Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci
Volkan Bozkır’ın
1-7 Eylül 2014 Haftası
#ABsürecindeYeniDönem’e İlişkin Basında Öne
Çıkan Değerlendirmeleri
İÇİNDEKİLER
No
Yayın
Tarihi
Yayın Adı
1
05.09.2014
DÜNYA
2
05.09.2014
TÜRKIYE
3
04.09.2014
4
04.09.2014
5
6
04.09.2014
04.09.2014
7
03.09.2014
8
9
10
03.09.2014
05.09.2014
04.09.2014
11
03.09.2014
HABERTÜRK
HÜRRIYET DAILY
NEWS
YENI AKIT
YENI AKIT
HÜRRIYET DAILY
NEWS
YENI AKIT
TAKVIM
MILAT
Anadolu Ajansı
Milliyet
Kanal 24
Haber Başlığı
VIZELER ÜÇ YIL IÇINDE KALKMAZSA ANLASMAYI
FESHETME YETKIMIZ VAR
AB BAKANI BOZKIR: ÜÇ YIL IÇINDE VIZELER
KALKMAZSA...
BOZKIR
Sayfa
No
3
11
20
ANKARA LAUDS NEW EU LEADERSHIP
1
BOZKIR'DAN AB'IN YENI LIDERLERINE TEBRIK
HEDEF AB KRITERLERINE ULASMAK
9
9
TURKEY TO 'EMBARK FAST TRAIN TO EU'
4
'TÜRKIYE ESKI TÜRKIYE DEGIL'
AVRUPA'YA VIZE RESTI
MEMNUNIYET DUYUYORUZ
8
1
8
AB BAKANI BOZKIR: TÜRKİYE 1-2 YILDA AB’YE
ÜYE OLABİLİR
web
DÜNYA
HAFTADA 6 GÜN ULUS
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
05.09.201
3
26490
TÜRKIYE
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Siyasi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
05.09.2014
11
165447
HABERTÜRK
HAFTADA 6 GÜN ULUS
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
04.09.201
20
176771
HÜRRIYET DAILY NEWS
HAFTADA 6 GÜN ULUS
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
04.09.201
Sayfa
Tiraj
1
5684
HÜRRIYET DAILY NEWS
HAFTADA 6 GÜN ULUS
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
04.09.201
Sayfa
Tiraj
2
5684
YENI AKIT
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
04.09.201
9
57933
YENI AKIT
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
04.09.201
9
57933
HÜRRIYET DAILY
NEWS
HAFTADA 6 GÜN ULUS
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
03.09.201
Sayfa
Tiraj
4
5684
YENI AKIT
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
03.09.201
8
57933
TAKVIM
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
05.09.201
1 - 10
111022
MILAT
GÜNLÜK ULUSAL GAZETE
İstanbul
Ekonomi
Tarih:
Sayfa
Tiraj
04.09.201
8
29922
STARGAZETE.COM
Anadolu Ajansı
Yirmidorthaber.com
Milliyet.com
Tarih:
04.09.201
Bağlantı
http://haber.stargazete.com/sondakika/ab-bakani-bozkirilerleme-raporuylailgilitedbir-aliyoruz/haber-935713
DHA
İnternet
04 Eylül 2014 Perşembe 14:30
AB Bakanı Bozkır: Türkiye 1-2 yılda AB’ye üye olabilir
Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, yaptığı açıklamada Türkiye'nin 1-2 yıl içinde
AB'ye üye olabileceğini açıkladı.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır A Haber Ankara Temsilcisi Murat
Akgün'ün sorularını yanıtladı. Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecine üyeliği konusunu
değerlendiren Bozkır, Avrupa Birliği'nin istemesi halinde 1-2 yıl içinde Türkiye'yi üye
yapabileceğini söyledi.
