Temmuz 2014 Risk ve Finansal Sigortalar Grubu Bülteni

2014
RİSK DEĞERLENDİRME
BÜLTENİ
“Hasar servisi ve Underwriterlar için S.M.M.M Mesleki
Sorumluluk branşı risk ve hasar değerlendirmeleri”
Sayı: 2014/02
Ekol Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Limited Şirketi
Risk ve Finansal Sigortalar Grubu Bülteni
Mesleki sorumluluk sigortası ile ilgili ilk uygulama 2006 yılında başlamış olup, Hazine
Müsteşarlığı tarafından çıkartılan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, 16.03.2006 tarihli ve
26110 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
TEBLİĞ
Devlet Bakanlığından:
MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI GENEL ŞARTLARI
A. SİGORTANIN KAPSAMI
A.1. Sigortanın Konusu
Bu sigorta sözleşmesi ile sigortalının poliçede belirtilen ve ilgili taraflarca konusu tarif edilerek
sınırları çizilen mesleki faaliyeti ifa ederken;
a) Sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri
uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara karşı veya
b) Sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bir olay
nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı doğabilecek taleplere karşı
sözleşmede belirtilen miktara kadar teminat verilir. Taraflar, (a) ve (b) bendlerinden birini içerecek
şekilde sözleşme yapabilecekleri gibi, her ikisini içerecek şekilde de sözleşme yapabilir.
A.2. Sigortanın Coğrafi Sınırı
Bu sigorta, sigortalının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ifa ettiği mesleki faaliyetler için
geçerlidir; Ancak, taraflar sigortalının yurtdışında yürüteceği mesleki faaliyetlerin de sigorta kapsamına
alınmasını kararlaştırabilir.
A.3. Teminat Dışında Kalan Hâller
Aşağıdaki hâller teminat kapsamı dışındadır:
a) Sigortalının poliçede belirtilen mesleki faaliyetlerinin kapsamını aşan her türlü faaliyeti;
b) Mesleki faaliyetin ifası sırasında sigortalı tarafından kasten sebep olunan her tür olay ile
davranışları;
c) Sigortalı veya çalıştırdığı kişilerin, poliçede belirtilen mesleki faaliyeti ifa ederken alkol,
uyuşturucu ya da narkotik maddelerin tesiri altında bulunması sonucunda meydana gelen olaylar.
A.4 Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında Kalan Haller, Tazminat Talepleri ve Ödemeler
A.4.1 Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında Kalan Haller
a) Herhangi bir bilgisayar esaslı veya elektronik ortamda saklanabilir, yazılı, basılmış veya
herhangi bir yöntem ile (veya benzer bir şekilde) tekrar çoğaltılmış olsun veya olmasın her tür belge
kaybı veya sigortalının bakım, gözetim ve kontrolüne verilmiş bilgi ve malzemenin kaybı, suistimali
veya imha edilmesi;
b) Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri haricinde bir mahkemede açılan tazminat davaları ve
tahkim;
c) Her türlü haksız rekabet.
A.4.2 Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında Kalan Tazminat Talepleri
a) Her tür patent, telif hakkı ile ticaret unvanı, marka ve benzeri fikrî mülkiyet hak ihlallerinden
kaynaklanan tazminat talepleri;
b) Sigortalının mesleki faaliyeti ifası sırasında anne, baba, kardeş, eş ve çocuklarına karşı
sorumluluğundan doğan tazminat talepleri;
c) Her türlü çevre kirliliğinden doğrudan veya dolaylı olarak doğan sorumluluklar nedeniyle
yapılan tazminat talepleri;
d) Niteliği ne olursa olsun aşağıdaki hâllerden doğrudan veya dolaylı olarak kaynaklanacak
tazminat talepleri:
aa) Herhangi bir nükleer yakıttan veya nükleer yakıtın yanması sonucu meydana
gelen nükleer atıklardan kaynaklanan iyonize ışınımlar veya kirlilik,
bb) Radyoaktif, zehirli, patlayıcı veya herhangi bir patlayıcı nükleer bileşim veya bunun
nükleer bir parçasının tehlikeli özellikleri,
cc) Diethylstilbesterol (DES), dioxin, urea formaldehyde, asbest, asbestli ürünler veya
asbest içeren ürünlerin varlığından, üretiminden, elleçlenmesinden, işlenmesinden, satış, dağıtım,
depolama, bırakılma veya kullanımından kaynaklanan her tür hastalık (kanser dahil) veya asbestten
kaynaklanan bütün tazminat talepleri.
e) Bir sözleşmenin ifasına veya özel bir anlaşmaya dayanıp, sigortalının yasal sorumluluk
ölçüsünü aşan her tür talepleri;
f) Manevi tazminat talepleri.
A.4.3 Aksine Sözleşme Yoksa Teminat Dışında Kalan Ödemeler
a) İdarî ve adlî para cezaları dahil her tür ceza ve cezai şartlar;
b) Sigortalının iflasına bağlı olarak ortaya çıkabilecek her tür zarar;
c) Sigortalının aleyhine cezai takibata geçilmesi hâlinde, bu takibattan doğan diğer bilumum
masraflar.
