perder başkandan Değerli Dostlarım, Mustafa Altunbilek TPF Başkanı Federasyon olarak yoğun ve hareketli günler bizi bekliyor. Özellikle de çıkması beklenen “perakende yasası” ile ilgili çalışmalarımız ve ziyaretlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Son günlerde gerçekleştirdiğimiz Bakanlık düzeyindeki ziyaretlerimizde, sektörümüzün bir an önce yasaya kavuşturulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Dinamik bir sektör olan perakendenin, ülkemizde de faaliyetlerini, Avrupa standartlarında bir yasadan hareketle sürdürmesi gerekiyor. Çıkacak olan yasa, tüm tarafların yararına olacaktır. Kayıtlı ve kurallı bir sistem temelli perakende sektörü, mevcut yapısından çok daha sağlıklı işleyecektir. İstihdama ve ekonomiye en çok katkıda bulunan sektörlerin başında gelen perakendenin, bir yasasının olmaması büyük eksiklik. Bu eksikliğin giderilmesi yönünde biz yerel perakendeciler, elimizi taşın altına koymaya hazırız. Yeter ki, perakendenin bir yasası olsun! 2 “Ramazanda zam yok” Ramazan ayının başlamasına sayılı günler kaldı. Marketlerde Ramazan hareketliliği hızlandı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, Ramazan’da marketlerin zam yapacağına dair spekülasyonlar gündeme düşmeye başladı. Tüketicilerimizin, bu gibi asılsız söylemleri dikkate almamaları gerektiğini düşünüyorum. Özellikle sebze ve meyve fiyatlarında yüzde yüz fiyat artışı yaşanacağı söylemlerini asılsız buluyorum. Federasyon bünyemizde faaliyet gösteren PERDER üyelerinin marketlerinde, Ramazan ayı dolayısıyla herhangi bir fiyat artışı olmayacaktır. Tüketicilerimiz bu konuda müsterih olabilirler. Perakende Akademisi sahada Kısa bir süre önce Federasyonumuz bünyesinde kuruluşunu tamamladığımız Perakende Akademisi, saha eğitimlerine başladı. Eğitimler, öncelikli olarak Anadolu’da faaliyet gösteren üyelerimizin mağa- za yöneticilerine yönelik gerçekleştirildi. Satış ve Hizmet İletişimi ile Hijyen Eğitimi konularında çalışmalar yapıldı. Ramazan ayından sonra eğitim çalışmalarımızın ikinci aşaması devam edecek. Perakendede en önemli konu “insan”. Dolayısıyla insana yapılacak en büyük yatırım eğitimdir. Kalifiyeli eleman sıkıntısı çeken sektörümüzde, eğitimlerle farkındalık yaratmamız gerekiyor. Çalışanlarımızın, perakendeciliği bir meslek olarak görmelerini ve bunu içselleştirmelerini sağlamamız gerekiyor. Bunun yolu da, hem mesleki hem de kişisel gelişim eğitimlerinden geçiyor. Çalışanlarımız yaptığı işi ne kadar çok benimserse, kuruma bağlılıkları da o kadar artar. Bizler, mutlu çalışanlar yaratabildiğimiz sürece başarılıyız. Mübarek Ramazan ayınızı kutlar; ülkemize ve tüm İslam âlemine sağlık, huzur, barış ve bereket getirmesini temenni ederim. Saygılarımla, 3 perder içindekiler Türkiye Perakendeciler Federasyonu Adına İmtiyaz Sahibi İhsan Biçen Rüzgarlıbahçe Mah. Selvi Sok. No:6 K:6 Beykoz / İstanbul Perakende Turu 6 Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Babur Akyol Bahariye Cad. Canan Sok. 33/5 Kadıköy / İstanbul Editör Cennet Yavuzsoy Günel [email protected] 10 Gündem Yazı İşleri Emre Durdu Yönetim Yeri Rüzgarlıbahçe Mah. Selvi Sok. No:6 K:6 Beykoz / İstanbul Tel: 0216 537 63 08 Fax: 0216 537 63 10 YZB 2014 12 Röportaj “LENON CAM” 44 TPF PERDER dergisi yerel süreli yayındır. 2 ayda bir Türkçe yayınlanır. Konusu Marketler ve market tedarikçileri Baskı Tarihi: Temmuz 2014 Baskı ve Cilt ŞAN OFSET MATBAACILIK Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No:50 Kağıthane/İstanbul Tel: 0212 289 24 24 Yapım Ortakalan Sektörel Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. Bahariye Cad. Canan Sok. 33/5 Kadıköy / İSTANBUL Tel: 0216 418 00 99 www.ortakalan.com.tr 4 34 Araştırma perder içindekiler Serbest Köşe İyi takım olabilmek Pazar 48 Ercüment Tunçalp Danışman 36 “Sıradanlık” kötü niyetlidir! 52 Röportaj “ANAVARZA BAL” Yılmaz PEKMEZCAN Akademisyen 46 İş Hukuku açısından internet kullanımı ve etkisi Dosya 56 Rıza KOÇAK Avukat 54 Müşteri ilişkileri yönetimine dair... 64 Röportaj “MİCROSOFT” Ekber IŞIK TPF Eğitim Danışmanı 66 Yaz İletişimi Haberler 68 Gurbet Altay TPF Genel Koordinatörü 80 5 perder perakende turu Altıparmak’ta atama Altıparmak Gıda Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevine Levent Özşahin, Pazarlama Direktörlüğü görevine Sumru Ordu atandı Altı Parmak Gıda, iki yeni atama birden yaptı. Altıparmak Gıda’nın Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevine Levent Özşahin getirildi. Levent Özşahin; Balparmak, Binbirçiçek ve Balparmak markalarını bünyesinde bulunduran Altıparmak Gıda’nın tüm yurt içi ve yurtdışı satış ve pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak. Şişli Terakki Lisesi mezunu olan Levent Özşahin, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. İş hayatına 1986 yılında Şahin Holding bünyesindeki Tekom A.Ş.’de İş ve Bilgi Sistemleri Geliştirme Uzmanı olarak başlayan Özşahin, 1991- 1992 yıllarında IPAS’ta endüstri mühendisi, 1992-1995 yıllarında Alarko Holding’te planlama uzmanı pozisyonunda görev aldı. 1995 yılında Colgate-Palmolive’de Bilgi Sistemleri Müdürlüğü görevini üstlenen Levent Özşahin, aynı firmada sırasıyla Müşteri Hizmetleri Müdürlüğü, Distribütör Kanalı Geliştirme Müdürlüğü, Ticari/ Müşteri Pazarlama Müdürlüğü, Marmara Bölge Müdürlüğü görevlerini üstlendi. Ocak 2002’den itibaren firmanın Yönetim Kurulu Üyesi olarak İhracat Direktörlüğü, Türkiye Satış ve Müşteri Geliştirme Direktörlüğü ve son olarak Türkiye, Kafkasya, Orta Asya ve Kazakistan’dan sorumlu Müşteri Hizmetleri ve Lojistik Direktörlüğü pozisyonlarında görev aldı. Altıparmak Gıda’nın pazarlama direktörlüğü görevine ise, Sumru Ordu getirildi. Sumru Ordu Altıparmak Gıda bünyesinde bulunan Balparmak, Binbirçiçek ve Balkovan markalarının tüm yurt içi ve yurtdışı pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak. Sumru ORDU Sumru Ordu, 1993 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun Levent ÖZŞAHİN olduktan sonra, Marmara Üniversitesi ve University of Maine ortak programında İşletme Yüksek Lisansı’nı tamamladı. Borusan Holding’te Satış ve Planlama Uzmanı olarak iş hayatına başlayan Sumru Ordu, ardından sırasıyla Colgate-Palmolive’de Marka Müdürlüğü ve Pazarlama Müdürlüğü, Sütaş’ta Pazarlama Müdürlüğü ve Philips A.Ş.’de Grup Pazarlama Müdürlüğü görevlerini üstlendi. Sen Kimsin? Marka ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel’in kişisel gelişim ve farkındalık konulu ilk kitabı, Sen Kimsin? Haziran ayı itibariyle okurlarla buluştu Ayşen Laçinel’in kitabı; kariyer yapan ve iddialı hedefleri olanlar, iş ve meslek seçiminde yol ayrımında kalıp, yeni seçimler arifesindekiler, ‘Kendimi daha iyi nasıl ifade edebilirim?’ sorusunu soranlar, ‘Neden yanlış anlaşılıyorum?’ diyenler, hayatını yeniden kurgulamak ve yeni başlangıç yapmak isteyenler için kaleme alınmış bir kitap. Bu kitap, okura; kendini, ye- 6 teneğini ve gücünü fark etme imkânı sunuyor. Okur, bu kitapla kendini daha iyi tanıyacak, kendini bilecek ve yaşamın değerini fark edecek. Başarıyı, mutluluğu yaşayacak. Okurun kendisiyle buluşması, kendisini fark etmesi ve doğru hedef belirlemesini sağlayacak, keyifli ve yararlı bir çalışma olan Sen Kimsin? tüm kitapçılarda yerini aldı. perder perakende turu Başarılı bir girişimcilik hikayesi Türkiye’nin başarılı girişimcileri arasında bulunan Ataman Özbay’ın kaleme aldığı, “7 Yaşımda Bindiğim Kamyonun Frenleri Patladı ve Hayata Yuvarlandım” adlı kitabı çıktı Ataman Özbay, “Hayatımda sahip olduğum tüm başarıları ufkumun geniş olmasına, girişimci olmama, çok çalışmaya ve asla pes etmemeye borçluyum. Yine başarımın en büyük nedenlerinden biri, kendimden büyük insanlarla birlikte zaman geçirmek, onların konuştuklarını can kulağı ile dinlemek ve öğrendiklerimi hayatıma entegre etmemdir” diyor. Bu, İzmit’in küçük bir mahallesinde gariban bir ailenin çocuğu olarak doğan, bursla okuyan, cebinde parası olmadan evlenen ve ilk işini kuran bir “girişimci”nin insanı şevke getiren yaşam öyküsüdür. Türkiye’nin ilk ıslak mendil markası olan, bugün 65 ülkeye ihracat yapan, 8’inde pazar lideri olan Uni’nin kurucusu, nam-ı diğer “mucit” Ataman Özbay; cesaret, tutku, çalışkanlık, vizyonerlik ve proaktif kişilik özelliklerine sahip olan gerçek bir girişimcinin portresini sunuyor bize. İnsan isterse neleri başarabilir, neler yapabilir gözler önüne seren Özbay, “Ailemde zengin yok, amcam, dayım, torpilim yok” diyen arkadaşlara da örnek teşkil ediyor. İstemekle, inançla gelen başarıyı anlatıyor. Ataman Özbay’ın kitabı; girişimci bir ruhun, proaktif bir kişiliğin ve vizyonerliğin insanı taşıyabileceği noktanın harika bir örneği. Üçge’ye ödül Üçge, “Alışveriş Hayattır” temalı Uluslararası Karikatür Yarışması ile Kurumsal İletişim kategorisinde bu yıl da ödülün sahibi oldu Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin, kurumları halkla ilişkiler çalışmaları yapmaya özendirmenin yanı sıra, mesleğin imajını ve itibarını geliştirmek adına bu yıl ikincisini düzenlediği kısa adı “HİÇ” olan Halkla İlişkiler Çalışmaları Ödülleri, törenle sahiplerini buldu. İletişim kategorisinde bu yıl da ödülün sahibi oldu. Üçge adına ödülü Üçge Halkla İlişkiler Yönetmeni Sevgi Yalçın, TÜHİD Başkanı Fügen Toksü’den aldı. Üçge geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen HİÇ Ödülleri’nde, Üçge Perakende Söyleşileri ile Kurumsal İletişim kategorisinde ödül almıştı. Üçge, “Alışveriş Hayattır” temalı Uluslararası Karikatür Yarışması ile Kurumsal Üçge, ödül aldığı Üçge Uluslararası Karikatür Yarışması ile perakende sektörünün öncü firması olarak, sanata ve sanatçıya gösterdiği duyarlılığın yanı sıra, bu proje ile perakende sektörüne de katkı sağlyor. “Alışveriş Hayattır” teması ile düzenlenen yarışmada; alışverişin eğlenceli, renkli ve düşündüren yönleri karikatürlere mizahi açıdan yansıtılıyor. “Alışveriş Hayattır” teması ile ilki 2006 yılında gerçekleştirilen Üçge Uluslararası Karikatür Yarışması’na 38 ülkeden 508 eser katıldı. Yarışmanın ikincisi ise Anadolu Karikatürcüler Derneği desteği ile 2012 yılında düzenlendi. Yarışmaya 52 ülkeden 289 karikatürist toplam 707 karikatürle başvurdu. Bu yıl toplam 23 projenin başvurduğu HİÇ Ödülleri organizasyonu önümüzdeki yıldan itibaren Anadolu’yu da açılarak sınırlarını ulusala taşıyacak. 7 perder perakende turu Bagomat’a Yeşil Nokta diploması Eurometall’in yeni ürünü Bagomat “Yeşil Nokta Diploması” almaya hak kazandı WWF Türkiye ve Unilever işbirliği ile hayata geçirilen ‘Yeşil Nokta’ projesi kapsamında Eurometall’in yeni ürünü Bagomat, Yeşil Nokta Diploması almaya hak kazandı. Kaynakların sürdürülebilir kullanılması anlamında Yeşil Nokta anlayışının son derece önemli olduğuna değinen WWF Türkiye yetkilileri, “Eurometall ve Unilever ile birlikte perakende mağazalarında kullanılan poşetlerin %38 e varan oranda kullanımını azaltan bu ürünün dikkatimizi çekmesi kaçınılmazdı” dediler. Eurometall’in bu anlamdaki çabasına değinen WWF-Türkiye yetkilileri, “Doğaya saygılı ve son derece tasarruflu Bagomat’ın tüm Türkiye’de kullanılması durumunda elde edilecek çevre yararı ve tasarruf, ülkemiz için çok ciddi kazanç olacaktır “ diye konuştular. verimliliğinin bir kez daha kanıtlandığına değinen Eurometall Genel Yönetmeni Oğuz Vardar “Bagomat, gereksiz poşet kullanımı ve dağınıklığın önüne geçiyor. Poşet sistemindeki düzenleme ile şık ve estetik bir görünüm sağlayan Bagomat, ortama renk katıyor. Sektördeki Bagomat kullanıcılarının % 38 tasarruf sağladığını deneyimlerle de kanıtladık” dedi. WWF Türkiye’nin bu konudaki uzmanlığı ve Unilever’in desteği ile Bagomat’ın Oğuz VARDAR Bizerba, Hal Yasası’na hazır Ataç, “Bizerba terazilerin hafıza dolması gibi bir sorunu olmadığı gibi ileride çıkabilecek tüm yeniliklere esnek yazılımı sayesinde %100 uyumludur” TBMM Genel Kurulunda, kamuoyunda ‘’Hal yasa tasarısı’’ olarak bilinen “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”, kabul edilerek yasalaştı. Kabul edilen tasarıya göre tüm meyve ve sebzelerin, nereden geldiği belirtilen birer ürün künyesi olacak… Geçtiğimiz günlerde yeni yasa ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, şu bilgileri vermişti: “Satın almak için tedarikçiye gittiğinizde ihtiyacınız olan domatesi alırken künyesine bakacaksınız. Nerede üretilmiş, ne zaman hasadı yapılmış, tüm bunları göreceksiniz. Ürünün künyesi olacak, bunu ileride çok daha yaygın hale getireceğiz. Künyeyi aslında renkli çıkaracaktık ama maliyet artmasın diye siyah-beyaz yaptık. İleride bu belki barkoda dönüşecek. Artık hiçbir satıcı her domatesi Ayaş domatesi diye satamayacak veya her portakala Finike portakalı, Anamur muzu diyemeyecek. Çünkü künye olacak. Künyeyi değiştirirse ne olur? Cezası 6 bin liradan başlıyor. Künye koymamak ya da farklı koymanın idari yaptırımı 6 bin lira. Tüketici de kaliteli, hijyenik, standardı be- 8 lirlenmiş meyve ve sebzeye güven içinde erişebilecek…” Üçge Elektronik Pazarlama ve Satış Direktörü Orhan Ataç, 1994 yılından bu yana Türkiye Distribütörü oldukları Alman Bizerba terazilerin yeni çıkan yasaya tamamen hazır olduklarını belirterek “Etikete istediğiniz tasarımı yapıp künye kodunu ister nümerik ister barkod olarak yazdırabilirsiniz. Bizerba terazilerin hafıza dolması gibi bir sorunu olmadığı gibi ileride çıkabilecek tüm yeniliklere esnek yazılımı sayesinde %100 uyumludur. Bir başka farklı özelliği ise ürün künyelerini istenirse kare kod ile etikete basabilmesi. Bu sayede tüketiciler akıllı telefonlarından bu kodu okutur okutmaz otomatik olarak ürün ile ilgili bilgilere erişebilecekler. Amacımız dünyadaki son teknolojileri perakendecilerimizin hizmetine sunmak, geleceğe bugünden hazır olmalarını sağlamak” diye konuştu. perder perakende turu 9 perder gündem Perakendeye Ramazan geldi Bu sene yaz sıcağına denk gelen Ramazan Ayı’nda, büyük kentlerdeki PERDER üyeleri, cirolarda değişim beklemiyor; ancak mevsimsel göç alan bölgelerde hazırlıklar yoğun şekilde sürüyor. “Fiyatlarda yükselme olmaz” Levent Uğurses Groseri İcra Kurulu Üyesi Ayların sultanının bu gerginlikte toplumun tüm kesimlerine daha barışçıl, daha sağ- duyulu bir yaklaşım konusunda olumlu bir etki yapacağına şüphem yok. Bu sürecin de satışlara daha olumlu yansıması diğer bir beklentim. Bunun tersi de moralin olmaması yönüyle azalan satışlar ile olası iken şahsi fikrim ağır basanın ilk ihtimal olan olumlu yansımasıdır. Son günlerde temel gıdada özellikle bakliyat, çay ve sıvı yağ gibi bazı kalemlerde fiyat artışları oldu ama ileriki günlerde ciddi bir spekülasyon yaşamazsak, ben fiyatların geçen yıllardan çok yüksek olacağını beklemiyorum. Hatta ciddi bir çaba ile toplam pakette geçen yılın altına inebilirsek, ona bile şaşırmam diyebilirim. Müşteri, rekabetin sunduğu her fırsatı kılı kırk yararak, kıyaslayarak kendi bütçesine en uygun olanı seçmeye devam etmektedir. Burada gözlemimiz fiyatın yanında içerikteki markaların da kalitesine önem verildiği şeklinde. Paket hazırlama hizmetimiz ve hatta Groseri kartlara direkt TL yükleme gibi alternatiflerimizde mevcut. Kış aylarının sofralara yakışan birçok ürünü, maalesef yaz aylarında talep görmemekte. Bunu ilk geçişte daha çok hissetmiştik. Son iki Ramazandır bu süreç oturdu. Artık yazın ortalarındayız ve bu süreç birkaç yıl daha böyle sürecek. Biz de ona uygun ürün geliştiren tedarikçilerle döneme hitap eder ürünlerle tüketicimize cazip seçenekler sunacağız. Mesela geleneksel Türk tatlılarının dondurma ile buluşması belki de Ramazan yazlarının inovasyonudur. “Ramazan, yazın Karadeniz’de iyi geçiyor” Bizim bölgemizde yani Orta ve Doğu Karadeniz’de ilk 6 ay durgun geçer. Nüfus azalır. Hava koşulları zorlayıcı olabilir. Mayıs ayının ikinci yarısından Ekim’in ortasına kadar ise bizim sezonumuzdur. Bunu sağlayan da turizm. Özellikle Ordu, çok güzel bir hareketlilik içinde. Yeni tesisler açıldı. Bölgemiz turizm açısından çok şanslı. Buraya gelen bir turist aynı hafta içinde hem kayak hem rafting yapabilir. Yaylaya çıkıp gezebilir. Denize de girebilir. Bu kadar doğal güzelliği bir arada barındıran bir bölge, dünya üzerinde azdır. Bu zamana kadar turizmi geliştirememiş olmamız, büyük kayıp; ancak son yıllarda güzel işler yapılıyor. Bir de tabi küresel ısınma ile birlikte güney tatil bölgeleri çok 10 aşırı sıcak oldu. Denize girsen bile fayda etmiyor, serinleyemiyorsun. Ben Karadeniz’in kıymetinin anlaşılacağını ve ilerleyen yıllarda çok canlı bir turizm bölgesi olacağına inanıyorum. Bu yüzden gelecek adına umutluyum. Ramazan bölgemizde perakendecilik açısından da hareketli geçecektir. Bizim bölgemiz inanılmaz göç veren bir bölge. Sadece İstanbul değil, başta Almanya olmak üzere yurt dışında da çok sayıda vatandaşımız var. Bunlar Ramazan yaz aylarına gelmeye başladıktan sonra mutlaka memlekete dönüyor ve bir aya yakın burada kalıyor. Para harcama konusunda da cömert bir müşteri kitlesi. Dolayısıyla diğer bölgeler açısından kötü olabilir; ancak biz Ramazan’ın yaz aylarına gelmesinden şikayetçi değiliz. Osman Kalafat Kalafatlar Yönetim Kurulu Üyesi perder gündem “Memlekete dönüş iyi olacak” Bu yıl paketlerde çok yoğun talep yok. Yağ fiyatlarındaki ekstra artışların bir etken olduğunu düşünüyoruz. Genel olarak ise Ramazan’da bir hareketlilik bekliyoruz. Kayseri, yazın büyük kentlerden memlekete gelenlerle nüfusunu artırır. Bu gelenler de alışverişlerinde rahat olur, fiyatına bakmadan bol alışveriş yapar. Selahattin Kılınç Şehzade Market Yönetim Kurulu Başkanı İzinlerin çoğunun Ramazan’ın ikinci yarısı olacağını ve Bayram yaklaştıkça ciroların artacağını düşünüyoruz. Yaz aylarında cirolarda yüzde 30’a yakın artış oluyor. Ramazan bunu daha da güçlendirecektir. Kayseri’de havanın sıcak olması, yeme kültürünü çok değiştirmez. Yaz da olsa Ramazan sofralarında ağır yemekler yapılır. Buranın insanı, damak zevkinden ödün vermez. Mesela Ramazan’da en fazla sattığımız ürünlerden biri “sucuk içi”dir. Bu normal sucuk gibi değil, kıymadan yapılır ve çok ağırdır. Sadece Ramazan’da satılır. Bütün mağazalarımızda sucuk içinin sarımsaklı kokusu yayılır. Müşterilerimiz bundan bol miktarda alır. Yani Kayseri halkı, havalar sıcak diye alışverişi kesmez. Normal alışverişin dışında tabi ki sıvı ürünler ve karpuz satışları da ekstra olacak. “Mevsime uygun strateji geliştirdik” Bu Ramazan’da fiyat artışı olacağını düşünmüyorum. Bakliyatta veya manav ürünlerinde üretimle ilgili sıkıntı gözükmüyor. Ancak bizler için önemli bir ciro artışı da beklemek söz konusu değil. Yaz ayları İstanbul’da durgun geçiyor. Ramazan’da eski cirolar kalmadı. Biz geçen seneden itibaren özellikle bu konunun üzerinde durduk. Ne yapabiliriz diye düşündük. Ürünü özellikle yaz ayları için daha çok nakit almaya çalıştık. Böylesine uzun vadelerin döndüğü bir piyasada sen peşin para ile toplu alım yapacağım dersen istediğin ürünü istediğin fiyattan alıp satabilirsin. Biz bunu yapmak için kış aylarından hazırlığımız yaptık. Yaz aylarında da bu avantajı kullanıp cazip kampanyalar yaptık. Bu çalışmalarımızla ölü sezonu canlandırdık ve yaz sezonunda yüzde 15 ciro artışı sağladık. Ayrıca bir süredir lokasyon giderlerimizi düşürmek için çalışmalar yapıyoruz. Bunun etkisini de özellikle bu yaz aylarında maliyet düşüşüyle olumlu şekilde hissetmeye başladık. İshak Arslan Show Hipermarket Genel Koordinatörü “Yaz durgunluğunu aşmaya çalışacağız” Cemal Parlak Üçler Market Yönetim Kurulu Üyesi Bizim mağazalarımızın olduğu bölgelerin sosyo ekonomik yapısı dikkate alındığında, yazın genel olarak durgun bir dönem geçirmemiz normal. Çünkü; hizmet verdiğimiz kitle, gelir seviyesi yüksek ve tatile giden insanlardan oluşuyor. Ramazan’da da durum çok değişmiyor; hatta insanların yazlık bölgelere gitme oranı daha da yükseldi. Ancak bunları bahane edip hiçbir şey yapmadan duracak değiliz. Biz de, özel çalışmalar yaparak bu dezavantajlı durumu telafi etmeye çalışıyoruz. Müşterilerimiz için çalışanlarına, akrabalarına ya da yardımcı olmak istediği herkese hediye edebileceği, en seçkin markalardan oluşan, ekonomik fiyatlı “Standart Ramazan Paketi”ni sunduk. Üçler Market ayrıca Ramazana özel istenilen tutarda ve adette hazırlanan “Hediye Çekleri” imkanı da sağlıyor. Ayrıca mağazalarımızda, Ramazan ayı boyunca her gün bir “İftar Topu” patlayacak ve o günün seçilmiş ürününde şok indirim fırsatı olacak. Üstelik, 24 sayfalık hazırlanan “Ramazan Özel İnsert”ünde de %50 indirimli ürünler, 1 alana 1 bedava fırsatı ve çok özel kampanyalar yer alacak. 11 perder YZB 2014 YZB 2014, SEKTÖ 12 perder YZB 2014 RÜ BULUŞTURDU 13 perder YZB 2014 Türkiye Perakendeciler Federasyonu, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 ile sektörün tüm taraflarını buluşturdu. TPF tarafından düzenlenen organize gıda perakendesinin en büyük fuar ve kongre organizasyonu olan Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 (YZB 2014), bu yıl altıncı kez kapılarını açtı. YZB 2014’ün bu yılki ana teması ise “Marka” oldu. YZB 2014 Konferansı ve Fuarı’nın açılışı, 16 Nisan’da gerçekleştirildi. Kadir Çöpdemir’in sunumuyla renklenen açılışın konuşmasını Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek gerçekleştirdi. “Marka olmak için değer yaratmalıyız” Türkiye Perakendeciler Federasyonu kurulduğu yıldan bu yana yerel perakendeciliği geliştirmek, güçlendirmek ve rekabet edebilirlik seviyesini en yukarıya çekmek için elbirliği ile çalışıyor. 371 üyesi, 3 bin 798 perakende noktası, 65 binden fazla çalışanıyla Türkiye’de ve Kıbrıs’ta hizmet veren TPF, 10 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne sahip. Yerel zincirler her geçen yıl büyümesini sürdürüyor, 2013 yılında yüzde 16 büyüyen yerel zincirlerin bu yıl ise yüzde 15 civarında büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu yıl ‘marka’ temasını ele aldığımız Yerel Zincirler Buluşuyor’da marketlere ürün ve hizmet sağlayan firmalar, yerel zincir marketlerin üst düzey yöneticileri ile görüşerek ürün ve hizmetlerini tanıtma fırsatı buluyor, işbirliklerini geliştiriyor. Her yıl, sektörü analiz edecek uzman konuşmacıların yer alacağı konferanslarımızla tüm katılımcılar sektörün geleceğine yönelik bilgiler ediniyor, birbirleriyle bilgi paylaşımı için uygun bir platformda buluşabiliyor. Marka temasını tartışmamızın nedeni yerel zincirlerin rekabet gücünün artırılması ve bunun için insana, teknolojiye ve markalaşmaya yatırım yapılması gerektiğine olan inancımızdır. Perakandeciler, hizmet sektörünün tüm grupları içinde müşteriyle en yakın temasta olan kuruluşlardır. Bizlerin asıl işi müşterilerin memnuniyetini artırmak ve onlara değer sunmaktır. Değer sunabilmek sadece taze ve kaliteli ürün satmakla olmaz. Bu bizim asli görevimizdir ancak bunun yanında müşterilerimize bizlerin marka olduğunu hissettirecek ve o markayı benimsemelerini sağlayacak pozitif değerler sunabilmeliyiz. Bunu yapabilmek için öncelikle müşterilerimizi dinlemeli, anlamalı ve ne 14 beklediklerini öğrenmeliyiz. Sonrasında ise hem en önemli gücümüz olan insan kaynağını hem de teknolojiyi kullanarak bu değerleri oluşturabilmek adına çaba göstermeliyiz. 2014’ten sonra yüzde 10’un üzerinde bir büyüme öngörüyoruz. Şu an yurtdışına açılım stratejilerini oluşturan, sistemini ve organizasyonunu planlayan birçok marka var. Bu planların doğru yürütülmesi halinde Türkiye dışındaki pazarlarda markalarımızı oldukça sık görebileceğiz. Öte yandan Değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak yeni alışveriş formatlarını tartışıyor ve uyguluyor olacağız. En önemli sorunların başında insan kaynağı ve eğitim gelmektedir. Ülkemizde perakendeciliğin hala bir meslek olarak görülememesinden dolayı sektörde insan kaynağı ve eğitimde önemli sıkıntılar yaşanıyor. Kayıt dışı ekonomi ve merdiven altı üretici ürünlerinin, hiçbir iş gücü yaratmadan ve vergi ödemeden satışa çevrilmesi de ayrı bir sıkıntı. Ayrıca organize perakendenin toplam perakende sektörü içindeki payının Avrupa’ya göre düşük olması, kriz ve belirsizlik dönemlerinde, tüketici satın alma kararlarını olumsuz etkilemektedir. Kurumsallaşma yalnızca teknolojik yatırımlarla olmuyor. Verimliliği yakalayabiliyor musunuz? Mağazalarınızın kârını, zararını görebiliyor musunuz? Doğru insanlarla çalışabiliyor musunuz? Bunlara dikkat etmemiz lazım. İşimizde yüzde yüz verimliliği yakalayacağınız nokta ise, çalışan istihdamı. Çalışana yatırım yapmak gerekiyor. Bizlerin karamsar olmak için bir nedeni yok çünkü her anlamda Avrupa’daki rakiplerimizin bir adım önündeyiz. Biz daha planlı, hareketli ve daha müşteri odaklıyız. Bence, 2020’li Mustafa Altunbilek TPF Başkanı yıllarda teknolojiyi iyi kullanan ve insana yatırım yapan işletmeler ayakta kalacak. TPF olarak insana yatırım yapma ve insan kaynağımızı verimli kullanma adına gündemde olan “Perakende Yasa Tasarısı”na dair beklentilerimiz var. Sektörümüzün en önemli sorunlarından biri olarak gördüğümüz çalışma saatlerinin ve günlerinin yasa ile düzenlenmesini talep ediyoruz. Perakende sektörü çalışanlarının bu işi bir meslek olarak görmelerinin sağlanabilmesi, sosyal hayatlarının bir düzene kavuşturulabilmesi amacıyla bu konunun, Avrupa Birliği standartlarında ele alınması gerektiği açıktır. Bununla beraber, mevcut yasalarımızda pazar günü izne tabi çalışılıyor olması farklı uygulamaları da beraberinde getirmekte ve sektörde tek tip uygulamanın önüne geçmektedir. Diğer önemli bir konu da müşterilerimize sunduğumuz plastik poşetler. Avrupa’da plastik poşetler para ile satılıyor. Örneğin, Almanya’da alışverişlerde file, bez torba perder YZB 2014 kullanıldığını görebilirsiniz. Türkiye bu konuda maalesef bir adım geride. Okullarda eğitimlerle, yasalarla poşet kullanımı azaltılabilir. Biz bu yasayı Federasyon olarak desteklemeye hazırız. Hatırlayacağınız gibi Şubat ayında Almanya’nın Düsseldorf kentinde düzenlenen EuroShop Fuarı’na katıldık. Almanya’daki sektörü yakından tanıma fırsatı yakaladık. Leverkusen, Düsseldorf ve Köln’de yaşayan Türk marketçileri ziyaret ettik. 50 yıldır Almanya’da yaşayan Türkler 1213 milyar Euro ciroya ve10 bin perakende noktasına sahip durumda. Bu dönemde önemli bir girişimde bulunduk. Almanya PERDER’in temelini attık. Almanya’daki Türk perakendecilerin şubeleşmedikleri sürece sorun yaşayacaklarını düşünüyoruz. Tüm konularda kendilerinin gelişimlerine katkı sağlamayı ve eğitimler vermeyi planlıyoruz. Bilgiyi arayan, bulan ve en önemlisi de üreterek sektör ile paylaşan bir federasyon olmayı planlıyoruz. Bu nedenle en büyük yatırımlarımızdan birini eğitime yani sektörün geleceğine yapmak istiyoruz. Bunun için sektörü bir bütün olarak görecek ve her kesimin ihtiyacına uygun çözümleri üretecek bir yapıyı inşa ediyoruz. Sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamak adına bilgi toplayacak ve analizler yapacağız. Bugünkü durumumuzdan yola çıkarak önümüzdeki dönemlerle ilgili doğru tahminlerde bulunabileceğimiz bir araştırma ve geliştirme birimi oluşturacağız.Bu amaçlar doğrultusunda Federasyonumuzun bir tüzel girişimi olan Perakende Akademisi adıyla tüm perakende sektörüne hizmet edecek bir yapı inşa ettik. Türkiye Perakendeciler Federasyonu bünyesinde; perakende sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli ve bilgili insan kaynağının yetiştirilmesi amacıyla Ekim 2014’te Perakende Akademisi’ni kurduk. Bu yapı adeta sektörün okulu olacak. Perakende Akademisi ile eğitim ve danışmanlık gibi uzmanlık gerektiren alanlarda sektöre yol göstermeyi hedefliyoruz. www.perakendeakademisi.com web portalı üzerinden üyelik sistemi ile Türkiye’nin her yerindeki işletme çalışanlarına en kaliteli içeriklerle ulaşma imkanı sağlanıyor. “Sektörde daha yiyecek çok ekmek var” Burada olmaktan çok mutluyum çünkü ben de içinizden gelen bir kardeşinizim. Perakende sektörü, 2002’den 2012’ye kadar olan dönemde 76 milyar dolardan 229 milyar dolara gelerek 3 katına ulaştı. Bu sektör, Türkiye’nin gurur kaynağıdır, bu gurur tablosunu da yaratan sizlersiniz. Sizin eseriniz. Bundan sonra ise eserinize sahip çıkma zamanıdır. Perakende sektörünün ekonomideki payının 2023 hedefleri doğrultusunda 559 milyar dolara geleceğini düşünüyoruz. Son 10 yıldaki toplam büyümenin yüzde 15’ini perakende ve toplam ticaret sağladı. Son 2 yılda perakendecilerin cirosu yüzde 18 artarken yerel zincirlerin cirosundaki artış yüzde 32. Neredeyse perakende sektörünün 2 misli üstünde. Ekonominin öncü göstergesi sizlersiniz. Eğer bugün ekonomi iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor bakmak isterseniz perakende sektörünün gidişine bakmanız yeterli olur. 2002 ile 2007 arasında bütün dünyada paranın varlığında artış gözlemlendi ve 2008 Ağustos’ta paranın fazlasının zarar olduğunun öğrendik. Para bol olmasına rağmen dünyada 2 yıl süren kriz yaşandı. Sonrasında dünya ekonomileri bir karan- tina dönemine girdi. Bu döneme girilmesiyle beraber merkez bankaları parayı kısmaya başladı. 