TÜRKİYE REDDEDİLEBİLECEK KONUMDA DEĞİL
Eğer Avrupa Birliği Türkiye'yi üye yapmak isterse 1 senede üye olur Türkiye. Üye yapmak
istemezse de çeşitli konuları gündeme getirerek uzatabilir. Burada çıkarların güçlü bir şekilde
buluştuğu noktayı yakalamamız lazım. Eğer öyle bir nokta yakalanmışsa referandum şartını
koyan kaldırabilir de. Ben artık Türkiye'nin reddedilebilecek, bekletilebilecek bir konumda
olmadığını düşünüyorum. Almanya'da kişiler değişir kişilere göre strateji yapmadık devletlere
göre yaptık.Almanya'nın da bir noktasını bekliyoruz, o noktaya geleceğiz yakında.
HER ÜLKE İSTİHBARATI İÇİN YAPAR
40 yıla yakın bir süre Dışişleri'nde görev yapmış biri olarak bütün ülkeler kendi güvenlikleri
için kendi ekonomik menfaatleri, siyasi menfaatleri için, bölgedeki kuracakları dengeler için
her türlü istihbaratı toplamaya mecbur hissederler kendilerini. Büyükelçiliklerin görevi de bu
istihbaratı toplamak, değerlendirmeleri yapmak. Belki bizde bu tür istihbarat toplama, bilgi
toplama faaliyetleri yapmış olabiliriz yapmamızda lazımdır. Almanya yapmışsa yapmıştır,
bizim de onu yaptırmamız gerekir.
BOZKIR: İLERLEME RAPORUYLA İLGİLİ TEDBİR ALIYORUZ
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Volkan Bozkır'a sorulan sorular ve yanıtları şöyle:
Soru: Daha önce genel sekreterliğini yaptığınız bakanlığın başına geçtiniz. İlk duygu ve
düşüncelerinizi alabilir miyim?
Bozkır: Benim için son derece önemli değişiklik. 2000 yılının ağustos ayında, 14 yıl önce bu
binaya genel sekreter yardımcısı olarak geldim. 2009 yılında Genel Sekreter, 2014 yılının
ağustos ayında da aynı binaya bakan olarak geldim. Bunun bende ayrı bir mutluluğu ve önemi
var. Burada çalışan bütün arkadaşların uzman yardımcılığı ve uzmanlık sınavını yapmış bir
kişi olarak, bildiğim bir ailenin içine geldim. Devir teslim töreninde elimde büyümüş genç
kardeşlerimle tekrar birlikte çalışacak olmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirdim.
Soru: Türkiye'nin AB üyeliğinin sekteye uğradığı yönünde kamuoyunda yorumlar
yapılıyor. Bu görüşe katılır mısınız?
Bozkır: Kamuoyundaki kanaatler ve oluşmuş algılar önemli. Bu algıların, gerek Türk
insanının, gerek AB üyesi ülkelerin doğru fotoğraflara bakamadıklarından kaynaklandığını
düşünüyorum. Öyle bir dönem yaşadık ki Türkiye'de fasılların açılamamış olması, bir
anlamda sanki sürecin yavaşladığı, durma noktasına geldiği şeklinde Türk insanında kanaat
oluşturdu. Ben buna kesinlikle inanmıyorum. Çünkü, siyasi kriterlerin yerine getirilmesi
sırasında, siyasi reformlar, insanların çok daha ilgisini çekecek bir cazibe konusuydu. AB
konularını, üyelik sürecini daha fazla içinde hissediyordu insanlar. Ama müzakereler başlayıp
teknik konulara geçildiği zaman, bu cazibe ve ilgi kaybının olması, her zaman bütün dünya
ülkelerinde görüldü. Fakat bizim görünmeyen işler, yani denizaltı faaliyetlerimiz son derece
yoğun bir şekilde devam ediyor. 2006'da 8 faslı askıya aldığımızda, Sayın Cumhurbaşkanımız
Başbakan iken Brüksel'e gelmişti bir vesileyle. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla biz bu
fasılları Türkiye'de açtık. Türkiye'de de kapatmak üzere faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yani
14 fasıl açıldı, bir fasıl kapandı, bu resmi tablodur. Ama eğer bu resmi tablo olmaksızın
gerçek tabloya bakarsak, bugün 28 faslı açmış, 14 faslı da kapatmamız gerekirdi.
