Raporumuz - Genova Enerji

1. RAPOR KAPSAMI
Raporun Konusu
: Antalya ili, Kepez ilçesi, Kirişçiler Köyü, Kepez Devlet
Ormanı içerisinde 226 ada, 1 parselde 7582,77 m2’lik arazi üzerinde (özel mülkte) kurulması
planlanan 2,8 MW kapasiteli biyogaz tesisinin kurulması ile ilgili teknik uygunluk.
Başvuran Kişi/Kuruluş
: Genova Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri
Denizcilik İnş. Taş. İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti. (24.07.2014 tarihli başvuru).
Raporu Hazırlayan Kuruluş : Akdeniz Üniversitesi – Teknokenti - Antalya Sanayi
Teknolojileri yazılım Ar-Ge Danışmanlık Çevre ve Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. (ASTEC A.Ş.)
Rapor Tarihi
: 06.08.2014
2. ARKA PLAN
2.1. Türkiye’nin Enerji Potansiyeli ve Yenilenebilir Enerji’nin Durumu
Türkiye’de enerji sektörü; hızlı talep artışı, enerji talebinin karşılanmasında yüksek
oranda dışa bağımlılık ve ekonominin yüksek enerji kullanım bağımlılığı gibi baskılarla çözüm
arayışlarını sürdürmektedir. Kaynaklara yakınlık ve enerji terminali olma potansiyeli de
Türkiye’nin jeopolitik konumu ile ortaya çıkan önemli bir avantajıdır. 1990 yılından itibaren
Türkiye’nin yıllık enerji talep artışı %4,6 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği (AB)’nin aynı
dönemdeki yıllık enerji talebi ise %1,6’dır. İleriye yönelik birincil enerji talep artışının yıllık %4
oranında olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin 2020 yılına kadar elektrik talep artışının
düşük tüketim senaryosu ile %6,7 ve yüksek tüketim senaryosu ile ise %7,5 olacağı
öngörülmektedir. Enerji Piyasasi Düzenleme Kurulu (EPDK) 2010-2030 dönemi için elektrik
sektöründeki gerekli yatırım ihtiyacı tutarının 225-280 milyar dolar olacağını tahmin
etmektedir.
2011 yılı Türkiye toplam birincil enerji tüketimi 114.480 KTEP ve üretimi 32.229
KTEP’dir. Türkiye’nin enerji ithal bağımlılığı %71,85’tir. 2011 yılı itibarı ile Türkiye’nin 114.480
KTEP’lik enerji ihtiyacı %31,3 kömür (taş kömürü ve linyit), %32,3 doğalgaz, %26,7 petrol,
%3,9 hidroelektrik, %3,1 odun-çöp ve %2,7 diğer yenilenebilir kaynaklardan sağlanmıştır.
Türkiye enerji ihtiyacının %90,3’ü fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Türkiye’nin 32.229
KTEP’lik enerji üretimi ise %51,3 linyit ve asfaltit, %4 taşkömürü, %10,9 odun-bitki, %7,9
petrol, %2 doğalgaz ve %23,6 yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiştir (TC Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı; Koç ve Can Şenel, 2013) .
Birincil enerji tüketiminin yerli üretimle karşılanan oranı 2011 yılı için %28,2 olarak
gerçekleşmiştir. 1990-2011 yılları arasında Türkiye’nin genel enerji dengesi Çizelge 1’de
sunulmuştur. Çizelge 1’den de görüldüğü üzere enerji açığının kapatılabilmesi için Türkiye’de
her türlü enerji kaynağının kullanımına ihtiyaç vardır.
Çizelge 1. 1990-2011 yılları arasında Türkiye’nin genel enerji dengesi
1990
2011
Değişim
Toplam Enerji Talebi (Milyon TEP)
52,9
114,48
%116,4
Toplam Yerli Üretim (Milyon TEP)
25,6
32,23
%25,9
Toplam Enerji İthalatı (Milyon TEP)
30,9
82,25
%166,2
Yerli Üretimin Talebi Karşılama Oranı
%48
%28,2
-%40
Türkiye’nin 2012 yılı toplam ithalatı ve enerji ithalatı sırasıyla 236.537 milyon dolar ve
59.843 milyon dolardır. Enerji ithalatının toplam ithalattaki payı ise %25,3’tür.
2012 yıl sonu itibarı ile Türkiye kurulu gücünün kaynak türüne göre dağılımı; %34,38
hidrolik, %32,1 doğalgaz, %14,28 linyit, %6,86 ithal kömür, %4,89 çok yakıtlılar, %3,96 rüzgar,
%2,15 sıvı yakıt, %0,59 taş kömürü, %0,28 jeotermal, %0,24 asfaltit ve %0,28 biyogaz’dır.
Değerlendirilmeyi bekleyen yerli ve yenilenebilir enerji potansiyeli; hidroelektrik, rüzgar,
jeotermal, güneş, yerli linyit ve biyogaz için sırasıyla 80-100, 90-100, 5-16, 380, 110-125 ve 35
kWs’dir. Toplam değerlendirilebilecek miktar ise 700-756 kWs olarak verilmiştir (TC Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı).
2.2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Biyokütle Enerjisi ve Anaerobik Parçalanma
Dünyada enerji tüketiminin hızla artması ve buna karşılık fosil yakıtların hızla
tükenmesi yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesini zorunlu hale getirmektedir.
Yenilenebilir enerji; sosyo-ekonomik gelişme sağlayan, çevre dostu, elektrik üretilebilen ve
taşıtlar için yakıt elde edilebilen bir enerji kaynağıdır. Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, dalga
enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerji, hidrojen enerjisi ve biyokütle enerjisi yenilenebilir
enerji kaynakları grubunda yer almaktadırlar.
Biyoenerji kullanımının ardındaki itici güç, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin 2020 yılına
kadar enerjilerinin %20’sini ve ulaşım yakıtlarının %10’unu yenilenebilir kaynaklardan
üretmelerini gerekli kılan Yenilenebilir Enerji Yönetmeliği`dir (Renewable Energy Directive,
RED).
Biyokütle enerjisi, sürdürülebilir niteliğe sahip en önemli yenilenebilir enerji
kaynakları arasında ilk sıralardadır. Biyokütle, fosil kaynaklı olmayan karbonun enerji içeren
formu şeklinde tanımlanmaktadır. Günümüzde dünya enerji gereksiniminin yaklaşık %14’ü
biyokütleden karşılanmaktadır. Avrupa Birliği´ne üye ülkelerin “Ulusal Yenilenebilir Enerji
Eylem Planları”’na göre biyokütle, 2020 yılında yenilenebilir elektriğin %19’unun,
yenilenebilir ısıtma ve soğutmanın %78’inin ve yenilenebilir ulaşım yakıtlarının %89’unun
kaynağı olacaktır. Toplamda, biyoenerjinin toplam yenilenebilir enerji kullanımının
%50’sinden fazlasına katkıda bulunması beklenmektedir (IEEP, 2011).
Biyokütle ham maddeleri kapsamında; odun (enerji ormanları, ağaç artıkları), yağlı
tohum bitkileri (ayçiçek, kolza, soya, aspir, pamuk, vb.), karbonhidrat bitkileri (patates,
buğday, mısır, pancar, şeker kamışı, vb.), elyaf bitkileri (keten, kenaf, kenevir, sorgum, vb.),
her türlü bitkisel artıklar (dal, sap, saman, kök, kabuk, çim vb.), hayvansal atıklar ile şehir ve
endüstri atıkları değerlendirilmektedir (İTÜ, 2007).
Biyokütlenin enerjiye dönüşümü için piroliz, gazlaştırma, fermentasyon ve anaerobik
parçalanma gibi süreçler kullanılmakta olup, bu süreçlerden anaerobik parçalanma (AP) ya
da biyogaz üretim prosesi, biyokütlenin enerji kaynağı olarak kullanımı ile metan ve orta
kalorifik değerde gazların üretilmesine olanak sağladığı için enerji verimli ve fiyat avantajlı
etkili bir biyoteknolojik proses olarak uygulanmaktadır.
Biyogaz üretimi iki önemli avantajı olan bir teknolojidir. Son yıllarda hükümetler bu
enerjiyi sürdürülebilir olduğu ve hammaddesi atık olduğu için geliştirmeye çalışmışlardır.
Diğer yenilenebilir enerji sektörlerinden farklı olarak biyogaz üretimi hem enerji ile ilgili
endişelerden, hem de kirlilik azaltma, atık arıtımı, sera gazı emisyonlarının kontrolü gibi çevre
ile ilgili endişelerin ortadan kaldırılması amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır (Anaerobic
Digestion, Strategy and Action Plan, 2011).
Anaerobik Parçalanma (AP) ya da biyogaz üretimi aşağıdaki önemli hedeflerin yerine
getirilmesine yardımcı olan bir role sahiptir;

