Morbid Obezitenin Cerrahi Tedavisi

23
Archives of
CLINICAL TOXICOLOGY
www.tfd.com/ktcg
Derleme
Morbid Obezitenin Cerrahi Tedavisi
Doç. Dr. Koray Atila
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel cerrahi Anabilim Dalı, Balçova İzmir
Giriş
Obezite kısaca, vücutta aşırı miktarda yağ birikmesi olarak tanımlanan ve yaşam süresini kısaltan, diyabetten kalp hastalığına; infertiliteden kansere kadar çok
çeşitli ciddi sorunların eşlik ettiği ilerleyici bir hastalıktır
(Tablo 1). Obezite prevelansında artış, cerrahi tedavi dışındaki seçeneklerin başarı oranlarındaki yetersizlik cerrahi tedaviyi ön plana çıkarmıştır. Son 20 yılda dünyada
ivme kazanan obezite cerrahisi ile günümüzde uygulanan
cerrahi tedavi seçenekleri hakkında uzun dönem sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Cerrahi tedavi bu yandaş
durumların iyileşmesinde, tamamen düzelmesinde ve
obeziteye bağlı yeni sorunların ortaya çıkmasını önlemede oldukça etkindir. Kilo kaybı ile obez kişilerde artmış
enerji, hareketlilik, özgüven gibi fizyolojik ve psikolojik
Vücut kitle indeksi (VKİ) erişkin obezite sınıflandırmasında ve tedavi yöntemlerinin planlanmasında
kullanılan pratik bir yöntemdir. Vücut ağırlığının boy
uzunluğunun karesine oranı VKİ’ni verir. VKİ’ne göre
obezite sınıflandırması Tablo 2’ de verilmiştir.
Sınıf
Zayıf
VKİ (kg/m2)
<18.5
Normal
18.5-24.9
Kilolu
25-29.9
Obez (Sınıf 1)
30-34.9
Obez (Sınıf 2)
35-39.9
Aşırı obez (Sınıf 3)
40-49.9
Süper obez (Sınıf 4)
50-59.9
Süper – süper(Sınıf 5)
>60
Tablo 2. Erişkin obezite sınıflaması. VKİ: Vücut Kitle İndeksi
kazanımlar da elde edilebilir [1-3].
Kardiyovasküler Endokrin
Gastrointestinal
Genitoüriner
Kas iskelet
Atrial fibrilasyon
Hipoandrojenizm
Kolon kanseri
Meme kanseri
Kronik bel ağrısı
Kardiyomiyopati
Dislipidemi
Hipertansiyon
İnfertilite
Özofagus kanseri
Metabolik sendrom
Gastroözofageal reflü
Polikistik over sendromu Hiatal herni
Over kanseri
Prostat kanseri
Böbrek tümörü
İmmobilite
Osteoartrit
Uzun QT sendromu
Tromboembolizm
Tip 2 diyabet
Üriner inkontinans
Uterus kanseri
Tablo 1. Obezite ile ilişkili durumlar
İletişim: Doç Dr. Koray ATİLA
e-posta: [email protected]
Tüm telif hakları TFD’ye aittir.
İrritabıl barsak sendromu
Alkol dışı yağlı karaciğer
hastalığı
24
Atila K / Archives of Clinical Toxicology 1 (2014) 23-27
Neden Cerrahi?
Kilo vermede medikal tedavi ile birlikte yaşam
şeklinin değiştirilmesinin cerrahi tedavi ile karşılaştırıldığı iki önemli çalışmada sonuçlar cerrahi yönünde elde
edilmiştir. Avustralya’dan yapılan randomize kontrollü ilk
çalışmada düşük kalorili diyet, antiobezite ilaç ve davranış programından oluşan yoğun medikal tedavi uygulanan
grup ile laparoskopik bant takılan hasta grupları karşılaştırılmış [4]. Altıncı ayda sonuçlar birbirine yakın olmasına
rağmen 2. yılda aşırı kilolardaki kayıp oranları medikal
tedavi uygulanan grupta %18, cerrahi tedavi uygulanan
grupta %68 olarak bulunmuştur. İkinci çalışma İsveç’te
yapılmış olup obezite tedavisinin uzun dönem gözlemsel
sonuçlarını içermektedir [5]. On yılın sonunda %99.9 takip oranı ile medikal tedavi alan grupta kalıcı kilo kaybı
elde edilmezken, gastrik bypass uygulanan grupta yaklaşık başlangıçtaki kilolarına göre %25 oranında kilo kaybı
tespit edilmiştir. Ayrıca cerrahi tedavi uygulanan grupta
%40-50 oranında kalp krizi ve kansere bağlı ölüm oranlarında azalma izlenmiştir.
