Programın Deşifresi İçin Tıklayınız

KANAL
KONUK
TARİH
SÜRE
: A HABER
: BEKİR BOZDAĞ
: 16-10-2014
: 43 DAKİKA
MURAT AKGÜN: Günaydın efendim biraz evvel de anons ettiğimiz gibi yayın konuğumuz
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ. Sayın Bakan hoş geldiniz.
BEKİR BOZDAĞ: Hoş bulduk teşekkür ediyorum.
MURAT AKGÜN: Efendim hemen önceki gün meclise gelen yeni yargı paketiyle başlamak
istiyorum, yeni yargı paketi muhalefet ve basının bir bölümünden sert eleştirilerle karşılandı.
Dün Sayın Kılıçdaroğlu ana muhalefet liderinin açıklaması vardı bu konuda, getirilen
düzenleme büyük ölçüde 12 Eylül’de Kenan Evren’in getirdiği düzenlemelerle üç aşağı beş
yukarı aynı diyor. Ardından da Türkiye gibi toplumlarda demokrasi her an kaybedilebilir
diyor. Gazete manşetlerine baktığımız zaman yeni paket 7 geri adım ibarelerini manşetlerini
görüyoruz. Hatta teklifi veren AK Parti Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın da kantarın
topuzunu biraz kaçırdık şeklinde bir açıklaması var. Bütün bu eleştirileri nasıl açıklarsınız?
BEKİR BOZDAĞ: Sorduğunuz için çok teşekkür ediyorum, dün de ben ifade ettim esasında
gerek muhalefet partileri gerek medya teklifi okumamış çünkü bu değerlendirmeler teklifi
okuyanlar tarafından yapılması mümkün olmayan değerlendirmeler. Teklifin içine baktığınız
zaman hakim ve savcıların özlük hakları var, onlara getirilen yeni imkanlar var, noterlerle
ilgili yeni düzenlemeler var, Yargıtay’la ilgili düzenlemeler var ve ceza mahkemesi ve Türk
ceza kanunuyla ilgili düzenlemeler var. Türk ceza kanununda yaptığımızla tehditle ilgili
düzenleme esasında maddedeki bir çarpıklığı giderme ve uygulayıcıların bizden istediğini
hayata geçirmektir, diğer düzenlemeler de öyledir. Örneğin gazeteler artık sulh ceza hakimleri
dinleme kararı verecek diyor, yok öyle bir düzenleme bunun içerisinde. Düzenlemede yer alan
husus nedir? Trafik bilgilerinin geçmişe dönük görüşme trafiğinin ve sinyal bilgilerinin
alınması konusunda bir ihtiyaç var uygulamada, savcı nüfus kaydını alabiliyor özel bilgi değil
mi? Tapu kayıtlarını alabiliyor özel bilgi değil mi? Diğer kişiye ait kayıtları, mal varlığı
kayıtlarının hepsini inceleyebiliyor bunda bir mani hal yok ama siz bir suçla ilgili soruşturma
yapıyorsunuz, geriye dönük kimlerle konuştu ne yapıldı ne edildi bunları bu kayıtlarla da
ispatlamanız gerekiyor, o zaman oy birliğiyle karar alınması gerekiyor. Halbuki bu iletişimin
tespiti kayda alınması, iletişimin kayda alınması değil sadece kimlerle iletişim kurduğunun
tespitine ilişkin bir şeydir. O yüzden bununla ilgili kısım hakim kararıyla yapılacaktır, bu bir
ihtiyaçtır ve uygulamadaki bütün cumhuriyet savcılarımızın ortak talebidir. Bir soruşturma
yapılıyor uyuşturucu baronuyla ilgili ondan sonra kimlerle irtibat kurdu sinyal bilgileri
alacaksınız veya görüşme trafiğini kayıtlarını alacaksınız oy birliğiyle karar gerekiyor. Böyle
olduğunda karar çıkmadığı zaman siz o soruşturmayı yürütemiyorsunuz, bu bir ihtiyaçtır
buradan çıktı, yoksa yeni bir şey yok. Öbürlerine baktığınızda ceza mahkemesinde işte
ülkenin bölünmez bütünlüğü aleyhine suç işleyenler 302. madde veyahut da hükümete karşı
meclise karşı darbe teşebbüsünde bulunanlarla ilgili maddeler, bunlara ilişkin eskiden örgüt
kapsamında dinleme yapılabiliyordu ama örgütü dinleme kapsamından çıkarınca bunlarla
ilgili dinleme yapma imkanı da ortadan kalkmış oldu. Silahsız olursa veya silahlı örgütle ilgili
var ama silahsız olursa dinleme imkanı da ortadan kalkmış oldu. Şimdi ülkenin bölünmez
bütünlüğü aleyhine faaliyette bulunan birisiyle ilgili dinleme ihtiyacı var uygulayıcılar diyor
ve biz buna göre de bunu alamıyoruz, bunu maddeye yazın dediğinde ya ülkenin bölünmez
bütünlüğü aleyhine çalışmalar devam etsin biz bunu kanuna koymayalım diyebilir miyiz? İşte
darbe teşebbüsüyle ilgili veya başka orada anayasal düzenin güvenliğine karşı işlenen suçlarla
ilgili problemler var aktarıyorlar. Biz yürütme olarak yasa koyucu olan parlamentoya
uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları götürmemiz lazım, onları yapıyoruz. Bir tanesini
örneklendireyim makul şüphe konusu.
MURAT AKGÜN: Evet o çok eleştiriye yol açtı.