Fasılların açılmasını ben şöyle önemsiyorum: Faslın açıldığı hükümetlerarası katılım
konferansı, Türkiye ile müzakerelerin devam etmesi için siyasi iradenin tekrar teyit edildiği
bir ortam yaratıyor. İnşallah İtalya'nın dönem başkanlığında fasıl açarız. AB müzakere süreci
bir okyanus ise fasıl açmak bunun üzerinde bir kağıt teknedir. O kadar başka yapılacak işler
var ki önce içimizde bu üyeliği özümsememiz lazım. Bu müktesebatın Türkiye'ye yarar
getirdiği konusunda, gerçekten buna inanmamız lazım. Bu inanç oluştuğu takdirde... Fasıl
açılmadan zaten Türkiye'yi biz belli bir noktaya doğru getirdik ve bundan sonra da
getireceğiz. Esas önemli olan budur. Önümüzdeki dönemde ilk yapmak istediğim şey; önce
bu yanlış algıyı giderecek etkinlikler yapmak, temaslarım o yönde olacak. AB'nin Türkiye ile
ilgili doğru resme bakmasını, Türk insanının da bu 3 sene ile ilgili olarak doğru resme
bakmasını sağlamamız lazım. Bundan bir enerji ortaya çıkacaktır. Bu enerjiden yararlanarak
yeni adımlar atılabilir. Sayın Cumhurbaşkanımız, en sıkıntılı anlarda direktifler vererek,
sıkıntılı olan her konuyu rayına oturtarak, zaman zaman siyasi riskler alarak bu konuyu
buraya kadar getiren kişidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, AB sürecinin başından beri, bütün
önemli olayların içinde olmuştur ve çok önemli katkılar sağlamıştır. Konuyu en iyi bilen ve
bu konuya en çok inanan insanların başında gelir. Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın
verdiği mesajlar, hükümet programı ve devir teslim töreninde AB'nin stratejik bir hedef
olduğu ve buna ulaşmak için her türlü adımın atılacağı beyanları, gerçekten Türk insanını da
heyecanlandırmıştır. Yapılacak kamuoyu yoklamalarında da göreceksiniz ki yaklaşık 2-3 ay
sonra, Türk insanının AB'ye olan inancının daha da artacağından, bundan büyük mutluluk
duyacağından eminim.
"İnşallah içinde Türkiye'yi kırıcı kelimeler yer almaz"
Soru: Yapmayı planladığınız etkinliklerden bahsedebilir misiniz?
Bozkır: Önümüzde ilerleme raporu var, onunla ilgili tedbir alıyoruz, katkılarımızı gönderdik.
Ben yazılı katkının her zaman şahsi temaslarla desteklenmesinin yararlı olduğuna inanıyorum.
Onun için müsteşar yardımcımızın başkanlığında bir heyeti Brüksel'e gönderiyoruz,
önümüzdeki günlerde gidecekler. Katkımızı izah edecekler, eksik varsa tamamlayacaklar,
karşı tarafın ilerleme raporuna yazmayı düşündüğü - tenkit olsun, takdir olsun - onları
anlamaya çalışacaklar. Tekrar bir bilgi akımı gerekiyorsa onu yapacaklar. Sonra da ben ve AB
Bakanlığı Müsteşarı Brüksel'e gideceğiz, bizim de temaslarımız olacak. Bu ilerleme
raporunun AB ve Türkiye bakımdan yaşanabilir bir belge olması önemli. Yani AB ilerleme
raporu AB'nin kağıdı değildir, bu bizim ortak kağıdımız. 'Kalem ben de ben yazarım, sen de
okursun, ne yaparsan yaparsın‘ gibi bir tarz olursa, bunun ne AB'ye ne de Türkiye'ye faydası
olmaz. Bunun bizim ortak kağıdımız olması lazım. Orada gayet tabi ki tenkitler olacak. Biz
ilk defa ilerleme raporu görmüyoruz. Her türlü ilerleme raporu yazıldı ama bir çoğunu biz
yaşanabilir rapor olarak nitelendirdik. Orada yapıcı olan tenkitleri aldık, uygulamaya çalıştık.