A.5. Sigortanın Başlangıcı ve Sonu
Sigorta, poliçede başlama ve sona erme tarihleri olarak yazılan günlerde, aksi
kararlaştırılmadıkça, Türkiye saati ile öğlen saat 12.00’de başlar ve öğlen saat 12.00’de sona erer.
B. ZARAR VE TAZMİNAT
B.1. Rizikonun Gerçekleşmesi
Sözleşmenin;
- A.1.’in (a) bendinde belirtilen şekilde yapılması hâlinde, sigortalının, sözleşme süresi içinde
yürüttüğü mesleki faaliyeti dolayısıyla, gerek sözleşme dönemi gerekse sözleşmenin bitiminden
itibaren iki yıl içinde başkalarının zarara uğraması sonucunda,
- A.1.’in (b) bendinde belirtilen şekilde yapılması hâlinde bir yıldan az olmamak kaydıyla
sözleşme yapılmasından önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen olaya bağlı olarak;
a) Sigortacının bilgisi ve yazılı muvafakatı dahilinde olmak koşuluyla sigortalı tarafından
ödeme yapılması veya,
b) Sigortacının, sigortalıya ayrıca hukuki yardımda bulunmayı da üstlendiği mesleki sorumluluk
sigortalarında, tebligat ile davanın veya hukuki takibin öğrenilmesiyle,
c) Zararın gerçekleştiğinin ve bu zararın sigortalının sorumluluğundan kaynaklandığının
mahkeme tarafından karar altına alınması hallerinde
riziko gerçekleşmiş olur.
B.2. Rizikoya İlişkin Olarak Sigorta Ettirenin ve Sigortalının Yükümlülükleri
Sigortalı ve sigorta ettiren, aşağıdaki hususları yerine getirmekle yükümlüdür:
a) Haberdar olduğu andan itibaren rizikonun gerçekleştiğini, beş gün içinde sigortacıya ihbar
etmek,
b) Sigorta sözleşmesi yokmuş gibi gerekli kurtarma ve koruma önlemlerini almak ve bu amaçla
sigortacı tarafından verilecek makul talimatlara uymak,
c) Sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hâl ve şartlar altında
gerçekleştiğini ve sonuçlarını tespiti, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına
yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin vermek,
d) Sigortacının yazılı onayı olmadıkça, sorumluluğu veya tazminat talebini kısmen veya
tamamen kabul etmemek, ödeme taahhüdünde bulunmamak, zarar görenlere herhangi bir tazminat
ödemesinde bulunmamak;
e) Zarardan dolayı, dava yolu ile veya başka yollarla bir tazminat talebi karşısında kaldığı veya
aleyhine cezai kovuşturmaya geçildiği hâllerde, durumdan sigortacıyı derhal haberdar etmek ve zarar
ziyan talebine ve cezai kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri tüm
belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermek,
f) Sigorta konusu ile ilgili başka sigorta sözleşmesi varsa bunları sigortacıya bildirmek.
B.3. Tazminat ve Ödenmesi
Rizikonun gerçekleşmesi hâlinde, özel durumlar hariç olmak üzere, hangi belgelerin
istenileceği poliçe ekinde açık ve anlaşılır şekilde yer almak zorundadır. Sigortacı, talep edilen
tazminat ve giderleri, hak sahibinin tazminata konu olay ve zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi
raporunu ve poliçe ekinde de yer alan diğer gerekli belgeleri eksiksiz olarak şirketin merkez veya
kuruluşlarına ilettiği tarihten itibaren on beş iş günü içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp sözleşmeye
aykırı olmayan zararlara ilişkin tazminatı öder.
B.4. Halefiyet
Sigortacı, ödediği tazminat tutarınca, hukuken sigortalının yerine geçer.
C. ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
C.1. Sigorta Priminin Ödenmesi ve Sigortacının Sorumluluğunun Başlaması
Sigortacının sorumluluğu, primin tamamının veya taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk
taksidin poliçenin tesliminde ödenmesi ile başlar. Aksi kararlaştırılmadıkça, primin tamamının veya ilk
taksidin ödenmemesi hâlinde, poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz ve bu
şart poliçeye yazılır.
Prim ödemede temerrüde düşülmesi hâlinde Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
C.2. Sigortalı ve Sigorta Ettirenin Sözleşme Yapıldığı Sırada Beyan Yükümlülüğü
Sigortacı sigorta sözleşmesini, sigorta ettirenin veya bilgisinin olması durumunda sigortalının
beyanı ve varsa teklifname ve eklerinde yazılı sorulara verdiği cevaplara dayanarak yapar.
Sigortalı ve sigorta ettirenin beyanı yanlış veya eksik ise ve bu durum, sigortacının sözleşmeyi
yapmaması veya daha ağır şartlarla yapmasına neden oluyorsa, sigortacı durumu öğrendiği tarihten
itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak aynı süre içinde prim
farkını talep edebilir.
Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde
sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması,
sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde
gerçekleşmek durumundadır.
Sigortalı ve sigorta ettirenin kasıtlı davrandığının anlaşılması hâlinde sigortacı, sözleşmeden
cayabilir ve gün esasına dayanarak hesap edilen prime hak kazanır.
C.3. Sözleşmenin Devamı Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü
Sözleşmenin devamı sırasında sigortacının izni olmadan rizikoya etki edici nitelikte değişiklik
yapılması hâlinde sigorta ettiren veya sigortalı durumu sekiz gün içinde sigortacıya bildirmekle
yükümlüdür.