Bugüne dek yapılan çalışmalarda da belirtildiği
gibi morbid obezitenin ilaç, diyet veya psikososyal terapilerle kalıcı olarak tedavi edilmesi neredeyse olanaksızdır.
Fazla kilolarla yapılan mücadelede her başarısız deneyim
hem kişinin psikolojik durumunu bozmakta, hem de “Yoyo etkisi” denen bir etki ile kaybedilen kiloların her seferinde fazlasıyla alınmasına ve metabolizmanın giderek
bozulmasına yol açmaktadır [6].
Obezite Cerrahisi Endikasyonları
Morbid obezitenin tedavisi oldukça zor ve multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir. Diyet tedavisi, fiziksel
aktivitenin arttırılması davranış ve yaşam tarzının değiştirilmesi medikal tedavi alt başlığı altında ilk uygulanması
gereken tedavi seçenekleridir. Cerrahi tedavi sıklıkla kilo
vermede diğer çabaların yetersiz olması durumunda düşünülür. Cerrahi endikasyonlar A.B.D’de 1991 yılında
Ulusal Sağlık Enstitüsü Konsensüs Oluşturma Konferansı’nda ortaya konulan ve yaygın kabul gören kriterlere göre yapılmaktadır [7]. Cerrahi endikasyonlar Tablo
3’de verilmiştir. Son zamanlarda elde edilen veriler Tip 2
diyabeti ve VKİ 30-35 kg/m2 arasında olan hastalarda da
obezite cerrahisinin yapılabileceği yönündedir [8]. Altmış
yaş ve üstü hastalarda obezite cerrahisine yarar-zarar oranı
dikkatlice düşünülerek karar verilmelidir. Ameliyatla elde
edilecek olan kilo kaybı hastanın yaşam kalitesini arttırıp,
kısıtlamalarını azaltmayacak ise riske girilmemelidir [9].
Seçim Kriterleri
Ameliyat sonrası takiplerini düzenli yaptırabilecek hastalar
Ameliyat sonrası diyet ve ilaçlarını düzenli kullanabilecek hastalar
VKİ ≥ 40 kg/m2
VKİ≥ 35 kg/m2 olup hipertansiyon, diyabet gibi yandaş hastalıkların
olması
Önceden kilo vermek için cerrahi dışı başarısız girişimlerinin olması
Dışlama Kriterleri
Kardiyopulmoner açıdan operasyonun uygun olmadığı hastalar
Alkol veya madde bağımlılığı
Obeziteye endokrin veya diğer hastalıkların neden olması
Kontrol dışı ciddi psikiyatrik hastalık
Tablo 3. Ameliyat için seçim ve dışlama kriterleri
Obezite Cerrahisinde Güncel Yaklaşımlar
Devam eden araştırmalar ve teknolojik yenilikler
bariatrik cerrahinin yerleşmesine ve gelişmesine önemli
ölçüde katkı sağlamışlardır. Obezite cerrahisinden beklenen hastanın fazla vücut kilolarından büyük oranda
kurtulması, bunu uzun süreli koruması ve obezite ilişkili
ortaya çıkan morbiditeler üzerine yapacağı olumlu etkilerin elde edilmesidir. Cerrahi tedavi seçenekleri içerisinde
en sık uygulanan yöntemler Roux-en-Y gastrik by-pass
(RYGB), ayarlanabilir mide bandı ve tüp mide (sleeve
gastrektomi)ameliyatlarıdır. Biliopankreatik diversiyon
- duodenal switch ameliyatı ise genellikle süper obez
grupta yapılmaktadır. Bütün ameliyatlar günümüzde laparoskopik ve hatta robotik cerrahi ile yapılabilmekte ve
açık cerrahiye göre daha az ağrı, yara yeri enfeksiyonu ve
insizyonel herni komplikasyonları gözlenmektedir. Cerrahi tedaviler etki mekanizmalarına göre hacim kısıtlayıcı,
emilimi bozan ve her iki etkiyi birlikte gösteren ameliyatlar olmak üzere 3 alt gruba ayrılabilir.