Kabul edemeyeceğimiz tenkitler ile ilgili de gittik, konuştuk. 'Yazmışsınız ama şöyle şöyle
nedenlerle bu tenkitleri biz içimize sindiremiyoruz' dedik, ikna etmeye çalıştık. Böyle bir
mantık ve psikoloji içinde bir kağıt hazırlanırsa, ben bu ilerleme raporunun yaşanabilir
olabileceğine dair ümidimi muhafaza ediyorum ama inşallah içinde Türkiye'yi kırıcı kelimeler
yer almaz. Öyle bir zor konuyu, o kadar münasip kelimelerle ifade edersiniz ki o zor konu
yine tenkit olarak girer ama üslup itibariyle de bu, yaşanabilir olarak değerlendirilebilir. Ama
çok basit bir konuyu da çok kötü kelimeler kullanarak problem haline getirebilirsiniz.
İngiltere AB Bakanı tebrik için telefonla aradı, ona da bunu ifade ettim. O da tamamen
bizimle aynı şekilde düşünüyor.
İlerleme raporu geçen sene bayramın ortasında yayımlandı. Bizim 'bunu bugün yayınlamayın'
itirazlarımıza rağmen yayınlandı. Tabiri caizse araya gitti. Tatil olan bir Türkiye'de ilerleme
raporu yayınlamanın bir faydası yok. Bunun olması gerektiği gibi tanıtımının yapılması, Türk
insanına açıklanması lazım; yararlarının, tenkitlerinin ne olduğunu. Eskiden ilerleme raporları
yayımlandığı zaman, ben Brüksel'de AB Daimi Temsilcisi iken, televizyonlar 9 saat canlı
yayın yapardı, giren çıkan herkese mikrofon tutulurdu. Türkiye'de birkaç kanal o canlı yayını
sürdürürdü. Ama şimdi ilerleme raporu öyle bir hale geldi ki kimse ne okuyor, ne heyecan
duyuyor ne umursuyor. Bunu tekrar insanların merak ettiği, umursadığı ve bizim de
yararlandığımız kağıtlar haline getirmemiz lazım.
İlk ziyaret 11-12 Eylül'de Portekiz'e
Soru: İlk ziyaretiniz hangi ülkeye olacak?
Bozkır: İlk ziyaretimi 11-12 Eylül tarihlerinde Portekiz'e yapacağım. Portekiz AB sürecinde
bize çok önemli destek vermiş bir ülke. Daha sonra bu ayın sonunda Strasbourg'a ve Brüksel'e
gitmeyi planlıyorum. Brüksel'de şöyle bir sıkıntımız var: Brüksel'de bütün komiserler
değişiyor. Dolayısıyla oraya gittiğimiz zaman görevi bırakmakta olan komiserle görüşeceğiz
ama ben kişilerle değil, o makamın kendisi ile görüşmek için gideceğim. AB çevrelerindeki
dostlarımla telefonla konuşuyoruz, mailleşiyoruz. Türkiye'nin hükümet programıyla ve
Cumhurbaşkanımızın devir teslim töreninde verdiği mesajları, hepsi gayet iyi anlamış ve
almış durumda. Benim AB Bakanı olmamı da bir mesaj olarak telakki ediyorlar. Bu enerjiden,
bu rüzgardan yararlanmak için çaba sarf edeceğiz.
Soru: İlerleme raporu 8 Ekim'de yayınlanacak. Dengeli bir rapor bekliyor musunuz,
mercek acaba bu sefer doğruyu gösterir mi?