2014 yılına gelindiğinde artık küresel piyasalarda para dolaşımının azaldığını keşfettik. Bu size şunu gösteriyor; önümüzdeki dönemde işlerinizi büyütürken borçlanmada dikkatli olun. Çünkü para eskisi gibi bol olmayacağı için eskisi gibi uygun şartlarda borçlanabilme şansınız olmayacak. ABD, Avrupa Birliği ve Asya-Pasifik ülkeleri olmak üzere dünya ekonomisinin üçte ikisinin tek bir pazarda toplandığını görüyoruz. Türkiye’nin bu pazarda olması gerektiğini, bu pazarlar birleştiğinde tüm dünyada iş yapmanın standartlarının da değişeceğini biliyoruz. Geçmişte petrol ve doğalgaz bizde yoktu, olan ülkelerde de zenginlik meydana getirdi. Fakat şimdi dünya yeni bir enerji kaynağı elde etti; o da kaya gazı. Şu anda dünyadaki en büyük rezervlerden bir tanesi ABD’de bulunuyor. ABD 10 liraya mal ettiği enerjiyi 3 liraya mal edecek. Trakya’da ve Güney Doğu Anadolu’da kaya gazı rezervleri olduğu iddia ediliyor. Eğer Türkiye önümüzdeki dönemde kaya gazı rezervlerini aktive edebilirse bizim cari açık noktasında en önemli sorunumuz çözülecektir. Bu nok- Rifat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkanı tada yatırımcıların, petrol ve doğalgazda zengin gördüğümüz ülkelerde yatırım yaparken dikkatli olması lazım. Bakın bugün an büyük 600 şehirde yaşayan nüfus 1,5 milyar ve bunların ekonomideki hakimiyeti 30 trilyon dolar. 10 yıl sonra bu şehirlerde yaşayan nüfus 2 milyara çıkacak. Yani tam 500 milyon artacak ve bunların ekonomideki katkısı da 64 trilyon dolar olacak. Onun için bu sektörün önü açık, bu sektörde yatırım yapan, büyüyen kardeşlerimin daha çok yiyecekleri ekmek var. Şehirlerin en önemli rekabet alanı perakende sektörü olacak. 15 perder YZB 2014 “Wal – Mart kendi doğrularını yarattı” küçük fiyatlarla kâr etmek nasıl mümkün olabilir? Yanıt: Operasyonel innovasyonla. Wal-Mart, operasyonel ve süreçlerle ilgili yenilikler konusunda dünyanın en yaratıcı firmalarının başında geliyor. Ve bu sayede elde ettiği tasarruflar, şirketi böylesine düşük fiyatlı ürün satışına rağmen dünyanın en ciddi kârlılığa sahip firmalarının biri haline getiriyor. Charles Fishman Wal - Mart Etkisi Kitabı’nın Yazarı Türkiye’yi seviyorum. Yaptığım ziyaretler sonrasında Türk perakende pazarının oldukça gelişmiş bir pazar olduğunu gördüm. Hem yerel hem ulusal bazda önemli şirketler var, perakende işini de biliyorlar. Bana Türkiye’de en çok sorulan sorular; “ Wal – Mart Türkiye’ye gelir mi?” ve “Gelirse bizim işlerimizi nasıl etkiler?” oldu. Açıkçası ikisinin de cevabını ben veremem ancak tahminler yürütebilirim. Ben kendi adıma Wal – Mart’ın bu kadar zamandır Türkiye’ye gelmemesini şaşkınlıkla karşıladım. Önümüzdeki 5 yıl içinde gelmezse daha da şaşırırım. Türkiye önemli bir pazar ve burada olmayı bütün uluslararası perakendeciler ister. Elbette geldiği takdirde önemli bir etki yaracaktır ancak ben Türkiye’deki pazarın yapısı itibariyle Çin veya Hindistan’da olduğu kadar büyük bir kasırga yaratacağını ve çok sayıda şirketin kapanmasına neden olacağını düşünmüyorum. Wal – Mart, her gün 35 Milyon müşteri, yıllık 466 Milyar dolar net satış, 1.8 Milyon dolar kazanç, 2,2 Milyon çalışanıyla dünyanın en büyük perakende zinciri konumunda. Wal-Mart insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük şirketi. Aynı zamanda dünyanın en fazla kişiye istihdam sağlayan özel şirketi. Şirket bu başarısını çok yüksek fiyatlı ürünler satarak sağlamıyor. Tersine, mağazalarında satılan yaklaşık 80 bin kalem ürünün ortalama fiyatı yalnızca 3 dolar. Ve şirketin en fazla satan ilk 15 lokomotif ürününün fiyatı da ortalama 2,97 dolar. Yani Wal-Mart dünyanın en büyük cirosunu böylesine küçük rakamlarla yapıyor. Ve kâr ediyor. Diyebilirsiniz ki bu kadar 16 Takımların gerek Wal-Mart’ın gerekse tedarikçi firmaların sistemlerinden maliyetleri dışarı çıkarması, karşılıklı güven ilişkisi içinde ortak bir şekilde “tüm sistemi nasıl daha verimli hale getirebiliriz” sorusuna birlikte yanıt aramak sonucunda gerçekleşiyor. Bu takımlardan ilki dünyaca ünlü hazır giyim satıcısı Sara Lee şirketi ile kuruluyor. Wal-Mart Sara Lee şirketine gidip şöyle diyor: “Wal-Mart olarak bizim stratejik hedefimiz sürekli olarak sattığımız malların perakende satış fiyatlarını ucuzlatmak. Sürekli olarak. O nedenle örneğin size her yıl başında gelip fiyatınızı yeni baştan indirmenizi isteyeceğiz. Bunun yerine size şöyle bir önerimiz var. Siz bütün defterlerinizi bize açın ve biz de sizin hangi hacimde ne kazandığınızı net olarak görüp, ikimiz için de olabilecek en makul fiyatta anlaşalım. Ayrıca bütün operasyonel ve süreçlerinizle ilgili detaylarınızı da bizimle paylaşın ki, biz kendi bilgi ve deneyimlerimize dayanarak size daha nerelerde verimlilik sağlayabilirsiniz konusunda yardımcı olalım. Siz bu önerileri değerlendirip maliyetlerinizi düşürün, biz de bu maliyet tasarruflarını müşterimize daha düşük fiyatlar olarak yansıtalım, herkes kazansın.” Yani Wal-Mart bu tasarrufun üçte birini talep ediyor, Sara Lee diğer üçte birini ve son üçte bir ise Wal-Mart tarafından nihai müşteriye fiyat indirimi olarak yansıtılıyor. Şimdi bir de Sara Lee gibi daha yüzlerce büyük tedarikçi olduğunu düşünürseniz, o zaman bu farklı Wal-Mart takımlarıyla yapılan benzer operasyonel innovasyonlar sonucu elde edilen tasarrufların rakamsal boyutunu tahmin etmekte güçlük çekmezsiniz. Bugün iskontolu fiyatlarla satış yapan Wal-Mart benzeri büyük marketlere ‘büyük koli’ (big box) mağazaları adı veriliyor. Bunun ana sebebi, Wal-Mart’ın tüm Amerika’da yaygınlaştırdığı euro-pal- etler üzerinde teşhir sistemi. Aslında fikir ilk kez Fransa’da Carrefour mağazaları tarafından uygulanmış ama Wal-Mart 1991-2 yıllarında bu fikri alıp tüm ABD’de yaygınlaştıran firma olmuş. Normalde mamul ürün fabrikadan kamyonlara, 100cmx120cm boyutlarındaki ahşaptan veya plastikten yapılmış olan ve forkliftlerin alttan çatallarını takıp kolayca kaldırabilecekleri platformlar üzerinde yüklenirler. Paletlerin üzerine yığılmış olan koli içindeki ürünlerin üzerleri şrinkle paketlenir ve mağazada bu paletler boşaltılıp ürünler depoya tekrardan yüklenir. Oysa bu malları paletler üzerinde teşhir etmek, birden fazla maliyet unsurunu mağazanın dışarısına çıkarabilecek çok harika bir fikir olabilir. Öyle ya, paleti forkliftle geniş koridora getirip bırakacaksınız, üzerindeki şrink paketi açacaksınız ve büyükçe fiyat etiketleri koyup yerinde satmaya başlayacaksınız. Böylelikle depo yeri, istifleme, mağaza-içi raf yeri ve raflara istifleme maliyetleri çok ciddi olarak ortadan kalkacak. Gerçekten de perakende sektörü için çok önemli bir innovasyon olarak kabul edilen palet üzeri teşhir, Wal-Mart sisteminden çok ciddi maliyetleri dışarıya çıkarmaya yardımcı oldu. WalMartın en önemli özelliklerinden biri, büyük bir şirket olmasına karşın karar alındıktan sonra uygulama sürecini çok hızlı gerçekleştirmesi. Şirket, metrekaresi ne olursa olsun mağazalarını şatafatlı törenlerle açmaktan kaçınıyor. Proje kesinleştirildikten sonra ise mağazanın bir an önce faaliyete başlaması için maksimum hız ve performans gösteriliyor. Girdiği eyaletlerde başarılı yerli perakende markalarını satın almayı tercih eden şirket, uyumla ilgili bütün detayları olabildiğince hızlı gerçekleştirip, tabelaları aynı anda değiştiriyor. Örneğin WalMart Kansas’a eyaletin en yaygın yerel perakende zincirini alarak girdi. Satın alma eyalet basınından gizlendi ve bu arada mağazalarda uyum sağlandı. İnsanlar satın almayı duyduklarının ertesi günü tüm tabelalarda artık WalMart yazıyordu. Wal – Mart’ın en belirleyici özelliklerinden biri, en başından itibaren pazardaki mevcut doğruları kabul etmeyip, kendi doğrularını yaratmaya çalışması… Girdiği ülkelerde kendi kurallarını uygulatmaya perder YZB 2014 çalışır. Uygulayamazsa ve geleceğe dair bir ışık görmezse inat etmeden çıkar. Wal – Mart, gıda perakendesine 1990 yılında girdi.1990 yılına kadar etimizi sütümü kimden alacağız diye bir derdimiz yoktu. Şirket kurulalı uzun zaman geçmişti, gıda dışı perakendede önemli bir güce ulaşmıştı ve hızla büyüyordu. Sonra birden gıda perakendesine de girelim dediler ve ülkedeki tüm uzmanlar, ekonomistler, perakende analistleri başarılı olunan alandaki gücü bölmenin ve bilinmeyen bir alana girmenin yanlış olduğunu başarısız olunacağını, hata yapıldığını yazıp çizmeye başladılar. Bugün WalMart tüm Kuzey Amerikada gıda perakendesinin yüzde 30’una yakın bölümüne tek başına hakim güç. O zamanlar uzmanları, analistleri dinleseler- di belki bu pazara hiç giremezlerdi. Wal – Mart’ta fiyatlar ucuzdur ama sık kampanya yapmaz Örneğin ABDde en ucuz kola Wal – Mart’ta ve fiyatı da yıllardır sabit. Ancak diğer perakendeciler zaman zaman indirim kampanyalarıyla bu fiyatın altına inebiliyor. Wal - Mart ise bu fiyatı hiç oynatmıyor, azaltmıyor ve artırmıyor. Çok iyi sattığı ürün segmentlerinde bunu sıkça yapıyor. Bazı ürünlerde yıllara dayanan sürede, o kadar uzun süre ucuz fiyat uyguluyor ki artık bu ürün alınacaksa Wal – Mart’tan başka yerden alınmaz imajını yerleştiriyor. Şu dakikadan sonra diğer perakendeciler, kolada ne kadar sert indirimler yaparsa yapsın bu artık Wal Mart’ın kola satışlarını çok etkilemiyor. Bunlara karşın ezeli rakibi Carrefour, gün içinde anonsla şok indirim uygulaması başlatınca bu diğer ülkelerde onları epey zorladı. Bunun üzerine gıda dışı bazı ürünlerde uygulamaya başladılar. Ancak gıda ürünlerinde fiyatların uzun süre sabit kalmasına ve tüketicinin kafasına kazınan sembolleşmiş fiyatlar yaratmaya hâlâ dikkat ediliyor. Her şeye rağmen şirketin antipatik yanlarının yanı sıra üreticiler tarafından sevilmesini sağlayan bir unsur ödemelerdeki ciddiyetidir. Anlaşana kadar canınıza okur. Fakat anlaşırsanız ekstra iskonto ve garip kesintiler yapmaz. Paranızı zamanında ve tam öder. Şirketin kurucusu Sam Walton’un en önem verdiği konulardan biri de dakikliktir. Şirket ödemelerinde bu mirasa sahip çıkıyor. Ancak aynı dakikliği tedarikçilerden de bekler. En ufak bir gecikmede sözleşmesindeki yaptırımları hemen uygulamaya koyar. Sihirli markalar yaratmanın sırları paylaşıldı YZB 2014’ün ilk gününde öğleden sonraki bölümde “Sihirli Markalar” başlığıyla bir panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü TV Spikeri Burcu Esmersoy’un gerçekleştirdiği panele Unilever Türkiye Ev ve Kişisel Bakımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Şükrü Dinçer ve Manajans JWT Yaratıcı Yönetmeni Sami Basut katıldı. Panelde Unilever’in “Ev ve Kişisel Bakım” kategorisinde geçmişten günümüze Türkiye’ye getirdiği markaların, tüketici tarafından benimsenme süreci anlatıldı. Şükrü Dinçer markaların reklam ve tanıtım kampanyaları ile ilgili karar alma dinamiklerinden bahsederken Sami Basut, bu kampanyaların teknik analizlerini detaylarıyla katılımcılara sundu. Panelde özellikle Elidor markası üzerinde duruldu. Bir dönem kapanması gündeme gelen ve başarısız bir performans çizen markanın, 2000’li yılların başından itibaren yeni kampanyalarla sektördeki en sevilen saç bakım markasına dönüşmesinin altı çizildi. Dinçer, bu başarıda hedef kitleyi doğru anlamakla işe başladıklarını ve zamanla Elidor’u bir şampuan markası olmaktan çıkarıp bir eğlence ve keyif markası haline getirdiklerini söyledi. Sami Basut, o dönemdeki kampanyalar ile ilgili bilgi verirken özellikle ajans – firma iletişiminin iyi olmasının başarıyı getirdiğini vurguladı ve Unilever’in kendilerine sürekli yaratıcı fikirlerle gelerek işlerini kolaylaştırdığını söyledi. Moderatör Burcu Esmersoy, Unilever Türkiye Ev ve Kişisel Bakımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Şükrü Dinçer Manajans JWT Yaratıcı Yönetmeni Sami Basut 17 perder YZB 2014 “Marka olmak için farklılaşmalıyız” Tahsin Pamir Pamir Danışmanlık Genel Müdürü Pahalı bir ürün aldığımızda esasında ürünün yararından çok markaya para veririz. Marka olmanın ilk şartı logodan geçer. Logo markanın alameti farikasıdır. Markanın kimliği vardır. Markanın faydaları vardır. Tüketici markayı kullandığı zaman kendisine sağladığı faydaları düşünür. Fakat bütün bunların üzerinde markayı asıl yaratan duygusal bağ kurma gücüdür. Bir gıda perakendecisi nasıl marka olabilir? Sektörde dünyanın en büyüğü bu konuda sektördeki her oyuncuya örnektir. Wal - Mart’ın tartışılmaz başarısı, ulaştığı konum hakkında birçok şey yazılabilir, tartışılabilir. Ancak, Wal - Mart ile yola çıkan birçok perakendeci bugün yoklar. Sam Walton’un felsefesi, müşteriler ve tedarikçiler ile ilgili görüşleri ve tutumu, işin vitrininde herkesin gördüğü, tanımladığı başarı unsurlarıdır. Ancak Wal – Mart’ın başarısının temel nedeni, yatırımlarını daima bir konuya, maliyetlerine odaklamasından, ve maliyetlerini düşürmek için gereken herşeyi yapmasından geldiği gerçeğidir. Gıda perakendeciliğinde marka olmak çok zordur, seyrek görülür, çünkü sürdürebilir başarı sürdürülebilir maliyet üstünlüklerinden, diğer bir değişle verimlilikten geçer. Zor da olsa bunu başarmak mümkün... Başarmanın anahtarı ise farklılaşmak. Konseptinin farkında olmayan perakendeci gelişemez, büyüyemez. Her konseptin kendine ait format ve rekabet kuralları vardır. Yani, iş yapış biçimleri farklıdır, rekabet kulvarları farklıdır. Konseptlerinin kurallarını bilmeyenler, yanlış işler yapar ve yanlış kulvarlarda koşar. Konseptini kaybedenler, yollarını da kaybeder. Bir semt bakkalının da, bir hipermarketin de farklı konseptleri vardır. Bu konseptlerin de kendilerine ait, yıllar içinde oluşmuş, gelişmiş, süzülmüş belli ilkeleri ve örnek uygulamaları var... Düz vites araba kullanıyorsak, kullanabileceğimiz 3 pedalının olduğunu ve her birinin ne işe yaradığını biliriz. Burada ayakların hangi pedala basacağını karıştırırsak kaza yaparız. Bu pedalların işlevlerini değiştirmeye kalkmayız bile... Şimdi, perakendecilikte de konseptleri tanımadan, “ben de, ben de” diyerek diğer konseptler için normal olan uygulamaları benimsersek yanlış yaparız; mesela küçük bir bakkalın, bir hipermarket ile fiyat rekabetine girmesi boş bir çabadır ve sadece enerjisinin kaybolmasına neden olur. Perakendecilikte farklı mağaza boyutları, uygulamacıları ayrı kategoriye oturtmaz. Hipermarket, süpermarket ve zincir mağazalar, satın alma güçleri ile fiyat rekabetinde bulunuyor. Ancak sadece ürün seçmede ve sunmadaki yetenekleriyle rekabet edenler var; öne çıkanlar, marka olanlar var. Artık hepimiz biliyoruz ki ‘ucuz fiyat’ kalıcı bir rekabet üstünlüğü sağlamaz. Örneğin İstanbul Tünel’deki uzman kitapçılar... Sadece seçtikleri, bulundurdukları kitaplarla ve sundukları hizmetle rekabet yapıyorlar. Aradığı kitabı bulan bir müşteri için fiyat, en önemli unsur değildir artık... Bir küçük semt bakkalı da bulundurduğu ürünler, onları sunuş şekli, verdiği hizmetler ve kurduğu ilişkilerle rekabet etmelidir. O da kendi mahallesinde marka olabilir. Bu kural esasında bütün formatlar ve bütün boyutlar için geçerlidir. “Markayı inşa etmek için temeli sağlam kurun” üzerinden gidebilirsin. Ben köklüyüm diyebilirsin. Bunların dışında sosyal sorumluluk üzerinden gidebilirsin. Marka olmak için bir güçlü yönünüzü seçin ve onun üzerine gidin. Ancak burada dikkat edilecek nokta, sürekli kararsızlık yaşamamaktır. Bir kez bir karar aldınız mı ve onu marka kimliğinizi inşa etmek için kullanmaya başladınız mı, bunun arkasında durun. Durmazsanız yaptığınız marka kimliği inşaatı yıkılır, siz de altında kalırsınız. Bir güçlü yön seçmek gerekirse hangisini seçmek gerekir? Bunu ben bilemem siz bileceksiniz. Hangi yönünüze güveniyorsunuz. Tasarım yeteneği veya estetik olabilir. Park yeri, sosyal alanlar, çocuklara yaratılan alanlar gibi ekstra hizmet bolluğu olabilir. Sadakat kartları ve CRM üzerinden gidebilirsin. İtibar ve gelenek 18 Gördüğünüz gibi birçok seçenek var. Birini seçebilirsin. Marka konusunda asıl önemli olan ise tutarlılık ve sürekliliktir. Ben köklüyüm diyorsan köklerini silmeye kalkışma. Ben estetiğe ferahlığa önem veririm dersen mağaza dizaynın ona göre olacak. Yani marka kimliğini inşaat ettiğin konu üzerinde tutarlı şekilde kalman gerekli. Ali Atıf Bir Akademisyen / Yazar Bu bahsettiğim genel marka politikasıdır. Bu ayrı bir konu. Perakende ise başka bir şey. Perakendede de genel bir marka kimliği gerekir. Ancak perakendecide her perder YZB 2014 mağazanın ayrı bir marka kimliği olabilir. Çünkü her mağazanın lokasyonu ayrıdır ve her mağazanın müşteri kitlesi de ayrıdır. Dolayısıyla her mağaza için ayrı bir strateji gerekir. Markanın, marka olmasının temel nedeni her şey daha da kalabalıklaşıyor. Piyasada çok fazla şirket, ürün, hizmet, reklam var. Bu fazlalığın hepsi tüketici beyninde yer bulamıyor. Beyin ilk öğrendiğini hiç unutmuyor. Son öğrendiğini ortalıyor, tekrar pekiştirmen gerekiyor. Bir kategoride 10 tane marka varsa 10’uncuya gelene kadar çok zaman harcıyor. Onun için beyinin özelliklerini iyi bilmemiz gerekiyor. Bu karmaşa içerisinde hergün 300 tane reklam izliyorsunuz. Beyin bir çöplük gibi her gün bunları alıyor. Bir yere git- tiğinizde bir tanesini hatırlıyorsunuz, ama geri kalanların çoğu aklınıza gelmiyor. Dünya sürekli değişiyor ve daha fazla bilgi geliyor. İş dünyasındaki kalabalık bizi etkiliyor. İki ürün aynıysa ucuzuna gideriz. Kural bu. İki ürün aynıysa ve siz aynılığa yarışıyorsanız, kendinizi yenileyemiyorsanız, marka da değilseniz, birisi çıkıp sizden aynı ürünü daha ucuza üretir ve sizle yarışır. Kural bu. Markanın konumlanması marka özü, öneri ve kişilik olarak sınıflandırılabilir. Marka yaratmak, ürün yaratmak değil, değer yaratmaktır. Marka özü, pazarlama sürecidir. İyi bir marka olabilmek için her yıl reklama iyi bir bütçe ayırmanız şart. Reklamda yaratıcık net ve ilgi çekici olmaktır. Süreklilik ve tutarlılık çok önemli. “Ben bu yıl reklama para harcama yapmayacağım” demek hiç doğru değil. İlk önce rakipten kötü olmayacaksın ve tüketiciyi mutlu edeceksin. Reklamı tüketiciye dozunda ve sürekli vereceksin. Bir diğer önemli konu ise markalarınızı çalışanlarınıza iyi anlatmalısınız. Çalışanlarınız sizinle aynı kafada değilse tüketiciyi asla memnun edemezsiniz. Tedarikçilere de kendinizi anlatmaya ihtiyacınız da var. Bütün bunları yapabilmek için bütün kanalları kullanmanız gerekli. Geleneksel medyayı, sosyal medyayı, şirket içi iletişim kanallarını, sektörel iletişim kanallarını ayrı ayrı ve hepsinin kendi dinamiklerine uygun şekilde kullanmanız gerekli. “İyi beslen mutlu yaşa” Kahvaltı sofrasında doğuda ciğer yenirken Ege’de ot yenir. Kültüre göre yedikleriniz değişir. Fakat ne olursa olsun beslenme Türk insanı için mutluluk kaynağıdır. Sağlıklı beslenme dengeyle ilgilidir; ne kadar hareketli olduğunuza bağlı olarak belirli miktarda yemek yiyerek ve farklı yiyeceklerin tadını çıkararak, ihtiyacınız olan tüm besinleri alırsınız. İnsan vücudu düzgün çalışabilmek için 50’den fazla besine ihtiyaç duyar. Tek seferde bize tüm bu besinleri sağlayan bir tek yiyecek ya da içecek yoktur. Bu nedenle, her gün doğru miktarlarda farklı yiyeceklerden tüketmek önemlidir. Kahvaltı etmek, sadece bir muz ve bir bardak süt ile bile olsa, güne hızlı bir başlangıç yaptırır ve gün boyu vücudun istikrarlı bir enerji seviyesini korumasını kolaylaştırır. Çocuklarınızın erken yaşta kahvaltı etme alışkanlığı kazanmalarını sağlayabilirseniz, bu iyi alışkanlık ömür boyu devam eder. Sizin için de ,çocuklarınız için de bir şeyler atıştırmak istediğinizde cipslere veya bisküvilere başvurmak kolaydır, ama genelde bunların besin değerleri düşük, kalorileri ise yüksektir. Bunun yerine dolaplarınızı meyve, tuzsuz fıstık ve sade yoğurt gibi daha sağlıklı atıştırmalıklar ile doldurmayı deneyin. Öğünlerde içecek tercihini sudan yana kullanın, meyve sularını ve tatlı içece- kleri ara sıra tükettiğiniz ikramlar olarak düşünün. Meyve suyu değerli besin maddelerine sahiptir ve büyüme süresince aktif olan beden için yüksek enerji sağlasa da, susadıklarında çocuklar ilk olarak şekerle tatlandırılmış içeceklere değil suya başvurmalıdır. Televizyonun karşısında yemek, ofis masanızda öğle yemeğini geçiştirmek ve hareket halindeyken bir şeyler atıştırmak cazip gelebilir. Çocuklarınızı sizinle birlikte masada düzenli yemeye teşvik edebilirseniz, bu sadece atıştırmayı azaltmakla kalmaz aynı zamanda onlara değerli sosyal beceriler de kazandırır. Günde ortalama 200 kez beslenmeyle ilgili karar veriyoruz. Bu yüzden doğru seçimler yaparak hem bizim, hem de sevdiklerimizin daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşayabilmesi için: “İyi Beslen Mutlu Yaşa” diyoruz Kalp ve damar hastalığı riskini azaltabilmek için beslenme rehberlerinin önerileri arasında; genel beslenme alışkanlıklarının sağlıklı olması, sağlıklı vücut ağırlığına, arzu edilen bir kolesterol profiline ve kan basıncı değerlerine sahip olmak gibi maddeler bulunuyor. Sigara kullanmamak ve aktif bir yaşam sürmek de hastalık riskini düşürmeye yardımcı diğer iki unsur. Bu hastalıktan korunmak ve zararlarından en az düzeyde etkilen- Ece Nevra Durukan Nestle Beslenme, Sağlık ve İyi Yaşam Müdürü mek için kişiye özel bir sağlık danışmanlığı hizmeti almak da faydalı olacaktır. Kullandığımız yağların çeşidi, pişirme yöntemleri, az lif ve fazla tuz tüketimi kalbe giden damarlarda tahribata neden olarak, plak oluşumuna, hipertansiyona, damar tıkanıklığına ve sonunda kalp krizi ya da felce neden olabiliyor. Bu nedenle lifli gıdalar, tam tahıllar, sebze ve meyveler yönünden zengin; zeytinyağının tercih edildiği fakat ölçülü kullanıldığı; trans yağ asitleri ve doymuş yağ içeren gıdaların, özellikle hayvansal besinlerin yağsız olanlarının seçildiği; kızartma yerine fırınlama, haşlama ya da buharda pişirme 19 perder YZB 2014 yöntemlerinin tercih edildiği; alkol, tuz ve şekerin ölçülü tüketildiği; fiziksel aktivitenin hayatımızın önemli bir parçası haline geldiği bir beslenme ve yaşam şeklinin benimsenmesi önem taşıyor. Bunlar kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere pek çok kronik hastalık riskini azaltarak, uzun ve kaliteli bir yaşam sürmemizi sağlar. Kaliteli ve uzun bir yaşam yaşamak için beslenme zekamızı geliştirmemiz gerekli. Eskiden yediklerimizin farkında değildik. Çünkü eski insanlar hareketliydi. Bizim ise damarlarımız daha sert, daha hareketsiz bir hayatımız var. O yüzden besinlerimize onlardan çok daha fazla dikkat etmek zorundayız. “Bilinçaltını kullanarak motivasyon artırma teknikleri” Kişilerin olumlu bir bakış açısı yaratabilmesi ve konsantrasyonlarını geliştirebilmesi için bilinçaltının nasıl kullanması gerektiğini interaktif şekilde anlatan Amerika’nın en tanınmış psikoterapistlerinden olan Galie, YZB katılımcılarını kullandığı hipnoz tekniği ile etkiledi. İnsanın bilinçaltı potansiyelini, hipnoz tekniklerini kullanarak sunduğu sahne şovuyla gösteren Anthony Galie, bireylerin ve şirketlerin marka olmak için negatif duygulardan arınarak yeni bir enerjiyle kendilerini yeniden tasarlamaları konusunda harekete geçmelerini sağlıyor. “İş Dünyasında Bilinçaltı” konusu ile, Fedex, Wal-Mart, gibi Amerika’nın ve Avrupa’nın en büyük işletmelerinde ve önde gelen üniversitelerinde seminerler veren Anthony Galie, seminerleriyle, iş yerlerinde motivasyonun sürekli olarak yüksek tutulması konusuna yeni bir bakış açısı getiriyor. Çalışanların hedeflerine sadece bir kaç gün yoğunlaşabilmesi, sonrasında performansların hızla Anthony Galie Psikoterapist düşmesini işleyen Galie’nin seminerleri bu sorunun ortadan kaldırılması ve çalışan performansının arttırılması üzerine kurulu. Galie, seminerlerinde kişilerin olumlu bir bakış açısı yaratabilmesi ve konsantrasyonlarını geliştirebilmesi için bilinçaltının nasıl kullanması gerektiğini interaktif şekilde anlatıyor. Kategoriye adını veren markalar 1970 yılında Selpak Tuvalet Kağıdı ve Selpak Mendil ile İpek Kağıt’ın kategoriye giriş yapması ile birlikte Türkiye bu ürünlerle tanıştı. Dolayısıyla kağıt ürünleri eşittir Selpak imajı oluştu. 80’li yıllarda ise Türk tüketicisi yine Selpak markası ile kağıt havlu ve peçete gibi temizlik kağıtlarının değişik çeşitlerini kullanmaya başladı. Selpak markası, İpek Kağıt fabrika çalışanlarının önerileri doğrultusunda, kağıdın temel hammaddesi olan selülozun “Sel”i ile temizliği çağrıştıran “Pak” kelimelerinin birleşimi ile oluşturulmuştur. Jenerik marka olmak tabi ki avantajlı ancak bu tek başına yeterli değil. Biz bunu devam ettirmek adına değer yaratmaya çaba gösteriyoruz. Selpak’ın 2011 yılından bu yana yürüttüğü ve çocuk tuvalet eğitimi konusunda bu güne kadar 20 onbinlerce anneye facebook.com/Selpak sayfası üzerinden, binden fazla anneye ise AVM etkinlikleri ile yüzyüze bilinçlendirdiği iletişim platformu Tuvalete Merhaba, pazarlama ve reklam dünyasında da başarıdan başarıya koşuyor. 2012 ylında Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği’nin düzenlediği DPİD ödüllerinde Roadshow kategorisinde birincilik elde eden platform ardından Eczacıbaşı İnovasyon Ödülleri’nde de İletişim kategorisinde birincilik ödülünü almıştı. 