TÜRK DİLİ BAHAR DÖNEMİ FİNAL KONULARI Diksiyon kelime

TÜRK DİLİ BAHAR DÖNEMİ FİNAL KONULARI
Diksiyon kelime anlamı olarak Latincede dictio ve distus sözcüklerinden Fransızcaya diction olarak
geçmiş, dilimize de Fransızcadan söylendiği gibi alınmıştır.
Bu kelimenin Latince anlamı “söz söylerken sözcüklerin seçilip düzenlenerek düşünceleri kolaylıkla
anlatma tarzı.” demektir.
Seslerin, sözlerin,vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallarına uygun olarak söyleme biçimidir.
Diksiyonun temeli açıklık ve akıcılıktır.
Seçme ve söyleme sanatı da denebilir.
Diksiyonda; doğru ve güzel konuşmanın, telaffuzu düzeltmenin, sesleri vermenin hakkını vermenin pratiği
yapılır.
DİKSİYON KUSURLARI
 A-Ses Kusurları
 1-Söyleyiş Kusurları
 a-Ünlülerle Yapılan Söyleyiş Kusurları
 b-Ünsüzlerle Yapılan Söyleyiş Kusurları
 2-Uyum Kusurları
 a-Kakofoni
 b-Zincirleme
 c-Tekrar Sıklığı
 B-Anlam Kusurları
 1-Tuhaflık(Garabet)
 2-Karıştırılan Kelimeler
A-SES KUSURLARI
1-Söyleyiş Kusurları: Diksiyonun en çok rastlanan kusurudur. Sözlü anlatımda kelimelerin telaffuzundaki
ses, vurgu, ton ve uyum hatalarıdır.
Daha çok yabancı dillerden gelen sözcüklerde rastlanan bir durumdur. Hem ünlü hem de ünsüz seslerin
söyleyişinde rastlanır.
a- Ünlülerle Yapılan Söyleyiş Kusurları:
*Türkçedeki ünlüleri uzun söylemek bir söyleyiş hatasıdır:
*Kelimede yanlış ünlü kullanmak:
ünvan-unvan, orjinal-orijinal,şöför-şoför,
dokanmak-dokunmak,uslup- üslup
Daha çok yabancı asıllı kelimelerde görülür.
Yabancı sözcüklerdeki bazı seslerin Türkçede karşılığı olmaması bu kusurun temel nedenidir.
«Ben sizin karınıza ortağım.»
«Kar» kelimesindeki «k» sesini kalın telaffuz ederseniz. Kişinin hayat arkadaşı olan eşi anlaşılır. Eğer «k»
sesini ince telaffuz ederseniz kazanç anlaşılır.
Hikaye,kağıt(k ince) inkılap,ikametgah( k kalın)
Diğer kusurlar:
sarmısak-sarımsak, muazzaf- muvazzaf,anfi-amfi
direk-direkt,eşortman-eşofman,etütü-etüdü
İşitme ile ilgili kusurlardır. Bunlar kulağa hoş gelmeyen, kulağı tırmalayan ses ve ahenk kusurlarıdır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a- Kakofoni(Tenafür): Ses uyumsuzluğudur. Kakofoninin sebebi ünsüzlerdir. Sert seslerin arka arkaya
gelmesi kulağı tırmalar ve kulakta hoş olmaya bir etki bırakır.
Ayrıca sık tekrarlanan sesler ve ekler de kakofoniye sebep olur.
Salihlili-Kandillili
Tekerlemeler ve yanıltmacalar kakofoni örneğidir.
Üç tas has hoşafŞu köşe yaz köşesi,şu köşe kış köşesi
Zincirleme isim tamlamasında tamlayan ekinin arka arkaya gelmesi ahengi bozar,söyleyişi güçleştirir.
Gelişim ÜniversitesiNİN Mühendislik FakültesiNİN İnşaat Mühendisliğİ BölümüNÜN Bölüm Başkanı
Bu tür tamlamalarda tamlayan eki «(-n)ın» kullanılmaz.
Gelişim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Bölüm Başkanı
Bir anlatım biriminde, aynı kelimeyi ve aynı kökten türeyen kelimeleri tekrarlamakla ortaya çıkan uyum
kusurudur.
Doğal olarak doğduğu ve yaşadığı doğal ortam.
İletilmek istenen anlamın algılanmasını zorlaştıran veya ortadan kaldıran kusurlardır. Bu kusurun nedeni
kelimelerin anlamını bilememekten kaynaklanıyor. Başlıca anlam kusurları:
1-Tuhaflık(Garabet):Kullanımı az olan Türkçe veya yabancı kaynaklı, anlamı herkesçe bilinmeyen
kelimelerin kullanılmasıdır.
katibe-sekreter, sual-soru, reis-başkan
müessese-kurum, mektep-okul
a-Sesçe Karıştırılan Kelimeler: Sesleri birbirine yakın olduğu için bazı sözcükler karıştırılır.
çekimse-çekingen, sükut-sukut(inme)
yayım( yayma işi) -yayın(yayma işi yapılan nesne)
adet(sayı)- adet(gelenek)
Bazı kelimelerin anlam bakımından karıştırılması bu kusura sebebiyet veriyor.Bunun için keliöelerin
anlamını çok iyi bilmemiz gerekmektedir.
azımsamak-küçüksemek
karşılık-karşıtlık
öznel-nesnel
ölçü-ölçüt
Yine yakmış yar mektubun ucunu
Askerlikte sevda çekmek zor diyor
Yükleyip postanın bana suçunu
Hatırımı teller ile sor diyor
Askerlikte sevda çekmek zor diyor
Çiğdem çiçek açmış teskere yakın
Yeşiller giy artık yollara bakın
Sevgilim kendini nazardan sakın
Askerlikte sevda çekmek zor diyor
Tanımı:
Bir haberi, dileği veya duyguyu birine iletmek amacıyla yazılmış yazıya mektup denir.
Tarihçesi:
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar çıkabilen eski edebiyat türlerinden biridir.
Eldeki en eski örnekler, Mısır firavunlarının (M.Ö. 14-15. yüzyıllar) ve Hititlerin mektuplarıdır.
Batı edebiyatında mektup türünün ilk örneklerini eski Yunan’da görüyoruz.
Mektup özellikle Lâtin edebiyatında Çiçero ve Horatius’la öne çıkar.
Rönesanstan bu yana Avrupa’da bu türün yaygınlaştığı görülür.
Özellikle Fransa’da Sevıgne, Voltaire, Rousseau,Diderot mektup türünü en çok kullanan yazarlardır.
Türk edebiyatında oldukça uzun bir geçmişi vardır.Bu türde münşeat adıyla eserler yazılmıştır:
Münşeat-ı Feridun Bey Namık Kemal
Namık Kemal'in Hususî Mektupları,
Abdülhak Hâmit Tarhan Mektuplar,
Ahmet Mithat-Muallim Naci Muhaberât ve Muhâverât,
Ziya Gökalp (Malta Mektupları)
Halikarnas Balıkçısı Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı,
Nazım Hikmet Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar,
Ahmet Hamdi Tanpınar Mektuplar,
Cahit Sıtkı Tarancı Ziya'ya Mektuplar.
Mektup türünün biçimsel özelliklerinden yararlanarak eserini oluşturan yazarlar da vardır. Bu yazarların
bazıları şunlardır:
Hüseyin Rahmi Gürpınar Mutallâka (roman),
Halide Edip Adıvar Handan (roman),
Reşat Nuri Güntekin Bir Kadın Düşmanı (roman),
Nurullah Ataç Okuruma Mektuplar (deneme),
Cenap Sahabettin Hac Yolunda (gezi).
Tüm teknik gelişmelere karşın bir yazın türü olarak mektup, kişinin iç dünyasını yansıtması ve
düşüncelerin paylaşımı açısından varlığını ve önemini korumaktadır.
Mektuplar üslûbuna, yazılış şekline ve muhataplarına (kime yazıldıkları) göre üç sınıfa ayrılırlar:
1. Özel mektuplar
2. İş mektupları
3. Resmî mektuplar
1.Özel Mektuplar:
İnsanların duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla birbirlerine gönderdikleri mektuplardır.
Özel mektuplar yakınlık içerdiğinden konuları çok çeşitli olabilir.
Hitaplarda ve ifadelerde samimiyet hâkimdir.
Sanatçıların, devlet adamlarının, düşünürlerin özel mektupları o dönemin olaylarına ışık tutması
bakımından önemli belgeler olabilir.
Yazar ve şairlerin birbirlerine yazdıkları ve edebî değer taşıyan edebî mektuplar da özel mektupların içine
girer.
Bu mektuplarda şahısların duyguları ön plandadır.
Daha çok sevgi, saygı ve yakınlığın belirtisi olarak kaleme alınırlar.
Özel mektup çeşitleri şunlardır:
Kişisel Mektup, Telgraf, Davetiye Mektubu, Özür Mektubu, Tebrik Mektubu, Teşekkür Mektubu
Özel mektuplarda
Girişte: mektubun yazılma nedeni açıklanır.
Gelişmede: duygu ve düşünceler anlatılır.
Sonuçta: iyi dilekler belirtilir.
Mektup kâğıdı temiz ve çizgisiz olmalıdır.
Mektupların mürekkepli kalemle yazılmasına özen gösterilmelidir.
Mektup kâğıdının sağ üst kısmına yazıldığı yer ve tarih konulmalıdır.
Mektup yazıldığı kişiye uygun bir seslenişle başlamalı.
Mektup bitince sağ alt köşesi imzalanmalıdır.
Sol alt köşeye adres yazılmalıdır.
2. İş Mektupları:
Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ve kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara
iş mektubu denir.
İşyerleri bu mektuplarda, firma ismini taşıyan başlıklı ( antetli ) beyaz kağıtlar kullanırlar.
İş ve ticaret alanında yazılır.
Bu mektuplarda içtenlik yoktur, resmi bir ifade kullanılır.
İstenilen açıkça ve anlaşılır bir biçimde belirtilir.
Kendine özgü bir biçimi vardır.
İstenilen malzemeler hakkında hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık ve net bilgiler ihtiva eden
istek metni yazılır.
Eğer istenilen malzemeler çok ve karışıklığa meydan verecek vasıfta ise, istenilen malzeme listesi
imzadan sonra, kağıdın alt bölümüne tablo halinde yazılır. Böyle bir durumda, istek metninde tabloya
atıfta bulunulur.
3. Resmî mektuplar
Resmi mektuplar bir kişiden resmi bir makama, bir resmi makamdan bir kişiye veya bir resmi makamdan
başka bir resmi makama yazılan mektuplardır.
Bu tür mektuplarda konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz beyaz kâğıtlar
kullanılır.
Anlatım ciddi ve ağırbaşlı olmalıdır.
Samimi ve mizahi ifadelere yer verilmez.
Konu dışındaki ayrıntılara girilmez.
Bu mektuplarda üst makamda bulunan yetkili, alt makamdakine "rica ederim", alt makamdaki üst makama
"arz ederim" makamlar birbirlerine eşit seviyede ise "arz ve rica ederim" şeklinde ifadeler kullanılır.
Kağıdın üst yanından iki cm aşağıda ve ortada olmak üzere yazının çıktığı dairenin adresi bulunur.
Yazıya başlamadan, hangi tarih ve sayılı yazıya cevap olarak yazıldığı belirtilir.
Resmî mektup çeşitleri şunlardır:
Başvuru Dilekçesi, Dava Dilekçesi, Resmi Yazışma, Rapor, Sonuç, Tutanak
Dilekçe
Bir dilekte ya da şikâyette bulunmak veya bilgi vermek amacıyla resmi makamlara sunulan tarihli, imzalı
mektuptur.
Dilekçeler, konularına göre uzun veya kısa olabilir.
Konular kısa ve öz olarak belirtilir.
Gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil kullanılır.
Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir.
Süslü, yapmacık, laubali bir ifadeden kesinlikle kaçınılmalıdır.
Dilekçeler; çizgisiz, beyaz dosya kağıdına daktiloyla veya dolmakalemle, okunaklı el yazısıyla
yazılmalıdır.
Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa, bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun
bulunduğu şehir adı yazılır.
Dilekçede bir durum belirtiliyorsa son cümle “Durumu bilgilerinize saygılarımla sunarım”, bir istek
belirtiliyorsa “Gereğini izinlerinize saygılarımla sunarım” şeklinde olmalıdır.
Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye ad ve soyadı yazılmalı, imzalanmalıdır.
Dilekçenin sağ üst köşesine tarih konulur.
Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır.
İSATANBUL GELİŞİM ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA
İSTANBUL
Fakültenizin İnşaat Mühendisliği Programı 13025047 numaralı öğrencisiyim. Burs için Türk Eğitim
Vakfına vermek üzere öğrenci belgesi istiyorum.
Gereğini arz ederim.
25./09/2013
İmza
Ahmet ZENGİN
ADRES:
Merkez Mah.Varlık Sok. No:12
Esenler/İSTANBUL
TEL:05798521344
Özgeçmiş Nedir ?
Herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından özel bir amaçla istenen ve kişinin hayatını, yeteneğini, iş
yapma gücünü ortaya koyan (belgeleyen) tanıtım yazısına öz geçmiş denir. Öz geçmiş, genellikle bir işe
başvuru sırasında adaylar hakkında ön bilgiler edinmek üzere işveren konumundaki kişi veya kurumlarca
istenmektedir. Bazen de personelin tanıtımı için hazırlanan kataloglarda veya web sayfalarında
kullanılmak üzere öz geçmiş istenmektedir.
Öz geçmiş yazarken öz geçmiş isteğinde bulunan kurumun (kuruluşun veya kişinin) amacı bilinmeli ve
sadece bu amaca yarayacak bilgiler kısa, açık, doğru ve abartısız bir üslûpla yazılmalıdır.
Öz geçmişte yer alan bilgilerin belgelendirilebilir olmasına özen gösterilmelidir.
İsteniyorsa (son zamanlarda çekilmiş) bir fotoğraf da öz geçmişe eklenebilir.
Özgeçmişinizi yazarken bulunması gereken başlıklar:
Ad, Soyad,
Doğum tarihi, yeri,
Adres,
İletişim Bilgileri
Eğitim Durumu,
Yabancı Dil(ler),
İş Tecrübeleri,
Hobiler ve İş Hayatı Dışındaki Faaliyetler,
İş ve Kariyer Hedefleri,
Kişisel Bilgiler.
ÖĞRETİCİ TÜRLER
1.Makale:
*Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak,
desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
*Söz oyunlarına başvurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur.
*Her konuda makale yazılabilir.
