GELENEKSEL OYUNLAR

GELENEKSEL OYUNLAR
TOPAL KARGA
İki veya daha fazla oyuncuyla oynanır. Yere büyük bir daire çizilir. Oyunculardan birisi ebe seçildikten
sonra, büyük çemberin içine büyük bir daire daha çizilir ve ebe tek ayağının üzerinde durarak bu
çemberde bekler. Diğer oyuncular içinde, büyük çemberin içerisinde oyuncu sayısınca daireler çizilir.
Oyuncular bu dairelerde yer değiştirirler. Bu esnada tek ayak üzerinde bekleyen ebe de onlara dairenin
dışındayken dokunursa ebelikten kurtulup o dokunduğu oyuncuyla yer değiştirir ve dokunulan oyuncu
ebe olur.
BİNLİK
İki ya da daha fazla oyuncuyla oynanır. Yere bir başlangıç çizgisi çizilir ve bu başlangıç çizgisinden iki üç
adım uzağa bir daire çizilir. Başlangıç çizgisine geçen oyuncular, daireye taş atarlar. Kim daireye isabet
ettirirse ya da en yakınına taşını atarsa oyuna önce başlar. Oyunda sıralama yapıldıktan sonra dairenin
içine kibrit kutusunun ön ve arka kapakları konur. Oyuncular dairenin içindeki bu kibrit kutusu kapaklarını,
attıkları taşlarla dairenin dışına çıkarmaya çalışırlar. Kağıtları daireden çıkaran oyuncu oyunu kazanır.
Oyunu oynayanlar ve hazırlayanlar:
Zeynep Sena Konuklar, Büşra Deniz Yücedağ, Zeynep Ersoy, Nilüfer Kölemen, Esra Kör, Hatice Elif
Yıldız, Hatice Merve Kömürhanlı
HİKAYE TAMAMLAMACA
Bu oyunda çocuklar bir halka oluşturarak yere oturur.Çocuklardan biri bir hikayeye girizgah yapar ve oyun
başlar. Devamında ise çocuklar birincinin anlattığı hikayeyi tamamlamaya çalışırlar, herkes bir kaç cümle
söyleyerek sıradakine devreder hikaye tıkanana kadar oyun bu şekilde devam eder. Çocuklardan
hikayeyi uyduramayan ya da hikayeyle çelişen şeyler anlatanlar elenir.
Düzenleyenler:
Büşra Sağlık, Elif Merve Dinç, Büşra Betül Özdemir, Şükure Gümüş, Zeliha Özkınacı, Ece Yıldız, Kübra
Özgan
KABAKÇI BAŞI



Oyun Süresi: 20 dk.
Oyuncu Sayısı: 18-20 kişi
Oyun Materyali: -
1
Oyunculardan karşılıklı eşit sayıda iki tane grup olur. Baştaki oyunu başlatır.
-Kabakçı başı, kabakçı başı, kabakların taze mi?
-Tazeee, yağları balları akıyor.
-Ne ile geleyim? "Oynayarak, koşarak, zıplayarak" seçeneklerinden biri söylenir.
İstenilen şekilde gidilir ve karşı takımın oyuncularının başına dokunarak bu kabak olmuş bu kabak daha
olmamış diyerek birini seçer. Seçilen kişinin gözü kapatılır. Karşı takımdan biri gelir ve gözü kapalı olanın
ellerine dokunur ve kaçar. Gözü kapalı çocuk, dokunan kişinin kim olduğunu bilmeye çalışır, bilirse
dokunan kişi o takıma geçer, bilemezse kendisi karşı takıma geçer. Oyun sonunda en çok eleman sayısı
olan grup, oyunu kazanmış olur.
NESİ VAR?
 Oyun Süresi: 20 dk.
 Oyuncu Sayısı: 8-10 kişi
 Oyun Materyali: -
Genellikle bir halka oluşturarak oynanır. "Nesi var?" oyununda bir kişi ebe seçilir ve diğer oyuncular, kişi
ya da nesne seçene kadar, oyun alanının dışına çıkar. Ebe her çocuğa sırayla "Nesi var?" diye sorarak,
aldığı dolaylı yanıtlarla belirlenmiş nesnenin ne olduğunu anlamaya çalışır.
Örneğin;
Nesne "araba" seçilmiş olduğunda,
- Nesi var?
- Tekerlekleri var.
- Nesi var?
- Camı var" gibi, soru cevaplar olabilir.
Ebe kimin yanıtı üzerine tutulan nesneyi bilirse, o kişi ebe olur ve oyun böyle devam eder. Ebenin daha
önceden saptanan sayıda soru sormasına karşın, nesneyi bilememesi durumunda, ebeliği devam eder.
Sunum yapan kişiler ; Nisan Öztürk, Seçil Akay, Merve Hoylu, Merve Dilan Yılmaz, Aynel Hayat Gülşen,
Merve Murt, Tuğba Öztitiz, Burcu Yıldırım, Ayşe Aksoy
2
YANGIN, SEL, YILDIRIM
En az 4 kişiyle oynanır. Duvar ve yüksek alanların bulunduğu bi alanda oynanılması uygundur.
Oyunda komut veren bir hakem vardır. Hakem yangın dediğinde oyuncular ortada ateş olduğunu
varsayıp duvara yapışmaya çalışırlar. Sel denildiğinde yerden yüksek biyere çıkarak yada yere yatıp
ayaklarını yerden keserek boğulmaktan kurtulmaya çalışırlar. Yıldırım denildiğinde oyuncular olduğu
yerde ve olduğu şekilde hiç hareket etmeden durmalıdırlar. Hakem emir verdiğinde bu emir en son yerine
getiren oyuncu oyun dışı kalır . oyun geriye bir oyuncu kalana kadar devam eder. En son kalan oyuncu
oyunu kazanır.
ZIPLAMA
En az 3 kişiyle oynanır.bir ebe seçilir.Ebenin çevresinde bir çember oluşturulup ritmik bi şekilde el
çırpmaya başlanır.Ebe ellerini beline koyarak o ritme uygun zıplar ve oynar.Daha sonra zıplayarak
oyuncuların birinin önüne gider ve beklenmedik bir anda bir ayağını oyuncuya doğru uzatır.Oyuncunun
ebenin hareketlerinin aynısını yapması gerekmektedir.Yanlış yaptığında ebenin yerine geçer. Genellikle 4
yaş için uygundur.
KÜL OYUNU
Oyunun amacı
Bu oyunda amaç, karşı takımın kül taşına basıp ‘kül’ demek. Her ne kadar kolay gibi gözüksede aslında
zor ve bir o kadar da eğlenceli bir oyun.
1.adım:
Oyuna başlamadan önce grupları belirleyin.
3
Biz aldım-verdim tekerlemesiyle gruplarımızı belirledik. Sizde bildiğiniz bir tekerlemeyle gruplarınızı
belirleyebilirsiniz.
2.adım:
Gruplar oluşturulduktan sonra iki tane büyük kül taşı ve iki tanede küçük ebe taşı belirleyin.
Her grubun ebe taşı karşı grubun kül taşından 12 adım uzaklıkta olsun.
Artık oyun ortamınız hazır.
Oyuncuların duruş şekli
Grup üyelerinin ayağı kül taşına basılı olmazsa (şekil a’da ki gibi), karşı gruptan birisi onları yakalayabilir.
Şekil a:
Oyundaki önemli bir nokta:
Kül taşından ayağını en son çeken kişi, kendisinden önce çıkmış olan, karşı grubun oyuncularını
yakalayabilir. Bu yüzden bu oyunda kimin en son çıktığı önemli bir nokta. (Şekil b)
Şekil b :
Yakalanan oyuncu, ebenin duruş şekli’nde belirtildiği gibi, karşı gruba yakın olan ebe taşına basıp, elini
uzatmalı.
Eğer kendi grup arkadaşları, onun eline dokunursa ebe olmaktan kurtulur.
Ebenin Duruş Şekli ;
4
Oyunu bitirebilme kuralı;
Kim önce karşı grubun kül taşına ‘kül’ diyerek basarsa oyunu kazanır.
Oyun hakkındaki görüşlerimiz :
Oyunumuz eğlenceli, yöresel, kurallı, orjinal, heyecanlı ve eski bir oyun.Biz bu oyunu oynarken çok keyif
aldık. Sizlere de bu oyunu oynamanızı tavsiye ederiz.