Sera Gazı Emisyonunu Düşürme Hedefleri; Yenilenebilir enerji kullanımını arttırmak
hakkındaki en temel tartışma konusu özellikle fosil yakıt kullanımı ile yayılan
karbondioksit (CO2) gibi sera gazlarının gelecekte iklimimizi nasıl etkileyeceğine dair ortak
çevremiz ile ilgili bir endişedir. Karbondioksit (CO2) emisyonlarının azaltılması hakkındaki
“Kyoto Protokolü” pek çok Avrupa ülkesinde yenilenebilir enerji kaynakları (YEK)
teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması için önlemler almasına sebep olmuştur.
İklim Değişikliği Yasası - 2008, 2050'ye kadar CO2 emisyonunun 1990 düzeyine kıyasla
%80 azaltılmasını gerektirmektedir. Anaerobik parçalanmanın kullanımı; sıvı gübre, zirai
kalıntı, yiyecek ve bahçe atıklarının gömülmesiyle oluşan ve bir sera gazı olan metanın
emisyonunu düşürebilme potansiyeli sunmaktadır.

Yenilenebilir Enerji için Hedefler; Avrupa Birliği, Yenilenebilir Enerji Yönergesi'ni
uygulamaktadır. Yönerge, 2020 yılına kadar enerjinin %20'sinin yenilenebilir enerji
kaynaklarından elde edilmesini gerektirmektedir. Anaerobik parçalanma; ısınma, elektrik
ve ulaşım için metana saflaştırılabilen biyogaz üretmektedir. Biyogaz yenilenebilir
atıklardan elde edilmektedir ve fosil yakıtlardan üretilen enerjinin yerini alabilme
potansiyeli sunmaktadır. Anaerobik parçalanma ile atıklardan elde edilen metan
ulaşımda kullanılan yakıt için sürdürülebilir görünmektedir. Yönerge ayrıca AB ülkelerinin
ulaşımda kullandığı enerjinin %10'unu 2020 yılına kadar yenilenebilir kaynaklardan elde
etmesi ve bunu da desteklemek için metanı kullanmasını gerektirmektedir (Direktif
2003/30/EC, Direktif 2001/77/EC).

AB Deponi Yönetmeliği’nde Belirlenen Hedefler; 2020 yılına kadar deponi alanında
depolanacak biyolojik olarak çözünebilen evsel atığın 1995 yılında üretilene kıyasla %35'e
düşürülmesini gerektirmektedir. Anaerobik parçalanma teknolojilerinin kullanılması ve
yaygınlaşması deponi alanına gönderilecek yiyecek atığı ve bu atıkların enerji üretimi ile
geri kazanımı konusunda çok önemli bir rol oynayabilme potansiyeli sunmaktadır
(Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, 2010).