*Gazete ve dergilerde yayımlanır.
*Tanzimat döneminde Batı’dan alınan bir türdür.
*İlk makale Mukaddime-i Tercüman- ı Ahval’dir(Şinasi)
2. Deneme:
*Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan,
okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir." der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, N. Ataç, Suut Kemal Yetkin, A. Hamdi Tanpınar, Seahattin Eyyüboğlu.
3. Fıkra:
*Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa,
günübirlik yazılardır.
*Gazete yazısıdır.
*Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
*Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
*Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
Türün ünlüleri: Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
4.Sohbet (Söyleşi):
*Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten
bir hava içinde yazdığı yazılardır.
*Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
*Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
*Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
*İçtenlik, samimilik, doğallık sohbetin özelliklerindendir.
*Türün ünlüleri: Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla İlhan.
*Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı-başarısız ya da değerlideğersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutla-yıp belirten yazı türüdür.
*Eleştiri objektif olmalıdır.
*Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
*Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını katmadığı, objektif
olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.
*İlk eleştiri eserimiz Tahrib-i Harabat’tır(Namık KEMAL)
6.Günlük (Günce):
*Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.
*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri: Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin,
Seyit Kemal Karaalioğlu.
7.Hatıra (Anı):
*Bir yazarın kendisinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı
yazılardır.
*Geçmişteki olay üzerine yazılır.
*Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
*Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
*Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
*Türün ünlüleri: Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı.
8.Biyografi:
* Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı türüdür. Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır. Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi. Türün ünlüleri: Mithat Cemal Kuntay,
Şevket Süreyya Aydemir.
*İlk Türkçe şuara tezkiresi XV. yüzyılda kaleme alınan Ali Şir Nevayî'nin Mecâlisü'n-Nefâis adlı eseridir.
*Anadolu sahsında verilen ilk teksire Sehi Bey’in “Heşt Behişt” adlı eseridir.
*Recaizade Mahmut Ekrem-> Kudemadan Birkaç Şair (1885);
• Muallim Naci-> Osmanlı Şairleri (1890);
• Süleyman Nazif-> Mehmet Akif (1924);
• Mehmet Kaplan-> Namık Kemal Hayatı ve Eserleri (1948);
9.Otobiyografi:
*Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını anlattığı eserlerdir.
*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz
eder.
10.Monografi:
Başlı başına bir konuyu incelemek amacıyla yazılan yazı türüdür.
11.Gezi Yazısı(Seyahatname):
*Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır.
*Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar. Okur sanki o yerleri
sanatçıyla gezer gibi olur.
Seydi Ali Reis’in -- Mir’atül Memalik adlı eserler bu türün ilk örnekleri sayılır.
Eviya Çelebi----------Seyahatname
Ahmet Haşim-------- Frankfurt Seyahatnamesi
Ahmet Mithat--------Avrupa’da Bir Cevelan
Cenap Şehabettin-----Hac Yolunda
Falih Rıfkı
------Denizaşırı “, Zeytin Dağı”, “Yolcu Defteri”, “Taymıs Kıyıları” ,
“Bizim Akdeniz”
OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN TÜRLER
Olay çevresinde gelişen türlerde temel unsurlar şunlardır:
a)Kişi:Olayları yaşayan ve olaylara konu olan insan veya insan dışı varlıklardır.
Tip:Tek boyutludur.Belli bir kesimi veya bir sınıfı temsil eden kişilerdir.Masal,destan halk hikayeleri
kahramanları genelde tip özelliğine sahiptir. Bazı roman ve hikaye kahramanları da tip özelliğini yansıtır.
Karakter:Çok boyutlu bir özellik gösterir.Evrensel değerleri ve özellikleri yansıtır.Roman,hikaye ve
tiyatro kahramanları genelde bu özelliği yansıtır.
b) Zaman:Olayların cereyan ettiği süreçtir.
Kozmik Zaman: Zaman kavramı geçmişin hatırlanması şeklinde kullanılır.Zaman akışı geriye doğrudur.
Gerçek Zaman: Zaman akışı bulunan andan geleceğe doğrudur.
c)Olay:Kahramanlar arasındaki etkileşime denir.Olayların oluşturduğu olaylar zincirine,olay örgüsü denir.
d)Mekan: Olayların geçtiği yere veya yerlere denir.Ev ,ülke ,mahalle,sokak,mağara,orman veya deniz
olabilir
I-ANLATMAYA DAYALI TÜRLER
1- Roman:
*İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere
roman denir.
*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
*Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
*Şahıs kadrosu geniştir. Karakter çözümlemeleri yapılır.
*Zaman olarak geri dönüşler olur.
*Dünya edebiyatında roman türünün ilk örneğini ilk defa XVI. Yüzyılda İspanyol yazar Miguel de
Cervontes ( Mişel dö Servantes) “ Don Kişot” adlı esriyle vermiştir .
*XIX. Yüzyılda gelişen romantizm ve realizm akımları bu türün de gelişmesinde etkili olmuştur..
*Roman türü bizde Tanzimat ile birlikte görülmeye başlanmış.
*Türk Edebiyatında daha önceleri bu türün yerini tutan
mesneviler vardı. Batılı anlamdaki roman türü bizde önce çevirilerle başlar.
*İlk olarak Yusuf Kâmil Paşa Fransız yazar Fenelon’dan “Telmaque”adlı esri çevirmiş;sonra
Wictor Hugo’dan “Sefiller”, Daniel Defo’dan“Robinsun Crosoe” ve Alexandre Dumas ‘dan “Monte
Criesto” çevrilmiştir.
*İlk yerli romanımız Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk u Talat ve Fitnat adlı eseridir.
*İlk edebi romanımız Namık Kemal’in “İntibah “ adlı eseridir.
*İlk tarihi romanımız Namık Kemal’in “Cezmi” isimli eseridir.
*İlk köy romanımız Nabizade Nazım’ın “Karabibik” isimli eseridir.
*İlk tezli romanımız Nabizade Nazımı’ın “Zehra” isimli eserdir.
*Modern romanın ilk örneği Halit Ziya Uşaklıgil’in “Mai ve Siyah “isimli eseridir.
*İlk psikolojik romanımız Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı eseridir.
*Romanlar işlenen konulara göre şu türlere ayrılır:
-Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
-Sosyal Roman: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini anlatan romandır.
-Nehir Roman : Bir kişinin, bir toplumun hayatındaki gelişmeleri ya da
tarihi bir olayı birden fazla cilt halinde anlatan romanlardır.
1. Hikaye:
*Olmuş ya da olması mümkün olayları anlatan kısa sanat eserleridir.
*Tek bir olay vardır. Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
*Olay,mekan,zaman,kişi ve dil-anlatım hikayenin unsurlarıdır.
*Hikâyeye bugünkü anlamda ilk edebi kimlik kazandıran İtalyan yazar Boccacio’dur. XVI. yüzyılda
yazdığı “Decameron” adlı eseriyle ilk öykü örneğini vermiştir.
*Tanzimat döneminde edebiyatımıza giren bir türdür.
*Edebiyatımızda ilk hikaye örneği Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet isimli eseridir.
*Batılı tarzda ilk h.kaye örneği Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler isimli eseridir.
*İki tür hikaye görülür;
a)Olay Hikayesi (Klasik-Vaka):
*Maupassant tarzı da denir.
* Olay esastır.
*Okuyucunun dikkatini diri tutan bir merak unsuru vardır.
*Serim,düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.
*Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettin’dir. Refik Halit,Reşat Nuri
b)Durum Hikayesi(Kesit):
*Çehov tarzı da denir.
*Hayattan bir kesit sunulur.
* Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.
*Bizdeki en büyük temsilcisi: Sait Faik Abasıyanık’tır. İlk temsilcisi Memduh Şevket Esendal
c-Modern Hikaye :
*Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı
durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir.
*Hikâye bir tür olarak 1920’lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en
güçlü temsilcisi Fransız Kafka’dır. Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner’dir.
*Genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları
, felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak, irdeler biçimde gözler önüne serer.
2. Masal:
*Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.
*Olaylar ve kişiler hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
*İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
*Olaylar -miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.
*Milli ve dini motifler görülmez.
*Tekerleme,asıl masal ve dua(dilek) olmak üzere üç bölümden oluşur.
*İlk masal kitabımız “Billur Köşk’tür.”
Bin Bir Gece Masalları,Bin Bir Gündüz Masalları,Andersan Masalları ve Grim Kardeşler dünyaca ünlüdür.
4.Destan:
Milletlerin zihinlerinde derin izler bırakan savaş, göç, doğal afet, kıtlık gibi olayların anlatıldığı uzun
manzum hikayelerdir.
*Toplumun ortak görüşlerini yansıtması
*Seçkin kişileri konu alması
*Oldukça uzun olması
*Olayların toplumda derin izler bırakması
*Olağanüstü nitelikler göstermesi
*Milli dil ve nazım şekilleriyle söylenmesi
Türk Destanları
Destanlarla ilgili elimizde orijinal metinler yoktur.Yazılı hayata geç girdiğimiz için İran, Çin ve Arap
kaynaklarından ancak destanlarımızın konularını öğrenebiliyoruz.
Saka Türklerinin Destanları
*Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga’nın yiğitlikleri anlatılır. Bilinen en eski
destanımızdır.
*Şu Destanı: Türkler ile İskender arasındaki savaşlar ve Türk hakanı Şu’nun destanıdır.
Hun Türklerinin Destanı
*Oğuz Kağan Destanı: Hun Hükümdarı Mete’yi ve hayatını anlatır.
Göktürk Destanları
*Bozkurt Destanı: Savaşta yaralanan bir Türk’ün, dişi bir kurt(asena) tarafından kurtarılması, korunması ve
Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk’ten çoğalması anlatılır.
*Ergenekon Destanı: Bir yenilgi sonunda Ergenekon’a çekilen Türklerin orada çoğalıp bir demir dağı
erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.
Uygur Türklerinin Destanı
*Türeyiş Destanı: Uygurların erkek bir kurttan türeyişi anlatılır.
*Göç Destanı: Türklerin, Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, Tanrı tarafından cezalandırılmaları ve
kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.
Destanlar oluşumları bakımından ikiye ayrılır:
1-Doğal Destanlar:
Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip
düzenlenmiştir.
Doğal destanlarının oluşum aşamaları
a-Çekirdek
Toplumu derinden etkileyen bir olayın cereyan etmesi aşamasıdır.
b-Yayılma
Olayın halk arasında yayılıp dilden dile dolaşması ve abartıların eklenmesi aşamasıdır.
c-Derleme
Halk arasında yaygın olarak anlatılan bu olayın bir halk ozanı tarafından derlenip kaleme alınması evresidir.
Dünyaca ünlü doğal destanlar şunlardır:
Yunanlılar(Homeros)İran(Firdevsi)Finliler
AlmanİngilizlerHintRuslarİspanyolFransızSümerKırgız-
İlyada, Odysseia
Şehname
Kalevela
Nibelungen
Robin Hood, Boewulf
Ramayana, Mahabarata
İgor
Cid
Chanson de Roland
Gılgamış
Manas
2-Yapma(Suni) Destanlar:
Bir şairin doğal destan gibi yazdığı ve halkın katkısı olmadan ortaya koyduğu bir destan türüdür. Örnekler:
Virgilius-Aeneit
Dante-İlahi Komedi
Tasso-Kurtarılmış Kudüs
Milton-Kaybedilmiş Cennet
Ariosto-Çılgın Orlando
Faruk Nafiz: Üç Şehitler Destanı
5.MESNEVİ
*İran edebiyatından alınmış bir nazım şeklidir.
*Edebiyatımızda ilk mesnevi örneği Kutadgu Bilig’tir
*Mesneviler savaş, aşk, tarihi olaylar, din ve tasavvuf gibi konuları anlatan uzun hikayelerdir.
*Mesneviler günümüz roman ve hikayenin yerini tutan bir türdü.
*Beyit sayısı sınırsızdır.
*Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir.
*Her beyit kendi arasında kafiyelidir.(aa, bb, cc, dd)
*Aruzun kısa kalıpları ile yazılır.
*Beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşan esere hamse denir. Ali Şir Nevai,Taşlıcalı Yahya,Nevizade
Atai önemli hamse şairleridir..
Mesnevide işlenen konular şunlardır:
Aşk: Leyla ve Mecnun, Hüsrev ve Şirin, Yusuf ve Züleyha
Din ve Tasavvuf: Mesnevi (Mevlana) Mevlit (Vesiletü’n Necat: Süleyman Çelebi)
Öğretici: Kutadgu Bilig( Türkçe İlk mesnevi) Hayriyye (Nabî)
Evlenme Sünnet Töreni: Surname (Vehbî)
Destan: Şehname (Firdevsî)
Eleştiri: Harname (Şeyhî)
6.HALK HİKAYELERİ
*Hem masal,hem hikaye hem de destan özelliği taşır.
*Şiir ve düzyazı iç içedir.
*Duygular şiirle,olaylar düzyazıyla anlatılır.
*Destanla hikaye arasında bir geçiş özelliği taşır.
*İlk örneği Dede Korkut Hikayeleridir.
Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin,Arzu ile Kamber
II.GÖSTEMEYE DAYALI TÜRLER
Adaptasyon: Adapte etme. uyarlama.
Aksesuar: Tiyatro sahnesinde kullanılan eşya.
Aksiyon: Roman, hikâye, tiyatro vb. türlerde konuyu genişleten asıl olaylar. Genel anlamıyla hareket.
Aktör: Erkek tiyatro sanatçısı.
Aktrist: Kadın tiyatro sanatçısı.
Akustik: Tiyatro, konser salonu ve benzeri kapalı yerlerin, sesleri bozmadan yansıtabilme özelliği.
Antik tiyatro: Eski Yunan - Lâtin tiyatrosu.
Darülbedayi: İstanbul Şehir Tiyatrosunun eski ismi. 1914'te kurulmuştur.
Dekor: Tiyatroda, sahneyi eserin konusuna göre döşeyip hazırlamada kullanılan eşyanın toplu adı. Üç
çeşit dekor vardır: realist dekor, şairane dekor, stilize dekor.
Diksiyon: Tiyatro ve benzeri edebiyat türlerinde dilin müzik karakterini başarı ile yaşatabilme yeteneği.
Tiyatro okullarında ders olarak okutulmaktadır.
Diyalog: İki kişi arasında karşılıklı konuşma. Roman, hikâye ve tiyatroda kahramanların konuşmaları.
Döşeme: Türk Halk Edebiyatında "başlangıç" karşılığı kullanılan bir kelime.
