El-Müzil - Somuncu Baba

GÜZEL İSİMLER / Ramazan ALTINTAŞ*
Dilediği kimseyi hor ve hakir duruma düşürüp bütün üstünlük
niteliklerini ondan kaldıran:
El-Müzil
“Yüce Allah’ın en güzel isimleri arasında yer alan el-müzil
sözlükte “hor ve hakir düşürmek” anlamına gelir. Allahu Teâlâ
mü’minleri yüceltip aziz kıldığı gibi, O’nun âyetlerini inkâr eden ve
peygamberleri öldürenleri , Allah dışında birtakım âciz varlıkları tanrı
edinenleri hor ve hakir bir konuma düşeceklerdir.”
A
rapçada müzil; “zelil olmak, hor görülmek” anlamına gelen züll kökünden
bir sıfat olup “dilediği kimseyi hor ve
hakir duruma düşürüp bütün üstünlük niteliklerini ondan kaldıran” demektir. Yüce Allah’ın
en güzel isimleri arasında yer alan el-müzil
sözlükte “hor ve hakir düşürmek” anlamına
gelir. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk’ın “elMüzil” ismi, şu âyette fiil biçiminde Allah’a
izafe edilmiştir:
“Ey Muhammed, de ki: ‘Mülkün sahibi olan
Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğin-
22 ŞUBAT 2014
den çekip alırsın; dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın (tüzill); iyilik elindedir. Doğrusu
sen, her şeye kadirsin!.”1
Mutlak Takdir Yetkisi Allah’a Aittir
Yüce Allah, tabiatı değişim yasaları üzerine kurmuştur. Tabiat yasaları, insanın
irâdesinin dışında cereyan etmektedir. İnsanın irâde ve ihtiyarının dışında kalan
hâdiselerle ilgili kadere, kader-i mübrem
denilir: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki,
Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış
olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”2
âyetinde olduğu gibi. Bu âyetteki Kitap, “yasalar” anlamına gelir. Tabiat olayları dediğimiz depremler, fırtına, selin yol açtığı âfetler,
güneş ve ay tutulmaları, mevsimlerin oluşumu, kıyâmetin kopması, bir insanın anne ve
babasını, dilini ve ırkını, cinsiyet ve akrabasını, doğum ve ölümünü, içinde bulunduğu
coğrafyasını, akıl ve fizikî yapısını seçememesi gibi durumlar ızdırârî irâde kapsamına girer. Bütün bunlar külli irâde alanında
cereyân eder. İnsan bu alanlarda sadece
tedbir alır, mutlak takdir yetkisi Allah’a aittir.
Kaldı ki, doğadaki yaratıkların davranışları
değişebilir, ama doğaya hâkim olan kurallar
sistemi değişmez.3
Bir de Cenâb-ı Hakk’ın sosyal yasaları
vardır. Buna “sünnetullah” denilir. Nitekim
bir âyette şöyle buyrulur: “Allah’ın geçmişlere uyguladığı yasa budur. Allah’ın yasasında
bir değişme olmaz.”4 Bu alan insanın sorumlu tutulduğu ve özgür irâdesini kullandığı bir
alandır.
İnsana Sorumluluk Yüklenmiştir
Çünkü insan, sorumlu tutulduğu alanda irâde özgürlüğüne sahiptir. Tevhîd ve
adaletle ilgili konular, toplumun refahını
artırmak için şartların iyileştirilmesi, değiştirilmesi vb. gibi sosyal meseleler bu alana
örnektirler. İşte bu alanlarla ilgili olan konuları İslâm kelamcıları, kader-i muallak olarak
isimlendirmişlerdir. Dolayısıyla aklı sağlam,
aklını kullanabilme yeteneğine sahip her insan, kendi özgür irâdesiyle yaptığı ihtiyârî fiillerinden sorumlu tutulacaktır. İnsanın iman
ve küfrü, hidâyet ve dalâleti seçmede özgür
olduğunu bildiren pek çok âyet vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
“Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi
için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir
günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir
peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.”5
“Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir.”6
“İnsan için ancak çalıştığı vardır.”7
“Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır)
kendine, yapacağı (şer) de kendinedir.”8
“Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış
olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.”9
Bu âyetlerde de görüldüğü gibi akıl ve
hür irâde yetisine sahip olan insana sorumluluk yüklenmiştir. Zihinsel yetenekleri yerinde olan (akıl-bilgi), düşünsel yetenekleri
sağlam (irâde), fiziksel yetenekleri sağlıklı
olan bir kimse eylemlerini özgür bir şekilde gerçekleştirebilir. Nasıl ki toprağa atılan
bir tohum, oluşum şartlarına (ısı, ışık, hava,
hastalıklara karşı tedbir ilaçlama, gübreleme vb.) sahip olduğu zaman filiz verirse,
insan da yukarıdaki özelliklere sahip olduğu
zaman özgür kararlar verebilir. İnsan değiştirilmesi imkân dışı (külli irâde alanıyla sınırlı) kaderin dışında, değiştirilmesi imkân
dâhilinde olan (külli irâde alanında) konularda self-determinizme sahiptir. Eğer böyle
olmasaydı, teklifte bulunmanın, günah ve
sevabın, ceza ve ödülün, cennet ve cehennemin bir anlamı kalmazdı. Bütün bunlar
insanın sorumluluk alanında kendi kaderini
kendisinin tayin etme hakkına sahip olduğunu gösterir.
