Eylül 2014 - Diyanet İşleri Başkanlığı

Eylül 2014 Sayı:410
Ahîlerin Telaşı,
Helal Yemektir Aşı
mluluk”
Derginizle birlikte “Soru
ayın!
adlı kitabı almayı unutm
Merhaba........................................... 1
Hangi Nimetleri Yalanlıyorsunuz?... 2-3
Tatile Veda...................................... 4-5
Tırmanma......................................... 6-7
Zehra................................................ 8-9
Emanet.............................................. 10-11
Seyyah Ahmet’in Serüvenleri...... 12-13
Tüccar Ahtapot Zengin Oluyor... 14-15
Ahîlik Nedir Cancağazım?............ 16-17
Ahî Çocuk Köyü............................... 18-19
Gülce................................................. 20-21
Çıraklıktan Ustalığa....................... 22-23
Burçin ile Burhan............................ 24-27
Benden Daha Heyecanlısı Var mı?... 28-29
Katip Çelebi..................................... 30-31
Hatip Olmaya Ne Dersin?............ 32-33
Allame Nine...................................... 34-35
Raptiye............................................. 36-38
Her Yiğidin Bir Yoğurt Yiyişi Vardır .39
Çözmece........................................... 40-41
Eksik Rakamlar............................... 42
Pano................................................... 43
Bulmaca............................................ 44-45
Sizden Gelenler.............................. 46-47
Posta Kutusu.................................... 48
Merhaba,
Sonbaharın habercisi, tatilin son günlerini içinde bulunduran Eylül
ayından size selamlarımızı gönderiyoruz. Dergimiz bu ay, sizleri
kardeşliğin en güzel örneği olan Ahîlik konusuyla karşılıyor.
Anadolu’nun esnafı birbirini kardeşi bilmiş, bunu en güzel şekilde
devam ettirmek için kardeşlik anlamına gelen Ahîlik teşkilatını
kurmuşlar. Birbirlerinin hakkını daima gözetmiş, aldatarak ticaret
yapmaktan kaçınmışlar. Usta çırağını oğlu gibi yetiştirmiş, çırak
ustasını babası gibi sevmiş. Bu sevgi ve saygı ile ahîler, atalarımızdan
gelen ahlâkı korumuş, nesilden nesile aktarmışlar… Vefa, doğruluk,
emniyet, cömertlik, tevazu, affedici olma gibi birçok güzel davranış
onların sayesinde hayatın içindeki yerini kaybetmemiş.
Ahîliğin ahlâkıyla yetişenlerin torunları, halâ dedelerinden gelen
bu alışkanlığı sürdürürler. “Nerede bu Ahîlik geleneğini yaşatanlar?”
diye sorarsanız, insanları aldatmadan ticaret yapan, dürüst, komşu
esnafıyla iyi geçinen, çarşıda pazarda güvenilen insan olarak
gösterilen, tevazu sahibi insanları göreceksiniz. İşte, günümüzde ismi
Ahîlik olmasa da, Ahîliği özünde barındıran iyi insanlar onlardır.
Dr. Faruk Görgülü
Diyanet İşleri Başkanlığı Adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Faruk Görgülü
Mali İşler ve Dağıtım Sorumlusu: Mustafa Bayraktar (Döner Sermaye İşletme Müdürü)
Yayın Koordinatörleri: Esma GÜNER - Pınar Melike DEMİRALAY
Dizgi: Bayram Uçakoğlu Tashih: Said Şan
İllüstrasyonlar: Orhan AKCAN Tasarım: Bedirhan AKCAN
İdare Yeri: Diyanet İşleri Başkanlığı Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara
Tel: (0312) 295 86 24/61 86 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: [email protected]
www.facebook.com/diyanetcocukdergisi
Milli Eğitim Temel Kanunu (16.6.1983 gün ve 28442 sayılı Kanunu'nun 15'inci Madde ile Değişik 55'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince)
Başkanlığımız yayınlarının öğrencilere tavsiyesinde bir sakınca yoktur. Abone İşleri Tel: (0312) 295 71 96-97 Faks: (0312) 285 18 54 e-posta: [email protected]
Abone Şartları Yurt içi yıllık: 42 TL. Yurt dışı yıllık: ABD için 25 ABD Doları, Avrupa Birliği ülkeleri için 24 Euro, Avustralya için 40 Avustralya
Doları, İsveç ve Danimarka için 200 Kron, İsviçre için 40 İsviçre Frangı. Abone kaydı için, ücretin Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün
T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesindeki
IBAN: TR 08 000 1 00 25 330 599 4308-5019 No'lu hesabına yatırılması ve makbuzun
fotokopisi ile aboneliğin hangi sayıdan başlayacağını bildirir bir mektubun, "Diyanet İşleri Başkanlığı - Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü
Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:147/A 06800 Çankaya / Ankara" adresine gönderilmesi gerekir.
Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Diyanet Çocuk Dergisi (Türkçe) Basım Tarihi: 26.08.2014 Basım Yeri: Ankara
Baskı: EVOS BASIM YAYIN LTD. ŞTİ. İstanbul Yolu 7.Km Necdet Evliyagil Cad. No.24 Batıkent / ANKARA
Tel: (0312) 278 08 24 Fax: (0312) 278 49 62 e-mail: [email protected]
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
1
ak
n tar
K
i
Ur
iN
K e’ a N h a z i N e sz
sfe
ClklyorU
yr
Ba ha
a
m
Fat Kara
Hangi Nimetleri
Yalanlıyorsunuz?