Hazırlayanlar :
Gülben Nur Sarıcı, Elif Ekizoğlan, Nursel Sarıkaya, Asya Dal, Hasibe Tuğba Dilber, Eda Dengiz, Dicle
Nurcan Kavlak, Emine Sivil, Gülden Türk, Merve Tanrıver
BİTLİS Geleneksel Çocuk Oyunları
a. Adilcevaz Çocuk Oyunları
Çocuk oyunları, genel anlamda çocukların oynadığı oyunlardır. Genellikle sokakta oynanır. Çocukların
severek oynadığı sokak oyunları unutulmaya yüz tuttu. Birçok çocuk, Toplu ağaç, Şongur, Çömbelek,
Hokka, yüzük, Koza Koza, Güvercin Taklası gibi...
TOPLU AĞAÇ
Çok sayıda oyuncu ile oynanır. Başlangıçta iki grup oluşturulur. Önceden belirlenmiş yerlerde duran
oyunculardan biri topa ağaçla vurur. Diğer grubun elemanı ise topu tutmaya çalışır. Eğer topu tutamazsa
oyuna yine aynı grup devam eder. Şayet topu tutarsa sıra kendi grubuna geçer.
ZEHİRLİ KUYU
İki veya daha fazla oyuncu ile oynanır. Bir başlangıç çizgisi çizilir. Oyun alanına kare şeklini oluşturacak
şekilde dört tane çukur kazılır ve bu çukura her oyuncu bir bilye bırakır. Oyuncular, başlangıç çizgisinden
sırası ile kuyulara bilye atmaya başlarlar. Şayet oyuncu hiçbir deliğe bilye isabet ettiremezse zehirlenmiş
olur ve oyundan çıkar. Diğer oyuncular ise sırası ile tüm deliklere bilyelerini attıktan sonra ortadaki
kuyuya sıra gelir. Eğer bu kuyuya da bilyelerini atabilirlerse, buraya oyunun başlangıcında konmuş olan
tüm bilyeleri alır ve oyun böyle devam eder.
ŞONGUR
İki veya daha fazla oyuncuyla oynanır. Yere küçük delikler açılır ve bu deliklerin iki üç adım uzağına bir
çizgi çizilir. Oyuncular bu çizgiden deliğe ceviz atarlar. En çok hangi oyuncunun cevizi deliğe girmişse, o
kişi deliğin başına geçer. Diğer oyuncular, çift sayıda cevizi deliğe atarlar. Bu cevizlerden deliğe kaç tane
girerse (çift sayıda olmalı) oyuncular deliğin başındaki oyuncudan o kadar ceviz alırlar. Şayet tek sayıda
ceviz deliğe girerse, oyuncular deliğe giren tek sayıdaki ceviz sayısınca deliğin başındaki oyuncuya ceviz
verirler. Çift atan oyuncu diğer oyunda deliğin başına geçer. Oyunda birde tekerleme söylenir; “Şongur
şongur direş gel, oturmuşam kalkmanam, tek taşa kalmışım”
5
HOKKA
İki veya daha fazla oyuncuyla oynanır. Topla oynanan bir oyundur. Oyuncular arasından bir ebe seçilir ve
seçilen bu ebe, topu sabit bir yere koyup belli bir süre sayar. Bu esnada diğer oyuncular saklanırlar. Ebe,
sayma işlemi bitince diğer oyuncuları aramaya başlar. Eğer saklananlardan biri, ebeden daha önce gelip
de topa vurursa yeniden saklanırlar. Ebe de onları aramaya devam eder. Ebe oyunculardan birini görürse,
topun üzerine hokka diyerek basar. Yakalanan oyuncu ebe olur.
YÜZÜK
İki veya daha fazla oyuncu ile oynanır. Bir tepsinin üzerine dokuz tane fincan ters çevrilerek konulur. Bu
kapalı fincanlardan birinin içerisine bir yüzük konulur. Oyuncular da bu saklanan yüzüğün hangi fincanın
altında olduğunu bulmaya çalışırlar.
DAVUL ZURNA
İki ya da daha fazla oyuncuyla oynanır. Oyuncular arasından bir tane ebe seçilir. Ebe yüzünü duvara
çevirir. Diğer oyuncular da oyunun başlangıcında çizilen bir çizginin gerisinde dururlar ve ebe “Davul
zurna, önde durma, şöyle böyle alpaysa” diye tekerlemeyi söylediği sırada ebeye doğru ilerlerler. Ebe
tekerlemeyi bitirip arkasını döndüğünde, oyunculardan kimi hareketli görürse o oyuncu oyundan çıkar ve
ebe yine yüzünü duvara dönüp aynı tekerlemeyi söyler. Bu sırada arkadaki oyuncular, ebenin sırtına
vurmayı başarabilirse oyun yine başlar ve aynı kişi yine ebe olur. Eğer ebenin sırtına kimse
dokunamadan tüm oyuncular çıkarsa, ilk çıkan oyuncu yeni oyunda ebe olur.
ÇÖMBELEK
En az dört oyuncuyla oynanan ve kızların oynadıkları bir oyundur. Oyuncular arasında atışma yapılır. Bu
atışmada “Çöm çöm çömbelek” denerek oyuncular ellerinin içi veya dışlarının aynı gelmesine göre ebeyi
seçerler. Sona kalan iki oyuncu yere çömelerek el ele tutuşurlar. Diğer oyuncular da yerde çömelmiş
şekilde duran oyuncuların ellerinin üzerinden atlarlar. Bu atlama on bir safhadır.
1’de, “yıldırım bir”
2’de, “iki dilim ekmek”
3’de, “ceviz kırmaca”
4’de, “Çift makas”
5’te, “Beş karış”
6’da, “Altıda fes, kurban kes”
7’de, “Yedi cüceler”
8’de, “Sekizim sek sek, bir şeyler bulup gelsek”
9’da, “Dokuzum, dur al”
10’da, “Onum, oturak”
11’de, “On birim, uzun minare boyu” denerek, çömelen oyuncuların ellerinin üzerinden atlanır. Bu esnada
çömelen oyuncular, her safhada ellerini yerden biraz daha yükseltirler. Atlayan oyuncuların kıyafetleri ya
da vücutlarının, çömelen oyunculara ya da onların ellerine değmemeleri gerekir.
6
JANDARMA
En az dört oyuncuyla oynanır. Kibrit kutusuyla oynanır. Kibrit kutusunun her yanı ayrı bir anlam taşır.
Bunlar: Hırsız, jandarma, barut ve hakemdir. Eğer kibrit kutusu yere atıldığında hırsız kısmı üstte kalırsa
jandarma çıkan oyuncu ona vurur. Kaç tane vuracağına hakem karar verir. Barutun hiçbir etkisi yoktur.
GÜVERCİN TAKLASI
Sekiz kişiyle iki grup halinde oynanır. Oyuncular, dörderli gruplar halinde ikiye ayrılırlar. Gruplardan
birisinin üyeleri alta geçer. Bunlar, sırt sırta vererek eğilirler. Yerdeki bu oyuncular “+” şeklini alırlar diğer
grubun oyuncuları eğilmiş şekilde duran oyuncuların üzerinden takla açarak atlarlar. Grubun her üyesi
başarı ile atlayamazsa o grup alta geçer ve diğer grup oyuncuları atlamaya başlar.
KOZA KOZA
İki oyuncu ile oynanır. Oyuncunun biri diğer oyuncunun taşını vurmaya çalışır. Şayet üç defa ardı ardına
diğer oyuncunun taşına vurup uzaklaştırırsa, “Bilmece mi, Adım mı?” diye sorar. Eğer diğer oyuncu
bilmece der ve kendisine sorulan bilmeceyi doğru cevaplandıramazsa diğer oyuncunun vurarak
uzaklaştırdığı taşın gittiği yere kadar bilmeceyi soran oyuncuyu sırtında taşır. Şayet adım derse taşın
gittiği yere kadar olan mesafeyi adımlar ve oyunun en başında belirlenen sayıya ilk ulaşan oyuncu oyunu
kazanır.
KUYRUK KAPMACA
İki oyuncu ile oynanır. Oyuncular bellerine bez sokarlar. Hangi oyuncu diğer oyuncunun belindeki
kuyruğu (bezi) yakalayıp alırsa oyunu kazanmış olur.
KURT BABA
En az dört oyuncu ile oynanır. Yere çiçeğe benzer bir şekil çizilir. Oyuncular arasından bir ana, kurt ve
çocuklar seçilir. Anne ortadaki çembere, çocuklar dışarıdaki çemberlerin içine girerler. Anne tüm
çocuklarına bir renk verir. Renk seçme işlemi bittikten sonra dışarıda bekleyen kurt gelir ve evin kapısını
çalar gibi yapıp “yumurtanız var mı?” diye sorar. Anne “ne renk?” der. Eğer kurdun söylediği renkte bir
yavru varsa o oyuncu kaçar kurtta kovalar. Oyuncu kurda yakalanmadan tekrar yuvaya dönebilirse başka
bir renk tutarak oyuna devam eder. Ama kurda yakalanırsa kurdun yerine o geçer. Kurt rolündeki
oyuncuda yavru olarak yuvaya girip kendine bir renk seçer. Oyun böyle devam eder.