Bozkır: Raporun çıkana kadar ne olacağını tahmin etmek zor. Ama öyle olmasını temenni
ediyorum. İlk rapor 2000 yılında yayımlandığı zaman, Genel sekreter yardımcısı idim. Çok
kötü bir rapordu. Brüksel'e gittim ve 'bunu kim yazdı?' dedim. Beni bir odaya götürdüler, genç
bir çocuk, 'sen mi yazdın?' dedim o da 'ben yazdım' dedi. 'Türkiye'ye hiç gittin mi?' dedim,
'hiç gitmedim' dedi. Ortaya çıktı ki bu rapor, öyle bir kötü ortamda yazılmış. Daha sonra biz
bir sürü mekanizma kurduk. Biz bilgilendirme faslını düzgün yapıyoruz. Ama ona rağmen
AB'nin sırf Türkiye'yi rencide ve aşırı derecede tenkit etmek için bir rapor yazmakta olduğu
düşüncesinde değilim. Yaşanabilir bir belge ortaya koyacaklarını ümit ediyorum ve buna
inanıyorum. Ama eğer şeytan doldurur derler ya; 2000 yılındaki gibi bir rapor çıkarsa da - o
raporu layık olduğu yerde sakladığımı söylemiştim - bu raporu da onun yanına koyarız.
Soru: Türkiye'nin AB üyeliği, Türkiye için olmazsa olmaz mıdır?
Bozkır: Hiçbir şey Türkiye için olmazsa olmaz değildir. Türkiye, bugün artık başka bir
Türkiye. 1963 Ankara Anlaşması'nı imzalayan Türkiye'ye baktığımız zaman, kişi başına
düşen milli gelir 320 dolar, 7 tane üniversite var, 8 milyon dolar turizm geliri, 1 milyar dolar
ticaret hacmi var. Böyle bir Türkiye için AB üyeliği, ne pahasına olursa olsun, mutlaka üye
olunması gereken bir üyelikti. Bugün aynı Türkiye'ye baktığınızda kişi başına düşen milli
gelir 11 bin 500 dolar, Türkiye 820 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış vaziyette. Turizm
gelirleri 50 milyara doğru gidiyor, ticaret hacmi 300 milyar dolar, üniversite sayısı 180'in
üzerine çıktı. Bütün civarımızda iç savaşlar ve depremler yaşanırken Türkiye bir huzur adası,
siyasi ve ekonomik istikrar adası olarak devam ediyor. Böyle bir Türkiye için olmazsa olmaz
yok. Ama biz istiyoruz ki Türkiye AB müktesebatını özümsesin ve bu medeniyet seviyesine
ulaşsın. Çok az bir mesafe kaldı. Ondan sonra, AB Türkiye'yi üye yapar mı yapmaz mı?...
Yapmazlarsa hata yaparlar. Biz üye olamazsak bizi çok fazla rencide etmez ama üye olursak
memnun oluruz, AB de bizi üye olarak alırsa memnun olacaktır. Böyle bir Türkiye'yi dışarıda
bırakma lüksüne AB sahip değildir. Onun için ben karşılıklı çıkarlarımız olan AB'nin yanlış
karar vermeyeceğini düşünüyorum, ümit ediyorum, vermemesini de temenni ediyorum.
Soru: Geri kabul anlaşması imzalandı. Türk vatandaşları AB'de ne zaman vizesiz
dolaşacak?