Organik Gübre Hedefleri; Anaerobik parçalanma, mineral gübrelerin yerini alacak
biyogübre üretme avantajına sahiptir. Arıtılmış materyalin organik toprak iyileştirici ya da
gübre olarak kullanılabilecek olması önemlidir. Bu nedenle, arıtılmış materyal çevresel
açıdan güvenli ve hijyen standartlarına uygun olmalıdır.
Bu pozitif sonuçları ekonomiye kazandırmak için bazı ülkelerde hükümetler, biyogaz
teknolojilerinin yatırımcıları için teşvik olarak devlet yardımları ya da mali enstrümanlar
oluşturmuşlardır. Enerji temin güvenliği ve enerjinin çeşitlendirilmesi, enerjide ithalat
bağımlılığının azaltılması, iklim değişikliği ile mücadele, istihdam yaratma ve bölgesel
gelişmeye katkı sağlanması gerekçeleri ile yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretim
prosesleri desteklenmelidir.
2.3. Anaerobik Parçalanma ve Biyogaz Nedir?
Anaerobik
Parçalanma
(AP)
ya
da
biyogaz
üretimi
oksijen
yokluğunda,
mikroorganizmaların organik maddeleri biyogaz (karbondioksit (CO2) ve metan (CH4)
karışımı) ve parçalanmış maddeye (azot bakımından zengin bir gübre) dönüştürdüğü doğal
bir süreçtir. Anaerobik proses; yüksek konsantrasyonlarda biyolojik olarak parçalanabilen
organik maddelerin anaerobik koşullarda parçalanarak ortamdan giderildiği, düşük hacimli
çamur üretimi ve üretilen biyogaz içerisindeki metanın kullanımı ile enerji kazanımı
avantajlarına sahip biyokimyasal bir süreçtir (Mailleret vd., 2003). Kısaca, organik atıkların,
oksijensiz ortamda biyolojik süreçlerle parçalanmak suretiyle metan (CH4), karbondioksit
(CO2), amonyum (NH3) ve hidrojen sülfür (H2S) gibi gaz karışımından oluşan ve biyogaz olarak
isimlendirilen son ürünlere dönüştürülmesi olarak da tanımlanmaktadır (Öztürk, 2007).
Anaerobik parçalanma prosesi yalnızca oksijensiz ortamda çalışabilen pek çok farklı
mikroorganizmanın görev aldığı dört aşamadan oluşmaktadır. Bu aşamalar sırası ile hidroliz,
asidojenesis, asetojenesis ve metanojenesis’tir. Hidroliz aşamasında kompleks moleküller
protein, karbonhidrat ve yağlar sırası ile basit yapı taşları olan amino asit, monosakkarit ve
yağ asitlerine dönüşmektedir (Kim vd., 2012). Hidroliz aşamasının son ürünü organik
bileşiklerin basit yapı taşları, ikinci aşama asidojenesis’te asidojenik bakteriler tarafından
uçucu yağ asitleri, ketonlar, alkoller, hidrojen ve karbondioksit’e dönüştürülmektedirler.
Üretilen bu uçucu yağ asitleri ve alkollerden başlıcaları propiyonik asit, bütirik asit, asetik
asit, formik asit, laktik asit, etanol ve metanoldür (Serna, 2009). Anaerobik parçalanma
prosesinin bu aşamasında üretilen hidrojen, karbondioksit ve asetik asit Şekil 1’den
görülebileceği üzere 3.aşama olan asetojenesisi atlayarak arkeler tarafından metan
üretiminde direkt kullanılmaktadırlar.
Şekil 1. Anaerobik parçalanma prosesinin aşamaları (Khanal, 2008)
Asetojenesis aşamasında, asidojenesis’te üretilen ve arke grubu tarafında direkt
kullanılması mümkün olmayan ürünler, asetojenik bakteriler tarafından arkelerin temel
substratları olan asetik asit, hidrojen ve karbondioksite çevrilmektedir (Öztürk, 2007). Son
aşama metanojenesis’te; asetik asit, hidrojen ve karbondioksit enerji değerine sahip metan
gazını içeren biyogaza dönüşmektedir. Bu dönüşümün son ürünü olan ve suda çözünmeyen
biyogazın atıktan ayrılması sayesinde atık stabilizasyonu sağlanmakta ve atık hacmi de
azalmaktadır.
Biyogaz, motorlarda direkt Birleşik Isı ve Güç (BIG) olarak, ısı üretmek için yakılarak ya
da saflaştırılarak tıpkı doğalgazın kullanıldığı gibi araç yakıtı olarak kullanılabilmektedir.
Parçalanmış madde ise yenilenebilir organik gübre ya da toprak şartlandırıcı olarak
kullanılabilmektedir.
Biyogaz deponi alanlarından, atıksu arıtma tesislerinden, tarım ve hayvancılık
uygulamalarından, yiyecek işleme tesislerinden, gazlaştırılmış odunsu biyokütleden ya da
organik atığın diğer kaynaklarından elde edilebilmektedir. Gazın yanıcı kısmı metandır (CH4).
Organik maddenin anaerobik olarak parçalanması sonucu oluşan gaz CH4, CO2 ve az miktarda
azot, hidrojen sülfür, su buharından oluşmaktadır. Teorik olarak giderilen 1 kg kimyasal
oksijen ihtiyacı (KOİ) başına ortalama 0,35 m3 (standart koşullarda) metan gazı elde
edilebilmektedir. Biyogaz olarak adlandırılan CH4 ve CO2 karışımının ısıtma değeri bileşimine
bağlı olarak 2.200-30.000 kJ/m3 olarak verilmektedir (Perendeci, 1997). Biyogazın genel
özellikleri Çizelge 2’de sunulmuştur (Deublein ve Steinhauser, 2008).
Çizelge 2. Biyogazın genel özellikleri
%55-70 Metan (CH4)
Kompozisyon
%30-45 Karbondioksit (CO2)
Eser miktarda diğer gazlar
Enerji İçeriği
6-6,5 kWsa m-3
Patlama Limitleri Hava ile %6-12 v/v
Tutuşma Sıcaklığı 650-750 °C (yukarıdaki CH4 içeriği ile)
Kritik Basınç
75-89 bar
Kritik Sıcaklık
-82,5 °C
Normal Yoğunluk 1,2 kg/m3
Koku
Çürük yumurta (Sülfür giderimi yapılmayan biyogaz kokusu)
Molar Kütlesi
16,043 kg kmol-1
2.4. Anaerobik Parçalanma ve Biyogaz Üretiminin Avantajları Nelerdir?
Biyogaz üretimi iki önemli avantajı olan bir teknolojidir. Son yıllarda hükümetler bu
enerjiyi sürdürülebilir olduğu ve hammaddesi atık olduğu için geliştirmeye çalışmışlardır.
Diğer yenilenebilir enerji sektörlerinden farklı olarak biyogaz üretimi hem enerji ile ilgili
endişelerden, hem de kirlilik azaltma, atık arıtımı, sera gazı emisyonlarının kontrolü gibi çevre
ile ilgili endişelerin ortadan kaldırılması amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır (Anaerobic
Digestion, Strategy and Action Plan, 2011).
Anaerobik parçalanma’nın diğer yenilenebilir enerji teknolojilerine karşı birçok
avantajı bulunmaktadır. Bu yöntemle enerji sürekli üretilebilmekte (rüzgar, gel-git ve güneş
enerjisinden farklı olarak) ve gaz formunda şebekede depolanabilmektedir. Metan, ağır yük
taşıtlarında kullanılabilen az sayıdaki yenilenebilir yakıt kaynaklarından biridir ve ithal edilen
petrole olan ihtiyacı azaltma potansiyeline sahiptir.
Anaerobik parçalanma, organik atık yönetimi ve bu organik atığın deponi alanlarında
bertaraf edilmesi durumunda ortaya çıkan sera gazı emisyonunun azaltılması anlamında
önemli bir rol üstlenmektedir. Bu teknoloji biyogübre üretimi ve nütrient kullanımı gibi
avantajlar da sunmaktadır.
Genel olarak biyogazın kullanımı ile ilgili temel teknolojiler (Biogas from AD, 2008)
aşağıda verilmiştir;

Isı üretimi,

Pistonlu motorlar, gaz türbinleri, buhar türbinleri, mikrotürbin ve yakıt hücresi
kullanarak,

Elektrik enerjisi üretimi,

Birleşik ısı ve güç (BIG) üretimi,

Motorlu taşıt yakıtı,

Mevcut bir doğalgaz hattına enjeksiyon ve

Diğer kimyasal formlara dönüştürmedir.
Anaerobik parçalanma tesislerinin inşaatları diğer atık yönetim teknolojileri ile
karşılaştırıldığında çok daha hızlı ve ucuz olmaktadır. Teknoloji için gerekli giriş ve çıkış
ürünleri değiştirilebilmektedir. Örneğin, giriş için gerekli bitkisel kaynaklar ya da hammadde
yerel gereksinimleri karşılayacak şekilde değiştirilebilmekte ve çıktılar ulusal elektrik ve/veya
gaz şebekesine bağlanabilmektedir. Düşük karbonlu gübre kullanımı, kaynakların yeniden
kullanılarak sera gazlarının azaltıldığı sürdürülebilir bir tarım sektörü anaerobik parçalanma
teknolojisi ile mümkün olmaktadır.
Biyogaz tesisleri, lokal ölçekte bölgesel kalkınmaya destek olmakta, bölgesel iş
imkanları yaratmakta ve anaerobik teknoloji yan sanayi dallarının gelişmesini sağlamaktadır.
2.5. Dünya’da, Avrupa’da ve Türkiye’de Biyogaz Üretim Tesislerinin Durumu
Anaerobik parçalanma prosesi %40’tan daha az kuru madde içeren yaş atıkların
stabilize edilmesinde başarılı bir şekilde kullanılabilmektedir (Mata-Alvarez 2002). Bu durum
arıtma çamurlarının yanı sıra kentsel ve endüstriyel katı atıkların organik fraksiyonunu
anaerobik parçalanma için ideal organik atıklar haline getirmektedir (Kökdemir Ünşar 2013).
Dünya’da anaerobik parçalanma yolu ile enerji elde edilmesi biyokütleden enerji üretiminde
kullanılan en yaygın metotlardan bir tanesidir. Gerek küçük ölçekli reaktörlerde müstakil
evlerin ihtiyaçlarının karşılanması, gerekse büyük ölçekli tesislerde şehir ya da endüstrilerin
enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında anaerobik parçalanma dünyanın her yerinde yaygın
olarak uygulanmaktadır.
Gelişmişlik düzeyi açısından ülkemizden çok daha geride sayılabilecek pek çok Asya ve
Afrika ülkesinde anaerobik reaktörler evlerin enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yaygın olarak
kullanılmaktadır. Surendra vd (2014) tarafından yapılan çalışmada toplam 17 adet Asya ve
Afrika ülkesinde 2012 yılına kadar 504.599 adet ev kökenli anaerobik reaktör kurulduğu
belirtilmektedir. Yine aynı çalışmada benzer nitelikteki anaerobik reaktörlerin Çin ve
Hindistan’da ise yaklaşık 30 milyon adet kadar bulunduğu ifade edilmiştir. Ortalama 5 – 7 m3
hacminde olan bu anaerobik reaktörler gelişmekte olan bu ülkelerde evsel atıklar ve
hayvansal atıklar ile çalıştırılarak evlerin günlük enerji ihtiyaçlarına cevap verebilecek
kapasitededirler.
Avrupa’da ise anaerobik parçalanma prosesinden faydalanılırken genellikle daha
büyük ölçeklerde reaktörler kullanılmaktadır. Bu kıtada, Asya ve Afrika’dan farklı olarak
enerji ihtiyacının karşılanması ile birlikte çevresel faydalara da oldukça önem verilmektedir.
AB pek çok direktif ile organik atıkların geri kazanılmasını teşvik etmektedir. Bu direktifler
çerçevesinde anaerobik parçalanma pek çok Avrupa ülkesinde uzun yıllardır yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bu konudaki lider Avrupa ülkesi ise Almanya’dır. Almanya’nın ardından
sırası ile İngiltere, İtalya, Fransa ve Hollanda anaerobik parçalanma teknolojisinin en yaygın
olarak kullanıldığı Avrupa ülkeleridir. Almanya’da çalışan yaklaşık 7.500 adet biyogaz tesisi
bulunmaktadır ve bu tesislerin toplam kurulu kapasitesi 3,2 GW kadardır. Biyogaz’dan enerji
üretimi 2012 yılında 6,5 milyon haneye yaklaşık 23.000 GWh elektrik enerjisi sağlamış ve
45.000 kişiye iş imkânı yaratmıştır (Alman Enerji Ajansı 2012). Almanya’da biyogaz
tesislerinde ağırlıklı olarak kullanılan hammaddeler tarımsal atıklar ve hayvan gübresidir.
İngiltere’de ise anaerobik parçalanma prosesinde hammadde olarak kullanılan öncelikli
atıklar arıtma çamuru ve kentsel katı atıktır. Almanya’dan sonra biyogaz üretiminde
Avrupa’da ikinci sırada olan İngiltere’de 2010 yılı itibarıyle yaklaşık 300 biyogaz tesisi
bulunmaktadır ve bu tesislerden 1,8 MTEP biyogaz üretilmiştir. Fransa, İtalya ve Hollanda’da
ise her yıl ortalama 0,3 – 0,5 MTEP biyogaz üretimi gerçekleştirilmektedir (Foreest 2012).
2020 yılı için AB tarafından belirlenen yenilenebilir enerji payı hedefi %20’dir. Buna ek
olarak, biyogaz geçtiğimiz iki yıldaki fosil yakıt fiyatlarındaki güçlü artış karşısında en çok
faydalanılan yenilenebilir enerjilerden birisi olmuştur (EurObserv’ER, 2012). Ayrıca, atığın
deponi alanlarına gönderilmesini kısıtlayan AB düzenlemeleri bu sektörün gelişmesinde
önemli bir rol oynamıştır. Sektör, günümüzde eylem alanını enerji bitkileri yönünde
genişletmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) anaerobik parçalanma teknolojisinin kullanımı
konusunda her geçen gün hız kazanmaktadır. Nüfus ve yüzölçümünün büyüklüğüne paralel
olarak bu ülkenin sahip olduğu biyogaz potansiyeli de oldukça yüksektir. Ülkede mevcut
tesislerin yanı sıra 11.000’den fazla biyogaz tesisinin kurulabilmesi için de uygun ham madde
potansiyeli olduğu tespit edilmiştir. ABD’de biyogaz üretilen 2200’den fazla anaerobik
parçalanma tesisi bulunmaktadır. Bunların 171 tanesi çiftliklerde tarımsal atıkların ve