Diğer taraftan, sosyal hayatla ilgili konular da sünnetullah kavramı içerisinde değer-
somuncubaba 23
lendirilir. Yüce Allah’ın mülkle ilgili olarak
dilediğini yüceltip dilediğini alçaltması birey ve toplumun ahlâkî ödevlerine karşı gelip-gelmemesiyle alakalıdır. Buna ahlakî şer
denilir. Bir âyette ahlakî şerrin oluşumunun
öznesi insan olarak gösterilir: “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye
yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine
tattırır.”10 Hâlbuki Yüce Allah, yeryüzüne salih kullarının mirasçı olmasını istemektedir:
“Andolsun ki, Tevrat’tan sonra Zebur’da da
‘yeryüzüne ancak iyi kullarım varis olacaktır’
diye yazmıştık.”11 Bu âyetten anladığımız kadarı ile yeryüzünü maddî ve mânevî alanda
ıslah ve imar edecek olan kimseler olabildiğince kusurları asgarî düzeye indirilmiş
olan iyi kimselerdir. Bunun aksi olduğu zaman, bütün bir Allah’ın mülkü, bozguncuların elinde ifsat edilir. Çünkü onların değerler dünyasında mânevî imar ve hakkaniyet
ölçülerine göre toplumu yönetme liyâkati
yoktur. Ünlü Osmanlı tarihçisi Koçi Bey’in
Risâlesi’nde vurguladığı gibi, “Toplumlar küfür üzere ayakta durabilir, ancak zulüm üzere
duramazlar.”
Allah Kimleri Hor ve Hakir Kılar?
Ahlakî değerler alanında meydana gelecek olan çöküntü, bir milletin ya fiziksel
olarak tarih sahnesinden silinmesini ya da
fiziksel varlığını korumasına rağmen güç ve
iktidarını kaybetmesini beraberinde getirebilir.12 İbn Haldun’un dediği gibi; fetih, ganimet getirir; ganimet konfor ve lükse dayalı
bir hayatı; böyle bir hayat da rehâveti getirir, arkasından da böyle gevşek bir hayat,
yıkılışı getirir. Ancak, ahlakî değerleri yaşam
24 ŞUBAT 2014
tarzı haline getiren milletler, tarihsel yürüyüşlerini devam ettirebilirler.13 Her türlü zulüm, haksızlık ve adaletsizliğin koyulaştığı,
emânetlerin ehline verilmediği bir toplum,
kendi kıyâmetini zorlar. Böyle bir toplumun
birlik bağları çözüleceği ve güç kaybı yaşamaya başlayacağı için çöküş süreci hızlanacaktır.14
Netice, Allahu Teâlâ mü’minleri yüceltip
aziz kıldığı gibi, O’nun âyetlerini inkâr eden
ve peygamberleri öldürenleri15, Allah dışında birtakım âciz varlıkları tanrı edinenleri.16
Allah’a ve peygamberine düşman olup başkaldıranları17 kendilerini zengin ve güçlü sanan ve çevrelerinde de öyle zannedilen, bu
sebeple Allah’a secde etmekten geri duranları18 ve kötülük yapanları19 hor ve hakir bir
hâle düşürecektir. Bu noktada mü’minler izzeti; Allah, Rasûlü ve muvahhit mü’minlerde
aramalıdırlar. Başka yerlerde aramaya kalktıkları takdirde hor ve hakir bir konuma düşeceklerdir.
Dipnot
* Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ
1. 3/Âl-i İmrân, 26.
2. 57/Hadîd, 22.
3. Bkz. 13/Ra’d, 11.
4. 33/Ahzâb, 62.
5. 17/İsrâ, 15.
6. 74/Müddessir, 38.
7. 53/Necm, 39.
8. 2/Bakara, 182.
9. 3/Âl-i İmrân, 182.
10.30/Rûm, 41.
11.21/Enbiyâ, 105.
12.Bkz. 17/İsrâ, 16.
13.Bkz. 24/Nûr, 55.
14.18/Kehf, 59.
15.2/Bakara, 61.
16.7/A’râf, 152.
17.58/Mücâdele, 20.
18.68/Kalem, 43.
19.10/Yûnus, 27.
Deli Gönül
Deli gönül abdal gönül
Ne girersin hâldan hala
Yetmez mi ki bir gonca gül
Ne konarsın daldan dala
Yetsin artık bunca keder
Gülmez mi hiç sana kader
Bugün gelir yarın gider
Ne salarsın yoldan yola
Semalarda ürüşansın
Dünyalarda perişansın
Gönüllerde gülüşansın
Ne dönersin aldan ala
Deli gönül geldim sana
Küle döndüm yana yana
Merhametin yok mu bana
Ne salarsın kuldan kula
Mürsel GÜNDOĞDU
Gözlerin hep ateş saçar
Gülzarından bülbül kaçar.
Benim gülüm nerde açar
Ne budarsın koldan kola.
somuncubaba 25