2013 yılında ise, Tuvalete Merhaba Platformu ile özellikle çocuk tüketicileri hijyen konusunda bilinçlendirmeye başladık. Selpak, bu konuda ciddi çaba harcıyor ve pazarı büyütmek için de yol gösterici konumda. İçim Er İpek Kağıt Pazarlama Direktörü perder YZB 2014 Tamirci dükkanından Avrupa’nın zirvesine Ben kazanmak zorundaydım çünkü başka çarem yoktu. Ailem, rahmetli babam ve abilerim kendi hayatlarından fedakarlıklar yaparak benim yarışmam için bütün imkanları zorladı. Avrupa’ya gittiğimde ise ilk günlerde çok zorluk çektim. Kenan Sofuoğlu Milli Motosikletçi İmkanlarımın tükendiği, geri dönmeyi düşündüğüm sırada bile son ana kadar mücadele ettim. Sonunda fırsatlar önüme geldiğinde değerlendirdim. Yarıştığım ilk yıllarda daha fazla risk alıyordum ancak yaş ilerledikçe hayata bakış açısı değişiyor. Avrupa’da ilk yarıştığımda sadece motosiklet kullanmayı düşünüyordum. Şu anda ise en büyük amacım kazanmak. Pistte Türk bayrağıyla tur atabilmek en büyük amacım. Yirmi yaşında aldığım riskleri bu dönemde almam mümkün değil ama devreye tecrübe giriyor. Şu anda Red Bull’un desteğiyle birlikte Sakarya’da kurduğum okulda çocuklar yetiştiriyorum. Onları Avrupa’ya yollayacağım. Bizim zamanımızda 5 sporcu vardı. Şimdi ise 1000 civarında sporcu var. Motor sporları çok ilerliyor. Ben de bu yolda kendime düşen sorumluluğu alıp genç arkadaşlarımızı yetiştiriyorum. “Önemli olan algılanan kalitedir” Hakan Senbir Marka Stratejisti konuşmamı içerik açısından iki bölüme ayırabilirim. Birincisi, gıda perakendeciliğinden bağımsız olarak “marka” ve “marka değeri” konusuydu. Bu manada aktarmaya çalıştığım ana kavram David Aaker’in “Marka Öz Varlığı” olarak tanımladığı ve “Bilinirlik”, “Algılanan Kalite”, “Marka Sadakati” ve “Marka Çağrışımları” olarak dörde ayırdığı marka platformu oldu. Aslında sadece bu platformu bile model olarak kabul etsek, Türkiye’de gıda perakendeciliğinde markalaşma adına ciddi farklar ortaya konabilir. Bu çerçevede markalaşmanın yolu “stratejik bilinirlik” dediğimiz ilk adımla başlar. “Stratejik bilinirlik” adına dünyadan vereceğim en iyi örnek “INTEL INSIDE” projesidir. Çünkü tanınan, bilinen markaların pek çoğu rakiplerine göre daha düşük kalite olsalar bile, kör testlerden iyi sonuçlarla çıkmaktadırlar. Bir başka deyişle tüketiciler tanınan markalarda daima bir “hikmet” aramaktadırlar. Bu nedenle, tanınan markalara karşı olumlu bir algı ile yaklaşmaktadırlar. , Hatırlanma, tanınma ve aşinalıktan oluşan “Genel Bilinirlik” değil, doğru gerekçelerle hatırlanma olan “Stratejik Bilinirlik” burada kritik önem kazanıyor. “Stratejik Bilinirlik” adına kendi meslek hayatımdan verebileceğim en başarılı örmeklerden biri “Tanşaş Akılalmaz Tüketici Hakları” iletişim platformudur. Tansaş için reklam ajansı tarafında strateji planlama yaptığım 2001-2007 yılları arasında yaptığımız işlerin tamamını “Akılalmaz Tüketici Hakları” iletişim platformu üzerine oturtmuştuk. Bu dönemde yaptığımız çalışmalardan biri de, Tansaş’ın “Akılalmaz Tüketici Hakları” iletişim platformu çerçevesinde yeni bir satış noktası fikri bulmaktı. Araştırmalar alışverişten hiç keyif alınmayan yegane alanın kasa bölümü olduğunu göstermekteydi. Alışverişçiler kapalı bir kasa gördüklerinde açık kasada sırada beklemekten çok daha fazla rahatsız olmaktaydılar. Bunun sonucunda Tansaş “Kasa Açma Güvencesi” fikrini buldu. Özetle, Şarküterist, manav dahil eğitim vererek, tüketicilere kasa açma güvencesi veren Tansaş, üç dakika içinde kapalı olan kasayı açamadığı takdirde 20 TL indirim yapıyordu. Öncelikle algılanan kalite, gerçek kalit- eden farklılık göstebilir. “Benim ürünüm şundan çok daha iyi, ama onun kadar satamıyorum” sözünü sıklıkla duyarız. Öte yandan kaliteye yapılan yatırımlar tüketiciyi ilgilendirecek alanlarda olmalıdır. Örneğin fabrika binasının depreme dayanıklı oluşu, gıda alanında tüketiciyi ilgilendirmiyor olabilir. Ayrıca, tüketiciler nadiren kalite konusunda rasyonel ve objektif bir yargıda bulunabilirler; çünkü tüketicilerin kalite algısı neredeyse tamamen subjektiftir. Son olarak, tüketiciler kaliteyi değerlendirmek için yanlış ipuçlarına bakıyor olabilirler… Sunumun bu ilk bölümünde değindiğim üçüncü “Marka Öz Varlığı” başlığı “Marka Sadakati” oldu. Bir markanın şirket için değeri büyük oranda bu markanın kontrol ettiği müşteri/tüketici sadakatinden gelmektedir. Bunun yanında, sadakatin bir varlık olarak değerlendirilmesi, sadakat programlarını destekler ve bu da marka özvarlığının yaratılmasını sağlar. Sadık bir müşteri tabanı olmayan bir marka savunmasızdır. Eldeki müşteriyi korumak yenilerini elde etmekten çok daha az maliyetlidir. Mevcut müşterilerin sadakati, rakipler için ciddi bir giriş bariyeridir. İşte, tüm bunlar marka sadakatinin marka değerine olan katkısını görebilmemiz için önemli ipuçlarıdır… Son olarak “Marka Çağrışımları” meselesine gelince… “Marka Öz Varlığı” tüketicilerin markayla yaptıkları çağrışımlarla desteklenir. Ürün özellikleri, ünlü bir kişi ya da semboller gibi… 21 perder YZB 2014 “Katma değerli üretim gerçekleştirmeliyiz” Dünya sanayi üretiminde 1900’lü yıllarda Avnupa’nın payı yüzde 63’e çıktı. Osmanlı’nın payı ise yüzde 30’lardan yüzde 10’lara indi. Maalesef bilimi kullanarak sanayi devrimini gerçekleştirdiler ve bizi geçtiler. Osmanlı’nın en büyük eksiği vizyon sahibi tüccar olmuştur. O dönem Osmanlı’da Müslüman Türk’lerin elinde ticaret payı yoktu. Köylü veya memur olarak yetiştirilmişlerdi. İlk defa Abdülhamit döneminde şirket kavramı ortaya atıldı ve sermayedar insanlar oluşturulmak istendi. Bunu Atatürk de gördü ve sanayi oluşturmak için çalışmaları hızlandırdı. Rahmetli Adnan Menderes döneminde ise ilk defa serbest piyasa ekonomisinin gerçekleri uygulanmaya başladı. Ancak bütün bunların ötesinde gerçek anlamda dünya ekonomisine uygun sistemi getiren bildiğiniz gibi Turgut Özal’dır. 1980’lerde biz bu işe başladık. Yani Avrupa’nn 150 yıl geriden geldik. Bugün ise rakamlara baktığımızda kısa sürede farkı kapadık. Bunu sağlayan da sizler oldunuz. Türk ticaret erbabını 1900’lerden farklı kılan özellik artık teknolojiye açık, dünyayı takip eden 22 girişimcilerimizin olması… Halen eksiklerimiz var. Özellikle eğitim alanında gelişmeliyiz. Yüzde 37 üniversite mezunu oranımız var. Bu çok düşük… Ancak artık kafalarımız da değişiyor. Sizler belki üniversite bitiremediniz. Ticarete atılmak zorunda kaldınız. Ancak çocuklarınızı okuttunuz. Genç kuşaklar işi devraldıkça daha da gelişeceğiz. Sizlere düşen üniversitede okuttuğunuz çocuklarınızın iş hayatında söz sahibi olmasını sağlamak. Türkiye’nin artık katma değeri daha yüksek ürünler üretmesi gerekiyor. Tekstil ihracatına saplanıp kalmamalıyız. Orta gelir tuzağında debelenip durmamamız gerekiyor. Bunu aşmak zorundayız. Bunu aşmanın yolu katma değerli ürünler üretmek. Bu da eğitimli kuşaklar yetiştirerek olacak. Ticaret erbabının yatırımı düyenmesi için önünü görmesi gerekir. Dünya ekonomisinde para rüzgârları tersine döndü, para gelişmiş ülkelere yöneldi. Geçen on yıl gibi dünya piyasalarından kolay para getiremeyeceğiz artık. Rüzgâr Taha Akyol Gazeteci / Yazar böyle tersine dönmüşken içeride siyasi fırtınaların şiddetlenmiş olması, Türkiye için ilave bir talihsizliktir. Tehlikeli sularda seyreden geminin dümeninde kavgalar olması gibi... Buna “istikrarsızlık korkusu” diyorlar. Bu ikisi bir araya geldiği için daha dikkatli olmalıyız. 23 perder YZB 2014 Hayat’ın galası... Yerel Zincirler Buluşuyor organizasyonu kapsamında düzenlenen Hayat Kimya sponsorluğundaki Perakendenin Hayatı Gala Gecesi, Hilton Bomonti Otel’de gerçekleştirildi. Gecede YZB 2014 sponsorlarına teşekkür plaketi verildi. 24 perder YZB 2014 25 perder YZB 2014 “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” ödüllerini aldı Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından düzenlenen ve sadece PERDER üyelerinin katıldığı PEF Ödülleri, Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 Konferansı ve Fuarı’nın son gününde düzenlenen ödül töreni ile sahiplerini buldu Türkiye Perakendeciler Federasyonu,“Perakendenin En Başarılı Fikirleri”ni (PEF) altıncı kez ödüllendirdi. Sadece PERDER üyelerine yönelik olarak gerçekleştirilen Perakendenin En Başarılı Fikirleri Yarışması’nın Ödülleri, TPF tarafından 16–17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 Konferansı ve Fuarı’nın son gününde 26 düzenlenen tören ile sahiplerini buldu. Yerel zincirler arasındaki en iyi uygulamaları paylaşmayı ve bu tarz uygulamaları teşvik ederek yerel zincirlerin rekabet gücünü artırmayı hedefleyen PEF Ödülleri altı kategoride verildi. En İyi Mağaza Tasarımı Ödülü’nü İstanbul’dan Sarıyer Marketler Zinciri, En İyi Müşteri Hizmetleri, CRM ve Teknoloji Uygulamaları Ödüllerini Erzurum’dan Düzgün Marketler Zinciri, En İyi Promosyon Yönetimi Ödülü’nü İstanbul’dan Hatipoğlu Marketler Zinciri, En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi Ödülü’nü Bursa’dan Özhan Marketler Zinciri, En İyi İnsan Kaynakları Uygulamaları Ödülü’nü Bursa’dan Hadim Marketler Zinciri, En İyi Perakendede İnovasyon Uygulaması Ödülü’nü de Ankara’dan Yunus Marketler Zinciri aldı. perder YZB 2014 En İyi Promosyon Yönetimi; Grup Hatipoğlu İstanbul PERDER üyesi Grup Hatipoğlu, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasına bu yıl “En İyi Promosyon Yönetimi” kategorisinde katıldı ve gerçekleştirmiş olduğu uygulama ile birincilik ödülünü aldı Grup Hatipoğlu Kategori Müdürü Aziz Kavak; Türk Henkel, Colgate&Palmolive ve P&G ile mağazalarda hayata geçirdikleri, birincilik getiren gondol uygulamasını ve sonuçlarını paylaştı: “Mağazalarda yapılan gondol uygulamaları, mağaza dinamiklerini hiç şüphesiz güçlendirmektedir. Gondol uygulamalarının 15 günde veya ayda bir yenileniyor olması, müşteriyi mağazaya çekme açısından oldukça büyük önem arz ediyor. Mağazada farklı bir konsept ve yeni ürünlere müşteri kayıtsız kalmıyor. Üstelik bu konsepte bir de indirimi eklerseniz, müşteriyi mağazaya rahatlıkla çekebiliyorsunuz. Farklı ürünlerle gerçekleştirilen gondol uygulamasının sürekliliği, bir süre sonra mağazaya sadık müşteriler kazandırıyor. Bu uygulama sadece müşteriye yansımıyor; aynı zamanda çalışmış olduğumuz firmaların cirolarına da katkıda bulunuyor. Türk Henkel, Colgate&Palmolive ve P&G ile gondol uygulaması yapmaya karar verdiğimizde, önce uygulamanın yapılacağı mağazaların yerleşim planlarını çıkarttık. Daha sonra promosyon alanlarını belirledik. Promosyon alanlarının kategorilere, kategorilerin de firmalara göre dağılımını yaptık. Sonra da belirlemiş olduğumuz mağazalarda uyguladık. Gondollarımızı ve paletlerimizi, özenle giydirip müşterilerimize sunduk. Takibini çok iyi yapıp, bir sonraki aya geçişte elimizde fazla stok kalmamasını sağlayacak şekilde yeniden dizayn ettik. Gondollardaki aylık ürün değişimlerini yaparken, elimizde kalan ürünlerle ilgili satın alma müdürü ve asistanları bilgilendirdik. Zamanında yapılan müdahaleler stok birikmesini engelledi. Gondol uygulamamızın iş sonuçlarına katkısına gelince; mağaza içi değişiklik ve yenilikten dolayı müşteri sirkülasyonunda artış sağladı. Dolayısıyla müşteri sayısındaki artış mağazaya canlılık kattı. Aynı ürün, standart bir alanda müşterinin dikkatini çekmezken; teşhir alanında tam tersi oldu. Bu uygulama ile tüketicilerin alışkanlığında farklılaşma gözlemledik. Bununla birlikte mağaza cirolarımız artarken, üretici firma cirolarında da ciddi bir artış yaşandı. Uygulama, üretici firmaların cirosunu artırırken; pazar paylarının yükselmesine de önemli ölçüde katkı sağladı. Firmalar yeni ürünlerini sergileyecek özel bir alana sahip olurken, yeni ürünlerin satış hareketini daha yakından izleme imkânı yakaladı. Sonraki aksiyonlarını, yere ve satışa göre planlamaya başladılar. Özel gondol giydirmesi yapıp, bu noktalarda satış destek elemanları bulundurdular. Böylece müşteriye, ürünle ilgili yerinde ve hızlı bilgi aktarımı sağlanarak, ürünü yakından tanıma fırsatı sunuldu. - Kiralanan promosyon alanı sayısı: 78 - Kiralanan promosyon alanı bedeli mağazanın içerisindeki yere ve konuma göre değer biçilmekte olup, yıllık kiralamalar yapıldığında yıl sonu kârlılıklarına yaklaşık %1 ek promosyon kârlılığı sağlar. Bu kârlılık da çok önemlidir. Bu uygulamada, mağazalarımızın her bir metrekaresinin ne kadar değerli olduğunu, verimli kullanıldığında her metrekarenin sürdürülebilir kârlılık getirdiğini gördük. En iyi promosyon uygulaması için, teşhir alanlarının yıl boyunca sürekli ve verimli bir şekilde kullanılması gerekiyor.” Firmaların büyüme oranları 2012 yılında teşhir alanı kullanmadan çalışan firmaların, 2013 yılında teşhir alanı kullanarak kendi alanlarında gerçekleştirdikleri büyüme 2013 yılı kasa çıkışlarına göre şöyle oldu: Türk Henkel %24, Colgate&Palmolive %14.01, P&G %10.48 mağazasa sayısı artışı olmadan gerçekleşen büyümelerdir. Uygulamanın iş sonuçlarına katkısı ile ilgili diğer verilere değinecek olursak; - Sadece deterjan, kağıt grubundan promosyon alanı alan firma sayısı: 8 27 perder YZB 2014 En İyi İnsan Kaynakları Uygulaması; Hadim AVM Bursa PERDER üyesi Hadim AVM, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasına bu yıl “En İyi İnsan Kaynakları Uygulamaları” kategorisinde katıldı ve gerçekleştirmiş olduğu program ile birincilik ödülünü aldı Hadim AVM İnsan Kaynakları Müdürü Yılmaz Gürkan; 2013 yılında uyguladıkları, “Reyon Görevlisi, Kasiyer ve Yönetici Adayları Oryantasyon Programı”nı anlattı: “Reyon Görevlisi, Kasiyer ve Yönetici Adayları Oryantasyon Programı, Ocak 2013’te uygulanmaya başladı. Ancak bu programın altyapısı, 2008 yılında başlanan kurumsallaşma çalışmalarında oluştu. Bu tür çalışmalar bir sistem dâhilinde olmadan, organizasyonun en alt kademesinden başlayıp uygulayıcıların katılımı ve fikri alınmadan ne yazık ki istenilen sonuçları vermiyor ve sürdürülebilir olmuyor. Kurumsallaşma çalışmaları; 2008 yılında, iş analizleri, görev tanımları, organizasyon şeması, vizyon ve misyonun belirlenmesiyle başladı. 2010 yılında performans değerlendirme sisteminin kurulmasıyla devam etti. 2013 yılında da bu çalışmamızla ödül almıştık. Daha sonra Nisan 2012’de ISO-9001 KYS sistemi ve 10.002 müşteri şikâyetleri ve müşteri memnuniyeti sisteminin kurulmasına başlandı. Bunun için Algorizma yazılımı alındı. Sistem, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir hale geldi. 2012 yılından şu ana kadar da, bu konuda uzman bir danışmanla çalışıldı ve halen bu görevi sürdürüyor. Amaç yarışma için bir program oluşturmak ya da sadece İSO belgesi almak değil. Uygulanabilir, katılımcı ve sürdürülebilir sistemler getirmek. Dolayısıyla sistemli çalışmaya ve projeler üretmeye alışkın bir ekip oluştu. 2012 yılının sonuna doğru kasalarda yapılan bireysel hataların artması, personeli elde tutma oranının azalması, mal kabul ve siparişlerde yapılan hatalar, personel devir hızındaki artış dikkati çekti. Bu artışların nedenleri araştırıldı ve sonunda işbaşı eğitimlerinin (oryantasyon) yapılmasına karar verildi. Kasa işlemleri, mal kabul, sipariş ve reyon işlemleri İK’nın dışında teknik süreçler olduğu için ilgili birimlerle istişarelere başlandı. İzlenecek yol ve yöntemler belirlendi. Beyin fırtınası, balık kılçığı vb. teknikler kullanılarak, sorunlar ve çözüm yolları konusunda görüş birliğine varıldı. Daha sonra reyon sorumlularından ve ka- 28 siyer şeflerinden her bölgede 2 yada 3 kişi olacak şekilde eğitici olabilecek nitelikteki kişiler grup mülakatı ve gönüllülük esasıyla seçildi. Bu kişilere Eğitici Eğitimi verildi. Daha sonra bir oryantasyon el kitabı hazırlamak için çalışmalara başlandı. Çeşitli kaynaklardan, deneyimlerden, uzman ve yönetici görüşlerinden yararlanılarak yaklaşık 6 ay içinde el kitapları oluşturuldu. Çalışma sonunda; 7 günlük eğitim planı, oryantasyon el kitapları, görsel materyaller (slayt), sınav soruları ve değerlendirme formu oluşturuldu. Çalışma sırasında en önemli fırsatımız nitelikli bir kadroya sahip olmak, yönetimin desteği ve yeniliğe açık olmasıydı. Sonuç olarak yeni işe başlayanların uyum sürecini daha kolay atlatmaları sağlandı. Çünkü birçok çalışanımız, müşteri olmaktan çalışan aşamasına geçmekte zorlanıyordu. Kurumun hedeflerini, misyonunu ve vizyonunu, uygulanan sistemi, şirket kültürü ve değerlerini daha işin başında öğrendiler. Çalışmanın sonucunda: Daha güvenli ve telaşsız sorumluluklarını aldılar. Kasa işlemlerinde yapılan hatalar %43 azaldı. Personeli elde tutma oranı %1 oranında artış gösterdi. Personel devir hızı %8’den %7’e geriledi. Yapılan çalışma tanıma ve tanınmaya, işe adaptasyona, aidiyetin gelişmesine ve müşteri şikâyetlerinin azalmasına da dolaylı olarak katkı sağladı. Oryantasyon sistemi, personelin sadece yeni başladığında değil; bir üst göreve(yö- netici) yükselme kararı alınan çalışmalara da uygulanıyor. Çünkü bir üst göreve çıkmak da, adaptasyon ve uyum becerisi gerektirmektedir. Çok iyi çalışan olmak her zaman iyi yönetici olmak anlamına gelmiyor. Bu nedenle, yönetici adaylarının büyük resmi de görmesi için 1 ay süreyle tüm birim yöneticilerinin eğitim alması planlanıyor. Bunun öncesinde birimlerden yönetici aday havuzunun oluşturulması için öneriler alınıyor. Daha sonrasında yönetici adaylarıyla 1 gün boyunca grup çalışması yapılıyor. Bu çalışmada farklı testler, takım çalışması uygulamaları, sosyal problemlerle ilgili çözüm odaklı çalışmalar yapılıp, iletişim becerileri ve yöneticilikle ilgili eğitimler veriliyor. Daha sonra bu çalışma sırasındaki gözlem ve değerlendirmeler, performans değerlendirme puanları, yöneticilerinin görüşleri, varsa tutanakları ve ödülleri, kişilik analiz sonuçları dikkate alınarak, yönetici adaylarının tespiti yapılıyor. İlgili birimlere oryantasyona yönlendiriliyor. Böylece kurumun, her birimindeki çalışmalardan, organizasyonun büyüklüğünden haberdar olması sağlanıyor. Oryantasyon sonunda birim sorumlularının aday hakkındaki görüşleri değerlendirilip, eğer geçerli puanı alabiliyorsa vekaleten ataması yapılıyor ve her kademe için belirli sürelerde gözlem ve değerlendirmelere devam ediliyor. Örneğin, müdür adaylarında bu süre altı ay olarak belirlendi. Bu sürenin bitiminde sonuçlar yeterli olduğunda asaleten yeni görevine atanıyor. Sonuç olarak; bazı sorunların yaşanması kaçınılmaz olsa da; şirket kültürünün benimsenmesi, değerlerin anlaşılması ve özümsenmesi, yazılı ve yazılı olmayan kuralların anlaşılarak uyum becerisinin geliştirilmesi, personel devir hızının düşürülerek aidiyetin arttırılması için oryantasyon eğitimlerinin işlemelerde önemli bir yere sahip olduğuna inancımız sonsuz. Ancak, yöntemi kurgulamak ya da kitapçık çıkarıp, slaytlar hazırlamak kesinlikle yeteli olamaz. Sisteme ilgili herkes inanmalı ve yakın takipçisi olmalı. Bu durum şirket içi tüm uygulamalarda da geçerlidir. Tüm çalışmalarda takım olabilmek çok önemlidir. perder En İyi Mağaza Tasarımı; Sarıyer Market YZB 2014 İstanbul PERDER üyesi Sarıyer Market, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasında bu yıl “En İyi Mağaza Tasarımı” kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü Sarıyer Market Yönetim Kurulu Üyesi Dursun Korkmaz, birincilik getiren mağaza tasarımı uygulamalarını anlattı: “50.yılını kutlayan Sarıyer Market, kurulduğu günden bu yana sürdürülebilir kalite anlayışı ve müşteri memnuniyetine odaklanarak faaliyet gösteriyor. Söz konusu müşteri memnuniyeti ise, mağazalarımızda her şeyi “müşterilerimiz ne bekler” düşüncesiyle hareket ederek kurguluyoruz. Müşterilerimiz için, hem şık hem de rahat alışveriş edebilecekleri ortamlar yaratmaya çalışıyoruz. Bunun en güzel örneği de, Uskumruköy mağazamız. Bu mağazamız ile “En iyi Mağaza Tasarımı” ödülünü almaya hak kazandık. 50. yılımızı kutladığımız bir süreçte böyle bir ödül almak, bizleri ve çalışanlarımızı gururlandırdı. Bu başarı bir tesadüf değil. Bunu, müşteri memnuniyetine dayalı iş anlayışımızın bizleri ulaştırdığı en son nokta olarak görmek gerekir. Her zaman en iyiyi, en çağdaş yaklaşımla müşterilerimize sunma stratejik vizyonumuzun gereği olarak, tüm mağazalarımızı yeniden gözden geçirdik. Müşterilerimizin beklentilerinden hareketle, mağazalarımızı yeniden tasarladık. Mevcut mağazalarımızı da, kendi şartlarına göre yeniden organize ederek; gerekli olan değişimi sağladık. Bu konuda hiçbir masraftan kaçınmayarak, ciddi yatırımlar yaptık. Uskumruköy mağazamızda, müşteri memnuniyetini en üst seviyeye çıkararak, elde edilen günlük satış ve sepet başı ortalama satış artışını sağlamayı hedefledik. Hedefimize de ulaştık. Bu başarı, kurulacak olan yeni mağazalarımızın hedeflerine rehber oldu. Uskumruköy mağazamızda; alışverişe keyif katan cafe ve fast food alanları oluşturduk. Alışverişe çocuklarıyla gelen müşterilerimizi de düşünerek, mağazamızda çocuklar için oyun parkı kurduk. Verimli bir alışveriş için mağazalardaki kör noktaları ortadan kaldırdık. Rahat ve keyifli bir alışveriş için ferah raf aralıkları oluşturduk. Ayrıca en çok tercih edilen ürüne göre oluşturulan planogram uygulamaları yaptık. Sarıyer ailesi olarak, sosyal ve toplumsal konulara oldukça duyarlıyız. Bu duyarlılığımızı, iş yapış şeklimize yansıtmaya özen gösteriyoruz. O nedenle mağazalarımızı kurarken, çevreye ve topluma fayda sağlayacak uygulamaları tercih etmeye çalışıyoruz. Bundan dolayı WWF ile “Yeşil Nokta” çalışmalar yapıyoruz. Mağazalarımızda enerji ve su tüketimini, kâğıt ve plastik poşet kullanımını minimuma indirme yönünde çalışanlarımızda farkındalık oluşturacak bilgilendirmeler ve uygulamalar gerçekleştiriyoruz. Böylelikle çevreci mağazalar yaratıyoruz. Mağazamıza araçlarıyla gelen müşterilerimizin saatlerce park yeri aramalarının önüne geçebilmek için geniş bir otopark oluşturduk. Trafik sorununun üst düzeyde olduğu bir şehirde, müşterilerimize bir de park sorunu yaşatmak istemedik. Bu uygulama hem mağazamız hem de müşterilerimiz için artı değer oluşturdu. Tüm bu uygulamalar sonucunda, sepet başı ortalamamız 66 TL olarak gerçekleşti. Bu çok yüksek ortalamayı görünce, müşteri odaklı çalışmamızın ne kadar doğru olduğunu ve müşterilerimizden kazandığımızı yine onlarla paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anladık. Müşterilerimize sadık olmanın, market sektöründe ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha gördük.” 29 perder YZB 2014 Perakendede En İyi İnovasyon Uygulaması; Yunus Market Ankara PERDER üyesi Yunus Market, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasına bu yıl “Perakendede En İyi İnovasyon Uygulaması” kategorisinde katıldı ve gerçekleştirmiş olduğu proje ile birincilik ödülünü aldı Yunus Marketler Zinciri Genel Koordinatörü Zeki Doğan, mağazalarında uyguladıkları “Konuşan Reyonlar” projesini anlattı: “Müşteriler, satın alma kararlarının %65’ini alışveriş esnasında verirler. Bundan dolayı, mağazalarımız içerisinde kullanılan fiyat etiketleri, ürün teşhirleri, afişler, duyuru panoları ve tadım aktiviteleri dışında mağaza içerisinde satış arttırıcı başka neler yapabiliriz diye düşündük. Amacımız; minimum maliyetle, satışları maksimum arttırmaktı. “Konuşan Reyonlar” fikri bu şekilde ortaya çıktı. Konuşan Reyonlar, müşterilerin alışveriş esnasında verdiği bu satın alma kararını kendi lehimize çevirerek, müşteriyi belli ürünlere ya da promosyonlara yönlendirmek, onları satın almayı düşünmediği ürünleri de almaya teşvik etmek için tasarlandı. İlk uygulama icin, Okyanus mağazamız pilot mağaza olarak seçildi. Olumlu sonuç veren ilk uygulamadan sonra, yeni açılan mağazalarımızda da bu uygulamamıza devam edildi. Sensör ve ses sisteminden oluşan sistemimizde; müşteriler belli reyonlara kurulan bu uygulamaya yaklaştıklarında, sensör müşteriyi algılar ve bu reyonlardaki ürünlerle ilgili indirimleri, promosyonları onlara sesli olarak duyurmaya başlar. Anons yapan sesin kolay algılanması için mağaza genel anonsundan farklı olarak erkek sesi kullanıldı. Yapılan bu uygulama ile; - Müşteri, reyona geldiğinde sesle yapılan karşılama sonrasında müşterinin kendisini özel hissetmesi sağlandı. - Mağazalarımızda yazılı olarak bulunan fiyat etiketi, kampanya ve promosyon duyurularının etkisi sesle kullanılarak arttırıldı. - Müşterinin dikkatini çekerek, reyonda daha uzun süre kalması sağlandı. - Müşteri, satın almayı düşünmediği ürünleri de almaya teşvik edildi. - Sepet ortalaması arttı ve ciro artışı sağlandı. - En önemlisi de fark yaratıldı. Konuşan Reyon uygulamasından sonra temizlik reyonunda %104, gıda reyonunda %98 ve non food reyonunda %662 oranında artış gerçekleşti.” En İyi Müşteri Hizmetleri, CRM ve Teknoloji Uygulamaları Ödülü; Düzgün Market Doğu Anadolu PERDER üyesi Düzgün Marketler Zinciri, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasına bu yıl “En İyi Müşteri Hizmetleri, CRM ve Teknoloji Uygulamaları” kategorisinde katıldı ve gerçekleştirmiş olduğu uygulama ile birincilik ödülünü aldı Düzgün Marketçilik Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün; uyguladıkları projeyi anlattı. “Müşterinin alışveriş noktasını tercih nedenleri arasında ilk sırada müşteri hizmetlerinin geldiği tartışmasız bir gerçektir. Bu nedenle Düzgün Marketçilik, kurulduğu günden bugüne kadar, en küçük ölçekli şubesinden, en büyük mağazasına kadar müşteri hizmetleri ve müşteri memnuniyetini ilk sırada tutan bir işletme olmuş, hep bu doğrultuda çalışmalar yapılmıştır. Düzgün Marketçilik olarak, ilkelerimiz arasında “müşteriye kaliteli hizmet sunmak” ilk sırada yer almaktadır. Bu alandaki en 30 önemli projelerimizden biri de, kasa başı poşetleme ve poşetlerin müşteri araçlarına veya servis araçlarımıza taşınması hizmetimizdir. Müşterilerimize rahat, ferah, temiz ve huzurlu bir ortamda, çeşitlilik, sürekli bulunabilirlik, uygun fiyat, kalite ve kaliteli hizmeti bir arada sunarak, alışverişi eğlenceye dönüştürmeyi hedefledik. Biz, çoğu zaman eziyete dönüşen alışverişi, eğlenceye dönüştürebilmek için alışverişin sonunu tatlıya bağladık. Nasıl mı? Alışverişin son noktası kasalar ve çıkış bölgesidir. Nasıl ki, mutlu sonla biten filmlerde hep filmin sonu akılda kalırsa, biz de perder YZB 2014 kasa başında vermiş olduğumuz hizmet ile müşterilerimizin hep aklında kalmayı ve tercih listesinde tek şık olmayı başardık. Müşterinin alışveriş noktasını tercih etme sebepleri arasında; kalite, uygun fiyat, çeşitlilik gibi maddelerin yanı sıra hizmet ve hizmetin sürekliliği önemli bir yer kaplamaktadır. Yaptığımız araştırmalara ve gözlemlere göre; müşterilerimiz, alışverişlerini genelde mesai bitiş saatlerinden sonra ve hafta sonları yapmaktadır. Bu bilgiler ışığında, akşam saatleri ve hafta sonları her kasa arkasında birer personel bulundurarak, müşterilerin alışverişlerini tamamladıktan sonra aldıklarının poşetlenmesi ve devamında müşteri araçlarına veya servis araçlarına taşınması sağlanmaktadır. Çünkü müşterilerimiz misafirlerimizdir. Örf ve adetlerimize göre, misafir kapıda güler yüzle karşılanır, en iyi şekilde ağırlanır, kapı önüne kadar geçirilir ve “bunu saymayız, tekrar bekleriz” denerek, ziyaretten duyulan memnuniyet dile getirilir. Günün yorgunluğu ve stresi ile alışverişe gelen müşterilerimize VIP hizmet sunarak, alışverişte stresi mutlulukla değiştirdik. Ayrıca, müşteri servisi tercihimizi minibüs tarzı büyük araçlar yerine hafif ticari otolardan yana kullandık. Müşteriyi servis hizmetinden yararlandırmak için, belli bir tutarda alışveriş yapmaya zorlamıyor ve alışveriş sonrasında belli bir süre bekleterek insanları tıkış tıkış bir araca doldurmuyoruz. Her müşteriyi ayrı ayrı taşıyoruz. Bu hizmetlerimiz bölgemizde bizi rakiplerimizden farklı kılmış ve marka değerimizi artırmıştır. Bugün, kasa arkası poşetleme ve müşteri hizmetleri çalışmaları, işletmemizde çalışan 200’ü aşkın personelimiz tarafından çok önemsenmektedir. Biz, hizmet içi eğitim ve iş başı eğitim programlarımızda bu konuyu sürekli işlemekteyiz. Biliyoruz ki; perakendecilikte başarı ancak müşteri odaklı projelerle yakalanabilir. PEF yarışmasına bu yıl ikinci kez katıldık. Aslında çok fazla bir çalışma yapmaya gerek yoktu. Çünkü elinize bir kamera alıp herhangi bir saatte, her hangi bir şubemize giderek, herhangi bir müşterimize “neden Düzgün Market ?” diye sorulduğunda, alınan cevaplar konuyu özetliyor ve projenin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Ancak bizim için en büyük ödül; emekli Salih Öğretmen’in alışveriş sonunda aldıklarını eve bıraktığımızda ettiği teşekkürdür. Taksici Necip Abi’nin günün yorgunluğu ile geldiği alışverişten yüzünde gülümseme ile ayrılmasıdır. Birbirinden yaramaz iki çocuğu ile alışverişe gelen Leyla Abla’nın rahatça yaptığı alışverişten sonra, kasa başında poşetleme ile uğraşmamasından duyduğu memnuniyettir. Ocakta yemeği bulunan Canan Hanım’ın, alışverişten sonra servis beklemediği için bizi sürekli tercih etmesidir. Titiz Lütfü Bey’in, elinden hiç düşürmediği ıslak mendili olmadan temiz raflardan temiz ürünler alabilmesinin verdiği gururdur. Ve bizim için en büyük ödül böylesine güzel bir organizasyonda böylesine önem verdiğimiz bir konuda başarımızın tescillenmesidir. En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi; Özhan Market Bursa PERDER üyesi Özhan Marketler Zinciri, “Perakendenin En Başarılı Fikirleri” yarışmasına bu yıl “En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi” kategorisinde katıldı ve gerçekleştirmiş olduğu uygulama ile birincilik ödülünü aldı Özhan Marketler Zinciri Reklam ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşen Yılmaz birincilik getiren “Yeşil Nokta” uygulamasını ve sonuçlarını paylaştı: “Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 kapsamında düzenlenen yarışmaya “Sosyal Sorumluluk Projesi” kategorisinde katılarak, Türkiye’nin En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi Ödülü’nü aldık. Türkiye’de bir ilke imza atarak, WWF-Türkiye ve Unilever ile hayata geçirdiğimiz “Yeşil Nokta” projemize ilk ödül Türkiye Perakendeciler Federasyonu’ndan geldi. İlk olarak Ertuğrul şubemizde uygulamaya başladığımız proje kapsamındaki çalışmalarız; mağazanın incelenmesi ve neler yapılabileceği ile başladı. WWF-Türkiye ve Unilever yetkilileri ile birlikte yapılan incelemeler sonucunda, gerekli iyileştirmeler ve çalışmalar yapıldı. Süreç sonunda, aydınlatmalardan kese kağıdına kadar market içerisinde kullanılan tüm ekipmanlarımız; doğaya en az ayak izi bırakacak şekilde kullanılmaya başlandı. Yeşil Nokta olma yolunda çalışanların eğitiminden, market içi görsellerle tüketicilerin bilinçlendirilmesine kadar birçok çalışma gerçekleşti. 