hayvansal gübrenin değerlendirildiği reaktörlerdir. Yaklaşık 563 tanesinde ham madde olarak
kentsel katı atıklar kullanılmaktadır. 1500 tanesi ise arıtma çamurundan biyogaz edilen
tesislerdir (Serfass 2012). Sayılardan görüldüğü gibi ABD’de anaerobik tesislerin temel
kullanım alanı arıtma çamurunun stabilizasyonudur. Bununla birlikte AB’de ise Almanya’nın
öncülüğünde çiftlik atıkları ve kentsel katı atıklar yoğun olarak anaerobik parçalanma
tesislerinin ham maddeleri olmaktadır.
Ülkemizde malesef anaerobik parçalanma tesislerinin gelişimi yavaştır ve endüstriyel
uygulamalara olan eğilim çiftlik tipi olan uygulamalardan daha fazladır. Almanya Uluslararası
İşbirliği tarafından yapılan tespite göre ülkemizin 4500 adet anaerobik parçalanma tesisi
potansiyeline sahip olduğu belirtilmiştir (Yaşın 2012). Bununla birlikte, Türkiye’de Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan lisans alarak biyogaz üreten 28 adet tesis olmak üzere
toplamda 85 adet biyogaz tesisi bulunmaktadır. Lisanslı 28 adet tesisin toplam kurulu gücü
147,73 MWe kadardır ve ülkemizin potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda bu kurulu
güç miktarının az olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemizde kurulu olan toplam gücün yaklaşık yarısı
yalnızca üç tesis tarafından üretilmektedir ve bu tesisler kentsel katı atık işlemektedirler
(YEGM 2012). Geri kalan tesisler ise daha küçük kapasiteli ve ham madde olarak kentsel katı
atık, endüstriyel organik atık ve arıtma çamuru kullanan tesislerdir.
Ülkemizdeki mevcut enerji açığı, tarımsal uygulamalar ve üretilen organik atık miktarı
Türkiye’yi anaerobik parçalanma proseslerinin uygulanması gereken bir ülke haline
getirmekte ancak söz konusu enerji kapasitesi değerlendirilmemektedir. (Tufaner vd., 2013).
Türkiye’de anaerobik parçalanma tesislerinin kurulması Yenilenebilir Enerji Kanunu ile
yavaş olsa da desteklenme sürecine girmiştir. Bu tesisler atık stabilizasyonu yapması, enerji
üretiyor olması ve istihdam yaratması sebepleri ile ülkemize hem ekonomik hem de çevresel
kazanımlar sağlayacaktır.
3. ANTALYA ÖRNEĞİ
Nüfus artışı ve tüketim miktarının çoğalması ile artan atık üretimi ve atıkların bertarafı
her geçen gün daha da önemli bir konu haline gelmektedir. Üretilen bu atıkların
toplanmasından, nihai bertarafına kadar geçen tüm süreç çevre açısından önemli bir yük
oluşturmaktadır. Bu nedenle üretilen katı atıkların sürdürülebilir yöntemlerle yönetilmesi
ülkemiz ve şehrimiz Antalya’nın gelişimi açısından son derece kritik bir öneme sahiptir. Temel
geçim kaynakları sürdürülebilir bir çevreye bağlı tarım ve turizm olan Antalya ili için atık
yönetiminin
çevreye
duyarlı
sürdürülebilir
yöntemlerle
gerçekleştirilmesi
ekonomisinin ve yaşam kalitesinin iyi durumda tutulması anlamına gelecektir.
şehrin
Çevresel problemlere neden olan ve çevresel etkileri tespit edilmiş iki önemli atık
organik katı atıklar ve atıksu arıtma tesislerinde (AAT) oluşan arıtma çamurlarıdır. Çevreye
stabilize edilmeden bırakılmaları durumunda koku problemi, patojen oluşumu ve yer altı
sularının kirlenmesi gibi önemli sorunlara sebep olmaktadırlar. Ayrıca, organik atıkların
depolama sahalarında anaerobik ayrışması ile oluşan CH4 ve CO2 sera gazlarının atmosfere
salımı küresel ısınmaya neden olmaktadır.
Ülkemizde kişi başına üretilen günlük ortalama katı atık miktarı 2008 yılında TÜİK
tarafından 1,15 kg olarak tespit edilmiştir (Yurdakul 2012). Yine TÜİK verilerine göre 2012
yılında Antalya’da 942.544 ton katı atık belediyeler tarafından toplanmış ve bunun 782.658
tonu sürdürülebilir bir uygulama olmayan deponi alanlarında depolama ile bertaraf edilmiştir
(TÜİK 2012a). Antalya’da 2020 yılına kadar oluşacak katı atıkların bertarafı için depolama
yönteminin seçilmesi durumunda tüm kıyı bölgesinde toplam hacmi 7.000.000 m 3 olan 10
adet düzenli deponiye ihtiyaç varken, kaynağında ayrıştırma, geri dönüşüm, kompostlama ve
anaerobik parçalanma gibi yöntemlerin sisteme dâhil edilmesi ile toplam hacmi 1.400.000 m3
olan 5 deponi yeterli olmaktadır. Bu tasarrufun yanı sıra yılda 500.000 ton kompost
üretilebileceği ve 1.600.000 ton maddenin geri kazanılabileceği hesaplanmıştır (Topkaya
2008).
Antalya’da üretilen katı atık içeriğinin mevsime bağlı olarak %40-66’sını kompostlama
ve anaerobik biyogaz tesislerinde değerlendirilebilecek organik maddeler oluşturmaktadır.
Bu atıkların kaynağında ayrı toplanarak ya da kurulacak ayrıştırma tesisleri ile diğer
atıklardan ayırılarak bu tür tesislerde toprak iyileştirici madde ve enerji olarak geri
kazanılması Antalya için başta ekonomik ve çevresel faydalar nedeniyle olmak üzere son
derece uygun ve sürdürülebilir bir atık yönetim şeklidir.
2012-2013 dönemine ait nüfus bilgilerine göre Antalya ilinin toplam nüfusu
2.158.265’tir. Bu nüfusa, şehre her yıl gelen ve tatilleri boyunca atık üretmeye devam eden
turistler dahil değildir. 2012 yılına ait verilere göre Antalya’yı yıl boyunca toplam 10.833.265
turist ziyaret etmiştir (TÜİK 2012b). Antalya ilinde üretilen atık miktarları hesaplanırken
şehrin yerleşik nüfusunun yaklaşık 5 katı kadar olan turist sayısı da mutlaka göz önünde
