açıklamalı sûre meâlleri

BİLİM ve İNSAN VAKFI
ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR’AN AKADEMİSİ
KUR’ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI
TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ
AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ
Hazırlayan :
Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak
1
ÂYETLERİN AÇIKLAMALI MEÂLİ :
﴾09﴿ ‫طيعۤوا اَْمري‬
ٰ ْ ‫ال ََلُ ْم ٰهُرو ُن ِم ْن قَ ْب ُل يَا قَ ْوِم اِمَّنَا فُتِنْتُ ْم بِه َواِ من َربم ُك ُم المر‬
َ َ‫َولَ َق ْد ق‬
ُ َ‫ْح ُن فَاتمبِعُوين َوا‬
90. Yemin olsun ki Hârûn onlara daha önce şöyle demişti
: “Ey Kavmim! Şüphesiz siz bununla imtihan olundunuz.
Ve muhakkak ki sizin rabbiniz ancak Rahman’dır. Siz
bana tâbi’ olun ve emrime itaat edin”.
Hz. Mûsâ rabbiyle buluşmak üzere gittiği Tûr dağından
onların yanına dönmeden önce Hârûn onlara demişti ki : “
Ey Kavmim ! Siz bu buzağı ile sınandınız, böyle bir heykele
tapma fitnesiyle imanınızı korumaktaki sabır ve sebatınız
denendi. Gerçek şu ki sizin rabbiniz buzağı değil, Rahman
olan Allah’tır. O halde Allah’a ibadet hususunda bana tâbi’
olun ve Sâmirî’nin emirlerine değil, benim emirlerime itaat
edip yasakladığım şeyleri terkedin1.
ِ ِ
﴾09﴿ ‫وسى‬
ٰ ‫ي َح ّٰت يَْرِج َع اِلَْي نَا ُم‬
َ ‫قَالُوا لَ ْن نَْب َر َح َعلَْيه َعاكف‬
91. Dediler ki : “Mûsâ bize dönünceye kadar tapanlar
olarak ondan asla ayrılmayacağız/vazgeçmeyeceğiz”.
Dediler ki : “Mûsâ yanımıza dönünceye kadar buzağıya
tapınmaktan asla vazgeçmeyeceğiz, ona ibadet etmeye
devam edeceğiz. Biz senin ileri sürdüğün delilleri kabul
etmiyoruz.
1
Biz
Mûsâ’nın
sözünü
kabul
ediyoruz.
O
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI ( XI. Cüz), s. 157; Tefsîrü’l-münîr, VIII, 492.
2
bakımdan Mûsâ burada bulunmadığı sürece buzağıya
ibadetten vazgeçmeyeceğiz2”.
ِ ‫ال يا ٰهرون ما من ع‬
﴾09﴿ ‫ضلُّوا‬
َ َ َ َ َ ُ ُ َ َ َ‫ق‬
َ ‫ك ا ْذ َراَيْتَ ُه ْم‬
92. Dedi ki : Ey Hârûn ! Onların saptıklarını gördüğünde
sana engel olan şey nedir ?
Mîkatta rabbi ile konuştuktan sonra kavminin yanına
döndüğünde şöyle demişti : “Ey Hârûn! Onların saptıklarını,
sapıklığa düştüklerini gördüğünde (gerekeni yapmana) engel
olan ne oldu ?”
﴾09﴿ ‫ت اَْمري‬
َ ‫صْي‬
َ ‫اَمَّل تَتمبِ َع ِن اَفَ َع‬
93. Bana tâbi’ olmana. Sen benim emrime isyan mı ettin ?
Fiilin başındaki ( ‫ ) ال‬nın zâid olduğu görüşünden
hareketle3 anlam ‘bana tâbi’ olman’ şeklinde olmuştur.
“Tur
dağına
kadar
arkamdan
gelip
geriye
kalan
müminlerle birlikte bana katılmana ve böylelikle bu iş ortaya
ilk çıktığı anda bana haber vermene mâni olan neydi4 ?