Durumun sigortacı tarafından öğrenilmesinden sonra, değişiklik, sigortacının sözleşmeyi
yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektiren hâllerden ise sigortacı, sekiz gün içinde
sözleşmeyi fesheder veya prim farkını talep etmek suretiyle sözleşmeyi yürürlükte tutar. Sigorta
ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşme
feshedilmiş olur.
Feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi, gün esası üzerinden hesap edilir
ve fazlası geri verilir.
Süresinde kullanılmayan fesih veya prim farkını talep etme hakkı düşer.
Rizikodaki değişikliği öğrenen sigortacı, sigorta hükmünün devamına razı olduğunu gösteren
bir harekette bulunursa fesih ve prim talep hakkı düşer.
Değişiklik, rizikoyu hafifletici nitelikte ve daha az prim uygulamasını gerektirir hâllerden ise;
sigortacı, bu değişikliğin yapıldığı tarihten sözleşmenin sona ermesine kadar geçecek süre için gün
esasına göre hesap edilecek prim farkını sigorta ettirene geri verir.
Sigortacının sözleşmeyi bu değişiklere göre yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını
gerektiren hâllerde:
a) Sigortacı durumu öğrenmeden önce,
b) Sigortacının fesih ihbarında bulunabileceği süre içinde,
c) Fesih ihbarının hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde, riziko gerçekleşirse, sigortacı,
tazminatı tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder.
C.4. Sigorta Ettirenin ve Sigortalının Durumu
Bu genel şartlarda düzenlenen sigorta ettirenin borç ve yükümlülüklerinin sigortalı tarafından
veya sigortalıya yüklenen yükümlülüklerin sigorta ettiren tarafından yerine getirilmesi hâllerinde, borç
ve yükümlülükler, ifa edilmiş sayılır. Ancak sigortacının sırf bu nedenle durumunun ağırlaştığını ileri
sürerek itiraz etme hakkı saklıdır.
C.5. Tebliğ ve İhbarlar
Sigortalının ve sigorta ettirenin bildirimleri, sigorta şirketinin merkezine veya sigorta
sözleşmesine aracılık eden acenteye yapılır.
Sigortacının bildirimleri de sigortalıya karşı yapılacaksa sigortalının, sigorta ettirene karşı
yapılacaksa sigorta ettirenin son bildirilen adresine noter eliyle veya taahhütlü mektupla yapılır.
Taraflara imza karşılığı elden verilen mektup veya telgrafla yapılan bildirimler de taahhütlü
mektup hükmündedir.
Güvenli elektronik imza kullanılarak elektronik ortamda yapılan ve sigortacıya, sigortalıya ve
sigorta ettirene ulaştığı kanıtlanabilen bildirimler de geçerli sayılır.
C.6. Mesleki Faaliyete Son Verilmesi
Poliçede tanımlanan mesleki faaliyete son verilmesi hâlinde sigorta sözleşmesi sona erer ve
işlemeyen günlere ait prim sigorta ettirene iade edilir.
C.7. Ticari ve Mesleki Sırların Saklı Tutulması
Sigortacı ve sigortacı adına hareket edenler bu sözleşmenin yapılması dolayısıyla sigortalıya
ve sigorta ettirene ilişkin öğreneceği sırların saklı tutulmamasından doğacak zararlardan sorumludur.
C.8. Yetkili Mahkeme
Sigorta sözleşmesinden doğan anlaşmazlıklar nedeniyle sigortacı aleyhine açılacak davalarda
yetkili mahkeme, sigorta şirketinin merkezinin veya sigorta sözleşmesine aracılık yapan acentenin
ikametgahının bulunduğu yerdeki, sigortalı veya sigorta ettiren aleyhine açılacak davalarda ise
davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemedir.
C.9. Zaman aşımı
Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler iki yılda zaman aşımına uğrar.
C.10. Klozlar ve Özel Şartlar
Bu genel şartların eki niteliğindeki klozlar genel şartlara göre özel düzenlemeler içerebilir.
Taraflar, sigorta ettiren ve sigortalının aleyhine olmamak üzere özel şartlar kararlaştırabilir.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler mükelleflere hizmet verilmesi aşamasında bağlı oldukları
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanunu ve bu kanuna ek yönetmelikler ile amir kanun statüsündeki Türk Ticaret Kanununa uymak
zorundadırlar. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler, kanun koyucu ile mükellef arasındaki mali
köprüdür. Kanunlara aykırı yapılan her uygulamayı gerekli mercilere (Vergi Dairesi – Sosyal
Güvenlik Kurumu – Gelir İdaresi Başkalığı vs. vs. …) ve mükellefine bildirmek mesleki
zorunluluğudur.
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
Mesleğin konusu
Madde 2 - A) Muhasebecilik ve malî müşavirlik mesleğinin konusu:
Gerçek ve tüzelkişilere ait teşebbüs ve işletmelerin;
a) Genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince, defterlerini tutmak,
bilanço, kâr-zarar tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak.
b) Muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, muhasebe, finans, malî mevzuat ve
bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak.
c) Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak, malî
tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek,
tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak.
