilecek polemikler olacaktır. Ukrayna ve Kırım, Suriye, İran, Rusya kendi coğrafyamızdaki temel sıkıntı
noktaları olarak ortaya çıkarken, Ermeni Sorunu, Kıbrıs meselesi gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan hususlar
da bulunmaktadır. İşte bu nedenle başta gelen ekonomik durum olmak üzere, siyasi istikrarın muhafazası ve
ülkemizin mevcut durumunu koruması, eksiklerini de ortadan kaldırarak, daha kuvvetli bir şekilde ilerlemeye
yönelik adımlar atmasını sağlamamız gerekmektedir.
30
Ülkemizin ekonomisinin artık sadece inşaat sektörüne ve tüketim toplumuna dayalı büyüme yerine; verimli
ve global pazarlarda rekabet edebilir, sürdürülebilir üretim modeline geçmesi gerekmektedir.
Bunun sağlanmasında yüksek teknolojiyi kullanarak katma değer yaratmak ve markalaşmak son derece
önemlidir.
İçinde yaşadığımız bilgi çağında üniversiteli mezunlarımızın istihdamını yazılım reformu ve yeni yüksek
teknolojili ve yazılım ağırlıklı girişimlerimizle çözüyor ve uluslararası pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlıyor
olacağız.
Serbest Pazar ekonomisinde kişisel yerine toplumcu ve sosyal haklara daha çok önem veren metotlar
uygulanacaktır. Gelirin toplum tabakalarına adil dağıtılması ve orta gelirli kesimin büyütülmesi öncelikli
hedefimizdir.
1.Rekabetçi ve İlerici Teknolojili Üretim ve Sanayileşme Programımızın Ana Hatları;
-Üretim, Gelir Dağılımı ve Ekonomik Büyüme
Rekabetçi bir kur politikası uygulayarak, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltmak ve rekabet gücü
yüksek, teknoloji ağırlıklı üretim ekonomisi tesis edilecektir..
İç talebi arttıracak yöntemler bulunmalı ancak israf ekonomisi ve verimsizlik azaltılarak bu
gerçekleştirilecektir.
Ekonomide hak düzeni kurulacak ve haklı rekabetin oluşması için bütün şartlar yerine getirilecektir. İhracatta
arttırılacak her bir milyar $’lık fazla gelir ülkemizde %10 seviyesini aşmış, özellikle başta üniversite mezunu
işsizlerimize sonra da diğer işsiz vatandaşlarımıza iş, aş sağlanacaktır. Özellikle rekabetçi sektörlerde üretim
ve istihdam sağlanması desteklenerek yatırım imkânları iyileştirilecek ve teşvik edilecektir.
Tarım sektöründe ileri teknoloji kullanılarak verimlilik arttırılacak, katma değeri yüksek tarımsal ürünlerle
ihracat geliri arttırılacaktır.
Mali sistem ve sermaye piyasaları güçlendirilecek ve küçük yatırımcı korunacaktır.
Ulaştırma altyapısı geliştirilerek, yaygın, hızlı, güvenli ve ekonomik ulaştırma sistemi tesis edilecektir.
Fakirlik sınırında olan ya da dar gelirlilerin de alım gücü arttırılmalıdır.
Uzun vadeli konut üretimi ve tüketimine ilişkin tüm yüklerin kaldırılması hem inşaat sektörünü adha da
gelişmesine hem de uzun vadeli konut arzının arttırılmasına imkan sağlayacaktır. İnşaat malzemelerinde KDV
indirimi yapılacaktır. TOKİ’ye sağlanan imkanlar yeterliliği olan özel firmalara da sağlanacaktır, haksız rekabet
şüphesi bile oluşturulmayacaktır.
-İstihdam ve Kobi
Özel sektörün kendisini değiştirmesi ve global pazarın, dinamik rekabet konularına hazırlanması gereklidir.
Kaliteyi düşürmeden maliyet avantajını yakalamak için firmalarımızın teknolojiyi etkin kullanmaları şarttır.
Bunun gerçekleşmesi için yatırım ajansları ve KOSGEB üzerinden teşvikten yararlanacak firmaların etkin bir
şekilde desteklenmesi sağlanacaktır.
Orta sınıf güçlendirilecektir. İşsizlik ve yoksulluğu azaltarak, gelir dağılımı daha adil hale getirilecektir.
İstihdam’ da tarım kesimindeki atıl iş gücü sorununun çözülmesi önceliklerden biri olmalıdır. Diğer bir öncelik
ise eğitim ve öğretim politikaları ile ilgilidir. Önümüzdeki yıllarda onlarda üniversiteden mezun olan
üniversite mezunu gençlerin istihdamı en önemli sorunların başında gelecektir. Kadın istihdamının da
gerekliliğini, mikro işletme tarzı üretim alanlarına kaydırılmasını uygun görmekle birlikte kadınların
ekonomiye katılımını sağlamak için önemli projelerimiz vardır.
Ekonomiyi canlandırmak için, kadınlarımızın ekonomiye katılımı teşvik edilecek, kadınlara yönelik istihdam
projelerine öncelik verilerek teşvik edilecektir (Call center, el halıcılığı merkezleri vb.)
Ekonomideki tüm atıl kaynaklar ve zenginlik kaynakları harekete geçirilecek. Örneğin kadınların istihdama
katılması, üniversiteli işsiz gençlerin ARGE ağırlıklı teknoloji projelerinde yer almaları, yeni girişimciler
yaratılması, bu yatırımlara da sermaye olarak yurt dışındaki vatandaşlarımızın ülkemize yatırım ve
özelleştirme ile gelmesi teşvik edilecektir.
İstihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis edilecektir.
31
Kobilerin finansman imkanı ve teşviklerle imkanlarını arttırarak, ihracata yönelik rekabet edebilir yapıya
kavuşturulacaktır.
-Teknoloji ve Yazılım Bakanlığı
Bilgi ve iletişim teknolojileri reformu yapılıp, tüm sektörlere yaygınlaştırılacaktır.
Katma değeri yüksek, rekabet gücü olan sektörlerin global pazarlarda daha başarılı olmaları ve markalaşma
yolunda destek olmak için; bilişim, ulaşım ve finans sektörel bazda destek ve tevsik ile kavuşturulacaktır.
Teknolojik yenilenmeyi sağlayan, verimli üretimle istihdam yaratacak, mülkiyeti tabana yayan, şeffaf, sosyal
içerikli, hızlı ve kapsamlı bir özelleştirme programı uygulanacaktır.
-Teknolojik İhracat
İhracat teşvikleri arttırılacaktır,
İthalat kontrolleri gözden geçirilmeli, piyasalara zarar vermeyecek optimum ayarlamalar yapılmalıdır. İç
pazarın ithal malları tarafından boğulması sadece kısa vadede üretim ve istihdamı değil orta ve uzun vadede
kalite, know-how gibi varlıklarımızı ortadan kaldıracaktır.
Karşılıklı ticaret anlaşmaları sadece metinde kalmamalı ve tam anlamı ile uygulanacaktır.
Bölge işadamları arasında bir bağ ve bilgi alışverişini sağlayacak bir yapı oluşturulup, bölgede aktif ve düzenli
olarak çalışan ticari partnerler oluşturulacaktır. Türk heyetlerinin bu ülkeleri ziyaretleri önem arz etse de kısa
vadede somut sonuçların alınması gereken bir küresel ortam bulunmaktadır.
Türkiye AB ile Ankara Anlaşması’nı imzalayalı 50 yılı geçmiştir ve buna rağmen hem tam üyelik
gerçekleşmemiş hem de ABD ile gerçekleştirilecek olan STA kapsamı dışında bırakılmıştır. Transatlantik ve
Trans-Pasifik ticari ortaklıkları uluslar arası ticarette oyunları tümden değiştirecek yeni stratejik hamlelerdir.
AB’nin Türkiye’yi kesin olarak dışarıda bırakması durumunda Türkiye’nin ABD ile doğrudan müzakere
yönetmesi ve iş dünyasının bu süreçte desteğinin de alınması gerekmektedir. Örneğin, ABD Güney Kore ile
benzer bir anlaşma imzalamıştır.
Kayıt dışı ekonomi ile etkin mücadele yapılacaktır. Ekonominin dış kaynak bağımlılığını azaltarak ekonomik
kriz dalgalarına karşı dayanıklı hale getirmek, kırılganlığı azaltmak önemlidir.
-Markalaşma ve Arge
Anti-dumping, anti-kartel, anti-tekel yasalarında düzenleme yapılacak ve kobilerin ihracata katkılarının
arttırılması, ARGE harcamaları ve yurtdışı markalaşma desteklenecektir.
-Girişimcilik
Risk sermayesini geliştirecek şekilde yeni kurulan firmalara hem teşviklerin kullandırılmasında hem de diğer
mevzuatlarda kolaylıklar sağlanacaktır. Fikri olan insanları diğer konulardaki düşüncelerle boğmak yaratıldığı
ve verimliliği düşürmektedir.
-Finans
Finans, para, mal ve ürün piyasalarının, global merkez olma yolunda her türlü destek ve teşvik sağlanacak;
İstanbul, bölgesel finans piyasası haline getirilecektir.
Kamu malı yönetimi ve mali kontrol sistemi etkin hale getirilecektir.
-Enerji
Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilerek enerjide dışa bağımlılık azaltılacaktır.
-Vergi
Vergi düzenlemeleriyle vergi ödenmesi teşvik edilmelidir. Öte yandan enflasyon oranlarımız yüksek iken
uygulamaya konulan peşin vergi uygulamasına da son verilecektir.
Adaletli Vergi Sistemi ile ekonomik istikrar %70 dolaylı vergi ve %30 dolaysız vergi tersine çevrilecektir.
32
-Teşvikler
Hizmet sektörlerinden en önemlisi olan turizm sektörünün korunması için teşvikler verilmelidir. Özellikle,
sezonsal kayıpları engellemek amacı ile ölü sezonlarda istihdam desteği verilebilir, bu tesislere enerji desteği
sağlanabilir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da turizm sektörü dahil her türlü hizmet sektöründeki vergi
oranları yüzde 5’e indirilecektir.
Ülkemizde gayrimenkul almak isteyen yabancı veya yabancı ortaklı Türk şirketlerinin bu tür gayrimenkul
edinimlerine ilişkin süreç hızlı bir şekilde çalıştırılmalı ve özel milli güvenlik unsuru taşımayan tüm satış
işlemleri hızla gerçekleştirilmeli, bu konudaki sorunlar çözülecektir.
Kriz döneminde en büyük sorunların başında Kobi’ lerin banka kredisine ulaşmada yaşadığı zorluklar
gösterilebilir. Bu anlamda finansman sorununu aşmak için mali sektöre olan borçların yapılandırılması, Kredi
Garanti Fonu’nun mali imkânlarının daha da arttırılması, Kobi’ lere yönelik kredilerin uygun koşullarda
sağlanması için kamusal desteği sağlayacak farklı enstrümanların geliştirilmesi, kamu alacaklarında
uygulanacak gecikme zammı düşürülecektir.
Tarımsal destekler uygulanırken, süt ürünleri ihracatının artması ve iç göçün engellenmesi için küçükbaş
hayvancılığa verilen destekler genişletilmeli bitkisel yağ açığının kapatılması için sulama yatırımları desteği
arttırılacaktır. Tarım ve hayvancılıktaki ciddi sorunların nedeniyle KDV oranlarının yüzde 1’e indirilecektir,
KOSGEB desteklerine tarım ve hayvancılığın eklenmesi ölmekte olan bu üretim alanının canlanmasına neden
olacaktır.
1.1.Bilgi Toplumunun Ekonomisi
Bilgi çağında ekonomik parametreler değişime uğramıştır. Sanayi çağında üretim fabrikalarda yapılıyordu.
Fabrika ürünlerinin satılmasından da zenginlik meydana geliyordu. Bu üretimin üç temel aracı emek, kapital,
müteşebbis idi. Bilgi çağında ise, üretim insan beyninde yapılmaktadır. Örneğin 3 profesör 2 yıl çalışarak bir
bilgisayar programı yazıyor ve birkaç disketlik yer kaplayan bu programın değeri 50 milyar dolarla ölçülüyor.
Buradaki değer 3 tane disketin fiyatından oluşmamaktadır. Değer 2 yıl süreyle bir konu üzerinde çalışan 3
profesörün beyin faaliyetleri neticesinde oluşmaktadır. Bilgi toplumunun üretim sahası insan beynidir.
Ülkelerin gücü, sahip oldukları yetişmiş, hem de iyi yetişmiş beyinlerle çoğalır veya azalır.
Bilgi toplumunda ekonomik unsur sadece "insan beyni" dir. Sanayi toplumunun emek, kapital ve müteşebbis
unsurları çağımızda önemini kaybetmektedirler. Bunlara bağlı olarak da ulusal devlet anlayışı, kapital (finans)
anlayışı, şirket anlayışı, emek anlayışı ve sendika anlayışı süratle değişmektedir. Her şey bilgi toplumu
dinamiklerinin öngördüğü güçlere göre gelişmektedir. Teknoloji ve onun üretim araçları değişmekte ve bu
değişiklik her geçen gün yakın çevrede gözlemlenebilmektedir.
Ekonomi, milletler yarışında en güçlü belirleyicidir. Dünyanın güçlü sayılan ülkeleri ekonomik olarak da
güçlüdürler. Çağımız sanayi toplumundan bilgi çağına geçmektedir. Bu nedenle ekonomiyi güçlü kılacak
dinamikler de değişmiştir. Bilgi çağı dinamikleriyle üretim yapanlar daha çok kazanan, geçmişin dinamik ve
sektörleriyle üretenler daha az kazanan olmaktadırlar. Çağımızın katma değeri yüksek ekonomik sektörleri
enformasyon, finans ve ulaşımdır. Kalkınmak isteyen ülkeler bu dinamikleri doğru anlamalı ve bunları
öncelikle uygulamalıdır.
1.2.Teknoparklar Ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Bilim ve teknolojiye hakim olan ülkeler ekonomik etkinlik alanlarında mutlak bir üstünlük elde etmektedirler.
Uluslararası arenadaki yarış teknoloji üstünlüğü yarışıdır. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre fabrika kurma
ve tevzi etme yerine, AR-GE'ye yapılan aynı miktardaki yatırım 8 defa daha karlı, katma değeri yüksektir. Bu
nedenle ileri teknolojiyi yakalayacak teknoparkları bir an önce üretim yapar hale getireceğiz.
Türkiye bilim ve teknoloji politikalarına temel unsuru olan araştırma ve geliştirme
(AR-GE) faaliyetlerinde yeterli değildir.
Teknolojiye ait yapıyı oluşturacaktır. Teknoloji geliştirme bölgeleri kurularak üniversite, sanayici ve KOBİ
işbirliği ile ar-ge çalışmaları hızlandırılacaktır.
AR-GE 'ye ayrılan kaynaklar artırılacak ve her alanda AR-GE faaliyetlerinin gelişmesi sağlanacaktır.
AR-GE 'de çalışacak personel için özendirici tedbirler alınacaktır.
33
Teknoloji ve teknoloji ürünlerini geliştirmek için üniversite ve işadamlarını bir araya getirecek bir sivil
araştırma ve geliştirme kurumu kuracağız. Bu kurum bütün gayretini yazılım, biyoteknoloji, robot, yeni
ürünler, hızlı bilgisayarlar ve çevre teknolojileri gibi katma değeri yüksek buluşlara teksif edecektir.
Teknoparklara proje karşılığı kefilsiz, büyük oranda bağış ihtiva eden risk sermayesinin miktarlarını milyar
dolarların üzerine çıkaracağız.
1.3.Özelleştirmenin Hızlandırılması
Özelleştirme bir devlet politikasıdır. Devlet ticaret ve ekonomiden tamamen çıkacak, üretim faaliyetlerini
özel sektöre bırakacaktır. Devlet asli işleri olan savunma, güvenlik, adalet, sağlık, eğitim hizmetlerine
yoğunlaşacaktır. Devlet ekonomide kural koyan, piyasayı denetleyen rekabetin oluşması için tedbir alan bir
yapıya kavuşturulacaktır. Özelleştirme mümkün olduğunca tabana yayılacak ve küçük parçalara ayrılarak
kobi' lere satılacaktır.
Devletin ticaret yapmaktan vazgeçip güvenlik, savunma, adalet, sağlık gibi asli görevlerine dönmesi için
özelleştirme cesaret ve kararlılıkla yürütülecektir
Özelleştirme hemen özelleştirilecekler, rehabilite edilerek özelleştirilecekler, tasfiye edilecekler şeklinde üç
kısımda uygulanacaktır.
Özelleştirmenin etkin ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için derhal gerekli idari düzenlemeler
yapılacaktır.
Özelleştirme idaresi ve rekabet kurumu yakın işbirliği içinde çalışacaktır.
Biran önce netice almak ana hedef olacaktır. Bu nedenle uygulama en kısa zamanda bitirilecek, ehliyetliler
arasında en yüksek fiyat teklifi tercih edilerek işlem tamamlanacaktır.
Özelleştirilecek kuruluşlarda çalışanların, çalışma ve sosyal güvencesi sağlanacaktır.
Kit’ler olabildiğine küçültülerek öncelikle kobi' lere satılacaktır.
Özelleştirilen kurumlara teşvik imkanları artırılacaktır.
Özelleştirme % 50'nin altında olduğu durumlarda ilgili kurumun yönetimi derhal devredilecektir. Kalan
hisseler zamanla satılacaktır.
Karlı kuruluşların özelleştirmesi geriye bırakılmayacaktır. Bu kuruluşların zarar etmeleri beklenmeden
özelleştirilecektir.
Özelleştirmede yönetimin kar paylaşımı veya kira yöntemiyle özel sektöre devredilmesi imkanları göz önüne
alınacaktır.
1.4.Tek Başvuru Noktaları Kurulacak
Yatırım yapacak kişiler yüzlerce bürokratik engel ile uğraşmak zorundadırlar. Bir yatırımcı 40 adet yere
müracaat etmekte, aylarca iş takip etmektedir. Devlet tek başvuru noktası açacak, yatırımcı buralara
başvuracaktır. 15 gün içinde bürokrasi tarafından takip edilecek yatırım işlemleri tamamlanarak, yatırım
kararı alınacaktır. Yatırımcı bu esnada iş takibinden kurtulacak, başka işlerle meşgul olacaktır.
1.5.Vergi reformu
Vergilemede esas itibariyle devletin ihtiyaç duyduğu gelirlerin temini yanında diğer ekonomik ve sosyal
politikaların yürütülmesinde önemli bir araç olması nedeniyle, ülkenin içinde bulunduğu şartlar dikkate
alınmalıdır. Vergi reformu önerisi bugüne kadar birçok kereler düşünülmüş, bir türlü başarılamamıştır.
Reform başlı başına bir uygulama planını içermekte, aynı zamanda tek başına hareket etmekten ziyade diğer
reform ve uygulamalarla birlikte ilerlemeyi öngören bir yapıyı içermektedir.
-Vergi Reformu'nda Hedeflerimiz
Mernis projesi ile tek numara uygulamasına geçmek, denetimi etkinleştirmek,
Kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçaklarını asgariye indirmek,
Vergi oranlarını düşürerek, vergiyi tabana yayıp daha çok vergi toplamak,
Vergi adaletini sağlamak, Vergi mevzuatını basitleştirmek, Vergi idaresinin yeniden yapılandırmak olacaktır.
34
-Vergi Reformu Eylem Planı
Kayıt dışı ekonominin asgariye indirilmesi
Kayıt dışı ekonomiyi asgariye indirmek gibi bir hedefle yola koyulmuş olmak tüm vergi sitemini baştanbaşa
değiştirmeyi göze almak demektir. Maliyenin yaptığı araştırmaya göre kayıt dışılık mevcut vergi tutarının
%50'si kadardır (80 milyar TL). Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve eksik beyanı asgariye indirmek için
aşağıdaki tedbirler alınacaktır.
Tek numara uygulaması, etkin denetim mekanizması, gelirden daha çok vergi alınması, vergi oranlarının
düşürülmesi, kayıt dışı istihdamın optimum seviyede kayıt altına alınması, vergi idaresinin yeniden
yapılandırılması, vergi mevzuatının sadeleştirilmesi, olarak sıralanabilir.
Ancak birçok boyutta ele alınabilecek bu çözümler başlı başına vergi reformunun kapsamındadır. Bu nedenle
kayıt dışı ekonominin asgariye indirilmesi ile ilgili olarak bizce en önemli çözüm bir an önce kurumlar arası
ortak yazılımlı tek numara
Uygulamasına geçilmesidir.
-Vergi kaçaklarının asgariye indirilmesi (eksik beyan)
Vergi denetimindeki yetersizlikler, mevzuatımızda var olan boşluklar, aflar, muafiyet ve istisnalar vergi
kaçırmayı kolaylaştırmaktadır. Mevcut durum öyle bir hal almıştır ki, vergisini veren de vergisini vermeyen de
bir şekilde vergi kaçırmaktadır. Maliye bakanlığının 20 bin mükellef üzerinde yaptığı araştırmada toplanan
vergi miktarı toplanması gerekenin %54'ü kadardır. 160 milyar YTL tutarında vergi eksik beyan ile
kaçırılmaktadır. Eksik vergi beyanı, mevcut vergi beyanın toplamına yakındır. Bu durumda sadece kayıtlı
kesimde vergilendirilebilir kapasiteyi göz önünde bulundurularak yapılacak bir hesaplama ve planlama ile çok
ciddi rakamlara ulaşılabilecektir.
Kayıt altına alınmış ama eksik beyanlarla vergi kaçaklarına neden olan kesimi tam olarak kayıt altına almak
için yapılması gerekenler, yine kayıt dışı ekonomiyi asgariye indirmek için kullandığımız önerileri
içermektedir. Bu durum da tıpkı kayıt dışı ekonomi gibi başlı başına vergi reformu önerisinin bütün konularını
içermektedir. Yine öncelik olarak burada da denetim mekanizması ilk sırada gelmektedir.
1.6.Mernis projesi- tek numara uygulaması
Mernis projesi ile T.C kimlik numaralarının verilmesi tamamlanmış ve Aralık 2005 itibariyle diğer kurum ve
kuruluşlarla bu numaranın ortak kullanımına ilişkin tasarı oluşturulmuştur. Ancak T.C kimlik numarası ile
ulusal kimlik paylaşım sistemi düzenlemesi içerisinde maliye ile olan irtibata herhangi bir vurgu yapılmamış,
kurumlar arası ortak yazılıma ulaşılamamıştır.
Bu nedenledir ki, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve vergi denetimlerini en etkin şekilde
gerçekleştirebilmek için tek numara uygulamasına ihtiyaç vardır. Tek numara uygulaması ile maliye
bakanlığının diğer kurumlarla ortak on-line yazılıma gitmesine ihtiyaç vardır.
1.7. Vergi Denetimi
35
-Vergi numarası
Var olan kayıtlı mükellefi teknolojik ortama aktarmaktan ibarettir. İçerisinde hiçbir denetim mekanizması
bulundurmamaktadır. Halbuki tek numara uygulaması ve ortak yazılım bütün parasal faaliyetleri kontrol
altına almaktadır. Sadece maliye bakanlığının kontrolünde olacak bu sistem vergi kaçırmada önleyici olarak
etkin bir rol oynayacaktır.
2. KAYNAK YARATMAK
Ülkemiz kaynaklar açısından zenginlik ihtiva etmektedir. Bu nedenle partimiz ülkemizin mevcut kaynaklarını
ekonominin emrine vererek, kalkınma ve zenginleşmesini hızlandıracaktır. Artacak vergi gelirlerinden sosyal
harcamalara tahsis edeceği daha çok kaynak ile sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirecektir. Bu
kaynaklara kısaca göz atarsak;
2.1. Devlet Harcamalarında Tasarruf Yaparak Sağlanacak Kaynak
Devlette yeniden yapılanma ile "etkin devlet" oluşturacağız. Etkin devlet hantallıktan kurtulmuş, fazla
kilolarını atmış, son derece dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu devlet daha az para ile daha çok hizmet
üretecektir. Kısaca vereceği hizmetlerle insanını mutlu edecektir. Şimdiye kadar masraf olarak gösterilen
fakat üretime hiçbir katkısı olmayan masraflar süratle yok edilecektir. Bunlar;
Birimler
israf ( milyar dolar)
130milyar
dolar
Yarım kalan yatırımlar (5556yatırım)
Gereksiz siyasi yatırımlar(havaalanı, fabrika, havuz, yol)
100 milyar
dolar
Resmi ve özel bankalardan hortumlanan
50 milyar dolar
Üretim yapmayan memura ödenen(yılda 2 milyar dolar) 40 milyar dolar
Lüzumsuz makama ödenen(makam lojmanı, araba, oda) 20 milyar dolar
Sosyal güvenliğe ödenen sübvansiyon
200 milyar
dolar
Teröre harcanan para
300 milyar
dolar
Toplam
840 milyar
dolar
Tablo-1: son 20 yılda yapılan israf
Son 20 seneye baktığımızda kötü yönetim yıllık ortalama 27 milyar dolar israfa sebep olmuştur. Kuracağımız
etkin devlet, iyi hizmet vermenin yanında 42 milyar dolarlık tasarruf sağlayacaktır.
Şu anda devletimizde 300.000 lojman, 130.000 araba, binlerce iş makinesi, yüzlerce misafirhane
bulunmaktadır. Bunların işletme masrafları yıllık 10 milyar TL'nin üzerindedir. Etkin devletle bunların hepsi
kaldırılacak, devlet hizmet üretmeyecek, hizmeti satın alacaktır
36
Birimler
Lojman satışı
İş makineleri satışı
Matbaa, imalathane vb. Satışı
Misafirhane, kamp satışı
Bürokrasinin azaltılması
Makam araba satışı
Mali disiplin
Toplam
Tasarruf
720 milyon tl
500 milyon tl
500 milyon tl
100 milyon tl
6,5 milyar tl
3,0 milyar tl
3,0 milyar tl
14,32 milyar tl
Kaynak
4 milyar tl
1 milyar tl
500 milyon tl
500 milyon tl
3 milyar tl
9 milyar tl
Tabl0-2: satışlardan elde edilecek tasarruf
Etkin devlet kuruluşunu sağladığımızda, yukarıdaki kalemlerde yıllık yapacağımız tasarruf 14 milyar TL, bir
kereye mahsus sağlayacağımız kaynak ise 9 milyar TL olacaktır.
2.2. Her Yıl Elde Edilecek Kaynaklar
Kayıt dışı ekonomi, GSMH' nın %54'üdür. Buradan toplanması gereken 150 milyar TL vergi tutarının 1/5'ini
topladığımızda 30 milyar TL
Devlette yapılacak tasarrufla elde edilecek gelir.
2.3. Bir Defa Elde Edilecek Kaynaklar
Atatürk, Keban ve Karakaya barajının yıllık enerji üretimi 2,3 milyar dolardır.
Buraların gelirini halka dağıtacak şekilde (%5 bazda) 1000 dolarlık birimler halinde 40 milyar dolarlık devlet
garantili hisse senedi piyasaya çıkarılarak, yurtdışındaki işçilerimiz dahil olmak üzere vatandaşlarımıza
satılabilir. Diğer boğaz köprüsü ve otoyolları da buna dahil ettiğimizde toplam 50 milyar dolarlık hazır kaynak
elde ederiz.
50 milyar dolarlık kaynağın hazineye girmesiyle devlet borçlanma gereği azalacağından faizler 3-5 puan
düşecek, ortalama 350 milyar YTL borca bunu uyguladığımızda 15 milyar YTL eksik faiz ödeme ve bu miktarda
bir kaynak elde ederiz.
28 olarak adlandırılan orman vasfını kaybederek orman dışına çıkarılan 5 milyon dönüm arazinin satışından
elde edilecek 25 milyar TL gelir. Bu kaynağın 5 yıl içinde bütçeye girmesi ile yıllık 5 milyar TL kaynak elde
edilecektir.