H
avalar serinlemeye, bahçe bozumu
ile tarlaların, bahçelerin renkleri
solmaya başlamıştı. Sonbaharın
geldiği yavaş yavaş hissediliyor, bir
yandan da Mehmetlerin köyünde kış
hazırlıkları yapılıyordu. Her yıl kış
gelmeden çok önce bu hazırlıklar başlar,
kışın bütün bir yaz topraktan elde
edilenler sağlıklı, tasarruflu kullanılırdı.
Yaz meyveleri reçel, peksimet, pekmez
yapılır, öğütülen buğdaydan yapılan
yufka ekmekler üst üste sıralanırdı. Taze
barbunya, bamya ayıklanır kurutulur,
kaynatılan domateslerle en güzel salçalar
ve türlü türlü turşular hazır edilirdi.
Köylü her şeyi kendi yapar, köylünün
yapamadığı ürünler de küçük bakkalda
bulunurdu. Sadece yiyecekleri değil,
ipi, iğneyi, tarağı, makası da buradan
almak mümkündü. Bakkala köylüler
Ahî baba derlerdi. Mehmet sebebini
bilmiyordu ama Ahî babaya herkesin
gösterdiği saygıyı anlıyordu. Çünkü Ahî
baba, olmayana yardım eder, bozuk ürün
satmaz, ölçüye tartıya çok dikkat ederdi.
Mehmet, annesinin almasını
istediklerini ezberinde tutmaya çalışarak
bakkala girdiğinde, vakit çoktan akşama
yaklaşmıştı. Köyün bakkalı Ahî baba,
2 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Mehmet’i çok sever, hafızlık yaptığını
bildiğinden her gelişinde birkaç âyet
okutmadan bırakmazdı. Yine öyle oldu.
Mehmet, annesinin siparişlerini almış
kapıya yönelmişti ki Ahî baba:
-Bir âyet de mi okumayacaksın
Mehmet, diye sordu. Mehmet
henüz yeni ezberlediği Rahmân
sûresinden birkaç âyet okudu.
Ahî babanın gözleri doldu, başını
okşadı Mehmet’in ve ona bir
kese akide şekeri verdi.
Mehmet anlamamıştı.
Allah’ın verdiği nimetleri
yalanlamak, görmezden
gelmek mi, diye
düşünüyordu ki, köyün
en yağız atının yanından
geçmekte olduğunu fark etti. Kahverengi
parlak rengi, gür yeleleri ile bu at bütün
köyün göz bebeği idi. Çünkü soluk soluğa
süratle koşan, koşarken ayaklarını
vurarak ateş çıkaran bu at, mektup
getirip götürürdü şehre. Mehmet’le
konuşan bu defa oydu. Rahmân sûresinin
ilk âyetlerinin anlamını bir çırpıda
deyiverdi, koşar gibi nefes nefese:
“Rahmân, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona düşünüp ifade etmeyi öğretti.
Güneş ve ay bir hesaba göre hareket eder. Otlar ve ağaçlar (Allah’a) boyun eğerler.
(Allah) Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın,
teraziyi eksik tutmayın. Allah yeri canlılar için var etti. Orada meyve(ler) ve salkımlı
hurma ağaçları; yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. O halde Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlıyorsunuz?”
-Ben, Âdiyât sûresinde anlatılan atlardanım, Mehmet! Okuduğun âyetleri duyunca,
sana anlamını haber vereyim istedim, dedi ve uzaklaştı.
Mehmet, hâlâ “O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” sorusunu
düşünmekteydi.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
3
İ
kc pek
an
P
e
ey
v
k ug a m b e r l m l z t l
cuk
umme
e
tic
Ha an A
rh
n:O
n:
Yaza
Çize
TATİLE VEDA,
OKULA MERHABA
ÖĞRENDİKLERİMİZİ
UNUTMAYALIM ASLA
Anne,
bu yaz
Kur’ân okumayı
öğrendiğim için
çok mutluyum.
O
zaman
unutmamak için her
gün okuldan geldikten
sonra bir sayfa
okumalısın yavrum.
Tamam
anne, bu
benim ödevim
olsun!
tur:
şöyle buyurmuş
Peygamberimiz
’ı
ân
r’
hayırlısı Ku
”İnsanların en
.”
ir
nd
n ve öğrete
Kerim’i öğrene
Çok
para
harcadın
baba. Ama
tüm okul
ihtiyaçlarımızı
aldık.
Size
feda olsun
oğlum. Yeter ki
derslerinize güzelce
çalışın.
Emre
seninle aynı
sırada oturmak
istemiyor demiştim
ya... Senin yanında
oturabilmek için ben
yalan söyledim.
Özür dilerim.
Peygamberimiz; “Bir adamın hayır
yolunda harcadığı paraların en
faziletlisi, aile fertlerine harcadığı
paradır.” buyurmuştur.
Emre
hakkında
boşuna kötü
düşünmüşüm. Benimle
oturmak istediğini
açıkça söyleseydin
keşke. Yine beraber
otururduk.
Sevgili Peygamberimiz; “Doğruluk iyiliğe,
iyilik de Cennete götürür…” buyurmuştur.
Anne,
okula
gitmek
zorunda
mıyım?
Acaba
benim
hakkımda mı
konuşuyorlar?!
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer üç kişi
iseniz, aranızdan iki kişi, üçüncü kişiyi yalnız
bırakarak birbiriyle konuşmasın. Asla böyle
yapmayın; çünkü böyle yapmanız üçüncü kişiyi
incitir.”
4 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Tabii
ki yavrum, okula
gidip yeni bilgiler
öğrenmeli ve bolca
sevap kazanmalısın.
Peygamberimiz; “İlim öğrenmek her
Müslümana farzdır.” buyurmuştur.
Çok
güzel
düşündün,
aferin kızım.
