kalıtsal trombofili nedenleri ve yönetimi

İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi,2013;17(Ek2):4-5
1.BOZYAKA HEMATOLOJİ SEMPOZYUMU
KALITSAL TROMBOFİLİ NEDENLERİ VE YÖNETİMİ
Uzman Dr. Bahriye Payzin
İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Hematoloji Kliniği
Kalıtsal trombofili, 40 yaş altında venöz
tromboemboli (VTE) atağı ortaya çıkan
ve özellikle cerrahi, hareketsizlik, uzun
yolculuklar ya da östrojen kullanımı gibi
iyi tanımlanmış risk faktörü bulunmayan
hastaların yarısına yakınında saptanır.
Kalıtsal trombofilisi olan hastalarda
sıklıkla ailesel tromboz öyküsü bulunur.
Sinus ven trombozu veya mezenterik
venler gibi sık rastlanmayan bölgelerde
tromboz ortaya çıkması, tekrarlayan
trombozlar, kumadin tedavisi sırasında
deri
nekrozunun
görülmesi
gibi
durumlarda
kalıtsal
trombofiliden
kuşkulanmalıdır. Kalıtsal trombofili iki
kategoride incelenebilir. İlki antitrombin
(AT ), protein C (PC) ve protein S (PS)
gibi endojen antikoagülan proteinlerin
fonksiyonlarında azalma, ikincisi faktör V
Leiden (FV leiden) ve protrombin
G20210A (FIIG20210A) gibi prokoagülan
yolakların fonksiyonlarında artış ya da
FVIII, FIX ve FXI gibi prokoagülan
proteinlerin düzeylerinde artış ile ortaya
çıkar. Hiperhomosisteinemi kalıtsal ve
kazanılmış
faktörlerin
kombinasyonu
sonucu görülür. Metilentetrahidrofolat
redüktaz (MTFR) gen mutasyonlarının en
yaygın
olanları
MTHFRC677T
ve
MTHFRA1298C
gen
polmorfizmidir.
Kazanılmış
homosistein
artışı
metotreksat, teofilin, siklosporin, birçok
antikovülzan ilaçlar ve son dönem
böbrek
yetmezliği,
ağır
karacier
yetmezliği ve hipotiroidi nedeniyle ortaya
çıkabilir. Homosistein düzeyindeki artış
(>15
mmol/L)
arteryel
tromboz
(miyokard infarktüsü, inme, perifer arter
hastalığı) ve VTE riskinde artış ile
birliktedir. Homosistein artışı folatla
birlikte B12 vitamini ve B6 vitamini
verilmesi ile azaltılabilir. Bununla birlikte
son
randomize
çalışmalar
vitamin
tedavisi
verilmesinin
rekürrens
kardiovasküler olay ya da inme ve
rekurrens VTE riskini azaltmadığını
ortaya koymuştur. Bu negatif sonuçlu
çalışmalar
ve
genel
populasyonda
hiperhomositeinemi insidensinin azalması
(örneğin buğday ununa folik asit
eklenmesi)
tarama
testi
yapılma
isteğinde hızlı bir düşüşe yol açmıştır.
Tromboz öyküsü olan bir hastanın,
tromboz atağı sırasındaki yaşı, tromboz
bölgesi, o sıradaki potansiyel risk
faktörleri (cerrahi, travma, gebelik, uzun
süren hareketsizlik, östrojen kullanımı),
ailede tromboz öyküsü varlığı dikkatlice
sorgulanmalıdır.
Seçilmemiş
VTE’li
hastalarda kalıtsal trombofili taramasının
VTE
rekurrensi
tahminine
katkısı
gösterilmemiştir.
İlk
VTE
atağında
trombofili taramasının sonuçları tedavi
süresini etkileyecekse veya östrogen
kullanımına karar verilecekse tarama
testinin endikasyonu vardır. İlk tromboz
atağı 40 yaşın altında görülen hastalar,
serebral ve mezenterik venler gibi sık
rastlanmayan
bölgelerde
trombozu
ortaya çıkanlar,
iki veya daha fazla
birinci derece akrabasında nedensiz
gelişen tromboz
öyküsü olanlarda
tarama yapılması uygundur.
Önceki
tromboz atağında kışkırtıcı bir neden
olmayan ve gebelik sırasında ya da
östrojen tedavisi sırasında tromboz
gelişen kadınlar sadece klinik öykü
temelinde tromboprofilaksi için yeterlilik
kazanır.