Hazine arazilerinin satışından elde edilecek 20 milyar TL' lik satış
Birim
Kaynak
Atatürk, Keban, Karakaya, Boğaz Köprüsü ve otoyolların 50 milyar ytl
Hisse senetlerinden elde edilecek gelir ·
Bu gelirin eksik faiz ödemesi ile getireceği kaynak ( 350) 15 milyar ytl
Milyar YTL borç için)
2b arazilerinin satışından elde edilecek gelir ( 5 yıllık) 25 milyar ytl
Hazine arazilerinin satışından elde edilecek gelir
20 milyar ytl
Toplam
110 milyar ytl
Tabl0-3: bir defada elde edilecek kaynaklar
37
3.REFAH DEVLETİNİN HEDEFLERİ
Demokratik koşullarda fırsat eşitliği, ancak erdemli, saydam ve katılımcı yönetimlerce tüm bireylerin yaşam
boyu sosyal güvenceye kavuşturuldukları ortamda sağlanacaktır. Her bölgede, her alanda, toplumun tüm
bireylerine ayrıcalıksız fırsat eşitliği sağlanacaktır.
3.1.Çalışma Hakkı
Kadın istihdamı, çalışma yaşamında fırsat eşitliği ve kadın yoksulluğu ile mücadele
AMAÇ : Kadın istihdamının artırılması, çalışma yaşamında eşitliğin sağlanması ve kadın yoksulluğu ile
mücadele.
Kırsal kesimde yaşanan üretim daralması, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmaması, işe alımda ve işte
yükselmede kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar nedeniyle kadınların iş gücüne katılımı çok düşüktür.
Kadınlar Türkiye’ de % 26.6 oranında işgücüne katılmaktadır.
2009 yılı verilerine doğrultusunda kente göre ( % 22.3 ) kırsal alanda daha çok kadın iş gücüne katılıyor ( %
34.6 ) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84’ü tarım kesiminde ve bunların % 77 ‘ si herhangi bir ücret
almaksızın ücretsiz aile işçi olarak çalışmaktadır.
Çalışan kadınların yıllık kazancı erkek kazancının ancak yaklaşık % 35’ine ulaşmaktadır.
Çalışmayan genç nüfus yaklaşık % 88 ‘ i kadındır.
Kadınlara yeni istihdam alanları yaratmak için kapsamlı bir kadın istihdam politikası oluşturulmalıdır.
oluşturulacak politikaların uygulanması için somut zaman sınırlı hedefler belirlenmeli ve gerekli kurumsal
mali kaynaklar yaratılacaktır.
İş kanunu, toplumsak cinsiyet bakış açısıyla gözden geçirilecektir.
Kamu ve özel sektör iş yerlerinde işe almada, meslek içi eğitim, işte yükselmeler ve ücretlemede, cinsiyet
ayrımcılığını ve iş yerinde cinsel tacizi önlemeye yönelik kurumsal yapılar geliştirilecek ve uygulamaya
konulacaktır.
Kamu kurumlarındaki işe almada, yükseltmelerde ve yönetim kademelerinde kadınlar lehine kota
uygulanacak, özel sektör için bu amaçla teşvik önlemleri alınacaktır.
Kamu sektöründeki işe alma yükseltmelerde aynı niteliklere sahip kadın ve erkekler arasında kadınlara
öncelik tanınması geçici bir özel önlem olarak uygulanmalı, özel sektörde de teşvik edilecektir.
Eşdeğer işe eşit ücret prensibinin uygulanabilmesi için ücretlerin dayandırıldığı nesnel bir iş sınıflandırılması
sistemi geliştirilecek. Kadınlara hane reisi olmadıkları varsayımıyla yapılan keyfi düşük ücret ödeme
uygulamaları önlenecektir.
Geçici ve yevmiyeli olarak ev hizmetlerinde ev ev eksenli işlerde çalışan kadınlar kanun kapsamına alınacaktır.
Kadınların ağırlıklı olarak istihdam edildiği tarım sektörü için tarım iş yasası çıkarılacaktır.
Kadınların üzerindeki çocuk , yaşlı , hasta ve engelli bakım hizmetleri sorumluluğu kaldırılmalı, bu hizmetler
kamu ve özel sektör kaynaklarının seferberliği ile sağlanacaktır. Bu çerçevede;
O iş verenin emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu kadın işçi sayısıyla değil, toplam işçi sayısıyla
belirlenecektir. Çocuk, yaşlı, hasta ve engelli bakımı sadece işverenin ve kadınların sorumluluğundan çıkarılıp
, yerel yönetimleri de bu hizmetin sunumuyla yükümlü tutan düzenlemeler yapılacaktır.
O aynı belediye sınırları içinde birden çok iş yeri bulunan işverenin işyerlerinin emzirme odası, yaşlı, hasta ve
engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü açısından tek bir işyeri gibi mütalaa edilmesi sağlanacaktır.
O sanayi bölgelerinde işverenlere , çalıştırdıkları toplam işçi sayısından bağımsız olarak ortak emzirme odası,
kreş ve yaşlı , hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü getirilecektir.
O 4857 sayılı iş kanunu, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 ‘ den çok kadın işçi çalıştırılan iş
yerlerinde, 0-9 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması , emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için
işveren tarafında, çalışma yerlerinde ayrı ve iş yerine yakın bir kreş açma yükümlülüğü getirmiştir. Çalışma
yerlerinden ayrı açılacak bu kreşleri denetleme yükümlülüğü yasaya eklenmeli, bu denetleme belediyeler ve
bağımsız sivil toplum kuruluşlarınca yerine getirilecektir.
38
Çocuk bakma sorumluluğunu erkeklerinde eşit şekilde üstlenmesi için zihniyet değişikliğine yönelik gerekli
çalışmalar yapılacak. Bu amaçla ebeveyn izni düzenlenmesi bir an evvel yasalaştırılacaktır.
Kadınların iş kurmak için gereksinim duydukları kredileri uygun koşullarla almalarını sağlayacak düzenlemeler
yapılacak. Kadın girişimcilere danışmanlık veren hizmet birimleri kurulacaktır.
Dünyada ve Türkiye’de yoksullukla mücadelede uygulanan doğrudan nakit transferi, Dünya Bankası fonları
bittikten sonra da devam etmeli ve kapsamı genişletilecektir. Yoksulluğun yoğun olduğu yerlerde uygulama,
hane bazlı değil, mahalle bazlı hale getirilecektir.
Yoksullukla savaşmak için gerçekleştiren tüm prosedür için İŞ-KUR, SRAP gibi mahallelerde bilgilendirme
yapılmalı kadınları bu projeler için cesaretlendirilecek ve desteklenecek kurumlar oluşturulacaktır.
Kadınlara iş garantili meslek edindirme eğitimi verilmelidir
Sosyal hizmetler alanı genişletilecek, toplum merkezleri ve kadınların bir araya gelebilecekleri mekanlar
çoğaltılacak ve buralarda kadınların istihdam edilmesi sağlanarak kadın istihdamı arttırılacaktır.
İş yerlerinde kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel tacizin engellemesi için prosedür hazırlanması ve uygulanması
takip edilecektir
4.EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE FIRSAT EŞİTLİLİĞİ
Amaç : Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğretimde fırsat eşitliliğine kavuşmalarının sağlanması
Eğitimle kadınların iş gücüne katılımları arasında ki ilişki olumlu ve eğitimin kadınların yaşamını
değiştirmedeki itici gücünü kanıtlar niteliktedir. Kadınların eğitimli olması, bütün bu olumlu etkileri yanında
gelecek kuşakların kadınları için sundukları modellerin çeşitlenmesinin ve yaygınlaştırılmasının yolunu
açmaktadır.
Türkiye’ de % yaş üstü her 10 kadından biri okuma yazma bilmemektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ da her 4 kadından 1’ i okur yazar değildir.
Resmi istatistiklere göre ülkede toplam 3 milyon 812 bin okuma yazma bilmeyen yetişkin ( 15 yaş üstü )
nüfusun % 81 ‘ ini kadınlar ( 3 milyon 114 bin 787 ) oluşturmaktadır.
15- 24 yaş arasında okuryazar olmayanların % 79 ‘ u kadındır. Eğitim olanaklarına erişmeyen kadınlar kayıt
dışı işlerde veya aile işçiliği yapmaktadır.
Bu bağlamda, kız öğrencilerin zorunlu eğitime katılımını ve devamını teşvik etmek amacıyla yoksul ailelere
verilen maddi destekler artarak sürdürülmeli, engel olan ailelere karşı caydırıcı yasal önlemler ayrım
yapılmadan uygulanmalıdır. Kayıtsız ve devamsız kız öğrencilerin belirlenmesinde muhtarların ve okulların iş
birliği zorunlu olacaktır.
Okuldan alınan, okuması engellenen kız çocuklarının erken evlendirilme tehdidi altında olduğu düşünülmeli,
bu tip olayları saptamak ve izlemek için kurulacak komitelerce izlenmeleri ve tekrar okula başlamaları
sağlanacaktır.
Engeli olan kız çocuklarının eğiti haklarının tüm örgün eğitim kademelerinde korunmasına ihtiyaç vardır. Bu
nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak lisans eğitimine kadar gerek fiziksel erişim gerekse uygun eğitim
içeriği ve materyali sağlanacaktır ve etkin bir kaynaştırmalı eğitim için bütçe ayrılacaktır.
İlköğretimden uygulanan ve masrafı devletçe karşılanan taşımalı sistem, ortaöğretimde de uygulanmalı ya da
öğrencilere ulaşım için para yardımı yapılacak; kız öğrencilere sınav şartı olmadan ücretsiz yurt/pansiyon
olanakları sağlanacaktır.
Çağdaş Eğitim Enstitüleri Halk Eğitim Merkezleri aracılığı ile kadınlara yönelik ücretsiz ve / veya ucuz
bilgisayar kursları açılacak ve yaygınlaştırılacaktır.
5.BESLENME VE SAĞLIK HAKKI
Sağlık politikamızda da aynen trafikte olduğu gibi poliçe sistemi uygulanacaktır. Asgari ücretin altında gelire
sahip olan vatandaşlarımızın poliçeleri devlet tarafından ödenecektir. Diğer gelir gruplarında da değişik
yüzdelerde devlet yardımı sağlanacaktır. Kadın ve çocukların sağlık harcamaları hiçbir kısıntıya tutulmadan
39
devlet tarafından karşılanacaktır. Geleceğe sıhhatli nesiller yetiştirmek devletin başta gelen sosyal görevleri
arasında olacaktır.
Beslenme konusu sağlığın alt yapısıdır. Çocuk ve kadınlardan başlamak üzere fakir tabakaların beslenmesi
ciddiyetle ele alınacaktır. Okullarımız bir eğitim yuvası olduğu kadar, beslenme kurumları görevini de
üstlenecekler. İyi beslenmeyen nesillerin hastalanması kaçınılmazdır. Hastane masrafları ise beslenmeye
ayrılacak kaynağın onlarca katı olacaktır. Bu nedenle devlet çocuklarımıza her kademede beslenme kaynağı
sağlayarak, sağlıklı nesilleri çalışma hayatımıza kazandıracaktır. Fakirlere yönelik beslenme evleri açılacak ve
vakıfların bu konudaki faaliyetleri devletçe desteklenecektir.
6. SOSYAL GÜVENLİK VE REFORMU
Çağdaş refah toplumlarının başta gelen özelliği tüm yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlamasıdır. Çalışan,
emekli, işsiz, engelli, yaşlı, çiftçi, evde çalışan kadın, yoksul veya kimsesiz bütün yurttaşlarımızı yaşamları
boyunca kucaklayacak, onlara insan onur ve saygınlığına yaraşır bir biçimde hizmet verecek, çağdaş bir ulusal
sosyal güvenlik sistemi oluşturacaktır.
-Sosyal güvenlik için yeni yasal düzenlemeler
Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan “sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası” yeniden düzenlenerek,
kurumlar arası eşitsizlikler giderilecektir. İşsizlik sigortası ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu da, tek
çatı altında yer alacak, tek çatılı sosyal güvenlik kurumu, güncel politikaların dışına çıkarılacak; göstermelik
değil, gerçekten idari ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır.
-Herkese sosyal güvenlik:
Ülkemizde sosyal güvenliği olmayan yurttaş, sigortası olmayan aile bırakılmayacak, insan onuruna saygılı yeni
bir sosyal güvenlik anlayışı sosyal devletin vazgeçilmez unsurunu oluşturacaktır. Ev hizmetlerinde çalışanlar
dahil, kayıt dışı istihdam edilmekte olan herkesin kayıt içine alınarak sosyal güvenlik sistemi kapsamına dahil
edilmesi hedef alınacaktır.
-Mesleki eğitime sosyal güvenlik desteği
Meslek lisesinde okuyan gençlerimiz, eğitim hayatları boyunca tam zamanlı sigortalı sayılacak, sosyal
güvenlik primleri devlet tarafından ödenecektir.
-Yurtdışında çalışanlara sosyal güvenlik hakkı
Yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın o ülkelerde kazandıkları sosyal güvenlik hakları, ilgili ülkelerle yapılacak
anlaşmalarla korunacak, bunlardan Türkiye’de emekliliğe hak kazananların kesin dönüş şartı aranmadan
emekli olmaları sağlanacaktır.
-İşsizlik sigortasının tabanı genişletilecek, uygulaması etkinleştirilecek
İşsizlik sigortası ödemelerine hak kazanma kolaylaştırılacak, ödeme taban ve tavanı yükseltilecek, ödemelerin
daha uzun süre verilmesi sağlanacaktır. İşsizlik sigortasında biriken kaynak, işsizlikle mücadelenin sağlıklı bir
aracı haline getirilecektir.
7. TÜRKİYE’DE GİRİŞİMCİLİK
Türkiye’de girişimciliğin ne kadar geri olduğu performansımızdan da bellidir. Girişimcilerin maddi hedefi ya
şirketlerini iyi bir fiyata daha büyük bir şirkete satmak, ya da halka açarak hem sermaye artırmak hem de
yarattıkları değeri kısmen nakte çevirmektir. Şu ana kadarki en büyük Türk girişim şirketi satışı GİTTİGİDİYOR’
un $220m’a EBAY’ e devridir. Halbuki dünya çapındaki satışlar milyar dolar seviyelerindedir.
Örneğin İsrail’den çıkan şirketlerin en değerlisi olan NDS CİSCO’ ya $5 Milyar’ a satılmıştır. Halka açılmaya
gelince, dünyanın önde gelen teknoloji firmalarının hisse senetlerinin alınıp satıldığı NASDAQ’ da bir tek Türk
şirketi bulunmamaktadır. Buna karşılık aynı NASDAQ’ da İsrail’in 70 şirketi vardır. 2013 yılında 60 Türk
40
girişim şirketi toplam $80 milyon yatırım almıştır (ki bu yatırımın yarısı bir tek yatırımcıdan
kaynaklanmıştır). Buna karşılık İsrail’de 600 şirket $2.3 Milyar yatırım almıştır. Maalesef Türkiye’nin
girişimcilik performansı, onda bir nüfusumuza sahip olan bir ülkenin girişimcilik performansından çok daha
aşağılardadır.
Girişimciliğe bu kadar çok ihtiyacı olan ülkemizde girişimcilik için gereken iklim mevcut mudur?
Araştırmacılar, bir ülkenin girişimcilik iklimini 8 kriter doğrultusunda değerlendirirler. Aşağıdaki özet
değerlendirmede görüleceği gibi maalesef Türkiye’nin girişimcilik karnesi oldukça kötü durumdadır.
Türkiye’nin kötü olan girişimcilik karnesi, her karne gibi sadece durum tespiti yapmakla kalmıyor, aynı
zamanda hangi alanlarda ne yönde çalışmamız gerektiğini de ortaya koyuyor. Girişimciliği geliştirerek
istihdamı artırma önerilerimizi de bu karnedeki kriterler üzerinden ortaya koyacağız.
Çözüm önerileri
-Yetenek Ve Bilgi Havuzu: Yüksek teknoloji/yüksek istihdam yaratabilecek girişimler için ülkemizde yetenek
ve bilgi havuzu yeni yeni oluşmaya başlamaktadır.
-Eğitim Sistemi: İtaate, ezbere ve çoktan seçmeli sınavlara dayalı olan eğitim sistemimiz girişimciliği hiç
desteklemez hatta körelttiğini iddia etmek mümkündür.
-Kültürel Yapı Ve Sosyal Algı: Hofste de boyutlarına göre güç mesafesinin yüksek, risk iştahının ve
bireyselliğin ise düşük olduğu Türk iş kültürü girişimciliğe yatkın değildir. Bunların yanında Türkiye’de hakim
toplumsal değerler kadercilik, gelenekçilik, ve kolektivizmdir, ve bu değerlerin de girişimciliği desteklediği
iddia edilemez.
-Yetenek Ve Bilgi Havuzu
Yurt dışında girişimcilik konusunda deneyim kazanmış Türklerin ülkeye dönmesini Türkiye’ye dönmeye veya
Türkiye’deki girişimleri farklı şekilde desteklemeye ikna edilmesi için bazı destek programları geliştirilebilir.
Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminde en zor bulunan kaynağın mentörler olduğu düşünülürse, bu açığı
kapatmaya yönelik bir devlet politikası verimli olacaktır.
-Girişimcilik Seferberliği
Giriş kısmında belirtildiği gibi Türkiye’de girişimcilik için çok uygun bir ortam bulunmamaktadır. Dolayısıyla
girişimcilikteki performansımız olması gereken ve arzulananın oldukça altındadır. Bu durumu kanunlarda,
mali sistemde, veya eğitimde ufak rötuşlar ile değiştirmek mümkün değildir. Son derece etraflı bir
“girişimcilik seferberliği” gereklidir
-Girişimcilik Bakanlığı
Seferberlik hareketi başlıca görevleri arasında girişimcilik kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve
girişimciliğin yaygınlaştırılması için yeni stratejilerin ve politikaların belirlenmesi ve bu kapsamda
girişimcilerin desteklenecektir. Girişimciliği engelleyen unsurların giderilmesi, ileri teknoloji ve yüksek katma
değer yaratan girişim faaliyetlerinin özendirilmesinin yanı sıra örgün ve yaygın eğitim düzeyinde girişimcilik
eğitimlerinin yaygınlaştırılmasını ve girişimciliğin teşvikine yönelik ödül mekanizmaları geliştirecektir.
-Girişimcilik Okulları
Girişimcilik bakanlığı ülkeyi 15 civarında girişimcilik bölgesine ayırmalıdır. Bölgelere ayırma sürecinde
bölgelerin ekonomik yapıları ve potansiyelleri göz önüne alınmalı ve olabildiğince kümeleme prensipleri
kullanılmalıdır. Örneğin bursa bölgesi otomotiv ve yan sanayilerine yönelik bir girişimcilik bölgesi
oluşturabilecek iken, Kars için tarım ürünlerine ve kültür turizmine yönelik bir girişimcilik bölgesi
tanımlanabilir.
41
-Girişimcilik Üniversitesi
Yüksek istihdam potansiyelli teknolojik girişimciliğin merkezi üniversitelerdir. Fakat üniversitelerimiz bu
konuda üzerlerine düşeni yapmamışlardır. Yukarıda (eğitim alt başlığında) üniversitelerimizi daha girişimci
yapma yönünde öneriler sunduk. Fakat, üniversiteler ataletin en yüksek olduğu kurumlardan olduklarından,
girişimci bir üniversiteye sahip olmanın en kolay ve hızlı yolu yeni bir üniversite kurmaktır. Girişimci
üniversite kurarken göz önünde tutulacak kriterler ekte mevcuttur. Vakıf üniversitelerine benzer bir yapı ile
(gerekirse özel bir kanun ile) Türkiye’nin girişimcilik merkezi olan İstanbul’da yeni bir teknoloji üniversitesi
kurulmasını öneriyoruz. Sadece yüksek lisans eğitimi ve araştırma-geliştirme ile ilgilenecek olan bu
üniversitenin 3 temel fonksiyonu olacaktır: Yüksek istihdam yaratacak tekno-girişimler çıkarmak. Girişimciliği
tetikleyecek eğitim programları kurgulamak. Girişimcilik okullarının koordinasyonunu sağlamak
8. VERGİ ORANLARI, MUAFİYETLER
Yeni şirket kurulumunu körükleyecek vergi avantajları yoktur. Dünya ekonomik forumu tarafından
yayınlanan Küresel Rekabet Endeksi’ ne göre Türk iş dünyasının önündeki en önemli üç problemden birisi
vergi oranlarıdır.
Türkiye’de yeni kurulan şirketlere vergi muafiyeti veya indirimi uygulaması olacaktır.
Vergi avantajlarının teknoparka için gerekenlere benzer kriterler kapsamında teknopark dışındaki şirketlere
de sağlanacaktır.
Üniversite teknoparklarında büyük ve eski şirketlere vergi muafiyetinin kaldırılması ile ortaya çıkacak ek
kaynak girişimciliğe yönlendirilirse ciddi bir atılım yapmak mümkün olabilir.
Zarar ettiği kuruluş döneminde yeni kurulan şirket çalışanlarından gelir vergisi veya sgk katkısı almamak (veya
ileriye dönük olarak şartlı borçlandırmak) da şirketin kara geçiş sürecini hızlandırılacaktı.
Fikri mülkiyet kullanılarak üretilen ürün ve hizmetlerden elde edilen gelirin bir kısmının vergiden muaf
olması, yeni kurulacak tekno girişimler için fikri mülkiyete dayalı ürün ve hizmet geliştirme ve teknolojiyi
lisanslama yönünde önemli bir teşvik olacaktır.
9. HUKUK SİSTEMİ
Yine aynı çalışmaya göre hukuki haklar endeksinde Türkiye 148 ülke arasında 101 sırada bulunmaktadır. Son
dönemde hukuk sistemimizde yapılan değişikliklerin hukuk sistemimizi daha güvenli kıldığını iddia etmek
zordur.
Bağımsız, tarafsız, adil, ve güvenilir bir hukuk sistemi iş dünyası için ve özellikle yeni kurulacak şirketler için
çok önemlidir. Sermayeyi ürkütecek, yeni girişimlere zarar verecek keyfi uygulamalardan kaçınılması gerekir.
Halihazırda ülkedeki hukuk sistemi üzerinde haklı soru işaretleri bulunmaktadır. Bunların giderilmesi ve
evrensel standartlarda bir hukuk devletinin tesisi girişimciliğin gelişmesi için bir ön şarttır.
10. FİZİKSEL ALTYAPI
Yüksek teknoloji girişimleri için gereken fiziksel altyapı maalesef istenilen seviyede değildir. Mesela, e-ticaret
şirketlerinin çoğu sürücülerini yurt dışında bulundurmaktadır.
Fiziksel altyapı sadece yeni girişimler için değil tüm iş dünyası için önemlidir. Fiziksel altyapının herhangi bir
öğesinin iyileştirilmesi hem yeni hem de eski şirketlerin iş yapmasını kolaylaştıracaktır.
11. BANKALAR, PİYASALAR
Genellikle sağlığı ile çok övündüğümüz bankacılık sistemimizin düşük risk iştahı nedeniyle girişimcilere pek
yararı yoktur.
Hali hazırda bankaların girişimcilere olan ilgisi Kobi bankacılığının dışına pek çıkmamıştır. Tüm dünyada
bankacılık sektörü yüksek risk taşıması nedeniyle karşılığında bir taşınmaz ile garanti edilmeyen ve şirket
sermayesine katkıda bulunacak borçlara pek yaklaşmamaktadır ve bunun değişmesi beklenmemelidir. Fakat
42
bankalar girişimcilere kredi kartı ödemelerinin hızlandırılması veya teminat mektubu verilmesi gibi konularda
destek olabilirler.
Girişimcilerin ileri dönem sermaye ihtiyacı için alternatiflerinden birisi halka arzdır. Halka arz yolunun
kullanılabilmesi için düzgün çalışan bir sermaye piyasasına ve menkul kıymetler borsasına ihtiyaç
vardır. Ülkemizde halka arzlar maalesef daha istenilen kalite ve seviyeye çıkamamıştır ve bu girişimlerin
büyümesinin önündeki engellerden birisidir.
Batma riskini büyük ölçüde atlatmış ve büyümekte olan girişimlerin sermaye kaynaklarından birisi de
ülkemizde daha yeni gelişmeye başlamış olan emeklilik fonlarıdır. Bu fonların küçük bir kısmının yeni
kurulmuş şirketlerde değerlendirilmesinin serbest olması girişimlerin büyümesini kolaylaştıracaktır.
Kara geçmiş ve büyüyen şirketlerin yatırım sermayesi şirketlerinden kaynak alabilecek noktaya gelebilmeleri
için bazen köprü finansmanına ihtiyaçları olabilir. Bu durumdaki şirketleri için bir kredi kefalet sistemi
oluşturulması şirketlerin yabancı sermayeye ulaşımını kolaylaştırabilir.
Kurumsal kapasite gelişimi için genç girişimcilerin ihtiyaç duydukları şeylerden birisi de teknik destek ve
yönlendirmedir. Girişim ile aynı (veya yakın) sektörde bulunan büyük firmaların genç girişimcilere teknik
destek ve yönlendirme sağlamalarını teşvik edici tedbirler genç girişimcilerin önünü açacaktır. Bu bağlamda
büyük şirketler ve yeni girişimler arasında formel eşleştirme programları uygulanmalıdır.
Yeni girişimlerin piyasada tutunabilmeleri için ilk satışlar çok önemlidir. Kamu kurumlarına tedarik
bütçelerinin belirli (belki %5 veya %10) bir oranını genç (örneğin 3 veya 5 yaşının altındaki) firmalardan
yapma zorunluluğu getirilerek genç firmaların en kırılgan dönemlerini daha kolay geçirmelerine destek
olunabilir.
12. Üniversite Mezunlarına İş Bulma Projesi
Ülkemizin işsizlikle mücadele ile ilgili problemleri kısa, orta, uzun vadeli programlarla çözülmeye çalışılacaktır.
Hazırlanan bu projenin istikrarlı bir şekilde uygulanması ile ülkemizde işsizliğin belirli bir süre içinde
çözüleceği kanaatindeyiz. Öncelikle üniversite mezunlarının ele alınması, kalkınma dinamiğimiz açısından
önem kazanmaktadır. Bir üniversite mezunu devlete asgari 200.000 TL'ye mal olmaktadır. Bu kadar yatırım
yapılan insanların işsiz bırakılması ülke ekonomisi açısından ciddi bir israftır.
Yeni üniversite mezunlarına yönelik vereceğimiz iş teşviki sayesinde özel sektör yeni mezunları işe almaya
özendirilecek, bu yolla devletimize daha az vergi vereceklerdir. Gelir vergisinden, çalışanların sigorta ve vergi
keseneklerin devletçe ödenerek toplam 854.000.000 TL sübvansiyonla yılda yaklaşık 120.000 yeni üniversite
mezunumuz işe yerleştirilmiş olacaktır.
Ülkemizde 2003 yılı sonunda üniversiteyi bitiren 180.000 gencimiz vardır. Bu mezunların 1/3'ü (60.000)
mezun oldukları yıl veya ertesi yıl kendi işini kurmakta, bir şekilde çalışma hayatına başlamaktadırlar. Geriye
kalan 120.000 kişiye devletin yapacağı teşvikle özel sektörde işe yerleştirileceklerdir. Bu sübvansiyon
üniversite mezunları için 2 yıl sürecektir. İki yıl özel sektörde çalışmış üniversite mezunları kendi işlerini
kurdukları takdirde 3 yıl vergiden muaf olarak çalışacaklardır. Yeni iş yeri kuranlara 10.000 TL üç yıl ödemesiz,
çok düşük faizli işyeri kurma kredisi verilecektir. Diğer yandan özel sektörde çalışmaksızın direk olarak kendi
iş yerlerini kuran üniversite mezunlarına 2 yıl vergi istisnası sağlanacaktır.