BEKİR BOZDAĞ: Çok tartışılıyor, çok eleştiriliyor, daha önce somut delile dayanan kuvvetli
şüpheyle bir arama kararı verilebiliyordu yaptığımız düzenlemeyle esasında burada işlenen
suçu ispat eden bir delil değil burada şüpheyi, kuvvetli şüpheyi doğuran veyahut varlığını
teyit eden gösteren bir delil aranıyor ama uygulamada maalesef bazı savcılar ve bazı hakimler
bunu adeta suçu ispat eden bir somut delil gibi algılamaya ve uygulamaya başladılar. Böyle
olunca arama kararları alınamadı işte yaşanan son olaylarda da basına da yansıdı bazı yerlerde
yakalıyor polis, kolluk işte arama yapacak izin vermiyor, uyuşturucu var, silah var diyor izin
vermiyor. Neden? İşte somut delil diyor. Ya burada somut delil demiyor, kuvvetli şüpheyi
doğuran bir delilden bahsediyor, şüpheyi güçlendirecek bir delil ama bizim uygulayıcılarımız
maalesef suçu ispat edecek delille şüpheyi doğuran veya şüpheyi teyit eden, şüpheyi gösteren
delili birbirinden ayırt etmeyip suçu ispat eden delil gibi arayınca biz orada bakıyoruz. O
zaman biz makul şüpheyi getirmemiz lazım işte Bingöl’de yaşanan hadiseler.
MURAT AKGÜN: Son hadiseden bahsediyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ: Tabi yani Patnos’ta daha ilginçtir belediye yandı, yakıyorlar belediyeyi ve
belediyenin içerisinde de yüzlerce insan var savcı talep ediyor ve oradaki hakimler, ilgililer,
savcı ve oradaki adli yargı görevi yapanlar ortalık yanıyor bundan daha somut bir şey olabilir
mi? Somut delilse somut delil ama karar vermiyorlar. O zaman bizim oturup böyle
davrananlarla ilgili yasadan eğer güç alıyorlarsa yasayı öyle yorumluyorlarsa bu yasanın
hükmünü değiştirmemiz lazım. Biz bu yasayı suçlular serbest gezsin, elini kolunu sallasın
diye çıkarmadık. Burada bu kural insanların özel hayatına, kişi güvenliğine saygılı bir
biçimde uygulansın diye çıkardık. Ama suçlular serbest gezsin, onlar görülmesin, onlara
ilişkin işlemler yapılmasın diye çıkarmadık ama uygulamada sanki suçun ve suçlunun üzerine
gitmemek gibi bir algı ortaya çıkınca biz bunu düzeltiyoruz.
MURAT AKGÜN: Mevcut şartlardan ötürü bu paket geldi diyorsunuz peki o zaman ana
muhalefetin 12 Eylül’e dönüş iddiasına ne diyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ: Burada 12 Eylül dönemine dönüşle ilgili bir tane bana kelime değil virgül
göstermeleri lazım. Mesela makul şüphe konusunu CHP’nin değerli komisyon üyeleri
eleştirdiler biz onu değiştirirken. Siz onu tekrar düzelteceksiniz değiştirmeyin dediler. Sayın
Kılıçdaroğlu komisyon üyelerinin adalet komisyonunda ne söylediğini bilmiyor, kendine bu
kanun teklifiyle ilgili ne bilgiler aktarıldı ondan haberi yok, onun için bilmeden bir
değerlendirme yaptığını düşünüyorum. Bu teklif bir güvenlik teklifi değildir, bu bir yargıyla
ilgili tekliftir yargının ihtiyaçlarını karşılayan düzenlemeler vardır, bu teklifin içerisinde
hukuk teklifiyle, anayasayla bağdaşmayan bir düzenleme yoktur. Sayın Kılıçdaroğlu
değerlendirmeleri ben duyunca dedim ki Sayın Genel Başkan bu teklifi okumamış.
Okumayanlar gazete haberlerine göre bilgilendirmişler o da o bilgiyle konuşuyor ama yanlış
bilgiler üzerine değerlendirme yapınca değerlendirmesi de yanlış oluyor.
MURAT AKGÜN: Siz bu bir güvenlik paketi değil dediniz ancak genel olarak eleştirilere
baktığımız zaman polisin selahiyetleriyle ilgili bir takım maddelerden ötürü sanırım böyle bir
düşünce ortaya çıkıyor. Ona ne dersiniz? İkincisi bu paket ne zaman çünkü dün görüşülemedi
bu paket peki ne zaman görüşülecek?
BEKİR BOZDAĞ: Bu paketin içerisinde polisin selahiyetiyle ilgili herhangi bir düzenleme
yoktur, bu yargı paketidir. İki paket adalet komisyonumuz önümüzdeki hafta gündeme
alacağını söyledi, gündeme alıp önümüzdeki hafta görüşülecektir. Muhtameldir ki 2-3 hafta
içerisinde genel kurulun kabulüyle yasalaşma imkanı bulur.
MURAT AKGÜN: Önce alt komisyona gidecek oradan komisyona oradan da genel kurula
gelecek değil mi bildiğim kadarıyla?
BEKİR BOZDAĞ: Alt komisyonda bütün grupların alt komisyona gitmesi konusunda bir
mutabakat oldu, orada teklifin olgunlaştırılması benimsendi o yüzden alt komisyona gidecek
daha sonra üst komisyonda görüşülecek veya yasalaşacak, yasalaşması 3 haftayı alır diye
tahmin ediyorum.
MURAT AKGÜN: Bu aşamada bir artık bir değişiklik ek ya da değişiklik söz konusu olabilir
mi?
BEKİR BOZDAĞ: Elbette komisyon ve alt komisyonda, genel kurulda değişiklik imkanı
olabilir, bu komisyon üyelerinin ve genel kurulun takdirinde olan bir konu.
MURAT AKGÜN: Güvenlik paketi aslında bekleniyordu zaten o yüzden de bu paket ilk
aşamada güvenlik paketi olarak değerlendirildiğini gördük. Almanya ve İngiliz modellerinden
bahsediliyor, sizinle de ilgili olacağı için bu güvenlik paketi ne zaman gündeme gelecek,
içeriğinde neler olacak, Alman mı İngiliz modeli mi olacak, bir de o konuda bize bilgi verir
misiniz?
BEKİR BOZDAĞ: Güvenlik paketi ile ilgili İçişleri Bakanlığımız bir çalışma yürütüyor, son
bakanlar kurulunda İçişleri Bakanımız bu çalışmalara ilişkin bir takım bilgiler sundu, biz de
Adalet Bakanlığı olarak görüşlerimizi diğer bakanlarımız da görüşlerini ifade ettiler. Şu anda
da İçişleri Bakanlığı bu çalışmaları yürütüyor, çalışmaların ana ekseni esasına polisin önleyici
vazifesini daha iyi yerine getirmesi için yapılmak istenen düzenlemeler oluşturmaktadır.
