tüketicinin korunması hukuku

TÜKETİCİ HUKUKU
ÖRNEK YARGITAY KARARLARI
► “... Maddede gerçek kişiler yanında tüzel kişilerden sözedilmesi bazı duraksamalara neden olabilirse de, tacir
olmayan tüzel kişiler yönünden, sözgelimi dernek, vakıf ve kooperatiflerin de, tüketici tanımı içinde kabulü gerekir.
Türk Ticaret Kanunu’nun sistemine göre, tacirler gerçek ve tüzel kişi olabilir. Bir tacirin borçlarının ticari olması
asıldır. Ancak gerçek kişi olan tacir, ..... takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi yani özel sayılır. Anılan madde
yönünden yasa koyucu, sadece gerçek kişi tacirleri öngörmesine ve dolayısıyla tüzel kişi tacirler bu kuralın dışında
kalmasına, tüzel kişiler için her türlü işlemin ticari sayılmasının gerekmesine ve tacir olan tüzel kişilerin özel
işlemleri olamayacağına göre, tüzel kişilerin tüm işlemlerinin istisnasız olarak ticari sayılması gerekir. ...
Davacı limited ortaklık, tüzel kişilik adına bir cam kapı satın alınmıştır. Kapının sahibinin ticari ortaklık olmasına ve
faturaların da bu ticari ortaklık adına düzenlenmesi nedeniyle, satın almanın özel amaçlı olduğu söylenemez. Bu
itibarla; uyuşmazlığın çözümünde 4077 sayılı yasanın uygulanması söz konusu değildir.” (Yargıtay 11. HD,
29.12.1997, 8979/9841, YKD/1998, s.1650)
► “Davacı vekili, müvekkilinin, eşyalarının Bursa İli'nden Elbistan İlçesi'ne taşınması için davalı ile sözleşme
imzaladığını, usulüne uygun ambalajlanmamaları sebebiyle eşyaların taşıma sırasında zarar gördüklerini, hasar
tutarının tespit ettirildiğini, davalının zararın tazmini için başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek,
itirazın iptalini, takibin devamını, davalı aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
…Dava, taşıma sözleşmesine dayalı tazminatın tahsili için başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
27.11.2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak 28.5.2014 günü yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun'un 2. maddesine göre bu kanunun kapsamını "her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye
yönelik uygulamalar" oluşturmakta olup anılan kanunun 3/1-l maddesinde de gerçek ve tüzel kişiler ile tüketiciler
arasında kurulan taşıma sözleşmeleri tüketici işlemi olarak düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davanın açıldığı 6.2.2012 tarihinde yürürlükte olan 6762 Sayılı TTK ve Asliye Hukuk
Mahkemesi'nce görevsizlik kararı verildiği 12.9.2012 tarihinde yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK'nın 4. maddeleri
uyarınca ticari iş niteliğinde bulunan ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında da
kalmayan taşıma işine dair böyle bir davanın genel mahkemede görülmesi gerekirken, tüketici mahkemesinde
görülerek sonuçlandırılması doğru görülmemiş, kararın bozulmasını gerektirmiştir…” (Yargıtay 11. HD, 3.7.2014,
6674/12807, Kazancı İçtihat Bankası)
► ”…Davacı; davalı banka ile muhtelif tarihlerde Konut ve Tüketici Kredisi sözleşmeleri imzalandığını, dosya ve
sigorta masrafı adı altında toplam 4076,89 TL kesinti yapıldığını, yapılan kesintilerin yasal olmadığını ileri sürerek
davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir…. bankaların kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl
amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim
ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında kredi borçlusu tüketicilerin de
bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında tahsil edilen sigorta primlerine dair kayıtların
haksız şart niteliğinde olduğunun kabulüne ise olanak bulunmamaktadır…” (Yargıtay 13. HD, 2.7.2014,
23525/22547, Kazancı İçtihat Bankası)
► Davacı, 30.07.2004 tarihinde davalılardan O... Oto Pazarlama San. A.Ş.'den 0 km O. V. araç satın aldığını,
11.09.2004 tarihinde aracın vites kutusundan ses geldiğini, servisin hiçbir işlem yapmadığını, 29.09.2004 tarihinde
motor arıza lambasının yandığını, servisin bu lambayı söndürüp teslim ettiğini, şikayetlerinin halen devam etmesine
rağmen davalıların değişim talebini kabul etmediğini iddia ederek davaya konu aracın ayıpsız yenisi ile
değiştirilmesini istemiştir. Davalılar, aracın ayıplı olmadığını basit arızaların giderilerek aracın davacıya teslim
edildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı
tarafından temyiz edilmiştir. Davacının davalılar tarafından üretilip satılan O. V. marka otomobili 30.07.2004
tarihinde satın aldığı, 11.09.2004 ve 29.09.2004 tarihlerinde vites, kolundan ses gelmesi, motor arıza lambasının
sürekli yanması nedeniyle servise başvurduğu ancak servisin "fabrikadan bilgi bekleniyor" denilerek aracı davacıya
teslim ettiği, bunun üzerine davacının aracın değiştirilmesi talebi ile davalı O... A.Ş.'ye başvurduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, rapora göre araçta şanzımanından kaynaklanan gizli ayıp
bulunduğu, bu ayıbın meydana gelmesinde sürücü kusuru ya da yetersizliği bulunmadığı, şanzıman ünitesinin komple
değiştirilmesi suretiyle arızanın giderilmesinin mümkün olacağı yani imalat hatası bulunduğu bildirilmiş, ayrıca
aracın hali hazırda faal olarak hizmet vermeyi sürdürdüğü, araçtan yararlanamama koşulunun oluşmadığı, bu nedenle
davacının değişim talebinin yasal koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir. Mahkemece de araçtaki gizli ayıbın yenisi ile
değiştirilmesini gerektirecek esaslı ayıp olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysaki araçta