D. SOSYAL REFAH DEVLETİ
1.SOSYAL ADALET
1.1.Fırsat Eşitliği
Demokratik koşullarda fırsat eşitliği, ancak erdemli, saydam ve katılımcı yönetimlerce tüm bireylerin yaşam
boyu sosyal güvenceye kavuşturuldukları ortamda sağlanacaktır. Her bölgede, her alanda, toplumun tüm
bireylerine ayrıcalıksız fırsat eşitliği sağlanacaktır.
43
1.2.Eğitim Ve Öğretimde Fırsat Eşitliliği
Amaç : Kadın ve kız çocuklarının eğitim ve öğretimde fırsat eşitliliğine kavuşmalarının sağlanması
Eğitimle kadınların iş gücüne katılımları arasında ki ilişki olumlu ve eğitimin kadınların yaşamını
değiştirmedeki itici gücünü kanıtlar niteliktedir. Kadınların eğitimli olması, bütün bu olumlu etkileri yanında
gelecek kuşakların kadınları için sundukları modellerin çeşitlenmesinin ve yaygınlaştırılmasının yolunu
açmaktadır.
Türkiye’ de % yaş üstü her 10 kadından biri okuma yazma bilmemektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ da her 4 kadından 1’ i okur yazar değildir.
Resmi istatistiklere göre ülkede toplam 3 milyon 812 bin okuma yazma bilmeyen yetişkin ( 15 yaş üstü )
nüfusun % 81 ‘ ini kadınlar ( 3 milyon 114 bin 787 ) oluşturmaktadır.
15- 24 yaş arasında okuryazar olmayanların % 79 ‘ u kadındır. Eğitim olanaklarına erişmeyen kadınlar kayıt
dışı işlerde veya aile işçiliği yapmaktadır.
Bu bağlamda, kız öğrencilerin zorunlu eğitime katılımını ve devamını teşvik etmek amacıyla yoksul ailelere
verilen maddi destekler artarak sürdürülmeli, engel olan ailelere karşı caydırıcı yasal önlemler ayrım
yapılmadan uygulanmalıdır. Kayıtsız ve devamsız kız öğrencilerin belirlenmesinde muhtarların ve okulların iş
birliği zorunlu olacaktır.
Okuldan alınan, okuması engellenen kız çocuklarının erken evlendirilme tehdidi altında olduğu düşünülmeli,
bu tip olayları saptamak ve izlemek için kurulacak komitelerce izlenmeleri ve tekrar okula başlamaları
sağlanacaktır.
Engeli olan kız çocuklarının eğiti haklarının tüm örgün eğitim kademelerinde korunmasına ihtiyaç vardır. Bu
nedenle okul öncesi eğitimden başlayarak lisans eğitimine kadar gerek fiziksel erişim gerekse uygun eğitim
içeriği ve materyali sağlanacaktır ve etkin bir kaynaştırmalı eğitim için bütçe ayrılacaktır.
İlköğretimden uygulanan ve masrafı devletçe karşılanan taşımalı sistem, ortaöğretimde de uygulanmalı ya da
öğrencilere ulaşım için para yardımı yapılacak; kız öğrencilere sınav şartı olmadan ücretsiz yurt/pansiyon
olanakları sağlanacaktır.
Çağdaş Eğitim Enstitüleri Halk Eğitim Merkezleri aracılığı ile kadınlara yönelik ücretsiz ve / veya ucuz
bilgisayar kursları açılacak ve yaygınlaştırılacaktır.
1.3.Beslenme Ve Sağlık Hakkı
Sağlık politikamızda da aynen trafikte olduğu gibi poliçe sistemi uygulanacaktır. Asgari ücretin altında gelire
sahip olan vatandaşlarımızın poliçeleri devlet tarafından ödenecektir. Diğer gelir gruplarında da değişik
yüzdelerde devlet yardımı sağlanacaktır. Kadın ve çocukların sağlık harcamaları hiçbir kısıntıya tutulmadan
devlet tarafından karşılanacaktır. Geleceğe sıhhatli nesiller yetiştirmek devletin başta gelen sosyal görevleri
arasında olacaktır.
Beslenme konusu sağlığın alt yapısıdır. Çocuk ve kadınlardan başlamak üzere fakir tabakaların beslenmesi
ciddiyetle ele alınacaktır. Okullarımız bir eğitim yuvası olduğu kadar, beslenme kurumları görevini de
üstlenecekler. İyi beslenmeyen nesillerin hastalanması kaçınılmazdır. Hastane masrafları ise beslenmeye
ayrılacak kaynağın onlarca katı olacaktır. Bu nedenle devlet çocuklarımıza her kademede beslenme kaynağı
sağlayarak, sağlıklı nesilleri çalışma hayatımıza kazandıracaktır. Fakirlere yönelik beslenme evleri açılacak ve
vakıfların bu konudaki faaliyetleri devletçe desteklenecektir.
1.4.Sosyal Güvenlik Ve Reformu
Çağdaş refah toplumlarının başta gelen özelliği tüm yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlamasıdır. Çalışan,
emekli, işsiz, engelli, yaşlı, çiftçi, evde çalışan kadın, yoksul veya kimsesiz bütün yurttaşlarımızı yaşamları
boyunca kucaklayacak, onlara insan onur ve saygınlığına yaraşır bir biçimde hizmet verecek, çağdaş bir ulusal
sosyal güvenlik sistemi oluşturacaktır.
44
-Sosyal güvenlik için yeni yasal düzenlemeler
Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayan “sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası” yeniden düzenlenerek,
kurumlar arası eşitsizlikler giderilecektir. İşsizlik sigortası ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu da, tek
çatı altında yer alacak, tek çatılı sosyal güvenlik kurumu, güncel politikaların dışına çıkarılacak; göstermelik
değil, gerçekten idari ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır.
-Herkese sosyal güvenlik
Ülkemizde sosyal güvenliği olmayan yurttaş, sigortası olmayan aile bırakılmayacak, insan onuruna saygılı yeni
bir sosyal güvenlik anlayışı sosyal devletin vazgeçilmez unsurunu oluşturacaktır. Ev hizmetlerinde çalışanlar
dahil, kayıt dışı istihdam edilmekte olan herkesin kayıt içine alınarak sosyal güvenlik sistemi kapsamına dahil
edilmesi hedef alınacaktır.
-Mesleki eğitime sosyal güvenlik desteği
Meslek lisesinde okuyan gençlerimiz, eğitim hayatları boyunca tam zamanlı sigortalı sayılacak, sosyal
güvenlik primleri devlet tarafından ödenecektir.
-Yurtdışında çalışanlara sosyal güvenlik hakkı
Yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın o ülkelerde kazandıkları sosyal güvenlik hakları, ilgili ülkelerle yapılacak
anlaşmalarla korunacak, bunlardan Türkiye’de emekliliğe hak kazananların kesin dönüş şartı aranmadan
emekli olmaları sağlanacaktır.
-İşsizlik sigortasının tabanı genişletilecek, uygulaması etkinleştirilecek
İşsizlik sigortası ödemelerine hak kazanma kolaylaştırılacak, ödeme taban ve tavanı yükseltilecek, ödemelerin
daha uzun süre verilmesi sağlanacaktır. İşsizlik sigortasında biriken kaynak, işsizlikle mücadelenin sağlıklı bir
aracı haline getirilecektir.
2.SOSYAL YARDIMLAR
2.1.Korunmaya Muhtaç Çocuklar
Sokakta yaşayan veya kimsesiz olan çocuklar sosyal devletin bakımı ve koruması altına alınacaktır. Birleşmiş
milletler çocuk hakları bildirgesi eksiksiz olarak yaşama geçirilecektir. Bu amaçla sunulacak hizmetlere yerel
yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının da katkı ve katılımları hedef alınacaktır. Büyük kent merkezlerinde
“çocuk misafirhaneleri” nin sayıları ve nitelikleri geliştirilecektir. 18 yaşından küçük çocukların çalışma yaşamı
yerine eğitime yönlendirilmesi ve çocuk emeğinin sömürülmesinin önüne geçilmesi hedef alınacaktır. Çocuk
ıslah evleri yaygınlaştırılacak: pedagojik destek ve meslek öğretimiyle çocukların topluma kazandırılmasına
öncelik verilecektir. Gönüllü koruyucu aile ve annelik uygulaması özendirilecektir.
2.2.Maddi Sıkıntı İçerisindeki Aileler
Yıllık geliri bakımından en yoksul % 10’luk dilimde yer alan vatandaşlara 750 kg kömür yardımı yapılacaktır.
-Maddi Yardımlar
Aylık geliri 500 tl ve altında yer alan, vatandaşlara aylık 250 tl nakdi yardım yapılacaktır. 0-6 yas her çocuk için
aylık 35 tl (kreş veya anaokuluna giden her çocuk için 50tl), ilkokula giden her çocuk için aylık 75tl, ortaokul
ve liseye gidenler için ise aylık 100 tl nakdi yardım yapılacaktır. Yıllık geliri milli gelirin altında kalan ailelerin
üniversiteye giden her çocuğu için aylık 400 tl nakdi yardım yapılacaktır. Verilen eğitim yardımları 9 ay
süresince karşılıksız verilecektir.
45
-Sağlık Yardımları
Yıllık geliri milli gelirin altında kalan her vatandaşımız ücretsiz sağlık sigortasından yararlandırılacaktır. Milli
gelirin üstünde yer alan vatandaşlarımızdan ise aylık brüt kazancı üzerinden % 5 kesinti yapılacaktır.
-Barınak Yardımları
Nüfusun en yoksul %10’luk diliminde yer alan vatandaşlarımızın konut tadilatı giderleri ücretsiz
karşılanacaktır. Yıllık geliri milli gelirin altında kalan ve konut sahibi olmayan vatandaşlarımızı ise TOKİ işbirliği
ile aylık 100 ila 500 tl arasında 20 yıl boyunca kira öder gibi ödeyerek konut sahibi olmaları sağlanacaktır.
-İşsizlik Sigortası Fonu
İşsizlik sigortası fonundan daha çok vatandaşımızın yararlanması için 3 yılda 600 gün prim maddesi iptal
edilecek ve maaş alabilmek için son iş yerinde 120 gün çalışmak yeterli olacaktır. İşsizlik maaşı son işyeri brüt
maaşın %60’ı kadarı aylık ödenecektir. İşsizlik maaşı, 120 gün prim ödenenlere 4 ay, 121gün ile 360 gün prim
ödenenlere 6 ay, 361 gün ile 720 gün prim ödenenlere 9 ay, 721 gün ve üzeri prim ödemesi yapılanlar ise 12
ay işsizlik maaşı alacaklardır.
2.3.Emekli, Dul Ve Şehit Yakınlarına Onurlu Yaşam
Emekli, dul ve yetimlere onurlu bir yaşam için parasal olanaklar yaratılması dışında, sosyal yardım ve
hizmetler alanındaki destekleyici, yaşamı kolaylaştırıcı düzenlemeler uygulamaya konulacaktır. Bakıma
muhtaç yaşlılarla, emekliler, dul ve yetimlere sahip çıkılarak, yaşam kaliteleri yükseltilecek, onurlarını
koruyarak insanca yaşayacakları düzeyde bir gelir sağlanacaktır. Sağlık, korunma, dinlenme ve yaşamın yeni
koşullarına uyum sağlayamama gibi sorunlarına sosyal refah devleti yapılanması kapsamında, yerel
yönetimler kademesinde uygulanacak insanı koruyucu mekanizmalar ile çözüm getirilecektir.
3. BÖLGESEL KALKINMA
Ülkemizin kalkınma ve sanayileşmede geri kalmış tüm yörelerinin yerel-beşeri-doğal birikim ve kaynaklarının
bölgesel kalkınma planları çerçevesinde değerlendirilmesi, sosyal ve ekonomik üretkenliğe dönüştürülmesi
amaçlanmaktadır. Geri kalmış yörelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın ülkenin ürettiği refah ve esenlikten
fırsat eşitliği ile yararlanabilmesi için, gelişmiş bölgelerimiz ile arasındaki ekonomik ve toplumsal ilişkileri
arttıracak projeler uygulanacaktır.
Gelişmemiş yörelerde bölgesel planlama uygulaması etkinleştirilecektir. Bu amaçla, bölgelerin olanakları ve
gelişme potansiyelleri gereğince değerlendirilecek; dengeli kentleşme, sağlıklı yapılaşma, çevresel duyarlılık
ve depreme dayanıklılık esas alınacaktır. Bölgesel kalkınma plan ve projeleri, toplumsal kalkınmanın
bütünlüğü anlayışı içinde, mevcut barajlar ile sulama kanalları ve şebekesi göz ardı edilmeden hızla
uygulanmaya alınıp tamamlanacaktır.
Doğu Anadolu (Kars-Ardahan-Iğdır alt bölge projesi dahil) bölgesi kalkınma projesi, Çoruh havzası ve Doğu
Karadeniz bölgesi kalkınma projesi, İç Anadolu bölgesi kalkınma projesi, Filyos Havzası ve Kastamonu
merkezli Orta Karadeniz Bölgesi kalkınma projesi, Kelkit-Yeşilırmak-Kızılırmak havzaları bölgesel kalkınma
projesi, GAP dışında kalan Dicle ve Fırat havzaları bölgesi kalkınma projesi, kademeler halinde uygulamaya
geçirilecektir
4.İSTİHDAM SORUNU VE ÇÖZÜMÜ
4.1.Yoksullukla Mücadele
Ekonomik ve sosyal gelişme toplumumuzun tüm katmanlarına ve ülkemizin tüm bölgelerine yeterince
yansımadığı için, yoksul kesimlerde dışlanma ve topluma yabancılaşma duygusu yaygınlaşmaktadır. Bu
durum seçimlere de yansıdığı şekilde, dayanışma duygusunu ve ulus olma bilincini yok etmektedir. Sadaka
dağıtan devlet yerine, insan onuruna saygılı, güçlü bir sosyal refah devleti yapılanması sağlanarak, varlığını
arttırarak sürdürmekte olan yoksulluğa ve açlığa son vermek öncelikli hedefimizdir.
46
4.2.İstihdam
İstihdam sorunu günümüzde birkaç istisna dışında zengin-fakir hemen her ülkenin ortak sorunudur. Gallup
anket ve araştırma şirketinin 26 yıldır genel müdürlüğünü yapmakta olan jim clifton’ın “gelecekteki istihdam
savaşı” adli provokatif kitabında şu çarpıcı istatistik yer almaktadır: 7 milyar olan dünya nüfusunun 5 milyarı
15 yaşının üzerindedir. Gallup anketlerine göre bu 5 milyar nüfusun 3 milyarı çalışmak istemektedir. Buna
karşılık dünyadaki tam zamanlı işlerin toplam sayısı 1,2 milyar civarındadır. Yani işsizliği, çalışmak istediği
halde iş bulamayanların çalışma yaşındaki nüfusa oranı olarak tanımlarsak, dünya nüfusunun işsizlik oranı
%60’a dayanmaktadır.
Gallup’a göre dünyadaki işsizlik %60’a yakın olduğu halde ülkelerin resmi işsizlik rakamları çok daha düşük
seviyelerdedir (birçoğu %5 ile %20 arasındadır). Resmi rakamların gerçek işsizlikten düşük görünmesinin
sebebi, oldukça büyük olan şu grupların işsiz sayılmamasıdır: yılgın umutsuzlar (iş bulmaktan ümidini kesip iş
bulma kanallarını kullanmayanlar), çiftçi ya da esnaf olan ailesine yardım eden ücretsiz (ve sigortasız) işçiler,
eksik (kısmı zamanlı) veya yetersiz (eğitim ve deneyim seviyesinin altında) istihdam edilenler. Tüm bu
grupların işsiz sayılması halinde bir ülkenin resmi işsizlik oranı raporlananın 3 hatta 4 misline
çıkabilir. Ülkedeki istihdam sorununu tam olarak yansıtmaktan uzak olan makyajlı resmi işsizlik rakamının
yararı sadece trendi göstermesi ve uluslararası kıyaslarda kullanılabilmesidir.
Temmuz 2014 rakamlarına göre ülkemizde tarım dışı işsizlik oranı %12’yi aşmıştır. Öte yandan ülkemizde
istihdamın 15-64 yaş gurubundaki toplam nüfusa oranı %49.5’dur. Yani ülkemizde çalışma yaşında bulunan
iki kişiden birisi çalışmamaktadır. Aynı oranın OECD ortalaması ise %65.3’dür.
4.3.Genel İstihdam
BM Kalkınma Fonu'nun çalışmalarına göre bir kişiyi istihdam etmek için tarım sektöründe 45.000 dolar,
sanayi sektöründe 65.000 dolar, hizmet sektöründe 50.000 dolarlık yatırıma ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak
bilgi çağı sektörü olan bilişim sektöründe bir kişiye iş yaratmak için 5.000 dolarlık yatırım yeterli olmaktadır.
Bu yatırımların geri dönüşlerine baktığımızda (katma değer) tarımda 6.000 dolar, sanayide 13.000 dolar,
bilişimde ise 32.000 dolar katma değer yaratılmaktadır. Hindistan 2001 'de bilişim sektöründen 7,1 milyar
dolar kazanırken, 2008 yılında 60 milyar dolar kazanmayı ve bilişim sektöründe 3 milyon kişiyi çalıştırmayı
planlamıştır. Görüldüğü gibi bilgi ekonomisinin otomatizasyon neticesinde insanları işsiz bıraktığı doğru
değildir. Kadınlarımıza verilecek kısa süreli bir eğitimle, onları " Call Center" lar da evlerinde oturarak
çalıştırmak mümkündür. Bunun gibi teknolojinin getirdiği yeni işler vardır. Önemli olan bu işlere anında uyum
sağlayıp gerekli eğitim altyapısını kurmaktır
Amerika'da sanayi sektöründe nüfusun %25'i çalışmaktadır. Amerikalılar nasıl %4 nüfus tarımsal üretimi
yapıyorsa, ·aynı sanayi üretimini yapmak için %5 nüfus yeterli demektedirler. Kalan nüfus hizmet sektöründe
çalışacaktır. Toplumun yenilikçi ve dinamik olması istihdamı kolayca artırarak zenginlik yaratmaya devam
etmektedir
Diğer taraftan her bir milyar dolarlık ihracat artışı 15.000 kişi için yeni iş alanı demektir. Geçmişin kalıplarıyla
gelecek yaratma yerine, çağın dinamiklerine göre ekonomimizi ayarlamalıyız. Yukarıdaki kaynakları
gerçekleştirdiğimizde, istihdam sorun olmaktan çıkacak, aşağıdaki neticelere ulaşılacaktır.
Yukarıdaki kaynakların yatırıma aktarılmasıyla birçok yeni iş alanı açılacaktır.
Özel sektörün vergideki ve sigortadaki yükünü hafifleterek daha çok özel yatırım ve istihdam yaratılacaktır.
Bilgi çağı sektörleri olan bilişim, ulaşım ve finans sektörleriyle daha ucuz istihdam, daha çok katma değer,
daha çok ihracat neticesini doğuracak ve bu alanda da yeni istihdam alanları ortaya çıkacaktır.
Türkiye teknolojik altyapısını yatırım ve yetişmiş elaman olarak tamamladığında, ülkemize iş yağacaktır.
İrlanda bilişim altyapısını 90'1ı yıllarda tamamladı. ABD'nin 2500 sigorta şirketi Dublin'de büro açtılar.
ABD'deki hasar bilgileri gün sonu uydu haberleşme ile İrlanda'ya bildiriliyor, o anda İrlanda'da sabah
olduğundan gün boyu bunlar raporlanıyor, sabah işe gelen Amerikalı işlemleri neticelenmiş olan raporların
47
ödemelerini yapıyor. Bu yolla İrlanda'da 250.000 kişi Amerikalı sigorta şirketlerinde çalışıyor. Aynı şekilde
Hindistan'da şu anda 2 milyon Hintli Amerikan Call Center hizmetlerinde çalışmaktadır. Burada yapılması
gereken çağa uygun bilgi otoyollarının alt yapısını kurmaktır.
Okullarımızın çağa uygun eğitim vermesi önem kazanmaktadır. Teknik okullar ve sanat okulları eğitim verip
mezunlarını piyasaya göndermek yerine, piyasadaki ihtiyaçları tespit ederek eğitimlerini ona göre
değiştireceklerdir. Okullarımız reel sektörle iç içe çalışarak piyasanın ihtiyacına göre eleman
yetiştireceklerdir. Böylece mezun olanlar kolayca işe yerleşmiş olacaklardır. Çağımızın temel dinamiği
"değişim" olduğuna göre herkes anlayışını, zihniyetini ve çalışma şeklini değiştirecek; devlet bu konuda
öncülük yapacaktır.
Amaç : Kadın istihdamının artırılması, çalışma yaşamında eşitliğin sağlanması ve kadın yoksulluğu ile
mücadele.
Kırsal kesimde yaşanan üretim daralması, aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmaması, işe alımda ve işte
yükselmede kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar nedeniyle kadınların iş gücüne katılımı çok düşüktür.
Kadınlar Türkiye’ de % 26.6 oranında işgücüne katılmaktadır.
2009 yılı verilerine doğrultusunda kente göre ( % 22.3 ) kırsal alanda daha çok kadın iş gücüne katılıyor ( %
34.6 ) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84’ü tarım kesiminde ve bunların % 77 ‘ si herhangi bir ücret
almaksızın ücretsiz aile işçi olarak çalışmaktadır.
Çalışan kadınların yıllık kazancı erkek kazancının ancak yaklaşık % 35’ine ulaşamaktadır.
Çalışmayan genç nüfus yaklaşık % 88 ‘ i kadındır.
Kadınlara yeni istihdam alanları yaratmak için kapsamlı bir kadın istihdam politikası oluşturulmalıdır.
Oluşturulacak politikaların uygulanması için somut zaman sınırlı hedefler belirlenmeli ve gerekli kurumsal
mali kaynaklar yaratılacaktır.
İş kanunu, toplumsak cinsiyet bakış açısıyla gözden geçirilecektir.
Kamu ve özel sektör iş yerlerinde işe almada, meslek içi eğitim, işte yükselmeler ve ücretleme de, cinsiyet
ayrımcılığını ve iş yerinde cinsel tacizi önlemeye yönelik kurumsal yapılar geliştirilecek ve uygulamaya
konulacaktır.
Kamu kurumlarındaki işe almada, yükseltmelerde ve yönetim kademelerinde kadınlar lehine kota
uygulanacak, özel sektör için bu amaçla teşvik önlemleri alınacaktır.
Kamu sektöründeki işe alma yükseltmelerde aynı niteliklere sahip kadın ve erkekler arasında kadınlara
öncelik tanınması geçici bir özel önlem olarak uygulanmalı, özel sektörde de teşvik edilecektir.
Eşdeğer işe eşit ücret prensibinin uygulanabilmesi için ücretlerin dayandırıldığı nesnel bir iş sınıflandırılması
sistemi geliştirilecek. Kadınlara hane reisi olmadıkları varsayımıyla yapılan keyfi düşük ücret ödeme
uygulamaları önlenecektir.
Geçici ve yevmiyeli olarak ev hizmetlerinde ev ev eksenli işlerde çalışan kadınlar kanun kapsamına alınacaktır.
Kadınların ağırlıklı olarak istihdam edildiği tarım sektörü için tarım iş yasası çıkarılacaktır.
Kadınların üzerindeki çocuk , yaşlı , hasta ve engelli bakım hizmetleri sorumluluğu kaldırılmalı, bu hizmetler
kamu ve özel sektör kaynaklarının seferberliği ile sağlanacaktır. Bu çerçeve de;
O iş verenin emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu kadın işçi sayısıyla değil, toplam işçi sayısıyla
belirlenecektir, çocuk , yaşlı, hasta ve engelli bakımı sadece işverenin ve kadınların sorumluluğundan çıkarılıp
, yerel yönetimleri de bu hizmetin sunumuyla yükümlü tutan düzenlemeler yapılacaktır.
O aynı belediye sınırları içinde birden çok iş yeri bulunan işverenin işyerlerinin emzirme odası, yaşlı, hasta ve
engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü açısından tek bir işyeri gibi mütalaa edilmesi sağlanacaktır.
O sanayi bölgelerinde işverenlere , çalıştırdıkları toplam işçi sayısından bağımsız olarak ortak emzirme odası,
kreş ve yaşlı , hasta ve engelli bakım merkezi açma yükümlülüğü getirilecektir.
O 4857 sayılı iş kanunu, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 ‘ den çok kadın işçi çalıştırılan iş
yerlerinde, 0-9 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması , emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için
48
işveren tarafında, çalışma yerlerinde ayrı ve iş yerine yakın bir kreş açma yükümlülüğü getirmiştir. Çalışma
yerlerinden ayrı açılacak bu kreşleri denetleme yükümlülüğü yasaya eklenmeli, bu denetleme belediyeler ve
bağımsız sivil toplum kuruluşlarınca yerine getirilecektir.
Çocuk bakma sorumluluğunu erkeklerinde eşit şekilde üstlenmesi için zihniyet değişikliğine yönelik gerekli
çalışmalar yapılacak. Bu amaçla ebeveyn izni düzenlenmesi bir an evvel yasalaştırılacaktır.
Kadınların iş kurmak için gereksinim duydukları kredileri uygun koşullarla almalarını sağlayacak düzenlemeler
yapılacak. Kadın girişimcilere danışmanlık veren hizmet birimleri kurulacaktır.
Dünyada ve Türkiye’de yoksullukla mücadelede uygulanan doğrudan nakit transferi, dünya bankası fonları
bittikten sonra da devam etmeli ve kapsamı genişletilecektir. Yoksulluğun yoğun olduğu yerlerde uygulama,
hane bazlı değil, mahalle bazlı hale getirilecektir.
Yoksullukla savaşmak için gerçekleştiren tüm projeler için İŞ-KUR, srap gibi mahallelerde bilgilendirme
yapılmalı kadınları bu projeler için cesaretlendirilecek ve desteklenecek kurumlar oluşturulacaktır.
Kadınlara iş garantili meslek edindirme eğitimi verilmelidir
Sosyal hizmetler alanı genişletilecek, toplum merkezleri ve kadınların bir araya gelebilecekleri mekanlar
çoğaltılacak ve buralarda kadınların istihdam edilmesi sağlanarak kadın istihdamı arttırılacaktır.
İş yerlerinde kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel tacizin engellemesi için prosedür hazırlanması ve uygulanması
takip edilecektir.
5.KÜRESEL ISINMA
Küresel ısınmaya karşı mücadelede devlet ve yerel yönetimlerin sorumlulukları ve yükümlülükleri
belirlenerek, ulusal strateji politikaları çerçevesinde yerine getirilmesi sağlanacaktır. Küresel ısınmayla
mücadele için ulaştırmada, deniz ve demiryollarıyla, toplu taşımacılığın kullanımına ağırlık verilecektir. Başta
Afşin-Elbistan olmak üzere diğer düşük tonörlü linyitleri kullanan termik santrallerde yakma teknolojileri
iyileştirilecek; tüm termik santrallerde az karbon ve yüksek verim içeren teknolojilerin uygulanması
öngörülecek ve baca gazlarının arıtılması için bütün termik santrallere en kısa zamanda filtre takılacaktır.
Sanayide iklim dostu teknolojilerin kullanılması, hidrolik, güneş, dalga ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir
enerjilerin kullanımının arttırılması sağlanacaktır. Meteoroloji örgütü, kurumsal yapı, bilimsel kadrolar,
araştırma imkânları açısından geliştirip desteklenecek; Türkiye’deki 343 sera gazlarının gerçek değerlerinin
tespitinin yapılması ve bu değerlerin sürekli denetimi sağlanacaktır.