Cumhuriyet savcıları suç işlendikten sonra devreye giren, suçluyu ve onu ispat eden suçu
ispat eden delilleri toplayan yargının önüne götüren bir vazifeyi ifa ediyor. Ama kolluk suçun
işlenmesini önlemek, toplumu korumak, suçun işlenmesi halinde işleyenleri ve mağdurları
bunlara ilişkin gerekli tedbirleri almak yakalamak ve bunu yargının önüne gitmesi gerekiyorsa
götürmek gibi suçun işlenmesinden önce, işlenmesi sırasında ve ondan sonra bir dizi görevleri
var. Bu düzenleme esasında suçun işlenmesinden önce suçu önlemek için polisin alması
gereken tedbirler üzerinde duruyor. Bugün Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, İtalya’da,
İspanya’da, batı ülkelerinde, ABD’de, demokratik hukuk devletlerinde önleyici görev olarak
yasalar polise hangi yetkileri görevleri vermişse biz onların yaptıklarını biz kendi polisimize
de veriyoruz. Şimdi Almanya’da Alman polisinin taşıdığı, İspanya’da İspanya polisinin,
Avusturya’da, Fransa’da onların polisinin taşıdığı yetkileri, kanuni güvenceleri Türk polisinin
taşıması hukuk devletiyle aykırılık teşkil etmez. O zaman Almanya Avrupa Birliği üyesi,
Fransa Avrupa Birliği üyesi onların yasalarında bunlar var, onlar Avrupa Birliği
müktesebatına aykırı olmuyorlar da Türk yasasında olunca mı oluyor? Şimdi eylemlere
baktığınızda işte İngiltere’de PKK’lılar eylem yaptı gördünüz mü o eylemlerde cam kırmayı,
insanların kafasını taşla ezmeyi, binadan atmayı, yakmayı, üzerinden araç geçirmeyi böyle bir
Vandallık böyle bir canavarlık gördünüz mü o eylemlerde? Vatandaşların araçlarını taşlamayı,
kamu binalarını efendim yakmayı, dükkanları yağmalamayı gördünüz mü siz? Nasıl yapıyor
eylemlerini? Onların kurallarına uyarak yapıyor ve uyarıyorlar aman ha kurallara uyun.
Türkiye eylem yapanlar nasıl yapıyor? Kurallara uymayın, etrafı kırın, yıkın, vurun, öldürün.
Peki hangi hukuk devleti etrafı vuran, kıran, yıkan, öldürenlere karşı seyirci kalır? Aman
dokunmayın da bunlar vursun yıksın. Vatandaşımız bunu istiyor mu? İstemiyor bak pek çok
masum insan bu olaylarda hayatını kaybetti.
MURAT AKGÜN: Maalesef 40’a yakın insanımız
BEKİR BOZDAĞ: O zaman bizim polisimizin yetkilerinin olması ve bu yetkiler çerçevesinde
tedbirler alması hukukun korunmasıdır, insan haklarının korunmasıdır. Bizim yaptığımız
düzenlemeler Avrupa’da olan düzenlemeleri biz kendi polisimize de bunu vereceğiz ve
polisimiz de bu yetkilerle donatılmış olarak vazifesini yapacak. Kimse eylem yapmasın
demiyoruz, herkes eylemini yapacaktır, toplantı ve gösteri yapmak serbesttir ama bunu
yaparken de Vandallık yapmadan bunu yaparken de cana, mala, hürriyete kimseye zarar
vermeden yapacak, mesajlarını verecek. Eğer suç işleyen varsa onlar da gereken karşılığı
görecektir.
MURAT AKGÜN: O zaman Alman ya da İngiliz modeli yerine bir karma Avrupa modeli mi
demek daha doğru?
BEKİR BOZDAĞ: Biz kendi modelimizi ortaya koyacağız. Onlarda diyelim suçu önlemek
için neler yapılıyor, müdahale etmek için neler yapılıyor, yasalar nasıl yetkiler veriyor, gözaltı
nasıl oluyor, önleme araması nasıl oluyor, öbür işler nasıl oluyor, bütün bunlarda polisin
kullandığı yetkiler neler, daha başka pek çok konu var tabi.
MURAT AKGÜN: O zaman bu iş Türk modeline dönüyor.
BEKİR BOZDAĞ: Türk modeline dönmüyor, biz oradakileri alıyoruz ve onlarla uyumlu,
onlarla uygun tabi kendimize has özelliklerimiz var onu da yansıtacak. Oradan Türk modeli
derseniz doğru ama Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin yasalarında mevcut kuralların dışında bir
kural getirmiyoruz, onlarla uyumlu bir kural getiriyoruz.
MURAT AKGÜN: Peki bu ne zaman gelecek meclise?
BEKİR BOZDAĞ: Bu çalışma İçişleri Bakanlığımızın risayetinde yürüyor, bugün beraber de
bir araya geleceğiz, daha sonra bu çalışmalar olgunlaştıktan sonra parlamentoya gelecektir.
Son aşamya geldi yakın bir zamanda parlamentoya gelecek diye düşünüyorum.
MURAT AKGÜN: Sayın Bakan o zaman başka bir konu aslında aynı konuda kalacağım bu
Kobani olayları daha doğrusu Kobani bahanesiyle başlayan şiddet olaylarına geçmek
istiyorum. HDP Milletvekili Altan Tan’ın dün Hürriyet Gazetesi’nde oldukça tartışılan bir
röportajı vardı orada biz parti olarak yakıp yıkmaları önleyebilmeliydik dedi. Ne dersiniz?