KEMİK KEMİK DON
Üç ya da dört oyuncu tarafından oynanır. Oyuncular bir halka oluştururlar ve bu esnada “Kemik Kemik
Don” denir. En son donan (hareketsiz kalan) oyuncu ebe olur. Diğer oyuncular don’u bozup hareket
ettiklerinde ebe onları kovalar. Bu arada kaçan oyuncu diğer donan oyunculara “Ateş” diyerek dokunursa
onlarında donu bozulur. Ebe kime dokunur ya da yakalarsa o kişi yeni oyunda ebe olur.
MENEKŞE
Çok sayıda oyuncu ile oynanır. İki grup seçilir ve bu gruplar kendi oyuncularından birini başkan olarak
seçerler. Oyuna ilk olarak başlayacak olan grubun elemanları el ele tutuşurlar ve diğer grubun elemanları
“Menekşe mendilin düşe, bizden size kim düşe” diye sorarlar. El ele tutuşan grubun başkanı genellikle o
gruptan zayıf bir oyuncunun bir ismini söyler. Seçilen bu oyuncu koşarak gelir ve el ele tutuşan
oyunculara çarpar. Bu çarpma sırasında el ele tutuşan oyuncuların elleri açılırsa, bu oyuncular karşı
tarafa geçer. Elleri açılmazsa diğer gruptan çarpmaya gelen oyuncuda bu tarafa geçer. Oyun gruplardan
birinde hiç oyuncu kalmayana kadar devam eder.
7
BİTLİS KOZASI
İki oyuncuyla oynanır. Yere dört tane delik açılır. Bunlardan iki delik bir oyuncunun diğer iki delik diğer
oyuncunundur. Her oyuncu on iki taş alır ve diğer oyuncunun deliğine taşları atar. Oyun sonunda (taşlar
bittiğinde), hangi oyuncu rakibin deliğine daha fazla taş isabet ettirebildiyse oyunun galibi olmuştur.
BONCUK
İki veya daha fazla oyuncuyla oynanır. Yere bir başlangıç çizgisi çizilir. Bu başlangıç çizgisinin iki üç adım
uzağına bir delik açılır. Oyuncular başlangıç çizgisinden, bu deliğe boncuk atarlar. Çukurun içine
boncuğu atan; eğer kimse atamadıysa çukura en yakın boncuğu atan oyuna ilk olarak başlar. Oynayan
oyuncu diğer oyuncu ya da oyuncuların boncuklarına en fazla üç defa vurarak deliğe sokmaya çalışır.
Şayet üç defada başaramazsa sıra diğer oyunculara geçer.
BEŞTAŞ
İki kişi ile oynanan bir oyundur. Oyunun malzemesi beş adet misket büyüklüğünde yuvarlak taştır. Oyuna
başlayan oyuncu beş taşı avucunun içine alıp salladıktan sonra yere bırakır. İçlerinden bir tanesini eline
aldıktan sonra havaya fırlatır, aynı anda yerdeki taşların birini avuç ile alıp ve eliyle yukarıya fırlattığı taşı
tutar. Önce tüm taşları birer birer; ikinci turda ikişer ikişer; daha sonra üçünü bir, diğerini tek olarak alır.
Sonunda da yerdeki dört taşın hepsini bir defada alır. Sonra bir elinin baş ve orta parmaklarını yere
koyarak bir köprü yapar, diğer eliyle taşları yere fırlatır. İçlerinden birini eline alır ve onu yine havaya
atarken yerdeki taşları iki ya da üç hamlede eliyle kurduğu köprünün altından geçirir. Hepsini geçirdiğinde
oyunu kazanır. Bunları yaparken havaya fırlattığı taşı düşürürse, ya da yerdeki taşları alırken diğerlerine
temas ederse oyun sırası diğer oyuncuya geçer.
ÜÇTAŞ
İki kişilik bir oyun olup karma bir şekilde oynanır. Her oyuncu üçer taşla her yere basitçe çizilebilen şekil
üzerinde oynanır. Oyuncular sırası ile taşları istedikleri bir noktaya koyarlar. Amaç kendi taşlarının üçünü
bir araya getirmektir. Bunu yaparken, rakibi kollamak da gerekiyor. Taşların hepsi konduktan sonra, ilk
taşı konanın oynaması gerekir. Taşlar konulup elde kalmayınca şekil üzerindeki taşlar sadece boş olan
yerlere hareket ettirilebilir; ama sadece bir basamak olmak şartı ile. Önünde kendi taşı varsa dahi hareket
edemez. İlk kez üçtaşı yan yana ya da alt alta getiren oyunu kazanır. Oyuncuların taşlarının karışmaması
için değişik şekil ya da renkte taşlar seçilir.
DOKUZTAŞ
İki kişilik bir oyun olup karma bir şekilde oynanır. Üç taş oyunun geliştirilmiş ve zor halidir. Her oyuncu
9'ar taşla her yere ve daha ziyade taş veya tahta üzerine (karton kağıt da olabilir) basitçe çizilebilen şekil
üzerinde oynanır. Oyuncular sırası ile taşları istedikleri bir noktaya koyarlar. Bu oyunda da amaç kendi
taşlarının üçünü bir araya getirmektir. Bunu yaparken, rakibi kollamak da gerekiyor. Taşların hepsi
konduktan sonra, ilk taşı konanın oynaması gerekir. Taşlar konulup elde kalmayınca şekil üzerindeki
taşlar sadece boş olan yerlere hareket ettirilebilir; ama sadece bir basamak olmak şartı ile. Önünde kendi
taşı varsa dahi hareket edemez. Üç taşını yan yana getiren, diğer oyuncunun bir taşını alır. Oyun, rakibin
sadece 3 taşı kalana kadar devam eder. Rakibin 3 taşı kaldığında taşı sadece bir basamak atlatmaktan
kurtulur ve istediği yere taşını sürükleyebilir. Rakip oyuncunun 2 taşı kalana kadar oyun devam eder.
Rakibine 2 taş bıraktıran oyunu kazanmış olur.
KÖREBE
Körebe de bir grup oyunudur. Karma oynanır. Oyuna başlamadan önce tekerleme ya da sayı ile "ebe"
belirlenir. Ebenin gözü eşarpla bağlanır. Sonra bir meydanda ebe tarafında serbestçe dolaşır. Ebenin
görevi arkadaşlarından birini eliyle yakalayıp ebelikten kurtulmaktır. Oyuncular, oyun esnasında "körebe
sesime gel" diye seslenip elleriyle ebeye dokunarak eğlenirler. Ebe bu seslenmelerden ve oyuncuların
kendisine dokunmalarından yararlanarak oyunculardan birini yakalamaya çalışır.
8
UZUN EŞEK
Genellikle bu da bir hakem ile dörder kişilik iki takım arasında oynanır. Hakem olan kişi bir duvara ya da
dayanabilecek bir yere sırtını verir bacağını açar. Oyuncunun biri kafasını hakemin bacaklarının arasına
koyar ve belini düz bir şekilde tutar. Takımın diğer oyuncuları da onun arkasına aynı biçimde dizilirler.
Diğer takımın oyuncuları sırası ile bunların sırtlarına atlarlar. Dört oyuncu da atladıktan sonra da takımın
ebesi eliyle bir sayı gösterir: "Eşeğim kaç yaşında ?" ya da "Çıtı mıtı kaç? " diye sorarlar. Sayı ondan
fazla olamaz. Altta yatan takımın ebesi bu sayıyı tahmin etmeye çalışır. Eğer doğru tahmin edemez ise
diğer takım yine atlayış yapar. Tahmini doğru yaparlar ise, yani sayıyı bilirler ise, atlama yapan
oyunculardan biri yere düşerse ya da ayağı yere değerse, takımlar yer değiştirir. Atlayış yapma sırası
diğer takıma geçer.
SAKLAMBAÇ
Oyun, üçten fazla kişi ile oynanır. Bir kişi ebe seçilir. Ebe bir yere yaslanarak (duvara, ağaca v.b.) belli bir
sayıya (genellikle 50 veya 100 olur) kadar saymaya başlar. Ebe yüksek sesle sayarken, arkadaşları
saklanır. Ebe arkadaşlarını bulmaya çalışır. Bulduğu kişiyi söbeler. Bu arada oyunculardan birisi 'söbe'
yaparsa oyun sona erer. Ebelik aynı kişide kalır. Ebe bir arkadaşını söbeleyene kadar oyun böyle devam
eder.
