Şubelerimizden - Eğitim Bir Sen

Sayı: 71 • Yıl: 13 • Nisan 2014
İşyeri Temsilcilerimizle Buluştuk
Yolsuzluk ve Paralel
Devlet İddialarının Üzerine
Kararlılıkla Gidilmelidir
27. Başkanlar Kurulu
Sonuç Bildirgesi
Eğitim Çalışanlarının
Sorunlarını KPDK’ya Taşıdık
Kurum İdari Kurulu
Çalışma Raporu İmzalandı
Memur-Sen Türkiye Buluşması Başbakan Erdoğan’ın Katılımıyla Gerçekleşti
Sayı: 71 • Yıl: 13 • Nisan 2014
Editör’den
İşyeri Temsilcilerimizle Buluştuk
[email protected]
Zirveden Yeni Hedeflere Koşan Sendikayız
“Başarının sırrı amaçtaki istikrardır.”
B. Disraeli
Yolsuzluk ve Paralel
Devlet İddialarının Üzerine
Kararlılıkla Gidilmelidir
MEB Kanunu’na İlişkin Çekincelerimizi Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik
Eğitimciler Birliği Sendikası
Haber Bülteni
Sayı
: 71
Yıl
: 13 / Nisan 2014
Yayın Türü : Yaygın Süreli
EĞİTİM-BİR-SEN’in ücretsiz yayın organıdır.
İdare Yeri : EĞİTİM-BİR-SEN Genel Merkezi
G.M.K. Bulvarı Ş. Danış Tunalıgil
Sokak No: 3/13 Maltepe/Ankara
Tel : (0.312) 231 23 06
Bürocell : (0.533) 741 40 26
Faks : (0.312) 230 65 28
web
: www.egitimbirsen.org.tr
e-posta : [email protected]
Sahibi
:
EĞİTİM-BİR-SEN Adına
Ahmet GÜNDOĞDU
Genel Başkan
Genel Yayın Yönetmeni
ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ali YALÇIN
Genel Başkan Yardımcısı
Yayın Kurulu
Ahmet ÖZER
Esat TEKTAŞ
Murat BİLGİN
Ali YALÇIN
Teyfik YAĞCI
Ramazan ÇAKIRCI
Basın Danışmanı
Mahfuz YALÇINKAYA
Grafik Tasarım
Selim AYTEKİN
Baskı
Başak Matbaacılık ve
Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti.
T: (0.312) 397 16 17
F: (0.312) 397 03 07
Baskı Tarihi: 01.04.2014
“Sizden biri bir kötülük gördüğünde, gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin.
Yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle
buğzetsin” diyen medeniyet öğretilerimizden yola çıkarak, “iyilikleri
önermek ve kötülükleri önlemek” gayesiyle sürdürdüğümüz mücadelede
amaçtaki istikrarımız bugünkü başarımızın da sırrını taşımaktadır.
1992’de başlayan, 2001 yılına kadar meşakkatle devam eden
yolculuğumuz, 4688 sayılı Kanun’un çıkmasıyla yeniden organize olmuş
ve 2002’de yapılan ilk resmi sayımda 18.028 üyeyle zirvenin yolunu
tutmuştur. 2003’te yaklaşık 15 bin, 2004’te 15 bin, 2005’te 10 bin, 2006’da
20 bin, 2007’de 20 bin, 2008’de 21 bin, 2009’da 23 bin, 2010’da 6 bin,
2011’de 47 bin, 2012’de 36 bin, 2013’te 20 bin yeni üye ile istikrarlı
büyümesini sürdüren Eğitim-Bir-Sen, 251.110 üye ile Türkiye’nin en
büyük sendikası olma özelliğini daha da pekiştirmiştir. 2014 yılının
büyüme rakamlarının ortaya çıkacağı 15 Mayıs’a doğru yol alırken
bütün teşkilatlarıyla dinamik bir şekilde güç birliğini büyütmeye çalışan
sendikamız, “sen yoksan biz bir eksiğiz” diyerek tüm eğitim çalışanlarına
talip yaklaşımıyla zirveden hedefe doğru koşmaktadır.
Genel yetkiyi önemli ama yeterli görmeyen bakış açımız, büyük
parçaya değil, tamamına talip oluşumuzun gereğidir. 11 bölge
toplantısında toplam 7 bin 500 teşkilat yöneticimizle bir araya geldikten
sonra tüm illerde Genişletilmiş İşyeri Temsilcileri toplantıları ve Eğitim
Yöneticileri Buluşmaları programlarıyla bir araya gelişlerimiz devam
etmektedir. 15 Mayıs 2014 itibarıyla 320 bin üyeye ulaşma hedefimizin
afaki olmadığını görmek için teşkilatımızın heyecanına tanıklık etmek ve
işyeri temsilcilerimizin gözlerindeki ışıltıyı görmek gerekmektedir. Gören
ve tanıklık edenler sendikacılığın da adanmışlığın da tarihinin yeniden
yazıldığına şahitlik edeceklerdir.
Sendikacılığı sorunlardan beslenmek olarak algılayan, sorunları
biriktirmeyi sermaye biriktirmek olarak gören sendikalar, ne yazık ki
çalışanların yıllarının boşa geçmesine ve hayal kırıklığının her geçen
gün pekişmesine neden oldular. Toplu pazarlık süreçleri “sorunu masaya
taşıdık” cümleleriyle biterken, çalışanların hayallerinin ise hep bir başka
bahara kalması adeta kader haline gelmişti. Eğitim-Bir-Sen’in yetkili
olmasıyla ilk defa 18 sorunun bir anda masada çözülmesi, “sorunlardan
beslenen sendika değil, çözümlerle güçlenen sendika” sloganının da
anlamını bulmasına neden olmuştur. Özlük ve özgürlük anlamında
hangi kazanım varsa altında ya yeri ya teri ya da imzası olan EğitimBir-Sen, sendikacılığın toplum nazarındaki meşruiyetini de yeniden tesis
etmektedir.
Halka dokunan ve halktan okunan sendikacılıkta; esnafın camı,
kaldırımın taşı ve milletin arabasıyla sorunu olmayan tarzla birlikte “kendi
millet, derdi millet ve yükü yeni bir medeniyet” olan soylu mücadelenin
karşılığı görülmektedir. Kamusal alan yalanını bitiren, tarihi yasağı tarih
yapan ve tarihe geçen teşkilatın gönül dostlarının çokluğu, amaçtaki
istikrarın yansımasıdır.
Zirveden hedefe koşarken kalbi bizimle olanları, kalıplarıyla da bizimle
olmaya davet ediyor, sizleri faaliyet bültenimizle baş başa bırakıyorum.
Selam ve dua ile…
Ali Yalçın
Genel Başkan Yardımcısı
iÇiNDEKiLER
Memur-Sen Türkiye Buluşması
Başbakan Erdoğan’ın
Katılımıyla Gerçekleşti
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu:
Zor Zamanlarda
Yeni Hedeflere Koşmak
2
12
Yolsuzluk ve Paralel Devlet
İddialarının Üzerine
Kararlılıkla Gidilmelidir
4
2014’ün İlk KPDK Toplantısı
Gerçekleştirildi
24
Türkiye Gençlik Profili
Araştırması
‘Rakamlarla 28 Şubat’
10
8
15
16
18
20
22
26
30
33
34
35
36
38
40
41
42
43
47
51
29
Genel Başkan Gündoğdu, Başbakan Erdoğan ile Görüştü
Özer, ‘Öğretim Elemanlarının Mevcut Durumu’ Panelinde Konuştu
Değerlerimizi Kuşanarak Büyümeye ve Bütüne Ulaşmaya Kararlıyız
Özgürlüğünü Kaybeden Ekmeğini de Kaybeder
Öğretim Elemanlarının Ücretlerinin Artışı İçin Sonuca Odaklandık
Kamu Çalışanları İçin En Güvenli Liman Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir
Özgürlükleri Devlet Bahşetmedi Biz Aldık
İstikrar İntihara Dönüşürse En Fazla Çalışanlar Kaybeder
Mehmet Akif İnan’ın Emanetini Sonsuza Kadar Koruyacağız
Uyanık Olmalı ve Birbirimize Bağrımızı Açmalıyız
İHH’ya Destek Ziyaretinde Bulunduk
İnsan Onuruna Yaraşır Bir Ücret İçin Çalışıyoruz
Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı Vefatının 14. Yılında Rahmetle Andık
Darbecilerin, Hayırcıların Ekmeğine Yağ Sürmeye Kimsenin Hakkı Yok
Mali İşler Eğitim Toplantısı Yapıldı
Daha Yeşil Bir Türkiye İçin 1 Milyon Fidanı Toprakla Buluşturuyoruz
‘Memur-Sen’li Kadınlar Dünya Kadınlar Günü’nde Meydanlara İndi
Bir Gönül ve Eylem Adamı Mehmet Akif İnan’ı Rahmetle Anıyoruz
MEB Tasarısıyla Alakalı Çekincelerimizi Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik
Zor Zamanlarda Yeni Hedeflere Koşmak
“Cihânı hiçe satmakdur adı aşk / Döküb varlugı gitmekdür adı aşk
Elinde sükkeri ayruga sunub / Ağuyı kendü yutmakdur adı aşk
Belâ yağmur gibi gökden yağarsa / Başını ana dutmakdur adı aşk”
Eşrefoğlu Rûmî
B
in 400 yıllık medeniyet değerlerimizin tahrip edildiği, milletimizin gönül
dünyasını donatan kutsi nitelikte ne varsa ayaklar altına alındığı ve hemen herkesin ‘artık her şey bitti’ dediği bir zamanda, umudunu yitirmeden
mücadeleye devam eden, karanlığı yırtan bir kandil yakmak için didinen
öncülerden biri de merhum Fethi Gemuhluoğlu’dur. Anadolu’nun hile, riya, isyan uğramamış köşelerinden İstanbul’a yükseköğrenim görmek için gelen, özünü yitirmemiş bir nesli
kurda kuşa yem etmemek için verdiği destansı mücadeleyle bilinir Fethi Gemuhluoğlu. O,
bir neslin Fethi Ağabeyidir. İlk gençliğini karanlık dönemde idrak etmiş okur-yazar-inanır
gençlikten, Fethi Gemuhluoğlu’ndan etkilenmeyeni ve eser verenlerden bir kitabını, bir
şiirini ona ithaf etmeyeni -Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan da dahil olmak
üzere- neredeyse yok gibidir.
Fethi Gemuhluoğlu, ardında cilt cilt eserler bırakmış bir şair, yazar, ilim adamı değildir. O, ardında birkaç şiir, birkaç mektup, birkaç yazı ve bir nesil bırakmış bir hâl adamı,
bir gönül adamı, bir vakıf adamıdır. Fethi Gemuhluoğlu’nun 22 Kasım 1975 tarihinde,
irticalen yaptığı ve daha sonra ‘Dostluk Üzerine’ başlığıyla defalarca yayımlanan tarihi
konuşmasında dile getirdiği hususlar sarsıcı, yol gösterici, ufuk açıcı niteliktedir. Ancak, bu
konuşmada dile getirilen hususlardan biri olmak üzere sadece iki kelimeden müteşekkil
bir ifade vardır ki, bir aileyi, bir topluluğu, bir örgütü, bir devleti sulh u salah içerisinde
mutlu ve müreffeh idame ettirebilmek için illâki öncelenmesi gerek bir prensip olarak
ışıldamaktadır. Bu ifade, “Hal sârîdir” sözüdür. Hal sârîdir, ‘içinde bulunulan hal sirayet
edicidir, hâlet-i ruhiye bulaşıcıdır’ demektir. Fethi Gemuhluoğlu’nun “buyurulmuştur” şeklinde takdim ettiği bu ifade, küçük ya da büyük herhangi bir birimde lider pozisyonunda bulunanların işini kolaylaştıracak, başarılarını artıracak bir prensip olarak kısa, özlü,
derinlikli bir hüviyeti taşımaktadır. Lider çalışkansa, etrafı da çalışkandır; lider prensip
sahibi ise, etrafı da prensip sahibidir; lider dürüstse, etrafı da dürüsttür; lider atak, tutarlı, heyecanlı, neşeli, moralli, cesur, azimli, kararlı, fedakârsa, yakın çalışma arkadaşları,
kadrosu da atak, tutarlı, heyecanlı, neşeli, moralli, cesur, azimli, kararlı ve fedakârdır. Sürekli kötümser, işin olmaz yanlarını ön plana çıkaran, hımbıl, ürkek, uyuşuk bir liderin bu
olumsuz nitelikleri kısa sürede etrafına bulaşır ve hâkimiyet alanındaki kurumsal yapının
işlemez hale dönüşmesine neden olur. Bu manada liderin sadece kendi nefsinden değil,
etrafındakilerin tutumundan da mesul olduğunun bilincinde olması gerekir. Eğitim-Bir-Sen’in birinci derecedeki kurumsal birimi olan işyeri temsilciliklerindeki
temsilcilerimizden başlamak üzere, ilçe temsilciliklerimizin başkan ve yönetim kurulu
üyelerimizin, şube başkanlarımızın, şube yönetim kurulu üyelerimizin ve genel yönetim
kurulu üyelerimizin sürekli pozitif, çözüme odaklanmış, yol açan, kolaylaştıran; sürünce-
mede bırakan değil, sürükleyen, sonuç alan; aurası yüksek, dâhil olduğu topluluğun havasını hemen değiştiren
bir profili taşımaları gerekir. Üstün başarı gösteren teşkilatlarımızda “Hal sâridir” fehvasınca lider tarafından
hep pozitif enerjinin ortaya çıkarıldığını, beklenenin altında başarı gösteren teşkilatlarımızda ise liderin heyecanında bir eksikliğin bulunduğunu gerçekleştirdiğimiz teşkilat gezilerinde gözlemliyor ve sendikal tecrübelerimizden biliyoruz. Bu çerçevede, bu yılki örgütlenme hedeflerimize ulaşmada, çalışmaların tamamen
örgütlenmeye yoğunlaştırıldığı şu günlerde hemen bir muhasebe yaparak ve besmelemizi, heyecanımızı tazeleyerek, ardından bu heyecanımızı dalga dalga çevremize yayarak, bir seferberlik şuuru ve mesuliyetiyle
işyeri temsilcimiz işyerinde ve yakın çevresinde davet gerçekleştirilecek ne kadar eğitim çalışanı varsa; ilçe
temsilciliklerimiz, şubelerimiz merkezde-tenhada ne kadar işyeri bulunuyorsa, tamamına sendikal ziyaretlerde
bulunarak ve duyarlılığımızı, çalışmalarımızı, kazanımlarımızı anlatarak mutabakat vaktine ‘keşkesiz’ bir çalışma dönemiyle erişmenin telaşını kuşanmalıdırlar. Kısacası, ‘keşkesizlik’, mutabakat gününde, şu arkadaşa da bir
davette bulunsaydım, şu işyerine de bir uğrasaydım dememektir.
Her insanın ‘kişisel alan’ olarak ifade edilen kendisine mahsus özel alanı bulunur. İnsanlar, kişisel alanları
kasten ya da hatâen ihlal edildiğinde rahatsız olur, bir an önce ihlalin sona erdirilerek kişisel alan masuniyetinin yeniden sağlanmasını isterler. Mesela, bir asansörde mecburen birbirlerinin kişisel alanına giren insanlar,
bir an önce yolculuğun bitmesini ve kendi kişisel alanlarının zaruretten de olsa ihlaline bir an evvel son verilmesini, yarım yarım nefes alarak beklerler. Kişilerin kendilerine mahsus alanları olduğu gibi, kurumların da
kendilerine mahsus alanları vardır. Siyasetin siyasetçiye mahsus, bürokrasinin bürokrata mahsus, sendikanın
üyesine ve yöneticisine mahsus, cemaatin ehline mahsus alanları vardır. Bu alanlara belli ilkeler çerçevesinde ve kurumsal ilişki bağlamında girilip çıkılabilir. Ancak bu yapılardan herhangi birinin diğeri içerisinde
topyekûn bir kalkışmaya dayanak sağlamak üzere yapılaşmaya gitmesi, bu yapıların büyüklüğüyle mütenasip
büyük sarsıntı ve krizlere yol açacaktır. Bugün Türkiye’de bu ihlali örnekleyen hadiseler yaşanmaktadır.
Tarih, bir tecrübeler manzumesidir. Cenâb-ı Hakk, bu millete tarih boyunca çok büyük mertebeler bahşetmiştir. Büyük devletler kurdurmuş, kurulan büyük devlet acı tecrübeler yaşatarak yıkılmış, Cenab-ı Hakk daha
büyüğünü kurdurmuştur. Bu millet, tarih boyunca çok büyük acılar ve sarsıcı hadiseler yaşamıştır ve geçmişte
çok büyük ihanetler de görmüştür. Bu manada, gök kubbenin altında yaşanmamış duygu kalmamıştır. Yakın
dönemde ise, darbelerle millet iradesi ayaklar altına alınmıştır. Ama millet, çok kısa bir sürede darbecilerin kurgusunu tarihin çöp sepetine fırlatarak yeniden iradesini eline almıştır. Açık darbe, örtük darbe, e-muhtıra, hepsi
gelip geçmiştir. Bugün, bir başka tecrübe olarak, yargının, bürokrasinin, siyasetin içerisine farklı metotlarla gerçekleştirilmiş bir gayrimeşru yapıdan kurtulma mücadelesi verilmektedir. Hüsnüniyeti ve emniyeti suistimal
ederek yol alan bu yapının kötü huylu olduğu, bünyeyi tamamen sarmadan anlaşılmış ve gerekli müdahaleler
başlamıştır. Acı olan, bu hususta hassasiyet belirten insanların ‘inanan insan, güvenilecek insandır’ duygusuyla
kendilerine yönelik ortaya konulan güveni kötüye kullanarak, güvenen kadroları da tasfiyeye yönelecek bir kirli
organizasyonu gerçekleştirmiş olmalarıdır. Bundan sonra, insanlar, ‘güvenilecek olan inanan insan bile olsa,
güvenmek için son bir kez daha düşünmek yerinde olur’ şeklinde bir itiyada sahip olurlarsa, bunun vebali de
bu yapının omuzlarında olacaktır.
Bu yapının gövdesinde kalbi iman ve vatan sevgisiyle dolu samimi Anadolu insanı vardır. Bu insanlar, dileriz ki, kendi düşünme melekelerini harekete geçirerek olan biteni doğru okur ve bir fitne fesat hareketinden
kurtulma ameliyesi sırasında zarar görmezler.
Eğitim-Bir-Sen’in hiçbir zaman gizli amaçları, gizli ajandası olmamıştır. Eğitim-Bir-Sen, ara sokakların değil, meydanların sendikası olmuştur. Eğitim-Bir-Sen, gizli amaçlar doğrultusunda bu millete karşı mevzi almış
ve bu millete tuzak kuranların, hangi düşünce ve anlayışın mümessili olurlarsa olsunlar, hep karşısında durmuş,
meydanlara çıkarak ‘dur!’ demiştir. Bundan sonra da milletin benimsemediği her türden antidemokratik yapının
karşısında olmaya, karşısında durmaya devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen’in yeri milletin yanıdır.
Büyük Türkiye idealine daha fazla katkı yapmak ve milli iradenin gür sesi olmak için Eğitim-Bir-Sen’in
hem nicelik hem de nitelik olarak büyümesi, ilerlemesi gerekmektedir. Bu anlayış ve düşünceyle teşkilatlarımız
24 saat sendikacılık yaklaşımıyla bir yandan kendilerini geliştirmeye, bir yandan üye sayısını artırmaya yönelik
faaliyetlerini gece gündüz sürdürmeli, her bir fırsatı değerlendirmelidir.
Hedef, 15 Mayıs’a kadar üye sayısını en az 300 bine çıkarmak olmalıdır. Bu, yakalanması mümkün olmayan
bir hedef değildir. İnanıyorsak, imkân da, fırsat da vardır. Ülkemize, milletimize ve mazlumlara hizmet yolunda
Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Ahmet Gündoğdu
Genel Başkan
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 3
Yolsuzluk ve Paralel Devlet İddialarının
Üzerine Kararlılıkla Gidilmelidir
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, millet ve devlet olarak ortaya konulan
‘Büyük Türkiye’ idealinin kirli bir küresel operasyonla hedef alındığına şahit olduklarını ifade ederek, “Yolsuzluk ve paralel devlet iddialarının üzerine kararlılıkla gidilmelidir” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 27. Başkanlar Kurulu toplantısı Abant’ta
yapıldı. Toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ahmet
Gündoğdu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Suriye, Mısır, Somali, Arakan ve Doğu Türkistan başta
olmak üzere birçok yerde insanlık dramlarının yaşandığını
belirten Gündoğdu, “Antidemokratik uygulamaların ve insan
hakları ihlalinin adeta zirve yaptığı bu dünyada yaşanan sorunlara kayıtsız kalmayan, insanlık ailesinin vicdanını temsil
eden bir sendikayız” şeklinde konuştu.
17 Aralık Operasyonu Küresel Sermayenin
Kirli Bir Oyunudur
Türkiye’de, 12 Eylül 2010 referandumu ile birlikte, bir asrı
aşkın süredir devam eden, bazen açık, bazen gizli şekilde
varlığını sürdüren vesayet sistemine son verildiğini söyleyen
Gündoğdu, şunları söyledi:
“Bu durum, aynı zamanda eylem ve tavırlarını bağımsızlık
temelinde belirleyen yeni Türkiye fotoğrafını da ortaya çıkarmıştır. Yeni Türkiye, içeride ve dışarıda bazı odakları memnun
etmemiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden başlatılan
17 Aralık Küresel Operasyonu, ‘egemen millet’ ve ‘bağımsız
devlet’ duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve
4 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
onun uzantılarının ‘yolsuzluk iddiaları’ kılıfı giydirilmiş yeni
senaryosudur. Bu yönüyle, operasyon ile devleti, milleti ve
hükümetiyle birlikte Türkiye hedef alınmıştır. 7 Şubat, Gezi
Parkı olayları ve 17 Aralık Operasyonu, küresel sermayenin
kirli bir oyunudur. Milletin egemen, devletin bağımsız olmasından rahatsızlık duyan iç ve dış odaklar, 17 Aralık’ta, yeni
bir vesayet tesis etmek için son bir darbe vurmak istemiştir.
‘Yolsuzluk’ sosuyla servis edilen 17 Aralık Küresel Operasyonu konusunda bizim görüşümüz nettir. Küresel operasyonla
birlikte ‘yolsuzluk’ ve ‘paralel devlet’ olmak üzere ortada iki
de iddia vardır. Her iki iddianın üzerine de kararlılıkla gidilmelidir. Yolsuzluk iddia ve ithamlarının, hukukun genel ilke
ve kurallarına uygun olarak kimse peşinen mahkûm ya da
masum ilan edilmeden araştırılması, soruşturulması ve gerekli yargı süreçlerinin işletilmesi aklıselimi devre dışı bırakanlar hariç bütün toplumun ortak beklentisidir. Şu hususun
altını özellikle çizmek istiyoruz. Yolsuzluk iddialarıyla ilgili
yargı sürecine; herkes hem ‘masumiyet karinesi’nin hem de
‘tarafsız ve bağımsız yargı’ ilkesinin hilafına olacak eylem ve
tutumlardan özenle kaçınarak destek verilmeli, yargıyı etkileyecek ya da töhmet altında bırakacak beyanlardan kaçınılmalıdır.” 17 Aralık sürecinde dini hassasiyetlere dayalı hizmetler
sunduğunu düşündüğümüz bir cemaatin pozisyonundan dolayı üzüldüklerini vurgulayan Gündoğdu, “Türkiye’de ve yurt
dışında eğitim faaliyetleriyle öne çıkan, uluslararası vizyonuyla takdir edilen cemaatin, hizmet hareketinin, 17 Aralık
sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği
görüşler sadece bugüne değil, geçmişe dönük tereddüt ve
ithamlara da kapı aralamaktadır. Hizmet hareketinin son derece önem verdiği anlaşılan dershane düzenlemesini dahi
unutturacak kadar yolsuzluk iddiaları üzerinden siyasi söyleme bürünmesini, siyasi iktidarı ve Başbakanı hedef alan
söylemlerini makul ve makbul bir gerekçeye dayandırmak ne
yazık ki mümkün gözükmemektedir. Cemaatin dershanelerle
ilgili tartışma sonrasında ortaya koyduğu tavır ve görüşleri
demokratik tepki olarak nitelendirme olasılığı yok olmakta,
mevcut konumu ve duruşu itibarıyla her geçen gün operasyonun zanlıları arasına yerleştirilme ihtimali artmaktadır.
Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa, hizmet hareketi, paralel yapılanmanın
merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere
son vermeli, acilen varoluş gerekçesini oluşturan hizmet alanına çekilmelidir. Referandumda ‘evet’ için güç birliği yapanların ‘hayırcı’ların ekmeğine yağ sürmesi milletin beklentilerine hizmet etmez. Aksine ortak kazanımların kaybedilmesi
gibi arzu edilmeyen sonuçlara da kapı aralayabilir. Türkiye
enerjisini içerde tüketmesi gereken bir ülke değildir. Mısır’ın, Filistin’in, Arakan’ın, Doğu Türkistan’ın ve Suriye halkının
umudu Türkiye’dir. Dünya mazlumlarının umudu söndürülmemelidir” diye konuştu.
4/C’liler Kadroya Geçirilmelidir
Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesine yönelik iki
kanuni düzenleme yapılmasına rağmen 4/C kapsamında istihdam edilen kamu çalışanlarıyla ilgili böyle bir yasal zeminin hâlâ üretilmediğini belirten Gündoğdu, “Sendika ve
konfederasyonumuzca 4/C’li personelle ilgili olarak, son
yıllarda şüphesiz önemli kazanımlar elde edilmiştir. Sendika
üyesi olabilmeleri, çalışma sürelerinin 11 ay 28 güne çıkarılması, hizmet sözleşmelerindeki hukuka aykırı hükümlerin
düzeltilmesi, aile ve çocuk yardımından faydalandırılması
gibi önemli kazanımlar sağlanmıştır. Son toplu sözleşmeyle
bekar bir 4/C’li net 253 TL, evli ve iki çocuklu 4/C’li net 483
TL iyileştirmeye kavuşmuştur. 4/C kapsamındaki personelin
asıl ve haklı beklentisi, bizim de toplu sözleşme teklifimiz
olan 4/C statüsünde istihdam edilenlerin kadroya geçirilmesidir. 4/C’li personel, kadrolu memur statüsüne ya da en kötü
ihtimalle kadrolu işçi statüsüne geçirilmelidir” ifadelerini
kullandı.
Akademik Personelin Maaşlarını İyileştirmeye
Yönelik Zam Acilen Yapılmalıdır
Türkiye’nin akademik personelin mali hakları ve maaş
durumu itibarıyla Kanada, Güney Afrika, Brezilya, İsrail, Malezya ve Arjantin gibi ülkelerin gerisinde, 20. sırada yer aldığını kaydeden Gündoğdu, bu durumun, dünyanın en büyük
17. ekonomisine sahip Türkiye’ye yakışmadığını vurguladı.
Gündoğdu, şöyle devam etti: “Üniversite sayısının artırılması
politikası, nitelikli akademisyenlerin yetiştirilmesi ve mevcut akademik personelin devlet üniversitelerinde kalmasının sağlanması argümanlarıyla desteklenmelidir. Bunun
yolu, 2002-2012 döneminde reel maaş artışı kayıplarını da
giderecek şekilde akademik personele zam yapılmasıdır. Aksi
halde, akademik kariyer yolculuğuna çıkan başarılı öğrencilerin kısa süre içerisinde kamunun açtığı uzmanlık, müfettişlik ve diğer kariyer unvanlara atanmak yönündeki eğilimi
engellenemez. Büyük Türkiye hedefinin ihtiyaç duyduğu beyinleri yetiştirecek üniversitelerin nitelikli öğrencileri elinde
tutamamasına ilişkin vahim tablo devam eder. Eğitim-BirSen olarak, öğretim elemanlarının durumlarına ilişkin gerçekleştirdiğimiz iki çalıştay sonrası hazırladığımız ‘Ulusal
ve Uluslararası Karşılaştırmalar Işığında Öğretim Elemanlarının Mali Hakları’ raporumuzu YÖK Başkanıyla birlikte
kamuoyuna açıkladık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na
taşıdık. Maliye Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler yaptık.
Yakın dönemde gerçekleşen görüşmemizde konuyu Sayın
Başbakanın dikkatine sunduk. Beklentimiz ve teklifimiz, öğretim elemanlarına yönelik 2002-2012 arası reel kayıpları
karşılayacak, beklentilere cevap verecek bir iyileştirmenin
ivedilikle yapılmasıdır.”
Meclis’e sevk edilen Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili yasa
tasarısının bazı kısımlarının tasarıdan çıkarılması, bazı kısımlarının ise gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren
Gündoğdu, “Milli Eğitim Bakanlığı’nda en fazla yargı konusu
olan düzenlemelerin başında, şüphesiz eğitim kurumu yöneticilerinin seçimi, atanması ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetsel düzenlemeler yer almaktadır. 100 bin eğitim
kurumu yöneticisinin görev yaptığı bakanlıkta bu konuda
yaşanacak her tartışma ve değişiklik, okul iklimine, eğitim
sistemine, öğretmenlere ve hepsinden önemlisi doğrudan
öğrencilere yansımaktadır. Çok yakın bir tarihte hayata geçirilen sınav+mülakat düzenlemesinin sonuçları ortaya çıkmadan, somut veriler üzerinden sağlıklı değerlendirmeler
yapılmadan, eğitim kurumu yöneticilerinin sınav veya başka
bir objektif kıstas olmaksızın doğrudan valiliklerce atanması
uygulamasına geçilmesi yeni tartışmaları tetikleyecek ve beraberinde bazı sıkıntılara kapı aralayacaktır. Tasarıdan, eğitim kurumu yöneticilerine ilişkin bölümler çıkarılmalı, görevlerine henüz yeni başlayan on binlerce yöneticinin işine
yoğunlaşmasına fırsat verilmelidir.”
Öğretmenler Sınava Değil, Öğrencilerin Eğitimine
Yoğunlaşmalıdır
Tasarının aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması öngören hükmünün, yönetilemez boyutta
sorunlara kapı aralayacağını düşündüklerini dile getiren Ahmet Gündoğdu, “Öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altında,
iş güvencesi olmaksızın görev yapmalarına neden olacak
olan yeni yaklaşım, objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir olmaktan ziyade, kuşkuları artırabilecek sonuçlara yol açabilir.
Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırasında
oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulmaları, öğretmenlerin
öğrencilerinden ziyade kendilerine yoğunlaşmalarına neden
olabilir. Bu durum, eğitim-öğretim hizmetinin ana amacı
olan öğrencilerin ikinci plana itilmesi gibi, eğitim sistemini
bütün yönleriyle tehdit edecek sonuçlara yol açabilir. Tasarının bu maddesi nitelik artırıcı bir adaylık süreci tasarımı
hedeflenerek yeniden düzenlenmeli, ancak aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe mahsus bir sınav kesinlikle alternatifler arasında olmamalıdır” dedi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 5
Kariyer Basamakları Muamma Olmaktan Çıkarılmalıdır
Tasarıda, kariyer basamakları uygulamasından vazgeçildiği izlenimini uyandıracak ibareler bulunduğunu vurgulayan Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda kariyer basamakları konusunda yeni bir düzenleme beklentisi mevcutken, 1739 sayılı Kanun’un 43. maddesinin kariyer
basamaklarına ilişkin iki fıkrasının yürürlükten kaldırılması, lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamış olmakla
uzman öğretmen ve başöğretmen olma beklentisi taşıyan
öğretmenlerimizin hayal kırıklığına neden olmuştur. Bakan-
lığın öğretmen politikalarında, yüksek lisans ve doktoralı
öğretmen vurgusu yaptığı bir ortamda kariyer basamakları
uygulamasından vazgeçmek istemesi çelişkili bir yaklaşımdır. Sendikamızın teklifi ve öğretmenlerimizin beklentisi,
Anayasa Mahkemesi’nin iptaline konu olan kısımlarda düzenleme yapılarak, öğretmenlerin alan bilgilerinin ölçüldüğü, performanslarının değerlendirildiği bir sistemin ortaya
çıkarılmasıdır. Mesleğin kariyer meslekler arasında yer almasının sağlanmasıdır. Öğretmenlik mesleğinin kariyer meslek
olması, en az eğitime yapılacak fiziki yatırımlar kadar önem
taşımaktadır.”
Eğitim-Bir-Sen 27. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi
• Türkiye, hükümleri ve ruhuyla insanı esas alan, bütün
vatandaşları kucaklayan, tanımlama dayatması yerine tanıma erdemi içeren, ülkenin bütün vatandaşlarını bir ve eşit
gören, doğuştan gelen hakları sınırlamayıp teminat altına
alan; din ve vicdan özgürlüğüne yönelik mevcut sınırlamaları sona erdiren, yakın siyasi dönemin en büyük projesi yeni
Anayasa’yı yapmayı başarmalıdır.
• Türkiye, 30 yılı aşkın süredir yaşadığı terör sorununda,
çözüm süreci ile birlikte önemli mesafe almıştır. Sorunun
bitmesi noktasında dünya görüşleri, ideolojileri ve hedefleri farklı toplum kesimleri, belirli oranda da olsa, ortak irade
göstermektedir. Çözüm sürecini destekleyenlerin yanında bu
süreci içerde ve dışarıda akamete uğratmak ve sabote etmek
isteyenlerin varlığı herkesin malumudur. Türkiye, çözüm noktasındaki kararlılığından ve milletimizin hassasiyetlerinden
ödün vermeden sonuca ulaşmak, milli birlik ve beraberliği
tahkim etmek için iç ve dış odaklara aldırmaksızın yoluna
devam etmelidir.
• Yeni Türkiye, içerde ve dışarıda bazı odakları rahatsız
etmiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden başlatılan 17
Aralık Küresel Operasyonu, ‘egemen millet’ ve ‘bağımsız devlet’ duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve onun
uzantılarının ‘yolsuzluk iddiaları’ kılıfı giydirilmiş yeni senaryosudur. 7 Şubat, Taksim Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık
Operasyonu, küresel sermayenin kirli bir oyunudur. Küresel
6 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
operasyonla birlikte ‘yolsuzluk’ ve ‘paralel devlet’ olmak üzere ortada iki iddia bulunmaktadır. Her iki iddianın da üzerine
kararlılıkla gidilmelidir.
• Hizmet hareketinin, 17 Aralık sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği görüşler sadece bugüne değil, geçmişe dönük tereddüt ve ithamlara da kapı
aralamaktadır. Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir
çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa, hizmet hareketi, paralel
yapılanmanın merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal
algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere son vermelidir.
• Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen tarafından başlatılan
“Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyası sonucu toplanan
12 milyon 300 bin imza ile ortaya konulan kamuoyu desteğinin yanında kararlılığı yansıtan 8 aylık “sivil itaatsizlik”
eylemi, devlet eliyle kadına uygulanan kılık ve kıyafet şiddetinin bitmesi noktasında önemli rol oynamıştır. Kamuda kılık
ve kıyafet dayatmasının en önemli sembolü haline gelen
başörtüsü konusunun çözümü devlet millet kaynaşması için
çok önemli bir adım olmuştur. Fakat aynı eylem kapsamında
dile getirilen çağdışı yönetmelikteki erkeklere yönelik başta
kravat takma mecburiyeti olmak üzere, takım elbise, saç, sakal gibi dayatmalar da bir an önce kalkmalıdır.
• Kamu çalışanlarına ve üniversite öğrencilerine başörtüsü serbestîsinin getirildiği bir vasatta diğer kız öğrenci-
lere başörtüsü yasağının uygulanması anlamsızdır. Seçmeli
Kur’an-ı Kerim dersinde başını örten bir öğrenciye başka bir
derste başörtülü bir öğretmenin başörtüsü yasağı uygulaması beklenmemelidir. Bu husustaki garabet, Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından yönetmelik değişikliği yapılarak ortadan kaldırılmalı; kamuda başörtüsü özgürlüğünden, İmam
Hatip liseleri, İmam Hatip ortaokulları ve Çok Programlı liseler bünyesindeki İmam Hatip programını takip eden öğrenciler dışında kalan diğer öğrenciler de yararlanmalıdır.
• Öğretim elemanlarının mali haklarında iyileştirme
yapılması talebiyle başlattığımız çalışmalar sonrası yayınladığımız raporda dile getirip, YÖK Başkanı ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı ile birlikte hükümetin gündemine
takdim ettiğimiz taleplerimiz bir an önce hayata geçirilmeli
ve akademik camianın 2002-2012 arası mali kayıpları acilen
giderilmelidir.
• YÖK Kanunu bir an önce çıkarılmalı, yükseköğretimde
çalışanları temsilen sendikalar demokratik yönetimin gereği
olarak bütün yönetsel süreçlerde paydaş olarak görülmeli;
idari personelin görevde yükselme yönetmeliği, merkezi sınavı esas alacak ve periyodik olarak iki yılda bir bütün boş
kadroları da kapsayacak şekilde, bir an önce çıkarılmalıdır.
• Meclis’e sevk edilen Milli Eğitim Bakanlığının Görevleri,
Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Olarak Bazı Kanun ve
KHK’larda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı’nın bazı kısımları, çalışanlar açısından huzursuzluğa neden olabilecektir.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte öngörülen sınav
uygulaması, okul yöneticilerinin vali tarafından dört yıllığına
görevlendirilmesi konuları başta olmak üzere, tasarı itirazlar
doğrultusunda yeniden gözden geçirilmelidir.
• Milli Eğitim Bakanlığı; öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, norm kadro yönetmeliği, yardımcı hizmetler
sınıfı ile genel idare hizmetleri sınıfı çalışanlarının görev
tanımlarını da içerecek şekilde atama ve yer değiştirme yönetmeliğini paydaşların görüşleriyle birlikte şekillendirmeli
ve yayınlamalıdır.
• Öğretmen kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin
gerekli yasal değişiklikler yapılarak süreç yeniden başlatılmalıdır.
• Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C’li
personel, toplu sözleşmede mali durumlarında yapılan iyileştirmelere ilave olarak kısa süre içerisinde kadroya alınmalıdır.
• 4+4+4 yeni eğitim sisteminin güçlendirilmesi için ikili
öğretim yapan eğitim kurumunun kalmaması, yeni derslik
üretimine ağırlık verilmesi, okullara bütçe uygulamasına geçilerek okul yönetimlerinin eğitime yönelmelerine fırsat verilmesi ve yeni öğretmen alımı son derece önemlidir. 20132014 eğitim-öğretim yılı içerisinde 10 bin Şubat atamasına
ilave olarak yazın yapılacak olan 40 bin yeni öğretmen alımında kontenjan artırılmalı ve ücretli, vekil öğretmen uygulaması kaldırılmalıdır.
• Ek Ders Esasları’nda, öğretmenlerin sınav görevlerine
ilişkin ücretleri de dâhil olmak üzere, adaletsizlikler bulunmaktadır. Ek Ders Esasları’ndaki adaletsizliklerin giderilmesi
için sosyal paydaşların itiraz ve kabulleri dikkate alınmalı ve
Ek Ders Esasları yeniden düzenlenmelidir.
• İstihdamda güçlük çekilen yörelerde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik teşvikler öngörülmelidir. Gönülsüz
ve mecburiyete dayalı çalışma yerine ekonomik iyileştirmeleri kapsayan gönüllülüğü tetikleyecek teşvik uygulamaları
başlatılmalıdır.
• İnsanların temel tercihlerini sınırlayan demokratik eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı; insan iradesine
ve tercihine ipotek koyan eğitimdeki ‘karma’ mecburiyetine
son verilmeli, devlet bu konudaki dayatmadan vazgeçmelidir. • Eğitimin birikim ve metot bakımından yerli kaynakların belirleyiciliğinden uzaklaşmasından beri nitelikli insan
yetiştirme konusunda problem yaşanmaktadır. Eğitim sistemimizin değerlerden yoksun bir süreci gerçekleştirmesinin
önüne geçilmeli; vicdanı, irfanı, izanı gelişmiş bireyler için
eğitim, mevcut köksüz ideolojik yüklemelerden arındırılarak
değerlerle yeniden inşa edilmelidir.
• Sanal dünya, nesiller için büyük tehlikeler barındırmaktadır. Nesillerin zihin emniyetinin sağlanması devletin görevidir. Özgürlük adına, nesillerin tehlikeye açık bırakılması,
gelecekte ahlaki kaygı ve rezervleri olmayan, kökünden ayrılmış ruhsuz bir neslin meydana gelmesine neden olacaktır.
Bu hususta hükûmetçe alınacak tedbirler, bazı kesimlerin
değil, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda olmalıdır.
• İmam Hatip Lisesi, İmam Hatip Ortaokulu gibi, dini
eğitim müesseselerinin ihyası milletimizin bu müesseselere
ilgisiyle doğru orantılıdır. Liselere seçmeli ders olarak konulan Kur’an-ı Kerim, Hz Muhammed’in Hayatı, Temel Dinî Bilgiler gibi derslerin amaca hizmet edebilmesi ise bu derslerin
sahiplenilip seçilmesine ve gereği gibi işlenmesine bağlıdır.
Milletin duyarlılığının artması ise, eğitim yöneticilerinin ve
eğitimcilerin ilgisinden geçmektedir. Başta Eğitim-Bir-Sen
üyeleri olmak üzere, tüm eğitim çalışanları duyarlılıklarını
artırmalıdır.
• Suriye’de yaklaşık üç yıldır kan akıtmaya ve katliam
yapmaya devam eden Esed yönetimindeki Baas rejimini kınıyoruz. Katliamları destekleyen gerek ülkemizdeki gerekse
dünyadaki destekçilerin niyetlerinin Suriye halkının huzuru
değil, emperyalist unsurların menfaatleri olduğunun anlaşılmasını bekliyor; bütün ülke ve uluslararası kuruluşları
katliamı durdurmak için birlikte hareket etmeye, can çekişen
Suriye halkına karşı insani sorumluluğun gereği olarak yardım etmeye çağırıyoruz.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 7
Genel Başkan Gündoğdu,
Başbakan Erdoğan ile Görüştü
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşerek,
Memur-Sen’in toplu sözleşmede masaya taşıdığı, daha
sonra Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda gündeme getirdiği konuları iletti. İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan görüşmede Genel
Başkan Ahmet Gündoğdu, Başbakan Erdoğan’a, başta akademik
zam, 4/C’li personelin kadroya alınması, ataması yapılacak öğretmen sayısının 40 binden en az 80 bine çıkartılması, iş ve meslek
danışmanlarının maaş mağduriyetinin giderilmesi, disiplin cezalarının affı, 28 Şubat mağdurlarının sosyal güvenlik hakları, 2005
yılından sonra göreve başlayan memurlara bir derece verilmesi,
emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıl sınırının kaldırılması, kadın istihdamının önündeki engellerin kaldırılması ve kamuda çalışan personelin çocuklarının yararlanacağı kreş imkânın
sağlanmasının yanında genç nüfusun artırılmasına yönelik olarak
başta evlenme yardımı, aile yardımı, çocuk yardımı ve bunun gibi
sosyal yardımların günün şartlarına uygun hale getirilmesi gibi
konuları aktardı.
Gündoğdu’nun Başbakan Erdoğan ile görüştüğü konulardan
bazıları şunlar:
Atama Yapılacak Öğretmen Sayısının Artırılması
Kamu personeli sistemi içerisinde sayıları en fazla ve en çok
ihtiyaç duyulan meslek grubunu öğretmenler oluşturmaktadır.
Öğretmen ihtiyacının karşılanamadığı durumlarda ücretli öğretmenlik uygulaması devreye sokulmaktadır. Bu kapsamda, MEB
tarafından açıklanan 120 bin öğretmen açığı ve öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamı yoluyla giderilmesi gibi hususlar dikkate alınarak, 2014 yılında en az 80 bin öğretmen ataması
yapılması uygun olacaktır.
Öğretim Elemanlarına Mahsus İlave Maaş Artışı Akademik personel, 2002-2012 döneminde doğrudan kendilerine ilave artış yapılmaması ve reel maaş artışı bakımından
bazı unvanlar için eksi, bazıları içinse çok düşük düzeyde olması
nedeniyle diğer kamu görevlilerine nazaran mağdur konumdadır.
Özellikle akademik personelin başlangıç maaşı, akademisyenliğe
olan ilgiyi azaltmaktadır. Bunun sonucunda, akademik personel
sayısındaki artış, üniversite sayısındaki artışla doğru orantılı olamamaktadır.
Bu anlamda, hem akademik personelin reel artış bazlı maaş
mağduriyetinin giderilmesi hem üniversitelerin akademik personel ihtiyacının karşılanmasına ilişkin riskin ortadan kaldırılması
hedefiyle akademik personelin maaşlarında, 2014 Ocak ayında
729, 2015 Ocak ayında 729 TL olmak üzere artış yapılması uygun
olacaktır.
2005 Yılından Sonra Göreve Başlayanlara Bir Derece Verilmesi
Son toplu görüşmelerde ve ilk toplu sözleşmede genel hatlarıyla üzerinde uzlaşılmasına rağmen konuya ilişkin yasal düzenleme halen çıkmamıştır. Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda
konuyla ilgili kanun tasarısı taslağı hazırlandığı belirtilmiş ve bu
konuya ilgili kamu kurumlarının genel olarak olumlu baktığı ifade
edilmiştir. Bu bağlamda, 2005 yılından sonra göreve başlayan/başlayacak kamu görevlilerine bir derece verilmesi yönündeki düzenlemenin gerçekleştirilmesi, hem daha önce varılan mutabakatın
gereğinin yapılması hem de buna ilişkin beklenti içerisinde olan
geniş bir kitlenin takdirinin kazanılmasını sağlayacaktır.
8 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
4/C’li Personelin Kadroya Geçirilmesi
Kamu personeli sisteminde son dönemin en önemli gündem
maddelerinin başında 4/C statüsündeki geçici personelin kadroya
geçirilmesine ilişkin talep yer almaktadır. Buna bağlı olarak, söz
konusu personelde yüksek bir beklenti oluşmuştur. Bu çerçevede, kamu hizmetine yönelik motivasyonunu daha üst seviyelere
ulaştırmak ve konunun gündemden düşmesini sağlamak amacıyla
4/C’li personelin, öncelikle kadrolu (4/A) statüsüne geçirilmesi, bunun kesinlikle mümkün olmaması halinde ise bu personelin 4/B
sözleşmeli personel olarak ya da kadrolu işçi (4/D) statüsünde
mevcut görevlerini sürdürmeleri uygun olacaktır.
Disiplin Cezalarının Affına İlişkin Düzenleme Yapılması
Kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına ilişkin son düzenleme 2006 yılında yapılmış ve (kanunda belirtilenler dışında
kalan) 14/02/2005 tarihine kadar işlenen fiillere bağlı olarak disiplin cezaları affedilmiştir. Kamu görevlileri, her beş yılda bir bu
yönde düzenleme yapıldığına ilişkin kanaate bağlı olarak 2010
yılından bu yana disiplin cezalarının affına yönelik düzenleme yapılması beklentisi içerisindedir. Bu beklentinin karşılanması amacıyla (5525 sayılı Kanun’da yer verilen suç türleri dikkate alınarak)
14/2/2005 tarihinden itibaren işlenen fiillere bağlı olarak alınan
disiplin cezalarının affına ilişkin düzenleme yapılması uygun olacaktır.
Emekli İkramiyesinin Hesaplanmasında Otuz Yıllık Süre
Sınırlamasının Kaldırılması
Kamu görevlilerinin emekli ikramiyesinin hesaplanmasında
otuz yıllık süre sınırlaması bulunmaktadır. Buna karşın, otuz yılı
aşan hizmet süreleri emekli ikramiyesinin hesabında dikkate alınmazken, kamu görevlilerinden otuz yıllık hizmet süresinden sonra
da prim kesintisi yapılmaktadır. Gerek toplu görüşme gerekse toplu sözleşme ve son olarak da Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda
gündeme taşınan ve üzerinde uzlaşılan çok da büyük maliyet gerektirmeyen bu teklifin gereğinin yapılacağına inanıyoruz.
Aile Yardımının Artırılması
2014-2015 yıllarına ilişkin toplu sözleşmede kamu görevlilerinin eş ve çocuk yardımlarında herhangi bir artış yapılmamıştır. Bunun başlıca nedenini, kadın istihdamının artırılması ve hâlihazırda
çalışan kamu görevlilerinin çocuklarının bakımına yönelik kreş
yardımı veya kreş imkanı sağlanması, kadın kamu çalışanlarına
yönelik ilave bazı hakların pozitif ayrımcılık kapsamlı bir yasal
düzenlemeyle verilmesine yönelik çalışma yapılması oluşturmaktadır. Ancak, bu çalışma tamamlanmış ve bu yönde bir düzenleme
henüz yürürlüğe girmemiştir. Bu nedenle, kamu görevlilerine ödenen eş ve çocuk yardımı tutarlarının artırılması uygun olacaktır.
Fazla Mesai Ücretine Yönelik Mağduriyetlerin Giderilmesi
Başta Adalet ve Maliye Bakanlığı personeli olmak üzere, birçok
kamu kurumunda fazla mesai ücreti kaynaklı mağduriyet yaşanmaktadır. Mağduriyetin nedenini, 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu’nun ve 666 sayılı KHK’nın fazla çalışma ücretiyle ilgili hükümleri oluşturmaktadır. Maktu fazla çalışma ücreti uygulamasının sona erdirildiği kurumlar da dahil olmak üzere, fiilen yapılan
fazla çalışmayla ilgili olarak, fazla çalışma karşılığı ücretlerin hemen ödenmesi ve buna ilişkin sınırlayıcı hükümlerin mevzuattan
çıkarılması yanında fazla çalışma ücreti tutarının artırılması yönündeki beklentileri karşılayacak bir düzenleme yapılması uygun
olacaktır.
28 Şubat Mağduru Kamu Görevlilerinin
Sosyal Güvenlik Hakları
28 Şubat döneminde özellikle muhafazakar kamu görevlilerine yönelik devlet memurluğundan çıkarma veya aday memurluk
döneminde “memuriyetine son verilme” işlemleri yapılmıştır. 5510
sayılı Kanun’a eklenen geçici maddelerle bu durumda olanların
mağduriyetine çözüm üretilmiş ve son olarak da aynı kanuna eklenen geçici maddeyle mağdur konumda olanların açıkta geçen
sürelerine karşılık gelen prim tutarlarının ilgili kamu idareleri tarafından SGK’ya ödenmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Ancak,
söz konusu düzenlemede, daha önceki düzenlemeye dayalı olarak
boşta geçen sürelere ilişkin borçlanıp ödeme yapanlara ödedikleri tutarların geri ödenmesi şeklinde bir hükme yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, söz konusu dönemde devlet memurluğundan çıkarılmasına bağlı olarak başka sosyal güvenlik kurumlarından (BağKur, SSK) emekli olmak zorunda bırakılan bir kitle de mevcuttur.
Bu çerçevede, açıkta geçen sürelere ilişkin prim tutarlarını
borçlanarak kendileri ödeyenlerin ödedikleri tutarların iade edilmesi ve söz konusu sürelere ilişkin prim tutarlarının son görev
yaptıkları kurumları tarafından ödenmesi ile başka sosyal güvenlik
kurumlarından emekli olmak durumunda kalanların Emekli Sandığı iştirakçisi olarak emekli sayılmasına yönelik bir düzenleme
yapılması, konuya ilişkin mağduriyetleri büyük oranda giderecektir.
Yükseköğretim Mezunu İşçilerin Memur Kadrosuna Geçirilmesi
Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi kadrosunda görev yapmakla birlikte yürüttükleri görevler ağırlıkla memurlar tarafından
yürütülen görevlerle aynı özellikleri taşıyan yükseköğretim mezunu (mühendis, avukat, doktor vb.) işçi personelin bulundukları
kurumlarda memur kadrolarıyla ilişkilendirilmesi uygun olacaktır.
Bu şekilde statü ve kadro değişimi kamu maliyesine ek külfet getirmemekte, hatta bu konumdaki personelin bu işleme bağlı olarak
maaşlarında düşme meydana gelmektedir.
Bakan Faruk Çelik ile Görüşme
Görüşme sonucunda Başbakan Erdoğan, kendisine aktarılan
konularla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’le birlikte çalışılması ve bu çalışmanın sonuçlarının paylaşılması yönünde görüş beyan etmişti.
Başbakan Erdoğan’ın bu kararı çerçevesinde Genel Başkan
Ahmet Gündoğdu ile Bakan Çelik arasında yapılan görüşmede,
Başbakan’a aktarılan konuların yanında, yapılan son KPDK toplantısında varılan karar gereğince oluşturulan teknik komisyonun
üzerinde çalıştığı ve mesafe kaydettiği konu başlıkları da değerlendirildi. Kamu görevlilerinin beklentisi doğrultusunda Memur-Sen tarafından talep ve teklife dönüştürülen hususlarla ilgili düzenleme
yapılmasının hem kamu personeli sistemi hem de kamu görevlileri açısından öneminin farkında olunduğuna ilişkin ortak kanaatin
oluştuğu görüşme oldukça verimli geçti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez
ve Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul’un
da katıldığı görüşmede konuşan Bakan Faruk Çelik, bu görüşmede
ifade edilen konu ve taleplerle ilgili olarak çalışma yürüttüklerini,
bunlardan kanunla düzenlenmesi gerekmeyen konularda çalışmaların son aşamasına gelindiğini, kanunla düzenlenmesi gereken
konularda ise ilgili kamu kurum ve kuruluşların görüşlerinin de
alınması sürecinin devam ettiğini söyledi.
Çelik, çalışmalar sonucunda oluşan kanaatlerin mutlaka
Memur-Sen Konfederasyonu’yla paylaşılacağını ve sosyal diyalog
süreci işletilerek nihai kararın oluşturulacağını kaydetti.
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Bakan Faruk Çelik ile yapılan
görüşmenin, daha önce Başbakan Erdoğan ile gerçekleştirdikleri
görüşmenin bir sonucu olduğunu belirterek, “Bu süreci, toplu sözleşmenin 30 günle sınırlı olmadığını çok kez ispat eden MemurSen’in sendikal kazanımın toplu sözleşme dışında da elde edilebileceği yaklaşımına uygun olarak tamamlamak istiyoruz. Görüşmede ifade ettiğimiz talep ve tekliflerin kazanıma dönüşmesi için
ısrarcı ve kararlı olmaya devam edeceğiz” dedi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 9
‘Rakamlarla 28 Şubat’
E
ğitim-Bir-Sen, 28 Şubat sürecinde yaşanan
hak ihlallerinin ve kıyımların sayısal verilerini
ortaya koyan ‘Rakamlarla 28 Şubat’ raporunu
açıkladı.
Memur-Sen Genel Merkezi Mehmet Akif İnan Salonu’nda
düzenlenen basın toplantısında rapora ilişkin bilgi veren
Eğitim-Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Safiye Özdemir, eldeki mevcut verilere göre, 1997-2003 tarihleri
arasında 33 bin 271 öğretmenin, kılık-kıyafet/fişlemeler
nedeniyle disiplin soruşturması geçirdiğini, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildiğini, 11 bin 890 öğretmene
kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin cezası verildiğini,
4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı çalışanının istihbarat birimleri tarafından sözde irticayla ilişkilendirilerek fişlendiğini, yaklaşık 11 bin öğretmenin ise istifa etmek zorunda
bırakıldığını söyledi.
On Binlerce Genç Kızın Geleceği Çalındı
28 Şubat sürecinde üniversitelerin hizaya getirilmesi
için Kemal Gürüz’ün görevlendirildiğini, Gürüz’ün talimatıyla Şubat 98’de toplanan YÖK Genel Kurulu’nun, ‘kılık kıyafet genelgesi’ne göre başörtülü öğrencilerin üniversitelere sokulmaması konusunda tüm rektörleri uyardığını ve
dönemin rektörlerinin sadakat yarışına girdiğini hatırlatan
Özdemir, “YÖK’ün bu kararına en hızlı destek, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’dan gelmişti. Tüm üniversiteler YÖK’ün talimatını değerlendirmeye
alırken, Alemdaroğlu, dekanlarını toplayarak ‘Örtü yasağını
uygulamak için gerekirse bilime ara verin’ talimatı vermiş
ve zulüm fiilen başlamıştı. 28 Şubat davasının sanıklarından Kemal Gürüz, savunmasında, ‘O dönemde çalmadım,
çırpmadım hatta Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörüyken üniversitenin camisini bile tamir ettirdim’ şeklinde
ifadede bulunmuştur. Şimdi Gürüz’e soruyoruz: On binlerce
genç kızımızın geleceğini çalmaktan daha büyük hırsızlık
mı olur” diye sordu.
Özdemir, 12 Eylül 1980 sonrası yaşanan tasfiyeye benzer, hatta ondan daha sistematik ve daha programlı biçimde kıyımların yaşandığını, özellikle çok sayıda araştırma
görevlisi, yardımcı doçent ve doktora öğrencisinin üniversitelerinden atıldığını kaydederek, “Yüksek lisans için
gidenler yurt dışından geri çağrıldı ve akademik hayatları
10 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
sona erdirildi. Hukuk normları
geriye yürütülerek birçoğunun
kazanılmış hakları yok sayıldı. El
Ezher gibi bazı üniversitelerin
denkliği iptal edildi ve bu iptal
hükmü geriye yürütülerek, yıllar
önce bu üniversitelerden birinden mezun olup Türkiye’deki bir
üniversitede görev yapan öğretim elemanları, bir anda lise
mezunu durumuna düşürülerek
işlerini kaybetti. ‘İkna odaları’
yüksek öğretim literatürüne bu dönemde girdi ve üniversiteli kızlar inançları ve siyasi kimlikleri ile gelecekleri arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı. Bu süreçte, yine sayısı belirsiz genç kız, kimi zaman son sınıfa veya son sınıfın
son dönemine kadar geldikleri üniversitelerini terk etmek
zorunda kaldı; bunlardan, özellikle okulunu veya işini kaybedip eşleri tarafından geçindirilmeyi bekleyen, eşi tarafından başı açtırılan veya aile düzeni bozulup eşini kaybeden,
sağlığı bozulup depresyona giren ve intihara kalkışanlar da
oldu. Bugün için ihlale uğrayanların sayısı ve ihlallerin niteliği ile ilgili sağlıklı veriler hâlâ mevcut değil” dedi.
Raporlaştırdıkları çalışmanın hareket noktasının, 28 Şubat sürecinde hak ihlallerine uğrayan kamu görevlilerinin
ve üniversite öğrencilerinin sayılarının ve ihlal türlerinin
tespitine ilişkin olduğunu söyleyen Özdemir, şöyle konuştu:
“Bu amaçla her kamu kurum ve kuruluşundan, 19972003 yılları arası sözde irtica, kılık-kıyafet gibi gerekçelerle
disiplin soruşturması geçiren, disiplin cezası verilen, memuriyetten atılan, görev yeri değiştirilen kamu personeline
ilişkin sayısal veriler talep ettik. Kamu kuruluşları bilgi ve
belge vermede ketum davranmıştır. Bu sebeple sadece başörtülü olduğu ya da namaz kıldığı gerekçesiyle sözde irticacı olarak fişlenen, bu gerekçeyle disiplin soruşturmasına
uğrayan, akabinde disiplin cezası alan ve uğradığı baskılar
karşısında mesleğinden ayrılmak zorunda kalan kamu çalışanı sayısı, yine aynı şekilde okulunu bırakmak zorunda
kalan üniversiteli sayısı hâlâ net olarak bilinmemektedir.
Başörtülü olduğu için atanmasına rağmen göreve başlatılmayan ve aday memurken memurlukla ilişiği kesilen/ataması iptal edilen memurlar ise, kayıtlara daha girmedikleri
için bu kişiler hakkında sayısal veri dahi yoktur.”
Rakamlarla 28 Şubat Raporu
Disiplin Cezası Alan, İstifa Etmek
Zorunda Bırakılan, Fişlenenlerin Sayısı
Eldeki mevcut verilere göre, 1997-2003
tarihleri arasında 33 bin 271 öğretmenin,
kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin
soruşturması geçirdiğini, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildiğini, 11 bin 890
öğretmene kılık-kıyafet/fişlemeler nedeniyle disiplin cezası verildiğini, 4 bin 625
Milli Eğitim Bakanlığı çalışanının istihbarat birimleri tarafından sözde irticayla ilişkilendirilerek fişlendiğini, yaklaşık 11 bin
öğretmenin ise istifa etmek zorunda bırakıldığını dile getiren Safiye Özdemir, “Bin
yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecine, halkımız gereken
cevabı 2002 yılında vermiş, ilerleyen yıllarda, bu dönemde yaşanan hak ihlallerinin ve kayıplarının telafisi için bazı
olumlu adımlar atılmıştır. Öncelikle 2006 yılında çıkarılan
disiplin affı ile o dönem atılan kamu görevlileri görevlerine
geri dönmüştür. Geçen yıl çıkarılan 6495 sayılı Torba Kanun
ile disiplin affına rağmen bugüne kadar atanamayanlar ve
aday memurken görevine son verilenler de işine tekrar başlamıştır” diye konuştu.
Geriye Dönük Haklar Noktasındaki Taleplerimiz
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak 2013 yılında, ‘Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon’ imza kampanyası başlattıklarını ve bir ay içerisinde 12 milyon 300
bin imza toplayarak yasağı fiilen kaldırdıklarını belirten Özdemir, “Sayın Başbakanın 8 Ekim’de kamuoyuna açıkladığı
demokratikleşme paketiyle de yasak resmi olarak kaldırılmıştır. Ancak geriye dönük haklar noktasında taleplerimiz
olacaktır. O dönemde işinden atılan kamu görevlilerinden
önemli bir kısmı hâlâ memuriyete geri dönememiştir. Dönenlerin ise, memuriyetten ayrı kaldıkları dönemler, kademe ve derece ilerlemelerine dâhil edilmemiştir. Bunların
uğradıkları mali ve özlük hakları iade edilmelidir. Yine o
döneme ilişkin sosyal güvenlik yönünden oluşan haksızlıklar giderilmelidir. 6353 sayılı Kanun, memuriyetlerine son
verildiği tarih ile 2006 yılına kadarki dönem için sosyal
güvenlik primlerinin kurumlarınca karşılanmasına imkân
verse de, bu dönem zarfında görevden atılan memurların
isteğe bağlı prim ödemelerinin, çalışmaya bağlı primlerinin veya borçlanma suretiyle ödedikleri primlerin iadesi
noktasında hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu konuda
acilen düzenleme yapılmalıdır. Sorunun bir diğer boyutu,
sözde irticai örgüt üyesi olmaktan dönemin DGM ve ağır
ceza mahkemelerinde yargılanan ve bu yargılamaları sebe-
biyle kesinleşmiş bir mahkûmiyeti bulunmamasına rağmen
memurluktan atılanların geri dönüşlerinin halen sağlanamamış olmasıdır. Bu konu üzerinde çalışma yapılmalıdır.
Dönem zarfında maruz kaldıkları hukuka ve kanuna alenen
aykırı uygulamalar nedeniyle haklarını aramak için yargı
mercilerine başvuran kamu çalışanlarının, brifinglerle şekillenmiş taraflı kararlarla karşılaşmaları neticesi, mağduriyetlerine bir de adil yargılama hakkının ihlali eklenmiştir.
Tekrar yargılama süreci başlatılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Darbelere Karşı Verilen Mücadele Sürdürülmeli
Özellikle o dönemde sözde irticai örgüt üyesi oldukları iddiasıyla DGM ve ağır ceza mahkemelerinde yapılan
yargılamalar ve haklarında verilen devlet memurluğundan
çıkarma, muhtelif disiplin cezaları ile sürgün niteliğinde
görev yeri değişikliği kararlarına karşı açılan davalardan
aleyhe sonuçlananların yeniden yargılama konusu edilmesi
gerektiğini vurgulayan Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yine bu doğrultuda (5525 sayılı Kanun’la affa uğramışlarsa da) 1997-2003 tarihleri arasında kamu kurum ve kuruluşlarının yüksek disiplin kurullarının sözde irtica, kılıkkıyafet vb. nedenlerle verdikleri meslekten çıkarma gibi
disiplin cezalarına, yeniden görüşülme imkânı tanınması
gereklidir. Ancak ne kadar tazminat ödenirse ödensin, o
dönemde tek suçu, inancını yaşamak olan insanlara haklar
ihlallerinin çok ötesinde yaşatılan dramların, psikolojik tacizlerin, travmaların, ruh sağlığındaki bozulmaların, manevi
ve psikolojik çöküntünün, ezilmişlik, aşağılanmışlık hissinin
telafisi mümkün olmayacaktır. Bunun etkilerinin birkaç kuşak boyunca devam edeceği kuşkusuzdur. Darbe heveslisi
generallerin bir kısmının bugün hapiste olması bizi aldatmasın; darbelere karşı verdiğimiz mücadelede bir adım geri
çekildiğimiz anda, onların ileri doğru on adım atacaklarına;
onları ait oldukları yerden kurtarmak isteyenlerin hızla harekete geçeceğinden emin olalım.”
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 11
Memur-Sen Türkiye Buluşması Başbakan Erdoğan’ın Katılımıyla Gerçekleşti
Gündoğdu: Memur-Sen Adalet ve
Merhamet Konfederasyonudur
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’in adalet ve merhamet
konfederasyonu olduğunu söyledi. Memur-Sen’in,
barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren bir hareket olduğunu vurgulayan Gündoğdu, “MemurSen Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Toplu Sözleşmede
elde edilen başarı Memur-Sen’in rakipsizliğini tescillemiştir”
dedi.
17 Aralık operasyonuna değinen Gündoğdu, “Son operasyonda hedefin, AK Parti Genel Başkanı değil, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye
olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden
olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna
bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır”
şeklinde konuştu.
Gündoğdu, Memur-Sen’in ATO Congresium’da düzenlediği “Büyük Türkiye Buluşması- Medeniyetimiz, İnsan, Demokrasi ve Şehirlerimiz” programında konuştu. Medeniyetimizin,
hem millete hem de millete hizmetle sorumlu olanlara; halka hizmeti Hak’ka hizmet saymayı, insanı yaşatmayı devleti
yaşatmanın ön şartı görmeyi, kurda yem olan kuzunun hesabını dahi vermeyi salık verdiklerini kaydeden Genel Başkan
Ahmet Gündoğdu, şunları söyledi:
“Biz, bilir ve inanırız ki, dünya üzerinde Allah’a kulluktan
daha büyük bir makam, Allah’ın rızasını gözeterek insana
hizmet etmekten daha büyük bir onur yoktur. Hakikat yolculuğumuzun bineği medeniyetimiz, insan ve iman arasındaki kadim birlikteliği esas alıyor. Zamanda yolculuk yaparak
‘Asr-ı Saadet’ devrinde yaşama imkanımız yok. Beton yapılara
dair imar planlarıyla şekillenmiş esaret şehirleri yerine, Asr-ı
Saadeti var eden irfan değerleriyle imar edeceğimiz Şehr-i
Saadetlerde yaşama imkanımız var. Bu noktada, belediyelerimize, belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. İnsan odaklı, insani değerleri önceleyen, ‘değerli’ deyince akla
insanların geldiği Saadet Şehirleri kurabiliriz.”
12 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
Son Operasyonun Hedefi, Başbakan Üzerinden Türkiye’dir
Gündoğdu, 17 Aralık operasyonunun amacının, “Büyük
Türkiye” hedefini akamete uğratmak, milleti ve devleti demokratikleşme, özgürleşme yolculuğundan döndürmek olduğunu dile getirdi.
“Yorulmadan daha demokratik devlet, daha özgür millet hedefine uzanmalıyız” diyen Gündoğdu, sözlerini şöyle
sürdürdü: “12 Eylül 2010 referandumuyla daha da netleştirdiğimiz yol haritasına sadık kalmalı, hukukun üstünlüğüne
dayanan demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamda
tesis etmeliyiz. Paralel devleti ve uzantılarını, yolsuzluk iddialarını hukukun evrensel kurallarına, adil yargılamaya ve
bağımsız yargıya dair ilkelere sadık kalarak açığa kavuşturmalıyız. Ancak, kayıt dışı siyasete de göz yummamalıyız.”
17 Aralık’la birlikte varlığı açığa çıkan emniyet ve yargıdaki paralel devlet kurgusu üzerinden, geçmişte kurulan
vesayet tezgâhlarının faillerinin mağdur edilmiş olabileceği gibi bir yanılgıya düşülmemesi gerektiğini vurgulayan
Gündoğdu, “Bugünün vesayet tasarlayıcılarına kızgınlığımız,
dünün vesayetçilerine merhamet kapılarını açmak gibi bir
hatayı tetiklememelidir. Dün bu milletin önüne vesayet mayınları döşeyenler en az bugün bu işe tevessül edenler kadar,
millete ve millet iradesine saygıda kusur etmişlerdir. Hukuk,
merhamet değil, adalet aracıdır. Adaletin tesisinde hatalar
varsa, hakkı ihlal edilenler varsa, bu ortaya çıkarılmalıdır.
Ancak, hata yapıldığı hatta kumpas olduğu ön kabulüyle
geçmişin vesayetçilerine kanun yoluyla yeniden yargılama
hakkı verilmesi, milletin vicdanında yaralara neden olur.
Yeniden yargılanma, vesayete odaklanmışların yeniden yapılanması tehdidini kendi ellerimizle oluşturmak olur. Son
operasyonda, hedefin AK Parti Genel Başkanı değil, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye
olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiğine, hangi ideolojiden olduğuna, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu
olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır
almalıdır. Türkiye’nin, küresel yapının at oynatma
alanı haline gelmesini,
milletin yeniden vesayet
altına alınmasını istemeyen herkes devletin bağımsızlığından, milletin
egemenliğinden, sivil siyasetten yana olmalıdır”
değerlendirmesinde bulundu.
17 Aralık operasyonunun fitilini ateşleyenlerin, çözüm
sürecini sona erdirmeyi ve Türkiye’nin yeniden terör girdabına düşmesini isteyenler olduğunu belirten Gündoğdu, yeni
Türkiye ve yeni Anayasa hedefini akamete uğratmak isteyenlerin başarılı olamayacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: “Büyük Türkiye yolculuğunun sona ermesini ve Türkiye’nin
eski günlerine dönmesini dileyenler, milletin sivil siyasete
olan inancını kaybettirerek vesayete ve darbelere vize kolaylığı sağlayan üstünlerin hukuku anlayışını yeniden hayata geçirmek isteyenlerdir. Bütün bu planların, hayallerin ve
hedeflerin gerçekleşmesi için ‘Uzun Adamı’, ‘Direnen Adamı’
devre dışı bırakmaya odaklandılar. Türkçe ezan zulmüne son
verip ezanın tekrar ‘Rab’ca okunmasını sağlayan Menderes
niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Bu
ülkeyi dünyayla tanıştıran ve küresel rekabetin öznesi olacağına inandıran Özal niçin hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’
onun için hedeftir. Namlusu millete dönmüş tanka selam
durmam çıkışıyla vesayete karşı koyan ‘Muhsin Başkan’ niçin
hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Devletin kasasına çöreklenmiş şebekenin defterini düren, D-8’le
İslam dünyasını ayağa kaldırmaya çalışan ve kendisini İslam birliğine adayan ‘Savunan Adam Erbakan Hocamız’ niçin
hedef alınmışsa, ‘Direnen Adam’ onun için hedeftir. Ancak,
milleti unuttular. Liderlerine, egemenliğine, bağımsızlığına
kurulan tezgâhları kavrayan ve idrak eden bir millet var artık. O yüzden bu sefer başaramayacaklar. Mısır’da Mursi’ye
yapılanın Türkiye’de hayata geçirilmesine hem millet hem
Memur-Sen izin vermeyecektir.”
Memur-Sen’in Rakipsizliğinin Tescili Toplu Sözleşmedir “Toplu sözleşmede elde ettiğimiz başarılar MemurSen’in rakipsizliğini tescilliyor” diyerek sözlerini sürdüren
Gündoğdu, “Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Emeğin değerli olmasının ve ekmeğin artmasının ön
şartının, özgür, sivil ve demokratik bir siyasal sistem olduğunun bilincindeyiz. Bugün, Suriye’de sendikadan bahsetme
imkânı yoktur. Özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, mazluma destek olmayı, zulmü ortadan kaldırmayı, insanı
ve insan onurunu korumayı da görev ve sorumluluklarımız
arasında görüyor, varlık nedenleri arasında kabul ediyoruz.
Memur-Sen, ‘özgürlük, insana aittir, insana dairdir’ anlayışıyla
hareket eden aksiyoner bir özgürlük hareketidir. Bu düşünceyle, darbe dönemlerinin, vesayet süreçlerinin eseri kanun
ve kararlarla uygulamaya konulan bütün yasakların kaldırılması mücadelesi verdik, vermeye devam ediyoruz” dedi.
Bu mücadeleyle elde edilen kazanımların sonuncusunun ve ülke kadınları açısından en değerlisinin, kamudaki
başörtüsü yasağının kaldırılması olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Bunu milletimize inanarak ve güvenerek başlattığımız ‘Özgürlük için 10 Milyon İmza’ kampanyasında topladığımız 12 milyon 300 bin imzayla başardık. Memur-Sen, ‘bin
yıllık desende bir ve beraberiz’ çağrısını sürekli seslendiren
bir kardeşlik hareketidir. Biz, etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri,
birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların mütemmim cüzü
olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de, ‘Çözüm Süreci’ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar
Heyeti’nde yer almayı millet tarafından verilmiş bir görevin
ifası olarak gördük. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdik.
Çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da
paydaşı olduk” şeklinde konuştu.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 13
Memur-Sen Barış ve Hakkaniyet Temelli Yeni Bir Dünya
Mücadelesinin Adıdır
Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve Suriye’de zalim yönetimlerin zulmüne maruz kalanlara el uzattıklarının altını çizen
Gündoğdu, Memur-Sen’in Mısır’da demokrasiye vurulan darbeye ve özgürlük diyenleri katleden darbecilere karşı Mısır
halkının yanında yer aldığını hatırlatarak, “Mısır İçin Direniş,
İnsanlık İçin Diriliş mitingimizle dünyaya ses ver dedik. Rabia Platformu’nun kuruluşunda ve eylemlerinde sorumluluk
almayı, ‘önce insan ve mutlaka insan onuru’ duruşumuzun
gereği olarak gördük. Filistin’e ve Gazze’ye olan muhabbetimizi, katil İsrail devletine yönelik lanetimizi her fırsatta dile
getirdik. Memur-Sen, kendisini cüzdan sendikacılığıyla sınırlamayıp bütün eylem ve söylemlerinde vicdan sendikacılığını ön plana çıkarmıştır. Biz, ‘insan’, ‘insan onuru’, ‘medeniyet’,
‘adalet’, ‘hakkaniyet’, ‘özgürlük’, demokrasi’ ve ‘kardeşçe yaşamak ve hakça bölüşmek’ kavramlarını merkeze almış değerler sendikacılığı hareketiyiz. Memur-Sen hak karşısında vav,
haksızlık karşısında elif olmaya adananların bu çağdaki gür
sesidir” ifadelerini kullandı.
Erdoğan: Memur-Sen Kurulduğu Günden Beri
Emeğin, Ekmeğin ve Milli İradenin Yanında Oldu
B
aşbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Memur-Sen’in kurulduğu günden itibaren emeğin, ekmeğin,
hakkın, milli iradenin, demokrasinin ve barışın mücadelesini verdiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MemurSen’in düzenlediği “Medeniyet, İnsan, Demokrasi ve Şehirler” konulu Büyük Türkiye
Buluşması’nda konuştu.
Merhum Mehmet Akif İnan’ın kurduğu
Memur-Sen’in emeğin, hakkın, milli iradenin
ve demokrasinin mücadelesini verdiğini söyleyen Erdoğan, Akif İnan’ın barışa, huzura ve
özellikle de çok sevdiği Mescid-i Aksa’ya hasret içinde hayatını kaybettiğini, her şair gibi arkasında unutulmaz dizeler
bıraktığını belirterek, “Ama birçok şairden farklı olarak arkasında bir de mücadele, hem de en kutsal mücadeleyi, emek
mücadelesini bıraktı. Kurduğu, temellerini attığı, istikametini çizdiği Memur-Sen işte o mücadelenin adı oldu. Tekrar
kendisini rahmetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olsun
diyorum” şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Memur-Sen’in kurulduğu günden
itibaren emeğin, ekmeğin, hakkın ve milli iradenin, demokrasinin ve barışın mücadelesini verdiğini ifade ederek,
şunları söyledi: “1995 yılında mütevazı imkânlarla, samimi
hissiyatla kurulan Memur-Sen,
Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak çalışma hayatımızda
barış ve diyaloğun öncüsü oldu.
Burada Memur-Sen’e, kurulduğu
günden beri kararlılıkla, sabırla
ve samimiyetle sürdürdüğü mücadele için ayrıca teşekkür ediyorum. 28 Şubat’ta dimdik duran
Memur-Sen’e ve yönetimine teşekkür ediyorum. Vesayetçi sisteme, çetelere, mafyaya, cuntalara
karşı verdiğimiz mücadelede hep
14 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
yanımızda oldunuz, bundan dolayı hakkı savunan MemurSen’e teşekkür ediyorum. Memurların hak mücadelesinden
Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ne, 2010 halk oylamasından
eğitim reformuna, başörtüsüne özgürlükten ekonominin büyümesine kadar her alanda gösterdiğiniz dirayet için, verdiğiniz destek için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Tıpkı, merhum Akif İnan gibi, medeniyet havzamızı kucaklayan bir ufka sahip olduğunuz için, Filistin’den Myanmar’a,
Pakistan’dan Somali’ye, Mısır’dan Suriye’ye kadar insani değerlere, vicdana, hakka ve hukuka sahip çıktığınız için, İslam
coğrafyasının sızısını yüreğinizde hissettiğiniz ve gereğini
yaptığınız için sizlere teşekkür ediyorum. Özellikle 17 Aralık darbe sürecinde eğilmediğiniz, bükülmediğiniz, dimdik
durduğunuz için, Türkiye’nin saygın sivil toplum örgütleriyle
ahde vefanızı haykırdığınız için sizlere tek tek teşekkür ediyor, Allah hepinizden razı olsun diyorum. 28 Şubat’ta dimdik
duran Memur-Sen’e ve yönetimine teşekkür ediyorum. Vesayetçi sisteme, çetelere, mafyaya, cuntalara karşı verdiğiniz
mücadelede hep yanımızda oldunuz. Bundan dolayı hakkı
savunan Memur-Sen’e teşekkür ediyorum.”
Geceye, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Milli Eğitim
Bakanı Nabi Avcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bakan yardımcıları, milletvekilleri, müsteşarlar, bürokratlar ve Türkiye’nin
dört bir yanından gelen Memur-Sen üyeleri katıldı.
Özer, ‘Öğretim Elemanlarının
Mevcut Durumu’ Panelinde Konuştu
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, öğretim elemanlarının yaşadıkları hak kayıpları nedeniyle
kaybedenlerin sadece öğretim elemanları olmadığını,
aynı zamanda Türkiye’nin beyinlerinin de kaybedildiği ifade
ederek, “Özlük haklarının bu derece düşük olması Türkiye’nin
rekabet gücünü azaltmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin ortaya
koymuş olduğu 2023 ve 2071 hedeflerine ulaşmada risk oluşturacaktır” dedi.
Özer, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
işbirliğiyle Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi, Meslek Yüksekokullarında Kalite: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” konferansının, “MYO’larda İnsan Kaynakları-Kalite İlişkisi:
Öğretim Elemanlarının Mevcut Durumu” konulu paneline katıldı.
Oturum başkanlığını Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Muzaffer Elmas’ın yaptığı ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Kocaeli Üniversitesi Prof. Dr.
Süleyman Erkal, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Behçet Gülenç ve Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Yılmaz Güney’ın konuşmacı olduğu panelde konuşan Ahmet
Özer, öğretim elemanlarının yaklaşık son on yıl içerisinde diğer memur maaş artışları karşısında yaşadıkları hak kayıplarını
istatistiki verilerle açıkladı. Öğretim elemanlarının yaşadıkları
hak kayıpları nedeniyle kaybedenlerin sadece öğretim elemanları olmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin beyinlerinin de kaybedildiği ya da başka ülke ve sektörlere kaçırıldığı anlamına
geldiğini kaydeden Özer, “Özlük haklarının bu derece düşük
olması Türkiye’nin rekabet gücünü azaltmaktadır. Başka ülkelerle ve dünyayla rekabet edemeyen insan kaynağı nedeniyle
Türkiye’de sürdürülebilir bir istikrardan söz etmemiz mümkün
değildir” şeklinde konuştu.
Hedefe Ulaşmak, Bilim İnsanına Yapılacak Yatırımlarla
Mümkün Olabilir
Bunun böyle devam etmesi durumunda Türkiye’nin ortaya
koyduğu 2023 ve 2071 hedeflerine ulaşmada risklerin oluşacağına dikkat eden Ahmet Özer, şöyle devam etti:
“İlk kez Türkiye, geçmişin karanlıklarına takılmadan geleceğine odaklanarak 2023 ve 2071 hedefi ortaya koymuş ve bu
yolda kararlılıkla yoluna devam etmektedir. 2023 vizyonu gibi
büyük hedefler içeren bir değişim ve gelişim sürecinin nihai
hedefi şüphesiz ki, küresel dünyada, özellikle bulunduğu coğrafyada önemli sektörlerde öncülük yapmak ve ‘Büyük Türkiye’
hedefine ulaşmaktır. Bu hedefe sıhhatli bir şekilde ulaşabilmek,
bilime ve bilim insanına yapılacak yatırımlarla ancak mümkün
olabilir.”
Türkiye’nin çevresinde oluşan yangınlarla baş etmenin
yolunun kalifiye insan yetiştirmek olduğunu ve bu hayati durumla mücadele etmenin de iyi bilim adamı yetiştirmekten
geçtiğini vurgulayan Özer, “Türkiye’nin komşuları ve yakın
coğrafyası düşünüldüğünde, yeni yüzyıla ciddi sorunlarla
başladığı görülecektir. Bu sorunlarla baş etmenin yolunun da
‘adam yetiştirmekten’, insan sermayesine yapılacak yatırımdan
geçtiği aşikardır. Fakat bu kaynağın merkezi olan üniversitelerde, mevcut özlük haklarıyla kalifiye insan tutmak oldukça
güç hale gelmiştir. Ayrıca üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük haklarının bu denli düşük tutulması, öğretim
elemanlarını farklı arayışlara itmiştir. Maaşların düşük düzeyde
kalması nedeniyle öğretim elemanları, giderlerini karşılamak
ve yaşadığı şehirde tutunmak için asıl amacı olan araştırma
yapmak yerine ek derse girmeyi zorunlu olarak tercih etmekte
ve ders makinesi gibi, haftalık yaklaşık 40 saate kadar derse
girmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Çalışma Hayatındaki Adalete Olan Güven
Zedelenmektedir
Öğretim elemanlarının, ‘eşit işe eşit ücret’ uygulamasında
en fazla ihmal edilen kesim olarak, ücretleri değişmeyen nadir meslek gruplarından biri olduğunu belirten Özer, şunları
söyledi:
“Bu durum, üniversite camiasında ve toplumda, çalışma
hayatındaki adalete olan güveni ciddi ölçüde zedelemektedir.
Ayrıca, bu şartlar altında yaşayan öğretim elemanları, ciddi
ölçüde itibar kaybına uğramaktadır. Türkiye’deki üniversitelerin ve öğretim elemanlarının dünya üniversiteleriyle rekabet
edebilir hale gelmesi için, maaşlarda ciddi bir artışın bir an
evvel yapılması gerekmektedir. Böyle bir artış, yıllardır adalet
bekleyen öğretim elemanlarını memnun etmekle kalmayacak,
aynı zamanda diğer kurumlara, hatta ülkelere giden beyinlerin
de devlet üniversitelerinde çalışmalarını teşvik edecektir.”
Konferansa, YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Hitit
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Metin Alkan, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Durmuş Günay ve Prof. Dr. Mehmet Şişman,
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Bülent Ecevit Üniversitesi
Rektörü ve Yükseköğretim Kurulu MYO Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mahmut Özer, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim
Genel Müdürü Ömer Açıkgöz, Mesleki Yeterlilikler Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Kapadokya MYO Mütevelli Heyeti Başkanı
ve Yazar Alev Alatlı ile TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler de
katıldı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 15
Değerlerimizi Kuşanarak Büyümeye ve
Bütüne Ulaşmaya Kararlıyız
Eğitim-Bir-Sen ve MemurSen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, kimseye küsmeden, herkese kucak açarak,
değerlerimizi kuşanarak büyümeye ve bütüne ulaşmaya
kararlı olduklarını söyledi.
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1,
2, 4, 5 ve 6 No’lu Şube yönetimleri, işyeri temsilcileri ve ‘Kurum Yöneticileri’ toplantısında
konuşan Gündoğdu, özelde
üyelerinin özlük haklarına,
genelde ülkemizin ve dünya
mazlumlarının sorunlarına karşı duyarlı bir sendikacılık yaptıklarını ifade ederek, “Bu teşkilatı kuşatan, azmini, gayretini
artıran, çalışmalarını bereketlendiren husus, gönül imarına yönelmiş olmasıdır. Gönlümüz, kollarımız, kapımız bütün
eğitim çalışanlarına açıktır; çabamız, gayretimiz, hizmetimiz
insanlığın mutluluğu içindir. Yeni dönemde eğitim çalışanlarının tamamını bünyemize katmak üzere daha yüce gönüllü
olmak, daha çok çalışmak durumundayız” dedi.
Özgürlüğün ve insan onurunun esas alındığı, emeğin değerli kılındığı, kamu görevlilerinin grev ve siyaset hakkına
sahip olduğu, vesayetin ihtimal dahi olmaktan çıkartıldığı,
eğitim çalışanlarının toplumsal saygınlığının daha da arttığı,
gençliğin zamanın ruhunu yakaladığı, eğitim, çalışma ve si-
16 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
yaset hakkı boyutuyla kadın-kadın/kadın-erkek eşitliğinin istisnasız sağlandığı, terörün son bulduğu, kardeşliğin ülkenin
her karışında hâkim olduğu, din ve vicdan hürriyetinin gerçek anlamıyla hayat bulduğu bir Türkiye için, şimdiye kadar
olduğu gibi bundan sonra da var güçleriyle mücadelelerine
devam edeceklerini kaydeden Gündoğdu, “Yeni dönem hedefimiz, bütüne talip olma irademizi somutlaştıracak kadar büyümektir. Kimseye küsmeden, kimseyi küstürmeden, herkesi
davet ederek, herkese kucak açarak, değerlerimizi kuşanarak
büyümeye ve bütüne ulaşmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.
Özal ve Erbakan Döneminde Alınan Zamlar Sonrasındaki
En İyi Zammı Aldık
Yeni dönemin, Eğitim-Bir-Sen’in eğitim alanında sendikal
düzlemin büyük parçası olmaktan öte bütünü olduğu bir fotoğraf ortaya çıkaracağını dile getiren Gündoğdu, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“22 yıllık geçmişimiz, bunun imkânsız olmadığını, aksine
mümkün ve gerekli olduğunu göstermektedir. Bu noktada,
yeni dönemde çalışmalarımızı hızlandıracak somut destek,
1 Ocak 2014’ten itibaren yürürlüğe giren toplu sözleşme ve
bu toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz kazanımlardır. 2014 yılı
toplu sözleşme kazanımlarının Ocak 2014’te çalışanların maaşlarına yansıyacak olması, bütüne giden yolda bize bir hayli
katkıda bulunacaktır. 2014 toplu sözleşmesiyle bir öğretmenin maaşına, 15 Ocak itibarıyla 198 TL; 15 Temmuz itibarıyla,
75 TL olmak üzere, toplamda 273 TL net zam aldık. Bu artış,
bugünkü maaşlara net yüzde 14 zam demektir. Bu zammın
içinde 150 TL ek ödeme var, net 123 TL taban aylığa zam
var, bunun brütü 175 TL’dir. Maliye Bakanlığı’nın 80’li yıllardan beri hiç yanaşmadığı bir zamdır bu. Maliye’ye maliyeti
her bir memur için yaklaşık 210 TL’dir. Bu zammın, emekliye
ayrıldığımızda emekli ikramiyemize yansıması Ocak 2014
itibarıyla net 5 bin 250 TL’dir. Toplu sözleşme kazanımlarının içinde ayrıca emekli eğitim çalışanına yüzde 12 (146 TL)
zam, 4/C’liye yaklaşık yüzde 50 zam, öğretime hazırlık ödeneğinin önümüzdeki yıldan itibaren 940 TL’ye çıkarılması da
yer almaktadır. Bunların hepsi 2014 yılı toplu sözleşmesinin
kazanımlarıdır. Bu kazanımları üyelerimizin desteğiyle biz
aldık. Toplu sözleşmeyle elde edilen maaş artışları ve diğer
kazanımlar; kamu görevlilerinin, Özal ve Erbakan hükümetleri döneminde aldığı zamlar sonrasındaki en önemli artış
ve kazanımlardır.”
Eğitim Çalışanları İçin Elde Ettiğimiz Kazanımları
Taçlandırdık
Genel idare hizmetleri sınıfı ile diğer hizmet sınıflarında görev yapan eğitim çalışanları için “eşit işe eşit ücret”le
ek ödemeyi daha önce aldıklarını hatırlatan Gündoğdu, “Bu
yılki toplu sözleşmeyle elde ettiğimiz taban aylık zammı ve
emekli ikramiyesi artışıyla da eğitim çalışanları için elde ettiğimiz kazanımları taçlandırmış olduk. Bizden önce yetkiyi
elinde bulunduranlar eliyle havanda su dövüldüğünü, sürecin toplu görüşmeden toplu sözleşmeye evrildiği Anayasa
Değişikliği için çaba sarf edenin biz; ayak direyenin diğerleri
olduğunu, bizimle birlikte toplu sözleşmenin meyve veren
bir ağaca dönüştüğünü anlatmak, meydanı sendika esnafına
bırakmamak durumundayız” ifadelerini kullandı.
Eşit Yurttaşlık İçin Elimizi Taşın Altına Koyduk
Gündoğdu, Memur-Sen olarak, başörtü yasağının kaldırılması için imza kampanyası başlattıklarını hatırlatarak, şöyle
devam etti: “Bir ayda 12 milyon 300 bin imza topladık. Ardından ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemi kararı aldık. Akabinde hükûmet
de bu sorunu hukuken çözdü. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Çözüm sürecine de destek olduk. Devletin ötekileri ile
toplumun ötekileri artık beriki olmak istiyor. Devletin ötekileri kimlerdi: Başörtülüler, Aleviler, Kürtler; muhafazakâr
Kürtler iki kere ötekiydi. Toplumun ötekileri kimler: Romanlar. Gittiğimiz hemen hemen her yerde Kürtler, Cumhurbaş-
kanı bile olduk ama Kürt olamadık dediler. Hans’a gösterilen
hoşgörü, Hz. Ali’yi sevenlerden esirgenmiştir. Aleviler, Alevi
olduğunu gizlemek durumunda kaldıklarını söylediler. Başörtülüler, Cumhurbaşkanı eşi olduklarını ama birey olamadıklarını belirtiler. Bütün bu çözüm sürecinin öznesi neydi?
Eşit yurttaşlık. İşte bu süreçte bütün bu taleplerin yüzde
70-80’i karşılanıyor. Onun için çözüm sürecini önemsedik ve
elimizi taşın altına koyduk.”
Suriye’de yaşanan zulme de değinen Gündoğdu, Batılıların yaşananlar karşısında sessiz kaldığını, ta ki zalim Esed
yönetiminin kimyasal silah kullanıncaya kadar bu sessizliklerini bozmadıklarını dile getirdi. Batı’nın tavrının, ‘kimyasal silah kullanmadan öldür’ demek olduğunu vurgulayan
Gündoğdu, Mısır’da yaşananların da bundan farklı olmadığını söyledi. “Batılılar 30 sene Mübarek’e dayandılar, 12 ay
Mursi’ye dayanamadılar” diyen Ahmet Gündoğdu, bunun için
Rabia Platformu’nu kurduklarını ifade ederek, salonda bulunanları Rabia işareti ile selamladı.
4Y ile Sonuna Kadar Mücadele Edilmelidir
Gündoğdu, Allah’ın, peygamberlerden sonra sevdiği kulların şehitler olduğunu vurgulayarak, “Cenab-ı Hak onlara
bile ‘huzuruma kul hakkı ile gelmeyin’ diyor. 3Y’ye (Yasaklar,
yolsuzluklar, yoksulluklar) biz yağcılık maddesini de ekliyoruz. Bu 4Y ile sonuna kadar mücadele edilmelidir” diye konuştu.
Yolsuzluk Kılıfı Üzerinden Ülkenin
Hedef Alınmasına Karşıyız
Türkiye’nin yakaladığı istikrarın sürdürülmesinin önemine dikkat çeken Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, “2010
Referandumu’nda ‘Evet’ diyen yüzde 58’lik kesim var. Biz sendika olarak, demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden yana duruşumuzu sürdürüyoruz. Referandumda ‘evet’
diyenler, ‘Hayır’ diyenleri sevindirecek bir tavır içerisine girmemelidir. 17 Aralık Operasyonu, bir yolsuzluk operasyonu
olarak görülemez. Yolsuzluk varsa, sonuna kadar gidilmeli.
Hiç bir şekilde üzeri örtülemez. Ancak yolsuzluk kılıfı üzerinden ülke hedef alınıyorsa; siyaset kurumuna, demokrasiye, milletin iradesine önem veren herkesin yer alacağı taraf,
Davos’ta dünya mazlumlarının sesi olan Başbakan’ın yanıdır”
değerlendirmesinde bulundu. Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 17
Özgürlüğünü Kaybeden
Ekmeğini de Kaybeder
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili
Ahmet Özer, sendikayı kurdukları günden beri
hep özgürlük mücadelesinin
savunucusu olduklarını ifade
ederek, “Bugün özgürlüğünü
kaybedenler, yarın ekmeğini
kaybederler. Yaşanan darbe
dönemlerine bakıldığında,
çalışanların haklarının ellerinden alındığı görülecektir”
dedi.
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 3 No’lu, Bolu, Zonguldak, Düzce, İzmir, Aydın, Manisa, Kocaeli, Yalova, Bursa, Samsun,
Ağrı, Erzurum şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri
toplantılarında konuşan Ahmet Özer, şimdiye kadar olduğu
gibi, üyelerinin hak ve taleplerinin takipçisi olmaya devam
edeceklerini vurgulayarak, “İşyeri temsilcilerimiz, sendikamızın kılcal damarlarını temsil etmektedir. Bu yüzden işyeri
temsilcilerimize büyük iş düşmektedir” ifadelerini kullandı.
Hep hak ve özgürlük mücadelesinin savunuculuğunu
yaptıklarını kaydeden Özer, “Bugün özgürlüğünü kaybedenler, yarın ekmeğini de kaybederler. Bu ülkede yaşanan darbe dönemlerine bakıldığında, çalışanların haklarının ellerinden alındığı görülecektir. Biz, seçimle gelenlerin seçimle
gitmesini savunuyoruz” şeklinde konuştu.
Öğretmen Açığı Acilen Kapatılmalıdır
Eğitimin en önemli konularından birinin, öğretmen açığı olduğunu vurgulayan Özer, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere, öğretmen açığının bir
an önce kapatılması gerekiyor. 2013 yılında, geçtiğimiz yıllar içerisinde en fazla öğretmen alımı yapılmış olmasına
rağmen, yaklaşık 57 bin öğretmen alındı geçen yıl, öğretmen açığının kapatılmasında henüz istenilen seviyeye ulaşamadığımızı görüyoruz. Bu yüzden, öğretmen açığının kapatılması için imkânların sunulması, yeni istihdamın, yeni
kadroların ortaya konması gerekiyor. Bunu da hükûmetten
acilen talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
Ücretli ve Vekil Öğretmen Uygulamasına Son Verilmeli
Öğretmen açığına da dikkat çeken Özer, “Eğitimin sorunlarının başında öğretmen açığı gelmektedir. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerimizde özellikle
ücretli öğretmen ve vekil öğretmen uygulaması çok yaygın
bir şekilde devam ediyor. Bunun mutlaka önlenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
18 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
250 binden fazla öğretmen adayının atanma beklentisi
içerisinde olduğunu kaydeden Özer, “Öğrencileri öğretmenle buluşturmak adına neler yapılabilir, bu konuda hangi
adımların atılması gerekir, bu konulardaki görüş ve önerilerimizi hükûmet yetkililerine ilettik, iletmeye de devam ediyoruz. Kontenjanların artırılması gerektiği konusunda da
görüşlerimizi dile getirdik” değerlendirmesinde bulundu.
Millet Hiç Kimseye Ameliyat Yaptırmaya Müsaade
Etmeyecektir
Dershane tartışmasıyla başlayan süreçte Türkiye’de ciddi bir gerilimin yaşandığına tanık olduklarını belirten Özer,
şöyle devam etti: “Gezi olayları, birkaç ağaç bahane edilerek başladı. Sonrasında maksadın ağaç olmadığı anlaşıldı.
Şimdi de, ‘hâlâ anlamadınız mı, maksat dershane değildir’
demeye getirilen olaylara şahit oluyoruz. Dershane sadece bir kılıf; amaç, insanları birbirlerine karşı kışkırtmakmış.
Hedef, meşru hükümeti devirmenin planıymış. Biz diyoruz
ki, dershaneler bir ihtiyaçsa, bu ihtiyacı ortadan kaldıracak
adımlar atılmalıdır. Şayet her sınıfa öğretmen verememiş
ya da öğretmen dağılımını sağlıklı yapamamışsanız, sınav
endeksli eğitim sisteminiz varsa, vatandaşın, çocuğunun
daha fazla net yapmasını istemesi en tabii hakkıdır. Ama
bunu ileri sürerek seçilmiş iktidarı birtakım oyunlarla yıkmak hiç kimsenin hakkı değildir. Bu millet oy verdiği insanlara sahip çıkacak; hiç kimseye ameliyat yaptırmaya müsaade etmeyecektir.”
Hep Aynı Senaryo
Eğitim-Bir-Sen’in, kurulduğu günden beri vesayete karşı
duruşunu ve tavrını sürdürdüğünü belirten Özer, “Kurucu
genel başkanımız merhum Mehmet Akif İnan’a ‘niçin sendika’ diye soranlara, ‘Hakkı hayata hâkim kılmak için’ cevabını vermiş. Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya aynı
soru sorulduğunda ise ‘vesayeti deşifre etmek için’ karşılığını veriyor. Bu anlamda, askeri, bürokratik, siyasi ve yurt
dışından gelecek vesayeti deşifre etmek için Türkiye’nin en
büyük sendikası Eğitim-Bir-Sen hazırdır ve bundan sonra
da gelebilecek bütün vesayetlere karşı olacaktır. 17 Aralık
küresel operasyonuyla başlatılmak istenen yeni vesayetlere de Eğitim-Bir-Sen asla müsaade etmeyecek ve prim
vermeyecektir. Rahmetli Adnan Menderes için, ‘kaçarken 12
ton altınla yakalandı’ diye haber yaptılar. Bu durum, bugün
Türkiye’de sahneye konulmaya çalışılan senaryo ile tamamen aynıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Demokratikleşme Yılı
Eğitim-Bir-Sen olarak hak ve özgürlük mücadelesi verdiklerini ve 2013 yılının demokratik açıdan olumlu bir yıl
olarak geçtiğini söyleyen Özer, “2013 yılında kamuda başörtüsü özgürlüğü dönemi başlamıştır. İsteyen arkadaşlarımız başını örttü, isteyen arkadaşlarımız başını açtı. ‘Sivil
İtaatsizlik’ eylemimizin başladığı 18 Mart 2013, bu anlamda bir milattır. Daha sonra kılık-kıyafet yönetmeliği değiştirildi. Andımızın zorla okutulması uygulamasına son verildi.
Andımızı çocuklarımıza zorla okutmanın bir anlamı yok.
Kaldı ki, pedagojik açıdan içeriği sıkıntılı cümlelerle doludur. Bu noktada atılan adımları doğru buluyoruz. 28 Şubat
sürecinde 3 bine yakın arkadaşımız mağdur oldu. Bazı arkadaşlarımız kararnameye rağmen hiç göreve başlatılmadı.
Bu arkadaşlarımız da görevlerine başladılar” diye konuştu.
ödeme alınmasını sağladık. Yetkili sendika olarak, 18 talebimizi kazanıma dönüştürdük” dedi.
Özer, taban aylığın önemine vurgu yaparak, “Taban aylığı demek, iğneden ipliğe tüm zamların yüzdelik dilim üzerinden artması demektir. Çocuk ve eş yardımı, ek ders ücretleri, yolluklar, yevmiyeler, harcırahlar, aklınıza gelen her şey,
taban aylık üzerinden yapılır. 2006 yılında yetkili sendika
olarak taban aylığa yapılan 10 liralık zamma imza atanlar, Memur-Sen’in taban aylığa yapılan 175 liralık zamma
imza atmasını eleştiriyorlar. Taban aylıkla beraber emekli
ikramiyesinde 5.250 TL’lik bir artış olmuştur. Yani 31 Aralık
2013’te emekli olan bir arkadaşımız 45 bin lira alacakken,
taban aylığa yapılan zam sonucunda 1 Ocak 2014’ten sonra
emekli olan bir arkadaşımız 5.250 TL fazla alarak 50 bin
250 TL alacaktır. Taban aylık zammını itibarsızlaştırmaya
çalışanlara fırsat vermeyelim, ‘siz bu zamana kadar ne kazandırdınız’ diye soralım” şeklinde konuştu.
Gasp Edilen Özgürlükler Çabalarımızla Geri Alındı
28 Şubat sürecinde gasp edilen özgürlüklerin, EğitimBir-Sen’in özverili mücadelesiyle geri alındığını dile getiren Özer, “Katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, üniversitelerdeki başörtüsü yasağının son ermesi, kadınların başörtülü olarak kamuda çalışmasının önündeki engelin kaldırılması, Kur’an eğitiminin önündeki yaş sınırının kaldırılması,
8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasının sona erdirilmesi,
askeri vesayetin sembolü Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılması gibi, eğitimde ve kamuda vesayetin izlerinin birer
18 Kazanıma İmza Attık
Toplu sözleşme kazanımlarına da değinen Ahmet Özer,
“Ek ödeme konusunda verdiğimiz sözü tuttuk ve 150 TL ek
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 19
birer silinmesinde en büyük pay Eğitim-Bir-Sen’indir. Toplu
sözleşme hakkının alınması, sendikalı olanlara özel üç ayda
bir toplu sözleşme ikramiyesinin verilmesi, promosyonların
tamamının çalışanlara dağıtılması, genel idare hizmetleri
sınıfında çalışanların aynı unvanda olmasına rağmen farklı
kurumlarda farklı maaş almalarındaki adaletsizliğin giderilmesi, ek ödeme, taban aylığa ve emekli ikramiyesine zam
dahil onlarca kazanımı sağlayan yine Eğitim-Bir-Sen’dir”
şeklinde konuştu.
Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını Yine Aynı Adres
Çözecek
Bugüne kadar eğitim çalışanlarının sorunlarını çözen sendikanın Eğitim-Bir-Sen olduğunu ve bu adresin
değişmeyeceğini kaydeden Ahmet Özer, şunları söyledi:
“2002’den bu yana yetkili olan sendikalar hiçbir kazanım
sağlamamışlardır. 2011-2013 yılları arasında yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen ve kazanım sayısı 18. Diğer sendikalar
yıl başına 5 kazanım elde etmiş olsalardı, bu, 9 yılda 45
kazanım ederdi. Eğitim-Bir-Sen’in kazandığı 18 kazanımı
da üstüne eklersek, eğitim çalışanlarının 60’tan fazla sorununu çözmüş olurduk. Bugüne kadar eğitim çalışanlarının
sorununu çözen sendika Eğitim-Bir-Sen olmuştur, bundan
sonra da sorunlarınızı çözecek olan, yine aynı adrestir.”
Ahmet Özer, eğitimdeki sorunların takipçisi olacaklarını,
eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümü için verdiklerini
mücadeleyi, sonuç alıncaya kadar sürdürmekte kararlı olduklarını kaydetti.
Yeni YÖK yasa tasarısı çalışmalarında sendika olarak
aktif görev aldıklarını, taslak önerisi sunduklarını, kanun tasarısı çalıştaylarının tümüne katıldıklarını ifade eden Özer,
sözlerini şöyle tamamladı: “Bu çalışmalar doğrultusunda
bir kısım hak ve iyileştirmeler YÖK yasasıyla ilgili olduğundan, üniversite çalışanlarımızın özlük hakları ve çalışma
şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalıştay ve araştırmalar yaparak taleplerimizi, YÖK Başkanı ile yaptığımız ortak
basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladık. Disiplin ve sicil
affı ile birlikte üniversite öğretim elemanlarının mali haklarının iyileştirilmesine ilişkin talep ve önerilerimizi Kamu
Personeli Danışma Kurulu’na da taşıdık. Daha sonra YÖK
Başkanı Gökhan Çetinsaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu ile
beraber benim de katıldığım toplantı sonunda varılan mutabakat metni Sayın Başbakan’a iletildi.”
Öğretim Elemanlarının Ücretlerinin
Artışı İçin Sonuca Odaklandık
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer ve
Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, Maliye
Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürü İlhan
Hatipoğlu ile görüşerek, öğretim elemanlarının mali konulardaki mağduriyetinin giderilmesini istedi.
Ahmet Özer, görüşmede, öğretim elemanlarının son yıllarda reel anlamda ücret kaybı yaşadıklarını ifade ederek, bu
kaybın mutlaka giderilmesi gerektiğini söyledi. Özer, üniversitelerimizin öğretim elemanları açısından daha cazip hale
gelmesi, daha çok bilimsel çalışma yapılması, üniversitelerde
rekabet edilebilir bir ücret anlayışının benimsenmesi, 2023
vizyonuna hazır bir üniversitenin meydana getirilmesi için
öğretim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesinin elzem
olduğunu kaydetti.
Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürü İlhan
Hatipoğlu ise, konuyla ilgili bir çalışma yaptıklarını, bunu tamamlandıktan sonra bakanlara ve Başbakana sunacaklarını
belirtti.
20 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
Eğitim-Bir-Sen, öğretim elemanlarının ücretlerinde son
yıllarda yaşanan değer kaybının telafisi ve ücretlerinde iyileştirme yapılması için daha önce YÖK ile ortak bir çalışma
gerçekleştirmiş, ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de gerekli görüşmeleri yapmıştı.
Geçen hafta ise, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel
Başkanı Ahmet Gündoğdu, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci
Ağbal ile bir görüşme yaparak, öğretim elemanlarının mali
sorunlarının çözümüne ilişkin önerileri aktarmıştı.
Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu İmzalandı
E
ğitim-Bir-Sen ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında
yapılan Kurum İdari Kurulu (KİK) toplantısında
11 maddede mutabakat sağlandı.
KİK Başkanı ve MEB Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz, Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, İnsan Kaynakları Genel Müdür Vekili Hamza Aydoğdu ile Eğitim-Bir-Sen
Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Genel Başkan yardımcıları Ali Yalçın ve Ramazan Çakırcı tarafından imzalanan
mutabakat metninde, çalışma yapılması konusunda görüş
birliğine varılan konular şunlar:
-Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği ile
norm kadro yönetmeliğini güncellemek için yetkili sendikanın görüş ve önerileri doğrultusunda ivedilikle çalışma
başlatılmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığı’nca 13 Eylül 2014 Cumartesi
gününe planlanan merkez ve taşra teşkilatlarında görev
yapan personelin görevde yükselme (Şef) ve unvan değişikliği sınavı, yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının memur kadrolarına yükselmelerine yönelik sınavı da kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
-2012 Yılı Alan Değişikliği işlemleri kapsamında, zihinsel engelliler ve teknoloji-tasarım alanından sınıf öğretmenliğine geçirilen, ancak idari yargının yürütmenin durdurulması kararı neticesi alan değişiklikleri iptal edilenler yönünden, (tercihlerine göre) alan değişikliği sonrası
görev yerlerinde eski alanlarında ya da alan değişikliği
sonrası görev yerlerinde ve yeni alanlarında görevlerine
devam etmelerini sağlayacak bir düzenleme gerçekleştirilmelidir.
-İl içi ve iller arası atama ve yer değişikliği işlemleri başlamadan evvel, başta 6287 sayılı Kanun sonrasında
ilkokul ve ortaokul olarak ayrıştırılan eğitim kurumları
olmak üzere, tüm eğitim kurumlarının hizmet alanları ve
hizmet puanları yeniden belirlenmelidir.
-6495 sayılı Kanun’un 43. maddesiyle 5525 sayılı
Kanun’a eklenen ek 1. madde hükmü çerçevesinde, disiplin cezalarının ortadan kaldırılması sonucu yeniden atanmak için Bakanlığa başvuranların, atama işlemleri, 5510
sayılı Kanun’un geçici 44. maddesi hükmünden faydalanabilmeleri için biran evvel gerçekleştirilmelidir.
-Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde düzenleme yapılarak yeniden atanma
hakkının verilmesi sağlanmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslara Dair
2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu kararının günümüz
koşullarına, özellikle 6287 sayılı Kanun sonrası ortaya
çıkan yeni eğitim sistemine uygun olarak güncellenmesi
konusunda gerekli çalışmalar tamamlanmalıdır.
-İkili öğretim yapılan okullarda görev yapanlar başta
olmak üzere, günlük ve haftalık çalışma süresinin üzerinde
çalışma yapan hizmetlilerden, yeterli personel bulunmaması sebebiyle fazla çalışma karşılığı izin hakkı verilmeyenlerin, isteklerine bağlı olarak fazla çalışma karşılığı
ücret ya da izin hakkı verilmesi konusunda düzenleme
yapılmalıdır.
-Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavlarında öğretmen
çocuklarına ayrılan yüzde 15 kontenjanın doldurulamadığı göz önüne alınarak, isteyen tüm öğretmen çocuklarının
yüzde 15’lik kontenjan için gelir durumuna bakılmaksızın
sınavlara alınması sağlanmalıdır.
-Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda alınan,
“Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği hükümler göz önünde
bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili
mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda
sonuçlandırılması” kararı yürürlüğe konulmalı; bu amaçla kariyer basamaklarına ilişkin hukuki düzenleme bir an
önce gerçekleştirilerek sınav takvimi açıklanmalıdır. Yine
eşzamanlı olarak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının
yürürlüğe girdiği tarihten sonra kariyer basamaklarında
yükselmek için idare mahkemelerinde açılan davalar sonucu sertifikalarını ve mali haklarını alan öğretmenlerin,
kanun boşluğundan dolayı ortaya çıkacak olumsuzluklar
nedeniyle mağdur edilmesini önleyecek ek düzenlemeler
de gerçekleştirilmelidir.
-Bakanlık ana binası başta olmak üzere, Bakanlık merkez teşkilatına dahil hizmet binalarında işyeri sendika
temsilciliği için yer tahsisi yapılmalıdır.
“Bakanlığın 2013 yaz dönemi öğretmen atama ve yer
değişikliği takvimi kapsamında taahhütte bulunduğu alan
değişikliği işlemi takvime bağlanarak Şubat döneminden
önce gerçekleştirilmelidir” önerisi, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün “Alan Değişikliği” konulu 10/12/2013
tarihli yazısıyla sürecin başlatılması; “Hizmetli ve memur
kadrosunda çalışanlar başta olmak üzere, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve Genel İdare Hizmetleri Sınıfı çalışanlarına
yönelik görevde yükselme sınavı ile unvan değişikliği sınavı bir an önce gerçekleştirilmelidir” önerisi, Milli Eğitim
Bakanlığı’nca merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan
personelin görevde yükselme (Şef) ve unvan değişikliği
sınavının 13 Eylül 2014 Cumartesi günü yapılmasının
planlandığının duyurulması nedeniyle çalışma raporuna
alınmadı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 21
Kamu Çalışanları İçin En Güvenli Liman
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Esat Tektaş,
kamu görevlileri için en emin adresin, en güvenilir limanın Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olduğunu belirterek, “İnsanımıza dair, insanlığa dair, medeniyet değerlerimize
dair ne varsa dert edeceğiz, sahipleneceğiz; bunların yeniden inşası
için aklımızı, yüreğimizi ve bedenimizi taşın altına koyacağız dedik.
Vesayeti deşifre edeceğiz, milletin
iradesini gasp etmeyi meslek edinen darbecilere geçit vermeyeceğiz dedik ve duruşumuzdan taviz
vermedik. Söylemlerimizi, çalışmalarımızı bu doğrultuda hayata geçirdik” dedi.
Tektaş, Eğitim-Bir-Sen Uşak,
Düzce, Sivas ve Erzincan şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantısı, İstanbul 5 No’lu Şube divan toplantısı ve
İnegöl temsilciliğinin düzenlediği eğitimciler buluşmasına
katılarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
1992 yılında bu soylu mücadeleye başlarken, zulmün ve zalimin karşısında olacaklarını, mazlumun ve mağdurun yanında
yer alacaklarını; emeği saygın kılmanın, ekmeği büyütmenin
mücadelesini vereceklerini; hakkı haykırmanın en gür sesi, hak
aramanın en güçlü adresi olacaklarını dile getirdiklerini hatırlatan Tektaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğitim çalışanlarını, kamu çalışanlarını; istismarcı sendikaların ve sakat sendikal anlayışların insaf ve istismarına bırakmayacağız; kamu görevlileri için en emin adres, en güvenilir
liman biz olacağız dedik. İnsanımıza dair, insanlığa dair, medeniyet değerlerimize dair ne varsa dert edeceğiz, sahipleneceğiz; bunların yeniden inşası için aklımızı, yüreğimizi ve bedenimizi taşın altına koyacağız dedik. Vesayeti deşifre edeceğiz,
milletin iradesini gasp etmeyi meslek edinen darbecilere geçit
vermeyeceğiz dedik. Derdimiz millet olacak, Cahit Zarifoğlu’nun
ifadesiyle ite çakala karşı yarin kapısında duracağız dedik. Söylemlerimizi pratiğe geçirecek hiçbir eylemden geri durmadık.
Kararlı eylemlerle eğitim çalışanlarına, kamu çalışanlarına
önemli kazanımlar sağladık. Ülkemiz, insanımız, değerlerimiz
22 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
adına önemli kazanımların sağlanmasının öncüsü yine bizler
olduk. Söylem, eylem ve kazanımlarımız sebebiyle nüfuzumuz
arttığı gibi, her geçen gün nüfusumuz da katlanarak arttı. Bugün Eğitim-Bir-Sen olarak 300 binlere, Memur-Sen olarak 800
binlere doğru yol almaktayız. Ülkemizin en büyük sendikası, en
büyük konfederasyonu, en büyük sivil toplum örgütüyüz.”
“Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde, gelecek kuşaklar
serinler” sözüne atıfta bulunan Tektaş, “Teşkilatımızın gerçekleştirdiği sivil itaatsizlik eylemi sonucu, daha düne kadar
kamu kurum ve kuruluşlarına sokulmayan başörtülü kadınlarımız, Meclis’te hadleri bildirilen kadın vekillerimiz artık
Memur-Sen’in yetiştirdiği ormanın gölgesinde serinleme
imkânına kavuşmuştur. Bu serinleme, kuşaktan kuşağa artarak devam edecektir inşallah” şeklinde konuştu.
İnsanlığın Ortak Vicdanını Temsil Ediyoruz
Esat Tektaş, Türkiye’de olduğu gibi, Filistin’de, Pakistan’da,
Doğu Türkistan’da, Somali’de, Arakan’da, velhasıl insanlığın
imtihana tabi tutulduğu her yerde sınavı başarıyla vermenin
yanında, insanlığın ortak vicdanını temsil etmenin sorumluğunu da onurla taşımaya devam ettikleri, misyonlarının
hakkını her platformda vererek sorumluluklarının gereğini
yerine getirdiklerini vurguladı.
Ülkemizde Huzur İklimi Devam Etmelidir
İnsanlığın yararına birçok çalışmayı başlatıp sonuçlandırdıkları gibi, başka kişi ya da kurumlar tarafından yine insanımızın faydasına olan çalışmalara da destek veren bir sivil toplum
kuruluşu olduklarını kaydeden Esat Tektaş, “Eğitim-Bir-Sen ve
Memur-Sen, kardeşlik sevgisinin merkezi, kişi hak ve özgürlüklerini besleyen esintilerin kaynağıdır. Kanın, kinin, acıların,
gözyaşlarının olmasını istemiyoruz. Ülkemizde bir huzur iklimi
olsun, oluşsun; barış, güven, kalkınma ve esenlik olsun istiyoruz. Ülkemizde adına çözüm süreci, barış süreci, kardeşliğin pekiştirilmesi süreci, demokratikleşme süreci, terörün bitirilmesi
süreci diye herkesin kendi anlayış, beklenti ve öngörüsü çerçevesinde tanımlama yaptığı bir süreç başlamış, başlatılmıştı.
Devletin bir projesi olan bu sürece destek olduk. Büyük riskleri
taşımasına, provokasyonlara açık olmasına, yönetilmesi oldukça zor bir süreç olmasına rağmen; ülkemizin huzuru, insanımızın mutluluğu, insanlar arası güvenin yeniden oluşması adına
sürece destek verdik. Gittiğimiz illerde, kandan beslenen çevrelere inat huzurun önemini anlattık. Şehitlerimizi rant kapısı
olarak görenlere inat esenliğin önemini anlattık. Büyük zorluklarla yakalanmış olan bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğini, bu fırsatın kaçırılmaması için herkesin gayret göstermesi
gerektiğini, bu sıkıntıyı gelecek nesillere miras olarak bırakmamamız gerektiğini anlattık. Acılar son bulsun istiyorduk. Analar,
babalar ağlamasın; gelinler, çocuklar boynu bükük kalmasın
istiyorduk. Bizleri suçlayan çevreler oldu; bizleri ihanetle suçlayan, sorumsuz anlayış sahibi çevreler, sendikalar oldu. Süreç
sıkıntıya girsin, kafalar yeniden karışsın, adeta ülkeye huzur
gelmesin diye el ovuşturup bekleyen çevreler oldu. Ama süreç
şu ana kadar pek fazla sabote edilememiştir. Eğitim-Bir-Sen ve
Memur-Sen olarak ülkemizde huzur ikliminin devam etmesini
istiyoruz” şeklinde konuştu.
Terörün ve Vesayetin Başka Versiyonlarını Görüyoruz
Türkiye’de yıllarca devam eden terörün durmasından rahatsız olan bazı odakların yeni arayışlara kalkıştığını vurgulayan
Tektaş, “Ülkemizde beş ay önce dershane tartışmaları olarak
gündeme gelen, 17 Aralık’ta ana, 25 Aralık’ta tüm ara renkleriyle açığa çıkan yeni bir süreç daha başlamıştır. Yolsuzluk ve
rüşvet kılıfıyla gündeme taşınan; senaristleri, dublör, suflör, figür ve figüranları biraz farklı, çeşidi belki biraz daha bol olsa
da, bildik çevrelerin başlattığı yeni bir süreç yaşamaktayız. 17
Aralık, ‘Büyük Türkiye’ hedefini yaralama; ülkemizi demokratikleşme, özgürleşme ve kalkınma yolculuğundan geri döndürme
girişimidir. Yakalamış olduğumuz huzur iklimini bozma, ülkemizi yeni bir kaosa sokma girişimidir. 17 Aralık, kişilere ait mah-
rem bilgiler elde edilerek, ahlaksızca kullanarak şantaj terörüyle korku oluşturup, ülkenin ve milletin geleceğini zapturapt
altına alma hamlesidir. Yeni bir vesayet sistemi kurma, yeni bir
vesayetçi güruh oluşturmadır. Bu ülkenin beş kuruşuna göz koyanın kursağında koyar, hesabını sorar, sorulmasının takipçisi
herkesten önce bizler oluruz. Bağımsız ve tarafsız yargı eliyle,
hukuk içerisinde en ağır cezaya çarptırılmasını isteriz. Ama yeni
vesayetler oluşturarak, milletin iradesinin çalınmasına asla fırsat vermeyiz. Devletin içerisine sızmış, emniyet, yargı ve bürokraside gizlenmiş kişiler, örgütler ve paralel yapılanmaların,
şantaj terörü ile kayıt dışı siyaset yaparak, sandık dışı yollarla
iktidar olmalarına fırsat tanımaz, yüz vermeyiz. Aziz milletimiz
de bu duruma fırsat vermez, asla vermeyecektir. Ülkemiz de,
milletimiz de bu sıkıntıyı demokratik yolla en kısa zamanda
atlatacaktır. Örgütümüz bu sıkıntının aşılmasında yine öncü rol
oynayacak ve süreçten daha da güçlenerek çıkacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve
Yeni Modeller Kongresi Antalya’da Yapıldı
“Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve Yeni Modeller” kongresi Antalya’da yapıldı.
Atatürk Araştırma Merkezi ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen kongreye yurt içinden ve yurt
dışından çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı. Kongrede, “Türkiye’de ve Dünyada Kademeler Arası Geçiş; Sınavlı
Geçişi Doğuran Sebepler, Sınav Yöntem ve Uygulamalarının
Eğitim Sistemi Açısından Değerlendirilmesi, Kademeler Arası
Geçiş Sınavsız Mümkün mü?, İlköğretimden Ortaöğretime Sınavsız Geçiş Modeli, Ortaöğretimden Yükseköğretime Sınavsız
Geçiş Modeli; Özel Dershanelerin Ortaya Çıkış Nedenleri ve
Gelişimi, Özel Dershanelerin Eğitim Sistemindeki Yeri, Özel Dershanelerin SosyoEkonomik Etkileri, Özel Dershaneler ve
Fırsat Eşitliği” başlıkları altında çok sayıda
bildiri sunuldu.
Eğitim-Bir-Sen adına Genel Başkan
Yardımcısı Teyfik Yağcı’nın katıldığı kongre, üç ayrı salonda ve eşzamanlı sunumlar
şeklinde üç gün devam etti.
Teyfik Yağcı, Türkiye’deki mevcut eğitim
sisteminde; okul öncesi, ilk ve ortaöğretimde yaklaşık 17 milyon öğrencinin eğitim
gördüğüne dikkat çekerek, “Bu büyüklükteki bir öğrenci nüfusunun istihdam edildiği eğitim sistemimizde, kademeler arası geçişin çağın gereklerine uyumlu hale
getirilmesi, alanlara uygun şekilde bir dağılımın yapılabilmesi ve son zamanlarda çokça tartışma konusu olan dershaneokul ilişkisinin yeniden masaya yatırılması açısından önemli
görmekteyiz. Bu konularda karar alıcılara, paydaşlara ve bilim
dünyasına katkıda bulunacağı şüphesizdir” dedi.
Kongre bildirilerinin kısa zamanda kitaplaştırılacağı ve ilgililerle paylaşılacağı belirtildi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 23
2014’ün İlk KPDK Toplantısı Gerçekleştirildi
K
amu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda yapıldı.
Memur-Sen’e bağlı yetkili sendikaların genel
başkanları ile diğer konfederasyonların temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet
Başkanı, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, “Her zaman olduğu gibi kamu görevlilerinin haklarını savunmaya ve yeni kazanımlar için çalışmaya devam
ediyoruz. Toplu sözleşme ve KPDK toplantılarını önemsiyor,
sadece bu süreçlerde kamu görevlilerinin haklarını aramıyoruz. Yılın her günü çalışıyor ve kamu görevlileri için mücadele ediyoruz. Daha önce yapmış olduğumuz KPDK toplantıları
ile birlikte bu toplantıdan da iyi kazanımlar üretmeyi amaçlıyoruz” dedi.
Bir önceki toplantıda gündeme gelen konulara ilişkin
düzenlemelerin hâlâ hayata geçirilmemesini eleştiren Gündoğdu, “Toplu sözleşme sonrası bir beklenti oluştu. Bu toplantıda, Kasım ayında yaptığımız KPDK toplantısındaki, başta
akademik zam olmak üzere, 2005 yılından sonra göreve başlayan personele bir derece verilmesi, 4/C kapsamındaki geçici personelin kadroya alınması ve emeklilere promosyon
verilmesi gibi konuları tekrar gündeme getiriyoruz. Bunun
yanında disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesi,
Adalet ve Maliye bakanlıklarındakileri başta olmak üzere,
fazla mesai sorunu yaşayan personelin durumu, KİT’ler ve
kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin memuriyet kadrolarına geçirilmesi, emekli ikramiyesinin hesaplanmasında
30 yıllık hizmet süresi sınırının kaldırılması ve kadın istihdamının artırılması ile birlikte gündeme ilişkin yeni taleplerimiz geliyor. Bu hakları kazanıma dönüştürmek için tüm
şartları zorlayacağız” şeklinde konuştu.
Söz konusu taleplerin Kamu İşveren Heyeti tarafından
da kabul gördüğünü belirten Gündoğdu, şunları söyledi: “Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması’na katılan Sayın
Başbakan’ın konulara verdiği önemi biliyoruz. Bu öneme binaen verdiği talimatlar çerçevesinde söz konusu konuların
çalışma yapılarak en kısa sürede sonuca bağlanması haklı
24 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
ve yüksek beklentimizdir. Bizim isteğimiz, bu sürenin kısa olması ve kazanımlarımızın bir an önce yürürlüğe girmesidir.”
Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısına başkanlık
yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise,
KPDK’nın daha önceki toplantılarında gündeme gelen konuların bir kısmına ilişkin kanun tasarı taslağının hazırlanarak Başbakanlığa iletildiğini dile getirdi. 13 Şubat 2014
tarihinde Başbakanlığa gönderilen konular arasında disiplin
cezalarının affı, adaylıkta uyarma ve kınama cezası alanların
memuriyetten çıkarılmasının engellenmesi, iş ve meslek danışmanlarının ek ödemelerinin artırılması, iş yoğunluğu fazla olan mahkeme çalışanlarına fazla çalışma ücreti verilmesi
gibi konular yer alıyor.
Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını KPDK’ya Taşıdık
Üniversite ödeneği
2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 12.
maddesi gereğince öğretim elemanlarına ödenmekte üniversite ödeneği oranlarında, 2014 yılı için ilave 100 puan,
2015 yılı için ilave 100 puan artış yapılması.
Nöbet görevi karşılığı ek ders ücreti
İlgili mevzuatı gereğince eğitim kurumlarında görevli
yönetici ve öğretmenlerce fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet tutulan her gün için 4 saat ek ders
ücreti ödenmesi.
Öğretim elemanlarının ek ders ücretleri
2914 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre ödenmekte
olan ek ders ücretlerinin belirlenmesinde kullanılan unvan
göstergesi rakamının; profesör kadrosunda bulunanlar için
450, doçent kadrosunda bulunanlar için 375, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için 300 ve öğretim görevlisi
ve okutman kadrolarında bulunanlar için 240 olarak uygulanması.
(Getirilen taleple; profesör kadrosunda bulunanlar için
34,65 TL, doçent kadrosunda bulunanlar için 28,87 TL, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için 23,10 TL, öğretim
görevlisi ve okutman kadrolarında bulunanlar için 18,48 TL
birim saat brüt ek ders ücreti ödenmesi öngörülmektedir.
Mevcut durumda profesör kadrosunda bulunanlar için 23,04
TL, doçent kadrosunda bulunanlar için 19,25 TL, yardımcı
doçent kadrosunda bulunanlar için 15,40 TL, öğretim görevlisi ve okutman kadrolarında bulunanlar için 12,32 TL birim
saat brüt ek ders ücreti ödenmektedir).
Araştırma görevlilerinin derece yükseltilmesi
2914 sayılı Kanun’a tabi araştırma görevlilerinin, 2914
sayılı Kanun’un 7. maddesinde usul ve esaslar çerçevesinde birinci dereceye kadar yükselebilmeleri; 2914 sayılı
Kanun’un 7. maddesinde belirtilen derece yükseltilmesi şartlarını taşıyan mevcut araştırma görevlilerinin derecelerinin
ilgili madde çerçevesinde geçmişe dönük olarak yükseltilmesi.
Öğretim elemanlarının sicil işlemleri
Yükseköğretim kurum ve kuruluşları ile üst kuruluşlarda
görev alan öğretim elemanları hakkında sicil uygulamasının
kaldırılması; her türlü atama, yükselme, akademik unvanların kazanılması ve diğer özlük işlemlerinde sicillerin dikkate
alınmaması, bu madde kapsamındaki personel hakkında 657
sayılı Kanun’un geçici 36. maddesi hükmünün uygulanması.
4/C’li personel hizmet süresi
Kamu kurumlarında senelerdir zincirleme hizmet sözleşmesiyle istihdam edilen 4/C’li personelin salt yaşlılık ya da
malullük aylığı almaya hak kazanmaları sebebiyle hizmet
sözleşmelerinin yenilenmemesi uygulamasına son verilmesi, “1 Yıldan Az Süreli İstihdam Edilecek Geçici Personele İlişkin Tip Hizmet Sözleşmesi”nde yer alan “İlgilinin sözleşmesi,
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
kapsamında yaşlılık veya malullük aylığına hak kazandıkları tarihte sona erer” hükmünün kaldırılması.
Ek gösterge
Yükseköğretim kurum ve kuruluşları ile üst kuruluşlarında fakülte sekreteri, enstitü sekreteri ve yüksekokul sekreteri
kadrolarında görev yapanlar ve bunların yardımcıları ile genel sekreter yardımcılarının 657 sayılı Kanun’un 43. maddesi
kapsamında ek göstergelerinin 3600 olarak uygulanması.
Yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan
birimlerinde fazla çalışma ücreti
Yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde görevli idari personele yasal çalışma saati bitiminden sonra fiilen yaptıkları fazla çalışma süreleri için
ücret ödenmesini öngören 94/5593 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’nın 2013/5556 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilen ikinci maddesindeki; ödenecek fazla çalışma ücretini
ayda elli saatle ve fazla çalışma ücreti ödenebilecek personel sayısını ikinci öğretim yapılan birimlerin kadrolarında
bulunanlar için idari personel sayısının yüzde 30’unu, diğer
birimlerden görevlendirilenler için ise üniversite kadrolarında bulunan idari personel sayısının yüzde 10’uyla sınırlayan
düzenlemenin kaldırılması.
Aylık karşılığı ders görevinin yapılmış sayılacağı haller
Öğretmenlerin, aylık karşılığı ders görevi ile ek ders karşılığı ders görevinin ayrı ayrı belirlenmesi ve 2429 sayılı
Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile belirlenen genel tatil günlerine denk gelen aylık karşılığı ders görevinin yapılmış sayılması.
Üniversitelerde çalışan 657 sayılı Kanuna tabi personele
geliştirme ödeneği ödenmesi
2914 sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında ödenmekte olan geliştirme ödeneğinin, söz konusu kanun maddesi
hükmü doğrultusunda ve bu hükme göre belirlenmiş usul ve
esaslara göre üniversiteler ve bağlı birimlerinde 657 sayılı
Kanun’a tabi çalışan personele de öğretim görevlilerine verilen oranda ödenmesi.
Sınıf öğretmenlerine sınıf rehber öğretmenliği
Sınıf öğretmenleri ile mesleki ve teknik eğitim kurumlarındaki bölüm, atölye ve laboratuvar şefi olarak görev yapanlara, sınıf/şube rehber öğretmenliği görevi veya danışman
öğretmen görevi verilebilmesi ve bu görevleri karşılığında
haftada 2 saat ek ders ücreti ödenmesi.
Kadrolara atanamayan doçentlerin özlük hakları
Doçentlik unvanını almasına rağmen doçent kadrolarına
atanamayan doçentlere, 2914 sayılı Kanun’un 5. maddesi ve
kanuna ekli Ek Gösterge Cetvelinde “doçentler” için öngörülen ek gösterge oranları uygulanması.
Geçici işçilikte geçirilen sürelerin intibakta
değerlendirilmesi
Sözleşmeli personel iken memur kadrolarına geçirilen
kamu görevlileri yönünden, memur kadrolarına atanmazdan
evvel 657 sayılı Kanun’un 4/C ve 4/D maddelerine veya 4857
sayılı İş Kanunu’na tabi olarak 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II),
(III) ve (IV) sayılı cetvellerde sayılan kurumlar bünyesinde
geçirdikleri sürelerinin intibakta değerlendirilmesi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 25
Özgürlükleri Devlet Bahşetmedi
Biz Aldık
E
ğitim-Bir-Sen Genel
Başkan Yardımcısı
Murat Bilgin, 270
bin üye ile Türkiye’nin ve medeniyet havzamızın en büyük
sivil toplum kuruluşu olduklarını belirterek, bu ülkede
100 yıllık ezilme ve baskı döneminin artık son bulduğunu
söyledi. Bilgin, “Özgürlükleri
devlet bahşetmedi, biz aldık.
100 yıldır bu millete işkence
yapılıyor. Kamuda başörtüsü
özgürse, bu millet sayesinde, bu teşkilat sayesinde özgürdür.
12 milyon 300 bin imza topladık biz bu ülkede. Onun için
herkes verilen mücadelenin değerini bilmelidir” dedi.
Murat Bilgin, Eğitim-Bir-Sen Çorum, Amasya, Sivas, Eskişehir, Kütahya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Kırıkkale, Sakarya, Bilecik, Tokat, Ordu,
Giresun, Kars, Iğdır ve Ardahan şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına katıldı.
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Bilgin, “Rüşvet
alanın da, verenin de elleri kurusun. Bugün Suriye’de açlıktan ve soğuktan çocuklar ölürken, haram lokmaya el uzatanlar varsa, bu lokmalar kursaklarında kalsın. Ama uluslararası emperyalistlerle ve Siyonistlerle iş birliği içerisinde bu
millete operasyon çekenlerin de elleri kırılsın. 100 yıldır bu
ülkede aşağılanan, hakir görülen bizleriz. Bunun için kimse
bu davayı değersizleştiremez. Herkesin tavrı açık ve net olmalıdır. 90’lı yıllar boyunca bu ülkenin televizyonlarında her
gün bizler aşağılandık. Mühendislik ürünü haberlerle, organize yapıların projeleriyle, Fadime Şahinlerle, Ali Kalkancılarla aşağılandık. O noktadan bu noktaya geldik, bunu hiçbir
zaman unutmamalıyız” şeklinde konuştu.
Emek Hırsızlarına Geçit Vermeyeceğiz
Eğitim hizmet kolunda yetkili olarak iki toplu sözleşme
yaptıklarını hatırlatan Murat Bilgin, 9 yıl yetki kullananların
eğitimciler özelinde hiçbir hak elde edemediklerini, bunun
için bir gayretlerinin de olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Geçmiş dönemde hükümetle yapılan bir toplu görüşme
pazarlığı sırasında ‘taban aylığa 10 TL zam yapılırsa, anlaşırız’ diyenler, bu yıl sendikamızın büyük gayretleri sonucu
alınan 175 TL taban aylığa zammı karalamak için ellerinden
geleni yapmaktadırlar. Eğitim çalışanlarına soruyorum: 10
TL mi büyüktür, 175 TL mi? Bu açık ve net olarak, emek hırsızlığıdır. Eğitim çalışanları hiçbir zaman emek hırsızlarına
26 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
geçit vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir. Bizi karalayanlar, Eğitim-Bir-Sen’in elde ettiği kazanımların yanından
bile geçemezler.”
Eğitim-Bir-Sen’in iki yılda eğitim çalışanları için biri
mutabakatsızlıkla diğeri mutabakatla sonuçlanan iki toplu
sözleşmede 18 kazanım aldığını belirten Bilgin, “Bu yılkı
toplu sözleşme görüşmelerinde planlı, bilinçli ve yoğun bir
çalışma sonucu elde ettiğimiz taban aylığı artışı ile sadece
emekli ikramiyesinde bu yıl için 5.250 TL artış sağlandı. Bu
artış maaşlara ve diğer haklara her yıl yansıyacaktır. Bizim
bilgimiz de, gönlümüz de zengindir. Önümüzdeki toplu sözleşmede en önemli hedeflerimizden biri de, eğitim çalışanlarının ekonomik durumunu daha iyi hale getirmek, ek göstergeyi 3600’e çıkarmak olacaktır” ifadelerini kullandı.
Her kesimden üyeleri olduğunu söyleyen Murat Bilgin,
şöyle konuştu: “İnsani ve İslami hassasiyeti olan her eğitim
çalışanı bizim potansiyel üyemizdir. İşyeri temsilcilerimiz bu
anlayışla hareket etmelidir. Bugün bu güce ulaşmamızda işyeri temsilcilerimizin büyük payı vardır. İşyeri temsilcisi ilk
karşılayan, ilk gönül alan, ilk gönül koyandır. Sendikamızın
uç beyleridir ve 270 bin kişiyi temsil etmektedirler. Bu davayı ve pastadaki payımızı büyütmeye devam edeceğiz. Gelecek mutabakatta inşallah 300 binleri aşmayı hedefliyoruz.”
Özlük Haklarıyla İlgili Hâlâ Önemli Sorunlar Var
Eğitim çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili hâlâ önemli sorunların bulunduğunu kaydeden Murat Bilgin, “Hâlâ
4/C’lilerin, memur ve yardımcı hizmetlilerin üvey evlat muamelesi görmesi sorunu var. Bunun düzeltilmesi lazım. Ek
derslerin vergi diliminden muaf tutulması, öğretmenlerin
3600 ek göstergeye kavuşturulması sorunu, nöbet ücretleri
konusu var mesela. Çok basit çözülebilecek meselelerden biri
lakin maalesef Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın
böyle basit meselelere takılma huyu var. İnşallah önümüzdeki süreçte ‘can çıkar, huy çıkmaz’ atasözünü tersine çevireceğiz. Can çıkmayacak ama huy çıkacak” diye konuştu.
Manen Mutlu Bir Gençlik Yetiştirmeliyiz
Milli Eğitim’de maneviyatı öne çıkaran bir eğitim anlayışının olmadığını söyleyen Bilgin “Yeni nesiller İslam’dan ve
toplumdan kopuk nesiller olarak yetişti. Manen mutlu değil
bu gençlik. Gelecek adına ne yapmamız gerekiyorsa gençlik
üzerinden yapabiliriz. Maneviyatı güçlü ve şuurlu bir gençlik
yetiştirmek için uğraşmalıyız. Biz eğitimciyiz, bu işin vebali
bizim sırtımızdadır, bundan sorumluyuz. Sendika olarak bu
konuda üzerimize düşeni hakkıyla yapmalıyız” ifadelerini
kullandı.
Milli Eğitim’in “M” halinde sıkıntı bulunduğunu vurgulayan Bilgin, şunları kaydetti: “Bu sıkıntı 90 yıldır var. Manen
mutlu ve mesut; ‘medeniyet vizyonu’ olan yeni bir nesil yetiştiremiyoruz. ‘Maddeci’, ‘çıkarcı’ bir gençlik yetişmesinin en
temel taşıyıcısıdır, Milli Eğitim’in ‘M’ hali. Bu 90 yıllık olumsuzluğu biz eğitimciler düzelteceğiz. 4+4+4, bunu hayata geçirebilecek en önemli sistemdir.”
de sivil toplumun kararlı mücadelesinin katkısının büyük
olduğunu ifade eden Bilgin, elde ettikleri kazanımları, verdikleri uzun soluklu mücadeleler sonucunda kazandıklarını
vurguladı. Murat Bilgin, 28 Şubat postmodern darbesiyle en
çok ezilen, en çok hırpalanan kesimin mütedeyyin kadınlar
olduğunu, okulun kapısından geri çevrilen, işten atılan ya da
istifa etmek zorunda bırakılanların hep kadınlar olduğunu
dile getirerek, gerçekleştirdikleri eylem ve etkinlikler sonucunda kamuda başörtüsü diye bir problemin kalmadığını, bu
kazanımın elde edilmesinde; sivil itaatsizlik eylemi yapan,
günlerce kar, yağmur ve soğuk demeden stantların başında
imza toplayan kadınların payının büyük olduğunu kaydetti.
Karma Eğitim Çıkmazı Demokratik Eğitim Hakkıyla
Sonlandırılmalıdır
“Maddeci ve kapitalist insan yetiştirilmesinin önüne geçmeliyiz. Karma eğitim çıkmazı demokratik eğitim hakkıyla
sonlandırılmalıdır” diyen Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de yeni bir medeniyet inşa edebilseydik, daha güçlü olsaydık bu kadar Müslüman’ın kanı akmazdı. Yeni medeniyeti inşa edebilmek için gençliğimize sahip çıkmalıyız;
inançlı, imanlı, şuurlu gençler yetiştirmeliyiz.”
Milli eğitim çalışanlarının yüzde 53’ünün kadın olduğuna dikkat çeken Bilgin, “Sendikal çalışmalarımızda kadınlar
daha aktif ve en önde olmalı. Kadınların sıkıntılarını EğitimBir-Sen’li kadınlar gündeme getirmeli ve çözmelidir” dedi.
Bilgin, hep milletin hayrına koştuklarını, koşmaya da
devam edeceklerini vurgulayarak, rehavete kapılmadan, namertlere aldırmadan her işyerinde yetkiyi alıncaya kadar koşacaklarını vurguladı.
Doğru ve Sağlam Bir Sendikacılık Yapıyoruz
Yalan ve yanlış sendikacılığa karşı eğitim çalışanlarının
270 bin üye ile kendilerini yetkili yaptığını belirten Bilgin,
“Çünkü fikriyatımız ve sendikacılığımız doğru ve sağlam”
dedi.
Bin yıl süreceği ileri sürülen zulüm ve baskı politikalarının 0n yıl dolmadan tarihin çöp sepetine gönderilmesin-
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 27
Bundan Sonraki Mücadele Alanlarımız
Murat Bilgin, Eğitim-Bir-Sen olarak, bundan sonra mücadele alanlarının; eğitim emekçilerinin ekmeğini büyütmek,
gelirlerini ortalama refah sınırının üstüne çıkarmak, eğitimcileri 3600 ek göstergeye kavuşturmak, ek derslerin vergi
diliminden muaf tutulmasını sağlamak, öğretmenlerin nöbet ücretlerini almalarını temin etmek, karma eğitim mecburiyetine son vermek, Milli Eğitim’in baştan bozuk ‘M’ hâlini
düzeltmek olacağını söyledi.
Bilim Üreten Yerde Tek Adamlık Olmaz
Üniversitelerde yaşanan sorunlara da değinen Bilgin,
“Mevcut sistemle değil üniversitelerde bilim üretmek, insanın akıl sağlığını bile koruması kayda değer bir başarıdır. Bu
sistemin değişmesi lazımdır. Üniversitelerde artık tek adam
yönetimlerinin sonlandırılması gerekir. Bilim üreten yerde
tek adam olur mu? Hiç bir denetim yok, sadece kendi iç denetimleri var. Her şeyi kâğıt üzerinde yapıp bitiriyorlar. Böyle
bir sistem olmaz. Her şeye tek adam karar veriyor ve orada
bilim üreteceksiniz. Bu şekilde bilim üretemezsiniz” ifadelerini kullandı.
Üniversitelerin 1980 darbe kanunu ile kurulan bu sistemiyle kasaba politikacılarının mekânları haline getirildiğini
dile getiren Bilgin, üniversitelerin böyle garabet seçim sistemlerine değil, özgürlüğe ihtiyacının bulunduğunu kaydetti. Bilgin, “YÖK reformu bizim olmazsa olmazımızdır” dedi.
Yağcı: Milletin Üzerine Kâbus Gibi Çöken Kara Bulutlar
Dağılıyor
Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş 1 ve 2 No’lu şubelerin
toplantılarına katılarak bir konuşma yapan Genel Başkan
Yardımcısı Teyfik Yağcı, son 300 yıldır milletin üzerine kâbus
gibi çöken kara bulutların bir bir dağılmaya başladığını dile
getirerek, “Bu milletin bir daha tarih sahnesine çıkmaması için kurulan bütün tuzaklar, yapılan bütün planlar birer
birer tarihin çöp sepetine atılıyor. Dünyada ve bölgemizde
yaşanan değişim, direniş ve kendine dönme hamleleri emperyalist güçleri ve onların kukla rejimleri derinden etkiliyor.
Bu değişimlere elbette biz bigâne kalamayız, geleceğe hazır
olmalıyız” diye konuştu.
Akademisyenlerin maaşlarına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu, bununla ilgili önemli bir mesafenin alındığını
ifade eden Yağcı, ilmi elde edip her alanda başarı yakalamak
isteyen ülkelerin üniversitelerinin de güçlü olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Beyhan’dan Ziyaret
A
tatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Ali Beyhan, Eğitim-Bir-Sen’e iade-i ziyarette bulundu. Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, başkan yardımcıları Teyfik Yağcı ve Ramazan Çakırcı ile görüşen Beyhan,
yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Atatürk Araştırma Merkezi olarak, faaliyet alanlarına giren konularda; başta valilikler olmak üzere, kamu kurum ve
kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum, panel,
çalıştay, konferans gibi etkinlikler gerçekleştirdiklerini ifade
ederek, bu kapsamda şimdiye kadar geniş katılımlı yedi uluslar arası kongre, birçok ulusal ve uluslar arası sempozyum,
çalıştay, panel ve konferans düzenlediklerini söyledi.
Son olarak Antalya’da gerçekleştirdikleri “Cumhuriyetin
Kuruluşundan Günümüze Eğitimde Kademeler Arası Geçiş ve
Yeni Modeller” kongresine ilişkin bilgileri de paylaşan Prof.
Dr. Beyhan, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi iş birliğiyle
düzenledikleri kongreye yurt içinden ve yurt dışından katılan çok sayıda akademisyen ve araştırmacının, “Türkiye’de
ve Dünyada Kademeler Arası Geçiş; Sınavlı Geçişi Doğuran
Sebepler, Sınav Yöntem ve Uygulamalarının Eğitim Sistemi
Açısından Değerlendirilmesi, Kademeler Arası Geçiş Sınavsız
Mümkün mü?, İlköğretimden Ortaöğretime Sınavsız Geçiş
Modeli, Ortaöğretimden Yükseköğretime Sınavsız Geçiş Mo-
28 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
deli; Özel Dershanelerin Ortaya Çıkış Nedenleri ve Gelişimi,
Özel Dershanelerin Eğitim Sistemindeki Yeri, Özel Dershanelerin Sosyo-Ekonomik Etkileri, Özel Dershaneler ve Fırsat
Eşitliği” başlıkları altında onlarca bildiri sunduğunu ifade
etti.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, kendisine teşekkür
etti.
Eğitim-Bir-Sen’in misyonu, vizyonu ve yaptığı çalışmalara değinen Özer, eğitim hizmet kolunda genel yetkili sendika olarak, özlük ve özgürlük konusunda önemli çalışmalara
imza attıklarını, özgürlüğün olduğu yerde emeğin daha değerli olduğundan hareketle daha özgür, demokratik ve sivil
bir Türkiye için mücadele verdiklerini kaydetti.
Türkiye Gençlik Profili Araştırması
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, “Bugün birçok araştırmanın verilerine
baktığımızda ‘gençliğin kendini değersiz gördüğünü’ okuyabiliyoruz. O zaman bu araştırmamız ile gençliğin
özgüvenini yükseltecek programlar ve yollar bulmalıyız”
dedi.
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen Genel
Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında, Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne (SDE) yaptırdıkları “Türkiye Gençlik Profili Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı.
Gündoğdu, gençliğin olaylara bakışını görmek için bir
çalışma başlattıklarını ifade ederek, “Biz, bugün sorunlara
ışık tutacağız. ‘Gençliğin şu anda geldiği durum nedir, olaylara nasıl bakıyor, gençliğin bundan sonra daha özgür ve
sorgulayan, kendisine biçilen role değil, ülke için rol biçen
gençlik için neler yapılabilir’ sorularına cevap arayacağız”
şeklinde konuştu.
“Bugün birçok araştırmanın verilerine baktığımızda
‘gençliğin kendini değersiz gördüğünü’ okuyabiliyoruz. O
zaman bu araştırmamız ile gençliğin özgüvenini yükseltecek programlar ve yollar bulmalıyız” diyen Gündoğdu, şöyle
devam etti:
“Gençliğin maneviyatla ve değerlerle bağı çok önemlidir.
Egoizm ve beğenilme bataklığında yüzen bir gençlik yerine
gönül dilini kullanan, hal şivesini terennüm eden, sağlam
bir vicdan mekanizması olan, hayatını kalp ve ruh yörüngesinde devam ettiren, medeniyet telakkisi olan, medeniyetinin yeniden inşası ve dirilişi için düşünce ve aksiyon geliştiren bir gençlik hayalimizdir ve misyonumuzdur.”
Medeniyet Davasına Hizmet Eden Bir Gençlik
Özlemimiz Var
Davasına sahip çıkan, medeniyet davasına hizmet eden,
bu yolda katma değer üreten, alanında üçüncü, ikinci değil,
bir numara olan ve medeniyet değerleri havzasındakilere
ilham veren bir gençliğin özlemini duyduklarını vurgulayan
Gündoğdu, “Dünden güç alan, bugünü iyi değerlendiren, yarını iyi tasarlayan, vicdanlı ve sağduyulu; kişilerin, olayların
yön verdiği değil, fikirlere ve düşüncelere yön veren, günce-
lin peşinden koşan değil, kalıcı ve faydalı olanı takip eden
bir gençlik tasavvurumuz var” diye konuştu.
Gençlerin Yüzde 62’si Facebook, Yüzde 10,4’ü
Twitter Kullanıyor
26 ilde 15-35 yaş arasındaki nüfus içerisinden 3 bin 250
kişilik anket ve 40 gençle mülakat çalışması üzerinden yapılan araştırmanın en çok dikkat çekici sonuçları hakkında
kısaca bilgi veren Gündoğdu, medyaya yönelik alışkanlıklarda gençlerin televizyon programları arasında yüzde 28,6 ile
en çok dizileri takip ettiğini, program türleri sırasıyla bunları yüzde 15,5 ile haberlerin, yüzde 13,7 ile eğlence ve müzik
türlerinin takip ettiğini açıkladı.
İnternete yönelik alışkanlıklarda ise, gençlerin internetten yararlanma sıklığının bir hayli yüksek olduğunu dile
getiren Gündoğdu, “Araştırmamızda Türkiye’deki gençlerin
neredeyse tüm sosyal medya araçlarını bir şekilde kullandıkları görülmektedir. Araştırmaya göre, gençlerin yüzde
62’si Facebook kullanırken, yüzde 10,4’ü Twitter kullanmaktadır” dedi.
Gündoğdu’nun basın açıklamasının ardından, MemurSen ile Genç Memur-Sen tarafından “Türkiye Gençlik Profili Araştırması” konulu bir panel düzenlendi. Dr. Murat
Yılmaz’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Prof. Dr. Erol
Göka, Prof. Dr. Vedat Bilgin ve Doç. Dr. Erdinç Yazıcı birer
konuşma yaptılar.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 29
İstikrar İntihara Dönüşürse
En Fazla Çalışanlar Kaybeder
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın,
17 Aralık küresel operasyonunun, ekonomik krizlerle uğraşılan dünyada Türkiye’deki istikrarın da
intihara dönüştürülme gayreti olduğunu belirterek, “Eğer
ülkedeki istikrar intihara dönüştürülür, küresel operasyon amacına ulaşır, küresel darbe girişimi sonuç alırsa, 28
Şubat’ta olduğu gibi, en fazla çalışanlar kaybeder” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Afyonkarahisar, Muğla, Denizli, Çanakkale, Balıkesir, Çankırı, Sinop, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Tunceli, Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Ankara 1, 2, 4 No’lu,
Gaziantep, Kilis şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri
toplantısı ile Ankara 3 No’lu Şube Keçiören Temsilciliği, İstanbul 2 No’lu Şube Gaziosmanpaşa İlçe Temsilciliği, İstanbul 5 No’lu Şube Esenyurt ve Büyükçekmece ilçe temsilciliklerinin düzenlediği teşkilat
buluşmasına katılan Ali Yalçın,
gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de
sendikacılığın
geçmişte kavga zemininde yapıldığını, bu durumun alışkanlık
haline geldiğini ve bazı fraksiyonların genetik miras olarak
bu alışkanlıklarını devam ettirdiğini kaydeden Yalçın, “22 yıl
önce sendikacılığa başladığımızda, ‘ya oradansın ya da buradansın’, ‘ya komünistsin ya da faşistsin’ anlayışına, ‘kutsal
devlet’ ve ‘düşman devlet’ metaforunun takipçilerine reddiye olarak yola çıktık. Merkeze devleti ve ideolojileri değil,
insanı koyarak başladık. Sendikacılığı, iyilikleri önermenin
ve kötülükleri önlemenin izdüşümü olarak algıladık. Rengine, şekline, dinine, ırkına bakmaksızın herkesi ve her kesimi
kuşatan bir sendika olduk. 270 bin üye sayısını geride bırakmış ve 300 bine merdiven dayamış bir sendika olarak,
aldığımız genel yetkiyi ve geldiğimiz noktayı Nirvana olarak görmüyoruz. Zirveden yeni ufuklara yolculuk için her
geçen gün hervele yapıyor ve ‘sen yoksan bir eksiğiz’ anlayışıyla örgütlü gücümüzü büyütmeye devam ediyoruz. Sendikasız olanları, kalbi bizimle olanları; demokratik sistemlerin kalpleri değil, kalıpları saydığı gerçeğinden hareketle
kalp ile kalıp buluşmasına çağırmaya devam ediyoruz. Bu
toplantılar, davetçilerimiz olan işyeri temsilcilerimizin saatin zembereğini yeniden kurduğu ve tecrübeleri birleştiren
toplantılardır” şeklinde konuştu.
İstikrar-İstismar-İntihar Üçgenindeyiz
“Türkiye’de her 10 yılda bir darbe olur” sözünün doğrulanması için, son 10-12 yılda birçok darbe girişiminde bulunulduğunu ifade eden Yalçın, şöyle devam etti:
30 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 28 Şubat’taki ‘Sivil
5’li Çete’ gibi, Ulusal Birlik Hareketi adı altında ‘Sivil 41’li
Çete’ Kamu-Sen’de arzı endam etmiş ve yeni bir 28 Şubat
için düğmeye basmışlardı ama sonuç alamadılar. Peşinden ‘e-muhtıra’ geldi. Milli iradeye kapatma ve demokrasiyi karartma girişimlerine şahit olduk. Gezi operasyonu, 7
Şubat hadisesi ve 17 Aralık küresel operasyonu darbe girişimleriydi. Bu girişimler, geçmişten alınan derslerle geri
püskürtüldü. Ülke darboğaza girdiğinde, Memur-Sen ailesi olarak, hep milli iradenin, milletin yanında yer aldık.
Çünkü Türkiye’nin istikrarının intihara dönüşmesinden en
fazla zararı çalışan kesim olarak bizlerin göreceğini darbe
dönemlerinde test etmiştik. Bu tecrübelerden yola çıkarak
‘17 Aralık küresel operasyonu, ekonomik krizlerle uğraşılan
dünyada Türkiye’deki istikrarın da intihara dönüştürülme
gayretidir’ diyoruz. Eğer ülkedeki istikrar intihara dönüştürülür, küresel operasyon amacına ulaşır, darbe sonuç alırsa,
28 Şubat’ta olduğu gibi, en fazla çalışanlar kaybeder. Biz
bunu biliyoruz. Darbelerde baronlar itibar ve imkân kazanırken, çalışanlar elinde avucunda ne varsa hepsini kaybederler. Bu operasyonları, 17 Aralık Büyük Yolsuzluk Operasyonu olarak adlandırmak, küresel operasyonu meşrulaştırma çabasıdır ve bilinçli bir tercihtir. Yolsuzluk iddiaları var
ve bu iddialar ciddidir. Biz de bunu ciddiye alıyor ve sonuna
kadar üzerine gidilsin diyoruz. Fakat özellikle bir kesim tarafından tarla farelerine kızıp mahsulün tamamının ateşe
verilmesine ve tapunun da üzerine oturmaya çalışılmasına
bir anlam veremiyoruz. Dün, ‘cemaate cerahat’ diyenlerin
bugün, ‘Bizim yapamadığımızı cemaat yapıyor’ diye sevinç
çığlıkları atması, hizmetin hezimete, hükûmetin husumete
dönüştürülmeye çalışılması kabul edilebilir bir şey değildir.”
Küresel Operasyonun Ekonomik Bedeli
En Az 8 Toplu Sözleşmeye Denk
Türkiye’de yolsuzluk kamuflajıyla perdelenmiş küresel
bir operasyon yürütüldüğünü belirten Yalçın, fotoğrafın her
geçen gün daha da netleştiğini, sendika olarak, milli iradenin yanında, varsa eğer, yolsuzlukların kesinlikle karşısında olduklarını dile getirdi. Yalçın, öğretmenlerin ek ödeme
sorununun da çözüldüğü, Türkiye’de kamu çalışanlarına
üçüncü büyük iyileştirme olan 2014-2015 yıllarını kapsayan, toplamda 8,2 milyar TL’ye mal olan toplu sözleşmenin
8 katı bedele mal olan Küresel Operasyon’un ülkeye çok
şey kaybettirdiğini söyledi.
İğneyle Kazandıklarımız Kepçeyle Gidebilir
“Kamu çalışanlarında olduğu gibi, eğitim çalışanları da
yıllarca sendikalardan beklediklerini bulamadılar. Geleceğe dair hep bize baktılar ve umut taşıdılar. Elhamdülillah
umutları boşa çıkmadı” diyen Ali Yalçın, “Memur-Sen ve
Eğitim-Bir-Sen’in yetkili olmasıyla çalışanlar kazanmaya başladı. 9 yıl boyunca toplu pazarlık süreci yürütenler,
masadan eğitim çalışanları lehine sıfır kazanımla kalktılar.
Yükselttikleri seslerle beceriksizliklerini örtmeye çalıştılar.
İki yıldır yetkiliyiz ve biri mutabakatsızlık, diğeri mutabakatla sonuçlanan iki toplu sözleşmede sadece eğitim çalışanlarına özel 18 kazanım var. İçerisinde eğitim çalışanlarının da olduğu tüm kamu çalışanlarının kazanımlarını
saydığımızda, Memur-Sen’in kazanımları, Kamu Personeli
Danışma Kurulu’ndakiler (KPDK) dâhil, 110’u geçiyor. Bunları muhafaza edip geliştirmek ve artırmak zorundayız. Ülke
kaybederken bizim kazanmamız söz konusu olmaz. İğneyle
kazandıklarımızı kepçeyle kaybederiz, dikkatli olmak zorundayız” diye konuştu.
Kazanımlarımızın Kalıcı Olması İçin Çalışıyoruz
“22 yıldır sendikal alanda mücadele ediyor ve tırnaklarımızla kazanım oluşturuyoruz” diyen Ali Yalçın, şunları söyledi: “Özlük ve özgürlük noktasında iki ayrı alanda oluşturduğumuz saymakla bitmeyecek kazanımların sıfırlanması
ve yeniden başa dönülmesi için antidemokratik bir ortamın
oluşması yeterlidir. Ülkemizde sonuç alan her darbe sonrası
kazanımlar resetlenmiş ve mücadele başlangıç noktasına
geri dönmüştür. Geçmişten ders alan, tarihin tekerrür etmemesi için üzerine düşeni yapan bir teşkilatız. ‘Ülkemizin de,
üyemizin de kaybetmemesi’ için çalışıyoruz. Ülkenin korku
tünelinden tamamen çıkması, demokrasinin kurumsallaşması, kuvvetler çatışması değil, kuvvetler ayrılığının tam
anlamıyla hayata geçmesiyle en az ülkemiz kadar kamu
çalışanları da nefes alacaktır. Eğitim-Bir-Sen olarak kazanımların kalıcı olması ve sıfırlanmaması amacıyla sadece
bir kesim ve zümre için değil, millet için çalışıyoruz.”
süz olanlar, yetkili ile yetkisiz olanların durumu belirgin bir
şekilde ayrılmıştır. İşçi ve memur sendikacılığı arasındaki
farklardan en belirgin olanı dayanışma aidatı konusudur.
Memur sendikacılığında sendikasızlığı özendiren, sendikalı
ile sendikasız arasında makas oluşturacak olan ana konu
dayanışma aidatı olmalıdır. Toplu sözleşme primi önemli
bir enstrümandır ama yetkili ile yetkisiz arasında fark yoktur. Bunu gündeme getirdiğimizde, ‘sendika ağalığı oluşur’
diyenler, biz yetkili değilken, dayanışma aidatını hararetle
savunuyorlardı. Yetki ellerinden gidince, bu sefer dayanışma aidatı konusunu başka türlü anlatmaya başladılar” şeklinde konuştu.
Başarısı Olanlar Değil Başağrısı
Olanlar Ayıklansın
Yalçın, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili yasa değişikliğine de değinerek, şöyle konuştu: “Bu yasanın çıkmasına
kim katkı vermiştir? İşine bakmayıp işini bırakanlar ve
makamlara güç katmak yerine makamlardan güç alanlar
katkı vermiştir. Yönetimlerden yük almak yerine işini savsaklayıp yönetimlere yük olanlar ile Sezer’in rektörlerine
özenip öğrencileri okul gezisi yerine Taksim Gezi Parkı’na
götürenler katkı vermiştir. Tükenmişlik sendromu içerisinde emekliliğe gün sayan, değişmemeye direnen, rotasyona
uğrasa bile mutasyona uğramayanlar katkı vermiştir. Başarısı olanlar değil, öğretmenleriyle geçinemeyip şikâyetlerin
odağı haline gelen ve başağrısı olanlar katkı vermiştir. Öyleyse görüşü, düşüncesi ne olursa olsun başarısı olanlar değil, performansının düşüklüğü nedeniyle başağrısı olanlar
ayıklansın.”
Ek Ders Esaslarındaki Çarpıklıklar
Düzeltilmelidir
Ek ders esaslarındaki çarpıklığın devam ettiğini vurgulayan Ali Yalçın, “Ek Ders Esasları acilen değişmelidir. Okula
gelmemeyi özendiren, iki gün gelmeyene adeta üç gün de
gelme der gibi, iki güne üç gün bonus içeren bir düzenleme var. Bu çarpık yaklaşım ve ek ders dağılımındaki adaletsizlikler bir an önce değişmelidir. Okul yöneticilerinin ek
ders dağılımlarında adaletsizlikler var. Farklı branşlar yan
yana konduğunda haftalık maaş karşılığı girilmek zorunda
olunan ek ders saatlerinde tutarsızlıklar var. Sınav görevlerinde emeklerin karşılığı sayılamayacak komik ücretlendirmeler var. Öğretmenlerin nöbet görevlerine ücret verilmemesi, taşımalı eğitim yapan yerlerde idarecilerin ve görevli
bazı öğretmenlerin öğle arasında tatil yapamamasının göz
önünde bulundurulmaması gibi üzerine gidilmesi gereken
birçok konu var. Ek ders esasları acilen masaya yatırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sendikalı ile Sendikasız Arasındaki Makas Açılmalıdır
Ali Yalçın, sendika olarak örgütlü güçleri sayesinde birçok kazanım elde ettiklerini ve bunlara yenilerini eklemeye devam ettiklerini ifade ederek, “Bizim aldığımız maddi
kazanımlar ne yazık ki sendikasız olan örgütsüz kitleye de
aynı oranda yansıtılıyor. Bu haksızlık. İşçi sendikalarında,
memur sendikalarındaki gibi değil. Orada örgütlü ile örgüt-
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 31
Beleş Nöbete Hayır
“Çoğu kurumda nöbetin bir karşılığı varken, eğitim hizmet kolunda bunun bir karşılığının olmaması adil değil” diyen Yalçın, şöyle konuştu: “Toplu sözleşme masasına taşıdığımız, ‘Eğitim kurumlarında görevli yönetici ve öğretmenlerce fiilen yerine getirilen nöbet görevi karşılığında, nöbet
tutulan her gün için 4 saat ek ders ücreti ödenir’ teklifin
yerine getirilmesi için mücadelemiz sürecek. Teklifimizi
geçersiz kılacak hiçbir gelişme olmamıştır. Sendika olarak
‘beleş nöbete hayır’ demeye devam ediyoruz. Bir toplu sözleşmede 18 kazanımı sağlayan irade, bu konuyu da eninde
sonunda çözecek ve kazanım kervanına ekleyecektir. Bunda
kararlıyız.”
2014, Sorunların Değil Çözümlerin Öne Çıktığı
Bir Yıl Olsun
Ali Yalçın, 2013 yılının, 2012’den devralınan sorunlarla
anılan bir yıl olmaktan kurtulamadığını kaydederek, şunları söyledi: “Özellikle ikinci yarısında sorunların birer birer
çözülmesiyle imaj tazeleyen Bakanlık, eğitim çalışanlarının 2014 yılına ilişkin umutlarını da artırmış oldu. Okul
dönüşümleri, tayin ve nakiller, eş durumu, alan değişikliği,
yeni öğretmen ataması gibi birçok konuda son altı ayda
beklenilenin üzerinde iyi gelişmeler yaşandı. 2104 yılına
devreden kariyer basamakları, norm kadro yönetmeliği, öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, müfredatın
değerler eğitimi ekseninde güçlendirilmesi, GİH sınıfı çalışanları için görevde yükselme ve unvan değişikliği takviminin belirlenmesi ve işletilmesi, bazı okullarda devam eden
başörtülü öğrencilerin sorunlarının çözülmesi ve yönetmelik değişikliğinin gerçekleştirilmesi gibi birçok konu bu yıl
içerisinde ivedilikle çözülmelidir.”
Suriyeli Savaş Mağdurlarına 600 Bin TL Yardım
M
emur-Sen, “Sana İhtiyacım Var” kampanyası kapsamında İHH’ya 600 bin TL yardımda bulundu. Suriye halkı için başlatılan yardım kampanyasına ilişkin Memur-Sen Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı
düzenlendi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’e bağlı sendikaların genel başkanlarının katıldığı toplantının sonunda, 600 bin TL’lik çeki İHH
Ankara Temsilcisi Mustafa Sinan’a teslim etti. Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Esed güçleri tarafından
atılan varil bombalarından canlarını kurtarmak için kaçan Suriyelilerin sayısının gün geçtikçe arttığını belirterek, şöyle konuştu: “Bölgede yaşayan, hayatlarını yardımlarla ancak devam
ettirebilen Suriyelilerin büyük kısmı evlerini terk etmemek
için direnirken, evlerine varil bombaları isabet eden Suriyelilerin kamplara sığınmaktan başka çaresi kalmıyor. Her geçen
gün insani dram daha da artıyor. Çoğu kadın ve çocuk olmak
üzere yaklaşık 150 bin kişi hayatını kaybetti, 6 milyon 500 bin
kişi ülkesini terk etti. Ölenlerden 71 bini sivil… 71 bin sivilden
7 bin 626’sı çocuk, 5 bin 70’i kadın…”
Seyirci Kalamazdık
“Durum bu kadar kötü iken, sessiz sedasız oturup bekleyemeyiz” diyen Gündoğdu, “Masum Suriyelilerin hayatta kalması
için dün olduğu gibi bugün de sorumluluk alarak üzerimize
düşen görevi yerine getiriyoruz. Suriye’de din adamları, yaşanan sıkıntıdan dolayı yiyecek bulamayan yoksullara eşek,
köpek ve kedi eti yeme fetvası verdi. Esed rejim güçleri tarafından kuşatılan Şam-Beyt Sahım köyünde yaşayan bir kadının feryadı ise halen yankılanıyor. Batı’dan umudunu kesen
Suriyeli bacımız bu sefer insani örgütlere seslenmek yerine
hayvan hakları örgütlerine seslenerek, ‘bizi insan olarak gör-
32 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
müyorsanız, bari hayvan olarak görün’ demişti. Bu ne büyük bir
utanç ne büyük bir acı? Biz bu sese kulağımızı tıkayamayız. Bu
ses Batı’dan değil ama mazlumların sesi Memur-Sen ailesinden ve onurlu milletimizden karşılık buldu” şeklinde konuştu.
Gündoğdu, Memur-Sen olarak Suriye halkının yaşadığı drama seyirci kalmadıklarını ve kalmayacaklarını vurgulayarak,
“Bu nedenle Suriye’de, başta çocuklar olmak üzere, kadın, yaşlı
ve hastaların hayata tutunabilmeleri için Memur-Sen olarak
çalışmalarımıza devam ediyoruz. ‘Sana İhtiyacım Var’ yardım
kampanyası kapsamında Memur-Sen Genel Merkezi başta olmak üzere, bazı il teşkilatlarımız tarafından bize gönderilen
toplam 600 bin TL’yi İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım
Vakfı’na (İHH), Suriye halkının yaralarının sarılması için teslim
ediyoruz. Bu yardıma maaşları ile destek veren Memur-Sen
Konfederasyonu ile bağlı sendikaların genel başkan ve yardımcılarına da teşekkür ediyorum” dedi.
İHH Ankara Sorumlusu Mustafa Sinan ise, Memur-Sen’e
teşekkür ederek, yardımların sürekli ve katlanarak arttığını,
Suriye’ye ulaşan yardım TIR sayısının 2 bin 750’yi geçtiğini
söyledi.
Mehmet Akif İnan’ın Emanetini
Sonsuza Kadar Koruyacağız
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın davasına sahip çıktıklarını ve emanetini sonsuza dek koruyacaklarını
söyledi.
Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi’nin düzenlediği ‘İşyeri Temsilcileri ve Kurum Yöneticileri’ toplantısı ile
Mehmet Akif İnan’ı anma programına katıldı.
İşyeri temsilcileri ve kurum yöneticileri toplantısında
konuşan Ahmet Gündoğdu, gönülleri imar etme hedefiyle rahata değil, meşakkate talip olarak sendikal düzlemde
yol açan öncülerin manen ve maddeten oluşturulmuş her
türlü engeli aşan cesur ve kararlı adımlarının, öncülerin bıraktığı izden ilerleyip hedefe giden yolu hep genişleterek
koşan ardılların azim ve gayretlerinin 22 yılda yüz binlerce
hikâyeden oluşan upuzun bir Eğitim-Bir-Sen destanını meydana getirdiğini kaydetti.
Bu destanda emek, fedakârlık, gözyaşı ve sevinç bulunduğunu belirten Gündoğdu, “Bu destanda, duygu yelpazesinin
her bir aralığından örnekler vardır ama yılmak, korkmak, caymak, geri dönmek yoktur” dedi.
Yeni Bir Hedefe Doğru Koşmak Mecburiyetindeyiz
Eğitim-Bir-Sen’in zeminini oluşturan geleneğin oluşturduğu medeniyet değerlerinin, karşılaşılan her yol ayrımında
gidilecek yolu gösteren bir ışık olduğunu ifade eden Gündoğdu, şöyle devam etti:
“Eğitim-Bir-Sen, 22 yılda hiç yolunu şaşırmadan, çizgisinden hiç sapmadan, duraksamadan hep ilerlemiştir. Bugün
gelinen nokta son derece önemlidir ve önemi nispetinde de
tarihîdir. Ancak, şurası iyi bilinmelidir ki, 270 bini aşkın aktif
bir bünye, önceki günün hayali, dünün hedefidir ama bugün
gerçekleşmiş bir hayal, ulaşılmış bir hedeftir fakat nihaî değildir. Ulaşılan bu noktayı anlamlandırmak ve heyecanımızı
yitirmeden yeni bir hedefe doğru koşmak mecburiyetindeyiz.”
Şanlıurfa Belediye Konferans ve Nikah Salonu’nda düzenlenen etkinliğe de katıldı.
Gündoğdu, burada yaptığı konuşmada, Mehmet Akif
İnan’ın davasına sahip çıktıklarını ve emanetini sonsuza dek
koruyacaklarını vurgulayarak, İnan’ın ülke ve insanlık için
önemli bir değer olduğunu dile getirdi.
“Bir insanın fikirleri ölmemişse o insan ölmüş sayılmaz,
ölümsüzdür” diyen Gündoğdu, “Akif Abi’nin bize bırakmış
olduğu fikirlerden yola çıkarak Genç Memur Sen’i kurduk.
Türkiye’yi yeniden dönüştürme ve medeniyet tasavvuruyla
buluşturma projesi olan Genç Memur Sen’e Akif İnan misyonu yüklüyoruz” ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından, Şanlıurfa Belediyesi’nce düzenlenen “Mehmet Akif İnan Ulusal Şiir Yarışması”nda dereceye
girenlere plaket verildi.
Üniversite Şubesinin Toplantısı
Gündoğdu, Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen 2 No’lu (Üniversite)
Şube’nin düzenlediği toplantıya da iştirak etti.
Yaklaşık 250 üyenin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda bir selamlama konuşması yapan 2 No’lu Şube Başkanı
Öğr. Gör. Mustafa Sami Çetin, akademik ve idari personelin
özlük haklarıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Üniversitede 450 üyeye ulaşan büyük bir aile haline geldiklerini ifade
eden Çetin, hedeflerinin, bu sayıyı 600’e çıkarmak olduğunu
söyledi.
Konuşmaların sonunda, yeni yardımcı doçent, doçent ve
profesörlüğe atanan üyelere Genel Başkan Ahmet Gündoğdu tarafından plaket takdim edildi.
Bir İnsanın Fikirleri Ölmemişse O İnsan Ölmüş Sayılmaz
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ın vefatının 14. yılı münasebetiyle
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 33
Uyanık Olmalı ve Birbirimize
Bağrımızı Açmalıyız
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı,
1970’li yılların kısır siyasi
çekişmelerinin yeniden hortlatılmasına fırsat verilmemesi gerektiğini
ifade ederek, “Birbirimize yüreğimizi
açalım. Yoksa herkes üzülür. Herkes
acı çeker. Uyanık olmalı, birbirimize
bağrımızı açmalıyız. Unutmayalım
ki, düşmanlarımız amansızdır, vicdansızdır, ahlaksızdır” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Antalya ve Erzincan şubelerinin genişletilmiş işyeri
temsilcileri toplantısı ile Kahramanmaraş’ın Afşin Göksun,
Nurhak ve Ekinözü ilçeleri ve köylerdeki işyeri temsilcilerinin katılımıyla Elbistan’da gerçekleştirilen toplantıda konuşan Teyfik Yağcı, sendikacılığın yalnızca işyeri örgütlenmesiyle sınırlı tutulmasına, küçük bir alana hapsedilmesine
razı olmadıklarını belirterek, küresel düşündüklerini ve yerel
davrandıklarını söyledi.
Zengin Bir Geçmişe Sahibiz
Temsil ettikleri topluluğun görüş ve düşüncelerini hayata yansıtmanın en önemli hedefleri olduğunu kaydeden
Yağcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teşkilatımız da bizden bunu
bekliyor. Diğer paydaş kuruluşları da içine alacak şekilde,
açık bir toplumsal projeyi de içeren anlayışımız bize tarihi
bir misyon yüklemektedir. Onun için teşkilat olarak bizim,
herkesin saygı duyacağı amaçlarımız, makul ve kabul edilebilir hedeflerimiz vardır. Bu amaçlara ulaşmak için gerçekleşebilir programlar belirleyerek hedefe yürüyen bir teşkilatız.
Bir teşkilatın bunları yapabilmesi için örgüt üyelerini harekete geçirebilecek başarılı bir geçmişten beslenmesi gerekir. Allaha şükür, biz bu zengin geçmişe sahibiz. Başarılı bir
örgütlenmenin; şevkli, hesap vermeye hazır, ehil ve bilgili
bir adanmışlar kadrosunun varlığı, onun en önemli öz sermayesidir.”
Çözümü Farklı Odaklarda Değil,
Medeniyet Değerlerimizde Aramalıyız
İçinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren değişmeye başlayan bir dünya ve değişen bir Türkiye bulunduğunu dile getiren Yağcı, “Bu büyük ve önemli değişimi
hep birlikte gözlemliyoruz. Zaman boyutuyla tarihi derinlikte ve mekân boyutuyla coğrafi genişlikte, milli kurtuluş
ruhunun yeniden dirilişine şahitlik ediyoruz. Bizler şunu çok
iyi görüyoruz ki, şu dünya coğrafyasındaki bu milletin doldurması gereken yerler hâlâ boş duruyor. Bu milli uyanış,
34 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
en başta eğitim camiasının eseridir. Bizim değerlerimizin
yeniden inşasında, huzur ve mutluluğun, refah ve saadetin
elde edilmesinde ülkemiz ve milletimiz stratejik bir konuma yükselmiştir. Son 5-10 yıl itibarıyla yaşadığımız gelişmeler, Türkiye’nin böyle bir potansiyele sahip olduğunu cümle
âleme göstermiştir. Bu durum hiç şüphesiz Türkiye’yi küresel
güçlerin hedef tahtası haline de getirmiştir. Yakın geçmişte park-bahçe bahane edilerek yapılan kalkışma ve bugün
itibarıyla ülkenin geleceğini kıskaca alma hamlelerinin bu
emperyalist husumetin ekmeğine yağ sürdüğünü hepiniz
takdir edersiniz. Bu türden girişimlerin devam edeceği de
her zaman ihtimal dâhilindedir. Karşılaştığımız krizlerin çözümünü farklı yapılarda ve odaklarda değil, kendi medeniyet
değerlerimizde ve aynı vücudun azaları olduğumuz hakikatinde aramalıyız” şeklinde konuştu.
Yeni Nesillere İdeal Aşılamalıyız
Menfaatçiliğin, bencilliğin ve sekülarizmin kalplerde din
haline geldiği bir modern dünyada, eğitimciler olarak yeni
nesillere ideal aşılamaları gerektiğine dikkat çeken Teyfik
Yağcı, “Karakter eğitimi bizlerin ekstra gayretleriyle amacına ulaşacaktır. İdealciliğin en önemli fidanlığı okullardır. O
fidanların bahçıvanları öğretmenlerimizdir, sizlersiniz, bizleriz” ifadelerini kullandı.
Kan Akmıyor Diye Yüreği Kan Ağlayanlar,
Karalar Bağlayanlar Var
Yağcı, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olarak
millet düşmanlarının birçok planını bozdukları gibi yeni sinsi planlarını da bozacaklarını ifade ederek, “Bozguncular başarıya ulaşamayacaktır. Onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Ma-
alesef bu ülkede kan akmıyor diye yürekleri kan ağlayanlar
var, karalar bağlayanlar var. Bizim vazifemiz her türlü imkân
ve fırsatları değerlendirerek istikamet dairesinde çalışmak,
çabalamaktır. Başarı odaklı değil, istikamet odaklı çalışmalıyız. Yolumuz, menzilimiz olmalı. Hedefe ulaştıracak her şey
mübah diyemeyiz. Hedefe vardığımızda nasıl yaşayacaksak,
yolda iken de öyle olmamız gerekiyor. Kardeşlik hukukuna
riayet etmek önemlidir” dedi.
Eğitim Bir milletin Olmazsa Olmazıdır
Eğitimin bir milletin olmazsa olmazı olduğunun altını çizen Yağcı, “Gelecek nesilleri iyi yetiştiremeyen milletler gelecek mücadelesini kaybetmiş demektir. Geleceğe dair herhangi bir hayali, tasavvuru bulunmayanlar bugünü değiştiremedikleri gibi, geleceği de dönüştüremezler” diye konuştu.
“Bütün insanlığın kurtuluşunu sağlamayan herhangi bir
reçete, bizim de kurtuluşumuz olmayacaktır” diyen Yağcı,
şunları kaydetti: “Bu nedenle, lokal hareket etmekle birlikte
küresel düşünmeyi ihmal edemeyiz. Somali’ye yardım, Arakan yetimlerine yardım ve orada yetimhane yapılması, ül-
kemizde başlattığımız 1000 yetime ulaşma projesi, deprem,
sel gibi afetlerde milletin yardımına koşma gibi çalışmalarımız herkesin, hepinizin malumudur. Geçmişte ecdadımızın
yaptığı gibi, yeniden insanlığı adalet ve merhamet iklimiyle
buluşturmamız imkânsız değildir. Bunu sağlayacak olan ise
eğitimcilerdir, sizlersiniz.”
Yağcı, “Bizim anlayışımıza göre sendika sadece sendika
değildir. Her şey de ‘ücret’ demek değildir. Bizler onur, erdem,
adalet, merhamet, emniyet, güven, huzur ve refah mücadelesinde bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İHH’ya Destek Ziyaretinde Bulunduk
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, İHH’nın bu ülkeye, bu millete ait
bir değer olduğunu belirterek, “İHH, bizim medeniyet değerlerimizi mazlumlarla, mağdurlarla ve mahrumlarla
buluşturmakta; kadirşinas insanımızın yardımlarıyla birlikte
sevgilerini, kardeşlik duygularını gemilere, uçaklara, kamyonlara yükleyerek dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır” dedi.
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Genel Başkanı Bülent Yıldırım’ı
ziyaret etti. İHH’nın bu ülkeye ait bir değer olduğunu söyleyen Gündoğdu, İHH’nın mesuliyet duygusu içinde tüm
insanlığa hizmet götürdüğünün altını çizerek, “İHH, bütün
yardım kuruluşları gibi bizim medeniyetimizin mazlumlarla, mağdurlarla ve mahrumlarla bir olma hasletini gemilere,
uçaklara, kamyonlara yükleyerek bizi bekleyenlere, bizden
bekleyenlere sevgimizi, merhametimizi taşımaktadır. İHH’nın
faaliyetlerine baktığımızda sadece insana yardımı; raporlarını okuduğumuzda sadece insanlık telaşını, mazlumların
elinden tutma heyecanını; gönüllülerine baktığımızda sadece insanlığa adanmış, iyiliğe odaklanmış insanları görürüz.
Bu adanmışlıktır ki, Mavi Marmara’da dokuz şehit vererek
adanmışlığın zirvesi olan şehitlik mertebesine çıkılmıştır.
İHH, Türkiye’de ve dünyada anasız ve babasız kalan çocuklara gönüllü anne ve baba olmuş, yetimlerin umudu olmuştur”
şeklinde konuştu.
İHH, açtığı fırınlarda ürettiği sıcak ekmekleri milyonlarca
aç uyuyan çocukla buluşturarak açlıkla yüz yüze kalan çocukların umudu olduğunu kaydeden Ahmet Gündoğdu, “İHH,
başta Suriyeli kardeşlerimiz olmak üzere kış şartlarında yalınayak gezen çaresizlerin çaresidir” dedi.
İHH’nın, Filistinli, Gazzeli, Suriyeli, Arakanlı mağdur ve
mazlumlara yardım elini uzattığını dile getiren Gündoğdu,
bu durumdan rahatsız olanların varlığına dikkat çekti. Gün-
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 35
doğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün çabası, mazlum ve
mağdur insanlara yardım götürmek olan İHH’yı hedef alan
her türlü girişim sonuçsuz kalacaktır. Memur-Sen olarak
İHH’nın dünya mazlumları, yetimleri, mağdurları için yaptığı çalışmaların her zaman yanında olduk. Bundan sonra da
olmaya devam edeceğiz. Tabi ki bu yardımlardan birileri rahatsız olabilir, olacak da. Yakın geçmişte Siyonist İsrail’in
zulmü altındaki Filistinli kardeşlerimize yardım götürmek
için yola çıkan Mavi Marmara gemisine yapılanları hiç bir
zaman unutmayacağız. İsrail’in hunharca saldırısında şehit
olan vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum. Katil İsrail’i kınıyorum. Bu saldırıda Memur-Sen’in acısı iki kat
daha fazladır. Biliyorsunuz Mavi Marmara gemisine yapılan
saldırıda üyemiz Ahmet Doğan’ın oğlu 19 yaşındaki Furkan
kardeşimiz, Siirt’te görev yapan öğretmen üyemiz Yusuf Bilgen ve Araştırma Görevlisi Üyemiz İsmail Bilgen’in babası
İbrahim Bilgen şehit oldu. Umarız bir daha böyle bir olay
yaşanmaz. İHH’nın insanlığa hizmet yolundaki yürüyüşü devam etmektedir.”
İHH’nın dünyanın dört bir yanına uzanan yardım elinin
karşılığının mazlumların hayır duaları olduğunu belirten
Gündoğdu, “İHH, ‘Su gibi aziz olasınız’ duasına mazhar bir
kuruluş olarak, açtığı binlerce su kuyusu ile Afrikalı susuz
dudakları su ile buluşturmuştur. Bu nedenle İHH’nın insani
yardımlarını çok önemsiyoruz ve nedeni ne olursa olsun bu
insani yardımlarının önünün kesilmesini istemiyoruz. Aksi
takdirde hem bu dünyada hem öbür dünyada yetimler bu
hizmetleri bilerek veya bilmeyerek engelleyenlerin yakasına yapışacaktır. Bugün burayı ziyaret sebebimiz, safımızı
belli etmek içindir. Safımız yetimin yanıdır, mazlumun yanıdır, insani yardımların yanıdır. Bu duygularla İHH yöneticileri
ve gönüllülerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” diye
konuştu.
İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise, ziyaretten duyduğu mutluluğu dile getirdi. Yıldırım, Memur-Sen gibi,
Türkiye’nin en önemli kuruluşlarının destekleriyle hizmet
aşklarının daha da arttığını söyledi.
Ziyarete, Memur-Sen’e bağlı Büro-Memur-Sen Genel
Başkanı Yusuf Yazgan, Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel
Turbay, Ulaştırma-Memur-Sen Genel Başkanı Can Cankesen, Birlik Haber-Sen Genel Başkanı Gürbüz İnaltekin, Kültür
Memur-Sen Genel Başkanı Mecit Erdoğan, Bayındır MemurSen Genel Başkanı Abdulhadi Karasapan ve İHH Genel Merkez yöneticileri katıldı.
İnsan Onuruna Yaraşır Bir Ücret
İçin Çalışıyoruz
E
ğitim-Bir-Sen
Genel
Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, insan
onuruna yaraşır, hayat standartlarını yükselten bir ücret
istediklerini belirterek, “Eğitim
çalışanlarının mali durumunda
iyileştirme yapılması için çalışıyoruz” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Batman, Mardin, Kastamonu, Karabük, Bartın
şubelerinin genişletilmiş işyeri temsilcileri, Ankara 1 No’lu
Şube’nin işyeri temsilcileri, Ankara 2 ve 3 No’lu şubelerin
divan toplantıları ile Malatya 1 No’lu Şube’nin olağanüstü
kongresine katılan Ramazan Çakırcı, son dönemde yapılan
operasyonların asıl hedefinin, Türkiye’yi daha fazla güçlenmeden boğmak olduğunu ifade ederek, “Milli iradeyi
önemseyen ve vesayetle mücadeleyi önceleyenlerin küresel operasyon karşısında emek ve ekmek adına, kazanımların korunması ve geliştirilmesi için safları daha da
sıklaştırmaları gerekir” şeklinde konuştu.
Emperyalist güçlerin, büyüyen ve sorunlarını bir bir
36 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
çözen Türkiye’den rahatsız olduğunu kaydeden Çakırcı,
şunları söyledi: “İslam dünyasının umudu olan ve sömürgeci dünya düzenine karşı çıkan, itiraz eden bir Türkiye’yi
daha fazla güçlenmeden boğmak istemektedirler. Gezi
olaylarında olsun, 17 Aralık operasyonunda olsun, hedef
sadece Türkiye’deki hükümet değildi. Bu operasyonlarda
ülkemizin ve İslam dünyasının geleceği hedef alınmıştır.
Hedef, sesini yükselten bu ülkenin çocuklarına had bildirmeye kalkışmaktır. Bunun için bu kaleyi tahkim etmemiz,
saflarımızı daha çok sıklaştırmamız gerekir.”
Eğitim Çalışanlarının Mali Durumunda İyileştirme
Yapılması İçin Çalışıyoruz
Çakırcı, toplu sözleşme masasında az alan ile çok alan
arasındaki makası daralttıklarını dile getirerek, son toplu
sözleşmede en çok sevinenlerin emekliler ve 4/C’liler olduğunu kaydetti.
Öğretmenlerin de ek ödeme mağduriyetini gidererek
büyük kazanımlar sağladıklarını ifade eden Çakırcı, insan
onuruna yaraşır, hayat standartlarını yükselten bir ücret
istediklerini vurgulayarak, “Eğitim çalışanlarının mali durumunda iyileştirme yapılması için çalışıyoruz” diye konuştu.
Düzenlemelerini Zamanında, Açık, Şeffaf, Kariyer ve
Liyakatin Esas Alınarak Yapmasını İstiyoruz
“Reel ücret artışı konusunda mağdur konumdaki akademik personele ilave zam yapılmasını istiyoruz” diyen
Çakırcı, taleplerini şöyle sıraladı:
“Kariyer basamakları önündeki bariyerlerin kaldırılmasını, 4/C’li personelin kadroya geçirilmesini, üzerinde
uzlaştığımız 2005 yılından sonra göreve başlayanlara
bir derece verilmesini, disiplin cezalarının affedilmesini,
emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlamasının kaldırılmasını, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm düzenlemelerini
zamanında, açık, şeffaf, kariyer ve liyakati esas alarak yapmasını, ek ders ücretlerindeki dengesizliğin giderilmesini
istiyoruz.”
MEB, Gündemine Daha Çok Yoğunlaşmalıdır
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, gündemine daha çok yoğunlaşması gerektiğini belirten Çakırcı, “Bakanlığın gündemi,
eğitim, eğitim çalışanlarının özlük ve sosyal haklarıdır.
2023 vizyonu için mevcut eğitim sistemini daha çok iyileştirmelidir. Müfredatı gözden geçirmelidir. Bu müfredat
çağın ihtiyacına cevap vermiyor, üç yanlış bir doğru denklemi üzerine kurulmuş. Çocuklarımızın hayatı test ile tost
arasına sıkıştırılmıştır. Başarısızlığı çocuklarımızın kaderi
haline getiren olumsuzluğun eğitime ilişkin toplum nezdinde oluşturduğu algı ne acıdır ki zamanla öğretmenin
başarısızlığına dönük bir algıya dönüşmüştür” dedi.
Başarı Değerlendirmesinde Değer ve Etik Odaklı
Yeterlilik Yok
Başarı değerlendirmesinde, değerler eğitimi, teknolojik
yeterlilik, kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif yeterliliğin
bulunmadığını kaydeden Çakırcı, şöyle devam etti: “Bu değerlendirmede, değer ve etik odaklı yeterlilik yok. Öğüten
değil, yetiştiren ve eğiten bir eğitim sistemine ihtiyaç var.
Aliya İzetbegoviç, ‘Müslüman çocukların kendi ülkelerini
yönetememelerinin temel nedeni, yönetmek için değil,
yönetilmek için yetiştirilmeleri; seslerini yükseltmek için
değil, itaat etmek için eğitilmeleridir’ diyor. Ülkemizin ilerlemesi, ‘suya sabuna dokunmayan, siyonizme ve emperyalizme karışmayan, test ile tost arasına sıkıştırılmış gençlik’
ile değil, Bilge Kral Aliya’nın deyimiyle ‘cesur ve itiraz ruhunu taşıyan kimselerle’ gerçekleştirilecektir. Bunun için
sistemin iyileştirilmesi gerekir.”
Sorunlar Bekletildikçe Kangrenleşir
Bakanlığın, öğretmen, memur ve hizmetlilerin sorunları ile daha çok ilgilenmesi gerektiğini vurgulayan Çakırcı,
“Öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselme sorunu
devam ediyor. Bakanlığın düzenleme yapmamasından dolayı 40 binin üzerinde dava açıldı. Kariyer sisteminde acil
çözüm şart. Norm kadro yönetmeliğinde halen değişiklik
yapılmadı. Yönetici atamada yaşanan sorunlar çözüm bekliyor. Diğer yandan öğretmen atama ve yer değiştirmede
sorunlar yaşanıyor. Bakanlık bu sorunların çözümünde
daha ciddi adımlar atmalıdır. Yer değiştirmelerde becayişi
artık düşünmek zorundadır. Sorunların çözümü isteniyorsa, gelen taleplere kulak vermelidir. Sorunlar bekletildikçe
kangrenleşir” ifadelerini kullandı.
YÖK Yasası Mutlaka Değiştirilmelidir
YÖK yasa taslağının unutturulmaya çalışıldığını dile
getiren Çakırcı, “Üniversitelerdeki sorunların temel nedeni
darbe ürünü YÖK yasasıdır. Bu yasa mutlaka değiştirilmelidir. Özgür ve demokratik üniversiteler için, bilimin üretilmesi için bu şart. Üniversite idari personeli için yakında
olumlu gelişmeler bekliyoruz. Görevde yükselme ve unvan değişikliği için düzenleme yapılacak. Sendika olarak,
çalışanların taleplerinin önemli bir kısmının dikkate alınmasını bekliyoruz. Öğretim elemanlarının ücretlerinde
iyileştirme yapılması için çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.
Sonuç alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye
konuştu.
Sonuç Odaklı Çalışmalarımız Devam Edecek
Çakırcı, hedefi daima yüksek tutarak, istikameti kaybetmeden yürümek gerektiğini kaydetti. Sendika olarak vazifelerinin, her zaman üyelerinin yanında olmak olduğunu
söyleyen Çakırcı, kardeşlik hukuku çerçevesinde sonuç
odaklı çalışmalarına devam edeceklerini vurguladı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 37
Kurucu Genel Başkanımız
Mehmet Akif İnan’ı
Vefatının 14. Yılında Rahmetle Andık
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın bir dava adamı,
kendisini milletine ve ülkesine hizmete adamış,
şair, yazar, düşünür ve önemli bir aksiyon insanı olduğunu
söyledi.
Akif İnan’ın millet adına sendikacılık yaptığını kaydeden
Gündoğdu, “Mehmet Akif İnan Abimiz, milletin inancına bağlı ve değerlerine önem veren bir sendikacılığın temellerini
attı” dedi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kurucu Genel Başkanı
Mehmet Akif İnan’ın vefatının 14. yılı dolayısıyla düzenlenen
“Mehmet Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” konulu panel Başkent Öğretmenevi’nde gerçekleştirildi.
Panelin açılışında konuşan Ahmet Gündoğdu, “Mehmet
Akif İnan’ın deyimiyle ‘vefa elbiselerini giyerek’ programımızı teşrif eden Akif İnan dostları hoş geldiniz. Örgütlü mücadeleye katkı sunan, ter akıtan, sendika üyesi olma imkânı
olmamasına rağmen başlıca meslek gruplarından olan kardeşlerimizden Allah razı olsun” şeklinde konuştu.
Şair, Fikir Adamı ve Sendikacı
Akif İnan’ı anma programının bu yıl bir panele dönüştürüldüğünü belirten Gündoğdu, Akif İnan’ın şair, fikir adamı
ve sendikacı olduğunu kaydetti. Örgütlenmenin, sendikacılığın, özgürlük mücadelesinin sanki bu camiayla ilgisi yok-
38 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
muş gibi bir durumun geçmiş dönemde de olduğuna dikkat
çeken Gündoğdu, İnan’ın, Hak-İş’in tecrübesini yanına alarak,
20-30 yıllık bir tecrübeyle Memur-Sen’i kurduğunu ifade
etti. Gündoğdu, Akif İnan’ın misyonunun adam yetiştirmek
olduğunu dile getirerek, “Batı değerleriyle yetişen insanlar
değil, medeniyet davasına bağlı yeni nesiller yetiştirmeliyiz”
diye konuştu.
İnan’ın, adanmışlığı ön plana çıkararak, gençlere ihtiyacının olduğunu söylediğini belirten Gündoğdu, şöyle devam
etti: “Akif Abi’nin dava adamı olacak gençlik idealini 1970’li
yıllarda görüyoruz. Adanmışlığı ön plana çıkararak, gençlere
ihtiyacının olduğunu söylüyor. Bugün, hem sivil toplumda
hem toplumda, o gün konferanslarını dinleyen gençlerin öncülük yaptığını görüyoruz. Genç Memur-Sen’i kurarak hayata
geçirdik. Mısır darbesinin 100. gününde Türkiye genelinde
yapılan eylemlerde medeniyet gençliğinin neler yapabileceğini gördük.”
Milletin Değerlerine Önem Veren Sendikacılığın
Temelini Attı
“Akif İnan, sendikacılığı devlet adına yapan kesimleri çok
iyi görüyordu” diyen Gündoğdu, “Mehmet Akif İnan Abimiz,
devlet adına sendikacılık yapan, milletin değerlerine önem
veren bir sendikacılığın temellerini attı. Burada medeniyet
sendikacılığını çok önemsediğini görüyoruz. Toplu sözleşme
hakkı olmazsa olmazıydı. Anayasa değişikliğini o günlerde haykırıyordu. Toplu
sözleşme hakkı için biz de ‘ya bu hakkı
alırız ya da bir daha bu masaya oturmayız’ dedik ve iş güvencemize dokundurtmadan bu hakkı almış olmamız, sendikal
mevzuat bakımından Memur-Sen’in çalışma hayatına yaptığı önemli bir gelişmedir” dedi.
Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının
En Büyük Mimarıyız
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, kamuda başörtüsü özgürlüğünün, aynı zamanda vatandaşına had bildirerek ‘siz
işinize bakın’ diyen devlet anlayışından
eşit yurttaşlığa geçişin adı olduğunu vurguladı.
Onlarca yıl bu yasakla ülkenin enerjisinin yok edildiğini ifade eden Gündoğdu, Memur-Sen’in
bu sorunun çözümünde katkısının büyük olduğunu kaydetti.
Gündoğdu, şunları söyledi: “Ana muhalefetin Meclis’te başörtülülere, ‘bacımız’ demesini önemli görüyoruz. Ama MemurSen’in topladığı 12 milyon 300 bin imza ile bu sorunun çözümünün en büyük mimarı olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Çözüm süreci, bizim projemiz değil ama ırkçılığa son
vermesi adına önemli bir projeydi. Projenin sahibi bizmişiz
gibi hareket ettik. Ben Karadeniz ve Marmara’ya, yardımcılarım bütün illere gitti. Bu proje, dün, devletin öteki ilan ettiği
Alevilerin, Kürtlerin tamamının beriki olması, yani kendilerini bu ülkenin birinci sınıf insanı görmesi projesiydi.”
Mısır’da yaşanan olaylara da değinen Gündoğdu, konuşması sırasında salondaki dinleyicilerle birlikte Rabia işareti
yaptı.
Paralel Devlet İddiasıyla ilgili Ne Varsa Üzerine Gidilmeli
Dershane tartışmasının başladığı günden beri ‘dershaneler kapatılmamalıdır, kapanmalıdır’ dediklerini hatırlatan
Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hâlâ sınavların amaç olduğu eğitim sisteminde, dershaneleri kapatmak çözüm olmaz. Testle tost arasına sıkıştırılmış; erdemli, ahlaklı olmanın önemli olmadığı bir sistemde kaybeden Türkiye olacaktır. Mesele sadece dershane
meselesi değilmiş. Taksim Gezi olaylarında bu nasıl iş, niye
taraflar biraraya gelmedi’ derken bir sanatçının Tweet’iyle
meselenin ağaç meselesi olmadığını gördük. Son günlerdeki
operasyonlar da tıpkı gezide olduğu gibi, meselenin dershane meselesi olmadığını gösterdi.”
görünümlü bir projeyle Türkiye’yi zayıflatmaya çalışan kirli
projeye karşıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Referandumda ‘Evet’ Diyenler, ‘Hayır’ Diyenleri
Sevindirecek Bir Tavır İçerisine Girmemeli
Türkiye’nin yakaladığı istikrarı sürdürmesinin önemine
işaret eden Gündoğdu, “2010 Referandumu’nda ‘Evet’ diyen
yüzde 58’lik kesim var. Bizim duruşumuz bellidir. Demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden yana duruşumuzu sürdürüyoruz. Referandumda ‘evet’ diyenler, ‘Hayır’ diyenleri sevindirecek bir tavır içerisine girmemeli. 17 Aralık
Operasyonu, bir yolsuzluk operasyonu olarak görülemez.
Yolsuzluk varsa, sonuna kadar gidilmeli. Hiç bir şekilde üzeri
örtülemez. Ancak yolsuzluk kılıfı üzerinden ülke hedef alınıyorsa, siyaset kurumuna, demokrasiye, milletin iradesine
önem veren herkesin yer alacağı taraf Başbakanı’nın yanıdır”
şeklinde konuştu. “Mehmet Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” Paneli
Program, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan
Kaplan, Prof. Dr. Şükrü Karatepe, TBMM İdare Amiri, Çorum
Milletvekili Salim Uslu ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Erdinç Yazıcı’nın konuşmacı olarak katıldığı “Mehmet
Akif İnan, Memur-Sen ve Büyük Türkiye” paneliyle devam etti.
Panelde, Mehmet Akif İnan’ın sendikacılık yönü, MemurSen’in kuruluşundan bugüne kadarki mücadelesi anlatıldı.
4Y ile Sonuna Kadar Mücadele Edilmelidir
Gündoğdu, 17 Aralık Operasyonu ve devlet içerisinde paralel yapılanma olduğu yönündeki iddialara ilişkin olarak,
“Cenab-ı Hakk’ın peygamberlerden sonra sevdiği kullar şehitlerdir. Onlara bile ‘huzuruma kul hakkı ile gelmeyin’ diyor.
3Y’ye (Yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluklar) biz yağcılık maddesini ekliyoruz. Bu 4Y ile sonuna kadar mücadele edilmelidir. Şunu da ifade etmek isterim ki, Memur-Sen, yolsuzluk
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 39
Darbecilerin, Hayırcıların Ekmeğine
Yağ Sürmeye Kimsenin Hakkı Yok
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, son günlerde ortaya çıkan tablonun,
Türkiye’nin hak ettiği bir tablo olmadığını belirterek, “Bugün Arakanlı, Suriyeli, Mısırlı, Gazzeli yetimin ve
mazlumun ümidi olan ülkemizde hiç kimsenin darbecilerin,
hayırcıların ekmeğine yağ sürmeye hakkı yoktur” dedi.
Memur-Sen Gaziantep İl Temsilciliği’nin düzenlediği il
divan toplantısına katılan Gündoğdu, geçen yıl kamuda başörtüsü özgürlüğü için başlattıkları ‘10 Milyon İmza’ kampanyasına milletin rekor bir katılımla destek verdiğini hatırlatarak, “Kampanyaya, üyemiz olsun olmasın, halkımız 12
milyon 300 bin gibi bir rekor ile katılarak, özgürlüğe ‘evet’
dedi. 12 milyon 300 bin imzayı hükümete teslim eder etmez fiili olarak sorunu çözdüğümüz sivil itaatsizlik eylemimizi
başlattık. Daha sonra, hükümetin, kadınların eğitim, siyaset
ve çalışma hakkının önündeki engelleri hukuken kaldırması
ile Türkiye bir ayıptan daha kurtulmuş oldu. Çözüm süreci,
kamuda başörtü özgürlüğü gibi yüzde yüz bir Memur-Sen
projesi değil, devletin projesi, milletin kardeşlik projesiydi.
Memur-Sen burada üzerine düşeni yaptı. İllere gittiğimizde
gördüğümüz tablo, devletin ötekileri ile toplumun ötekilerinin beriki olma arzusuydu. Hükümetin son demokrasi paketiyle, öteki ilan edilenler de kendilerini bu ülkenin berikisi
olarak görmeye başladı” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin, son yıllardaki demokrasi yolculuğuyla önemli kazanımlar elde etmesinin yanı sıra siyasi ve ekonomik istikrarın içte ve dışta bazı güçleri rahatsız ettiğini ifade eden
Gündoğdu, şunları söyledi: “Türkiye’nin büyümesinden rahatsız olanlar, ilk olarak Taksim Gezi Parkı olaylarını organize
ettiler. Burada dik duran ve millete oynanan oyunu bozan
hükümete şimdi yeni bir oyun oynanıyor. Bu oyunda iç ve dış
güçlerin işbirliğini görüyoruz. Küresel bir senaryonun içine
yerleştirilmiş yolsuzluk iddiası üzerinden ülke karıştırılmak
isteniyor. Memur-Sen olarak, hiç tereddüt etmeden yolsuzlukların üzerine sonuna kadar gidilmesini istiyoruz. Mede-
40 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
niyet değerlerimizin hükmü açıktır, rüşvet alan da veren de
suçludur. Yetimin malına göz diken varsa, sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Ancak kimse uluslararası oyunu gizlemek
için yolsuzluk iddialarını kendine perde yapmasın. Rahmetli
Adnan Menderes’ten rahatsız olanların gayesi neyse, Turgut
Özal’dan, Muhsin Yazıcıoğlu’dan, Necmettin Erbakan’dan rahatsız olanlar bugün yine ülkenin seçilmiş başbakanı üzerinden ülke istikrarını hedef alıyor. Yasama, yürütme, yargı
kuvvetler ayrılığı ilkesi bugün yara almış, devlet çatışmasına dönmüş gözüküyor. Bu, Türkiye’nin hak ettiği bir tablo
değildir. Onun için hukukun üstünlüğüne yeniden geçmemiz
lazım. Bugün Arakanlı, Suriyeli, Mısırlı, Gazzeli yetimin ve
mazlumun ümidi olan ülkemizde hiç kimsenin darbecilerin,
hayırcıların ekmeğine yağ sürmeye hakkı yoktur.”
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, kavgadan değil, diyalogdan yana olduklarını kaydederek, “Eğitim-Bir-Sen ve
Memur-Sen, hatır değil, tavır sendikacılığı yapmaktadır. 2012
yılı toplu sözleşmesinde çalışanlara yapılan yanlışa karşı iş
bırakma eylemi gerçekleştirerek, kuruş sendikacılığı değil,
duruş sendikacılığı yaptık” diye konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı ve Memur-Sen
İl Temsilcisi Mithat Sevin ise, yaptıkları işin kuru bir ücret
sendikacılığı olmadığını dile getirerek, “Değerler sendikacılığı, hizmet sendikacılığı, akademik ve sosyal sendikacılık
yapıyoruz. Sendika olarak, sadece ülkemizde değil, dünyanın
neresinde olursa olsun, mağdurların ve mazlumların her zaman yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil
Etyemez’in de bir selamla konuşması yaptığı toplantıya,
Memur-Sen’e bağlı sendikaların Gaziantep Şube başkanları,
il temsilcileri ve yönetim kurulu üyeleri, Genç Memur-Sen
İl Başkanı Mehmet Fatih Kocabaş ve yönetimi, Memur-Sen
Kadınlar Komisyonu Başkanı Ayfer Er ve üyeleri ile ilçe teşkilatları katıldı.
Mali İşler Eğitim Toplantısı Yapıldı
E
ğitim-Bir-Sen
Genel
Başkan Vekili Ahmet
Özer, 1992 yılında çıktıkları yolda Türkiye’nin en büyük
sendikası en büyük sivil toplum
örgütü olduklarını belirterek, “28
Şubat sonrası toplumda kaos ortamı oluşturuldu. Yeni bir ülke
yeni bir millet yaratılmaya çalışıldı. Hem Türkiye, hem de EğitimBir-Sen bu özgürlük ortamına kolay ulaşmadı” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Mali İşler Eğitim toplantısı Ankara’da yapıldı. Genel Başkan Vekili Ahmet Özer toplantıda bir konuşma yaptı.
Eğitim-Bir-Sen Özgürlük ve Ekmeği Büyütmüştür
“28 Şubat sürecinde elimizden ne alındıysa çok şükür
hepsini geri aldık” diyen Özer, “Geri alınan bütün özgürlüklerin öncülüğünü Eğitim-Bir-Sen yaptı. En son kamuda başörtüsü serbestliği ile bu kazanımları taçlandırdık. Biz sendikamızın temelini iki madde üzerine oturttuk: Özgürlük ve
ekmek. Çok şükür her ikisinde de çok büyük kazanımlar elde
ettik. Bu iki madde bizim olmazsa olmazımızdır. Türkiye’nin
demokratikleşmesi özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda bu haklar geri kazanıldı. 12 milyon 300
bin imza atarak bu millet artık yeter dedi” şeklinde konuştu.
2013 yılında yaptıkları toplu sözleşmede aldıkları zammın rahmetli Özal ve Erbakan’dan sonra yapılmış en iyi zam
olduğunu vurgulayan Özer, şöyle konuştu: “Bu toplu sözleşmede aldığımız taban aylığa 175 TL zam, her yıl katlanarak
artan bir zamdır. Bundan sonra yapılacak zamlar, yolluklar,
yevmiyeler hepsi taban aylığa eklenmesiyle devam edecektir. 175 TL taban aylığa yapılan zam, 5.250 TL emekli ikramiyesi demektir. Kazanımlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışanlara izin vermeyin. Yıllarca yetkiyi ellerinde bulunduran
sendikaların kazanımı sıfır, iki yıldır genel yetkili sendika
Eğitim-Bir-Sen’in kazanımı 18’dir. Özlük haklarında da en
büyük kazanımları Eğitim-Bir-Sen kazanmıştır.”
Kamu Çalışanları Adına
İftihar Edilecek Kazanımlar
Üreten Bir Sendikadır
Eğitim-Bir-Sen Mali İşlerden
Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Esat Tektaş, yetkin, saygın ve donanımlı üye ve örgüt yöneticilerine
sahip olduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan ‘Ölüm bir
tohumsa kefen zarında/Gün olur
fışkırır bir orman olur’ demişti. Eğitim-Bir-Sen’de samimiyetle atılan tohumlar, bugüne kadar hayır dualarla beslenmiştir.
Örgüt yöneticilerinin emek ve fedakârlıklarıyla ilmek ilmek
işlenmiştir. Rabbimizin izniyle bereketlenmiş, bu günkü sayısına ve gücüne ulaşmıştır. Edirne’den Hakkâri’ye, Sinop’tan
Hatay’a kadar ülkemizin her yanında var olmuş, kocaman
çınarlarla dolu büyük bir orman olmuş ve ülkemizin her yerini süslemiş; kardeşliğin, sevginin merkezi, kişi hak ve hürriyetlerini besleyen esintilerin kaynağı olmuştur. Eğitim-BirSen’in gerçekleştirdiği sivil itaatsizlik eylemi sonucu, düne kadar
kamu kurumlarından ve üniversitelerden içeri alınmayan kızlarımız, kadınlarımız, mecliste hadleri bildirilen kadın vekillerimiz
bugün bu ormanın gölgesinde
serinleme imkânı bulmuştur. Bu
ormanı oluşturanları, bu destanı
yazanları yürekten kutluyorum.”
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan
Yardımcısı Ramazan Çakırcı’nın
mevzuat ve toplu sözleşme ile ilgili sunumunun ardından
mali konularla ilgili eğitim çalışması yapıldı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 41
Daha Yeşil Bir Türkiye İçin
1 Milyon Fidanı Toprakla Buluşturuyoruz
M
emur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kurucu Genel Başkanı merhum Mehmet
Akif İnan adına hatıra ormanı oluşturuldu. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel
Başkanı Ahmet Gündoğdu, Mehmet Akif İnan
Hatıra Ormanı için Türkiye genelinde 1 milyon
fidanı toprakla buluşturacaklarını açıkladı.
Memur-Sen Mehmet Akif İnan Hatıra Ormanı için ilk fidanlar dikildi. Atatürk Orman
Çiftliği’nin Söğütözü mevkiindeki arazisinin 20
dekar alanına 2 bin fidanın dikimi için tören
düzenlendi. Burada bir konuşma yapan Genel
Başkan Ahmet Gündoğdu, hem değerler sendikacılığı yaptıklarını hem de gelecek nesillere daha güzel bir
dünya bırakmak için yeni projelere imza attıklarını kaydetti.
Konuşmasına, Mehmet Akif İnan’ın, “Ölüm bir tohumsa kefen zarında/Gün olur fışkırır bir orman olur” dizelerini okuyarak
başlayan Gündoğdu, Mehmet Akif İnan’ın, hayatını insan yetiştirmeye adadığını ifade ederek, “Memur-Sen olarak sendikacılığımızı hizmet sendikacılığı, medeniyet sendikacılığı diye tanımlıyoruz. Kurucumuz Mehmet Akif İnan adını taşıyacak olan
bu orman, medeniyet sendikacılığımızın gereğidir. Mehmet Akif
İnan, bir eğitimciydi ve ömrünü insan yetiştirmeye adadı. İnsan
yetiştirmek ne kadar önemliyse, o insanların yaşadığı çevreyi
güzelleştirmek, daha yaşanılır ve temiz bir çevre bırakmak da o
kadar önemlidir” dedi.
Ağaç Bize Barışı, Sevgiyi, Huzuru, Mutluluğu Aşılayan
Bir Varlıktır
“Memur-Sen olarak, Ankara Orman Bölge Müdürlüğü ve
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ağaçlandırma Seferberliği kapsamında Atatürk Orman Çiftliği sahasında bulunan
20 dekar sahaya 2 bin fidanı toprakla buluşturuyoruz” diyen
Gündoğdu, “750 bin üyemiz adına bir fidanın yanı sıra toplamda 1 milyon fidan dikmiş olacağız. Biz, ağacı bir endüstri ham
maddesi değil, medeniyetimizin bir imgesi olarak görüyoruz.
Ağaç bize barışı, sevgiyi, huzuru, mutluluğu aşılayan bir varlıktır. Ağacın olmadığı bir yerde, insanın huzuru bulması, mutlu
olması çok zordur. Hem bir hatıra bırakması hem de insanın
mutluluğuna, huzuruna katkı sağlayacağı açıktır. Çünkü ağacın,
yeşilin, ormanın olduğu yerde yaşayan insanlar, iç dünyalarıyla
barışık olurlar. İç dünyasıyla barışık olan bir insanın toplumla
veya diğer fertlerle kavgalı olması mümkün değildir” şeklinde
konuştu.
“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek, on yıl sonrasını
düşünüyorsan ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan
yetiştir sözünü kendimize şiar edindik” diyerek sözlerini sürdüren Ahmet Gündoğdu, şunları söyledi: “Biz biliyoruz ki, insana
ve doğaya yapılacak her yatırım, gelecek nesillere yapılan yatırımdır. Bizim medeniyetimizde ‘salih evlat bırakmak’, ‘faydalı
ilim bırakmak’ ve ‘hayırlı amel bırakmak’ özendirilir ve bunun
gereği yapılır. Biz, bu ormanla hayırlı bir eseri insanımıza, gelecek kuşaklarımıza bırakıyoruz. Bu ormanı hayırlı bir amel
olarak görüyoruz. Kuracağımız ormandan dili, dini, ırkı, cinsiyeti
ne olursa olsun, herkes eşit faydalanacak. Bu bizim sendikal
hizmet anlayışımızla örtüşen bir çalışmadır: Ayırım yapmadan,
ayrıcalık üretmeden herkesin yararına iş yapmak. Hem inandığımız din hem atalarımız ağaç dikmeye büyük önem vermiştir.
Peygamber Efendimiz, ‘Kıyamet kopsa bile, o zaman elinizde bir
fidan bulunuyorsa ve onu dikmek için de bir engel yoksa derhal
o fidanı dikin’ buyuruyor. Büyük komutan Fatih Sultan Mehmet
Han da İstanbul’u fethettikten sonra şehrin her tarafına ağaçlar
diktirmiş, hatta kendisi de bizzat bu faaliyete katılmıştır. Ağaca zarar verenleri şiddetle cezalandıran Fatih Sultan Mehmet,
elbisesi ağaca takılan kimsenin o ağacı kesmemesi ve elbise
bedelinin ödenmesi için vakfiye bile kurdurmuştur.”
Medeniyet Havzamıza da Hizmet Ediyoruz
Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Ölmeden önce, her
alanda öyle tohumlar ekmeliyiz, öyle hizmetler yapmalıyız, öyle
hayırlar işlemeliyiz ki, bugün diktiğimiz fidanlar nasıl ormana
dönüşecekse, hayırlı hizmetlerimiz de başta milletimiz olmak
üzere bütün insanlığın hayrını esas alan hizmet kervanına dönüşecektir. Memur-Sen olarak, sadece sendikal faaliyet gerçekleştirmiyor, medeniyet havzamıza da hizmet ediyoruz. Sevgi
ve barış dolu bir dünyanın inşasına hizmet edecek nesillerin
yetişmesine de katkıda bulunuyoruz. Bu anlamda, Bangladeş’te
temelini attığımız Mehmet Akif İnan Külliyesi’nin üreteceği
hizmetler, damlayla başladığımız erdemli hareketlerimizin hayır okyanusuna dönüşmekte olduğunun da göstergesidir.”
Törene katılan Ankara Orman Bölge Müdürü Mustafa Özkaya ise, Memur-Sen’in sosyal sorumluluk alanında çok önemli
bir hizmete imza attığını söyledi. Konuşmaların ardından fidan dikim törenine geçildi. Törene
Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri, bağlı sendikaların yöneticileri ve davetliler katıldı.
42 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
‘Memur-Sen’li Kadınlar
Dünya Kadınlar Günü’nde Meydanlara İndi
E
ğitim-Bir-Sen ve MemurSen Kadınlar Komisyonu
Başkanı Safiye Özdemir,
“Şiddetten, ayrımcılıktan, ikinci sınıf
kabul edilmekten uzak, ümit dolu
günler bekliyoruz. İnancımızdan, ırkımızdan, cinsiyetimizden ya da kılık
kıyafetimizden dolayı dışlanmak istemiyoruz” dedi.
Memur-Sen üyesi kadınlar, Dünya Kadınlar Günü’nde Abdi İpekçi
Parkı’nda bir araya gelerek taleplerini haykırdılar. Yüzlerce Memur-Sen
üyesi kadın, İslam coğrafyasında devam eden saldırılarda
hayatlarını kaybeden kadınları anarak, şiddet ve gözyaşının sona ermesi için yetkililere çağrıda bulundu. Türkiye’de
yaşayan kadınların sorunlarını da dile getiren Memur-Senli
kadınlar, kadın cinayetlerine ve ayrımcılığa sert tepki gösterdiler.
Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Safiye Özdemir, haklarına ve hayatlarına dair söyleyecek sözü olan
Memur-Sen çatısı altında örgütlenen kadınlar için bu yılın
8 Martı’nın çok daha anlamlı ve değerli olduğunu kaydeden
Özdemir, “Yaklaşık 1 yıl önce kamuda başörtüsü özgürlüğü
talebiyle başlattığımız ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemi, örgütlü mücadelemiz sonucunda başarıya ulaştı. Başı örtülü veya açık
tüm kadınlarımızın büyük bir ilgi ve özveriyle destek verdiği
bu eylemimiz, onurlu ve kararlı duruşumuz sayesinde 30 yılı
aşkın bir süredir devam eden ayrımcı, ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasağın kaldırılmasıyla sonuçlandı.
Başlattığımız eylem ve mücadeleler sonucu bu yıl kadınların
özgürleşmesi yolunda tarihî kazanımlar elde ettik. 8 Ekim
2013 tarihi, tüm kamu çalışanı kadınlar için, 5 Aralık 2013
tarihi ise kadın milletvekilleri için baskıcı ve utanç verici
bir yasaktan kurtulmanın miladı oldu. Bu gelişmelere bağlı olarak daha birkaç yıl öncesine kadar hayal bile edemediğimiz alanlar bizlere de açıldı. Türkiye bundan sonra başörtülü
genel müdür, müsteşar, milletvekili ve bakanlara hazırlanıyor. Biz kadınlar artık kılık kıyafetimizle değil, üreteceğimiz
işlerle değerlendirilmek istiyoruz. Var olan kapasitemizi ve
potansiyelimizi yasaklarla mücadelede değil, kalkınmış ve
müreffeh Türkiye’yi inşa edecek, değerleriyle barışık bir neslin yetiştirilmesinde kullanmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Hak İhlalleri Son Bulsun
Hak ihlallerinin sona erdirilmesi için yetkilileri sorumluluk almaya davet eden Safiye Özdemir, “Bizler, dünyada ve
coğrafyamızda kadın-erkek herkesin temel insan haklarından yararlanması, hak, özgürlük ve adaletin hakim olması
için var gücümüzle çalışacağımızı bildirir, hak ihlallerinin
yaşanmadığı bir dünya temenni ediyoruz” dedi.
Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu ve dünyanın
tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türü
olduğunu dile getiren Özdemir, şöyle konuştu: “Ülkemizde
de kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet, sadece kadını ve erkeği
değil, toplumun bütününü etkileyen sosyal bir problemdir.
Şiddetin önlenmesi için toplumun her kademesinde bireysel
ya da kurumsal bazda tüm taraflara önemli sorumluluklar
düşmektedir. Hükümet, belediyeler, sivil toplum kuruluşları,
akademisyenler başta olmak üzere ilgili ve sorumlular bu
konuyu çok boyutlu ve çözüme yönelik olarak gündemlerinde tutmaya devam etmelidirler. Son yıllarda şiddete uğrayan kadına yönelik alınan tedbirler ve yasal düzenlemeler
umudumuzu artırmakla birlikte ‘şiddet uygulayan’a yönelik
rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması ve geliştirilmesi
gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir.”
Barış, Eşitlik, Adalet ve Özgürlük İstiyoruz
Eğitim hizmetlerine erişim, ucuz iş gücü istihdamı, sosyal
ve siyasal alana katılım, karar mekanizmalarında yer alma
ile ilgili göstergelerin de kadınların dezavantajlı konumda
olduğunu gösterdiğini kaydeden Özdemir, “Kadınların anne
ve eş olma sorumluluklarından dolayı kendilerine yasalarla
tanınan fakat yetersiz izin haklarını kullanamadıkları, kullandıkları durumlarda işyerinde üstleri ve astlarınca mobbinge
maruz bırakıldıkları, çocuğunu bırakacağı kreş hizmetlerinin
her kurumda bulunmadığı görülmekte; zaten az sayıdaki kadın yöneticilere geleneksel rolleri ihmal ettiği gerekçesiyle
pek de sıcak bakılmadığını yaşanılan tecrübelerle hepimiz
biliyoruz. Bütün bu sorunlara kalıcı ve gerçek çözümler üretmenin yolu, kadın-erkek herkes için fırsat ve imkânları eşitleyerek adaleti sağlamaktır. Kadınları siyasi, sosyal, ekonomik hayatın dışına itmek isteyen anlayışa karşı her zaman
örgütlü mücadelemizi sürdüreceğimize ve değerlerimizden
aldığımız güçle kendi sorunlarımızı kendimizin çözeceğimize olan inancımız tamdır. Kadınlarımızın geleceğimizi inşa
eden emeğine duyduğumuz saygı ve şükranımızı ifade etmek isteriz. İnanıyoruz ki, kadınların, inşa eden, birleştiren
gücü tüm dünyada eşitlik, adalet ve özgürlüğün temininde
öncü rol alacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 43
Özgürlük ve Ekmek Konusunda
Büyük Kazanımlar Elde Ettik
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer,
sendikanın temelini özgürlük ve ekmeğin oluşturduğunu
ifade ederek, “Çok şükür, bu iki konuda da çok büyük kazanımlar elde
ettik. Bu iki madde bizim olmazsa
olmazımızdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda bu haklar geri kazanıldı” dedi.
Ahmet Özer, Genel Başkan
Yardımcısı Teyfik Yağcı ve Genç
Memur-Sen Başkanı Eyüp Beyhan ile birlikte Eğitim-BirSen Adana, Mersin, Hatay ve Osmaniye şubelerinin gerçekleştirdiği genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına
katıldı.
Eğitim-Bir-Sen’in kurulduğu 1992 yılından bugünlere kolay gelmediğini belirten Özer, “28 Şubat sonrası
toplumda kaos ortamı oluşturuldu. İnanan insanlara çok
acılar çektirildi. Yeni bir ülke, yeni bir millet oluşturulmaya çalışıldı. 28 Şubat’ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu kararları direkt eğitim ile alakalıydı. ‘İmam hatiplerin orta
kısımları kapatılmalıdır, kesintili eğitim kesintisiz hale
getirilmelidir, meslek liselerine üniversite sınavlarında
katsayı getirilmelidir, eğitim bu maddelere göre dizayn
edilmelidir.’ Bunlar MGK kararlarından bir kaçı. Görüldüğü
üzere eğitim üzerinden yeni bir millet oluşturmaya çalıştılar. O günlerde her şeyimizi elimizden alarak topyekûn
savaşa girişmişlerdi. Bunu ben söylemiyorum, o zamanın
gazeteleri böyle manşet atmışlardı. 2002 yılında millet
44 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
bu zulme dur dedi” şeklinde konuştu. 28 Şubat sürecinde
gasp edilen hakların Eğitim-Bir-Sen’in mücadelesi sonucu
geri alındığını, çok önemli kazanımlar elde edildiğini kaydeden Özer, şöyle konuştu:
“Kamuda kılık-kıyafet serbestliği ile bu kazanımları
taçlandırdık. Biz sendikamızın temelini iki madde üzerine oturttuk: Özgürlük ve ekmek. Çok şükür her iki konuda
da çok büyük kazanımlar elde ettik. Bu iki madde bizim
olmazsa olmazımızdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi kolay olmadı. Ciddi mücadeleler sonucunda
bu haklar geri kazanıldı. 12 milyon 300 bin imza ile millet
‘artık yeter’ dedi.”
Kazanımlarımızı İtibarsızlaştırmaya Çalışanlara
Fırsat Vermeyelim
Özer, üyelerinin hak ve taleplerinin takipçisi olduklarını ve olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, sendikanın uç beyleri ve kılcal damarları olan işyeri temsilcilerine,
Eğitim-Bir-Sen’in zirvedeki yerinin muhkem hale getirilmesinde büyük iş düştüğünü dile getirdi.
Bu yılki toplu sözleşme ile alınan zammın, Özal ve
Erbakan’dan sonra yapılan en iyi zam olduğuna dikkat çeken Özer, “175 TL taban aylığa zam demek, artı 5 bin 250
TL emekli ikramiyesi demektir. Kazanımlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışanlara asla fırsat vermeyelim. Yıllarca
yetkili sendika olarak kamu çalışanlarını toplu görüşmelerde temsil edenler bir kazanım dahi sağlamazken, 2 yıldır yetkili sendika olarak toplu sözleşme masasına oturan
Eğitim-Bir-Sen’in eğitim çalışanları adına elde ettiği kazanım sayısı 18. Özlük haklarında da en büyük kazanımlara Eğitim-Bir-Sen imza atmıştır” ifadelerini kullandı.
Yardımların ya Öncüsü ya da Paydaşı Olduk
“Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak dünya mazlumlarına yapılan yardımların ya öncüsü ya da paydaşı olduk”
diyen Ahmet Özer, şunları söyledi:
“Biz kendimizi coğrafyamızla sınırlamıyoruz. Dünya
mazlumlarına yardım elimizi uzatıyoruz. Arakanlı yetim
çocuklar için Bangladeş’te Mehmet Akif İnan Külliyesi’nin
temelini attık, inşaatı tüm hızıyla devam ediyor. Sel felaketi yaşayan Filipinler’e de yardım kampanyası başlattık.
Kısacası, biz bütün dünya mazlumlarına kucak açan bir
teşkilatız. Bu teşkilatın birer üyesi olarak ne kadar övünseniz azdır. Son olarak, Suriyeli savaş mağdurları için başlattığımız ‘Sana İhtiyacım Var’ kampanyasıyla katil Esed
zulmüne uğrayan kardeşlerimize yardım ulaştırmak için
elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.”
Yağcı: Sendikacılık Küçük Bir Alana Hapsedilmemelidir
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı,
sendikacılığın yalnızca işyeri örgütlenmesiyle sınırlı tutulmasına, küçük
bir alana hapsedilmesine razı olmadıklarını belirterek, küresel düşündüklerini ve yerel davrandıklarını ifade
etti.
Temsil ettikleri topluluğun görüş
ve düşüncelerini hayata yansıtmanın
en önemli hedefleri olduğunu dile
getiren Yağcı, “Teşkilatımız da bizden
bunu bekliyor. Diğer paydaş kuruluşları da içine alacak şekilde, açık bir top-
lumsal projeyi de içeren anlayışımız bize tarihi bir misyon
yüklemektedir. Onun için teşkilat olarak bizim, herkesin
saygı duyacağı amaçlarımız, makul ve kabul edilebilir hedeflerimiz vardır. Bu amaçlara ulaşmak için gerçekleşebilir
programlar belirleyerek hedefe yürüyen bir teşkilatız. Bir
teşkilatın bunları yapabilmesi için örgüt üyelerini harekete geçirebilecek başarılı bir geçmişten beslenmesi gerekir.
Biz bu zengin geçmişe sahibiz” diye konuştu.
Menfaatçiliğin, bencilliğin ve sekülarizmin kalplerde
din haline geldiği bir modern dünyada, eğitimciler olarak yeni nesillere ideal aşılamaları gerektiğini vurgulayan
Teyfik Yağcı, karakter eğitiminin eğitimcilerin yoğun gayretleriyle amacına ulaşacağını ifade ederek, idealciliğin
en önemli fidanlığının okullar olduğunu, bu fidanların
bahçıvanlarının ise öğretmenler olduğunu kaydetti.
Beyhan: Gençleri Genç Memur-Sen’in Faaliyetleriyle
Buluşturmak İstiyoruz
Genç Memur-Sen Genel Başkanı
Eyüp Beyhan, Türkiye genelinde teşkilatlanma sürecini tamamladıklarını belirterek, “Medeniyet değerlerimiz ekseninde inşa ve ihya sürecini
başlatmış bulunuyor ve bir disiplin
dairesi içerisinde faaliyetlerimizi
gerçekleştiriyoruz. Teşkilatımızdan,
üniversite, ortaöğretim ve kamudaki gençlerimizi Genç Memur-Sen’in
faaliyetleriyle buluşturmasını istiyoruz” dedi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 45
Yeni Yetimlerin Olmaması İçin
Her Türlü Darbenin Karşısında Olunmalı
E
ğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, yeni yetimlerin olmaması için dünyanın
neresinde olursa olsun her türlü darbenin karşısında durulması gerektiğini söyledi.
Dünyada 47 ülkede, Türkiye’de 55 şehirde 34 bin yetime destek olan İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından, “Yetim
ve Suriye” temalı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Genel
Başkan Ahmet Gündoğdu, İHH Yönetim Kurulu Üyesi Durmuş
Aydın, Ankara Şube Başkanı Mustafa Sinan, İHH üyeleri ve
Ankara’daki yetimlere destek olan aileler katıldı.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan
Çakırcı’nın da katıldığı toplantıda bir konuşma yapan Ahmet
Gündoğdu, yetim olmanın insanın kendi iradesiyle olmadığını belirterek, dünyada yaşanan felaketlerin, Batı medeniyetinin öldürmeyi geçim kaynağı olarak gören yapısının daha
fazla çocukların yetim kalmasına yol açtığını kaydetti. Gündoğdu, yeni yetimlerin olmaması için dünyanın neresinde
olursa olsun her türlü darbenin karşısında durulması gerektiğinin altını çizdi.
Suriye’de diktatörün yaptığı katliamın devam ettiğini
ifade eden Gündoğdu, “Suriye’de kimyasal silah kullanılınca,
demokrasinin sözde beşiği ve insan haklarının merkezi olan
Batı, Esed yönetimine ‘dur’ dedi. Bizler de acaba bir kez olsun
insan olmayı deneyecekler mi diye ümitlendik. ‘Dur’ sözünün
üzerine toplantılar yaptıktan sonra, toplantı sonucundan çıka
çıka kimyasal silah kullanmadan öldürmeye devam et kararı
çıktı. Bu nasıl insanlık, bu nasıl medeniyet” diye sordu.
Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’deki İslam
âlimleri ‘kedi, köpek eti yiyebilirsiniz’ diye fetva verir hale
geldi. Suriyeli bir bacımız, ‘Ey batılılar, insan olarak bizi görmüyorsunuz, bari hayvan yerine koyun da belki bize sahip
46 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
çıkarsınız’ diye haykırıyor. Kendi ülkelerinde bir balina bile
karaya vurduğunda ortalığı ayağa kaldıran Batı medeniyeti,
Suriye’ye karşı çifte standart uyguluyor. Hz Ali’nin, ‘İnsanlar
ya sizin dinde kardeşiniz ya da hilkatte, yaradılışta eşinizdir’
sözü gereği önce Müslüman olarak ümmet sorumluluğunun
gereğini yapmalıyız. İnsan olarak da doğuştan gelen hakların gaspına göz yummamalıyız. Mal emniyeti, can emniyeti,
din emniyeti, nesil emniyeti, akıl emniyeti ayaklar altındaysa,
bu küresel darbelere karşı insan olan herkesle omuz omuza
durmalıyız. İnsanlığın karşılaştığı felaketler karşısında dinini,
milliyetini, cinsiyetini sorgulamadan mazlumun yanında yer
almamız gerekiyor.”
Mısır’da yapılan darbeyi hatırlatan Genel Başkan Ahmet
Gündoğdu, “Mısır’da darbe oldu. Batı’nın en demokratları bile
‘darbeye karşıyım ama Mursi bunu hak etti’ dediler. Tıpkı 28
Şubat sürecinde ülkemizde, ‘darbeye karşıyım ama Erbakan
bunu hak etti’ diyen zavallılar gibi. Öyleyse bizler bugünlerde
daha çok duyarlı olmak zorundayız” dedi.
Bir süre önce Filipinler için İHH ve diğer yardım kuruluşlarıyla Memur-Sen olarak yardım gönderdiklerini söyleyen
Gündoğdu, şimdi yeniden Suriye’ye yardım eli uzatmanın gerekliliğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Allah’ın Resulü, komşu hakkını anlatırken, sahabe efendilerimiz, komşunun kendilerine neredeyse varis olacağı kanaatine varmışlar. Şimdi
bu anlayışa sahip bizlerin Suriyeli komşularımız helak oluyor.
Soğuktan ölüyorlar ya da ekmek kuyruğunda öldürülüyorlar.
O zaman bugünlerde yeniden kampanyalar başlatmalıyız ki,
onların acılarına bir nebze merhem olalım.”
Suriye’de yardım yapma konusunda en önde olan kuruluşlardan birinin İHH olduğunu dile getiren Gündoğdu, “Bizlerin de bu kuruluşumuza yardımcı olarak, yaşanan zulme
karşı daha duyarlı olmamız gerekiyor. Yetimlere sahip çıkmamayı vebal, sahip çıkmayı ise yeniden diriltme olarak düşünmeliyiz. Şu kadar yetime bakıyorum, iyilik yapıyorum demek
yerine, bu yetimleri Allah bize fırsat olarak gönderdi demek
gerekiyor. Yetimlere bakarak kendimize iyilik yapıyoruz demeliyiz ve bu iyilikleri artırmalıyız. Bize düşen, elimizden geleni yapmaktır. Gerisi Allah’ın elindedir. Allah’ın bize verdiği
imkânları Allah’ın emrettiği şekilde kullanmak gerekir” şeklinde konuştu.
Toplantının ardından, İHH’nın Suriye halkı için topladığı
yardımları taşıyan 5 tır dualarla uğurlandı.
Bir Gönül ve Eylem Adamı
Mehmet Akif İnan’ı Rahmetle Anıyoruz
T
anzimat’la birlikte başlayan
halk-aydın farklılaşması ve
çatışmasında halkın cenahında saf tutan, Batılılaşma sürecinde önce
örselenen, sonra da tarumar edilen medeniyet değerlerinin yeniden inşa mücadelesine kalemiyle, kelamıyla, tebeşiriyle, eylem önlüğüyle; şair, yazar, yayıncı,
hatip, öğretmen, sendikacı kimliğiyle en
üst seviyede katkı sunan, Eğitim-Bir-Sen
ve Memur-Sen’in kurucu Genel Başkanı
Mehmet Akif İnan’ı, vefatının 14. yılında
rahmet ve minnetle anıyoruz.
Mehmet Akif İnan, duruşunu, Batılılaşma süreciyle başkalaşmış, taklitçi,
kendi milletini beğenmeyen, hatta aşağılayan, geleneğin ve yerli birikimin bütün bir yekûnuna düşmanlık sergileyen
aydın tipinin karşısında konumlandırmıştır. Bu duruş, türlü mahrumiyetleri
ve mücadele zahmetini beraberinde getiren bir duruştur. Yönünü cebrî bir kesinlikte Batı’ya çevirmiş bulunan rejim,
buna uygun bir yöneliş içerisinde bulunan kişi ve kurumları yüceltirken, yerli düşüncenin ve hareketin
ihyasına yarayacak her türlü adımı tehdit olarak algılamış, yerli
düşüncenin temsilcilerini itibarsızlaştırarak etkisizleştirmeye
yönelmiştir. Mehmet Akif İnan’ın hayatı boyunca içerisinde bulunduğu uğraşılar, akıntıya karşı kürek çekme kabilinden çabaları da kuşanmasını beraberinde getirmiş; güçlükler içerisinde
dergiler çıkarmış, geniş maddi imkânlar elde edebileceği vasatlara hiç yaklaşmamış, sendikal örgütlenmenin ilk yıllarında soruşturmalara, tehditlere, maruz kalmış; ekonomik darboğazlarla
karşı karşıya kalmış, hayatın ve mücadelenin yükünü heybetli
omuzlarında hep taşımak zorunda kalmıştır.
Mehmet Akif İnan, çok yönlü bir insandır; bir aydındır, bir şairdir, bir yazardır, bir öğretmendir, bir hatiptir, bir yayıncıdır, bir
sendikacıdır. Hakkında yapılan değerlendirmelerde, onu tanımlamada kullanılan kararlı, ilkeli, vakarlı, nezaketli, insaniyetli, şefkatli, merhametli, mücadeleci, lider, cömert, dürüst, zarif, naif, kibar, nüktedan, karizmatik, hatırşinas, beyefendi, centilmen, sevda
adamı, dava adamı, kültür adamı, gönül adamı, eylem adamı gibi
nitelikler, onun sanat-edebiyat camiasında, eğitim camiasında,
sendika ve siyaset camiasında hep merkez şahsiyet olduğunu
göstermektedir.
Mehmet Akif İnan, has şair, soy şair, Hicret Şairi, Kudüs Şairi,
Mescid-i Aksa Şairi olarak tanınır. İnan, Fuzulî, Nâbî, Şeyh Gâlib,
Muallim Nâci, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fâzıl Kısakürek, Sezai
Karakoç silsilesiyle ulaşan ve arkadaşları Cahit Zarifoğlu, Erdem
Bayazıt, Alaeddin Özdenören’le birlikte tevarüs ettikleri İslami
Şiir Akımı’nın temsilcilerinden biridir. Mehmet Akif İnan, şairliğinde de, gelenekle olan bağını koparmamış, geleneği taklit
etmekten kaçınmış ama gelenekten modern bir yorumla yararlanmasını bilmiştir. Az kelimeyle çok şey anlatma hedefine yo-
ğunlaşan İnan, sehl-i mümteni tarzında,
mısra-ı berceste hüviyetinde, tasavvufi
duyarlılığı taşıyan, derin ve katmanlı anlamlar barındıran şiirler yazmıştır. Mehmet Akif İnan’ın şiir ve nesirleri okunduğunda, bir inanmış adamla karşılaşılır.
Mehmet Akif İnan, bir öğretmen
olarak da dikkat çekici hasletleriyle öğrencilerinin gönlünde taht kurmuştur.
Öğretmenliğini, medar-ı maişet olmanın
ötesinde “Olağanüstüler” şiiriyle bağlılığını dillendirdiği peygamberimizin
mirasçısı olmanın bir imkânı olarak değerlendirmiştir. Akif İnan, öğretmenliği
sadece sınıfta gerçekleştirilen bir etkinlik olarak değerlendirmemiş, öğrencilerini her zaman ve zeminde yetiştirmenin
gayreti içerisinde olmuştur. İnan, kendi
kendini motive eden; meslek yaşamında
nazik, müşfik, fedakâr, merhametli, ufuk
açıcı, istikamet verici bir öğretmendir.
Mehmet Akif İnan’ın en büyük eseri,
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’dir. “Ve bir
sofra gibi sersem önünüze/Yerli düşüncenin ürünlerini” diyen İnan, yerli düşüncenin sivil alanda en diri
biçimde savunulmasını sağlamak bakımından sendikal örgütlenmeye büyük önem vermiştir. Mehmet Akif İnan, 1992 yılında kurulan Eğitim-Bir-Sen’in ve 1995 yılında kurulan MemurSen’in örgütlenme çalışmalarının ilk yıllarında maddi ve manevi
fedakârlıklarıyla veren el olmanın en güzel örneklerini de ortaya koymuştur. Büyük emek ve fedakârlıklarla kurulan ve medeniyet değerleriyle barışık örgütlenmelere karşı tavırlı siyasi
iradenin ve onun paralelinde hareket eden bürokratik yapının
tüm engellemelerine karşın kuruluşunda ve 28 Şubat’ın karanlık
günlerinde hayatiyetini sürdüren Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen,
Türkiye’nin normalleşmesi sürecine en büyük katkıyı sunmuş,
demokratik teneffüs alanlarının genişletilmesi doğrultusunda
üyelerinin ve milletimizin yüzünü güldüren ciddi çalışmalar
yapmıştır. Bugün Eğitim-Bir-Sen 270 bin üyesiyle, Memur-Sen
ise 750 bin üyesiyle Mehmet Akif İnan’ın, “Kim demiş her şeyin
bitişi ölüm/Destanlar yayılır mezarımızdan” mısralarının mazmununa muvafık, Türkiye’nin en büyük sendikası olarak, medeniyet
değerlerinin savunulması doğrultusunda destanlar yazmış, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” ilkesi doğrultusunda mazluma, mağdura el uzatmış; çalışanların sosyal ve ekonomik kazanımlarının artırılarak müreffeh bir toplumun inşasına
yönelik çalışmalar yapmış, kurucusunun hayırla ve rahmetle
anılmasına vesile olmuştur.
60 yıllık ömründe ortaya koyduğu kimlik, duruş ve çalışmalarla medeniyet dünyamızda bir yıldız gibi parlayan merhum Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan’ı rahmet ve minnetle anıyor;
eserleriyle katkı sunduğu, zenginleştirdiği medeniyet havzasına
ait olmaktan ve onun takipçisi olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 47
Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da
Coşkulu Toplantılar Yapıldı
E
ğitim-Bir-Sen Genel Başkan yardımcıları Ali Yalçın
ve Teyfik Yağcı, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da genişletilmiş işyeri temsilcileri toplantılarına katıldı.
Mayıs mutabakatına ilişkin yeni üye hedeflerinin konuşulduğu toplantılarda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.
Varlığımızla Rehavete Kapılanlar Yokluğumuzda
Felaketle Karşılaşırlar
Ali Yalçın, üniversite kapılarındaki gözü yaşlı kızların
dramının, katsayı adaletsizliğinin, din eğitiminin önündeki
yaş sınırının, eğitimde biri bizi
gözetliyor olarak değerlendirilen askeri vesayetin gölgesi
Milli Güvenlik derslerinin, mesleki eğitimin katili sekiz yıllık
kesintisiz eğitim dayatmasının,
neredeyse Cumhuriyetle yaşıt
olan devlet eliyle kadına yönelik
şiddetin zirve noktası olan zırva
uygulama kamusal alan yalanının Eğitim-Bir-Sen’in mücadelesi sonucu tarih olduğunu ifade
ederek, “Özgürlükler konusunda
yol olan, yol alan ve yol açan bir
teşkilatız. Toplumu rahatlatan ve
demokrasiyi korku tünelinden
çıkaran ne kadar reformist hareket varsa, altında yerimiz, terimiz ve imzamız var. Bizim gayretlerimizin sonucunda ülke
normalleşme sürecine girmiştir. Ortamın normalleşmesi ve
iklimin ılımanlaşmasıyla rehavete kapılanların, Eğitim-BirSen ve Memur-Sen’sizliğin felaket olduğunu anlamaları için
ille de 28 Şubat’ı tekrar yaşamaları gerekmez. 28 Şubat’ın
üzerinden geçen on yedi yılda altı defa darbe girişimi oldu-
48 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
ğunda kimin nasıl ve nerede durduğuna bakmaları yeterlidir.
Ülke normalleşmeye devam edecekse, ham demokrasi tam
demokrasi olacaksa, bu sivil toplumun ve örgütlü kitlenin
omurgalı duruşuyla olacak” dedi.
Adı Sivil Ama Beyni Üniformalılar Darbecilerin
Yandaşı, Oyundaşı ve Irgatı Oluyorlar
12 Eylül’de ‘sağ’ ve ‘sol’un birlikte kullanıldığını, 28
Şubat’ta ise TESK, DİSK, TİSK, TOBB ve Türk-İş’in kullanıldığını belirten Yalçın, şunları söyledi:
“Özden Örnek’in darbe günlüklerinde, darbe planlarında
başı çekmesiyle tanıdığımız Şener Eruygur’un komutasındaki Ulusal Birlik Hareketi oluşumcuları, özel ve önemli yer
tutan cumhurbaşkanlığı seçim öncesi Kamu-Sen’i ve bağlı
sendikalarını kullandılar. Gezi olaylarında vardiya değişti,
KESK ve DİSK kullanıldı. Çalışanlar adına, emek ve ekmek
adına çalıştığını sandıklarımızın kimin ve neyin hesabına
çalıştıkları konusunda yorum getirmenin artık zamanı yok.
Batılı düşünür Barnun, ‘Bazılarını her defa aldatabilirsiniz,
bazen de herkesi… Ne var ki herkesi her zaman aldatamazsınız’ der. Asya atasözü, ‘Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar
olsun, ama ikinci kez aldatırsan bana yazıklar olsun’ diyor.
Bırakın 28 Şubat’ı, yakın geçmişte deşifre olan Ayışığı darbe
planında sokağı ısıtmak için kullanılacak sendika ‘ırgat’ olarak kodlanmıştır. Her defasında kullanılan sendikalara yazık-
lar olsun ama her defasında ‘hele bir sor niye yaptım’ diyen
ve toplumu aptal yerine koymaya çalışanlara prim veriliyorsa, bu kez bizlere yazıklar olsun diyorum. Ülkede demokrasi kurumsallaşmadan, vesayet ortadan kaldırılmadan, ham
demokrasi tam demokrasi olmadan, ülke korku tünelinden
çıkmadan özlük noktasında sağladığımız kazanımların bir
önemi olmayacaktır. Özgürlükler teminat altına alınmadan,
özlükle ilgili kazanımlar, idam sehpasında olan adama ‘çok
yaşa’ demekten öteye geçmez”
Kalbi Bizimle Olanın Kalıbı da Bizimle Olmalı
Eğitim hizmet kolunda 2013 mutabakatlarına göre, yüzde 65’lik bir kitlenin örgütlü, yüzde 35’inin ise sendikasız
olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Yüzde 35’in yüzde 70’i-80’i
bizimle sevinen ve bizimle üzülen arkadaşlardır. Bize üye
olun denildiğinde, ‘kalbim sizinle’ demektedirler. Kalbim sizinle, eğer bir gün sendikaya üye olacaksam, söz size üye
olacağım, sizin yaptıklarınızın önemini biliyorum, siz gerçekten iyi şeyler yapıyorsunuz ama, fakat, lakin deyip devam
eden arkadaşlarımızı, ‘senin kalbinin bizimle olması şüphesiz önemli fakat demokrasi kalpleri değil, kalıpları sayıyor;
demokratik sistemlerde kalpler sayılmıyor, kalıplar sayılıyor
ve yüzde 49’a karşı yüzde 51’e yetki veriliyor. Onun için senin
kalbinle birlikte kalıbının da bizle olması lazım’ diyerek örgütlü kitleye dahil etmemiz gerekir” şeklinde konuştu.
Yağcı: Üzerimize Kâbus Gibi Çöken Kara Bulutlar
Dağılıyor
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, bir
imparatorluktan onlarca devletçik türetmek suretiyle İslam
dünyasını bölüp parçalayanların, kardeşi kardeşe düşman kılanların, Müslüman bir toplumu medeniyet değişimine zorlayanların tuzaklarının birer birer boşa çıkarıldığını söyledi.
Son 300 yıldır milletimizin
üzerine kâbus gibi çöken kara
bulutların dağılmaya başladığını belirten Yağcı, dünyada
yaşanan büyük gelişimin emperyalist güçleri ve kuklalarını rahatsız ettiğini, uygulanan
politikayla emperyalist güçlerin bütün planlarının çöpe atıldığını vurguladı.
Geleceğe Hazır Olmalı,
Tarihin Akışını Doğru
Okumalıyız
Sürekli yeniliklere, değişimlere ve dönüşümlere açık
olunması gerektiğini dile getiren Yağcı, tarihin akışının doğru okunması gerektiğini kaydederek, şöyle konuştu:
“Onun için aynı düzende kalamayız. Geleceğe hazır olmamız, tarihin akışını doğru okumamız lazım. Son yüzyılın
başlarından itibaren dünyada büyük bir gelişim ve değişimin yaşandığına şahit oluyoruz. Bu, emperyalist güçleri ve
onların içerideki kuklalarını da rahatsız ediyor. Ama bu aynı
zamanda insanlığa yeni bir dirilişin ümidini veriyor. Son 300
yıldır milletimizin üzerine kâbus gibi çöken kara bulutların
bir bir dağıldığını görüyoruz. Bir imparatorluktan onlarca
devletçikler türetmek suretiyle İslam dünyasını bölüp parçalayanların, kardeşi kardeşe düşman kılanların, Müslüman
bir toplumu medeniyet değişimine zorlayanların bütün tuzakları birer birer boşa çıkarılıyor.”
Süreç Odaklı Çalışmalıyız
“Dünyada ve ülkemizde yaşanan değişim ile diriliş elbette birçok insanı rahatsız ediyor” diyen Teyfik Yağcı, “Bizler
kendi gelişmelerimizi takip ediyoruz ama onlar bizden daha
çok takip ediyor. Bizim vazifemiz her türlü fırsat ve imkânı
kullanarak çalışmak, çabalamaktır. Sonuç odaklı değil, netice
alırız veya almayız, başarırız veya başaramayız, süreç odaklı
çalışmamız gerekiyor. Biz ‘hedefe varmak için her şey mübahtır’ diyemeyiz. Hedefe ulaştığımızda hâlâ aynı tavır içerisinde olacaksak, yolda giderken de öyle olmamız gerekiyor”
ifadelerini kullandı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 49
22 Yıllık Bir İrfan Hareketi ve
Fazilet Mücadelesi: Eğitim-Bir-Sen
14
Şubat 1992 tarihinde, şair, yazar, fikir adamı Mehmet Akif İnan öncülüğünde kurulan
Eğitim-Bir-Sen, azim, kararlılık, fedakârlık,
sebat, gayret, dua ve başarı manzumesi olan 22 yılı geride
bırakmış bulunuyor.
Eğitim-Bir-Sen, genelde, insanlık tarihiyle eş hak-batıl
mücadelesinde hakkı tahkim ve tavsiye etme görevini yerine getirmek, ait olduğu medeniyetin değerlerini muhafaza ve müdafaa etme amelinin bir unsuru olmak, iyilikleri
önermek ve kötülükleri önlemek; özelde ise, eğitim çalışanlarının hak ve menfaatlerini koruyup geliştirmek üzere
kurulmuştur. Başka bir ifadeyle, Eğitim-Bir-Sen, üç yüzyıl
fiziki olarak geriye çekilen, yüz elli yıl da ruhuna yönelen
saldırılar karşısında içine kapanan milletimizin ‘kaybettiğini kaybettiği yerde arama’ gayretiyle eğitim sahasında
milli bir duruş meydana getirme, bu milli duruşu ise özündeki ateşi harlandırarak bütün yurt sathına yayma düşüncesinin tezahürüdür. Enerjisini, gücünü, imkânlarını milletten alan ancak milletin tam karşısında konumlanarak
milletin ruh kökünü tahrip etmeye yönelen askeri, siyasi,
muvazi her türlü yapının çağdaş metotlarla millete kurabileceği tuzaklar karşısında uyanık olmanın ve gerektiğinde saldırıları püskürtmenin zinde gücüdür Eğitim-Bir-Sen.
Milletin safında, milli bir duruşla değerleri savunan, çalışanların hak ve menfaatlerinin korunup geliştirilmesine
çalışan Eğitim-Bir-Sen’in geçmişte çalışanlarla kucaklaşmasının önüne çeşitli engeller çıkarılmıştır. Üstad Necip
Fazıl Kısakürek’in, “Heykel destek üstünde, benim ruhum
desteksiz” dizesinde ifade ettiği vasatta pek çok sıkıntıyla
karşı karşıya kalan ama bütün zorlukları aşan Eğitim-BirSen, siyasal ve bürokratik destekle mesafe kat eden, vicdanlara pranga vuran sendikalar karşısında verdiği varlık
mücadelesinden başarıyla çıkabilmiş ve Türkiye’nin en
büyük sendikası olmayı başarmıştır. Yukarıdan aşağı doğ-
50 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
ru teşkilatlanan yapıların tersine tabandan tavana doğru
teşkilatlanan yapısıyla çalışanların temsilcisi olmayı hak
eden Eğitim-Bir-Sen, vicdanların sesi, kazanımların ise adresi olmuştur.
Ülkemizin demokratik standartlarının yükseltilmesi,
demokratik teneffüs alanlarının artırılması, millete tuzak
kuranların oyunlarının bozulması doğrultusunda meydanlara çıkarak “Hâkimiyet milletindir” diye haykıran EğitimBir-Sen, ekmeğin ancak özgürlükle birlikte büyütülebileceği anlayışını benimsemekle kalmamış, özgürlükler konusunda yol açmak ve yol almakla özdeşleşmiştir.
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim” diyen
Mehmet Akif Ersoy’un manevi mirasçısı olduğunu her dem
dile getiren Eğitim-Bir-Sen, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl
Kısakürek, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil ve ‘Yedi Güzel Adam’
eliyle tevarüs ettiği medeniyet mirasının bir gereği olarak,
Türkiye’de ve dünyanın herhangi bir köşesinde ayağına diken batan insanın acısını yüreğinde hissetmenin zaruretine inanmış, depremzedelerin, afetzedelerin, zulme maruz
kalanların daima yanında olmayı bir görev kabul etmiştir.
Eğitimi milletin topyekûn uyanışının manivelası olarak
değerlendirerek, mutlu ve müreffeh bir Türkiye idealine
yerli fikirlerle katkı sunma mücadelesi olarak değerlendirdiği yolculukta geride bıraktığı 22. yılda kendisinden
beklenenleri gerçekleştirmeye devam eden Eğitim-BirSen, 23. yılda da özlük ve özgürlük mücadelesinde yeni
kazanımlar ortaya koymaya devam edecektir.
Mehmet Akif İnan’ın, “Türkümüz dünyayı kardeş bilendir/Gökleri insanın ortak tarlası” dizesindeki anlayışın da
gereği olarak, alın teri ve gözyaşının renginin aynı olduğu
gerçeğinden hareketle tüm çalışanları kucaklamaya devam eden Eğitim-Bir-Sen’i zirveye taşımakla kalmayarak,
zirveden yeni ufuklara yol alması için emek, ömür ve gönül verenlere teşekkür ediyoruz.
MEB Tasarısıyla Alakalı Çekincelerimizi
Meclis Milli Eğitim Komisyonu’na İlettik
yapılması beklentisi varken, aksi yönde bir durum oluşturmak ve
1739 sayılı Kanun’un 43. maddesinin kariyer basamaklarına ilişkin
iki fıkrası yürürlükten kaldırmak, lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamış olmakla uzman öğretmen ve başöğretmen olma
beklentisi taşıyan öğretmenlerimizi hayal kırıklığına uğratmıştır.
Bakanlığın öğretmen politikalarında bir taraftan yüksek lisans ve
doktoralı öğretmenlik vurgusu yer alırken, diğer taraftan kariyer
basamakları uygulamasından vazgeçilmek istenmesi çelişki teşkil
etmektedir.
M
illi Eğitim Bakanlığının Görevleri, Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Olarak Bazı Kanun ve KHK’larda
Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı, Meclis Milli Eğitim
Komisyonu’nda bazı maddelerde yapılan kısmi değişikliklerle birlikte kabul edildi.
Görüşmelere, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı
Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer,
Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı ve hukuk müşaviri Av.
Harun Kale katıldı.
Aday Öğretmenlikten Öğretmenliğe Geçiş
Kanun tasarısı hakkında komisyonda gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde, aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte
tasarının ilk halinde öngörülen “aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte uygulanacak sınava katılmak için, adaylık sürecinde
disiplin cezası almamak” şartı kaldırılırken, yazılı veya sözlü tek
bir sınav yerine yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalı bir sınav
şartı getirildi. Bu durum, söz konusu düzenlemeye ilişkin komisyon görüşmeleri öncesinde dile getirdiğimiz endişelerin bir kısmının komisyon üyelerince dikkate alındığını göstermekte ise de,
maddenin, yönelttiğimiz eleştiriler doğrultusunda kaldırılması ya
da esaslı bir değişikliğe tabi tutulması noktasındaki görüşlerimizi
komisyona ilettik.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması,
öğretmenliğin kamu personeli sisteminin geneli dışında bir yerde
konuşlanması sonucunu doğuracaktır. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte uygulanacak sınava katılmak için, performans
değerlendirmesinde başarılı olmak şeklinde bir şartın varlığı,
aday öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altına alınması sonucu
yanında pamuk ipliğine bağlı bir iş güvencesi algısını da beraberinde getirebilir. Sınava girmeye hak kazanamayanlar ile sınavda
iki defa başarısız olanların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi işlemi, 652 sayılı KHK’nın 40. maddesi kapsamında denetçi ve uzman
yardımcısı olarak ataması yapılanların belirtilen süre içerisinde
uzman ve denetçi unvanlı kadrolara atanamaması durumunda
durumlarına uygun memur kadrolarına atanmasına ilişkin hüküm
karşısında oldukça ağır bir idari yaptırım ve eşitsizliğe sebep olan
bir uygulama olacaktır.
Kariyer Basamakları
Kariyer basamaklarında yargı kararından hareketle bazı hak
kaybına uğrayan öğretmenlerin geri ödeme yapmalarının önüne
geçilmesi doğru bir yaklaşımdır fakat tasarıda, kariyer basamaklarına ilişkin bir düzenlemenin yapılmamış olması da önemli bir
eksiklik olarak durmaktadır. Öğretmenler arasında kariyer basamakları uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi ve bu kapsamda Anayasa Mahkemesi’nin kararları doğrultusunda düzenleme
Eğitim Denetmenleri
Komisyon görüşmeleri neticesinde, Bakanlığın “eğitim denetmenliği” unvanı altında birleştirilen rehberlik ve denetim sistemi
kapsamında eğitim denetmenliği unvanı, “maarif müfettişi” olarak
yeniden düzenlendi. Eğitim müfettişlerinin “müfettiş” unvanlarına
yeniden kavuşmaları yerinde bir değişiklik olsa da, özlük haklarının, birleştirilen “bakanlık denetçileri” seviyesine çıkarılması gerektiği yönündeki girişimimizin Meclis Genel Kurulu’nda gündeme alınması için çabalarımız devam edecektir.
Okul ve Kurum Yöneticileri
Okul ve kurum müdürlerinin, il milli eğitim müdürünün teklifi
üzerine, müdür başyardımcısı ve yardımcıların ise okul veya kurum müdürünün inhası ve il milli eğitim müdürünün teklifi ile vali
tarafından dört yıllığına görevlendirilmesini öngören kısmın kanun tasarısından çıkarılmasına ilişkin yaptığımız değerlendirmeyi
komisyonda da dile getirdik.
Kanun tasarısının gerekçesinde bu düzenlemenin amacı net
bir şekilde ifade edilmediği için, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı,
Komisyon görüşmelerinde, düzenlemenin, mevcut eğitim kurumu
yöneticilerinin görevlerinin sona erdirilip yerlerine başkalarının görevlendirileceği şeklinde bir uygulamaya gidilmeyeceğini,
mevcut yöneticilerin büyük çoğunluğunun görevlerine devam
edeceğini ifade etti. Bakan Avcı, amaçlarının, gerçekte 657 sayılı
Kanun’un 88. maddesi kapsamında ikincil görev niteliğinde olan
eğitim kurumu yöneticiliklerinin Danıştay tarafından kazanılmış
kadro unvanı gibi değerlendirildiği için beklenen performansı
gösteremeyen yöneticilerin görevden alınarak yerlerine bir başka
yöneticinin görevlendirilmesi sürecinde idari yargı mercilerince
verilen kararlar nedeniyle böyle bir düzenlemeye gittiklerini söyledi.
Her ne kadar rotasyon uygulaması olsa da, tükenmişlik duygusu içerisinde olan bazı yöneticilerin görev yerleri değişse bile
yöneticiliğe devam etmeleri önemli bir sorundur fakat bazı sendikaların, öğretmenlik yapacak salahiyetlerinin kalmadığı ön kabulünden hareketle yönetici olarak devam etmelerinin daha doğru olacağı anlamına gelen değerlendirmeleri de kabul edilebilir
değildir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, okul yöneticiliklerinin eğitimin kalitesine etki eden en önemli unsurların başında geldiğini, “Bir okul,
müdürü kadardır” yaklaşımını doğru bulduğumuzu belirtmek isteriz. Yıllardır tartışma alanı içerisinde olan okul yöneticilikleriyle
ilgili düzenlemelerin yargı, MEB ve sendikalar arasında gidip gelmesinden sonra sınav+müktesebat+mülakat üçlemesiyle kısmen
rayına oturmuş olmasının göz ardı edilmemesini içeren değerlendirmelerimizi Milli Eğitim Komisyonu’nda da paylaştık.
Eğitim-Bir-Sen olarak, komisyon görüşmeleri öncesinde ve
görüşmeler sırasında dile getirdiğimiz endişe ve önerilerimizi,
Genel Kurul görüşmeleri öncesi ve sırasında da yetkililere ilettik.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 51
4/C’li Personelin Aile Yardımından Sosyal Güvenlik Primi
Kesilmeyecek
7 Ağustos 2013 tarihinde imzalanan ikinci dönem toplu sözleşmede kamu görevlileri için son derece önemli
kazanımlar elde edildi, kamu görevlilerinin taban aylığına en yüksek zam yapıldı. Kapsamı ve kazanımlarıyla
sendikal tarihe büyük bir zafer olarak geçen ikinci dönem
toplu sözleşmenin önemli kazanımlarından biri de, 4/C’li
personele yüksek oranda zam yapılması, aile yardımından
yararlanma hakkının elde edilmesidir.
Aile yardımı kazanımıyla evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu 4/C’li personelin maaş zammına ilave olarak 164
TL eş yardımı; 0-6 yaş grubu çocuklar için 38 TL, 6 yaş
üstü çocuklar için ise 19 TL çocuk yardımı almaya hak
kazanmıştır.
Bu önemli kazanımlar 1 Ocak 2014 tarihi itibariyle
yürürlüğe girmiş ve bu yardımdan yararlanma hakkı kazanan 4/C’li personelin maaşlarına da yansımıştı. Ancak
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
kanununun ilgili hükmü gereğince 4/C’li personelin eş
ve çocuk yardımından, Sosyal Güvenlik priminden kesinti
yapılmakta ve buna bağlı olarak eş yardımının yaklaşık
10 TL, çocuk yardımının ise 0-6/6 yaş üstü olma durumuna göre sırasına göre 5 ve 3 TL eksik ödenmesi durumu
gerçekleşmiştir.
Sendika olarak, 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımından sosyal Güvenlik primi kesintisi yapılması nedeniyle
karşı karşıya kaldığı mağduriyeti sona erdirmek ve 4/A ve
4/B kapsamındaki kamu görevlileri ile eşit miktarda eş ve
çocuk yardımı almasını sağlamak amacıyla gerekli başvuruları yaptık ve talep yazılarını oluşturduk. Bu doğrultuda
Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı nezdinde yaptığımız
ön görüşmelerden sonra 15.01.2014 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’ndan yazılı talepte bulunduk.
Talebimizde, 4/Cli personelin eş ve çocuk yardımından
Sosyal Güvenlik primi kesintisi yapılmasının söz konusu
personelin diğer kamu görevlilerinden daha düşük tutarda eş ve çocuk yardımı almasına neden olduğunu ifade
ettik. Bu durumun, “Kamu Görevlisi” kavramı üzerinden
eşitlik, adalet ve hakkaniyetle çeliştiğini kaydettik. Bu anlayışla, 5510 sayılı Kanun’un 80. maddesinde yer verilen
yetki çerçevesinde 4/C’li personelin eş ve çocuk yardımının tamamının prime esas kazanç tutarının hesaplanmasında dikkate alınmayacak şekilde oran tespitinin yapılmasını talep ve teklif ettik.
Bu talebimiz doğrultusunda Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı’nca hazırlanan “İşveren Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”, Resmi Gazete’nin
14.02.2014 tarihli ve 28913 sayılı nüshasında yayınlanması suretiyle yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenlemenin birinci maddesinde getirilen hükümle, 4/C’li personelin çocuk yardımının tamamı ile eş tutarının tamamının prime esas kazanç tutarının hesaplanmasında dikkate
alınmaması karar altına alınmıştır. na ilişkin oranlar belirlenmiştir.
Talebimiz, kararlılığımız ve ısrarımızla yapılan bu düzenlemeyle birlikte 4/C’li personele ikinci dönem toplu
sözleşmesiyle elde ettiğimiz eş ve çocuk yardımından
sosyal güvenlik primi kesintisi yapılması uygulaması
sona erdirilmiş ve 4/C’li personelin diğer kamu personeli
ile eşit tutarda eş ve çocuk yardımı alması konfederasyonumuzun yeni bir kazanımıyla sağlanmıştır Bu çerçevede,
4/C’li personelin eş ve çocuk yardımı almasında katkısı
olmayanların yapılan bu değişikliği ve giderilen bu haksızlığı kendi kazanımıymış gibi göstermesini hayretle
karşılıyoruz.
Vali Yardımcısı Naklen Atama Yapamaz
Norm kadro fazlası olarak tespit edilmesi neticesi resen il içinde naklen atamaya tabi tutulmamak için zorunlu olarak yer değiştirme tercihinde bulunan üyesi adına
Eğitim-Bir-Sen’in Ankara 17. İdare Mahkemesi’nde açtığı
davada, mahkeme, vali yerine vali yardımcısı tarafından
tesis edilen dava konusu atama işlemini yetki yönünden
hukuka aykırı buldu.
Eğitim-Bir-Sen’in, norm kadro fazlası olduğu yönündeki
tespitin akabinde ihtiyaç fazlası öğretmenlerin yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik hükümleri çerçevesinde resen atamaya maruz kalmamak için bir başka kurumu tercih
52 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
eden meslek lisesi öğretmeni üyesi hakkındaki işlemin iptali istemiyle açtığı davayı karara bağlayan Ankara 17. İdare Mahkemesi, “dava konusu işlemin il içi nakil niteliğinde
olduğu ve davalı idare bünyesinde görev yapan davacının
il içinde naklinin il idare şube başkanlarının inhası üzerine
valiler tarafından icra edilmesi gerektiği anlaşıldığından,
vali yerine vali adına vali yardımcısı tarafından tesis edilen
dava konusu işlemin yetki yönünden hukuka aykırılık teşkil ettiği sonucuna vararak” dava konusu işlemin iptaline
oy birliğiyle karar verdi.
Alan Adı Değişen Teknik Öğretmenlerin
Mağduriyetini Giderdik
Eğitim-Bir-Sen’in, 2013 yılı toplu sözleşme görüşmelerine taşıdığı ‘alan adı değişen atölye, laboratuvar ve meslek dersleri öğretmenlerinin ilave eğitimöğretim tazminatının Talim ve Terbiye Kurulu kararları
doğrultusunda yeniden düzenlenmesi’ talebi dikkate
alınarak, bu konuda düzenleme yapıldı.
16.01.2014 tarihli ve 28884 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2014/5800 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’yla Talim ve Terbiye Kurulu kararları doğrultusunda değişen alan adları ve yeni oluşturulan alanlar
dikkate alınarak, tazminata konu alan adları ile tazminat ödenecek okul adları tüm mesleki ve teknik eğitim
kurumlarını kapsayacak şekilde yeniden belirlendi.
(alan isimleri, tazminat oranları ve okul/kurum
isimleri için, http://www.egitimbirsen.org.tr/mansethaberleri/alan-adi-degisen-teknik-ogretmenlerinmagduriyetini-giderdik-/2499/)
2014-2015 yıllarını kapsayan 2. Dönem Toplu
Sözleşme’nin hizmet kolumuza ilişkin 15. maddesinde,
“17/4/2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Devlet Memurlarına
Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Karara ekli (III)
sayılı Cetvelin A/II bölümünün, Talim ve Terbiye Kurulu kararları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi konusunda çalışma yapılacaktır” hükmüne yer verilmişti.
Eğitim-Bir-Sen, toplu sözleşmenin hemen akabinde, 29.08.2013 tarihinde Maliye Bakanlığı ve Başbakanlığa yazılı başvuruda bulunarak, toplu sözleşme
hükmü gereği ilave eğitim-öğretim tazminatında gerekli düzenlemelerin yapılması için ortak çalışmanın
bir an evvel başlatılmasını talep etmişti.
Eğitim-Bir-Sen, girişimleri neticesinde konuyla ilgili olarak Bakanlıkça hazırlanan taslak düzenlemeyi
Maliye Bakanlığı yetkileri ile birlikte müzakere etmiş,
ancak fiilen derse girme zorunluluğu gibi taslakta yer
alan bazı düzenlemelere itiraz etmişti.
Söz konusu düzenleme, genel olarak olumlu olmakla birlikte, bazı önemli eksiklikleri de ihtiva etmektedir.
Düzenlemede yer alan, “Mesleki Açık Öğretim Lisesi ile Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kadrolarında bulunanlar hariç olmak üzere, branşlarında fiilen
derse girmeyenlere bu tazminat ödenmez” ibaresi, karara ekli (V) sayılı Cetvelde ismi geçmeyen bir kısım
eğitim kurumlarında görev yapanlara, bu tazminatın
ödenememesine, bu suretle hak kaybına ve ayrımcılığa sebebiyet verecektir. Yine Talim ve Terbiye Kurulu
tarafından alan adlarının değiştirilmesi halinde, alanları değişenlere yeni alanları, alan adları değişenlere
eski alanları dikkate alınarak ödeme yapılması gerekmektedir. Aksi halde Talim ve Terbiye Kurulu kararları neticesi alan adları kararda yer almayanların mağduriyetlerine neden olacaktır. Söz konusu eksiklikler,
Eğitim-Bir-Sen’in görüşleri dikkate alınarak, bir an evvel giderilmelidir.
Mahkeme: Yöneticilerin Alan Değişikliğinde Ders Yükü Şart
İlkokulda müdür yardımcısı olarak görev yapan
Eğitim-Bir-Sen üyesinin 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi
Alan Değişikliği kapsamında yöneticilik görevi üzerinden alınmaksızın kendi kurumunda kalmak suretiyle
alan değişikliği talebinin reddine dair işlemin iptali
istemiyle İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde açılan davada, mahkeme, Kılavuzun 1.7. maddesine göre aynı
binada kurulu bulunan bir ilkokulun yöneticisinin ortaokulda okutulan bir dersin alanına branş değişikliği
talebinde bulunması halinde ders yükünün bulunup
bulunmadığı hususunda inceleme yapılarak işlem tesis edilmesi gerektiğine hükmetti.
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve
Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 44. maddesi ile 2012
Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği Kılavuzu’nun
1.7. maddesine atıfta bulunulan ve oy birliğiyle alınan
kararda, “…eğitim kurumu yöneticilerinin öğrenimleri
itibarıyla geçebilecekleri alanda ders yükü bulunması halinde kadrolarının bulunduğu eğitim kurumunu
tercih etmek suretiyle alan (branş) değişikliği isteğinde bulunabilecekleri, bu yöneticilerin görevli oldukları eğitim kurumunda alan (branş) değişikliklerinin
yapılması halinde yöneticilik görevlerinin üzerinde
kalacağı, haklarında adli ve idari soruşturma sonucu
hazırlanan raporlarda getirilen teklifler dışında eğitim
kurumu yöneticilerinin yöneticilik görevlerinden alınmasının onların isteğine bağlı olduğu…” belirtilerek,
dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu kaydedildi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 53
Bağış Kabul Ettiği İddiasıyla Müdür Yardımcısına Verilen
Ceza İptal Edildi
Batman İdare Mahkemesi, Siirt’te Türk Telekom
Fen Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapan
Eğitim-Bir-Sen üyesinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın
2011/40 sayılı genelgesine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle hakkında açılan soruşturmada, okul aile
birliği hesap dökümlerinin incelenmesi sonucunda
bağış yapıldığının tespit edilmesi sonucunda 1702 sayılı Kanun’un 20/1.maddesi uyarınca ihtar cezası ile
cezalandırılması yönünde tesis edilen işlemi iptal etti.
Okul aile birliklerinin banka hesaplarında bulunan
paralardan yola çıkılarak zorla para alındığı iddialarının asılsız olduğu, okulun birçok zorunlu ihtiyacının
okul aile birliği bütçesinden karşılandığı, velilerin
kendi istek ve iradeleri ile verdiği bağışlardan dolayı
disiplin cezası verilemeyeceği, verilen cezanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptali için dava
açılmıştı.
Mahkeme, kararında, “Dava konu işlemin dayanağını teşkil eden soruşturma raporu ve eklerinin incelenmesinden, davacı hakkında Milli Eğitim Bakanlığı’nın
20.07.2011 tarihli ve 2011/40 sayılı genelgesine aykırı
olarak öğrenci kayıt-kabullerinde ve diploma karşılığı
bağış alındığına ilişkin herhangi bir şikâyet dilekçesi
bulunmadığı ve davalı idarece davacı tarafından zorla bağış alındığına ilişkin olarak herhangi bir somut
delil sunulamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, cezayı
gerektiren fiilin tüm unsurları ile birlikte tamam olduğu hukuken geçerli ve itibar edilebilir delillerle ortaya
konulmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki
genel ceza hukuku ilkesi karşısında davalı idarece bağış yapan kişilerin de ifadelerine başvurarak söz konusu bağışların kişilerin kendi iradeleri ile mi yoksa herhangi bir baskı ya da iradelerini zaafa uğratacak davranış (bağış yapılmaması halinde kayıt yapılamaması
vs. gibi) sonucunda mı bağış yaptıkları somut olarak
ortaya konulması gerekirken, bu yönde bir inceleme
ve tespit yapılmadan, davacının 1702 sayılı Kanun’un
20/1. maddesi uyarınca ihtar cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır”
ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemin iptaline
karar verdi.
28 Şubat’ın Yıldönümünde 28 Şubatvari Uygulamayı
Yargıya Taşıdık
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet
Gündoğdu, telefonlarını üç yıl süreyle haksız ve hukuksuz bir şekilde dinleme işlemini gerçekleştirenler
hakkında kamu davası açılması için Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
24 Şubat 2014 tarihinde yazılı ve görsel basında yer
alan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kamuoyuna yaptığı açıklamayla bir anlamda doğruladığı “Telekulak Skandalı” kapsamında telefonları dinlenen Genel
Başkan Ahmet Gündoğdu, iletişiminin dinlenmesi ve kayıt altına alınması amacıyla telefonlarının dinlenmesi
talebinde bulunan ve üç yıl süreyle haksız ve hukuksuz
telefon dinleme işlemini gerçekleştiren yargı mensupları ile ilgili kamu kurumlarında görev yapan kamu görevlilerinin tespiti ve haklarında soruşturma yapılması
ve yargılamaların gerçekleşmesi talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ilgililer hakkında kamu davası
açılması için suç duyurusunda bulundu.
Gündoğdu’nun, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler
arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kayde54 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
dilmesi ve görevi kötüye kullanma suçlarının işlendiği
gerekçesiyle yaptığı başvuru, Cumhuriyet Savcılığı’nca
(Bas. Sor. No) 2014/1001 No ile işleme alındı. Ahmet Gündoğdu, “Türkiye’nin karanlık dönemlerinden biri olan 28 Şubat darbesinin yıldönümünde gerçekleştirilen suç duyurusunun; 28 Şubat döneminin
kirli işlerinin, fişleme ve dinleme faaliyetlerinin merkezi
Batı Çalışma Grubu’nun bugünkü versiyonu konumundaki dinleme çetesinin bütün mensuplarının tespitine
ve 28 Şubatvari kirli dinleme faaliyetinin kimler adına
yapıldığının ortaya çıkmasına neden oluşturacağına
inanıyoruz” dedi.
Gündoğdu tarafından telefon görüşmelerinin hukuksuz olarak dinlenmesi suçuyla ilgili olarak, ayrıca HSYK,
TBMM İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Kurumu
Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat
Teşkilatı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na
şikâyet, inceleme, soruşturma ve bilgi edinme içerikli
başvurular yapılacak.
Olayda Taraf Olan Amir Disiplin Cezası Veremez
Ankara 5. İdare Mahkemesi, olayda taraf olan disiplin amirinin disiplin cezası veremeyeceğine hükmetti.
Eğitim-Bir-Sen üyesi müdür yardımcısı hakkında, okul
müdürünün şikâyetiyle ileri sürülen isnatlar nedeniyle yürütülen soruşturmada, aynı zamanda disiplin amiri
olan okul müdürünün şikâyetçi sıfatıyla ifadesinin de
alınması suretiyle il milli eğitim denetmenince tanzim
edilen rapordaki teklife istinaden okul müdürü tarafından verilen aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle açılan davada, mahkeme, işlemi iptal etti.
Olayın bizzat tarafı olan disiplin amiri tarafından tesis olunan dava konusu disiplin cezası işleminde hukuka
uygunluk bulunmadığına dikkat çekilen mahkeme kara-
rında şu ifadelere yer verildi: “Her ne kadar mevzuatta
1/30 oranında aylıktan kesme cezasının disiplin amiri
tarafından verileceği hükmü bulunmakta ise de, bu yetkinin en üst disiplin amiri tarafından da kullanılabileceği düzenlenmiş olup davacının disiplin amiri olan okul
müdürünün soruşturmada şikâyetçi sıfatıyla ifadesinin
alındığı, davacıya isnat edilen fiiller arasında okul müdürünün şahsına hakaret ettiği iddiasının da bulunduğu, bu
nedenle okul müdürünün disiplin cezasına konu olayda
taraf olduğu görüldüğünden, olayın bizzat tarafı olan disiplin amiri tarafından tesis olunan dava konusu disiplin
cezası işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”
Askerde Geçirilen Müdür Yetkililik Süresi
Mahkemece Kabul Edildi
Elazığ 1. İdare Mahkemesi, Bingöl Merkez Ilıcalar
İlkokulu’nda müdür olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen
üyesinin, yedek subay müdür yetkili öğretmenlikte geçirdiği sürelerin yöneticilik puanının hesaplanmasında
dikkate alınarak tercihleri doğrultusunda müdür olarak
atanma talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi yönünde tesis edilen işlemi iptal etti.
Mahkeme, kararında, “…davacının müdür yetkili öğretmen olarak görev yaptığı sürenin 1 yıldan az olduğu ve
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin
Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik’in 25.
maddesinde de, en az 1 yıl görev yapmış olmak kaydıyla
müdür yetkili öğretmen olarak geçirilen sürelerin üçüncü kademe yöneticiliğinde geçmiş sayılacağı belirtildiği
görülmekle… davacının, yedek subay müdür yetkili öğret-
menlikte geçirdiği sürelerin yöneticilik puanının hesaplanmasında dikkate alınması isteminin reddine ilişkin
kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır…” ifadelerine
yer vererek, dava konusu işlemin iptaline hükmetti.
Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin
Yönetmelikte askerlik hizmeti konusunda herhangi bir
ayrıma yer verilmemiş ise de, söz konusu yönetmeliğinin
25. maddesi hükmü uyarınca, hizmet sürelerinin hesaplanmasında askerlikte geçen sürenin dikkate alınacağının açık olup, askerlikte geçirdiği sürenin, öğretmenlik
hizmetinden sayılmasına rağmen bu sürenin müdür yetkili öğretmen olarak geçirildiğinde, yöneticilik görevinden sayılmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle
işlemin iptali için dava açmıştı.
Mahkeme: Bir Alt Cezanın Uygulanabilirliği
Mutlaka Değerlendirilmelidir
Van 3. İdare Mahkemesi, Eğitim-Bir-Sen’in, mevzuata
uygun bir sağlık raporu almadığı gerekçesiyle disiplin
cezası verilen üyesi adına cezanın iptali istemiyle açtığı
davada, bir derece hafif olan cezanın uygulanabileceği
hükmü hiç tartışılmadan, bir alt cezanın verilip verilmeyeceği hususuna hiç yer verilmeksizin doğrudan fiilin
karşılığı olan cezanın verilmesini hukuka aykırı buldu.
Mahkeme, kararında, “…davacının geçmiş hizmetlerindeki çalışmalarının değerlendirilmesi suretiyle dava
konusu işlemde bir alt cezanın verilip verilmeyeceği hu-
susuna hiç yer verilmeksizin doğrudan fiilin karşılığı olan
cezanın tesis edildiği anlaşılmakla dava konusu edilen
işlemde bu yönden hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve
kanaatine varılmıştır” ifadelerine yer vererek, dava konusu işlemi iptal etti.
Eğitim-Bir-Sen, sınıf öğretmeni üyesi hakkında, göreve gelemediği günler için ibraz ettiği sağlık kurulu raporunun mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle verilen
aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle dava açmıştı.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 55
Beden Eğitimi Derslerinin Kaldırılmasına Dava Açtık
Eğitim-Bir-Sen, Meslek, Anadolu Meslek, Teknik ve
Anadolu Teknik liselerinde Beden Eğitimi derslerinin
kaldırılmasına ilişkin genel yazıya dava açtı.
Danıştay 2. Dairesi’nde açılan davada, uygulamanın
getireceği olumsuz sonuçlara dikkat çekildi.
Milli Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim
Genel Müdürlüğü’nün, 28.01.2014 tarihli ve 390264
sayılı “Haftalık Ders Çizelgelerinde Yapılan Düzenlemeler” konulu yazıyla Meslek liseleri ve Anadolu Meslek liselerinin10. sınıflarında 2 saatlik Beden Eğitimi
dersini; Teknik Lise ve Anadolu Teknik liselerinin10.
sınıflarındaki 2 saatlik Beden Eğitimi dersini; Anadolu
Sağlık Meslek liselerinin Acil Sağlık Hizmetleri, Anestezi ve Reanimasyon, Çevre Sağlığı, Diş Protez, Sağlık
Hizmetleri Sekreterliği, Tıbbi Laboratuvar ve Radyoloji
alanlarının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden Eğitimi
dersini; Anadolu Sağlık Meslek liselerinin Ortopedik
Protez ve Ortez alanının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden Eğitimi dersini; Anadolu Sağlık Meslek liselerinin
Hemşirelik alanının 10. sınıflarındaki 1 saatlik Beden
Eğitimi dersini hukuka aykırı bir şekilde kaldırdığı ifade edilen dava dilekçesinde, şöyle denildi:
“Oysa Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın ortaöğretim beden eğitimi dersi
9-12. sınıflar öğretim programında şu ifadelere yer
verilmektedir: ‘Fiziksel etkinliklerin insan yaşamının
önemli bir boyutunu oluşturduğu ve örgün eğitim
sürecinin bir parçası olduğu kabul görmüş ve bilimsel olarak ortaya konmuştur. Beden Eğitimi; eğitim
programlarının bütünleyici bir parçası olma özelliği
dolayısıyla bireyin fiziksel aktiviteler aracılığıyla psi-
komotor, bilişsel, duyuşsal ve sosyal alanda gelişimine
katkıda bulunur. Buradan hareketle öğrenim yaşantısı
boyunca bu dersi yeterince alan öğrencilerin gelişimi
diğer disiplinlere de katkı sağlayacak şekilde oluşmakta, toplum içerisinde istenmeyen obezite, şiddet,
madde kullanımı vb. davranışları daha düşük seviyelere düşürmektedir.’
‘Beden eğitiminin sosyal kalkınmadaki olumlu etkisi, geniş kitlelerin beden eğitimi ve spor kültürüne
sahip olmalarına bağlıdır. Bu gerçekten yola çıkarak
beden eğitimi ve sporun yurt içine dönük olarak okul,
kitle ve yarışma sporuna da temel oluşturacak şekilde yaygınlaştırılmasına gerek vardır. Beden eğitiminin
başta okullar olmak üzere ülke geneline yaygınlaştırılması, yani yatay hareketliliğin sağlanması, amaçlardan biri olmakla beraber; asıl amaç, sosyal kalkınmaya
katkı sağlayan, kalite yükselmesinin de bir göstergesi
olan dikey hareketliliğin sağlanmasıdır. Bu programın
vizyonu, öğrencileri bedensel ve sportif etkinlikleri
gerçekleştirmek için gereken bilgi ve becerileri edinmiş, bedensel olarak sağlıklı ve zinde, serbest zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmeyi bilen, öğrendiklerini kişisel gelişiminde ve yaşantısında olumlu
olarak kullanan bireyler olarak görmektir’ ifadelerine
yer verilmiş ve Beden Eğitimi dersinin önemi en güzel
şekilde vurgulanmış iken, Bakanlığın Meslek, Anadolu Meslek, Teknik ve Anadolu Teknik liselerinde Beden
Eğitimi derslerini kaldırmış olması açık bir çelişkidir.”
Açılan dava, Danıştay 2. Dairesi’nin 2014/1311 Esas
sayılı dosyasında görülmektedir.
Refakat İzni Verilmesi talebinin Reddi Mahkemeden Döndü
Milli Eğitim Bakanlığı Lahey Eğitim Müşavirliği’nde
657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli
personel olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin,
kanser hastası olan annesinden dolayı refakat izni verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlem, Ankara 1.
İdare Mahkemesi’nin 2013/1258 esas ve 2013/2542
sayılı karar ile iptal edildi.
Mahkeme, kararında, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nda 7/15754 sayılı Sözleşmeli Personel Çalış56 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
tırılmasına İlişkin Esaslar’da ve sair mevzuatta, davacı
ile imzalanan tip hizmet sözleşmesinin izinler başlıklı 9. maddesinde sözleşmeli personelin, refakat iznine dair bir hükme yer verilmemiş ise de Anayasa’ya
göre kamu görevlisi statüsünde olan ancak 657 sayılı
Kanun’a göre sözleşmeli personel olarak istihdam edilen, kamu hizmetinin yürütülmesine katılan davacının
başvurusunun 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak sonuçlandırılması gerektiğini belirterek, dava konusu işlemin iptaline karar verdi.
Eş Durumu Özrüne Bağlı Yer Değişikliğinde
Boş Kadro Şartı Aranmaz
Yurt müdür yardımcısı olan Eğitim-Bir-Sen
üyesinin, il merkezinde astsubay olarak görev yapan
eşinin bulunduğu yere atanma isteminin reddi üzerine
Tekirdağ İdare Mahkemesi’nde açılan davada, Devlet
Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına
Dair Yönetmeliğin istisnai düzenlemeler içeren 9/
son maddesinde belirtilen TSK’ya mensup astsubay
olan eşinin görev yeri olan il merkezine kadro şartı
aranmaksızın atanması gerekirken, boş kadro olmaması
gerekçe gösterilerek talebin reddi yolundaki işlemde
mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldı.
Tekirdağ İdare Mahkemesi, kararında, “kamu
görevlilerine ilişkin düzenlemelerde… mevzuatta
sayılan birtakım kurumların özellik arz eden
hizmetlerini zorunlu atamaya tabi olarak yürüten kamu
görevlileriyle evli olan memurlar için özür durumu yer
değiştirme talepleriyle ilgili olarak istisnai kurallara
yer verildiği; Devlet Memurlarının Yer Değiştirme
Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğin istisnai
düzenlemeler içeren 9/son maddesinde belirtilen
TSK’ya mensup astsubay olan eşinin görev yeri olan
il merkezine kadro şartı aranmaksızın atanması
gerekirken, boş kadro olmaması gerekçe gösterilerek
talebinin reddi yolundaki işlemde mevzuata uyarlık
bulunmadığı; mevzuata aykırı bulunan işlemin
uygulanması halinde davacının anayasal güvence
altına alınan aile bütünlüğünün bozulacağı kaçınılmaz
olduğundan, ilgili yönünden telafisi güç ve imkansız
zararlar doğuracağı da açıktır…” ifadelerine yer vererek,
dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına oy
birliğiyle karar verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri
Yönetmeliği Taslağına İlişkin Değerlendirme
Eğitim-Bir-Sen Mevzuat Komisyonu, Milli Eğitim
Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Yönetmelik taslağını inceleyerek, öne çıkan hususlara ilişkin
bir değerlendirmede bulundu. Komisyonun taslağa
ilişkin değerlendirmesi şöyle:
-Yönetmelik taslağında yer alan kurumlarda görev
yapan öğretmenlerin alan adları da tanımlar kısmında
münhasıran yer almalıdır.
-Taslağın “birden fazla yetersizliği olan bireylerin
eğitimi” başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendindeki en fazla 6 öğrenci ibaresi ile “Özel eğitim
ihtiyacı olan bireyler için açılan ortaöğretim kurumları” başlıklı 30. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan otistikler için en fazla 6 öğrenci belirlemesi, özel eğitim hizmetlerinin kalitesinin düşmemesi
ve öğretmenlerin her bir öğrenciye daha fazla zaman
ayırabilmeleri bakımından yürürlükteki Milli Eğitim
Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ndeki
şekliyle 4 öğrenci ile sınırlanmalıdır.
-Taslağın “Rehberlik ve araştırma merkezi” başlıklı
32. maddesinde yer alan birimlerde görevlendirilecek
öğretmenlerin alanlarının ve görevlerinin belirtilmesi ile koordinatörlerin belirlenmesinin belirli esaslara
göre yapılması gerektiğinden, bu esaslar da taslakta
düzenlenmelidir.
-Taslağın “Kayıt kabul ve nakil” başlıklı 84. maddesinin 7. fıkrasındaki hükme göre Meslek Okulu ve İş
Uygulama Okullarına yapılacak öğrenci kayıtlarında
yaş şartının aranmayacak olması uygulamada sıkıntılara neden olacağından, bu durumda olanlara yönelik
bir yaş sınırlaması getirilmelidir.
-Anılan taslağın “Çalışma saatleri ve izinler” başlıklı 95. maddesinde, “(1) Okul/kurum personelinin çalışma saatleri ve izinleri ile ilgili konular, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 99, 102, 103, 104 üncü
maddeleri esaslarına göre düzenlenir” denilmekle
birlikte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Çalışma saatleri” başlıklı değişik 99. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Memurların haftalık çalışma süresi
genel olarak 40 saattir” hükmü yer almaktadır. Buna
göre taslağın 95. maddesinde yer alan düzenleme ile
birlikte, mevcut uygulamada mesai saatleri açısından
sınırlandırılmayan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini yürüten öğretmenlerin sabah 08:00 ile akşam 17:00 saatleri arasında okul/kurumlarında bulunmaları zorunluluğu getirilmek istenmektedir. Bu hükmün, taslakla yürürlükten kaldırılan 17/04/2001 tarih
ve 24376 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Rehberlik
ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliğinin Çalışma Saatleri ve İzinler başlıklı 54. maddesinin ikinci
fıkrasında olduğu gibi, 30 iş saati olarak belirlenmesi
uygun olacaktır.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 57
Sınav Görev Ücretlerinin Artırılması İçin
Düzenleme Talep Ettik
14.03.2013 tarihli ve 28941 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 6528 sayılı Kanun’un 24. maddesinde,
Bakanlıkça yapılan sınavlarda görev alan personele ödenecek ücretin, Bakanlık döner sermaye hesabından ödenmesine ilişkin usul ve esasların Maliye
Bakanlığı’nın görüşünün de alınmak suretiyle Bakanlıkça tespit edileceği hükmü yer almaktadır. Bu itibarla, Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurarak, merkezi olsun
ya da olmasın, Bakanlıkça yapılan bütün sınavlarda
görev alanlara ödenecek ücretin, 18.01.2012 tarihli ve
2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sınav Ücretlerine İlişkin Usul ve Esaslarda
öngörülen ücretlerden az olmamak üzere belirlenmesi hususunda girişimde bulunduk. 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan 2. dönem toplu sözleşme taleplerimiz arasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nca
yapılan merkezi sistem sınavlarında görev alanlara,
18.01.2012 tarihli ve 2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sınav Ücretlerine
İlişkin Usul ve Esaslara göre Millî Eğitim Bakanlığı
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Döner Sermaye
İşletmesi’nce sınav görev ücreti ödenmesi bulunmaktaydı. Nitekim uzlaşmayla sonuçlanan 2. dönem toplu
sözleşmenin 16. maddesinde, “6495 sayılı Kanunla
6114 sayılı Kanunda yapılan değişiklik çerçevesinde
18/1/2012 tarihli ve 2012/2723 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında yapılacak aynı mahiyetteki sınavlarda görev alanlara farklı idarelerde aynı tutarda
sınav ücreti ödenmesine yönelik anılan Bakanlar Kurulu Kararında düzenleme yapılacaktır” hükmüne yer
verilmişti. Söz konusu hükümden hareketle bugüne kadar
Bakanlık nezdinde yaptığımız girişimler olumlu sonuç vermeye başladı. Teşkilat kanununa yeni getirilen
hükümden hareketle Bakanlıkça yapılan bütün sınavlarda görev alanlara ödenecek ücretin, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda görev alanlara ödenen
ücretten az olmamak üzere belirlenmesi hususundaki
talebimizin takipçisi olacağız.
Mahkeme, Sağlık Özründen Atama Başvurusunun Reddine
İlişkin İşlemin Yürütmesini Durdurdu
Sivas Merkez Gazi Köyü İlköğretim Okulu’nda Sınıf
Öğretmeni olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, rahatsızlığı nedeniyle Sivas Merkeze atanma talebini içeren 2013 Ağustos Özür Grubu ve Yer Değiştirme
başvurusunun reddine ilişkin işlem yargıdan döndü.
Eğitim-Bir-Sen’in, söz konusu işlemin iptali talebiyle Sivas İdare Mahkemesi’nde açtığı davada, mahkeme, işlemin yürütmesini durdurdu. Sağlık mazereti
sebebiyle atanma isteminin öncelikli olarak yerine getirilerek, davacının il merkezine atanması gerekirken,
aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemin hukuka
aykırı olduğuna hükmeden mahkeme, davacının ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşamamasının sağlığını tehlikeye düşürecek olması nedeniyle,
telafisi güç ve imkânsız zararların doğacağının da açık
olduğuna dikkat çekti.
Mahkemenin, 2013/1755 esas sayılı kararında şu
ifadelere yer verildi: “(davacıya ilişkin) Sağlık Kurulu
Raporu’nda, hastalığın görev yaptığı yerde bir hekimin
bulunması halinde tedavi edilebileceği, görev yaptığı
yerleşim yerinden tayinine esas teşkil edecek nitelikte
bir hastalık olduğu, öğretmenlik yapmasında sakınca
olmadığının belirtildiği, davacının söz konusu sağlık
58 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
durumu sebebiyle 2013 Ağustos döneminde elektronik sistem üzerinden başvuruda bulunduğu, yaptığı
elektronik başvurunun üzerine yapılan atamalarda
idarenin davacının mazeretine yönelik bir atama yapmaksızın hizmet puanına göre atama yaptığı, davacı
tarafından da bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının
doktor bulunmayan bir köyde görev yapması, sunduğu sağlık kurulu raporunda ciddi bel rahatsızlığının
bulunduğu ve bir hekimin bulunduğu il merkezine
atamasının yapılması gerektiğinin belirtilmiş olması,
görev yaptığı yerde ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine
kolaylıkla ulaşamayacağının anlaşılması ve bu durumun davacının sağlığını tehlikeye sokacağının açık
olması karşısında, sağlık mazereti sebebiyle atanma
isteminin öncelikli olarak yerine getirilerek davacının
Sivas il merkezine atanması gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, davacının ihtiyacı olan sağlık
hizmetlerine kolaylıkla ulaşamamasının sağlığını tehlikeye düşürecek olması nedeniyle, davacı açısından
telafisi güç ve imkânsız zararların doğacağı da açıktır.”
İl İçi Alan Değişikliği Talebinin Reddine Yargıdan İptal
Van 3. İdare Mahkemesi, Bitlis’in Ahlat İlçesi Selçuklu
İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan EğitimBir-Sen üyesinin, 2012 yılı öğretmenlerin il içi alan değişikliği başvuruları kapsamında Beden Eğitimi Öğretmenliğine alan değişikliği yapılarak atanmasının yapılması
talebiyle yaptığı başvurunun, 2012 Yılı Öğretmenlerin
İl İçi Alan Değişikliği Kılavuzu’nun 1.5 maddesi gerekçe
gösterilerek reddi yönünde tesis edilen davalı idare işlemini hukuka aykırı bularak iptal etti.
Mahkeme, kararında şu ifadelere yer verdi: “…gerek
öğretide gerekse yargı kararlarında, ‘diğer düzenleyici
işlemler’ olarak kabul edilen işlemlerden sayılan çeşitli
amaçlarla düzenlenen kılavuzların; normlar hiyerarşisi
ilkesi uyarınca, üst düzeydeki düzenleyici işlemlere aykırı
olmaması, yani geçerliliklerinin üstteki norma dayanması,
hukuka uygunluklarının ön şartıdır. Bitlis İli Ahlat İlçesi
Selçuklu İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan
davacının 2012 Yılı Öğretmenlerin İl İçi Alan Değişikliği başvuruları kapsamında Beden Eğitimi Öğretmenliğine alan değişikliği yapmak isteğiyle yaptığı başvurunun
mevzuatta yer almayan bir sebeple reddedilmesinin hukuka uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır…”
Eğitim-Bir-Sen, isteğe bağlı yer değişikliği yapan bir
personelin alan değişikliği yapmak suretiyle yer değiştiremeyeceğine ilişkin olarak kanun ve yönetmelikte herhangi bir hükmün bulunmadığını ve davalı idarece bu hususun yönetmeliğe aykırı olarak kılavuzda belirtildiğini,
üyesinin bu yöndeki isteminin reddedilmesi yolunda tesis
edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığını ifade ederek, işlemin iptali talebiyle dava açmıştı.
Üniversitenin Muvafakat Vermemesine Yargı Dur Dedi
Elazığ 2. İdare Mahkemesi, Bingöl Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Tarla Bitkileri bölümünde araştırma görevlisi
olarak görev yapan Eğitim-Bir-Sen üyesinin, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’na mühendis olarak atanmasına
muvafakat verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemi, hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle iptal etti.
Mahkeme, kararında şu ifadelere yer verdi: “Davalı
idarece davacının hizmetine ihtiyaç bulunduğu gerekçesiyle muvafakat verilmediği öne sürülmekte ise de,
kamu hizmetinin bütünlüğü ve devamlılığı ilkesi gereğince, kamu görevlilerinin özel koşullarına göre verimli-
liklerinin en yüksek olduğu ve hizmetlerinden en yüksek
oranda yararlanılacak bir birimde istihdam edilmelerinin
kamu yararına daha uygun olması, eşi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nda uzman olarak görev yapan ve aynı
zamanda Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı’nda doktora eğitimine devam
eden davacının, aile birliği içinde öğreniminin bulunduğu
yerde çalışması halinde daha fazla verimli olacağı, maddi
ve manevi yönden tatmin olacağı ve kamu hizmetinden
beklenen yararın artacağı sonucuna varılmakla davacıya
muvafakat verilmemesi yolunda tesis olunan dava konusu
işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.”
Mahkeme, Fazladan Ödenen Gündelik Tutarın Geri İstenmesi
İşlemini Reddetti
Eğitim-Bir-Sen’in, üyesine fazla gündelik ödendiği gerekçesiyle, söz konusu fazlalığın geri ödenmesini ihtiva
eden idari işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Bursa 2.
İdare Mahkemesi, fazladan ödenen gündelik tutarın geri
istenmesini içeren işlem hakkında iptal kararı verdi.
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun, 22.12.1973
gün ve 1968/68 esas ve 1973/14 sayılı kararında ‘idarenin
yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi
hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her
zaman geri alabileceğinin, bunun dışında kalan hallerde
hatalı ödemelerin geri istenilmesinin hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde
olanaklı olduğunun, bu süre geçtikten sonra geri istenilemeyeceğinin’ belirtildiğine dikkat çeken Bursa 2. İdare
Mahkemesi, fazla ödemenin açık bir hata kapsamında olmadığına, davacının da somut olayda hilesinin bulunmadığına hükmederek, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten itibaren dava açma süresi olan 60 günlük süre geçirildikten
sonra tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğuna karar
verdi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 59
Şubelerimizden
ADANA 1
Eğilip Bükülmeden Çalışmalarımıza
Devam Edeceğiz
Eğitim-Bir-Sen Seyhan Temsilcilik yeni yönetim kurulu
üyeleri (Temsilci İbrahim Bortaş, temsilci yardımcıları Mustafa Savaş Semercioğlu, Güngör Selçuk, Güven Güvener, Hacı
Aygün, Muhittin Ünal ve Murat Ateşi) göreve başladı.
Eğitim-Bir-Sen Adana 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Sezer, temsilcilik yönetiminin göreve resmen başlamasının ardından yaptığı açıklamada, eğitim çalışanlarının ekonomik,
sosyal, kültürel, özlük, mesleki hak ve menfaatlerini korumak
ve geliştirmek için çalıştıklarını, dürüst, samimi bir anlayış
içinde her türlü fikir ve karşı görüşe saygı duyan, ırk, mezhep
ve bölge farkı gözetmeyen, insana insan olduğu için değer
veren bir anlayışı benimsediklerini söyledi. Sezer, ülkemizde
ve dünyada cereyan eden her türlü haksızlık ve hukuksuzluğa
karşı çıkmayı temel amaç saydıklarını, bu amaçların gerçekleştirilmesinde evrensel insan haklarına ve Anayasa’ya dayanan demokratik hukuk anlayışı içerisinde, Eğitim-Bir-Sen’in
Kurucusu Mehmet Akif İnan’ın gösterdiği şekilde, eğilip bükülmeden, dimdik çalışacaklarını kaydetti. Sezer, önceki yönetimi, çalışmalarından dolayı tebrik ederek, yeni yönetime
başarı diledi.
AFYONKARAHİSAR 1
Medeniyetlerin Ana Kurucusu
Öğretmenlerdir
Eğitim-Bir-Sen Afyonkarahisar 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, göreve yeni başlayan öğretmenlerle öğretmenevinde bir araya geldi. Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Genç
Memur-Sen İl Temsilcisi Ömer Faruk Tuncer, Milli Eğitim Şube
müdürleri Hikmet Tuncer, Rıfat Eksik, Abdullah Demir, İbrahim
Özkul, Murat Diktaş ve Cumhuriyet Anadolu Lisesi Müdürü
Sebahattin Durgu’nun katıldığı yemekli toplantıda konuşan
Şube Başkanı Abdullah Çelik, insanı beşikten mezara kadar
eğiten, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insanın öğretmen olduğunu belirterek, “Öğretmen, bir fert inşasıyla başladığı kutsal görevini nesiller yetiştirmeyle nihayete erdirir.
Öğretmene değer vermeyen, öğretmenin saygınlığını zedeleyen ülkeler her zaman kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki,
medeniyetler ne güçlü savaşçılarla ne de güçlü siyasetçilerle
AĞRI
Suriyeli Kadınlara Anlamlı Yardım
Eğitim-Bir-Sen Ağrı Şube Kadınlar Komisyonu, Suriyeli
kadınlara anlamlı bir yardımda bulundu. Komisyon Başkanı
Özlem Çeçen, her yıl kadınlar günü dolayısıyla üyeleri için
düzenledikleri yemekli programı bu yıl iptal ettikleri ifade
ederek, “Bugün yapacağımız maddi harcamaların karşılığını
gıda yardımı olarak Suriyeli kadınlara gönderme kararı aldık.
60 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
kurulmuştur; medeniyetlerin ana kurucusu öğretmenlerdir.
Tarihimiz, öğretmenin itibarının yükseltildiği zamanlarda şan
ve şerefle zirvelere tırmanırken, değersizleştirildiği zamanlarda ise ayaklar altına serilmiştir” dedi.
Hak arama mücadelesinde örgütlü olmanın önemine değinen Çelik, “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun
mazlumdan yana” tavrıyla mücadele zeminin güçlü temsilcisi
olduklarını kaydetti. Genç meslektaşlarına başarılar dileyen
Çelik, katılımlarından dolayı kendilerine teşekkür etti.
Şubelerimizden
Bugün bu yardımları Suriyeli kadınlara gönderilmek üzere
İHH’ya teslim ediyoruz” dedi. Başta Suriye’de olmak üzere,
tüm savaşların bitmesini dileyen Çeçen, “Çünkü her savaşta en
çok kadınlar mağdur olmaktadır. Suriyeli kadınlara Ağrı’dan
küçük bir destek ve selam gönderiyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Şube yönetimi ve Kadınlar Komisyonu
üyelerinin İHH’ya teslim ettiği yardımlar konvoyla yerine
ulaştırılacak.
A M A S YA
Vali ve Belediye Başkanına Ziyaret
Eğitim-Bir-Sen Amasya Şube Yönetim Kurulu, Vali İbrahim
Halil Çomaktekin ve Belediye Başkanı Cafer Özdemir’i ziyaret
etti.
Şube Başkanı Kerem Camcı, ziyarette, yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Vali İbrahim Halil Çomaktekin ve
Belediye Başkanı Cafer Özdemir ise, ziyaretten duydukları
memnuniyeti dile getirerek, sivil toplum örgütlerinin demok-
rasinin olmazsa olmazı olduğuna dikkat çekerken, sorunların
çözümünde bu tür oluşumların katkısının büyük olduğunu
söylediler.
ANKARA 1
Daha Bilgili Bir Nesil Yetiştirmenin
Gayreti İçinde Olacağız
Eğitim-Bir-Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Kır,
başkan yardımcıları Fahmettin Aydın ve Cemil Tekin, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İşyeri Temsilcisi Ömer Urhan, Beşevler Kampüs Temsilcisi İlhan Kıymaz ile birlikte, Din Öğretimi
Genel Müdürü Nazif Yılmaz’ı ziyaret etti,
Mustafa Kır, imam hatip liselerinin, öğrencilerini hem
mesleğe hem de yükseköğretime hazırlayan kurumlar olması
açısından özel statülü okullar olduğunu, bu okulların eskiden
olduğu gibi, doğrudan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlanmasının, müdürlerinin meslekçi olmasının ve mülakatla
alınmasının eğitimde niteliğin artmasına katkı sağlayacağını
ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nü, imam hatip liselerine
yön verecek çalışmalar içinde görmekten mutluluk duyduklarını ifade etti.
Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz ise 12 yıllık
zorunlu ve kademeli eğitime geçişle birlikte imam hatip or-
taokulu sayısının bin 367’ye, imam hatip lisesi sayısının ise
850’ye çıktığını söyledi. Yılmaz, müfredatı baştan aşağı yenilediklerini, özellikle Kur’an ve Arapça derslerini daha kolay ve
daha etkili öğretmek için hazırlıkların tamamlandığını, eskiden olduğu gibi, yine imam hatip okullarında sosyal içerikli
münazaraların, yarışmaların daha iyi şartlarda yapılması için
uğraş verdiklerini bildirdi.
Yılmaz, okul müdürlerinin meslekçi olmasının kendilerini
de sevindireceğini, ancak mevcut şartlarda bunun mümkün
olmadığını, bundan sonra hem dini hem de akademik açıdan
daha ilgili, daha bilgili bir imam hatip neslini yetiştirme gayreti içinde olacaklarını kaydetti.
ANKARA 2
Öğretmen ve Öğrencilerin Emeğinin
Karşılığı Ödensin
Eğitim-Bir-Sen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Cemil Erkan,
endüstri meslek liselerinin atölyelerinde çalışan öğretmen ve
öğrencilerin emeklerinin karşılığı olarak verilmesi gereken
döner sermaye ücretlerinin bir an önce ödenmesini istedi.
Erkan, ülke genelinde tüm okulların ihtiyacı olan masa, sıra ve bunun gibi daha birçok
kalem ürünün meslek liselerinden temin edildiğini belirterek, bu temin sırasında, özellikle
yaz aylarında ve mesai saatleri dışında çalıştı-
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 61
Şubelerimizden
rılan öğretmen ve öğrencilerin hak ettiği döner sermaye gelirlerinin daha fazla zaman geçirilmeden ödenmesi gerektiğini kaydetti. “Endüstri meslek liselerinin atölyelerinde çalışan
öğretmen ve öğrencilerin emeklerinin karşılığı olarak verilmesi gereken döner sermaye ücretleri ödenmiyor. Bunun neden ödenmediği ve ne zaman, ne şekilde ödeneceği de açık-
lanmıyor” Cemil Erkan, şunları söyledi: “Bu paralar bakanlığın
bütçesine girmiş bulunuyor. Bu paralar, gecesini gündüzüne
katan ve işi yetiştirmek için mesai mantığı gütmeyen öğretmen ve öğrencilerimize ödenmiyor. Bu haksızlık değil midir?
Bunu ilgililere soruyor ve paraların bir an önce ödenmesi konusunda hassasiyet gösterilmesini bekliyoruz.”
ANKARA 4
İlçe Temsilcileri Toplantısı Ayaş’ta
Yapıldı
Eğitim-Bir-Sen Ankara 4 No’lu Şube, ilçe temsilcileri toplantısını Ayaş’ta gerçekleştirdi. İlçe Temsilcisi Ali Özdemir’in
açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda genel bir değerlendirme yapan Şube Başkanı Tekin Korku, yeni Türkiye’nin inşası için, demokratik, özgürlükçü, sivil ve 76 milyonu kucaklayan yeni bir anayasa yapmanın yeterli olacağını belirterek,
şunları söyledi: “İşte o zaman, sadece toplumsal mühendislik
operasyonları son bulmayacak, gelecekte millete ve devlete yönelik operasyon yapma ihtimali de ortadan kalkacaktır.
İnanıyoruz ki, birlikte mücadele edersek, sadece Türkiye’yi
hedef alan küresel operasyonu değil, bütün dünyayı hedef
almış küresel sömürü düzenini de sona erdiririz.”
Daha sonra söz alan ilçe temsilcileri, görev alanlarında
son bir ayda yaptıkları faaliyet raporlarını sunarken, sorunları paylaşarak çözüm önerilerini dile getirdiler.
ANKARA 5
Eğitim Çalışanlarının Sendikamıza
Teveccühü Artarak Devam Ediyor
Eğitim-Bir-Sen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Temsilciliği, sendikamıza yeni katılan üyeler için program düzenledi. Başkan yardımcısı İrfan Ata ile birlikte programa katılan
Eğitim-Bir-Sen Ankara 5 No’lu Şube Başkanı Ayhan Okuyucu, üyelerinin güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmadıklarını
ifade ederek, “Ankara Üniversitesi’nde sendikal çalışmaları
verimli hale getirmek için bütün fakülte ve yüksekokullarda
sendika işyeri temsilcilerini belirledik. Yaptığımız koordineli
çalışmanın faydasını gördük” dedi.
Vicdanların sesi, hak aramanın adresi olan Eğitim-BirSen’e olan teveccühün artarak devam ettiğini kaydeden
Okuyucu, “Eğitim çalışanlarının bu teveccühü sebepsiz de-
A N T A LY A
Değerlerimizden Aldığımız Güçle
Sorunlarımızı Çözeceğimize İnanıyoruz
Eğitim-Bir-Sen Antalya Şubesi, kadın üyelerin katılımıyla öğretmenevinde bir program düzenlendi. Şube Başkanı
Süleyman Gökçen’in de katıldığı programda konuşan Kadın-
62 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
ğildir. Çünkü bu güne kadar üyelerimizin güvenini boşa çıkarmadık, bundan sonra da boşa çıkarmayacağız” şeklinde
konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Temsilcisi Yücel Yayla ise, üye sayılarının artmasının kendilerini
memnun ettiğini söyledi. Program, yeni katılan üyelerle tanışmanın ardından sona erdi.
Şubelerimizden
lar Komisyonu Başkanı Suna Doğu, şiddetten, ayrımcılıktan,
ikinci sınıf kabul edilmekten uzak, ümit dolu günler beklediklerini ifade ederek, hiçbir şekilde dışlanmak istediklerini
söyledi.
Kadınların birçok sorunla karşı karşıya kaldığını kaydeden Doğu, insanları en temel haklarından mahrum bırakan
şiddet, savaş ve yoksulluğun söz konusu sorunların başında
geldiğini belirtti. Kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu
ve dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan
bir şiddet türü olduğunu vurgulayan Doğu, şunları söyledi:
“Ülkemizde de kadına yönelik şiddet önemli bir toplumsal
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddet, sadece kadını ve
erkeği değil, toplumun bütününü etkileyen sosyal bir problemdir. Şiddetin önlenmesi için toplumun her kademesinde
bireysel ya da kurumsal bazda tüm taraflara önemli sorumluluklar düşmektedir.”
Suna Doğu, kadınları siyasi, sosyal, ekonomik hayatın
dışına itmek isteyen anlayışa karşı her zaman örgütlü mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirerek, değerlerinden
aldıkları güçle sorunlarını kendilerinin çözeceğine olan
inançlarının tam olduğunu kaydetti.
B AT M A N
Memur ve Hizmetlilerle İstişare
Toplantısı Yoğun Katılımla Gerçekleşti
Eğitim-Bir-Sen Batman Şubesi, memur ve hizmetliler
için Bozooğulları Oteli’nde yemekli bir toplantı düzenledi.
Şube Başkanı M. Şafi Özperk, yoğun katılımla gerçekleşen
toplantıda sendikal çalışmaları detaylı bir şekilde anlattı.
Konuşmasında, toplu sözleşme sürecine ve elde ettiğimiz kazanımlara değinen Özperk, sendikamızın üyeleri için
yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Özperk’in konuşmasının ardından, katılımcılardan gelen soruların cevaplandırılmasıyla toplantı sona erdi.
B AY B U RT
Köhne Sendikacılık Anlayışının Tarihe
Karışması İçin Çalışıyoruz
Eğitim-Bir-Sen Bayburt Şube yönetimi, İl Emniyet Müdürü İsa Bülent Kaya’ya ziyarette bulundu. Şube Başkanı
Fikret Özbey, yıllardan beri süregelen ideolojik sendikacılık anlayışının tarihe karışması için çalıştıklarını belirterek,
“Haklarımızı, alanlara indiğimizde taş atarak, huzur ve güven
ortamını bozarak değil, demokratik ve eğitimciye yakışır bir
şekilde, masada uzlaşma yolu ile arıyoruz. Bizler bir yandan
çalışanların sosyal, özlük haklarının kazanılması için uğraşırken, bir yandan da milli ve manevi değerleri haiz insanlar
yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz” dedi.
Kavgasız, gürültüsüz, insan kaynaklı hizmet anlayışının
yer aldığı bir sendikacılık yapmaya çalıştıklarını kaydeden
Özbey, sendika olarak, milletin yararına olacak her türlü projeye ve her türlü hizmete gönüllü olarak katkı sağlamaya ve
destek olmaya hazır olduklarını söyledi.
İl Emniyet Müdürü İsa Bülent Kaya ise, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Görevimiz halka hizmettir. Sendikalar, üyelerinin ve çalışanlarının hakları yanında
ülkemizde yaşayan bütün vatandaşları düşünerek hareket
etmelidir” şeklinde konuştu.
BOLU
AİBÜ Rektörü Hayri Coşkun’a Ziyaret
Eğitim-Bir-Sen Bolu Şube yöneticileri, Abant İzzet Baysal
Üniversitesi (AİBÜ) Rektörlüğü’ne yeniden atanan Prof. Dr.
Hayri Coşkun’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.
Ziyarette Eğitim-Bir-Sen’in çalışmaları hakkında bilgi
veren Şube Başkanı Ahmet Koçak, Hayrı Coşkun’un rektörlük
görevine yeniden seçilmesinin memnuniyet verici olduğunu
belirterek, “Bu görevi layıkıyla yerine getireceğinizden hiç
şüphemiz yoktur. Sizinle birlikte üniversitemizin Bolu için
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 63
Şubelerimizden
faydalı ve yeni açılımlar sağlayacağını ümit ediyoruz” dedi.
Eğitim-Bir-Sen Üniversite Temsilcisi Tahir Düş, rektörlüğe
yeniden atanan Prof. Dr. Hayri Coşkun’a hayırlı olsun
dileklerinde bulunarak, eğitim hizmet kolunda genel yetkili,
üniversitede ise altı yıldır yetkili sendika olduklarını söyledi.
Rektör Prof. Dr. Hayri Coşkun ise, ülkemizin
demokratikleşmesinde sivil toplum kuruluşlarının çok etkili
olduğunu, bu manada ortak çalışmalara imza atabileceklerini
ifade etti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren
Coşkun, üniversitenin çalışmalarıyla ilgili bilgi. Ziyarette,
Üniversite Temsilci Vekili Hasan Hüseyin İleri, Temsilci
yardımcıları Sadettin Fırat, Murat Karakaya, Cüneyt İnal,
Ayten Paş, Yusuf Özcan ve Kadınlar Komisyonu Temsilcisi
Fatma Demirci de hazır bulundu.
BURSA
Orhan Taşanlar İsmi
Okul Tabelasından Çıkarıldı
Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi, 28 Şubat sürecinde başörtüsü eylemi yapan imam hatipli kızların coplatılması talimatını veren dönemin Bursa Valisi Orhan Taşanlar’ın adının
verildiği ortaokulun ismini değiştirtti. Tabelası değişen okulun önünde toplanan üyeler, ‘Derin güçler iş başında’, ‘Temiz
toplum, temiz medya’ yazılı pankartlar açtı. 28 Şubat’tan
itibaren yeni adıyla eğitime devam eden okulun önünde
basın açıklaması yapan Şube Başkanı Numan Şeker, şunları söyledi: “28 Şubat döneminin Bursa’da yıkıcı öncülüğünü
yapan ve bu anlamda ismi toplum hafızasına ‘darbeci nefer’
olarak kazınan M. Orhan Taşanlar ismi bir eğitim kurumuna
nasıl layık görülebilir. Geçen yıl burada Vali M. Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu’na, 28 Şubat darbesi mağdurlarından
Dilek Gürgen’in isminin verilmesini talep etmiştik. En kısa
zamanda da bu kara lekenin silinmesini bekliyoruz demiştik,
bir yıl sonra yine bu okulun önündeyiz. Başta Eğitim-Bir-Sen
olarak bizim ve mahalle sakinlerinin girişimleri sonucunda
Orhan Taşanlar ismi tabeladan kaldırılarak Kızıklar Ortaokulu ismi verilmiştir. Gecikmeli de olsa bu kararı memnuniyetle karşılıyoruz.”
ÇANKIRI
Kimseyi Mağdur Etmeyeceğiz
Eğitim-Bir-Sen Üniversite Temsilcisi İbrahim Akdaş, beraberindeki heyetle birlikte Çankırı Karatekin Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş’ı makamında ziyaret etti.
Ziyarette konuşan İbrahim Akdaş, üniversite için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, sendika
olarak üniversite ile ilgili çalışmalarda destek vermeye hazır
olduklarını kaydetti.
Akdaş, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve çevirici kadrosunda bulunanların ve mevzuat çerçevesinde daimi kadroya atanmaya hak kazananların daimi olarak atanmaları için
bir çalışma yaptıklarını belirterek, Rektör Savaş’tan bununla
ilgili destek istedi.
Rektör Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş ise, heyetimize, ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, daimi kadro konusuna açıklık
64 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
getirdi. Savaş, “Mevzuat çerçevesinde biz kimseyi mağdur etmeyiz. Hak edenleri daimi kadroya geçireceğiz” dedi.
Prof. Dr. Savaş, bununla ilgili gerekli talimatı verdiğini
dile getirerek, ayırım gözetmeksizin bu işi gerçekleştireceklerini söyledi.
Şubelerimizden
ÇORUM
Mağdurların Görevlerine Dönmeleri
Bizi Memnun Etmiştir
28 Şubat sürecinde başörtüsü sebebiyle görevlerinden
alınan ve 2013-2014 eğitim öğretim yılının ikinci
döneminde görevlerine yeniden başlayan 5 öğretmen ve 1
hemşire, aileleriyle birlikte Eğitim-Bir-Sen Çorum Şubesi’ni
ziyaret etti. Şube Başkanı Tahir Eşkil, 28 Şubat döneminde
Milli Eğitim Bakanlığı çalışanlarının istihbarat birimleri
tarafından sözde irticai faaliyetlerle ilişkilendirilerek
fişlendiğini, yaklaşık 11 bin öğretmenin ise istifa etmek
zorunda bırakıldığını söyledi.
Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecine halkın gereken
cevabı 2002 yılında verdiğini kaydeden Eşkil, bu dönemde
yaşanan hak ihlallerinin telafisi için bazı olumlu adımların
atıldığını, özellikle 2006 yılında çıkarılan disiplin affıyla
28 Şubat döneminde memuriyetten uzaklaştırılan kamu
çalışanlarının görevlerine geri döndüğünü belirtti. Geçen
yıl çıkarılan 6495 sayılı Torba Kanun’la disiplin affına
rağmen bugüne kadar atanamayanların ve aday memurken
görevine son verilenlerin de işine tekrar başladığını ifade
eden Eşkil, “Çorum’da 2013-2014 eğitim öğretim yılı 2.
dönem başı itibarıyla başörtüsünden dolayı görevinden
alınan 5 öğretmen ve 1 hemşire yeniden görevine başladı.
Bu arkadaşlarımızın o dönemdeki dik duruşlarını takdir
ediyoruz. Sendika olarak, verdiğimiz mücadeleyle mağdur
olan arkadaşlarımızın görevlerine dönmeleri bizi mutlu
etmiştir” dedi.
Görevi iade edilen öğretmenler ve aileleri ise, verdiği
destek ve mücadeleden dolayı Eğitim-Bir-Sen’e teşekkür
ettiler.
DENİZLİ 1
Pamukkale Okul Temsilcileri Toplantısı
Gerçekleştirildi
Eğitim-Bir-Sen Denizli 1 No’lu Şube yönetimi, Pamukkale
okul temsilcileri ile istişare toplantısı yaptı. Pamukkale İlçe
teşkilatının 80. Yıl Öğretmenevi’nde organize ettiği toplantıya ilçe yönetimi ve okul temsilcileri katıldı. İlçe Temsilcisi
Yasin Şamlı’nın selamlama konuşmasının ardından kürsüye
çıkan Şube Başkanı Şükrü Kolukısa, okul temsilciliği görevinin, devasa bir gövdeye sahip olan Eğitim-Bir-Sen’in kılcal
damarları hüviyetinde olduğunu, tüm vücudun sağlıklı hareket edebilmesi için kan dolaşımının kılcal damarlarda bile
çok etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Kolukısa, okul temsilcilerinden, Eğitim-Bir-Sen’in elde ettiği
kazanımları eğitim çalışanlarına anlatmasını, yaptıkları kül-
türel faaliyetleri duyurmasını istedi. Sendika olarak gönüller
yaparak üye yapmak gibi zarif bir daveti önemsediklerini,
her eğitim çalışanının tüm Türkiye’nin en büyük sivil çatısı
olan Eğitim-Bir-Sen’e davet edilmesini temsilcilerden isteyen Kolukısa, sendikamızın büyüklüğüne yakışır bir duruş,
her eğitim çalışanını kucaklayan bir aguş, her soruna duyarlı
bir dikkat ve yetkiye uzanan kararlı adımlar atılmasının önemini vurguladı.
DÜZCE
İl Milli Eğitim Müdürü
Ahmet Yurtman’a Ziyaret
Eğitim-Bir-Sen Düzce Şube Başkanı Ömer Faruk Çelebi,
yönetim kurulu üyeleriyle birlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Yurtman’ı makamında ziyaret etti.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 65
Şubelerimizden
Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Düzce Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne atanan Ahmet Yurtman’la bir araya gelerek,
ilin eğitim sorunlarını ve çözüm önerilerini görüşen Şube
yöneticileri, Yurtman’a yeni görevinde başarı diledi.
Şube Başkanı Ömer Faruk Çelebi, Yurtman’a, ilin eğitimine ilişkin sorunlar hakkında bilgi verdi.
Ahmet Yurtman ise, ziyaretin kendisini memnun ettiğini
ifade ederek, heyetimize teşekkür etti.
ESKİŞEHİR 1
Biz Üyelerimize Hep Yakınız
Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Mihalıççık’ta okulları ziyaret ederek düzenlenen
programa katıldı.
İlçede görev yapan üyeler için düzenlenen programda
konuşan Şube Başkanı İsmail Altınkaynak, “Dertlerimiz ortak
ancak burada çalışan meslektaşlarımın dertleri biraz daha
fazla bize göre, eğitim araçları konusunda, hizmet konusunda, sosyal yaşam konusunda. Biz bunların fakındayız. Bu
hizmetlerin bir bedelinin olmasının da hep yanındayız ve
birçok kere bunları dillendiriyor, yetkilileri haberdar etmeye,
dikkat çekmeye çalışıyoruz. Şunu iyi bilmelisiniz ki, merkeze
uzak olmanız, bize uzak olduğunuz anlamına gelmez. Mesafe ne kadar fazla olursa olsun, biz üyelerimize hep yakınız.
Her üyemizin haklı oldukları her davada her daim onlara çok
yakınız ve Allah fırsat verdikçe yakın olmaya devam edeceğiz” dedi.
Program kapsamında İlçe Milli Eğitim Müdürü Fikret
Çelik de ziyaret edilerek, ilçede eğitim-öğretim durumu ve
sorunlar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
ESKİŞEHİR 2
Rektör Gündoğan Ziyaret Edildi
Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu,
Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof. Dr. Naci
Gündoğan’ı ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmede
Şube Başkanı Abdurrahman Yıldırım, üniversitede daha önce
rektör yardımcılığı yapan Naci Gündoğan’ın tecrübesi ve deneyimiyle bu göreve layık olduğunu söyledi.
Yıldırım, “Bu görevin kendisine ve üniversitemize hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum” dedi.
Rektör Prof. Dr. Naci Gündoğan ise, göreve layık görüldüğü için mutlu olduğunu, işlerinin kolay olmadığını ancak
üniversiteyi daha iyi yerlere taşımak için çok çalışacaklarını
ifade etti. Ziyarette, Şube Başkan Vekilimiz Halil Yetim ve
başkan yardımcıları Mustafa Acungil, Levent Cindoruk, Ceyhan Özer, Enver Aykan ve Şube Baştemsilcimiz Metin Bilici
de hazır bulundu.
GÜMÜŞHANE
Yeni Atanan Öğretmenlerle
Bir Araya Geldik
Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şubesi, yeni atanan öğretmenler için bir program düzenledi. İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Şükrü Baş, İl Milli Eğitim Şube Müdürü Abidin
Merdan, Eğitim-Bir-Sen Şube Yönetim Kurulu üyeleri Naci
66 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
Şenel, Salih Atalay, Habib Tanış, Musa Uncu ve yeni atanan
öğretmenlerin katıldığı programda bir konuşma yapan Şube
Başkanı Veli Ağaç, “İlimiz sizin gibi dinamik öğretmenlere
kavuştuğu için şanslı, siz de Gümüşhane gibi güvenli, huzurlu bir ilde görev yapacağınız için şanslısınız. Milli Eğitim
Bakanlığı’nın yaptığı bu uyum seminerlerini faydalı buluyoruz. Yapılan bu çalışmanın her sene içi doldurularak daha
etkin hale getirilmesi, aday öğretmenlerimiz için yararlı
Şubelerimizden
olmaktadır. Bu sayede hem mesleklerini hem de çalışacakları yerleri daha kısa sürede tanıyarak sahip oldukları bilgi
birikimleri ile öğrencilerimize faydalı olacaklardır” dedi. İl
Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Murat Şükrü Baş ise, bu tür
etkinliklerin, yeni atanan genç öğretmenlerin şehre hızlı bir
şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olduğunu belirterek,
“Eğitim-Bir-Sen Gümüşhane Şube Başkanı Veli Ağaç’a ve
Yönetim Kurulu üyelerine düzenlemiş oldukları bu nazik
programdan dolayı kurumum adına teşekkür ederim” şeklinde konuştu. Programa katılan öğretmenler, kendilerine
gösterilen sıcak ilgiye teşekkür etti. Program, yeni atanan
öğretmenlere, Gümüşhane’yi tanıtan hediyelerin verilmesinin ardından sona erdi.
H ATAY 1
Eğitimin Kalitesini Hep Birlikte
Yükseltmeye Çalışacağız
Eğitim-Bir-Sen Hatay 1 No’lu Şube Başkanı Cevat Önal
ve Yönetim Kurulu, Defne İlçe Mili Eğitim Müdürü Kemal
Gülistan’ı makamında ziyaret etti.
Cevat Önal, Gülistan’ın, eğitimin her kademesinde edindiği tecrübe ile yeni görevini de başarıyla yerine getireceğine inandıklarını ifade ederek, “Eğitim-Bir-Sen olarak, görevinizin hayırlı olmasını temenni eder, yeni görevinizde
başarılar dileriz” dedi.
Defne İlçe Mili Eğitim Müdürü Kemal Gülistan ise, eğitimin her kademesinde aldıkları görevi sorumluluk ve titizlikle yerine getirmek için yorulmadan çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini belirterek, “Bu süreçte empatik düşünce ile eğitim çalışanlarının ve paydaşlarının sorunlarını
dinlemeye, çözüm üretmeye, onları anlamaya ve memleketimizin eğitim kalitesini hep birlikte yükseltmeye çalışacağız.
Sivil toplum kuruluşları olarak, sizlerin de desteği ile ilimiz
ve ilçemizin başarı grafiğini yükseltecek ve oluşturacağımız
huzur dolu eğitim kurumlarıyla, eğitim çalışanlarımız ve
paydaşlarımız eğitim camiasının birer üyesi olmaktan gurur
duyacaklardır” şeklinde konuştu.
H ATAY 2
Şube Yönetiminde Görev Değişimi
Eğitim-Bir-Sen Hatay 2 No’lu Şube yönetiminde, Başkan
İslam Günebakan, başkan yardımcıları Abdullah Gümüş ve
Fikret Gökçe’nin ayrılması nedeniyle görev değişimi yapıldı.
Şube Yönetim Kurulu kararıyla, Başkan Vekili Doç. Dr.
Cengiz Yıldız başkanlığa getirilirken, yeni yönetim şu isimlerden oluştu:
Mustafa Sedef, (Başkan Vekili), Ali Alkan (Mali İşlerden
Sorumlu Başkan Yardımcısı), Mustafa Benli (Teşkilatlanmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı), Yahya Özdemir (Basınİletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı), Uğur Sürücü (Eğitim ve Sosyal İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı), Mehmet
Kahraman (Mevzuat ve Toplu
Sözleşmeden Sorumlu Başkan
Yardımcısı).
Şube Başkanı Doç. Dr. Cengiz
Yıldız, devraldıkları bayrağı daha
yükseğe taşımak için ellerinden
gelen gayreti göstereceklerini
ifade ederek, “Yönetim kurulundaki arkadaşlarımla, Türkiye’nin
en büyük sendikası olan EğitimBir-Sen’in soylu mücadelesini
daha ileriye taşımanın sorumluluğuyla hareket edeceğiz ve bu uğurda elimizden ne geliyorsa yapmanın çabası içerisinde olacağız” dedi.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 67
Şubelerimizden
İ S TA N B U L 1
Erbakan’ı Hayırla Yâd Ettik
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1 No’lu Şube, 54. hükümetin
başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı, vefatının 3. yılında
Merkezefendi’deki kabri başında dualarla andı.
Şube Başkanı Emrullah Aydın, Şube Yönetim Kurulu, ilçe
temsilcileri ve üyelerin hazır bulunduğu anma programında,
daha önce okunan hatimlerin duası Bahçelievler İlçe Temsilcisi Emin Çıkrıkçı tarafından yapıldı.
Şube Başkanı Emrullah Aydın, Necmettin Erbakan’ın ülkesi ve milleti için ömrünün son anına kadar çalışarak dünyayı köleleştirme çabasında olanlara karşı büyük mücadeleler verdiğini söyledi.
Erbakan’ın, 54. hükümet döneminde işçiye, memura yaptığı zam ile işçinin, memurun büyük takdirini kazandığını
ifade eden Aydın, sivil toplum örgütlenmesinde de Erbakan
isminin kendilerinde her zaman önemli bir yerinin olduğunu
kaydetti.
İ S TA N B U L 4
Hedef, Üye Sayısını 5 bin 200’e
Çıkarmak
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 No’lu Şube, Pendik işyeri temsilcileriyle bir toplantı yaptı. Şube Başkan Yardımcısı Abdullah Yadigar, Pendik İlçe Temsilcisi Metin Aktaş ve İlçe
Yönetim Kurulu üyeleri ile işyeri temsilcilerinin katıldığı
toplantıda konuşan Şube Başkanı Talat Yavuz, sendikal kazanımlarımızı özetlediği konuşmasında gündeme ilişkin
değerlendirmelerde de bulundu. Sendika olarak kamuoyu
oluşturup, problemleri çözmeye çalıştıklarını belirten Yavuz,
“Biz ilkeli düşünüyoruz. Tüm objektif kriterleri yerine getiriyoruz. Sınavsa sınav, kurssa kurs, her kurala uyduk. Geçmişte
okul müdürleri ‘benim yanıma geleceksin, ne konuşacağını bilmem lazım, sonra öğretmen odasına gideceksin’ diye
bizleri sendikal anlamda engelliyorlardı. Şimdi bu zihniyet
kırıldı” dedi. Hizmet sendikacılığının yanında değerler sendikacılığı da yaptıklarını kaydeden Yavuz, şunları söyledi:
“Suriye’ye bir TIR dolusu yardım gönderme çalışmamız var.
Bu dönem sonu mutabakat metnine Şube alanımızdan 5 bin
200 üyeye imza atma hedefimiz var. Şu an itibarıyla 4 bin
690 üyemiz var. Sizlerin gayret ve desteğiyle bu hedefe de
ulaşacağımıza inanıyorum.”
İ S TA N B U L 6
Beyoğlu’da Görev Yapan
Okul Müdürleriyle Bir Araya Geldik
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 No’lu Şube Yönetim Kurulu,
Beyoğlu’da görev yapan okul müdürleriyle öğretmenevinde
bir araya geldi. Şube Başkan Yardımcısı Selim Öztürk’ün
selamlama konuşmasıyla başlayan programda, İlçe Temsilcisi
Mehmet Dağ, Beyoğlu’da yaptıkları çalışmaları anlattı.
Şube Başkanı İdris Şekerci, sivil toplumun öneminin
farkında olan bir ilçe milli eğitim müdürüyle çalışmanın
öğretmenler açısından önemli bir avantaj olduğunu
söyledi. Beyoğlu’da yetkili sendika olmaya az bir fark
kaldığını kaydeden Şekerci, bu yıl, Beyoğlu İlçe Yönetimi’nin
Mehmet Dağ’ın koordinesinde biraz daha fazla çalışarak
68 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
yetkiyi alacağına olan inancının tam olduğunu dile getirdi.
Programa, Şube Yönetim Kurulu üyeleri Kadir Bolat, Selim
Öztürk, Müjdat Kalkan, Sedat Işık, Hüseyin Çömlek, Beyoğlu
İlçe Temsilcilik Yönetimi ve Kadınlar Komisyonu üyeleri ile
çok sayıda okul yöneticisi katıldı.
Şubelerimizden
İZMİR 1
Bizi Doğrudan İlgilendiren Konularda
Tarafız
Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube, Selçuk’ta bir dayanışma programı düzenledi. Şube Başkanı Abdurrahim Şenocak,
burada yaptığı konuşmada, kamu görevlilerinin siyasete katılmalarının önündeki yasal engellerin kaldırılmasını beklediklerini ifade ederek, şunları söyledi:
“Başından beri iki ana talebimiz vardı: Toplu sözleşme ve
memurların aktif olarak siyasete katılma hakkı. İlkini başardık. İkinci hedefimizi de elde etmek istiyoruz. Bizi doğrudan
ilgilendiren konularda tarafsızız gibi bir şey söyleyemeyeceğiz. Bu konulardan hepimiz sorumluyuz. Kamuda başörtüsü
özgürlüğü, okullarda Kur’an-ı Kerim ve Siyer dersleri gibi
hayal olan konular verdiğimiz mücadele sonucunda gerçekleşti. Bu önemli gelişmeleri görmemiz gerekiyor.”
KAHRAMANMARAŞ 2
İki Kalemde İyileştirme Yapılmasını
İstiyoruz
Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş 2 No’lu Şube Başkanı
Doç. Dr. Hasan Furkan, akademik personelin özlük haklarının bir an önce iyileştirilmesini beklediklerini ifade ederek,
yapılacak iyileştirmeyle üniversitelilerin mali haklarının
trajikomik olmaktan çıkacağını, üniversiteleri daha başarılı öğrencilerin yeniden tercih edeceğini, bunun da ülkenin
geleceği açısından dünya ile rekabet edebilecek üniversite-
lerin oluşumuna katkı sunacağını
kaydetti.
İyileştirmenin iki kalemde yapılmasını talep ettiklerini ve bütün
öğretim elemanlarına eşit yansımasını istediklerini belirten Furkan, bunlardan ilkinin, 1997’den
beri iyileştirilmeyen ek ödeme
puanının artırılması, ikincisin ise üniversite geliştirme ödeneğinin artırılması olduğunu dile getirerek, sendika olarak
teklifi YÖK’e ve hükümete sunduklarını söyledi.
KARAMAN
Temel Eğitim Kursuna Katılan
Eğitim Çalışanları Ziyaret Edildi
Eğitim-Bir-Sen Karaman Şube Yönetim Kurulu üyeleri, temel eğitim kursuna katılan eğitim çalışanlarını TOKİ
Anadolu Lisesi’nde ve Ermenek METEM’de ziyaret ederek,
görevlerinde başarılar diledi. Şube Başkanı Yunus Özdemir,
“Eğitim camiası olarak sizleri aramızda görmekten mutluluk
duyuyoruz. İlimizin eğitimine sizler yeni katkılar sunacaksınız” dedi.
Öğretmenliğin fedakârlık ve sevgi isteyen bir meslek olduğunu kaydeden Özdemir, şunları söyledi: “Öğretmenliğin
aynı zamanda sorumluluğu da büyüktür. Öğretmen kendini
tüketirken, üreten, ülkenin istikbalini şekillendirendir. Şüphesiz ki öğretmenlik kolay değil. Hayatta en zoru insan yetiştirmek olsa gerek. Evrensel medeniyet kulesi de hiç şüphesiz
bu onuru taşıyan fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimiz sayesinde yükselecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, bizler ülkemizin
yetkili ve en büyük eğitim sendikasıyız. Sorumlu sendikacılığımızın gereği olarak eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgileniyor, çözüm önerilerimizi ortaya koyuyoruz.
Bizlerin bir medeniyet hayali var; mücadelemiz, bu hayali
gerçekleştirmek içindir.”
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 69
Şubelerimizden
K AY S E R İ
Hakkımızı da, Haddimizi de Biliyoruz
Eğitim-Bir-Sen Kayseri Şubesi, eğitim liderleri toplantısını, milletvekili Yaşar Karayel, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz,
Melikgazi Belediye Başkan Yardımcısı Yüksel Kahraman, ilçe
milli eğitim müdürleri, şube müdürleri, sendika başkanları
ile Eğitim-Bir-Sen üyesi okul müdürleri ve müdür yardımcılarının katılımıyla yaptı.
615 kişinin katıldığı toplantıda konuşan Şube Başkanı
Aydın Kalkan, “Hakkımızı da, haddimizi de iyi biliyoruz. 1992
yılında erdemli bir hareket olarak iyilikleri önerecek, kötülükleri önleyeceğiz diye yola çıktık. Niyet hayırdı, akıbet de
hayır oldu. Bugün 270 üye ile ülkemizin en büyük sendikasıyız. Üyeyi, ülkeyi, insanı ve İslam’ı ilgilendiren her şeyde
tarafız” dedi.
Dünyanın her yerindeki mazlumlara sahip çıkmanın bir
insanlık görevi olduğunu vurgulayan Kalkan, “Bize Arakan’la,
Suriye ile Filistin’le ne işiniz var diyorlar. Biz merkeze insanı
koyan sendikayız. Bunu soranlar bizden insanlık dersi alıyorlar. İnsan her yerde her zaman insandır. Ülke ve insanlık
kaybediyorsa bizim kazanmamız söz konusu olamaz. İşte erdemli olmak budur” şeklinde konuştu.
KİLİS
Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma
Derneği’ne Ziyaret
Eğitim-Bir-Sen Kilis Şube yöneticileri, Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma Derneği’ni ziyaret etti. Şube Başkanı Bekir Şen, “Öncelikle kutsal bayrağımızı, vatanımızın birliğini
ve bütünlüğünü koruma görevini yerine getirmek uğrunda
canlarını hiçe sayarak şehit veya gazi olan kahramanlarımızı
rahmetle anıyorum” dedi.
Şehit yakınları ve gazilerin her türlü sosyal ve ekonomik
haklarının artırılması gerektiğini ifade eden Şen, “Ne yaparsak yapalım, sizlerin emekleri ödenmez” diyerek, dernek yönetimine çalışmalarında başarı diledi. Dernek Başkanı Murat
Cumhur Muhtar, ziyaretten dolayı duydukları memnuniyeti
dile getirdi. Derneğin çalışmaları hakkında bilgi veren Muhtar, “Bu ülke için canlarını seve seve veren o vatan evlatlarını,
o ana kuzularını, tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti var olduğu sürece şehitlerimiz unutulmayacak” şeklinde konuştu.
KIRIKKALE 2
Sorunlar Rektör Yıldız’a İletildi
Eğitim-Bir-Sen Kırıkkale 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu
üyeleri, Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü’ne yeniden atanan
Prof. Dr Ekrem Yıldız’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.
Şube Başkanı Murat Şahin, yetkili sendika olarak özelde
üyesini genelde ise ülkesini düşünen, asla sorun üretmeyen
ama sorunlara da çözüm önerisi sunarak bunların aşılmasına büyük katkı sağlayan bir sendika olduklarını söyledi.
Rektör Yıldız’a, üniversite personelinin taleplerinden
oluşan bir dosya da sunan Şahin, ikinci öğretim mesailerinin
idari personele de verilmesini, uzun süredir yapılmayan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının yapılma-
70 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
sını istedi. Rektör Prof. Dr. Ekrem Yıldız, bu konularla alakalı
çalışmaların devam ettiğini, ikinci öğretim mesaileriyle ilgili
olarak gelen paranın gideri karşılamadığından bazı önlem-
Şubelerimizden
lerin alınarak bunun aşılması durumunda, idari personele
de verilmesi için çalışmaların yapılacağını, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının da yapılabilmesi için
çalışma başlatacaklarını söyledi. Ziyaretin sonunda, Rektör
Yıldız’a, Eğitim-Bir-Sen yayınlarından oluşan bir set takdim
edildi.
K I R K LA R E L İ
Üyelerimiz Tanışma ve Kaynaşma
Programında Buluştu
Eğitim-Bir-Sen Kırklareli Şube Yönetim Kurulu, üyelerle
“tanışma ve kaynaşma” programında bir araya geldi. Şube
Başkanı Selahattin Karanfiler, öğretmenevinde düzenlenen
programda yaptığı konuşmada, kavgadan, kaostan, iftiradan
ve aşırı uç tenkitlerden yana değil, huzurdan ve barıştan
yana olduklarını söyledi.
Sosyal projeler üreten bir sendika olduklarını kaydeden
Karanfiler, “Üyelerimizle tanışmak ve kaynaşmak için böyle
bir gece düzenledik. Eğitim-Bir-Sen olarak, sendikacılığı;
hizmet, akademik ve sosyal sendikacılık olarak düşünüyoruz. Türkiye’de sendikalaşma hareketi yeni gelişiyor. Belki
istediğimiz noktada değil ama mücadelesini, çalışmasını
yapmadan hiçbir şey elde edilemez. Sorunlarımızın çözümü
için hep birlikte çalışacağız. Dünya ölçeğinde bir sendikacılık hareketi ile Türkiye’nin gelişmesi ve demokratikleşmesi
mücadelemiz devam edecektir” dedi.
Programa, il milli eğitim müdürlüğü yöneticileri de katıldı.
KIRŞEHİR
Her Daim Üyelerimizin Yanındayız
Eğitim-Bir-Sen Kırşehir Şube Yönetim Kurulu üyeleri, ilçe
yönetimleriyle bir araya geldi. Şube konferans salonunda
gerçekleştirilen toplantıda, katılımcılar sendikal çalışmalar
hususunda bilgilendirildi.
Şube Başkanı Naci Sargın, hak aramanın öncüsü olmuş
bir sendika olduklarını ifade ederek, “Somali’den Arakan’a,
Suriye’den Filipinler’e kadar yapılan yardımlar, başörtüsü
için verilen mücadeleler, insanlık hakkı için yapılan çalışmalardır. Hakkın yerden tutulup kaldırılması gerektiğine inanarak çalışmalar yapmaktayız. Üyelerimizin haklarını aramanın
yanında insanlık hakkının gereğini de yerine getirmeye çalışmaktayız” dedi.
Büyük bir aile olduklarını vurgulayan Sargın, “Aile ferdi
olarak gördüğümüz üyelerimizin sevinçli ve hüzünlü gün-
lerinde yanlarında olma gayreti içerisindeyiz. Sizler bizim
alanlardaki gözümüz ve kulağımızsınız. Çalışma alanlarımızda yapacağımız şey, kazanımlarımızı anlatmak ve insanların
derdine çareler aramak olacaktır. Öncelik üyelerimiz olduğu
gibi, diğer eğitim çalışanları da bizim için önemlidir, değerlidir” şeklinde konuştu.
Toplantı, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmaları gerçekleştirme stratejilerinin değerlendirilmesiyle sona
erdi.
K Ü TA H YA
Merkez İlçe İşyeri Temsilcileri
Toplantısı Öğretmenevinde Yapıldı
Eğitim-Bir-Sen Kütahya Şubesi, merkez ilçede bulunan
okul ve kurumların işyeri temsilcileriyle öğretmenevi konferans salonunda bir araya gelerek, gündemdeki konuları değerlendirdi. Şube Başkanı Kamil Uçan, sendikamızın genel
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 71
Şubelerimizden
yetkili olmasına büyük katkı sağlayan, okul ve kurumlarında bu misyonu yücelten en büyük gücün işyeri temsilcileri
olduğunu belirterek, “Bugün Eğitim-Bir-Sen Türkiye’nin en
büyük sivil toplum kuruluşuysa, bunda hepimizin, hepinizin
emeği var” dedi.
Sendika olarak daima çalışanların hak ve menfaatlerini
daha iyi seviyelere taşımak amacıyla çalıştıklarını kaydeden
Uçan, “Bizler, öğretmenlerin sözleşmeli olarak çalıştırılmasına karşı mücadele vererek, sözleşmeli tüm öğretmenlerin
kadroya geçirilmesini ve sözleşmeli öğretmenlik uygulama-
sının sona erdirilmesini sağladık. Ek ödemeyi alan, kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasını sağlayan sendikayız”
şeklinde konuştu.
Suyu bulandırma adına, çalışanları gelecek kaygısı ile
korkutarak üye kazanmaya yönelik çabaların olduğuna dikkat çeken Uçan, “Bu çabaları feraset sahibi çalışanlarımızın
bertaraf edeceğine inanıyoruz” diye konuştu.
Konuşmanın ardından, işyeri temsilcileri, şube yöneticilerine soru, talep ve önerilerini iletirken, güncel konulardaki
görüşlerini de dile getirdiler.
M A LA T YA 1
Suriyeli Çocuklara Kırtasiye Malzemesi
Yardımında Bulunuldu
Eğitim-Bir-Sen Malatya 1 No’lu Şube Başkanı Kerem Yıldırım ve Kadınlar Komisyonu üyeleri, konteyner kentte yaşayan Suriyeli çocuklara eğitim yardımında bulundu.
Yıldırım, “Beydağı Konaklama Tesisleri’ni ziyaret amacıyla buradayız. Kadınlar Komisyonu üyelerimizle birlikte şunu
müşahede ettik ki, 7 bin 500 Suriyeli mültecinin barındığı
bu tesisler çok modern şekilde dizayn edilmiş, eksiksiz olarak donatılmış. İyi bir eğitim verildiğini gözlemledik. Emeği
geçen herkese sendikamız adına müteşekkiriz. Katkılarımız
bundan sonra da devam edecektir” dedi. Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Nurhan Bilici ise, gördüğü manzara karşısında çok duygulandığını ifade ederek, “Vatanından uzak
kalan bu çocuklarımıza maddi ve manevi anlamda destek
olmak için buradayız. Ensar olma görevimizi yapmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından, kırtasiye
malzemeleri çocuklara dağıtıldı.
MANİSA
Kamu Çalışanları Adına İftihar Edilecek
Kazanımlar Ürettik
Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet Emin
Sofuoğlu, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte il milli eğitim
müdürlüğü, Şehzadeler ve Yunus Emre İlçe Milli Eğitim müdürlükleri ile Yunus Emre İlçe Tarım Müdürlüğü, CBÜ Tıp,
İktisat, Uygulamalı Bilimler, İşletme Fakülteleri, Aile Sosyal
Politikalar İl Müdürlüğü, Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve TÜİK
Bölge Müdürlüğü’nü ziyaret ederek, üyeler ve yöneticilerle
bir araya geldi.
Sivil toplum kuruluşlarının elde ettikleri güçle doğru
orantılı bir etkiye, bir nüfuza sahip olduklarını belirten Sofuoğlu, “Sendikamızın misyonu, tarih, kültür ve inanç değerlerimizdir. Bu medeniyet değerlerinin inşası için günümüzde
görev ve sorumluluk üstlenmiş bulunmaktayız. Eylem ve
söylemleriyle mazlumların, mağdurların, kimsesizlerin yüreğine su serpen ve onların kimi kimsesi olmayı şiar edinen;
bunu her vesileyle ispat eden bir sivil toplum kuruluşu ola-
72 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
rak, diğer sendikaların aksine üyelerimiz ve kamu çalışanları
adına iftihar edilecek kazanımlar ürettik” dedi.
Sofuoğlu, toplu sözleşmede taban aylığa 175 TL zam yapılmasını sağlamış olmalarıyla, 1027,5 TL olan taban aylığın
1202,5 TL’ye çıkmasına ve taban aylığın yüzde 17 oranında
yükselmesine de vesile olduklarını, bu zammın, emekli ikramiyesine 5.250 TL’ye varan artışı da beraberinde getirdiğini
kaydetti.
Şubelerimizden
MARDİN
Öğretmene Şiddet Cezasız Kalmadı
Mardin Sulh Ceza Mahkemesi, Okay Yaşar Lisesi Müdür
Yardımcısı Ömer Öncel’i darp edenleri cezalandırdı. EğitimBir-Sen üyesi Ömer Öncel’e yapılan saldırıyla ilgili açılan
kamu davası sonuçlandı. Davanın 4. duruşmasında,
saldırganların, 5237 sayılı TCK’nın 86/2 maddesi uyarınca
takdiren hapis cezası tercih edilerek teşdiden 1 yıl
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Paraya
dönüştürülmeyen ceza, daha önce sabıkaları olmaması
göz önüne alınarak sanıkların 5 yıl süreyle denetime tabi
tutulmasına karar verildi. Mahkeme çıkışında açıklamalarda
bulunan Ömer Öncel, bu davadan vazgeçmeyişindeki
sebebin, öğretmenlere yapılan saldırıların cezasız kalmaması
ve çıkacak kararın bir emsal teşkil etmesi gerektiği
düşüncesinden kaynaklandığını ifade etti.
Eğitim-Bir-Sen Mardin Şube Başkanı Eyyüp Değer ise, bu
yıl Mardin’de meydana gelen öğretmene şiddet olaylarının
neredeyse ülkenin gündemine oturduğunu belirterek, “Ömer
Öncel’in uğradığı bu şiddetin cezasız kalmamış olması
eğitimciler açısından çok önemlidir. Mahkeme, bu cezayla
şunu söylemektedir: Hiç kimse artık okullara elini kolunu
sallaya sallaya girip öğretmeni darp edemez.”
M U Ğ LA
Rehavete Kapılmadan Çalışmalarımızı
Sürdüreceğiz
Eğitim-Bir-Sen Muğla Şubesi, ilçe temsilcileri toplantısını sendika merkezinde gerçekleştirdi. Şube Başkanı Sebahattin Akkır, sendikal konuların yanı sıra güncel meselelerin
de değerlendirildiği toplantıda yaptığı konuşmada, rehavete
kapılmadan çalışmalarına devam edeceklerini söyledi.
Şube yönetimi ve ilçe temsilcilerinin tamamının katıldığı
toplantıda, yapılan faaliyetler değerlendirildi. Üye artışının
sevindirici olduğunu kaydeden Akkır, “Mart ve Nisan’ı, hızlı
ve verimli çalışma ayları olarak belirliyoruz. Bizler, düzenli
olarak okulları ziyarete devam edecek, eğitim çalışanlarına
sendikamızın kazanımlarını ve hedeflerini anlatacağız” dedi.
Eğitim-Bir-Sen’in değer taşıyan ve değer üreten bir sivil
toplum kuruluşu olduğunu vurgulayan Akkır, “Bunun kıymetini bilelim. Muğla’da yaptığımız çalışmalarda sendikamızın
kuruluş amacını, eğitime katkısını ve beklentilerimizi eğitim
çalışanlarına iyi anlatmalıyız” şeklinde konuştu. İlçe temsilcileri ise, karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi verdiler.
ORDU
Yurt Yönetimi Protesto Edildi
Kravat takmadığı için Eğitim-Bir-Sen üyesine uyarı
cezası veren Kredi ve Yurtlar Kurumu Fatsa Yurt yönetimi
protesto edildi. Eğitim-Bir-Sen Ordu Şube Başkanı İsmail
Çelenk, üyelerin katılımıyla Fatsa Yurt Müdürlüğü önünde
bir basın açıklaması yaptı. Çelenk, yurt müdürünün sendikal
faaliyetleri engellediğini, mobbing uyguladığını belirterek,
gereken mücadeleyi vereceklerini söyledi.
Belli bir yaşa gelmiş birinin ne giyeceğine kendisinin
karar verebileceğini belirten Çelenk, “80 model ve çağ dışı
yönetmeliği tanımadığımızı defalarca deklare ettik. Bu
anlamda ‘10 milyon imza’ sloganıyla yola çıktık. Bir ay gibi
kısa bir zamanda 12 milyon 300 bin imzayı hep beraber
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 73
Şubelerimizden
topladık. Kamuda kılık ve kıyafet özgürlüğü için Türkiye’de
hep beraber haykırdık. 28 Şubat kararlarıyla görevinden
alınan, mağdur edilen binlerce kişinin hakkını savunduk”
dedi.
Kamuda başörtüsü özgürlüğünü, yaptıkları eylemlerle
kazandıklarını ifade eden İsmail Çelenk, “Kamuda kılık
ve kıyafet özgürlüğü istediğimizi belirten genel merkez
kararlarımızı yayınladık. Bu kararları bütün işyerlerine
gönderdik. Buna rağmen üyelerimiz, genel merkezimizin
vermiş olduğu bu karara uymalarından dolayı, bazı
kurumlarda baskılara maruz kaldılar. Üyemiz çeşitli defalar,
‘Ben sendikal faaliyetimi icra ediyorum ve sendikamın almış
olduğu kararı uyguluyorum’ demesine rağmen kendisine
baskı yapılmıştır. Bir kez daha haykırıyoruz: İnsanlar işini
gücünü bırakıp, işgüzarlık yapmasınlar” şeklinde konuştu.
S A K A RYA 1
Toçoğlu’dan Ziyaret
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Eğitim-BirSen Sakarya 1 No’lu Şube’yi ziyaret etti. Şube binasında
gerçekleşen ziyarette, 1 No’lu Şube Başkanı Oğuzhan
Özkan, 2 No’lu (Üniversite) Şube Başkanı Yrd. Doç Dr. Yaşar
Kahraman, Kadınlar Komisyonu Başkanı Hatice Pamukçu ve
ilçe temsilcileri hazır bulundu.
Şube Başkanı Oğuzhan Özkan, davalarının kuru bir
sendikacılık davası olmadığını belirterek, “Bizim davamız,
vesayeti deşifre davasıdır; demokrasi, hak ve özgürlükler
ve milli irade davasıdır. 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da nerede
duruyorsak, 17 Aralık sürecinde de aynı yerde, milli iradenin
yanında duruyoruz” dedi.
Katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, başörtüsü yasağı
kaldırılması, 28 Şubat mağdurlarının göreve iadesi gibi
önemli kazanımlara imza atan sendikamızın aynı zamanda
toplu sözleşmelerle şu ana kadar alınamayanları alarak,
eğitim çalışanlarının yüzünü güldürdüğünü kaydeden Özkan,
“Sendikamızın üstlendiği en önemli rollerden biri de yardım
çalışmalarıdır. Somali, Mısır, Filistin, Bangladeş, Arakan gibi
bölgelere de ulaşmış bir sendikayız” şeklinde konuştu.
Eğitimcilerle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti
ifade ederek konuşmasına başlayan Büyükşehir Belediye
Başkanı Zeki Toçoğlu, yeni dönemde hayata geçirilecek
projelerle ilgili sorular üzerine, “Daha sosyal, daha katılımcı
ve daha fazla insanımıza yönelik projeler gerçekleştirmenin
çabası içerisindeyiz. Kültür faaliyetlerimiz Türkiye’ye örnek
olacak niteliktedir” diye konuştu.
SAMSUN
Eğitim Çalışanlarının Yanında Olmaya
Devam Edeceğiz
Eğitim-Bir-Sen Samsun Şube Başkanı Nejdet Güneysu,
Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin’i makamında ziyaret etti. Girgin’e yeni görevinde
başarı dileyen Güneysu, “Çorum’da başarılı çalışmalar yapan
Sayın Girgin’in, Samsun’un eğitim ve öğretimine de önemli
katkılar yapacağına inanıyoruz” dedi.
İlin eğitim ve öğretimine ilişkin bilgi veren Güneysu,
“Samsun’da eğitim konularında, eğitimin paydaşı olarak sorunların tespiti ve çözüm önerileri ile Milli Eğitim’in karşısında değil, yanında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Ziyaretin kendisini memnun ettiğini dile getiren İl Milli
Eğitim Müdürü Aytekin Girgin, sivil toplum kuruluşlarının ve
sendikaların çalışmalarını yakından takip ettiğini belirterek,
şunları söyledi: “İnsanımızın ve eğitim çalışanlarının daha
74 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
özgür, ekonomik olarak daha iyi şartlarda görev yapmaları
gerektiğine inanıyorum. Bu konularda elimden gelen gayreti
göstermekteyim, Samsun’da bütün kurum ve kuruluşlarla iş
birliği içinde faydalı hizmetler yapmak için bütün gücümüzle çalışacağız.”
Şubelerimizden
ŞANLIURFA
Tehditlere ve Ahlaksız Saldırılara
Boyun Eğmeyeceğiz
Eğitim-Bir-Sen üyeleri, Siverek İlçe Milli Eğitim Müdürü Suat
Yapıcı’nın makam odasında bir kişi tarafından darp edilmesini
kitlesel basın açıklaması yaparak kınadı. Siverek Kaymakamlığı
önünde yapılan basın açıklamasına üyelerin yanı sıra sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı. Burada basın açıklaması
yapan Şube Başkanı İbrahim Coşkun, mesai saatleri içerisinde
tabelasında ‘Hükümet Konağı’ yazan binanın içerisinde İlçe Milli Eğitim Müdürü ve bir ilkokul müdürünün saldırıya uğradığını
belirterek, “Bu çirkin saldırıyı yapanları nefretle, şiddetle kınıyor, lanetliyoruz” dedi.
Saldırının daha önce okulları uzun namlulu silahlarla basan
zihniyetin bir devamı olduğu vurgulayan Coşkun, eğitim camiası olarak, bu tür saldırılar karşısında hukuktan ve adaletten
taviz vermeden dik duracaklarını kaydederek, “Şiddeti, her türlü
gayriahlaki yöntemi kendisinde hukuk haline getirenler karşısında geri adım atmayacağız. Hiçbir saldırı, bizi hukuk ve temiz
ahlaktan yana olmaktan alıkoyamayacaktır. Tehditlere ve ahlaksız saldırılara boyun eğmeden şehrimize ve milletimize samimi
duygularla hizmet vermeye devam edeceğiz. Konunun sonuna
kadar takipçisi olacağımızı, yetkili makamlardan gereğinin yapılmasını beklediğimizi ifade ediyor, saldırganı kınıyoruz” şeklinde konuştu. Basın açıklamasının ardından beş dakikalık oturma eylemi yapıldı.
SİNOP
Kadınların Özgürleşmesi Yolunda
Tarihî Kazanımlar Elde Ettik
Eğitim-Bir-Sen Sinop Şubesi, kadın üyeleri için öğretmenevinde kahvaltılı bir toplantı düzenledi. Şube Başkanı Mustafa
Aslan’ın da katıldığı toplantıda, sorunlar, çözüm önerileriyle birlikte Milli Eğitim Müdürü Mehmet Emin Akkurt’a sunuldu.
Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Mümine Şahin, haklarına
ve hayatlarına dair söyleyecek sözü olan kadınlar olarak EğitimBir-Sen çatısı altında örgütlendiklerini kaydederek, “Başı örtülü
veya açık tüm kadınlarımızın büyük bir ilgi ve özveriyle destek
verdiği ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemimiz, onurlu ve kararlı duruşumuz
sayesinde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden ayrımcı, ötekileştirici ve kadına yönelik şiddet içeren yasağın kaldırılmasıyla
sonuçlandı. Başlattığımız eylem ve mücadeleler sonucu kadın-
ların özgürleşmesi yolunda tarihî kazanımlar elde ettik” dedi.
Şahin, kapitalist sistemin değer tanımaz, daha fazla kazanç elde
etmek için her şeyi mübah gören anlayışı ve hırsının kadın üzerinden aileyi ve toplumu yozlaştırıp itibarsızlaştırdığını söyledi.
Kadınların inşa eden, birleştiren gücünün tüm dünyada eşitlik,
adalet ve özgürlüğün temininde öncü rol alacağına inandıklarını dile getiren Şahin, dünyada ve ülkemizde kadın-erkek tüm
insanlar için daha çok barış, eşitlik, adalet ve özgürlük temennisinde bulundu.
S İ VA S 1
Kimsenin Hayalini Bile Kuramadığı
Çalışmaların Öncüsü Olduk
Eğitim-Bir-Sen Sivas 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu, ilçe temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Öğretmenevindeki programda konuşan Şube Başkanı İlhan Karakoç, Eğitim-Bir-Sen
olarak, bugüne kadar kimsenin hayalini bile kuramadığı birçok
önemli çalışmaya imza attıklarını ifade ederek, “Memur sendikacılığına yeni bir soluk getirdik. Toplu görüşme, toplu sözleşme, 4+4+4, başörtüsü düzenlemesi, ek ödeme gibi birçok kararın
çıkmasına vesile olduk, öncüsü olduk. Bugün Türkiye’nin en büyük sendikası haline geldik. Biz sizlerle güçlüyüz” dedi. Karakoç,
ilçe temsilcilerinden ve şube yöneticilerinden, Mayıs ayına kadar 650 üye yapma sözü aldı. Açılış konuşmalarının ardından
söz alan ilçe temsilcileri, yaşadıkları sorunları dile getirerek,
görüş ve öneriler sundu.
Sayı: 71
Nisan 2014
Eğitim-Bir-Sen 75
Şubelerimizden
TRABZON
Şehitlerimizi Andık
Eğitim-Bir-Sen Trabzon Üniversite Temsilciliği, ‘Çanakkale
Destanı’ isimli bir anma programı düzenledi. Trabzon Anadolu
İmam Hatip Lisesi öğrencisi Şaban Can’ın Fetih Suresi’ni okumasıyla başlayan programın açılış konuşmasını yapan EğitimBir-Sen Üniversite Temsilcisi Doç. Dr. Aykut Çanakçı, Çanakkale
Savaşı’nın önemine değindi. Çanakçı, programın hazırlanmasında katkı sunan Trabzon Şube Başkanı Mehmet Kara ve yönetimine, etkinlikte görev alan Trabzon Anadolu İmam Hatip Lisesi
öğrencilerine teşekkür etti.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmettin Alkan ise, Çanakkale Savaşı sırasında yaşananlar hakkında bilgi vererek, “Bu savaşlarda
zikredilen 250 bin sayısı, sadece savaşarak şehit olanların değil,
esir ve kayıpların eklenmesiyle oluşan sayıdır. Aslında araştır-
malarımıza göre, savaşta şehit olanların sayısı 57 bindir. Bu da,
o dönemde karşısında savaştığımız süper güçleri düşündüğümüzde, büyük bir askeri başarıdır” dedi. Programda, Anadolu
İmam Hatip Lisesi öğrencileri Feyza Keleş, Büşra Aygün, Ahmet
Kurt, Abdurrahman Beşikçi’nin ve üyemiz Turan Bülent İşin’in
okuduğu şiirler salonda bulunanlara duygulu anlar yaşatırken,
Trabzon Büyükşehir Belediyesi Mehter takımının gösterisi de
büyük beğeni topladı.
UŞAK
Çözüm Üreten Tek Sendikayız
Eğitim-Bir-Sen Uşak Şubesi, okul yöneticileri, ilçe yönetimleri
ve işyeri temsilcilerinin katılımıyla bir program düzenledi.
Burada konuşan Şube Başkanı Mehmet Karaçallık, 2013 yılını
eğitim çalışanları adına verimli geçirdiklerini belirten Karaçallık,
elde edilen kazanımlarla ilgili üyelere bilgi verdi. Büyük bir
aile olduklarını ifade eden Karaçallık, “Sizlerden isteğim,
okullarınızda Eğitim-Bir-Sen’in hizmetlerini; ülkemiz ve eğitim
çalışanları için yaptığımız çalışmaları anlatmanızdır. Birlikten
kuvvet doğar. Kuvvetimize kuvvet katmanızı
bekliyoruz” dedi. Milletin refah ve huzur
içerisinde yaşaması için üzerlerine düşen
sorumlulukları yerine getirmeye çalışan ve
insanlık için atılması gerek adımları atan
bir sendika olduklarını kaydeden Karaçallık,
“Eğitim-Bir-Sen, insanların gönlüne hitap
eden, çalışanların sorunlarına eğilen, çözüm
üreten tek sendikadır ve bunun için tercih
edilmektedir” şeklinde konuştu.
YA LO VA
Hak ve Özgürlük Mücadelesi Veren
Sendikamızı Daha da Büyütmeliyiz
Eğitim-Bir-Sen Yalova Şube Kadınlar Komisyonu üyeleri, Turizm Otelcilik Uygulama Oteli’nde yapılan kahvaltılı toplantıda
buluştu. Şube Başkanı Zekeriya Yayla, Başkan Yardımcısı Uğur
Hakan Tan ile çok sayıda üyenin katıldığı ve sendikal çalışmaların ele alındığı toplantıda, üyeler arasında birlik ve beraberliğin sağlanması için çeşitli etkinliklerin düzenlenmesine karar
verildi.
Şube Kadınlar Komisyonu Başkanı Tülin Ayrım, sendikalı
olmanın, bir olmak, güçlü olmak anlamına geldiğini belirterek, “Öyleyse sendikalıyız, güçlüyüz. Aynı zamanda çalışan kadınlarız ve yükümlülüklerimiz çok fazla. 28 Şubat sürecinde
görevinden atılan ve istifa eden arkadaşlarımızın görevlerine
dönmeleri örgütlü çalışmanın bir ürünüdür. Yıllardır kadınların
uğradığı zulmün bitmesi için mücadele veren Eğitim Bir-Sen
çatısı altında biraraya gelerek, bu ailenin daha da güçlenmesini
76 Eğitim-Bir-Sen
Nisan 2014
Sayı: 71
sağlamalıyız” dedi. Şube Başkanı Zekeriya Yayla ise, böyle organizasyonların birlik ve beraberliği artırdığını, kardeşlik duygularını geliştirdiğini dile getirdi. Genelde ve yerelde yaptıkları faaliyetlere değinen Yayla, özellikle yetkili sendika olduktan sonra
kamu çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında
çok katkı sağladıklarını kaydetti.
Güfte Yarışmamız Sonuçlandı
Kurulduğu 14 Şubat 1992 tarihinden bu yana ülkemizin demokratik standartlarının yükseltilmesi, insanımızın
özgürlük alanlarının genişletilmesi, eğitim sistemimizin Batıcı ve materyalist anlayıştan arındırılması, değerler
eğitimiyle derin köklerden beslenen nesiller yetiştirilebilmesi doğrultusunda gelişmeler sağlanması hedefiyle ilkeli,
kararlı, tutarlı, cesur bir duruş sergileyen ve buna uygun faaliyet gösteren Eğitim-Bir-Sen, 22 yıllık özlük ve özgürlük
mücadelesini coşkun bir dille ele alan marşların üretilmesi için bir güfte yarışması düzenledi.
Güfte yarışmasına 163 kişi başvurdu. Başkanlığını Mehmet Doğan’ın yaptığı, üyeliklerini ise Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç,
Dr. Necmettin Turinay, Taner Yüncüoğu ve Hıdır Yıldırım’ın oluşturduğu jüri, dereceye giren eserleri belirledi. Güfte
yarışmasında birinci olan eser 5.000 TL, ikinci olan eser 3.000 TL, üçüncü olan 2.000 TL, sonraki iki eser 1.000 TL
mansiyon ödülü, ayrıca bir eser de jüri özel ödülü almaya hak kazandı. Ödül alan eser sahipleri şunlar:
Dereceye giren eser sahipleri: Nihat Malkoç
İbrahim Polat
Serkan Durmuş
Mansiyon ödülüne layık görülen eser sahipleri:
Mehmet Toyran
Mehmet İnan
Jüri Özel Ödülü
Mustafa Yılmaz
SBN Sigorta ile Anlaşmamızı Bir Yıl Daha Yeniledik
Üyesini Düşünen, Üyesiyle Düşünen
HER ZAMAN YANINIZDA
ÜYELERİMİZE
KAZASIZ BİR HAYAT TEMENNİ ETMEKLE YETİNMEDİK
15.000 TL TEMİNATLI
GRUP FERDİ KAZA SİGORTA POLİÇESİ HEDİYE ETTİK
15.000 TL’lik TEMİNATI
ŞEKERBANK KREDİ KARTI ALARAK
25.000 TL’ye
YÜKSELTEBİLİRSİNİZ
www.egitimbirsen.org.tr