BEKİR BOZDAĞ: Doğru söylüyor önleyebilmeleri lazım, yakıp yıkmamaları lazım. Esasında
burada önleme noktası yakıp yıkmayanların dışında olanlar için söz konusu ama HDP’nin
yakıp yıkma çağrısını hep beraber gördük. Sayın Demirtaş en üst perdeden insanları sokağa
davet etti ve onlara yakın sosyal medyadan, şuradan buradan ve partililerin öncülüğünde olan
işlere baktığınızda halkı sokağa çıkmak, sokakta eylem yapmak, yakmak, yıkmak konusunda
HDP’nin başta genel başkanı olmak üzere yöneticilerinin tahriki ve teşviki vardır. Ben Sayın
Tan’a katılıyorum ama Sayın Tan burada şunu görmüyor bu tahriki, bu teşviki yapan
HDP’nin kendisidir, eş başkanlarıdır, milletvekilleridir, teşkilatlarıdır ve orada bütün halkı
mobilize edip bu olayları yaşatan onlardır. Esasında kendileri durmuş olsa zaten böyle bir şey
olmayacaktır. İşin içinde olanların işi engellemesi pek kolay olmuyor ama daha sonra ortaya
çıkan fotoğraf bölgede onların prestijine de zarar verdiği için şimdi başka değerlendirmeler
yapıyorlar ama burada şunu özellikle ifade etmek isterim Kobani’de yaşayan Kürtler bizim
kardeşimizdir, Türkiye’nin komşudur. Ortak tarihi bir mirası sahipleriyiz hepimiz ve
Kobani’deki Kürtlere Türkiye’den başka yardım elini uzatan kimse yoktur. Bugüne kadar
insani yardımları Türkiye sadece şu son olaylarda değil aylardır yapılmaktadır orada, oradan
kaçan insanların sığındığı tek ülke Türkiye’dir, onlara kucağını açan tek ülke Türkiye’dir ama
bütün bunlara rağmen sanki Türkiye oradaki Kürtlere yardım etmiyormuş gibi, Işid’i
destekleyip oradaki Kürtleri öldürtüyormuş gibi ahlaksızca iftiralar ve yalanlarla vatandaşı
sokağa çeken HDP’liler ve PKK’lılardır.
MURAT AKGÜN: Peki o zaman şu soruyu sormadan edemeyeceğim siz sokağa halkı
dökmek için HDP ile ilgili olarak teşvik ve tahrik ifadelerini kullandınız, o zaman şu iki
parçalı soruyu sormak istiyorum. Bir bunun bu sokak eylemlerinin bir isyan, isyan teşebbüsü
olduğunu söyleyenler var kabul ediyor musunuz? İki öyle ya da HDP’lilerin yaptıkları o
zaman bir suç kapsamına mı giriyor?
BEKİR BOZDAĞ: Bunlar suç, bu vurmak suç, kırmak suç, yakmak suç, yağma suç, talan
suç. Bunlar tabi bizim hukukumuzda karşılığı olan şeylerdir ve bunların hepsi resen takibi
gereken şeyler, yani birilerinin şikayetiyle olacak şeyler değil. Yani bir yerde insanların kafası
eziliyorsa, yani kurban bayramında fakire kurban eti dağıtan bir insan sadece sakallı diye
Işid’çi diye nitelendirilip öldürülüyorsa, sokakta gezen birisi kendisi sakallı diye çekip
vuruluyorsa ve bu işlerle ilgili insanlar elbette bundan mesul olurlar. Şimdi bir sürü olay oldu,
onlarca vatandaşımızın dükkanı malı yağmalandı, şimdi malı yağmalanan bu
vatandaşlarımızın malını kim yağmaladı? Bu terör örgütü ve yandaşları yağmaladı. Şimdi
HADEP’in öncülük ettiği eylemler çerçevesinde bunlar hep yapıldı, af edersiniz HDP’nin
öncülük ettiği eylemler çerçevesinde bunlar yapıldı.
MURAT AKGÜN: O zaman.
BEKİR BOZDAĞ: O zaman bu işin içerisinde aktör olanlar, bu işi yapanlar elbette bizim
hukukumuz karşısında suç olan eylemler ortaya koymuşlardır.
MURAT AKGÜN: O zaman yani HDP yetkilileri hakkında soruşturma, dava mı açılacak
savcılar tarafından?
BEKİR BOZDAĞ: Bu benim işim değil, ben sadece bunlara ilişkin değerlendirmemi
yapıyorum ama bu suçlar bunlar suçsa bunların bir karşılığı varsa ki var onun yargı önünde
herkes hesabını verecektir. Kimsenin Türkiye’de suç işleme özgürlüğü yoktur, herkes siyaseti
meşru zeminde anayasa ve yasalara uygun bir biçimde yapmak durumundadır. Ama şimdi siz
kalkıp etrafı vuracaksınız, kıracaksınız, yıkacaksınız, bir sürü şey olacak ondan sonra buradan
hiç kimse sorumlu olmayacak böyle bir şey olmaz. Elbette hukuk işleyecektir, ben bu noktada
yasalarımız ne gerekiyorsa onu zaten uygulaması gerekenler uyguladığını tahmin ediyorum
yani şu anda bir bilgimiz yok ama bunlar gizli soruşturmalar olduğu için bir şey deme
imkanım yok ama bunların hepsi suç.
MURAT AKGÜN: Sayın Bakanım şunu sormak istiyorum, şiddet olayları en üst noktadayken
Selahattin Demirtaş bir açıklama yaptı ve İmralı’dan kendisine bir mesaj geldiğini söyledi
ardından da olaylar nispeten göreceli olarak azaldı. Adalet Bakanı olduğunuz için soruyorum
bu haberleşme nasıl oldu efendim? Mektup mu geldi, Whatsapp mı geldi, Tweet mi geldi,
SMS mi geldi, İmralı’yla HDP yetkilileri arasındaki bu mesajlaşma nasıl sağlandı?
BEKİR BOZDAĞ: Ben tabi bir takım olaylar olduğu zaman kamuoyu hemen bir takım
ayrıntılara giriyor ya şu nasıl oldu, bu nasıl oldu. Şimdi bu kadar yangın var, bu kadar ölüm
var, bu kadar problem var onun ötesinde başka bir değerlendirmeler yapılıyor. Burada önemli
olan bu hadiselerin sona ermesi, ölümlerin durması, durdurulması, bu Vandallığın sona
ermesi, sona erdirilmesidir. Bu Vandallığın sona ermesi ve erdirilmesi konusunda elbette
hükümet güvenlik birimleriyle gerekli çalışmaları yapıyor yapacaktır, bundan sonra da benzer
hadiselerin olmaması için hükümetimiz alması gereken tedbirleri alacaktır. Yani onunla ilgili
Selahattin Demirtaş’a sorarsanız daha isabetli olur.