-Denizlerimiz Ve Tatlı Sularımızın Kirlenmesine Karşı Etkin Mücadele Yürütülecektir
2005 Barselona deklarasyonu desteklenecektir: bölge ülkelerinin Akdeniz’de 2020’ye kadar çevre kirliliğini
büyük ölçüde azaltmak üzere yayınladığı Barselona deklarasyonu ve bu kapsamda ufuk 2020 programının
Akdeniz ülkeleri tarafından başlatılması desteklenecektir. Marmara Denizi’nin ve boğazların kirlenmesi özel
bir proje kapsamında kontrol altına alınacak, etkin denetim sağlanacaktır. Akdeniz ve Karadeniz’in
kirlenmeye karşı korunması Uluslararası Sözleşmeleri’ nin uygulanması özenle sürdürülecek, Karadeniz’i
yoğun bir şekilde kirletmekte olan Tuna Nehri’nin geçtiği ülkelerle yakın ilişkiler kurularak kirlenme sürecine
yönelik önlem almaları yakından izlenecektir. Tüm kıyılarımızda kirliliğin ortadan kaldırılması, biyo- çeşitliliğin
korunması, sürdürülebilir balıkçılığa yönelik çalışmanın yapılması, toksik atıkların taşınması konularında ülke
düzeyinde gerekli önlemler alınacaktır. Bu konularda, gerek Akdeniz gerekse Karadeniz havzalarında bulunan
tüm ülkeleri bağlayıcı uluslararası bir düzenleme için AB’nin ve Avrupa Konseyi’nin çalışmalarına destek
verilecektir.
Deniz ve göl kıyılarının herkesin ortak kullanımı için korunması, bu alanlarda yapılanmanın ortak kullanımı
engellememesi, kentlerin yeşil kuşaklarla donatılması sağlanarak kişi başına düşen yeşil alan miktarı asgari 5
metrekare olarak hedef alınacaktır. Denizlerin kirlenmesinin yüzde 95 civarında karasal kökenli olduğu
bilinciyle, yerleşim ve sanayi bölgelerinin arıtma tesisleri ve derin deniz deşarjları ile ilgili olarak, altyapı
tesislerinin kurulması, işletmeye alınması ve gerekli denetimlerin yapılması sağlanacaktır. İnsan sağlığına
zarar verecek düzeyde manyetik alan yaratan tesislerin yerleşme bölgelerinde kurulması engellenecektir.
49
6. SOSYAL POLİTİKALAR
Bilgi çağında sosyal politikalar büyük değişikliğe uğramış, yeni anlam kazanmaya başlamıştır. Çağımızda
teknoloji insan beyni olduğu için, insanın mutluluğu çağın temel simgesi haline gelmiştir. Kalkınan gelişen
ülkeler, sosyal politikalara da kaynak ayıran ülkelerdir. Sürdürülebilir kalkınma bir anlamda sosyal
politikaların etkinliğiyle ilgilidir.
Küreselleşme değişim rüzgarları estirmektedir. Bu değişim ekonomide fakirleri daha da fakir hale
getirmektedir. Bu nedenle devlet alacağı sosyal politika tedbirleriyle, fakir tabakaları topluma ve ekonomiye
kazandırmalıdır. Aksi durumda, suç potansiyeli artar, sosyal iyileştirmeye harcanmayan paralar; polise,
mahkemeye ve hapishanelere harcanır. Birçok masum vatandaşımızın da canı yanar.
Kalkınmış ülkelerin gelişmişlik düzeyi ölçümlerinde gelir dağılımı en önemli faktördür. Ülke çapında kazanılan
milli geliri vatandaşlarına belirli bir adalet ölçeğine göre dağıtamayan devletler, dünya gelişmişlik
sıralamasında arkalarda yer almaktadırlar. Günümüzde gelir dağılımının adil olması "Sosyal Adalet Devleti"
nin ortaya çıkmasına neden olmuştur
Çağımızda sosyal politikalar tek başına bir anlam ifade etmezler. Demokrasi, ekonomi gibi disiplinlerden
sosyal politikaları ayırmak olası değildir. Demokrasinin gelişmediği, ekonomik kalkınmanın başarılamadığı bir
ülkede sosyal politikalar da gelişemez. Bangladeş, Lezota, Vietnam gibi geri kalmış ülkelerde sosyal
politikalardan bahsedilemez. Bahis konusu edilse bile başarılı ve etkili bir uygulama yapılamaz.
Geniş anlamda bakıldığında, ülkemizde demokrasinin gelişmesi, ekonominin iyileşmesi için yapılanlar, sosyal
politikaların uygulama zeminini oluştururlar. Programımızda kaynak bulma ve istihdam proje bazında
geliştirilmiştir. Kalkınma hızı en yüksek seviyede tutulmuştur. Bunun anlamı; daha çok kalkınma, daha çok
kaynak, daha çok sosyal harcama demektir.
Sosyal politikaların gereğinden az sunulması, sanayi sermayesinin verimliliğini azaltarak, üretim ve karın
teknik açıdan uygun miktarın altına düşmesine neden olur. Verimli ekonomiler etkin bir sosyal güvenlik
politikası uygulayarak hedeflerine ulaşırlar. Çağımızda teknolojinin insan beyni olduğu bir ekonomide başarı;
insanların verimliliğini artırmakla olasıdır. Bu ise geleceğe güvenle bakan sosyal güvenlik politikalarıyla
mümkündür.
Kazanmadan dağıtımı esas alan sosyal politikalar, kağıt üzerinde kalarak, iflasa mahkumdur. 1982
anayasasında birçok madde ile devlete sosyal hakları sağlama görevi verilmesine rağmen, uygulamada netice
alınamamıştır. Mevcut sosyal politika uygulamalarımız ab ülkelerinin çok gerilerinde kalmıştır. Programımıza
göre 2023 baz alındığında, kalkınmış bir Türkiye'de 400 milyar doların üzerinde bir sosyal harcama gücüne
sahip olacağız demektir.
Programımız 2023 yılında 2,2 trilyon dolarlık bir milli geliri esas almıştır. Bugün 400 milyar dolar olan milli
gelirimizden sosyal harcamalara ayrılan pay % 1 o' dur. Ab ortalaması %25 civarındadır. Bir yandan milli
gelirimizi artırırken, diğer yandan sosyal harcamalardaki oranı iki katına (%20) çıkaracağız. Bu durumda bu
gün 40 milyar dolar olan sosyal harcamayı, 2023'de 440 milyar dolara çıkaracağız. O zaman mutlu
insanlardan oluşan, refah devletinden, sosyal adalet devletinden bahsetmeye hak kazanırız. Programımızın
özü sosyal, yani insanın mutluluğu üzerine kuruludur.
-Her vatandaş çalışma hakkına sahip olacak
İnsanların onurunu korumanın başta gelen şartı onu iş sahibi yapmaktır. İşsizliğin hakim olduğu bir ülkede
çalışma hürriyeti anlamsızdır. İktidarımız yeni yetişen nüfusa hızla iş sahası açacak, istihdam için her türlü
tedbiri alacaktır. Bu konuda yapılacaklar proje halinde vatandaşın bilgisine sunulacaktır. İstihdam yaratmak
için her türlü kaynak birikimini sağlayarak yatırımları artıracağız. İnsanımızı iş sahibi yapmak en önemli sosyal
güvenlik politikamızdır.
Öncelikle üniversite mezunları özel sektörde işe yerleştirilecek. Kobi'ler çalıştırdıkları işçi sayısına göre
alacakları üniversite mezunları için devletten çeşitli teşvikler alacaklar. Vergide %20'1ere varan bir indirim
sağlanacaktır. SSK primlerinde ve vergide de devlet ödenmesi gereken oranın %80'ine kadarını ödeyecektir.
Yıllık bir milyar YTL'ye varan bir sübvansiyonla 120.000 üniversite mezunu gencimiz işe yerleştirilecektir.
50
Genel istihdamda da, yatırıma yönelik bütçe tasarrufları ve diğer kaynaklar süratle yatırıma yönlendirilerek,
yeni iş sahalarının açılması sağlanacaktır. Devlet iş bulmakla yükümlü olmanın yanında, işin gerektirdiği
meslek ve beceriyi de insanına sağlamakla yükümlü olacaktır. İş konusu iktidarımızın en öncelikli konusu
olacaktır. Devletin bütün imkanları bu konuya seferber edilecektir.
-Eğitim ve meslek edindirme hakkı
Değişen dünyada meslekler hızla farklılaşmaktadır. Bir tarafta vasıfsız işsizler, diğer yanda vasıflı işçi arayan
sanayi dalları. İşte devlet burada aktif olarak meslek kurslarını harekete geçirmelidir. Vasıfsız işçiler süratle
kısa dönemli meslek kurslarına katılarak bir meslek sahibi yapılacaklardır.
Özel sektör kendisi için gerekli olan iş gücünü yetiştirmek için eğitim yeri açtığında, devlet öğretmen ve
eğitim araç gereç masraflarını karşılayacaktır. Kurs sonu iş garantisi olan bu faaliyetlerden vergi
alınmayacaktır. Bu tür kurslarla insanımız işe kavuşurken özel sektör de faaliyetleri için gerekli olan işgücünü
elde etmiş olacaktır. Bu tür kurslarda devletimiz kesenin ağzını sonuna kadar açacaktır.
Yerel yönetimler, Kobi'lerle ve piyasa ile uyumlu olarak meslek kursları açacaklardır. Bu kursların özelliği
piyasada özel sektörün ihtiyaç duyup sağlayamadığı mesleklere yönelik olmasıdır. Örneğin, lojistik sektörü
hızla gelişmekte olup 50.000 civarında eleman açığı bulunmaktadır. Aynı şekilde "Call Center" işlemleri için
bayanlara telefon başında iş olanakları için kurslar açılacaktır. Bu konular yerel yönetimler tarafından ele
alınarak, kurs bittiğinde işi hazır meslek kursları açılacak ve hızlı istihdam yaratılacaktır.
-Sosyal yardımlar
Sosyal adaletle ilgili her türlü faaliyet, sosyal politikamızın temeli olacaktır. Öncelikle kaynaklarımız sosyal
adaletin gerçekleşmesi için kullanılacaktır. Sosyal adaletle ilgili eylemler bir yerde insanımıza balık tutmayı
öğretmektir. İnsan onuruna uygun olan, insanları bir meslek sahibi yaparak bir işte çalışmasını sağlamaktır.
Bu politikalar başarıyla uygulandıktan sonra, dışarıda kalan gruplara sosyal yardım yapmak gereği ortaya
çıkacaktır. Yapılacak bu sosyal yardımlar:
-Sosyal dışlanmışlara sahip çıkılacak
Toplumumuzun potansiyel olarak suça en yatkın kısmı sosyal dışlanmışlardır. Bunlar suç işlemiş, hapishanede
yatıp çıkmış kişiler ve kimsesiz sokak çocuklarıdır. Partimiz suç işlemeye yatkın bu kişileri koruma altına
alacak, bu konuda her türlü katkıyı yapacaktır
Hapishanede bir kişinin devlete masrafı 800 TL/aydır. Devlete bu kadar yüksek paraya mal olan mahkumlar
tahliye olduğunda sokağa salıverilmekte ve bunlara hiçbir destekte bulunulmamaktadır. Yıllarca hapis yatarak
toplumla irtibatı kaybetmiş bu kişiler yapacak iş bulamamakta, sosyal dışlanmışlığa uğramakta, suç işleyerek
tekrar hapishaneye dönmektedir. Bu esnada birçok vatandaşımız da mağdur olmaktadır. Partimiz bu konuyu
değerlendirerek, 5 yıl hapis yatıp tahliye olanlara 6 ay asgari ücretten maaş, 1 o yıl yatanlara bir yıl, 15 yıl
yatanlara 1,5 yıl asgari ücretten maaş ödenecektir. Böylece bu kişilerin suç işleyip hapishaneye dönmesi
önlenecek, sosyal hayata intibakı sağlanacaktır.
7.KİMSESİZ ÇOCUKLARIN SAHİPLENMESİ
Sokak çocukları toplumumuzun en büyük sorunudur. Kimsesiz çocuklar potansiyel suç makinesidirler. Ayda
800 TL hapishane masrafı ile bu çocukları ömür boyu cezalandırmak yerine, daha az para ile bunlara sahip
çıkılabilir. Barınma yurtları sağlayarak, öncelikle barınmaları daha sonra da çeşitli kurslarla meslek edinmeleri
sağlanacaktır. Topluma kazandırılmış bu fertler ekonomide katma değer yaratır hale getirilerek, toplumsal
barış kurulmuş olacaktır.
Kimsesiz çocuklar ile ilgili olarak barınma yurtları, meslek edindirme kursları açılarak bu kişilere kol kanat
gerilecektir. Kurslara giden kimsesiz çocuklara ücret verilerek bir meslek kazanmaları için teşvik verilecektir.
Bu çocuklara yapılacak yardımlar ile suç işlemeleri önlenerek bunların hapishaneye girmemeleri
sağlanacaktır. Böylece bu çocuklar hayata kazandırılacaktır.
51
8. FAKİR AİLELERE EĞİTİM YARDIMI
Eğitim sosyal politikaların vazgeçilemez önceliğine sahiptir. Başta kız çocuklarımız olmak üzere, her
kademedeki eğitim için fakir ailelere ayni ve nakdi eğitim yardımı yapılarak, onların okula devamları
sağlanacaktır. Bunun yanında yoksulluk yardımı, çocuklu ailelere destek, işsizlik ödeneği ciddi olarak ele
alınacaktır.
9.YAŞLILARA YAPILACAK NAKDİ YARDIMLAR
65 yaşını doldurmuş her yaşlı vatandaşımız devletin koruması altına alınacaktır. Gelir durumu olmayan
vatandaşlarımıza, acil ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda bir maaş bağlanacaktır. Uzun vadede sosyal güvenlik
kurumları bütün halkımızı kapsayacak sosyal sigortanın asgari ücretini alacak şekilde yapılandırılacaktır.
E.DEVLETTE YENİDEN YAPILANDIRMA VE KAMU YÖNETİMİ
1.KAMU YÖNETİMİ
1.1.Temel Amaç
İlk Parti, demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hakkaniyeti, verimliliği ve yeni gelişmeleri birlikte
gözeten bir yönetim yapısının ve işleyişinin oluşturulmasını, yönetimde ihtiyaçlara göre esnek ve hızlı bir yapı
ile kaliteli hizmet sunumu anlayışının ve buna ilişkin etkin yöntemlerin yerleştirilmesini kamu yönetiminin
temel amacı olarak değerlendirmektedir.
Kamu yönetiminin; bütün kurum ve kurallarıyla milletin ortak taleplerini yerine getirmeye ve vatandaş
memnuniyetini tesis etmeye yönelik olarak açıklık, katılımcılık ve hesap verebilirlik anlayışıyla yapılandırılması
esastır.
Kamu yönetiminde, yönetim ilke ve uygulamaları ile teşkilatlanma, insan kaynakları, personel sistemleri ve
halkla ilişkileri içine alan performans esaslı bir yönetim kültürü oluşturulmasını gerekli görmekteyiz.
Kamu sektörünün doğrudan hizmet sunumundaki rolü azaltılarak düzenleme ve denetleme görevini daha iyi
şekilde yürütmesinin sağlanması, politikaların etkin olup olmadığının değerlendirilerek alternatif politikalar
üretilmesi suretiyle idarenin geliştirilmesi, vatandaşın; kendisi ile ilgili karar süreçlerine iştiraki, hizmetin nasıl
yürüdüğü, sorumluları ve kalitesi konusunda bilgi edinme hakkının etkin kullanımının temin edilmesini
yönetim anlayışımızın gereği olarak görmekteyiz.
Kamu yönetiminde politika belirleme kapasitesinin geliştirilmesi ve kamu politikalarının birbiriyle uyumunun
sağlanması esas olacaktır. Kurumların, kendi kendisini sürekli ve sistemli bir şekilde geliştirebilecek dinamik
bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, personel rejiminin liyakatı esas alan ve performansı değerlendiren bir
çerçevede ele alınması, ücret adaletini sağlayarak görev, yetki ve sorumluluklarla birlikte başarının
ödüllendirilmesi, “eşit değerde işe eşit ücreti” sağlayacak adil bir ücret rejiminin tesis edilmesi, ülkenin her
yerinde hizmet ihtiyacı ile mütenasip nicelik ve nitelikte personel istihdamının sağlanmasını gerekli
görmekteyiz.
Çalışanların uluslararası normlara uygun şekilde sendikal haklara sahip olmasını savunmaktayız.
Makamların nüfuz ve güç yeri olmaktan çıkarılarak hizmet yeri olmalarının sağlanması, yolsuzluk ve adam
kayırmanın önlenmesi, kamu görevlilerinin yaptıklarının yanında ihmallerinden de sorumlu tutulmalarının
temini esas olacaktır.
Bazı kamu hizmetlerinin; erişimini kolaylaştırmak, kalitesini ve etkinliğini artırmak suretiyle yerel düzeyde
vatandaşa arzını sağlayacak bir anlayışla sunumu esas olacaktır. Bu amaçla yerel yönetimlerin hizmet
kapasitesi artırılacaktır.
Kamu yönetiminde ve yargıda açıklık politikası ile vatandaşların birey olmanın sorumluluğunu taşıyacağı sivil
oluşumların kamu hizmetlerinin denetimine iştirakini öngörmekteyiz.
52
1.2.Yerel Yönetim
Kent sorunlarının çözümünde yerel yönetimlere makul ölçülerde yeni yetkiler verecek, yurttaşların yerel
yönetimin kararları üzerinde daha fazla söz sahibi olmasını sağlayacaktır. Yerel yönetimleri, yerel iktidar
odakları olarak değil, yerel demokrasi odakları olarak görür. Yerel demokrasiyi, ulusal düzeydeki demokrasiye
rakip olarak değil, onun tamamlayıcısı olarak benimser. İlk Parti’nin yerel yönetim vizyonunun odağında
insan merkezli bir kentsel ve toplumsal kalkınma anlayışı vardır. Yeni yerel yönetim düzeni; laik cumhuriyetin,
ülke bütünlüğünün, çoğulcu demokrasinin, örgütlü toplumun, bireyin gelişmesinin, insan haklarının, bireysel
kültürel haklara ve kültürel mirasa duyarlılığın, korunmaya muhtaçların, çevrenin ve tüketicinin korunmasının
da güvencesini oluşturacaktır. Yerel yönetimlerin bu ilkeler çerçevesinde faaliyet gösterip göstermedikleri
merkezi yönetim tarafından etkin biçimde denetlenecektir. Yerellik kavramı çağdaş boyutta yeniden
tanımlanacak, yerel nitelikli hizmetlerin yetki ve sorumluluğu, üniter devletin gerekleri dikkate alınarak,
ihtiyaç duyulan yerlerde kaynak ve araçlar da sağlanarak merkezi yönetim tarafından yerel yönetimlere
devredilecektir. Bu düzenleme ile yerel konulardaki yetki ve sorumluğun büyük ölçüde yöre insanına
bırakılması sağlanmış olacaktır.
1.3.Yerel Yönetim Reformu
Demokratikleşmeyi, modernleşmeyi, çağı paylaşmayı, insan onuruna saygıyı, eşitliği temel alan çağdaş bir
yerel yönetim reformu yapılacaktır. Yerel yönetim reformuyla getirilecek yönetim anlayışı, laik cumhuriyetin,
ülke bütünlüğünün, çoğulcu demokrasinin, örgütlü toplumun, bireyin gelişmesinin, fırsat eşitliğinin, insan
haklarının güvence altına alınmasını sağlayacaktır.
1.4.Çağdaş Kamu Yönetimi Reformu
Türkiye’nin gereksinimlerine uygun bir kamu yönetimi reformu gerçekleştirilecektir. Bu reform çerçevesinde
çağdaş, demokratik ülkelerdeki reform çalışmaları dikkate alınarak yapısal değişikliklere gidilecek,
vatandaşların hayatını güçleştiren, yatırımları geciktirip engelleyen gereksiz formaliteler kaldırılacaktır. Bu
çalışmaları yönlendirmek için bir devlet reformu bakanlığı kurulacaktır.
Kamu yönetiminde, özellikle iletişim alanında küreselleşmenin sağladığı bazı teknolojik olanaklardan
yararlanılacak ancak, küreselleşme adına çok sayıda yerel iktidar odağı oluşturmayı dayatan, merkezi devlete
rakip olarak cemaat, tarikat ve çok uluslu şirketler eksenini geliştirmeye yönelik idari federalizm benzeri
yapılanmayı öngörerek cumhuriyetimizin temel niteliklerini ve özellikle üniter yapıyı tehdit eden her türlü
idari düzenleme girişimleri gündemden çıkartılacaktır.
İlk Parti, yönetim yapısını, kamu hizmetlerini hızlı, ekonomik, verimli, etkin, rasyonel, ve vatandaş odaklı
olarak yeniden yapılandıracaktır. Mümkün olan alanlarda, çağdaş ülkelerde olduğu gibi yıllık üretim ve
verimlilik artışı hedefleri saptanacak ve ilgili kuruluşların bu hedeflere ulaşması teşvik edilecek, başarılı
olanlar ödüllendirilecektir.
Kamu yönetiminin, çağdaş gelişmelerin ışığında kendisini sürekli yenileyip geliştiren bir yapıya kavuşturulması
sağlanacaktır. Bu kapsamda, bölgesel kalkınma ve yerleşim sorunları, bilişim ve bilgi toplumu, Avrupa ile
ilişkiler, Kobi, göçmen sorunları gibi yeni sorun ve sorumluluk alanlarında ve çalışma ve sosyal güvenlik
alanlarına yönelik bakanlık düzeyinde yeni yapılanmalar gerçekleştirilecektir.
-Merkezi ve yerel idareler arasındaki görev ve kaynak paylaşımı yeniden düzenlenecektir:
Ülkemizde pek çok konuda hem merkezi yönetime hem de yerel yönetime görevler verildiği görülmekte,
ancak bunların sınırları net olarak çizilememektedir. Bu nedenle görev paylaşımında aşağıdaki ilkelere
uyulacaktır: görev paylaşımı objektif, önceden belirlenmiş belli ölçütlere dayanacak, açık ve anlaşılır olacak ve
yerel yönetimlere verilen görevlerin tanımı yanlış anlaşılmaya meydan vermeyecek biçimde net olarak
belirlenecektir. Yerel yönetimlere görev ve sorumluluk verilirken nüfus büyüklükleri de dikkate alınacaktır.
53
Yerel yönetimlerin kendi içlerinde görev dağılımında görevlerini etkili biçimde sunabilecek yeterli teknik ve
idari kapasiteye sahip olup olmadıkları da dikkate alınacaktır.
-Şeffaf, Adil, Rasyonel Kamu İhale Reformu:
Kamu ihale sistemi, kamu yararını gözeten, eşitlik, adalet ve saydamlık ilkelerini temel alan, işi en makul
fiyatla, süresi içinde, en iyi yapacak olana yaptırma anlayışı ile, çağdaş normlar ve fenni kurallar çerçevesinde
yeniden oluşturulacaktır. Bu anlayışla, kamu ihale kanunu açıklık, şefaflık ve rekabeti sağlayacak şekilde
yeniden ele alınacaktır. Müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri sunan kuruluşların, bu alandaki ülkemiz
uygulamaları ötesinde uluslararası düzeyde belirlenmiş ilke ve standartlarda oluşmaları ve hizmet sunmaları
esas alınacaktır. Kamu İhale Kurumu’nun bağımsız yapısı gözetilecek, çalışmalarına etkinlik kazandırılacaktır.
Kamu ihale sürecine, dışarıdan, devlet yönetiminin diğer kademelerinden veya siyasi kesimlerinden her türlü
müdahalenin kesinlikle önü alınacaktır.
Devlet yapısının, kamu idaresinin ve toplum düzenimizin karşı karşıya kalabileceği riskler değerlendirilerek,
kamu yararını göz önünde tutan yurttaş odaklı ve etkili bir risk ve kriz yönetimi mekanizması kurulacaktır.
Kamu idaresinin fiziki ve teknik alt yapısı, bilgi ve bilişim çağı ile küreselleşmenin, çağdaş yönetim anlayışının
getirdiği olanaklar ile güçlendirilecektir. E- devlet yapılanması tüm hizmet alanlarında etkin ve çağdaş
çerçevede yaşama geçirilecek, devlet yurttaş ilişkileri sadeleştirilecek ve yaşam kolaylaştırılacaktır.
Kamu görevlilerinin verimliliği ve etkinliği artırılacak personelin hizmet içi eğitimi ile niteliğinin artırılması
sağlanacaktır. Çağdaş yönetim tekniklerini esas alan bir personel reformu gerçekleştirilecektir.
Yönetimin her kademesinde, dürüst yönetim ilkeleri egemen kılınacak, Kamu Etik Kurulu’na işlerlik
kazandırılacak, yürütme erkinin hiçbir şekilde özel çıkarlar için kullanılmasına izin verilmeyecek, bu konu ile
ilgili gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. Yerel yönetimlerin görev yetki ve sorumlulukları yeniden
tanımlanacaktır. Kamu yönetiminde merkezi idare ve yerel yönetimler arasında hizmet bütünlüğü
gözetilerek, merkezi ve yerel idarelerle bunlar arasındaki ilişkiler yeniden tanımlanacaktır. Merkezi idare
tarafından üstlenilmiş olan görevlerden uygun görülenler, yerel yönetimlere devredilecektir. Hizmet
bölüşümü, üniter devlet ilkesini, devletin bütünlüğünü ve hizmet-kaynak dengesini gözeten bir bütünlük
içinde gerçekleştirilecektir. Merkezi yönetimin yerel yönetimleri denetlemesi çağdaş ölçüler içinde yeniden
düzenlenecektir.
Kamu yönetiminde yardım yapılan muhtaç vatandaş kavramı yerine, yasalarla hakları korunan hak sahibi
vatandaş kavramı temel alınacaktır.
Beyan usulü getirilecek; bu çerçevede vatandaşına güvenen bir devlet anlayışı egemen kılınacaktır. Devletle
ilişkilerinde, vatandaşa kuşkuyla yaklaşılmayacak, aksi kanıtlanmadıkça vatandaşların beyanı ilke olarak doğru
kabul edilecektir. Özellikle kuralları, şartları ve nasıl yapılacağı belirlenmiş olan her türlü ruhsat ve izin
konularında vatandaşın beyanı esas alınacak; gerçek dışı beyanda bulunanlar için ağır koşullar içeren kurallar
konulacaktır
-Katılımcı, çoğulcu, etkin, demokratik, hesap veren, şeffaf, bilgi edinme hakkına saygılı, çağdaş yerel
yönetimler
Önce insan odaklı hizmet anlayışı insan haklarına birinci öncelik verilecek; hizmete erişme hakları fırsat
eşitliği ilkesi çerçevesinde sağlanacak, hiçbir koşulda hukukun üstünlüğü ilkesinden ödün verilmeyecek; farklı
sosyal kökenlerden ve bölgelerden gelen insanların birlikte yaşamasını sağlamak ve sosyal yaşamlarını
iyileştirmek temel görevi olacaktır.