Allah için ayağa kalkma ve onun dinine muhalefet
edenlerle ilişkiyi kesme emrime nasıl muhalefet ettin de şu
buzağı heykelini ilâh edinenler arasında ikâmete dev am
ettin ? Ben sana : “ Kavmimin arasında benim yerime geç,
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 493.
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI ( XI. Cüz), s. 157.
4
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 493.
2
3
3
ıslah et ve fesatçıların yoluna uyma5 !” diye tenbih etmemiş
miydim6.
ِ ‫ول ف رقْت ب ي ب‬
ِ
ِ
‫ب قَ ْويل‬
َ َ‫ق‬
ُ ‫ال يَْب نَ ُؤم ََّل تَاْ ُخ ْذ بِل ْحيَيت َوََّل بَِراْسي ا ّين َخ‬
ْ ُ‫ءيل َوَلْ تَ ْرق‬
ۤ َ َ ْ َ َ ‫شيت اَ ْن تَ ُق َ َ م‬
َ ۤ‫ن ا ْسَرا‬
﴾09﴿
94. Dedi ki : Ey Anamın oğlu ! Sakalımı ve başımı tutma.
Şüphesiz ben senin “ İsrâiloğulları arasında ayrılık
çıkardın, sözüme bakmadın” demenden korktum.
Hârun dedi ki : “Beni cezalandırmak için saçımdan ve
sakalımdan asılma! Ben onları terk edip aralarından
ayrılsaydım,
beni
öldürmelerinden
ve
ayrılığa
düşmelerinden, senin de ‘Sen onların birliğini parçaladın ve
onlarla ilgili tavsiye sözüme7 uymadın; seni yerime vekil
tayin ettiğim halde sana verdiğim emirlere riâyet etmedin’
demenden korktum8”.
﴾09﴿ ‫ي‬
َ َ‫ق‬
ُّ ‫ك يَا َس ِام ِر‬
َ ُ‫ال فَ َما َخطْب‬
95. “Ey Sâmirî ! Senin halin nedir ?” dedi.
Mûsâ daha sonra fitnenin sebebi olan Sâmirî’ye dönerek :
“ Senin derdin neydi, sen neden yaptın bunu Ey Sâmirî !”
dedi.
5
6
7
8
A’râf, 142.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 493.
‘Kavmimin arasında benim yerime geç, ıslah et ve fesatçıların yoluna uyma’
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 493.
4
ِ
ِ ‫ال بصر‬
ِ ‫ضة ِمن اَثَِر المرس‬
﴾09﴿ ‫ت يل نَ ْفسي‬
ْ َ‫صُروا بِه فَ َقب‬
َ ‫ول فَنَبَ ْذتُ َها َوَك ٰذل‬
ْ َ‫ك َس مول‬
ُ ْ ُ َ َ َ‫ق‬
ُ‫ض‬
ُ ‫ت ِبَا َلْ يَْب‬
ُ
ْ َ ‫ت قَ ْب‬
96.
Dedi
ki
:
“Ben
onların
görmediklerini/sizin
görmediklerinizi gördüm. Bunun üzerine elçinin izinden
bir avuç avuçladım ve onu attım. Nefsim bunu bana
böyle hoş gösterdi.
(Bu âyetle ilgili tefsir kaynaklarında yer alan rivâyetler
genel anlamda İsrâiliyat vasıflıdır. Kurtubî ve Vehbe
Zuhaylî’nin yer verdiği aşağıdaki rivâyet te bunlardan
biridir.)
Sâmirî de şöyle cevap verdi : “Ben onların görmediği/sizin
görmediğiniz Cebrâil’i hayat atı üzerinde gördüm. İçimden
onun atının izinden bir avuç toprak almak geçti. Aldığım bu
bir avuç toprağı neye atsam mutlaka onun canı, eti ve kanı
olur.
Onlar
senden
kendilerine
bir
tanrı
yapmanı
istediklerinde nefsim bana bu işi yapmayı güzel ve süslü
gösterdi.9 Avucumdaki toprağı buzağı suretinde dökülmüş
altın heykelin ağzına koydum ve bir tanrı heykeli yaptım10.