Bozkır: Geri kabul anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte bir süreç de başladı. Bu süreç,
anlaşmanın imzalanmasını takip eden 3 sene içinde vizelerin tamamen kaldırılmasını
öngörüyor. Şu ana kadar yürütülen bütün müzakereler gayet iyi gidiyor. İki taraf da
anlaşmanın onay sürecini tamamladı, gayet iyi bir adım da atılmış oldu. Eğer 3 yıl içinde
vizeler kalkmazsa geri kabul anlaşmasını ve bu süreci başlatırken varılan mutabakata göre 6
ay içinde anlaşmayı feshetme yetkimiz var. Bunu arzu etmiyoruz. Geri kabul anlaşması,
sadece Avrupa'nın illegal olarak göç etmiş kişileri Türkiye'ye iade etmesine imkan veren bir
sistem değil. Burada Türkiye'nin sınır güvenliği, bütün hudutlarda yeni bir sistemin
kurulması, biyometrik pasaportlar sayesinde Türk insanının cebinde taşırken iftihar ettiği
pasaportlara kavuşması da önemli. Ayrıca bu pasaportlar, bizim yurtdışına gidişlerimizde
vatandaşlarımızı kontrol eden kişiler bakımından da kolaylık sağlıyor. Bütün bu sistem içinde,
bir anlamda biz kendi düzenimizi de güçlendiriyoruz. Bu sayede Türkiye çok daha iyi bir
konuma gelecek. İllegal göç, sadece AB'nin değil, Türkiye'nin de sorunu. Türkiye ne kadar az
illegal göçle karşılaşırsa, ne kadar az illegal göç Türkiye'den kaynaklanmazsa, Türkiye'nin de
kendi içinde daha huzurlu yaşaması, bu işten para kazanan illegal göç örgütlenmesini yapan
kişilerin bir süre bu işe tevessül etmemesini sağlayacaktır. İnşallah 3 yıl sonra... Türk
insanının kendisini en kötü hissettiği anlar vize başvurusu yaptığı anlardır. Burada görevli
iken ya da Dışişleri Komisyonu Başkanı iken, milletvekillerinden veya dostlardan aldığım en
büyük talep, vize konusunda yardımcı olunmasıydı. Gidip o sefaret önünde beklemeler, iyi
muamele etmemeler... O durumlar artık kalkmalı.
Türk insanı belli bir refah seviyesine ulaştı. AB'nin zannettiği gibi AB kapıları açınca, vizeyi
kaldırınca milyonlarca insanın Avrupa'ya gidecek, iş piyasasını ve şehirleri işgal edecek hali
yok. Türkiye bugün altyapısını, birçok Avrupa şehrinden daha geliştirdi. Türkiye'de iş dolu.
Belçika'da bir yılda 10 bin firma iflas etti, işsizlik had safhada; Fransa'da öyle, İtalya'da öyle.
İspanya'da yüzde 20 işsizlik, Yunanistan'da yüzde 25 işsizlik var. Vizeleri kaldırsalar, böyle
bir niyet olsa insanlarımız gidip iş bulamayacak. Niye gitsinler? Bir tarafta ekonomik büyüme
sıfır, eksi; Türkiye'de ise ekonomik refah artıyor. Oradan bu yana baskı olacaktır. Espri
mahiyetinde söylüyorum; belki Avrupa ülkelerinden Türkiye'ye doğru gelenleri önlemek için
biz kapıları kapatacağız. Ben ona inanıyorum. AB'nin hiç bir endişe duymasına gerek yok,
Türkiye'de iş çok.
"Kıbrıs sorunu kendi parametreleri içinde kalmalı ve çözülmeli"
Soru: AB yolunda bir çok fasılda engel var, Kıbrıs da bunlardan bir tanesi. Siz de
diplomasi de yıllarca çalıştınız ve tecrübelisiniz. Bu engeli nasıl ortadan kaldırabiliriz?