Dramatize etmek: Bir olayı, duyguyu, düşünceyi canlandırarak anlatmak; (mec.) bir vak'ayı olduğundan
daha acıklı bir şekle sokmak.
Dublör: Tiyatroda ve sinemada bir rolün yedek oyuncusu.
Entrik unsur, Entrika: Roman, hikâye ve tiyatro türlerinde, olayların okuyucuda ya da seyircide merak
uyandıracak şekilde birbirine dolanması.
Epizot: Bir hikâyede asıl olaya karışan ikinci derecede önemli bir olay. Bugünkü perde karşılığı.
Fantazi pastoral: Çobanların hayatını fantazilerle süsleyerek anlatan tiyatro çeşidi.
Fars (Farce): Komedinin, sanat yönü az, kaba bir türü. Çok eskiden tiyatrolarda perde arası gösterisiydi,
sonra bağımsız oldu.
Fasıl: Bölüm. Tiyatroda perde karşılığı kullanılmıştır. Karagöz oyununda belli bir vak'anın geçtiği bölüm.
Feeri: Masalların tiyatro sahnesinde dramatize edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol aldığı bir
tiyatro türü.
Grotesk: Gülünç, güldürücü.
Jest: Tiyatro sahnesinde, sanatçıların bütün el, kol, ayak ve benzeri beden hareketleri.
Kabare tiyatrosu: Daha çok güncel konuları iğneleyici, taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı,
monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro.
Kanto: Tanzimat Dönemi'nde Türk sahnesinde azınlık aktristlerce bağlatılan oyunlu ve neşeli şarkılar.
Koro: Eski Yunan tiyatrosunda bir grup erkek ve kadından kurulu şarkıcılar topluluğu. Oynanan eserin
konusuna da katılırlar ve eserdeki olaya karşı, toplumun duygu ve düşüncelerini temsil ederlerdi.
Hayvanlar, ağaçlar, bulutlar yerine sembol olarak kullanıldıkları da olmuştur.
Kostüm: Tiyatroda sanatçıların giydiği oyuna uygun kıyafet.
Kulis: Tiyatroda, sahnenin arkasında bulunan kısım; sahne arkası.
Maket: Tiyatroda dekor taslağı.
Makyaj: Tiyatro ve sinemada sanatçıların yüzlerinde boya ve başka maddelerle yapılan tuvalet ve
değişiklikler.
Mimik: Bir duygu veya düşüncenin kaş, göz. ağız, yüz hareketleriyle anlatılması.
Mizansen: Bir tiyatro eserinin sahneye konması, sahneye göre düzenlenip uygulanması.
Monolog: Tek kişinin konuşması. Tek kişilik taklitli bir komedya türü. İnsanın içinden kendisiyle
konuşması.
Muhavere: Konuşma. Tiyatro, roman, hikâye, fabl, röportaj ve benzeri türlerde kahramanların
konuşmaları.
Pandomim: Sessiz hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları,
düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.
Perde: Tiyatro eserinde bir perdenin açılmasından kapanmasına kadar geçen bölüm.
Piyes: Tiyatro eseri.
Reji: Sahneye koyma ve yönetme işi.
Rejisör: Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar geçirdiği her anı
yöneten kimse; yönetmen.
Repertuvar: Opera, operet ve tiyatro topluluklarının bir oyun mevsiminde gösterecekleri eserlerin listesi.
Rol: Opera, operet, tiyatro ve benzeri sahne sanatlarında, oyuncuların, eser kişilerini sahnede
canlandırmaları.
Rövü (revü): Tiyatroda, eserden önce gösterilen müzikli ve danslı oyun.
Sahne: Tiyatro. Tiyatro sahnesi. Tiyatro eserinde bir perdelik bölümün, dekor bakımından değişik olan
küçük kısımları. Bir perdelik bölüm içinde, kişilerin girip çıkmasıyla değişen topluluk, meclis. Yapılarına
göre tiyatro sahneleri şunlardır: sabit sahne, döner sahne, asansörlü sahne.
Sahne eseri: Tiyatro eseri, piyes.
Senaryo: Tiyatroda yazılı metin. Sinemada filmin konusunun yazılı şekli.
Suflör: Tiyatroda, kuliste durarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Şakşak: Ona oyununda Pisekâr'ın elinde bulunan kapalı yelpazeye benzer bir gürültü aracı. Vuruşlarda
ses çıkarır.
Tablo: Tiyatro eserlerinde, perdeden daha küçük bölümlerin her biri. Bir perde çeşitli lablolara bölünmüş
olabilir.
Takım: Orta oyununda kişiler, rol alan bütün sanatçılar.
Temaşa: Tiyatro.
Temsil: Bir tiyatro eserinin oynanması.
Tirat: Sahnede kişilerin birbirlerine karşı söyledikleri uzun sözler.
Trajik: Korku, sıkıntı, şiddetli heyecan veren veya korkunç, kötü, sonu ölümle neticelenen.
Trajikomik: Hem acı, hem gülünç olayların anlatıldığı tiyatro. Olaylar gülünç ama olay kahramanları
acınacak hâlde verilir.
Tuluat: Tiyatro türlerinden biri. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdırlar; ama oyundaki sözleri
içlerinden geldiği gibi söylerler. Yazılı esere uymak mecburiyetle ri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir.
Üç birlik kuralı: Tragedya ve komedide uyulması gereken üç temel kural. Bu kurallar şunlardır:
1. Zaman birliği (vak'anın en çok 24 saat içinde geçmesi),
2. Yer birliği (vak'anın aynı yerde geçmesi),
3. Vak'a birliği (eserin bir tek ana vak'a çevresinde gelişmesi).
Vodvil: Bir çeşit komedi.Türkülü tiyatro.Opera-komik bundan türemiştir. Bugün konusu çok entrika,
kaba-saba şakaları bulunan, söz oyunlarına ve yanlış anlamalara büyük yer ayıran, metinden çok irticale
önem veren komedi türü anlamına gelmektedir.
1- Modern Tiyatro:
* Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.
*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
*Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
a-Trajedi:
*Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.
*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
*Kahramanları Tanrılar, Tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar
haberciler tarafından sahnede aktarılır.
*Üç birlik kuralına uyulur. (Yer, zaman, olay)
*Oyunda korolara yer verilir.
*Beş perdelik bir oyundur.
*Klasisizm’de etkili olan bir türdür.
*Ünlü trajedi yazarları: Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles / Fransız; Corneille, Racine.
b-Komedi:
*İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla
yazılmış tiyatro eseridir.
*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
*Her türlü söze şakaya yer verilir.
*Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
*Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
*Manzum-nesir olarak yazılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.
*Klasisizm’de etkili olan bir türdür.
Türün yazarları: Yunan-Aristophanes, Fransız-Moli-ere.
c-Dram:
*Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.
*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üç birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer
alır.
*Perde sınırlaması yoktur.
*Halk dili,doğal bir dil kullanılır.
*Nazım-nesir karışıktır.
*Romantizm döneminde etkili olan bir türdür.
2- Geleneksel Tiyatro
Çağlar boyunca sürüp geldiği ve doğrudan doğruya Türk kültürünün ürünü olduğu için geleneksel Türk
tiyatrosu adı verilen tiyatro türleri şunlardır:
a-Karagöz
*Bir beyaz perdenin arkasında ışıklandırma yoluyla perdeye yansıtılan şekillerle oynanan bir perde
oyunudur.
*Oyunun kahramanlarından Karagöz,saf ve temiz ruhlu, olayların gülünç taraflarını büyük ustalıkla
yakalayan, zeki, okumamış kesimi temsil eder.
*Hacivat ise medrese tahsili görmüş, sofu, görgülü, yabancı kelimelere sıkça yer veren bir tiptir.
*Karagöz oyunu, seyircileri güldürmeyi fakat güldürürken düşündürmeyi amaçlar.
*Oyunda figürleri oynatan kişilere “hayali veya hayalbaz” denir.
*Dört bölümden oluşur:
Giriş (Mukaddime):Hacivat'ın müzik eşliğinde perdeye geldiği kısımdır. Bu bölüm, Hacivat ile Karagöz'ün
kavga etmesine kadar sürer.
Muhavere (Söyleşme):Oyunun ana tipleri olan Karagöz ve Hacivat arasındaki karşılıklı konuşmaların yer
aldığı bölümdür.
Fasıl: Asıl oyunun bulunduğu bölümdür. Bu bölüme Zenne, Tuzsuz Deli Bekir, Efe,Bebe Ruhi,Çelebi gibi
tipler de katılırlar.
Bitiş:Oyundan çıkartılacak dersin söylenip, kusurlar için özür dilendiği bölümdür.
b-Orta Oyunu
*Dört bir yanı seyircilerle çevrilmiş bir meydanda, herhangi bir yazılı metne bağlı kalmadan oynanan
oyundur.
*XIX yüzyılda Karagöz ve meddah oyunlarının gelişmesiyle ortaya çıkmıştır.
*Oyunun kahramanlarından Pişekar,Karagöz oyunundaki Hacivat'ın; Kavukluda Karagöz'ün karşılığıdır.
*Karagöz oyunundan tek farkı, Karagöz oyununun perdeye yansıtılan gölgeler tarafından, orta oyununun ise
canlı kişiler tarafından sergilenmesidir.
*Gerek Karagöz oyunu, gerekse ortaoyununda konu ve olayın ana hatları bellidir. Fakat yazılı bir metin
olmadığı için oyuncular kendi yetenekleri doğrultusunda doğaçlama olarak oyunu sergilerler.
*Oyunun oynandığı sahneye “palanga” adı verilir.
Ortaoyunu dört bölümden oluşur
Giriş: Pişekârın müzik eşliğinde oyunu takdim ettiği bölümdür.
Tekerleme: Pişekârla Kavuklu arasında geçen ve Kavuklu'nun gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalî bir
olayı ( genellikle rüyayı) olmuş gibi anlattığı kısa konuşmadır.
Fasıl: Asıl oyunun ortaya konulduğu bölümdür. Bu bölümde Pişekâr ve Kavuklu'nun yanısıra Zenne,
Kayserili, Külhanbeyi, Cüce ve Kambur, Laz, Arnavut, Çelebi, Rumelili gibi oyunun diğer kahramanları da
yer alır.
Bitiş: Pişekâr ile Kavuklu, kendi aralarında kısa bir konuşma yaptıktan sonra "Her ne kadar sürç-i lisan
ettikse affola" diyerek bir sonraki oyunun adını ve yerini belirtirler ve oyun sona erer.
c-Meddah
*Bir tek kişinin bir olayı veya hikâyeyi seyirci önünde hareket ve taklitlerle canlandırması sanatına
meddahlık denir.
*Bu sanatı sergileyene de meddah denir.
*Meddahlık hareketten çok ses taklidi, jest ve mimiklere dayanan bir sanattır.
*Meddah her türlü insan sesini, ağlama, gülme gibi her türlü duyguyu, hareketi, doğayla ilgili türlü
durumları başarıyla taklit eder.
*Aksesuar olarak kullandığı mendil ve sopasıyla bir iskemleye oturarak söze, nükteye ve taklide dayanan
hünerini sergiler.
*Günümüzdeki stendapçılara modern meddah denilebilir mi? Tartışınız.
d-Köy Seyirlik Oyunları
Yılın belli günlerinde, düğünlerde, bayramlarda, kutlama törenlerinde oynanan köy oyunları davardır.
Bu oyunlarda da ana öge taklittir ve yazılı bir metin bulunmaz.
2. COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN TÜRLER(Şİİ)
ŞİİRİN İÇERİK ( MUHTEVA) ÖZELLİKLERİ
Şiir: Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde
aktarılmasıdır.
Şiiri düz yazıdan ayıran ölçü, mısra, ahenk gibi unsurlar vardır. Nazım (şiir) biçimindeki yazılara
"manzum"; nazım parçalarına da "manzume" denir.
Şiirde Zihniyet: Şairin eserine yansıttığı dünya görüşü, dönemin sanat anlayışı,inançları,
askeri,ekonomik,siyasi ve kültürel anlayışı şiirdeki zihniyeti belirler.İslamiyet öncesi dönemlerdeki
zihniyet ile İslami dönem veya günümüzün zihniyeti aynı değil. Eserler yazıldığı dönemin aynası
hükmündedir.
Şiirde konu: Ne anlatılıyor sorusunun cevabı bize konuyu verir. Genelde somut özellik taşır. Genelde bir
veya iki kelimeden oluşur.
Şiirde tema: Şiirde işlenen ana duygudur. Konunun çok özel bir biçimde işlenmiş şeklidir.
Örneğin “ölüm” ün konu edindiği bir şiirde tema “ölüm karşısında duyulan hüzün” olabilir.
Bir şeyin edebiyat eserine konu edilmesi için, bir yazar veya şairin o konuyu seçmiş olması yeterlidir.
Oysa tema, edebî şahsiyetin sanatçı yönünün, yorumlama gücünün bir göstergesidir.
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı TARANCI
Şiirin konusu:Hayata bağlılık.
Şiirin teması: Bütün zorluklara rağmen hayat güzeldir. Önemli olan, yaşanan olumsuzluklara rağmen
hayatı sevmektir.
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
………………………
Saçlarını taramışlar tel gibi,
Gardaşı yok emmisi yok el gibi,
35 yaşında gonca gül gibi,
Babamın oğlu da gurban olurum,
Kalk gardaşım ben yerine ölürüm.
…………………………
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
M eyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.
…………………..
Belimizde kılıcımız Kirmani,
Taşı deler mızrağımın temreni.
Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
Ferman padişahın,dağlar bizimdir.
………………………
Kanun-i ceza âcize mi hâs demektir
Milyonla çalan mesned-i izzetde serefrâz
Bir kaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir
İman ile din , akçadır erbâb-ı gınâda
Namus ü hamiyyet sözü kaldı fukarada
………………………….
KONULARINA GÖRE ŞİİRLER
1. Lirik Şiir: Aşk, ayrılık, hasret ve özlem gibi konuları işleyen duygusal şiirlerdir. Duygu, coşku ve
akıcılık söz konusudur. Daha çok kalbe hitap eden şiirlerdir.Gazel, şarkı, koşma ve semai lirik şiire
örnektir.
DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
CAHİT SITKI TARANCI
2. Pastoral Şiir: Doğa güzelliklerini, kır ve doğa sevgisini, orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını,
bunlara karşı duyulan özlemleri anlatan şiir türüdür.
Şair doğa karşısındaki duygularını anlatıyorsa "idil", bir çobanla karşılıklı konuşuyormuş gibi
anlatıyorsa "eglog" adını alır.
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün aynı pınardan doldurup testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok,yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
"Suma"mın başka köye gelin gittiği akşam,
Gün biter, sürü yatar ve sararsan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin başkalarına boyun;
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an,
Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.
(Kemalettin Kamu)
3. Epik Şiir: Destansı özellikler gösteren şiirlerdir. Kahramanlık, yiğitlik gibi konular işlenir. Okuyanda
coşku, yiğitlik duygusu, savaşma arzusu uyandırır.
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağına kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da koşana gider.
Bu yolda herkes bilir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan o şana gider.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
4. Didaktik Şiir: Bilgi vermek, öğretmek, öğüt vermek gibi öğretici amaç taşıyan şiirlerdir. Ahlakilik
hakimdir. Kuru bir üslubu vardır. Manzum hikayeler ve fabllar hep didaktiktir.
Kulak ver sözüme, dinle vatandaş
Uyma lâklak edip gülüşenlere.
Seni meşgul eder, işinden eğler,
Karışır tembel perişanlara.
Adım at ileri, geriye bakma,
Bir sağlam iş tut da elden bırakma,
Saçma sapan sözler hep delip takma
Allah’ın yardımı çalışanlara.
Âşık Veysel
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
M.AKİF
5. Satirik Şiir: Toplumdaki çeşitli düzensizlik ve bozuklukları yeren, taşlayan şiirlerdir.Bu türün Halk
edebiyatındaki "taşlama", Divan edebiyatındaki adı ise "hiciv" denir.
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tektir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz
Divânelerin hemdemi divâane gerektir
Aff ile mübeşşer midir eshâb-ı meratip
Ormanda büyüyen adam azgını,
Çarşıda pazarda adam beğenmez!
Medrese kaçkını ,softa bozgunu,
Selam vermeye dervişan beğenmez!
Alemi tan eder yanına varsan,
Seni yanıltır bir mesele sorsan,
Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan!
Camiye gelir de erkan beğenmez!
Elin kapısında karavaş olan,
Burnu sümüklü hem gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir traş olan,
Berber dükkanında oğlan beğenmez!
Dağlarda bayırda gezen bir yörük,
Kimi tımarlı sipahi kimi serbölük,
Bir elife dahi dili dömeyen hödük,
Şehristana gelir ezan beğenmez!
Kazak abdal söyler bir türlü sözü
Yoğurt ayran ile hallolmuş özü,
Köyden şehre gelse bir köylü kızı,
İnci yakut ister mercan beğenmez!
6. Dramatik Şiir: Tiyatronun manzum şekline denir. Dramatik manzume, karşılıklı konuşma şeklinde
yazılan manzumelerdir.
ŞİİRİN ŞEKİLSEL (BİÇİM) ÖZELLİKLERİ
1- NAZIM BİRİMİ:
a-Mısra (Dize): Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimidir.
Ben sana değildim mail sen aklımı zail
b-Beyit (İkilik): Aynı ölçüde olan ve anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden oluşan nazım
birimidir.
Canı için kim cananın severse canın sever
Canan için kim canı severse cananın sever
c- Dörtlük: Dörder dizelik mısralardan oluşan bölümlere denir.
Dedim
Dedim
Dedim
Dedim
Erzurum nedir (nen) dedi ilimdir
gider misin dedi yolumdur
Emrah nedir (nendir) dedi kulumdur
satar mısan söyledi yoh yoh
d- Bent: Şiirde her bir bölümü dörder dizeden fazla olan nazım birimidir.
Gül hazin, sümbül perişan, bağzarın şevki yok
Derd-nâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok
Ah eder, inler nesim-i bîkararın şevki yok
Başka bir haletle çağlar, cûybârın şevki yok
Geldi amma neyleyim, sensiz baharın şevki yok
2-ÖLÇÜ (VEZİN): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre bir uyum içinde
olmasıdır.
**********Yorum sorusu: Sanatçıların kullandığı ölçünün
ilişkisi var mıdır?
yaşadıkları dönemin zihniyetiyle bir
a-Hece Ölçüsü: Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğini esasına dayanan bir
ölçüdür. Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken belli yerlerde durulur. Durulan bu yerlere "durak"
denir. Durak sözcüğün sonunda yer alır.
Benim bu gidişe / aklım ermiyor
Fukara halini / kimse sormuyor
Padişah sikkesi / selam vermiyor
Kefensiz kalacak / ölümüz bizim
Dünya bir gün olur harab
Ne bülbül kalır ne gurab
Rızka sebep olan türab
Gözlerine dolar bir gün
6+5=11’li ölçüyle yazılmış (duraklı bir şiir)
8’li ölçüyle duraksız yazılmış
b-Aruz Ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına göre, açık ya da kapalı oluşuna göre
düzenlenmesidir. Kısa heceler nokta (.) uzun heceler çizgi (-) ile gösterilir.Arapların bulduğu bir ölçü
sistemidir. Aruz ölçüsünü bizde ilk kullanan kişi Yusuf Has Hacip ‘tir.( Kutadgu Bilig)
Beni candan/ usandırdı/ cefadan yar/ usanmaz mı
. . - - . - - . . - - . - - Felekler yan/dı ahımdan /muradım şe/mi yanmaz mı
. - - .- - . - . . - - Başlıca aruz kusurları:
İmale: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır.
Zihaf: Uzun heceleri kısa okumaktır.
Ulama: Kapalı heceyi açmak. Sessiz harfle biten bir kelimeden sonra sesliyle başlayan bir kelime
geldiğinde imale yerin ulama tercih edilir.
Med: Kapalı bir heceye açık bir hece eklemektir. Diğer mısraya göre hece sayısı eksik olan mısrada
“med” e başvurulur.
c-Serbest Ölçü: Bu ölçüde hecelerin sayısı ya da uzunluğu kısalığı dikkate alınmaz.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum
(Orhan Veli )
3. KAFİYE VE REDİF
a-Redif: Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve
kelime gruplarının tekrar edilmesine "redif" denir.
*........uzakta
*........plakta
b-Kafiye: Şiirde mısra sonlarındaki ses benzerliklerine denir. Kafiyeyi oluşturan
da kelimelerin; yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı olmalıdır.
eklerin
ya
Yarım Kafiye: Tek ses benzerliğine dayanan kafiyedir.
*............savaş
*............barış
Tam Kafiye: İki ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
*.........yanık
*.........çık
Zengin Kafiye: Üç ya da daha çok ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
*........... bolluk
*.............soluk
Tunç Kafiye: Dize sonundaki bir sözcüğün diğer dize sonundaki sözcüğün içinde yer almasıyla oluşur.
*………..yaz
*……...beyaz
c-Cinaslı Kafiye: Anlamları ayrı, fakat yazılış ve okunuşları aynı olan kelime ve kelime gruplarının
mısra sonunda tekrarı ile oluşan kafiyedir.
*...........vakit çok geç
*...........nasıl geçersen geç
d-Asonans:Şiirde aynı sesli harfin sıkça tekrarıyla oluşan ahenktir
Gül bülbülü güldürür mü
Ülfet eyler öldürür mü
“ü” sesiyle asonans sağlanmıştır.
e- Aliterasyon: Şiirde aynı sessiz harflerin sıkça tekrarıyla sağlanan ahenktir.
Sessizim sonsuza dek üzsen de sevdiğim
Sevsen de sevmesen de seni hep seveceğim
“s” sesi sıkça tekrar etmiş.
f- İç Uyak: Mısra ortalarındaki ses uyumlarıdır.
Kamu bimarına canan deva-yı dert eder ihsan
Niçin kılmaz derman beni bimar sanmaz mı
KAFİYE ÖRGÜSÜ
Düz Kafiye: ------a
------a
------a
------b
veya
Çapraz Kafiye:
------a
------b
------a
------b
Sarma Kafiye:
------a
------b
------b
------a
Mani tipi
-------a
-------a
-------x
-------a
Gazel tipi
-------a
--------a
------a
------a
------b
------b
--------b
--------a
Mesnevi tipi
---------a
---------a
----------b
----------b
----------c
----------c
ÇALIŞMA SORULARI
1.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi deneme türünün özelliklerinden değildir?
İçerikte sınırlamaya gidilmez.
Konu yazarın istediği şekilde anlatılabilir.
Yazar fikirlerinde ısrarlı ve iddialı değildir.
Özgünlük ve subjektiflik vardır.
Denemeci konuyu seçerken öncelikle aydın kesiminin isteklerine cevap verir.
2.
Kişinin yaşadıklarını, izlediklerini günü gününe not etmesi, yazmasıdır. Eski edebiyatımızda adı
“ruznâme”dir. Anıya çok benzer. Anı, yaşandıktan sonra; ... ise her gün yazılır.
Boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Röportaj
B) Fıkra
C) Deneme
D) Günce
E) Eleştiri
3.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki sanatçılardan hangisi deneme türünde kalem sahibi değildir?
Nurullah Ataç
A. Hamdi Tanpınar
Suut Kemal Yetkin
Halikarnas Balıkçısı
Falih Rıfkı Atay
4.
Yaşanmış ya da yaşanması olası bir olayı, durumu, kısa; fakat ilgi çekici yönleriyle anlatan yazılar
olmakla beraber ayrıntılı anlatımdan kaçınılır, kişiler daha çok tek yanıyla ele alınır ve mekan dardır.
Yukarıda özellikleri verilen nesir türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öykü
B) Roman
C) Deneme
D) Anı
E) Fıkra
5.
A)
B)
C)
D)
E)
Hikaye türünün dünya edebiyatında ilk örneğini kim, hangi eserle vermiştir?
Montaigne – Denemeler
John Steinbeck – Fareler ve İnsanlar
Boccacio – Decomeron
Cervantes – Don Kişot
Moliere – Cimri
6.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi nesir türü değildir?
Fıkra
Roman
Makale
Deneme
Trajedi
7.
İki tür hikaye tarzı vardır:
1. “Maupassant tarzı” da denilen başı ve sonu olan “olay hikayesi”
2. “A. Çehov tarzı” da denilen belli bir olaya dayanmayan, modern “durum hikayesi”
Yukarıda özellikleri verilen hikaye tarzlarının Türk edebiyatındaki en iyi uygulamacıları
aşağıdakilerden hangisidir?
A) A. Mithat Efendi Emin Nihat
B) Ömer Seyfettin S. Faik Abasıyanık
C) S. Faik Abasıyanık Ömer Seyfettin
D) Emin Nihat Ömer Seyfettin
E) Ömer Seyfettin A. Mithat Efendi
8. Divan edebiyatında Şeyhi’nin Hârname’si edebiyatımızdaki ilk ... örneğidir.
Boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Fabl B) Mektup
C) Eleştiri D)Otobiyografi E) Anı
9.
Aylık güncelliği olan bir dergide yayımlanıyor yazılarım. Orta uzunluktaki bu yazılarda, bahsettiğim
konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimi ayrıntılara inmeden ortaya koyuyorum. Amacım okurlarımı
bunaltmadan anlaşılmak olduğu için de konuşma dilinin sıcaklığı ve samimiyetinden faydalanmaya gayret
ediyorum.
Böyle konuşan bir sanatçının yazılarının türü aşağıdakilerden hangisiyle isimlendirilebilir?
A) Anı
B) Makale
C) Söyleşi
D) Eleştiri
E) Röportaj
10.
Karnı acıkan bir kedi avlanmaya çıkmış. Sinsi sinsi etrafı kolaçan etmiş. Tam bir kuşu gözüne
kestirirken bir köpek görmüş. “Hemen kaçmalıyım, yoksa bu dünyadaki son anlarım” diye
içinden
geçirmiş. Kedicik kuşun dolgunluğuna bakakalarak: “Bugün de aç kaldım.” demiş.
Yukarıdaki anlatım aşağıdaki yazı türlerinden hangisine örnek gösterilebilir?
A) Roman B) Öykü
C) Trajedi
D) Fabl
E) Anı
11.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki sanatçılardan hangisi ünlü bir “gezi yazısı” yazarı değildir?
Nurullah Ataç
Ahmet Haşim
Evliya Çelebi
Reşat Nuri Güntekin
F. Rıfkı Atay
12.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki düzyazı türlerinden hangisi diğerlerine göre daha sonra gelişme göstermiştir?
Makale
Eleştiri
Anı
Gezi yazısı
Deneme
13.
“Analiz” dergisinde yayınlanan bu yazının, bir uzman kalemin ürünü olduğu, yazıda kullanılan
ifadelerden de anlaşılıyor. Ayrıca yazar ele aldığı problemi doğuran faktörler ve bunların çözümünü
sağlayacak önlemler üzerinde dururken, söylediklerini somut verilere oturtarak ispatlama yoluna gidiyor.
Rakamlara, hesaplamalara bağlıyor örneklerini. Böylece yazısına objektif bir ağırbaşlılık, saygınlık
kazandırıyor.
Paragrafta sözü edilen yazının türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Makale
B) Deneme
C) Fıkra
D) Söyleşi
E) Eleştiri
14 . Aşağıdaki yazın türlerinden hangisi olay kaynaklı bir tür değildir?
A) Roman
B) Hikaye
C) Tiyatro
D) Masal
E) Makale
15. Namık Kemal’in “Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatımız Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir” başlıklı
yazısı aşağıdaki nesir türlerinden hangisinin ilkidir?
A) Eleştiri Yazısı
B) Makale Yazısı
C) Deneme
D) Mektup
E) Fıkra
16. O an kalbimden, özümden ne geçiyorsa öyle yazıyorum. En çok nelerden zevk alıyorsam ya da neleri
hiç sevmiyorsam onlardan bahsediyorum. Okurlarım beni kınarmış, kınamazmış hiç ama hiç aklıma
gelmiyor nedense.
Parçada sözü edilen yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anı
B) Deneme
C) Fıkra
D) Makale
E) Gezi yazısı
17.
A)
B)
C)
D)
E)
Ali Şir Nevai’nin “Mecalis’ün Nefais” adlı eseri edebiyatımızdaki hangi nesir türünün ilkidir?
Eleştiri
Biyografi
Otobiyografi
Makale
Mektup
18. – Güncel konularda yazılır.
– Kanıtlama yoluna gidilmez.
– Kesin yargılara varılmaz.
– Kısa gazete ya da dergi yazılarıdır.
Yukarıda özellikleri verilen nesir türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sohbet
B) Anı
C) Fıkra
D) Deneme
E) Makale
19. Bir eser veya yazarın beğenilen ya da kusurlu olan taraflarını ortaya koyan yazı türüne ne
denir?
A) Fıkra
B) Söyleşi
C) Eleştiri
D) Röportaj
E) Makale
20. I. Taklit yoluyla güzel hikayeler anlatılır.
II. Oyuncu kadrosu tek kişiden ibarettir.
III. Dekoru, elbisesi, sahnesi yoktur.
IV. Günümüzdeki stand-up gösterisidir.
Yukarıda özellikleri verilen tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ortaoyunu
B) Meddah
C) Karagöz
D) Komedi
E) Seyirlik Köy Oyunu
21.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi “Karagöz Oyunu”nun bölümlerinden değildir?
Giriş
Fasıl
Bitiş
Taklit
Muhavere (Konuşma)
22. I. Olaylar hayal ürünüdür.
II. Yer ve zaman kavramı belirsizdir.
III. Evrensel konuları işler.
IV. Olaylar –miş’li geçmiş zamanda anlatılır.
V. Birtakım tekerlemelerle başlar.
Yukarıda özellikleri verilen düzyazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Makale
B) Deneme
C) Masal
D) Fabl
E) Fıkra
23.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki sanatçılardan hangisi trajedi türünün ustalarından değildir?
Corneille
Racine
Euripides
Saphakles
Moliere
24. Benim işim başka hayatların ilginç yönlerini, estetik değerlerini bazen överek, bazen ise ye-rerek
vermektir.
Bu sözleri söyleyen bir yazarın yazdığı yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Otobiyografi
B) Biyografi
C) Deneme
D) Anı
E) Günlük
25. I. İlk edebi roman
II. İlk realist roman
III. İlk tarihi roman
Yukarıda numaralandırılmış bilgiler aşağıdakilerden hangisinde sırasıyla doğru olarak
verilmiştir?
A)
B)
C)
D)
E)
Mai ve Siyah Cezmi Araba Sevdası
İntibah Araba Sevdası Cezmi
Araba Sevdası İntibah Karabibik
Karabibik Eylül Telemak
İntibah Mai ve Siyah Cezmi
26.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi “trajedi”nin özelliklerinden değildir?
Çirkin olaylar sahnede gösterilmez.
Diyaloglarda kaba sözlere yer verilmez.
Yüksek üslupla yazılır.
Üç birlik kuralına uyar.
Amaç, insanları eğlendirmektir.
27.
Günlük olaylarla ilgili kişisel görüşleri yansıtan kısa, gazete yazılarıdır. Konuşma diliyle ve nükteli
yazılan bu türde olaylar ve düşünceler açık bir dille anlatılır. Ayrıca yazarın düşüncelerini ispatlama
zorunluluğu yoktur.
Yukarıdaki özellikler aşağıdaki edebi türlerden hangisine aittir?
A) Günlük
B) Sohbet
C) Söylev
D) Fıkra
E) Röportaj
28.
1956’da Konya’nın Bozkır ilçesinin Kovanlık köyünde doğdum. Gururlarıyla geçinen, yoksul dağ
köylüleridir Kovanlıklılar. Yoksulluğu ve sefaleti, şan ve şerefe adamışlardır. Böylece yaşama sevincini
yüreklerinde duymuşlardır. Ben de bu hissiyatla başladım yorgun yaşamıma.
Bu parça aşağıdaki yazınsal türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Günlük
B) Özyaşamöyküsü
C) Yaşam öyküsü
D) Anı
E) Portre
29.
Diğer sanat dallarıyla hiçbir bağı yoktur. Doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, eksiği fazladan
ayırmaya çalışır. Yazar, “Aklın yolu birdir” ilkesine uygun davranır, düşünür. Yabana
atılmayacak
etkileri olsa bile hiçbir zaman baş tacı edilmez. Şimdilerdeyse daha çok gazetelerde köşe yazarlarına
konuk olmaktadır.
Bu sözler, aşağıdaki yazınsal türlerden özellikle hangisi için söylenmiş olabilir?
A) Eleştiri
B) Söyleşi
C) Fıkra
D) Deneme
E) Makale
30.
I. Olmuş ya da olabilecek olaylar anlatılır.
II. Yaratıcı yazılardır.
III. Olay, zaman ve mekan; öğelerinden bazılarıdır.
IV. Kişiler, geniş bir zaman çerçevesinde ve karakterlerinin hemen tüm özellikleri üzerinde durularak
işlenir.
V. Olaylar oldukça geniş yer tutar.
Yukarıda verilen özelliklerin hangisi ya da hangileri roman ve öykünün ortak özellikleri arasında
yer almaz?
A) Yalnız IV B) II ve IV
C) Yalnız V
D) II-IV-V
E) IV ve V
31. Bir kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır. Bunlarda amaç o kişiyi tüm yönleriyle tanıtmaktır. Açık,
sade bir dille, anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır. Divan edebiyatında “tezkire”
adıyla karşılık bulmuştur.
Bu parçada sözü edilen yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anı
B) Makale
C) Fıkra
D) Otobiyografi
E) Biyografi
32.
Beyoğlu’ndaki ev Bizans savunmasından önceki yıllardan kalma olsa gerek, bana anlatıldığına göre.
Kaç kez gözümde canlandırmak istedimse, önce karanlığı geldi kapladı ortalığı. Bir posta kutum vardı.
Pencerenin sağında, biraz altında, bir posta kutusu. Posta tutkum o zaman başlamıştı sanırım.
Bu parça aşağıdaki yazı türlerinden hangisine ait olabilir?
A) Biyografi
B) Otobiyografi
C) Anı
D) Günlük
E) Deneme
33. Mektup, bir iletişim aracıdır. Bireyler arasında yazılanlara özel, kurum ve kuruluşlar arasında
yazılanlara da iş mektupları denir.
Aşağıdaki sanatçılardan hangisi mektup dalında ünlü değildir?
A) Namık Kemal
B) A. Mithat Efendi
C) Sıtkı Tarancı
D) Aziz Nesin
E) Ömer Seyfettin
34.
Artık “armut piş ağzıma düş” devri sona erdi. Günümüz muhabirleri eskiden olduğu gibi masa başı
mesai doldurarak haber yapmıyorlar. Bir gezgin gibi Türkiye’yi karış karış dolaşıyorlar. Haberleri birinci
ağızdan alıp olay yerinde bire bir görüntülüyorlar. Ardından bunları yazılı ve görsel medya aracılığıyla
insanlığa iletiyorlar.
Bu parçaya göre günümüz gazetecilerinin insanlığa ilettikleri aşağıdakilerden hangi-siyle
adlandırılabilir?
A) Fıkra
B) Gezi yazısı
C) Eleştiri
D) Makale
E) Röportaj
35.
Volker, barın kapısını itip içeri girdi. Barın duvarlarından gelen ağır bir sıcaklık şakaklarını sıkıyor,
onu boğuyordu. Alt kattaki lavaboya kadar kendini sürükledi. Musluğu açtı. Yüzüne su çarptı.
Bu parçanın alındığı yapıtın türü aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Öykü
B) Roman
C) Deneme
D) Tiyatro
E) Fıkra
36. Antalya’nın Serik bağları, suyu ile havasının güzelliği ve meyvelerinin bolluğu bakımından öbür
bağlardan üstündür. Antalya’nın yedi türlü elması olur. İzmit’in misket ve ferik elmasından daha tatlı ve
suludur.
Bu paragraf aşağıdaki yazı türlerinden hangisine aittir?
A) Eleştiri
B) Anı
C) Fıkra
D) Gezi yazısı
E) Röportaj
37.
A)
B)
C)
D)
E)
Fıkra ile makalenin karşılaştırılmasıyla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
Yazar ikisinde de kendi düşüncelerini açıklar.
Fıkrada konu, makaleye göre çok yüzeysel kalır.
Fıkranın anlatımı, makaleninkinden daha yalındır.
İkisi de gazete ve dergi yazısıdır.
İkisinde de savunulan görüşü ispatlama zorunluluğu vardır.
Yazınsal tür
Ünlü sanatçısı
I. Makale
Şinasi
II. Fıkra
Çetin Altan
III. Eleştiri
Namık Kemal
IV. Deneme
Abdülhak Hamit
V. Anı
Ziya Paşa
Yukarıda verilen eşleştirmelerden hangisi yanlış verilmiştir?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
38.
39.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki sanatçılardan hangisi biyografi türünün tanınmış simalarından değildir?
Şevket Süreyya Aydemir
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Behçet Necatigil
Şeyhi
Ömer Seyfettin
40.
Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir savı savun-mak,
desteklemek amaçlı yazılan yazılardır. Daha çok siyasal ve toplumsal olaylara, sanat ve bilince yönelik
olarak yazılan bir yazınsal türde anlatım nesneldir.
Yukarıda özellikleri verilen nesir türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fıkra
B) Eleştiri
C) Makale
D) Deneme
E) Biyografi
41.
A)
B)
C)
D)
E)
Makale türünün bizde ilk örneğini kim, hangi eserle vermiştir?
Şinasi – Mukaddime
Ahmet Haşim – Bize Göre
A. Mithat Efendi – Avrupa’da Bir Cevelan
Cenap Şehabettin – Hac Yolunda
F. Rıfkı Atay – Denizaşırı
42.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi komedyanın özelliklerinden değildir?
Seyirciye ibret vermek veya hoşça vakit geçirtmek için yazılır.
Olay birden çoktur. Sadece mekan ve zaan birliği vardır.
Kişiler seçkin tabakadan insanlardır.
Üslup olarak sınırlama yoktur.
En büyük sanatçısı Moliere’dir.
43.
Belli bir insan tipini ele alarak insanın kusurlarını ve gülünç yanlarını ele alan komedi türüdür.
Moliere’nin “Cimri”, “Tartüffe”, Sheakspeare’nin “Venedik Taciri” bu türün en güzel örneklerin-dendir.
Yukarıda özellikleri verilen komedi türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Töre komedyası
B) Entrika komedyası
C) Karakter komedyası
D) Tip komedyası
E) Aşamalı komedya
44.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdakilerden hangisi masalın özelliklerinden değildir?
Baş kısmında giriş mahiyetinde bir tekerleme yer alabilir.
Şahıs kadrosu kalabalık ve çeşitlidir.
Etkisini, anlatılıp dinlendiği zaman gösterir.
Yer, zaman ve mekan bilinir.
Nazım ya da nesir olarak oluşturulabilir.
45.
………. Burası bir köyden çok şehirleşmeye başlamış bir kasabaya benziyordu. Etrafta bir tek eski veya
topraktan ev görünmüyordu. Otlamaya çıkarılacak hayvanlar için özel bir yol yapılmış ve diğer yolların
hemen hepsi asfaltla döşenmişti. Ama bir evin içine girecek olsanız bir yemek sofrası dahi göremezsiniz.
Yemekler yerde yenir burada. İnsanlar ütü nedir bilmez. Geze geze de bitiremezsiniz asfalt yollarını!
Yukarıda verilen parça hangi edebi türe örnektir?
A) Deneme
B) Makale
C) Gezi
D) Anı
E) Röportaj
46.
A)
B)
C)
D)
E)
Türk edebiyatında ilk öykü sayılan “Leta-if-i Rivayât”ın yazarı kimdir?
Ahmet Mithat Efendi
Sami Paşazâde Sezai
Ömer Seyfettin
Abdülhat Hamit Tarhan
Ziya Paşa
47.
A)
B)
C)
D)
E)
Aşağıdaki kavramlardan hangisi yanlış açıklanmıştır?
Siyer: Hz. Peygamberin hayatını anlatan eserler.
Ortaoyunu: Pişekar ve Kavuklu’nun başrollerinde olduğu irticalen oynanan güldürü.
Meddah: Değişik taklitlerin yapıldığı, kü-çük hikayelerin anlatıldığı birçok şahsın rol aldığı güldürü.
Tuluat: Bir metne bağlı olmaksızın sahnede akla gelen sözlere dayalı oyun.
Menkîbe: Din büyüklerinin, dervişlerin hayat hikayelerinin anlatılması.
48.
Emir, Beyoğlu’nun dar sokaklarına girdi. İlk gördüğü ahbabına takılarak her günkü sonu bitmez
yolculuğuna başladı. Önce gece mesaisini doldurmayı bekleyen garsonun yanına uğradı. Bir iç
geçirmeyle, ezile büzüle karnını doyurdu. Ardından lavaboları temizlemeye aşağı indi. Patronun
isteklerini yerine getirdi. Cebine koyduğu üç kuruş, suratına inen belki bininci tokattı.
Bu parçanın türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fıkra
B) Öykü
C) Makale
D) Anı
E) Deneme
49.
Gazetelerin ya da dergilerin belli sütunlarında gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak
yorumlayan yazlılardır. Bu türde, yazar ele aldığı konuyu kanıtlamak zorunda değildir; okuyucu da
yazarın görüşlerine inanıp inanmamakta serbesttir.
Yukarıdaki parçada bahsedilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Deneme
B) Fıkra
C) Makale
D) Eleştiri
E) Röportaj
50.
I. Günlük olaylarla ilgili yazılardır.
II. Yazar inandığı düşünceleri ispatlamak zorunda değildir.
III. Gündelik bir dil kullanılır.
IV. Geniş yorumlara ve bilimsel açıklamalara girişilmez.
Yukarıda özellikleri verilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Makale
B) Anı
C) Biyografi
D) Mülakat (Görüşme) E) Fıkra
51.
“Yazarın nesnel olması, kişisel görüşlerini yazıya karıştırmaması makalenin en önemli özelliğidir.”
I) Tanzimat dönemi edebiyatı Türk edebiyatının batıya açıldığı dönemdir. II) Türk şiiri gerek biçim gerek
içerik bakımından değişime uğramıştır. III) Bu dönem, dünyada Fransız edebiyatının geçerli olduğu bir
dönemdir. IV) Bizim yazar ve şairlerimiz bence taklitçilikten öteye geçememişlerdir. V) Türk yazar ve
şairleri de Fransız edebiyatından etkilenmişlerdir.
Verilen bilgiden yola çıkarak yukarıdaki makale parçasından kaç numaralı cümle çıkarılmalıdır?
A) V
B) IV
C) III
D) II
E) I
52.
Toplum yaşamında birtakım olaylarla birbirine bağlanmış olan çeşitli insanların başlarından geçen
maceraları bütün ayrıntılarıyla anlatan edebi eserdir. Olmuş ya da olabilir olayları yer, zaman ve kişilere
bağlı olarak anlatır. Olaylar ana bir olay etrafında gelişir ve olay örgüsü geniştir. Kahramanları çoktur.
Yukarıda bahsedilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hikaye
B) Masal
C) Roman
D) Fabl
E) Biyografi
53.