Öğretmenim,
döneme yeni
başlıyoruz,
sınıfımızda
bir temizlik
kampanyası
başlatalım, artık
sınıfımızı hiç
kirletmeyelim.
Peygamberimiz; “Bir
iyiliğe öncülük eden,
onu yapan kişi kadar
sevap kazanır.”
buyurmuştur.
Öğretmenim,
ben her gün
düzenli olarak
beş sayfa kitap
okuyorum.
Aferin
kızım. Böyle
düzenli şekilde
okumanın sana
çok faydası
olacaktır.
Peygamberimiz
; “Allah’ın
en sevdiği amel
, az da
olsa devamlı ya
pılan
ameldir.” buyu
rmuştur.
Hepiniz
artık
büyüdünüz.
Teneffüslerde küçük
kardeşlerinize her
konuda yardımcı
olmalısınız.
Dur
ben açayım
musluğu. Gel yıka
ellerini.
Musluğu
açamıyorum.
Peygamberimiz;
“Küçüklerimize merhametli
davranmayan, büyüklerimize
saygı göstermeyen bizden
değildir.” buyurmuştur.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
5
Ku l up
Yll dlzl
rt
e
aM
s
u
M
6 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
A
M
N
A
TIRM
P
eygamber Efendimiz (s.a.s.) çocuklarla birbirinden güzel oyunlar
oynardı. Bunların arasında özellikle torunları Hz. Hasan (r.a.) ve Hz.
Hüseyin (r.a.) ile oynadığı tırmanma oyunu hem çok eğlenceli hem
de çocukların gelişip kocamaan anneler babalar olmalarını sağlayacak
özellikteydi.
Dede ile torunun birbiriyle karşılaştıklarında yaşadığı büyük mutluluk,
doyumsuzdu. Sevgi dolu göz iletişiminden sonra Peygamber Efendimizin
ellerini uzatmasıyla oynanacak oyun anlaşılır, torun da hemen ellerini
uzatırdı. Efendimiz (s.a.s.) torununu, iki elinden sıkıca kavrayıp kaldırır,
ayaklarını ayakları üzerine koyardı. Torunu, gözlerini Peygamberimizin
gözlerine kilitlemiş vaziyette, dedesinden gelecek o tatlı ve cesaret
verici sözleri beklerdi. Peygamber Efendimiz:
“Hey çitlembik çitlembik
Haydi yüksel gözü minik” der demez heyecanlı tırmanış başlardı.
Torunu, badi badi adımlarla Peygamberimizin bacaklarından başlayıp
uyluklarına, oradan da karnına basarak tırmanır, nihayet göğsüne kadar ulaşırdı. İki ayağını da Peygamberimizin göğsü üzerine koyup dikilir,
ulaştığı büyük zirveden sevinçle etrafı izlerdi. Bu sırada dede ile torunun
mutluluğuna diyecek yoktu.
Tırmanıcının bu başarısı üzerine sıra oyunun en güzel bölümüne; o
eşsiz ödüle gelirdi. Bu ödül, dedelerin en güzelinden kocaman bir öpücük
ve sıcak bir dua idi. Dede (s.a.s.) torunun eğilmesini söyler, o da büyük
bir memnuniyetle eğilir, hak ettiği öpücüğü alırdı. Peygamber Efendimiz
öpücüğün arkasından torunu için, “Allah’ım, onu sev, çünkü ben onu seviyorum.” diye dua ederdi.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 7
8 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 9
ye
Ruki
LA
N
Bir a y e t
Bir Hikaye
OK
EMANET
“Kim Allah’tan kork
up sakınırsa, Allah on
a
bir çıkış yolu göster
ir ve onu ummadığı
bi
r
yerden rızıklandırır.”
(Talâk Sûresi, 2-3. ây
etler)
10 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Zamanın birinde birbirini çok seven iki komşu varmış. Kendi yağıyla
kavrulan, kalpleri iyilik dolu insanlarmış. Bu komşulardan biri hacca
gitmeye karar vermiş. Komşusuna gidip:
- Komşum Allah nasip ederse, hac için yarınki kervana katılacağım.
Benim üç koyunum var. Biliyorsun hanımım hasta. Koyunlara bakamaz.
Senden bir isteğim olacak. Ben dönene kadar bu üç koyuna bakıp
sağdığın sütün yarısını hanımıma ver, yarısını da emeğine karşılık sen
al, deyince komşusu hiç tereddüt etmeden:
- Tabii bakarım komşum, ne demek? Sen de bize bol bol dua edersin,
demiş.
Adam komşusunun koyunlarını özenle besliyor, her gün sağdığı
sütün yarısını götürüp komşusunun evine bırakıyormuş. İmtihan bu ya
komşusunun koyunları bol bol süt verirken, kendi koyunlarının sütü
iyice azalıyormuş. Bir gün adamın karısı:
- Bey, görüyorsun bizim koyunların sütü iyice azaldı. Komşununki ise
gayet bol. Sen yarısını komşuya veriyorsun, ama tek başına bir kadına o
süt çok gelir. Oysa biz çoluk çocuk kalabalığız. Elimizdeki süt; yoğurt,
peynir yapmaya yetmiyor. Komşunun hanımına yetecek kadar süt
verelim, artanın hepsi bizim olsun, demiş.
Adam düşünmüş. Karısı çok haklıymış.
