Basın metni için tıklayınız.

Cennette Termik, Nükleer, Taş Ocağı; Marmara’da Doğa Kıyımı İstemiyoruz!
Sevgili İğneada halkı, kadim ormanın; 4 bin yıllık İğneada’nın; ağaçların, kuşların, balıkların,
insanların çığlığı, Trakya’nın çığlığı tüm Marmara’ya, tüm ülkeye yayıldı. Ormanın, dağların,
insanların çığlığı dalga dalga İstanbul’a, Ağva’ya, İzmit’e, Sapanca’ya ulaştı. Duyduk ki:
Dünyanın en yaşlı sıradağları, kadim Istrancalar, ormanlar, kuşlar, longoz, balıklar ve
çocuklar; termikle, nükleerle, taş ve maden ocaklarıyla, zehirli atıklarla tehdit altında. Duyduk
ki: Beş bezirgan damga vurmuş, kanlı kavakların rengine. Duyduk ki, şimdi rağbet hep rantçı
zengine. Bu işler duyulur da durmak olur mu? Kalktık, çadırlarımızla, sırt çantalarımızla,
şarkılarımızla toplandık; sana geldik. Beş bezirgan bir olup yolumuzu kesmeye çalıştılar;
şarkılarımızdan, dostluğumuzdan, dertleşmemizden korktular. Ama biz, balıkların, akkuyruklu
kartalların, geyiklerin, leyleklerin ve insanların çığlığına kulaklarımızı tıkamadık; vazgeçmedik.
Bezirganlara inat, kanlı kavak kimler kırdı dalını diye sormaya geldik. Bezirganlara inat, kadim
Istrancalara, İğneada halkına derdimizi arz etmeye geldik. İşte buradayız, yanındayız.
Sevgili İğneada halkı, derdini paylaşmaya; derdimizi anlatmaya geldik. Çünkü biliyorsun ki,
derdimiz de, dermanımız da bir. Çünkü biliyoruz ki biz hepimiz Trakya’dan, İstanbul’a,
İstanbul’dan Sapanca’ya uzanan eşsiz kuzey ormanlarının çocuklarıyız. Ama ne yazık ki
hepimizi, hayatı var eden bu eşsiz orman varlığı, kuzey ormanları, Istrancalardan Ağva’ya
büyük bir tehdit altında.
İğneada halkı! Sen binlerce yıldır sakinliğini, güzelliğini koruyan bu doğal limanda, şimdi doğa
katili rantçıların termik, nükleer dayatmalarıyla, çekilen suyunla eşsiz longoz ormanlarının,
kuşlarının, balıklarının, bitkilerinin rant uğruna yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıyasın. Sen
Saray’da kuarsit madenlerinin, Ergene nehrinde zehirli atıkların, tüm Trakya’da taş ve maden
ocaklarının eşsiz güzelliklerini ve zenginliklerini katletmesi tehdidiyle karşı karşıyasın. Biz,
İstanbul’dan gelen kardeşlerin, çocukların, dostların, şehrimizin elimizde kalan son doğal
varlıklarının, ormanlarının, koruluklarının, bütün yeşil alanlarının ve kıyılarının, 3. köprüyle, 3.
havalimanıyla, yüzlerce doğa düşmanı beton rant projesiyle yok edilmesi tehlikesiyle karşı
karşıyayız. Sadece İğneada değil, sadece İstanbul değil, Ağva’dan Sapanca’ya, Bursa’dan
Yalova’ya bütün Marmara aynı rantçı bezirganların çıkarları, rantları uğruna tarihinin en
büyük kıyımını yaşıyor. Ormanlarımız delik deşik ediliyor; ağaçlarımız dozerlerle köklerinden
sökülüyor; sularımız kurutuluyor; göçmen kuşlarımız yollarını kaybediyor; biz nefes
alamıyoruz; yoksullaşıyoruz; yaşam kaynaklarımız kurutuluyor.
Sevgili İğneada halkı, gel bu büyük katliamı hep birlikte durduralım demek için kalktık, sana
geldik. İstanbul’da, Sapanca’da, Trakya’da yeni doğa katliamları istemediğimizi duyurmak;
cennette termik, nükleer, taş ocağı istemiyoruz demek için geldik. Kalkınma-büyüme
yalanlarıyla Trakya İstanbul’daki çılgın projelere kurban edilmesin; Marmara beton bir
cehenneme dönmesin demek için geldik. Kadim Istranca dağlarının, longozun, balıkların,
kuşların, insanların varlığını kutlamaya; hepimize verdiği hayata teşekkür etmeye geldik.
A bre Sülüman Aga, tut çakal beygiri, uralım yuları, sıkalım kolanı. Gel onlar bizim boğazımızı
iyice sıkmadan, henüz umut varken ele ele verelim. Gel longozun, balıkların, kuşların ve
çocukların aşkına; rantçı bezirganlara inat Trakya’yı, İstanbul’u, Sapanca’yı, Marmara’yı,
hepimizin anası kuzey ormanlarını ve yaşamı hep birlikte savunalım.