buraya - Türk Hukuk Kurumu

DİL DERNEĞİNDEN KAMUOYUNA AÇIKLAMA
On yılı aşkın bir süredir bütün eğitim kurum ve kurallarını dinselleştiren iktidar, bir bütün olan
Türk Devrimini parçalama eylemine hız verdi. Birbiri ardına toplanan; birinde eğitimin, ötekinde dinsel
konu ve sorunların tartışılacağı iki “şûra”da, anaokulundan başlayarak “hayat tarzı”nın değişeceğini,
dinsel eğitimin bebeklere dek ineceğini, istemesek de Osmanlıca öğreneceğimizi; “vahiy” dururken
“sadece akıl ve bilime yöneltilme”nin “manidar” olduğunu öğrendik. Bu danışma kurullarındaki
(şûralardaki) söylemlerin hemen eyleme dönüşeceği, alınacak kararların önceden belirlendiği belli
oluyordu. Nitekim dinsel etkinlik yapan bir kurumun, öğretmenlere Osmanlıca dersi vereceği, bunun
için MEB ile bağlantı sağladığı ortaya çıktı.
Bu iki kuruldaki konuşmalar, alınan kararlar gibi iletişim araçlarında yaşanan tartışmalar,
yaklaşık yüzyıllık devrim deneyimi olan 21. yüzyılın laik Türkiye’sine hiç yakışmıyor.
Kurulların, iktidarı rahatsız eden “aralık” ayında toplanması “manidar”dı. Gündemi
değiştirmekte epeyce usta olan iktidar, tartışmaların “dil” bağlamında yoğunlaşmasını sağladı.
Özellikle iktidar yandaşları, dilin de bilimi olduğunu yok sayarak, “dil”den “din”e uzanarak, usu ve bilimi
dışlama yarışına girdiler. Günlerdir Türkçenin tarihsel akışından habersiz olanları, doğruları çarpıtan
yalanları izliyoruz. Harf ve Dil Devrimlerine düşmanlığı kuşanan ve devlet eliyle örgütlenen
karşıdevrime göre bu iki devrim, “Geçmişle bağları koparmış; dedeyle torun anlaşamıyormuş;
atalarının mezar taşlarını okuyamaz olmuşlar; ninelerin aşk mektuplarını da okuyamıyorlarmış; bir
gecede bütün ülke cahilleşmiş; bütün kütüphaneler yok edilmiş…” Bu savlar, 1950’lerden bu yana
sakız gibi çiğnenip duruyor; ama artık hepsi çürüdü.
Bir süre, “Benim manevi mirasım akıldır, bilimdir” diyen Mustafa Kemal’in ardılları olarak usun
öncülüğüne, bilime, sanata olan inancımız ve saygımızla iktidardaki politikacıları, gazetecileri, TV’lerde
konuşan sözde köşe yazarlarını, akademisyenleri, sanatçıları izledik. Osmanlılık taslayanlar,
Osmanlıca dayatması yapanlar; dini, siyasanın kılıcına dönüştürenler, yandaşlığı sorgulamadan
giyinenler, gündem değiştirme ustalığını bilgisizliği perdelemekte gösteremiyorlar. Mustafa Kemal’e,
Türk Devrimine, cumhuriyetin diline, tarihine, coğrafyasına, çağdaş değerlere, özgür düşünceye, insan
haklarına, hukuka saygısızlıkta sınır tanımıyorlar.
Dinsel ağırlıklı siyasanın yapıcısı ve yandaşlarından kaçının dedesi ninesi cumhuriyet
öncesinde aşk mektubu, dilekçe yazabilmiştir? Erkeklerin pek azının, kadınların hemen hepsinin
kaleme dokunamadığı, basımevinin 200 yıl sonra geldiği imparatorlukta yok edilen kütüphaneler
nerededir? Avrupa dinde “reform”u ve “rönesansı” yaşarken, basımevini bulup aydınlanmayı
kurumsallaştırırken; türlü buluşları insanlığa sunarken Osmanlı İmparatorluğu “ussal, bilimsel, sanatsal
olandan, uygulayımdan niçin uzak kalmış, niçin çağını izleyememiş; niçin eğitim kurumlarını ve
ordusunu yayılmacıya teslim etmiştir?
İçinde yaşadığımız dönem, Osmanlının en karanlık, en acılı dönemini anımsatmaktadır.
Uyarıyoruz! Osmanlıcanın yazıldığı, Türkçenin seslerini yansıtmayan Arap abecesini öğrenen
hiç kimse, Kuran’ı okuyamaz. Harf ve Dil Devrimleri, geçmişle bağımızı koparmamış; tersine dille din
arasındaki bağı ussal, bilimsel bir temele oturtmuştur. Ezanı Türkçe duymak zulüm değildir. Kuran’ın
Türkçesini okumak, halkın inancını kullananların oyununu bozacaktır. Atatürk’ün Nutku’nu
okuyamadığını söylemek ikiyüzlülüktür. Atatürk Nutku 1927’de, Harf ve Dil Devrimlerini yapmadan
yazmış; Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında neler yaşandığını anlatmış; halka hesap vermiştir.
Atatürk’le hesaplaşanlar Osmanlıcaya, Osmanlılığa sarılmak yerine önce halka hesap verme
yürekliliği göstermelidir. 21. yüzyılda ne eski dil ne eski yazı diriltilebilir. Kurtuluş Savaşı veren bu ulus
yaşanan acıları, yoksulluğu, yolsuzlukları örtme girişimlerini görecek, suskun kalmayacaktır!
“Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır” diyen Mustafa Kemal’in açtığı yoldan asla dönmeyeceğiz! Yurttaşlık
bilincimizin ve Türk Devriminin yaralanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz!
Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Sevgi Özel