I. Olmuş ya da olabilecek olayları anlatır.
II. Derin karakter tahlilleri yoktur.
III. Romana göre daha kısa bir türdür.
IV. Hikayede kişi kadrosu geniştir.
V. Öykünün öğeleri arasında olay, zaman ve mekan yer alır.
Yukarıda hikaye (öykü) hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
54.
Bir yazarın seçtiği herhangi bir konu üzerindeki görüş ve düşüncelerini dile getirdiği yazılardır. Yazar
kesin bir sonuca varmak zorunda değildir. Bilgi verme amacını taşımaz. İnsanı düşünmeye, yorum
yapmaya sevk eder. Yazar samimi bir üslup kullanır.
Yukarıda bahsedilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fıkra
B) Deneme
C) Tenkit (eleştiri)
D) Makale
55.
I. Makale
II. Fıkra
III. Deneme
IV. Günce (Günlük)
V. Eleştiri
Yukarıdakilerden hangisi fikir (düşünce) yazısı değildir?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
E) Otobiyografi
56.
I. Olaylar, bir ana olay etrafında gelişir.
II. Kişi kadrosu geniştir.
III. Kişiler ve olaylar ayrıntılarıyla ele alınır.
IV. Olmuş ya da olabilecek olayları anlatır.
V. Olaylar geniş bir zamana yayılarak anlatılır.
Yukarıda özellikleri verilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hikaye
B) Deneme
C) Roman
D) Masal
E) Fabl
57.
I. Biyografi
II. Anı
III. Günlük
IV. Masal
V. Otobiyografi
Yukarıdaki edebi türlerden hangisi gerçek yaşamdan kaynaklanan yazı türlerine girmez?
A) V
B) IV
C) III
D) II
E) I
58.
I. Olağanüstü olayları kendine özgü bir dille anlatan bir türdür.
II. Yer ve zaman belli değildir.
III. Kahramanlar olağanüstü kişiler veya varlıklardır.
IV. Genellikle bir tekerleme ile başlar.
Yukarıda özellikleri verilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hikaye
B) Fabl
C) Roman
D) Masal
E) Günlük
59.
Bu yazılarda amaç okuyucunun bilgisini değil, yaşantısını zenginleştirmektir. Bu tür eserlerde de öğretici
öğeler az da olsa vardır; ancak bunları sanatsal bir tat almak amacıyla okumak gerekir. Bu tür yazılarda
düş gücü ve imgeleme önemli yer tutar. Bu tür yazılar “yaratıcı yazılar”dır.
Yukarıda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi yaratıcı yazılar grubuna girmez?
A) Tiyatro
B) Masal
C) Makale
D) Hikaye
E) Roman
60.
I. Okurları bilgilendirmeyi ve ona bazı gerçekleri öğretmeyi amaçlar.
II. Uzman kişilerce yazılır.
III. Yazının merkezi doğrudan doğruya yazarın kendisidir.
IV. Kesin sonuçlara varmaz.
V. Güncel konularda veya güncellikle ilgisi olmayan bilimsel konularda yazılabilir.
Yukarıdaki verilen özelliklerden hangisi veya hangileri “makalenin” özelliklerinden değildir?
A) Yalnız III
B) I-II-IV
C) IV-V
D) III-IV
E) I-II-V
61.
I. Bugün, diğerlerinden daha farklı bir gün benim için.
II. Pencerem bir tuvalin çerçevesi gibi, ve bana bu tablo şimdi sonbaharı anlatıyor.
III. Bana böyle davranmış olması aramıza bir soğukluk girdiğinin göstergesi gibi.
IV. Birazdan uyuyacağım ve yarınımın bugünkü gibi olmasını diliyorum.
V. Aradan yıllar geçmiş olmasına karşın o üç sözcük aynı ses tonuyla çınlıyor kulaklarımda.
Yukarıda verilen tümcelerden hangisi bir “günlük”ten alınmış olamaz?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
62.
Divan edebiyatı dendiği zaman akla öncelikle süslü, kafiyeli ve vezinli şiirler gelir. Bu dönemin düz yazısı
(nesir) da süslüdür. Dilinin günlük yaşamdan kopuk oluşu okuyucusunun az olmasına neden olmuştur. Bu
edebiyat ürünlerinin sözcük dağarcığı sınırlıdır. Belirli hayal kalıplarının dışına genellikle çıkılamamıştır.
Bu şiirlerin çoğu belirli mazmunlar etrafında döner, değişik bir konudan hemen hemen hiç söz edilmez.
Bu nedenledir ki bu edebiyatı günümüzde de yaşatma çabası boşunadır. Bu şairin şiirlerinde görülen
öğeleri bir amaç olarak değerlendirmiyorum.
Yukarıda verilen parça hangi edebi türün örneğidir?
A) Fıkra
B) Deneme
C) Eleştiri
D) Biyografi
E) Anı
63. Özgür kişi, köle olmayan, tutsak olmayan kişidir. Kimsenin kölesi, kimsenin tutsağı değildir. Kendi
kendisinin, duygularının, tutkularının, çıkarının da kölesi, tutsağı değildir. “Böyle işime geldiğinden böyle
düşünüyorum, böyle söylüyorum.” diyen kimseyi gerçekten özgür sayabilir miyiz? Özgür kişinin
düşünceleriyle duyguları, tutkuları, çıkarı arasında ille bir çarpışma, bir karşıtlık olması gerektir,
demiyorum; uzlaştıkları zorla değil, kendileriyle uzlaştıkları da olur.
Yukarıda verilen parça hangi edebi türün örneğidir?
A) Anı
B) Deneme
C) Röportaj D) Gezi E) Öykü
64. Yedi yaşımda bile yoktum. Arabaya binmekten, evden uzaklaşıp değişik yerler görmekten
inanılmaz ölçüde hoşnut olurdum. Bir gün motora bindirdi babam beni, eski model bir motora. Yine
uzaklaştık evden, değişik değişik yerler gezdik. Ama bir yer vardı, bir köprü, bir tren köprüsü. Bu
köprünün altından geçerken sımsıkı sarıldım babama, bu anı hiç unutmayaca ğım dedim içimden, öyle de
oldu, ne zaman bir köprünün altından geçsem bu anı hatırlarım.
Yukarıda verilen parça hangi edebi türün örneğidir?
A) Günlük
B) Deneme
C)Anı
D) Gezi
E) Makale
65. Deneme; yazarın herhangi bir konu üzerine, kesin sonuçlara varmadan kişisel görüş ve düşüncelerini
anlattığı yazılardır. İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey denemenin konusu olabilir.
I. Kesinlik ve bilimsellik önemli öğelerdir.
II. Gazeteciliğin önemli bir dalıdır.
III. Yazar, doğruluğuna inandığı fikirleri, görüşleri okuyucuya kabul ettirme çabasındadır.
IV. Tarih, coğrafya, toplumbilim, hukuk ve folklor için yardımcı kaynak niteliğindedir.
V. Belgelere, kanıtlara dayanan bir yazı türü değildir.
Yukarıdakilerden hangisi denemenin özelliklerinden biridir?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E)V
66.
I. *Kişilerin hayatını anlatan yazılardır.
* İnsanlığa katkıları ve yaşayışlarıyla ilgi çeken kişilerin yaşam öykülerini kaynaklara, belgelere
dayanarak sergilerler.
II. * Gazeteciliğin önemli bir dalıdır, soru-cevap yoluyla hazırlanır.
* Bir sorunu, olayı, gerçeği araştırma ve inceleme yoluyla anlatan yazılardır.
Yukarıda verilen bilgiler sırasıyla hangi iki edebi türün özelliğini yansıtırlar?
A) Anı-Deneme
B) Biyografi-röportaj
C) Gezi-eleştiri
D) Makale-otobiyografi
E) Röportaj-deneme
1E
2D
3D
4A
5C
6E
7B
8A
9C
10 D
11 A
12 E
13 A
14E
15 A
16 B
17 B
18C
19 C
20 B
21 D
22 C
23 E
24 B
Düzyazı (Nesir) Türleri Cevapları
25 B
37 E
26 E
38 D
27 D
39 E
28 D
40 C
29 A
41 A
30 E
42 C
31 E
43C
32 C
44 D
33 E
45 C
34 E
46 A
35 E
47 C
36 D
48 B
1. Özel mektuplarla ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Tarih ve imza atılır.
B) İletişim kurmak amacıyla yazılır.
C) Özel anlatım kullanılır.
D) Firmalara yazılan mektuplar bu gruba girer.
E) Dil, göndergesel işleviyle kullanılır.
2. Aşağıdakilerden hangisi özel mektupların en temel anlatım özelliğidir?
A) Ciddi bir dil kullanılması
B) Nesnelliğin öne çıkması
C) Yapmacık bir tavırla kaleme alınması
D) Samimi bir havada yazılması
E) Süslü ve sanatlı bir dil kullanılması
3. Aşağıdakilerden hangisi mektubun plan öğelerinden değildir?
A) Tarih B) Hitap sözcüğü C) İmza
D) Adres E) Dil
4. Aşağıdakilerden hangisi mektubun dil ve anlatımını etkilemez?
A) Mektubun konusu
B) Mektup planı
C) Mektubun yazılış amacı
D) Gönderici ile alıcı arasındaki ilişki
E) Mektubun yazıldığı dönem
49 B
50 E
51B
52C
53D
54B
55D
56C
57B
58D
59C
60D
61E
62C
63B
64C
65E
66B
5. Edebiyatımızda mektup türünün uzun bir geçmişi vardır. Divan edebiyatında "……………….." adı verilen özel ve resmî
mektuplar vardır. Fuzuli'nin……….. adlı eseri hiciv
özelliği taşır.
Yukarıdaki parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Mazmun - Şikâyetname
B) Münşeat - Şikâyetname
C) Tezkire - Leyla vü Mecnun
D) Mecmua - Beng ü Bade
E) Tehzil - Hadikatü's – Süeda
6. Mektup, en eski haberleşme araçlarından biridir. Bir duyguyu, düşünceyi, isteği baş ka bir yerde bulunan kişiye ya da topluluğa
iletmek için yazılır. Mektup, yazının bulunuşuyla birlikte ortaya çıkmıştır. En eski örnekleri Mısır firavunlarının diplomatik
mektupları (MÖ 15-14. yüzyıllar) ile Hitit krallarının Boğazköy arşivinde bulunan mektuplarıdır. Mektup, diğer edebiyat türlerini de
etkilemiş ve mektup biçiminde roman, makale, eleştiri, deneme yazılmıştır. Bizde, mektup türünün en güzel örneklerinden birini
Nurullah Ataç ...........adlı eseriyle vermiştir.
Yukarıdaki parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Handan
B) Şehir Mektupları
C)Sözden Öze
D) Okuruma Mektuplar
E) Romanya Mektupları
7. Bulutlar dağlara çarpar, dağlar bulutları parçalamaya kalkar. Ağaçlar kendi dalları ve yapraklarıyla bitip tükenmez bir kavga
halindedir. Yerlerde gölgelerle ışıklar, biri ak, biri kara, iki horoz gibi biteviye dövüşür. Güneş, bulutlarla alt alta, üst üste boğuşur.
Ay, komik bir filmde denize düşürülmüş bir avanak rolü oynar gibidir. Sisler içinden, bön bön gülerek batar, çıkar. Dereler a celeci
ve gürültücüdür; ırmağa yetişememekten, denizi boylayam amaktan korkuyorlarmış gibi deli deli, eğri büğrü, etrafa vura çarpa,
devire devrile soluk almadan koşar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Kişileştirmelerden
B) Varlıkları ayırıcı yönleriyle vermeden
C) İkilemeler kullanmadan
D) Olayları oluş sırasına göre aktarmadan
E) Tanımlamalardan
8. Nihayet akşam oldu. Karanlık bastı. Karşı karşıya oturmuş iki insan, artık yüzlerimi zi görmüyor, yalnız seslerimizi duyuyorduk.
Birden, arkamızda garip bir fısıltıyı andıran bir hışırtı duyar gibi olduk. Başımızı çevirdik: İki büyük fıstık ağacı arkasından kırmızı
bir ay, sanki yapraklara sürünerek yükseliyordu. Birden etrafımızda dünyanın bütün manzarala rı değişti. Sanki Japonyalı bir
ressamın siyah mürekkeple çizdiği belirsiz ve tamamlanmamış bir âlem içinde idik.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Varlıkları ayrıntılarıyla verme
B) Olayları oluş sırasıyla anlatma
C) İnsana ait özellikleri doğaya aktarma
D) Tanımlamalara yer verme
E) Benzetme unsurundan yararlanma
ŞİİR BİLGİSİ
1.
Dudağında yangın varmış dediler
Ta ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler
Sevda seli oldum, taşarak geldim.
Bu dörtlükte, aşağıdakilerden hangisi için bir örnek yoktur?
A) Redif
B) Yarım uyak
C) Tam uyak
D) Zengin uyak
E) Çapraz uyak
2.
Bir akşam mehtabı getiren bana
Bahçe kapısını açan bir eldi.
Gözlerim sevinçle baktı o yana
Yıldızlar içinde kadınım geldi.
Bu dörtlük aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklemeye uygundur?
A) Lirik
B) Epik
C)Didaktik
D) Satirik şiir
E) Dramatik şiir
3.
Sevdalı akşamlar tekin değildir
Pek dolaşma gönül viranesinde
Bu dizelerle,
I. Boyun değildir
II. Gururlu güneşler
III. Aşkın efsanesinde
IV. Şaka yoktur
sözlerinin tümü kullanılarak “çapraz uyak” düzeninde anlamlı bir dörtlük kurulmak istenirse, son iki dize
aşağıdakilerden hangisinde verilenlerle oluşturulur?
A) IV - III - I - II
B) II - IV - I - III
C) II - I - IV - III
D) IV - III - II - I
E) I - II - III – IV
4.
–
–
–
Opera için yazılan manzum eserlerde görülür.
Acıklı ve korkunç bir olayı anlatır.
Anlattığı, insanın gözünün önünde tiyatro gibi
canlanır.
Yukarıda özellikleri verilen şiir türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Lirik
B) Epik
C) Satirik
D) Dramatik
E) Pastoral
5.
Aşağıdakilerden hangisinde “yarım uyak” vardır?
A)
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba yerinde durakladı
B) Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı
C) Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
D) Bizden evvel buraya inen üç, dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş
E) Yaylımız tüketirken yoları aynı hızla
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda
6.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Bu dizelerde, aşağıdaki uyak türlerinden hangisi örneklendirilmiştir?
A) Zengin uyak
B) Yarım uyak
C) Tam uyak
D) Cinaslı uyak
E) Çapraz uyak
7.