MİSKET
Bu oyun erkekler arasında oynanır. Yere açılan küçük bir çukura belli bir mesafeden atılır. Çukurun içine
konan oynama önceliğine sahip olur. Çukurun içine konulmamış ise en yakınına konan oyuna başlar.
Misketi başparmağı ile işaret parmağı arasına kıstırarak rakibinin misketini vurmaya çalışır. Her vuruş
sayı kazandırır.
YAĞ SATARIM
Karma olarak oynanır. Yere bir daire çizilir. Oynayacak kişiler bu daire etrafında toplanırlar. Bir kişi ebe
seçilir. Ebe "yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım" diye mani söyleyerek daire etrafındaki
çömelen oyunculardan herhangi birinin arkasına elindeki mendili bırakır. Arkasına mendil bırakılan kişi
mendili görürse alıp ebeyi kovalamaya başlar. Ebe yakalanmamak için onun kalktığı yere doğru koşarak
çömelir.
KUTU KUTU PENSE
Oyuncular el ele tutuşur ve bir çember oluştururlar. Dönmeye başlanır ve dönerken de (Kutu kutu pense,
elmamı yese arkadaşım .........arkasını dönde) der. İsmi söylenen oyuncu arkasını döner ve oyun devam
eder. Tüm oyuncuların ismi söylenir.
MENDİL KAPMACA
2 grup oluşturulur. sıra ile gruplar girer ortada bir kişi bu bulunur ve eli yukarıda mendil tutar.ilk oyuncular
koşmaya başlar mendili ilk alıp tekrar eski yerine dönen oyunu kazanır.bu diğer oyuncularda da
gerçekleştirilir.ama mendili kapanı diğer grubunun oyuncusundan birisi vurursa galibiyet karşı tarafa
geçer.
HAVALI İSTOP
Bu oyun topla oynanır. Bir kişi topu havaya atarak diğer oyunculardan birisinin ismini söyler. İsmi
söylenen kişi topu yere değdirmeden tutarsa tekrar isim söyler. Yere değerse topu kapana kadar diğer
oyuncular kaçar. Ebe topu tuttuğu zaman -istop- der ve oyuncular adım atamaz. Ebe renk söyler ve
kovalamaya başlar. Oyuncular da rengi arar. Rengi tutan vurulmaz vurulan ebe olur. Oyun dışı kalır.
Oyun tekrarlanır ve sona kalan çürük elma seçilir.
9
EL ÜSTÜNDE KİMİN ELİ
Bir kişi kura ile ebe seçilir. Dizleri ve elleri üzerine çöker. Diğer arkadaşları da ellerini sırayla üst üste
koyarlar en üstte kimin eli olduğu ebeye sorulur. Eğer bilirse eli en üstte olan ebe olur, bilemezse [iğnemi,
iplik mi, davul mu, zurna mı? diye sorulur]. İğneyi ve ipliği seçerse parmaklar sırtına batırılır. Davulu
seçerse sırtına vurulur, zurnayı seçerse kulağında bağırılır. Oyun bu şekilde sürer.
HALAT ÇEKMECE
Karşılıklı kişilerin bir halatı veya ipi çekmesiyle oynanan bir oyundur. Belirli bir sınırı vardır. Gruplar halatı
çekerken hangi grup sınırı geçerse o grup oyunu kazanır.
SANDALYE KAPMACA
Bir grup oyunudur. Ortaya, oyuncu sayısından bir adet eksik sandalye konur. Oyuncular müzik eşliğinde
oynarken sandalyelerin etrafında dönerler. Müzik bir anda durdurulur. Müzik durduğunda her oyuncu bir
sandalye kapmak zorundadır. Mecburen bir kişi ayakta kalacaktır. Ayakta kalan oyundan ayrılır. Diğer
turda bir sandalye daha eksiltilir. Tek kişi kalana kadar oyun sürdürülür.
Bitlis'in Oynanan Çocuk Oyunları
b. Diğer Geleneksel BİTLİS Çocuk Oyunları
Bitlis’te oynanılan çocuk oyunları oyun çeşitliliği ve oyun araç gereçleri yönünden zenginlik taşır.
Oyunlarda ebe seçimi oyun ve oyun özelliklerine göre değişiklik gösterir. Oyunlarda grup başlarına “Bab”,
“Baş”, son oyuncuya “Het” “Poçcik” ilk oyuncudan sonra oynayacak oyuncuya “başardı” oyunlarda takıma
karşı tek başına oynayan oyunculara “ebe” denilir.
Ebe seçimi, değnek (sopa) veya bilye (gülle) ile oynanan oyunlarda belirli bir mesafeye çizilen çizgiye
oyun araçları ile atışlar yapılır çizgiye yakınlık derecesine göre ebe ve oyun sırası belirlenir. Gülle (bilye)
oyununda oyuncular “baş” (ilk oyuncu) “başardı” ikinci oyuncu het son oyuncu het önü sondan ikinci
oyuncu ola rak adlandırılarak dizilirler. İkinci oyunda het olan oyuncu başı, başolan oyuncu ise baş ardı
olarak sıralanır.
“Yaş mı, kuru mu?” diyerek seçilme için küçük yassı bir taşın bir yüzüne tükürülerek ıslatılır. Sıra ile
oyunculara “yaş mı, kuru mu?” diye sorulur ve taş havaya atılır yere düşünce üstte kalan durumuna göre
bilemeyen ebe olur. Bu seçilme yanında tekerlemeli sayışmalar, ayakla sayışmalar, dolu boş tutarak,
yazı- tura atarak seçilmeler yapılır. Ayakla sayışma da karşılıklı belirli mesafeye gidilir. Her gelişte bir
ayak atacak şekilde tekerlemeler söylenerek karşılıklı ayak ayak önüne gelecek şekilde yürünür. Kimin
ayağı üste gelirse karşı oyuncu ebe olur.
Oyunlarda oyun bozuculuk yapanlara “bozguncu” “ordu bozan”, “mızmız” oyundan kaçan kişiye de “şor
şor” “hellahel” diyerek hitap edilir. Bu tür oyuncular daha sonra oynanacak oyunlara alınmayarak
cezalandırıldığı için oyunlar genelde karşılıklı saygı ve hoşgörü içerisinde kural ve düzenle oynanır.
a)
Çalo, çalo
20-30 cm çapındaki küçük daire içerisine di kilen bir teneke kutu veya 15-20 cm. büyüklüğündeki yassı
bir taşın (yere rahat dikilebilecek bir taş) 8-10 metrelik mesafede çizilen bir çizgi arkasından atılan lapik
taş (yassı taş) veya 50- 60 cm. boyundaki sopalarla oynanılan bir oyun dur.
Açık alanda oynan ilan bu oyunda küçük da ire ve daire, ön hizasına 2-3 metre mesafeye ebe alanını
belirleyen düz bir çizgi bu çizgiden 6-8 metre mesafede çizilen bir atış çizgisi çizi dikten sonra bir ebe
seçilir. Ebe darbelerde uzak çalo yıkıldığında kısa sürede dikebileceği mesafede durur. Diğer oyuncular
(atıcıların ayakları ile taş veya sopalarına basma durumu hariç) dokunursa oyuncu ebe olur kendisi
ebelikten kurtulur. Oyun, oyuna yeniden başlanılarak sürdürülür.
10
b) Kelo Kelo
Bu oyunda atış mesafesi içerisinde karşılıklı üçer adet taş dikilir. Taşlar, iki el büyüklüğünde olur ve oyun
alanına yarımşar metre aralıklarla dikilir. İki grubun eşleşmesinden sonra atıcı grup elemanları karşı oyun
grubunun dikili üç taşını devirmek için birer taş atarlar. Şayet atılan taş karşı grubun dikilen taşlarından
birini yıkarsa ikinci bir taş atma hakkı daha kazanır. Grup elemanları taş atma hakları içerisinde karşı
grubun dikili taşlarını devirir ise bir oyuncu esir alırlar, yani bir oyuncu karşı tarafa geçerek oda atıcı
oyunculara katılır, taş atar. Şayet taşlar yıkılmaz ise bu kez diğer grup karşı tarafın dikili taşlarını
devirmek için taş atar. Atışlar- da atılan taş, devrilen taşa değer ise devrilen taş (ölen taş) yeniden dikilir.