25
Atila K / Archives of Clinical Toxicology 1 (2014) 23-27
Tüp mide (Sleeve gastrektomi): Obezite cerrahisinde son yıllarda artan oranda kullanılan hacim kısıtlayıcı
ameliyatlardan biridir. Daha önceden biliopankreatik diversiyon-duodenal switch ameliyatının ilk aşaması olarak
kullanılan bu yöntem son yıllarda tek başına da etkin bir
ameliyat olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu ameliyatta
mide hacmini azaltmak için midenin büyük kurvatür yönünde yaklaşık %75’i stapler denilen aletler yardımı ile
dikey olarak kesilip çıkarılır. Geride kalan mide kabaca
tüp şeklini alır ve yaklaşık 100 ml kadar bir hacme sahiptir
(Şekil 1). Bu ameliyat esas olarak mide hacmini azaltmak
yoluyla alınan gıda miktarını düşürür. Ayrıca midenin çıkarılan kısmından salgılanan Ghrelin adı verilen hormon
düzeyleri ameliyat sonrası azalır. Japon bilim adamları
tarafından 1999’da keşfedilen Ghrelin, büyüme hormonu
salgılatıcı etkisi olan, enerji dengesi ve besin alınımının
düzenlenmesinde rol oynayan, açlık hormonu olarak da
bilinen 28 amino asitli bir hormondur [10]. Esas olarak
midede üretilmekle birlikte daha düşük miktarlarda bağırsak, hipofiz, böbrek, tükürük bezi gibi bölgelerden de
salgılanabilir. Açlık halinde kanda yükselip, tokluk ile
miktarı azalmaktadır. Ghrelin; yemek yemeyi, besin kullanımını, enerji kullanımını ve iştahı düzenlemektedir.
Tüp mide ameliyatı sonrası tüm laparoskopik ameliyatlarda ortaya çıkabilecek kanama, organ yaralanması, solunum problemleri ve emboli gibi komplikasyonlar çok
düşük oranlarda gözlenebilir. Tüp mide ameliyatında en
korkulan komplikasyon midenin kesilip dikilen kısmından gerçekleşebilen kaçaklardır. Bunun oranı % 1’den azdır, ancak bazen ikinci bir müdahale gerekebilir.
Roux-en-Y gastrik by-pass:
ABD’de en fazla uygulanan cerrahi teknik olup
ilk kez 1967 yılında Dr. Mason tarafından tanımlanmıştır
[11]. Hem mide hacmini azaltan hem de ince barsaklardan emilimi bozan bir operasyon çeşididir. Midenin üst
kısmında stapler yardımı ile 35-50 ml hacminde küçük
bir poş oluşturulur. İnce barsaklar Treitz ligamanından
yaklaşık 50 cm distalden bölünür. Bölünen kısmın distalde kalan bacağı antekolik mesafede poşa doğru ilerletilerek gastrojejunostomi anostomozu yapılır. Bu bacağa
beslenme bacağı denir. Duodenum tarafından gelen safra
ve pankreatik enzimleri taşıyan bacağa ise biliyer bacak
ismi verilir. Biliyer bacak beslenme bacağına gastroenterostomi hattından yaklaşık 150 cm distalden anostomoz
edilerek roux-en-y gastrik by-pass operasyonu tamamlanır (Şekil 2). Roux-en-Y gastrik by-pass ameliyatı ile
mide hacmi yaklaşık % 90-95 oranında küçültülür. Oluşturulan küçük mide poşu gıda alımı ile gerilerek doyma
merkezine sinyal göndererek tokluk hissinin oluşmasını
sağlar. Bu şekilde tokluk hissinin oluşumu ilk lokmadan
itibaren uyarılmaya başlanmış olur. Mide poşundan ince
bağırsağa geçen gıdalar, ince bağırsaktan Kolesitokinin,
Peptid-YY, GLP-1 başta olmak üzere inkretinler denilen
çok çeşitli hormonların salgılanmasına neden olurlar. Bu
inkretin denilen hormonlar erken tokluk hissi sağlarlar.
İnkretinler tarafından oluşturulan bu doygunluk hissi
aynı zamanda emilen glukozun kullanımını da olumlu
etkiler. Gastrik by-pass ameliyatında emilim bozulup pasaj hızlandığından yiyecekler ileuma daha hızlı ulaşır ve
buradan GLP-1’in salınımını arttırırlar. GLP-1 hormonu,
diyabeti olan hastaların kan şekerini ilaçtan bağımsız normal düzeye indirir. Rezistin son yıllarda keşfedilen, yağ
hücresinden salgılanan hormondur. Obezite ile birlikte
artan karın içi yağlanma, rezistin hormonunun artışına
neden olmaktadır. Rezistinin invivo ve invitro uygulanması ile insülin direnci oluşur. Gastrik By-pass ameliyatı
ile karın içi yağ dokusu azalır ve rezistin hormonunun
üretimi normal seviyelere düşer. İnsülin direnci azalır
ve bu değişim kilo vermeyi hızlandırır [12].
Şekil 1. A: Midenin büyük kurvatür yönünde yaklaşık %75’i stapler
denilen aletler yardımı ile dikey olarak kesilip çıkarılır. B: Geride kalan mide
kabaca tüp şeklini alır ve yaklaşık 100 ml kadar bir hacme sahiptir. C: Bu ameliyat esas olarak mide hacmini azaltır, emilimi bozmaz.
26
Atila K / Archives of Clinical Toxicology 1 (2014) 23-27
Şekil 2. A: Midenin üst kısmında stapler yardımı ile 35-50 ml hacminde küçük
bir poş oluşturulur. B-C: İnce barsaklar Treitz ligamanından yaklaşık 50 cm
distalden bölünür. D: Bölünen kısmın distalde kalan bacağı antekolik mesafede
poşa doğru ilerletilerek gastrojejunostomi anostomozu yapılır. Bu bacağa beslenme bacağı denir. Duodenum tarafından gelen safra ve pankreatik enzimleri
taşıyan bacağa ise biliyer bacak ismi verilir. Biliyer bacak beslenme bacağına gastroenterostomi hattından yaklaşık 150 cm distalden anostomoz edilerek
roux-en-y gastrik by-pass operasyonu tamamlanır E: Hem mide hacmini azaltan hem de ince barsaklardan emilimi bozan bir operasyon çeşididir.
Roux-en-Y gastrik by-pass ameliyatından sonra
yara yeri enfeksiyonu, lümen içi veya karın içi kanama,
apse gelişimi, anostomoz hatlarından kaçak, gastrojejunostomi hattında marjinal ülser gelişimi, pulmoner emboli
ve dumping sendromu gibi komplikasyonlar bu ameliyattan sonra gözlenebilir. Uzun dönemde malabsorbsiyona
bağlı başta demir, kalsiyum, vitamin B12 olmak üzere vitamin ve mineral eksiklikleri tespit edilebilir [13,14].
Ayarlanabilir mide bandı
Ayarlanabilir mide bandı mide hacmini küçülten bir ameliyat olup midenin üst kısmında yaklaşık 1530 ml’lik bir rezervuar oluşturacak şekilde yerleştirilir.
Mide etrafındaki balonun şişirilmesi karın ön duvarında
cilt altına yerleştirilen bir porta perkütan salin enjeksiyonu sayesinde sağlanır (Şekil 3). Bandın şişirilmesi ile
oluşan daralma, midedeki gıdanın rezervuardan atılmasını geciktirir ve tokluk hissi sağlar. Midede cerrahi olarak
bir rezeksiyon gerektirmemesi, geri dönüşümün mümkün
olması ve uygulama kolaylığı nedenleri ile kısa zamanda
dünyada popüler olmasına rağmen sonuçlarının uzun dönemde kötü olması ve bandın mide içine migrasyonu gibi
ciddi komplikasyonların gözlenmesi ile kullanım sıklığı
günümüzde giderek azalmaktadır [15].
Şekil 3. A: Midenin üst kısmında yaklaşık 15-30 ml’lik bir rezervuar oluşturacak şekilde yerleştirilir. B-C: Mide etrafındaki balonun şişirilmesi karın ön duvarında cilt altına yerleştirilen bir porta perkütan salin enjeksiyonu ile sağlanır.