Ertesi gün komşusunun koyunlarını sağmış. Sütten küçük bir tas
komşusuna ayırıp kalanı kendi sütüne katacakken kalbinde derin bir sızı
duymuş. “Estağfirullah” diye diye komşusunun sütünü her zamanki gibi
ikiye bölüp kaba koymuş. Yol boyu aynı tesbihi söyleyerek komşusunun
evine varmış. Kapıyı açan komşusunun hanımı mahcup bir sesle:
- Kardeşim hakkını helal et seni yoruyoruz. Her gün kapımıza bolca
süt getiriyorsun. Biliyorsun ben hastayım, bu kadar sütü tek başıma
tüketemiyorum. Artık bana küçük bir tas süt getirsen yeter. Ayrıca
bugüne kadar getirdiğin sütlerden de size peynir yaptım, bunu al,
afiyetle ye. Emeğinin karşılığı olmaz ama…
Adam ne diyeceğini bilemez bir halde kapıda kalakalmış.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 11
12 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 13
O
YÜ ĞAN
CE
l
l
l
l
l
l
l
Coc ca
DU U k k
sUNMe
uD
utl lem
M
:
z
n
Yaza en: Ö
Çiz
Tüccar
Ahtapot
Zengİ n
Oluyor
Okyanusta masmavi bir hayat
yaşanıyordu. Yunus balıkları güler
yüzleriyle karşılaştıkları herkese selam verir,
kedi balıkları mahalle kasabının önünden bir an için olsun
ayrılmazlardı. Altı kollu ahtapot sabahın erken vaktinde
dükkânını açar, müşteriler gelmeden köşe bucak temizlik
yapardı.
Tüccar ahtapotun hayattaki en önemli amacı okyanusun
zengin esnafı olmaktı. Üç tane kalbi, altı tane kolu ve iki
tane bacağı olmasına rağmen Allah’ın kendisine verdiği
nimetleri bir türlü görmüyordu. Âdeta içindeki servet
hırsının esiri olmuş, sadece kollarının ve bacaklarının daha
uzun olmasını istiyordu. Kolları ve bacakları ne kadar uzun
olursa okyanustaki canlılar üzerinde o kadar hâkimiyet
kurabileceğini düşünüyordu.
Ahtapot bütün vaktini ticaretle
geçiriyor, eşine ve çocuklarına hemen
hemen hiç vakit ayırmıyordu.
Kendisinden yardım isteyen balıkları
“Hadi, hadi Allah versin.” diyerek
dükkânından kovuyordu. Boş
vakitlerinde biriktirdiği paraları
saymak onu çok eğlendiriyordu.
Günler ardı ardına geçiyordu.
Tüccar ahtapot yiyordu,
içiyordu, daha uzun kollu bir
ahtapot olabilmek için yüksek
kalorili yiyeceklere israfa
varan harcamalar yapıyordu.
14 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
İlk zamanlar her şey ahtapotun istediği
gibi gidiyordu. Yedikleri ve içtiklerinin
etkisiyle kolları ve bacakları yavaş yavaş
uzamaya başlamıştı. Ama vakit geçtikçe
ahtapotun gözden kaçırdığı bir durum baş
göstermeye başladı. Kolları ve bacakları o
kadar uzamıştı ki artık onları taşıyamaz
hâle gelmişti.
Bir gün dükkânda başını iki
elinin arasına almış kara kara
düşünürken masasının üzerinde
duran bir kitap gözüne ilişiverdi.
Birkaç gün önce alış veriş yapmaya
gelen bilge yunus balığı unutmuş
olmalı diye düşündü kendi kendine.
Bu zor anlaşılan kitapları ondan başka
kim okurdu ki.
Ahtapot kitaba göz gezdirirken davranışlarda
orta yolu takip etmek gerektiğini anlatan
satırları okudu. Hayatta mutlu olabilmek için
aşırılık ve eksikliklerden kaçınmak gerektiğini
anladı. Artık ne cimrilik yapacak ne de israfa
kaçacaktı. İkisinin ortası olan cömertlik kendisi
için en erdemli olanıydı. Altı kollu tüccar
ahtapot, esnaf arkadaşlarıyla konuşurken öfke
ile vurdumduymazlık arasında her zaman sakin
olmayı tercih edecekti. Müşterileriyle alış veriş
yaparken kâr veya zarar etmeyi düşünmek yerine
adaletli olmayı gözetecekti. Bir haksızlıkla
karşılaştığında cüretkârlığı ve korkaklığı
bir tarafa bırakarak yiğitçe davranmayı
seçecekti.
Altın değerindeki bu
öğütleri hayatına bir
bir tatbik eden tüccar
ahtapot ticaretten
kazanamayacağı bir
servet elde etmiş,
okyanusun en zengin
ahtapotu olmuştu.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 15
Ka
l p Aynasl
ya
a
al K
r
u
V
ektir.
ile ömür geçirmem
Ahîlik, ah ile vah
ür.
ektir Ahîlik.
Ahîlik, dürüstlükt
esnaf olmak dem
an
m
lü
üs
M
ış
m
laklan
İslam ahlâkıyla ah
r.
Ahîlik, kardeşlikti
n olmaktır.
ca
demektir.
Ahîlik, canlar ile
sine dönüştürmek
ke
ül
k
tir.
lli
ze
gü
ı
ay
yat sürmek demek
ha
Ahîlik, düny
ız
as
rd
hu
z
si
n bilip, hile
hîlik…
Ahîlik, yalanı yıla
r.
tle yaşamaktır A
be
ab
uh
m
istemek demekti
le
ep
de
ed
in
iç
r,
i
tı
eş
ak
m
rd
şa
ka
Ya
ü’min
i için istediğini, M
İnsanın kendi nefs
ır.