Üç taş yıkılınca bir oyuncu karşı tarafa geçer. Oyun, bir tarafın oyuncularının bitimine kadar devam eder.
c) Kap Kop
İki eşit gruba ayrılan oyuncular, tekerleme söyleyerek ebe olacak grup belirlenir. Daire şeklinde ikili sıra
halinde sıralanır oyun alanının ortasında üst üste dizilmiş yedi saksı ayakla vurularak devrilir. Taşları
deviren grup, ebe olan grup elemanlarının sırtına biner. Ebe gruptan “bab” ortada gezer, bu esnada üstte
olan grup sırttan inip belirlenen sınırı geçmeye çalışır. Bab geldiği zaman arkadaşının sırtına biner, bab
sırttaki oyuncuya karışmaz, fakat ayaklarını yere bastığı anda vurur ise vurulan üyenin tarafına geçer,
ebe olur. Diğer grup üste çıkar. Şayet baba yakalanmadan, şahıslar üst üste dizilir ise ebe grubun ebeliği
devam ederek oyun sürer.
ç) Çiçi Hale
Oyuncular iki gruba ayrılır. Her grubun bir lideri olur. Ebe belirlenmesinden sonra ebe olan grubun gözü
diğer grup tarafından ellerle kapanır. Üstte olan grubun lideri grup elemanlarında birini herhangi bir isimle
çağırır. Çağrılan kişi gözü bağlı olan kişiyi şaşırtarak ortaya gelir ve iki taşı birbirine çarparak yerine geçer.
Gözleri kapalı olana kim olduğu sorulur, şayet bilirse, ebelikten kurtulur alttan üste çıkar. Erkeklerde bu
oyun, sırta binilerek belli bir mesafe gidilerek gelinir. Kızlarda ise sırta binilmeden oynanan, dikkat
gerektiren zevkli bir oyundur. (Oyuncular daha önceden, kendi isimlerinden farklı birer isim alırlar.)
d) Tıp
İki grup halinde oynanan koşmalı bir oyun dur. Oyun için yedi saksı parçası kerpiç veya yassa ve düzgün
taş üst üste konulduğunda rahat durabilen taşlarla oynanır. Bu saksılarl5- 20 cm. çapında çizilen dairenin
ortasına üst üste dizilir ve 3-5 cm önüne paralel bir çizgi çizilerek (hudut) oyun alanı belirlenir.
Ebe olan grup kerpiçlerin yıkılmasında koru ma görevi üstlenirken diğer grup taşları devir meye çalışır.
Ebe olan gruptan biri elinde bir kemerle vurucu görevi yapar. Taşları deviren grup ebe olan grubun sırtına
biner. Sırttan atlayıp oyun alan çizgisini (hududu) geçmeye çalı şanlara ve yerde olan karşı grup
elemanlarını elindeki kemerle vurmaya çalışır. Vurulan saf dışı kalır. Bu oyunda sırtta olunduğu zaman
karışılmaz. Ancak ebenin dalgın anını kollayıp sırttan inerek çizgi geçilmeye çalışılır. Grup elemanlarının
vurulmasından sonra diğer grup ebe olur oyun bu şekilde devam eder.
e) Çibinok
Açık alanda iki grupla oynanılan bu oyunda oyuncular iki gruba ayrılır. Başlarında baş-bab kaptan adı
verilen iki grup başı bulunur. Sayım- la ebe olan grup başı dışındaki oyuncular her çizgi üzerinde bir ters
bir düz yönlerde dizilirler. Dizi uzunluğundan biraz uzun bir ip veya kemerlerden oluşan bir bağ yapılır.
Alttaki takımın kaptanı ipin bir ucunu dizinin başındaki oyuncuya verir bir ucunu da kendisi tutar.
Üsttekiler alttaki kaptanın el ve ayak darbelerine maruz kalmamak şartı ile dizidekilerin sırtına atlayıp
inerler. Alttaki grubun kaptanına bu aşamada büyük iş düşer kaptan ipin ucunu tuttuğundan hareket alanı
sınırlıdır. “Grubunu korumaya üsttekilerin grubu elemanları sırtına bindirmemeye binenleri kaçırmaya
çalışır. Sırta binen oyuncunun ayağı yere değmedikçe em niyettedir. Kaptanın sırtına vurulmadan
binilince oyun biter ve bir oyun hakkı daha elde edilir. Oyuncular vurulduğunda alttakiler üste üstekiler
alta geçerek oyun sürdürülür.
f) Dilor-Dilor (Çelik Çomak)
11
İki kişi ile açık alanda oynanılan bir oyundur. Biri 15-20 cm. uzunluğunda ve 2-2,25 cm. çapında dilor
(çelik) adı verilen uçları sivriltilmiş küçük sopa ile, 60-70 cm. uzunluğunda ve çelik kalınlığında bir sopa ile
oynanılır. Sayışma ile ebe olan oyuncu çubuğu tutabileceği bir mesafeye uzaklaşır. Atıcı oyuna ise yere
kazılan çukur veya yan yana konmuş iki taşın üzerine uzattığı çelik (dilor) in altına elindeki sopanın
(çomak) ucunu sokarak hafif ittirmek süreti ile yükseğe ve ileriye atmaya çalışır. Karşı oyuncu dilor
düştüğü yerden alınarak atıldığı yere (çukur veya taş) konan sopaya doğru atılır. Vurulursa atan oyuncu
kazanır, vurulmaz veya sopa boyundan yakına düşmez ise atıcı sopayı alır üç kez dilora (çelik) vurup
sektirerek (havada sopa ile vurma) uzağa atmaya çalışır üç vuruş
ve sektirme sonucunda dilorun atıldığı yer atış yerine yakın ise oyuncu tek adımda atlaya bilirse ebelikten
kurtulur. Yoksa bu mesafe adımla sayılır sektirme yok ise sektirme sayısı belirle nen sayı katı olarak
sayılır tekrar atış yapılarak oyun devam eder. En fazla sayıya ulaşan oyuncu oyunu kazanır.
g) Çömçe Gelin
Kuraklık senelerinde yağmura ihtiyaç duyulduğunda çocuklar tarafından oynanan bir oyun dur. Oyun için
önce küçük bir çapraz tahta veya ağaç çakılır. Bir insanın kol ve bacaklarını andıran bu çapraz tahtaya
eski elbise giydirilerek in san şekli verilir. ki çocuk çömçe gelinin kollarından tutar, diğer çocuklar arkada
kapı kapı dolaşmaya başlarlar. Çocukların çaldıkları kapı açılınca oyunu oynayan çocuk grubu, hep bir
ağızdan şu tekerlemeyi söyler.
Çömçe gelin nur ister
Allah’tan yağmur ister
Ver Allah’ım ver bi yağmurdan sel
Vereni oğlan doğe
Vermiyeni katır doğe
Ver Allah’ım ver bi yağmurdan sel
şeklindedir.
Kapıyı açan kişi bu tekerlemeyi dinledikten sonra hazırladığı suyu çömçe gelinin başına, bazen de şaka
olsun diye çocukların başına döker ve onlara yumurta, şeker, hazır helva vb. yiyecekler verir. Grup bir
başka kapıya gitmek üzere tekerleme söyleyerek ayrılır, bir süre devam eden bu oyun sonunda toplanan
yiyecekler bir bahçede toplanılarak yenilir.
ğ) Güneş Duası
Yağmurların çok uzun sürmesi durumunda çocuklar bu kez güneşli günlerin özlemi ile güneş duası için
türküler söyleyip gezerler.
Güneş güneş gel
Baban evinde toydur.
Dolme pilav boldur.
Yağ üstünde goldür.
Gere kızın at çaye
Kırmızı kızın al de gel
Mesh pabucun giy de gel
Kehlan atan bin de gel.
Bu oyundan başka uzun süre yürüyemeyen çocuklar Halbir (Elek) içerisine konularak yedi kapı gezdirilir.
Her gidilen kapıdan dua ile yiyecek ve giyecek hediyeler alınır. Bu yiyecekler çocuğa yedirilir elbiseler
giydirilir. Bununla çocuğun gezeceği kanaati yaygındır.
DİĞER BÖLGELER GELENEKSEL ÇOCUK OYUNLARI
12
ABUZİTTİN EFENDİ
Neşelenmeye ihtiyacınız varsa. Çevrenizde de en az beş altı kişi bulunuyorsa, hiç düşünmeden bu oyunu
oynayarak bol bol kahkaha atın. Gerçi bu oyun oldukça Fazla güldürcü bir oyundur ama biraz da
hafızanızın iyi olmasını gerektirir. Zira oyun boyunca değişecek olan sağınızdaki solunuzdaki oyuncuların
komik adlarını unutmamanız lazım.
Oyuna başlamak için oyuncular halka olur. Kumsalda ya da kırda iseniz yere oturabilirsiniz. Evde bir
masa etrafında da oynayabilirsiniz.