bulundurulmalıdır. Bu sayılar kişi başı üretilen katı atık miktarı 1,15 kg ile birlikte
düşünüldüğünde üretilen atıkların organik fraksiyonunun depolanması yerine anaerobik
parçalanma yolu ile bu atıklardan enerji ve toprak iyileştirici madde üretilmesi enerji
üretimine ve atık bertarafına yapılan katkıyı daha iyi ortaya çıkarmaktadır.
Çevresel problemlere neden olan ve çevresel etkileri tespit edilmiş önemli bir diğer
atık türü de atıksu arıtma tesislerinde (AAT) oluşan arıtma çamurlarıdır. Arıtma çamuru, sıvı
ya da yarı katı halde, kokulu, uygulanan arıtma işlemine bağlı olarak ağırlıkça %0,25 ile %12
katı madde içeren organik atıklar olarak tanımlanmaktadırlar. Biyokütle kaynakları içerisinde
yer alan arıtma çamurlarının yenilenebilir enerji üretiminde kullanılması, arıtma çamurlarının
çevresel açıdan oluşturduğu etkilerin azaltılmasını sağlamakla birlikte enerji ihtiyacının
karşılanmasında da önemli bir potansiyeldir.
Antalya’da deniz turizminin büyük bir öneme sahip olması ve sürdürülebilir bir turizm
anlayışının sağlanması amacıyla Antalya sınırları içerisinde 28 adet AAT kurulmuştur. Arıtma
tesislerinde oluşan arıtma çamurlarının çevre kirliliği ve insan sağlığı açısından bertarafı
gerekmektedir. Bu AAT’lerde üretilen çamur miktarının bölge açısından çözülmesi gerekli bir
problem olduğu bilinmesine rağmen arıtma çamurları genellikle deponi alanlarında
depolanmakta veya ormanlık alanlara bırakılmaktadır. Arıtma çamurlarının nihai bertarafının
sağlanması amacıyla sadece kent merkezindeki mevcut AAT’de çamur arıtımı için kurulan
anaerobik bir çamur çürütme sistemi bulunmaktadır. Antalya’da 28 adet atıksu arıtma
tesisinde üretilen günlük ve yıllık arıtma çamuru miktarları sırasıyla 437 ton/gün ve
159767,20 ton/yıl olarak hesaplanmıştır. Bu arıtma çamurlarından biyogaz üretimi de
Antalya için önemli bir potansiyel sunmaktadır (Karakuş vd.,2014).
Sonuç olarak tarım ve turizm kenti olan Antalya’da oluşan evsel organik atıkların ve
arıtma çamurlarının anaerobik parçalanma ile bertaraf edilmesi; biyogaz yoluyla yenilenebilir
enerji üretimi, nihai depolama alanlarının azalması, biyogübre üretilmesi, yer altı sularının
korunması, ormanlık alanların korunması, bölgede sürdürülebilir tarım ve turizm
yapılmasının sağlanması, sera gazı salınımm katkısının azaltılması, lokal ölçekte yeni iş
sahasının yaratılması, yeni yan sanayi sektörlerin bölgede gelişimi gibi çok önemli katkıları
bulunmaktadır.
4. KURULMASI PLANLANAN 2.8 MW KAPASİTELİ BİYOGAZ TESİSİ
Genova Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri Denizcilik İnş. Taş. İth. İhr. San ve Tic.
Ltd. Şti. Antalya ili, Kepez ilçesi, Kirişçiler Köyü, Kepez Devlet Ormanı içerisinde 226 ada, 1
parselde 7582,77 m2’lik arazi üzerinde (özel mülkte) 2,8 MW kapasiteli bir adet biyogaz tesisi
kurmak istemektedir. Tesisin kurulacağı konum Şekil 2’de verilmiştir.
Biyogaz tesisinde taze kesilmiş çimen & yeşil atıklar (45 ton/gün), arıtma çamuru (40
ton/gün), sebze ve meyve atıkları (30 ton/gün), organik yemek atıkları (55 ton/gün) ve peynir
altı suyu (30 ton/gün) olmak üzere toplam 200 ton/gün organik atık anaerobik parçalanma
prosesi ile ayrıştırılarak 22686,1 m3 biyogaz/gün üretilecektir. Anaerobik tesiste işlenecek
organik atıklar Antalya il sınırlarında oluşan atıklardan temin edilecektir.
Şekil 2. Tesisin kurulacağı bölge
Organik atıkların anaerobik parçalanması için kurulması planlanan biyogaz tesisi; yeşil
atık ara depolama platformu, ön kabul tankı, atık parçalama ünitesi ve atık besleme ünitesi
(pompa istasyonu), 4 adet 4000 m3 hacimli anaerobik tank, katı-sıvı faz ayırma birimi, elektrik
ve ısı üretme ünitesi ve solar destekli gübre kurutma lagünlerinden oluşmaktadır. Tesis
yerleşim planı Şekil 3’te verilmiştir.
200 ton/gün organik atığın anaerobik parçalanması ile üretilen biyogaz (22686,1 m3
biyogaz/gün) elektrik enerjisine (2750 kW/saat) dönüştürülerek 18.05.2005 tarih ve 25819
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun” gereği ulusal şebekeye
beslenecektir. Biyogaz tesisinde organik atıkların anaerobik parçalanması sonucunda toplam
olarak 20410,250 mW/Yıl elektrik enerjisi ve 19032,050 mW/Yıl ısıl enerji üretimi
planlanmaktadır.
Organik atıkların anaerobik parçalanmasıyla biyogaz ve eşdeğer elektrik enerjisi
üretimi sonrasında kalan materyal (digestat) toprak iyileştirici ve/veya organik gübre olarak
kullanılmaktadır. Tesiste, organik atıkların anaerobik parçalanması sonrasında 150 ton/gün
digestat oluşması beklenmektedir. 29.03.2014 tarih ve 28956 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan “Tarımda Kullanılan Organik, Organomineral Gübreler ve Toprak Düzenleyiciler
ile Mikrobiyal, Enzim İçerikli ve diğer Ürünlerin Üretimi, İthalatı ve Piyasaya Arzına dair
Yönetmelik” kapsamında ilgili analizlerin ve uygunluk onayının alınmasından sonra bu
materyalin organik gübre olarak değerlendirilebilme potansiyeli mevcuttur.
Şekil 3. Tesis yerleşim planı
Genova Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri Denizcilik İnş. Taş. İth. İhr. San ve Tic.
Ltd. Şti tarafından 2,8 MW kapasiteli biyogaz tesisinin kurulabilmesi için alınan ve alınması
gereken izinlere dair bilgi aşağıda verilmiştir.