ıd
sadakatin mirac
ve
n
ğu
lu
st
do
,
…
lik
Ahî
işlemektir Ahîlik
ş
kı
na
ş
kı
na
a
ay
İyiliği düny
r veren
ektir.
kol gezdiğini habe
n
ği
ili
iy
l,
Ahîlik, haddi bilm
ği
de
n
r yerde kötülüğü
İnsanın olduğu he
bırla
, ahlak göğünde sa
ıp
rp
çı
t
na
ka
elçidir Ahîlik.
n
de
yanusunun üzerin
Ahîlik, doğruluk ok
uçmak demektir.
.
Ahîlik
.
NC edir?
ancağızım
16 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Cömertliktir Ahîlik.
Ahîlik, dosdoğru olmak demektir.
Vicdan demektir, merhamet demektir, hayır hasenat
demektir Ahîlik…
Emniyet ve gönül rahatlığı demektir Ahîlik.
Ahîlik, aldatmamak ve aldanmamak demektir.
Adalet demektir Ahîlik.
Lütuf ve rızık kapısı demektir Ahîlik.
Hırstan uzak durup, tamah etmemektir Ahîlik.
Tokluk kapısı demektir.
Görgü ve nezakettir Ahîlik.
Marifettir Ahîlik.
Başarmak için başka insanları yok saymayı reddetme
ktir Ahîlik.
Bencillikten arınmaktır, yaradılanı Yaradandan ötür
ü sevebilmektir Ahîlik.
Ahîlik, dayanışma, sükûnet, güven ve istikrar demektir
.
Ahîlik, kalbi senin kadar güzel mi güzel olmak dem
ektir cancağızım…
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 17
l
N
EY
l
l
KUSAGL
l
GOK
YÖ
ya
Der
Burası Ahî Çocuk Köyü….
Murat’ın bu köye ilk gelişi… Gelirken
biraz telaşlı, heyecanlıydı Murat. Babası
bu köyde bütün çocukların mutlu, neşeli
olduğunu söylemişti. Köye geldiklerinde
babasına hak vermişti Murat, herkes cıvıl
cıvıl, hareketli, herkes güler yüzlüydü
burada. Ne güzel manzara! Ama babası bir
şeyi eksik söylemişti anlaşılan. Murat’ın
gördüğüne göre burada sadece çocuklar
değil, çocukların elindeki her şey de çok
mutluydu, her şeyin yüzü gülüyordu adeta.
18 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Şaşırdı Murat. Köyün içine doğru biraz
ilerledi babasıyla. Burada birçok çocuk
vardı, hepsi de bir şeylerle meşguldü.
Yanlarında kendilerinden yaşça büyük,
güler yüzlü, babacan tavırlı amcalar vardı.
Murat:
-Babacığım bu çocuklar nasıl bu kadar
mutlu olabiliyor, istedikleri her şeye
sahipler mi burada?
Babası:
-Hayır oğlum, mutlu olmalarının nedeni
istedikleri her şeye sahip olmaları değil,
sevdikleri işlerle meşgul olmalarından
kaynaklanıyor.
Murat:
-Nasıl yani?
-Bak mesela, bu arkadaşların hepsi
kendi yetenek ve isteklerine göre bir
meslek dalı seçmiş ve onu en güzel şekilde
öğrenmeye çalışıyorlar, bu da onları
mutlu ediyor, öğrendikçe daha da mutlu
oluyorlar. Burada her çocuk bir çırak
Bu
sefer rengimi ve dokumamı
daha çok beğendim. Kim bilir hangi evi
süsleyeceğim bu kez, insanları mutlu
edeceğim, teşekkür ederim.
ve her çırağın bir ustası var. Yanlarındaki
amcalar da onların ustaları.
Murat:
-Yani, usta olmak için önce çırak olmak
şart, öyle mi?
Baba:
-Evet, ama daha önemlisi var. Ahî Çocuk
Köyü’nde usta olabilmek için ahlaki eğitimi
tamamlamak da şart.
Murat:
-Nasıl?
-Mesela bu köyde cömert olmak,
yardımsever olmak, haramdan uzak olmak,
sözünde durmak, kötü söz ve dedikodudan
uzak durmak, yapılan iyiliği başa kakmamak,
şükretmek, insanların ayıp ve kusurlarını
örtmek, fakir-zengin ayrımı yapmamak gibi
pek çok ahlaki davranış kazanılmadan usta
olunamaz.
Bu arada ileride gülen gözlerle etrafa
bakan bir halı gördü Murat. Halıya yaklaştı.
Halı yanındaki çocukla konuşuyordu:
Murat henüz şaşkınlığını atamadan az
ileride yine yanındaki çocuğa teşekkür eden
bir çömlek gördü:
-Ne kadar güzel, sağlam ve dayanıklı oldum!
Ne güzel yemekler pişecek içimde, insanların
karnı doyacak, içi ısınacak senin sayende,
ellerine sağlık.
Gördüğü manzaralardan sonra kendisine
uygun bir meslek seçmek için sabırsızlandı
Murat.
Hangi meslek dalları yoktu ki bu köyde…
Bakırcılık, taş işçiliği, keçecilik, bıçakçılık,
çarıkçılık ve unutulmaya yüz tutmuş pek
çok meslek dalı… Herkes yardımsever,
misafirperver, çalışkan, emeğe saygılı. Ahlaki
bir olgunluğa erişmeden usta olabilmek zaten
mümkün değil!
Gördüğü manzaralardan sonra kendisine
uygun bir meslek seçmek ve bu köyde
kalabilmek için sabırsızlandı Murat.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 19
20 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 21
N viye
Ul
nep A
y
e
Z
K
ÖZ
ÇIRAKLIKTAN USTALIĞA
Birileri ahîlik mi dedi? Ahîlik de ne demek? Beni ne ilgilendirir diyorsan…
Zeynep ablanın söylediklerine kulak ver. Ahîliği ve ahîlik denince akla gelen
kelimeleri bir bir tanı.