-Kapsamlı çağdaş hizmete odaklanmış yerel yönetimler
Yüksek okul ve üniversite öğrencilerine, huzurlu, çağdaş yurt ve barınma olanakları sunulmasını, bedelsiz
rehabilitasyon ve koruyucu sağlık hizmetleri sağlanmasını, desteğe muhtaç engellileri, kimsesiz çocukları ve
bakıma muhtaç yaşlıları sahiplenen koruyucu sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların verilmesini, kadınların
toplumsal ve ekonomik yaşama katılımlarını sağlayıcı, statülerini artırıcı ve kadın erkek eşitliğini güçlendirici
54
projelerin gerçekleştirilmesini, tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkılarak korunmasını, müzelerin geliştirilmesini,
halkın kullanımına açık kütüphanelerin yaygınlaştırılmasını, turizmin kamu sorumluluğu altındaki alt yapısının
ihtiyaca cevap verecek çerçevede oluşturulmasını ve bu sektöre yönelik hizmetlerin daha etkin hale
getirilmesini, kültürel etkinlikler, herkese spor yapma ve dinlenme alanı olanaklarının sağlanmasını, tüketici
haklarına, kentli olma hakkına, çevre hakkına, gıda sağlığına duyarlılık gösterilmesini, güvenli trafik altyapısı
ve huzurlu ulaşım olanakları, toplu taşıma hizmetleri ile engellilere ve yayalara öncelik anlayışı ile kentte
huzurlu ve kaliteli yaşam ortamının yaratılmasını, öncelikli görevler olarak değerlendirerek; bu amaçla
kadınlara beceri kazandıracak semt evlerini, kadın sığınma evlerini, bakıma muhtaçlar ve yaşlılar evlerini,
gençlik ve kültür merkezlerini, halk sağlığı merkezlerini, açık ve kapalı spor sahalarını yaşama geçireceklerdir.
1.5.Plana, Çevreye, Yeşile Ve İnsana Saygılı Yerel Yönetimler Metropoller üst ölçekli planlama kararları ile
yeniden belirlenecek
Metropoller, bölgesel bütüncül planlama çerçevesinde, en üst düzeyde yönetici ve yönlendirici merkez olarak
yeni bir yapılanmaya ve yeni bir yönetim anlayışına kavuşturulacaktır. Metropol alanların yönetim sınırları,
mekansal yayılım, coğrafi sınırlar, ekonomik ilişki düzeyleri de dikkate alınarak, üst ölçekli plan kararlarına
dayalı biçimde belirlenecektir. Plan hiyerarşisi dikkate alınarak alt ölçekli planların üst ölçekli planlara uygun
olması sağlanacaktır.
-Hedef gelecekte tüm coğrafyanın belediyelere dönüşmesidir
Yerel yönetimlerin zaman içinde ülkenin tüm coğrafyasını kapsaması, mümkün olduğu ölçüde bütün
Türkiye’nin belediyelere dönüşmesi hedef alınacaktır. Bir yöredeki köyler, gerektiğinde birleştirilerek, kırsal
belediyelere dönüştürülecektir. Ayrıca, tek tip belediye modelinden vazgeçilerek, görevleri ve gelirleri
bakımından kırsal alan özelliklerini gözeten yeni bir belediye modeli oluşturulacaktır. Turizm yörelerindeki
belediyeler ile nüfusları mevsimsel olarak önemli farklılıklar taşıyan belediyeler için de özel düzenlemeler
getirilecektir. Böylece kendilerine verilen çok sayıda görev altında güçlük çeken belediyeler yerine, daha
güçlü yapılar oluşturulacak ve kırsal alandaki yönetim ve hizmet boşluğu ortadan kaldırılacaktır.
-Büyükşehir belediyelerinde mesafe ölçütüne dayalı kent yönetimi karmaşasına son verilecek
Bu anlayışla, 5447 sayılı kanun ile kapatılan belediyeler, yerleşim konumu ve çekim odağı olma potansiyelleri
de dikkate alınarak tekrar açılacaktır.
-Kamu kaynaklarının etkin kullanımı sağlanacak
Demokratik katılımcı hizmet için semt konseyleri, demokratik katılımlı yönetim için başvuru büroları ile valilik
/ kaymakamlık koordinasyon merkezleri kurulacak, halk ile belediyeler arasında sürekli iletişim ve etkileşim
sistemi kanalları oluşturulacak; belediyeler hemşehrilerini faaliyet programları, bütçe ve imar planı
uygulamaları hakkında çağdaş iletişim araçları ile düzenli olarak bilgilendireceklerdir.
-Yerel yönetimlere yeterince kaynak sağlanacak:
Yerel yönetimlerin bu hizmetleri yerine getirmelerini sağlayacak kaynak, ihtiyaçlar gereğince karşılanacaktır.
Kaynak kullanımında verimlilik ilkesi çerçevesinde yerel yönetim şirketleri ve ekonomik girişimleri etkin bir
denetime tabi tutularak, faaliyet alanları yeniden belirlenecektir.
-Belediye şirketleri yeniden ele alınacaktır
Belediye şirketleri kolay, keyfi , kuralsız ve denetimsiz para harcayan bir yapı olmaktan çıkarılarak;
belediyelere verilen her türlü görevi şirketler aracılığı ile yapma yolu kapatılacak ve zorunlu hallerin dışında
yenilerinin kurulması önlenecektir.
55
Kentlerde oluşan değer artışları, saydam bir çalışma ile oluşturulacak kaynağa dönüştürülerek Kentleşme
Fonu’na aktarılacaktır. Çeşitli imar uygulamaları ile oluşan bu rant kentte yaşayanların hizmetine sunulmak
üzere kullanılacaktır.
-Kent uzlaşma kurulları oluşturulacak
Belediyeler; yöre, bölge ve ülke düzeyinde kendi aralarında oluşturacakları birliklerle, hem dayanışma ve
yardımlaşma, hem de ortak gereksinimlerini ve ortak sorunlarını çözebilme olanaklarına kavuşturulacaklardır.
Yerel yönetim ile hemşehriler arasındaki ihtilaflar yargıya intikalden önce, saydam yapılarda işlev görecek
kent uzlaşma kurullarında çözüme kavuşturulacaktır. Belediye başkanlarının yapamayacakları işler hakkında
düzenleme yapılacaktır: seçilen belediye başkanları ve birinci derecede yakınlarının belediyeden iş alması,
belediye başkanlarının yapı-denetim şirketlerine üye olması önlenecektir.
Belediye meclisleri, halk adına karar alıp politika üreten, denetim görevi yapan ve halkın eğilimleriyle
isteklerini yansıtan bir kurum olarak değerlendirilecektir. Meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum
örgütlerinin, her düzeydeki eğitim kurumlarının ve toplumsal amaçlı kuruluşların temsilcilerinden oluşan
belediye danışma meclisleri ve kent meclisleri de etkinliğe kavuşturulacaktır. Kent meclislerinde alınan
kararların belediye meclislerinde gündeme alınması sağlanacaktır. Belediye meclislerinde muhtarların,
meslek odalarının, sendikaların, çevre örgütlerinin, sivil toplum temsilcilerinin ve alınacak kararlardan
etkilenecek tarafların ilgili müzakere süreçlerine katılımları sağlanacaktır. Güvenlik ve yargı mensupları hariç,
kamu çalışanlarına, kendi görevleri yanında, belediye veya il genel meclislerine seçilebilmelerinin önü
açılacaktır.
-Mahalle muhtarlıkları belediyelerin uç hizmet birimlerine dönüştürülecek
Mahalle yönetimine; yapısı, yetkileri ve sorumlulukları açısından yeni bir düzenleme getirilecek, siyasi
partilerin bu görevlere aday gösterebilmeleri hedef alınacaktır. Muhtarlık sistemi, en uçtaki kamu hizmet
birimi olarak yeniden yapılandırılacaktır. Mahalle muhtarlarının, belediye meclislerinde aktif olarak söz sahibi
olmaları sağlanacaktır. Muhtarların çağın gereklerine göre hizmet verebilmesi için gerekli altyapı
oluşturulacak, başta özlük hakları ve çalışma koşulları olmak üzere durumlarının, üstlenecekleri yeni
sorumluluklar paralelinde iyileştirilmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılacaktır.
1.6.Büyükşehir Yönetimleri
Metropol niteliği kazanmakta olan büyük kentler için, kendine özgü koşulları, sorunları ve beklentileri
yanıtlayacak metropol yönetim modellerinin özel yasalarla oluşturulmasını öngörmektedir. Oluşturulacak
metropol yönetim modellerinin, büyüme ve gelişmeye koşut olarak kendilerini yenileyebilecek bir dinamik
yapılanma süreci içermeleri sağlanacaktır.
-Büyükşehir yönetim modeli yeniden yapılandırılacak; büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki görev ve
yetki karmaşası giderilecektir
Büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasındaki görev ve yetki paylaşımı önemli bir sorun olarak devam
etmektedir. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanunla büyükşehir belediyelerinin yetkileri iyice artırılmış ve
ilçe belediyelerinin varlığı sorgulanır hale getirilmiştir.
1.7.Dünya Kenti İstanbul İçin Yerel Yönetim Modeli
İstanbul metropolitan bölgesi için en rasyonel çözüm Trakya’nın tamamını da içerecek şekilde GAP idaresi
benzeri bir kuzey Marmara metropolitan bölge planı hazırlamak ve bu planı uygulayacak güçlü bir yasal
çerçeve, kurumsal altyapı ve finansman modeli oluşturmaktır. Diğer bir bölge planı ise Çanakkale, Balıkesir ve
Bursa-Yalova hattı için güney Marmara bölgesel gelişme planı olarak hazırlanacaktır. Bu planda Çanakkale
56
yeni bir cazibe merkezi olarak kurgulanacaktır. Böylece başta İstanbul ve çevresinde yer alan kentler ile, bu
hattaki Bursa’nın üzerine binen aşırı yük, altyapısı güçlendirilen Çanakkale’ye yönlendirilerek hafifletilecektir.
İstanbul megapol yönetiminin temel görevi; temsil, stratejik planlama, mega ölçekte kentsel planlama,
metropol alandaki il ve ilçe belediyeleri arasında kent planlaması sürecinde eşgüdümün sağlanması, büyük
projeleri izleme, gerçekleştirme ve denetleme, güvenlik ve trafik düzeninin sağlanması olacaktır. Megapol
yönetimine bağlı alt yönetim birimleri kurularak hizmetin daha etkin hale getirilmesi sağlanacaktır.
1.8.Kamu Personeli
Çağdaş Bir Kamu Personel Reformu’nu Gerçekleştirecektir.
Kamu personel reformu yoluyla kamu çalışanlarının sendikal düzeyde etkin olarak örgütlenmesi, ILO
standartların da grevli toplu sözleşme haklarına kavuşmaları, mümkün olduğu ölçüde yönetime katılmaları,
kamu görevlerinin ve hizmetlerinin hızlı, ekonomik, etkin, yeterli biçimde ve zamanında üretilerek sunulması
da kurumsallaştırılacaktır.
1.9.Devlette Yeniden Yapılanma
Yirmi birinci yüzyıla girdiğimiz şu günlerde içinde yaşadığımız dünya değişimlerle sarsılmaktadır. Ayakta
kalmanın yolu çağı yakalamak, yenilikleri sürdürmektedir. Bugünün dünyasında istikrarı ye kalkınmayı
sürdürmenin yolu, değişimin önüne geçmektir. Sürekli kalkınma ve çağdaşlaşma içinde olmak isteyen
devletler, bilinmeyeni aramalı, yaratıcılığı cesaretlendirici ortamların doğmasına çalışmalıdırlar. Yurttaşlarını
gölgeleyen otoriter devletler karşılarında hiç bir şeyi gerçekleştiremeyen cüce insanlar bulmuşlardır.
Ülkemizde de değişim sancılarını yaşayan insanlar, değişim özlemi içinde yaşamaktadırlar. Özlemi duyulan,
ekonomi ve siyaset de dahil olmak üzere devletin kendini yenilemesidir. Otoriter, emredici devlet Türkiye'nin
değişimden kaynaklanan çağdaş sorunlarını anlayamamıştır. Bu sorunların çözümü toplumumuzda gündem
dahi olmamıştır. İnsanımızın çağdaş istek ve beklentileri askıda kalmış, devlet tıkanma noktasına gelmiştir.
İnsanımız otoriter devletten, demokratik devlete geçerek siyasi demokrasiyi tamamlamak, inandığını
yaşamak ve refahtan daha çok pay almak istemektedir.
-Yapısal değişimin hedefleri
Bürokrasinin azaltılması,
İşlerin yerinde yapılması, iş takibi için Ankara'ya gelinmemesi
Yürütme, yasama ve yargının kendi işlerine dönmesi,
Kamu yönetiminin "yeniden düzenlenmesi, pozitif seleksiyonun gerçekleştirilmesi, partizanlığın
azaltılmasıdır.
-Hizmet kültürü
Temel reformların en önemli noktalarından biri de yeni bir "hizmet kültürü” nün ortaya konmasıdır. Kültür
aşağıdakilerden oluşmalıdır
Karar verme gücü desantralize edilecek,
Bütün çalışanlar sonuçtan sorumlu olacak,
Çalışanlara gerekli araç, gereç, imkan ve ortam sağlanacak,
Yöneticilerin ve yapılan işin kalitesi arttırılacak,
Kamuda idareciliğe değil, yaratıcılığa önem verilecek.
Buraya kadar bahsedilenler temel reformların çıktılarıdır. Devletimizi çağdaşlaştıracak, insanına hizmet eden
bir devlet yapılanması ortaya koyacaktır. Devletimiz sürekli bir değişim ve reform sürecine girmiş olacaktır.
57
-Devlet etkin olmalıdır
Konuya toplum yönüyle baktığımızda "etkin devlet" toplum boyutu önem kazanmaktadır. Devletle toplum
interaktif ilişki içerisindedir. Bir taraftaki kalite düşüklüğü diğer tarafa da yansıyacaktır. Bu nedenle "etkin
devlet" yükselen toplumlar da oluşur. Ancak karşılıklı etkilenmenin taraflar üzerinde iyileştirme yaratacağı da
bir gerçektir. Devlet etkinleştikçe toplum yükselecek, toplum yükseldikçe de devlet etkinleşecektir. Bu fasit
daireyi mümkünse çift taraflı, mümkün değilse tek taraflı kırarak işe başlamak olumlu sonuç verecektir.
Şeffaflık ve çağdaşlık boyutunda ise teknolojinin kullanılması vardır. Teknolojinin yapılan hizmetler de
kullanılması sürati ve şeffaflığı doğurur. Örneğin e-devletin müracaatlarda kullanılması durumunda hizmetler
hızlı yürür, şeffaflık artar, birçok rüşvet olayı ortadan kalkar. E-devlet sayesinde, vatandaş bürokratla
karşılaşmaksızın işlerini tamamlar. Etkin devlet teknolojiyi işlerinde nasıl kullanacağını bilen devlettir. Bu
nedenle devlet hizmetlerinde teknolojinin kullanılması, etkin olmanın en başta gelen şartıdır. Çağdaş yönetici
özelliklerinden en önemli husus, teknolojiyi işinde nasıl kullanacağını bilmekten geçer.
-Sosyal adalet devleti
Refah 20. Yüzyılda sosyal devlet, refah devleti, yükselen toplum ve sosyal adalet devleti olarak
isimlendirilmiştir. İkinci dünya savaşı sonrası devletler halklarına sosyal hak sağlama yarışına girmişlerdir.
Daha sonraları sosyal haklar yanında bir takım ekonomik olanakların sağlanması gündeme gelmiş "refah
devleti" ortaya çıkmıştır. Daha sonraları kalkınma ekonomik göstergeler yerine, demokrasi, hukuk, kültür,
sosyal güvenlik ağları vb. Çeşitli parametrelerle ölçülmüş "yükselen toplum" ortaya çıkmıştır. Günümüze
"sosyal adalet devleti" damgasını vurmuştur. Fertleri arasında sosyal adaleti sağlayamayan, gelir grupları
açısı büyüyen devletler refah devleti olamamışlardır. Bu devletler sosyal adaleti sağlayamadıkları için
kalkınmış ülkeler safında bile yer alamamışlardır.
-Mahalli idareler reformu
Merkezi yapısı kuvvetlenmiş devletler, bilgi çağında hantal devletlerdir. Bu devletler olması gereken yerlerde
yok, olmaması gereken yerlerde vardırlar. Aşırı merkeziyetçilik devleti hantallaştırır, hizmet veremez hale
getirir. Ayrıca birçok kötülüğü de bünyesinde barındırır. Bu devlette bürokrasi son derece yoğundur. Rüşvet
ve yolsuzluk devletin bir parçası haline gelmiştir. Merkezi olduğundan, yıpranma sürecine çabuk girer,
kolayca yıpranır. Yapılacak "temel reformlar" sonucunda bu devlet yapısı çağdaşlaştırılıp, yerelleştirilmelidir.
Türkiye'de mahalli idare birimleri il özel idaresi, belediye ve köy olarak belirlenmiştir. Bu birimler gelişim
süreçleri itibariyle, halkın yönetime katılması maksadıyla düşünülmemiştir. Kent sorunlarının ağırlık
kazanmasıyla, merkezi yönetimin taşeronluğunu yapan şubeler olarak görülmüştür.
Ülkemizde yerel yönetimlerin gelişmemesinin ana sebebi; mahalli idarenin gelişmesinin milli birliğe zarar
vereceği düşüncesidir. Mahalli idarelerin güçlendirilmesinin bölünmelere yol açacağı fikri etkili olmuş ve dile
getirilmiştir. Bu nedenle şimdiye kadar bir mahalli idareler reformu yapmak imkanı olmamış, merkezi devlet
daha da merkezileşerek icraatlarını sürdürmüştür. Yönetemeyen bir yönetim merkezi idareye hakim
olmuştur.
Mahalli idareler halk ile devlet arasındaki iletişimsizliği ve güvensizliği ortadan kaldıran birimlerdir. Devleti
güçlü kılan unsur, vatandaşlarıyla kurduğu sağlıklı ve istikrarlı ilişki, insanına sunduğu hizmettir. Devlet-halk
arasında kaybolan güveni yeniden kurmanın yolu mahalli idarelerin güçlendirilmesinden geçer.
-Merkezi idarenin görevleri
Adalet, güvenlik, savunma ve dış işlerinin yürütülmesi,
Piyasa ekonomisi kuralları içinde rekabetin sağlanması,
Para sisteminin kurulması,
Sosyal güvenlik sistemine ilişkin düzenlemeler,
58
Eğitim ve sağlık alanında genel politika hedeflerinin sağlanması olarak özetlenebilir.
-Mahalli idareler reformunun ilkeleri
Mahalli idareler reformu, ülkenin yönetim bütünlüğü ve üniter devlet yapısını esas alacaktır.
Hiçbir mahalli hizmetin yürütülmesinde birden fazla sorumlu yönetim birimi olmayacaktır. Her mahalli idare
birimi kendi sınırları içindeki hizmetlerin tek yetkili ve sorumlu birimi olacaktır.
Mahalli idareler sorumlu oldukları hizmetler konusunda kesin karar alma, proje yapma, kaynak tahsis etme,
teşkilat kurma, personel istihdam etme yetkilerine sahip olacaklardır.
Halen, mahalli ve müşterek nitelikli görev ve hizmet yürüten merkezi idarenin taşra teşkilatları, tüm personel,
araç-gereç ve binaları ile birlikte yerel yönetimlere devredilecektir.
Mahalli idare örgütlenmesi vali, meclis başkanı, il meclisi şeklinde olacaktır.
-Muhtarlıklar
Büyük illerimizde ilçe belediyelerinin nüfusu 800.000'lere varmıştır. Bu nedenle buradaki vatandaşlarımız
milletvekillerini dahi tanımamakta, siyasal açıdan sahipsiz kalmaktadırlar. Büyük illerimizde muhtarlıklar daha
güçlü ve etkin bir yapıya kavuşturulacaktır. Muhtarlara bütçe verilerek, belediyelerin şubesi haline
getirilecek, vatandaşların acil işleri muhtarlar vasıtasıyla gerçekleştirilecektir. Vatandaşlarımız ilk elde mahalli
idare temsilcisi olarak muhtarlarla muhatap olacaklardır.
Orta vadede bütçe vererek aktif hale getireceğimiz muhtarlarımıza, kısa dönemde aylıklarını iyileştireceğiz.
Muhtarlarımıza sigorta hakkı sağlanmamıştır. İktidarımız ilk iş olarak muhtarlara asgari ücret olarak ödeme
yapacak ve sigortaları devlet tarafından karşılanacaktır. Devlet bu yolla yıllık 200 milyon TL sübvansiyonla
muhtarlarımızın geleceğini emniyete alacaktır.
Kısaca örgüt yapısını anlattığımız yeni mahalli idare yapısı yerinden yönetimin en önemli organı olacaktır.
Ankara'dan Hakkari lisesine müdür tayinine, Şırnak hastanesine doktor tayinine son verilecektir. Bütün
hizmetler yerinde bitirilecektir. Aynı şekilde vergi toplanması mahallinde yapılacaktır. Eskiden olduğu gibi
mahallinde toplanıp, Ankara'ya gönderilip oradan da ödenek olarak tekrar mahalline gönderilmesi usulüne
son verilecektir. Bürokrasi azalacak, hizmet üretimi hızlanacaktır.
Mahalli idareler güçlendirildikten sonra iller arası rekabet başlayacaktır. Her il, komşu iller ile hizmet yarışına
gidecek, bu da vatandaşa daha iyi hizmet gitmesini sağlayacaktır. Rekabet vatandaşlarca izlendiğinden
başarısız yöneticiler kolayca açığa çıkacaktır.
Mahalli idareler reformunun yenilik olabilmesi için bir çıktısı, bir de felsefesi olmalıdır. Reformun çıktısı;
hiçbir vatandaşın iş takibi için Ankara'ya gelmemesidir. Vatandaşlarımızın işleri illerinde bitiriliyorsa bu yenilik
bir reformdur. Felsefe olarak da demokrasi kültürünün tabana yayılması esas alınacaktır. İnsanımız tarihten
gelen hizmet kültürüne geri dönecektir. Felsefe ve çıktısı olan bu yenilik ülkemizin atılım yapmasını
sağlayacaktır.
-Merkezi idarenin küçültülmesi
Merkezi idare devlet yapılanmasının beynidir. Ülkemizin gelişmesi, atılım yapması bu idarenin kalite ve
modernliğiyle direkt ilişkilidir. Merkezi idare reformunda amaç kamu yönetiminin daha ucuz, daha hızlı, daha
şeffaf, daha etkin ve daha kaliteli bir hale getirilmesidir. Bunun neticesinde de bireylerin düşünce, din ve
teşebbüs hürriyetlerini güvence altına alan, sivil toplum örgütlerini güçlendiren bir yapının oluşmasıdır.
Hepsinin neticesinde de "halkın hizmetinde devlet" anlayışı kurumsal yapı, kalite ve zihniyette
gerçekleşecektir.
Yatay ve dikey küçültülmüş bir yapıda görev ve hizmet anlayışı değişecektir. Bu reform mahalli idareler ve
herkese tek vatandaşlık numarasının verildiği merkezi nüfus idare sistemi (mernis) ile birlikte
gerçekleştirilecektir. Bu durumda merkezde tayin, ödenek dağıtımı vb. Lüzumsuz işler ortadan kalkacaktır.
Birçok yetki, mahalli idarelere devredildiğinden, merkezi yürütme organı asli görevine dönecektir. Bugünkü
59
merkeziyetçi, müdahaleci yapı sona erecektir. Merkez, standart koyan, politika üreten, dünyadaki gelişmeleri
takip edip taşraya aktaran, hukuka uygunluk denetimi yapan bir yapıya kavuşacaktır.
-Hizmet felsefesi
Felsefe "halkın hizmetinde devlet" olacaktır. Üretim yapanlara yardımcı olacak, "tek proje ofisleri" ile işyeri
kurmak için gerekli 40 ayrı imzayı işveren yerine devlet takip edip sonlandıracaktır. Halkın beyanı (nüfusta,
ikamette, tapuda vb.) Esas alınacak, yalan beyanda bulunanlar cezalandırılacaktır. Devlet yaptığı gelecek
projeksiyonu ile bütün toplumun yolunu bulmasına yardımcı olacaktır. Dünyadaki teknolojik gelişmeler en
ince noktasına kadar takip edilip ilgililere ulaştırılacaktır. Üretim artışı, istihdam ve özel sektör sosyal devletin
birinci öncelikli felsefesi olacaktır.
-Yatay küçülme
Merkezi idaremiz yatay olarak hantallık derecesin de büyümüştür. Bilgi devletinde bakanlık sayısı 25'den
16’ya, 413 olan ana kurum ve kuruluş birim sayısı bazı birleştirmeler ve ortadan kaldırmalarla 250'ye
indirilecektir. Konularına göre yetkiler tek bir kuruluşa verilecektir. 40 yıl öncesinin ihtiyaçlarından doğan bu
tür yapılanmalara derhal son verilecektir. Devlet yatay küçülmesini gerçekleştirerek bu konuda kendine
düşeni yapacak, verimli çalışmanın adımlarını atacaktır.
-Dikey küçülme
Bürokrasimiz dikey olarak gereğinden fazla kademelendirilmiştir. Bakanın imzasından çıkacak bir yazı için biri
imza diğerleri paraf olmak üzere 9 kademe vardır. Bu kademeler hiyerarşik kanalları beslemekte, yenilik ve
yaratıcılığı önlemektedir. Kademe çokluğu bilgi akışının önünde de engeldir. Bilgi çağı devletinde çabuk karar
almak, bilgi akışı, tenkit, hoşgörü öne çıkmaktadır. Bunların uygulanması dikey katmanların azaltılmasına ve
yatay kademelendirmeye bağlıdır.
Bakanlıkların çok olması, devletin yatay ve dikey büyüklüğü devletin güçlü olduğunu göstermez. Merkezi
yönetim ne kadar yerelleşir ve küçülürse o denli etkin ve güçlü bir fonksiyon kazanır.
-Sosyal güvenlik reformu
Sosyal güvenlik uluslararası metinlere insanın işsizlik, yaşlılık ve diğer her türlü risklere karşı güvenliğinin
sağlanması olarak tanımlanır. Sosyal güvenlik devlete görev, vatandaşa da hak olarak verilmiştir.
Vatandaşların her dönemde sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını giderecek biçimde yaşamları devletçe
güvence altına alınır. Sosyal güvenlik, ülkenin ekonomik şartları göz önüne alınarak, ekonomik büyüme
engellenmeden gerçekleştirilir.
-Sosyal güvenlik; sosyal yardımlar, sosyal hizmetler ve sosyal sigortalardan oluşur
İkinci dünya savaşından sonra ulusal devletler "sosyal devlet" daha sonraları "refah devleti" anlayışına önem
vermişlerdir. Bu ülkeler gelirlerinin % 50'ye varan kısmını sosyal harcamalara kullanmışlardır. Ancak değişen
dünya şartlarında, durum gittikçe zorlaşmıştır. Bu ülkelerde nüfus artış hızı düşmüş, çalışan sayısı azalmış,
ölüm yaşı yükselmiş, doğumda hayat beklentisi uzamış, sosyal güvenlik kuruluşları mali güçlükler içine
girmişlerdir. Gelişmiş ülkeler sosyal devlet anlayışlarını yeniden gözden geçirmeye başlamışlardır. Uluslararası
standartlara göre; 4 çalışan bir emekliyi finanse etmektedir.
60
-Tekli model
Sosyal güvenlik kurumlarının yapısı değiştirilerek, tek bir kurumda toplanacaktır. Böylece merkez ve taşra
örgütleri daralacak, tasarruf sağlanacaktır. Sağlık hizmeti ve sağlık sigortası sosyal güvenlik kurumundan
ayrılacaktır. Sağlık hizmetleri genel sağlık sigortasına devredilecektir. Mernis projesi ile tek numara kullanma
uygulaması başlayınca sigorta numarası aynı olacaktır.
Vergi mükellefi özel sektörün prim yükü çok fazladır. %20'lere varan pırım yükü yarıya indirilerek, 5 milyonun
üzerindeki kaçak işçi kayıt altına alınacaktır. Bu durumda işveren kaçak işçi çalıştırmayacaktır. Bugün
sigortaya kayıtlı 7 milyon işçi bulunmaktadır. Gerçekte çalışan işçi sayısı 12 milyondur. Bu durumda 5 milyon
işçinin kaçak olarak çalıştığı ortaya çıkmaktadır. Yeni sistem, kaçak işçileri kayıt altına alarak onların sigortalı
olmalarını sağlayacaktır. Sisteme girecek 5 milyon yeni işçinin ödeyeceği %14 sigorta, %15 vergi aktüerya
dengesindeki açığın aşağı çekilmesini sağlayacak, bütçeden yapılan sosyal güvenlik katkısını aşağılara
çekecektir.
Tekli sistemde bürokrasi asgariye indirilecek ve kurumlar az adamla çok iş göreceklerdir. Sosyal güvenliğin
aktüeryası daha az açık verecektir. Bütçeden GSMH'nin %5'ine varan ödeme %3'lere çekilecektir. Tekli
sistemde kıdem tazminatı fonu kurulacaktır. İşverenler işçilerin bir aylık kazancı tutarında parayı bu fona
yatıracaklardır. Çalışanlar çalışmayı bıraktıklarında, istedikleri takdirde kıdem tazminatını nemasıyla birlikte
alabileceklerdir.
F.POLİTİKLARIMIZ
1 – DIŞ POLİTİKA
Türkiye’nin jeopolitik konumu, pek çok işbirliği projesi için bir çekim alanı oluşturabilecek potansiyele
sahiptir. Bu potansiyelin bölgesel ve küresel bir müessiriyete dönüştürülebilmesi, uluslararası siyasi ve
ekonomik ilişkilerde ve güvenlik ilişkilerinde jeopolitiğin akıllıca kullanılmasına bağlıdır.
Öte yandan soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik konjonktür, çok alternatifli bir dış politika
geliştirmek için uygun bir ortam oluşturmuştur. Askeri ittifakların ve blokların, uluslararası ilişkilerin
belirleyici unsuru olma niteliği önemli ölçüde azalmış ve işbirliği projeleri devletlerarası ilişkilerin yaygın bir
aracı haline gelmeye başlamıştır. Bu yeni ortamda Türkiye’nin de güç merkezleri ile ilişkilerini alternatifli,
esnek ve çok eksenli olarak yeniden düzenlemesi ve oluşturması gerekmektedir.
DIŞ İLİŞKİLER
İlk Parti, Türkiye’nin ulusal siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarlarını korumaya, bağımsızlığını ve egemenliğini,
ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü sürdürmeye, uluslararası saygınlığını ve etkinliğini arttırmaya
yönelik barışçı bir ulusal dış politika izlemektedir. İLK PARTİ, bir yandan Türkiye’nin ulusal çıkarlarını
korurken, öte yandan bölge ve dünya barışına katkıda bulunmayı da hedef alır. Kendi doğrultusundaki
partilerle barış, insanlık ve ülke yararına işbirliği kurarken, komşu ya da dost ülkelerdeki başka siyasal
kuruluşlarla da ülkemizin ortak yararı ile bölge ve dünya barışı için yakın ilişkiler geliştirmeye çalışır.
Avrupa Birliği ile İlişkiler
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma devriminin, modernleşme
vizyonunun doğal uzantısı olan bir toplumsal değişim projesidir. AB ile ilişkilerimizde koşulumuz; eşit koşullu,
Cumhuriyetimizin kuruluş değerlerine saygılı, onurlu tam üyeliktir.
İLK PARTİ Türkiye’ye diğer üyelerden farklı, özel bir statü verilmesini kabul etmez. Eşit haklara sahip olacak
bir Türkiye’nin AB üyeliği için diğer bütün üyelerin kabul edip uyguladıkları koşullara, bu arada Kopenhag ve
Maastricht kriterlerine uyulmasını, AB hukukunun benimsenmesini kabul eder. Serbest dolaşım, tarım
destekleri, bölgesel kalkınma alanlarında AB tarafından getirilmiş olan kalıcı kısıtlamaların kaldırılmasını ister.
61
AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının, eş zamanlı olarak Türkiye ile söz konusu
üçüncü ülkeler arasında da paralel anlaşmaya dönüşmesini hedef alır. Türkiye’ye özel bir statü vermeyi
öngören politikalarının AB’nin resmi görüşü haline dönüştürülmesi halinde, başta Gümrük Birliği olmak
üzere, mevcut taahhütlerimiz gözden geçirilerek, gerektirdiği Türkiye’nin AB üyeliğinin Kıbrıs konusu ile
ilişkilendirilmesini ve üyelik sürecinin sürdürülmesinin ve sonuçlandırılmasının Türkiye’nin vereceği tek taraflı
tavizlere bağlanmasını kabul etmez. Aynı şekilde Lozan Antlaşmasıyla İLK PARTİ’ nin dış politikası barışçıdır.
Atatürk’ün Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesinin takipçisidir. İLK PARTİ, Türkiye’nin dış sorunlarının ve genel
olarak uluslararası anlaşmazlıkların barışçı yöntemlerle çözülmesi gereğini savunur. Türk ulusunun barış
içinde yaşamasını sağlarken, komşularımızla ve bölge devletleriyle karşılıklı güvene ve ortak yarara dayanan
barışçı ilişkiler kurarak ve işbirliği sağlayarak bölge ve dünya barışını da güçlendirmeye çalışır.
Amerika ve diğer NATO müttefiklerimizle karşılıklı saygı, dayanışma ve işbirliğine dayanan ilişkiler
geliştirilmesini destekler, ancak Libya, Suriye, Irak konusunda ABD’nin politikasını doğru bulmamaktayız
Türkiye’yi savaşa sürükleyecek bölgesel barışı bozulacak müdahalelere karşıyız. İLK PARTİ, Nükleer
silahlardan arındırılmış bir global güvenlik konseptinin egemen kılınmasını her uluslararası platformda
destekler. Orta Asya ülkeleriyle her alandaki ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesini savunur. Rusya ile
karşılıklı saygıya ve işbirliğine dayalı ilişkilerin güçlendirilmesini destekler. İlk Parti, Kıbrıs sorununun ancak
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ve Kuzey Kıbrıs halkının kazanılmış haklarının korunmasını, Ada’daki her iki
tarafın egemen eşitliğine dayanan bir yaklaşımla çözümlenmesini destekler. İLK PARTİ Ege sorunlarında ve
her iki ülkede yaşayan Türk ve Rum azınlıkları konusunda, taraflar arasında yapıcı bir diyalog ile ve hakkaniyet
esasına göre çözüm aranması görüşünü savunur. Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin korunması,
Yunanistan ile ilişkilerimizin temel çerçevesini oluşturacaktır. Yunanistan ile aramızdaki sorunların diyalog
yoluyla ve karşılıklı menfaat dengesi gözetilerek çözülmesi esas olacaktır. Özellikle Batı Trakya’daki
soydaşlarımızın Lozan Antlaşması’ndan ve diğer uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan hak ve çıkarlarının
korunması için aktif bir politika izlenecektir.
Türkiye, hem Akdeniz, hem Balkan, hem de bir Ortadoğu ülkesidir. Bu bölgelerle de tarihten gelen bağları
vardır. Bölge ülkeleri ile ilişkilerinin karşılıklı çıkarlar, dostluk ve kalıcı barış anlayışı ile geliştirilmesini savunur.
İlk Parti, Balkanlarda ve Kafkasya’da kuvvet kullanılarak devletlerin toprak bütünlüğünü tehlikeye
düşürebilecek gelişmelere ve etnik temizlik yöntemiyle ülkelerin sosyal dokusunun değiştirilmesi girişimlerine
karşıdır. İLK PARTİ, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan siyasi koşulların bölgede yaşayan halklar
arasında yeni düşmanlıklar yaratılmadan korunması görüşünü savunur. Ermenistan’la ilişkilerin geliştirilmesi
de, bu ülkenin işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmesi, dünyadaki Ermeni örgütleri vasıtasıyla Türkiye’ye
karşı uluslararası hukuka aykırı biçimde soykırım iddiasıyla girişimlerde bulunmaktan vazgeçmesi ve Ermeni
devletinin resmi belgelerinde Türkiye’ye ait bazı topraklarda Ermenistan’ın emelleri olduğu izlenimini veren
ifade ve sembollerin çıkartılması koşullarına bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önceki dönemde
gerçekleştiği iddia edilen sözde Ermeni soykırımı konusunda ülkemizi suçlayıcı keyfi kararlar alınmaktadır.
1948’de BM Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilen Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi
tarafından yapılan açık tanım çerçevesinde, konunun bağımsız tarihçiler tarafından, Türkiye, Ermenistan ve
Rusya dâhil ilgili tüm ülke arşivlerine erişim olanakları kendilerine tanınarak, iddiaların gerçekçi ve doğru
zeminde, önyargılara kapılmadan incelenmesi gerektiği görüşündedir. İLK PARTİ, Rusya, Çin, Japonya,
Brezilya, Hindistan, Uzak Doğu, Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizin politik ve ekonomik
boyutlarıyla hızla geliştirilmesini hedef alır. İLK PARTİ, Türkiye’nin ulusal çıkarlara ve bağımsızlığına öncelik
veren, başka ülkelerin dümen suyundan gitmemeye özen gösteren bir politika izlenmesini savunmaktadır.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” demiş olan Atatürk’ün kurmuş olduğu dış politikada ulusal bağımsızlığın
simgesi ve ödünsüz takipçisi olacaktır. Kıbrıs konusunda, Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkeleri ile ilişkilerde
Kafkasya’da, Balkanlar’da, Birleşmiş Milletler ve AGİK gibi uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerde, Türkiye, kendi
ulusal çıkarlarının gerektirdiği politikalar izleyebilir. Ülkemizin toprak bütünlüğünün korunması, laik ve
demokratik siyasal ve toplumsal düzenimizin pekiştirilmesi ve ekonomik gelişmemiz için uluslararası
işbirliğinden yararlanma, Türk dış politikasının vazgeçilmez amaçlarıdır.
62
2.TARIM REFORMU
Tarım Bakanlığı'nın bugünün gittikçe fakirleştiren sistemini değiştirmeye yönelik bir stratejisi yoktur. Köylüleri
çiftçi yapmakta başarısızdır. Tarımın gelişmesi yeni fikir ve projelere bağlıdır. Köylüyü hep bir önceki yılı
aramaya iten bugünkü sistem çökmüştür. 2001 'de gelişmekte olan ülkelerde nüfus başına tarım geliri 672
dolar, (Türkiye'de 950 dolar) gelişmiş ülkelerde 15 kat fazla olarak 10.334 dolardır. Tarımda teknoloji
kullanmadan, birim alandan daha yüksek verim almadan tarımsal nüfusu mutlu etmek mümkün değildir.
Ülkemizde tarımın GSMH içindeki' payı %12 yani 48 milyar dolardır. Tarımdaki nüfus %35, yani 25 milyondur.
Bu durumda fert başına düşen gelir 2.000 dolardır. 1999 öncesi tarıma uygulanan sübvansiyon 16 milyar
dolar iken, ekonomik kriz sonrası 5 milyar dolara indirilmiştir. Geçmişte sigara yapımına uygun olamayan
standart dışı tütünler, çay yaprağı yerine çay odunu politik maksatlarla satın alınmış, bunun adına tarımda
teşvik denilmiştir. Bu kendini aldatmaya dayalı, üretmeden üretiyormuş gibi yapılan sistem 2001 krizinde
çökmüş, başta çiftçilerimiz olmak üzere herkes altında kalmıştır.
Geçmişteki destekler tarımı geliştirmemiştir
1932'den beri devam eden sistemde hükümet alıcıdır. Hububat, şeker, tütün, pamuk vb. alım fiyatları dünya
fiyatlarının ortalama %50 üzerinde seyretmiştir. Bu sistemde krediler ve girdi sübvansiyonları, özellikle gübre
önemli yer tutmaktadır. Bu destekler OECD ülkelerinde GSMH' nın %1,5'u olmuş, bizde %10'lara kadar
yükselmiştir. Ancak teşvik üretimi artırma, teknoloji sağlama yerine avantaya dayalı olduğu için tarımımız
gittikçe gerilemekten kurtulamamıştır. Köylü biraz gelir elde etsin mantığındaki destekler kesilmelidir.
Köylünün teknoloji kullanarak birim alandan daha çok verim alarak daha çok gelir elde etmesini sağlamalıyız.
Gayemiz şimdiye kadarki ilkel politikaları tersine çevirmektir.
Tarımda yoksulluğun sebebi verimsizliktir
Birim alandan yüksek verim alamadığımızdan, ürün fiyatları artmayıp girdi fiyatları bizim dışımızda çok arttığı
için tarımsal nüfus gittikçe fakirleşmiştir. Bu yoksulluğu yenmenin yolu birim alandan alınan verimi
artırmaktır. Bunun önündeki iki temel engel, arazilerin bölünmüşlüğü ve tarımda teknolojinin
uygulanamayışıdır. Arazilerin birleştirilmesi ve teknoloji uygulaması bir plan dahilinde devletin uygulayacağı
teşvikle mümkündür. Hollanda birim alanda Türkiye'nin aldığı ürünün 4 katını almaktadır. Bu durum fakirliğin
nedenin verimsizlik olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Tarımın gelişmesi eski sistem terk edilerek yeni fikir ve
projelere dayalı bir tarım politikası uygulamakla ilgilidir.
Verimlilik için tarımsal teknoparklar ve araziler birleştirilmesi sağlanmalıdır
Tarım kesiminin fakirliğinin temel nedeni verimsizliktir. Verimsizliğin temel iki nedeni; tarlalarımızın
bölünmüş olması, tarıma teknoloji getirecek "tarımsal teknopark" ların kurulmamış olmasıdır. Tarım
arazilerinin birleştirilmesini tarımsal teşvik ve medeni kanunda yapılacak değişikliklerle sağlamalıyız. Tarımsal
teknoparklar ise tarımın üretimi artırma unsurudur. Teknoparklarla birlikte mikrobiyoloji ve gen teknolojisini
de kurarak, tarımda verimi en yükseğe çıkarmalıyız.
Destek sistemi arazileri birleştirecek şekilde kullanılmalıdır
Tarımsal destek verimi artırmanın en önemli aracıdır. Geçmişte bu dinamiği politik maksatlı olarak
kullandığımız için, netice alamadık. Her bölgede tarım işletmesi kurmanın asgari ölçüsü tespit edilecektir.
Örneğin İç Anadolu için verimli tarımsal işletme 2000 dönüm ise devlet, 2000 dönümlük tarımsal işletme
kuranlara ürettiği ürün fiyatının %25'i kadar teşvik verecek ve bunu ilan edecektir. Bu durumda 2000 dönüm
arazisi olanlar bu teşvikten yararlanacak, olmayanlar teşvik alabilmek için bir araya gelerek arazilerini
birleştirerek 2000 dönümlük işletmeyi tamamlayarak teşvik almaya hak kazanacaklar. Böylece verilecek
63
teşviklerle, arazilerin toplulaştırılması sağlanarak, küçük tarlalar bir araya gelerek bir tarımsal işletme haline
dönüşecektir. Diğer yönden medeni kanundaki miras ile ilgili hükümler değiştirilerek, arazinin bölünmesini
önleyecek tedbirler alınacaktır.
Tarımsal teknoparklar derhal kurulmalıdır
Bilgi çağında biyoteknoloji katma değeri en yüksek dallardan biridir. İsrail gen teknolojisi kurarak ülkemize
sebze tohumunu kilosu 30.000 TL'den satmaktadır. Biyoteknoloji o kadar ileridir ki, satın alınan tohumlardan
bir daha tohum almak olanaksızdır. Her yıl İsrail'den tohum alma durumunda kalınmaktadır. Altının Kg.
28.000 TL'dir. Biyoteknolojideki üretim, altın çıkarmaktan daha karlı bir sektör haline gelmiştir. Buradaki girdi
iyi yetişmiş beyindir.
Türkiye süratle teknopark kurulmasına gitmeli, tarımsal teknoparkları teşvik eden her türlü tedbiri almalıdır.
Bölgesel olarak hububat, sebzecilik, meyvecilik, hayvancılık, çiçekçilik vb. esas alan teknoparkları bölge
özelliklerine göre kurmalıdır. Buralarda tarlada en verimli tohum hangisi, ürün nasıl ekilmeli, nasıl sulanmalı,
nasıl hasat edilmeli, nasıl saklanmalı, nasıl pazarlanmalının araştırması yapılmalıdır. Teknopark, tohumdan
üretime ve pazarlamaya kadar bütün süreci içine almalıdır. Araştırmalar neticesi artacak verim ile en yüksek
katma değer elde edilmelidir. Şekilde bir teknopark modeli gösterilmiştir.
Türkiye’ de tarımsal teknopark için elaman ve kaynak mevcuttur
Türkiye çapında 377.000 alanı kaplayan 37 adet tarım işletmesi vardır. Devlet buraları tek başına veya özel
sektör ile işbirliği içinde agroparka dönüştürebilir. Türkiye'de 20'den fazla tarımsal araştırma istasyonu var.
Buralarda AB ve ABD'de mastır. doktora yapmış onlarca yetişmiş eleman bulunmaktadır. Bu kişilerle mevcut
tarım işletmelerinde tarımsal teknopark kurulabilir. Mevcut yöneticilerin vizyonları olmadığından ve
elemanlarına hedef ve yetki vermediklerinden tarımda geri kalmaktan kurtulamamaktayız. Vizyonu ve hedefi
olan bir yönetim bu imkanları değerlendirerek, kısa sürede tarımda verimi artırır, çiftçimizi de mutlu eder.
3.ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
Sürdürülebilir bir kalkınma için, sürdürülebilir çevre zorunludur. Teknolojinin insan beyni olduğu çağımızda,
sıhhatli nesiller yetiştirebilmek için temiz hava, temiz su ve temiz toprağa ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu ise,
sürdürülebilir bir çevre ile mümkündür. Sürdürülebilir bir çevre gelecek nesillerin ihtiyaçlarını göz önüne
alarak, çevre değerlerinin bugünkü kullanımını ifade etmektedir.
64
Sürdürülebilir Bir Çevre İçin
-
Yaşama saygı duymak
İnsanoğlunun yaşam kalitesini artırmak
Yeryüzündeki yaşamın çeşitliliğini korumak
Yenilenemeyen kaynakların tüketimini en aza indirmek
Yeryüzünün taşıma kapasitesinin üzerine çıkmamak
Alışkanlıklarımızı değiştirmek
Herkesin kendi yöresine sahip çıkmasına olanak tanımak
Kalkınma ve çevreyi bütüncül politikalar çerçevesinde ele almak gereklidir.
Çevre Gönüllerle Korunacak
Doğal, kültürel ve tarihi varlıkların korunmasında gönüllü kuruluşlar, sendikalar, barolar, odalar, vakıflar,
mesleki kuruluşlar ve mahalli idarelerin üye olduğu Mahalli Çevre Denetleme Kurulları kurularak aktif
çalışmaları sağlanacaktır. Bu kurullar hem korumada, hem de yapılacak yatırımlarda söz sahibi olacaklardır.
Çevre korumada gönüllü kuruluşlarla yarışılacak ve kamuoyu desteği ile mahalli halkın desteği alınacaktır.
Gönüllü Çevre Müfettişligi kurularak denetimler yaygınlaştırılacaktır.
Çevre Zabıtası Kurulacak
-
Erozyonla mücadele edilecek ağaçlandırma hızlandırılacak
Alo çevre devreye sokulacak
Çevre eğitimi yaygınlaştırılacak
Düzensiz şehirleşme önlenecek
Doğa korunarak kullanılacak
Sulak alanlarımız kurtulmayacak
4- EĞİTİM REFORMU
Dünün dinamikleriyle geleceğe yön veremeyiz. Eğitim çağdaşlaşmanın en önde gelen faktörüdür. Eski eğitim
paradigmasını toptan yok edip çağdaş anlayışı eğitimimize hakim kılmalıyız. Ezberci ve bilgi yükleyen bir
eğitim yerine "öğrenmeyi öğreten, kafasındaki bilgileri tasnif ederek, yapacağı sentez ve analizlerle yeni
fikirler üretebilen, sorgulayan dinamik nesiller" yetiştireceğiz.
Bilgi çağında eğitimin kriterleri değişmiştir. Dünün sanayi toplumunun statik, ezberci eğitim sistemi ile
geleceği yaratacak nesiller yetiştirmemiz olanaksızdır. Yeniçağ kendi dinamiklerini ve bunlara bağlı olarak
değişimini beraberinde getirmiştir. Bu dinamiklerden en önemli iki öğe ömür boyu eğitim ve yönlendirmeli
programdır.
Bilgi çağında eğitimin temel dinamikleri;
Belirli bir dönem eğitim anlayışı yerine ömür boyu sürecek eğitim,
Öğretmeni esas olan eğitim yerine öğrencinin yeteneğine dönük, yönlendirmeli eğitim,
Süreci (process) esas olan eğitim yerine başarı ve neticeye dönük eğitim,
Tepeden yönlendirilen eğitim yerine toplumun katılımını ve isteklerini esas alan eğitim,
Teknolojiyi dışlayan eğitim yerine teknoloji ile iç içe eğitime dönüşmüştür.
65
Ömür boyu eğitim
Çağımız çok hızlı değişmektedir. Tıpta, mühendislikte, teknolojide her gün yeni buluşlar yapılmaktadır. Sanayi
çağında bir mühendis veya doktorun öğrendiği bilgilerle ömür boyu mesleğini sürdürmesi mümkündü ancak
bugün hızla değişen ilim sayesinde bir doktor üniversitede öğrendiği bilgilerle uzun süre mesleğini
sürdüremez. Her gün bir hastalığın yeni bir tanısı ve tedavisi bulunmaktadır. Bunları takip etmeyen doktor
çağın gerisinde kalır. Aynı şekilde sosyal, siyasal, ekonomik gündem hızla değişmektedir. Bunları takip
etmeyip okumayı bırakanlar bıraktıkları yerde kalırlar. Bir süre sonra çocuklarının gündemini bile anlamaz
hale gelerek çağdışı kalırlar.
Bilgi toplumunda eğitimin ömür boyu olması eğitimin mekansal yapısını da değiştirmiştir. Çağımızda eğitim
her yerdedir; yolda, sokakta, evde, bilgisayarda, internette, okulda, sinemada, tiyatroda her yerde. Bu
nedenle okullar "eğitim yerleşkesine" dönüşmüş, aile topluca eğitim almaya başlamıştır. Ebeveynlerinde
eğitimin içinde yer almaları gereği vardır. Bu durumda okullarımız hızla bütün topluma eğitim verecek "eğitim
yerleşkesi" ne dönüştürülecektir.
Sınavsız üniversite
Bilgi çağının eğitiminde diğer bir boyut yönlendirmeli eğitimdir. Öğrencinin yeteneklerini açığa çıkarıp,
yetenek istikametinde eğitimi derinleştiren sistemdir. Bu sistemle öğrenci yetenekleri istikametinde
eğitilerek alanını seçmekte, kültür dersleriyle meslek dersleri bir arada verilerek öğrenci bir yönden yüksek
eğitime, diğer yönden mesleğe hazırlanmaktadır. Eğitimin bir safhasında hayata atıldığında bir mesleğe sahip
olmaktadır.
Eğitim 8 yıllık zorunlu değil 4+5+3 şeklinde 12 yıllık istekli ve gönüllü olacaktır. Öğrencilere ilk yıl okul öncesi
eğitim, 3 yıl temel eğitim, 5 yıl hayata veya mesleğe yönlendirme eğitimi (ilköğretim), 3 yıl mesleki veya genel
orta eğitim verilecektir.
Yönlendirme ilköğretimde başlayacak, ilköğretimi bitiren öğrenci yöreye göre hayvancılık, tarımcılık, turizm,
muhasebecilik, bilgisayar tamirciliği, el becerileri, el sanatları vb. ile bir beceri sahibi olarak hayata atılacaktır.
Daha sonrasına devam edenler lise seviyesinde meslek edinecek, üniversiteye giderlerse buralardan mezun
olacaklardır.
Genel ve mesleki ortaöğretimi bitiren öğrenci de aldığı eğitim ve krediye göre ya yüksek öğrenime sınavsız
girecek ya da meslek sahibi teknisyen (ara insan gücü) olarak ülke kalkınması ve ekonomisine katılacaktır.
Öğrenci ilk ve ortaöğretimde yetiştiği bölüme göre üniversiteye girecektir.
Sağlık meslek lisesi mezunları tıp fakültesine, teknik lise mezunları mühendisliklere, tarım meslek lisesi
mezunları ziraat veya veterinerliğe, din eğitimi mezunları ilahiyata vb. girecektir. Normal lise mezunları da
üniversitelerin diğer bölümlerine (siyasal, hukuk, yönetim, eğitim, vb.) sınavsız gireceklerdir.
Öğrenci; aile, toplum, ülke ihtiyaç ve isteklerine göre yetiştirilecektir.
Bölge kalkınmalarının sağlanması için ilköğretimden itibaren çevresel müfredat programları da
uygulanacaktır.
Okul yönetimleri, okul müdürü, veli, çevre ve öğrenci temsilcilerinden oluşan Okul· Yönetim Kurullarınca
yönetilecek, bu kurullar okulun bütçesinin yönetiminde, öğrenci eğitimi ve yönlendirmesinde ve öğretmen
tayinlerinde yetkili olacaktır.
Büyük şirketlerin kendi teknik elemanlarını yetiştirmeleri için okul kurmaları teşvik edilecektir.
Yeni yapılacak okul binaları, çevrenin eğitim, kültür ve sosyal sitesi olarak inşa edilecek, bu siteler okulöncesi
eğitimden ortaöğretime, yaygın eğitimden halk eğitimine kadar toplumun her kesimine 24 saat hizmet
verecek "eğitim yerleşkesi" olacaktır.
66
Değişen Toplumla Ve Teknolojiyle Uyumlu Eğitim
Yaratıcı ve özgüvenli bireyler demokratik ortamda yetişir. Bilgi çağının birincil öğeleri olan bilişim ve
iletişimde hız, kalite, yaygınlık ve ucuzluk demokratikleşme için de elzemdir. Bu yüzden internet ve
haberleşme hizmetlerine konulan vergiler düşürülecektir. Öğrencilerin bilişim ve iletişim teknolojilerine
hakim olmasını sağlayacak bir yöntem izlenecektir
Teknoloji uyumlu eğitimde değişim esas olacaktır. Teknolojik okulların eğitimleri değişen teknolojiye paralel
devamlı değişecektir. Piyasa hangi becerilerin öğretilmesini istiyorsa onlar eğitim programının temelini teşkil
edecek ve piyasanın isteklerine göre öğrenci yetiştirilecektir.
Bu kapsamda e-eğitim uygulamaları hızlandırılarak, mevcut bilgisayarların sayımı yapılacak, her sınıfa ilk
etapta en az bir PC verilecek, ders programları PC'lere yüklenecek, bilgisayar ders programının bir parçası
olacaktır.
Okulların her birinin web sitesi oluşturulacak, intranet ile velilerin de dersleri ve ödevleri izlemesine olanak
sağlanacaktır.
Öğrenci-veli-okul yönetimi-il-ilçe ve Bakanlık arası eşgüdüme bilgi akışı hızlı ve verimli bir şekilde
sağlanacaktır.
Her öğrenciye bir bilgisayar hedefi kapsamında, özel sektörle de işbirliği yaparak, beş yıllık kredi olanağı ile
öğrencilerin taksitle PC ve yazılım alması sağlanacaktır.
Ülke ekonomisinin küresel sistemde güçlü bir konuma oturmasını sağlayacak yurttaşlar yetiştirme hedefiyle,
öğrencilerin girişim gücünü ve kendine güvenini artıracak biçimde, kurulacak eğitim ve kültür
yerleşkelerindeki işletmelerde çalışması teşvik edilecek ve mini girişimlerde görev alarak hayata
hazırlanmaları sağlanacaktır.