Her şeyden önce oyuncuların kendilerine komik birer isim seçmesi gerekiyor. Bu isimler şunlar olabilir:
Abuzittin, Ziyaettin, Necmettin, Nurettin, Nettin, Ayıbettin, kayıbettin...
Herkes adını seçtikten sonra da kendini tanıtır. Arkadaşlarının da adını iyice öğrenmesine yardımcı olur.
Oyun düzenli olarak oyuncunun kendisinden bir önceki kişi ile kendisinden sora gelenle ondan sonra
gelenin adı söylenerek oynanır.
Oyunu başlatan sağındakine adıyla seslenir:
- Abuzittin efendi…
- Efendiiim…
- (Solundakinin adını söylüyor.) Necmettin efendinin selamı var, Tacettin efendiye selam söylemeliymiş.
(Tecettin Abuzittin’in sağındaki oyuncunun adıdır.)
Söz Abuzittin’de:
- Tacettin efendi…
- Efendiiim…
- Bedrettin efendinin (Abuzittinin solundaki oyunu başlatan oyuncunun adı) selamı var. Ayıbettin efendiye
selam söylemeliymiş.
- Ayıbettin efendi…
- Efendiiim
- Bederettin efendinin selamı var, Neettin efendiye selam söylemeliymiş…
Oyun yanlışlar yapıldıkça gülüşülerek, yanlışlar düzeltilerek devam eder.
Biraz sonra artık herkes birbirinin adını öğrenmiş olacağından oyun yanlışsız olarak eğlenceli bir şekilde
turlanır.
AŞIK OYUNU
Aşık koyunların ayak ile bacak kemikleri arasında yer alan, bilek eklemindeki kemiğe denir. Aşığın Çukur
tarafına “cik” şişkin tarafına tök” denirdi. Bir atışta dik kondurabilen oyuna devam etme hakkını elde eder,
kendi aşığıyla rakip oyuncunun aşığını istenilen şekilde döndürerek onu kazanırdı.
Bu kemikle oynanan oyunda ya elinizdeki aşığı kaybederdiniz ya da başka aşıklar kazanırdınız. İyi aşık
oyuncuları, oyuna başlarken attıklarında, aşıklarının istedikleri gibi gelebilmesi için, dakikalar boyunca
kara taşa sürterek onların altını üstünü dümdüz yapmaya özen gösterirdi. Kimileri de aşıklarını rengârek
boyardı.
BARDAK YIKMACA (7 Kiremit)
Üçer kişilik iki gurupla oynanan bu oyun için 7 tane el büyüklüğünden daha ufak kiremit ile bir de top
gerekir.
Oyuncular iki guruba ayrılır. Birinci takım: Atanlar; ikinci takım: Yakalayanlar.
Atanlardan biri, merenin iki, üç metre uzağındaki noktaya üst üste dizilmiş olan yedi kiremit parçasını
yıkmak üzere topu atar. Kiremitler devrilirse, oradaki arkadaşı topu atabildiği kadar uzağa atar.
İkinci, takımın oyuncuları uzağa giden topu yakalayıp getirinceye kadar, birinci takımın oyuncuları yıkılmış
olan kiremitleri üst üste dizmek zorundır. (Biz bu kiremitlere bardak derdik. O nedenle oyunumuzun adı
bardak yıkmacaydı. Evlerin tavan arasına eskiden “bardakaltı” denirdi. Bu deyim de kiremitlerin altındaki
oda anlamına geliyor olmalı.)
13
Eğer uzağa atılan top getirilp de 1. takım oyuncularından birine çarptırılırca o oyunca kan yitiri. Takımı
oyuna iki kişiyle devam eder.
Atışa baştan başlanır.
BEBEK YARIŞTIRMACA
Bu oyun genellikle sahrede (piknikte) henüz yürüme yaşına gelmemiş çocuklar arasında oynattırılır. Anne
ile babaların özendirmesiyle çocuklar hedefe doğru dizin dizin yürürler. Bitişe en erken gelen bebek
birinci seçilir. Ona bir ödül verilir. Seyirci çocuklar bebeklerden birinden yana taraf tutar. Tuttukları
bebeğin
kazanması
için
tezahürat
yaparak
eğlenirler.
İNCİLİ BABİLİ
Çoğu oyunda eşleşme “İncili babili” ile saptanır.
Gurup başı olan iki oyuncu, belirli bir uzaklıkta karşı karşıya durur. Sonra sırayla:
- İncili babili dahili… diyerek her sözcükte bir ayakkabı boyu birbirlerine doğru yaklaşırlar.
Son yaklaşımda kimin ayağı üste gelmişse kazanan o olur.
Gurubu için öncelikle oyuncu seçme hakkını da o kazanmış olur. Bir o, bir öbürü oyuncuları seçerek
takımlarını oluştururlar.
ÇELİK-DEĞNEK
Başka yörelerde bu oyuna “Çelik çomak” derler. Bizim Gaziantep yöremizde ise adı “Çelik değnek”tir.
Çelik bir karış uzunluğunda bir ağaç dalıdır. Değnek ise uzunluğu yarım metre ile bir metre arasında
değişen ikinci bir ağaç dalıdır.
Çelik uzağa fırlatılması uygun dallardan seçilir. Her oyuncu oyuna beş on çelikle katılır.
Oyun ilk oyuncunun değnekle çeliğe vuruşuyla başlar. Oyuncu, çubuğu ne kadar öteye fırlatabilmişse o
kadar başarılı olmuş demektir. Her atışta çeliği daha öteye atabilen kazanır. Yerdeki çelik onun olur.
Kaybeden yeni yeni bir çelik koymak zorundadır.
Oyun böylece devam eder.
DEĞİRME (TOPAÇ)
Topaç’ın Gaziantep yöresinde adı “değirme”dir. Değirme haratlar (ağaç tornacıları tarafından yapılır.
Ucuna çivimsi bir demir çakılır. İpe sarılarak hızla bırakıldığında kendi çevresinde döner.
En çok dönen değirmenin sahibine usta değirmerci gözüyle bakılırdı.
Değirmeciler kendi aralarında ütmece de oynarlardı. Bu oyun yerde dönmekte olan bir değirmenin üstüne
vurmaya dayalıdır. Değirme üstüne atan, yerdeki değirmenin üzerinde bir gedik açabilirse, (buna hort
denir) o değirme kendisinin olurdu.
TİNTİNİ
Tintini çocukların portakal kabuğundan yaptıkları bir oyuncaktır. Tintini yapmak için Yafa portakalı gibi
kalın portakal kabuğu tercih edilir.
Portakal kabuğu makasla, bir bozuk para büyüklüğünde düzgünce kesilir. Ortasına yarım bir kibrit çöpü
geçirilir.
İşaret parmağı ile başparmak arasında tutulan çöp kıvrılarak yere bırakılır. Bu kıvırma sonucu tintini
dönüp durur. En çok dönen tintinisi olanlara “İyi Tintinici” denirdi.
14
TEK KALEYE GOL
Bugün bu oyunun adına “Penaltı Atmaca” diyebilirsiniz. Ama biz o zamanlar penaltının ne olduğunu
bilmiyorduk ki…
Kalede sırayla hepimiz dururduk. Öbür arkadaşlar da, belirli bir uzaklıktan yine sırayla topu kaleye
geçirmeye çalışırdı.
Topumuz genellikle kağıttan dürülmüş olurdu. En lüks zamanımız lastik bir topumuz olduğu zamanlardı.
Belirli bir süre sonra oyun biterdi. Oyun sonunda kaleye en çok gol atanı “gol kıralı” ilan ederdik. En az
gol atan iki kişi sahanın bir başından bir başına kadar onu omuzlarında götürüp getirirdi. Bu arada öbürler
tempo tutardı:
“Ya ya ya şa şa şa
Gol kralı çok yaşa…”
YAHUDİ MEVLİDİ
Yahudi mevlidi çok eğlenceli bir oyundur. Bu oyuna istenildiği kadar sayıda oyuncu katılabilir. Her oyuncu
bir şarkı ya da türkü seçer. Oyun başladığında herkes kendi ezgisini söylemeye başlar. Bu oyunda
üstünlük sağlamak için en fazla bağırabilen olmak gerekmektedir. Kendi parçası öbürlerininkini bastıran
kazanır. Kahkahalarla devam eden neşeli bir oyundur.
DARABİL
Oyun en az üçer kişilik iki gurupla oynanır. Duruma göre takımlar beşer ya da yedişer kişiden de
oluşturulabilir.
Guruplardan biri ebe takım olur.Ebe takım da yine “incili babili” ölçümlemesiyle saptanır.