31 perder YZB 2014 Projemiz kapsamında yapılan incelemelerde ilk olarak, Elektrikte: Gereksiz aydınlatmalar kaldırılmış mı?, Enerji tasarruflu aydınlatmalar kullanılıyor mu?, Personelin dinlenme alanındaki aydınlatmalar sensörlü mü?, Gün ışığından yararlanılarak elektrik tüketimi azaltılıyor mu?, Marketin dış cephe aydınlatması gece yarısından sonra kapatılıyor mu?, Market kapandıktan sonra mümkün olan bütün soğutucular kapatılıyor mu?, Kapatılamayanların üstü örtülüyor mu?, Fazla enerji tüketen eski cihazlar enerji verimli olanlarla değiştirilmiş mi? Markette kullanılan soğutucularda: Hepsi kapaklı mı?, Gazlar ozon dostu mu?, Enerji verimli mi? Su tüketiminde: Musluklarda tasarruf sağlayan parçalar takılı mı?, Sifonlarda 2lt/4lt seçeneği var mı?, Sifonların düşük seçeneğinin kullanılması özendiriliyor mu? Manavda: Organik ya da iyi tarımla üretilmiş ürünlere yer veriliyor mu?, Kese kağıdı, file, bez çanta ya da bio çözünür poşet kullanılıyor mu? Kâğıt kullanımıyla ilgili: Olabildiğince elektronik arşivle yapılıyor mu?, Yazıcılar çift taraflı basıyor mu?, Markette dağıtılan insertler geri dönüştürülmüş kağıda mı basılıyor?, Dağıtılan insertlerin adetleri doğru şekilde tahmin ediliyor mu?, İnsert sayısı olabilecek en düşük sayıda mı? Atık yönetimi: Market içi atıklar ayrıştırılıyor mu?, Ayrıştırılan atıklar lisanslı şirketlerce toplanıyor mu?, Elektronik ve tehlikeli atıklar doğru şekilde ayrıştırılıp bertaraf ediliyorlar mı? gibi maddelere dikkat edildi. Tüm bu maddelerin çalışmaları ve iyileştirmeleri tamamlandı. Bu iyileştirmeler ve çalışmalar sonucunda Türkiye’nin ilk Yeşil Nokta diplomasını Ertuğrul şubemiz için aldık ve çalışmamızı Ataevler şubemizde devam ettirdik. Tüm şubelerimizde hayata geçirmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yeşil Nokta, topluma ve ekonomiye katkı koymasının yanında kendi içerisinde de devamlı aktif olan ve gelişen bir proje. Tüm bu çalışmalar kapsamında Yeşil Noktalarımızda; - İnverterlı verimli içecek dolaplarının kullanımı ile kısa sürede 8,242kW elektrik tasarrufu sağlandı. (Süzme Sayaç ile elde edilen verilere göre; 4 kişilik bir 32 ailenin 3 yıllık elektrik ihtiyacıdır) - İnverterlı verimli içecek dolaplarına kapak takılması ile1,416kW elektrik tasarrufu sağlandı. (Süzme sayaç ile elde edilen verilere göre; 4 kişilik bir ailenin 6 aylık elektrik ihtiyacıdır) - Ayrıca içecek dolapları, kış aylarında kısmen ve bazı saatlerde durdurulmaya başlandı. - Depo ışığı sensörlü hale getirildi. - Pencere açılıp, aydınlatmaları kapatılan reyonlarda 5,749kW elektrik tasarrufu sağlandı. (4 kişilik bir ailenin 2 yıllık elektrik ihtiyacına eş değer) - LED dış cephe aydınlatması ile yıllık 1,661kW elektrik tasarrufu sağlandı. (4 kişilik bir ailenin 6 aylık elektrik ihtiyacına eş değer) - Su harcamalarımızda; gereksiz kullanımı önleyebilmek için mağazalarımızda ve merkez depomuzda belirlenen alanlarda tasarruf amaçlı tasarımlar uygulandı. - Bu uygulamalar ile müşterilerimizin ve personellerimizin çevre tasarrufu konusunda bilinçlendirilmesi sağlandı. - Mağazalarımızda musluklara perlatör uygulaması konularak suyun daha tasarruflu kullanımı sağlandı. - Elektrik harcamalarımızda; gereksiz kullanımı önleyebilmek için mağazalarımızda ve merkez depomuzda belirlenen alanlarda tasarruf amaçlı tasarımlar uygulandı. - Özhan Marketler Zinciri’ne ait çevre politikası geliştirilip sonuçlandırıldı. - Üst düzey Özhan çalışanları için WWF-Türkiye tarafından eğitim yapıldı. Bu eğitimler tüm Özhan çalışanlarına verilmeye devam ediyor. Söz konusu eğitim Özhan’a yeni başlayanlar için yapılacak oryantasyon programına da entegre edildi. - “Merhaba” adlı iç bültenimizde çevre köşesi yapıldı ve Yeşil Haberler adı altında Şubat, Mart, Nisan aylarında market çalışanlarına çevre ile ilgili bilgilendirmeler yapıldı. Bu çalışma yıl boyunca yayınlanan her ayki Merhaba Bülten’inimizde uygulanmaya devam ediyor. - Marketin ana giriş kapısına bariyer koyularak; elektrik harcayan hava perdeleri devre dışı bırakıldı ve elektrik tasarrufu sağlandı. - Geri dönüştürülebilecek ambalaj atıkları geri dönüşüme gönderiliyor. - Toner, atık pil, atık florasan gibi tehlikeli atıklar ve elektronik atıklar ayrı toplanıyor. - Kasa yanında bio çözünür poşetler kullanılılıyor. - Kasalarda kullanılan bio çözünür poşetlerin kullanımını azaltmak amacıyla şubelerimizde kasa önlerine konan poşet cihazıyla tek tek poşet vererek müşteri tüketimi kadar poşet alması sağlanıyor. - Kasalarımızda bulunan poşet cihazlarının önlerine konan tasarımlar ile müşterilerimizi bilinçlendirerek poşet kullanımının azalması sağlandı. En önemlisi Yeşil Nokta projesi ile hayata geçirilen uygulamalar sürdürülebilir yaşama katkı koyan çalışmalar. Bu çerçevede projemizin ödül ile taçlandırılması daha geniş kitlelerde farkındalık yaratmamıza katkı sağladı. İş ortaklarımızı, çalışanlarımızı ve dostlarımızı bu anlamda bilinçlendirmek ve perakende sektörü için böylesine önemli bir konuda öncülük etmek bizim en büyük gurur kaynağımız.” 33 perder araştırma Perakende’de yeni trendler 15 bin tüketicinin katılımıyla gerçekleştirilen PwC Küresel Toplam Perakende Araştırması’nın sonuçları açıklandı Sekiz temel müşteri beklentisini de belirleyen araştırma sonucunda yayınlanan rapor, fiziksel mağaza, tablet veya PC ile online, mobil/akıllı telefon gibi farklı satış kanalları üzerinden yapılan satışlarda dağıtımdan, tedarik zincirine, promosyonlardan müşteri verilerinin analizine kadarpek çok alanda yaşanan sorunlara PwC tarafından çözüm olarak önerilen “Toplam Perakende” kavramını ortaya koyuyor. İlk bölümde mevcut durumda yaşanan sorunları ele alan araştırma sonuçlarına göre bugün artık perakendecilik; geniş pazarlama, satış ve tedarik zinciri ekiplerinin yanı sıra oldukça karmaşık ve kendi içinde parçalanmış kar-zarar tabloları ve hatta satışın kaynağına odaklı muhasebe yöntemleri gerektiren, maliyetli kanal odaklı bir model haline gelmiş durumda. PwC’nin araştırması, müşteri tarafında ise fiziksel mağaza, tablet veya PC ile online, mobil/akıllı telefon gibi farklı satış kanalları arasındaki engellerin aşılmasının giderek zorlaştığını ortaya koyuyor. Farklı kanallardan yapılacak alışverişte uygulanan birbiriyle tutarsız promosyon faaliyetleri, dağıtım merkezlerinin internet sitelerinden gelen talebi karşılayamaması nedeniyle mağazalarda bulunamayan ürünler, kanallar arasında gelişigüzel paylaşılan müşteri sadakat verilerinin analizi gibi konularda sorunlar yaşanıyor. Şirketler açısından bu yolda devam etmenin maliyeti ve sıkıntısı giderek artıyor ve başarısızlığa mahkum bir formül olduğu görüşü giderek ağırlık kazanıyor. PwC Türkiye Perakende ve Tüketiciye Yönelik Ürünler Sektörü Lideri Adnan Akan araştırma sonuçlarını değerlendirerek şunları söyledi: “PwC Küresel Toplam Perakende Araştırması, müşterilerin süreci kendi kontrollerine aldıklarını ve teknik alanda perakendecilerden daha donanımlı hale geldiklerini gösteriyor. Müşteriler, ürünleri fiziksel ortamlarda inceleseler bile fırsatları değerlendirmek için kendi alışveriş verilerini kullanmayı öğrenerek, online kupon ve fırsat avantajlarını değerlendirmekte uzmanlaşmış durumdalar. Perakendeciler verdikleri sözleri yerine getirmedikleri, satın alma deneyiminde hayal kırıklığına 34 yol açtıkları durumlarda ya da maliyet tüketici açısından beklenenden fazla olduğunda, tüketiciler ilgili markayı sosyal medya ve bloglarda kötülemek için gerekli araçları kelimenin tam anlamıyla parmak uçlarında tutmaktalar.” Rapora göre sekiz temel müşteri beklentisi 1. Farklı bir deneyim vaat eden marka hikayesi - İlginç bir marka hikayesi, perakende başarısına müşteri deneyimi kadar katkıda bulunabilir. 2. Kişeye özel, gizlilik ve güvenlik esasına dayalı fırsatlar - Siber güvenlik online alışveriş yapanlar için hala endişe uyandıran bir konu. Ayrıca tüketiciler bireye özel tasarlanmış pazarlama stratejileri bekliyorlar. 3. Tüm cihazlarda tutarlı ve gelişmiş bir deneyim sunmak - Online alışveriş, yavaş fakat emin adımlarla alışveriş için bir dizi cihazdan yararlanıyor. Bu cihazların fonksiyonelliği ile ilgili sorunların giderilmesi gerekiyor. 4. Perakendeci stoğuna şeffaf ve gerçek zamanlı erişim - Tüketiciler, artık perakendecilerin sahip olduğu büyük veri kapasitesinden faydalanmak istiyor. Bunun için arka ofisin, müşteriyle aynı hızda hareket etmesi gerekiyor 5. Gözde perakendeciler artık her yerde 7/24 her an her kanalda olmak için gerekli teknolojik altyapıyı oluşturmak önemli. 6. Mobil alışverişte memnuniyeti artır- mak - Bunu sağlamak için hem akıllı cihaz uygulamaları hem de mobil siteler iyileştirilmeli. 7. Sosyal medyada karşılıklı etkileşim - Modern tüketiciler sadece alışveriş yapmak değil, seslerini de duyurmak istiyor. Çoğu perakendecinin sosyal medyaya yaklaşımlarını tam tersine çevirmesi gerekiyor. 8. Markaların perakendeci gibi davranması - Mağazalar tüketici ile “son bağlantı noktası” olmaktan çıkıyor ve üretici markalar işte burada devreye giriyor. Araştırma sonuçları, alışveriş amacıyla tablet ve akıllı telefon kullanan katılımcıların sayısında ciddi artış olduğunu gösteriyor. Online müşteriler; ürün promosyonlarının ve sunulan fırsatların ve her türlü iletişimin, fiziksel mağazaların yanı sıra akıllı telefondan tablete kadar önümüzdeki yıllarda popüler olabilecek tüm taşınabilir mobil cihazlarda da yer almasını bekliyor. Araştırmada, katılımcılara mobil cihazlarından ne sıklıkta bir mobil uygulama veya mobil tarayıcı üzerinden alışveriş yaptıkları da soruldu. Türkiye’deki katılımcıların %26’sı mobil uygulamaları kullanarak her gün alışveriş yaptığını söylerken %24’ü mobil tarayıcılar (mobil cihazlardan internet) aracılığı ile her gün alışveriş yaptığını belirtti. Bu oran küresel boyutta incelendiğinde sırasıyla %16 ve %17 olarak belirlendi. 35 perder serbest köşe İyi takım olabilmek Mağazalara hiç gitmeyen kategori yöneticilerine sık rastlıyoruz. Ben bu arkadaşları karayoluna hiç çıkmayan şöförlere benzetiyorum. Otoparkta direksiyona oturuyorlar ve arabayı hareket ettirmeden sürer gibi yapıyorlar. Takım oyuncusu enerjik olmalıdır ve oturmamalıdır. Yardımsever olmalıdır ve birlikte iş çıkartmaktan zevk almalıdır. Eleştiriye açık olmalı ve hataları anında düzeltmelidir. Zamanını iyi yönetmeyi öğrenmelidir. Alaylı çalışanlardan elde edilecek bilgiler olduğuna inanmalı ve bunu kazandıracak iletişimi sağlamalıdır. Ercüment Tunçalp Danışman Gerek liderin gerekse ekip üyelerinin performans ölçümlerinde, kişisel başarılardan önce “takım oyunculuğu”na ne kadar yatkın oldukları değerlendirilmelidir. Bahsettiğim, kaliteli insan kaynağının seçimi değildir. O konunun halledildiğini ve işletmemize uygun adayların kazandırıldığını varsayıyoruz. Hani profesyonel futbolda büyük bütçeler harcanarak kurulan kadrolar ve ardından yaşanan büyük hüsranlar var ya bizim sektörde de benzer duruma sık rastlanması konunun önemini artırmıştır. İnsan Kaynakları Departmanı ne kadar hassas çalışma yürütse ve ekibi oluştursa da, o ekibin yönetimini üstlenen tepe yönetime önemli iş düşmektedir. Bir müddet önce departmanlar arasında ilişkinin nasıl olması gerektiğini yazmıştım. Burada ise iyi takımı teşkil edecek bireylere hangi özelliklerin kazandırılması ve onları yönetecek kademelerin nasıl davranması gerektiğini belirteceğim. Zira departmanlar ve bireyler bir aşamadan sonra bağımsız çalışmaya ve her yiğidin yoğurt yiyişi farklılaşmaya başlarsa takım oyunu terk edilmiş olur. Bu konuda bolca örnek vardır. Aynı zincirin her şubesinde mağaza yöneticisinin zevki veya inisiyatifi ile şekillenen düzenlemelere çok sık rastlıyoruz. Kurumsal yönetimin geçerli olduğu bir işletmede buna izin verilebilir mi ? 36 Takım oyunu dediğimiz; oyuncuların arasındaki isabetli paslaşmalar ve aralarındaki koordinasyon ile oluşacak başarı seviyesidir. Yine spor müsabakalarında seyrediyoruz, ayağına topu alan egoist futbolcu tek başına karşı kaleye gitmeye çalışıyor ama her iki yanında bomboş bekleyen arkadaşlarına topu aktarmadığı için pozisyonu heba ediyor. İşte ekibin içindeki bu tarz unsurlara asla izin verilemez. Hele hele “sen işini bilirsin, gereğini yap” denemez. O zaman teknik direktöre ihtiyaç olur mu? Şirketler prosedürlerle yönetilir. Üst yönetim bu titiz çalışmayı yapmalı ve bütün görev tanımları da kitapçık içinde yer almalıdır. İnanın bu aşamayı tamamlayan işletmeler içinde dahi takım oyunu ihmale uğrayanlar vardır. Zira gereken koordinasyon toplantıları usule uygun yapılmadığı ve faaliyet raporları zamanında yerine ulaşmadığı için hangi işin kim tarafından nasıl yapıldığı anlaşılamamakta ve karambol ortamı oluşmaktadır. Veya çeşitli sebeplerden bir departman diğerlerine karşı hakim rol oynamakta ve onları etkisiz duruma getirmektedir. Örneğin satınalma müdürü patronlardan birisi olsa bile sadece üstlendiği pozisyon kadar yetkisi olmalıdır. Daha fazlası takım oyununu bozar. Takım içinde hiç kimse kontrol dışı tutulamaz. Güven kontrole mani değildir. Bireyler arasında koordinasyon önemlidir ama iyi zaman yönetimi eşliğinde gerçekleşmelidir. Her işin süresi toplantı tutanaklarında ve faaliyet raporlarında yer almalıdır. Takım içi çatışmalara asla izin verilemez. İşin kavgası normaldir, ancak kişisel sürtüşmeler engellenmelidir. Birçok şirkette birbirine küsen yöneticilere rastlıyorum. En azından mecbur kalmadıkça yan yana gelmemeye çalışanlara… Bu durumu hiç kimsenin görmezden gelme hakkı olamaz. Zira şirket menfaati kişisel özgürlüklerin önündedir. Bizim mesleğimiz sevmeden yapılamaz. Ekip içinde on kişi işini severek yapsa, üç kişi ise angarya olarak kabullense o takımın hızı kesilir, verimli olması ve kaliteli iş çıkartması mümkün olmaz. Takımı oluşturmaktan daha önemlisi ise takım ruhu yaratabilecek, ortak hedefler etrafında takım üyelerini buluşturacak lidere sahip olmaktır. Bunun için de sadece mesleki kariyer yetmez. Yönetme becerisini destekleyen özelliklere ihtiyaç vardır. Bunlar değişime ve yeniliklere açık olmak, esnek davranmayı becerebilmek, iletişim ve motivasyon yeteneğine sahip olmak, müşteri odaklı çalışmak ve eğitim ihtiyacını iyi ölçebilmektir. Gerek liderin gerekse ekip üyelerinin performans ölçümlerinde, kişisel başarılardan önce “takım oyunculuğu”na ne kadar yatkın oldukları değerlendirilmelidir. 37 perder istatistik PERDER üyeleri açılış perfomansı Ortakalan Araştırma Grubu tarafından hazırlanan listemizde 10 şube ve üstüne sahip 93 PERDER üyesi zincir marketin yılın ilk dönemindeki açılış performansını görebilirsiniz Ortakalan Araştırma Grubu tarafından hazırlanan araştırmamızda 10 ve daha üzeri şube sayısına PERDER üyesi marketlerin geride bıraktığımız iki aylık dönemindeki performanslarını değerlendiriyoruz. Aşağıdaki tablodan 93 zincirin 2014 Mayıs ayı başı itibariyle mağaza sahip oldukları mağaza sayısı ve yılın son iki ayındaki açılış performanslarını ve hemen ardından da bunların toplu değerlendirmelerini görebilirsiniz. “Market” kelimesini “içerisinde gıda satışı da olan perakende satış noktaları” olarak tanımladığımızı ve satış kalemleri içerisinde gıda olmayan; “elektronik market”, “yapı market”, “tekstil market” gibi isimlere sahip olan perakende noktalarını listemizin dışında tuttuğumuzu tekrar belirtiriz. Ortakalan Araştırma Grubu SIRA ZİNCİR MARKET 1 MAYIS 2014 Dergimizdeki listeye 10 şube ve üzeri marketleri dahil etme nedenimiz bütün PERDER üyelerinin fiziki büyüme rakamlarının dergi sayfaları dahilinde verilmesinin mümkün olmayışıdır. Dergi ölçeğine sığabilecek ve PERDER üyelerinin istikrarlı büyümesi hakkında sektörde fikir oluşturabilecek bir veri oluşturmak adına bu kriter uygulanmıştır. www.ortakalan.com.tr 1 NİSAN 2014 FARK 1 1 MAYIS 2013 FARK 2 1 Hakmar Express (İstanbul discount) 275 273 2 254 21 2 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 155 151 4 140 15 3 Mopaş (İstanbul) 100 99 1 89 11 4 Pekdemir (Denizli) 83 83 0 76 7 5 Çağdaş (Ankara) 80 80 0 74 6 6 Çağrı Semt (İstanbul – Discount) 72 57 15 26 46 7 Altunbilekler (Ankara) 70 70 0 70 0 8 Yunus (Ankara) 65 64 1 63 2 9 Başgimpa (Ankara) 53 52 1 47 6 10 Peynirci Baba (Kocaeli) 52 51 1 42 10 11 Rammar (İstanbul) 50 50 0 50 0 12 Hadim (Bursa) 49 47 2 47 2 13 Akyurt (Ankara) 46 45 1 44 2 14 Birebir (Antalya) 45 45 0 45 0 15 Soykan (Ankara) 44 42 2 40 4 16 Çağrı (İstanbul) 39 39 0 36 3 17 Tahtakale Spot (Antalya) 39 36 3 32 7 18 Marka AVM (Sivas) 38 38 0 34 4 19 Efor (İstanbul) 36 36 0 46 -10 38 perder istatistik 20 Özhan (Bursa) 34 34 0 32 2 21 Fiskomar (Giresun) 34 33 1 27 7 22 Kibaroğlu (İzmir) 32 32 0 32 0 23 Öncü (Sivas) 31 31 0 32 -1 24 Sincap (Konya) 31 31 0 31 0 25 Grup Hatipoğlu (İstanbul) 31 31 0 30 1 26 Kiler Kilpa (Trabzon) 31 29 2 28 3 27 Çetinkaya AVM (Mersin) 28 28 0 27 1 28 Milli Pazar (Bursa) 28 28 0 26 2 29 Onur Hipermarketleri (İstanbul) 27 28 -1 26 1 30 Büyük Pastırmacı (Kırşehir) 26 24 2 18 8 31 Tema (Erzurum) 25 25 0 24 1 32 Öztürk (Ankara) 24 24 0 24 0 33 Çergibozanlar (Gaziantep) 24 23 1 22 2 34 Seyhanlar (Bursa) 23 23 0 23 0 35 Gri Ucuz Satış (İstanbul) 23 23 0 22 1 36 Şehzade (Kayseri) 23 23 0 12 11 37 Özkuruşlar (İstanbul) 23 23 0 21 2 38 Biçen (İstanbul) 22 20 2 20 2 39 Barış Gross (İzmir) 21 21 0 20 1 40 Gürmar (İzmir) 21 21 0 20 1 41 Jestpa (Aksaray) 21 21 0 16 5 42 Bildirici (Ankara) 21 20 1 19 2 43 Halciler (Ankara) 20 20 0 26 -6 44 Hakmar (İstanbul) 20 20 0 20 0 45 Groseri (Adana) 20 20 0 19 1 46 Irmaklar (İstanbul) 19 19 0 19 0 47 Gün (Denizli) 19 19 0 18 1 48 Şanmar (Şanlıurfa) 18 18 0 14 4 49 Show (İstanbul) 18 18 0 15 3 50 Oruç (İstanbul) 17 17 0 18 -1 51 Erdemler (Ankara) 17 17 0 16 1 52 Emin (İstanbul) 17 17 0 15 2 53 Hat-Mar (Hatay) 16 16 0 16 0 39 perder istatistik 54 Yeşil Portakal (Manisa) 16 16 0 13 3 55 Snowy (İstanbul) 16 16 0 14 2 56 Öğütler (Ankara) 15 15 0 15 0 57 Gökkuşağı (İstanbul) 15 15 0 14 1 58 Lider Gedikler (İçel) 15 15 0 14 1 59 Uysal Market (Çanakkale) 15 15 0 11 4 60 Aymar (Trabzon) 15 15 0 13 2 61 Çarmar (Diyarbakır) 15 12 3 11 4 62 Anberra (Uşak) 13 13 0 12 1 63 Metropol (Çorum) 13 13 0 14 -1 64 Mevlana (İstanbul) 13 13 0 13 0 65 Neşeli (Eskişehir) 13 13 0 13 0 66 Sembol Center (Gaziantep) 13 13 0 10 3 67 Uğur AVM (Bursa) 12 12 0 11 1 68 Karabıyık (İzmir) 12 12 0 11 1 69 Kule AVM (Aksaray) 12 12 0 10 2 70 Örnek Hipermarket (İstanbul) 12 10 2 10 2 71 İsra (Bursa) 11 11 0 11 0 72 Karadeniz İsmar (Trabzon) 11 11 0 11 0 73 Seyhanlar (İstanbul) 11 11 0 10 1 74 Düzpaş (Düzce) 11 11 0 10 1 75 Sultan AVM (Bursa) 11 11 0 9 2 76 Gülenler (Kırıkkale) 11 11 0 10 1 77 Yeni Kandemirler (Kırıkkale) 11 11 0 10 1 78 Ege Ekomar (İzmir) 11 11 0 8 3 79 Can AVM (Sivas) 11 11 0 9 2 80 Düzgün Market (Erzurum) 11 11 0 10 1 81 Sammar (Samsun) 10 10 0 10 0 82 Denmar (İzmir) 10 10 0 10 0 83 Sarıyer Market (İstanbul) 10 10 0 11 -1 84 Çelikkayalar (Konya) 10 9 1 9 1 85 Azda Market (Muğla) 10 10 0 9 1 86 Üçler Market (İstanbul) 10 10 0 9 1 87 Şekerciler (Adana) 10 10 0 9 1 88 Portakal (Kayseri) 10 10 0 10 0 89 Savaşır (Manisa) 10 10 0 9 1 90 Niktaş (Tokat) 10 10 0 8 2 91 4AS (Balıkesir) 10 9 1 8 2 92 Kalafatlar (Ordu) 10 9 1 8 2 93 Başdaş (İzmir) 10 9 1 8 2 2671 2621 50 2428 243 TOPLAM 40 perder istatistik Değerlendirmeler 1 Mart 2014 – 1 Mayıs 2014 döneminde 10 ve üzeri mağaza sayına sahip olan 93 PERDER üyesi zincirinin, sahip oldukları toplam şube sayılarına göre sıralanışları yukarıdaki gibidir. Mart - Nisan 2014 döneminde Türkiye’deki 10 market ve üzeri PERDER üyesi firmanın toplam mağaza sayısı 2671’e ulaştı. Dergi sayfalarına sığabilecek ölçekte bir veri grubu toparlamak adına liste en az 10 şube kriteriyle ele alınmıştır. Bu tablodaki rakamlar ışığında Türkiye Perakendeciler Federasyonu çatısı altında büyüyen PERDER üyelerinin gösterdiği büyüme performansı hakkında genel bir bilgi edinmek mümkün Listede yer alan 93 firmanın iki aylık bir dönemde total mağaza artışı 50 oldu. Tablonun da gösterdiği gibi PERDER üyelerinin büyüme performansı sadece iki aylık süreçte yeni bir süpermarket zincirini sıfırdan yaratacak kadar güçlü. Üstelik bu performans belirli coğrafi bölgelerle sınırlı değil, PERDER üyeleri Türkiye’nin her yerinde büyümeye devam ediyor. 10 şube ve üzeri ilk 93 firmanın yıllık açılış rakamlarına baktığımızda ise toplamda 243 yeni mağaza görmekteyiz. Bu rakam ise her sene ulusal ölçekte liderliğe oynayacak yeni bir market zincirinin oluşmasına eşdeğer. İlk 12 market zincirinin payı SIRA ZİNCİR MARKET 1 MAYIS 2014 1 NİSAN 2014 FARK ORAN (%) 1 Hakmar Express (İstanbu) 275 273 2 4 2 Bizim toptan Satış (Ulusal) 155 151 4 8 3 Mopaş (İstanbul) 100 99 1 2 4 Pekdemir (Denizli) 83 83 0 0 5 Çağdaş (Ankara) 80 80 0 0 6 Çağrı Semt (İstanbul – Discount) 72 57 15 30 7 Altunbilekler (Ankara) 70 70 0 0 8 Yunus (Ankara) 65 64 1 2 9 Başgimpa (Ankara) 53 52 1 2 10 Peynirci Baba (Kocaeli) 52 51 1 2 11 Rammar (İstanbul) 50 50 0 0 12 Hadim (Bursa) 49 47 2 4 12TOPLAM zincir toplam 2585 1104 2516 1077 69 27 2188 54 Diğer 81 zincir toplam 1567 1544 23 46 Genel toplam 2671 2621 50 100 Bu listede PERDER üyesi zincir marketlerin içinde en fazla şube sayısına sahip 12 firmaya ayrı mercek tuttuk... Tabloda ilk 12’yi almamızın nedeni bu marketlerin ana listedeki toplam şube sayısının yarısına yakınına sahip olmaları... Bu listedeki 12 market zincirinin toplam şube rakamı olan 1104, ana listemizdeki toplam şube rakamı olan 2671’in yaklaşık yüzde 41’ini karşılıyor. 93 firmalık listenin en üst sırasında yer alan ilk 12 firma açılış rakamında 27 yeni mağazalık performans sergilemiş durumda… İlk 12 firmanın büyüme oranı içindeki paylarını da bu tabloda görebilirsiniz. Bu listemizde yer alan firmalar, bu dönemde büyüme oranının yüzde 54’ünü gerçekleştirmiş durumda. İlk 12 firma arasında Ankara merkezli 3 marka bulunuyor, onu İstanbul, Bursa ve Denizli takip ediyor. 41 perder istatistik Mart ve Nisan aylarında 1’den fazla mağaza açanlar SIRA ZİNCİR MARKET AÇILIŞ 1 Çağrı Semt (İstanbul – Discount) 15 2 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 4 3 Tahtakale Spot (Antalya) 3 4 Çarmar (Diyarbakır) 3 5 Hakmar Express (İstanbul discount) 2 6 Hadim (Bursa) 2 7 Soykan (Ankara) 2 8 Kiler Kilpa (Trabzon) 2 9 Büyük Pastırmacı (Kırşehir) 2 10 Biçen (İstanbul) 2 11 Örnek Hipermarket (İstanbul) 2 TOPLAM 39 Bu listede yer alan 11 market, toplamda 39 açılış gerçekleştirmiş durumda. Listedeki araştırmayı kapsayan iki aylık dönem içinde birden fazla şube açılışı gerçekleştiren marketleri görebilirsiniz. En üst sırada yer alan Çağrı Hipermarket’in discount formatındaki markası Çağrı Semt, her zamanki gibi açılışlarını sürdürdü. Antalya merkezli Tahtakale Spot ve Diyarbakır merkezli Çarmar, bu dönem dikkat çekici bir mağaza artışı sağladı. Bir süredir mağaza açmayan Hadim’in iki şubelik artış göstermesi ve yine uzun süredir suskun olan Soykan’ın iki mağaza açması, bu dönemin diğer önemli gelişmeleri oldu. Bir yıllık sürede en çok mağaza açan 10 PERDER üyesi SIRA ZİNCİR MARKET ARTIŞ 1 Çağrı Semt (İstanbul – Discount) 46 2 Hakmar Express (İstanbul discount) 21 3 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 15 4 Mopaş (İstanbul) 11 5 Şehzade (Kayseri) 11 6 Peynirci Baba (Kocaeli) 10 7 Büyük Pastırmacı (Kırşehir) 8 8 Pekdemir (Denizli) 7 9 Tahtakale Spot (Antalya) 7 10 Fiskomar (Giresun) 7 TOPLAM 143 2014 yılının 1 Mayıs tarihi ile 2013 yılının 1 Mayıs tarihi arasında geçen bir yılda en çok açılış yapan 10 PERDER üyesi yukarıdaki listede yer alıyor. Bu listede yer alan 10 firmanın ise bir sene içinde 143 yeni mağaza açtığını görmekteyiz. Yıllık açılış rakamı olan 243’ün önemli bölümünü bu 10 firma gerçekleştirdi. Listenin zirvesinde 1 yıl içinde hızlı bir büyüme gösteren Çağrı Semt yer alıyor. Onu İstanbul diğer discount zincir Hakmar Express izliyor. Yine satınalmalar ile büyüyen Mopaş ve Şehzade Market’i de bir yıl içinde en çok büyüyen firmalar arasında görmekteyiz. Kocaeli merkezli Peynirci Baba da son bir yıl içinde önemli bir performansa imza attı. 42 Ortakalan Araştırma Grubu 43 perder röportaj Lenon Cam, yerel zincirleri hedefliyor Şanlıurfa’daki tesislerinde opal cam üreten Lenon Cam, cama ve porselene alternatif ürünler geliştiriyor. Opal cam ürünleriyle mutfaklarda ezber bozan firma, 2014 yılının ikinci döneminde yerel marketlerle çalışmayı planlıyor 27.000 metrekare kapalı olmak üzere,49.000 metrekare alanda opal cam üretimi yapan firma, 320 kişiye istidam sağlıyor. Türkiye’de sektörün tek firması olarak konumlanan Lenon Cam, sadece Türkiye’de değil, dünyanın da lider opal cam markaları arasında kendine özel bir yer edinmiş. Firma sahibi Mahmut Kurt, üretim faaliyetlerini anlattı. Ürünleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Opal; sağlık açısından camla aynı doğallıkta olan, genelde yemek sofralarında kullanılan, porselen görünümlü, hammaddesi cam, boya ve demir gibi sağlığa zararı olan hammaddelerin kullanılmadığı kendi doğal beyazlığı ile saf opaldir. Dünya genelinde sağlık ve kullanış açısından talep ve tüketimi oldukça yüksek olan opal camın üretimi, soda camı dediğimiz renksiz camdan daha zordur. Üretim bandımızda servis, yemek, pasta tabakları, çorba kâseleri, çerezlik, fırın kabı, meyvelik, kayık tabak, salata kâsesi, çay tabağı, kupa bardağı gibi ürünler üretiyoruz. Yıllık üretim kapasiteniz nedir? 10.800 ton yıllık üretim kapasitemiz 44 var. Aylık ortalama 60 tır civarı üretim yapıyoruz. 2014 yılı sonlarında üretim kapasitemizi arttırıp, yurtiçi ve yurt dışı zücaciye pazarlarında daha etkin olmak istiyoruz. Hizmet ve kalite standartlarımızdan ödün vermeden, ulaşabildiğimiz kadar son tüketiciyle köprü oluşturan bayii ve satış ağlarıyla pazar payımızı genişletmeyi hedefliyoruz. En çok tercih edilen ürününüz hangisi? Hedef kitlemiz ev hanımları. Ürünlerimizin büyük bir kısmı ev hanımları tarafından satın alınıyor. Talepler genelde tabak grupları yönünde oluyor. Servis tabağı, yemek tabağı, Mehmet Emin Kurt YÖnetim Kurulu Başkanı pasta tabağı ve çorba kaselerine yönelik… Yeni ürettiğimiz Premium serisi ürünlerimizde, boyamayla ilgili her hangi bir işlem olmadığından, organik diye tabir edilen, tamamen doğal birleşimlerden oluşan konseptimiz çok talep görüyor. Üretimlerinizde müşteri beklentilerini göz önünde bulunduruyor musunuz? perder röportaj Perakende noktalarından bayilerimize gelen talebe göre değerlendirmeler yapıyoruz. Daha sonra talepler doğrultusunda yeni tasarım ve konseptleri belirliyoruz. Seri üretime geçmeden, numune bazında, yaptığımız ürünleri bayilerimiz ve perakende satış noktalarında birlikte inceleyip üretime geçiyoruz. Amacımız; çok satış yapmak değil. Satın alınan ürünün kullanıma uygun olması. Bir de tüketicilerin göz zevklerine hitabeden ürün grupları yapmaya özen gösteriyoruz. İhracat çalışmalarınızdan bahseder misiniz? pol olan şehirlerle birlikte, yakın komşu şehirleri birleştirip münhasır diye tabir ettiğimiz bölgesel satış ağımız mevcut. Bayilerimiz ve ara toptan diye tabir ettiğimiz kanaldan perakende satış noktalarına hizmet veriyorlar. Yerel zincirlerle ilgili planladığınız çalışmalar var mı? 2014 yılının ikinci döneminde, direk tüketiciyle buluşan yerel marketlerle çalışmayı planlıyoruz. Çalıştığımız yerel marketlerle ciddi projeler üretip, beklenenin üzerin- de satış adedi yakaladığımız bir gerçek. Doğru ürün, doğru pazar ve doğru fiyatlarla elimizden geldiğince yerel market yetkilileriyle görüşüp, raflarında yer almak istiyoruz. Buradaki hedefimiz, yerel marketler aracılığıyla kaliteli, her zevke ve her kesime hitap edecek zengin ürün yelpazemizi direk tüketiciye ulaştırmak. Muadili olan ithal mallardan hem daha kaliteli hem daha uygun fiyatlarla sunabiliriz. Yerel market ve ulusal marketlerde, gıda dışı zücaciye grubunda camdan sonra en büyük pazara sahip olan opal grubu, market raflarında ciddi sirkülasyona sahiptir. 