5- SAĞLIK
İlk Parti olarak doğru yapılan her icraatı yerel ve ya genel yönetimde hangi parti gerçekleştirmişse bunu
devam ettirip aksayan bölümlerini tamamlamak, çözüm üretilememiş ya da denenmiş çözümlerin başarılı
olmadığı konulara uzun vadeli başarılı çözümler üretmek ve her sektörde çok yönlü fayda sağlayacak MEGA
PROJELER sunmak felsefesiyle hareket etmektedir. Sağlık sektöründe önemli atılımlar ve yatırımlar yapılmış
olmakla birlikte, düzeltilmesi gereken ve önlem alınması gereken konular da vardır, bunları saymak gerekirse;
67
Tüm halkın sağlık hizmetini hızlı almasını sağlayan ancak sevk sisteminde yeni düzenlemeler getirilmesi
gereken aile hekimliği hizmetlerini, geçici sağlık sigortasını, gerekli noktalarda dizayn edeceğiz. Hastanelerde
para ödemiyorsunuz ile başlayıp katkı paylarının giderek artması ve SGK nun inisiyatifin deki istisnai sağlık
durumlarından %300 e varan katkı payları alınmasını da gözden geçirilecektir.
Sevk sistemi ve doktorların performans döner sermaye değerlendirmelerindeki yanlışlıklara bağlı teşhis
dolayısıyla tedavilerde olumsuzluklar iyileşmeyen ve ya israf yaratan teşhis tedavi yöntemlerinden doğru
sıralamalarla kurtulacağız. Tüm sağlık çalışanlarının, ülkemizde diğer çalışanlarında yaşadığı çalışma koşulları
ve yaşam standartlarındaki memnuniyetsizliklerinin de iyileştirilmesi sistemin düzenlenmesi ile giderilmesi
sağlanacak. Doktorların performansı teşhis ve tedaviden gelir elde edilmesi ve hastanın sağlık durumu ile ilgili
risk faktörlerine bağlı hareket etmesi yanlıştır.
Sağlık toplumumuzun en sorunlu gündemidir. Genelde problemler hastane bekleme süresinin uzunluğu,
doktorların ilgisizliği ve işlemlerin çok uzun olmasıdır. Bilgi çağında toplumların sağlık anlayışı da değişmekte,
ayakta tedavinin yaygınlaşması ve evde bakım hizmetinin artması önem kazanmaktadır.
Yılda 3000 civarında doktorun mezun olduğu ülkemizde yönetim sorunları nedeniyle doktor sıkıntısı
çekilmektedir. Bazı bölgelerde doktorlar iş bulamazken, bazı bölgelerimizde de doktor bulunamamaktadır.
İkinci basamak sağlık hizmeti veren hastanelerde başı ağrıyan ile kanser hastası aynı muamele görmektedir.
Bu durum hizmetin kalitesini düşürmekte ve israfa sebep olmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın yapısal olarak
çağdışı kalması sağlık sistemimizi aksatan temel nedendir.
Bilgi çağında sağlık sektörünün gündemini ortaya koyacak konular aşağıda belirtilmiştir. Yapılacak
çalışmalarda bu konular teker teker ele alınarak, sistem gelecekte halkımıza hizmet verecek şekle
dönüştürülecektir.
Sağlıkla Gelecek Akımları
Ayakta tedavi hizmetlerinin yaygınlaşması,
Evde bakım hizmeti,
Organ nakli,
Gen teknolojisi,
Sağlık bilgi sistemleri,
Kişi başına/hizmet başına ödeme metotları,
Sağlık harcama ve maliyetlerinde kontrol,
Akreditasyon (tescil) kurumları,
Her vatandaşımıza doktor ve hastanesini bağımsızca seçme hakkı verilecektir
Herkesin aile hekimini seçme özgürlüğü olacaktır. Aile hekimine, rekabet ortamı içinde kaydettiği kişi kadar
prim verilecektir. Aile hekimleri serbest çalışan hekimlerden oluşacaktır. Bu hizmetleri standardı konmuş özel
muayenehanelerde vereceklerdir. Aile hekimleri üç dalda kısa dönemli uzmanlık eğitimi görerek, ayakta
tedavi hizmetlerini gerçekleştireceklerdir.
Hastanın ayağına hekim gelecektir
Aile hekimleri hastaya evinde hizmet verir şekilde organize olacaklardır. Böylece "hastanın ayağına hekim"
gelecektir. Evde doğum yapmak isteyenler için vatandaşın ayağına ebe gönderilecektir.
İkinci basamak sağlık kuruluşu olan kamu hastaneleri önce özerkleştirilip sonra özelleştirilerek, sağlık
işletmelerine dönüştürülecektir. Hastaneler arasında rekabet sağlanacağından iyi hizmet veren hastane
mensupları daha çok kazanır hale gelecektir. Rekabet yoluyla vatandaş daha iyi hizmet alma imkanına
kavuşacaktır. Özelleştirmede çalışanlara da pay verilecektir. Sağlık işletmeleri, kendi personelini seçmede, işe
68
almada ve ücret tespitinde serbest olacaktır. Hekimler hastanelerde tam gün vatandaşlarımıza hizmet eder
hale geleceklerdir.
Sağlık hizmetleri sigorta kapsamında değerlendirilecektir. Kasko sigortasında olduğu gibi vatandaşlarımız yıllık
sigorta satın alacaklardır. Gelir gruplarına göre herkes sigortasının tamamını veya belli bir yüzdesini
ödeyecektir. Gelirleri aşağı düzeyde olan vatandaşlarımız için (12 milyon) devlet, primlerin hepsini sosyal
harcamalar fonundan ödeyecektir. Böylece sağlık sisteminde devlet ve özel sektör iş birliği yapacak, tedavi ve
ilaç harcamaları sigorta şirketleri tarafından kontrol edilecek, kaçak ve israfın önüne geçilecektir.
Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılacaktır. Bütçesinin %90'dan fazlasını sağlık personeli ücretlerine harcayan
bakanlık bugünü ve yarını planlamanın çok uzağındadır. Mahalli yönetimlerin güçlendirilmesi, hizmetlerin
yerel olarak verilmesi sağlanacaktır. Sağlık Bakanlığı organize eden, standart koyan, kontrol eden ve
dünyadaki gelişmeleri ülkemize aktaran dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır.
Bunların dışında yapılacaklar:
*Uzun sözleşme yapılarak aile hekiminin iş güvencesi sağlanacak. Bağlı olan hasta sayısı Dünya ülkeleri
ortalaması olan 1500 nüfusla sınırlandırılacak hizmet kalitesini arttırılacaktır.
*Aile Hekiminin kendisini tercih eden vatandaş ile doğru iletişim kurup hastalandığı zaman literatürde olduğu
gibi sıralamayı bozmadan hastalık hikayesini dinleme(anemnez), klinik muayene yöntemlerini kullanma
,gerekirse laboratuvar yöntemleri ile tanı konulması sonucunda ihtiyacı olan reçete ile tedavi etmesi bunun
dışındaki konularda hastanın sevki sağlanacaktır.
*Sevk olunan kurumdaki Uzman Dr. veya Akademisyen teşhis yöntemlerini israf etmeden kullanmasını
sağlanacaktır. (Gereksiz yapılan birçok teşhis yöntemi radyolojik muayeneler gibi sağlığa zarar
verebilmektedir.)
*Doktorların performansı klinikte muayene edilen hasta sayısına, kullandıkları teşhis ve tedavideki parasal
değerlerle değil; İyileşen hasta oranı, en az israfla konulan teşhis ve en az zarar verecek ilaçlarla ya da gerekli
gördükleri cerrahi müdahalelerle tedavi edebilmeleri ile ölçülecektir.
*SGK nun inisiyatifindeki yüksek katkı payı alınan istisnai sağlık durumlarının TTB nin kararına bırakılacaktır.
*Çocuk felci, tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklarla ve uyuşturucu , sağlıksız beslenme ile mücadele edip
koruyucu hekimliği aktif hale getireceğiz.
*Doktorlarımızın bağımsız çalışma isteklerini kısıtlamayıp muayenehane açma şartları pozitif şekilde
düzenleyeceğiz. Kurumlar da çalışan tüm sağlık personelinin özlük haklarını koruyacağız.
*Kuracağımız meclis komisyonlarına sağlık meslek odalarını ve halk temsilcilerini STK lar nezdinde düzenli
olarak davet edip istişare sağlanarak kararlar alınacaktır.
Vatandaşların tamamı tek tip SAĞLIK SİGORTASI güvencesine kavuşturulacaktır.
Öncelikle sağlık güvencesi olmayan 12 milyon vatandaşımız sağlık sigortası şemsiyesi altına alınacaktır. Tüm
vatandaşlarımızdan gücü nispetinde prim alınacaktır. Ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın pirimi devlet
tarafından karşılanacaktır.
Sağlık hizmetleri sunumu ile finansmanın birbirinden ayrılmasıyla rekabet ortamına zemin hazırlanacaktır.
Rekabet, vatandaşın gönlünce hizmet almasını ve aile hekimi ile hastane seçmesini sağlayacaktır.
Gerçek fiyatlardan yapılacak hizmet alımı özel sağlık sektörünün hızla gelişmesini sağlayacak, rekabet
artacaktır. Sonuçta hastane hizmetlerinde verimlilik ve kalite artışı olacaktır.
Sağlık işletmelerinin ana geliri sigorta şirketleri ile yapacağı blok sözleşmeler aracılığı ile hizmet sunumundan
kaynaklanacaktır.
69
Hasta ile sağlık personeli arasında para alışverişi olmayacaktır.
6- ULAŞTIRMA
Ulaştırma ve haberleşmenin ülke ekonomisinin en önemli alt yapılarından biridir.
- Hızlı ve ekonomik bir hizmet sunan, büyüme amacına en fazla katkıyı sağlayabilen ve çevreyi tahrip
etmeyen bir ulaştırma ve haberleşme alt yapısını oluşturmak temel çok önemlidir.
- Ulaştırma sistemleri arasında optimum dengeyi sağlayacak olan kara, deniz, hava ve demiryolu için entegre
ulaşım planı master planı yapılmalıdır.
- Demiryollarının, özel sektörle birlikte, çağdaş işletmecilik anlayışı çerçevesinde geliştirilmesi teşvik
edilmelidir.
- Deniz ticaret filomuzun uluslararası rekabet gücünü artıracaktır.
- Hava alanlarımızın kapasite ve standartlarını yükseltecek ve özel havacılık işletmelerinin kurulması devam
edilecektir.
- Türkiye’nin ekonominsin ve ihracatının rekabetçi olmasına destek sağlayacak ucuz, verimli, kaliteli ve
güvenli hizmet sunan; kullanıcıya alternatif seçim imkanı sağlayan telekomünikasyon, radyo, televizyon ve
bilgi ağlarının kurulması ve yaygınlaştırılmasını sağlayacaktır.
7- TEKNOLOJİ
Bilim ve teknoloji politikamızın esası Bilime, bilim insanına, bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknoloji
üretimine ve teknolojinin üretimde kullanımına gereken önemin verilmesi, üretim yöntemlerinin rekabetçi
düzeye ulaştırılarak sanayileşmenin gerçekleştirilmesi, bilgi toplumuna geçişin sağlanması bilim ve teknoloji
politikamızın esasını oluşturmaktadır. Bilime ve bilim adamına önem verilmesi Temel eğitimden başlamak
üzere, eğitim ve öğretimde aklın ve bilimin hâkimiyeti sağlanarak, öğrenci ve öğreticilere sorgulayıcı ve
araştırmacı bir kimlik kazandırılacaktır. Bilimsel araştırmalara daha fazla kaynak Üniversitelerin, araştırma
kurumlarının ve özel sektörün öncelikli ve ileri teknoloji alanlarında ARGE projeleri 75 geliştirmeleri ve
70
uygulamaya koymaları teşvik edilecek, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklar artırılacak ayrıca bu amaçla
ulusal ve uluslararası kaynaklı fonlardan yararlanmaları sağlanacaktır. Üniversitelerimizin bilgi ve teknoloji
üretim merkezleri hâline gelmeleri sağlanacak, bilimsel ve teknolojik alanda atılım yapabilmenin önemli
araçlarından olan teknokentler ve teknoloji serbest bölgelerinin gelişimi ve yaygınlaşması temin edilerek
üniversite-sanayi işbirliği geliştirilecek, özel sektörün üniversitelerin Ar-Ge kapasitesinden yararlanması
sağlanacaktır.
Milli Yenilik Sistemi
Bilimsel ve teknolojik araştırmaların, yenilikler ve buna bağlı olarak verilecek patentler aracılığıyla üretime ve
toplumsal faydaya dönüşmesini sağlamak amacıyla “Milli Yenilik Sistemi” kurulacak, bu çerçevede, teknolojik
yenilikler ve teknolojik ürünleri yenilemek için gerekli olan Ar-Ge çalışmaları desteklenecektir. Patent, ticari
marka, endüstriyel tasarım ve telif haklarının korunması amacıyla fikri mülkiyet hakları sisteminin
etkinleştirilmesini, Ar-Ge sonuçlarının sanayiye ve üretime aktarılabilmesi için “Teknoloji Transfer
Merkezleri” kurulmasını ve özel sektörün Ar-Ge ve teknoloji üretimi yatırımlarının desteklenmesini gerekli
görmekteyiz.
Bilimde Cazibe
Merkezi Türkiye Ekonomik ve toplumsal kalkınmanın en önemli faktörlerinden birinin yetişmiş insan gücü
olduğu gerçeğinden hareketle; bilim camiası için Türkiye’yi bir çekim merkezi hâline getirecek her türlü alt
yapının oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. Bu kapsamda, araştırmacı insan gücü nitelik ve nicelik yönünden
geliştirilecek, alanında temayüz etmiş Türk ve yabancı araştırmacıların ülkemizde istihdamını cazip hale
getirmek amacıyla ileri araştırma ve geliştirme çalışmaları için teknik, idari, mali imkânlar iyileştirilecektir.
Stratejik Teknolojilerin Desteklenmesi
Bilgi üretim teknolojileri, biyoteknoloji ve gen teknolojileri, nano teknoloji, mekatronik, üretim süreç ve
teknolojileri, malzeme teknolojileri, enerji teknolojileri ve tasarım teknolojileri gibi çağımızın stratejik
teknolojilerinde Ar-Ge faaliyetlerine ve Ar-Ge sonuçlarının üretime dönüştürülmesine önem ve öncelik
verilecektir.
Milli Enformasyon Sistemi
Bilgi toplumunun temel taşı niteliğindeki bilgiye iş yeri, okul ve evlerden kolayca erişimi teminen, millî
enformasyon ağına ilişkin alt yapı oluşturulacak, bilgisayar yazılım ve donanım faaliyetlerinin teşviki suretiyle
de özellikle yazılım alanında ülkemizin lider ülkeler arasına girmesi sağlanacaktır.
Bilimsel ve teknolojik
İşbirliği Ortak bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme merkezleri vasıtasıyla başta Türk Cumhuriyetleri
olmak üzere uluslararası düzeyde bilimsel ve teknolojik iş birliği geliştirilecektir. İleri teknoloji üretimi
yeteneğine sahip ülkelerle, ilişkiler kurularak işbirliğinin geliştirilmesini, bilim ve teknolojide meydana gelen
evrensel gelişmelerin takip edilmesi ve teknoloji transferi açısından gerekli görmekteyiz. Sosyal bilimlerde
araştırmaların desteklenmesi Ekonomi, hukuk, tarih, arkeoloji, sosyoloji ve din bilimleri gibi sosyal alanlarda
araştırma faaliyetleri desteklenerek milletimizin sahip olduğu değerlerin ve zenginliklerin, devletimizin,
dününe ve bugününe ilişkin fırsat, tehlike ve tehditlerin ortaya konulması suretiyle yaşadığımız çağın ve
toplumsal gelişmelerin daha iyi anlaşılması sağlanacaktır.
71
8- SANAYİ
Tüketici sağlığını ve tercihlerini gözeten, çevre normlarına uygun üretim yapan, yerel kaynakları harekete
geçiren, nitelikli iş gücü istihdam eden, ileri teknoloji kullanan ve üreten, özgün tasarım ve marka yaratarak
uluslararası piyasada rekabet edebilen bir sanayi oluşturulması temel amacımızdır. Büyüme, istihdam ve
ihracat kapasiteleri yüksek olan sektörlerde katma değeri yüksek ürünlerin üretimine ağırlık verilecektir. Orta
ve yüksek düzeyde üretim teknolojilerine sahip olan sektörlerde ülkemizin önemli bölgesel ve küresel üretim
merkezi olması sağlanacaktır. Savunma ve havacılık, makine imalat, kimya, elektronik sanayileri ve yazılım
sektörlerinde atılım yapılacak, savunma ve güvenlik alanında uzayın imkânlarından yararlanılacaktır. Ülkemiz
için gerek güvenlik gerekse ekonomik açıdan büyük öneme sahip olan savunma sanayinin, teknoloji
üretebilen ve diğer sanayilerle entegre olan bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır. Elektronik sanayi ile
yazılım sektörünün gelişimine ve bilgiye dayalı yüksek katma değer sağlayacak öncelikli alanlarda yeni ürün
geliştirilmesine önem verilecektir. Mikro elektronik bazlı enformasyon teknolojilerinin transferi, üretimi ve
kullanımına önem verilecektir
9- ORMAN SU İŞLERİ
ORMAN VE ORMAN KÖYLÜSÜ KORUNACAK, ORMAN İŞLETMECİLİĞİ GELİŞTİRİLECEKTİR.
Ormanların içinde veya bitişiğinde yerleşmiş olan orman köylülerinin kalkındırılması için Bölgesel Entegre
Kırsal Kalkınma ve Ormancılık Projeleri geliştirilerek, sınırları belirlenecek orman alanlarının korunması ve
işletilmesi orman köylüsüne ve kooperatiflerine bırakılacak, Orman alanı dahilindeki verimsiz alanlar
ormanlaştırılarak veya orman vasfını kaybetmiş alanlar verimli tarımsal faaliyetlere açılarak, yöre köylüsü
tarafından veya kooperatiflerce değerlendirilmeleri sağlanacak, 2B arazilerinde tarım yapan köylüye öncelik
verilecek; tarıma açık 2/B alanları, üretim planlaması koşullarına uymaları kaydıyla üzerinde tarım yapan
orman köylüsüne, uzun süreli ve bedelsiz olarak tahsis edilecektir. Orman köylüleri devletle sürekli davalı
olma konumundan kurtarılacaktır. Köylü, geliri kendisine bırakılan orman alanlarını, sorumlu kamu kuruluşu
yardımıyla koruyacak; ormanı korumayan 240 orman alanından çıkartılacaktır. Devlet, ormanların korunup
gözetilmesinde, geliştirilmesinde ve yeni ağaçlandırma çalışmalarında, orman köylüleri ve kooperatifleriyle
yakın işbirliği ve dayanışma içinde olacaktır. Ormanların korunmasında, amenajman planları çerçevesinde
orman ürünü üretiminde, tohum ve fidan üretimi, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, rehabilitasyon ve orman
içi mera ıslahı çalışmalarında orman köylülerinden yararlanılacaktır. Orman tahdit ve kadastro işlemleri en
kısa sürede tamamlanacak, kadastro yanlışları düzeltilerek, orman vasfını yitirmiş olan toprakların orada
oturmakta olan çiftçinin kullanımına açılması sağlanacak, Kesin bir zorunluluk ve önemli bir toplumsal veya
ekonomik yarar olmadıkça ormanlık alanlar için izin ve tahsis verilmeyecek, sosyo-ekonomik önlemler
alınarak ormandan usulsüz yararlanmanın ve her türlü işgalin önüne geçilecek, Ormancılıkla ilgili kamu
kuruluşu, çağdaş yönetime, ileri teknolojik olanaklara, gelirlerini artırabilen, yatırımlarını gerçekleştirebilen,
kaynakları etkin ve verimli değerlendirebilen bir yapıya kavuşturulacaktır.
11- ULUSAL GÜVENLİK VE DIŞ POLİTİKALAR
Terör ülkemizin ve demokrasimizin en önemli sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Özellikle Kuzey
Irak’ta üslenen PKK terör örgütü vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine yönelik saldırılarda bulunmaktadır.
Ne Irak Hükümeti ne de bölgede önemli bir güç bulunduran Amerika Birleşik Devletleri bu örgüte karşı
yasalardan ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirerek doğrudan bir mücadele
başlatmamışlardır. Türkiye’nin Kuzey Irak’tan PKK’yı tamamen tasfiye etmek hem hakkı, hem de görevidir.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu görev eksiksiz yerine getirilecektir. Ancak, İlk Parti terörle mücadeleyi
bölgede yaşayan vatandaşlarımızı teröristlerden ayırarak, vatandaşlarımızın insan haklarına saygı göstererek
gerçekleştirecektir. İlk Parti, terörü olağan dışı yöntemlere sığınmadan, güvenlik güçlerini yasalara uygun ve
etkili biçimde kullanarak ve gerekli sosyo-ekonomik tedbirleri alarak önleyecektir. Terörü önlemeye yönelik
kapsamlı bir ulusal politika oluşturulacaktır. Terörü sadece güvenlik güçlerinin çabasıyla önleme yoluna
72
gidilmeyecek, toplumun sivil-resmî tüm kurumları ile görev alması ve katkıda bulunması sağlanacaktır.
Demokrasinin ve toplumsal barışın teröre karşı top yekûn direnç, tepki ve dayanışma ile korunabileceği bilinci
bu programın özünü oluşturacaktır. Şiddet ve terörü sürekli izlemek, incelemek bilgi ve haber toplayıp
değerlendirmek, başka ülkelerdeki kazanımlarından da yararlanarak uzun dönemli senaryolara göre seçenekli önlemler üretmek, önermek ve uygun teknolojiyi sağlamakla görevli bir İç Güvenlik Araştırma
Enstitüsü birimi oluşturulacaktır. Devletin teröre karşı istihbarat olanakları, çağdaş teknolojiden de
yararlanılarak geliştirilecek, halkın bireysel özgürlüklerine, bu arada özel hayatın gizliliği ilkesine zarar
vermeden istihbarat alanındaki eksiklik ve yanlışlıklar giderilecektir. Bu çalışmalar yapılırken, gerektiğinde
dost ve müttefik ülkelerle istihbarat paylaşımı yoluna da gidilebilecek, ancak istihbarat kaynaklarının esas
itibariyle milli olmasına özen gösterilecektir. Devletin istihbarat örgütleri iç politikanın, cemaatlerin ve diğer
baskı guruplarının etkisinden tamamen arındırılacak, sadece ülke çıkarları doğrultusunda görev yapan uzman
kuruluşlar haline getirilecektir. Bu kurumlardaki kadrolaşmalar önlenecek, liyakat sistemi hayata
geçirilecektir. Terörle etkili bir mücadele gerçekleştirmek için güvenlik güçleri yeniden yapılandırılacaktır.
Uzman ve profesyonel elemanlardan oluşacak özel eğitimli güvenlik güçleri terörist saldırıları eylem
aşamasına gelmeden ve mümkün olduğu ölçüde Türkiye sınırlarına ulaşmadan önlemeyi amaçlayan bir
yapıya kavuşturulacak ve yeterli olanak, yetenek ve teknolojiyle donatılacaktır. Güvenlik güçleri mensupları
halkla ilişkiler, demokratik, temel hak ve özgürlükler gibi konularda ve insan hakları alanında Türkiye’nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmeler hakkında eğitilecek ve bu doğrultuda davranış alışkanlıkları edinmeleri
sağlanacaktır. Terör örgütlerinin etkisiz kılınması ile eş zamanlı olarak koruculuk uygulamasına son verilecek;
görevlerinden ayrılacak korucular için istihdam olanakları yaratılacaktır. Koruculuk görevi yapanlar sosyal
güvenlik haklarından yararlandırılacaktır. Güvenlik güçlerinin esas görevi terör zanlılarını yargıya teslim
etmektir. Şiddet eylemlerinde bulunanlarla mücadele edilirken sivil halkın zarar görmemesine özen
gösterilecektir. Terörle mücadele Türkiye’nin öncelikli hedefidir. Türk silahlı kuvvetlerinin terörle mücadelede
en etkin araç ve gereçlerle donatılması ve gerekli eğitim düzeyine kavuşturulması öncelikle hedef olmalıdır.
Yurt dışından kaynaklanan terörü destekleyen veya ona müsamaha gösteren ülkelere karşı gerekli bütün
diplomatik ve caydırıcı önlemler alınmalıdır. Terörü bir siyasi mücadele amacı olarak kullanmak isteyenlere
hiçbir şekilde müsamaha edilmemeli, dış ilişkilerin yönlendirilmesinde de ilgili ülkelerin terörle mücadeledeki
kararlılığı önemli bir ölçü olarak göz önünde bulundurulacak, terörü destekleyen veya teröre müsamaha
eden ülkelerle ilişkilerimiz gözden geçirilecektir. İlk Parti iktidarı, bir yandan terörle yurt içinde ve
gerektiğinde yurt dışında en etkili mücadeleyi yaparken bir yandan da ulusal bütünlüğü ve dayanışmayı
koruyacak bir hoşgörü anlayışı içinde hareket edecektir. Bu çerçevede demokrasimize çağdaş boyutlarıyla
işlerlik kazandırmayı ve işsizliği önleyecek ekonomik ve sosyal önlemleri alarak terörün beslendiği tüm
olumsuz unsurları ortadan kaldırmayı ve terörü toplumsal gündemimizden çıkartmayı hedef alacaktır.
İç Güvenlik
İç güvenliğin sağlanması devletin en temel görevleri arasındadır. Ancak, mevcut iç güvenlik anlayışı ve
düzenlemeleri bu haliyle halkımızın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayamamaktadır. Bu nedenle İlk Parti,
çağdaş bir iç güvenlik kavramı geliştirmeye kararlıdır. İç güvenlik örgütüne ve savcılara yeniden güvenilirlik ve
çağdaş bir yaklaşım kazandırılması için köklü bir reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla güvenlikten
sorumlu birimlerin hükümetin siyasi tercihlerine göre yönlendirilmesinin önüne mutlaka geçilecektir. İç
güvenlik reformu, sadece can, mal ve kamu düzeninin değil, aynı zamanda laik Cumhuriyetin, özgürlüklerin,
demokratik hakların hukukun üstünlüğünün, toplumu örgütleme girişimlerinin, bireyi yücelten çağdaş
değerlerin ve çağdaşlaşma sürecinin de güvencesi olacaktır. Bu amaçla yapılacak çalışma, çağdaş ve insan
haklarına saygılı bir yaklaşımla İçişleri Bakanlığının merkez yapısından başlayarak, terörle mücadele, karakol
ve devriye görevlilerine kadar bütün birimlerin görev tanımlarının ve yapılandırılmalarının yeniden
düzenlenmesini içerecektir. Bu çerçeve içinde, eğitim programları, teknolojik donanım, laboratuvar
hizmetleri, haber alma etkinlikleri, halkla ilişkiler ile uygulamada izlenecek yöntemler geliştirilecektir. Polis
eğitim kurumları yeni anlayışla programlanacak ve polisin çağdaş toplumun güvenlik gücü olması
sağlanacaktır. Zor ve silah kullanma yetkisi verilen polisin, bu yetkilerinin çağdaş toplumdaki anlamının ve
sorumluluğunun bilincine varılarak kullanmasına özen gösterilecektir. Aşırı güç kullanımı önlenecektir. Kamu
73
düzenini zorunlu durumlar hariç, bu yetkiler kullanılmadan, vatandaşa sevgi ve saygıdan kaynaklanan
otoriteyi sağlamanın asıl başarı olduğu polise benimsetilecektir. Özellikle toplu olaylara yönelik
uygulamalarda, ateşli ve öldürücü silahlar ile insan sağlığına zarar verecek aygıtlar yerine çağdaş yöntemlerin
kullanılması esas olacaktır. Polis örgütü buna göre eğitilecek ve gerekli araç ve gereçlerle donatılacaktır.