Gevherî der işler hata
Katırlar baskındır ata
Olur olmaz maslahata
Çocuklar karışır oldu.
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Epik
B) Lirik
C) Satirik
D) Pastoral
E) Didaktik
8.
Sevgilim güvenme güzelliğine
Senin de saçların tarumar olur.
Bu iki dizeden, şiirin bütünüyle ilgili özelliklerin hangisi kesin olarak belirlenebilir?
A) Yazıldığı dönem
B) Nazım çeşidi
C) Konusu
D) Uyak örgüsü
E) Ölçüsü
9.
Aşağıdaki beyitlerin hangisinde redif yoktur?
A)
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
B) Bahar gelince yine karşı dağlara
Bülbül figan eder iner bağlara
C) Başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi
Gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi
D) Bu gece tek başıma karanlıktayım
Affet beni biraz kalbimi dinleyeceğim
E) Durup dinlenmeden akan bir ırmakla
Ne güzel bir orman dolusu yeşil yaprakla
10. Dumanlıdır Aladağ’ın alanı
Ortasında sarı çiçek savranı
Yiğit durağı da aslan yatağı
Dilberleri hep de böyle ola mı?
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Düz uyak düzeni kullanılmıştır.
B) I. ve II. dizelerde tam uyak vardır.
C) 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
D) Dört dizede de redif kullanılmıştır.
E) Halk edebiyatı şiir örneğidir.
11. Sahipsize kimse bakmaz
Tarlasına suyu akmaz
Kız evladı ocak yakmaz
O da bir gün ele gider.
Bu dörtlüğün uyak dizilişi (örgüsü) ve türü aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Düz – Yarım uyak
B) Düz – Tam uyak
C) Çapraz – Tam uyak
D) Çapraz – Zengin uyak
E) Düz – Zengin uyak
12. Bir gün bile anmaz bizi andıklarımız
Er geç unutur sevgili sandıklarımız
En sonra kül olduk bu büyük yangında
Boşmuş tutuşup kor gibi yandıklarımız.
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Satirik
B) Epik
C) Lirik
D) Pastoral
E) Dramatik
CEVAP ANAHTARI
T est
1
1D
2A
3C
4D
5E
6A
7C
8E
9C
10 D
11 B
1.
Mısra sonlarındaki ses benzerliğine ... denir. Eğer iki ses benzerliği varsa ..., ikiden çok ses benzerliği varsa ... olur.
Boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir?
A) redif – yarım uyak – tam uyak
B) uyum – zengin uyak – cinaslı uyak
C) uyak – tam uyak – zengin uyak
D) uyak – tam uyak – cinaslı uyak
E) vezin – yarım uyak – tam uyak
2.
Bursa’da eski bir cami avlusu
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Bu dizeler, ölçü ve uyak yönünden aşağıdakilerden hangisiyle paraleldir?
A)
Kaşın kudret kalemiyle yazılmış
Güzel, hicrin ile bağrım ezilmiş
B) Uzun kavak ne gidersin engine
Yaprakların benzemiyor rengine
C) Menekşe açılır bahar, yaz olur
Niçin boynu eğri, ömrü az olur
D) Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
E) Yıldız arıyorum gökler dolusu
Zaman oraya varmamış olsun
3.
Sevgiden, sevinçten böyle pek uzak
Yaşamak bilsen ah ne acı anne!
Yılların saçında yaktığı her ak
Şu ıssız gönlümün son tacı anne!
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. ve III. dizelerde tam uyak vardır.
B) II. ve IV. dizelerde zengin uyak vardır.
C) Kelime halinde redif kullanılmıştır.
D) 6 + 5 durak ve 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
E) Sarmal uyak düzenine uymaktadır.
4.
Vücuduma uğurböcekleri konuyor.
Ne estetik şey onlar.
–
Uç böcek, uç, annen sana terlik pabuç alacak, diyorum.
Uçuyorlar.
Bu dizeler aşağıdaki şiir türlerinden hangisinden esinlenerek yazılmış bir şiirden
alınmıştır?
A) Epik şiir
B) Satirik şiir
C) Dramatik şiir
D) Pastoral şiir
E) Didaktik şiir
5.
Yeşil pencereden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Bu dörtlükte aşağıdaki uyak türlerinden hangisi örneklendirilmiştir?
A) Tunç uyak
B) Tam uyak
C) Zengin uyak
D) Cinaslı uyak
E) Yarım uyak
6.
Lirik şiir :
Epik şiir :
Duygunun ön plana çıktığı şiirlere,
Kahramanlık, yurt sevgisi gibi temaların işlendiği şiirlere,
Dramatik şiir :
Pastoral şiir :
Bir fikri, bir insanı, bir alışkanlığı yeren şiirlere,
Kır ve doğa sevgisini dile getiren şiirlere,
Satirik şiir :
Manzum tiyatro eserlerindeki şiirlere denir.
Yukarıdaki açıklamaları verilen şiir türlerinden hangileri yer değiştirirse bilgi yanlışlığı giderilmiş olur?
A) Lirik – Satirik
B) Epik – Pastoral
C) Pastoral – Lirik
D) Dramatik – Epik
E) Satirik – Dramatik
7.
Şu dağlar olmasaydı
Çiçeği solmasaydı
Ölüm Allah’ın emri
Ayrılık olmasaydı.
Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A)
Kafiyelenişi a–a–b–a şeklindedir.
B) Tam kafiye kullanılmıştır.
C) Ayrılıktan duyulan hüzün dile getirilmiştir.
D) Mani özelliği göstermektedir.
E) “olmasaydı” kelimesiyle cinas yapılmıştır.
8.
Aşağıdakilerin hangisinde “zengin uyak” vardır?
A)
Delikanlı oldum, barut kesildin
Aşık oldum, yar olmayı sen bildin
B) İpek oldun yar omzuna serildin
Gönül aldın en değerli yosmadan
C) Asker oldum, tüfeğimde kundaksın
Eş bulunca, baktım bize kuraksın
D) Beşik oldun, ben anamdan doğunca
Gah gül oldun, gah tomurcuk, gah gonca
E) Yokluğunla kalbimizde meraksın
Sen yok olma ölüm bizi sarsmadan
9.
El çek tabib el çek yaram üstünden,
Sen benim derdime deva bilmezsin.
Sen nasıl tabibsin yoktur ilacın,
Yaram yürektedir sarabilmezsin.
Bu dörtlüğün II. ve IV. dizesinde görülen uyak türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yarım uyak
B) Tam uyak
C) Zengin uyak
D) Cinaslı uyak
E) Örüşük uyak
10. Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma
Bu dizelerde örneklendirilen uyak türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yarım uyak
B) Zengin uyak
C) Tam uyak
D) Tunç uyak
E) Cinaslı uyak
11. Kafiyeli mısraların sıralanışı a–a–b–a veya a–a–a–b şeklinde olan düzene ...; a–b–a–b şeklinde olan düzene ...; a–b–b–a
şeklinde olan düzene ise ... denir.
Yukarıdaki boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir?
A) düz uyak – çapraz uyak – sarmal uyak
B) düz uyak – sarmal uyak – çapraz uyak
C) örüşük uyak – çapraz uyak – sarmal uyak
D) örüşük uyak – düz uyak – mani tipi uyak
E) mani tipi uyak – çapraz uyak – düz uyak
12. Oda senin, oda senin
Döşenmiş oda senin
Ne istersin sevdalım
Bir canım var, o da senin
Yukarıdaki dörtlükte altı çizili tekrarlarda görülen uyak türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Cinaslı uyak
B) Tunç uyak
C) Yarım uyak
D) Zengin uyak
E) Tam uyak
T est
2
1C
2C
3E
4D
5E
6E
7E
8D
9C
10 E
11 A
12 A
1.
Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti
Yukarıdaki dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Konusuna göre lirik şiirdir.
B) Redif kullanılmıştır.
C) Düz kafiye örgüsüne sahiptir.
D) Hem ünlü düşmesi hem de ünsüz türemesine uğramış birer sözcük vardır
E) Tenasüp (uygunluk) sanatına yer verilmiştir.
2.
Urganında un serilmiş yine şah-ı goncanın
Gülistanın şimdi bülbül Hoca Nasreddin’idir.
Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Telmih (anımsatma) sanatına başvurulmuştur.
B) Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcük vardır.
C) Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
D) Ek-fiil kullanılmıştır.
E) Hem isim hem fiil cümlesine örnek gösterilebilir.
3.
Ak saçlı başını alıp eline
Kara hülyalara dal anneciğim
O titrek kalbini bahtın yeline
Bir ince tüy gibi sal anneciğim
Yukarıdaki dörtlük için hangisi söylenemez?
A) Çapraz uyak düzenindedir.
B) Hem kelime halinde hem de ek halinde redif vardır.
C) Benzetmeye başvurulmuştur.
D) Lirik şiir türüne örnektir.
E) Zengin kafiye vardır.
4.
Torunlarım dört yana kol kol gitsin
Malazgirt’ten İstanbul’a yol gitsin!
Gelip sana çarpan gücü yavaştan
Anlamazsa haritadan sil gitsin!
Yukarıdaki dizeler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Kafiye düzeni “aaba” şeklindedir.
B) Kelime halinde redif kullanılmıştır.
C) Epik şiir türüne örnektir.
D) Hece ölçüsüyle yazılmıştır.
E) Tam kafiye kullanılmıştır.
5.
Ilık rüzgârlar okşardı yüzünü,
Saçlarını yapraklar,
Doyamazdın çıplak ayaklarını öpen yeşile,
Neşe taşardı savrulan eteklerinden,
Bahçeler boyunca...
Hatırlar mısın?
Bu dizeler aşağıdaki şiir türlerinden hangisini örneklemeye uygundur?
A) Pastoral
B) Lirik
C) Satirik
D) Didaktik
E) Epik
6.
Ala gözlü benli dilber
Sen d’olasın benim gibi
Zülfün dökük boynun bükük
Sen d’olasın benim gibi
Yukarıdaki dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Lirik şiir türündedir.
B) Kelime halinde redif vardır.
C) “abab” uyak şemasına sahiptir.
D) Ünlü düşmesine uğramış sözcükler vardır.
E) Halk söyleyişine sahiptir.
7.
Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla,
– Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al
Diye hıçkırır kaval.
Yukarıdaki dizeler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tunç uyak vardır.
B) Teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmıştır.
C) Konusuna göre pastoraldir.
D) Ünlü düşmesine uğramış birden fazla sözcük vardır.
E) Hem fiil hem isim cümlesi kullanılmıştır.
8.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size küçük bir ders vereceğim;
Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere;
Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire.”
Yukarıdaki dizeler hangi şiir türüne örnektir?
A) Lirik
B) Pastoral
C) Satirik
D) Didaktik fabl
E) Epik
9.
Yürün arslanlarım savaş edelim
Buna kavga derler bey ne, paşa ne
Haykırıp haykırıp kelle keselim
Seyreyleyin el ayağı şaşanı
Bu dörtlükte aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler vardır?
A) Lirik
B) Satirik
C) Didaktik
D) Epik
E) Pastoral
10. Türlü türlü çiçeklerle bezenmiş toprak
Irmak kıyılarını çepeçevre
Eğilmiş oyuğun üstüne değin ak kavaklar
Kapıyor üstünü sarmaş dolaş olmuş.
Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
Konusuna göre pastoraldir.
B) Ünlü türemesi görülmektedir.
C) Pekiştirilmiş sözcük vardır.
D) Teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmıştır.
E) Hece ölçüsüyle yazılmıştır.
11. Aşağıdaki dizelerin hangisinde redif kullanılmıştır?
A)
Kulağında şimdi uzak bir türkü
Bir masal anısı, bir eski türkü
B) Merhabalar olsun, merhabalar
Yayla çiçeğim, kırk ikindim, dil-i bahar!
C) Ezelden gül gibi olurdum handan
Şimdi bülbül gibi kalmışam giryan
D) İnceliğin inceliğimin harmanı
Dokunduğun yerler kala gül kanı
E) Sensiz çekilmez oldu cennet olsa da dünya
Gel, gel yalvarıyorum bitsin bu korkunç rüya
12. Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Bu dizeler, aşağıdaki şiir türlerinden hangisinden alınmış olabilir?
A) Postoral
B) Lirik
C) Dramatik
D) Didaktik
E) Epik
T est
4
1E
2B
3E
4E
5B
6C
7E
8D
9D
10 E
11 D
12 E
TİYATRO
1. Orta oyunu ile ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Oyunun sahnelendiği alanda palanga denir.
B) Giriş, muhavere, fasıl ve bitiş olmak üzere dört bölümden oluşur.
C) Kavuklu ve Pişekâr oyunun en önemli kişileridir.
***D) Konu ve olay ana çizgileriyle belli olmakla beraber yazılı bir metin vardır.
E) İslamiyet öncesi sözlü gelenekte ortaya çıkmış ve 19. yüzyıla kadar varlığını devam ettirmiştir.
2. ………… 19. yüzyılda meydana gelmiş bir halk tiyatrosudur. Oyun birçok kahramanın katılımıyla açık bir alanda
oynanır. Oyunda sahne, dört kanatlı bir paravandan meydana gelen "ev" ile iki kanatlı bir paravandan oluşan
"dükkân"dan oluşur. Oyunda birkaç iskemle ile bir masa da dekor olarak kullanılır. Oyun, "giriş, muhavere, fasıl ve
bitiş" olmak üzere dört bölümden oluşur.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Köy seyirlik oyunu
B) Meddah oyunu
C) Karagöz oyunu
***D) Orta oyunu
E) Kukla oyunu
3. Aşağıdakilerden hangisi Türk Halk Tiyatrosu'na ait türlerden biri değildir?
A) Meddah oyunu
B) Karagöz oyunu
**C) Melodram
D) Orta oyunu
E) Köy seyirlik oyunları
4. Orta oyununda asıl konunun ortaya konulduğu bölüm aşağıdakilerden hangisidir?
A) Giriş
B) Mahavere
**C) Fasıl
D} Bitiş
.
.
E) Sonuç
5. Kavuklu ve Pişekâr oyunun en önemli kişileridir. Bu iki temel kişinin yanında ayrıca ağız, meslek ve yöresel
özellikleri taklit edilen Arap, Acem, Kayserili, Laz, Yahudi, Ermeni gibi tipler de vardır. Oyunun gülmece öğe si yanlış
anlamalara, nüktelere ve gülünç hareketlere dayanır.