Bozkır: Adadaki müzakereler... Onun kendi parametreleri var. Kıbrıs sorununun çözümü için
bazı unsurlar var, bunun içinde toprak ve limanlar unsuru da var. Adadaki sorunun çözümüne
ilişkin müzakereler ve onun unsurlarıyla, Kıbrıs sorununun AB müzakere sürecine etkilerini
hep ayrı tutmaya gayret ettik. Bir fasıl açmak için Magosa Limanı'nın açılması şartı
geçersizdir, hiçbir şekilde uygulama kabiliyetine sahip değildir, fasıl açmak için de yeterli bir
konu değildir. Maraş'ın ikamete açılması, bazı toprak değişimleri... Onların hepsi o sepette
kalmalı ki Kıbrıs sorununu çözebilelim. O sepetin içindeki önemli unsurlardan birini bir tane
fasıl açmak için, - üyelik için olsa neyse de - fasıl açmak için Türkiye'nin verebileceği hiçbir
şey yok. Bunu izah ediyoruz. Kıbrıs sorunu kendi parametreleri içinde kalmalı ve çözülmeli.
ABD buradaki çıkarları gördü ve eskisinde çok daha ağırlıklı olarak buraya müdahale ediyor.
O müdahale sayesindedir ki Kıbrıs'ta ilerleme kaydedilmeye başlandı. AB'nin yapamadığını,
yapmak istemediğini ABD yapıyor. Çünkü bu gelişmeler, ABD'nin çıkarlarına uygun
gelişmeler. Almanya, Kıbrıs'ın bu blokajını kırabilecek güce ulaşmış vaziyette. İstese Kıbrıs'ı
yarın 10 faslı açmaya razı edebilir ama bunu yapmıyor. Almanya'nın şu andaki yönetimi
maalesef Türkiye'nin AB üyeliğine sıcak bakmayan bir yönetim. Ama bu olaylar kişilerle
kaim değil. Fransa'da o kişi gitti, başka bir kişi geldi; Fransa bugün Türkiye'nin AB üyeliğine
çok daha müzahir bakar hale geldi. Almanya, Kıbrıs sorunu çözüldüğü zaman, esas
istemeyenin kim olduğunun ortaya çıkmasından belki de endişe ediyor. Ama bunda endişe
edecek bir şey yok. Kıbrıs'ı çözün. Ne bölge için ne Avrupa için, Türkiye gibi bir ülkeyi
dışarıda tutmanın yarar getireceğine inanmıyorum.
"Ambargonun kalkması, Türkiye'nin de o sayede fasıl açması noktasında değiliz"
Soru: (Kıbrıs'ta limana liman, yola devam) deniliyordu. Kıbrıs'ta, liman ve havaalanı
gibi yerlerin açılması mümkün olabilir mi?
Bozkır: 50 yıllık bir sorundan bahsediyoruz. Referandumda eğer evet çıksaydı, çözülmüş
olacaktı bu sorun. Çok formüller geliştirildi. Ama her formül o günün şartlarına göre
formüldür. O günün şartlarında bunlar konuşuldu. Bugünün şartlarında artık sadece
ambargonun kalkması, Türkiye'nin de o sayede fasıl açması noktasında değiliz. Biz artık
diyoruz ki 'bırakın artık bu limana limanları, şunları bunları, sen bu sorunu tamamen çöz.'
Çözdüğün zaman zaten ne liman sorunu, ne ticaret sorunu, ne kimlik sorunu kalacak. Biz
GKRY demekten vazgeçeceğiz, sen KKTC belki demeyeceksin, kurulmuş bir devletten
bahsedeceğiz. İki toplum burada kurucu olarak yer alacak.
Soru: Meclis'in Genel Kurul'a en çok tasarı sevk eden Dışişleri Komisyonu'nun
başkanıydınız. Çok yoğun bir temponuz vardı. Aynı yoğun tempo burada da devam
edecek mi?
Bozkır: 15 senesi büyükelçi olmak üzere, 38.5 yıl Dışişleri'nde görev aldıktan sonra iç
siyasete atıldım. Dışişleri Bakanlığı mensubu olmanın bir disiplini vardır. Komisyonda da o
disiplini uyguladım ve olumlu sonuç verdi. Bunu askeri ya da otoriter disiplin olarak değil,
bunu izah ederek anlatmaya çalıştım. Çok iyi de sonuçlar aldık.