Biliopankreatik diversiyon - duodenal switch
ameliyatı
Biliopankreatik diversiyon ilk olarak 1979 yılında
İtalyan cerrah Dr. Scopinaro tarafından uygulanmıştır. Bu
ameliyatta midenin proksimal kısmında geniş bir poş bırakılıp distal kısmı çıkarılır. İleoçekal valvden yaklaşık 225
cm proksimalden ince barsak bölünür. Distalde kalan ince
barsak mide poşuna götürülerek anostomoz edilir. Bölünen ince barsağın proksimal kısmı (duodenumdan gelen
safra ve pankreatik enzimleri taşıyan) ise ileoçekal valvden yaklaşık 75 cm proksimale anostomoz edilir (Şekil 4).
Biliopankreatik diversiyon ameliyatında pilor kası da midenin son kısmıyla beraber alındığı için dumping sendromu sıklıkla ve şiddetli olarak görülür. Ayrıca anastomozda
ülser gelişimi, pilor kasının yokluğunda daha sıktır.
Şekil 4. A-B: Mide tüp mide ameliyatındaki gibi daraltılıp pilorun
2 cm distalinden bölünür. C: İnce barsak ileoçekal valvden yaklaşık 225 cm
proksimalden bölünür. D: Distalde kalan ince barsak pilorun 2 cm distaline
götürülerek anostomoz edilir. Bölünen ince barsağın proksimal kısmı ise ileoçekal valvden yaklaşık 75 cm proksimale anostomoz edilir. E: Hem mide hacmini azaltan hem de ince bağırsaklardan emilimi bozan bir operasyon çeşididir.
27
Atila K / Archives of Clinical Toxicology 1 (2014) 23-27
Biliopankreatik diversiyon - duodenal switch
ameliyatında bu iki olumsuz etkiyi azaltmak için mide tüp
mide ameliyatındaki gibi daraltılıp pilorun 2 cm distalinden bölünerek anostomoz bu alana yapılmaktadır [16].
Obezite Cerrahisinin Faydaları
Kilo kaybı: Obezite cerrahisinin primer amacı
kilo verdirmektir ve tüm cerrahi işlemlerde uzun dönemde ortalama %47 ile 70 oranlarında değişen fazla kilolarda
kayıp (Excess Weight Loss) elde edilir. Roux-en-y gastrik
by-pass ve biliopankreatik diversiyon – duodenal switch
gibi malabsorbsiyona yol açan ameliyatlarda kilo kaybı
daha etkin olmaktadır. Yaklaşık olarak cerrahi geçiren
hastaların %20’sinde %50’nin altında fazla kilolarda kayıp elde edilir ve yetersiz cerrahi tedavi olarak düşünülür.
Yetersiz obezite cerrahisi ameliyata bağlı teknik nedenlere, hastanın cerrahi sonrası yeme alışkanlıklarına ve kötü
hasta takibine bağlı olabilir. Bugüne kadar yetersiz kilo
kaybının veya tekrar kilo alımının önceden belirlenmesi
tam olarak mümkün olmamıştır. Dikkatli hasta seçimi,
ameliyat öncesi hasta eğitimi ve özenle yapılan cerrahi
başarısızlık oranlarını minimuma indirmektedir [17].
Komorbid faktörler üzerine etkisi: Cerrahi tedavinin yeterli kilo kaybı yanısıra olumlu metabolik etkileri de mevcuttur. Diyabet, hipertansiyon ve dislipidemi
gibi obezite ilişkili komorbiditeler cerrahi tedavi ile etkin
şekilde düzelmektedirler. Malabsorbsiyona neden olan
cerrahi işlemler başta olmak üzere tüm ameliyatlarda değişik oranlarda düzelme elde edilir. Gastrik by-pass yapılan hastalarda %80 oranında tip 2 diyabette tam remisyon
sağlanabilir. Diyabetin ameliyattan sonra hızlı bir şekilde
ortadan kalkmasının mekanizması tam olarak ortaya konamamıştır. Azalmış enerji alımı, aktif olarak metabolik yağ dokusunun kaybı metabolizmanın iyileşmesinde
önemli rol oynar. Uzun süreli diyabet hastalığı olanlarda
ve insulin tedavisi kullananlarda remisyon oranları daha
düşüktür. Başlangıçta diyabeti düzelen hastalarda %25
oranında uzun dönemde tekrar kilo alımı ile birlikte glukoz intoleransı ve insulin rezistansı gözlenebilir. Hipertansiyon ve dislipidemi durumları da %60-70 oranlarında
obezite cerrahisi sonrası düzelebilir. Bu durumlar dışında
tıkayıcı uyku apnesi, gastroözojageal reflü, artrit ve bel
ağrısı, üriner inkontinans, gut, paratiroid, tiroid fonksiyon
bozuklukları, alkol dışı karaciğer yağlanması, siroz, astım
gibi birçok yandaş problem obezite cerrahisinden olumlu
yönde etkilenirler [17-19].
Kaynaklar
[1]. Schroeder R, Garrison JM Jr, Johnson MS. Treatment of adult obesity with bariatric surgery. Am Fam Physician. 2011;1;84(7):805-14.
[2]. Colquitt JL, Picot J, Loveman E, Clegg AJ. Surgery for obesity.
Cochrane Database Syst Rev. 2009;(2): CD003641.
[3]. DeMaria EJ, Pate V, Warthen M, Winegar DA. Baseline data from
American Society for Metabolic and Bariatric Surgery-designated Bariatric Surgery Centers of Excellence using the Bariatric Outcomes
Longitudinal Database. Surg Obes Relat Dis. 2010; 6: 347–55.
[4]. O’Brien PE, Dixon JB, Laurie C, Skinner S, Proietto J, McNeil J,
Strauss B, Marks S, Schachter L, Chapman L, Anderson M. Treatment
of mild to moderate obesity with laparoscopic adjustable gastric banding or an intensive medical program: a randomized trial. Ann Intern
Med. 2006; 2; 144(9): 625-33.
[5]. Sjostrom L, Narbro K, Sjostrom CD, Karason K, Larsson B, Wedel H et al. Effects of bariatric surgery on mortality in Swedish obese
subjects. N Engl J Med. 2007; 357: 741–52.
[6]. Crujeiras AB, Goyenechea E, Abete I, Lage M, Carreira MC,
Martínez JA, Casanueva FF. Weight regain after a diet-induced loss
is predicted by higher baseline leptin and lower ghrelin plasma levels.
Clin Endocrinol Metab. 2010; 95(11): 5037-44.
[7]. National Institutes of Health. NIH consensus statement. Gastrointestinal surgery for severe obesity. http:// consensus.nih.gov/1991/
1991gisurgeryobesity084 html.htm. Erişim Tarihi:Ekim 25, 2013.
[8]. Shimizu H, Timratana P, Schauer PR, Rogula T. Review of Metabolic Surgery for Type 2 Diabetes in Patients with a BMI < 35 kg/m(2).
J Obes. 2012; 2012:147256. doi: 10.1155/2012/147256.
[9]. Varela JE, Wilson SE, Nguyen NT. Outcomes of bariatric surgery
in the elderly. Am Surg. 2006; 72(10): 865-9.
[10]. Kojima M, Hosoda H, Date Y, Nakazato M, Matuso H, Kangawa
K. Ghrelin is a growth- hormone-releasing acylated pep- tide. Nature.
1999; 402: 656–60.
[11]. Mason EE, Ito C. Surg Clin North Am. 1967; 47(6): 1345-51.
[12]. Schauer PR, Burguera B, Ikramuddin S, Cottam D, Gourash W,
Hamad G et al. Effect of laparoscopic Roux-en-Y gastric bypass on
type 2 diabetes mellitus. Ann Surg. 2003; 238: 467–84.
[13]. Herron D, Roohipour R. Complications of Roux-en-Y gastric bypass and sleeve gastrectomy.Abdom Imaging. 2012; 37(5): 712-8.
[14]. Al Harakeh AB. Complications of laparoscopic Roux-en-Y gastric bypass. Surg Clin North Am. 2011; 91(6): 1225-37.
[15]. Vijgen GH, Schouten R, Bouvy ND, Greve JW. Salvage banding for failed Roux-en-Y gastric bypass. Surg Obes Relat Dis. 2012;
8(6):803-8.
[16]. Sudan R, Jacobs DO. Biliopancreatic diversion with duodenal
switch. Surg Clin North Am. 2011; 91(6):1281-1293.
[17]. Eldar S, Heneghan HM, Brethauer SA, Schauer PR. Bariatric surgery for treatment of obesity. Int J Obes (Lond). 2011 Sep;35 Suppl
3:16-21.
[18]. Richardson DW, Mason ME, Vinik AI. Update: metabolic and
cardiovascular consequences of bariatric surgery. Endocrinol Metab
Clin North Am. 2011; 40(1): 81-96.
[19]. Lundell L. Principles and results of bariatric surgery. Dig Dis.
2012; 30(2): 173-7.