Osmanli Sehir Içi Hanlarinin Islevleri

Publication Data:
Ersoy, Bozkurt, 'Osmanlı Şehir İçi Hanlarının İşlevleri', EJOS, IV (2001) (=
M. Kiel, N. Landman & H. Theunissen (eds.), Proceedings of the 11th
International Congress of Turkish Art, Utrecht - The Netherlands, August
23-28, 1999), No. 16, 1-3.
ISSN 0928-6802
© Copyright 2001 Bozkurt Ersoy.
All rights reserved. No part of this publication may be reproduced,
translated, stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any
means, electronic, mechanical, photocopying, recording or otherwise,
without the prior written permission of the author.
Osmanlı Şehir İçi Hanlarının İşlevleri
Bozkurt Ersoy*
Osmanlı şehir-içi hanları, bedesten, arasta, çarşı gibi ticaret hayatının
odaklaştığı mimari kuruluşlardan biridir. Bu yapıların mal ve eşyanın
depolanması, satılması yanında yolcuların, hayvanların barınması, çeşitli
büro hizmetlerinin yerine getirilmesi gibi çeşitli işlevleri vardır şeklindeki
tanımlanmasını bir adım daha ileri götürerek hanların Osmanlı ekonomik ve
siyasal yaşantısı içindeki rolünü açıklamaya çalışacağız.
Günümüz mimari tarihi incelemelerinde yapı ya da yapıları tek
başlarına ele alarak irdelemek, onu bir mimari kuruluş olarak yansıtmak
yeterli görülmemektedir. Yapının inşa edildiği dönemdeki konumu,
çevresinde yaşanan sosyal hareketlilik, devletin içinde bulunduğu ekonomik
düzey, ticaret hayatı hatta nüfus yoğunluluğunun bilinmesi gibi ilkeler
tanıtımın daha sağlıklı bir tabana oturtulabilmesi için gerekli olan unsurların
başında gelmektedir. Ancak bu veriler ışığında yapı içinde yer alan
mekanların üstlendiği işlevler ve bu işlevlere göre mekanların planları ve
konumlandırılmalarındaki mantıksal diziliş daha tutarlı olarak açıklanabilir.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde 17. yüzyıl ortalarında Evliya
Çelebi'ye göre yaklaşık 8500 han bulunmaktaydı1. Bu sayının doğruluğu
tartışmaya açıksa da nüfus ve ticaret potansiyeli yüksek Anadolu ve Arap
kentlerinden bazılarına baktığımızda İstanbul için 102'den 566'ya kadar
değişik han sayısı verilirken2, İzmir'de 1013, Ankara'da 344, Kahire'de 3605,
*
1
Prof. Dr. Bozkurt Ersoy, Ege Üniversitesi, İzmir.
Bkz. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, çev. Zuhuri Danışman, 15 cilt, İstanbul 1971.
Yayınlarda İstanbul için değişik han sayılarına rastlanmaktadır. F. Işıközlü 127
("İstanbul'un Eski Vakıf Hanları", Vakıflar Dergisi, X, 1973, 421-424. ss.), C. Güran 102
(Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi, İstanbul 1978), Ali Cevad 354
(Memalik-i Osmaniye'nin Tarih ve Coğrafya Lugatı, İstanbul 1895), Şemseddin Sami 344
(Kamusü 'l-Alam, İstanbul 1889-1899), Evliya Çelebi 566 (Y. Y. Demircanlı, İstanbul
Mimarisi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul 1989) han
bulunduğunu söylemektedir.
3
B. Ersoy, İzmir Hanları, Ankara 1991, 124. s.
4
Ö. Bakırer, E. Madran, "Ankara Kent Merkezinde Özellikle Hanlar ve Bedestenin Çıkışı
ve Gelişimi, Tarih İçinde Ankara (Eylül 1981, Seminer Bildirileri), 117-119. ss.
5
Arap kentlerinde yer alan hanların sayıları ile ilgili olarak bkz. A. Raymond, Osmanlı
Döneminde Arap Kentleri, çev. A. Berktay, İstanbul 1995, 175-176. ss.; 1550-1600 yılları
2
BOZKURT ERSOY
Halep'te 100, Şam'da 57, Bağdat'da ise 44 han inşa edildiği saptanmaktadır.
Bu yapılara inşa edildikleri yer ve zamana göre vekâle, ukâle, funduk,
samsara, han ve kervansaray gibi değişik adlar verilmiştir. Şehirlerde yer
alan bu yapılardan bazıları kapan hanı olarak adlandırılmaktadır. Bu hanlar
tek bir cins ticaret maddesinin toptan satışı ya da dağıtımına hizmet edecek
kapalı birer pazar yeri görevi yapan binalardır ve "un kapanı", "pamuk
hanı", "pirinç hanı", "ipek hanı", "koza hanı", "han el-sabun", funduk elzeyt" gibi toplayıp, dağıtma işini yaptıkları malın adını alırlardı. Kapan
hanlarının yapıyı inşa ettiren sahiplerine ya da bağlı oldukları vakfa vergi ya
da kira şeklinde sağladıkları gelirin çok fazla olması, dönemin padişah,
valide, vezir ve benzeri kişilerini bu tip yapıların inşasında teşvik edici
unsur6; içlerinde belli bir zenaat ve ticaret erbabının bulunması da buraların
bir çeşit "lonca" örgütüne dönüşmesine neden olmuştur7. Ayrıca bu yapılar
devletin ticari meta üzerindeki kontrolünü kolaylaştırdığından vergi
kaçağının önlenmesine de yardımcı olmaktaydı. Bu kontrolde Muhtesip hanı
olarak adlandırılan yapılar ya da Galata Rüstem Paşa Hanı gibi sadece
kuzey Karadeniz'den gelen her türlü ham ve işlenmiş derinin depo edildiği
hanlar, Gümrük Hanı ve benzerleri bu denetimde önemli rol oynamaktaydı.
Şehir-içi hanlarının ticari hayata yön vermesi yanında hiç kuşkusuz
içinde bulundukları yerleşime gelen çeşitli yerli ve yabancı yüzergezer bir
nüfusu da barındırmaktaydı. Özellikle dış ülkelerden gelen yabancı
uyruklular kendiliğinden hanları paylaşmak eğilimi gösteriyorlar ve zamanla
buralarda koloniler ve bunun sonucunda da elçilikler oluşuyordu. Tunus'da
Fransız Funduku, Halep'te Venedikliler Hanı8, İzmir'de Arap Hanı,
İstanbul'da Acem Hanı bu tip oluşumun ortaya koyduğu han adları olarak
karşımıza çıkmaktadır. Hatta yabancı devlet temsilcileri için İstanbul'da inşa
edilen ve günümüze gelemeyen Elçi Hanı9 gibi bir hanın bulunması bu
yapıların ne kadar değişik işlevlere yönelik tasarlandıklarının bir
göstergesidir.
Burada yolculara verilen hizmet konusuna da değinmek yerinde
olacaktır. Yolculara ayrılan odalar ve bu odalardaki barınma şekli hakkında
bilgilerimiz gezginlerin verdikleri bilgilerle sınırlıdır. 16. y.y. ortalarında
yatakların eyerde taşınan kilimin üzerine bir cübbe sererek ve eyeri de
yastık yerine koyarak hazırlandığını; yolcuların yatarken gündüz giydikleri
ayak bileğine kadar uzanan kürk astarlı cübbelere sarındıkları10; 1764-65
yıllarında hana yolcu geldiğinde bir uşağın yerin tozunu alarak odanın tek
arasında Anadolu'daki taşra kentlerindeki han sayıları için bkz. Suraiya Faroqhi,
Osmanlılarda Kent ve Kentliler, çev. N. Kalaycıoğlu, İstanbul 1993, tablo 2.
6
M. Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, cilt 2 (1453-1559), 2. baskı, İstanbul
1979, 222-224. ss.
7
Bkz. Raymond, a. g. e., 174. s.
8
Bkz. ay. e., 226-227. ss.
