34 34 KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI

2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR
1.
Aşağıdakilerden hangisi elektrokardiografide görülmez?
-S4
A) Ventriküler depolarizasyon
duyulmaz. Zira bu durumlar atrial kontraksiyonu gerektirir.
B) Ventrikül repolarizasyonu
Atrial fibrilasyonda en sık görülen komplikasyonların başında
tromboemboliler görülür. Trombüs formasyonu sıklıkla auriculalarda meydana gelir.
C) Atrial repolarizasyon
D) Septal hipertrofi
E) Kardiyak aks
4.
Akut miokart infarktüsü başvuran hasta trombolitik tedavi sonrası klinik izlem sırasında 17. günde göğüs ağrısı
nedeniyle değerlendiriliyor. Akciğer muayenesi normal
ve kardiak değerlendirmede apikal sistolik üfürüm saptanıyor. Hastaya dilaltı nitrat vermekle ağrısının hafiflediği
görülüyor. Kardiak markerlerde artış gözlenmiyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
1–C
Elektrokardiografide atrial ve ventriküler aktivasyonlar olan
polarizasyon değişiklikleri izlenebilir. Ancak ventrikül depolarizasyonu mutlak refrakter dönem olup diğer elektriksel aktiviteleri baskılar. Bu dönemde oluşan atrial repolarizasyon
elektrokardiografide kaydedilmez ve görülemez. Kardiak aks
ve septal hipertrofi elektrografide tanımlanabilir.
A) Papiller rüptür
B) Septal rüptür
C) Serbest duvar rüptürü D) Papiller kas disfonksiyonu
2.
E)Perikardit
Yirmi yedi yaşında erkek hasta göğüs ağrısı nedeniyle başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde apikal 2-3/6 şiddetinde geç sistolik üfürüm ve sistol ortası klik duyulmuştur.
4–D
Akut miokart infarktüsü sonrası geç dönemde sıklıkla mekanik
komplikasyonlar görülür. Bu komplikasyonlardan papiller rüptür
akciğer ödemi ve apikal pan-sistolik üfürümle, septal rüptür mezokardiak odakta yayılım göstermeyen pansistolik üfürümle ortaya
çıkar. Perikardit geç komplikasyonlardan olup frotman ile prazente olur. Papiller kas disfonksiyonu apikal sistolik üfürüm ile ortaya
çıkmakla birlikte akciğer ödemi yapmaz. Tanımlanan olguda normal akciğer muayenesinin normal olması bunu desteklemektedir.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mitral darlığı
B) Aort darlığı
C) Atrial septal defekt
D) Atrial miksoma
E) Mitral kapak prolapsusu
2–E
Mitral kapak prolapsusu en sık görülen kapak lezyonlarının başında gelmektedir. Mitral kapakta miksomatöz dejenerasyona bağlı
olarak ortaya çıkmaktadır. Kapağın prolabe olması papiller kasların çekilmesi ve iskemisine neden olmaktadır; bu da sıklıkla atipik anjina ile hastaların başvurmasına neden olur. Oskültasyonda
mid-sistolik klik ve geç sistolik üfürüm karakteristiktir. EKG’de en
sık inferior ve lateral derivasyonlarda yaygın T inversiyonu görülür.
3.
5.
Aşağıdaki anti tüberküloz ilaçlardan hangisi kaviter lezyona en etkilidir?
A)Rifampisin
B)Izoniazid
C) Prizinamid
D)Streptomisin
E) Etambutol
Atrial fibrilasyonda aşağıdakilerden hangisi görülür?
5–D
A) P dalgası
B) Juguler vende a dalgası
Kaviter lezyona (ekstraselüler basile) en etkili ilaç; streptomisindir.
C) S4
D) Presistolik şiddetlenme
6.
Atrial fibrilasyon en sık görülen kronik aritmidir. Atrial fibrilasyon varlığında
Sırt ağrısı şikayeti ile başvuran bir hastada yapılan magnetik rezonans görüntülemede torakal vertebralarda
ileri derecede destrüksiyon ve paraspinal apse saptanmıştır. Hastadaki bu görüntüye en sık neden olabilecek
mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir?
-
EKG’de p dalgası
A) Tüberküloz basili B) Brucella
-
Juguler venlerde a dalgası
C) Stafilokok
D) Klebsiella
-
Mitral darlığında presistolik şiddetlenme
E)Salmonella
E) Tromboemboli
3–E
www.tusem.com.tr
34
www.tusem.com.tr
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
6–A
9–A
Aldoz redüktaz aktivitesinde artış, Na+-K+ ATP’az aktivitesinde
azalma, TxA2 ve endotelin gibi vazokonstriktörlerde artış, PGI2
ve NO gibi vazodilatatörlerde azalma, reaktif oksijen türleri ve
serbest radikallerin oluşumunda artma ve proteinlerin glikasyonundaki artış, değişmiş lipoprotein metabolizması, artmış
protein kinaz C aktivitesi gibi pek çok faktör diyabetin komplikasyonlarının gelişmesinde rol oynamaktadır
Soruda verilen klinik Pott hastalığı ve neden olan etken tüberküloz basilidir.
7.
Aşağıdaki plevral effüzyon nedenlerinden hangisi eksüdatif karakterdedir?
A) Miksödem
B) Nefrotik sendrom
C) Ürinotoraks
D) Karaciğer sirozu
Anormal poliol yolu hipotezine göre glukoz girişi için insüline
ihtiyaç duymayan ve aldoz redüktaz enzimi içeren lens, periferik sinirler, böbrek glomerulleri gibi dokularda hiperglisemi
sonucu hücre içi glukoz ve dolayısıyla sorbitol konsantrasyonu
artar. Aşırı su tutucu özellikte olan sorbitolün bu dokularda birikmesi hücre ödemi ve hasarına neden olur.
E) Ailevi Akdeniz Ateşi
7–E
Plevral efüzyonlar; transüdatif ve eksüdatif karakterde olabilir
Eksüdatif sıvı
Transüdatif sıvı
Malignite (mezotelyoma, metastatik)
Konjestif kalp yetmezliği
Enfeksiyon (Pnömoni, tüberküloz, parazit)
Karaciğer sirozu
Kollejen doku hastalıkları (RA, SLE, FMF)
Periton diyalizi
Gastrointertinal (pankreatit, apse,
Nefrotik sendrom
Fruktozamine glikolize albumindir.3 haftalık ortalama şeker
düzeyini göstermede,gebe diyabetiklerin takiplerinde en
önemliside hemoglobinopatisi olan diyabetiklerin ve anemi
tedavisi gören diyabetiklerin Hgb A1c ile takipleri sorunluğu
olduğu için takiplerinde tercih edilir.
perforasyon)
Pulmoner emboli (transüda da olabilir)
Miksödem
İlaçlar (bromokriptin, amiadaron,
nitrofurantoin)
Süperior vena kava
sendromu
Sarkoidoz, Asbestoz, Üremi
Urinotoraks
Radyasyon, Meigs sendromu, Ovaryen
Pulmoner emboli
10. Tirotoksik kriz için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) En sık tirotoksikozu olan hastalarda akut infeksiyona
bağlı olarak ortaya çıkar.
hiperstim
8.
B) Hormon düzeyleri çok yükselmiş hastalarda tirotoksik kriz riski daha fazladır.
Kan kalsiyumu ve paratiroid hormonu yüksek saptanan
birisinde aşağıdaki hastalıklardan hangisi düşünülmez?
C) Tirotoksikoz krizinde hiperglisemi görülebilir.
D) Tirotoksik krizde görülen hipertermi tedavisinde aspirin kontrendikedir.
A) Primerhiperparatiroidi
B) Lityum kullanımı
E) Tirotoksik kriz tedavisinde antitiroid ilaçlarla beraber iyot ve lityum kullanılabilir.
C) Familyal hipokalsürik hiperkalsemi
D)Sarkoidoz
10 – B
E) Tersiyer hiperparatiroidi
Tiroid fırtınası, hayatı tehtid eden, ağır bir tirotoksikoz tablosudur. Çoğunlukla tirotoksikozu olan bir hastada akut infeksiyon,
geçirilen operasyon veya travma sonrasında ani olarak ortaya
çıkar En sık neden enfeksiyondur.Krizin hormon düzeyleri ile
ilşkisi yoktur.
8–D
Sarkoidozda aktif D vitamini sentezindeki artışa bağlı olarak hiperkalsemi ortaya çıkar ve yükselmiş kalsiyum parathormonu
suprese eder.Diğer seçeneklerde ise kalsiyum parathormonun
yükselmesine bağlı olarak yükselir.Uzun süreli lityum kullanımı
paratiroid bezi hiperplazisi ve paratiroid adenomuna neden olur.
9.
Tiroid fırtınasının anahtar klinik bulguları, 38.5 °C üzerinde
ateş, taşikardi(ateşten beklenilenden fazla), santral sinir sistemine ait bulgular (anksiyete,ajitasyon, delirium, akut psikoz
ve koma) ve gastrointestinal (bulantı, kusma,abdominal ağrı,
diare, sarılık)dır.
Diyabetik retinopatide ve nöropatide hangi maddenin
artışı en çok sorumlu tutulmaktadır?
A) Sorbitol
B) Serbest yağ asidleri
C) Zonulin
D) Fruktozamin
Tirotoksikoz krizindeki hastalarda artmış glikojenoliz ve katekolaminlere bağlı insulin sekresyonundaki bozulma sebebiyle
hafif-orta hiperglisemi görülebilir.
E) Homosistein
35
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
13. Ülkemizde en sık sekonder nefrotik sendrom nedeni
olan hastalık aşağıdakilerden hangisidir?
Antitiroid ilaçlar hormon sentezinin durdurulmasında etkili
ilaçlar olmakla birlikte, yapılmış hormonların salımının durdurulmalarında etkileri yoktur. Inorganik iyod, kolloid proteolizini ve hormon salınımını bloke eder. Hormon sentezinin antitiroid ilaçlarla blokajından en az 1 saat sonra iyod verilmelidir,
çünkü verilen iyod salınımı bloke ettiği için antitiroid ilaçlarla
blokaj yapılmamışsa tüm iyod yeni hormon yapımında kullanılarak krizin ağırlaşmasına sebep olabilir.Tiroid hormonlarının
salınımını durduran diğer bir ilaç Lityum karbonattır.
B) ACTH
C) Prolaktin
D) FSH
B) Hepatit B
C) Diyabet
D) Solid tümörler
E) SLE
13 – C
Diyabet kronik renal yetmezliğin dünyadaki en sık nedeniidir.
Diyabetik nefropatide tesbit edilen ilk patoloji glomerüler
hidrostatik basınç artışı ve buna bağlı olarak gelişen hiperfiltrasyondur.Daha sonra reversibl dönem olan mikroalbüminüri
dönemi görülür.Bu dönem uzadığında aşikar proteinüri gelişir.
Diyabetik hastalarda proteinüri nefrotik düzeye çıkabilir.Ülkemizde FFM hastalığı sık görülmekle birlikte sekonder nefrotik
sendromun en sık nedeni daha sık rastlanılan diyabettir.
11. Hipofizden salgılanan hangi hormonun üretimi hipotalamusun salgılatıcı uyarılarından bağımsız olarak gerçekleşir?
A) GH
A) Ailevi Akdeniz ateşi
E) TSH
14. İdrarda fizyolojik olarak tesbit edilen proteinin temel
kaynağı aşağıdakilerden hangisidir?
11 – C
Ön hipofiz bezinde başlıca GH( Hipofizde en çok bulunan hücre grubudur ), prolaktin, ACTH, FSH, LH veTSH (hipofizde en az
bulunan hücre grubudur. ) üretilip salgılanmaktadır. Tüm bu
hormonların üretimi ve salgılanması hipotalamusdan, hipotalamo-hipofizer portal sistem aracılıyla ön hipofize ulaşan salgılatıcı ve/veya baskılayıcı diğer hormonların kontrolu altında
olmaktadır. Genel olarak hipofiz hormon düzeyleri gün içinde
dalgalanmalar gösterir ve salgılanmaları hedef organlardan
salgılanan hormonların ‘feedback’ inhibisyonuna bağlı olmaktadır. Bunun tek istisnasını prolaktinin salgılanması oluşturur.
Normal prolaktin düzeyleri hipotalamustan salgılanan dopaminin devamlı tonik inhibisyonu aracılığıyla sağlanır.
B)Klaritromisin
C) Doksisiklin
D)Aztreonam
C) Albumin
D) Tübüler doku proteinleri
14 – D
Plazma proteinlerinin 1/3 ü albumin, diğerleri ise a, b, g globulinlerdir . Molekül ağırlığı 40 kDa’dan küçük olan plazma proteinleri glomerüler bazal membrandan direkt geçerek proksimal
tübüler hücreleri tarafından geri emilir. MA 69 kDa olan albümin çok düşük miktarlarda filtre edilir. Retinol bağlayıcı protein (RBP), b-2 mikroglobulin, immunglobulin hafif zincirleri ve
lizozimler küçük miktarlarda idrarda bulunurlar. Çıkan henle
kulpu hücreleri tarafından salınan Tamm-Horsfall glikoproteini
fizyolojik protein kaybının temel kaynağıdır.
15. Kırk sekiz yaşında erkek hasta uzun süredir olan halsizlik
şikayetine, melena, diş eti kanamaları ve bacağında morarma şikayetleri de eklendiği için başvuruyor; fizik incelemede aşırı solukluk ve bacağında peteşiler saptanıyor.
Hb=5, BK=1200, Plt=5000 saptanıyor.
E) Linkomisin
12 – A
Seçeneklerde yer alan azitromisin ve klaritromisin makrolid
grubunda yer alan antibiyotiklerdir. Doksisiklin terasiklin grubu, aztreonam (monobaktam) betalaktam grubu, linkomisin
ise linkozamid grubu bir antibiyotiktir.
Bu hastada en olası tanı ve anemi nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) AML: kemik iliği yetmezliği
Azitromisin yarı ömrü en uzun olan makrolid grubu antibiyotiktir, oral alımını takiben mideden hızla emilir, biyoyaralanımı gıdalarla azalır, BOS dışındaki dokularda (serum, prostat,
yag dokusu, akciğer vb.)yüksek doku konsantrasyonuna ulaşır
(yüksek oranda dağılır) , dışkıyla atılır, çok azı (%6’sı) idrarla
atılır. Eliminasyonu yavaştır (yarı ömrü uzun olduğu için)
www.tusem.com.tr
B) İmmunglobulinler
E) Lizozimler
12. Yarı ömrü uzun olan, vücut sıvılarına eşit dağılan makrolid grubu antibiyotik hangisidir?
A)Azitromisin
A) Beta2 Mikroglobulin
B) Demir eksikliği anemisi: kronik kan kaybı
C) Aplastik anemi: kemik iliği yetmezliği
D) Miyelodisplastik sendrom: kemik iliği yetmezliği
E) İTP: trombositopeniye bağlı kanamalar
36
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
15 – C
18. Aşağıdakilerden hangisi KLL
lösemi)’nin bir özelliği değildir?
Sorudaki A-C-D seçenekleri pansitopeni yapabilir, fakat akut
lösemi veya MDS’de organomegali, LAP verilir; halbuki aplastik anemide organomegali ve LAP olmaz. Retikülosit düşüktür.
DEA’da lökopeni ve trombositopeni beklenmez. Reaktif trombositoz olabilir. Aplastik anemide, aneminin nedeni kemik iliği
yetmezliğidir. Kronik ITP genellikle bayan hastadır, pansitopeni
değil, izole ciddi trombositopeni ile prezente olur.
B) Radyasyon gibi çevresel faktörler temel sorumlu
C) İlk bulgu asemptomatik lenfositoz
D) Otoimmün olaylar sık
E) Richter sendromu gelişebilir
18 – B
KLL’de diğer lösemilerin aksine etyolojide radyasyonun rolü yoktur.
19. Aşağıdakilerden hangisi “herediter trombofili” nedeni
değildir?
16. Kalp yetmezliği ve atriyal fibrilasyon tanıları olan 60
yaşında erkek hasta, vücdunda morluklar ve hematüri nedeniyle başvurduğunda, trombosit sayısı normal,
PTZ(İNR) ve aPTT değerleri belirgin uzamış bulunuyor.
B) HİT sendromu
C) Kumadin aşırı dozu
D) F7 eksikliği
A) FV-Leiden defekti
B) FV eksikliği
C) Anitrombin eksikliği
D) Protein C eksikliği
E) Disfibrinojenemi
19 – B
Bu hastadaki kanamaların en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut İTP
lenfositer
A) B-lenfosit kökenli
Aplastik anemide kesin tanı kemik iliği biyopsisinde hiposelülarite ve yağ infiltrasyonu ile konur. Gençlerde en etkin tedavi kemik iliği naklidir. 45 yaşın üzerinde ise graft versus host
hastalığı sık olduğu için önerilmez. Bu grupta ATG (anti-timosit
globülin) ve destek tedavisi uygulanır.
(kronik
En sık herediter trombofili nedenleri FV-Leiden (büyük çoğunluğu heterozigot) ve protrombin gen mutasyonudur. AT eksikliği, PC eksikliği ve PS eksikliği diğer ilk 5’e giren herediter
nedenlerdir. Disfibrinojenemi ve homosistinüri çok nadirdir.
FV eksiklği ise tromboz değil kanama yapar!
E) Antifosfolipid antikor sendromu
16 – C
20. Aşağıdakilerden hangisi lenfoma riskini artıran bir durum değildir?
Atriyal fibrilasyon öyküsü kumadin kullanımı için ipucudur. Kronik
kumadin kullanımı PTZ yanında aPTT düzeyinde artışa yol açar.
A) Klienfelter sendromu gibi immün yetmezlik durumları
B) Sjögren sendromu
17. Aşağıdakilerden hangisi “myeloproliferatif hastalıklar”
grubundan değildir?
C) HİV enfeksiyonu
A) KML
D) Uzun süreli fenitoin kullanımı
B) Kronik eozinofilik lösemi
E) Uzun süreli NSAİİ kullanımı
C)Mastositoz
20 – E
D) Polisitemi vera
Uzun süreli NSAİİ kullanımının lenfoma ile bir ilişkisi yoktur,
diğer seçeneklerde riski artıran durumlar belirtilmiştir.
E) Waldenstrom makroglobülinemisi
Kalıtsal immün yetmezlikler
Klinefelter sendromu
Chédiak-Higashi sendromu
Ataxia-telangiectasia sendromu
Wiskott-Aldrich sendromu
Common variable immunodeficiency disease
Kalıtsal immün yetmezlikler
İyatrojenik immünsupresyon
HIV-1 enfeksiyonu
Hipogamaglobülinemi
17 – E
Waldenstrom makroglobülinemisi plazma hücre bozukluklarından biridir. Diğer seçenekler tabloda görüldüğü gibi myeloprolifertaif hastalık başlığında yer alır.
Myeloproliferatif hastalıkların sınıflaması
• KML, bcr/abl pozitif
• Kronik nötrofilik lösemi
• Primer myelofibrozis (en nadir)
• Kronik eozinofilik lösemi
• Polisitemi vera (en sık)
• Mastositoz
• Esansiyel trombositoz
(prognozu en iyi)
• Sınıflandırılamayan
miyeloproliferatif hastalık
37
Otoimmün hastalıklar
Sjögren sendromu
Çölyak hastalığı
RA ve SLE
Kimyasallar ve ilaçlar
Fenitoin
Böcek ilaçları
Radyasyon
Kemoterapi ve radyoterapi öyküsü
Efeksiyöz ajanlar
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
21. Üst GİS kanamalarda tanı-tedavi yaklaşımı ile ilgili hangisi yanlıştır?
22 – D
Tablo: Kolorektal kanser (KRK) için tarama önerileri
A) İlk yapılması gereken hemodinamik değerlendirme
ve stabilizasyondur
Düşük risk grubu
50 yaş ve üstü genel
popülasyon
B) Oral kesilir ve ampirik iv PPİ başlanır
C) Varis kanaması şüphesinde somatostatin başlanır
D) Varis kanaması şüphesinde, ensefalopati profilaksisi
için antibiyotik başlanır
10 yılda bir kolonoskopi
Yılda 1 GGK*
5 yılda bir sigmoidoskopi
Yılda 1 GGK+5 yılda bir sigmoidoskopi
5 yılda bir BT kolonografi
5 yılda bir kolon grafisi
E) Hemoglobin değeri kanamayı göstermede yeterlidir
Uzak akrabada KRK
veya polip öyküsü
10 yılda bir kolonoskopi
GİS kanamaya yaklaşımda öncelikle hemodinamik stabilizasyon sağlanır; bir yandan da “fizik muayene, Hb/Hct değeri,
nazogastrik ve rektal tuşe bulguları” ile kanama olup olmadığı,
devam edip etmediği ve kanamanın şiddetine ait yorum yapılabilir ve bu arada alınan önlemlerle, endoskopi öncesi hastanın klinik stabilizasyonu mümkün olduğunca sağlanmış olur.
Nazogastrik sondanın rahatsız edici oluşu ve azalmış-durmuş
kanamada duyarlılığı düşük olduğu için, ciddi kanama şüphesinde uygulanması önerilir. Hb/Hct değeri ilk 24-72 saate
kadar düşmeyebilir. Dolayısıyla endoskopi öncesi ilk aşama
değerlendirmede kanamanın şiddeti hakkında, Hb/Hct, NG ve
rektal tuşeden daha değerli bilgi veren tansiyon değeridir.
Birinci derece
akrabada KRK veya
polip öyküsü
10 yılda bir kolonoskopi
(tarama 40 yaşında başlar)
Hastanın ilk değerlendirme sürecinde “hipotansiyon olması
(<100 mmHg)” kanama lehine en değerli bulgudur.
FAP
10-12 yaşından itibaren, yıllık
sigmoidoskopi
Atenüe FAP
Ailedeki tanı yaşından 10 yıl önce
başlayıp, 1-2 yılda bir kolonoskopi
• Stabilizasyon (iv SF veya Ringer laktat, nazal O2, gerekenlerde
A-B-C-D şeklinde resüsitasyon)
Lynch sendromu
• Öykü, fizik inceleme, rektal tuşe, nazogastrik (ciddi kanamada önerilir)
20-25 yaşından itibaren 1-2 yılda bir
kolonoskopi
Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı
21 – E
Orta risk grubu
Birinci derece ≥2
akrabada veya
<50 yaşta KRK veya
polip öyküsü
5 yılda bir kolonoskopi
(tarama 40 yaşında veya indeks
vakadan 10 yıl önce başlar)
Kendisinde KRK
öyküsü olan hasta
1. ve 3. yılda; 3. yılda normalse 5 yılda
bir kolonoskopi
Kendisinde adenom
öyküsü olan hasta**
3. yılda; 3. yılda normalse 5 yılda bir
kolonoskopi
Yüksek risk grubu
Tablo : Üst GİS kanamalarda ilk aşama yaklaşım
Pankolit >8 yıl
1-2 yılda bir kolonoskopi
• Oral stop, ampirik iv PPİ
Distal kolit >15 yıl
1-2 yılda bir kolonoskopi
• Varis kanaması şüphesinde somatostatin ve antibiyotik, şiddetli ise Sangstaken tüpü
*GGK hem, globin veya DNA ölçen yöntemler, detaylar için
metne bakınız.
**Adenom ve diğer poliplerin tarama detayları polip
bölümünde verilmiştir.
• CBC, biyokimya, hemostaz, cross-match
• Transfüzyon (hemodinamik instabilite, Hb<8-10, varis kanamasında aşırı transfüzyon riskli)
• Konsültasyon (gastroenteroloji, genel cerrahi ve girişimsel
radyoloji)
23. Altmış yaşında bayan hasta, 1 yıldır sağ üst kadranda bazen sırta vuran, birkaç saat süren ağrı yakınması ile baş-
22. Aşağıdaki durumların hangisi kolorektal kanser riski
açısından düşük riskli olup “10 yılda bir kolonoskopi”
tarama için yeterlidir?
vurdu. Ateş, sarılık, üşüme-titreme gibi bulgular yoktu.
CBC normal, biyokimyada ALP ve GGT hafif yüksek idi,
USG’de kesede multiple küçük taşlar izlendi.
A) 20 yıldır ülseratif kolit olan, 50 yaşında erkek hasta
B) 20 yıldır Crohn hastalığı olan, 50 yaşında bayan hasta
hangisi en uygundur?
C) Kuzeninde FAP tanısı olan olan 16 yaşında erkek
D) 55 yaşında bayan, ailede sadece amcasında kolon Ca
öyküsü var
E) Lynch sendromu tanısı olan 30 yaşında erkek hasta
www.tusem.com.tr
Bu hastada koledok taşı olup olmadığını araştırmak için
A) BT
B) MRCP
C) ERCP
D) Direk grafi
E) USG yeterlidir, ileri incelemeye gerek yoktur
38
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
23 – B
25. Aşağıdaki enfeksiyonlardan hangisinin profilaksi veya
tedavisinde immunglobulinler uygulanmaz?
Hastada biliyer kolik atakları tarif edilmektedir, ALP-GGT yüksek olduğu için koledoğa düşen taş olma ihtimali de vardır.
Koleok taşları asemptomatik KCFT artışından, akut kolanjite kadar geniş bir spektrumda seyredebilir. USG ilk seçenek
olmasına rağmen tanıda duyarlılığı düşüktür; MRCP, EUS ve
ERCP duyarlı yöntemlerdir.
B) Hepatit B
C) Kuduz
D) Hepatit C
E) Hepatit A
25 – D
Hepatit C’de korunmada kullanılabilecek aşısı ve immunglobulini mevcut değildir. Diğer seçeneklerde yera alan enfeksiyonlarda (Tetanoz, Hepatit B, kuduz, hepatit A) korunma (profilaksi) veya tedavisinde immunglobulinler (IgG içerir) kullanılır.
Akut kolanjit kliniği karın ağrısı + ateş + sarılıkla karekterizedir (Charcoat triadı), gecikmiş vakalarda sepsis ve nörolojik
bulgular (hipotansiyon, konfüzyon) eklenir (Reynold pentadı). Lökositoz, bilirübin, ALP, GGT artışı; USG’de safra yollarında dilatasyon vardır. Koledoktaki taş USG’de % 30 vakada
görülür, dolayısıyla tanıyı kesinleştirmek ve tedavi amaçlı
ERCP+sfinkterotomi yapılır.
26. Yalnızca cilt ve eklem tutulumu olan, sistemik lupus eritamatozus (SLE) hastası bir kadın 4 aylık gebelik nedeniyle başvuruyor. Antifosfolipid antikorları negatif olan
bu hastada bebeğin sağlığı açısından aşağıdakilerden
hangisinin yapılması gerekir?
Hastanın kliniği akut kolanjit ise kolanjiyografi yöntemi olarak
ERCP uygundur, hem tanı konur hem taş çıkarılır. Fakat kolanjit yok, taş şüphesi var (biliyer semptomlar + hafif KCFT artışı)
USG yapılmış yetersiz olmuş, bu durumda ERCP’nin risklerinden kaçınmak için öncelikle MRCP yapılmalıdır.
A) Anti Ro, Anti La
B) ANA, anti-SM
C) ANA, anti-RNP
24. Akut pankreatit tedavisinde öncelikli yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
D) Kriyoglobulin, kompleman 3 ve kompleman 4
E) Anti-histon antikor, anti-nükleozom
A) Hidrasyon ve analjezi B) Antibiyotik
C) ERCP
A) Tetanoz 26 – A
D) TPN uygulaması
SLE tanısı olan bir gebeden doğan bebekte konjenital kalp
blokları görülme ihtimali artar. Neonatal lupus araştırılmak
amacı ile Anti Ro ve Anti-La bakılabilir.
E) Pankreatik enzim replasmanı
24 – A
Akut pankreatitte öncelikli tedavi destek tedavisidir. Hidrasyon
ve analjezi ile hafif-orta AP’nin çoğu günler içinde düzelir. Ağrı
için narkotik analjezikler gerekebilir. Hastaların izlem sırasında
prognostik kriterlerle tekrar değerlendirilmesi gerekir. Ağrısı
geçen bir hastada oral alıma geçilebilir, amilaz-lipazın normale
dönmesi bekenmemelidir.
27. Romatoid artritin (RA) akciğer tutulumu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Plevral sıvı genellikle az ve tek taraflıdır.
B) Broşektazi yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide sık olarak görülür.
Ağır AP’de de agresif hidrasyon tedavinin temel taşıdır, günde
6-10 litre’ye varan SF veya Ringer laktat önerilir. Replasman
yeterliliği BUN, cre ve Hct ile değerlendirilir, yeterli replasmanla bunların düzeyi azalır. Ağır AP’de hasta uzun süre oral alamayacağı için tercihen enteral (nazoenterik veya nazogastrik
tüple) beslenme, olmazsa TPN başlanmalıdır. Malabsorpsiyon
bulguları varsa pankreas enzim ekstreleri ve PPİ başlanır.
27 – C
AP’de rutin antibiyotik başlanmaz, enfeksiyon varsa veya infekte nekroz durumlarında başlanır. Ağır biliyer pankreatitte
taşı çıkarmak için ERCP yapılmalıdır. Sistemik ve lokal komplikasyonların tedavisi uygun şekilde yapılır. Cerrahi ancak akut
karın varsa, organ perforasyonu ekarte edilemiyorsa, enfekte
sıvı drenajı gerekiyorsa yapılır.
RA’in akciğer tutulumu ile ilgili olarak; plevral sıvı genellikle az
ve tek taraflıdır olarak görülür, broşektazi yüksek rezolüsyonlu
bilgisayarlı tomografide sık olarak görülür, pulmoner kaviteleşen
nodüller görülebilir ve RA ile pnömokonyoz birlikteliğine Caplan
sendromu adı verilir. RA’nın en sık akciğer tutulumu serozal zarının inflamasyonu; plevral efüzyon ve plörezi şeklindedir.
C) İnterstisiyel pnömoni en sık görülen bulgusudur.
D) Pulmoner kaviteleşen nodüller görülebilir.
E) RA ve pnömokonyoz birlikteliğine Caplan sendromu
adı verilir.
39
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
28. 15 yıllık Raynaud fenomeni öyküsü olan, 45 yaşında kadın hastanın, son 1 aydır giderek artan nefes darlığı bulunmaktadır. Hastanın yapılan fizik muayenesinde; parmaklar, el sırtı, ön kollar ve ciltte kalınlaşma, gerginlik,
parmak uçlarında skar saptanmıştır. ANA 1/320 titreyle
ve anti sentromer (+) olarak saptanmıştır.
31. Pankreatik ve safra yollarının direk görüntülenmesinde
en az invaziv olan yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
31 – C
B) BT
C) MRCP
D)ERCP
E) PTK
Bu hastada görülen nefes darlığının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
Magnetik rezonans kolanjio pankreatikografi (MRCP) pankreatik ve safra yollarinin direk görüntülenmesinde kullanilan tek
noninvaziv görüntüleme yöntemidir.
A) Pulmoner hipertansiyon
B) İnterstisyel fibrozis C) Pulmoner tromboemboli
32. Aşağıdakilerden hangisi akne rozeseanın elementer
lezyonu değildir?
D) Pulmoner vaskulit
E) Bronşial astım
28 – A
Hastanın kliniğinden, fizik muayenesinden, ANA ve antisentromer pozitifliğinden tanının sınırlı kutanöz skleroderma olduğu
anlaşılmaktadır. Skleroderma veya difüz kutanöz sklerodermada en sık ölüm nedeni akciğer tutulumudur ve interstisiyel
fibrozis olarak prezente olur. Ancak limitli kutanöz sklerodermadaki akciğer tutulumu pulmoner hipertansiyon şeklindedir.
A) Eritem
B) Telenjektazi
C) Papül
D)Püstül
E)Komedon
32 – E
Komedon akne rozasanın elementer lezyonu değildir, akne vulgariste görülür. Akne rozase yüzde konveksiteleri (burun, alın, yanaklar, çene) sever. Tedavide en etkili ajan tetrasiklindir, metronidazolde etkilidir. Hastalık özellikle erkeklerde rinofimaya yolaçabilir.
29. Altmış beş yaşında erkek hasta, bilinç bozuklığu nedeniyle getiriliyor, Nörolojik muayenede; bilinç uykuya eğilimli, sağ bacakta belirgin güç kaybı ve babinski (+) saptanıyor.
A) USG
33. Aşağıdaki belirti-hastalık eşleştirmelerinden hangisi
yanlıştır?
Hastanın en muhtemel tanısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Koebner fenomeni-licken planus
A) Sol anterior serebral arter tıkanıklığı
B) Yonga talaş- Pitriazis versikolor
B) Sağ anterior serebral arter tıkanıklığı
C) Nikolsky fenomeni-Pemfigus Vulgaris
C) Sol orta serebral arter tıkanıklığı
D) Çivi belirtisi- Akne vulgaris
D) Sağ orta serebral arter tıkanıklığı
E) Mum lekesi fenomeni- Psöriazis
E) Posterior serebral arter tıkanıklığı
33 – D
29 – A
Çivi belirtisi leismania Cutis bulgusudur.
Anterior serebral arter tıkanıklığında; kontralateral bacakta,
kola göre daha belirgin parezi ve his kaybı görülür.
34. Psöriazis ile liken planus arasındaki farklardan aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
30. Sol hemipleji ve afazi ile acil servise getirilen bir hastada aşağıdaki tetkiklerden hangisi ilk yapılması gereken
tetkiktir?
A) Beyin sintigrafisi
B) Beyin MRI
C) Kontrastlı Beyin BT
D) Kontrastsız Beyin BT
A) Saçlı deri tutulumunda; Psöriazis alopesi yapmaz
iken, L. Planusta irreversibl kellik olur.
B) Ağız tutulumunu; Psöriazis de olmaz iken, L. Planusta olabilir.
C) Kanserleşme; Psöriazis M. Fungoidese dönebilir
iken, L. Planus SCC ye dönebilir.
E) Transkranial Dopler
D) Eklem tutulumu; Psöriazis pencil in cup’ gibi eklem tutulumları yapar iken, L. Planusta eklem tutulumu yoktur.
30 – D
Kontrastsız Beyin BT iskemik veya hemorajik inmeleri ayırt etmede en önemli tetkiktir, ilk yapılması gerekendir.
www.tusem.com.tr
E) Lezyonda kaşıntı; Psöriazis de belirgin değil iken, L.
Planusta belirgindir.
40
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
34 – C
39. Aşağıdakilerden hangisi osteoartritte sıklıkla tutulan ancak romatoid artritte çok nadiren tutulan bir eklemdir?
Psöriazisde kanserleşme yoktur.
Büyük plak parapsöriazis M. Fungoidese dönebilir.
A) El-bilek
B) Dirsek
L. Planus ağız tutulumundaki retiküler formasyon SCC ye dönebilir.
C) Ayak-bilek
D) Metakarpofalangeal
E) Distal interfalangeal
35. Psikoz ile nevroz arasındaki farkın en belirgin olduğu
durum aşağıdakilerden hangisidir?
39 – E
DIF eklemi OA için tutulumu tipik iken (haberdan nodülü de
yapar), PIF eklem RA de tutulum yapar. RA nadiren DIF eklemi
de tutabilir ancak RA de sakroiliak eklem veya lumbosakral eklem tutulumları gözlenmez.
A)Anksiyete
B) Gerçeği değerlendirme yetisi
C) Düşünce içeriği bozukluğu
D) Davranış değişiklikleri
E) Duygu değişiklikleri
40. Aşağıdakilerden hangisi dejeneratif eklem hastalığının
tipik radyolojik bulgularından biri değildir?
35 - B
A) Eklem aralığında genişleme
Psikoz: Gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulduğudur.
B) Yük taşıyan bölgelerde skleroz
C) Subkondral kistler
36. Aşağıdakilerden hangisi şizofrenide negatif semptom
değildir?
A) Dikkat azalması
B) Sanrı
C) İlgi azalması
D) Düşünce yoksulluğu
D) Osteofitler
E) Eklemde deformasyon
40 – A
E) Toplumsal geri çekilme
DA (OA) erken dönemde eklem kıkırdak hasarı yaparak erken
dönemde eklem aralığını asimetrik daraltır.
36 – B
Sanrı, halüsinasyon, mutizm, sterotipi, katatoni gibi şizofrenideki aşırılık bulguları (+) semptomlardır.
Osteoartrit de;
37. Latent dönemi çok uzun olan bir hastalıkta neden araştırmak için aşağıdaki araştırma tiplerinden hangisinin
yapılması en uygundur?
A)Kesitsel
B)Vaka-kontrol
C) Prospektif kohort
D) Retrospektif kohort
Eklem aralığında daralma (asimetrik)
Subkondral skleroz
Subkondral kistler
Osteofitler, eklem fareleri vardır
41. Fonksionel elektrik stümülasyonu aşağıdaki durumlardan hangisine uygulanır?
E) Tanımlayıcı
A) Üst motor nöron arazı B) Ön boynuz hasarı
37 – B
C) Periferik sinir injurisi
Latent dönemi çok uzun ve seyrek görülen hastalıkların nedeni
araştırılacaksa en uygun yöntem vaka kontroldür. Kohort yapmak mümkün değildir.
E) Ankilozan spondilit
41 – A
Fonksionel elektrik stümülasyonu üst motor nöron arazında
kullanılan fizik tedavi modalitesidir.
38. Bir hastalığın toplumdaki yaygınlığını gösteren ölçüt
hangisidir?
A) İnsidans
B) Prevelans
C) Mortalite
D) Fetalite
D) Dejeneratif artrit
42. Aşağıdaki volatil anesteziklerden hangisinin hepatotoksisitesi diğerlerine göre daha yüksektir?
E) Atfedilen Risk
38 – B
Prevalans sıklık, insidans ise yeni vaka ölçütüdür.
A) Eter
B) İzofluran
C) Sevofluran
D) Halotan
E) Enfluran
41
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
42 – D
44. Prematüre bebeklerde intraventriküler kanama en sık
hangi dönemde görülür?
Halotan (Halothane):
-
Güçlü anestezik bir ajandır. Analjezik etki gücü de yüksektir
ve en sık kullanılan anesteziktir.
A) Doğumdan önce
-
Halotan anestezisi sırasında solunum çabuk ve yüzeyeldir. -
Halotan solunum dakika hacmini azaltır. Bronkodilatasyon
yapar.
C) Postnatal 8.-14. günlerde
Kan basıncını doz-bağımlı olarak azaltır. Kan damarları genişledikçe, cilt kan akımı artabilir. Kalbin kasılma gücünü azaltır.
(Noradrenalinle etkileşir ve hipotansiyona karşı gösterilen
sempatik cevabı antagonize eder). Kalp atım hızını azaltır.
Kalbi katekolaminlerin aritmi yapıcı etkisine duyarlılaştırır.
B) Doğumdan sonraki ilk 7 günde
D) Postnatal 15.-30. günlerde
E) Postnatal 1. aydan sonra
44 – B
• Prematürede İVK jelatinöz subepandimal germinal matrixde oluşur. Bu alandaki immatür kan damarları çeşitli
kuvvetlere maruz kaldığında kanar.
-
Beyin damarlarını genişletir serebrospinal sıvı basıncını artırır.
-
Böbrek kan akımını azaltır.
-
Karaciğer fonksiyonunu deprese eder. İlaç kesilince bu etki
geçer. Karaciğer nekrozu yapabildiği bildirilmektedir.
• İVK insidansı doğum ağırlığı azaldıkça artar: 500-750 g
bebeklerde %60-70; 1000-1500 g, %10-20. Germinal matriksde involusyon ve damar ağında olgunlaşmanın meydana geldiği 34. gebelik haftasından sonra insidansı azalır.
-
İskelet kaslarını ve uterus düz kaslarını gevşetir. Diğer güçlü
anestezikler gibi malign (kötü huylu) hipertermi yapabilir. Bu
genetik bozukluğa bağlı olabilir.
• İVK doğumda nadiren mevcuttur, buna karşın vakaların
%50’si 1. Günde, %75’i doğumla 3. gün arasında görülür. Hastaların az bir kısmında ilk haftadan sonra geç kanama olabilir.
-
Anestezinin indüksiyonu ve ayılma uzun sürebilir. Larinksi
tahriş etmez. Bronkospazm yapmaz. Anestezinin indüksiyonu
tiyopentalle desteklenir.
Azot protoksid (N2O), oksijen ve kas gevşeticilerle birlikte kullanılır.
45. Aşağıdaki ifadelerden hangisi hipoksik iskemik ensefalopati için yanlıştır?
43. Yenidoğan bir bebeğin baş-boyun muayenesinde aşağıdaki bulgulardan hangisinin saptanması, ileri inceleme
ve tedavi gerektirir?
A) Terapötik hipotermi en iyi tedavi yöntemidir.
B) Konvülsiyon tedavisinde ilk seçenek fenobarbitaldir.
A) Frenulum kısalığı
C) EEG’nin patolojik olması kötü prognozu gösterir.
B) Emme yastıkçıkları
D) BOS’ta aspartat, glutamat ve NO azalır.
C) Bohn incileri
E) EEG’de voltaj düşüklüğü yaygın kortikal nekrozu gösterir.
D) Gözlerde kırmızı ışık yansıması
E) Simetrik fasiyal palsi
45 – D
43 – E
• Son yıllarda akut dönemde (özellikle ilk 6 saat) sistemik ya
da serebral hipotermi uygulanması HİE tedavisine girmiştir. Bunun dışında tedavi etkilenen sistemlere yönelik ve
semptomatiktir.
Yenidoğanlarda görülen fasyal paralizi sanılanın aksine travmaya bağlı olarak değil konjenital olarak daha sık görülür. Travmaya bağlı olan sıklıkla tek taraflıdır, nadiren bilateral olabilir.
Simetrik fasyal paralizili yenidoğanda ilk akla gelmesi gereken
Mobius sendromu’dur. 7.kraniyal sinir çekirdeğinin gelişmemesi
sonucu bilateral fasyal paralizi ile karakterizedir. Sıklıkla 6. Sinir paralizisi nadiren 12.sinir paralizisi de tabloya eşlik eder. Bebek ağzını
kapatamaz, yüzünde maske takmış ifadesi vardır. Ekstremite ve
göğüs duvarı (pektoral kas atrofisi) anomalileri sıklıkla eşlik eder.
• HİE yenidoğanlarda ilk 3 günde görülen konvülsiyonun en sık
nedenidir. Tedavide ilk seçenek fenobarbital kullanımıdır.
• Amplitude integreted EEG (aEEG) olarak tanımlanan yöntemle elde edilen EEG beyin hasarının derecesi ve prognozla ilgili çok değerli bilgiler verir. Voltaj düşüklüğü yaygın
kortikal nekrozu gösterir ve kötü prognostiktir.
Diğer fasyal paralizi nedenleri; Distrofia myotonika, malign osteopetrozis ve talidomid embryopatisidir.
www.tusem.com.tr
• HİE’de BOS’ta aspartat, glutamat ve NO düzeyi artmıştır.
42
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
46. Aşağıdakilerden hangisi diyabetik anne çocuğunda
beklenen bir komplikasyon değildir?
47 – D
A) Kısa sol kolon
B) Sakral agenezi
Emzirmenin yeterliliğini göstermede kullanılabilecek parametreler:
C) Anemi D) Holoprozensefali
• Semptomatik süt akme refleksi (oksitosin) varlığı
• Beslenme sırasında belirgin yutkunma sesi duyulması
E) Büyük arter transpozisyonu
• Emme sonrası bebekte doygunluk belirtileri varlığı
46 – C
• Bebeğin 10-14 günlük iken doğum ağırlığına ulaşmış olması
• Diyabetik anne çocuğu olan yenidoğanlarda anemi değil
insülinin anabolik etkisinden dolayı sekonder polistemi ve
buna bağlı olarak hiperviskosite, hiperbilurubinemi ve renal ven trombozu görülür.
• Günde 5-6 kez idrarını yapması
Bebekler 2 yada 3 saate bir emerler, ancak emme sayısı yeterliliği gösterecek güvenli bir parametre değildir
Bebekler günde 2-3 kez cıvık sarı renkli gaita çıkarırlar
ancak gaita sayısı da emme sayısı yeterliliği gösterecek
güvenli bir parametre değildir
Diabetik anne bebeklerindeki problemler
Metabolik
Kardiyorespiratuar
Hematolojik
Hipoglisemi
Hipokalsemi
Hipomagnezemi
Hipokalemi
Perinatal asfiksi
RDS
Yenidoğanın geçici
takipnesi
Kardiyomyopati
Polisitemi
Hiperviskosite
Hiperbilirubinemi
Renal ven
trombozu
48. Aşağıdaki durumlardan hangisinde emzirme açısından
maternal mutlak kontrendikasyon yoktur?
Morfolojik
Makrozomi
ve doğum
traumaları
Konjenital malformasyonlar
Klavikula kırıkları
Humerus kırıkları
Brakial pleksus
paralizileri
Frenik sinir
paralizisi
SSS hasarı
Kardiyak
Büyük damarların
transpozisyonu
VSD
ASD
Koarktasyon
Renal
Agenezi
Hidronefroz
Çift üreter
Hipospadias
İskelet sistemine ait
Hemivertebra
Lumbosakral
agenezi
A) Galaktozemi
B) Tifo
C) Meme kanseri
D) Septisemi
E)Malarya
GİS
Küçük sol kolon
Mikrokolon
Situs inversus
İmperfore anüs
Duodenal atrezi
Anorektal atrezi
TÖF
Nörolojik
Anensefali
Holoprosensefali
Meningosel
48 – A
Anne Sütü İle Emzirmenin Kontrendikasyonları
1. Annede akut enfeksiyon hastalığı (septisemi, nefritis)
2. Meme kanseri
3. Ciddi nöroz, postpartum psikoz, madde bağımlılığı
4. Eklampsi, gross kanama
5. Kronik nütrisyon bozukluğu
6. Kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, solunum yetmezliği
7. Bebekte galaktozemi (laktozsuz mama almalı)
8. Aktif tüberküloz, tifo, sıtma
49. Çocuk istismarında en sık ölüm nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
47. Aşağıdakilerden hangisi emzirmenin yeterliliğini değerlendiren güvenli faktörlerden birisidir?
A) Bebeğin 20 günlük iken doğum ağırlığına ulaşmış olması.
A) Kırıklar
B) Kafa travması
C) Yanıklar
D) Batın içi organ hasarı
E) Cinsel istismar
B) Bebeğin en az 4 saatte bir kez emmesi.
49 – B
C) Günde 3-4 kez idrar yapması.
Çocuk istismarında en sık iki ölüm nedeni
D) Semptomatik süt akma refleksi varlığı.
1. Kafa travması
E) Günde 1-2 kez cıvık gaita yapması.
2. Batın içi organ yaralanması
43
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
50. Aşağıdaki zehirlenmelerin hangisinde aktif kömür kullanmak tedavide fayda sağlar?
52 – C
Çocuklarda nefrotik sendromun % 90’ı idiopatik (primer)tir.
Primer nefrotik sendromun da %85’i Minimal değişiklik hastalığıdır. %10 Fokal segmental glomerüloskleroz, %4-5 Diffüz
mezangial proliferasyon, %1’de diğerleridir. Alport sendromu
sekonder nefrotik sendrom nedenidir.
A) Trisiklik antidepresan B) Siyanid
C) Demir
D) Lityum
E) Ağır metal
50 – A
Çocuklarda nefrotik sendrom nedenleri
Aktif kömürün etkin olmadığı zehirlenmeler:
1. Siyanid
2. Demir
3. Lityum
4. Ağır metaller
5. Hidrokarbon
6. Düşük molekül ağırlıklı alkol
51. Çocuklarda IgA nefropatisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
İdiopatik nefrotik
sendrom (%90)
Sekonder nefrotik sendrom (%10)
Minimal değişiklik
hastalığı (MCD)
Fokal segmental
glomerüloskleroz
Membranoproliferatif
GN
Membranöz GN
Diffüz mezangial
proliferasyon
Hepatit B,C
HIV-1
Malarya
Sfiliz,
Toksoplazmozis
Hodgin Lenfoma
Lösemi
SLE, FMF,
Amiloidoz
HSP, Alport
sendromu
A) Dünyada en sık görülen kronik glomerüler hastalıktır.
B) Böbrek fonksiyonu genellikle bozulmuştur.
C) Ağır proteinüri kötü prognoz kriteridir.
Penisilamin
Altın
NSAİ
Pamidronat
INF
Civa
Eroin
Lityum
53. Aşağıdaki klinik bulgulardan hangisinin Kawasaki hastalığının akut döneminde görülmesi beklenmez?
D) Tedavide öncelik hipertansiyonun kontrolüdür.
E) Serum IgA düzeyi genellikle normaldir.
51 – B
Dünyada en sık görülen kronik glomerüler hastalıktır. Mezengiumda Ig A, daha az miktarda IgG, IgM, C3 ve properdin depolanır. Erkeklerde sıktır. Familyal olabilir.
A) Miyokardit
B) Ateş
C) Koroner anevrizma
D) Artrit
E) Servikal lenfadenopati
53 – C
ÜSYE veya AGE’i takiben 1-2 gün sonra gros hematüri ve bel
ağrısı ile ortaya çıkar. Nadiren akut nefritik sendrom, nefrotik
sendrom veya kombine nefritik-nefrotik sendroma yol açar.
Böbrek fonksiyon testleri genellikle normaldir. Hafif proteinüri görülebilir. Nadiren ağır HT atakları olabilir. C3 düzeyleri
normaldir. Hastaların yalnızca %15’inde yüksek olan serum
IgA düzeyinin tanısal değeri yoktur. Çocukluk döneminde ciddi
böbrek hasarına yol açmaz ancak bu hastaların %20-30’unda
15-20 yıl sonra progresif hastalık gelişir. Başlangıçta ve takip
süresince kötü prognoz kriterleri persistan HT, böbrek fonksiyonlarında bozulma, ağır proteinüridir.
Akut dönem: 1-2 haftada sonlanır. Ateş, ve hastalığın akut bulgularının (servikal LAP, oral mukoza değişiklikleri, miyokardit,
steril piyüri) olduğu dönemdir.
Subakut dönem: 2 hafta sürer. Deskuamasyon, trombositoz,
safra kesesi hidropsu, koroner anevrizma ve buna bağlı ani
ölüm ile karakterizedir.
Konvalesan faz: Tüm klinik bulguların kaybolmasından ESH
normal olana kadar (6-8 hf) sürer. Tırnak değişiklikleri bu dönemde ortaya çıkar.
IgA nefropatisinin birincil tedavisi kan basıncının kontrolüdür.
54. Aşağıdakilerden hangisinde ANA (antinükleer antikor)
pozitifliği görülmez?
52. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda nefrotik sendromun primer nedenlerinden biri değildir?
A) Juvenil dermatomiyozit
A) Fokal segmental glomerüloskleroz
B) Familyal Akdeniz ateşi
B) Membranöz nefropati
C) Alport sendromu
C) İlaca bağlı lupus
D) Minimal lezyon hastalığı
D) Kronik aktif hepatit
E) Diffüz mezangial proliferasyon
E) Enfeksiyöz mononükleaz
www.tusem.com.tr
44
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
54 – B
56 – B
Kızlarda primer hipogonadizmin en sık nedeni Turner sendromudur. Kısa boy tüm Turner sendromlu kızlarda kardinal (en
sık-%100) bulgudur. Büyüme yavaşlaması bebeklikte başlar
ve giderek belirginleşir. Ortalama erişkin boy 140-144 cm’dir.
Lineer büyümenin kontrolü ile ilgili major loküs X kromozomunun psödo-otozomal bölgesi (PAR-1) içinde haritalanır. Bir
homeobox geni olan SHOX’un Turner, idiopatik boy kısalığı
ve Leri-Weill sendromu olan çocuklarda büyümenin kontrolünde önemli olduğu düşünülür. Over fonksiyonlarını kontrol
eden genlerin de X’ in kısa kolunda (Xp) olduğu varsayılır
Anti-nükleer antikor (ANA) pozitif ve ANA negatif romatizmal
hastalıklar
ANA (+) Romatizmal
ANA (-) Romatizmal
Sistemik başlangıçlı JIA
Juvenil idyopatik artrit
Entezit ilişkili artrit
Oligoartiküler JİA
Akut romatizmal ateş
Poliartiküler
Post-streptokokal artrit
Psöriatik artrit
Reaktif artritler
Sistemik lupus eritematozus
Vaskülitler
Juvenil dermatomiyozit
Henöch-schönlein
Skleroderma
Kawasaki ve diğer
Karma bağ dokusu hastalığı
Sarkoidoz
İlaca bağlı lupus
Anti-nükleer antikor (ANA) pozitif non-romatizmal hastalıklar
Gastrointestinal hastalıklar
Enfeksiyonlar
İnflamatuar barsak hastalığı,
EBV
Kronik hepatitler
Hepatit C
Primer bilyer siroz
Sıtma
Çevresel toksinler
Tüberküloz
İlaçlar
Parvovirüs
Fenitoin
Lyme
Prokainamid
Tiroid hastalıkları
Etosüksimid
Hashimoto
İzoniazid
Graves
Aile bireyinde ANA (+)’liği
Malignite
ALL
Lenfoma
57. Mental retardasyon gözlenmeyen lipid depo hastalığı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fabry
B)Nieman-Pick
E) Tay-sachs
57 – A
Fabry X’e bağlı resesif geçişli. α-galaktosidaz enzim eksikliği sonucu vasküler endotelde glikosfingolipid birikimi
ile karakterize bir lipid depo hastalığıdır. Ağrılı ekstremite
krizi(Akroparestezi), ciltte döküntü (Anjiokeratom-telenjiektazi), hipohidrozis, korneal lentiküler opasite görülür. Kalpte
mitral yetmezliği, ileti bozuklukları ve koroner tromboza bağlı
miyokart infarktüsü, böbrekte proteinüri ve kronik böbrek yetmezliğine yol açabilir. Mental retardasyon görülmez. Akroparesteziden dolayı akut romatizmal ateş, eritromelalji ve nöroz
ayırıcı tanısına girer. Enzim replasman tedavisi vardır. Fenitoin
ve karbamazepin tedavide kullanılır.
55. On dört yaşında bir kız çocuk adet görmeme nedeniyle
getiriliyor. Fizik incelemede boy uzunluğunun 3 persentilin altında ve sekonder seks karakterlerinin gelişmemiş
olduğu görülüyor.
C) Metakromatik lökodistrofi D)Krabbe
Bu çocukta öncelikle yapılması gereken tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
58. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde birinci kalp sesi
(S1) sert duyulur?
A) Büyüme hormonu uyarı testi
A) Sağ dal bloğu
B) Ebstein anomalisi
B) IGF - 1 ve IGFBP - 3 düzeyleri tayini
C) Mitral stenoz
D) Mitral yetmezlik
C) Karyotip analizi
E) Triküspid yetmezliği
D) Pelvik ultrasonografi
58 – C
E) Doku transglutaminaz antikorları tayini
1. KALP SESİ
S1 ÇİFTLEŞMESİ
Triküspid geç
kapanması
Sağ dal bloğu
Ebstein anomalisi
Pulmoner
hipertansiyon
55 – C
56. Bu hastadaki boy kısalığının en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) IGF - 1 eksikliği
B) SHOX geni yokluğu
C) Büyüme hormon reseptör direnci
D) Gluten enteropatisi
E) IGFBP - 3 eksikliği
45
S1 SERTLEŞMESİ
Mitral stenozu
Triküspit stenozu
Kısa PR
Debiyi artıran
hastalıklar
Ateş
Anemi
Hipertiroidi
S1 YUMUŞAMASI
Mitral yetersizliği
Triküsipid
yetersizliği
Uzun PR
Miyokardit
Kardiyomiyopati
Aort
yetmezliğinde
Obezite
Amfizem
Perikardit
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
59. Aşağıdakilerden hangisinin yaşamın ilk haftasında kalp
yetmezliğine yol açma olasılığı en düşüktür?
Serum demiri düşük, bağlama kapasitesi normal veya düşüktür
(Fe eksikliğinden ayırımda önemli); ferritin düzeyi yüksek olabilir.
Serum transferin reseptör (TfR) düzeyi normaldir. (Fe eksikliği
anemisinde yüksektir ve ayırımda en güvenilir kriterdir). Kemik
iliği normal selülerdir, KK prekürsörleri düşük ila yeterlidir. İlik hemosiderini artmış olabilir. TfR/ferritin oranı kronik hastalık anemisinde düşük Fe eksikliği anemisinde yüksektir.
A) Geniş ventriküler septal defekt
B) Kesintili arkus aorta
C) Hipoplastik sol kalp sendromu
D) Kritik aort darlığı
E) Doğum asfiksisine bağlı miyokart iskemisi
61. Trombosit sayısı 60 000/mm3 olan ve kanaması olmayan
3 yaşındaki immün trombositopenik purpuralı bir çocukta en uygun tedavi yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
59 – A
• VSD gibi soldan sağa şantlı hastalarda, defekt büyük bile
olsa yenidoğan döneminde semptom bulunmaz. Çünkü
yenidoğanda fetal hayattaki gibi pulmoner vasküler direnç
ve pulmoner basınç yüksek, dolayısı ile sağ ventrikül basıncı da yüksektir. Bu nedenle soldan sağa şant azdır. Geniş
defektli hastalarda pulmoner basınç ancak 4-6 hafta içinde normale düşer. Bu yüzden klinik bulguların ortaya çıkışı
doğumdan 4-6 hafta sonra olur.
A) İntravenöz immünoglobulin tedavisi
B) İntravenöz anti-D tedavisi
C) Trombosit transfüzyonu
D) Tedavisiz izlem
E) Yüksek doz steroid tedavisi
61 – D
• 4-6. haftadan itibaren hastalarda ağır kalp yetersizliği bulguları (takipne, takikardi, aşırı terleme, emerken yorulma,
kilo alamama), sık akciğer enfeksiyonu, ağlarken hafif siyanoz veya renkte koyulaşma gibi bulgular ortaya çıkar.
Kısa veya uzun vadede klinik sonuçlar üzerine etkisi yoktur, ancak platelet sayısını güvenli kabul edilen 20.000’in üzerine hızlı
çıkarır. Platelet antikorları transfüze edilen plateler yanı sıra otolog platelere de bağlanır. Hayatı tehdit eden kanama olmadıkça,
platelet transfüzyonu kontrendikedir. Başlangıç tedavi seçenekleri:
Yenidoğan döneminde kalp yetmezliği nedenleri
İlk 24 saat
İlk 1 hafta
ilk 1 ay
Asfiksi (en sık)
Triküspid atrezisi,
yetmezlik
pulmoner atrezi,
yetmezlik
Serebral AV fistül
EFE
Masif plesental
transfüzyon
Hipoplastik sol kalp
(en sık)
Büyük arter
transpozisyonu
Aort koarktasyonu
Kritik aort stenozu
Kesintili arkus aorta
Aort
koarktasyonu
(en sık)
TPVDA
Triküspid
atrezisi
Trunkus
arteriosus
1. Tedavisiz izlem: Daha önce tanımlanan hafif-orta semptomları (transfüzyon ve hastaneye yatmayı gerektirmeyecek kanamalar) olan hastalarda aile danışmanlığı ve eğitim
dışında tedavi verilmez. Bu yaklaşım hastalığın benign seyrini vurgular, maliyeti çok düşüktür ve yan etkileri minimaldir.
2. İntravenöz immünglobulin (İVİG): 0.8-1 gr/kg/gün X 1-2 günlük doz hastaların %95’inde, 48 saat içinde platelet sayısını
hızlı yükseltir (> 20.000). Pahalı ve zaman tüketici bir tedavidir.
3. Prednizon: Kortikosteroid tedavi yıllarca kullanılmıştır. 1-4
mg/kg/gün doz platelet sayısını hızla yükseltir. ALL olasılığını
ekarte etmek için kemik iliği incelemesi yaptıktan sonra tedaviye başlanması önerilir. Genellikle 2-3 hafta süreyle verilir.
60. Aşağıdaki laboratuar bulgulardan hangisi çocuklarda
kronik hastalık anemisinde beklenmez?
A) Transferin reseptör düzeyi normaldir
D) Demir bağlama kapasitesi normal ya da düşüktür
4. IV Anti-D: Rh (+) kişilere anti-D verilirse hafif hemolitik
anemi olur. KK-antikor kompleksi dalağın Fc reseptörlerine
bağlananarak platelet yıkımını engeller. Platelet sayısındaki artış İVİG sonrasındakinden daha yavaş olur.
E) Hipokrom ya da normokrom olabilir
İntrakranial kanama durumunda çoklu seçenekler (platelet
trasfüzyonu, IVIG, yüksek doz kortikosteroid, acil splenektomi için cerrahi konsültasyon) bir arada uygulanmalıdır.
İTP’de splenektominin iki endikasyonu vardır: 1 yıldan fazla
devam eden (kronik İTP) ağır İTP’li büyük çocuklar (>4 yaş)
ve tedavi ile kolay kontrol edilemeyen semptomlar. Ayrıca
medikal tedavi ile platelet sayısı yükseltilemeyen intrakranial kanaması olanlarda da splenektomi yapılabilir.
B) Ferritin düzeyi düşüktür
C) Retikülosit normal ya da düşüktür
60 – B
Hb değerleri genellikle 6-9 g/dL arasındadır. Anemi genellikle
normokorm normositikdir. 1/3 hastada orta derecede hipokromi ve mikrositoz olabilir. Mutlak Rtc sayısı normal veya düşük, lökositoz sıktır. Serbest eritrosit protoporfirin (FEP) düzeyi
sıklıkla yüksektir ve demir metabolizması düzensizliğini yansıtır.
www.tusem.com.tr
46
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
62. Aşağıdakilerden hangisin çocukluk çağında lösemiye
predispozisyon yaratması en az olasıdır?
B) Ataksi-telenjiektazi
64. Hayatın birinci günü abdominal distansiyon olmadan,
bol safralı kusması olan, polihidroamniyos saptanan bebeğin ayakta direkt batın grafisinde double-bouble işareti saptanıyor.
C) Diamond-Blackfan anemisi
A) Turner sendromu
D) Nörofibramatozis tip 1
Aşağıdakilerden hangisi hastada yukarıdaki klinik tabloya yol açmaz?
E) Fragil X sendromu
A) Duodenum atrezisi
B) Anüler pankreas
62 – E
Çocukluk çağı lösemisinde predispozan faktörler
C) Konjenital band (malrotasyon)
Genetik durumlar
Çevresel faktörler
D) Pre-duodenal portal ven
İyonize radyasyon
İlaçlar
Benzen
Nitrosüre
Epipodofilotoksin
Alkilliyici ajanlar
İleri anne yaşı (?)
E) Jejenum atrezisi
Diamond-Blackfan
anemisi
Fanconi anenisi
Bloom sendromu
Ataksi-telenjiektazi
Paroksismal
noktürnal
hemoglobinüri
Ağır kombine immun
yetmezlik
Down sendromu
Turner sendromu
Kleinfelter
sendromu
SchawachmannDiamond
sendromu
Kostmann
sendromu
Nörofibramatozis
tip 1
Li Fraumeni
sendromu
64 – E
Hayatın ilk günü double-bouble işareti konjenital duodenal
obstrüksiyon yapan hastalıklarda görülür. Jejenum atrezisinda
multiple hava sıvı seviyesi görülmesi beklenir.
Konjenital duodenal obstrüksiyon etyolojisi
63. Aşağıdakilerden hangisinin Wilms tanısı konmuş bir çocukta görülmesi beklenmez?
A) Hipertansiyon
B) Subkutan nodül
C) Polistemi
D)Aniridi
İntrensek
Ekstrensek
Atrezi
Stenoz
Web
Mukozal diyafragma
defektleri
Anüler pankreas
Preduodenal portal ven
Duodenal duplikasyon kistleri
Malrotasyona bağlı bantlar (Ladd
bantları)
E) Hemihipertrofi
65. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde çölyak görülme riskinde artış olmaz?
63 – B
Ortalama tanı yaşı 3’dür. En sık görülen bulgu abdominal kitledir. Genellikle asemptomatiktir, tesadüfen saptanır. Bebeğin
banyosu sırasında aile tarafından fark edilmesi nadir değildir.
Kitle büyüklüğü değişken olup genellikle üzeri düzgün ve serttir, kimi zaman orta hattı geçebilir. Kitlenin solunumla hareket etmemesi Wilms tm’nün ayırt edici özelliğidir.
Bazı hastalar karın ağrısı ve kusma ile başvurabilir.
Hastaların %10-25’de hematüri görülür. Hipertansiyon tanımlanmıştır, olasılıkla renal arter basısı ve renal iskemiye bağlıdır.
Bazen renal parenkim veya pelvis içine kanmaya bağlı hızlı
abdominal büyüme ve anemi gelişebilir. Renal ven veya vena
cava içine tümör büyümesi kalbi veya akciğerleri embolize
ederek ağır sonuçlar doğurabilir.
Bazı paraneoplastik sendromlar Wilms tümörü ile birliktedir.
Wilms tümörü eritropoietin üretebilir. Aşırı eritropoetin üretimi polistemiye neden olur. Parathormon benzeri madde üreterek hiperkalsemi yapabilir.
Hemihipertrofi ve aniridi olanlarda Wilms tümörü görülme
riski artmıştır. Subkutan nodül nöroblastom ve akut lösemilerde görülen bir bulgudur.
A) Down sendromu
B) Turner sendromu
C) Kleinfelter sendromu D) Williams sendromu
E) Selektif IgA eksikliği
65 – C
Çölyak hastalığı risk grubu
1.derece yakınlar
Dermatitis herpetiformis
Açıklanamayan demir eksikliği
anemisi
Otoimmun tiroidit
Tip 1 diyabet
Açıklanamayan infertilite
Tekrarlayan düşük
Enamel hipoplazisi
Kriptik hipertransaminazemi
Otoimmun kolanjit
Primer bilyer siroz
47
Kısa boy
Püberte tarda
Down sendromu
Turner sendromu
Williams sendromu
İrritable barsak sendromu
Sjögren sendromu
Epilepsi-bilateral occipital
kalsifikasyon
Selektif IgA eksikliği
IgA nefropatisi
Addison hastalığı
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
66. Prenatal USG’de ince barsakta dilatasyondan dolayı intestinal obtrüksiyon ön tanısı konan hastanın doğduktan sonra
aşırı sulu ishali başlamış olduğu öğreniliyor. Serumda hipokalemi, hiponatremi, hipokloremisi mevcut. Kan gazında
pH: 7.50, pCO2: 40 mmHg, HCO3: 35 meq/L saptanıyor.
69. Aşağıdaki ilaç gruplarından hangisi astımın kontrolü
için uzun süreli tedavide tek başına kullanılamaz?
A) Lökotrien reseptör antagonistleri
B) Uzun etkili inhale β2 agonistler
C) İnhale kortikosteroidler
Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir?
D) Metilksantinler
A) Hipertrofik pylor stenozu
E) Lökotrien sentez inhibitörleri
B) Hirshsprung hastalığı
69 – B
C) Bartter sendromu
Uzun etkili β2 agonistler (Salmeterol, formoterol)
D) Klor kaybettiren diyare
Monoterapiye uygun değildirler
E) Mikrovillüs inklüzyon hastalığı
Nokturnal semptomları olan hastalarda,
66 – D
Egzersizle indüklenen astımda sık β2 agonist gereksinimi
varsa endikedir.
67. Yukarıdaki hastanın tanısında kullanılacak en uygun
yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ultrason
B) Rektal iğne biopsisi
C) Gaitada klor
D) Barsak biopsisi
70. İki aylık bir bebek sepsis nedeniyle yatırılıyor. Öyküsünden 1 aylıkken büyük arter transpozisyonu için ameliyat
olduğu ve yenidoğan döneminde hipokalsemik konvülsiyon geçirdiği öğreniliyor.
E) Kromozom analizi
67 – C
Bu bebek için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
KLOR KAYBETTİREN DİYARE
A) Bruton hastalığı
Klor/bikarbonat transportundaki defekte bağlı resesif, herediter, nadir bir hastalıktır. Polihidroamniyoz görülür, ana
semptom doğumda başlayan aşırı sulu ishaldir.
B) DiGeorge sendromu
İshal dehidratasyon ve hipokalemi, hipokloremi ve alkaloz
ile karakterize ağır elektrolit bozukluğuna yol açar. Dışkı Na
ve K’un toplamından fazla (125-150 mEq/l) klor içerir.
E) Ataksi telanjiektazi
70 – B
Tedavi ishali düzeltmez, ancak komplikasyonları azaltır.
Başlangıçta sıvı-elektrolit kaybı IV tamamlanır. Bir aydan
sonra oral sıvılar tolere edilir. Tedavi yenidoğanda başlanırsa büyüme-gelişme mükemmeldir.
• En sık 22q11 mikrodelesyonu sonucu embriyonel dönemde
3-4.faringeal keseden gelişen paratiroid bezi ve timusun gelişmemesine ek konjenital anomalilerin eşlik ettiği sendromdur.
C) Wiskott-Aldrich sendromu
D) Hiper-IgM sendromu
Di George Sendromu
• Paratiroid aplazisi- hipoplazisine bağlı olarak yenidoğanda
konvülsiyon şeklinde ortaya çıkan kalıcı hipokalsemi olur.
Timus aplazisi-hipoplazisinden dolayı hastalar doğumdan
itibaren mantar, virüs ve P. Jiroveci enfeksiyon riski altındadır. Bu hastalarda kan transfüzyonundan sonra graftversus-host hastalığı ortaya çıkabilir.
68. Nörokütan hastalıklar görülen lezyon eşleştirmesinden
hangisi yanlıştır?
A) Nörofibramatozis tip 1- makrosefali
B) Nörofibramatozis tip 2- iris hamartomu
C) Tuberoskleroz – Böbrekte anjiomiyolipom
• Eşlik eden anomaliler arasında konjenital kalp defektleri
(en sık konotrunkal kalp anomalileri-BAT, truncus arteriosus, fallot, PVDA), baş anomalileri (bifid uvula, üst dudak
kısa filtrum-balık ağzı görünümü, hipertelorizm, mandibular hipoplazi-mikrognadi, düşük çentikli kulak) yer alır.
Hastalar CHARGE sendromu ile ilişkili olabilir. Hastarda konuşma bozukluğu ve mental retardasyon görülür.
D) Sturge Weber- konjenital hemiparezi
E) Von hippel lindau- renal karsinom
68 – B
Nörofibramatozis tip 2’ de iris hamartomu (Lisch nodülü) haricinde Nörofibramatozis tip 1’de görülen tüm bulgular görülebilir.
www.tusem.com.tr
48
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
71. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda akut gastroenteritin temel tedavi prensipleri arasında yer alır?
73 – A
Brca 1ve brca 2 mutasyonları meme kanseri ile ilgili en sık
mutasyonlardır. Brca 2 mutasyonu olanlarda bu oran %85 düzeylerine çıkar.her iki mutasyonda da aynı zamanda over karsinomu riski de vardır. (brca 1 de daha yüksek tir). Brca 2 mutasyonlu erkek hastalarda da artmış meme kanseri risiki vardır.
A) Antibiyotikler
B) Antiemetikler
C) Vitamin A suplementasyonu
D) Vitamin C suplementasyonu
E) Çinko suplementasyonu
74. Aşağıdaki meme karsinomlarından hangisine Neoadjuvan tedavi önerilir?
71 – E
AGE tedavisinde temel tedavi ORS ve çinkodur. Çinko AGE sırasında ve sonrasında 10-14 gün < 6 ay 10 mg/gün, > 6 ay 20
mg/gün çinko kullanımı hastalığın süresini ve ciddiyetini azaltır.
A) Tis N0 M0
B) T1 N1 M0
C) T3 N0 M0
D) T4 N2 M0
E) T3 N2 M1
Antimotilite ajanları (loperamid) kontrendikedir ve antiemetik (fenotiazinler) yararı az, yan etkileri çok fazla olduğundan
önerilmez. Önerilen ve tek doz kullanımı bile durmayan persistan kusmayı azaltarak ORS tedavisini artıran antiemetik
ondensetron (0.2 mg/kg p.o). Antibiyotikler etkene göre ek
tedavi olarak kullanılabilirler.
74 – D
Meme karsinomlarının ileri evre olupta uzak metastazı olmayan
gruplarda hastalara evre küçültmek amacıyla neoadjuvan tedavi uygulanır. Bu grup hastalar evre ııı a, b, c hastalardır. Evre ııı
a hastalar da mutlak neoadjuvan tedavi gerekmeyebilir, ancak
daha ileri evrelerde kabul gören işlem neoadjuvan tedavidir.
72. Aşağıdaki aşılardan hangisi, 4 aylık bir bebeğe yapılabilir?
75. Aşağıdaki meme karsinomlarının hangisinde uzak metastaz ihtimali diğerlerine göre daha yüksektir?
A) Kızamık aşısı
B) Polisakkarit pnömokok aşısı
A) İnvaziv duktal karsinom
C) İnfluenza virus aşısı
B) Medüller karsinom
D) İnaktif polio aşısı
C) Tubuler karsinom
E) İnsan papilloma virus aşısı
D) İnsitu Duktal karsinom
E) Müsinöz karsinom
72 – D
75 – A
İnfiltratif meme karsinomlarının alt tiplerinde genel olarak
prognoz klasik infitratif duktal karsinoma göre daha iyidir.
• İlk doz Kızamık-kızamıkçık- kabakulak 12-15 aylık iken, 2.
dozu 4-6 yaşta yapılmalıdır.
• Konjuge pnömokok aşı için minimum yaş 6 hafta, polisakkarit aşı için 2 yaştır. Saf polisakkarit aşılara karşı T hücre
cevabı 2 yaşından önce yetersizdir.
76. Aşağıdaki faktörlerden hangisi tiroid papiller karsinom
için kötü prognostik faktör değildir?
• Trivalan inaktif influenza aşısı için minimum yaş 6 ay, canlı soğuğa adapte attenue aşı (intranazal) için 2 yaştır.
A) Genç yaş
• HPV aşıları cinsel aktivitenin başlamadığı adölesan ya da adölesan öncesi kızlarda yapıldığı takdirde en etkindir. 12 yaş aşılama için uygun yaştır. 6 ay içinde 3 doz yapılması gerekir.
B) Erkek cinsiyet
C) Ekstratiroidal tutulum
D) Anoploid hücre popülasyonu içermesi
• İnaktif polio aşısı 2. Aydan itibaren yapılır.
E) Geniş tümör çapı
76 – A
Dtk’lerinde prognozu etkileyen faktörler
Yaş ve cins
Yaş, dtk’lerinde en önemli prognostik faktördür. Dtk’leri 40 yaş
üzerinde çok daha mortal seyreder.
Erkeklerde kadınlardan daha kötü olduğu bildirilmiştir.
Tümör grade ve dna ploidisi
73. Otuz iki yaşında meme kanseri tanısı almış hastanın
aile hikayesinde meme ve over kanseri açısından pozitif bulgular elde edildiyse, en olası genetik bozukluk
aşağıdakilerden hangisidir?
A) BRCA1
B) RET
C) PTEN
D) STK 11
E)MMR
49
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
Tümör çapı ve multifokalite
EKG: QT kısalması, PR ve QRS uzaması, QRS voltajında artış,
AV blok
Tiroid dışı invazyon
Tedavi: Akut hiperkalsemik kriz medikal bir acildir. Birlikte bulunan ESS volümündeki defisitin düzeltilmesi serum kalsiyumun
hızla düşmesini sağlayacaktır. Sıvı replasmanı bu etksini dilüsyon
ve renal kalsiyum klirensini artırarak yapmaktadır. Furosemidin
de tedaviye eklenmesi renal etkinliği arttırır. Hiperkalsemi tedavisinde geçici fayda sağlayabilecek diğer önlemler; kalsitonin
(akut hiperkalsemi krizlerinde kullanılabilir, etkisi kısa sürelidir),
bifosfonatlar (kemik metastazına bağlı hiperkalsemi tedavisinde), mithramycin, glukokortikoidler veya hemodializdir.
Lenf nodu metastazı
Uzak metastazlar
Onkogenler: tiroide spesifik diferansiasyon genlerinin (tsh
reseptör, tg ve tiroid peroksidaz (tpo) gen leri gibi) expresyonunun kaybı, p53 onkogeninde somatik mutasyonlar, ras geni
nokta mutasyonları, p21 proteininin aşırı expresyonu ve cmyc
expresyonu kötü prognoz ile birliktedir.
77. Altmış beş yaşında kadın hasta son 2 gündür bulantı ve
kusma nedeniyle uygulanan semptomatik tedavi ile rahatlayamamış. Özgeçmişinde uzun süre önce apendektomi dışında özellik yoktu. Bitkin görünümlü hasta taşikardik idi. FM de patolojik batın muayene bulgusu yoktu.
Labaratuvar tetkiklerde Na:145 mmol/lt, K:4.2 mmol/lt,
Cl. 112 mmol /lt, BUN:26 mg /dl, Cr:1 mg/dl, Glikoz:120
mg /dl, Ca:13.7 mg/dl olarak bulunuyor.
Bu hastada, bu aşamadan sonra en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) PTH hormon istenmesi B) Furosemid verilmesi
C) IV hidrasyon
D) Ta Tc sestamibi scan
E) Boyun USG
78. Otuz dört yaşında bayan hasta boyun sağ tarafında
şişlik şikayeti ile geliyor. Şişliğin tiroid bezinde nodül
olduğu tespiti sonucu gerekli uygun işlemler ve İİAB uygulanıyor. Tanı papiller karsinom olarak rapor ediliyor.
Hangi durum, bu hasta ile yakından ilgisi olabilir?
77 – C
Hastada acil yaklaşım gerektiren hiperkalsemi durumu mevcuttur.
Etyolojik açıdan;
1. PTH bağlantılı
Primer hiperparatiroidi (Normal popülasyonda en sık neden)
Lityum tedavisi
Ailevi hipokalsiürik hiperkalsemi
A) Endemik guatr bölgesinde yaşıyor olmak
B) Çocuklukta ionize radyasyona maruz kalınmış olması
C) Foliküler adenom bulunması
2. Maligniteler
D) Hashimoto tiroditi bulunması
Osteoklastik kemik metastazları (Meme Ca, lenfoma, Renal
Ca, M. myeloma). Hastane popülasyonun da en sık nedendir.
E) Riedel tiroiditi bulunması
Paraneoplastik sendrom (PTH benzeri protein): Skuamöz
hücreli kanserler
78 – B
Tiroidin en sık görülen kanseri ve aynı zamanda en iyi prognozlu kanseridir.
3. Artmış kemik döngüsü: Hipertiroidizm, immobilizasyon,
thiazid, Vitamin A intoksikasyonu
4. Vitamin D intoksikasyonu
Boyun bölgesine radyasyon alma hikayesi bulunan kişilerde
görülme olasılığı çok yüksektir.
5. Sarkoidoz ve diğer granülomatöz hastalıklar
30-40 yaş arası kadınlarda sıktır.
6. Aleminyum intoksikasyonu
Hemen hemen her zaman ötiroid bir nodül şeklinde ortaya çıkar.
7. Milk-alkali sendromu
Papiller kanser %95 lenfatik (lateral aberran tiroid) %5 hematojen yolla metastaz yapar.
Bulgular:
Çoğunluğu asemptomatiktir. İştahsızlık, bulantı, kusma, Depresyon, güçsüzlük, konfüzyon, koma, kemik ağrıları, Hipertansiyon, aritmiler, Poliüri, polidipsi
Tanı TİİAB ile konur. Tanı anında uzak metastaz çok nadirdir ve bunlar sıklık sırasına göre akciğer, kemik, karaciğer ve beyinde görülür.
%1 oranında anaplastik kansere dönüşüm gözlenir.
Pankreatit ve peptik ülser riski artar
www.tusem.com.tr
50
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
79. Kırk dokuz yaşında erkek hasta trafik kazası nedeniyle acil
servise getiriliyor. Hastanın sağ alt kadran ağrısı dışında şikayeti var. Hastanın vital bulguları stabil, barsak sesleri hipoaktif, external yaralanma bulgusuna rastlanmıyor. Hastanın
intraabdominal yaralanma ekartasyonu için yapılan abdomen BT de sol adrenal kortekste 1 cm lik adrenal kortikal
kitle dışında patoloji tespit edilmiyor. Diğer labaratuvar
tetkiklerde başkaca anormallik saptanmayan bu hastada,
kitlenin bu haliyle takip edilmesine karar veriliyor. 80 – C
GİS kanamaları tanısında da anamnez, fizik muayene ve klinik
çoğu zaman yeterlidir. Kanamın yerinin tespiti için en sık kul
lanılan yöntem gerek alt gerek üst GİS kanamada endoskopik
yöntemlerdir. Kanama tespiti için en sensitif (duyarlı) yöntem
kanama sintigrafisi dir. Bu yöntemle 0,1ml/dk hızında devam
eden kanamalar görülebilir. Anjiyografi ile ise 0.5-1 ml/dk yı
aşan hızdaki kanamaları tespit etmek mümkün olmaktadır. Anjiyografi tanı için en spesifik (özgün) tanı yöntemidir. Anjiyografinin avantajı tanı ile birlikte, endoskopik yöntem lerde olduğu
gibi, tedavi amaçlı girişimler de uygulanabilmesidir. Yeni yaklaşımlar içinde BT/BT anjio Gis kanamalarda yaklaşımları değiştirebilecek avantajlara sahiptir. 0.3 ml/dk kanamaları gösterebilir.
Bu hastanın takip nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hematom olması
B) Akciğer kanseri metastazı olması
C) Non fonksiyone adrenal adenom olması
D) Basit kist olması
E) Hastanın yaşı
79 – C
Hasta adrenal insidentalloma mevcut.
Klinik olarak belirti vermeyen başka nedenlerle yapılan tetkikler sırasında saptanan adrenal kitlelerdir.
Sıklığı tomografi serilerinde % 3-4, otopsi serilerinde % 10 oranında rastlanır.
Adrenal insidentalloma (Aİ) tespit edildiğinde öncelikle belirlenmesi gereken noktalar vardır.
Kitle fonksiyonel mi?
Kitle malign mi? (Primer veya sekonder)
Kitlenin boyutu?
İnsidentillomalar büyük kısmını (tüm olguların 2/3’nü) selim
kortikal adenomlar oluşturur. Bunların çoğu non fonksiyonedir. Az bir kısmı kortizol veya aldosteron salgılayabilirler. Daha
az oranda feokromasi toma (% 7), korteks karsinomları ve
metastatik kitlelere( en sık AC,meme, böbrek, GİS, melanom
metas tazları olabilir) rastlanır.
Malignite hikayesi olan bir hastada adrenalde bir kitle var ise
yüksek ihtimalle metastatiktir.
Tedavinin yönlendirilmesinde kitlenin fonksiyonel durumu,
malignite riski, boyutu önemlidir.
Ancak 3 cm altı non fonksiyone adenomlar takip edilir. Özellikle 6 cm üzeri kitlelerde malignleşme potansiyeli arttığı için
hastalara adrenalektomi önerilir.
81. Akut mezenter iskeminin en sık nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
Sintigrafi
10 ml/dk.
B) 10 ml/dk. 0.1 ml/dk.
C) 0.1 ml/dk. 0.5 ml/dk.
D) 1 ml/dk. 10 ml/dk.
E) 0.01 ml/dk. 0.1 ml/dk.
C) İatrojenik
D) Mezenter tümörler
81 – A
AMİ’nin en önemli nedeni, hastaların yarısından fazlasında görülen superior mezenter arter embolisidir. Daha az sıklıkta ise
emboli, ülsere aortik aterosklerotik bir plaktan veya bir tromboze aortik anevrizmadan kaynaklanır
A.M.İ’de Embolinin kaynağı özellikle kardiak aritmi (atrial
fibrilasyon), prostetik kapak, kardioversiyon, kardiak kataterizasyon, geçirilmiş miyokard infarktüsü gibi nedenlerden kaynaklanan) kalptir.
İkinci sıklıkta eskiden Non okluziv mezenter iskemiler görülürken
artık tıbbi bakım şartalarının daha iyi olması nedeniyle daha az
görülmeye başlandı. Artık SMA trombozu daha sık görülmektedir.
Daha az sıklıktada neden mezenter venin trombozudur.
82. Beslenme destek tedavisi uygulanan preoperatif bir
hastada tedavinin uygunluğunun en güvenilir kriteri
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Serum total protein düzeyi
Anjiografi
A) 0.1 ml/dk. B) Trombüs
E) Hipovolemi
80. Gastrointestinal kanamaların etyolojik araştırmasında
kullanılan, Tc 99 sintigrafi ve arteriografik tetkiklerde
yeterli sonucun alınabilmesi için gerekli olan minimum
kanama hızı ne olmalıdır?
A) Kardiyak emboli
B) Serum albümin düzeyi
C) Serum prealbümin düzeyi
D) İdrarda atılan azot miktarı
E) Kan glukoz düzeyi
51
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
82 – C
85. Hipotermi nedeniyle aşırı titreyen bir hastada aşağıdakilerden hangisi gelişir?
Prealbumin yarılanma ömrünün düşük olması nedeni ile beslenme destek tedavisinin uyguluğunun takibinde en yaygın
olarak kullanılan proteindir. Postoperatif (katabolik ) bir hastada idrarda atılan azot miktarının (Azot dengesinin) takibi daha
güvenilir olabilir ancak preoperatif hastalarda, henüz katabolik süreç başlamadığı için duyarlılığı düşüktür.
A) Karbondioksit üretiminde artma
B) Metabolik alkaloz
C) Periferik dokuların oksijen tüketiminde azalma
D) Bikarbonat üretimimde artma
E) Hipokalemi
83. Aşağıdaki verilen hastalardan hangisinde total parenteral nütrisyon endikasyonu yoktur?
A) Kısa barsak sendromu
85 – A
Hipotermide vücut sıcaklığını sabit tutmak için istem dışı titreme görülür. Titreme ile metabolik hız artar, oksijen tüketimi artar ve karbondioksit üretimi artar. Artan oksijen ihtiyacı
nedeniyle oksijen açığı ve anaerobik metabolizmanın devreye
girmesiyle laktik asidoz gelişebilir.
B) Aktif Crohn hastalığı
C) İntestinal atrezili bebek D) Anoreksia nervoza
E) Kolon fistülü
83 – E
Düşük debili enterokütanöz fistüllerde (<200 ml/gün) enteral
nütrisyon uygulanır. Yüksek debili fistüllerde ise (>500 ml/gün)
TPN endikasyonu vardır. Kolonik fistüllerin çoğunluğu düşük
debili fistüllerdir.
86. Aşağıdakilerden hangisi vazodilatasyon şoku değildir?
A) Hemorajik şok
B) Septik şok
C) Nörojenik şok
D) Karbon monoksit zehirlenmesi
E) Derin asidoza bağlı şok
86 – A
84. Divertikülit nedeniyle sigmoid rezeksiyon ve uç kolostomi ameliyatı yapılan 65 yaşındaki erkek hastaya postoperatif dönemde uzamış paralitik ileus için N/G dekompresyon yapılıyor. Postoperatif 6. gününde santral venöz
basıncı 2 mmHg ve taşikardik olan hastanın labaratuar
incelemesinde pH: 7.53, pO2: 88 mmHg, pCO2: 54
mmHg, HCO3: 38, Na+: 128, K+: 3.2 olarak tespit ediliyor.
Vazodilatasyon şoku:
• Septik şok
• Nörojenik şok
• Hipoksiye bağlı laktik asidoz
• Karbon monoksit zehirlenmesi
• İrreversible hemorajik şok
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
• Terminal dönemde kardiyojenik şok
A) Dekompanze metabolik alkaloz
• Kardiyo-pulmoner baypas
B) Kompanze respiratuar asidoz
C) Kombine metabolik ve respiratuar asidoz
D) Kombine metabolik ve respiratuar alkaloz
87. Aşağıdakilerden hangisi künt travma hastasında ameliyat endikasyonu değildir?
E) Kompanze metabolik alkaloz
84 – E
A) Abdominal US’de serbest sıvı olması
Hastada uzamış ileus ve N/G dekompresyona bağlı mide sıvısı
kaybı nedeniyle gelişmiş hipokalemi ve metabolik alkaloz tablosu mevcuttur. Santral venöz basıncın düşük olması ve taşikardi sıvı açığını göstermektedir. Aynı zamanda hipokloremi
olması da beklenir. pCO2 nin artışı metabolik alkalozu kompanze etmek üzere hipoventilasyon geliştiğini gösterir.
B) Periton irritasyon bulgularının varlığı
www.tusem.com.tr
C) Hemodinamik bozukluk
D) Tanısal periton lavajında Gr (-) bakteri görülmesi
E) Akciğer grafisinde diyafragma altında serbest hava
görülmesi
52
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
87 – A
90. Aşağıdakilerden hangisi hipokalseminin bulgularından
biri değildir?
Künt karın travmalarında net ameliyat endikasyonları olmadıkça hastaların konservatif olarak laparotomi yapılmadan takip
edilmeleri uygundur. Stabil bir hastada karın içinde sıvı (kan)
olması, hastanın hemodinamisi bozulmadıkça ve kan transfüzyonu ihtiyacı doğmadıkça bir ameliyat endikasyonu değildir.
Akut karın gelişmesi, lavajda bakteri saptanması ve grafilerde
serbest hava görülmesi ameliyat endikasyonlarıdır.
A) Poliüri B) Tetani
C) Trousseau belirtisi
D) Chvostek belirtisi
E) Karpopedal spazm
90 – A
Serum kalsiyum düzeyinin 8.5 mg/dl’nin altında olmasıdır.
Öncelikle hipoalbüminemiye bağlı total kalsiyum düşüklüğü
ekarte edilmelidir.
Klinik: Aşikar tetani en belirgin semptomdur. Bazen tetani
semptomatik olmayabilir (latent tetani). Latent tetani fasial
sinir üzerine vurularak ağız köşesinde çekilme olması (Chvostek
belirtisi) veya tansiyon aleti ile sistolik ve diyastolik basınç arası
bir değerde basınç uygulanması ile karpopedal spazm “ebe eli”
oluşması (Trousseau belirtisi) ile saptanabilir. Ayrıca karın ağrısı,
kas spazmı, karpo- pedal spazm, larenks spazmı, konvülziyonlar, solunum arresti, kardiyak ileti bozuklukları ve EKG’de QT
uzaması ağır hipokalsemilerde görülen belirti ve bulgulardandır.
Kronik hipokalsemilerde psikiyatrik, ektodermal, dental ve oküler (katarakt) anormallikler görülebilir.
88. Hipomagnezemi aşağıdaki tablolardan hangisinde görülmez?
A)Alkolizm
B) Malabsorbsiyon
C) Uzun süreli parenteral beslenme
D) Akut böbrek yetmezliği
E) Akut pankreatit
88 – D
Böbrek yetmezliğinde sık görülen elektrolit bozukluklarından
birisi atılım bozukluğu nedeni ile gelişen hipermagnezemidir.
Diğer şıklarda hipomagnezemi sık görülür.
91. Hipopotasemiyi takiben metabolik bozukluk gelişen bir
hastada aşağıdakilerden hangisi görülür?
A) İdrar ile K+ atılımının artması
B) Plazma bikarbonat düzeyinin artması
89. Protein C eksikliği ve geçirilmiş derin ven trombozu nedeni ile warfarin kullanan bir hastada akut apandisit nedeni
ile acil ameliyat planlanmaktadır. Hastanın protrombin zamanı normalin %30 daha fazlası olarak ölçülmüştür.
C) pH < 7.35
D) pCO2 seviyesinin giderek azalması
E) İdrarda asit salınımının azalması
Bu hastada preoperatif aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
91 – B
A) Parenteral K vitamini B) Taze donmuş plazma
K < 3 mEq/L
Hipokalemi cerrahi hastalarda daha sık karşılaşılan
bir durumdur. Başlıca nedenleri;
Gastrointestinal salgılar ile K+ kaybedilmesi: Pilor obstrük-
Hipokalemi
C) Trombosit solüsyonu D) Kriyopresipitat
E) Hiçbiri
siyonu, kusma, NG drenaj, ishal (en sık neden) Aşırı renal
kayıp: Hiperaldosteronizm, diüretikler, penisilin (tübüler K+
kaybına neden olur), hipomagnezemi Potasyumun hücre
içine girmesi: İnsülin tedavisi, alkaloz (pH 0.1 arttığında potasyum 0.3 düşer)
89 – E
Hastada pıhtılaşmayı tamamen normale döndürmek tromboz
ve embolizasyon riskini çok arttıracaktır. Bu tip hastalarda PZ
yada heparin alan hastalarda aPTZ normalin 1.5 katını aşmadıkça acil ameliyat yapılabilir. Aynı hasta elektif bir ameliyat
geçirecekse ameliyattan birkaç gün önce warfarinin kesilip
kanama riski daha düşük olan düşük molekül ağırlıklı heparin
tedavisinin başlanması ve hastanın PZ, APTZ değerleri normalken ameliyata alınması daha uygun olur. Bir istisna olarak SSS
ameliyatları, göz ameliyatları ve prostat ameliyatları pıhtılaşma parametreleri normale gelmeden yapılmamalıdır.
Uzun süre potasyumsuz parenteral sıvı verilmesi
Total parenteral hiperalimentasyon ve yetersiz K+ replasmanı
Amfoterisin, aminoglikozid, cisplatin, ifosfamide Mg++ kaybı
yaparak indirekt olarak renal K kaybını arttırırlar.
Alkalozda hidrojen tutulumu karşılığında tübüler potasyum
atılımı artar. Hipokalemi tek başına alkaloza neden olabilir. Tubulus hücrelerinde K+ konsantrasyonu azaldığında H+ ekskre53
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
syonu (K+ ile yer değiştirdiği için) artar. Ek olarak H+’in hücre
içine yer değiştirmesi de alkaloza katkıda bulunur. Hipokalemi
TPN uygulanan hastalarda da ciddi bir sorun oluşturabilir. Genellikle boşalmış olan hücre içi depoları doldurmak ve anabolik fazda doku sentezi için gerektiğinden büyük miktarda po- tasyum
ilavesi yapılmalıdır. Hipokalemi TPN alan hastalarda insüline
dirençli hiperglisemiye neden olabilir.
93 – D
Sistemik İnflamatuar Cevap Sendromu (SIRS)
1. Ateş >38oC veya <36oC
2. Kalp hızı >90/dk
3. Solunum hızı >20/dk veya PaCO2 <32 mmHg
4. Beyaz küre >12000/mm3 veya <4000/mm3 veya >10% immatur (band) formu
94. Cerrahi hastalarda profilaktik antibiyotik tedavisi ne
başlama zamanı aşağıdakilerden hangisidir?
92. Hipovolemik şok tablosunun yerleşmiş olduğu bir hastada, aşağıdakilerden hangisi görülmez?
A) Ameliyattan bir gün önce
A) Oligüri
B) Ameliyattan bir gece önce
B) Periferik vazokontrüksiyon
C) Ameliyatın yapılacağı sabah
C) Viskositede artma
D) Hemen ameliyat bitiminde
D) Bilinç bulanıklığı
E) Anestezi indüksiyonu ile birlikte
E)Bradikardi
94 – E
92 – E
Profilaksi: Kontaminasyon sürecinde kolonizasyon olmadan önce
bakterinin elimine edilmesi veya kolonizasyon meydana gelmişse
infeksiyon gelişmeden önce antibiyotiklerin kullanılmasıdır.
Klinik Bulgular: Belirtiler periferik kan akımının azlığına ve
sempatoadrenal aktivitede artışa bağ- lıdır. Ekstremiteler soluk ve soğuktur. Nabız hızlı ve yüzeyeldir. CVP düşüktür, venler boş ve kollabedir. Kapiller dolaşım azalmış ve kapillerlerin
dolması gecikmiştir. Solunum hızlı ve yüzeyeldir. Vücut ısısı
düşmüştür. İdrar çıkışı azalır. Ortostatik hipotansiyon, diastolik
basınç artışı (Nabız basıncında azalma) gelişir.
Antibiyotik profilaksisi: Ameliyattan hemen önce verilir, maksimum 24 saat devam edilir. Temiz kontamine, kontamine, ve
protez kullanılan temiz ameliyatlarda profilaksi uygulanır. Protez, mesh yada greft kullanılmayan temiz ameliyatlarda antibiyotik profilaksisi verilmez.
Bilinç değişiklikleri: Erken dönemde heyecan, huzursuzluk ve
korku hali vardır. Şokun derinleşmesi ile huzursuzluk yerini
halsizlik, apati ve uyku haline dönüşür. Zamanla koma gelişir.
95. Nazokomiyal enfeksiyonlar en sık nereyi tutar?
Laboratuvar Bulguları: Erken dönemde hemoglobin ve hematokrit değerlerinde düşme olmadığı gö- rülür. Bunun sebebi azalmış eritrosit kitlesinin vasküler alana geçen intersitisiyel sıvı ile dilüsyona uğraması için yeterli zamanın henüz
geçmemiş olmasıdır. Erken dönemde kan gazları arterial hipok- si, hiperventilasyona bağlı respiratuar alkaloz ve hipokarbi gösterir. Perfüzyon bozukluğu ilerledikçe laktat birikimi
ile metabolik asidoz gelişir.
A) İnsizyon hattı B) Solunum yolu
C) Üriner sistem D) İntravenöz girişim yerleri
E) Bacağın derin venleri
95 – C
En sık nasokomial infeksiyon genito-üriner sistem infeksiyonlarıdır
Yoğun bakımlarda en sık infeksiyon Gr (-) nazokomial pnömoni
(en sık aspirasyon nedeniyle gelişir). Aynı zamanda mortalitesi
en yüksek nazokomiyel infeksiyondur.
Postoperatif hastalarda en sık infeksiyon yara infeksiyonlarıdır.
93. Asağıdakilerden hangisi sistemik inflamatuvar yanıt
sendromunun kriterlerinden biri değildir?
96. Travmaya endokrin cevapta aşağıdakilerden hangisi görülür?
A) Vücut sıcaklığının 36 °C den düşük olması
A) Glukagon salınımında azalma
B) Vücut sıcaklığının 38 °C den yüksek olması
B) Aldosteron salınımında artma
C) Kalp atım sayısının 90/dakikadan fazla olması
C) Vazopresin salınımında azalma
D) Solunum frekansının 20/dakikadan az olması
D) İnsülin salınımında artma
E) Lökosit sayısının 12 000/mm ten fazla olması
E) Tiroksin salınımında artma
3
www.tusem.com.tr
54
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
96 – B
98. Aşağıdakilerden hangisi ileri evre böbrek tömörü tedavisinde kullanılmaz?
Travmada artan hormonlar:
Epinefrin (ilk artan) , norepinefrin, dopamin, beta endorfin,
GH, prolaktin, oksitosin, glukagon, renin-AT-aldosteron,
somatostatin, ADH, histamin, kininler, serotonin, ACTH,
kortizol (en uzun süre yüksek kalan hormon)
A) Sunitinib
B) Bevacizumab
C) Temsirilimus D) INF alfa
E) INF beta
98 – E
Travmada azalan hormonlar
Sorafenib: Tirozin kinazı inhibe eder
İnsülin (erken dönemde en çok azalan),
Sunitinib: Tirozin kinaz inhibitörüdür.
T3, TSH,
Bevasizumab ve İnterferon Alfa Kombinasyonu :Bevasizumab
(BV), VEGF’nin monoklanal antikorudur. Metastatik RCC tedavisinde BV monoterapisi ile cevap oranı düşüktür. Ancak BV’ın
IFNa ile kombinasyonunun yapıldığında başarı oranı yüksektir.
seks steroidleri, FSH/LH,
IGF-1
Temsirolimus İntrasellüler sinyal ileti sisteminin hücre yaşamı
ve çoğalmasında anahtar komponenti olan mTOR ki-naz’ın
spesifik inhibitörüdür.
Everolimus: mTOR inhibitörüdür.
97. Yoğun bakımda yatan ve entübe olmayan bir hastada,
artmış santral ven basıncı, hipoksemi, nefes darlığı, takipneye bağlı hipokarbi ve elektro kardiyografide sağ aks
baskınlığı birlikte izleniyor.
Pazopanib: Tirozin kinaz inhibitörüdür
B) Akut respiratuvar distres sendromu
99. Otuz yaşında erkek hasta infertlilite nedeniyle başvuyor.
Hastanın öyküsünden bir yıldır düzenli cinsel aktiviteye rağmen çocuk sahibi olamadığı öğreniliyor. Yapılan
spermyigramda sprem sayısının 4 milyon olduğu görülüyor ve kromozon analizi yapılıyor.
C)Pnömoni
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pulmoner emboli
D)Pnömonit
E)Atelektazi
97 – A
Bu hastada aşağıdaki y kromozunda görülmesi en olası
delasyon aşağıdakilerden hangisidir?
A) AZFa
B) AZFb
C) AZFc
D) AZFd
E) AZFe
PULMONER EMBOLİ:
99 – C
Derin ven trombozuna bağlıdır.
İnfertil olgularda en sık rastlanan kromozomal anomali ise Klinefelter Sendromudur ve sperm analizinde 10 milyonun altında kromozon anamalisi 5 milyonun altında ise y kromozomunda anomali olma ihtimali artmıştır ve kromozon analizi gereklidir. En sık rastlananı ve fenotipik etkilenmenin daha az olmasının beklendiği 46,XY/47,XXY mozaisizmidir. Y kromozomda en
sık görülen delesyon AZFc olmasına rağmen bu delasyonu olan
hastalarda fertilite şanşı diğerlerine göre daha fazladır.
Ani başlayan nefes darlığı, göğüs ağrısı, hemoptizi en sık bulgulardır.
CVP artar,
hipoksemi,
hipokarbi (hiperventilasyon nedeni ile),
EKG’de sağ ventrikül yüklenmesi bulguları görülür.
Masif embolide önce sağ kalp yetmezliği, daha sonra biventriküler yetmezlik ve hipotansiyon gelişir.
100. Ramsay Hunt Sendromun’da aşağıdakilerden hangisi
beklenmez?
Tanıda ilk tercih BT-anjiyografi, en duyarlı tetkik ise pulmoner
anjiyografidir. Ventilasyon – perfüzyon sintigrafisi güvenilir değildir ve atelektazi ile karışabilir.
Profilaksi / tedavi: Heparin, DMAH, Warfarin, mekanik kompresyon, trombolitik tedavi
A) Otalji
B) Dizatri
C) Vertigo
D) Fasial paralizi
E) İşitme kaybı
55
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
100 – B
101 – E
Herpes zoster otikus (Ramsey-Hunt S):
KALITIMSAL OLMAYAN İŞİTME KAYIPLARI
Genikulat ganglion tutulumudur. Etken Herpes zosterdir.
ENFEKSİYONLAR:
Klinik
· Rubella(kızamıkçık)
Viral prodromu izleyen dönemde, önce kulak ve çevresinde şiddetli ve keskin bir ağrı meydana gelir. Kulak kepçesi kızarır ve şişer. Airucula, dışkulakyolu ve bazen kulak zarında, üç dört gün
sonra herpetik veziküller görülür. Komşu ganglionlar şişer ve herpes geçtikten sonrrada nöralji ortaya çıkar. Veziküller genellikle
yedinci sinirin kulak kepçesine dal verdiği bölgeleri tutar. Kulak
üzerinde, retroauricular bölgede, yüzde, omuzda, ağızda, buccal
mukozada, dilde, farinks ve larinkste bulunabilir. Yine hastalarda
genel bir keyifsizlik ile subfebril ateş ve regional LAP eşlik eder.
· Kızamık(Measles)
· Kabakulak(Mumps)
· CMV
· İnfluenza ve parainfluenza virusları
· Varicella zoster
· Çiçek poliomyeliti
· Adenovirüs enfeksiyonları
· Herpes
Endolabirentit yaparak SNİK›e neden olur. Son yıllarda kızamık, kabakulak, çiçek, kızamıkçık için aşılamanın rutin hale getirilmesiyle bunların insidansında belirgin azalma saptanmıştır.
Periferik fasiyal paralizi; hastaların %60›ı ile %90›ında bulunur.
Varisella zoster, fasiyal paralizinin ikinci en sık nedenidir. Fasiyal paralizili hastalarda herpes zosterin insidansı %4,5 ile %9
arasında hesaplanmıştır. Fasiyal paralizi periferik tipte ve tamdır. Veziküllerle paralizi ile aynı taraftadır. Paralizi veziküllerden
2-3 gün sonra ortaya çıkar, fakat bazen de bir haftaya kadar
geciktiği görülebilir. Nöropraksi ve aksonotmezis tespit edilir.
Tad duyusu ve lakrimasyon bozulmuştur.
RUBELLA: Fetüste hasara yol açan viral hastalıklar içinde en
fazla bilinenidir. Aşılama kampanyalarının yeterli düzeyde yapılamadığı gelişmekte olan ülkelerde sorun olmaya devam etmektedir. Gebeliğin herhangi bir döneminde geçirilen rubella
bebekte, işitme ve görme bozukluğuna, kardiyak defekte ve
mental retardasyona yol açar. SNİK’nın tek belirti olması halinde rubella’ya bağlı olduğunu kanıtlamak zordur, gebelik öyküsü ve laboratuar testleriyle tanı konur. Gebelerin daha önce
rubella enfeksiyonu geçirmesi artık koruyucu olarak kabul
edilmemektedir. Gebelere rubella aşısı önerilmektedir.
Hastalığın hafif formlarında hiç nörolojik belirti olmayabileceği
gibi şiddetli formlarında; retrokohlear sağırlık (%40), uğultu,
başdönmesi, denge bozuklukğu, bulantı, kusma, sağlam tarafa vuran nistagmus (%40) görülebilir. Vestibüler belirtiler, kısa
süre sonra geriler ancak sağırlık ve tinnitus, sürekli kalabilir.
Rubella, gebeliğin sadece ilk üç ayında değil, ikici ve üçüncü üç
aylık dönemlerdede işitme kaybına neden olabilir. Gebeliğin
ilk üç ayında annenin rubella enfeksiyonu geçirmesi doğumsal katarakt, doğumsal kalp hastalığı, mikrosefali ve mental
retardasyon gibi fetal malformasyonlara yol açabilir. Gebeliğin
ilk sekiz haftasında rubella enfeksiyonu geçirilmesinin fetüs
üzerinde yarattığı risk, ikinci sekiz haftasında enfekte olunmasından daha fazladır. Ancak ilk üç aydan sonra riskin azaldığı
belirgin bir sınır yoktur. Prenatal rubellanın zamanı ile işitme
kaybının derecesi arasında ilişki bulunamamıştır. Ciddi okuler semptomlar, herpes zoster oftalmicus ile birlikte
görülebilir. Bu komplikasyonlar; üveit, keratokonjonktivit, optik nörit ve glocomu içerir ve daha çok trigeminal sinirin oftalmik bölümünün tutulumu ile birliktedir.
Herpes zoster oftalmicus›un, herpes simplexle olan lokalize
deri rashlarından ayırımı zordur. Keratitisli vakalarda, bu her iki
durumda olabilir ve ayrılmaları çok önemlidir. Çünkü herpes
zosterde topikal steroid tedavisi kullanılırken, herpes simplexte kontrendikedir. Bu iki durumun ayrılmasında, biomikroskopi
için göz konsültasyonu, boyama, sitoloji ve virüs izolasyon çalışmaları kullanılmalıdır.
Primer işitme kaybının sensörinöral olduğu, bazen rubellaya bağlı
kulak enfeksiyonu nedeniyle hafif iletim tipi komponent gözlenmiştir. İlerleyici işitme kaybı olgularında rubella virüsünün hastalıklı orta kulak dokusunda yaşadığı ve tekrar iç kulağa girerek ek
bir sensörinöral işitme kaybına yol açtığı düşünülmektedir.
101. Konjenital işitme kaybının en sık sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rubella B) Rubeola
C) Kabakulak
D) Konjenital sifiliz
KIZAMIK: Kızamığa bağlı işitme kaybı, bilateral, simetrik ve
sensörinöraldir, genellikle ileri ve çok ileri derecededir. Yüksek frekanslar alçak frekanslardan daha fazla etkilenir. Otitis
media, kızamığın en fazla görülen komplikasyonudur. Bordley
ve Kapur otitis media’nın orta kulaktaki primer viral invazyona
bağlı olduğunu göstermişlerdir.
E) Sitomegalovirüs
www.tusem.com.tr
56
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
KABAKULAK: Kabakulak(miksovirüs parotit) en sık görülen bulaşıcı hastalıktır. Hastalık parotis bezlerini tutar. Parotis bezinin enflamasyonu iç kulak kanalı yolu ile iç kulağa infiltre olur.
Korti organında yaygın harabiyete yol açar. Kabakulak virüsü
çocukluk çağı sensörinöral işitme kayıplarının en fazla bilinen
nedenidir. Kabakulak sıklıkla(%80) unilateral›dir, çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybına yol açar. İşitme kaybı sıklıkla
parotit›in sonunda görülür, parotiste şişkinlik olmadığı hallerde de işitme kaybı gözlenir.
SİTOMEGALOVİRÜS ENFEKSİYONU: İntrauterin viral enfeksiyonların en sık rastlananıdır; tüm canlı doğumların %0.52.4›ünde sitomegalovirüs(CMV) enfeksiyonu görülmektedir.
Yenidoğanların %1-1.5›inde bu virüsün bulunduğu tahmin
edilmektedir. Herpes grubu virüslerden birinin yol açtığı CMV
enfeksiyonu rubelladan 10 kat daha fazladır.
Asemptomatik enfeksiyona bağlı işitme kaybı bulunan bebeklerde işitme bozukluğunun miktarı ve şekli açısında tutarsızlık
görülür. İşitme kaybı hafifle çok ileri derece arasında, hem yüksek hem alçak frekansları kapsayan bilateral sensörinöral yada
asimetrik veya unilateral olarak görülebilir. Sıklıkla ileri-çok ileri derecede kayıp vardır. İşitme kaybı bazen stabil, çoğunlukla
ilerleyicidir. İşitme kaybının görüldüğü %7-17 olguda kaybın,
kokleanın fokal viral enfeksiyonuna bağlı olduğu düşünülmektedir. İç kulaktaki CMV enfeksiyonu kısmi veya total koklear
hasara ve labirentin geri kalan kısımlarındada bozukluklara
yol açar. Doğumsal CMV enfeksiyonlu bazı hastalarda anormal
vestibüler bulgular elde edilmiştir. Bu hastalarda büyük motor
becerilerde(yürüme, ayakta durma gibi) gecikme görülür, ince
motor hareketler normaldir.
SİFİLİS: Treponema Pallidum adlı bakterinin yol açtığı cinsel temasla bulaşan bir hastalıktır. Sfilis enfeksiyonunun çeşitli evreleri
vardır. Birinci ve ikinci evrede hastalıklı kişi cinsel temas yoluyla
hastalığı yayar. Üçüncü yani latent veya geç dönemde hastalık cinsel yolla bulaşmaz. Sfilis’in erken yada geç evresinde enfekte anneden fetus’a geçer. Erken evrede tedavi olmamış sifilisli anneler,
hastalığı %80-90 oranında fetüs’e geçirirler, enfekte fetüslerin yaklaşık %25-30’u uterusta, %25-30’u postnatal dönemde ölür. Yaşayanların %40’ı geç dönemde semptomatik sifilis geliştirir. Doğumsal sifilisli bebeklerin yaklaşık %60›ı doğumda asemptomatiktir.
Doğumsal sifilis, klinik belirtilerin 2 yaşından önce yada sonra
bulunmasına göre erken yada geç olarak tanımlanır. Erken doğumsal sifiliste, bebekte rinit gelişir, burun akıntısında bakteri
saptanır. Kısa süre sonra özellikle avuç içi, ayak altı, perianal ve
perioral bölgelerde döküntü başlar. Geç doğumsal sifilis, 2 yaşından sonra kemikler, bağ dokusu ve santral sinir sistemini etkileyen çeşitli lezyonlar şeklinde görülür. İlerleyici sensörinöral
işitme kaybı geç doğumsal sifiliste en sık bulgudur. Genellikle
bilateraldir ve çok ileri dereceye kadar ilerler.
HERPES SİMPLEKS VİRÜS ENFEKSİYONU: Herpes simpleks
virüs(HSV) I ve II, geniş herpes grubu virüslerindendir. Enfekte
kişi ile doğruda temasla geçer. Aktif primer enfeksiyonu olan
anneden doğum sırasında fetüse geçebilir. HSV enfeksiyonunun plasentadan geçişi nadirdir, bebeği hiç etkilemeyebilir
veya deri lezyonları, mikrosefali, mikrooftalmi, spastisite,
mental retardasyon ve sensörinöral işitme kaybı gibi birçok
sistem bozukluğunada yol açabilir. Enfekte bebeklerin %7090›ında santral sinir sistemi tutulumu mevcuttur.
TOKSOPLAZMOZ: Toksoplazmaya parazit enfeksiyonu neden
olur. Kontamine yiyecek veya parazit enfeksiyonu taşıyan ev hayvanları ile yakın temas sonucu geçer. Olguların %90’ı doğumda
asemptomatiktir. Sensörinöral işitme kaybı olguların %15’inde
ortaya çıkar; işitme kaybı gecikmeli başlar ve ilerleyicidir. İşitme
kaybının yanısıra hidrosefali, bayılma nöbetleri, mental retardasyon, görme bozuklukları ve nöromüsküler bozukluklara yol açar.
Stria vaskülaris ve spiral ligamanda kalsiyum birikimi şeklinde
kendini gösterir. Dolayısıyla işitme kaybı yavaş ilerleyicidir. Erken
çocukluk döneminde hafif derecede işitme kaybı varken, zaman
içinde ilerleyerek çok ileri derecede işitme kaybı haline gelir.
HERPES ZOSTER OTİKUS: Herpes zoster otikus veya Ramsay
Hunt sendromu aynı zamanda su çiçeğine yol açan Varicella
Zoster virüsünün oluşturduğu bir hastalıktır. Virüs sıklıkla çocukluk çağında bulaşır, senelerce santral sinir sisteminde sessiz
olarak kalabilir. İmmün sistemde baskılanma olduğunda veya
sistemik bir hastalığın varlığında virüs tekrar aktive olur, kulak
kepçesi etrafında yanma şeklinde ağrıya, dış kulak kanalı ve
kepçede deri erupsiyonlarına, fasiyal sinir paralizisine, baş dönmesi ve sensörinöral işitme kaybına neden olur. İşitme kaybının
derecesi değişkendir ve sıklıkla yüksek frekanslara doğru düşüş
gösterir. Genellikle unilateral kayıp görülür. İşitme kaybı hastalık
başlangıcında çok hafif derece ile ileri derece arasında değişir.
İleri olgularda labirent ve VIII.kranial sinir tutulumunun olması,
dizziness ve kalıcı, aynı zamanda çok ileri derecede sensörinöral
kayba yol açar. Enfeksiyon hafifledikçe işitme kaybında düzelme
görülebilir, ancak işitme nadiren normal düzeye çıkar. İşitmede
göreceli düzelme olmasına rağmen bazı hastalarda yüksek frekanslardaki sensörinöral kayıp aynen kalır.
BAKTERİYEL SEPSİS: Bakteriyel enfeksiyonlar, erken membran yırtılmaları, erken doğum başlaması veya gebelikte ateşli
hastalık öyküsü olan bebeklerde gözlenir. Grup B Streptokoklar, Esherichia coli ve Haemophilus influenza, erken başlangıçlı bakteriyel enfeksiyonlara en sık yol açan organizmalardır. Doğumdan bir hafta sonra başlayan(geç başlayan) bakteriyel hastalıklar kontamine alet ve insanla temas sonucu oluşur.En sık bakteriyel menenjit görülür. Bakteriyel enfeksiyona
57
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
bağlı mortalite en fazla %20’dir. Hayatta kalan bebeklerde,
spastik kuadropleji, kortikal körlük, sensörinöral işitme kaybı,
hidrosefali ve kontrol edilemeyen bayılma nöbetleri görülür.
103 – A
EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK EKSİKLİĞİ EKSİKLİĞİ SENDROMU(AİDS)
104. Pelvis kırığı ile hastaneye yatırılan bir hastada 48 saat
sonra ateş yükselmesi, nabız hızlanması ve dispne izleniyor. Muayenede konjunktivalarda ve aksiller bölgede peteşiler, akciğer grafisinde yaygın konsolidasyon alanları,
hematokrit değerinde düşme ve arteryal p02 seviyesinin
50mm Hg olduğu gözleniyor.
Gonokoksal konjonktivit hiperakut başlangıç gösterir.
Enfekte anneden fetüs’e HIV geçme oranı %10-40 arasındadır. İşitme kaybı, menenjit veya ototoksik antibiyotik kullanımına bağlıdır.
MENENJİT: Sonradan olan işitme kayıplarının en sık nedeni
menenjittir. Yeni antibiyotikler hastalığın mortalitesini azaltmış, hastalıktan kurtulanlarda sensörinöral işitme kaybının
istatistiksel olarak artmasına yol açmıştır. Menenjitin nörolojik
hasara yol açması, bakteriyel virülans, hastanın yaşı, hastalığa
yakalanma ile tedaviye başlanması arasıda geçen süre, tedavinin şekli ve hastalığın süresi gibi faktörlere bağlıdır.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dissemine intravasküler koagülasyon
B)Pnömoni
C) Akciğer bronşektazı
Menenjite neden olan bakteriler, H.influenza tip B, Streptococus pneumonia ve N.meningitis›tir. H.influenza bu organizmalar arasında en sık(%66) menenjit nedenidir ve dolayısiyle
işitme kaybına en fazla yol açan bakteridir.
D)Atelektazi
E) Yağ embolisi sendromu
104 – E
İşitme kaybı, bakterinin kokleaya yayılması ve akut süpüratif
labirentite yol açmasıyla oluşur. Labirentit koklear yapıların
harabiyetine, fibroza veya normalde sıvı ile dolu olan perilenfatik alanlarda kısmi veya tam osifikasyona yol açar. İşitme
kaybı, miktar, simetri ve odyogram şekli açısında değişkenlik
gösterir, ancak menenjit sonrası işitme kaybı çoğunlukla ileri
veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybı şeklindedir.
Yağ embolisi
Özellikle uzun kemik ve pelvis kırıklarından veya ameliyatlarından sonra dolaşımda yağ embolilerinin bulunmasına bağlı
klinik bulgular vermesidir.
Klinikte; 24-72 saat sonra oluşan takipne, dispne, hipoksi, taşikardi, ateş, üst gövdede, aksillada peteşiler, subkonjituvada
ve ağızda peteşiler (trombosit fonksiyonlarından bağımsız),
nörolojik bulgular ile karakterizedir (konfüzyon, fokal konvülsyonlar, deserebre postür).
102. Aşağıdakilederden hangisine bağlı keratitte günler içerisinde korneal perforasyon gelişebilir?
Akciğerde bilatarel pulmoner infiltrasyon vardır.
A) Stafilokokus aureus
Mortalite %10-20 arasındadır.
B) Streptokokus pneumonia
C) Streptokokus pyogenes
Tanı için en sık kullanılan Gurd›un majör ve minör tanı kriterleridir.
D) Pseudomonas aeruginosa
Majör
E) Enterobakteriler
Aksiler veya subkonjunktival peteşiler
FiO₂=0.4 ile hipoksemi (PaO₂ 60 mmHg’nin altında)
102 – D
Hipoksemi ile uyumsuz SSS depresyonu
Pseudomonas aeruginosaya bağlı keratitlerde 48 saat içinde
korneal perforasyon gelişebilir.
Pulmoner ödem
Minör
110 atım/dak’dan az taşikardi
103. Erişkin gonokoksal konjonktiviti ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
38.5 °C’dan az ateş
Fundoskopide retinada emboli varlığı
A) Subakut olarak gelişir.
İdrarda yağ bulunması
B) Bol ve krem kıvamında sekresyon meydana gelir.
Açıklanamayan ani Hemotokrit veya trombosit düşüklüğü
C) Lenfadenopati ve psödomembran gelişir.
Artmış sedimentasyon
D) Korneal ülserasyon oluşabilir.
Balgamda yağ globülleri
E) Beraberinde klamidyal enfeksiyon bulunabilir.
Tanı için en az 1 majör 4 minör kriter bulunmalıdır.
www.tusem.com.tr
58
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
105. İntravenöz ilaç alışkanlığı olan bir kişide vertebra osteomyeliti meydana geliyor. Lezyondan yapılan kültürde Gr(-),
hareketli nonfermentatif mikroorganizma elde ediliyor.
107 – B
Diafragma hernileri
• Diafragma hernilerinin %80 sol taraftadır.
Bu hastada en olası etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) E. Coli
B) Pseudomonas auroginoza
C) Klebsiella pnömoni D) Acinetobakter
Anterior diafragma hernisi (Retrosternel herni, Morgagni hernisi, Anterior septum defekti hernisi): 5-6
yaşlarındaa daha sık görülür.
E) Proteus vulgaris
Hiatal herni (Slidig herni, Rolling hiatus hernisi ,Parahiatal herni)
105 – B
Posterolateral herni ( Bochdalec hernisi ): Yenidoğanda daha sık görülür.
Kronik osteomyelitte etkenler
En sık patojen: Staf. aureus, sonra Gr. (-) rodlar ve anaeroblardır.
Et ile uğraşanlarda: Brucella
• Ek doğumsal anomaliler (Nöral tüp defektleri, Kardiyak
anomaliler, Midline defektleri ve trisomi 13-18 ) % 25-50
oranında görülebilir.
Hemoglobinopatilerde: Salmonella (en sık etken staf. aureus)
Klinik;
Ayaktaki delici yaralanmalar sonrasında: Pseudomonas
Cilt kontaminasyonu sonucu gelişen osteomyelitlerde: Mantarlar (C. Albikans) ve anaeroblar daha sık izole edilir.
Solunum sıkıntısı, siyanoz, asidoz,burun kanatlarının solunuma katılması,interkostal çekilmeler,herniasyon olan
tarafın solunuma katılmaması.
İV. ilaç bağımlılarında: Pseudomonas ve serratia
Uyuşturucu bağımlısı: Pseudomonas
Persistan fötal sirkülasyon
106. Aşağıdakilerden hangisi en çok görülen periferik arter
anevrizmasıdır?
A) Popliteal arter B) Karotis arter
C) Subklavin arter D) Femoral arter
Skafoid görünümlü abdomen.
Oskültasyonda; herniasyon olan tarafta akciğer sesi alınmaz barsak sesleri alınır.
Tanı; prenatal USG, X ray, lavman opakt ve kontrastlı üst pasaj
grafisi ve BT ile konulabilir.
E) Aksiller arter
106 – A
Prognozu etkileyen en önemli faktör akciğer hipoplazisinin
derecesi ve klinik semptomların ortaya çıkış zamanıdır(İlk
24 saatte semptomatikse % 34-50 yaşam oranı, 24-48 saatte
semptomatikse %78-90 yaşam oranı bildirilmektedir.)
Popliteal arter anevrizmaları
• En sık rastlanan gerçek periferik anevrizmlardır. Tüm
periferik anevrizmaların %80’ ni popliteal anevrizmalar
oluşturur.
• Popliteal anevrizmalar diğer anevrizmaların tersine genelde semptomatiktir ve çoğu kez anevrizmanın tromboze olaması ya da periferik emboliye yol açması nedeni ile
akut arter tıkanıklığının klinik belirtileri ya da kritik ekstremite iskemisi belirtileri ile ortaya çıkarlar.
108. Azot protoksit (N2O) keşfi ne zamandır?
A) 1772
B) 1774
C) 1800
D) 1846
E) 1847
• Tedavi tüm semptomatik anevrizmaların ameliyat edilmesidir. Asemptomatik anevrizmaların bir gün iskemik komplikasyonlaraneden olabileceği ve bu durumda ekstremiteyi
kurtarmak zor olabileceği için tüm 2 cm den geniş ya da
tüm popliteal arter anevrizmaları ameliyat edilmelidir.
108 – A
109. Aşağıdaki patolojilerden hangisi kronik enfeksiyona sekonder gelişir?
A) Hidraadenitis suppurativa
107. Kongenital diafragma hemisinde mortaliteyi artıran en
önemli etken aşağıdakilerden hangisidir?
B) Fox Fordyce disease
A) PDA B) Hipoplazik akciğer
C) Epidermal inklüzyon kisti
C) VSD D) Mediastinal kayma
D) Labial aglütinasyon
E) Liken sklerozis
E) Karın içi basınç artımı
59
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
109 – D
112. HPV enfeksiyonuna sekonder hücre genomunda oluşan
onkojenik etkiden aşağıdaki moleküllerden hangisi sorumludur?
Labial aglütinasyon: Prepubertal dönemde kronik enflamasyon
ve kaşıntı sonrasında labiumlar birbirine yapışabilir. Bu dönemde
estrojen desteği olmayan genital yapılar enfeksiyona daha duyarlıdırlar. Tedavide topikal estrojenli pomadlar ilk tercihtir.
A) Siklin D1 B) Ki-67
C) E6 ve E7 proteini D) BRCA1 ve BRCA2
E) PTEN
110. Ektopik gebelikler için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
112 – C
A) HCG kan düzeyindeki artış normale göre düşüktür
Cinsel yolla en sık bulaşan enfeksiyon ajanı olan HPV enfeksiyonu genellikle semptom vermez ve persiste olmaz, büyük
kısmı 9-15 ay içerisinde geriler ve temizlenir(%85-90). Ancak
riskli HPV varsa ve ek risk faktörleri de olursa kronikleşebilir
ve konağın genomuna integrasyon başlar(%10-15).
B) Uterin kavitede normalden daha az koryonik villus
vardır
C) En sık tubal ampüllada lokalizedir
D) Karyotip anomali sıklığı artmamıştır
HPV enfeksiyonunun kronikleşme ve progresyon yapma
riskini artıran durumlar
E) %50 vakada herhangi bir risk faktörü yoktur
110 – B
Riskli HPV’ye maruz
kalmak
Düşük sosyoekonomik
düzey
Ektopik gebeliklerde kan beta HCG düzeyi, sağlıklı gebeliklerde
olan değerlere göre daha düşüktür. Ek olarak takip sırasında daha
yavaş artış ve azalışlar gösterir. Progesteron 5 ng/ml altında olduğunda veya anormal vajinal kanama varlığında kürtaj yapılabilir. Bu durumda kürtaj materyalinde koryonik villus izlenmesi
normal intrauterin gebeliği düşündürür, koryonik villus olmaması
ise dış gebelik bulgusudur. En sık tubal ampüllada bulunur, tüpde
en az kornual alanda lokalizedir. Ektopik gebeliklerde normale
göre artmış anormal karyotip riski yoktur ve %50 vakada hiçbir
risk faktörü olmadan ektopik gebelik gelişebilir.
B) Seröz kistadenom
C) Endometriozis
D) Matür kistik teratom
Diğer cinsel yol ile
bulaşan hastalıklar
Sigara içmek
Enfeksiyonun kronikleşmesi sonucunda konağa integre olan
HPV’nin erken proteinleri kodlayan bölgedeki E6 ve E7 genlerinin ürünleri çoğaltılır. Bu genlerin ürünleri, tümör süpressör genlerine bağlanarak inaktive eder ve neoplazik süreç
başlatılır(E6: p53 inaktivasyonu E7: Retinoblastom genine
bağlanarak inaktivasyon yapar). Ortalama 10 yıllık bir süreç
içerisinde CIN I, CIN II, CIN III(CIS) ve sonrasında invaziv serviks kanserine dönüşüm gerçekleşir.
HPV Aşısı: L1-2, HPV’nin majör kapsid proteinleridir ve aşı
bunlara karşı geliştirilmiştir.
111. Son 1 yıldır ağrı kesicilere yanıt vermeyen pelvik ağrısı
olan 31 yaşındaki bir kadında muayene ve transvaginal ultrasonografide anormal bulgu saptanmıyor. Tanı
amacıyla laparoskopiye alınan hastada en sık saptanabilecek patoloji aşağıdakilerden hangisidir?
A) Leiomyom
Kötü
beslenmek
OKS
kullanmak
İkili (HPV tip 16-18) ve dörtlü aşılar vardır(Tip 6-11-16-18).
Aşılama planı: Rutin olarak 9-26 yaş arasında(en uygun
yaş:11-12), mümkünse cinsel hayat başlamadan önce uygulanmasıdır.
E) Pelvik konjesyon sendromu
111 – C
6 aydan uzun süreli, adet ile ilişkisi olmayan ve tedaviye cevap
vermeyen pelvik ağrı ‘kronik pelvik ağrı’ olarak tanımlanır.
Hastaların çoğunda laparoskopide herhangi bir etken bulunamaz, operasyon sırasında saptanabilecek en sık neden ise
endometriozistir. Endometriotik implantlar muayenede ve TVUSG’de bulgu vermez.
113. Aşağıdaki over tümörü ve histolojik bulgu eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) Koryokarsinom – Koryonik villuslar
B) Granüloza hücreli tümör – Call-Exner cisimciği
C) Leydig hücreli tümör – Reinke kristaloidi
Ayrıca pelvik konjesyon sendromu, ovaryan remnant sendromu ve kronik pelvik enfeksiyon neden olabilir. Bu hasta grubunda psikojenik problemler daha sık izlenmektedir.
www.tusem.com.tr
D) Yolk kesesi tümörü – Schiller-Duval cisimciği
E) Seröz tümörler – Psammom cisimciği
60
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
113 – A
115 – D
Gelişme gerilikleri simetrik ve asimetrik olarak ikiye ayrılır. Asimetrik gelişme geriliği daha sık gözlenen ve esas nedeni plasental
yetmezlik olan bir durumdur. Plasenta yetmezliğine neden olabilecek durumların hepsi bu tablonun gelişmesine neden olabilir.
Simetrik gelişme geriliği ise erken haftalarda başlar ve olası nedenleri teratojenler, enfeksiyonlar ve karyotip anormallikleridir.
Koryokarsinom
•
•
•
•
•
•
Gelişimi için bilinen en yüksek risk faktörü hidatiform
mol’dür (komplet tip). Çünkü koryokorsinomun %50’si hidatiform mol’den gelişim gösterir.
Lokal invazyon ve hematojen yayılım ile yayılır. En sık Akciğere metastaz yapar.
Mikroskopide koryonik villus yapısının bulunmamaktadır. Bu özellik diğer GTN’lerden ayrımında önemlidir. Yüksek HCG düzeyi vardır.
İleri derecede hemoraji, atipi ve nekroz içerir. Anaplastik
sinsityo ve sitotrofoblastlar vardır.
Bazen genital sistemde bulgu vermeden Ac veya beyin
tümörü olarak karşımıza çıkar.
Büyük kısmında anöploidi vardır, üçte bir oranında ise Y
kromozomu gözlenir.
Risk faktörleri:
• Yapı olarak ufak anne-baba (konstitüsyonel)
• Kötü beslenme ve olumsuz sosyal yaşam
• Fetal enfeksiyonlar: Viral, bakteriyel, protozoal ve spiroket enfeksiyonlar. Bunların arasında en iyi bilinenler rubella ve sitomegalovirus enfeksiyonlarıdır. Ayrıca hepatit
A ve B Listeriozis, tuberküloz ve sifiliz de IUGR nedenidir.
Klinikte IUGR ile beraber en sık görülen protozoa enfeksiyonu Toxoplazmoz ve konjenital malaryadır.
114. Vücutta bazal hücreli kanserlerle beraber olabilen genital neoplazi aşağıdakilerden hangisidir?
B) Endometrial seröz papiller kanser
• Kromozomal anomaliler: Trizomi 18 de mutlaka IUGR
vardır. Trizomi 21-13-16 de hafif IUGR olabilir. Turner ve
Klinefelter sendromlularda şiddetli IUGR görülmez.
C) Tekoma
• Osteogenezis imperfekta ve çeşitli kondroplaziler
D) Fibrom
• Sigara, narkotik ajanlar ve kokain kullanımı
E)Disgerminom
• Pregestasyonel DM, Preeklampsi, çoğul gebelik, plasental
anomaliler, antifosfolipid sendromu ve kronik böbrek yetmezliği, SLE, teratojenik ilaçlar, kemik ve kartilaj hastalıkları.
A) Servikal adenokanser
114 – D
Fibrom:
• Maternal anemi, sickle cell hastalığı dışında genellikle
IUGR neden olmaz.
En sık görülen seks kord stromal tümördür. Non spesifik mezenşim kökenlidir. Hormonal aktivitesi yoktur. Her yaşta olabilir
ancak sıklıkla 5.dekad da gözlenir.
Romatoid artrit’in, gebelik üzerine olumsuz etkisi yoktur, tam
tersi gebelik romatoid artrite iyi gelir ve klinik tablo düzelir.
Fibromun beraber olduğu iki adet sendrom vardır
Meigs sendromu
Gorlin Sendromu
•
•
•
•
•
•
Overde fibrom
Asit
Hidrotoraks
Overde fibrom
Bazal hücreli karsinom
Odontojenik kistler ve Falks serebri kalsifikasyonları
Tedavi: Fibrom benigndir, çıkarılması yeterli tedavidir. İçerdiği
mitoz sayısına göre malign davranma ihtimali belirlenir. Fibrosarkom ise son derece maligndir.
116. Gebe kadında, günlerce süren inatçı bulantı ve kusmadan birkaç gün sonra başlayan konfüzyon, ataksi ve nistagmus tablosunda aşağıdakilerden hangisi öncelikle
düşünülmelidir?
115. Son adet tarihine göre 3 hafta fetal gelişme geriliği saptanan bir gebelikte aşağıdakilerden hangisi olası nedenler arasında yoktur?
A) Diabetes mellitus
A) Serebrovasküler olay
B)Preeklampsi
B) Wernike ensefalopatisi
C) Trombofilia
C) Sinüs ven trombozu
D) Romatoid artrit
D) Miller-Fisher sendromu
E) Sistemik lupus eritematozus
E) B12 vitamini eksikliği
61
www.tusem.com.tr
2014 - 02 - TUSEM - KTBT
KLİNİK BİLİMLER
116 – B
Hiperemezis Gravidarum: Normalde gebelikte bulantı ve
kusma orta düzeyde, 14-16. haftaya kadar devam edebilir. Bu
duruma emezis gravidarum denir ve normaldir. Bulantı ve
kusmanın kesin sebebi bilinmemekle birlikte emosyonel stres,
gebelikteki nöroendokrin değişiklikler (hCG), kız fetus olması,
hipertiroidi, düşük progesteron-yüksek estrojen düzeyleri ve
helikobakter pylori ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Eğer bulantı-kusma hastada açlık ketozu, kilo kaybı ve dehidratasyona yol açacak kadar şiddetli ve tedaviye dirençli olursa hiperemezis gravidarumdan bahsedilir. Çoğul gebelik, molar gebelik,
GİS, üriner, tiroid ve karaciğer patolojileri ekarte edilmelidir.
Şiddetli dehidratasyona bağlı prerenal azotemi, hidroklorik
asid kaybına bağlı hipokalemi, alkaloz, hiponatremi, hipokalsemi, ketonemi, ketonüri, serum kreatin seviyesinde yükselme, hiperbilirubinemi ve karaciğer fonksiyon testlerinde
bozulma görülür.
Şiddetli kusmalar sonucunda özofagusta Mallory-Weiss yırtıkları, K vit. eksikliği, Wernike ensefalopatisi (thiamine eksikliğine sekonder) görülebilir.
Tedavi: Semptomatik ve palyatifidir. Amaç hastaya destek sağlamaktır. Dehidratasyon sıvı tedavisi ile düzeltilir. Antihistaminik
ve antiemetikler (promethazine, metoclopromamid, clorpromazine ve ondansetron) kullanılabilir. B1 (thiamine) desteği
sağlanır. Gerekirse total parenteral beslenmeye geçilir.
118. Aşağıdakilerden hangisi gebelikle ilişkili cilt değişikliklerinden değildir?
B) Telenjektazi
C) Palmar eritem
D) Anjioma
E) Stria gravidarum
118 – A
Gebelikte artan estrojen, progesteron ve MSH etkisi ile karın
orta hattında linea alba, linea nigraya dönüşür, gebelikteki
diğer cilt bulguları: Kloazma (melazma), telenjektaziler, palmar eritem, stria gravidarum ve spider anjiomalar görülebilir.
119. Kontrasepsiyon amacıyla etonorgestrelli implant kullanan kadınların yöntemi bırakmalarına yol açan en sık
neden aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başağrısı
B) Akne oluşumu
C) Tromboemboli
D) Metroraji
E) Osteopeni
119 – D
Cilt altı implantlar:
• Norplant: Her biri 36 mg levonorgestrel içeren, 6 adet çubuk şeklindedir. Ön kol medial yüzüne subdermal olarak
yerleştirilir, 24 saat sonra koruyuculuğu başlar. 5 yıl süreyle cerrahi sterilizasyon kadar etkilidir.
117. Sezaryen operasyonunda uygulanan spinal anestezinin
en sık komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Baş ağrısı
B) Sırt ağrısı
C) Hipotansiyon
D) Konvülzyon
E) Seviye yükselmesi
• Norplant 2 veya Jadelle: 75 mg levonorgestrel içeren iki
çubuk şeklinde hazırlanmıştır.
İmplanon: 3 yıl etkili, tek bir çubuk, etonogestrel (3-keto desogestrel metaboliti) içerir. Cerrahi sterilizasyondan daha etkindir. SHBG seviyesini azaltmamaktadır. Diğer implantlara göre
daha az kanama ve daha yüksek amenore oranına sahiptir.
117 – C
Spinal blok: Subarochnoid aralığa lokal anestezik madde verilmesidir. İşlemi yapılması zaman alması nedeni ile acil durumlarda tercih edilmez. Normal doğum için T 10-S5 seviyesine
kadar, sezaryen için ise T4-S5’e kadar blokajın olması gerekir.
Spinal anestezi komplikasyonları:
• Hipotansiyon(en sık): Nedeni sempatik blokaj meydana
getirmesidir. Önlemek için hastanın işlem öncesi yeterli
hidrasyonu sağlanmalıdır.
• Total spinal blok gerçekleşmesi-Konvülsiyon-Baş ağrısı
(iğne çapı ile ilişkili)-Mesane atonisi.
Spinal anestezinin kontrendike olduğu yerler:
• Hipotansiyon
• Maternal koagülopati
• Bakteriemi
• Kafa içi basıncın arttığı kitle lezyonu olanlar
• 12 saat içerisinde düşük molekül ağırlıklı heparin kullanım
• Enjeksiyonun yapılacağı alanda enfeksiyon olması
www.tusem.com.tr
A) Linea alba
İmplanon, diğer iki yöntemden çok daha başarılıdır. Pearl indeksine göre( 100 kadının 1 yıl boyunca gebe kalma oranı)
yaklaşık başarısızlık oranı 0.01’dir. Bilinen en başarılı kontraseptif yöntemdir.
Yan etkileri: Menstrüel düzensizlikler: En sık görülen yan etki
progestin kırılma kanamasıdır (metroraji). Bu aynı zamanda
en sık çıkartılma nedenidir. Aşırı olur ise 7 günlük estrojen tedavisi ( 1.25 mg konjuge estrojen veya 2 mg estradiol) veya
NSAİD kullanımı veya ek KOK kullanımı uygundur.
Diğer olası yan etkileri: Baş ağrısı, kilo alımı, mastalji, galaktore, acne (levonorgestrel, SHBG’yi azaltması nedeni ile
etonogestrele göre daha fazla acneye neden olmaktadır),
fonksiyonel over kisti (FSH’nın baskılanamaması neden ile levonorgestrelde fazla, etonogestrelde daha az oranda görülür).
62
KLİNİK BİLİMLER
2014 - 02 - TUSEM KTBT
120. Aşağıdakilerden hangisi, osteoporoza neden olabilen durumlardan biri değildir?
A) Hipoparatiroidizm
B) Aşırı alkol alımı
C) Hipogonadizm
D) Antikonvülsan kullanımı
E) Hipertiroidizm
120 – A
Osteoporoz: Total kemik kütlesinin %80’ini kortikal kemikler oluşturur. Trabeküler kemik ise esas olarak vertebral kolonda bulunmaktadır. Yaşlılığa bağlı osteoporozda kortikal kemik kaybı gözlenir. Trabeküler kayıp ise esas olarak estrojen eksikliğinde gelişir.
Bu nedenle menopozal dönemde sıklıkla vertebralarda kompresyon kırıkları görülmektedir.
Osteoporoz için risk faktörleri
Değiştirilemeyen
Değiştirilebilenler
Eşlik eden medikal durumlar
Yaş
Irk (Kafkas ve asya ırkı)
Minyon beden yapısı
Erken menopoz
Daha önce kırık öyküsü
Pozitif aile hikayesi Yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı Sigara içme
Düşük vücut ağırlığı
Aşırı alkol alımı Sedanter yaşam Hipertiroidi - Hiperparatiroidi
Heparin
Antikonvulsanlar
Tiroksin
SSRI
Steroid kullanımı
Kronik böbrek yetmezliği
Estrojen(en başarılı tedavi), obezite ve hormon replasman tedavisi, osteoporoz riskini azaltır.
63
www.tusem.com.tr