2009 yılında kurulan firmamız, kısa sürede ismini dünya pazarlarında fuarlarla duyurdu. Yurt içi ve yurt dışındaki fuarlara katılarak, ihracat yaptığımız ülkelere yenilerini ekledik. Şu anda 27’ye yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Ürünlerimize genelde Ortadoğu’dan talep var. Müşterilerimizin bizi tercih sebebi şu: Lenon opal olarak biz, tüm dünyada toplam 8 adet opal üretimi yapan firmaların arasındayız. Bunların içinde asırlık markalar var. Ürünlerimizdeki kalite, satış sonrası verdiğimiz hizmet, ikili ilişkilerdeki samimiyetimiz ve bizi kendine rakip gören asırlık markalardan fiyat olarak daha ekonomik olmamız. İç pazara yönelik çalışmalarınız var mı? Türkiye’de bayilik sistemiyle çalıştığımız 25’e yakın yetkili satıcımız var. Metro- 45 perder serbest köşe “Sıradanlık” kötü niyetlidir ! ve kabul edilir bir hale getirir(var olanın kabul edilmesi). Sıradanlık, eğer izin verilirse, kabul edilirse, cezalandırılmazsa, en yararlı insanları bile olumsuz etkiler(verimsizleştirir). Eğer patron (yönetici), sıradanlığa izin verirse onu yasallaştırmış olur(Hele hele patron sıradanlaşırsa organizasyonlar için gerçek bir felakettir). Eğer sıradanlık anlaşılabilir ya da aleni bir biçimde (veya dolaylı) ödüllendirilirse, yararlı insanların performansları ortalama bir seviyeye hatta altına bile düşebilir. Sıradanlık, bir kez bile yararlı insanlar için iş modeli olursa, bir kez yayılırsa, onu organizasyondan atmak deveye hendek atlatmaktan zordur.” Yılmaz PEKMEZCAN Akademisyen Her şirkette A tipi, B tipi ve C tipi, hatta D tipi çalışanlar vardır. A tipi çalışanlarda, “doğru yetenek” ve “doğru davranış” vardır. Onlar zeki, anlayışlı, fedakar ve iş bitiricidirler. Aynı zamanda kuruma en çok katkıyı sağlayan kişilerdir. Onları yönetmek zordur; çünkü enerjiktirler, hızlı hareket ederler ve yetişmesi için organizasyonu beklemezler. Bu yazımda kendimce önemli olduğuna inandığım gerek özel şirketler gerekse kamu kurumları olmak üzere, süreçlerinde iş ve iş görene dair üretim, hizmet ya da aracılık faaliyetlerinde bulunulan tüm organizasyonları tepeden tırnağa etkisi altına alan bir kavramdan bahsetmek istiyorum: “Sıradanlık”. Tedavi, genelde yönetimi toptan nakletmeyi gerektirir! Ancak bu yöntem, oldukça sarsıcı sayılabileceğinden en iyisi sıradanlaşmanın ne anlama geldiğini bileşenleriyle beraber ortaya koymak ve bu illeti kapıdan içeriye sokmamak gerekir. Sıradanlık, zayıf yöneticilerin daha zayıf çalışanları işe almalarıyla başlar. Organizasyondaki yetenekli insanların, bu yeteneklerini bir güç haline getirmelerinden endişe eden zayıf yöneticiler, bu durumu kendi lehlerine çevirebilmek maksadıyla organizasyon amaçlarıyla hiç uyuşmayan ve yönetim biliminin aksi davranışlar sergileyerek, kuruma ciddi zararlar vermeye başlarlar. Makro açıdan bakıldığında bu ülke kaynaklarını hoyratça kullanmak olur ki! kötü niyetli bu davranışların oluşumuna hiçbir şart ve halükarda izin verilmemesi gerekir. Başlığı nasıl belirleyeyim derken; sıradanlığın gerçekten de sonuçları itibariyle organizasyonları yavaş yavaş nasıl büyük bir felakete götürdüğünü anlatan Büyük Patron Olmaya Giden Yol’un yazarı Jeffrey J.Fox’un doğrudan kötü niyetle adlandırdığını görünce başlığı bu şekilde çok rahat yazabildim. Unutmamak gerekir ki; “Büyük patron sıradan insanların, işi sıradan performans ile sonuçlandıracağını bilir. Sıradan performans, patron dahil bütün çalışanları cezalandırır. Sıradanlık kötü niyetlidir. Sıradanlığı hoş görmek yönetimi kötü kullanmaktır!” Değişim, gelişim, teknoloji, telekominikasyon, ulaştırma, lojistik, internet kavramlarının organizasyonlarda nasıl bir dinamizm oluşturduğunun her alanda ve bilimsel ortamlarda vurgulanmakta olduğunu görüyor, duyuyor ve anlıyoruz. Sıradanlık, en hafifinden art niyetsiz bile olsa kötü bir yönetim sergilemek anlamına gelir ki, organizasyonların geleceği, amaçları, başarısı, kaynakların etkin ve verimli bir biçimde kullanılabilmesi açısında da ciddi bir başarısızlık doğuracağından asla kabul edilebilir bir durum değildir. “Sıradanlık her organizasyonun canlılığını, yeniliğini ve enerjisini azaltan sinsi bir illettir.Sıradanlık, organizasyonu bir kez etkilerse onu iyileştirmek oldukça zordur. Sıradanlık, performansı standart 46 Her şirkette A tipi, B tipi ve C tipi, hatta D tipi çalışanlar vardır. A tipi çalışanlarda, “doğru yetenek” ve “doğru davranış” vardır. Onlar zeki, anlayışlı, fedakar ve iş bitiricidirler. Aynı zamanda kuruma en çok katkıyı sağlayan kişilerdir. Onları yönetmek zordur; çünkü enerjiktirler, hızlı hareket ederler ve yetişmesi için organizasyonu beklemezler. A tipi çalışanların mücadele etmesi ihtiyacından dolayı, gerçek büyüklükteki bir yönetici onların mücadele alanlarını genişletir, gerekli araç gereç ve donanımları onlara kazandırır. Bir kurumda C tipi ve D tipi çalışanların sayısının ya da etkinliğinin artması kurumun sıradanlaştığı anlamına gelir ki, iyi bir yönetici asla C tipi ya da D tipi oyuncularla çalışmaz. Çünkü C ve D tipi çalışanlar organizasyonu kötü etkiler. B tipi bir çalışan B+ ve A olabilir. Ama C çalışanı asla B ya da A yapamazsınız asla. Bir işte başarıyı yakalamanın en önemli anahtarı, “yüksek motivasyona sahip çalışanlar”dır. Bireylerde, bu yüksek motivasyonu oluşturmanın yollarını aramak ve araştırmak yönetimin işidir. Yönetime düşen gerekli motivasyonel faktörleri bir araya getirerek, çalışanların hizmetine sunmaktır. A tipi oyuncular, büyük bir olasılıkla motivasyonlarını kendiliğinden yükseltmenin bir yolunu da bulmuşlardır. Zaten büyük patronlar(yöneticiler), kendiliğinden oluşan bu yüksek motivasyonu asla ortadan kaldıracak hatalar yapmazlar. Şirketler bugün rakip firmalar tarafından çok ciddi olarak takip edilmektedirler. Bir ürün benzer özellikleri ile benzer fiyatlarıyla, benzer biçimlerde sunulabilmektedir. Aslolan farklı olmak ve fark yaratmaktır. Eğer elinizde farklı oyuncularınız varsa bu mümkündür. Sıradanlıkların yaşandığı bir organizasyonda, farklı kişilerin de farklı işler yapması beklenemez. Eğer çalışanlarınızın büyük bir çoğunluğunda büyük hedefler var ise, doğru işleri yapanlarsa şayet bunlar ve siz de insanlara sadece yapılması gerekenleri söyleyip sadece ihtiyaç duyulduğunda söylüyor iseniz ve işin geri kalan kısmını o işi yapmaları için seçtiğiniz insanlara bırakıp, onları eğitiyor ve dinliyorsanız, insanları engelleyen faktörleri ortadan kaldırıp, ilerlemeyi kontrol ederek çalışanlarla çalışmayanları ayırt edebiliyorsanız genel ve özel olarak insanlara “teşekkür” ediyorsanız siz, büyük patron ve başarılı bir yöneticisiniz demektir. 47 perder pazar Dondurma markette büyüyor Dondurma pazarının tek mevsime bağlı kalmadan yıl boyunca istikrarlı bir satış grafiği yakalaması için marketler kilit noktada yer alıyor Tüm dünyada dondurma pazarının büyüklüğü ise yaklaşık 160 milyar liraya karşılık geliyor. Türkiye pazarı ise 200 milyon litre ve 2 milyar liralık pazar büyüklüğüne ulaşmış durumda. Önde gelen markalar, başarılı pazarlama faaliyetleriyle Türkiye’de kişi başına düşen 4 litrelik dondurma tüketimini artırmaya çalışıyorlar. Bu kampanyalar, aynı zamanda dondurma kategorisini büyüme oranı açısından son derece dinamikleştirdi. Ayrıca Türkiye’de iyileşen ekonomik koşullar da son yıllarda dondurma tüketiminde gerçekleşen artışı canlandırdı. Özellikle süpermarketler ve hipermarketler gibi modern noktalar olmak üzere dağıtımdaki gelişmelerin, tüketim isteğine ek olarak dondurma kategorisinin performansını olumlu etkilemesi bekleniyor. Yakın pazarlarımızda ya da ilgi alanımızdaki pazarlarda diyelim; dondurma sektöründeki gelişmeler böyle. Dünyanın diğer bölgelerinde de benzer bir tüketim artışı ve Pazar büyümesi bekleniyor. Bunda en önemli faktör ise dondurmanın inovasyona ve yeni lezzetlere açık bir ürün olması. Öte yandan dondurma pazarının büyümesi açısından en kritik nokta, ürünlerin yaz mevsimi dışında tercih edilebilir duruma gelmesi. Türk damak kültürü sütlü ve çikolatalı tatlıları dört mevsim tüketmeye yatkın olsa da dondurma için daha farklı bir algı var. Kışın dondurma yemenin hasta ettiğine dair genel kanıyla ilgili uzmanlar sürekli aksi görüş bildirseler bile bu düşünceyi yıkmak kolay değil. Kışın dondurma satışlarını artırmanın başlıca yolu ise market alışverişi. Paketli ve hijyenik paketli dondurma, tüketicilerin buzdolabında uzun süre tazeliğini koruyor olması ve istenildiği zaman tüketilmesiyle pazarın lokomotifi konumuna ulaştı. Yapılan tahminlere göre dünya dondurma pazarı birkaç yıl içerisinde 74 milyar dolar büyüklüğe ulaşacak. Büyümenin itici gücü ise Türkiye’nin yakın çevresindeki pazarlar olacak. Türkiye’de dondurma satış noktalarının artmasına karşın, dondurma satışının önemli bir bölümü yaz aylarında gerçekleşiyor. Toplam dondurma tüketiminde yüzde 44’le Marmara Bölgesi ilk sırada, yüzde 23’le Ege Bölgesi ikinci sırda yer alıyor. Türkiye’de dondurmanın yüzde 80’ni, 6-25 yaş arasındaki vatandaş tüketiyor. ASÜD verilerine göre; halkın bilinç seviyesi arttıkça, ambalajlı dondurma tüketimi de yükseliyor. Dondurma pazarında tüketimin; yüzde 70’ini anında tüketilen, yüzde 21’ini evde tüketilen, yüzde 9’unu ise catering dondurmalar oluşturuyor. Dünya pazarındaki eğilimler de pek farklı değil. Dondurma dünya gıda sektörünün en dinamik kategorilerinden biri olmayı sürdürüyor. İlk iki sırayı ABD ve Avustralya’nın aldığı tüketim sıralamasında Norveç üçüncü, İsveç dördüncü ve ilginçtir Danimarka beşinci sırada yer alıyor. Birinci sıradaki ABD’de tüketim, kişi başına yıllık 26 litreye ulaşmış durumda. ABD aynı zamanda yaklaşık yılda 6 milyar litre ile dünyanın en büyük dondurma üreticisi konumunda. Dünya üretiminin 17 milyar litre olduğu düşünülürse ABD pazarının büyüklüğü daha net ortaya çıkıyor. Yine verilere göre ABD’de üretilen sütün %9’u dondurma yapımında kullanılıyor ve üretilen dondurmaların %60’ı evlerde tüketiliyor. Satışların dörtte birini oluşturan vanilya en popüler aroma, hemen arkasından çikolata geliyor. Kurabiye hamuru, marşmelov, meyve parçacıkları, kuruyemişler, çikolata, karamela ve şekerleme gibi diğer bileşenlerin eklendiği dondurmalar da giderek popüler hale gelmeye başladı ve şu anda satışların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Dondurmanın mevsimsel bir ürün olduğu algısının sadece bizde geçerli olmadığının en güzel örneği ise Almanya. Ülkede geçen yıl geleneksel olarak dondurma tüketimi, ambalajlı gıda kategorilerinin pek çoğuna oranla hava durumuna çok daha fazla bağlı oldu. Fakat hem üreticiler hem de perakendeciler Alman tüketicileri dondurmanın, Almanya’da bile, yıl boyunca tüketilebileceği konusunda bilinçlendirmeye ve eğitmeye çalıştılar. Özellikle ünlü markaların kış ayları ile ilişkili ürünlere odaklanan özel sürümleri (örneğin; tarçın veya sıcak şarap baharatları) piyasaya sürüldü. Türkiye’nin de yakın mercek altında tuttuğu Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir’de ise dondurma pazarı, %27 oranında güçlü bir mevcut değer artışı ve %10 oranında satış hacmi artışı gösterdi. Değer artışı sadece birim fiyattaki artışla değil aynı zamanda yıl boyunca yükselen dondurma talebinin bir sonucu olarak artan satış miktarıyla da bir ölçüde yükselmiş oldu. Dondurmalı tatlıların gelişimi, dondurmanın daha fazla talep görmesini sağladı 48 perder pazar büyümesine yardımcı oldu. Dondurma, İran ekonomisinin genel durumunun aksine 2012 yılında da başarılı performansını sürdürdü ve 2012 yılında perakende hacminin %8 büyümesini sağladı. çünkü artık dondurma sadece yaz aylarında öğleden sonra veya akşam atıştırmalığı olarak görülmenin dışında normal bir tatlı olarak da tüketilmeye başlandı. Cezayir’de önümüzdeki dönemde dondurma kategorisinin %10 yıllık bileşik büyüme oranını koruyacağı tahmin ediliyor. Tunus’ta da rekabetçi bir pazar var dondurma kategorisinde. Ülkede dondurmanın geçmiş yıllardaki başarılı büyüme oranını koruması bekleniyor. Mevcut ürünlere ek olarak dondurma kekleri, dondurmalı tatlılar gibi yeni dondurma lezzetlerinin piyasaya sürülmesi bekleniyor. Yakın pazarlarımızdan İran, yaklaşık 12 yıl öncesine kadar geleneksel olarak dondurma üretiminin elle yapıldığı bir yerdi ancak 2002 yılında bu durum bazı önemli üreticilerin ambalajlı dondurma üretimine başlamasıyla birlikte değişti. Genç İran nüfusunun güçlü talebi ve dağıtım ağındaki iyileştirmeler özellikle anında tüketilen dondurma ürünleri için iyi büyüme oranları ile sonuçlandı. Ulusal TV ve radyo, sokak panoları ve mağaza içi büyük reklam kampanyaları da bu kategorinin İran’da artan nüfus ve özellikle nüfusun büyük bir kısmının halen 14 yaşın altındaki çocuklardan oluşması ve dondurmayı en çok genç bireylerin tüketmesi sayesinde önümüzdeki dönemde olumlu bir performans sergileyeceği belirtiliyor. İran’daki sıcak iklimin dondurmadaki büyümeyi teşvik edeceği ve dondurmanın perakende hacminin yıllık bileşik büyümesinin %7 artması bekleniyor. Bu, önceki yıllarda gerçekleşen %5’lik büyüme ile kıyaslandığında önemli bir gelişmeyi gösteriyor. Sağlık açısından faydaları Büyüme ve gelişme çağında protein, kalsiyum ve fosfor kemik ve kas gelişimi açısından elzemdir. Dondurma, içeriği ile bu gereksinmenin karşılanmasında yardımcı olur. Özellikle süt tüketmeyi sevmeyen çocuklarda süt yerine tüketilmesi günlük besinsel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olur. Gebelik döneminde; anne adayının kaliteli protein ve kalsiyum ihtiyacı artar. Anne bu gereksinmesini karşılayamazsa, bebek annenin depolarını kullanır ve doğum sonrası anne de kemik erimesi gibi sorunlar çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle gebelerin günlük 600 ml (3 bardak) süt ve süt ürünleri tüketmesi gerekir. Bu gereksinmenin bir kısmı dondurma ile karşılanabilir. Kilo almakta güçlük çeken, çiğneme ve yutma güçlüğü olan yaşlılarda günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir kaynak olarak kullanılabilir. Kemoterapi alan hastalarda, kimi zaman kemoterapi tedavisinden hemen sonra yanma hissi ve iştahsızlık gözlenebilir. Buna paralel bulantı ve kusma şikâyetleri baş gösterebilir. Bu tür hastalarda, dondurmanın genellikle kolay tüketildiği ve bulantıya sebep olmadığı gözlenmiştir. Günlük beslenme programından 1 bardak süt ve 1 dilim ekmek eksilten kişi, diyet yaparken de günde 2 top dondurmayı ara öğün olarak tercih edebilir. Kan şekeri düzeyi kontrol altına alınmış ve obez olmayan şeker hastaları; diyetisyenlerinin önerisi doğrultusunda haftada 1-2 defa 1 top sade veya meyveli dondurma tüketebilir. Piyasada bulunan tatlandırıcı ile hazırlanmış şeker içermeyen dondurmalar da, günde 1-2 top ara öğün yerine tercih edilebilir. Bilinçli tüketim için gerçek sütten yapılmış dondurmalar tercih edilmelidir. Süt kreması veya kaymaktan yapılan dondurmalar, daha nadir tercih edilmelidir. Dondurma; süt ürünü olduğundan ötürü uygun koşullarda saklanmadığında zehirlenme riski yaratabilir. Bu nedenle; soğuk ve karanlık ortamda saklanmalıdır. Erimiş, eridikten sonra yeniden donmuş dondurmalar kesinlikle tüketilmemelidir. Paket dondurmalarda, üretim izni ve son kullanma tarihi kontrol edilmeden tüketilmemelidir. 49 perder pazar “Çevreye saygılı üretimle örnek oluyoruz” 2014 senesine rekor ürünle başladık. Yeniliklerimiz sadece ürün değil konumladırma bazında da oldu. Bu senenin hem konumlandırma hem de yeni ürün anlamındaki en büyük haberlerinden biri, Algida litrelik ailemizdeki yaşadığımız değişim. Ürünlerimizin adını, ambalajını ve konumlandırmasını baştan sona yeniledik. Algida litrelik ürünlerini artık Algida Keyif adıyla ve “Aileyi bir araya getiren” söylemi ile tüketicilerimize sunuyoruz. Algida Keyif ailemize ayrıca Algida Festival adında portföyümüzde benzeri olmayan 2 yeni lezzet daha ekliyoruz. Yeni Algida Festival Vanilya Karadut ve Algida Festival Vanilya Karamel ürünlerimizin iç içe geçmiş sarmal şekli sayesinde tüketicilerimize her kaşıkta 2 lezzet sunuyoruz. Algida Keyif ai- lesinin yeni konumladırması ile, aile bireylerinin bir araya geldiği sıcacık ve mutlu anların yaratılması için aracı olacağız. 95 milyon euro’nun üzerinde yatırımla kurulan, 80 milyon litrelik üretim kapasitesi olan Algida Konya fabrikası; 2013 yılında üretime başladı ve 2014 yılında toplam Algida üretiminin %12’sini karşılamayı hedefliyor. Üstelik faaliyet gösterdiğimiz ilk günden itibaren “sıfır katı atık” hedefimizi de gerçekleştirmeyi başardık” dedi. Konya Fabrikası’nda hayata geçirilen Güneş Arabası için ise; ”Sürdürülebilir bir enerjiyle çalışan ve yılda 425 kg karbondioksit salınımını engelleyen Algida Güneş Arabası, sadece ülkemiz için değil tüm dünya için de örnek bir projedir. Güneş enerjisiyle fabrika sahasındaki ulaşımı sağlayan Güneş Arabası’nın üretim ve kalkınmaya destek veren tüm kuruluşlara örnek olmasını ve doğal kaynak kullanımının bu tür projelerle azaltılmasını diliyoruz. Türkiye, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Rusya, Ukrayna ve Belarus’taki Unilever operasyonlarının bağlı olduğu İstanbul’u dondurmada Ar-ge çalışmalarının merkezi haline getirmeyi amaçladık. Bu amaç doğrultusunda globalden aldığımız des- Leyal Eskin Yılmaz Algida Pazarlama Direktörü tekle kurduğumuz Ar-ge merkezimizde, hammadde ve formülasyon, işleme ve ambalaj geliştirme alanlarında 40 kişiden oluşan uzman bir kadro ile çalışmalarımıza başladık. Tüketici Laboratuarı, Dondurma Pilot Üretim ve Teknolojik Test Ünitesi’nin yanı sıra modern ofisler ve destekleyici birimlerin yer aldığı merkezimizde, 1 yıllık çalışmalarımız sonucunda 2014’e rekor sayıda yeniliğe imza atarak başladık. “L’era Fresca ile gerçek dondurmayı sunuyoruz” Sanset Gıda, Toksöz Grup bünyesinde faaliyet gösteriyor. Bünyesinde Tadelle, Sarelle gibi markaların yanı sıra dondur- 50 ma kategorisinde L’era Fresca bulunuyor. 2014 yılı ciro hedefimiz çikolata ve dondurma grubunda 120 milyon Euro. L’era Fresca markasıyla ilk olarak kendi mağazalarımızda sonrasında ise market zincirlerinde yaygınlaşmaya başladık. İlk dönemde sadece ulusal market zincirlerinde olmamıza karşın son dönemde yerel zincirler ile de çalışmaya başladık. L’era Fresca olarak, dondurmalarımızda; GDO, koruyucu, gıda boyası, Ahmet Toksöz Toksöz Grup Yönetim Kurulu Üyesi perder pazar katkı malzemesi, transyağ, margarin glukoz şurubu, früktoz şurubu ve emülgatör kullanmıyoruz. Bu maddeleri kullanmadan dondurma üreterek dünyada bir ilki gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz. gereken çok yol olduğunu düşünüyoruz. Üretim kalitesi maliyetleri artırıyor. L’era Fresca olarak önceliğimiz maliyetlerimiz artsa da sağlıklı, doğal, istediğimiz kalite- de dondurma üretimi yapmak ve uygun fiyatlardan satışa sunmak. Bizim farkımız bu olacak. Bu açıdan sektöre örnek olmayı amaçlıyoruz. Tüketicilerde, “dondurma yalnızca yazın yenilir” algısı mevcut. Oysaki dondurma her mevsim tüketilebilecek en sağlıklı tatlılar arasında yer alıyor. L’era Fresca olarak, semi-fredo (yarı soğuk) dondurmalarımız ve dondurmalı pastalarımızla, kışın da dondurmaseverlerin vazgeçilmezi olacağımıza inanıyoruz. İtalya’nın premium kahve şehri Napoli’nin eşsiz kahvesi de dondurmalarımıza ve pastalarımıza kış günlerinde eşlik edecek. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de doğal, sağlıklı ve aynı zamanda dondurmayı gerçek kıvamında ve lezzetinde üretilmesi için kat edilmesi “Bölgenin en önemli ihracatçısı olacağız” 2003 yılında Bursa fabrikasıyla dondurma pazarına giren Türkiye’nin en büyük yerli dondurma üreticisi Ülker Golf, gerçek Maraş dondurması üretimiyle Maraş dondurma pazarında liderliği hedefliyor. Ülker Golf ‘ün 2003 yılında 10 milyon litre olan üretim kapasitesi, aradan geçen on bir yıl içinde 160 milyon litreye ulaşırken, 2013 yılı itibariyle Türkiye’deki dondurma tutkunları her gün yaklaşık 3 milyon adet Ülker Golf tüketiyor. 2013 sezonunda 2,2 milyar lira seviyesine ulaşan Türkiye dondurma pazarında, 2012 yılına göre %12 oranında büyüyen Ülker Golf, ambalajlı dondurma pazar payını % 24’e çıkarttı. Kahramanmaraş fabrikamıza 75 milyon lira yatırım yaparak 11 yıldaki toplam yatırımımızı 325 milyon liraya çıkardık. Bu fabrikada yılda 40 milyon litre dondurma üreteceğiz. Ülker Golf olarak 3 yıl içerisinde bu pazarı önemli ölçüde büyütmeyi hedefliyoruz ama asıl amacımız Maraş dondurmasını tüm Türkiye’ye tattırdıktan sonra bir dünya markası yapmak. 2006 yılında ilk olarak Balkan ülkelerine ihracata başlayan Ülker Golf’ün, 2014 yılı itibariyle Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde toplam 13 ülkeye 20 milyon dolarlık ihracat hacmini aşması hedefleniyor. Markanın hedefinde uluslararası dondurma liginde yerini daha da sağlamlaştırmak var. Daha önce Suudi Arabistan ve Suriye’de dondurma üretimi yapan Ülker Golf, Ürdün’de faaliyete geçen yeni fabrikasıyla yola devam ediyor. Ülker Golf, nüfusu 8 milyon olan Ürdün’de %8 oranındaki pazar payını hızla arttırmayı hedefliyor. Gökhan Aydın Ülker Golf Genel Müdürü Ülker Golf ‘ün uluslararası yatırım projeleri arasında Mısır da önemli bir yer tutuyor. Projenin detaylandırılmasına ilişkin çalışmalar devam ediyor. Her yaşın keyifle yiyebileceği ve kolayca ulaşabileceği inovatif ürünler sunan Ülker Golf, Golf Maraşım’la beraber Maraş dondurmasını ilk kez kornete taşırken, Royal mini kuplar, Hobby Rengarenk, Metro ve Coco Star ürünlerini de bu yaz dondurma severlerin beğenisine sunuyor. 51 perder röportaj Şekere alternatif “toz bal” Can Sezen, “Şekere sağlıklı bir alternatif olan toz bal, gerek kullanım kolaylığı gerek de lezzetiyle tüketiciler tarafından tercih edilen bir ürün olacaktır” Avrupa ve dünyada yaygın kullanılan ‘krem bal’ı, geliştirdiği üretim yöntemleri sayesinde Türkiye ile tanıştıran Anavarza Bal, 2014 yılında piyasaya süreceği, yine Türkiye’de ilk olan ‘toz bal’a da önemli bir yatırım yaptı. Firmanın yeni yatırımını Anavarza Bal Genel Müdürü Can Sezen ile konuştuk. Yeni yatırımınız toz bal ile ilgili bilgi alabilir miyiz? Toz bal; depolama ve sevkiyatının sıvı bala kıyasla daha pratik olması, balın sıvı formunun kullanılamadığı gıdaların üretimine olanak sağlaması, şeker ikamesi olarak da sağlıklı bir seçenek olması gibi üstün özellikleri ile tercih sebebi olması bekleniyor. Balın gıda sektöründe hali hazırdaki birçok kullanım alanı da projenin önemini arttırıyor. Toz bal üretimi fikri nasıl gündeme geldi? Dünyada bal ile ilgili ne varsa Türkiye’de de o olacak! anlayışıyla yola çıkarak, krem balın yanı sıra toz balı da geliştirdik. Pratik formu ile gıda endüstrisinde balın kullanımını arttırmak ve pazara yeni ürünlerin sunulmasını sağlamak amacıyla geliştirilen toz bal, şekere sağlıklı bir alternatif olacak. Öncelikle iç piyasanın ihtiyacını karşılayacak ilk yerli toz bal; kullanım kolaylığı sağlayan formu ile gıda sektöründe yeni fırsatlar doğuracaktır. Geleneksel bal tüketimini göz önünde bulundurursak, tüketicilerin toz bala yaklaşımını öngörebiliyor musunuz? Toz balın öncelikli hedef kitlesi, balı ara mamül olarak kullanabilecek kek, pasta, bisküvi, bebek maması, sütlü mamüller, dondurma. vb gibi hazır gıda üreticileri. Bunun yanı sıra toz bal cafe ve restoranlarda çay-kahve ile birlikte, son tüketicinin mutfağında evde yapacağı tatlılarda da ana tüketim maddesi olarak da tüketicinin kullanımına sunulacak. Şekere sağlıklı bir alternatif olan toz bal gerek kullanım kolaylığı gerek de lezzetiyle tüketiciler tarafından tercih edilen bir ürün olacaktır. Toz bal konusunda iddialı mısınız? Üretim hattının yüksek kurulum maliyetine rağmen özellikle iç piyasadaki yoğun ihtiyaç, toz balı zorunlu kılmaktadır. Bu inovatif yaklaşım, balın ara mamül olarak pratik bir şekilde kullanımını sağlayıp; lezzetli ve sağlıklı gıda ürünleri üretiminin de önünü açacak. Anavarza Bal’ın geliştirdiği toz bal sayesinde hali hazırda bal kullanılan ürünlerde maliyetler düşecek, bu ürünler daha yaygınlaşacak ve ballı ürün çeşitliliğinde bir artış gerçekleşecek. Bal üretiminde dünya üçüncüsü olan ülkemizde bir ilk olan toz bal projesi, yaratacağı avantajlarla birçok yeni ürünün pazara arzını ve tüketimini beraberinde getirecek. Bizlerin temel ilkesi balın kullanım alanını genişletmek doğrultusunda olup, bu ilke bizi krem bal ve toz bal gibi ürünlere yönlendirdi. Dünya da tüm FMCG ürünlerinde ballı örnekler görebiliyoruz. Bu sebeple yurtdışı fuarlar, seyahatler ve tüketici beklentileri bizlere yeni ürün konusunda belirli yönlendirmeler sağlıyor. Ayrıca işinize karşı olan duruşunuz, tutkunuz aksiyon almada önemli bir katkıyı oluşturuyor. Sonuç olarak kullanım alanını genişlettiğimizde bal konusunu daha iyi ifade edeceğimizi düşünüyoruz. Üretim tesisleriniz hakkında bilgi veriri misiniz? Tüketicilerin ürün beklentilerini öğrenmek için yaptığınız özel çalışmalar var mı? 2012-2013 yıllarında tesis yatırımımız 8 milyon TL civarındadır. Yapılan bu yatırımlar üretim kapasitemizi 3000 tondan 8500 tona yükseltmiştir. Sektörümüzde ilk defa BRC Global Standart:A belgesini alan tesisimiz ISO22000 standartlarında toplamda 12.000 metrekarelik alanda faaliyet göstermektedir. Üretime başladınız mı? Deneme üretimleri yapıldı. Şu anda AR-GE çalışmalarımız devam ediyor. Üniversiteler ile işbirliği içindeyiz. Bu senenin son çeyreğinde ürünü piyasaya sürmüş olacağız. Yeni ürün geliştirmeden önce ne gibi araştırmalar yapıyorsunuz? 52 Can Sezen Anavarza Bal Genel Müdürü Tüketici anketleri yapıyoruz. Perakende noktalarda, internet mecralarında belirli uygulamalar yaptık. Araştırma firmaları ve üniversiteler ile de belli işbirliklerimiz olacak. 53 perder serbest köşe İş Hukuku açısından internet kullanımı ve etkisi işçi işveren ilişkisi yönünden değerlendirilmesi gerekir. İşyerinde ve iş saatleri içerisinde OYUN oynanması, iş sözleşmesinin ihlali olup, işveren için işçiye karşı yasal yaptırımlar uygulanmasına dayanak teşkil edecektir. Rıza KOÇAK Avukat Uzun süreli ve sürekli olarak sosyal medya denilen twiter, facebook vb. sitelerde zaman geçirilmesi de iş sözleşmesini ihlali olarak kabul edilebilecektir. Günümüzde baş döndürücü şekilde teknik ve teknolojik konularda gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin en yoğun şekilde yaşandığı alan SANAL ÂLEM olarak da adlandırılan İNTERNET ortamıdır. Herkesin mobil hatlardan ve akıllı cep telefonları ile internet kullanımına ulaşabilmesi, internette yer alan sosyal ortamlarda çeşitli etkinliklerde bulunması işçi – işveren ilişkilerinde de bir takım uyuşmazlıkların yaşanmasına neden olmaktadır. İş sözleşmesinin temelini işçinin, işverene çalışma saatlerinde, görevlendirildiği işi yapması olarak anlaşılmak gerekir. Bu süre yani çalışma saati içerisinde işçinin sergileyeceği davranışlar işvereni ilgilendirmektedir. Bu kapsamda olmak üzere, özellikle işçinin, çalışma saatleri içerisinde sergileyeceği davranışlarının, iş hukuku prensiplerine uygun olması gerekeceği açıktır. Çalışma saatleri ile birlikte çalışma saatleri dışında olmakla birlikte işyerine zarar verecek çeşitli sosyal iletişim ortamlarında yapılacak iş – eylemler de 54 İnternete Candy Crush vb. birçok oyuna erişim imkânı bulunmaktadır. İş saatleri içerisinde oyun oynanması iş akdinin ihlali neticesini doğuracaktır. Özelikle kişinin yaptığı işin niteliği ile birlikte değerlendirilmesi gerekmekle birlikte örneğin özel güvenlik görevlisi olan bir kişinin iş saatleri içerisinde oyun oynamış sebebine dayalı olarak işten çıkartılan işçinin açtığı davada Yargıtay işçi davranışını hukuka aykırı sayarak, işvereni haklı bulmuştur. Yargıtay’ın kararında ‘Mesai saatleri içerisinde internette oyun oynamak ve çeşitli sitelerde gezmek işverenin güvenini kötüye kullanmak’ olarak değerlendirmektedir. Uzun süreli ve sürekli olarak sosyal medya denilen twiter, facebook vb. sitelerde zaman geçirilmesi de iş sözleşmesini ihlali olarak kabul edilebilecektir. İşçi ve işverenlerin çoğu günümüzde en az bir sosyal medya denilen uygulama üyesi ve kullanıcısı konumundadır. Ellerde dolaşan akıllı telefonlar ve mobil internet alt yapısı ile de işyerlerinde dahi, işverence sağlanan internet bağlantısında ayrı olarak kullanılabilmektedir. Hatta mobil internet sağlayıcıları bu tür sosyal medya ağlarına erişimi neredeyse ücretsiz hale getirerek teşvik etmektedir. Ancak sosyal medya denilen alanlarda sürekli vakit harcanması iş sözleşmesinin ihlali anlamını taşımaktadır. Özgür ve kesintisiz iletişimin herkesin Anayasal hakkı olduğunda bir şüphe yoktur. Fakat iş / çalışma saatleri içerisinde de işin görevli olması, işin kesintisiz şekilde devamının sağlanması da iş hukukunun temel niteliklerindedir. Bu nedenle de bu iki hak arasındaki dengenin sağlanması işçi / işveren ilişkisinde önemlidir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi güncel bir kararında facebookda çokça zaman geçiren işçinin iş akdinin işverence fesih edilmesini usul ve yasaya uygun bularak, işveren lehine karar vermiştir. Yargıtay kararına konu olayda işçinin uzun süreli şekilde internet kullanımı söz konusu olup, bu durum işveren tarafın- perder serbest köşe da özel okul çalışanı olan kişinin teşhircilik sayılabilecek nitelikteki resim ve video paylaşımları da aynı mahiyette sayılabilecektir. Perakende satış ağında çalışanların, ürünlerin nitelikleri, özellikleri, ürünleri kullanan kişiler, müşteriler ile ilgili paylaşımlarını da belirtilen ölçütlerde değerlendirmek gerekir. Böyle bir durumun tespiti halinde, hareketin ağırlığına göre iş akdinin bildirimsiz ve tazminatsız feshi düşünülebilecektir. dan belgelenmiş ve mahkeme huzurunda ispatlanmıştır. Yargıtay kararında dikkat çekici şekilde işçinin işiyle ilgisi olmayacak şekilde internet kullanmasını iş akdinin ihlali olarak değerlendirmektedir ki bu kıstas bu uyuşmazlıklarda temel alınabilecek niteliktedir. Yani işçinin işle ilgisi yok ise internet kullanımda dikkatli olması gerekecektir. Yapılan işin niteliği gereği, işverenin ve işyerinin kurumsal kimliği ile bağdaşmayacak şekilde internet kullanımı da işveren için haklı nedenle iş sözleşmesinin feshi olabilecektir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, bir bankada şube müdürü olarak görev yapan bir müdürün internette sanal bahis ve iddia oynamasının, dolayısıyla internet kullanım alışkanlıklarının işini özenle yapmamasına neden olduğu gerekçesi ile işçinin akdinin tazminatsız olarak fesih edilmesini haklı bulmuştur. Bu kararı yorumlar iken iki şekilde düşünmek gerekir; Birincisi bir güven kurumu olan Banka çalışanlarının kumar/bahis oynanması, banka mudileri açısından bir güvensizlik nedeni olabilecektir. İkincisi de iddia ve bahis oyunlarına ayrılan zaman nedeni ile işin aksatılması olacaktır. Bu konu günümüzün gerginleşen siyasal ikliminde daha da önem arz etmektedir. Herkesin, düşünce kanaatlerini özgürce açıklama ve yayma hakkı vardır. Ve herkesin düşünce özgürlüğünün yanında sosyal ve siyasal seçme hakkı da vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, toplumun önemli bir bölümünün aksine olan düşünce açıklamaları da en temel insan hakkıdır. Ancak bu hak hiçbir şekilde, konusu suç teşkil eden, başka kişi ve kuruluşlara hakaret etmeyi meşru kılan, kışkırtıcı, nefret içerici, ırkçı tutum ve davranışlar sergilemeyi haklı kılmaz. Bu durum işçi / işveren ilişkileri açısından da aynı şekilde kabul edilmek ve uygulanmak gerekir. İşçilerin özellikle paylaşımlarında çalıştıkları kurumsal işyerleri ile irtibatlandırılacak, işverene zarar verebilecek yukarıda belirtilen şekildeki paylaşımlardan uzak durmaları gereği açıktır. Örneğin, ağırlıklı olarak kadınlara yönelik kozmetik satışının yapıldığı bir işyerinde çalışan işçinin, kozmetik ürünleri kullanan kadınlara yönelik onları aşağılayan yorum ve yazıları ya da paylaşımları, o kişi nedeniyle çalışılan işyerini de sıkıntıya sokabilecektir. Ya Burada dikkat edilmesi gereken, kurumun ilan edilen kurum kimliği ve değerleri ile bağdaşmayan tutum ve davranışların da olabileceğidir. Bu durumda da işçinin özellikle savunmasının alınması, eylemin ağırlığına göre kendisine durumun ihtar edilerek, bu tür davranışlarda bulunmaya son vermesi istenilmelidir. Buna rağmen eylemlerine devam eden işçinin iş akdinin de haklı nedenle fesih edilebileceği değerlendirilmektedir. Yine çalışanların gerek kendi aralarında gerekse de üçüncü kişiler ile şirket mailleri üzerinden yaptıkları yazışmalarda dikkatli olması gerekmektedir. Çalışanların şirket mailleri üzerinden birbirlerine, işverene ya da üçüncü kişilere hakaret etmesi, konusu suç teşkil eden tutum ve davranışlarda bulunulması halinde, o çalışanların iş akitleri haklı nedenle fesih edilebilecektir. Benzer bir olayda Yargıtay da iş akdinin feshini haklı bulmuştur. Her teknik ve teknolojik değişim hayatımızı kolaylaştırmakla birlikte yeni ve güncel sorunlara da neden olmaktadır. İşçi / işveren ilişkilerinin de bu değişim ve gelişimden olumsuz etkilenmemesi için belirtilen hususlara dikkate edilmesi gerekeceği açıktır. Her iki yaklaşımda Yargıtay kararının ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumdan ayrı olmak üzere işçilerin yazdığı yorum ve yaptığı paylaşımlarda ırkçı, nefret içeren, sosyal ve siyasal kişi ve kuruluşları aşağılayan paylaşımlarının tespiti halinde nasıl bir sonuca varmak gerekir? 55 perder dosya Kart ile sadakat sağlanır mı? Müşteri sadakat kartı, müşterinin alışveriş kararını etkileyen unsurlar arasında yönetilmesi en zor fakat doğru uygulanabildiğinde sonuçları en etkin ölçülen araç olarak öne çıkıyor Müşteri sadakat kartı birçok işe yarar ancak temel başlıklarla ele almak gerekirse anlık fiyat düzenlemeleri sağlamak, puan – ürün – hediye çeki gibi argümanlarla hediye kampanyaları gerçekleştirmek, anlaşmalı firmalarla işbirliği gerçekleştirerek çapraz promosyonlar yapmak, kioskların daha etkin kullanılmasını sağlamaktır. Bunların yanı sıra en önemli yararı; mağazaları birden fazla ziyaret eden düzenli müşterileri tanımayı sağlamasıdır. Perakendeciler adına kart uygulamasının uzun vadeli başarısını ve etkisini asıl belirleyen faktör de karttan elde edilen müşteri bilgilerinin nasıl kullanıldığıdır. Dolayısıyla sadakat kartının sadakat sağlaması için zincirin bütün halkalarının görevlerini yapması gerekir. Modern perakendecilikte kart uygulamalarının başarılı olması için kilit faktörlerden biri de sosyal medya ile olan entegrasyonu olmuştur. Yurt dışı ve Türkiye’den başarılı örneklerin tamamında firmanın kart numarası ile sosyal medya kimliğinin bütünleşik hale getirildiğini ve sosyal medya üzerinden her hafta yaratıcı kampanyalar gerçekleştirildiğini görmekteyiz. CMO Council tarafından 2012 yılında aralarında Türkiye’nin de olduğu 18 farklı ülkede gerçekleştirilen araştırmada tüketiciye sadakat kartından ne bekledikleri soruldu. Sadakat programlarında sunulan faydalar ile ilgili tüketicilerin beklentileri yüzde 39 indirim veya tasarruf, yüzde 34 ücretsiz ürün veya ücretsiz kullanım, yüzde 33 de gelecekte tekrar aynı noktadan satın alma yönünde. Sadakat kartından elde edilen bilgilerin doğru kullanılması, müşterilerin satın alma alışkanlıklarını inceleyerek kişiye özel hizmet geliştirmeyi sağlar. Kart uygulamasının başarılı olabilmesinde teknolojinin önemi elbette büyük rol oynar. Nitekim dosyamızın ilerleyen bölümlerinde bu konuda teknoloji altyapısı sağlayan firmaların görüşlerine de yer verdik. Ancak uygulamanın asıl başarısı kartına sahip çıkan özverili bir ekiple olabilir. İyi bir yazılım, tecrübeli bilgi işlem personeli, yaratıcı uygulamalar geliştirebilen bir pazarlama departmanı ve bunları destekleyen vizyon sahibi bir üst yönetimin bir araya geldiğini düşünün. Hepsi tamam ise ancak kasiyerler firmanın kart uygulamasına sahip çıkmıyor, kullanımı için çaba göstermiyorsa başarı şansı yine yoktur. 56 Cüzdanlarımızda en çok hangi programların kartları var diye baktığımızda yüzde 75 ile süpermarketler birinci sırada. Havayolu şirketlerinin sadakat kartları yüzde 69 ile ikinci ve kredi kartlarının sadakat programları yüzde 58 ile son sırada. Sadakat programları hakkında pazarlama profesyonellerinin ne düşündüğüne baktığımızda ise pazarlamacıların yüzde 61’i sadakat programına katılan tüketicilerin en karlı gurup olduğunu düşünüyor. Sadakat programına yapılacak yatırımı olmazsa olmaz olarak görenlerin oranı da yüzde 65 civarında. Tüketicilerin sadakat programlarında memnun olmadıkları ve görmek istemedikleri şeyler de yok değil. Markalardan sürekli e-posta veya SMS almak yüzde 44 ile birinci sırada yer alıyor. Program kısıtlamalarının fazla olması yüzde 38, ödüllerin fazla bir değerinin olmaması yüzde 37 ile sıralanmış durumda. Ankete katılanların yüzde 70’i markalardan daha fazla indirim bekliyor. Kampanyaları daha kişisel görmek isteyenlerin oranı yüzde 58 ve kişisel fırsat ve teklif beklentisinde olanların oranı da yüzde 52. Öte yandan bir gerçek var ki sadakatli müşteri edinmek ne yaparsanız yapın gerçekten zor. Fiverstars’ın 2013 yılında 1 milyon müşterinin mağazaları ziyaret etme sıklığını incelediği araştırma sonuçlarına göre ise herhangi bir firmanın sadakatli müşterilerinin oranı yüzde 20. Araştırmada bir mağazayı 10’dan fazla kez ziyaret eden kişiler sadakatli müşteri varsayılıyor. Sadece yüzde 20’mi diye düşünüyor olabilirsiniz, o zaman detayları okumaya devam edin. yüzde 20’yi oluşturan kişilerin mağazanın toplam satışına yaptığı katkı mağazanın cirosunun yüzde 80’ini oluşturuyor. Yani, senelik cirosu 1 milyon olan bir mağazanın cirosunun 800 bin lirası sadık müşterilerinden geliyor. Araştırmanın diğer bir sonucuna göre, sadık müşteriler sadık olmayan müşterilere göre 10 kat daha fazla alışveriş yapıyor. Diğer dikkat çeken bir sonuç ise, sadık program müşterileri ya da VIP kategorisindeki özel müşterilerin markanızdan başkalarına pozitif şekilde bahsetme ihtimalinin diğer müşterilere göre yüzde 70 daha fazla olması. Sözün özü müşteri sadakati kazanmak zordur. Ancak sadık bir müşterinin size sağladığı fayda, gezgin bir müşterinin sağladığı fayda ile kıyaslanmayacak oranda fazladır. perder dosya “Dostlarımızla sürekli iletişim halindeyiz” alışveriş dışındaki süreçte de katma değer sağlayan özelliklerde sunulmalı. Bilgilendirici uygulamalar kesinlikle teknoloji ile entegre ve sağlıklı bir şekilde ilerlemeli. Başarılı bir müşteri ilişkileri stratejisi ve operasyonu için gerekli yapılanmaya ve teknik altyapıya sahip özellikte kart müşteriye sunulmalı. Ayşen Yılmaz Özhan Marketler Zinciri Reklam ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Perakendeciler için müşteri profillerini, alışveriş alışkanlıklarını net bir şekilde belirleyebilmek, müşteri sadakatini oluşturmak ve bu doğrultuda alt yapı geliştirmelerini, yatırımlarını ve marketing çalışmalarını yapmak kart uygulamalarının sağladığı başlıca faydalar. Doğru bir kart uygulamasında ise sadakat kartlar, müşteri davranışlarını daha iyi anlayarak, alışveriş süreçlerini keyifli hale getirmek, Özhan Kart NFS akıllı kart sistemine sahip. Kartımızı hizmete sunduğumuz günden bu yana pazarlama kampanyalarımızın çoğunu Özhan Kart ile yürütüyoruz. Özel indirimler, promosyonlar ve TL değerinde puanlar kazanmak kartımızın dostlarımıza sağladığı başlıca avantajlar. Bunların yanı sıra firmalarımız ile de ortaklaşa kampanyalarımızı Özhan Kart ile düzenliyoruz. Kartımızı akıllı kart olarak tercih etmemizin en büyük nedeni de bu zaten. Biz Özhan Kart’ın sadece bir market kartı olarak kalmasını istemedik. Firmalarımızla ve iş ortaklarımıza birlikte hayata geçirdiğimiz kampanya ve projelerle Özhan karttan yararlanan dostlarımıza maksimum faydayı sağlıyoruz. Sadece alışverişlerde değil Özhan Kart ile düzenlediğimiz kampanyalarda alışveriş dışındaki süreçte de dostlarımıza katma değer yaratıyoruz. Elbette bu bizim için yeterli değil, ilerleyen süreçlerde farklı sürprizlerde dostlarımızı bekliyor olacak. Özhan Kart bizim için ise CRM datamızı genişletmek ve doğru yatırımlar, doğru kampanyalar yapabilmek içinde bir kılavuz. Özhan Kart’ın hizmete sunulduğu günden bu yana CRM yapımızı oldukça geliştirdik. Müşteri sadakatini sağlamak, dostlarımızla iletişim olanakları yaratmak, yeni Özhan dostları kazanmak, Özhan’ın kendi içerisindeki diğer departmanlarını desteklemek için dostlarımıza ait özel bir veritabanı hazırladık. Bu sayede bu bilgileri etkin bir biçimde kullanarak hedeflerimize daha sağlıklı ulaşabiliyoruz. Çok fazla kart ve bilgi kirliliği olduğunun, müşterilerin artık bu durumdan sıkıldığının farkında olan firmalar, kart uygulamalarını farklılaştırmak ve gelişen teknoloji ile birleştirmek için farklı adımlar atmaya başladı. Bizim kartımızın NFS akıllı kart sistemine sahip olması da gelecekteki öngörülen bu tür çalışmalarımıza alt yapı oluşturmak için atılan bir adımdır. Cep telefonlarının günümüzde kullanım alanı gittikçe yaygınlaşıyor. Kart teknolojilerinin ileri uygulamasında bir araç olarak kullanılması öngörülebilen bir gerçeğin ötesinde sektörde bu tür çalışmaları görebiliyoruz. “BirKart’ı şehirle uyumlu hale getirdik” 1e1 Market Reklam ve Halka İlişkiler Sorumlusu Ayşegül Akkaya sadakat kart kullanımıyla ilgili şunları söyledi: de sahibi olacak. Tüketiciler aynı zamanda mağazada belirli ürünleri puan + para olarak da alabilecek. “1e1 mağazalarının sadakat programı dâhilinde yer alan bu sistemde tüketiciler,’’BirKart’’ ile 1e1mağazalarından hem uygun fiyatlara ürün alıyor hem de yaptığı alışverişten puan kazanıyor. Aynı zamanda mağazada seçilmiş belirli ürünlerde ekstra puan sistemi mevcut. Böylelikle müşteriler bir taraftan yaptıkları alışverişi daha kazançlı hale getiriyor diğer taraftanda çok puan kazanıyor. Akdeniz bölgesinin birçok farklı noktasında kullanılacak olan BirKart, müşterilerine özel kampanyalardan, indirimlerden ve özel fırsatlardan faydalanabilme imkânı sunuyor. Yani ‘’BirKart’’ sahipleri 07 alışveriş bayramı, insert aktiviteleri, hafta sonu indirimleri ve daha birçok kampanyada kartını kullanabiliyor. ‘’Birkart’’ sahipleri 6 aylık dönemler ile biriktirmiş oldukları puanlar ile 1e1 Market’in belirlediği birbirinden farklı mevsimsel hediyelerin Tüm 1e1 mağazalarında geçerli olan ‘’BirKart’’ sadece 1e1 mağazaları ile sınırlı değil. Tüm detayların düşünüldüğü bu özel kart aynı zamanda Antalya merkezinde binlerce kişinin kullandığı toplu taşıma araçlarında da geçerli olacak. Müşteriler ulaşmak istedikleri her yere BirKart aracılığı ile rahat bir şekilde ulaşacaklar. ‘’Birkart’’ın market kartının yanında toplu taşımada kullanılan bir kart olması sebebi ile 1e1 Marketler aynı zamanda birer dolum merkezi. Kartını dolmuşta kullanmak isteyen 1e1 müşterileri bakiye yüklemesini de yine 1e1 mağazalarından gerçekleştirebiliyor. marketin bulunduğu her bölgede yer alan restaurantlar, cafeler, güzellik salonları, bowling salonları, oteller, sinema, hastane, stadyum, lunapark, aquapark, konser, konfeksiyon, kuru temizleme gibi birçok alanda ‘’BirKart’’ üye işyeri antlaşmaları mevcut. ‘’Birkart’’sahipleri bu özel yerlerde %20 - %30 gibi bir oranda indirim kazanıyor ‘’Birkart’’sahibi olmanın ayrıcalığını yaşıyor. 1e1 Mağazalarında 2 TL ‘ye satışı Tüketicilerin ‘’BirKart’’ı seçmelerindeki ve yoğun talep oluşturmasının bir diğer nedeni bu eşi benzeri olmayan kartın şehrin farklı noktalarında kullanılıyor olması. Antalya ve çevresinde kısacası 1e1 57 perder dosya yapılan “Birkart’’ a ilgi oldukça büyük. Perakende sektöründe şu ana kadar yapılmamış Dünya’da bir ilk olan bu projeyi 1e1 Market olarak ‘’Birkart’’ projesini hayata geçirmenin mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. ‘’Birkart’’ ile alışveriş dünyasından müşterilerin dünyasına geçerek 1e1 markasına yeni yollar açmayı hedefledik. Bu proje ile 1e1 mağazalarını alışverişin ötesine taşıyarak hayatımızın bir parçası haline getirmeyi amaçlıyoruz. ‘’Birkart’’ sıradan bir market kartı değil. Yani müşteriler bu kart ile yalnızca 1e1 mağazalarında indirim kazanıp puan toplamıyorlar. Her şeyden önce Antalya merkez deki tüm toplu taşıma araçlarında kullanabiliyorlar. Bunun yanında ‘’Birkart” ın geçerli olacağı üye iş yerlerimizden faydalanıyorlar. Üye işyerlerimizde yelpazemiz çok geniş. Oteller, hastaneler, güzellik salonları, Bowling salonları, luna park, restaurant ve hatta kuru temizleme gibi birçok farklı alanda üye iş yerleri oluşturduk. Amacımız ‘’birkart’’ın cüzdanlardan hiç çıkarılmaması ve bu kartın her alanda geçerliliğinin olması. Aynı zamanda bu sadakat kartı ile müşterilerimizi daha iyi tanıyacak kişiye özel aktiviteler yapabileceğiz. Müşterilerimiz kazanmış oldukları puanları sinemada, otobüste kullanabilecekler. Tüketicilerimizin ‘’Birkart’’ talepleri oldukça yüksek çok olumlu tepkiler alıyoruz. Perakende sektöründe farklı bir bakış açısı yaratabilmiş isek ne mutlu bize.” “Terzi titizliğiyle işlemek gerekli” Levent Uğurses Groseri İcra Kurulu Üyesi Müşteriyi kazanmak hiç bir zaman bir tek koşula bağlı olmamakta. Bu paketin içinde de bir çok faktör bulunmakta. CRM’ de bunlardan sadece bir tanesi ve biz her etkin faktör kadar bu konuyu da ihmalden yana değiliz aksine önemsiyoruz. Kart uygulaması sayesinde iyi bir müşteri datasına sahip olarak hangi ürün, markanın kimlerce, ne zaman, ne kadar satın alındığını ve diğer olası tüm harcama alışkınlıklarını inceleme şansına sahip oluyoruz. Bunu iyi kullanırsanız da müşteri bazında sadakata olumlu katkı almaktasınız, bazen ince ayar bile lazım olan bu konuda ciddi titiziz, terzi seviyesinde takip ediyoruz süreci. Groseri Kart, her müşterisini indirimlerden faydalandırması yanında kişiye özel bir kart ve kart sahibine özel avantajlar sunabilme yeteneğine de sahip. Bu kart müşterilerimizin bizden alışveriş yaptıkça TL kazanmalarını sağlıyor, hatta her müşteriye özel indirim oranları da belirleyebiliyor, özel günlerinde hediye kazanmalarını sağlıyor. Ayrıca müşterilerimiz kart kullanımıyla uyguladığımız kampanyalara otomatik katılabilmekte, bazen kampanyanın farkında olmadan atladığı hediyeleri bu özel takip sayesinde kazanabilmekteler. Geleceğin perakendesinde ciddi bir pazar payına sahip olacağını öngördüğümüz bir satış kanalı mobil ticaret.. Biz de Mobil Sanal Mağaza Uygulaması alanında yatırım yaparak, bu uygulamayı CRM Entegrasyonlu geliştirip, müşteri deneyimini farklılaştıracak çözümler sunmayı amaçlıyoruz. Şu anki mevcut durumu her geçen gün daha da kolaylaştırır hale hızlıca geleceğiz umarım. “Sadakat kartı kişiye özel olmalı” Sadakat müşterilerin tutarlı olarak sizin markanızı tekrar tekrar satın almaları, daha çok harcama yapmaları ve markanızı herkese tavsiye etmeleri anlamına gelir. Sadakat Kartı başlangıçta iyi niyetle yola çıkılmış bir pazarlama ve müşteri geliştirme yöntemlerinden biridir. Ancak bir iki istisna dışında Frekans Pazarlaması da denilen bu uygulamayı bilinçli bir şekilde ve gerçekten tüketicinin yararına uygulayan firma olmamıştır. Benim Samimi Pazarlama ya da Ruhlu Pazarlama olarak adlandırdığım içselleştirilmiş sadakat kartı uygulamalarına pek fazla rastlayamıyoruz. Sadakat kartı müşterilerle otomatik olarak bağlantıyı sağlayan ve sürdüren sihirli bir değnek değildir. Bu kart uygulaması bugüne kadar ,çoğu 58 Prof.Dr. Ömer Baybars Tek kez, kuralları açık seçik ortaya konulmayan şekillerde yürütülmüştür. Birçok tüketici elindeki sadakat kartlarının net yararlarının farkına bile varamamışlardır. Sadakat kartı uygulaması sözde Birebir pazarlama uygulamasıyla el ele gitmesi gereken bir şey olduğu halde, firmalar bu yolla tek tek her müşteriye özel çalışmalar yapma zahmetine katılamamışlardır. Çoğu firma bizim de bir sadakat kartımız olsun düşüncesinden yola çıkmışlar ama orada kalmışlardır. Bu konuda en iyi çalışmayı yapan firmalardan biri Türk Hava Yolları’dır. Ancak o da yıl sonunda birikmiş puanların kullanılmayan kısmını silmektedir. Bugünkü haliyle sadakat kartları müşterilerde bir aidiyet duygusu yaratamamaktadır. Sadakat kartı uygulamaları Müşteri İlişkileri Yönetim programlarıyla yeterince perder dosya bütünleştirilmemektedir. Esasen Müşteri İlişkileri Yönetim Programları da birçok firmada göstermeliktir. Bu konuda pro-aktif bir çalışma gözlemlenmemektedir. Bir başka deyişle sadakat kartları kullanıcı dostu değildir. Oysa İlişkisel Pazarlama dediğimiz müşterilerle en az 2-30 yıl sürecek kalıcı ilişkiler kurup sürdürmek için CRM ve Sadakat Kartı gibi uygulamaların çok sıkı izlenmesi ve duyarlı bir şekilde gereğinin yapılması gerekir. Sadakat Kartı ve Müşteri İlişkileri Yönetim Programları’nın sürekli güncellenen Değer Önerileri’yle hakkı verildiği takdirde, firmaların Değer Önerileri gerçek birer markaya dönüşür yani markalaşma pekiştirilir. Esasen bu ve diğer bütün işletme uygulamalarında markalaşmada müşterilerle anlamlı interaktif diyaloglar kurulması gerekir. Bunun için de firmaya güven duyulması, müşterinin her defasında tanınması, sık alışveriş edenin anlamlı bir şekilde ödüllendirilmesi, müşterilere karşı cevap verirlik ve duyarlılık gösterilmesi, müşterinin parasına ve zamanına saygı gösterilmesi ve satın alma sonrası müşterilerin olumlu desteklenmesi gerekir. Bazı yazarlar müşteri sadakatinin sadece bir mit ve fantezi olduğunu ifade ederler. Bazıları sadık müşterilerin her zaman firmanın çıkarlarına uygun olmayabileceği, bazen kısa dönemli müşterilerin daha kârlı olabileceği şeklinde düşünmektedirler. Bu bakımdan körü körüne müşteri sadakati peşinden koşmak yanlış olabilir. Örneğin sadakatin kazanılması gerektiği çalışan tatminiyle sadakatin el ele gittiği, sadık müşterilerin Ağızdan Ağıza Pazarlama’yla işletmenin satışlarını arttırdığı, tatmin olmamış müşterinin bir daha o firmayla alışveriş yapmayacağı, uzun süredir müşteri olanların daha çok satın alma yaptıkları gibi görüşlerin çokta doğru olmadığı konusunda iddialarda bulunmaktadır. Oysa yapılan araştırmalar tatmin edilmiş müşterilerin bile çok daha iyi rakip Değer Önerileri ortaya çıktığında veya firma değiştirme maliyetleri düştüğünde sadakatlerini terk edebildiklerini göstermiştir. Doğru bir Sadakat Kartı uygulaması her şeyden önce iyi bir vizyon gerektirir. Ayrıca sadakat kartı uygulamasının başarısı sadece sunulan ürüne değil, Değer Önerisi’nin ya da markanın duygusal özellikler bakımından farklılaştırılmasına bağlıdır. Sadakat kartlarının başarılı olabilmesi için her şeyden önce kişiye özel veya exclusive olması gerekir. Yine müşterilerle kişisel ilişkiler geliştirmeye bağlıdır. Özellikle Sadakat Kartı’nın uygulandığı işletmelerdeki satış temsilcilerinin müşteri sadakatini işlemek ve pekiştirmek için gösterecekleri çabalar çok önemlidir. Bu bakımdan satış temsilcilerinin müşterilere sadece sıradan hizmet vermek yerine., onları eğitmeleri de çok önem kazanmaktadır. Sadakat Kartı uygulamalarının başarılı olabilmesi için müşteriye sürekli bilgi verilmesi ve saydam olunması şarttır. Sadakat Kartı iyi uygulanamadığı takdirde müşterideki marka algısını daha da kötüleştirir. Şöyle ki kendilerine Sadakat Kartı verilmiş müşterilerin sık sık “bu kartlar da bir işe yaramıyor ki” demeleri markanın itibarı ve imajı açısından son derece kötü bir şeydir. Bir sadakat kartın rakip firmaların sadakat kartlarından farklı olabilmesi ve müşteri tarafından sürekli olarak ve öncelikle yanında taşınabilmesi için sahici ve işe yarar değerler sunabilmesi gereklidir. Kartını diğerlerine göre öncelikle yanında taşımayı tercih eden müşteriler durumunda bile, bilinçli firmalar başarı için sadece kimlik bilgileriyle müşteriye sadakat kartını görmüş gibi değerlendirme imkânı tanımalıdırlar. Ancak pazarlamada başarı için tek başına Sadakat Kartı uygulamasının, iyi bile uygulansa , anlamı yoktur. Artık bugün başarılı firmalar müşterilerin Sadakat Programları’na girmeleri ve yararlanmaları için mobil sistemler ve bilgi teknolojilerinden yoğun bir şekilde yararlanmaktadırlar. Ayrıca sadakat programlarının Facebook, Twitter, ve cep telefonu gibi araçlarla bütünleştirilmesi ve sosyalleştirilmesi gerekir. “Çok yönlü kurumsal bir değişimdir” nin sizin fanatiğiniz olabilmesi için birçok defa ve her türlü müşteri temas noktasında sizinle kurduğu ilişkiden mutlu ayrılmış olması gerekir. Cebine bir kart koymak bu işin küçük bir parçasıdır. Mağazalar için gülen yüzlü ve ilgili bir personel ise belki de en önemli parçasıdır. Tahir ALİM Encore Bilişim Sistemleri Satış Müdürü Müşterinizin sadık bir müşteri olarak sürekli siz tercih ediyor olmasını sağlamak güç bir iştir. İnsanlar bir gecede sürekli müşteri olmazlar. Acaba diyen bir müşteri- Müşterinin kalite olarak, fiyat olarak rakiplerinizden daha avantajlı olduğunuza inanması gerekir. Geldiğinde (ister fiziki mağaza olsun isterse internet sayfası veya mobil uygulama olsun) iyi hizmet almak ister. Her yerde bulamadığı değişik ürünler onu cezbedebilir. Mağazanızın dekorasyonu, havalandırması ve iyi müşteri hizmeti de bu deneyime katkıda bulunacaktır. Herkesin dediği gibi müşteriyi elde tutmak için onları tanıyor olmak ve anlamak lazımdır. Bazılarına göre bu iş bilimden çok sanattır. Bu devirde müşteriyi elde tutabilmek herkes için önemlidir. Yine çokça söylendiği gibi mevcut müşteriye satışı arttırmaya çalışmak yeni müşteri kazanmaya çalışmaktan daha kârlı ve daha kolaydır. Ancak özellikle in- ternet sayesinde artık rekabet her yerdedir diyebiliriz. Fiziki konum avantajı bile yavaş yavaş seçeneklerin sonsuz ve dükkânların hep açık olduğu internet perakendeciliği karşısında önemimi kaybetme eğilimine girmektedir. Müşteriler internette, sosyal medyada okudukları, paylaştıkları ve duyup gördükleriyle çok çabuk etkilenebilmekte ve başkalarını da etkileyebilmektedirler. Özellikle Y ve Z nesli diye adlandırılan genç nesil artık marka bağımsız ve kendi özel tarzını oluşturmaya meraklı yönüyle elde tutulması daha da güç bir grup olarak perakendecilerin gündemine girmektedir. Ancak dikkat edin, aynı kulaktan kulağa etkileme durumu sebebiyle de müşterisinin güven ve sadakatini kazanabilen işletmeler çok büyük avantaj yakalayacaklardır. Bu da etkili ve iyi planlanmış bir müşteri deneyimi/sadakati programı ve stratejisiyle mümkündür. Sadakat programlarının temel hedefleri kendisine en çok para kazandıran sadık müşterilerine farklı hizmetler sunarak kendisini özel hissettirtmek ve ona indirim, satın alma önceliği gibi avantajlar 59 perder dosya sunabilmektir. En ideali müşterinizi motive eden şeyin ne olduğunu bulup onu o şeyle ödüllendirebilmektir. Müşteri analizini iyi yaparsanız ve onların tercihlerini dinlerseniz belki de göreceksiniz ki bazı sadık müşterilerinizi mutlu etmenin yolu “indirim” değil başka bir şey. Sadakat kartları müşteriyi (özellikle kasada veya mağazaya/web sitesine) geldiğinde tanımak, bilgilerini toplamak ve ona göre kampanya, promosyon programları hazırlamak için şimdiye kadar vazgeçilmez bir araç olarak kullanıldı. Günümüzde kartların yerini mobil cihazların almaya başladığını da görüyoruz. Sistem ne olursa olsun ana amaç müşterinizin kişisel ve alışveriş bilgilerini biriktirmek, tercihlerini kaydetmek ve artık onu tanıyarak ona özel uygulamalar yapabileceğiniz veriyi oluşturmaktır. Bunun için POS sisteminizden başlayarak baştan sona tüm otomasyon sisteminin ortak bir dille konuşabilir ve verileri alıp sonuçlarını verebilir olarak kurulması en ideal çözümü oluşturur. Birinci aşama veriyi toplamak, ikincisi ise veriyi kullanmaktır. Bu noktada sürekli olarak verinin analiz edilmesi, müşterilerin ortak noktalarına göre gruplanması (segmentasyon), ve yaşam döngüsü içerisinde bu analizlerin iyileştirilip güncellenmesi için bazı teknolojilerin yardımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bir döngü biçiminde anlatmak gerekirse bu işin halkalarını şöyle özetleyebiliriz: - Müşterinin kimliğini belirle (sadakat kartını POS sisteminden geçir, internete kullanıcı girişi yaptır, müşteri ilişkilerini aradığında kart numarasını girdir, email gönderdiğinde veya SMS, twit gönderdiğinde kart numarasıyla eşleştir vs.) - Yapılan işlemleri merkezi bir veri tabanına kaydet - Eldeki tüm verileri analiz edip müşterileri hedef gruplar veya davranışsal gruplar olarak gruplara (segmentlere) ayır. - Ne tür ödül, fırsat, yenilik ve bilgilerin hangi müşteri grubuna ve hangi müşteri temas noktalarından hitap edeceğini belirle - Kampanyaları otomasyon sisteminde tanımla ve zamanlamasını ayarla Kampanya bilgilendirme duyurularını gönder - Mağaza POS terminali veya internetten yapılan alışveriş bilgilerini topla - Kampanya sonuçlarını raporla ve elde 60 edilen bilgileri sonraki kampanyaları nasıl daha etkili hale getirebileceğinize karar vermekte kullan Eğer alışveriş sırasında sepet bilgisine veya ürün gruplarına veya direkt müşterinin kendisine bakarak anlık kampanyalar yapmak istiyorsanız POS sisteminin merkez ofisle online görüşebilmesi ve tanımlanan kampanyayı uygulayabilmesi gerekir. Bu da mağazalardaki her bir POS cihazının online olarak merkez sistemiyle iletişim kurup hangi kampanyayı uygulayacağını sorabilmesi demektir. Kurduğunuz POS sistemi bunu desteklemiyorsa ancak offline (yani daha önceden tanımlanmış ve genel) kampanyalar yapabilirsiniz. Yazar kasa veya internet sitesinden gelen alışveriş geçmişi burada en önemli veriyi oluşturmaktadır. Tek başına bu veri bile müşterileriniz hakkında önemli bilgiler barındırır. Ancak POS verisi dışında diğer tüm kanallardan gelen veriyi bir yerde toplayarak veriyi zenginleştirmek kampanyalarınızın daha etkili ve kişiye özel yapabilmenizi sağlayacaktır. Herhangi bir müşteri temas noktasından elde edilen bir veri müşterinizi daha yakından tanımak için bir ipucu olabilir. Bu detaylı veri mağazadaki bir müşteri temsilcisinin görüşmesi veya uygulayacağı bir anket veya müşteri hizmetlerine gelen bir şikâyet veya öneri telefonunun sonucu oluşabilir. Özellikle küçük işletmelerin bu tür analiz araçlarına ve onları kullanacak personele yatırım yapmaları yakın zamana kadar pek olanaklı değil iken günümüzde özellikle yazılımların internet üzerinden kullanıldığı (Software as a Service -SaaS) uygulamaların yaygınlaşmaya başlaması ile bu yazılımlar hemen herkesin kullanabileceği özellik ve fiyatlara doğru inmektedir. “Bulut” yazılım çözümleri de denen bu teknoloji, yazılımın kurulmasını ve sonrasında bakımının yapılmasını çok hızlı gerçekleştirebilmenizi sağlamaktadır. Genellikle haftalar mertebesinde bir zamanda yeni uygulama kullanır hale gelebilmektedir. Dolayısıyla teknolojik gelişmeler orta ve küçük işletmelerin lehine çalışmaya başlamıştır da diyebiliriz. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük eksikliği hala pazarlama ve kampanya yönetimi konusunda tecrübeli eleman bulmak olacaktır. Bunun için de tavsiyemiz bu konularda tecrübesini kanıtlamış teknoloji firmaları ile çalışmaları ve gerek teknolojinin kullanımı gerekse de kampanya tasarımı ve yönetimi konusunda danışmanlık almalarıdır. Türkiye’de yakın zamanda pazarlama danışmanlığı veren bağımsız firmalar da kurulmaya başla- mıştır. İşletmeler reklam bütçesine benzer şekilde müşteri sadakati uygulamaları ve pazarlama çalışmaları için de bütçe ayırmakla kısa sürede rekabetin bir adım önüne geçtiklerini göreceklerdir. Dijital ortamın giderek daha büyük bir pazar payına hitap etmeye başladığını göz önüne alarak işletmelerin müşteri sadakati programları planlarken bir dijital varlık ve pazarlama stratejisi oluşturmalarında da fayda vardır. İnternet sitesi kurmak, internetten satış yapmaya başlamak, mobil araçlar için interneti optimize etmek, müşterilerine e-posta, mobil mesaj, sosyal medya, çağrı merkezi gibi birçok kanaldan pazarlama yapmak, bu stratejinin bazı başlıkları olabilir. Pazarlama açısından bakıldığında tüketiciler her gün mesaj bombardımanına tutulmaktadır. Bu nedenle yukarıdaki veri toplama, veriyi analiz etme adımlarının sonucunda müşterilerinizle daha ilgilerini çekecek bir içerikle ve daha kişiselleştirilmiş kampanya teklifleriyle daha samimi ve bire bir iletişim kurmaya başlamak da stratejinizin bir parçası olmalıdır. Çok kanallı iletişim ve işlem yapabilme (sipariş, iade, danışma, pazarlama ve her konuda) gereği artık müşterilerin bir beklentisi haline gelmiştir. Müşteriler sizi telefonla bulabilecekleri gibi internet sitenizden bir şikâyet formu doldurduklarında en kısa sürede onlara birinin telefonla veya email ile ulaşmasını beklemektedir. İnternetten aldığını mağazaya gidip iade edemeyeceğini veya değiştiremeyeceğini düşünememektedir. Müşteri hizmetlerini aradığında müşteri numarasını vermişse karşısındakinin kendisiyle ilgili bütün bilgiye sahip olacağını varsaymaktadır. Kısaca müşterileriniz çok kanallı dünyada yaşadıklarını düşünmektedirler ve siz bu deneyimi onlara sunamıyorsanız demode ve geri kalmış bir firma olarak ciddi itibar kaybedebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi müşteri sadakati işi bir kart çıkartıp herkese aynı indirimi uygulayarak olamıyor. Müşteri sadakati sistemleri kurarken bu konuda tecrübeli firmaların desteğini alanlar bu konuda bir adım önde başlayabilecekler ve daha az deneme yanılma süreci ile hızı ilerleyebileceklerdir. Bu tür bir çalışmayı da eldeki kaynaklarıyla yapamayacak işletmeler için ise alternatif daha büyük bazı firmaların (bankalar, telekom şirketleri vs.) sunduğu ortak müşteri kampanyaları sistemlerine dâhil olmak olabilir. perder dosya Son bir söz söylemek gerekirse yukarıda yazılanlara bakıp bizim bunları yapmak için çok eksiğimiz var diyenler olabilir. Ama başlamak için geç kalmak yerine elinizde ne varsa onunla başlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Yeter ki vizyonunuzu geniş tutun, ileriye dönük bir strateji ve plan oluşturun ve elbette yatırım bütçenize bu kalemleri dâhil etmeye başlayın. Müşteri sadakati sistemi kurmak aynı zamanda müşteriyi işin merkezinde (geleneksel deyişle “velinimet”) gören bir kurumsal anlayış değişikliği olmalıdır. İş yapış tarzınızı, prosedürlerinizi, kurumsal yapınızı ve personel seçim ve eğitimlerinizi bile etkileyecek bu süreç yalnızca bir bilgisayar yatırımı olarak görülürse elde edilecek sonuçların beklentilerin atlında kalması muhtemeldir. Bu nedenle üst düzey yönetimin bu sürece desteği ve bizzat katılımı önemlidir. “Ölçebiliyorsanız yararını görürsünüz” Orhan Ataç Üçge Elektronik Pazarlama Satış Direktörü Müşteri sadakati oluşturmak için yaptığımız birçok uygulamanın boşa gitmemesi için sonuçlarını ölçmemiz gerekir. Birçok market, uygulamalarıyla birbirinden farklılaşmaya çalışıyor. Fedakârlık gerektiren, kazanılan paranın bir kısmının sadık müşteriler ile paylaşılması esasına dayanan ve kesinlikle marketlerin müşteri gözündeki marka değerlerini yükselten çalışmalar olduğuna katılıyor ve pazarlama ekiplerini kutluyorum. Özellikle bizim sektörümüzde süpermarketlerin son beş-altı yıldır üzerinde durduğu konuların başında, sadık müşteriler oluşturmak için CRM yatırımları, müşteri kartı uygulamaları geliyor. Bu konu hakkında çok konuşuldu, yazıldı. Birçok firma müşteri kartı uygulamalarında teknik olarak ne yapılabiliyorsa hepsini uygulamak istedi ve uyguladı. Puan toplatıp özel hediyeler verdiler, kart sahibine indirim yaparken, bazı ürünlerde bir alana ikinci ürüne yüzde 20 indirimler yaptılar. Benim de en sevdiğim uygulama, bir ürün aldığımızda eğer salça da alıyorsak, makarnanın yüzde 10 indirimle verilmesi. Aynı zamanda tıraş köpüğü almışsak, peçetenin bedava veriliyor olması. Ne yazık ki, birçok markette tüm bu projeler, rakipler yapıyor ya da müşteri istiyor diye yapılırken, işletmeye reel olarak ne kazandırıp ne kaybettirdi- ği tam olarak ölçülmüyor, ölçülemiyor! Eğer proje bilinçli olarak uygulanıyorsa, yaptığımız promosyonları ölçebiliyorsak, müşteri sayımızı, ciromuzu artırıyorsa, stokta kalan mallarımızı eritebiliyorsak yararlıdır diye düşündük. Gelişen ve rekabetin zorlaştığı günümüzde, adına sadık müşteri oluşturma programı diyeceğimiz marketlerinin ciroları ile yakından ilgili olan uygulamaları geliştirmek, temelde birbirine benzeyen birçok uygulamayı farklılaştırmak gerektiğini düşünüyorum. Üç adet salça alan müşteriye dördüncü salçayı indirimli vermek gerçekten çok önemli. Yapılan araştırmalar da müşterilerin aynı üründen daha fazla aldığı durumlarda bir avantaj sağlanıyorsa, yapılan promosyon ile daha fazla ilgilendiğini gösteriyor. Peki işletme olarak promosyon yaptığımız ürün gruplarında çok fazla kâr etmiyorsak, hatta marketimize belki de sadece promosyonlu ürünleri almaya gelen müşteriler(imiz) varsa, nasıl olacak da kâr edeceğiz? Geleneksel bir düşünce yapısı ile promosyonlu ürünleri alan müşteriler sepetlerine başka bir ürün de nasıl olsa alırlar düşüncesi, tesadüfler ve nasıl olsa başka ürünler alır mantığı modern rekabet şartları ile bağdaşmıyor.Sadık müşteri oluşturma programlarına dahil olan müşteriler, bizimle birlikte birçok meslektaşımızın da müşterisi durumunda. CRM rekabetin yoğun olarak yaşandığı tüm sektörler için kullanılması gerekir. Rekabetin yoğun olduğu CRM, küçük ölçekli kullanıcısını hızlandırırken, büyük ölçekli kullanıcılar için müşterilerine hakimiyet sağlayıcı bir araç olacak. CRM ile müşteri ilişkileri departmanları eskiden müşterileri ilişki kurmak ve müşteriye ulaşmak için çalışırken, günümüzde daha büyük bir bakış açısı ile müşterilerimizi yönetme stratejilerinde biri durumuna geldi. CRM projelerine sosyal bir içerik kazandırarak, müşterileri sadece bir cari olarak görmek, tanımak ve izlemek yerine, hayatlarına, yaşam tarzlarına ve beğenilerine ortak olabilir. CRM’nin yalın hali müşteri ilişkileri yönetimidir. Amacı mevcut müşterilerin korumak, sürekliliği sağlamak, gözlem ve ölçüm sonuçları ile müşterilerin davra- nışlarının izlemek, beklentilere yönelik uygulamalar geliştirmektir. Teori ve teknik olarak anlatılan bu yönetim sisteminin uygulamada çok farklılaştığını, müşteriler için promosyon (özendirme) yarışı gibi bir fanteziye dönüştüğünü gözlemlemekteyiz. Ancak günümüzde müşteriler, birey kimlikleri ile de çok daha ön planda olabiliyor. Müşterilerimizi izlemek, yönetmek için kurduğumuz sistemlerde, eski yalın halinden çıkarak, daha sosyal ve birey temelli olmaya başlıyor. Burada karşımıza sosyal medya dediğimiz birey ve kurum olarak bizi içersine çekiyor. Her gün daha fazla büyüyen bir sistemin içersine çekiliyoruz. CRM sistemleri özelleşiyor. Müşteri ilişkileri departmanı olarak baktığımız yönetim şekli, hem kurumsal hem de bireysel yönetilmesidir. Bir departmanın sorumluluğundan bir kurumun sorumluluğa geçiyor. CRM, sosyal medya’nın içine geçti diyebiliriz. CRM tanımlarından biri olan, fark oluşturma ve müşterinin kendisini farklı hissettirilmesi için kullanılacak bir araçken, sosyal medya ile ‘beğen’ olgusu ile müşterisini farklı bir yerde, sanal ortamda da kendisine bağlamış oluyor. Sonuç olarak iletişim sosyal medya içerisinde şekil ve boyut değiştirdi. CRM’nin yeni yapısı ile ölçek olarak küçük işletmeler, kısıtlı işletme kaynaklarının etkin kullanılmasını sağlamış oluyor. Kendisi için fırsatları görüp, daha hızlı hareket edebiliyor. Müşterilerini yönetmek ve beğendirmek için sosyal ağlar, kısıtlı sermayeleri de olsa çok çabuk cevap verebilir hale geliyor. Müşterilerini kolaylıkla avlayabiliyorlar. Küçük ölçekli işletmeler için büyük fırsatlar ve hızlı iletişim, eskiye göre daha ekonomik çözülebiliyor. İmaj olarak küçük firmalar, imaj olarak büyük işler yapmasına imkan tanıyor. Büyük işletmeler için, pahalı CRM sistemlerine entegre edilmiş, sosyal medya ağları, kitlelere, ölçek olarak ne kadar büyük olduklarının anlatılmasını kolaylaştırır. Sosyal sorumluk projelerinin duyurulması, beğenilmesi, müşterilerinin algısını arttırırken, işletmenin pazarlama birimlerine müşterilerinin neye duyarlı olup olmadığı hakkında bilgi ve somut fikir verir. CRM projeleri, sosyal medya ile desteklendiği sürece işletmeler, pazarlama 61 perder dosya kaynaklarını çok daha efektif kullanmış olurken, yapılan aktivite sonrası sonuçları ölçebiliyorlar. Sosyal medya sayesinde, CRM projeleri çok daha iyi sonuçlar verecek. Bu cümleyi daha da güçlendirmek için müşteri tanımak yetmez. Hayatlarına dahil olmalıyız gibi yeni beklentiler oluşturabiliriz. O zaman, CRM ile mevcut müşterilerimizi tanırken, korurken, ilişkimizde devamlılık sağlamayı amaçlarken diğer tarafta sosyal medya ile hayatlarının içine, ne konuşuyor, ne beğeniyor, nasıl yaşıyor, neye tepki verip neye vermediklerini öğrenebiliriz. Büyük işletmelerin önemli gündemlerinden biri olan ‘sürdürülebilirlik’, işletmenin kaynaklarını bulabilmesi için yardımcı olacaktır. Müşteriler, sadece ucuz fiyata sahip ürünleri almak için çevresindeki tüm marketleri gezebilir. Asıl mesele, sadakat (CRM) programlarında olan, kartınızı taşıyan müşterilere sizin ne kadar ayrıcalıklı davrandığınız kadar, müşterilerinizin de size ne kadar ayrıcalıklı davrandığının tespit edilmesi. İşte bunun farkına varan firmalar, uzun dönemde kâr elde ederler. Kart sahibi müşterilerinizden, sadece size daha fazla kâr ettirenleri seçip ödüllendirmeniz gerektiğini düşünüyorum. Diğer müşteriler promosyon avcısı ve sizin sadık müşterileriniz değiller. Kullandığımız mağazacılık programının raporlamasını, size kâr ettiren müşterilerinizi analiz edecek şekli ile update ettirmenizi öneriyorum. Sadık müşteri oluşturmak oldukça zahmetli, bir o kadar da maliyetli bir iş. Ayrıca sadakat karşılık olması gereken önemli bir kavram. Firmanızın sadakat kartına sahip bir müşteri, sizden fiyat avantajına sahip ya da diğer avantajlı (promosyonlu) ürünleri alırken, içlerinden size en çok kâr ettirenleri belirlemek ve ödüllendirmek gerekli. Size kâr ettirenler, gerçek sadık müşterilerinizdir.Modern rekabet şartlarında, müşterilerinizin harcamalarını yönetebiliyor olmanız, onların sizin için kârlı olup olmadığı izleyebiliyor olmanız gerekiyor. Eğer müşterileriniz sadece avantajlı olan ürünleri sizden almak için geliyorsa, sadece cironuz ve müşteri sayınız artmış demektir. Unutmayınız ki kâr, toplam kazançlarınızdan toplam maliyetlerinizi çıkarttığınızda elinizde kalan miktardır. Bu da brüt kârdır. İşletmelerin amaçlarının siyasi parti, dernek ve sivil toplum kuruluşlarından farkı olarak üye ya da kişi sayıları değil, kâr etme zorunluluklarında olduğu unutulmamalı. Modern perakende rekabetinde yeni kurallar arasında müşterilerinizin harcamalarını yönetmek yer alacak. 2001 ekonomik krizinin ardından bankalar, yapılanma süreçlerinde kârlı müşterilerini belirleyip, özel bankacılık enstrümanları ile kârlı müşterilerine özel olanak sağlayarak daha fazla harcama yapmalarını özendirmişlerdi. Promosyon avcısı müşterilerin oluşmasına katkı sağlamak yerine işletmenize değer katacak, aldığı hizmetin karşılığını vermeye hazır, kâr etmenizi sağlayacak ayrıcalıklı müşteriler var ve keşfedilmeyi bekliyorlar. Sizler de altın müşterileri belirleyip size kazandırdıklarını sadece onlarla paylaşmalısınız. “Müşteriye fayda sağlamalısınız” liğinin sağlanabilmesinde en etkili araç, işlem sırasında kartını ibraz eden müşteriye yaptığı işlemle orantılı bir menfaat sağlanmasıdır. İlhan Sungur Yönetim ve Denetim Danışmanı Sadakat kartları (Loyalty cards) firmaların kendilerini tercih eden bir müşteri grubuna sahip olabilmek için çıkardıkları kartlara verilen genel bir addır. Bu tür kartlar kendi başlarına bağımsız bir kart olabileceği gibi, örneğin shellcard, başka kartlarla özellikle finansal araç niteliğindeki banka veya kredi kartları ile tümleşik kartlar da olabilir. Bonus gibi. Firmaların bu uygulamalarının genel adı esasen sadakat programlarıdır (loyalty programs) . Bu programların bir aracı da kartlardır. Bu programların yürütülebilmesi ve sürekli- 62 Bu menfaat bazen alışverişin belli bir tutarının müşterinin kart hesabına alacak yazılarak biriktirilmesi, bazen kartın ibrazı ile bazı ürünlerde anında iskonto kazanılması, bazen birtakım, çilingir, araç çekicisi, ambulans gibi arızi hizmetlerin hemen ve bedelsiz yahut küçük bir bedel mukabilinde sağlanması gibi menfaatlerdir. Bu programların başarı ile uygulanabilmesi, müşterilerin sadakat kartlarını her an kullanıma hazır tutabilmesi, uygulanan sadakat programının özelliklerine sıkı bir şekilde bağlıdır. Bu temel özellikler kısaca şunlardır: - Kart veya kart bilgisi kolayca taşınır ve ibraz edilebilir olmalı, - Kartlı uygulamalar endüstri standartlarına uygun olmalı, - Vaad edilen menfaat gerçekten elde edilebilir olmalı, - Birikim programı ise birikimler kolayca kontrol edilebilmeli, sorgulanabilmeli, - Müşteriye vaad edilen menfaat müşterinin ilgisini çekebilecek bir seviyede olmalı, Örneğin, alış veriş tutarının binde birini geri veren bir programa kimse ilgi duymayacak ama yüzde onunu geri veren programı herkes dikkatle takip edecektir. - Program veya kartın tedavül gücü olabil- diğince geniş tutulmalı, gerekirse başka firma veya markalarla ortaklığa gidilmelidir. Sadece iki mağazada geçen bir kart çok cazip olmazken, bir AVM’deki mağazaların tümünde ya da o markanın yurt çapında tüm mağazalarında kabul gören bir kart tercih edilecektir. - Programın veya kartın sürekliliği konusunda müşterilere güven verilmelidir. - Ortak program uygulamalarında uygun ortaklarla işbirliği yapılması hususunda dikkatli olunmalı, ortağın sicilindeki bir olumsuzluk bu program veya kart aracılığıyla ithal edilmemelidir. Türkiye bugün sadakat programları uygulamalarında çok ileri boyutlara varmış bulunmaktadır. Yurt dışında olup da ülkemizde olmayan bir program yok gibidir, Aksisne uyugulamalarımızın başarıları özellikle Avrupa’da çok dikkat çekmiş ve bu programların yaratıcı ve uygulayıcıları, başarı öykülerini anlatmaları için yurt dışından davetler alır olmuşlardır. Ülkemizin telekomünikasyon altyapısının gücü ve sürekliliği bu tür programların rahatlıkla uygulanması ve çeşitlendirilmesine olanak vermektedir. Bu programlar, piyasaya canlılık getirmekte, alışverişlerde motivasyon yaratmakta, büyümeye katkı sağlamaktadır. Küçük de olsa ek istihdam yaratan ve piyasayı canlı tutmanın bir aracı olan bu tür programların teşvik edilmesi, yaygınlaşması dileğimizdir. perder sosyal sorumluluk Viking’den örnek proje Altunbilekler ile ortak Sevgi Korusu oluşturan Viking Temizlik, sektörde sosyal sorumluluk anlamında en aktif firmalar arasında yer alıyor Ankara Orman Bölge Müdürlüğü’nce tesis edilen Ankara-Akyurt mevkii ağaçlandırma alanında Ege Orman Vakfı’nın katkıları ile oluşturulan “Viking Temizlik & Altunbilekler Sevgi Korusu”nda; Viking Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Paz. San. Tic. A.Ş. Pazarlama ve İletişim Grup Müdürü Gökçe Hatipoğlu, Perakende Türkiye Satış Müdürü Sinan Kesat, Doğu Bölgeler Müdürü Recep Yeniçeri, , Altunbilekler’den Satış Müdürü Ulaş Aydoğdu, Ege Orman Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Perihan Öztürk, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Sırma Buğdaycı son fidanları birlikte diktiler. Viking Temizlik Pazarlama ve İletişim Grup Müdürü Gökçe Hatipoğlu, “ Viking Temizlik ve Kozmetik A.Ş olarak bundan önce ilkini İzmir’de gerçekleştirdiğimiz fidan dikimi projesini bu ay Ankara’da yapıyor olmak mutluluk verici. Ankara Altunbilekler Mağazalarından belirli adet ürün alan müşterilerimize Ege Orman Vakfı’nın doğa dostu sertifikaları ile 1 fidan hediye ederek iki bin fidanlık koru oluşturduk. Viking; atık yönetimi, çevre yönetimi gibi birçok alanda sürekli iyileştirme politikasını sürdürmeye devam ediyor. Önceki senelerde de Çevre Altın Ödülü’ nün sahibi olan firmamızın hedefi, gelecek neslimize nefes alacak bir doğa bırakmak adına bu konudaki farkındalığı artırmak. Bu kam- panyalarımızda bize destek veren müşteri ve tüketicilerimize teşekkür ediyoruz. “ dedi. Viking Temizlik ağaçlandırma projelerini Ege Orman Vakfı işbirliği ile devam ettirmektedir. Ege Orman Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Perihan Öztürk ise yapılan çalışmanın geleceğimize, çocuklarımıza en güzel armağan olduğunu söyledi. Öztürk, “İklim değişiklikleri artık bir söz olmaktan çıktı ve biz ciddi anlamda bu süreci yaşamaya başladık. Kurumsal sosyal sorumlulukları gereği bu çalışmaları gerçekleştiren kuruluşlar öncü konumdalar. Bunlardan biri de sizsiniz. Viking Temizlik ve Altunbilekler Mağazalarını kutluyorum.” diye konuştu. Perihan Öztürk katkılarından dolayı teşekkür ederek Viking Temizlik adına Pazarlama ve İletişim Grup Müdürü Gökçe Hatipoğlu’na, Altunbilekler Mağazaları adına Ulaş Aydoğdu’na plaket takdim etti. Altunbilekler’den Ulaş Aydoğdu; “Biz perakende sektöründe müşterilerimize en yakın ulaşan kitleyiz. Sosyal sorumluluk projelerinde hep bir adım önde olmayı hedefliyoruz. Böyle anlamlı bir projenin içinde olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz.” diye konuştu. Konuşmaların ardından son fidanlar toprakla buluştu. Sektöre örnek olan firma Çevreye duyarlı firmalara verilen ödüllerin çoğunu alan Viking Temizlik bu konuda örnek firmalar arasında yer almakla kalmıyor aynı zaman sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da takdir topluyor. Son dönemde gerçekleşen projelerden birinde Viking Temizlik, İzmir Kemalpaşa Belediyesi ile “Daha Temiz Bir Çevre” projesi adı altında bir araya gelerek Kemalpaşa ilçesinde bulunan okullar, camiler, resmi kurum binaları ve dış çevrenin temizliği ile ilgili ortak çalışma yaptı. Kemalpaşa halkına daha temiz bir çevre sunmak adına yapılan bu çalışmanın yanı sıra ilçe halkının da çevre temizliği konusunda bilincini arttırmak adına çöp konteynırlarına bilgilendirme afişleri yapıştırıldı. Bir başka projede firma Gürmar işbirliğiyle İzmir Çeşme Ildırı mevkiinde bulunan ağaçlandırma sahasına 1000 fidanlık koru dikti. Sosyal sorumluluk çalışmaları çevreyle sınırlı kalmayan Viking ayrıca Ulusal Down Sendromu Derneği tarafından farklı illerde düzenlenen Down Sendromu Dostluk Yürüyüşü’nün de destekçileri arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra kısa süre önce yine Viking Temizlik tarafından Gürmar ve Uysal Market işbirliğiyle Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne 14 adet tekerlekli akülü sandalye hediye edildi. 63 perder röportaj Bulut, KOBİ’lerin büyümesinde kilit rol oynuyor Boston Consulting Group araştırmasına göre KOBİ’lere yönelik yazılım pazarındaki büyümenin, bilişim pazarında toplam büyüme hızının 12 kat üzerinde olması bekleniyor Microsoft 20 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de. İnovasyon merkezinden çıkan yeni şirketler ve Açık Akademi ile hayatını değiştiren insanlar Microsoft Türkiye’yi son 4 yıl içinde Microsoft tarafından 3 kez peş peşe “Yılın Ülkesi” seçtirmiş. Son dönemde özellikle KOBİ’lere yönelik uygulamalarıyla öne çıkan firmanın iş dünyası için getirdiği çözümleri Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen ile konuştuk. Microsoft’un son yıllarda iş dünyasıyla ilgili daha zengin bir çözüm portföyü oluşturmasını ne sağladı? Teknoloji, kullanıcılarına her gün yeni fırsatlar sunarken toplumu ve onun beklentilerini de dönüştürüyor. Yazılım devi Microsoft da bu dönüşüme kayıtsız kalamadı. Lideri olduğu alanda farklı konumladı. Nokia’yı da satın alarak “akıllı cihazların ve hizmetlerin lider şirketi” olmaya karar verdi. İşte Microsoft’u dönüşüm kararına götüren bulgular: Teknolojideki evrim 10 yıldan 7 yıla düştü artık nesnelerin internetini konuşuyoruz. 4 mega trend mobilite, sosyal medya, bulut teknolojisi ve büyük veri teknolojinin kullanımını belirlerken müthiş fırsatlar sunuyor. İş yapış biçimleri değişiyor, “yap sat” değil, “anla çözüm üret” dönemindeyiz. Tüketiciyle bağlantı kurmak için iş dünyası artık teknolojiye daha fazla uyum sağlamak durumunda. Özellikle bulut teknolojilerinin öne çıktığını görüyoruz. Bu konuda dünyadaki trendler ne yönde ilerliyor? CIO’ların yüzde 90’ı bulutu tercih ediyor. Yakında bulut anlamayan, bulutu özümsemeyen, bulutla bütünleşmeyen çözümlerin geride kalacağı bir döneme gireceğiz. Bulutlara çıkamayan şirketler yok olacak. CIO’ların yüzde 90’ı bulutu tercih ediyor. Yakında bulut anlamayan, bulutu özümsemeyen, bulutla bütünleşmeyen çözümlerin geride kalacağı bir döneme gireceğiz. Bulutlara çıkamayan şirketler yok olacak. International Data Corporation’a (IDC) göre toplam bilişim pazarının dünya genelinde binde 5 oranında büyüdü ve pazar yaklaşık 2 trilyon 570 milyar euroluk bir büyüklüğe ulaştı. Bu dinamizmin önemli bir bölümü KOBİ’lerden 64 kaynaklandı. Türkiye’nin payı ise yüzde 1’in altında. Boston Consulting Group’un (BCG) araştırmasına göre sadece Brezilya, Çin, Almanya, Hindistan ve ABD’deki KOBİ’lerin yüzde 10’u teknolojiye daha fazla yakınlaşsa, 6 milyon yeni istihdam ve 770 milyar dolar gelir sağlayacaklar. Aynı şekilde Türkiye’deki KOBİ’ler teknolojiyi yüzde 10 daha fazla kullansalar 15 milyar dolar ek gelir, 360 bin yeni istihdam sağlayacak. Çin’de lider KOBİ’lerde bulut ve internet kullanımı yüzde 87, Brezilya’da yüzde 80, Hindistan’da yüzde 77 seviyesinde. Gelişmiş ekonomilerden ABD’de ise bu oran yüzde 57, Almanya’da yüzde 60. Gelişmiş ülkelerdeki bu oranın görece düşüklüğü sizi şaşırtmasın. Bu ülkelerde teknoloji kullanımı uzun zamandır yaygın ve oturmuş olduğundan, bu ülkelerde şu anda bulut transformasyonu yaşanıyor. Bu konuda Microsoft’un Türkiye pazarına sunduğu çözümlerden örnek verir misiniz? Veriye dayalı çevresel zekanın hakim olacağı yeni bir çağa giriyoruz. Bu çağın önemli bir işareti olan veri kültürü, tüm kurumların ve kurumlardaki tüm bireylerin veriye dayalı önsezilere hızlı bir şekilde ulaşmasını gerektiriyor. Microsoft olarak ürün ve hizmetlerimizi bu yeni çağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde konumlandırmayı amaçlıyoruz. Microsoft’un yeni veri platformu SQL Server 2014, otomatik sistemlerden ve algılayıcılardan oluşan nesnelerin interneti (internet of things) ağının yeteneklerini güçlendirecek özellikler sunuyor. Ayrıca müşterilerinin verilerini birleştirerek, düzenleyerek ve analizini gerçekleştirerek aksiyonu tetikleyecek öngörüler Tamer ÖZMEN Microsoft Türkiye Genel Müdürü sağlama yeteneği kazandırıyor. Dünyanın en yaygın veritabanı platformunun en son sürümü, bellek içi teknolojisiyle gerçek zamanlı performans ve Microsoft Azure sayesinde yüksek ölçeklenebilirlik sunuyor. Microsoft’un sunduğu diğer çözümler arasında bulut tabanlı self servis iş zekası çözümü Power BI for Office 365, bulutta esnek Hadoop çözümü sunan Azure HDInsight, yapılandırılmış ve yapılandırılmamış veriyi veri silosu uygulaması üzerinde bir noktada toplayan PolyBase, ve kullanıcılar için veri keşfini kolaylaştıran Power Query for Excel yer alıyor. Bu yeni teknolojilere Türk kullanıcılarının yaklaşımı nasıl? Global çapta Microsoft tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkelerde teknolojinin dünyayı daha iyi bir yer yaptığına inanç yüzde 92. Teknolojinin sosyal değerler üzerindeki olumlu etkisine inanç ise yüzde 74. Dünya genelinde katılımcıların büyük bir bölümü, kişisel teknolojilerin işe yönelik inovasyonda ve bireylerin yeni iş girişimlerinde olumlu etkisi olduğuna inanıyor. Gelişmekte olan ülkelerden ankete katılanlar, kişisel teknolojilerin yeni iş fırsatları doğurduğunu ve ekonomik uçurumun kapanmasında etkili olduğunu düşünüyor. Kişisel teknolojilerin ülkeler arası ekonomik uçurumu kapattığını düşünenlerin oranı yüzde 75. Gelişmiş ülkelerde yaşayanlarda bu oran yüzde 59. Özellikle bulut gibi teknolojilerin çıkması, fırsat eşitliği açısından çok önemli. Bu tip teknolojileri kullanmak geçmişte lükstü. Şimdi hem ülkeler arasında hem de şirketler arasında teknoloji bazında daha eşitlikçi bir dönemdeyiz. 65 perder serbest köşe Müşteri ilişkileri yönetimine dair... Çerçici, at veya deve sırtından ulaşımın güç olduğu köy ve mezraları dolaşarak, pazar oluştururdu. Müşterilerinin sosyo ekonomik yapısını iyi analiz eden çerçici, yoksul köylüye para karşılığı yerine ürün takası ile satış yapardı. Burada çerçici, eğer nakit satış temelinde satış yapmak için ısrarcı olmaya kalkışsa idi ürün satışında başarılı olamayacaktı. Ancak o, müşterisinin ihtiyaçları kadar alım gücünü de iyi analiz etmiştir. Bu hikâye kendi içinde müşteri, ürün, pazar denkleminin doğru okunması konusunda öğretici bir ders vermektedir. Ekber IŞIK TPF Eğitim Danışmanı Müşteri ilişkilerini doğru yönetmeyen işletmeler, hem kaynaklarını etkin bir şekilde kullanamazlar hem de önemli ölçüde müşteri kaybı yaşarlar. Müşteri memnuniyetinin temel kuralı olan müşteri ilişkileri yönetimini biraz irdeleyelim. Müşteri ilişkileri yönetimini müşteri davranışını anlama, etkileme, yeni müşteri edinme ve mevcut müşteri bağlılığını sağlama yaklaşımlarının toplamı olarak ele alırız. Bir başka tanımla; işletmelerin müşteri tatmini sağlaması, müşteriler ile stratejik ilişkiler geliştirmek, bu ilişkileri yönetmeyi amaçlayan ve bunu yaparken de teknolojiden yararlanan yönetim stratejisi topPerakende sektörünün kayıtsız şartsız lamı müşteri ilişkileri yönetimidir. Müşteri parolasına dönüşen “müşteri memnuniilişkileri yönetimi, işletmelerin başarısını yeti” kavramını açmak ve analiz etmek etkileyen önemli bir kriterdir. noktasında kısa bir yolculuk yapalım. Müşteri odaklı perakende sektörünün olmazsa olmazı müşteri memnuniyetinde temel kural, müşteri ilişkileri yönetimidir. Bütün yatırımlar, organizasyonlar, promosyonlar ve yaratılan vizyon misyonlar, tümüyle müşteri ekseni etrafında biçimlendirilir. Dolayısıyla işletmelerin verimliliği ile bu verimliliğin yarattığı katma değer olan karlılık ve de bunların toplamı olarak söz konusu markanın sürdürülebilirliği, ancak müşteri memnuniyeti üzerinden inşa edilmektedir. Bu tespit ışığında, müşteri memnuniyetinde önceliğimiz müşteriyi doğru tanımaktır. Ancak doğru bir tanımlama ile müşteri ilişkilerinde doğru bir yöntem tarzı geliştirebiliriz. Bu konuda yakın tarihimizde Anadolu topraklarında yapılan çerçicilik, müşteri tanıma konusunda farklı bir örnek olarak hatıralarımızda durmaktadır. 66 Müşteri ilişkilerini doğru yönetmeyen işletmeler, hem kaynaklarını etkin bir şekilde kullanamazlar hem de önemli ölçüde müşteri kaybı yaşarlar. Müşteri ilişkileri yönetimi stratejik, analitik, işlevsel ve işbirlikçi olarak uygulanır. Stratejik müşteri ilişkileri yönetimi ile işletmeler, müşteri amaçlarını tanımlar ve kârlılığı belirler. Bu, stratejik geliştirme ve değer yaratma ile ilgili bir düzeydir. Analitik müşteri ilişkileri yönetimi, müşteri etkileşimleri sonucunda elde edilen bilgilerin analiz edilmesi sonucunda müşteri davranışının anlaşılmasını sağlar. İşlevsel müşteri ilişkileri yönetimi, müşteri ile yüz yüze olunan süreçlerin otomasyonu üzerinde odaklanmaktır. İşbirlikçi müşteri ilişkileri yönetimi, müşteri sorunları ve şikayetlerine etkili destek ve duyarlılık için alt yapı oluşturarak müşteriye verilen destek ve çok kanallı hizmeti koordine etmektir. Müşteri ilişkileri yönetiminde öne çıkan unsurlar; - Strateji - Süreç - İnsan - Teknolojidir. - Strateji: Her bir müşteri ile doğru ilişki kurmayı amaçlamaktadır. Buradaki hedef, müşteri ilişkileri konusunda müşterilerin önceliğini oluşturma ve bu ilişkileri orantılı yatırımlar yapmaktır. Diğer yanı ile işletme, bu süreçte müşteri ilişkilerinin bir portföyünün kuruma olanağını sağlar. Toplamda ve sonuçta kârlılığı maksimize etmeye yönelik bir emek yoğunluğu dönemini kapsar. - Süreçler: Müşterilerin hangi yolla bağlantı kurduğunu tanımlar. İş süreçleri çok yönlüdür. Müşteri ilişkileri yönetiminde iyi bir sürecin a)müşteri odaklı b)değer katıcı c) sahiplenilmiş d)süreçte yer alan taraflar için şeffaf ve anlaşılır olması e) ölçülebilir f)sürekli iyileştirilebilir olması gerekmektedir. - İnsan unsuru: Müşterilerle ilişkilerin yol ve yöntemini belirleyen önemli bir süredir. İşletmelerin kendi yapısında değişime açık, anlaşılır, rehberlik temelinde yönlendirici ve müşteri odaklı olması esastır. İşletme kültürünün, çalışanlarla bir bütünsellik içerisinde uyumlu olması, sürecin başarı şansı için olmazsa olmazlarındandır. İşletme kültürü, değişim ve gelişmeye açık olmalıdır. Bu kültürümüzün üç temel sacayağı vardır. İşletme yönetimi, çalışanlar ve müşterilerdir. İşletmenin yapısı etkin, sonuç odaklı, girişimciliği teşvik eden, müşteri ve çalışanların etkin olduğu ve de yüksek güven esasına dayanan sağlam temeller üzerinde gelişerek güçlenir. - Teknoloji: Müşteri ilişkileri yönetiminin uygulanma süreçlerini kolaylaştıran önemli bir unsurdur. İşletmeler, değişime ayak uydurabilmek, yeni stratejilerini geliştirebilmek için gerekli teknolojik altyapıların oluşturulmaları bir başka olmazsa olmazlardan biridir. Bu olmazsanın varlığı kadar bu teknolojinin etkin kullanılması da, varlığı kadar önemlidir. 