Bu parçada tanıtılan haik tiyatrosu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Komedi
*** B) Orta oyunu
C) Meddah oyunu
D) Karagöz oyunu
E) Köy seyirlik oyunu
Köy seyirlik oyunları, oyunun özelliğine ve mevsime göre kapalı veya açık yerlerde oynanır. Oyunlarda gerekli
görülürse çok basit bir dekor fikrini veren malzemeler kullanılır. Duruma göre basit kostümlerden ve makyajdan da
yararlanılır. Bu oyunlar sözlü geleneğe bağlıdır. Canlandırılan olay da genellikle köy hayatıyla bağlantılıdır.
6. Bu parçadan hareketle, köy seyirlik oyunuyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Kapalı veya açık yerlerde oynandığı
B) Bazı basit kostüm ve makyajlardan yararlanıldığı
C) Anonim olduğu
D) Yer yer dekor kullanıldı
**E) Köylüler tarafından yazılıp oynanan basit olaylara dayandığı
7. Köy seyirlik oyunları ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Eğlenmek amacıyla köylüler tarafından oynandığı
B) Konularını köy yaşamının oluşturduğu
**C) Yazılı bir metinden hareketle canlandırıldığı
D) Oyuncuların oyunu canlandırırken kendi becerilerini ve deneyimlerini kullandığı
E) İçeriğinin ve yapısının yörelere göre farklılıklar gösterebildiği
8. —, halkın uzun kış aylarında düğünlerde, bayramlarda eğlenmek ve vakit geçirmek için icat ettikleri temsili
oyunlardır. Canlandırılan olay genellikle köy yaşamıyla ilgilidir. Oyun, köylülerin içinden adı bilinen veya bilinmeyen
gençlerle, orta yaşlılar tarafından temsil edilir. Yediden yetmişe köy halkı da bu oyunların seyircileridir.
Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Orta oyunu
C) Meddah
B) Karagöz
**D) Köy seyirlik oyunu
E) Trajedi
9. Bu oyun, genellikle kahvehane, köy meydanı gibi halkın topluca bulunduğu yerlerde oynanır. Her kesimden insan
bu oyun seyircileridir. Olayları temsil eden kişi, seyircilerin rahatça görebileceği yüksek bir yere oturur. Eline aldığı
bir mendil ve sopa ile oyunu canlandırmaya başlar, Bu basit malzemelerden değişik tipteki kişilerin kıyafetini
göstermek, ağzını kapatarak seslerini taklit etmek, oyunu başlatmak ve değişik sesler çıkarmak için yararlanır.
Bu parçada tanıtılan halk tiyatrosu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Orta oyunu
**C) Meddah
B) Karagöz
D) Köy seyirlik oyunu
E) Trajedi
1. "Hişt Hişt" adlı hikâyede belli bir olay yoktur. Hikâyede yazarın yaşamından kısa bir kesit verilmiştir. Yazarın,
evden ayrıldığı andaki duyguları, doğayı bu duyguların etkisinde algılayışı, aralıksız duyduğu "hişt" sesi ve bu sesten
duyduğu tedirginliği anlatılmıştır. Yazar, gözlemleriyle duygularının sentezini gerçekçi bir dille anlatmış, en
olmayacak şeyde yaşamın güzelliğini sezmiş; kişiliğinde, yer yer insan gerçeğinin bazı yön lerine dikkat çekmiştir.
Yukarıdaki parçada Sait Faik'in bir hikâyesinden yola çıkılarak kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme,
aşağıdaki türlerden hangisinin özelliklerini taşımaktadır?
A) Durum hikâyesi
B) Olay hikâyesi
C) Modern hikâye
D) Komik hikâye
E) Dramatik hikâye
2. Günler, haftalar, aylar, mevsimler derken birkaç yıl geçti. Çiftlikte o eski neşeli günler yoktu. Yunus Amca
hastalanmış, yataklara düşmüştü, sesi soluğu büsbütün çıkmaz olmuştu. Zamanla civcivlerin ardı arkası kesilmiş,
tavuklar birer ikişer eksilmişti. Bugünse çiftlikte bir başına kalan horoz, devrik bir kral gibi bir zamanki çöplüğünde
kederlere boğulmuş bir halde dolaşıyor, sabahın köründe acı acı ötüyordu.
Yukarıdaki parça aşağıdaki türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Öykü B) Deneme C) Makale D) Günlük E) Fıkra
3. Romanlar konularına ve yapısal özelliklerine göre değişik adlarla anıldığı gibi yazarının içinde bulunduğu ya da
bağlı olduğu edebi akımlar açısından da adlandırılır.
Aşağıdakilerden hangisi edebi akımlara göre adlandırılan roman türlerinden birideğildir?
A) Romantik roman
B) Realist roman
C) Natüralist roman
D) Toplumcu gerçekçi roman
E) Tarihi roman
4. Bu oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ve Pişekâr'dır. Pişekâr, bir bakıma Hacivat'ın karşılığıdır. Konuya göre,
türlü meslek, yöre ve uluslardan kişiler kendi şiveleriyle ortaya çıkarılırlar. Bu oyun da "başlangıç ve bitiş" bölümleri
dışında iki bölümden meydana gelir: muhavere ve fasıl.
Yukarıda kısaca anlatılan tiyatro türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ortaoyunu B) Karagöz C) Komedya D) Tragedya E) Dram
5. Aşağıdakilerden hangisi tragedya ile komedyanın ortak yönlerinden biridir?
A) Dil, genellikle soyluların dilidir ve kaba sözcükler kullanılmaz.
B) Acı veren kötü olaylar sahnede gösterilmez.
C) Koro vardır ve oyun üç birlik kuralına uyar.
D) Daha çok halkı güldürerek eğlendirme ve düşündürmeyi amaçlar.
E) Kahramanlar tanrılar, tanrıçalar ve soylular arasından seçilir.
6. Aşağıdakilerden hangisi klasik komedyanın özelliklerinden biri değildir?
A) Seyirciyi güldürme yoluyla düşündürme ve doğru yola yöneltme amacı güder.
B) Kahramanlar çoğunlukla halk tabakasından kişilerdir.
C) Üslupta soyluluk aranmaz, her çeşit kaba söz ve şakalara yer verilir.
D) Konularını daha çok tarihten ve mitolojiden alır.
E) Üç birlik kuralına uyulur.
7. (I) Hikâyede olaylar romana göre genellikle yüzeysel olarak anlatılır. (II) Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir
dönemi içinde ele alınır. (III) Hikâyelerde kişiler detaylı tasvirlerle anlatılan çok yönlü insanlardır. (IV) Kabul gören
sınıflandırmaya göre hikâyeler olay ve durum diye ikiye ayrılır. (V) Modern anlamda hikâye Türk edebiyatında
Tanzimat'tan sonra görülmeye başlanmıştır.
Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangisinde hikâyeyle ilgili bir bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. Aşağıdakilerden hangisi klasik tragedyanın özelliklerinden biri değildir?
A) Erdeme ve ahlaka üstün değer verilir.
B) Eser baştan sona kadar ciddi bir hava içinde geçer.
C) Konular çağdaş toplumdan ve hayattan alınır.
D) Seyircide acıma ve korku duyguları uyandırarak ruhu tutkulardan kurtarma amacı güdülür.
E) Kişiler doğaüstü varlıklar ve yüksek zümreden insanlardır.
9. Konusu yaşamın kendisidir. Daha doğrusu yaşanmış ya da yaşanması olağan durumları, olayları düş gücüyle
gerçeğe uygun bir biçimde anlatma sanatıdır. Eserlerde olay ve durum, kişiler, yer ve zaman bir örgü içinde
bütünleşir ve eserin yapısını oluşturur. Olaylar, kişiler ve zaman geniş bir plan içinde gerçekleşir, insan, geçmişi,
geleceği ve çevresiyle ele alınır. Edebiyatın en uzun soluklu eseridir.
Yukarıda kısaca tanıtılan edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öykü B) Makale C) Biyografi D) Roman E) Anı
10. I. —- türünde öldürme, yaralama gibi olaylar seyircilere gösterilemez.
II. Hayatın ve insanların komik ve çarpık yanlarını ele alan tiyatro türüne —- denir.
III. Edebiyatımızda Fuzûlî'nin "Şikâyetname" adlı düzyazı örneği —- türünün gerçek anlamda ilk örneklerindendir.
IV. —- özellikleri, planı, kısacası her şeyiyle öykünün aynasıdır; ancak öyküden daha uzundur.
V. —- yazarlarının yaşam öykülerini anlattıkları kişileri tamamen tarafsız ve gerçeğe uygun bir şekilde anlatması
gerekir.
Aşağıda verilen sözcükler numaralı cümlelerdeki boşluklara sırasıyla yerle ştirilirse hangi numaradaki
bilgiler yanlış olur?
"Trajedi, Komedi, Mektup, Roman, Otobiyografi"
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Geleneksel halk tiyatrosuna ilişkin aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Bütün oyunlar belli bir metne dayanmayan, sözlü oyunlardır.
B) Karagöz, orta oyunu, meddah ve köy oyunları şeklinde dört türü vardır.
C) Orta oyununun başoyuncuları Kavuklu ve Pişekâr'dır.
D) Meddah hikâyeleri, oyuncuların hareketten çok, ses taklidi, jest ve mimiklerine dayanan, en az iki kişilik
oyunlardır.
E) Güldürü öğesine yer vermeleri ve şive taklitlerinden yararlanmaları en önemli özellikleridir.
12. I. Anı türüyle bu tür arasındaki temel ayrım, ne zaman yazıldıklarıyla ilgilidir.
II. Fıkranın bu türden farkı, fıkranın kanıtlama amacı taşımamasıdır.
III. Karagöz'ün perdeden sahneye inmiş, geleneksel halk tiyatrosu ürünüdür.
IV. İçinde olağanüstü olaylar bulunan, tümüyle hayal gücünün ürünü olan anlatılardır.
Yukarıdaki cümlelerde aşağıdaki seçeneklerden hangisi hakkında bilgiverilmemiştir?
A) Masal B) Günlük C) Makale D) Orta oyunu E) Biyografi
13. I. İçinde olağanüstü olaylar barındırır.
II. Genelde başında birtakım kalıplaşmış sözler bulunur.
III. Olayların geçtiği zaman ve mekân belirsizdir.
IV. Anlatım alabildiğine yoğundur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerde, hakkında bilgi verilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tiyatro B) Hikâye C) Masal D) Roman E) Destan
14. Aşağıdaki tür – eser eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) Roman – Sefiller
B) Komedi – Hastalık Hastası
C) Hikâye – Decameron
D) Anı – Babürname
E) Gezi Yazısı – Don Kişot
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-A 3-E 4-A 5-C 6-D 7-C 8-C 9-D 10-E 11-D 12-E 13-C 14-E
1. İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait birçok destan vardır. Bunlardan —- Sakalar'a; —- Hunlar'a; —- Göktürkler'e
ve —- Uygur Türklerine ait destanlardır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir?
A) Alp Er Tunga – Oğuz Kağan – Ergenekon – Göç
B) Manas – Oğuz Kağan – Köroğlu – Şu
C) Alp Er Tunga – Ergenekon – Türeyiş – Şu
D) Şu – Bozkurt – Oğuz Kağan – Türeyiş
E) Satuk Buğra Han – Köroğlu – Manas – Türeyiş
2. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi döneme ait bir destan değildir?
A) Ergenekon Destanı
B) Şu Destanı
C) Manas Destanı
D) Bozkurt Destanı
E) Türeyiş Destanı
3. Toplumun ortak malı olan, sözlü gelenekle günümüze gelen ve söyleyeni belli olmayan destanlara "doğal
destan" denir.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi doğal destan değildir?
A) İlyada ve Odessia
B) Kalevela
C) Ramayana ve Maharabata
D) Oğuz Kağan
E) Çanakkale Şehitlerine
4. Tarih öncesi devirlerden günümüze önce sözlü sonra da yazılı gelenekle gelen, bir milleti derinden etkileyen
olayları anlatan ve ilk söyleyeni belli olmayan türe —- denir. Türk ve Dünya edebiyatında birçok örneği vardır.
Bunlara Türklere ait —- ve yabancılara ait —- örnek verilebilir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıda- kilerden hangileri getirilmelidir?
A) yapma destan – Gılgamış – Şehname
B) doğal destan – Genç Osman – Igor
C) yapma destan – Çanakkale Şehitlerine – Kaybolmuş Cennet
D) doğal destan – Oğuz Kağan – Kalevela
E) doğal destan – Şehname – Gılgamış
I. Ergenekon Destanı
II. Kalevala Destanı
III. Şu (Saka) Destanı
IV. Bozkurt Destanı
V. Şehnâme Destanı
5. Yukarıdaki numaralanmış destanlardan hangileri Türklere ait değildir?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve V. D) III. ve IV. E) IV. ve V.
I. Milletlerin hayatını derinden etkileyen olaylar anlatılır.
II. Milli söyleyişten uzak, evrensel bir nitelik taşır.
III. Olağanüstü olay ve kişilere sıkça rastlanır.
IV. Nazım, nesir karışık olarak kaleme alınır.
V. Divan edebiyatındaki karşılığına mesnevi denir.
6. Yukarıda numaralı cümlelerden hangi ikisi doğal destanlar için söylenemez?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV. D) II. ve V. E) IV. ve V.
(Rüzgar eserek geldi
Kar tipiye benzedi
Halk titreyerek evlere girdi
Kara bulutlar görülüyor)
7. Bu dörtlük, İslamiyet öncesi Türk edebiyatı ürünlerinden hangisine örnektir?
A) Sagu B) Destan C) Koşuk D) Sav E) Koşma
I. Şinto – Japon
II. İlyada ve Odeyssia – Yunan
III. İgor – Japon
IV. Nibelungen – Alman
V. Ramayana ve Mahabarata – İngiliz
8. Yukarıda verilen destan-millet eşleştirmelerinden hangileri yanlıştır?
A) I. ve III. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) III. ve V. E) IV. ve V.
9. Düşmanlar tarafından yenilen Türkler, yok olma aşamasına gelmişti. Düşmanın elinden kaçabilen iki aile, yolu izi
olmayan bir yere gelmiş, burada dört yüz yıl yaşayıp çoğalmış ve demir dağı eriterek buradan çıkabilmiştir. Bu
destan Türklerin demiri işleyen ilk kavim olduğunu anlatması bakımından da önemlidir.
Bu parçada, hakkında bilgi verilen Türk destanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Türeyiş Destanı
B) Göç Destanı
C) Bozkurt Destanı
D) Ergenekon Destanı
E) Şu Destanı
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-C 3-E 4-D 5-C 6-D 7-C 8-D 9-D