kullanıcı hatasına bağlı olmayan üretimden kaynaklanan gizli ayıp olduğuna, davacı süresinde 11.10.2004 tarihinde
satıcı davalı O... A.Ş.'ye aracın değiştirilmesi talebiyle başvurduğuna göre, 4077 sayılı Yasa'nın 4/2. maddesi hükmü
gereği davalılar davacının şartları oluşan değiştirme talebini kabul etmek zorundadırlar…(Yargıtay 13.HD, 24.1.2006,
2005/13380, 2006/473, Kazancı İçtihat Bankası)
Prof. Dr. Baki İlkay Engin – Tüketici Hukuku/2014-2015 Öğretim Yılı
1
► Taraflar arasındaki "tüketici-aynının iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1.Tüketici
Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.12.2002 gün ve 2001/510-304 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.03.2004 gün ve 2003/6837-2004/2852 sayılı ilamı ile;
.Dava, davalılarca üretilip satışı yapılan otomobilin gizli ayıp nedeniyle yenisi ile değiştirilme isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava
konusu otomobil, 30.12.1997 de "0" km. olarak dava dışı üçüncü kişiye satılmış ve davacı bu aracı 11.9.1998 de satın
almıştır. Aracın satın alma tarihinden itibaren değişik arızalar nedeniyle sık sık onarım gördüğü ve bu arızaların
giderildiği anlaşılıyorsa da en son çıkan sorunlar nedeniyle 11.7.2001 tarihinde servisine götürüldüğünde kaporta
aksamında yaygın şekilde paslanmanın da bulunduğu görülmüştür. Yapılan incelemeler sonucu düzenlenen bilirkişi
raporunda bu paslanmanın imalat hatasından kaynaklanan gizli ayıp niteliğinde olduğu bildirilmiştir. Böylece dava
konusu araçta gizli ayıbın bulunduğu ve bunun ise 11.7.2001 tarihinde öğrenildiği görülmektedir. Bu durumda
zamanaşımı süresi içinde imalat hatasına bağlı gizli ayıbın öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Bu tarih gözetildiğinde
eldeki davanın açıldığı 5.10.2001 tarihinde iki yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. O halde mahkemece işin esası
incelenerek varılacak uygun sonuca göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı
şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir...), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir… Direnme yoluyla Hukuk Genel
Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu araçta bulunan ayıbın hile ile gizlenmiş "gizli ayıp" niteliğinde ve buna
göre davalı yanın "zamanaşımı definin" yerinde olup olmadığı, noktalarında toplanmaktadır… Bu bağlamda; olayın
açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun hile ile gizlenmiş gizli ayıp olduğunda
kuşku yoktur… Şu durumda mahkemece, özel daire bozma kararına uyularak, işin esası incelenip varılacak sonuca
göre karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi bozmayı
gerektirmiştir…(Yargıtay HGK, 5.10.2005, 4-487/553, Kazancı İçtihat Bankası)
► Taraflar arasındaki "ayıplı mal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.Tüketici Mahkemesince
davanın kabulüne dair verilen 25.06.2002 gün ve 2001/231-2002/677 sayılı kararın incelenmesi Davalılar vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.09.2003 gün ve 2003/9405-10034 sayılı ilamı ile ; (
...dava, ayıplı çıkan aracın yenisi ile değiştirilmesi, olmazsa değerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, aracın
aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araçla değiştirilmesine karar verilmiş, karar davalılarca temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu
mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine
hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan
4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri
arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline
hükmedilmelidir. Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı
gerektirmiştir... ), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir…. Dava, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir… Somut
olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile
tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla
açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak
davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir. Tüketici dava dilekçesinde,
malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile
değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile
değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar, yukarıda ayrıntısı açıklanan yasal düzenlemelere uygundur. 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 381-388 maddelerine aykırı bir hükmün varlığından da söz etmek olanaklı
değildir. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin
karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme
hakkının kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir.
Diğer taraftan, infaz aşamasında hükme konu malın bulunamaması halinde, İcra ve İflas Kanunu'nun 24. maddesinin
uygulanma olanağının varlığı da unutulmamalıdır… Ayrıca, gerek 4077 sayılı Kanunun ilk şeklinde gerekse 4822
sayılı Kanunla değişik halinde kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme de yer verilmemiştir. Sonuçta;
yukarıda ayrıntısı açıklanan tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme
kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle
belirlenen olgular ile içerikleri irdelenen yasal düzenlemelere göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının
onanması gerekir… …(Yargıtay HGK, 22.6.2005, 4-309/391, Kazancı İçtihat Bankası)
Prof. Dr. Baki İlkay Engin – Tüketici Hukuku/2014-2015 Öğretim Yılı
2