Kemerini sıkıca bağla, işteee yüksek hızlı bilgi yolculuğuna başlıyoruuuz!
Ahîlik
Ahî, Arapça “kardeşim” demektir. Bir nevi esnaf dayanışması olan
ahîlik, mensuplarına ahlakî gelişimi de kazandırıyordu.
Anadolu’da ahîliğin kurucusu olarak bilinen kişi Nasîrüddin Mahmûd
daha sonra Ahî Evran ismiyle anıldı. Ahîlikte çırak, usta ve kalfa isimleriyle belli mertebeler belirlenmiştir. Çırak olarak işe giren biri, işi
öğrendikçe kalfa ve sonra usta olur.
Armut piş, ağzıma düş diye bir şey yok. Meslek sahibi olmak öyle
kolay değil. Kabiliyetin olan işi belirledikten sonra yapman gereken çok
çalışmak. Kendini hem işinde, hem de ahlaken insan ilişkilerinde geliştirmen gerekiyor. Bak, ahîlik teşkilatında yer alan çalışanlar ne aşamalardan geçmişler. Kendilerinden dinleyelim.
Çırak
Bana çırak derler. Ahî olmadan önce, yiğit olunur. Yani
çıraklık eğitimi alınır. İyi bir çırak, ustasını iyi dinler, ne
öğretse beller. Mesleğimde iyi olmak için öğrenme safhası
olan çıraklığı en iyi şekilde değerlendirmem gerekiyor. Fazla
vaktim yok, sonra görüşürüz. Çoook çalışmam gerek çoook.
Kalfa
Çıraklık eğitimim bittiğinde kalfa oldum.
Hak edenler için ustalığa geçiş töreni olan
şed kuşanmaya kadar öğrendiklerimi en güzel şekilde uygulamalıyım. Şed, usta olurken
belimize bağlanan yünden örülen bir kuşaktır. Sırada ustalık var, haydi bismillah…
22 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Usta
Artık bir dükkânım var, yaşasııın! Neden bu kadar sevindiğimi merak
ettin herhalde. Ben bugünlere gelmek için neler neler yaptım bir bilsen… Önce yamak oldum, sonra çırak, sonra kalfa. Kalfalığım boyunca
ustamın sözünü hep dinledim. Ne iş verse en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Diğer kalfa ve çırak arkadaşlarımla iyi geçindim. Şurada sorsanız hakkımda kimse kötü bir şey söylemez. İşte bütün bu sebeplerle
dükkânımı açmaya hak kazandım. Hadi bakalım bereket Allah’tan.
Ahî
Benim adım Ahî, işimi en iyi
şekilde yaptığım ve sanatım
da
çok iyi olduğum için beni te
şkilatın başına getirdiler.
İşini en iyi
yapan, kendisine saygı du
yulan, e tabii bir de yaşça
ileri olan kişi
ahî seçilir. Ahîlerin başın
da da onların reisi olan Ah
î baba vardır.
Ahî babalar da Kırşehir’de
ki Ahî Evran Tekkesi’ne ba
ğlıdır. Şimdi
yiğitlerimin başına gitmeliy
im, haydi sana da kolay ge
lsin.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 23
24 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 25
26 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 27
ba
n
KoNUsaN
esyalar
Ço
ye
i
k
Ze
Benden Daha
Heyecanlısı Var mı?
“Kalk artık sabah oldu,
Her taraf sesle doldu.
Uykunun da tadı kaçtı,
Okul vakti yaklaştı…”
Şengül Hanım, erkenden uyanmış;
mutfakta neşeyle şarkı söylüyor.
Bir yandan da kahvaltıyı hazırlıyor
olmalı. Şakır şukur bardak kaşık
sesleri, enstrüman olmuşlar sanki. Bu şarkıyı dinlemeyeli aylar
oldu. Özlemişim doğrusu. Tatlı
bir heyecan, her yanı sardı çoktan. Çocuklarını kaldırmak için
odalarına girmek üzereyken,
kapıda karşılaştı onlarla.
Oğuzhan, uykusunu almış; gayet zinde görünüyordu:
- Haklısın anne, uykunun tadı
çoktan kaçtı, okul vakti gelip
çattı, diye karşılık verdi annesine.
- Ooo, giyinmişsiniz ne güzel,
diye sevinçle çocuklarını kucakladı Şengül Hanım.
- O güzel sesini duyar da kalkmaz
mıyız anneciğim, diye katıldı Serra.
Hem o kadar özlemişken okulumuzu, arkadaşlarımızı… Nasıl uyuruz? Rüyalarımda bile hep okuldaydım, biliyor
musun?
Sonra uzun uzun rüyalarını anlattı Serra. Rüyasında okula çok erken
gittiği için her seferinde okulu kapalı buluyormuş. Hava henüz kapkaranlıkmış. Ortalıkta yırtıcı hayvanlar dolaşıyormuş. Yolda bir tane
öğrenci bile yokmuş. Serra okula doğru koşuyormuş. Okulun kapısı bir
türlü açılmıyormuş. Koşmuş, koşmuş, yorulmuş. Oh, iyi ki uyanmış!
Ağabeyi kahkahayla güldü Serra’ya.
28 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
- Sen de o kadar erken gitmeseydin canım okula, hiç olmazsa güneşin doğuşunu
bekleseydin, dedi.
Şengül Hanım yumuşak sesiyle,
-Sen hep okulunu
düşünerek yattın ya
Serracığım. O yüzden
öyle görmüşsündür.
Takılma böyle rüyalara, diye moral vermeye çalıştı.
