hayalperdesi_41_32_33

KAPAK
Yaralı Bilincin
Çilesi
MUSTAFA EMİN BÜYÜKCOŞKUN
Ayşe Şasa’yı ikinci kısa filmim Sardunya
vesilesiyle ziyaret etmiştim. Kitaplarından
gıyaben tanısam, da o zamana kadar tanışmak nasip olmamıştı. Murat Pay ile sıcak
bir Ağustos günü, Gayrettepe’de çok katlı
bir apartmanın en üst katındaki dairesine,
32
HAYAL PERDESİ 41 - Temmuz - Ağustos 2014
onun tabiriyle “kulenin tepesine” gitmiştik.
Kafamdaki korsan CD hikâyesini anlatmış,
yarım yamalak canlanan aşk hikâyesini nasıl çözebileceğimi filan sormuştum. Filmin
plot’unun sembolik izleğine dönüşen çiçek
motifini öneren Ayşe Hanım’dır. Esasında
siyah bir lale olacaktı. Fakat yazın yetişmediğini öğrenince sanat yönetmenim Ayşe
Gülsüm Özel sardunyayı önerdi. Filmin adı
KAPAK
da böylece belli oldu. Hülasa Sardunya’nın
vücudunda, festival başarısında, nihayet
benim için filmciliğin bir meşgale olmaktan çıkıp memuriyete dönüşmesinde Ayşe
Şasa’nın katkısı, kıymeti, emeği büyüktür.
üzerine konuşmuş, yeni gençlik üzerine
hasbıhal etmiştik Şasa’yla. Benzer değişim
süreçleri yaşayan pek çok figürde olduğu
gibi Şasa da içinde büyüyüp yetiştiği zümreye sert eleştiriler yönelten, bu minvalde
Ayşe Şasa ile sadece senaryo çalışmadık. Türk modernleşmesini de şimdinin toplumsal hayatını tartışmakOnun film bilgisi, eleşta fazlasıyla merkeze
tirisi, bu coğrafyanın
Ayşe Şasa’nın film bilgisi,
koyan bir perspektife
estetik meselelerine
eleştirisi, bu coğrafyanın
sahipti. Bunun güncel
bakışı bizim sinema anestetik meselelerine bakışı
karşılığı da “millet” ve
layışımızın gelişmesinde
bizim sinema anlayışımızın
“elitler” dikotomisi üzeciddi katkıda bulundu.
gelişmesinde ciddi katkıda
rinden oldukça polarize
BSV çatısı altında İhsan
bulundu.
bir toplumsal tahayyül.
Kabil’in tohumlarını atGezi’yi ve bileşenlerini
tığı, Murat Pay’ın olade eleştirirken benzer bir noktada münakağanüstü gayret ve çabasıyla diri tutmaya
şa ettiğimiz aklımdadır. Ayşe Hanım Gezici
gayret ettiği Hayal Perdesi ekibinin bir tür
gençlerin, 90’ kuşağının karşısına koyduğu
manevi annesiydi Ayşe Hanım. Ruh hali el
“bizim gençlerimiz” hakkındaki eleştirileriverdikçe evi bir sinemacılar, sanatçılar dermi saygı ve hayretle dinlemiş, onun iyimser
gahı olan Ayşe Şasa’nın elinde, Akif Emre’nın
tespitlerine muhalefetimi “buna bakacağım”
tabiriyle, “telefon adeta bir metatelekse dödiyerek ciddiye alma nezaketini göstermişti.
nüşüyordu.”
Ayşe Şasa, bu topraklarda modernitenin
Ayşe Şasa’yı Ayşe Şasa yapan ve kılan en
yaraladığı onlarcamızdan biriydi, bir “yaralı
önemli hadise, yaşadığı manevi dönüşüm
bilinç” idi. Gelenek ve modernite arasında
olsa gerek. 68’de Kemal Tahir’le başlayan
sıkışan, “aydın” olmakla kökler ve aidiyetler
tanışıklığı, onu Türk modernleşmesini ve
arasında bir tercihe zorlanan, bütüncüllüaydınlanmayı sorgulamaya, kendi kökleri- ğe karşıt devasa bir farkın açtığı bir yarığa
ni aramaya yöneltti. Bu manevi yolculuğun icbar edilen bir toplumun ferdiydi. Az çok
nihayeti de İslam’la ve tasavvufla tanışmak hepimizin ızdırabını çektiği sorunların kaholdu. Şasa’nın bilhassa Füsus ile mesaisi onun rını yüklendi, cevabına talip oldu. Hayatı
düşünsel ve manevi hayatında yeni âlemlere boyunca dermanını, çatlağını, menbağını
kapı açılmasına vesile oldu.
aradı, durdu. Düştüğü buhrandan, savrulduEn son Hanlardan Plazalara’nın yapımcısı ğu çıkmazlardan, karşısına aldığı sınıfından
Mehmet Erken ile beraber bayram ziyaretine nihayet kurtuldu, vuslata erdi. Mağfiret ve
gitmiştik. Henüz sıcaklığını koruyan Gezi rahmet diliyoruz.
Temmuz - Ağustos 2014 - HAYAL PERDESİ 41
33