EDEBİ SANATLAR

EDEBİ SANATLAR
1. TEŞBİH
Aralarında ortak özellik bulunan iki kavramdan nitelik yönünden zayıf olanın güçlüye
benzetilerek belirgin hale getirilmesidir.
Tam bir benzetmede dört öğe bulunur.
1-Benzeyen:Bir birine benzetilen kavramlardan nitelikçe güçsüz olanıdır.
2-Kendisine Benzetilen:Benzetilen kavramlardan nitelikçe güçlü olanıdır.
3-Benzetme Yönü:Benzeyenle benzetilen arasındaki ortak özelliktir.
4-Benzetme Yönü:Benzetmeyle benzetilen arasında ilişkiyi kuran
sözcüktür.gibi,kadar,sanki……
Güzel Türkçe’miz anamın sütü gibidir
Gece gibi simsiyahtı gözlerin sevgili
Bir okyanus kadar derindir aşk
Sevgiliye ulaşmak da var ulaşmamak da.
Benzeyen: Aşk
Kendisine benzetilen: Yaprak
Benzetme yönü: Derinlik
Benzetme edatı: Kadar
Savrulur daldan düşen bir yaprak misali
Mecnun Leyla’sından ayrı düşeli
Benzeyen: Mecnun
Kendisine benzetilen: Yaprak
Benzetme yönü: Savrulmak
Benzetme edatı: misal
2. İSTİARE: Her hangi bir varlığa,benzerlik dolayısıyla asıl adının benzediği başka bir
varlığın adının verilmesine denir.Bu sanatın özünün teşbih oluşturur.Ancak istiarede benzeyen
ve kendisine benzetilenden sadece biri söylenir.
1. Açık İstiare: Yalnız kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılır.
Semadan damla damla hediyeler düşüyor
Bağlara bahçelere, yine mevsim sonbahar
Bu dizelerde “yağmur” (benzeyen) “hediyeye” (kendisine benzetilen) benzetilmiştir.
Benzeyen söylenmeyip benzetilen söylenmiştir.
Beyaz bir yorganla örtüldü dağlar
Her yerde derin bir sessizlik hakim
2. Kapalı İstiare
Sadece benzeyenin söylendiği, kendisine benzetilenin söylenmediği istiaredir.
Sözlerin saplama kalbime ne olur
Yetmedi mi bunca yıl kanattığın
Bu dizelerde “sözler” (benzeyen) “saplama, kanattığın” sözcükleri söylenerek “ok” a
(kendisine) benzetilmiştir. Yani ok söylenmeyip yalnızca benzeyen (sözler) söylendiğinden
kapalı istiare yapılmıştır.
Yüreğin kanat çırpıyor maziye doğru
Gah gülümsüyorum, gah ağlıyorum
Çatma kurban olayın çehreni ey nazlı hilâl!
* "Gece akıp gitti / Çevirin gündüzün sayfalarını."
B: gece KB: akıp giden bir madde, su (?) BY: akmak(ipucu)
TÜR : Kapalı İstiare
* "Gülüm beni terk edecek / Hasretiyle öldürecek."
B: sevgili (?) KB: gül
TÜR : Açık İstiare
* "Nice dolaşık yolları çözdüm bıraktım."
B: yollar KB: ip, ip yumağı (?) BY: dolaşık, çözmek (ipucu)
TÜR: Kapalı İstiare
* "Gönül her çiçekten bal almak ister / Kırıldı kanadı.uçamaz oldu."
B: gönül KB: arı (?) BY: çiçek,bal almak ve kanadı kırılmak(ipucu)
TÜR: Kapalı İstiare
3. KİNAYE: Bir sözün hem gerçek hem de mezac anlamda anlaşılacak biçimde
kullanılmasına denir.
-Çocuğun birine sormuşlar:
-Ne olacaksın?
-Adam olacağım, demiş.
Şu karşıma göğüs geren / Taş bağırlı dağlar mısın?
Bulamadım dünyada gönüle mekan
Nerede gül bitse etrafı diken
4. TEŞHİS : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına
denir.
Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını
Kanlıca yüzerken uykularda
Mehtabı sürükledik sularda
Aslan postu giymiş eşeğin biri
Canına okuyacaktı dünyanın
İnsafı da yoktu kafir hayvanın
5. İNTAK: İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma
kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her
intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur.Fabllar bu sanata
örnektir.
Sordum sarı çiçeğe:
-Annen baban var mıdır?
Çiçek eydür derviş baba :
-Annem babam topraktır.
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
-Tenimde bir yara işler gibisin / Titrerim rüzgarlar zarar vermesin
6. TARİZ: Söylenen sözün, gerçek ve mecaz anlamının dışında büsbütün tersini kastetmektir.
Ninesi: “Benim torum çok cesurdur canım, horozdan korktuğuna bakmayın!” dedi.
Yaramaz bir çocuk için “o çok usludur “ denmesi
Geç kalan birisine “Beyefendiler niçin erken teşrif buyurdular” denmesi
7. TENASÜP: Anlamca aralarında ilişki bulunan sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır.
Gün bitti ağaçta neşe söndü
Yaprak ateş oldu kuşta yakut
Yaprakla kuşun parıltısından
Havuzun suyu erguvana döndü
8. TEVRİYE: Birden fazla anlamı olan bir kelimenin iki anlama gelecek şekilde
kullanılmasıyla oluşturulan sanattır.Kelimelerin yakın anlamları söylenir görünerek uzak
anlamları kastedilir.Tevriyede kelimenin her iki anlamı da gerçektir.