Babalarının gelmesiyle bütün aile, kahvaltıda hoş bir sohbete
daldılar. Sonra bir
telaşla kalktı çocuklar, yoksa okula geç mi
kalıyorlar?
Karşıma geçip, saçlarını bir kez daha
güzelce taradılar.
Formaları ne kadar da
yakışmış. Yüzlerinde
güller açmış. Onları
görmek, onlara kendilerini
göstermek ne güzel! Ağabeyi
kapıda ayakkabılarını bağlarken, Serra iyice yaklaştı bana ve
o tatlı sesiyle sordu:
- Ayna ayna,
Söyle bana,
Benden daha heyecanlısı var mı
Bu Eylül sabahında?
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Sonra nasıl keyiflendim, görmeliydiniz!
İstediği cevabı almışçasına, mutlulukla kapıya koştu Serra. Bense eski bir
masalın ortasında buluverdim kendimi. Oradan seslendim çocuklara:
- Güle güle Oğuzhan, güle güle Serra!
Güle güle gidin çocuklar!
Neşeniz, o güzel hayalleriniz hep yaşasın!
Heyecanınıza heyecan katılsın.
Aman, yolunuza kötüler çıkmasın.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 29
30 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 31
ne
r
KuB
BEDEN
AVL UYA
ü
aG
m
s
E
MİNBERE
ÇIKMAK MI,
İSTİYORSUN
HATİP
OLMAYA NE
DERSİN?
Camilerde merdivenle inilip
çıkılan yerleri çok seviyorsunuz
değil mi? Mahfil değil, minare
değil, basamakları olan başka
bir yerden bahsedeceğim size:
Minber.
Cuma ve bayram günlerinde
hatibin hutbe okuduğu yerin
adıdır minber. Hatip; hutbe
okuyan, güzel, etkileyici
konuşan kimselere denir.
Hutbe ise cuma ve bayram
namazlarında minberden
müminlere yapılan, içinde
dua ve nasihati barındıran
konuşmadır.
Mihrabın hemen sağında ye
r alan minber basamaksız
düşünülemez.
Peygamber Efendimiz üç ba
samaklı bir minberden mü
minlere
seslenmiştir. Camilerin bü
yüklüğüne oranla basamak
sayısı zaman
içinde artırılmıştır. Peygam
berimize hürmeten onun hu
tbe verdiği en
üstteki basamağa hiç bir ha
tip çıkmaz. Minberin önü ge
nelde bir perde
ile kapalıdır. Bazısında perde
yerine kanatlı kapı mevcutt
ur. Ustaca
işlenmiş ve değişik motiflere
sahip minberler birer sanat
şaheseridir.
Minbere çıkmaya özendiniz
değil mi, hatip olmaya ne
dersiniz?
32 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
alı olan minberlere
Mermer, ahşap ya da çini kaplam
minberleri Anadolu’da çok
rastlayabilirsiniz. Özellikle ahşap
elliktedir. Bunların arasında
sık görürsünüz. Hepsi de eşsiz güz
inşa edilen Ahî Şerafeddin, Ahî
Ankara’da 13. ve 14. yüzyıllarda
dır. Her üç caminin başındaki
Elvan ve Ahî Yakub camileri de var
i dergimizin sayfalarını bir
ahî kelimesi ilginizi çektiyse bu ayk
ilere ismini veren ahîlerin
karıştırın derim. Saydığım bu cam
maddî ve manevî yönden
o yüzyıllarda Ankara ve çevresinin
nu unutmayalım.
şekillenmesinde büyük yeri olduğu
Bilmece
arın
özenen arkadaşl
Hutbe okumaya
r.
minbere çıkmışla
11 basamaklı bir
ında
ağ
m
a ile her basa
Birer basamak ar
En son basamakta
r.
dı
ta
ak
rm
du
şi
bir ki
rde
ası şartıyla minbe
am
m
ol
n
ni
se
m
ki
a
k vardır? Bu arad
toplam kaç çocu
berin
enseniz bile min
öz
a
ay
um
ok
e
tb
hu
n
n sistemi ile sakı
içindeki mikrofo
ini
rsa cuma hutbes
lu
zu
Bo
.
ın
ay
m
oyna
aman dikkat!
nasıl dinlersiniz,
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 33
34 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 35
36 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 37
38 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
a
Vur
YA
G
B i l U L U M S E Y I NM
iMl i-yorU
A
lK
Her Yiğidin Bir
Yoğurt Yiyişi Vardır
Kelebekler elbette tat almasını da biliyorlar fakat
bizim bildiğimiz şekilde tat almıyorlar. Biz dilimizle tat
alırız. Kelebekler ise ayaklarıyla tat alırlarmış. Eh ne
diyelim, her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır, derler. Bizim
yiğit kelebekler de mesela yoğurt yemeye kalksalar
ayaklarıyla tadıp yerler her halde.
Fil ise
zıplayamayan tek
memeli hayvan imiş. Zıplasalar bir de, düşünemiyorum dünyanın
halini. Dünyadaki bütün filler, mesela
insanları protesto etmek için bir araya
gelseler düşünün siz neler olurdu. Deseler
ki mesela fildişi için insanlar kökümüzü kurutmaya kalkıştı, biz buna itiraz ediyoruz ve
yaşama hakkı istiyoruz kardeşim, diyerek çıkıp bizi protesto etseler ki hakları da var
buna... Of of of düşünemiyorum bile. O
halde bütün filler aynı anda zıplarlar ve yeryüzünü zangır zangır
titretebilirlerdi.
Başka
bir ilginçlik söylemeliyim size. Atlar bir ay
kadar ayakta durabiliyorlarmış
biliyor musunuz? Çok ilginç değil mi
sizce de? İlginç ama iyi bir özellik de
aynı zamanda. Dayanıklı olduklarını da gösterir bu durum değil mi? Fakat atlar okula
gitselerdi, bir kere düşünsenize, okulda öğretmen atlara ayakta durma cezası verseydi
atlar için bu pek de zor bir şey olmazdı.
Hatta mükâfat bile olurdu kim bilir? Ha
tek ayaküstünde durma cezası verseydi ne olurdu, onu ben de kestiremiyorum doğrusu.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 39
Co
zmece
Bilmecelerin cevaplarını yanlarındaki
kutulara çizer misin?
B OYAMA
40 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
BİLMEC E
Harfleri renklerine göre boya!
Bakalım ortaya ne çıkacak?
LABİRENT
Kaplumbağa kardeşi kabuğuna götürür müsün?
Fare dostumuza peynire giden yolu bulması için
yardım eder misin?
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 41
ed
Maca
mm
ha
Mu ERİN
Ç
BUL
EKSİK
RAKAMLAR
Siyah kutucuklar arasındaki yan yana olan kutucukların her birinde ayrı bir kurala
göre dizilmiş rakamlar bulunmaktadır. Diğer dört rakamı inceleyip hangi kurala
göre dizildiğini bularak verilmemiş olan rakamları tespit edin. Bulduğunuz rakamları
kutucukların renklerine göre küçükten büyüğe doğru dizin. Şifre kutusundan
faydalanarak rakamların karşılığı olan harfleri bulup saklı mesajı ortaya çıkarın.
Saklı şifrede ahîlerin önemli meziyetlerinden biri yer alıyor.
42 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 43
Pınar Melike DEMİRALAY
44 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
1. Bir işte yardımcı olarak çalışan
erkek.
5. Her türlü eğitim ve öğretimin toplu
olarak yapıldığı yer.
2. Dîvânü lugati’t-Türk adlı sözlüğü
yazan Türk dil bilgini.
6. Ahîliğin kurucusu, esnaf ve
sanatkârın lideri.
3. Ahî Evran tarafından kurulan esnaf
dayanışma teşkilâtı.
7. Aşaması çırakla usta arasında
bulunan zanaatkâr.
4. Zanaat öğrenmek için bir ustanın
yanında çalışan kimse, yiğit.
8. Kur’ân’ın 100. sûresinin adı.
1. Vücudu, kanatları ince pullarla ve
türlü renklerle örtülü, dört kanatlı,
çok sayıda türleri olan, ayaklarıyla tat
alabilen böcek.
2. Işığı yansıtan, varlıkların
görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam.
3. Yûsuf Has Hâcib tarafından
yazılmış, Türk dilinin en önemli
kaynaklarından biri.
4. Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş
olan ve kendi başına yapabilen kimse.
5. Tarih, coğrafya, bibliyografya ve
biyografya ile ilgili çalışmalar yapmış,
Keşfü’z-Zunûn adlı eseri olan, bilim
adamı ve aydın.
9. Filistin’in batısında, Akdeniz
kıyısında bir sahil şeridi.
6. Camilerde imam-hatiplerin Cuma
ve bayram hutbelerini okudukları,
basamakla çıkılan yüksek yer.
7. Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü
ile oluşturulan ortam.
8. Bir toplum içinde kişilerin uymak
zorunda oldukları davranış biçimleri
ve kuralları.
9. Birine geçici olarak bırakılan
ve teslim alınan, kişice korunması
gereken eşya, kimse vb.
10. Kur’ân’ın 65. sûresinin adı.
11. Kâtib Çelebi’nin coğrafyaya dair
meşhur eseri.
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 45
I
Hakan ÇAKIC
Emirhan CAN
BAY
Sevdenur
e
d
v
e
C
Fatma YAZ
AR
Elif Eslem DUMAN
BİR
46 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
Bedirhan C
İVELEK
K
Pınar CİVELE
Rana Hilal DİNÇER
Hilal ÇÜRÜK
Ç
Meltem GEN
Ayetullah-Ayetülkübra YAZ
Furkan
ADAK
İbrahim SEYMEN
Rumeysa M
AK
Talha ÇÜRÜK
Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014 47
MEKTUBU
GELENLER
Gümüşhane
İbrahim Kadı/
Trabzon
Nurgül Bahar/
Diyarbakır
Ahmet Aydın/
uzu/ Konya
araş
Hüseyin Karak
k/ Kahramanm
e
im
rc
e
M
al
b
k
İkra İ
ır/ Tokat
Müberra Çand
ize
Esma Topal/ R
Hakkâri
/
Üzeyir Tekir
/ Sivas
Beyza Nur Ege
Almanya
Büşra Öztürk/
rk/ Almanya
Beyzanur Öztü
Sevgili Arkadaşlar, bizlerle
paylaşacağınız mektuplarınızı
bekliyoruz. Hoşça kalın.
LUTAŞ
Ahmet Faruk U
Tatil Arkadaşım 10 ekinde
verdiğimiz ödüllü bulmacayı
çözerek bize ulaştıran
okuyucularımızın adreslerine
“Peygamber Hikâyeleri” kitabı
gönderilmiştir.
Zehra Nur DURKAL
48 Diyanet Çocuk Dergisi Sayı: 410 Eylül 2014
AHÎLİK NASİHATİ
Ey Oğul,
Harama bakma, haram yeme
Haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme.
Büyüklerinden önce söze başlama.
Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol.
Dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün durumda iken
affetmesini, hiddetli iken yumuşak
davranmasını bil ve kendin muhtaç
iken bile başkalarına verecek
kadar cömert ol.