9
Bu hanla ilgili olarak bkz. S. Eyice, "Elçi Hanı", Tarih Dergisi, sayı 24, 1970, 93-130. ss.
10
G. de Busbecq, Kanuni Devrinde Bir Sefirin Hatıratı (Türk Mektupları), Ankara, 1953,
25. s.
2
OSMANLI ŞEHİR İÇİ HANLARININ İŞLEVLERİ
möblesi olan döşeği yere serdiği11; 1836-39 yıllarında ise hanlarda yolcunun
bulabileceği tek eşyanın bir hasırdan ibaret olduğu, ne hizmet eden bir
kimsenin ne de yiyecek olduğu ve herkesin gerekli şeyleri yanında
getirdiği12 söylenmektedir.
1913 yılına gelindiği zaman Aksaray'da bir han odasında büyük
kulplu iki su küpü, ortada bir köşede yer minderlerinin bulunduğu, ancak
buna karşın Nevşehir'de bir handa binlerce tahtakurusunun varlığı13
yolculara verilen hizmet konusunda az çok fikir vermektedir.
Bu tip hanların, başka bir deyişle şehir dışından gelen yolcuların
geçici olarak kaldıkları hanların barındırma işlevi yanısıra o şehirdeki
güvenliğin sağlanması ve yabancıların gözaltında bulundurulması şeklinde
de yüklendikleri önemli bir rolleri vardı. Handa kalan yolcular kaldıkları
süre için kendilerine halktan bir kefil bulmakla yükümlüydüler. Hanlarda
kalanlara 'hancılar', han işletenlere 'hancılar kethüdası' kefil ediliyordu.
Buralarda kalanların isimleri düzenli şekilde han defterine geçiriliyor, defter
nazırı istediğinde kendisine gerekli bilgi veriliyordu. Böylece, istendiği an
şehrin bütün hanlarında kimlerin kaldıklarını saptama olanağı vardı.
Hanlardan ayrılanlar isimlerini sildirdiklerine dair kaldıkları yerin
görevlisinden pusula aldıktan sonra hancılar kethüdasına gidip pusulalarını
imzalatıyorlar, daha sonra defter nazırına başvurarak onun defterinden de
silinip mürur tezkerelerini alabiliyorlardı14. Böylece devlet yerli olmayan
nüfus üzerinde denetimi kolayca sağlayabilmekteydi.
Ayrıca I. Mahmud'un bir fermanında yer alan İstanbul hanlarında
taşradan gelen insanların çokluğunun İstanbul'un iaşesini güç hale soktuğu
ve bu kişilerin geldikleri yerlere gönderilmesinin gerektiği şeklindeki bilgi15
şehir-içi hanlarının ticaret hayatının yanısıra dışarıdan göç olgusunun
önlenmesinde denetleyici bir unsur olduğunu da göstermektedir.
Bugün ancak çok azı ayakta kalabilmiş olan İstanbul Bayezid'deki
Hasan Paşa Hanı ile ilgili başka bir fermandan ise16 Hasan Paşa Hanı
inşaatının bittikten sonra odaların kötü kişilere kiralanmaması, ancak
Bayezid civarında çalışmakta olup, geceleri yangın tehlikesine karşı
korunmaları için mallarını taşıyarak muhafaza edebilecek odalara ihtiyacı
olan esnafa verilmesi şartı ileri sürülmüştür. Bu şart hanlarda kalanlar
arasında belli bir sosyal dengenin korunmaya çalışıldığını vurgulaması
açısından önem taşımaktadır.
11
R. Chandler, Travels in Asia Minor 1764-1765, Oxford 1775, 61. s.
H. von Moltke, Moltke'nin Türkiye Mektupları, çev. H. Örs, İstanbul 1969, 57. s.
13
B.Horvath, Anadolu 1913 (Çev. T.Demirkan), Istanbul 1996.
14
M. Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri'nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları,
Ankara 1991, 410. s.
15
A. R. Atasoy ve M. C. Atasoy, Tokat Reşadiyeli Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, Hayat
Hikayesi ve Eserleri 1679-1748, İstanbul 1990, 192. s.
16
Ay. yer.
12
3