MURAT AKGÜN: Burada peki Abdullah Öcalan’a netice olarak hükümlü olduğuna göre bir
özel muamele söz konusu mu haberleşme konusunda?
BEKİR BOZDAĞ: Hayır hiç kimseye bir özel muamele biz yapmayız, böyle bir şey söz
konusu değil. Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerle görüşmenin bizim yasal
düzenlemelerimizde şartları var. O şartlar çerçevesinde görüşmeler yapılıyor, HDP veyahut da
başka herhangi birisi akrabası görüşmek istediğinde bu yasadaki şartlara uyuyorsa görüşme
yapabiliyor. Bütün vatandaşlarımız için hangi usul uygulanıyorsa Öcalan’la ilgili görüşme
için de aynı usul uygulanıyor, kimseye bir imtiyaz ve ayrıcalık yapılmıyor.
MURAT AKGÜN: Yani anlık bir haberleşme imkanı tanınmadı Whatsapp ya da Twitter’dir
ya da SMS’dir gibi doğru mu anlıyorum?
BEKİR BOZDAĞ: Yok böyle bir şey, yok böyle bir şey.
MURAT AKGÜN: Böyle bir şey yok. O zaman Öcalan’dan söz açılmışken şunu sormak
istiyorum son zamanlarda bir gazeteci arkadaşımız meslektaşımız Abdulkadir Selvi’nin
Abdullah Öcalan’ın konumu tartışılmalı Türkiye’de diye bir ifadesinin ardından Öcalan’ın
Sincan ya da Bursa’ya naklinin söz konusu olduğuna dair iddialar, yorumlar çıktı. Öcalan’ın
konumunun değiştirilmesine dair bir hazırlık, bir planlama var mı efendim?
BEKİR BOZDAĞ: Öcalan’ın konumunun değiştirilmesine dair bir hazırlık yoktur, bir
planlama yoktur, bu yönde de bir çalışma yoktur çok net söylüyorum.
MURAT AKGÜN: O zaman net cevap verdiğiniz için bir soru daha Öcalan’ın HDP dışındaki
bazı isimlerle gazetecilerle, sivil toplum örgütleriyle görüşmesi yönünde gelen talepler var,
peki bu konuda bir değişiklik çünkü şu ana kadar kimlerin görüşebileceğini söylediniz.
Bundan sonra bu gazeteci siyasilerin ya da sivil toplum örgütü yetkililerinin görüşmesine dair
Öcalan’la bir hazırlık söz konusu mu?
BEKİR BOZDAĞ: Bunlarla ilgili ileriye dönük bir şey söylemek yani ileride şunlar
görüşecek, bunlar görüşmeyecek demek doğru değil, şundan doğru değil çünkü yasalarda
bunların kimler olacağı, nasıl olacağı belli. Yasal çerçeve içerisinde görüşmeler olur, biz
yasaya uygun bugüne kadar hareket ettik, bundan sonra da yasaya uygun hareket ederiz.
Öcalan’ın kimlerle görüşebileceği yasada açık açık sayılıyor, bunların içerisinde olan birisi
olduğu zaman eğer izne tabiyse Adalet Bakanlığı izin veriyor o çerçevede görüşüyor ama
bunların içinde sayılmayan birisi olduğu zaman zaten görüşmesi mümkün değil. Bugüne
kadar yasal çerçevede görüşmesi gerekenlerle ilgili bakanlık gerekli izinleri vermişti, bundan
sonra da yasalara uymak kaydıyla görüşmek isteyenlerle ilgili prosedür işleyecektir.
MURAT AKGÜN: Kısa süre öncesine kadar bir grup gazeteciyle bir sohbet röportaj
olanağının olacağına dair dedikodular şayalar vardı bu yönde bir hazırlık var mı efendim?
BEKİR BOZDAĞ: Şu anda böyle bir şey yok.
MURAT AKGÜN: O zaman çözüm sürecine geçmek istiyorum Sayın Bakan, çözüm süreci
de sizinle yakından ilgili. Şu soruyla başlamak istiyorum bir taslak yol haritasıyla ilgili bir
taslak HDP ile paylaşıldı onlar açıkladı, son şekli ne zaman alacak MGK üyesi bir bakansınız,
önümüzdeki MGK’da bu son şeklini alması söz konusu olabilir mi taslak metnin?
BEKİR BOZDAĞ: Tabi çözüm süreci son derece önemli bir süreç, esasında Kobani bahane
edilerek yapılan hadiseler de çözüm sürecini akamete uğratmak konusunda son derece planlı
hadiselerin de bir tanesi sadece çözüm süreci değil hedefinde başka şeyler de var ama bu
olayların hedefinde olan şeylerden bir tanesi de çözüm sürecidir. Çözüm süreci bölgeye huzur
getirmiştir, canlılık getirmiştir, güven getirmiştir, ekonomiyi hareketlendirmişti, insanlara
hürriyetin tadını vermiştir, güvenli yaşamanın tadını vermiştir dolayısıyla bölge çözüm
sürecine ciddi manada sahip çıktı. Ben geçenlerde Diyarbakır, Van, Hakkari, Şırnak illerimize
ve bazı ilçelerine gezide bulundum, çalışma ziyareti yaptım ve orada insanların çözüm
sürecine nasıl sahip çıktığını yakından gördüm. Hükümetimizden çözüm sürecinden
vazgeçmemelerini her gittiğim yerde her gördüğüm insan neredeyse aman sayın bakanım bu
süreci lütfen işletin, ortaya çıkan şeylere bakıp sakın ha bu sürecin işlemesini durdurmayın
yavaşlatmayın. Vatandaş sürecin yavaşlamasından, sürecin durmasından, sürecin
durdurulmasından rahatsız. Onun için de vatandaş bu süreç işlesin diyor, hükümetimiz de
vatandaşın bu talebine uygun seçim sonuçları da bunu gösteriyor biz hükümet programımıza
koyduk, ilk defa Türkiye çözümü hükümet programına koyan biz olduk. Bundan sonraki
süreçte de bu hükümet programı çerçevesinde ve çıkardığımız bahsettiğimiz yasa
çerçevesinde adımlar atılacak. Sayın Başbakanımızın başkanlığında çözüm süreci toplantıları
15 günde bir yapılıyor, en son dün akşam yapıldı ve orada Sayın Başbakanımız o kanun
gereği bakanlar kurulu bir yönetmelik çıkarması gerekiyor onu da çıkardı ve kamuoyuna bu
da mal oldu ve görevlendirmeler de yapıldı kimler ne yapacak bu çerçevede bakanlıklar,
ilgililer elbette çalışmalarını hazırlıklarını yürütüyorlar. Türkiye çözüm sürecini kararlılıkla
yürütecek ve bu sürecin bitmesi, bitirilmesi, sona erdirilmesini isteyenler hayal kırıklığına
uğrayacaktır. Türkiye samimiyetle bu süreci yürütecek birliğimizi, dirliğimizi daha da tahkim
edecek adımları atacaktır. Hükümetimiz bu noktada kararlıdır.
