terörle mücadele kanunu ve ceza muhakemesi

TERÖRLE MÜCADELE KANUNU
VE CEZA MUHAKEMESİ
KANUNU İLE BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUNUN
GETİRDİKLERİ
Stj. Av. Sercan ARAN – Stj. Av. Şilan TÜRK – Stj. Av. Merve Dilan GÖKÇE
6526 sayılı “Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 6 Mart 2014 tarihli
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Biz de yazımızda, dört temel kanunda çok önemli
değişiklikler yapan bu Kanunu değerlendirdik.
Gözaltı, Tutuklama, Arama ve El Koyma ile İlgili Değişiklik
Klasik koruma tedbirlerinden olan “gözaltı” bilindiği üzere bu tedbirin soruşturma yönünden
zorunlu olması ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı koşullarına tabi
tutulmuş idi. Bu kapsamda CMK’da “gözaltı” başlığı
altında düzenlenen 91. maddenin ikinci fıkrasında
yapılan değişiklik ile “işlediğini düşündürebilecek
emarelerin” ifadesi/koşulu yerine, “işlediği şüphesini gösteren somut delillerin” ifadesi/koşulu getirildi. Buna göre gözaltı için bir iz, ipucu yeterli iken
artık varlığı duyularla algılanabilen somut deliller
olmadığı sürece gözaltı işlemi yapılamayacaktır.
Yine “yakalama ve gözaltı” koruma tedbirleri
kapsamında, CMK’da “yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi” başlığı altında düzenlenen
94. madde tamamen değiştirilmiş, iki farklı fıkra
ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; hâkim
veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri
üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde
60 Hukuk Gündemi | 2014/2
yakalanan kişi, yine en geç 24 saat içinde yetkili
hakim veya mahkeme önüne çıkarılacak. Ancak,
eğer bu yapılamıyorsa artık, yine aynı süre içinde
yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en
yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim
sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya
mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılıp,
ifadesi alınacak. Ancak, kişiyi teknik araçlarla sorgulayan asıl hâkim veya mahkemenin doğrudan
tutuklama kararı vermesi halen olanaklıdır.
Diğer bir konu olan “tutuklama” koruma tedbirinde de kimi önemli değişiklikler yapıldı. Buna
göre; CMK’da “tutuklama nedenleri” başlığı altında
düzenlenen 100. maddenin birinci fıkrasında
yapılan değişiklik ile daha önce tutuklama tedbirinde aranan “kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olgular” ifadesi, “kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut deliller” şeklinde değiştirildi. Bu durumda, tutuklama koruma tedbirinde
halen “kuvvetli şüphenin varlığı” aranmakta, ancak
ayrıca “somut delil varlığı” da bir ek koşul kılınmış
bulunmaktadır.
Koruma tedbirlerinden olan “Arama” tedbirinde
de bazı değişikliklere gidildi. CMK’da “şüpheli veya
sanıkla ilgili arama” başlığı altında düzenlenen
116. maddede yapılan değişiklik ile arama yapılabilmesi için önceden “makul şüphe”nin varlığı
yeterli iken, artık “somut delillere dayalı kuvvetli
şüphe”nin varlığı aranacaktır.
Yine koruma tedbirlerinden olan “Elkoyma” tedbiri kapsamında, “Taşınmazlara, Hak Ve Alacaklara
Elkoyma” veya bir başka isimlendirme ile “Genişletilmiş Elkoyma” tedbirinde önemli değişikliklere
gidildi. Bu kapsamda CMK’nın 128. maddesinde
yapılan değişikliklerle; bu tedbirde aranan “kuvvetli şüphe”nin yanı sıra “somut delil varlığı” yine
bir ek koşul olarak düzenlenmiştir.
Yine bu tedbirde; elkonulacak taşınmaz, hak,
alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli
veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde, elkoymada “Somut olarak belirlenen
taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerleri”
ifadesi ile bunların somut olarak belirlenmesi ve
belirtilmesi koşulu ayrıca getirilmiştir.
Son olarak bu tedbire karar veren mercide
de değişikliğe gidilmiştir. Daha önce bu tedbire
“hakim (sulh ceza yargıcı)” karar verirken, artık bu
kapsamdaki elkoyma tedbirine Ağır Ceza Mahkemesi oy birliğiyle karar verilebilecektir. İtiraz üzerine verilecek kararlarda da oy birliği aranacaktır.
“Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve
kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma” tedbiri
kapsamında CMK m. 134’de yapılan değişikliğe
göre, “somut delillere dayanma” koşulu getirilmiş,
öte yandan daha önce “basit şüphe” yeterli görülür
iken, “kuvvetli şüphe”nin varlığı aranmıştır.
Öte yandan daha önce, şüpheli veya müdafii talep eder ise, bilgisayarlardan elkonulan/
yedeklenen bilgilerin bir kopyası kendilerine
verilirken; şimdi bu uygulama resen zorunlu hale
getirilmiştir.
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı İşlenen Suçlar
ile İlgili Değişiklik
TCK’nın “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal” başlığı adı
altında düzenlenen 132. maddesinin 1. fıkrasında
yer alan “altı aydan” ibaresi “bir yıl” olarak değiştirilmiştir. Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini
ihlal suçunda ceza asgari olarak 6 ay hapis veya
adli para cezası olarak öngörülmüşken değişiklikle birlikte cezanın asgari sınırı bir yıl olmuştur.
6526 sayılı Kanunun 4. maddesiyle TCK’nın 136.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan
veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.” hükmünde suçun alt sınırı
iki yıl hapis cezası olarak değiştirilmiştir.
6526 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle ise TCK’nın
138. maddesi değiştirilmiş ve maddeye bir fıkra
daha eklenmiştir. Değişiklikle birlikte kişisel verileri yok etmeme suçunun cezasının alt sınırı 6
aydan bir yıla çıkartılmıştır.
Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri, Tutanak ile
İlgili Değişiklik
CMK’nın 161. maddesinin 5. fıkrasına ek cümleler
getirilerek istisnai bir durum öngörülmüştür. Buna
göre, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında inceleme ve soruşturma izni Adalet Bakanı tarafından
verilir. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı,
adalet müfettişleri veya Cumhuriyet Başsavcıları
eliyle yaptırır. CMK’nın 161. maddesine eklenen
bir diğer fıkraya göre, anayasal düzenle ilgili suçlarda Cumhuriyet Savcısı doğrudan soruşturma
yapılabilecek; ancak Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 26.
maddesi gereğince MİT personeli için soruşturma
yapılabilmesi için Başbakanın izni gerekecektir.
CMK’nın 169. maddesinde yapılan değişiklikle,
soruşturma evresine hakim ilkelerden biri olan
“yazılılık” veya “tutanağa bağlama” ilkesi kapsamında, bir işlemle ilgili tutanağa işlemin yapıldığı
tarihin, başlama ve bitiş saatinin açıkça yazılması
kuralı getirilmiştir. “TCK’nın İkinci Kitap Dördüncü
Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ile Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlarla ilgili yürütülen soruşturma ve
kovuşturmalarda, kolluk tarafından düzenlenen
tutanaklara ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine
sadece sicil numaraları yazılır. Kolluk görevlilerinin
ifadesine başvurulması gerektiği hâllerde çıkarılan
davetiye veya çağrı kâğıdı, kolluk görevlisinin iş
yeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere ait ifade ve
duruşma tutanaklarında adres olarak iş yeri adresleri gösterilir.”
Hakim ve Savcılara Açılacak Tazminat Davaları ile İlgili
Değişiklik
6526 Sayılı Kanunun 19/a. maddesiyle Hakimler
ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. Böylelikle hâkim ve savcılara karşı
doğrudan tazminat davası açılabilecektir.
Müdafiinin Dosyayı İnceleme Yetkisi ile İlgili Değişiklik
6526 sayılı Kanunu’nun 19/c. maddesiyle yaptığı
2014/2 | Hukuk Gündemi 61 değişiklikle, artık soruşturma evresinde müdafii,
her durumda ve hâkimin kısıtlaması dahi olmadan, dosya içeriğini inceleyebilecek ve istediği belgelerin birer örneğini harçsız olarak alabilecektir.
Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılması ile
İlgili Değişiklik
Devlet Güvenlik Mahkemeleri, hukuk sistemimize 1961 Anayasası’na 1973 yılında eklenen
bir maddeyle girmiştir. 1975 yılında kaldırılan bu
mahkemeler, 1982 Anayasası’nda tekrar hukuk
sistemine dahil edilmiştir.