ِ ِ ٰ ِ‫ول ََّل ِمساس واِ من لَك مو ِعدا لَن ُُتْلَ َفه وانْظُر ا‬
ِ ‫ال فَا ْذه‬
‫ت‬
ْ ‫ك ِِف‬
َ ‫اْلَٰيوةِ اَ ْن تَ ُق‬
َ ‫ٰل ا َٰل‬
َ َ‫ب فَا من ل‬
َ ‫ك المذي ظَْل‬
ۤ ْ َُ ْ
ْ َ َ َ‫ق‬
َْ َ َ َ َ
﴾09﴿ ‫َعلَْي ِه َعاكِفا لَنُ َحِّرقَنمهُ ثُم لَنَ ْن ِس َفنمهُ ِِف الْيَ ِّم نَ ْسفا‬
9
10
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI ( XI. Cüz), s. 159.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 494.
5
97. Dedi ki : “Git. Şüphesiz senin için hayatta ‘temas
yok’ demen vardır. Ve yine şüphesiz senin için asla itiraz
edilemeyecek bir va’d vardır. Taparak üzerine düştüğün
tanrına bak ! Yemin olsun ki biz onu mutlaka yakarız ve
sonra onu denize savurup darmadağın ederiz”.
Mûsâ (as) dedi ki : “ Haydi, aramızdan çek git. Çünkü
bundan sonra sen hayatta olduğun sürece diyeceksin ki ‘Ne
siz bana dokunun, ne ben size dokunayım11’. Sana dünyada
verilecek ceza aramızdan çekip gitmen, hayatta olduğun
sürece 'Ban kimse dokunmasın’ demen ve kimsenin de sana
dokunmamasıdır12. Şüphesiz sana verilecek ve asla geri
bırakılmayacak bir va’de (süre) de vardır ki o da âhiret
cezasıdır. Azap göreceğin bu va’deyi Allah değiştirmeyecek
ve onu kıyamet gününde gerçekleştirecektir13. Bir de şu
taptığın şu tanrıya bak ! Biz onu elbette yakacak, sonra
denizde savurup darmadağın edeceğiz. O heykel buzağıyı
ateşte iyice yakacak, sonra rüzgar alıp götürsün diye denize
savuracağız14”.
11
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI (XI. Cüz), s.160. Hz. Mûsâ onu kavminin arasından
sürüp uzaklaştırdı. İsrailoğullarına onunla oturup kalkmamalarını, ona
yaklaşmamalarını ve onunla konuşmamalarını bir ceza olmak üzere emretmişti. Bak.,
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI (XI. Cüz), s.160. Mûsâ (as)’nın Sâmirî’ye
uyguladığı bu müeyyide bir tür sürgün ve toplumdan dışlama cezasıdır.
12
13
14
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 494.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 494.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 494.
6
﴾09﴿ ‫اِمَّنَاۤ اِ َٰلُ ُك ُم ال ٰلّهُ المذي ََّلۤ اِٰلهَ اِمَّل ُه َو َو ِس َع ُك مل َش ْيء عِ ْلما‬
98. Şüphesiz ki sizin ilâhınız kendisinden başka ilâh
olmayan Allah’tır. Ve O’nun ilmi de her şeyi kuşatmıştır.
ِ
﴾00﴿ ‫اك ِم ْن لَ ُدنما ِذ ْكرا‬
َ َ‫ك ِم ْن اَنْبَا ِۤء َما قَ ْد َسبَ َق َوقَ ْد اٰتَْي ن‬
ُّ ‫ك نَ ُق‬
َ ‫ص َعلَْي‬
َ ‫َك ٰذل‬
99. Geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece
sana anlatıyoruz. Ve şüphesiz katımızdan sana da bir
zikir verdik.