TC. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan (EPDK), Enerji Üretimi ve Dağıtımı için iki ayrı
lisans alınması gereklidir. Ancak, EPDK bu iki lisans’tan önce kurulması planlanan tesisler
için ön lisans düzenlemektedir. EPDK Ön Lisans Belgesi 13.02.2014 tarihinden itibaren 24
ay süreyle 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca Enerji Piyasası
Düzenleme Kurulu’nun 13.02.2014 tarih ve 4875-1 sayılı kararı ile 2.8 MW biyogaz
tesisinin kurulumu için Genova Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri Denizcilik İnş. Taş.
İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti verilmiştir. Bu ön lisans kapsamındaki üretim tesisi
Yenilenebilir Enerji Kaynağı kullanmaktadır.

TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı - Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muhafiyet belgesinin
alınması gereklidir. 23 Ağustos 2013 tarihinde TC. Çevre Şehircilik Bakanlığı, Antalya
Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından 21812 sayılı yazı ile 2,8 MW kapasiteli
biyogaz tesisi ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında değerlendirilmiştir. “30.06.2011 tarihli ve
27980 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişik, 17.07.2008 tarihli ve 26939 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin Ek-2 listesinin 35.
maddesinde (Elektrik, gaz, buhar ve sıcak su elde edilmesi ve/veya nakledilmesi için
kurulan endüstriyel tesisler – 20MWt – 300 MWt arası) belirtilen (2,8 MW) eşik değerin
altında kalması sebebiyle ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında değerlendirilmiştir.”

İnşaat Ruhsatı; Tesis inşaatı öncesinde alınması gerekmektedir.

Kapasite Raporu; Kapasite raporunun tesisin kurulması ve çalışmaya başlamasından
sonra alınması gerekmektedir.

Çevre Lisansı; Çevre lisansının tesisin kurulması ve çalışmaya başlamasından sonra
29.04.2009 tarih ve 27214 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Çevre Kanununca Alınması
Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik” gereğince alınması ve tesisin Çevre
Mevzuatı açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

TC. Ekonomi Bakanlığı, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Genova
Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri Denizcilik İnş. Taş. İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti
tarafından kurulacak 2,8 MW kapasiteli biyogaz tesisi için 25.04.2014 tarih ve 114616
sayılı yazı ile “Yatırım Teşvik Belgesi” vermiştir.
Genova Enerji Elektrik Üretimi Arıtma Tesisleri Denizcilik İnş. Taş. İth. İhr. San ve Tic.
Ltd. Şti. tarafından Antalya İli, Kepez İlçesi, Kirişçiler Köyü, Kepez Devlet Ormanı içerisinde
226 ada, 1 parselde 7582,77 m2’lik arazi üzerinde (özel mülkte) kurulması planlanan 2,8 MW
kapasiteli biyogaz tesisi Dünya, Avrupa ve Almanya örneklerinde de vurgulandığı üzere enerji
üretimi amacıyla çevre bileşenleri açısından en iyi opsiyon olarak değerlendirilebilir.
Planlanan 2,8 MW kapasiteli biyogaz tesisinin kurulması ile ülke ve Antalya ölçeğinde
elde edilecek olası kazanımlar aşağıda verilmiştir;
 Organik atıklardan üretilecek biyogazın elektrik enerjisine dönüştürülmesiyle
yenilenebilir enerji sürdürülebilir bir teknoloji ile üretilecektir. Ülkemizin ithalat yoluyla
sağladığı enerji açığının kapatılmasına katkı sağlayacaktır.
 Evsel organik atıklar ve arıtma çamurları anaerobik parçalanma ile bertaraf edilecek
ve nihai depolama için ihtiyaç duyulan alan ihtiyacının azalmasına katkı sağlanacaktır.

Nihai depolama alanlarından kaynaklanan sızıntı sularının neden olduğu yeraltı suyu
kirlenme sorunu engellenerek içme ve kullanma suyu amaçlı kullanılabilecek yer altı
sularının korunması sağlanacaktır.

Nihai depolama ya da kontrolsüz bir şekilde atıkların ormanlık alanlara bırakılması
engellenmiş olacak ve orman alanlarının korunmasına katkı sağlanacaktır.

Bu atıkların nihai depolanması yoluyla ortaya çıkacak sera gazı salınım katkısı
azaltılmış olacaktır.

Bölgede sürdürülebilir tarım ve turizm yapılmasına katkı sağlanacaktır.

Yeni iş sahası ve iş imkanlarının yaratılması ile yeni yan sanayi sektörlerinin bölgede
gelişimine olanak verecektir.
Organik atık bertarafının sağlanması, ormanlık alanların korunması ve içme suyu kaynağı
olarak kullanılabilecek yer altı sularının korunmasıyla direkt canlı ve halk sağlığı ile ilişkili
olması, atıktan yenilenebilir enerji üretimi ve üretilen enerjinin şebekeye beslenmesi gibi çok
geniş kavramları birleştiren biyogaz tesisinin kurulması kamu yararı sağlayacaktır.
Yüksek Mühendis Elçin KÖKDEMİR ÜNŞAR
Akdeniz Üniv., Müh. Fak.
Çevre Mühendisliği Bölümü
Doç.Dr. N. Altınay PERENDECİ
Akdeniz Üniv., Müh. Fak.
Çevre Mühendisliği Bölümü
5. KAYNAKLAR
Alman Enerji Ajansı, 2012, http://www.renewables-made-in-germany.com/en/renewables-made-ingermany-start/biogas/biogas/market-development.html
Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik, RG:26927, 05 Temmuz 2008.
Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, RG: 27533, 26 Mart 2010.
Biogas from AD, 2008. http://lemvigbiogas.com.
Deublein D. ve Steinhauser A. 2008. Biogas from Waste and Renewable Resources. Wiley-Vch Verlag
GmbH&Co. KGaA Publications, Germany, 443 ss.
Direktif 1999/31/EC, Atığın Düzenli Depolanması Hakkındaki Konsey Yönetmeliği
Direktif 2003/30/EC, Biyoyakıt Yönetmeliği
Direktif 2001/77/EC, Yenilenebilir Elektrik Yönetmeliği
EurObserv’ER, 2012. Biogas Barometer, No: 212. www.eurobserv-er.org, 2013.
Foreest, F.V., 2012, Perspectives for Biogas in Europe, University of Oxford, UK. 54p.
IEEP, 2011. Manual of European Environmental Policy. Avrupa Çevre Politikaları Enstitüsü, Taylor and
Francis, London.
İTÜ, 2007. Türkiye’de Enerji ve Geleceği: İTÜ görüşü. Editör: Abdurrahman SATMAN.
Katı Atık Kontrolü Yönetmeliği, RG: 20814,14 Mart 1991. Değişiklik: 26 Mart 2010 RG: 27533.
Karakuş Ç., Cıbız F., Kelesli T., Coban O. Kokdemir Unsar E. Perendeci A. 2014. Evaluation of the
biogas and energy potentials of the sewage sludge produced in Antalya. Energetic and Material
Utilization of Biomass - Biogas Plants and Nutrient Recovery, Technical University of Braunschweig, 16 September,Braunschweig.
Khanal S.K., Rasmussen M., Shrestha P., Van Leeuwen H., Visvanathan C., Liu H. 2008. Bioenergy and
biofuel production from wastes/residues of emerging biofuel industries. Water Environment
Research 80(10), 1625-1647.
Kim H.W., Nam J.Y., Kang S.T., Kım D.H., Jung K.W. and Shın H.S. 2012. Hydrolitic activities of
extracellular enzymes in thermophilic and mesophilic anaerobic sequencing-batch reactors treating
organic fractions of municipal solid wastes. Bioresource Technology, 110:130-134.
Koç E., Can Şenel M. 2013. Dünya’da ve Türkiye’de Enerji Durumu – Genel Değerlendirme, Mühendis
ve Makina, cilt 54, sayı 639, s. 32-44.
Kökdemir Ünşar, E., 2013, Nanopartiküllerin Evsel Arıtma Çamurlarının Anaerobik Parçalanabilirliği
Üzerine Etkilerinin Belirlenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Antalya.
Mailleret L., Bernard O., Steyer J.P. 2003. Robust regulation of anaerobic digestion processes. Water
Science and Technology 48(6), 87-94.
Mata-Alvarez, J., 2002, Biomethanization of the Organic Fraction of Municipal Solid Waste, IWA
Publishing, London, UK. 339p
Öztürk İ. 2007. Anaerobik Arıtma ve Uygulamaları. Su Vakfı Yayınları., 457 s.