1999 yılında bu mahkemelerdeki askeri
hâkimler çıkarıldı. DGM’ler, 2004 yılında,
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma sürecinde
yapılan reformlar kapsamında kaldırıldı. Yapılan
değişiklikle “Cumhuriyetin ve devletin iç ya da dış
güvenliğini ilgilendiren” konularla ile ilgili davalar, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin görev
alanına girdi.
6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca, görevlerine devam eden Ağır Ceza Mahkemelerinde derdest bulunan dosyalar, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte bulundukları aşamadan
itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere
yetkili ve görevli mahkemelere devredilir. Bu
mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtayın dairelerinde bulunan
dosyaların incelenmesine devam olunur. Yapılacak devir işlemleri, bu Kanunla kaldırılan Ağır
Ceza Mahkemelerinde görevlendirilen hâkimler
ile Cumhuriyet savcıları tarafından bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on beş gün
içinde sonuçlandırılır. Dosyaların devir işlemleri
sonuçlandırılıncaya kadar, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde, devredilen dosyalarla ilgili
koruma tedbirleri hakkında karar vermeye bu
mahkemelerin bulunduğu yer hâkim ve mahkemeleri yetkilidir. Ayrıca, bu Kanunla kaldırılan
Ağır Ceza Mahkemelerince verilip henüz gerekçesi yazılmamış olan hükümlerin gerekçeleri,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
en geç on beş gün içinde yazılır. Kaldırılan mahkemelerde bulunan ve kesinleşen dosyalara ait
arşiv ve emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
belirlenecek mahkeme veya mahkemelere devredilir ve müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilir veya karara bağlanır.
62 Hukuk Gündemi | 2014/2
İletişimin Denetlenmesi ile İlgili Değişiklik
İletişimin denetlenmesi, sanık veya şüphelinin
dinlenmesini, dinlenilen verilerin kayda alınmasını ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesini içerir. Bu yöntemin uygulanabilmesi için sanık veya
şüpheli TCK ve bazı diğer Kanunlarda sayılan
suçlardan birini işlemiş olmalıdır. Bunlar;
TCK’da yer alan; göçmen kaçakçılığı ve insan
ticareti, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı,
çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, parada sahtecilik,
suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt
veya bu örgütlere silah sağlama, devlet sırlarına
karşı suçlar ve casusluk suçları; Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı suçları; Bankacılık
Kanununun 160 ıncı maddesinin birinci, ikinci
ve üçüncü fıkralarında tanımlanan zimmet suçu;
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan
ve hapis cezasını gerektiren suçlar; Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74.
maddelerinde tanımlanan suçlar.
Cumhuriyet savcısı ilgili evrakı gerekli bilgilerle
doldurur ve hâkimden talepte bulunur. Hakim
gerekli görürse iletişimin denetlenmesine karar
verir. Sadece gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı karar verebilir ancak
bunu derhal hakime bildirmekle yükümlüdür.
Hakim yirmi dört saat içinde kararını verir.
İletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması,
sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi veya mobil
telefonun yerinin tespitine en fazla 3 ay için karar
verilir. Bu süre üç aydan fazla olmamak üzere bir
defa daha uzatılabilir. Bu süre, örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak, gerekli
görülmesi hâlinde, hâkim tarafından bir aydan
fazla olmamak üzere müteaddit defalar uzatılabilir. Mobil telefonun yerinin tespitinde bu fıkra
hükmü uygulanmaz.
Kararın uygulanması sırasında, hakkında tedbir uygulanan kişinin, Kanunda öngörülen suçu
işlediğine ilişkin şüphe ortadan kalkarsa, tedbir
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile derhal kaldırılır. Bu karar Cumhuriyet savcısı tarafından en
kısa sürede Başkanlığa bildirilir.
Elbette ki kayda alınan bu veriler, gerek
hâkimin onaylamaması sebebiyle gerekse şüphelinin suçsuz olmasının anlaşıldığı hallerde imha
edilmelidir. İmha işlemi Cumhuriyet savcısının
belirlediği yöntemle ve onun denetimi altında
en geç 10 gün içinde yapılmalıdır.
Teknik Araçlarla İzleme ile İlgili Değişiklik
Burada da iletişimin denetlenmesi konusunda
olan neredeyse her şart mevcuttur. Kuvvetli
şüphe, başka yolla delil elde edilememesi, sayılan
suçlar, karar mercii, karar verme yöntemi aynıdır.