Ulusun korkma ,nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
Verdim gönül o gül ruhun alına aldanıp
Etmezdi kimse eylediğim rengi ben bana
9. TECAHÜL-İ ARİF: Bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır.
Gökyüzünün başka rengi de varmış
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar ateş yakarmış
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yaşa gelince anlarmış
Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?
Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?
Denizde boğulur mu insan hiç
Ateş her zaman böyle yakar mı
Yağmura hazırlıksız yakalanan
Böyle sırılsıklam ıslanır mı
Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride
Va'diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi
10. HÜSN-İ TALİL: Herhangi bir gerçek olayın meydana gelişini, gerçek nedeninin dışında,
hayali ve güzel bir nedene bağlama sanatıdır.
Güller kızarır utancından sevgili, sen gülünce
Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi
Sen gittin yaslara büründü cihan
Soluyor dallarda gül dertli dertli
Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına
Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgârına
11. TEZAT: Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir.
Çöl sıcağında yanarken ruhum hasretinden
Hayalinle sönüyorum yangınlarımdan
Ne efsunkar imişsin ey didar-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten
Karlar altında bir ilkbaharım ben
12. LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söylenip, ikinci
dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkların verilmesidir.
Gönlümde ateştin, gözümde yaştın
Ne diye tutuştun, ne diye yandın
Baran değil, şafak değil, ebr-i seher değil / Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dad-ı ahtır
13. TELMİH: Bilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma
sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı anlatıma konu olan düşünceyi
kolayca anlayabilmesi gerekir.
Şirin’ler yüzünden dağ delen Ferhat’lar
Aslı’lardan yanan Aşık Kerem’ler görmüşüz
Sultan Süleyman’a kalmayan dünya
Sana da bana da kalmaz
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi(Bedir savaşındaki askerler)
Gökyüzünde İsa ile
Tur dağında Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevla’m seni
14. TEKRİR: Tekrir şiirde bir bölümün tekrar edilmesidir. Bu şiire ahenk kazandırır.
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni
15. İSTİFHAM: Cevap bekleme amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için
sözü soru biçiminde yöneltmeye istifham (soru sorma) denir.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda / Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Olur mu dünyaya indirsem kepenk / Gözyaşı döksem Nuh Tufanı’na denk?
Hani o bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktın? Alnına koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Bana kara diyen dilber Gözlerin kara değil mi
16.RÜCU: Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya
rücu denir. Sanatçı; nükte, üzüntü, sevinç, heyecan, dehşet … durumlarında anlatımı daha
güçlü ve canlı kılmak için rücu sanatına başvurabilir. Rücuda, önceki sözden dönüş yok, fakat
döner gibi yapma vardır. Amaç, anlamı pekiştirmektir. Dönüşler art arda gelebilir.
Alnın bir sitare-i nev, yok bir âfitâb
(Tevfik Fikret) [Sitare-i nev: Yeni yıldız. Âfitâb: Güneş]
Bir şarkıdır söylediği / Mavi bir sevda şarkısı / Hayır mavi değil / Ela bir şarkıdır söylediği
17. SEHL-İ MÜMTENİ: Edebiyatta, çok basit görünen; fakat benzeri kolay kolay
yazılamayan beytlere, kıtalara verilen addır.
"Bende mecnun'dan füzun aşıklık istidadı var / Aşık-ı sadık benim, mecnun'un ancak adı var”
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksekkaldırımda güpegündüz?
Melahati almışım da sonra
Alemdara gitmişim öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç,
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın’ı söyletme hikayesi?
Öğleye kadar dost oldum bir bulutla
O ise
tam öğle zamanı
birdenbire
bıraktı beni
18. CİNAS
Aylardan temmuz, mevsimlerden yazdır
Gel ey peri bana en güzel şiirleri yazdır
Sahilleri gezdim yapayalnız adım adım
Unuttum gitti vallahi, neydi sahi adım
19. ALİTERASYON: Şiirde aynı seslerin tekrar edilmesidir.
Lebler ve güller soldu usul usul
Gelmedin gülistana ey bülbül
-L-
Sisler bulvarında seni kaybettim.
Sokak lambaları öksürüyordu.
Yukarıda bulutlar yürüyordu.
–S,K,R-
Eylülde melul olduğu gönül soldu da lale
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hale
-L-
20. SECİ: Düzyazıda sözcüklerin uyaklı olacak biçimde sıralanmasıdır.
Aşktır gönlü gülşen eden, aşktır içi ve dışı ruşen eden. Her aşk davasın eden aşık olmaz ve
her muhabbetten dem vuran sadık olmaz. Aşıkım diyen nam ü nişandan geçer, yetmez deyü
canan için candan geçer.
21. İRSAL-I MESEL: Söylenen bir düşünceyi inandırıcı kılmak ve pekiştirmek amacıyla
söze bir atasözü ya da özdeyiş katmaya irsal-i mesel denir.
Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın / Sırtı pek kimseye ahval-i şitâ yaz görünür
(Sami) (Ahval-i şitâ : Kış ortamı)
Meseldir, gülşen-i âlemde bir gülle bahar olmaz.
Cihan-ara cihan içredir arayı bilmezler
O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler.