Şanlıurfa – Harran Ovasında Sulama sonucu oluşan

Harran Ovasında (Şanlıurfa) Sulama Sonrası Oluşan Taban Suyu Ve
Tuzluluk Sorunlarının Nedenleri ve Çözüm önerileri
Hasan KIRMIZITAŞ
Jeoloji Mühendisi
DSİ 5. Bölge Müdürlüğü-ANKARA
E.mail: [email protected]
1. GİRİŞ
Şanlıurfa İli yerleşim alanının bir kısmını da kapsayan Harran Ovası, Doğu-Batı yönünde
yaklaşık 30 km, Kuzey-Güney yönünde ise 50 km uzunluğa sahiptir.
Bu ovada yüzey suyu sulamasından önce sadece sondaj kuyularından elde edilen yerlatısuyu
ile Devlet tarafından yaklaşık 10 000–12 000 ha, halk tarafından ise yaklaşık 20 000 ha
arazide tarımsal sulama yapılmaktaydı. Toplam 32 000 ha gibi küçümsenmeyecek miktarda
bir arazi sulanırken sulama randımanı %75 in üzerinde gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle
bitki su ihtiyacı kök bölgesinde tüketilmiş fazla su oluşmamıştır. Bunun önemli bir nedeni,
sulamaların bizzat çiftçiler tarafından yapılması ve işletme giderlerinin kendileri tarafından
karşılanmış olmasındandır.
Atatürk Barajının suyu Şanlıurfa Tünelleri vasıtasıyla ilk defa Nisan/1995 tarihinde Harran
ovasına akıtılmış ve ilk etapta yaklaşık 30 000 ha arazi sulanmıştır. Sulama projeleri
tamamlandıkça yüzey suyu ile sulanan arazi miktarı da artmış ve günümüzde toplam 150 000
ha olan ovada yaklaşık 130 000 ha arazi, tarımsal sulamaya açılmıştır. Ancak, basından da
takip edildiği gibi, tarımsal sulamayla beraber ovada, taban suyu ve tuzluluk sorunları da
ciddi olarak tarım arazilerini tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Yüzey suyu sulamalarından sonra
yaklaşık 25 000 ha kadar tarım arazisinin tuzluluk sorunu ile 27 000 ha kadar arazinin ise
taban suyu problemi ile karşı karşıya kaldığı ifade edilmektedir. Ve birçok ilgili-ilgisiz
meslek disiplinleri, bu sorunların oluşmasında:
Uygun olmayan sulama teknikleri,
Ana tahliye kanallarının fonksiyonel çalışmaması
Tarla içi drenaj çalışmalarının yetersizliği, hatta birçok yerde olmaması,
Çiftçilerin eğitimsizliği ve benzeri birçok neden saymışlardır.
Ancak, ovayı oluşturan tarım arazilerinin jeolojik ve hidrojeolojik koşullarının, söz konusu
sorunların oluşmasında başta gelen etkenler olduğu maalesef pek dikkate alınmamıştır.
2. HARRAN OVASININ GENEL JEOLOJİK YAPISI
Harran Ovası etkin faylar sonucu oluşmuş bir çöküntü-çukurluk havzasıdır. Bu çukurluk daha
sonra çevreden atmosferik olaylar sonucu gelen kil-silt ve kum gibi ince taneli malzeme ile
dolmuş ve bugünkü halini almıştır (Şekil 1). Şanlıurfa ili güneydoğusunda yer alan Kısas
Beldesinde bu dolgunun kalınlığı 400 m üzerinde iken Harran Ovası civarında 250–300 m
kalınlıktadır.
Harran ovasının dolması esnasında olayın tabiatı gereği ova kenarlarından ova ortalarına
doğru büyük boyutlu malzemeden küçük boyutlu malzemeye doğru bir dizilim, istif
1
oluşmuştur. Dolayısıyla, genellilikle ova kenarlarında iri ebatlı silt, kum, çakıl malzemesinden
oluşmuş birimler mevcut iken içerlere doğru gidildikçe kil ağırlıklı gayet ağır yapılı bir
malzeme hâkimdir. Harran Ovasının kenar kısımları hariç neredeyse tüm ovada tarım
arazilerini oluşturan kil malzemesinde yapılan analizlerde (1):
Harran arazilerinin % 91 inin 0,076 mm den küçük ince taneli zeminden
oluştuğu,
Kil muhtevasının %29 ile % 55 arasında olduğu,
Killerin kıvam limitlerinin (LL) %65 ile %70 arasında değişen yüksek plastisiteli
kil olduğu
Killerin boşluk oranın % 82 olduğu
Killerin porozite değerlerinin % 45 kadar olduğu
Zeminin doygunluğunun ortalama olarak % 87,5 olduğu
Killerin fevkalade şişme potansiyeline sahip olduğu
belirlenmiştir.
Taban Suyunun Yükselme nedeni
Yukarıda özellikleri verilen bu tür killer bünyelerine çok rahat bir şekilde su almalarına
rağmen bu suyu bünyelerinden atmaları fevkalade zordur. Bu tür killeri süngere benzetmek
mümkündür. Sünger içine çok rahat bir şekilde su alırken bu suyun çıkması için süngerin
sıkılması gerekir. Kilin içindeki suyu da çıkarabilmek için ancak kilin sıkılması gerekir ki
bilindiği gibi bu mümkün değildir.
Ayrıca, graben bir yapı olan bu çukurlukta değişik zaman ve seviyelerde meydana gelen
karasal göllerde buharlaşma sonucu jips tabakaları oluşmuştur (Şekil 2). Ovanın güney
kesimlerinde kırmızı renkli kil ağırlıklı detritik malzemenin tabanında (Harran ilçesi
güneyinde 10889) numaralı Resmelfeyz kuyusunda 153 m de) yer yer 20 m kalınlığında jips
tabakaları geçilmektedir. Yine Yardımcı Nahiyesinin yaklaşık 2 km güneyinden başlayarak
Harran ilçesini de içine alacak şekilde Suriye sınırına kadar yaklaşık 25 000 lık alanda da bu
dolgu birimi içinde jips oluşumları ciddi boyutta mevcuttur. Bu alanda yüzeyde dahi toprak
tabakası içinde ender de olsa daha çok yassı 5–10 cm uzunluğa varan jips parçacıkları
görülebilmektedir. Ovanın güneybatısında yaklaşık 5 000 ha lık bir alanda yüzeyde jips
oluşumları had safhada olup, burada yer alan toprak çok miktarda kalsiyum sülfat
içermektedir
3. HARRAN OVASINDA TUZLU SU SEVİYELERİNİN OLUŞMASI
Harran Ovasında Yardımcı Beldesinin yaklaşık 3 km güneyinden itibaren başlayan ve Suriye
sınırına kadar uzanan 25 000–30 000 ha lık alanda yaklaşık 6 000 µs/cm (mikrosimens/cm)
değerlikli kötü kaliteli (Kalsiyum sülfat-CaSO4) sular yer almaktadır. Sulamalardan önce
jipsli yeraltısuyu seviyesi, toprak seviyesinin (0,80–1,50 m) çok daha altında yaklaşık 4–5 m
derinlikte bulunmaktaydı. Sulamalar ile birlikte yeraltına süzülen sulama suları jipsli
yeraltısuyu seviyelerini de yükseltmiş ve bitki kök bölgesine hatta bazı yerlerde yüzeye kadar
yükseltmiştir. Harran Ovasında buharlaşmanın neredeyse 2 m olduğu ve kil litolojisi hâkim
birimlerde 2 m derinliğe kadar yeraltısularında buharlaşmanın olabileceği dikkate alındığında
kötü kaliteli suların bulunduğu bölgelerdeki tarım arazilerinde tuzlanmanın yaşanması
kaçınılmazdır. Harran ovası ortalarında eğimin neredeyse 0,001–0,002 olduğu bu bölgede
toprak yüzeyinde oluşan tuzluluğun yağışlarla veya sulama suları ile yıkanması da mümkün
değildir. Basında ve birçok meslek disiplinleri tarafından ifade edilen 25 000 – 30 000 ha lık
tuzlanma sahası bu bölgeden başkası değildir. Şanlıurfa Tünellerinin taşıdığı Fırat Nehri
2
suyunun EC değeri 500 µs/cm den daha azdır. Bu su ile sulanan arazilerde çoraklaşma ve
tuzlanmanın olasılığı fevkalade azdır. Nitekim sözü edilen bu saha dışında tuzluluk ve
çoraklaşma görülmemektedir.
3. JEOLOJİK BİRİMLERİN HİDROJEOLOJİK ÖZELLİKLERİ
Harran ovasında iki ayrı akifer mevcut olup, söz konusu sorunların daha iyi anlaşılması için
bu akiferler hakkında nispeten ayrıntılı bilgi vermekte fayda vardır.
3.1. Basınçlı Kireçtaşı Akiferi
Eosen yaşlı kireçtaşı akiferi, Harran ovasını oluşturan Pliyosen yaşlı detritik malzeme altında
yer almaktadır. Ova ortasında bu akifer, üstteki geçirimsiz Pliyosen yaşlı killi detritik
malzeme nedeniyle basınçlı, mostra verdiği ova kenarlarında ise serbest akifer özelliğindedir.
Bu akiferde yeraltısuyu seviyesi Harran İlçesi civarlarında yüzeyden yaklaşık 25–30 m
derinliktedir (Şekil 3). Yüzey suyu sulamalarından önce bu ovada yaklaşık 30 000 ha tarım
arazisi yeraltı sularından faydalanılarak sulanırken yeraltısuyu seviyelerinde ciddi düşümler
(35–40 m) gözlenmiş ve yeraltısuyu seviyesi sahasal bazda boşalım kotuma kadar düşmüştür.
Ancak, yüzey suyu sulamaları ile beraber sondaj kuyularından çekilen yeraltısuyu miktarı
hızla azalmış ve halen sadece DSİ tarafından açılan bazı kuyularda tarımsal sulama
yapılmaktadır. Yüzey suyu sulamaları sonrası (2002 yılında) DSİ tarafından bu akiferde
yapılan gözlemlerde, yeraltısuyu seviyelerinin 1960 lı yıllarda görülen orijinal yeraltısuyu
seviyeleri ile aynı düzeye kadar yükseldiği gözlenmiştir. Halen sondaj kuyularından çekilen
az miktardaki, yeraltısuyu seviyelerinde herhangi bir değişiklik yapmamaktadır.
Harran Ovasında ekonomik olarak faydalanılan bu akiferde DSİ tarafından 1992 yılında
yaptırılan revize hidrojeolojik çalışmalar (2) ile bu akiferin 250 hm3/yıl işletme rezervine
sahip olduğu belirlenmiştir.
3.2. Pliyosen Akiferi
Harran Ovası, Pliyosen yaşlı kil ağırlıklı, silt, kum ve çakıl malzemesinin oluşturduğu detritik
birimlerden oluşmuştur. Ova kenarlarından orta kısımlara doğru gidildikçe hâkim litoloji kil,
killi silt malzemesinden oluşmaktadır. Ancak, bu kil malzemesi içinde yer yer yüzeyden
itibaren çeşitli derinliklerde silt, kum ve çakıl malzemesi içeren çeşitli büyüklüklerde
geçirimli merceksi yapılar mevcuttur. Bu merceksi yapılar tünek (asılı) akifer özelliği
kazanmışlardır. Bu tünek akiferler, üzerindeki killi, geçirimsiz birim nedeniyle yer yer
basınçlı çalışmaktadırlar. Ovada birbirinden bağımsız çok sayıda tünek akifer mevcuttur. Her
akiferde farklı yeraltısuyu seviyelerine rastlandığı gibi nitelik ve nicelik yönünden de çok
farklılıklar gösterebilmektedirler. Bu akiferlerde 1970 lı yıllardan önce, köylerin içmekullanma suyu ihtiyacının karşılandığı birçok keson kuyu açılmıştır. Pliyosen akiferlerinde
bilanço hesabı yapılamayacak kadar az miktarda yeraltısuyu rezervi vardır. Zira bu akiferler
dört tarafı geçirimsiz birimler ile sınırlanmış olduğundan sulamadan önce bu birimlere sadece
yağışlardan olan beslenme çok az olabilmektedir. Ovada ekonomik boyutta yeraltısuyu içeren
tek Pliyosen akiferi Urfa İli güneydoğusunda yer alan kumlu, çakıllı detritik malzeme
akiferidir. 1980 lı yılarda Urfa İli içme-kullanma suyunun bir kısmı bu sahadan karşılanmıştır.
Harran Ovasındaki tarım arazileri bu Pliyosen yaşlı akiferlerin üst kısımlarını teşkil ettiğinden
ve taban suyu ile tuzluluk sorunları bu çökellerde meydana geldiğinden bu akiferlerin
sulamadan öncesi ve sonrası özelliklerini ayrıntılı belirlemekte fayda vardır.
3
3.2.1. Pliyosen Yaşlı Akiferlerde Sulamalarından Önceki Yeraltısuyu Durumu
Harran Ovasında yüzey suyu sulamalarından önce vatandaşlarca açılan 10–30 m derinlikteki
sondaj kuyuları ile tünek akiferlerden 1–8 l/s verimle yeraltısuyu üretimi yapılmakla beraber
genellikle birkaç yıllık işletmeden sonra bu kuyulardaki verimin çok azaldığı hatta kuruduğu
bilinmektedir. Bu akiferlerde yüzey suyu sulamalarından önce yeraltısuyu seviyeleri yöreye
göre çok farklı (2–15 m) olabilmektedir (Şekil 3). Bu kuyulardan yapılan çekimlere bağlı
olarak yeraltısuyu seviyeleri de 30–40 m ye kadar düşebilmekte hatta kuruyabilmektedir.
3.2.2. Pliyosen Yaşlı Akiferlerde Sulamalarından Sonraki Yeraltısuyu Durumu
Harran Ovasında yüzey suyu sulamaları ile birlikte tüm su sondaj kuyularından çekime son
verilmiştir. Bunun sonucu sulamanın başladığı 1995 yılından bugüne kadar gerek yağışlar ve
gerekse sulama suyundan oluşan süzülmeler sonucu yukarıda belirtilen tünek akiferler tekrar
doygun duruma gelmiş, yeraltısuyu seviyeleri de yer yer topografik şartlara da bağlı olarak
yüzeye kadar yükselmiştir.
Ovada, Ocak/2001 den Mart/2002 tarihine kadar Pliyosen akiferinde açılmış sondaj
kuyularında DSİ XV. Bölge Müdürlüğünce yeraltısuyu seviye değişimleri gözlenmiştir. Bu
çalışmada, sulamanın yoğun olarak yapıldığı Temmuz-Eylül ayları arasında yeraltısuyu
seviyelerinde bariz yükselmenin olduğu, buna karşılık Ekim-Mart ayları arasında oluşan
yağışa rağmen yeraltısuyu seviyelerinin düştüğü gözlenmiştir .
4. HARRAN OVASINDA TABAN SUYUNUN YÜKSELME NEDENLERİ
Öncelikle kavram kargaşasına meydan vermemek için yeraltısuyu ile taban suyu arasındaki
farkı belirtmekte fayda vardır.
Yeraltısuyu: Yeraltında pompaj ile alınabilecek miktarda bulunan durgun ve hareketli tüm
sulardır diye tanımlanabilir (3). Örneğin: Harran Ovasında yer alan tünek akiferlerde açılan
sondaj kuyularında pompaj ile alınan su yeraltısuyudur.
Taban Suyu: Yüzeyden itibaren birkaç (0–5) m derinliğe kadar yer alan ve akifer özelliği
göstermeyen geçirimsiz-yarı geçirimli birimler içinde litolojik birimin özgül tutma kapasitesi
nedeni ile bulunan su olarak tarif etmek mümkündür. Taban suyu, sulamalar sonucu
oluşabileceği gibi yağışlarla da olabilir. Ancak bu suları pompaj ile üretmek mümkün
değildir. Zira su veren birimin hidrolik iletkenlik (K) değeri (≤10–6) çok düşüktür.
Taban Suyu Seviyesinin Yükselmesi: Harran Ovasında 1995 yılında başlayan yüzey suyu
sulamaları ile birlikte tünek akiferlerden de çekim durdurulmuştur. Günümüze kadar oluşan
yağışlar ve özellikle yaz aylarındaki yoğun yüzey suyu sulamaları, tünek akiferleri sızma ile
besleyerek tekrar doygun hale getirmişlerdir. Doygun hale gelen bu akiferlerden oluşan likij
ile yüzeyden olan beslenme sonucu taban suyu ile yeraltısuyu hidrolojik ilişki kurmuştur.
Bunun sonucu bugün herhangi bir noktada açılacak sondaj kuyusunda taban suyu seviyesi ile
yeraltısuyu seviyesine aynı düzeyde girilmektedir. Özellikle ova kenarından ova ortalarına
doğru gidildikçe üreticiler tarafından yapılan sulamalardan sonra taban suyu seviyesi,
neredeyse yüzeye kadar yükselmektedir. Bunun sonucunda tarlaya girmek mümkün
olmamakta hatta hasat zamanı oluşan çamur nedeniyle hasat dahi yapılamamaktadır. Çiftçiler
tarafından bu mağduriyetler sık sık dile getirmektedir.
4
5. HARRAN OVASINDA TUZLU SU SEVİYELERİNİN OLUŞMASI
DSİ tarafından yayınlanan “Harran Ovası Hidrojeolojik Etüt Raporu” (1) ekindeki
hidrojeolojik haritada da görüleceği gibi Yardımcı Beldesinin yaklaşık 3 km güneyinden
itibaren başlayan ve Suriye sınırına kadar uzanan 25 000–30 000 ha lık alanda yaklaşık 6 000
µs/cm değerlikli kötü kaliteli (CaSO4) sular yer almaktadır. Bu kötü kaliteli suların nedeni,
yukarıda da belirtildiği gibi ova ortasında, nispeten en çukur yerde oluşan göldeki buharlaşma
sonucu jips mineralinin detritik malzeme içinde oluşmasıdır. Sulamalardan önce jipsli
yeraltısuyu seviyesi, toprak seviyesinin (0,80–1,50 m) çok daha altında yaklaşık 4–5 m
derinlikte bulunmaktaydı. Sulamalar ile birlikte yeraltına süzülen sulama suları jipsli
yeraltısuyu seviyelerini de yükseltmiş ve bitki kök bölgesine hatta bazı yerlerde yüzeye kadar
yükseltmiştir. Harran Ovasında buharlaşmanın neredeyse 2 m olduğu ve kil litolojisi hâkim
birimlerde 2 m derinliğe kadar yeraltısularında buharlaşmanın olabileceği dikkate alındığında
kötü kaliteli suların bulunduğu bölgelerdeki tarım arazilerinde tuzlanmanın yaşanması
kaçınılmazdır. Harran ovası ortalarında eğimin neredeyse 0,001–0,002 olduğu bu bölgede
toprak yüzeyinde oluşan tuzluluğun yağışlarla veya sulama suları ile yıkanması da mümkün
değildir. Basında ve birçok meslek disiplinleri tarafından ifade edilen 25 000 – 30 000 ha lık
tuzlanma sahası bu bölgeden başkası değildir. Şanlıurfa Tünellerinin taşıdığı Fırat Nehri
suyunun EC değeri 500 µs/cm den daha azdır. Bu su ile sulanan arazilerde tuzlanmadan
ziyade yıkama ile topraktaki tuzluluk dahi yıkanabilir.