MURAT AKGÜN: Takvimde baktığımız zaman 2015 Şubat ayında geri çekilmeler daha
doğrusu yurt dışına çekilmelerden bahsediliyor, buna karşılık PKK da kendi ifadesiyle
savaşan güçlerini Türkiye’ye geri gönderdiğini açıklıyor. Peki bu açıklamalar çerçevesinde
Kobani olaylarını da göz önünde bulundurduğumuz zaman çözüm sürecinde 2015 yılında
anlamlı bir gelişme mümkün mü ya da 2015’in Şubat’ında geri çekilmeleri beklemek doğru
mu?
BEKİR BOZDAĞ: Çözüm süreci zor bir süreç çünkü inişi var, çıkışı var, bu süreçten çok
mutlu olanlar var, çok rahatsız olanlar var ve bu süreç akamete uğrasın diye süreç başarılı
olsun diye uğraşanlar kadar uğraşanlar da var. Bizim bütün bunları görmemiz lazım, bu
Kobani nedeniyle bahane edilerek yapılan yakmalar, yıkmalar başka pek çok olaylar esasında
bu çözüm sürecine dönük bir saldırıdır. Bunu herkesin görmesi lazım, çözüm süreciyle ilgili
şu anda kamuoyuyla paylaşılmış bir yol haritası yok gazetelerde şurada burada yazanlar var.
Bu çözüm sürecinin yol haritasıyla ilgili daha önce de ifade edildi çalışmalar yürüyor,
bunlarla ilgili gerektiği zaman değerlendirmeler kamuoyuyla yapılacaktır ama şu anda
kamuoyuna çözüm sürecini yürüten hükümet olarak bizim yaptığımız bir açıklama detayıyla
şunlar yapılacak, şunlar olacak, bunlar olacak şeklinde bir açıklama henüz yapılmamıştır.
MURAT AKGÜN: O zaman ben size soracağım.
BEKİR BOZDAĞ: Ama bunlar medyada yer alıyor şöyle oluyor, böyle oluyor şeklinde
medya üzerinden yürüyen bir tartışma var, o ayrı bir şeydir oradan yürüyen tartışma ama yol
haritası bunlar tabi netleştikten sonra belli bir noktaya geldikten sonra elbette
değerlendirilecektir o nedenle ben şu anda bunun içinde şunlar var, şunlar yok, şu olacak, bu
olmayacak şeklinde isimlendirilerek ve takvimlendirilerek bir takım değerlendirmeler yapmak
istemem. Ama şunu söyleyebilirim çözüm sürecinin uzamaması çok kısa sürede nihai
adımların atılması son derece önemli, bizim atasözümüz var hayır işi uzarsa şerre döner diye.
Bu bir hayır işidir, millet için ülkemiz için birliğimiz kardeşliğimiz için hayırlı bir iştir.
MURAT AKGÜN: Peki o zaman 2015 yılından ümitli misiniz?
BEKİR BOZDAĞ: Onun için biz bu sürecin mümkün olduğu kadar kısa süre içerisinde
nihayete ermesi hedeflerini gerçekleştirmesini arzu ediyoruz, onun için de çalışıyoruz. Tabi
2015 yılı son derece önemli bir yıl yani mümkün olan en kısa sürede kesin bir tarih vermeyi
ben doğru görmüyorum ben çünkü bu sürecin doğasından kaynaklanan bir zorluklar,
yavaşlamalar, hızlanmalar, başka tür engeller, engellemeler var. Bundan sonra sona
yaklaştıkça daha da çoğalacaktır. Şu anda tabi Kobani olaylarını bahane ederek yapılan
yakmalar, yıkmalar esasında çözüm sürecinin belli bir noktaya gelmesinden rahatsız olanların
da ortaya koyduğu bir şeydir ben bunu hep söylüyorum.
MURAT AKGÜN: Kobani için sormuştum ama laf karıştı, Kobani için bir daha doğrusu
Kobani bahane edilerek yapılan şiddet olaylarının bir isyan ya da isyan girişimi olduğuna dair
gazetelerde haberler yorumlar var. Kobani bahane edilerek gerçekleştirilen şiddet olayları
sizce bir isyan girişimi ya da isyan mıdır?
BEKİR BOZDAĞ: Ben bir isyan olarak görmüyorum, bölge halkı devletine bağlı bir halktır.
Bakın PKK terör örgütü 30 yılı aşkın bir zamandır terör eylemleri yapıyor, bölgenin malına,
canına, hürriyetine her şeyine zarar veriyor ama bütün bunlara rağmen bölge halkını yüzde
yüz devletin karşısına geçirip silaha sarılmasını ve devletle kavga etmesini kardeş kavgası
yapmasını sağlamayı başaramamıştır, 30 senedir terör bunu sağlayamamıştır. Bu neden
biliyor musunuz? Bölge halkının devletine bağlılığındandır Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit
vatandaşı olarak yaşama iradesine sahip çıkmasındandır. O yüzden şimdi bunları bir
başkaldırı olarak görmek esasında 30 yılı aşkındır devam eden bu teröre rağmen ortaya konan
bu birlik iradesine de yanlış bir yoldan yaklaşmak olur, bu ülkede bin yıldır yaşayan
kardeşliği de yanlış bir değerlendirme olur. Ben hiçbir terör eyleminin, hiçbir saldırının bölge
halkını devletin karşısına dikeceğine inanmıyorum, bugüne kadar terör örgütü bunu çok
denedi muvaffak olmadı, bundan sonra da denese teşebbüs etse hazırlık yapsa ben yine
muvaffak olamayacağına inanıyorum çünkü Kürtler, Türkler kaynaşmış, birleşmiş, hısımlık,
akrabalık, kardeşlik, ticaret, siyaset o kadar çok ortaklıklar var ki bunları kimse ayıramaz,
bunları kimse birbirinden ayıramaz. Bu işleri yapanlar bu birlikteliğin, bu kardeşliğin, bu
ortaklığın farkında değiller. Ben o yüzden bölgede kim ne yaparsa yapsın böylesi bir
kalkışmayı başaracağını asla inanmıyorum, birilerinin niyeti olabilir yani biz böyle bir şey
yapalım böyle edelim diye hedefleri olabilir ama bölge insanının onlara bugüne kadar hiç
destek vermediğini biliyoruz. İşte son olaylara baktığınızda rakamlar açıklandı 100 bin küsür
civarında bütün o bölgede yapılan eylemlere katılan o da zorla katılan ve de bir kısmı da
mobilize olarak oradan buraya taşınan kişiler. Ama bölge halkı sağ duyuyla esasında bunların
karşısında durdu çözüm sürecine karşı çıktı, bölgede 120 bin insan mı yaşıyor? O yüzden de
çok az bir grubun yaptığı şeyi o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın tamamına teşmil etmek de
terörden rahatsız olan, terörün bitmesini isteyen bu Vandallığın karşısında duran insanlarımıza
da saygısızlık olur diyorum.
MURAT AKGÜN: Sayın Bakan vaktim daralıyor ama daha birkaç sorum daha var, kısaca
yanıtlar rica edeceğim. HSYK seçimleri Pazar günü, geçtiğimiz Pazar günü yapıldı sonuçların
ardından hem yargıdaki hem de yargıdaki reform ihtiyacı bir kez daha gündeme geldi, bu
konuda yorumlar var. Şunu sormak istiyorum, seçimlerde HSYK seçimlerinde bazı adayların
5000’e yakın oy aldıkları biliniyor ve bu adayların paralel yapı olarak belirlenen bahsedilen
yapıyla yakın ilişkileri ortaya çıkmış oluyor. Şimdi şunu sormak istiyorum yargıda 5000’e
yakın oy gücü olan 5000 adet paralel hakim ya da savcı olduğu ortaya çıkıyorsa o zaman bu
insanlarla ilgili ne olacak, yargının bağımsızlığıyla ilgili bir takım şüpheler doğuyor mu? En
azından şunu sormak istiyorum yeni kurulun oluşmasından sonra Ergenekon gibi olsun ya da
dönemin başbakanı diyerek fezleke hazırlayanlar olsun bazı isimlere en azından yönelik bir
takım işlemler yapılması söz konusu olacak mı ne dersiniz?
BEKİR BOZDAĞ: HSYK seçimleri son derece önemli seçimlerdi, seçim sonucunda
demokratik meşruiyeti çok güçlü çoğulcu bir HSYK yapısı oluştu, bu bağımsız ve tarafsız
yargının esasında sigortasıdır ve o sigortayı güçlü bir şekilde koruyacak bir kurul yapısı oluştu
bu son derece önemli bunu özellikle burada ifade etmek isterim. Bu kurul görevini yaparken
anayasa ve yasaya göre yapacaktır, geçmişte şunlar şunu yaptı bunlar bunu yaptı diye bir
genel kabul üzerinden bir yol elbette yürümeyecektir.
MURAT AKGÜN: Yani intikam söz konusu değil diyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ: Öyle şey olur mu, öyle şey olur mu. Anayasa ve yasayla bağlı ama eğer
anayasa ve yasalar çerçevesinde anayasanın yasaların öngördüğü kurallarla ilgili sorunlar
varsa onun araştırılmasına ilişkin usuller belli, o çerçevede o usuller işlenmesine ilişkin şartlar
deliller bunlar varsa şimdiye kadar nasıl işliyorsa ona göre o aynı şekilde işler. Yani kurul
değişti diye yeni birden bire her şey bambaşka bir noktaya geldi şeklinde bir değerlendirme
yapmak fevkalade yanlış olur ama bu seçimler üzerinde herkesin kafa yormasında da fayda
var. Esasında çıkan sonuca baktığınızda 3 listenin yarıştığını gösteriyor, yargıda birlik listesi.
MURAT AKGÜN: Yarsav.
BEKİR BOZDAĞ: Yarsav listesi, tam bağımlı bağımsız listesi diye benim nitelendirdiğim bir
liste. Bazı değerlendirme yapanlar işte yargıda birlik listesi şudur, Yarsav budur peki ben
buradan soruyorum daha önce de soruyorum öbürleri liste değil mi bağımsız mı? Efendim
bağımsız, bazı gazeteler özellikle bağımsız olduğunu söylüyor, peki bağımsız olduğu
söylenen bu adaylar nasıl oluyor da 11 kişi 5300’le 4400 arasında blok oy alabiliyor, hem de
verdikleri dağıttıkları liste çıkıyor bağımsız olsa böyle olur mu? Yani böyle olmaz bakın 3
tane liste var orada, işte birlik listesi belli oylar blok, tam bağımlı bağımsız listesi onun oyları
da blok, Yarsav’ın listesi onun oyları da blok, diğerleri var onları oyları çok birbirinden farklı
değişiyor. Onun için kamuoyunun burada bu işi kim bağımsız, kim değil onu iyi
değerlendirmesinde fayda var. Ben şahsen Adalet Bakanı olarak çok net söylüyorum yargının
içerisinde talimatla hareket eden bir mensubiyetle hareket eden, bir mensubiyete uymayı ve
onların dediğini yerine getirmeyi ibadet gibi kabul eden birilerinin varlığı sadece malum grup
için demiyorum hangi grup olursa olsun hukuk devleti bakımından tehlike oluşturur. Yargı
görevi yapanlar anayasa, yasa ve hukuka uygun vicdani kanaatleriyle bağlı hareket eder, bağlı
tür bağlılıkların tamamını reddetmesi lazımdır.
MURAT AKGÜN: O zaman Türkiye arkasında tehlike ….. bir grup var.
BEKİR BOZDAĞ: Yani şimdi böyle hareket etmesi lazım, biz öyle görüyoruz, öyle de
değerlendirmemiz lazım. Yani o nedenle yargının çoğulculuğu son derece önemli, herkesin
yargı içerisinde görev yapması son derece önemli, yargının içerisinde olanlar bir cemaatle, bir
tarikatla, bir siyasetle, bir grupla ilişkisi olabilir ama kararlarına bu ilişkiyi karıştırmaması
önemlidir. Adli işlemlerindeki hareketleri ve kararlarını bu bağlılıkla değil anayasa ve yasal
bağlılıklara göre yerine getirmesi son derece önemli. Yani bir yere bağlı olabilir, bir yeri fazla
sevebilir bu suç da değil yasak da değil, yanlış olan şey bizim yasalarımızın himaye etmediği
şey bu bağlılığı adli işlemlerine ve kararlarına yansıtmaları. Ya işte Bekir Bozdağ hakkında
bir soruşturma açın diye birisi talimat verdi hemen açıyorsa işte şuna şu cezayı ver dışarıdan
biri dedi hiç tereddütsüz o cezayı veriyorsa orada hakimden bahsedemeyiz, tarafsız bir
hakimden hiç bahsedemeyiz.
MURAT AKGÜN: Bu gibi isimler için ne yapacaksınız?
BEKİR BOZDAĞ: Esir olmuş biri var demektir, o zaman esir olmuş biri ideolojisine veya
başka bir yapıya esir olmuş biri nasıl bağımsız hareket edebilir, nasıl tarafsız karalar verebilir?
Onun için ben kamuoyunu burada hükümetle falanların paralel yapının veya şunun bunun
çekişmesi kavgası olarak değil bağımsız ve tarafsız yargıyı ayakta tutma ve güçlendirme
olarak yargıdaki tartışmalara bakmalarını ben özellikle rica ediyorum. Son derece önemli, biz
yargı bağımsız olsun, tarafsız olsun, kimsenin talimatıyla hareket etmesin, kimsenin arka
bahçesi olmasın, milletin yargısı olsun diyoruz. Biz bunu söylüyoruz, biz bunu söyledikçe
hükümet hükümet yargısı istiyor diyorlar, ya biz hükümet yargısı falan istemiyoruz biz
milletin yargısını istiyoruz.
MURAT AKGÜN: Şunu sormak istiyorum son 2 soru vaktim çok daraldı, bunlardan bir
tanesi MGK olacak yaklaşık 10 gün içinde bugün ayın 17’si, şunu sormak istiyorum paralel
yapının terör örgütü olarak ilan edileceğine dair milli güvenlik siyaset belgesinde bu şekilde
yer alacağına dair iddialar, yorumlar var doğru mudur?
BEKİR BOZDAĞ: Sayın Cumhurbaşkanımızın bir açıklaması oldu biliyorsunuz.
MURAT AKGÜN: Gözden geçirilecek dedi.
BEKİR BOZDAĞ: Milli Güvenlik Kurulu’nda konunun görüşüleceğini ifade etti ama Milli
Güvenlik Kurulu toplantısı yapılmadı bu toplantı yapılmış olsa bile o toplantıda konuşulan
konular gizli olan, dışarı açıklanması yasak olan konulardır. O yüzden yapılmamış bir
toplantının muhtevasına dair bir değerlendirme yapmam mümkün değil, muhtevasına ilişkin
toplantıdan sonra bir açıklama yapma imkanımız bizim yok. Hem yasal değil hem de doğru
değil, o yüzden o konuda size bir ayrıntılı bilgi verme imkanım yok.
MURAT AKGÜN: O zaman son soru olarak şunu sormak istiyorum, dün yine bir
meslektaşımız Elif Çakır bir iddiada bulundu ve dedi ki Ocak ayında Yargıtay seçimleri var
ve Yeni Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın ilk işi AK Parti’ye kapatma davası açmak ve
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan için de vatana ihanet suçlamasıyla dava açmak olacaktır dedi.
Oldukça ağır bir itham, iddia böyle bir endişe, böyle bir durum söz konusu mu sizce?
BEKİR BOZDAĞ: Ya bu bilgi doğru bir bilgi değil, bir defa Ocak’ta Yargıtay Başsavcılığı
seçimi yok onu söyleyeyim, Yargıtay Başsavcılığı seçimi yanılmıyorsam Haziran veya Mayıs
ayı gibi ileriki bir tarihte olacak, ikincisi Yargıtay Başsavcılığı seçimin usulü farklı, yani bir
salt çoğunluk seçmiyor Yargıtay bir başsavcısını. Yargıtay’da üye olan bütün üyeler aday
olma hakkına sahip, aday oluyorlar ve diğer bütün üyeler oy kullanıyor, en fazla oyu alan 5
üye Sayın Cumhurbaşkanı’nın huzuruna gidiyor ve Sayın Cumhurbaşkanı o 5 üyeden bir
tanesini atıyor. Yani baktığınız zaman Yargıtay’daki seçim usulüne bunu gösteriyor, ben
böyle bir tehditin böyle bir riskin doğru olmadığını düşünüyorum, yok çünkü böyle bir şey.
Yani o yüzden de o Elif Hanım sevdiğim saydığım bir basın mensubu ama bu bilgisini
kendisine aktaranları bir check ederse faydalı olur.
MURAT AKGÜN: Sayın Bakanım teşekkür ediyorum vakit ayırdınız, soruları yanıtladınız.
BEKİR BOZDAĞ: Ben teşekkür ediyorum çok sağ olun.
MURAT AKGÜN: Efendim yayın konuğumuz Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’dı,
sanıyorum süremiz el verdiğince sorduğumuz sorulara verdiği yanıtlar önümüzdeki günlerde
tartışılacaktır, üzerinde bolca yorum yapılacaktır. Bizi izlediğiniz için teşekkür ediyorum
efendim, yeniden görüşmek üzere hoşça kalın diyorum sözü yeniden İstanbul’a bırakıyorum.