Bu
durumlarda
trombofili
tarama testleri uygun değildir. İkinci
trimestirde birden fazla düşük ya da
intrauterin
ölüm
öyküsü
olanlarda
tarama testi yapılması uygundur.
Tarama testinin zamanı önemlidir. Akut
trombotik
olay
sırasında
doğal
antikoagülan düzeyleri azalır. Heparin AT
4
düzeyini, kumadin gibi K vitamini
antagonistleri de PC ve PS düzeylerini
düşürür. Bu yüzden test akut olaydan
sonra ve kumadin tedavisi durdurulduğu
zaman yapılmalıdır. Gebelik sırasında
düşen PS düzeyi PS eksikliği tanısını
zorlaştırır.
Diğer
aile
bireylerinin
araştırılması
kazanılmış
eksikliğin
dışlanmasını sağlar.
Tarama testi öncesi INR testi kumadin
etkisini, APTT heparinin etkisini dışlamak
için rutin yapılır. Fonksiyonel testler AT,
PC ve PS için, immunolojik test serbest
PS ve bağlı PS tayini için kullanılır. FII
G20210A gen mutasyonu için
ve
modifiye
APC
duyarlılık
oranının
kullanıldığı APCR testi pozitif ise FV
Leiden gen mutasyonu için DNA testi
yapılır.
Hiperkoagülabilitesi olan ya da olmayan
hastalardaki tromboz tedavisi arasında
birkaç istisna dışında fark yoktur. Ağır AT
eksikliği
olan
hastalarda
genellikle
standart ya da düşük moleküler ağırlıklı
heparin (DMAH) kullanılır ve bazılarında
terapötik antikoagülasyona ulaşmak için
yüksek dozlara çıkılır. Bazılarında ise
DMAH
ya
da
standart
heparin
kullanılırken AT konsantresi de vermek
gerekebilir. Homozigot PC veya PS
eksikliğinde görülen yeni doğandaki
purpura
fulminansta
PC
veya
PS
konsantresi verilir. PC ya da PS
eksikliğine bağlı kalıtsal trombofilide
görülen VTE’de heparin ya da DMAH ile
tam bir antikoagülasyona erişilmeden
varfarine geçilmemelidir. Bundan sonra
düşük dozlarda varfarin başlanmalı ve
ancak ardışık iki gün INR terapötik
değere ulaştığında heparin ya da DMAH
kesilmelidir. Major cerrahi veya hastalığa
bağlı
uzamış
immobilite
gibi
iyi
tanımlanmış geçici risk faktörüne bağlı
oluşan
VTE
tedavisinin
süresini
trombofilinin
varlığı
etkilemez.
Bu
hastalar en az 3 ay antikoagülan tedavi
alır.
FV Leiden veya
FII G20210A
heterozigot
mutasyonunun
varlığı
rekurrens üzerine etkili değildir. Tersine
AT, PC, PS eksikliği olan hastalar ve
homozigot/çift heterozigot FV Leiden
veya FII G20210A mutasyonu olanlarda
rekürrens riski yüksektir ve daha uzun
süre
antikoagülan
tedavi
almaları
gerekir.
Gebelik sırasında gelişen VTE tedavisi
üzerine trombofilinin bir etkisi yoktur. Bu
hastalara
gebelik
sırasında
tedavi
dozunda
heparin,
DMAH
ya
da
fondaparinuks verilir. Geçmişte nedensiz
veya rekurrens VTE öyküsü olan,
homozigot/çift heterozigot FV Leiden
veya FII G20210A mutasyonu olan
hastalar ve AT,PC ya da PS eksikliği olan
kadınlar gebelik sırasında heparin ya da
DMAH profilaksisi almalıdır. Postpartum
4-6 hafta DMAH ya da varfarin ile tedavi
sürdürülmelidir (DMAH ve varfarinin
anne
sütünde
antikoagülan
etkisi
saptanmadığından güvenle verilebilir).
OKS alımında VTE gelişen kadınlarda
trombofilinin varlığı söz konusu ise
gebelikte
ve
postpartum
dönemde
antikoagülan profilaksi yapılmalıdır.
KAYNAKLAR
1) Baglin
T,
Gray
E,
Graves
M.Clinical guidelines for testing
for heritable thrombophilia. Br J
Haematol 2010; 149:209-20.
2) Crowther
MA,
Kelton
JG.
Congenital thrombophilic states
associated
with
venous
thrombosis:
a
qualitative
overview
and
proposed
classification system. Ann Intern
Med. 2003 ;138:128-34.
5