Ancak burada ses ve görüntü kaydı alınabilmektedir. Oysa iletişimin denetlenmesinde mobil
iletişim üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Teknik izleme yalnızca kamuya açık alanlarda yapılır. Kişilerin konut olarak kullandıkları yerlerde teknik takip yapılması söz konusu
değildir. Teknik araçlarla izlemeye en fazla dört
haftalık süre için karar verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere dört haftadan fazla olmamak kaydıyla uzatılabilir. Bu süre,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla
ilgili olarak, gerekli görülmesi hâlinde, hâkim
tarafından bir haftadan fazla olmamak üzere
müteaddit defalar uzatılabilir.
Soruşturma safhasında Cumhuriyet Savcısı
suç vasfının değiştiği kanaatine varır ise, derhal
tedbire son verip yeni suç vasfına göre durumu
tekrar değerlendirmelidir. Soruşturma tamamlanıp dava açıldıktan sonra kovuşturmayı yapan
hâkim veya mahkeme suç vasfının değiştiğine
kanaat getir ise; Değişen vasıftaki suç, katalog
suçlardan ise toplanan deliller yasal delil olarak
değerlendirilebilecek, aksi takdirde yasal delil
olarak kullanılamayacaktır. Gizli araçlarla izleme
tedbiriyle birçok kişisel veri ele geçecektir. Bu kişisel verilerin ve delillerin, yukarıda sayıların suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalar dışında
kullanılmaması gerekir. Bu veriler ve deliller, ceza
kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde Cumhuriyet Savcısının gözetiminde derhal
yok edilmelidir. Tedbir kararının uygulanması
sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesi ya da gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen kararın hâkim tarafından
onaylanmaması hâlinde, tedbirin uygulanmasına Cumhuriyet Savcısı tarafından derhâl son
verilmelidir. Bu durumda elde edilen deliller,
Cumhuriyet Savcısının gözetiminde uygun görülen şekilde derhal imha edilecek ve bu hususta
bir tutanak düzenlenecektir.
Katalog suç kapsamında olmayan suçlara ilişkin elde edilen delillerle savcı soruşturma başlatamaz ve iddianame düzenleyemez. Düzenlenmesi halinde delil değerlendirme yasakları ile
karşılaşacaktır. Teknik araçlarla izleme sırasında,
yapılmakta olan soruşturmayla ilgisi olmayan
ancak, katalogda suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi
hâlinde, bu delil muhafaza altına alınarak durum
derhal Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmelidir.
Gizli Soruşturmacı ile İlgili Değişiklik
Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin
kararı kural olarak hâkim verecektir. Fakat gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
Savcısı kararı ile de gizli soruşturmacı görevlendirilebilir. Görevlendirilecek gizli soruşturmacı
mutlak suretle kamu görevlisi olmalıdır. Aynı
soruşturma için delillerin elde edilmesi maksadıyla birden fazla gizli soruşturmacı görevlendirilebilir. Gizli Soruşturmacı yalnız TCK’da yer
alan, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma (2, 7
ve 8. fıkralar hariç, m. 220), silahlı örgüt veya bu
örgütlere silah sağlama suçları; Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da
tanımlanan silah kaçakçılığı suçları; Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve
74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar için
görevlendirilebilir.
Rıza ile eve girilmesi gizli soruşturmacıya evde
delil toplama yetkisini verir, ancak gizli izleme
gibi tedbirlere başvuramaz, eve dinleme aleti
veya kamera yerleştiremez. Çünkü evde dinleme
yapılması yasal olarak yasaktır.
Hukuk sisteminde her mahkemenin önemi
büyüktür. Ancak hiç tartışmasız Ceza Mahkemelerinin insan hayatına doğrudan etkisi onları,
daha titiz çalışılması gereken bir alan yapıyor.
Temennimiz odur ki; hukuk sistemimizdeki tüm
adaletsizliklerin bitsin ve kanunda sözü geçen
“hak koruyucu” tüm maddelerin istisnasız uygulanabilmesi için son derece titiz çalışmalar yapılsın.
Ne demiş Aristoteles: “Adalet ilkin devletten
gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal
düzenidir.”
2014/2 | Hukuk Gündemi 63