Ey Muhammed ! Mûsâ kıssasında olduğu gibi geçmiş
ümmetlerden bir kısmıyla ilgili haberleri sana anlatıyoruz ki
bunlar sana bir teselli olsun ve senin doğruluğuna delil teşkil
etsin. Sana da katımızdan Kur’ân’ı verdik. Kur’an zikirdir.
Çünkü onun içinde nice öğütler ve hatırlatmalar vardır15.
﴾999﴿ ‫ض َعْنهُ فَاِنمهُ ََْي ِم ُل يَ ْوَم الْ ِقٰي َم ِة ِوْزرا‬
َ ‫َم ْن اَ ْعَر‬
100. Kim ondan yüz çevirirse artık o kıyamet günü bir
yük taşır.
Kim Kur’an’dan yüz çevirirse; onu yalanlar, ona uymayı
kabul etmez, hükümleriyle amel etmez ve gerçeği onun
dışında ararsa kıyamet günü büyük bir günah ve ağır bir
vebal yükünü yüklenmiş olarak ilâhi huzura gelir.
15
el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI (XI. Cüz), s.162.
7
ِ
﴾999﴿ ‫ين ف ِيه َو َساۤءَ ََلُ ْم يَ ْوَم الْ ِقٰي َم ِة ِْحْل‬
َ ‫َخالد‬
101. Onun içinde ebedi kalıcıdırlar. Kıyamet gününde
onlar için kötü bir yük oldu.
O günah yükünün altında (cezası içinde, cehennem
ateşinde) ebedi kalacaklardır. Asla ondan kurtulamayacak,
onun sonu gelmeyecektir. Yüz çevirmelerinin bir cezası
olarak taşıdıkları bu yük ne kadar kötü bir yüktür16.
﴾999﴿ ‫ي يَ ْوَمئِذ ُزْرقا‬
ُّ ‫يَ ْوَم يُْن َف ُخ ِِف‬
َ ‫الصوِر َوََْن ُشُر الْ ُم ْج ِرم‬
102. Sûr’a üflendiği günde, o gün biz mücrimleri
morarmış (göğermiş) olarak haşrediriz.
İnsanların hesap için diriltileceği üfürüş olan ikinci defa
üfürüleceği
o
kıyamet
gününde
müşrikler,
Allah’ın
kendilerini bağışlamayacağı, günahları sebebiyle sorumlu
tutulacak isyankârlar o günün dehşetinden, öfke ve
pişmanlığın aşırılığından dolayı yüzleri ve gözleri morarmış
halde hasredileceklerdir17.
﴾999﴿ ‫يَتَ َخافَتُو َن بَْي نَ ُه ْم اِ ْن لَبِثْتُ ْم اِمَّل َع ْشرا‬
103. Aralarında “Siz ancak on gün eyleştiniz” diye gizli
gizli konuşurlar.
16
17
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 501.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 501.
8
Aralarında gizli gizli konuşarak derler ki : “ Sizler dünya
hayatında ancak on gün kadar, yahut ona yakın bir süre veya
daha az bir müddet kaldınız18.
Dünya hayatıyla kabirde kaldıkları günlerini âhiretteki
günlerine ve ömürlerine kıyasla çok az bulacaklardır.
﴾999﴿ ‫ول اَْمثَلُ ُه ْم طَري َقة اِ ْن لَبِثْتُ ْم اِمَّل يَ ْوما‬
ُ ‫ََْن ُن اَ ْعلَ ُم ِِبَا يَ ُقولُو َن اِ ْذ يَ ُق‬
104. İçlerinde gidişatı daha iyi olanın : “Siz sadece bir gün
kaldınız” dediği o vakitte söylediklerini en iyi biz biliriz.
Kendince sözü en dengeli, görüş ve aklı en olgun ve en
bilgili olanlarının : “Siz ancak tek bir gün kaldınız” diye
söylediğinde onların kendi aralarında neler fısıldaşıp neler
söylediklerini yine en iyi bilen biziz19.
18
19
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 501.
Tefsîrü’l-münîr, VIII, 502.
9