Oyunda bir “mere” yeri ile mere’den beş altı metre kadar uzaklıktaki bir de “başlangıç” çizgisi vardır.
Bu oyunu penaltı oyununa benzetebilirsiniz.
Ebe takımın bir oyuncusu mere’yi bekler. Karşı takımın oyuncusu mereye dokunmaya çalışır. Meredeki
oyuncu mere’sini savunur, karşı takımın oyuncusunu oraya yaklaştırmaz.
Eğer karşı takımın oyuncusu bir şaşırtma ile mere duvarına dokunursa koşarak başlangıç noktasına
dönmelidir. Bu koşu sırsında ebe takımın diğer iki oyuncusu devreye girer. Onu çizgiden uzaklaştırmaya
çalışır.
Mücadele sonunda ebe takımının oyuncuları onu başlangıç noktasına kadar sürükleyebilirse o oyuncu
oyun dışı kalır. Eğer o oyuncu savunma oyuncularına rağmen mere’ye elini dokundurabilirse öbür
takımdan bir kişi eksilir.
Oyun takımlardan birinin oyuncusu bitinceye kadar devam eder. Oyunda en az oyunca kaybeden taraf
kazanır.
Bu oyunda kazanan taraf olmak için yerde sürüklenmelerimize aldırmaz, dizlerimizim kan revan içimde
kalmasını umursamazdık. Ama kaçınılmaz olan bir şey vardı. Akşam eve döndüğümüzde annemiz
pantolonumuzun ne hale gelmiş olduğunu gördüğünde, artık ondan çekeceğimiz vardı.
KUTU KUTU PENSE
HERKES:
“Kutu kutu pense
Elmamı yerse...”
15
EBE:
“Arkadaşım Lale
Arkasını dönse…”
El ele tutuşarak halka olmuş on kadar çocuk. Tekerlemeyi söyleyerek döner. İçlerinden biri ebe olur. Ebe
tekerlemenin:
“Arkadaşım Lale
Arkasını dönse…” bölümünü söyler. Bu bölümde adı geçen oyuncu (Örneğin Lale) yüzünü ters tarafa
çevirir. Oyun böyle devam der.
Artık ikinci bölümünü söyleme sırası Lale’dedir.
HERKES:
“Kutu kutu pense
Elmamı yerse...”
LALE:
“Arkadaşım Nuri
Arkasını dönse…”
Oyun böylece herkes ter yüz dönünceye kadar devam eder.
ÜÇ TAŞ OYUNU
Üç taş oyunu durağan bir oyundur. İki arkadaş bu oyunu uygun bir yerde oturarak oynayabilir. Düzgün bir
zemine önce içinde dört kara daha olan bir kare çizilir. Bu durumda karelerin tümünün 9 köşesi var
demektir. Her oyuncunun elinde üç taş bulunur.
Oyunculardan biri taşlardan birini köşelerden birine koyar. İkinci oyuncu da taşlarından birini bir köşeye
yerleştirir. Böylece sırayla bütün taşlar birer köşede yer alır.
Oyuncuların taşları yerleştirirken, karşı tarafın taşlarını kolayca aynı sıraya dizmelerini engelleyecek
şekilde yerleştirmeleri gerekir.
Bu zeka geliştirici bir çeşit basit dama oyunudur.
Oyuncular sırayla taşlarını bir köşeden başka bir köşeye taşırlar. Her hamlede sadece tek hareket
yapılabilir.
Amaç üş taşın da soldan sağa ya da yukarıdan aşağıya aynı hizaya gelmesini sağlamaktır. Bunu
başaran o partiyi kazanır. Böylece oynamaya usanıncaya kadar devam edilir.
KAHVECİ GÜZELİ
İki gurup kız arasında oynanan bir oyundur. Guruplardan her biri üçer, beşer kişiden oluşabilir.
Her gurup yan yana dizilir.
İki gurup yüz yüze gelecek yerlerini alır.
Aralarında dört adımlık mesafe vardır. Tekerlemeyi söylerken iki gurup da her ses dizgesinde öne doğru
birer adım atarlar:
Kah-veci güze- li
İkinci ses dizgesinde ise geriye doğru dört adım atılır.
16
Han-dadır han-da
Gidiş gelişler tekerleme boyunca böyle sürer:
“Kahveci güzeli
Handadır handa
Biz size geldik on birde (Saat on birde)
Geldinizse geldiniz
Bizleri memnun ettiniz…”
Son dört adımdan sonra durulur, guruplardan biri sorar:
“Güzel güzel yanında
Gözünüz hangi hanımda? ”
Öbür gurup fısıldaşarak kararlaştırır, sonra yanıt verir:
“Güzel güzel yanında
Gözümüz Ayşe hanımda…”
Ayşe arkadaş öbür guruba geçer. Oyun böylece devam eder.
YATTI KABAK, KALKTI PATLICAN
Bu oyun plajlarda kumda, kamp yerlerinde topluluklarla oynanan çok eğlenceli bir oyundur. En az beş
kişiyle oynanabilen bu oyunda herkesin gülünçlü özel bir adı vardır. Örneğin oyunculardan birinin adı
Kabaj. ikincininki Patlıcan, üçüncün adı Havuç dördüncün adı fasulye, beşincininki Fasulye olsun.
Yine diyelim ki oyunu Kabak başlattı. Öbür oyuncular dizüstü oturmuş, başlarını yere dayamıştır.
İbiş arkadaşlarının birinin örneğin Patlıcanın adını söyler.
- Yattı Kabak, kalktı Patlıcan, der.
Patlıcan başını kaldırırken Kabak başını yere dayar.
Bu kez Patlıcan:
- Yattı Patlıcan, kalktı Havuç, der.
Yanlışlık yapana hep birlikte gülerler.
Ebe olanlar arkadaşlarından birinin adını söyler. Kendi yatar, adı söylenen kalkar. Oyun böylece devam
eder.
EŞLERİM EŞ
En az 6 oyuncuyla oynanan bir oyundur. Bir tür bilgi yarışması esasına dayanır. Oyuncular eşit sayıda iki
guruba ayrılırlar. Guruplardan biri sorucu, ikincisi yanıtlayıcıdır. İki gurubun konma yeri arasında duruma
göre 20 30 metre kadar bir mesafe konur.
Sorucu gurup önce kendi aralarında soracakları caminin adını saptar. Örneğin Şık hamamı adı seçlilir.
Bunun ardından gurup başkanı karşı tarafa seslenir:
- Eşlerim eş! ...
- Lebeş…
17
- Hamamlardan? ..
- İki kapılı hamam…
- Bilemediiin…
Bilemeyen taraf soran tarafın yanına gelir. Onların oyuncularını sırtına alarak kendi merelerine kadar
götürüp geri getirirler.
Birinci gurup yine sorar:
- Eşlerim eş! ...
- Lebeş…
- Hamamlardan? ..
- Pazar hamamı
- Bilemediiin…
Bilemeyen taraf yine soran tarafın yanına gelir. Onların oyuncularını yine sırtlarına alarak kendi
merelerine kadar götürüp geri getirirler.
İkinci gurubun üçüncü soruşta yanıtı bildiğini farzedelim. O zaman da soran taraf karşıya giderek onları
sırtına alıp kendi merelerine kadar sırtlarında götürür, getirir.
Bundan sonra başka sorular sorulur.
- Camilerden, Caddelerden, Sinemalardan, Mahallelerden? ..
Oyun usanılıncaya kadar böylece devam eder.
HAKEKE (SEK SEK)
Genellikle küçük kız çocukları tarafında, sokakta evlerin önünde oynanan bir oyundur. Gaziantep
dışındaki yörelerde sek sek adıyla bilinir.
Oyun iki kız arasında oynanır. Yere tebeşir ya da taşla haneler çizilir. Oyuncular sırayla bu hanelerde tek
ayak üstünde sekerek ve oyun taşını öteye doğru sürükleyerek oynar.
Taşı haneler arasındaki çizgi üzerinde kalan oyuncu oynama sırası hakkını kaybeder. Bu kez aynı şekilde
öbür oyuncu oynamaya başlar.
UÇTU UÇTU KUŞ UÇTU
“Uçtu uçtu” oyunu evlerde, sınıflarda oynanabilen bir oyundur. Oyuncular halkalanıp bir masanın
çevresinde otururlar. Oyunun ebesi onların karşısında yer alır.
Ebe:
- Uçtu uçtu kuş uçtu! Diyerek parmağını havaya kaldırır. Ebe bir uçabileni söylediği için herkesin
parmağını kaldırması gerekir.
Ebe, bir de uçamayanı örneğin tavuğu söyleyip:
- Uçtu uçtu tavuk uçtu! diye bağırarak parmağını havaya kaldırdığında ne olur?
Elbtte ki tavuk uçmaz. Ama oyunda yanılıp da parmağını kaldıran da olur. O zaman bu oyuncu hem de
oyun dışı kalır, hem de öbür oyuncular kendisine güler.
Ebe:
- Uçtu uçtu… diyerek uçabilen ya da uçamayanları söylemeye devam ederek oyunu sürdürür..
18
HINÇ OYUNU
Çocukluğumda en sevmediğim oyun buydu. O yüzden bu oyunu hiç oynamadım. Oynamak da istemedim.
Sanırım bunun nedenlerinden biri de bir arkadaşımızın bu oyunda fena halde yaralanmış olmasıydı. Hınç
oyunu için büyükçe bir çivi gereklidir. Oyunun olabildiğince yumuşak topraklı bir zeminde oynanması
gerekir ki, çivi toprağa kolayca saplanabilsin.
Oyunu oynayacak olan oyuncular yere bir daire çizerler. Oyuncular sırayla çiviyi bu dairenin içine
saplamaya çalışır. Dairenin, çivinin saplandığı yerin hizasında kalan bölümü atan oyuncunun olur.
Oyunun adı niçin hınç? Sanırım çivi toprağa saplanırken “hınç” diye bir ses çıkarır da ondan…
YAĞ SATARIM
Bu oyunun bir adı da mendil kapmacadır. Sayısı 10’dan fazla olan çocuklar bir alanda yuvarlak
oluşturacak şekilde dizilirler.
Oyun için mendil saklayan bir ebe seçilir.
Ebe eline aldığı mendili aşağıdaki tekerlemeyi söyleyerek oturanların arkasında dolaştırır.
“Yağ satarım, bal satarım,
Ustam ölmüş, ben satarım.
Ustam gitti kömüre
İnşallah içine gömüle…
Şarkıya oturan öbür oyuncular da katılırlar. Ebe mendili birisinin arkasına bırakır bırakmaz kaçmaya
başlar. Eğer arkasına mendil konan bunun ayırımında olmazsa o zaman halkadakiler şarkının ikinci
bölümünü söyler:
“Ustam işe kürksüz gitmez
Satsam kürkü beş kââd etmez
Uyuma Ali avanak (Ebe mendili kimin arkasına koymuşsa onun adı söylenir.)
Dön de bir arkana bak.”
Arkasına mendil konan, mendili koyanı yakalayamazsa ebe olur. Oyun böylece devam eder.
TAVŞAN KAÇ
En az on kişi ile oynanan bu oyun için bir kaçan bir de kovalayan ebe seçilir. Kaçan ebe tavşan,
kovalayan ise tazıdır.
Oyuncular halka olur, el ele tutuşur, aşağıdaki şarkıyı söyleyerek sağdan sola doğru dönmeye başlarlar.
“Bak getirdim sana
Ne hediye ne hediye
Tavşan bana baksana
Yakışmıyor bu sana
Tavşan kaç, tavşan kaç,
Taaavşaaan kaaaç…”
Tavşan dediğimiz kaçan ebe halkanın dışında kalır. Tazı diye adlandırılan kovalayan ebe halkanın
içindedir.
19
Oyuncular şarkıyı bitirip durdukları andan itibaren tavşan kaçmaya, tazı kovalamaya başlar. Tavşan
halkadaki oyuncuların çevresinde koştuğu gibi, yakalanmamak için oyuncuların arasına da girip çıkar.
Böylece oyun tavşanın yakalanmasına kadar sürer. Eğer tazı tavşanı yakalayamazsa bu kez kendisi
tavşan olur. Oyuna, yeni bir tazı seçilerek devam edilir.
EBE BENİ KURDA VERME
“Ebe Beni Kurda Verme” oyunu 10-12 kişi arasında, kırda, piknikte, okul bahçesinde oynanır.
Oyunculardan biri kurt olur. Öbürleri tek sıra haline dizilmiş olan kuzulardır. Kuzuların annesi olan koyun,
dizinin en başında yer alır. Kurdu sürekli olarak kuzularından uzak tutmaya çalışır.
Kurt hamle yaparak kuzulara dokunmaya uğraşır. Kuzular sürekli olarak ondan uzaklaşmaya çaba
gösterir. Bunu yaparken de hep bir ağızdan şöyle bağırışırlar:
Ebe beni kurda verme,
Verirsen de yedirme…”
Kuzular kurttan kaçarken kendi önlerindeki oyuncunun beline sıkı sıkıya sarılmıştır. Zincirin
kopmamasına özen gösterir.
YAKAN TOP
“Yakan Top” iki grup arasında bir topla oynanır. Gruplardan biri ikiye bölünür. Top atan grubu oluşturur.
Sırayla topu karşıdaki grup arkadaşlarına atarken, ortadaki gruptan insanları vurmaya çalışırlar.
Vurulanlar oyundan çıkarken, amaç ortada kimseyi bırakmamaktır. Eğer vurulması gereken insanlardan
herhangi biri topu eliyle yakalarsa buna can almak denir.
Alınan her canla vurulup daha önceden elenen kişilerden biri oyuna tekrar dahil edilebilir.
ELİM SENDE
“Elim Sende” oyunu genellikle iki kişi arasında oynanır. Oynanmaya karar verilince iki oyuncu da bir
diğerine dokunmak için fırsat kollar.
Sonunda bu fırsatı yakalayan biri:
“Elim sende…” diye bağırarak kaçmaya başlar. Öbürü yakalayıp ona dokunmak için peşine düşer.
Bu konuda anlatılan bir fıkra çok hoştur:
Delinin biri sokakta dolaşırken adamın birine usulca yaklaşır. Adam korkarak kaçar. Deli de arkasından…
Sonunda kaçacak yer kalmaz. Adam korkudan bayılmak üzeredir:
“Lütfen öldürme…' diye inler. Deli ona iyice yaklaşır kendisine dokunur:
'Elim sende…” der. Şimdi de sen beni kovala bakalım.
ORTA SIÇANI
El topuyla “Orta Sıçanı” oyunu üç kişiyle oynanır. İki kişi birbirine atarken topu orta sıçanına
kaptırmamaya çalışır. Paslaşma sırasında topa ship olanlardan biri hatalı bir atışta topu kaybederse, o
zaman “orta sıçanı” kendisi olur.
FIS FIS OYUNU
Fısfıs oyunu kalabalık sayıdaki topluluklarda oynanır. Oyuncu sayısı 8 ile 12 arasında değişebilir. Oyunu
bir kişi yanındakine bir cümle söyleyerek başlatır. Örneğin cümle şöyle olabilir:
“Dün gece işten çıkıp eve doğru giderken yolda çok komik bir şeye şahit oldum.”
20
Bu cümleyi bir oyuncu sağındaki oyuncunun kulağına fısıldayarak söyler. İkinci oyuncu cümleyi tam
anlayamamışsa tekrarlattırma hakkına sahip değildir. O da yanındakine anladığı kadarını fısıldayacaktır.
Örneğn 2. kişi kendisinden öncekinden şöyle mi duydu:
“Dün gece yarısı eve doğru giderken yolda çok kötü bir olayla karşılaştım.”
2. Oyuncu da fısıltıyı 3. kişiye aklında kaldığı kadarıyla aktarır:
“Dün eve geç kalmıştım, karım beni çok kötü karşıladı.”
3. Oyuncu 4.’nün kulağına anladığı kadarını şöyle fısıldar:
“Eve et almıştım, karım onu pişirdi.
4. oyuncu beşinciye şöyle fısıldayacaktır:
“Ete etiket yapıştırdım. Karım çok şaşırdı.”
Gürdüğünüz gibi başlangıçtaki cümle, kulaktan kulağa fıs fısla sonuncu kişiye tanınmayacak bir halde
geliyor.
KÖŞEKAPMACA
Köşe kapmaca oyunu beş kişiyle oynanır. Oyun genellikle dört köşesi bulunan boş odalarda oynanır. Bir
kişi oyunun başladığını bildiren düdüğü çalar. Düdük sesi üzerine herkes bir köşe kapar. Ancak odada
sadece 4 köşe ile 5 oyuncu olduğundan, oyunculardan biri ortada kalır. Ortada kalana “Orta sıçanı” denir.
Köşe kapmayı başarmış olan oyuncular, oyuna heyecan katmak için sık sık birbirleriyle yer değiştirirler.
Bu değiştirme sırasında ağır davranan biri olursa “orta sıçanı” onun yerini kapar. Bu kez yeri kaplan
oyuncu “orta sıçanı” olur.
Oyun böyle sürdürülür.
21