Jandarma ve sahil güvenlik gücünün yetki alanlarındaki iç güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesinde de aynı
yaklaşımlar benimsenecektir. Sınırların güvenliğinin ve korunmasının yanı sıra iç güvenliğin sağlanmasında da
gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden yararlanılması sağlanacaktır. Bu amaçla yapılacak düzenlemelerde
bir yandan görevin gereği olan yasal düzenlemeler yapılacak, bir yandan da insan hakları alanında Türkiye’yi
bağlayıcı kuralların dikkate alınması sağlanacaktır. Özellikle büyük ketlerde her geçen gün artan kapkaç ve
hırsızlık olaylarını, sokaklardaki saldırıları önlemek üzere çalışmalar yapılacak, kadınlar ve çocuklar başta
olmak üzere saldırganların hedefindeki korumasız kişileri saldırganlara karşı koruyabilmek amacıyla, başta
istihbaratın güçlendirilmesi olmak üzere etkili önlemler geliştirilecektir. İç güvenlikten sorumlu örgütlerin
temel görevi öncelikle suçu veya suça kalkışmayı önleyici ve caydırıcı etkinlikler olacaktır. Adli görevler, adli
kolluğa bırakılacaktır. İç güvenlik örgütleri adli olaylarda sadece sanığı yakalayıp suç kanıtlarıyla birlikte
Cumhuriyet Savcılığına sevk etmek, suça ilişkin delilleri toplayıp, laboratuvar hizmetleri ile teknik incelemeleri
yapıp yargı organlarına sunmak gibi sınırlı görevlerle yükümlü olacaktır. Şüphelilerin polis ve jandarma
tarafından sorgulanması 48 saati geçmeyecek bir süre içinde gerçekleştirilecek bu sorgulamada baskı,
işkence, aç, susuz ve uykusuz bırakma gibi insanlık dışı yöntemlere kesinlikle başvurulmayacaktır. Sorgulama
tıbbi denetim altında yapılacaktır. Gözaltına alındıkları andan itibaren şüphelilerin sağlığı ve can güvenliği
kolluk kuvvetlerinin sorumluluğunda olacaktır. Şüphelilerin savcılıktaki sorgulanmalarında da aynı insani
ilkelere uyulacaktır. Yetkili mahkeme tarafından tutuklama kararı verildikten sonra görevli cumhuriyet
savcılıklarınca iddianame süratle hazırlanacaktır. Bu kurallara titizlikle uygulanmasını sağlayacak yasal
düzenlemeler süratle gerçekleştirilecektir. Bu düzenlemeler hem suça ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların
sağlıklı yürütülmesini, hem savunma hakkının gerçek anlamda güvenceye alınmasını, hem de polisin baskı ve
işkence yapmak gibi suçlamalardan arındırılarak saygınlığını korumasını sağlayacaktır. İç güvenlik örgütlerinin
görevlileri görevlerinin gereği olan maddî ve manevî imkânlara kavuşturularak, örgütün verimliliği ve
saygınlığı artırılacaktır. İç güvenlik personelinin örgütlenerek mesleğin işleyişine etkin katkıda bulunması
sağlanacaktır. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan iç güvenlik örgütleriyle ilgili genel
kurallar, iç hukuka yansıtılarak yürürlüğe konulacaktır.
Dış Güvenlik
Silahlı Kuvvetlerde Yenileşme Ulusumuz barışçıdır. Geçmişte bağımsızlığını ve haklarını korumak için savaşçı
yeteneğini gerektiğinde kanıtlamış olan ülkemiz bir saldırıya uğramadıkça barış içinde yaşamak ister. Silahlı
Kuvvetlerimiz ulusun bağımsızlığını ve güvenliğini korurken dünya barışına da katkıda bulunmaya her zaman
özen göstermiştir. Çağımızda bir ulusun barış içinde yaşayabilmesi dünya barışından soyutlanamaz.
Gerçekten, dünyanın herhangi bir noktasındaki çatışma çok geniş bir çevreyi doğrudan ilgilendirir hale
gelmiştir. Soğuk savaşın sona erişi, dış güvenlik sorunlarının boyutunu azaltmamış, aksine güçlenen aşırı
milliyetçilik ve etnik duyarlılık akımlarından kaynaklanan terör eylemleri yeni tehdit unsurlarını
oluşturmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi, çevremizde ve dünyada oluşmakta olan gelişmeler karşısında, ulusal
güvenliğimizi sağlayıcı ve geliştirici adımlardan ödün vermeksizin, Atatürk’ün, yurtta barış, dünyada barış
anlayışına dün olduğu gibi bugün de sahip çıkmaktadır. İlk Parti, son yıllarda silahsızlanma alanında atılan
olumlu adımların beklenen yumuşamayı tam olarak sağlayamamasını ve yeni gerginlik odaklarının ortaya
çıkmasını kaygıyla izlemektedir. Bu gerginliklerin silah yoluyla değil diplomatik müzakere ve uzlaşma
yöntemleriyle çözümlenmesi görüşünü savunmaktadır. NATO’nun da, yeni üyelerin katılımıyla uluslararası
alanda güvenlik ve istikrarın sağlanmasına daha büyük katkıda bulunması gerektiğini düşünmektedir. Bu
amaçla NATO üyeleri arasında tam bir uyum, dayanışma ve işbirliğinin sağlanmasının İttifakın görevini en
etkili biçimde yapmasına katkı sağlayacağı görüşündedir. Bu noktalardan hareketle, ülkenin dış güvenliğinin,
değişmemesi gereken temel ilkeleri şunlar olmalıdır: 121 Yurt savunması bir bütündür; Yurdun her yöresi eş
ve ulusal ortak duyarlılıkla, her an muhtemel bir saldırıya karşı hazırlıklı olma anlayışıyla korunur. Ulusal güçle
ulusal güvenlik bir bütündür. Onun için ekonomik gücümüz, ulusal eğitim bilgi ve teknolojik düzeyimiz,
74
stratejik birikimimiz, dış güvenliğimizi sürekli geliştirecek ve sağlamlaştıracak biçimde ve yönde hızla
yükseltilmelidir. Dış güvenlik kavramımız ve stratejimiz de, ekonomimize, bilgi ve teknolojik birikimimize,
sürekli ve etkin katkıda bulunmalıdır. Barış bir bütündür. Onun için, Türkiye kendi dış güvenliğini sağlarken,
dünya barışına, özellikle bölge barışına yönelen tehlikeleri mümkün olduğu kadar azaltan; böylece bölge ve
dünya barışına katkıda bulunan bir politika izlemelidir. Uluslararası silahlanma yarışının önlenmesi sürecine
sürekli katkı sağlamalıdır. Kitle İmha Silahlarının Yayılması önlenmeli ve özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu
bölgede bu silahların ve fırlatma araçlarının konuşlandırılmaması için özel çaba gösterilmelidir. Dış güvenliğin
önemli bir gereği bütün bölge ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurmak ve sürdürmektir. Onun için Türkiye bütün
bölge ülkeleriyle karşılıklı güvene dayanan dostluk ilişkileri geliştirmeyi hedefler. Bunun için temel ölçü
komşu ülkelerin de Türkiye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygılı bir politika
izlemeleridir. Dış güvenliğimiz ulusal bağımsızlığı güçlendirici nitelikte olmalıdır. Onun için dış güvenlik esas
itibariyle ulusal güce ve kaynaklara dayanmalıdır. Makul bir ölçünün ötesinde dış yardıma ve desteğe bağımlı
olmamalıdır. Bu ilkeler çerçevesinde İlk Parti, çok sayıda insan gücüne dayanan bir savunma düzeni yerine,
Türkiye’nin ulusal dış güvenlik stratejisine ve çağdaş savunma teknolojisinin bütün gereklerine uygun, ateş
gücü, vurucu gücü, hareket yeteneği üstün, iletişim olanakları, komuta ve kontrol sistemleri etkin bir
savunma gücü oluşturulmasını öngörmektedir. İlk Parti, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu anlayışla geliştirilmesini,
gerektiği ölçüde yeniden yapılandırılmasını, esnekliğe kavuşturulmasını, gerekli görmektedir. İlk Parti, tüm
sınırlarımızın güvenliğinin Silahlı Kuvvetlerimizce sağlanmasını öngörmektedir. Bu görevin silahlı kuvvetler
yerine sınır muhafızları gibi örgütlere bırakılması Türkiye’nin stratejik ve güvenlik koşulları dikkate alındığında
uygun bir seçenek olarak görülmemektedir. İlk Parti iktidarında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm üyelerinin
gerekli manevî ve maddî koşullara kavuşturularak görevlerini huzur içinde sürdürmelerine özen
gösterilecektir. İlk Parti yönetiminde, ordumuzun savunmayla ilgili araştırma ve teknoloji oluşturma çabaları
desteklenecektir. Stratejik araştırma yapan, teknoloji üreten tüm ulusal kuruluşların da bu çabalara katkıları
sağlanacaktır. Bu amaçla bir Stratejik Araştırma Kurumu (STARK) oluşturulacaktır. Aynı anlayışla Türk
savunma sanayi desteklenecek ve silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının mümkün olduğu ölçüde yerli üretimle
karşılanması için gerekli önlemler alınacaktır
13- ENERJİ
Bilim teknoloji, araştırma, geliştirme ve yeni eğitim sistemi ile kendi teknolojimizi kendimiz yaratacak enerji
politikalarını izleyeceğiz. Üniversiteler gücünü ve kaynaklarını enerji verimliliği geliştirmeye yönelik kullanırsa,
enerji maliyetlerinde çok önemli rekabetçi bir güce sahip olacağız ve en önemli girdimiz olan enerji ithalatını
ve maliyetini de düşürerek cari açığı kapatacağız.
Ulusal çıkarlarımızı koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, rekabete dayalı bir enerji
piyasası oluşturmak ve duyarlı olduğumuz çevreyi ve insan sağlığını korumak bulunmaktadır.
Bu politika doğrultusunda;
- Etkin ve verimli bir biçimde işletilemeyen mevcut tesisler bir an önce özelleştirilecek, yenilenip
kapasitesinin artırılması sağlanacaktır.
- Yeni yatırımlar yap-işlet modelleri ile yaygınlaştırılması teşvik edilecektir.
- Geleceğin enerjisi olan hidrojen enerjisi konusunda ciddi bilimsel ve teknik projeler desteklenecektir.
- Enerji kayıplarını ve israfını önleyen projeler geliştirilecektir.
- Güneş, rüzgar, jeotermal ve biomas gibi enerji türleri yanında yeni hidroelektrik santralleri ile yerli kömüre
dayalı, yeni teknolojilerle donanımlı, özel sektör tarafından kurulması desteklenecektir.
- Petrol ve doğalgaz aramalarına ağırlık verilecektir.
- Dışa bağımlı doğalgazın kullanıldığı enerji santrallerine alternatif veya ikame yatırım olarak, gerekli güvenlik
ve çevre koruma önlemleri alınmak suretiyle, nükleer enerji santralleri kurulacaktır. Böylece ekonominin
ihtiyaç duyduğu ucuz enerji sağlanmış olacaktır.
- Ülkemiz stratejik konumu itibariyle enerji kaynaklarının dağıtımında köprü konumundadır. Ülkemizin enerji
dağıtım platformu olması alanında ki yatırımlar teşvik edilecektir.
75
Enerji üretimimizde Kurulu Güç ve üretim artışı bakımından bakıldığında mevcut iktidar genel olarak başarılı
olarak görünüyor. Şöyle ki;
Elektrik üretimi için kurulu güç;
2003 sonu
35.587 MW
2013 sonu
64.000 MW ve geçtiğimiz yıl 2014 itibariyle de 69.516 MW’a ulaşmıştır.
Üretim olarak da 2003’de 141 Milyar KW/saat olan elektrik üretimini 2014 sonu itibariyle 250 Milyar
KW/Saat seviyesine çıkarmışlardır. Bu rakamlara göre İktidarları süresince bu güne kadar Kurulu güç olarak
neredeyse %100’e yakın bir arttırımı, elektrik enerjisi üretimi olarak da % 77 lere ulaşan bir artışı
gerçekleştirmiş ve Ülkemizi enerjisiz bırakmamışlardır. Bu sözkonusu dönemde bazı elde olmayan nedenler
ile arızi enerji kesintileri yaşandıysa da bunlar büyütülecek boyutlarda olmamış, ihmal edilebilir yöndedir,
“Enerji Yönetimi, yeterli ve dengeli enerji arzı görevini yapmıştır, diyebiliriz.
Ancak bu fiziki başarıyı sağlarken elektrik üretimi için gerekli enerji kaynaklarının tedarikinde ve ileriye dönük
projeler ve politik yönlendirmeler konusunda gelecek için daha akılcı davranıp ona göre projeler
geliştirmeliyiz.
Petrolün varil fiyatlarının gerilemesi ve dış ticaretteki durgunluk nedeni ile cari açık 2014 sonu ve 2015
başında 46 Milyar Dolar seviyesine gerilemiştir, ancak bu durum enerjinin dış ticaretimizdeki yükünü oransal
olarak değiştirmemiştir.
İşte Alarm Veren Bağımlılığımızın Tablosu:
Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte üçünü dışarıdan ithal eden Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın en yüksek
olduğu birkaç ülke arasında yer alıyor.
Toplamda ise Türkiye’nin Dünya “net enerji ithalatı” ligindeki sıralaması 11incilik.
Birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 64’ünü toplam 10 ülkeden, yüzde 43’ünü sadece 3 ülkeden ve yüzde
27’sini ise tek bir ülkeden tedarik etmekteyiz. yerli alternatif kaynak üretiminde ciddi bir atılım yapılamadığı
takdirde, söz konusu bağımlılığın önümüzdeki dönemlerde hızla yüzde 80’lerin üzerine çıkması son derece
muhtemel görünmektedir.
76
GÜNEŞ ENERJİSİ :
En akılcı yolu enerji üretiminde yerli linyit kaynaklarımızın rasyonel kullanımını da ihmal etmeden
“Yenilenebilir Enerjilere “ yönelmektir. Bunların başında da Güneş Enerjisi gelmektedir.
Potansiyel Yenilenebilir Enerji Kaynaklarımız ve Linyitimiz Ne Durumda?
TÜRKİYENİN KW/Saat olarak POTANSİYEL YENİLENEBİLİR + Linyit ENERJİ KAYNAĞI
Güneş Enerjisi
380- 400 Milyar KW/saat
Rüzgar “
120-130
“
“
Hidrolik
100
“
“
Bio Gaz
35
“
“
Jeo Termal
15
“
400
130
100
“
50
-----------
Yenilenebilir toplam
Yerli Linyit
120
“
680 Milyar KW/Saat
“
120
---------------Toplam
800 Milyar KW/Saat
2014 Yılında ki üretilen toplam enerji miktarı 250,3 milyar KW/Saat olduğunu anımsayalım!
Görüleceği üzere bu üretimin 3 katından fazla yerli üretim potansiyelimiz bulunmaktadır.
Elektrik üretimi amacıyla kullanılabilecek güneş enerjisinin henüz en çok binde ikisi değerlendirilmektedir.
Oysa ARTIK yukardaki tabloda da görüldüğü gibi Türkiye’nin güneşe dayalı yıllık 400 milyar kWh elektrik
üretim kapasitesi olup, 2014’te tükettiğimiz elektriğin bir buçuk katından daha fazladır.
Küresel iklim değişikliğinin insan ve çevre üzerindeki etkileri arttıkça, sürdürülebilirlik yaklaşımının ve doğru
yerlerde hayata geçirilecek yenilenebilir enerji üretim tesislerinin önemi de giderek artmaktadır.
Rüzgar ve güneş enerjisini, aynı Almanya ve Avusturya’da olduğu gibi kendi doğal kaynaklarımızdan
yaratmalıyız
Jeotermal potansiyelin henüz beşte biri kullanılmaktadır.
Biyoyakıt potansiyelin nerede ise tamamı atıl vaziyettedir.
Hidrolik potansiyelin henüz % 60’ı değerlendirilmiştir. Proje ve yatırım sürecindeki HES projeleri devreye
girdiğinde, rasyonel bir su yönetimiyle, yılda 100 milyar kWh’den fazla elektrik üretmek mümkündür.
Yerli Linyit’e gelince:Doğaya verdiği zararları asgari düzeyde tutmak şartıyla, akışkan yataklı ve çevreye
duyarlı sistemdeki santraller ve onların kükürt giderme tesisleri, baca gazı arıtma cihazları, ve de AB
normlarında çalışacak filtrelerle ve hava soğutmalı sistemlerle kurulacak santralların değerlendireceği linyitle,
ilave 130 milyar kW/s. civarında elektrik üretme imkanını hedeflemek söz konusudur.
YENİLENEBİLİR ENERJİ :
“Yenilenebilir Enerji Üretimine” ilişkin olarak yatırımcıları özendirmek için konuyla ilgili teşvik tedbirlerinin
ıslah edilerek ivedi olarak yeniden hazırlanması gerekir. Bunun sonucu, yakıtını doğanın hediye ettiği çevre
dostu elektrik üretiminin kapasitesi hızla artacak ve ulusal enerji üretimimizdeki payı artarken dış fosil
77
kaynaklara gereksinim azalacak, dolayısıyla cari açığımız azalırken ekonomiye olumlu katkı da sağlanmış
olacaktır.
enerji verimliliği ve tasarrufu konularına da önem gösterilmektedir. Bizde de bu konuda girişimler var ancak
yeterli değildir. Bu bakımdan da etkin çalışmalar yapılmalı ve teşvik edici daha kapsamlı yasalar çıkarılmalıdır.
NÜKLEER SANTRALLER
Türkiye, enerji ihtiyacındaki önemli bir açığı Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerinden elde edeceği nükleer
enerji ile kapatmayı öngörüyor. Sözkonusu nükleer santraller bugün devrede olsaydı mevcut elektrik
tüketiminin %33 ü nükleer santrallerden karşılanabilecektir.
Nükleer Santraller yoluyla üretilen insan hayatı için riskli olmasına rağmen, doğa ve ekosisteme zararı olacak
nükleer enerjiyi tüm gelişmiş ülkeler kullanmaktadır. Gelişmiş ekonomilerin hepsinde varolan nükleer
santraller geçmişte yaşanan kaza ve tecrübelerden ders çıkartarak en güvenli ve yenilenen sistemlerle
donatılmış olarak, doğal yenilenebilir enerji üretimi artana kadar orta vadede enerji üretimimiz için
kullanılmalıdır.
•
Ulusal Nükleer Enerji Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlanmadığı,
•
Temel yasaların bulunmadığı,
•
İkincil mevzuatında birçok eksikliğin olduğu,
•
Teknik bilgi birikimi ve deneyimi yeterli olmadığı, teknoloji transferinin nasıl yapılacağa dair bir yol
haritasının bulunmadığı,
•
TAEK’i bu konuda etkin kılacak düzenlemelerin yapılmadığı,
koşullarda, Akkuyu NES projesinin, her türlü karar yetkisi devredilerek bir Rus şirketine bırakılması, ikili
anlaşma ile sürecin ulusal hukukun sınırlarına taşınılmaya çalışılması, aynı kurgu ve yaklaşımla yeni NES
projelerine karar verilmesi ve ülkemizin nükleer enerji gibi stratejik bir konuda, deneme-sınama alanı
yapılması kabul edilemez. Kaldı ki, yakıtından yapımına ve işletilmesine kadar Rus şirketlerine bağımlı Akkuyu
NES projesi, taşıdığı tüm olumsuzlukların ve risklerin yanı sıra; enerjide genel olarak dışa bağımlılığı, özel
olarak Rusya’ya bağımlılığı artıracaktır.
Türkiye, nükleer enerji konusunda bilgi birikimini arttırmalı, orta ve uzun vadede yerli ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının elektrik ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalma olasılığına karşı, enerji planlamasında; risklerin
ortadan kalktığı, yeni teknolojilerin geliştiği ve atık sorununun çözüldüğü koşulların oluşması halinde; nükleer
enerjiden de yararlanma imkanlarını öngörmelidir. İlgili tüm kesimlerin katılımıyla; katılımcı ve şeffaf bir
anlayışla Ulusal Nükleer Enerji Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. NES kazalarının
ülkemiz ve insanlarımıza olumsuz etkilerine karşı; Acil Eylem Planları kamuoyunun bilgisine sunulmalı ve ilgili
tüm kesimlerin görüşleri alınarak dünya standartları düzeyine kavuşturulmalıdır.
14-STK, SENDİKA, İŞÇİ VE İŞVERENİN İLİŞKİLERİ
İşçi, işveren ve hükümetten oluşan üçlü bir yapı içinde sosyal diyalogun en ileri seviyelere taşınması ile
uzlaşma ortamı sağlanacaktır.
- ILO Sözleşme ve İlkeleri çerçevesinde; hükümet, işçi ve işverenler arasındaki uzlaşma ile endüstriyel
ortamdaki ilişkilerin her açıdan güçlendirilmesi için gayret sarf edilecektir.
- İş gücü maliyetini azaltıcı ve istihdamı teşvik edici yasal düzenlemeler hızla tamamlanacaktır.
- Kayıt dışı işçi çalıştırmaya yol açan mevcut sosyal sigorta prim oranları makul bir seviyeye çekilecektir.
- Asgari ücret seviyesi geçim standartlarına göre yeniden gözden geçirilecek ve asgari ücretten alınan vergiler
azaltılacaktır.
- Örgütlenme özgürlüğünün önü açılacak, sendikalaşma teşvik edilecek, kamu görevlilerinin grevli ve toplu
sözleşmeli sendikal haklar ve özgürlüklere kavuşturulması sağlanacaktır.
- Cinsiyet ayrımcılığının önüne geçilecek, eşit işe eşit ücret ve liyakat prensibi yürürlüğe konulacaktır.
78
- Çocuk emeğinin sömürülmesine fırsat verilmeyecektir.
- İş güvencesi, işçi ve hayata geçirilecek ve işsizlik sigortası uygulamasına geçilecektir.
15 – TURİZM
Turizm gelirlerinin artırılması ve Türkiye’nin düşük gelirli turist cenneti olmaktan çıkarılması gereklidir. 2000
& 2010 döneminde uluslararası turizm talebi %39,5 oranında artış göstermiş ve turizm gelirleri %93,3
artmıştır.
Türkiye’nin yatak kapasitesindeki artışa rağmen teknik alt yapı yetersizlikleri ve çarpık kentleşme ile gelen
çevre kirlenmesi turizmi olumsuz etkileyen etkenlerin başında gelmektedir.
Hizmet kalitesini artırması ve pazarlama kanallarını çeşitlendirerek üst gelir gruplara ait turistleri hedeflemesi
gereklidir.
Türkiye turizminin karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne dayanacak; sağlık, tarih, golf, kayak, termal, kongre,
kruvaziyer turizm çeşitlerine yönelik teşvik ve tanıtımlarla ülkemize gelen turist başına geliri ortalamada %10
artırması gereklidir.
Turizm Politikası
Ülkemizin doğal, tarihi, kültürel ve diğer zenginliklerinin; çevreye duyarlı, tarihe saygılı, özgünlüğünü
muhafaza eden ve sürdürülebilirliğini sağlayacak bir anlayışla, yüksek katma değer yaratacak şekilde
değerlendirilmesi, turizm politikamızın esasını oluşturmaktadır.
Dört Mevsim Turizm
Ülkemizin zengin turizm potansiyelini gereğince değerlendirmek için tanıtım ve pazarlama konularına etkinlik
kazandırılarak potansiyelin dört mevsim kullanılması sağlanacaktır. Bu çerçevede, kamu, özel sektör ve sivil
toplum kuruluşları arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlayacak sektörün tamamını kapsayan bir yapılanmaya
gidilecektir. Ülkemizin turizmi çeşitlendirilecek, dünya turizm pazarında belli yörelerimizin markalaşması
sağlanacaktır.
Denizcilik Bakanlığı Oluşturulacak
Denizcilik sektörü kapsamındaki tüm faaliyetlerin (gemi yapımı, deniz ulaştırması, deniz ürünleri
işletmeciliği) eşgüdüm ve etkinlik içinde yönlendirilmesi sağlanacaktır. Devlet, denizcilik sektöründe genel
politikaları belirleyici, yönlendirici, sektöre yeni boyutlar kazandırıcı, iç ve dış deniz ulaştırmasında sorunları
çözümleyici rol oynayacak, sektörde yer alan odalarla yakın dayanışma ve işbirliği içinde olacaktır.
Turizm, evrensel barış kültürünün çimentosudur.
Türkiye; Doğası ve ikliminin yarattığı çok yönlü olanakları ve güzellikleri ile, Farklı medeniyetleri barındırmış
olan coğrafyasında günümüze taşınmış olan tarihsel ve kültürel mirasın eşsiz zenginlikleri ile, Anadolu
aydınlanmasının ve humanizmasının değerleri ile, Halkımızı çağdaş dünya ile kucaklaştıran Cumhuriyetimizin
eşsiz devrimi ile, demokrasisi ile ve çağdaş laik toplum dokusu ile, Anadolu insanının hoşgörü kültürü ve
konuk ağırlama geleneği ile, büyük bir turizm potansiyeline sahip bir ülkedir.
İlk Parti, turizm alanındaki bu büyük potansiyelin, ülkemizin sosyal ve ekonomik kalkınmasında,
insanlarımızın doğal hakları olan dinlenme gereksinimlerinin karşılanmasında çok önemli bir araç olduğuna,
bu nedenle turizm sektörünün, ülkede gelişmenin oncu sektörlerinden biri olarak
değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktadır.
İlk Parti, gelişmiş bir turizm sektörünün, Türkiye’de “istihdamın hızla artmasına, sosyal ve ekonomik
kalkınmaya, başka ülkelerin vatandaşlarıyla ile daha yakın ilişki kurmaya ve refahı paylaşmaya katkı sağlayan”
güçlü bir kaynak olduğunun bilincindedir.
Ülkemiz turizmini yeniden planlamanın ana teması, “dört mevsime ve ülkenin tüm potansiyel bölgelerine
dağılımı sağlanmış, dış rekabet gücü yüksek, dış dünyanın için ucuz fiyatlandırma politikasına esir olmayan,
79
özgün turizm ürünlerini öne çıkaran, tüketici isteklerine duyarlı, sürdürülebilir bir turizm sektörü yaratmak”
olacaktır. Bu amaçla, çevreye duyarlı, doğal ve kültürel değerlerimizin sağlıklı kullanımı ve korunmasını
gözeten, kaynakların en rasyonel şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayan, çağdaş ve ulusal
değerlerimizle tutarlı, planlı, sürdürülebilir bir turizm politikası uygulanacaktır.
Yeni turizm tesislerinin, genişleme veya yenileme yatırımlarının bölgeleri, yerleri ve zamanlamaları yeniden
hazırlanacak bir Ulusal Turizm Master Planı çerçevesinde yönlendirilecektir.
Sektör envanteri çıkarılacak
Turizm varlıklarımızın tespiti için kapsamlı bir envanter çalışması yapılacak, böylelikle sektör planlanmasının
sağlıklı veriler temelinde gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
bölgesel turizm kalkınma planları: Yüksek turizm potansiyeli olduğu halde halen değerlendirilmemiş
bölgelerde turizmin gelişmesi için, yeni Turizm Mastır Planının vizyon ve ilkeleri çerçevesinde gerekli yeni
bölgesel Turizm Kalkınma Planları hazırlanacak, bu bölgeler için gerekli yeni altyapı, kamu kaynakları ve
sorumluluğu altında
belirli bir takvim içinde tamamlanarak iç ve dış turizm yatırımcılarının değerlendirmesine açılacaktır.
80