6. TAHLİYE KANALLARINDAKİ İŞLETME ÇALIŞMALARI SONUCU TABAN
SUYUNUN YÜKSELMESİ
Şanlıurfa sulama tünellerinden bir tanesi tam kapasite ile çalışabilecek durumdadır. Bir
tünelden gelmesi gereken su miktarı 124 m3/s dir. Bu su ile ovada halen sulanan sahada
esasen su sıkıntısı yaşanmamalıdır. Ancak hatalı su kullanımı nedeniyle ovanın güneyinde
bazı kesimlerde su eksikliği olmaktadır. Çiftçiler bu su eksikliğini gidermek için sulamadan
dönen fazla suları taşıyan ve taban sularını drene etmek amacıyla açılan tahliye kanalları
üzerinde bariyerler kurarak tahliye kanallarında yüzeye kadar şişirilen suları, cazibeyle
sulamada kullanmaktadırlar. Maalesef DSİ teşkilatı da aynı hatayı yapmış ve ovanın
kuzeyinden Suriye sınırına kadar uzanan ana tahliye kanallarından biri üzerinde tam 11 adet
regülatör inşa ederek bu tahliye kanallarında suyun yüzeye kadar yükselmesini sağlayarak
cazibeyle sulama yapmıştır. Haliyle bu tahliye kanallarında biriken sular genellikle kil içinde
doygun halde bulunan taban suyunu daha da yükseltmektedir. Asıl fonksiyonu taban suyunu
ve sulamadan dönen suları mümkün mertebe tahliye kanalının tabanından uzaklaştırmak olan
tahliye kanalları tam tersi bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Yüzeyden birkaç metre
derinliğe kadar genellikle hâkim litolojik birim kil olup, bu birim tabiatı gereği yüksek
gözenekliliğe (% 45–50) sahiptir. Yağışlardan, sulamalardan bünyesine su alan ve yüksek
özgül tutma kapasitesi nedeni ile suyu içinde tutan bu kil birimi, tahliyelerde biriken su
nedeni ile içindeki suyu boşaltamadığı gibi aksine bünyesinden buharlaşma ile yok olacak
suyu da tahliye kanalından kapilarite ile almaktadır. Böyle bir durumda bu tarım arazilerinde
taban suyunun düşmesi mümkün değildir.
7. HARRAN OVASINDA TABAN SUYU VE YERALTISUYU SEVİYESİNİN
DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN YAPILAN HİDROJEOLOJİK ÇALIŞMALAR
Pliyosen akiferinde taban suyunun ve yeraltısuyunun uygun derinliğe kadar düşürülmesi için
bu akiferden yeraltısuyunun üretim olanakları araştırılmıştır. Ayrıca bu akiferden çekilecek
suyun sulamada kullanılması halinde yüzey suyundan tasarruf imkânı da doğmuş olacaktır.
5
Bu amaçla Bölge Müdürlüğü elemanlarınca Harran Ovası ortalarında gözlem kuyulu pompaj
deneyleri yapılmıştır (Şekil–3). Sondaj kuyuları 40 m derinlikte yer alan bir tünek akifer
içinde açılmışlardır. Yüzeyden itibaren tünek akifer üzerinde yaklaşık 40 m kalınlığında kil
ağırlıklı geçirimsiz bir birim yer almaktadır. Pompajda dengeli rejim koşulları sağlanıncaya
kadar pompaja devam edilmiştir. Ana kuyuda, Q = 20 l/s verimle yapılan pompajda birinci
dakikada su seviyesi 42. m ye kadar düşerken pompaj sonunda ana kuyudan 60 m uzaklıkta
yer alan 1. gözlem kuyusunda 50 cm, 119 m uzaklıkta yer alan 2. kuyuda ise sadece 30 cm
düşüm meydana gelmiştir. Şekil 3’de görüleceği gibi ana kuyu civarında yüksek hidrolik
eğim oluşurken ana kuyudan çok az bir mesafeden itibaren hidrolik eğim çok düşmektedir. Bu
durum tünek akifer üzerinde yer alan kilin geçirgenlik (permeabilite) katsayısının çok düşük
olmasından ileri gelmektedir. Tünek akifer, üzerinde yer alan killi birim nedeniyle yeterli
beslenemeyeceğinden bir süre sonra bu akiferde açılacak kuyularda suyun çok azalması hatta
tükenmesi dahi kaçınılmazdır. Tüm ova litolojik olarak genellikle ayni özelliklere sahip
olduğundan bu yöntemle taban suyunun düşürülmesi olasılığı mümkün görülmemiştir.