3568 sayılı SM, SMMM VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK KANUNU’na dayanılarak Maliye
Bakanlığınca Çıkarılan Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Ve Yeminli Mali
Müşavirlerin Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 18 İnci Maddesinde Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlerin Çalışma Konuları aşağıdaki gibi belirlenmiştir.
Madde 18- Serbest muhasebeci mali müşavirlerin çalışma konuları şunlardır:
a) (21.11.2007 tarih ve 26707 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle
değiştirilen bent ; Yürürlük: 21.11.2007)(*) Gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin,
genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince defterlerini tutmak,
malî tablolar ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işlerini yapmak.
b) Gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin, muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek,
işletmecilik, muhasebe, finans, mali mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek veya
bu konularda müşavirliklerini yapmak,
c) (21.11.2007 tarih ve 26707 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle
değiştirilen bent ; Yürürlük: 21.11.2007)(**)Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine
dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak, malî tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı
görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik, değerleme, derecelendirme ve
benzeri işleri yapmak,
d) (21.11.2007 tarih ve 26707 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 6. maddesiyle
eklenen bent ; Yürürlük: 21.11.2007) İlgili mevzuatın öngördüğü işler ile resmî mercilerce
belirlenecek işleri yapmak.
Ayrıca Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler 3568 sayılı kanunun yanı sıra uymak zorunda
olduğu mesleki etik ilkeleri vardır. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Mesleki Faaliyetlerinde
Uyacakları Etik İlkeler Yönetmeliğinde düzenlenmiş olan Zorunlu Temel İlkeler aşağıda başlıklar
halinde belirtilmektedir.
1) Dürüstlük İlkesi
2) Tarafsızlık İlkesi
3) Mesleki Yeterlilik Ve Özen İlkesi
4) Gizlilik İlkesi
5) Mesleki Davranış İlkesi’dir.
(Detaylı bilgi http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/10/20071019-8.htm
almaktadır.)
adresinde
yer
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler hem mesleki kanuna hem de etik ilkelere uymak
zorundadırlar. Meslek mensuplarının mükellef ile devlet arasındaki aracı olduğunu dikkate aldığımızda
faaliyetlerini tartışmaya açık olmayan ve kanunlar ile sabit hükümler doğrultusunda yapması da
kaçınılmaz bir durumdur.
Ancak Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerde mesleki faaliyetlerini yerine getirirken diğer iş
kollarında olduğu gibi bazı riskler ile karşı karşıya kaldığı gerçeği kaçınılmazdır. Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlerin karşı karşıya kaldığı risklerin sigortalanması amacıyla Mesleki Sorumluluk Sigortaları
ihtiyacı doğmuştur.
Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yayımlanması sonrasında sektörde büyük bir
ilgi duyulan Mesleki Sorumluluk Poliçelerinin pazarlanmaya başlaması sonrasındaki ilk yıllarda önemli
bir satış hacmine ulaşılmış, Sigorta Şirketleri tarafından poliçelerin tanıtılması amacıyla Meslek
Odalarında seminerler – eğitimler düzenlenmiş ve poliçenin pazarlanması için büyük bir kaynak ve
zaman ayrılmıştır.
Yıl
Adet
2006
Veri bulunamamıştır.
2007
Veri bulunamamıştır.
2008
114.458
2009
81.250
2010
73.329
2011
56.549
2012
42.972
2013
67.837
2014 ( İlk 5 Aylık )
23.404
Not: Veriler www.tsb.org.tr adresinden temin edilmiştir.
Meslek Odalarının da desteği ile sigorta şirketleri tarafından yapılan pazarlama stratejileri
neticesinde, meslek mensupları tarafından “mesleki sorumluluk sigorta poliçesi” büyük ilgi görmüş ve
birçok Serbest Muhasebeci Mali Müşavir tarafından Mesleki Sorumluluk Sigortası satın alınmıştır.
Sigorta güvencesi satın alan SMMM’ler tarafından satın alınan poliçeler tam anlamıyla
incelenmemiş ve sektör genelinde “kulaktan dolma” olarak tabir edilen bilgiler ile poliçeler
yorumlanmıştır. Bu da hasar sürecinde her hasarın poliçe kapsamında değerlendirmesi talebiyle
Sigorta Şirketlerini karşı karşıya bırakmıştır.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler tarafından 3568 sayılı kanun kapsamında mesleki görev
ve sorumlulukları dahilinde olmayan işler ve uygulamalar nedeniyle bir çok hasar dosyası açtırılmış
olup, hasar dosyası sürecinin sonunda meydana gelen hasarın teminat kapsamında
değerlendirilmemesi durumunda Sigorta Şirketleri suçlanmıştır. Ancak yapılan kanuni açıklamalarda
meslek mensuplarına yeterli gelmemiştir.
Sigorta Şirketleri tarafından ilk yıllarda, poliçenin pazara tanıtılması ve yaygınlaştırılması adına
hasarın teminata girip girmediğine bakılmaksızın yüksek oranda hasarları tazmin yoluna gitmiştir.
Sigorta Şirketleri tarafından tüm hasarların her koşulda ödenmekte olduğu algısı ile bir anda poliçe
satışlarında büyük artışa sebebiyet vermiş, sektöre poliçenin yayılması sonrasında da hasarın gerçek
kriterler dikkate alınarak ( SMMM’nin kanunlar ile sabit sorumlulukları açısından ) birçok dosyanın
RED edilmesi ile Mali Müşavirler arasında poliçe güvencesi sorgulanmaya / tartışılmaya başlanmış ve
yukarıdaki tabloda yer alan veriden de açıkça görüleceği üzere poliçe sayılarında büyük düşüş
yaşanmıştır.
Bir başka unsur ise sigorta şirketlerinin satış kanalı konumundaki acenteleri tarafından mesleki
sorumluluk poliçesinin kapsamı hakkında tam ve doğru bilgiye sahip olmadıkları tespit edilmiştir.
Mevcut poliçenin hazırlanması, pazarlanması, hasarının değerlendirilebilmesi için ilgili bölümlerdeki
kişilerin en az bir muhasebeci kadar mevzuata hakim olması ve teminat verilen riski yorumlayabilme
kabiliyetine sahip olması gerekmektedir. Ancak, mesleki sorumluluk poliçesinin tanıtımının yapıldığı
2006 yılından günümüze kadar insan kaynağına fazla yatırım yapılmamasından dolayı muhasebeci
mesleki sorumluluk branşı teknik bilgiden yoksun, tamamen yoruma dayalı olarak ilerlemiştir.
Bir başka önemli hususta, poliçenin satın alınması esnasında doldurulan “Bilgilendirme
Formu” ’dur. Sorumluluk poliçelerinin 5 yıla kadar geriye yürürlülüğü olmasından dolayı bu formun
eksiksiz ve tam doldurulması konusunda satış kanallarının bilgilendirilmesi ve müşteri – sigortalı
tarafından hatalı, eksik, yanıltıcı bilgi verilmesi durumunda da karşı karşıya kalacağı müeyyidelerin
imzalı bir belge ile elden teslim edilmesinin sağlıklı olacağı düşünülmektedir.
SMMM mesleği kişisel efora dayalı bir meslektir. Günümüzde, Maliye Bakanlığı tarafından
mükelleflerin fiili inceleme yapılmaksızın, bilgisayar ortamında uzaktan kontrol yapılabilmesi adına
birçok iş ve işlem sanal ortama taşınmış ve ayrıca mükelleflerin iş kolu, ciro gibi durumları dikkate
alınarak farklı zamanlarda farklı bildirge ve beyannameler talep edilmiştir.
Meslek mensuplarının büyük kısmı, insan ve teknoloji yatırımından uzak olması nedeni ile
Maliye Bakanlığı tarafından yüklenilen ilave işler için kendilerine veya mesleklerine yatırım
yapmayarak olası hatalar için mesleki sorumluluk poliçesi satın alarak risklerini sigorta şirketlerine
devretmişlerdir.
2006 yılından itibaren aralıksız olarak yoğun bir şekilde inceleme yapılan mesleki sorumluluk
hasar dosyalarında en çok dikkat çeken, hasar frekansı yüksek olan hatalı eylemlerin aşağıdaki gibi
olduğu belirlenmiştir.
1. Defter ve Belgelerin Kurum Tarafından Yapılacak İncelemeye İbraz Edilmemesi
03.01.1990 tarih 20391 sayılı resmi gazetede yayımlanan SM, SMMM ve YMM’lerin Çalışma
Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin (21.11.2007 tarihinde 26707 sayıl resmi gazete ile gerekli
değişiklikler yapılmıştır.) 27.Maddesi aşağıdaki gibidir.
“Meslek mensupları kendilerine tevdi edilen defter ve belgeleri işlerini gerektirdiği süre
içinde iyi niyetle muhafaza etmek ve işin bitiminde iade etmek zorundadırlar. Şu kadar ki, defter
ve belgelerin geri alınması, sahibine yazı ile bildirilmiş olduğu hallerde saklama mükellefiyeti bildirme
tarihinden itibaren 1 ay içinde sona erer.
İşin bitiminden itibaren 1 ay içinde sahipleri tarafından alınmayan defter ve belgeler bir yazı ile
ilgililerin bağlı olduğu vergi dairesine teslim edilir.”
Ülkemiz genelinde yapılacak incelemelerin genellikle geriye yönelik (1 aylık süreyi geçen
incelemeler) yapılması nedeniyle resmi kurumlar tarafından talep edilen defter ve belgelerin meslek
mensubu tarafından mükellefe veya mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine iade edilmiş olması
gerekmektedir. Talebe konu evrakların yönetmelik gereği mükellefte olması ve belgelerin mükellef
tarafından resmi kuruma teslim edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; ilgili kanun maddelerinden de anlaşılacağı üzere bir inceleme için resmi
kurumlara defter ve belgelerin ibraz edilmesi mükellefin sorumluluğundadır. Bu denli bir ceza
nedeniyle meslek mensubuna sorumluluk yüklenemez.
2. Beyannamelerin Hatalı Düzenlenmesi
Beyannameler meslek mensupları tarafından düzenleneceği gibi mükellef tarafından da
düzenlenebilir. ( Mükelleflerin kendi başlarına beyanname verebilmesi için kanunda özel hükümler yer
almaktadır. ) 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanunu gereği meslek mensubunun asli görevleri arasında mükellef adına beyanname
düzenlenmesi işi yer almaktadır.
Beyannamelerin düzenlenmesi aşamasında yapılacak maddi, usul ve esas hatalardan
kaynaklı olarak mükellef adına kesilecek her türlü cezai müeyyideden meslek mensubu sorumludur.
İstisna Halleri
Mükellefin;
-
Asıl evrakları ibraz etmemesi,
Muhteviyatı bakımından sahte ve yanıltıcı belge temin etmesi ve/veya düzenlemesi,
Sonuç olarak; mükellef adına beyannamelerin hatalı düzenlenmesinden dolayı mükellef
adına düzenlenecek her türlü cezai müeyyideden meslek mensubu sorumludur. (İstisnalarda
belirtilen iş ve işlemler dolayısı ile karşılaşılacak cezalar hariç )
3. Geçmiş Yıl Zararlarının Bir Sonraki Yılda Beyan Edilmemesi
5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde zarar mahsubu düzenlenmiştir. Söz
konusu madde hükmüne göre; Kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi
beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla aşağıda belirtilen zararlar indirim
konusu yapılır.
a) Beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar.
Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde devralınan kurumların devir tarihi
itibarıyla öz sermaye tutarını geçmeyen zararları ile 20. maddenin ikinci fıkrası kapsamında
gerçekleştirilen tam bölünme işlemi sonucu bölünen kurumdaki öz sermayesinin devralınan tutarını
geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların indirilmesinde aşağıdaki şartlar ayrıca aranır.
1) Son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanunî süresinde verilmiş olması.
2) Devralınan kurumun faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren
en az beş yıl süreyle devam edilmesi.
Bu şartların ihlâli halinde, zarar mahsupları nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen
vergiler için vergi zıyaı doğmuş sayılır.
b) Türkiye'de kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili olanlar hariç olmak üzere, beş yıldan
fazla nakledilmemek şartıyla yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar;
1) Faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her
yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması,
2) Bu raporun aslı ile tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye'deki ilgili vergi dairesine ibrazı, halinde
indirim konusu yapılır.
Denetim kuruluşlarınca hazırlanacak raporun ekinde yer alan vergi beyanlarının, bilânço ve
gelir tablosunun, o ülkedeki yetkili mali makamlarca onaylanması zorunludur. Faaliyette bulunulan
ülkede denetim kuruluşu olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesinin, o ülke yetkili
makamlarından alınan birer örneğinin mahallindeki Türk elçilik ve konsoloslukları, yoksa orada Türk
menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş
bir örneğinin ilgili vergi dairesine ibrazı yeterlidir.
Türkiye'de indirim konusu yapılan yurt dışı zararın, ilgili ülkede de mahsup edilmesi veya gider
yazılması halinde, Türkiye'deki beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç, mahsup veya gider
yazılmadan önceki tutardır.
Geçmiş yıl zararlarının indiriminde şekil şartına da önem verildiği açıktır. Geçmiş yıl
zararlarının kurumlar vergisi beyannamesinde ayrı ayrı gösterilmesi önemli şekil şartlarından birisidir.
Aksi halde geçmiş yıl zararlarının düzeltme beyannamesi verilmeden düşülebilmesi imkan dahilinde
olmayacaktır.
Geçmiş yıl zararları 5 yıldan fazla devredilmemek ve kurumlar vergisi beyannamesinde ayrı
ayrı gösterilmek şartı ile oluşmuş olan kârlardan indirim konusu yapılabilecektir.
Mükelleflerin zarar çıkmış olmasına rağmen rızaen yapacakları kurumlar vergisi ödemesi söz
konusu zararın sonraki yıllarda oluşacak kârlardan mahsubuna engel teşkil edecektir. Nitekim konu ile
ilgili bir özelgede; “Bu itibarla; beyannamede zarar indirimini tercih etmeyen mükellefin 2003,
2004 ve 2005 yıllarında beyan ettiği kurumlar vergisi matrahı üzerinden hesaplanarak tahakkuk
ettirilen verginin, matrahın kendi rızasıyla beyan edilmiş olması ve vergilendirmede Vergi Usul
Kanunu’nun 116, 117 ve 118’nci maddelerinde yazılı vergi hatalarının bulunmaması nedeniyle,
herhangi bir şekilde düzeltme işleminin yapılması mümkün olmayıp, tahakkuk eden vergilerin
tahsil edilmesi gerekmektedir.” denilmiştir.
5520 Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesine göre, geçmiş yıl zararları kurum karından
indirim konusu yapılabilmektedir. Ancak bu indirimin mümkün olabilmesi için, geçmiş yıl zararlarının 5
yıldan fazla devretmemesi ve kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrı ayrı gösterilmiş olması
zaruridir.
İşletmelerin geçmiş yıl zararlarını indirim konusu yaparken bilançoda yer alan ticari zararlarını
değil, kanunen kabul edilmeyen giderlerin ilavesinden ve yurt içi ve yurt dışı iştirak kazançları, yurt dışı
kazançları, serbest bölge kazançları vb indirimlerin de düşülmesinden sonra ulaşılacak mali zararı
esas almaları önem arz etmektedir.
Sonuç olarak; Yukarıda açıklandığı üzere meslek mensubu tarafından beyannamenin
düzenlenmesi aşamasında geçmiş yıl zararları ile ilgili yapacağı her türlü hatalı işlem meslek
mensubunun sorumluluğundadır. Yapılan hatadan olayı mükellef firmanın faydalanamadığı
vergi aslıda poliçe teminatı kapsamında değerlendirilmektedir.