Arazide yapılan incelemelerde özellikle Büyük Düzlük, Küçük Düzlük köyleri civarında
yüzeyden itibaren yaklaşık 1,5 m kalınlıktaki plastik yapılı kilin altında yukarıda 15–20 m
kalınlıkta bir tünek akiferin olduğu gözlenmiştir. Bu tünek akiferin yeraltısuyu seviyesi,
sulamalardan önce 15–25 m derinlikte iken, bugün bu sahada yukarıda belirtilen nedenlerle
tünek akifer doygun hale gelmiş ve daha önce bu köylerde açılmış kuyular bugün artezyen
özelliği kazanmışlardır. Ekili tarlalarında yüzeye kadar çıkan taban suyunu düşürmek
amacıyla çiftçiler kendi olanaklarıyla tarla etrafında akiferin üst yüzeyine kadar (1,5 m kadar)
açtıkları kuşaklama kanalları ile taban suyu seviyesini düşürmeye çalışmışlardır. Bu
çalışmada kuşaklama kanalından ancak yaklaşık 20 m uzaklığa kadar taban suyunun kanal
tabanına kadar düştüğü başka bir ifade ile tünek akiferin yeraltısuyu seviyesine kadar indiği
görülmüştür. 20 m den sonrasında ise kilin özgül tutma kapasitesinden ve çok düşük hidrolik
iletkenlik değerinden dolayı taban suyunda bir düşüm gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla kanal
derinliğinin daha da düşürülebilmesi ve tarla içinde uygun aralıklar ile drenaj kanallarının
açılması halinde taban suyunun düşürülebileceği anlaşılmıştır.
8. SONUÇ VE ÖNERİLER
Harran ovasında tarımsal arazilerin plastik özellikteki kil ağırlıklı olması nedeniyle özgül
tutma kapasiteleri (% 45–50) fevkalade fazladır. Bünyesine çok miktarda ve kolayca su
almasına rağmen bu suyu vermesi arazinin litolojik yapısı nedeniyle mümkün değildir.
Dolayısıyla, tüm ovada 8–10 m derinlikte ve sık aralıkta (100–150 m) temel sondaj
kuyuları açılarak yüzeyden itibaren amaca uygun derinliklerden toprak örneği alınmalı ve
litolojik yapı, geçirgenlik değerleri ve amaca uygun başka parametreler belirlenmelidir.
Bu parametre değerleri dikkate alınarak tarla içi drenaj derinliği ve drenaj aralıkları
hesaplanmalıdır. Ve en kısa zamanda tarla içi drenaj çalışmaları bu bilgilerin ışığı altında
yapılmalıdır.
Sık aralık gerektiren ağır yapılı killerde tarla içi drenaj çalışmalarının da faydasız olacağı
gerçeği dikkate alınarak bu tür arazilerde yeni sulama teknikleri ve bitki desenleri
seçilmelidir. Özellikle damlama sulama yöntemi ve bu yönteme uygun bitki ve meyve
bahçeleri ekilmelidir.
Şekil 2 de sınırları çizilmiş kötü kaliteli suyun bulunduğu sahada yöredeki buharlaşma
miktarı ve arazinin litolojik yapısı nedeniyle jipsli su seviyesinin en az 2 m derinliğin
altında kalması sağlanmalıdır. Dolayısıyla burada açılacak drenaj kanalları yeterli
derinlikte olmalıdır.
6
Özgül tutma kapasitesi % 45–50 civarında olan kilde biriken taban suyunun uzun zaman
içinde boşalabileceği dikkate alınarak kesinlikle tahliye kanallarındaki suyun uygun
derinliğe kadar düşürülmesi, tahliye kanallarında suyun şişirilmemesi gerekmektedir.
Ovada amaca uygun lokasyonlarda su seviye ve kalite gözlem kuyuları açılarak mevsim
başı ve sonunda seviye ve kalite ölçümleri yapılmalıdır.
Ovanın güneydoğusunda (Şekil 2) yer alan yüksek tuzlu toprak içinde daha çok tuza
dayanıklı bitkiler ekilmelidir.
Sulama birliklerinin amaca uygun çalışmaları için gerekli yasal değişikliklere gidilmelidir.
Değinilen Belgeler
(1). Harran Ovası Hidrojeolojik Etüt Raporu, DSİ Yayını 1972, 49 Sayfa, Ankara
(2). Harran ve Ceylanpınar Ovaları Revize Planlama Raporu,
(3). Özel Hidrojeolojik Etüt raporu Yazım Kılavuzu, TMMOB JMO Yayını, 125 Sayfa, 2005,
Ankara
7
Şekil 1. Harran Ovası jeoloji haritası (DSİ’den faydalanılmıştır)
8
,
Şekl 2. Harran Ovası jeolojik kesiti (D-B)
9
Şekil 3. Harran Ob-vasında Pliyosen akiferde açılmış sondaj kuyusunda yapılmış pompaj deneyi
10