4. Muhtasar Beyannamelerin Üçer Aylık Dönemler ile Verilmesi
Gelir Vergisi Kanunu‘nun 98. maddesine göre vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay
içinde nakden veya hesaben yaptıkları stopaja tabi ödemeler ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri
ertesi ayın 20. günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi
dairesine bildirmeye mecburdurlar.
GVK.’nun 98. maddesi 3. fıkrasında ise “Zirai ürün bedelleri üzerinden tevkifat yapanlar
hariç olmak üzere, çalıştırdıkları hizmet erbabı sayısı 10 ve daha az olanlar, 94. maddeye göre
yapacakları tevkifatla ilgili muhtasar beyannamelerini, bağlı bulundukları vergi dairesine
önceden bildirmek şartıyla her ay yerine Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarının 23. günü
akşamına kadar verebilirler.” hükmü bulunmaktadır.
Üç aylık beyanname vermek isteyen mükelleflerin aşağıdaki şartların tümünü taşıması
gerekmektedir:
-
Çalıştırdıkları hizmet erbabı sayısı 10 ve daha az olmalıdır,
-
Yapılmış tevkifatlar arasında zirai ürün bedellerinden yapılmış tevkifat bulunmamalıdır,
-
Üç aylık dönemler halinde muhtasar beyanname verileceği vergi dairesine önceden bildirilmiş
olmalıdır.
Sonuç olarak; muhtasar beyannamelerin üçer aylık dönemler halinde düzenlenmesi
sonucunda meydana gelen tüm cezai müeyyidelerden meslek mensupları sorumludur.
Beyannamelerin düzenlenmesi aşamasındaki kanuni şartların tamamı profesyonel bilgi olup,
mükellef tarafından bilinmesine olanak yoktur.
5. Adatlandırma Uygulaması
Sermaye şirketlerin de, şirket ortaklarına ödünç para (borç para) verilmesi durumların da KDV
ve Faiz hesaplanması, bu işlem için de ADATLANDIRMA yapılması durumlarının irdelenmektedir.
Sermaye şirketlerinin, ortaklarına borç para kullandırdıkları uygulama da sıkça karşılaşılan bir
durumdur. Bu işlemler esasen bir nev-i HİZMET’dir. Bu işlemler KDV’ye tabiidir.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun;
Katma Değer Vergisini Düzenleyen Maddeler
a.)Verginin Konusunu Teşkil Eden İşlemler
Md.1-Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir;
1. Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,
2. Her türlü mal ve hizmet ithalatı,
3. Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler
b.)Hizmet
Md.4-Hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir.
1. Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek,
kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir.
2. Bir hizmetin karşılığının bir mal teslimi veya diğer bir hizmet olması halinde bunların her biri
ayrı işlem olup, hizmet veya teslim hükümlerine göre ayrı ayrı vergilendirilirler.
c.) Hizmet Sayılan Haller
Md.5-Vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların
karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır.
d.)Vergiyi doğuran Olayın Meydana Gelmesi
Md.10-Vergiyi doğuran Olay;
a.) Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması,
c.)Kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutat olan veya bu hususlarda mutabık
kalınan hallerde, her bir kısmın telimi veya bir kısım hizmetin yapılması,
Yukarı da konusu ve tanımı ile ilgili, sermaye şirketlerinin ortaklarına sağladığı ödünç para
verme işleminin bir HİZMET olduğu ve KDV ye tabi olduğunun tespitinden sonra, KDV’de
hesaplanabilmesi için matrah tespit edilmesi gerekmekte olup; bunun için de ADATLANDIRMA
yapılması zarureti ortaya çıkmaktadır.
Şöyle ki;
Sermaye şirketlerinin ortaklarına borç para verme işlemlerinin, vergi denetim süreçlerinde
çoğu zaman cezalı tarhiyatlara konu edildiği, konun yargıya taşınması sonucunda Danıştay konuya
yönelik çok çelişkili kararların ortaya çıktığı görülmüştür. Bunlardan ilk zamanlar da verilen
kararlarında
BSMV’nin
konusuna
girdiğinden, BSMV’ye
tabi
olacağını, KDV’ye
tabi
olmayacağı yönünde kararlarda açıklamakla birlikte, Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu,
BSMV’ye ve KDV’ye tabi olmayacağı yönünde kararları alabildiği, fakat son zamanlarda Danıştay 4.
Dairesi tarafından alınan kararlarında sadece KDV’ye tabi olacağı şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Bize göre de sermaye şirketlerinin ortaklarına borç(ödünç) para verme işlemlerinde; olayı bir
HİZMET olarak kabul edilerek, BSMV’ye tabi tutulmayıp, KDV’ye tabi tutulmalıdır. KDV matrahının
tespit edilmesi de, ortaklar adına tahakkuk ettirilen faiz tutarının üzerinden olacaktır. Bu da
ancak ADATLANDIRMA suretiyle hesaplandıktan sonra ayrıca genel oranda KDV hesaplanacaktır.
Sonuç olarak; yukarıda bahsedilen bilgilerin tamamı mesleki bir bilgidir. Bu denli
bilgilerin ve hesaplamaların mükellef tarafından yapılmasına olanak yoktur. Bu nedenle bu tür
hadiselerde sorumluluk meslek mensubundadır.
6. BA-BS Formları
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin KDV hariç 5.000 TL’yi aşan mal ve hizmet
alımları “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin bildirim Formu (Form Ba)” ile mal ve hizmet satışlarını ise
“Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile Vergi idaresine bildirmek zorundadırlar.
Sonuç
olarak;
BA-BS
Formlarının
hazırlanması
meslek
mensubunun
sorumluluğundadır. BA-BS Formlarının yasal süresi içerisinde veya hiç verilmemesi ve hatalı
düzenlenmesi durumunda uygulanacak cezai müeyyideden meslek mensubu sorumludur. Tek
İSTİSNA maddesi Forma konu faturanın meslek mensubuna iletilmemesidir.
DEĞERLENDİRMELER;
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz olaylar MESLEKİ SORUMLULUK hasar dosyalarının
incelenmesi aşamasında sıklıkla karşılaştığımız hadiselerdir. Yazımızda genel bir başlık altında
toplanarak detay verilmeye ve sorumlulukların tespitine ilişkin bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Diğer taraftan sıklıkla ve yoğun biçimde yaşanan değişimler, uygulamalar ev yasal
düzenlemeler belirsizlik yaratmaktadır. Özellikle Torba Yasa kavramını sektörel sürpriz –
bomba – trol olarak görüyoruz. Her an her konu için çelişkili yeni düzenlemeler ile karşılaşmak
günlük rutinimiz olmaya başladı.
Mesleki sorumluluk konusunda Bağımsız Denetçi kavramından bahsetmeden
geçemeyiz. Şu an bu konu ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu Yönetmeliğinin çıkmamasından
dolayı verilecek her bilginin yanlış / hatalı / eksik olacağını ifade etmeliyiz.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 397 maddesi gereğince gerekli Bakanlar Kurulu
Yönetmeliği yayınlanmadan verilecek bilgiler yanlış ve eksik olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
Denetleme
A) Genel olarak
MADDE 397
(1) (6335 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle değişen fıkra.) Dördüncü fıkra uyarınca denetime
tabi olan anonim şirketlerin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları denetçi tarafından,
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yayımlanan uluslararası
denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir. Yönetim
kurulunun yıllık faaliyet raporu içinde yer alan finansal bilgilerin, denetlenen finansal tablolar
ile tutarlı olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da denetim kapsamı içindedir.
(2) (6335 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle değişen fıkra.) Denetime tabi olanlar, hazırlanmış
olan finansal tablolarının denetimden geçip geçmediğini, denetimden geçmiş ise denetçi
görüşünü ilgili finansal tablonun başlığında açıkça belirtmek zorundadır. Bu hüküm, yönetim
kurulunun yıllık faaliyet raporu için de uygulanır. Denetime tabi olduğu hâlde,
denetlettirilmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, düzenlenmemiş
hükmündedir.
(3) Şirketin ve topluluğun finansal tabloları ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu,
denetleme raporunun sunulmasından sonra değiştirilmişse ve değişiklik denetleme raporlarını
etkileyebilecek nitelikteyse, finansal tablolar ile, birinci fıkra çerçevesinde yönetim kurulunun
yıllık faaliyet raporu yeniden denetlenir. Yeniden denetleme ve bunun sonucu, raporda özel
olarak açıklanır. Denetçi görüşünde de yeniden denetlemeyi yansıtan uygun eklere yer verilir.
(4) (6335 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle eklenen fıkra.) 398 inci madde kapsamında
denetime tabi olacak şirketler Bakanlar Kurulunca belirlenir.
(5) (6455 sayılı Kanunun 80 inci maddesiyle eklenen fıkra.) Dördüncü fıkra kapsamı dışında
kalan anonim şirketler ile 4572 sayılı Kanun kapsamındaki kooperatifler ve bunların bağımsız
denetime tabi olmayan üst kuruluşları bu fıkra hükümlerine göre denetlenir. Denetime ilişkin
usul ve esaslar ile bu fıkra uyarınca denetim yapacak denetçilerin niteliklerine, uyacakları etik
ilkelere, görev ve yetkilerine, seçilmelerine, görevden alınmalarına veya ayrılmalarına;
denetimin ve denetim raporlarının içeriğine ve raporun genel kurula sunulmasına ilişkin
hususlar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir. Kanunun denetçinin sorumluluğuna ilişkin hükümleri, bu fıkra
uyarınca denetim yapacak denetçilere de kıyasen uygulanır.
(6) (6455 sayılı Kanunun 80 inci maddesiyle eklenen fıkra.) Beşinci fıkra kapsamında denetime
tabi olduğu halde söz konusu denetimi yaptırmayanların finansal tabloları ve yönetim kurulu
yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş hükmündedir.
Yönetmelik çıkmadan değerlendirme yapılmamasını önermekteyiz. Yakın gelecekte
Mesleki Sorumluluk, Finansal Risk ve Tüm Mali Yapılanmalar konusunda en önemli hususların
başında BAĞIMSIZ DENETÇİ müessesi olacaktır.
Süreç işletilmeye başlandığından geçmişe ait tüm bilinenleri unutmamız gerekecek…