67 perder haberler Perakende Akademisi eğitimleri başladı Perakende Akademisi, sektörün donanımlı ve kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla PERDER üyelerine yönelik eğitim çalışmalarına başladı İstanbul, Trabzon, Ordu, Çorum, Gaziantep, Erzurum ve İzmir ile devam etti. Eğitimler, Perakende Akademisi Eğitim ve Gelişim Direktörü Fezanur Aykaç tarafından verildi. Eğitimlere eş zamanlı olarak, TPF Eğitim Danışmanı Ekber Işık tarafından Hijyen ve Tehlikeli İşlere dair sertifikalandırma program çalışmasının yanı sıra, saha çalışması da yapıldı. Ayrıca Mesleki Eğitim ve İŞKUR projeleri konusunda da bilgi verildi. ankara Türkiye Perakendeciler Federasyonu bünyesinde faaliyet gösteren Perakende Akademisi tarafından, üye şirketlerin yöneticilerine “Yetkinlik Bazlı İnsan Kaynakları” ile “Satış ve Hizmet İletişimi” eğitimi verildi. Bursa ile başlayan eğitimler; Ankara, beyper 68 bursa perder ege haberler karadeniz ipek yolu 69 perder haberler Edebali’ye ziyaret Bursa PERDER Başkanı Mustafa Gürel ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yıldırım Belediye Başkanlığı’na seçilen İsmail Hakkı Edebali’yi makamında ziyaret ederek hayırlı olsun dileklerinde bulundu Bursa PERDER, Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’yi makamında ziyaret etti. Ziyarete Bursa PERDER Başkanı Mustafa Gürel’in yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri Haşim Kılıç, Özer Düşünüklü, Süleyman Ekincioğlu, Gökhan Seyhan ve Muhammed Okur katıldı. Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’ye hayırlı olsun temennisinde bulunan Bursa PERDER Başkanı Mustafa Gürel, Bursa PERDER’in Yıldırım Belediyesi ile pek çok ortak projeye imza attığını hatırlatarak, “Yıldırım Belediyesi ile olan diyaloğumuz ve desteğimiz her zaman artarak devam etti. Çanakkale ve Yalova organize yerel perakendecilerin sesi olduğuna dikkat çeken Başkan Mustafa Gürel, yerel perakendeye katkı sağlayacak çalışmalarda Yıldırım Belediyesi’nin desteğinin kendileri için önemli olduğunu da sözlerini ekledi. Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali, “Karşıdan bakıldığında birbirine rakip olarak, görülen firmaların aynı masa etrafında toplanabilmeleri takdir edilmesi gereken bir olgu. Kolektif çalışmanın Bursa’daki en güzel örneğini sergileyen Bursa PERDER, adeta Türkiye’nin birlik içinde neleri başarabileceğini bizlere göstererek ilham veriyor. Bu anlamda yeni süreçte de Bursa PERDER ile ortak projelerde yer alacağımızdan ve desteğimizin artarak devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu. Geçtiğimiz hafta bağlı olduğumuz federasyonumuzun Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği ve perakende sektörünün Türkiye’deki önemli organizasyonlarından olan ‘Yerel Zincirler Buluşuyor’da tedarikçi ve üretici firmaların fuarda sergiledikleri ürünleri bu yıl da Yıldırım Belediyesi’nin Sevgi Marketi’ne kazandırdık. Bursa PERDER olarak, yeni dönemde de Yıldırım Belediyesi ile birlikte ortak projelere imza atmaya hazırız” dedi. Bursa PERDER’in Bursa’nın yanı sıra Eskişehir, Kütahya, Gündem; hırsızlık ve gasp Ankara PERDER yönetimi, perakende sektöründe yaşanan hırsızlık ve gasp sorunlarını Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne taşıdı Bir süre önce GİMAT Yönetim Kurulu üyeleri, üretici firmalar ve güvenlik sistemi şirketleri ile bir araya gelerek hırsızlıklar ve güvenlik sistemleri konusunda paylaşımda bulunan Ankara PERDER üyeleri, sorunu Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne taşıdı. Konuyla ilgili olarak Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal’ı makamında ziyaret eden Ankara PERDER Yönetim Kurulu, organize hırsızlıklar ve gasp ile ilgili sorunları aktardılar. Türkiye Perakendeciler Federas- 70 yonu Başkanı Mustafa Altunbilek, Ankara PERDER Başkanı Mehmet Ali Başdurak, Yönetim Kurulu Üyeleri Ali İhsan Gürel ve İbrahim Uyanık’ın bulunduğu toplantıda öncelikle perakende sektöründeki güvenlik sorunları konuşuldu. Kadri Kartal, sorunların çözümüne yönelik detaylı çalışma yapılması için, ilgili birimlere talimat vereceğini söyledi. Ziyaretin sonunda Mustafa Altunbilek, Kartal’a plaket verdi. perder haberler PERDER’de eğitime devam Bursa PERDER üyeleri, ‘kişisel farkındalık ve takım çalışması’ eğitimi aldı Bursa PERDER, üyelerinin gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla eğitim semineri düzenledi. BUTTİM’deki dernek binasında düzenlenen eğitimde ‘kişisel farkındalık ve takım çalışması” eğitimi veren Psikolog Yılmaz Gürkan, kişisel farkındalığın perakendedeki önemine dikkat çekti. İşletmelerde rahat ve uyumlu çalışma ortamlarının oluşturulmasında, çalışanlarının kişilik özelliklerinin önemli olduğunun altını çizen Yılmaz Gürkan, “Bir firma sahibi, satış ve pazarlama birimine almak istediği personelde deli, dolu, yaratıcı, hızlı karar veren özellikler arar. Satın alma sorumlusunda ise, daha çok nazik, kontrollü, ölçülü, istikrarlı olmasının yanında analizci ve gözlemci özellikler arar. Kişisel farkındalığın bilincinde olan firma sahipleri ya da firmaların insan kaynakları birimindeki yöneticiler, bu hususlara önem verip iyi analiz yaparak firmalarında rahat ve uyumlu bir çalışma ortamı oluştururlar” dedi. Her kişiliğin bir renge karşılık geldiğini ifade eden Gürkan, “Bu renkler sarı, kırmızı, mavi ve yeşildir. Sarı renk, güvende miyim; mavi renk, beni fark ettiniz mi; kırmızı renk, benim dediğimi yap; yeşil renk ise, mutluyum-huzurluyum anlamı taşır. Sarı renge sahip olan bir kişi, olayların hep olumsuz yönlerini görür. Bu yüzden mükemmeliyetçi ve ısrarcıdırlar. İşlerini planlı ve programlı yaptıkları için sorumluluk bilinci de yüksektir. Bu nedenle kurum içinde sarı renk grubundaki kişileri; muhasebe, satın almacı ve kasiyerlik gibi alanlara yönlendirmek daha doğru olur” diye konuştu. Kişi tek renge sahip olabileceği gibi farklı renkleri de bir arada barındırabileceğini söyleyen Gürkan, şöyle devam etti: “Bu renklerin oluşmasında kişinin geçmişi ve çevresel faktörler etkilidir. Kırmızı renge sahip olan bir birey olgunluk dönemi ile birlikte yeşil renge de bürünebil- mektedir. Daha çok kişinin kendi özelliklerinin farkına varması ve olumsuz gördüğü özelliklerinden terk etmesiyle olur.” Perakendecilerin ana işinin satış olduğunu hatırlatarak, kurum içinde dört rengin uyumunun iyi sağlanmasının gerektiğine dikkat çeken Gürkan, yaptığı test ile üyelerin kişilik analizlerini tespit ederek onlara tavsiyelerde bulunurken labirent oyunuyla da kurum içindeki takım çalışmasının önemini gösterdi. ÜÇGE, PERDER üyeleriyle… Ege PERDER üyeleri, ÜÇGE sponsorluğunda gerçekleştirilen üye toplantısında bir araya geldiler Ege PERDER üyeleri, perakende sektörünü değerlendirmek üzere bir araya geldiler. Değerlendirme toplantısına sponsor olan ÜÇGE, birtakım etkinlikler düzenledi. Toplantı kapsamında Endüstriyel Psikolog Dilara Kızılçay ve Eurometall Genel Yönetmeni Oğuz Vardar, sektörü ilişkin konular hakkında sunum yaptı. Endüstriyel Psikolog Dilara Kızılçay; çalışan bağlılığı, kuşaklara göre kişilerin gösterdiği özellikler ile perakende sektöründe daha verimli ve uzun vadeli istihdamın sağlanması için neler yapılabileceğini anlattı. Eurometall Genel Yönetmeni Oğuz Vardar, poşet tasarrufu ile çevre dostu olmasının yanında müşteri ve kasiyerlere zaman kazandıran özelliği ile son dönemde perakendecilerin yoğun ilgi gösterdiği elektronik poşet makinesi Bagomat ürünü hakkında bilgilendirme yaptı. Sunumun sonunda çekiliş ile bir üyeye Bagomat hediye edildi. Ege PERDER Başkanı Vahdet Sarıkaya tarafından yapılan çekilişte, Gürmar Marketler Zinciri Eurometall firmasından 1 adet Bagomat elektronik poşet makinesi kazandı. ÜÇGE standında, distribütörü olduğu Bizerba’nın son teknoloji Kiosk terazileri sergilendi. Eğitmen Sinan Asılyazıcı “Köpekbalıkları ile Balık Tutmak” adlı kitabını PERDER üyeleri için imzaladı. 71 perder haberler Üçler, PERDER’i ağırladı İstanbul PERDER üyeleri, Üçler Market’te bir araya geldiler İstanbul PERDER ‘in geleneksel hale gelen kahvaltılı toplantısı, Üçler Market ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Mayıs ayında gerçekleşen toplantının konusu, yaklaşan genel kurul öncesi üyelerle fikir alışverişiydi. Toplantının açılış konuşmasını yapan İstanbul PERDER Başkanı İhsan Biçen, şunları söyledi: “Derneğimizi 8 yıl önce büyük bir özveri ve emekle kurduk. Derneğimiz kurulduğu günden itibaren birçok faaliyetler yaptı, eğitimler düzenledi. Ama en önemlisi aynı işi yapıp birbirini tanımayan birçok perakendeciyi aynı çatı altında toplayarak sinerji oluşturdu. Bizler birbirimizi tanıyoruz, biliyoruz; ama yetişen yeni nesil birbirlerini tanımıyor. Zaman geçiyor ve her geçen gün hayatımıza yeni bir yenilik katıyor. Artık genç nesile hizmet ediyoruz. Kuşak farklılıkları yaşıyoruz. Bu da çok normal aslında. Bu yüzden dernek olarak, yapımızda değişiklik yapmak istiyoruz. Bizler bu çatının altında perakende sektörüne hizmet etmek, yenilik katmak, heyecan yaratmak, birbirimizi anlamak için varız. Bundan sonraki süreçte de, genç kuşakları da aramıza katarak yolumuza devam etmek istiyoruz. Onlara da söz hakkı vermek istiyoruz.” Bu seçimle birlikte kuşak çatışmasından kurtulup, karma bir yapı oluşturmayı ve üretkenliklerini artırmayı istediklerini söyleyen Biçen, bu konuda üyelerin görüşlerine başvurdu. Yapılan görüşme sonunda karma bir yapının oluşturulmasının hem sektöre hem de ikinci kuşağa daha yararlı olacağı kanısına varıldı. İstanbul PERDER 5. Olağan Genel Kurulu’nda yönetim kurulu, patronlar ve ikinci kuşaklar olmak üzere karma bir yapı oluşturulması için çalışmalar başlatıldı. Sürdürülebilirlik konuşuldu Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından ilk kez düzenlenen Sürdürülebilir Perakende Konferansı’na TPF Başkanı Mustafa Altunbilek katıldı ABD, San Diego merkezli Sürdürülebilir Markalar Ağı’nın İstanbul ayağı olan Sustainable Brands Istanbul 2014, 800 katılımcı, 15’i uluslararası olmak üzere 92 konuşmacı, 44 oturumla 28-29 Mayıs’ta gerçekleşti. Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa ve Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Mustafa Altunbilek arasında yapılan söyleşide Bursa’nın sorularını yanıtlayan Altunbilek, perakendeciler olarak kendilerine düşen rolün farkında olduklarını belirtti ve yapılması gerekenleri sıraladı: “Tedarikçilerimizden aldığımız ürünler konusunda bilinçli olmalıyız, müşterilerimizi bilinçlendirmeliyiz, çalışanlarımıza yatırım yapmalıyız, kurumsallaşarak verimliliği ve karlılığı yakalamalıyız, Avrupa’daki gibi plastik poşetleri para ile sunmalı ve kullanımını özendirmemeliyiz.” 3500’den fazla satış noktası ile 65000 fazla kişiyi istihdam eden 358 üyesini temsilen konuşan Altunbilek, ayrıca çıkması beklenen perakende yasasına değindi ve sektörün sürdürülebilirliği için 72 mağazaların Avrupa’daki gibi pazar günleri kapatılmasını desteklediklerini belirtti. Konferansta Sürdürülebilirlik denince öne çıkan markalardan biri olan ve hızlı tüketim sektörünün en önemli aktörlerinden Unilever’in Satış ve Müşteri geliştirmeden sorum başkan yardımcısı Cem Tarık Yüksel, değişen alışverişçi davranışlarını, yeni nesil alışverişçinin markadan beklentilerini ve Unilever’in müşterileri ile sürdürülebilir bir ilişki kurması için nasıl politika belirlediğine değindi. perder haberler İstanbul’da Ulu dönemi İstanbul PERDER’in başkanlığına Snowy Ulu Kardeşler Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ulu seçildi İstanbul PERDER’in 5. Dönem başkanlığına Snowy Ulu Kardeşler Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ulu seçildi. Aynı zamanda İstanbul PERDER Başkan Yardımcılığı yapan Ulu, görevi İhsan Biçen’den devraldı. Seçimin ardından bir teşekkür konuşması yapan İstanbul PERDER Başkanı Ramazan Ulu, “Yeni dönemde de birbirimize destek olduğumuz sürece daha da güçleneceğiz. Dernekler dayanışma ve kaynaşma yeridir. Biz de bu kaynaşma ve dayanışma duygusunu en üst düzeye taşımak için elimizden gelen tüm dayanışmayı ve özveriyi göstereceğiz” dedi. “Yüksek İstişare Kurulu kuracağız” Bir önceki dönem çalışmalarından dolayı İhsan Biçen ve ekibine, yine Biçen döneminde kurulan Perakende Gelişim Platformu üyelerine teşekkür eden Ulu, şunları kaydetti: “Önümüzdeki dönemde Yüksek İstişare Kurulu oluşturmayı planlıyoruz. Bu kurulda akademisyenler, gazeteciler, perakendeciler olacak ve dönem dönem toplanarak sektörün sıkıntılarını paylaşacak, çözüm önerileri geliştireceğiz.” İstanbul PERDER’in yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Sinan Biçen, Mahmut Kara, Nizamettin Taşçı, İbrahim Doğan, Hüseyin Akyüz, Faruk Güzeldere, Soner Doruk, Tamer Dönmez, Hacı Mırat, Murat Narman, Murat Doğan, Rahmi Kartal, Ümit Kuruş, Zeki Paşalı, Mahmut Karadağ, İhsan Korkmaz, Cemal Parlak Ramazan Ulu hakkında 1956 yılında Sinop Boyabat’ta doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Boyabat’ta, üniversite eğitimini İstanbul İlahiyat Fakültesi’nden çok sevdiği mesleği yapabilme adına geçiş yaptığı eğitim enstitüsünde 1979 yılında tamamladı. Aynı yıl Sivas ili Divriği ilçesine ilk ataması yapılarak öğretmenlik mesleğini 1986 yılına kadar sürdürdü. 1986 yılında öğretmenlikten kendi isteği ile ayrılarak İstanbul Kağıthane ilçesinde bir bakkal dükkanı ile perakende sektörüne adım attı. Bu güne kadar sektör içinde toptancılık, distribütörlükler de yaptı. Sektörle ilgili ISMAR ve PERDER gibi oluşumların kuruluşunda ve içinde yer aldı. Bazı sivil toplum örgütleri ve spor kulüplerinin başkanlıklarını da yaparak dernekçilikte tecrübe edindi. Görev yaptığı derneklerden kendisine onursal başkanlık sıfatı verildi. Halen Snowy Ulu Kardeşler Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmekte olan Ramazan Ulu, evli ve bir çocuk babasıdır. Orta derecede İngilizce ve Arapça bilmektedir. Sarıyer, Yurt Konserve tesislerinde Sarıyer Market yöneticileri, Yurt Konserve üretim tesislerini ziyaret etti Yurt Konserve, yerel perakendecileri tesislerinde ağırlamaya devam ediyor. İstanbul’un önemli zincirlerinden biri olan Sarıyer Market yöneticilerini misafir eden Yurt Konserve, bir yandan ürünlerini tanıtırken bir yandan da yerel zincirlerle işbirliğini geliştiriyor. Tesis ziyaretine Kategori Pazarlama Ekip Lideri Hülya Yeten, Gıda Dışı Kategori Pazarlama Yöneticisi Mehmet Sözen, Kategori Pazarlama Yöneticisi Demet Şeker ve Kategori Pazarlamadan Yonca Özer katıldı. Yurt Konserve Satış Müdürü Arif Suna; yöneticilere üretim tesislerini gezdirip, üretim aşamaları ve işletmenin tarihçesi hakkında bilgi verdi. Bundan sonraki süreçte işbirliğinin daha da pekiştirilmesi adına ikinci bir ziyaret planlandı. 73 perder haberler Mağaza ve ürün güvenliği mercek altında Ankara PERDER’in geleneksel kahvaltılı toplantısında bir araya gelen üyeler, mağaza ve ürün güvenliği sorununu masaya yatırdı Ankara PERDER’in geleneksel kahvaltılı toplantısı, Fırıncı Orhan’da gerçekleştirildi. Toplantıya Ankara Emniyeti Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Erhan Alemdar’ın yanı sıra yeni üyelik çalışmaları kapsamında görüşülen Kırıkkale ve Ankara bölgesinden yerel zincir market sahibi üye adayları da katıldı. Toplantıda, üyeler mağaza ve ürün güvenliği konusunda ARSİS Grup tarafından bilgilendirildi. Sorunun çözümüne yönelik mağaza ve ürün güvenliği konusunda son teknolojileri Ankara PERDER üyeleriyle paylaşan ARSİS Satış Müdürü Ümit Aydın da; mağaza-ürün güvenlik sistemlerinden, kapalı devre güvenlik sistemlerine kadar ürün gruplarını tanıttı. Teknolojinin insanla olan temasına dikkat çeken Aydın, mağaza içi eğitimlerle “doğru ve etkin” kullanımı sağladıklarına vurgu yaptı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Erhan Alemdar, yaşanılan profesyonel hırsızlıklar üzerinden alınması gerekli emniyet tedbirlerini perakendecilerle paylaştı. Alemdar, “Her yakaladığımız şüpheli hırsızlık olaylarının azalmasına vesile oluyor” dedi. Toplantının son bölümünde ise Perakende Akademisi Eğitim ve Geliştirme Direktörü Fezanur Aykaç, Akademi’nin yıllık eğitim faaliyetleri hakkında üyeleri bilgilendirdi. Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek, toplantıda yaptığı konuşmada, üye adaylarından üyelik çalışmalarını hızlandırmalarını istedi. TPF olarak güçlerinin büyük olduğunu ifade eden Altunbilek, “Gelin gücümüze güç katalım, dostluk, birlik, arkadaşlık, bilgi paylaşımı getirecek bu yapının içerisinde birlik olalım” dedi. Ankara PERDER Başkanı Mehmet Ali Başdurak ise, mağazalarda yaşanılan güvenlik sorununa dikkat çekti. Bu konuyu önemsediklerini dile getiren Başdurak, mağaza güvenliği ve hırsızlıklarla ilgili Ankara Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği yaptıklarını ifade etti. Mevsim 20’nci yaşını kutladı Mevsim Marketler Zinciri, 20’nci yaşını özel bir gece ile kutladı Wyndham İzmir Özdilek’te gerçekleştirilen kutlamaya Mevsim Marketler Zinciri’nin tüm çalışanları, Ege PERDER ve İzmir Ticaret Odası başta olmak üzere meslek kuruluşlarından firmaların temsilcileri iştirak etti. Mevsim Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Vahdet Sarıkaya, gecenin açılış konuşmasında şunları aktardı: “20 yıl uzun bir süre, başladığımızdan bu güne baktığımızda şimdi burada olması gereken birçok ağabeylerimizi, meslek büyüklerimizi hakkın rahmetine kavuştukları anımsayarak saygı ve rahmet ile anıyorum. 74 Ruhları şad olsun ve mekânları cennet olsun.Siz de takdir edersiniz ki, bir ağacın 20 yaşına gelmesinden başka bir şeydir bir firmayı 20 yaşına kadar taşımak. Bu bir emek, sabır ve gönül işidir. Bu gün burada olanlar, olamayanlar top yekûn hepimizin emeği geçmiştir. Bu uzun yolculukta bizimle birlikte, bize gönül vererek, sabır göstererek destek olan tüm dostlarımıza bir defa daha teşekkür ediyorum”. Gecede Mevsim Marketler Zinciri ile yıllardır iş ortaklığını devam ettiren kuruluşlara plaketleri takdim edildi. perder TPF, Arzu’yu ziyaret etti haberler Türkiye’nin önemli perakende sivil toplum kuruluşlarından biri olan TPF’nin Başkanı Mustafa Altunbilek, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’yu makamında ziyaret ederek sektörün mevcut durumu ve sorunları hakkında bilgi verdi Türkiye Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Altunbilek, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’yu makamında ziyaret etti. Altunbilek, yerel perakendeciliğin mevcut durumu hakkında Bakan Yardımcısı Arzu’yu bilgilendirirken, sektörün sorunlarını dile getirdi. 400 üyesi ile Türkiye’nin önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun çalışmaları hakkında bilgi aktaran Altunbilek, gıda perakendeciliğinde gelinen noktayı ve tüketici beklentileri ile ilgili görüşlerini Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’ya sundu. Görüşmeye Ankara PERDER Yönetim Kurulu üyesi Cengiz Bildirici, Ankara PERDER üyesi Nazif Horasan, Ankara PERDER Hukuk Danışmanı Avukat Ramazan Aykış da katıldı. Personel piknikte… Konya PERDER üyesi Salı Pazarı personeli, geleneksel bahar pikniğinde buluştular Salı Pazarı personeli, Aksaray Kılınçarslan Parkı’nda geleneksel bahar pikniğinde bir araya geldiler. Personel, yoğun bir yaz dönemi öncesi eğlenerek stres attı. Salı Pazarı Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Kulaksız ve Fatih Erdemir, 5 yıl ve üstü çalışanlara plaket ve sertifika verdi. Salı Pazarı, Aksaray ilinde 13, Ortaköy ilçesinde 1, Ereğli’de 7 olmak üzere toplam 21 şube ve 535 personel ile hizmet veriyor. 75 perder haberler Sarıyer’de hashtag dönemi Mağaza içi kampanya çalışmalarına yeni bir boyut getiren Sariyer Market, 50.yıl kutlamalarında twitter hashtag kampanyası ile sürpriz hediyeler dağıtacak Sarıyer ve Beşiktaş bölgelerinde hizmet veren Sarıyer Market, 50. yılı dolayısıyla 7-8 Haziran’da mağaza içi ilk hashtag (#) kampanyası ile sürpriz hediyeler dağıtacak. Kampanya, Uskumruköy mağazası içinde özel anonslar ve sürekli akan Twitter ekranları ile duyurulacak. Sarıyer Market’ten sürpriz hediye kazanmak isteyenler, 7-8 Haziran tarihlerinde #sariyermarket hashtag’iyle, Sarıyer Market’le geçen 50 yıla dair mutlu anlarını paylaşacaklar. En çok tweet’leyen sürpriz hediyelerin sahibi olacak. Kampanyaya internet üzerinden herkes katılabilecek. Ayrıca kampanya an be an https://twitter.com/hashtag/sariyermarket adreslerinden takip edilebilecek. Kimlerin önde olduğu görülerek, kazanma şansı arttırılabilecek. Karadeniz’in gündemi fındık Karadeniz PERDER üyeleri, Giresun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Çakırmelikoğlu’nu ziyaret ettiler Karadeniz PERDER, bölgedeki sivil toplum kuruluşlarını ziyaret etmeye devam ediyor. Giresun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Çakırmelikoğlu’nu ziyaret eden PERDER üyeleri, perakende ve ticaret ile ilgili sorunları konuştular. Hasan Çakırmelikoğlu, ”Fındıkta don afetinin etkisini Kasım ayından sonra hissedeceğiz. Ekonomideki bugünkü durgunluk genel kredilerle ilgili, asıl sorun sonbahardan sonra hissedilecek. Fındıkta yaşanan afetin etkisinin en son gıda sektörünü vuracağı görüşündeyim. Çünkü insanlar gıdadan vazgeçemezler. Sektörlerde büyüme oranlarını aylık değil, yıllık değerlendirmek gerekir. Bu mevsimlerde veya kış mevsimindeki durgunluğu genele bağlamak doğru olmaz” dedi. Sektörde satış ve kasa elemanları için UMEM kursları açmayı planlayabileceklerini ifade eden Çakırmelikoğlu, “Ara eleman sorunu tüm sektörlerde olduğu gibi marketçilik sektöründe de hat safhada olduğunu hissediyoruz. Giresun Ticaret ve 76 Sanayi Odası ile İŞKUR tarafından ortaklaşa yürütülen UMEM kursları, artık hizmet sektörünü de kapsamına almıştır. Dolayısıyla bu projeden marketlerimizi faydalandırabiliriz” açıklamasında buldu. Karadeniz PERDER Başkanı Osman Kalafat, ”Sektörde fındık zararının etkilerini bekliyoruz. Bunun yanında bizim en önemli sorunumuz, ulusal mağazaların bölgede her geçen gün yaygınlaşması. Satış elemanı sıkıntısına gelince, Ordu ve Giresun’da faaliyet gösteren marketlerde bu sorun hat safhadadır” dedi. perder haberler PERDER üyeleri Şenpiliç’te İstanbul PERDER üyeleri, Şenpiliç’in Alifuatpaşa Kesimhanesi’ni ziyaret etti Şenpiliç Pazarlama Müdürü Fisun Eracar, Şenpiliç’in son teknoloji ile donatılan Alifuatpaşa Kesimhanesi ile üretim kapasitesini 320 bin tona yükselterek, sektördeki liderliğini pekiştirdiğini söyledi. yapan Şenpiliç Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Haşim Gürdamar, “%13 pazar payıyla Türkiye’de piliç eti sektörünün lideri olarak, sektörel anlamda tüm teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri yakından takip ederek; en büyük olmanın yanı sıra, en iyi olarak anılmayı hedefliyoruz. Şenpiliç’in iş yapış felsefesinin temelinde; çalışanlarına, iş ortaklarına, devlete ve çevreye karşı dürüstlük temel anlayışı yatıyor” dedi. Ardından Prof. Dr. Mehmet Akan, ‘piliç eti hakkında bilinen yanlışlar’ konulu bir sunum gerçekleştirdi. Tesis gezisinin ardından düzenlenen bilgilendirme toplantısının açılış konuşmasını Toplantı sonrası Güral Sapanca’da düzenlenen akşam yemeğinde PERDER üyeleri İstanbul PERDER üyeleri, raflarında satışa sunduğu ürünlerin tesislerini ziyaret etmeye devam ediyor. Türkiye piliç eti sektörünün önde gelen markalarından Şenpiliç’in Alifuatpaşa’daki kesimhanesinde incelemelerde bulunan PERDER üyeleri, piliç eti hakkında da bilgi aldılar. ve şirket yöneticileri yeniden bir araya geldi. Burada bir konuşma yapan İstanbul PERDER Başkanı İhsan Biçen, misafirperverliklerinden dolayı Şenpiliç ailesine teşekkür etti. Biçen, “Tesis ziyaretleriyle satmış olduğumuz ürünleri daha yakından tanıyoruz. Almış olduğumuz çok değerli bilgilerle birlikte, ürünlerin satışlarını daha bilinçli yapıyoruz. Fabrikanızın kapılarını bizlere açarak gezme fırsatı sağladığınız için teşekkür ederiz” dedi. Yerli zincirler olarak yerli üreticileri her zaman desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini söyledi. 77 perder haberler Kalafatlar’dan spora destek Kalafatlar’ın sponsorluğunda Türkiye şampiyonasına katılan Haki Yener Orta Okulu Kız Futbol takımı, şampiyonayı 5. olarak bitirdi sonra, Ordu’nun Fatsa ilçesinde yapılan il şampiyonasına katıldı. Ünye-Fatsa grubu şampiyonu Ünye Tek Kiraz Ortaokulu ile yapılan final maçını 2-0 kazanan takım, il şampiyonluğunun sahibi oldu. Kalafatlar Market’in sponsorluğunu üstelendiği Haki Yener Ortaokulu Kız Futbol Takımı, Altın Ordu ilçe şampiyonluğundan Ordu birinciliğini kazandıktan sonra, Giresun’da yapılan bölge şampiyonasında bölge birincisi olan takım, Çorum´a gitmeye hak kazandı. Türkiye yarı finallerinin Çorum ayağında şampiyonluğu kazanarak, başarıya imza atan takım Türkiye finallerine katılmaya hak kazandı. Samsun ilinde düzenlenen Türkiye şampiyonasına katılan Haki Yener Orta Okulu Kız Futbol takımı şampiyonayı 5. olarak bitirdi. Kalafatlar’a, desteklerinden dolayı teşekkür ziyaretinde bulunan Haki Yener Orta Okulu kız futbol takımı ve müdürü Mehmet Torun, Kalafatlar’ın spora ve sporcuya olan desteklerini esirgemediklerini ve bu başarıda en az takım kadar onların da katkısı bulunduğunu dile getirdi. Kalafatlar Market Yönetim Kurulu Üyeleri Osman ve Abdullah Kalafat, öğrencilere başarılarından dolayı kitap hediye etti. PERDER üyeleri Oylat’ta… Oylat’ta gerçekleştirilen kampta bir araya gelen Bursa PERDER üyeleri, Perakende Akademisi Eğitim ve Geliştirme Direktörü Fezanur Aykaç ile Psikolog Yılmaz Gürkan’ı dinledi Aytaç’ın desteğiyle gerçekleştirilen Bursa PERDER üye kampı Oylat’ta yapıldı. Oylat Çağlayan Otel’de gerçekleştirilen üye kampının bu yılki konuğu Perakende Akademisi Eğitim ve Geliştirme Direktörü Fezanur Aykaç ile Psikolog Yılmaz Gürkan oldu. Kampta, üyelere verdiği ‘Yöneticilik ve Liderlik’ eğitimi ile sektörde lider ve yönetici olmanın zorluklarına dikkat çeken Fezanur Aykaç, üyelere verdiği teorik bilgilendirmenin ardından hazırladığı uygulamalı eğitimle de, üyelerin bu zorluklarla nasıl baş edecekleri ile ilgili yol gösterdi. Psikolog Yılmaz Gürkan ise, perakendecilerin yoğun iş temposunda aile değerlerinin korunması, anne ve babalık hakkında üyelere önemli bilgilendirmelerde bulundu. Aytaç Satış Pazarlama Müdürü Abdullah Volkan Uslu, yaptığı sunumla firmalarındaki yenilikleri PERDER üyeleri ile paylaştı. Bursa PERDER olarak, üyeleri için bu yıl ilk kez gerçekleştirdikleri kampı geleneksel hale getirmek istediklerini belirten Bursa PERDER Başkanı Mustafa Gürel, perakende sektörünün gelişimini değerlendirerek, üyelere PERDER’in faaliyetlerini anlattı. Gürel, “Derneğimiz, bugüne kadar gerçekleştirdiği önemli çalışmalarla, başta Bursa 78 olmak üzere Marmara’nın önemli illeri Eskişehir, Çanakkale, Yalova, Kütahya ve en son Adapazarı’nı da bünyesine katarak büyümesini sürdürüyor. Bursa PERDER, bugün perakende sektöründe söz sahibi bir konuma geldi” dedi. Perakende sektörünün gelişimine ve ülke ekonomisinin büyümesine ciddi katkı sağladığına dikkat çeken Gürel, “43 üye firması ve bu firmalara bağlı 340 şubede, 6 bin çalışana sağladığı istihdam ile Bursa PERDER, Türkiye’nin ekonomideki 2023 hedefine önemli katkı koymaktadır” diye konuştu. Eğitimlerin sonunda, kampın gerçekleştirilmesine katkısı olan Aytaç firmasına ve eğitmenlere Bursa PERDER Başkanı Mustafa Gürel, çini takdim etti. perder haberler PGP ikinci yılını kutluyor İstanbul PERDER üyelerinin profesyonel yöneticilerinden oluşturulan PERDER Gelişim Platformu (PGP), iki yıl içinde önemli projelere imza attı İstanbul PERDER’in projelerinden biri olan PERDER Gelişim Platformu (PGP), kuruluşunun ikinci yılını kutluyor. 25 Haziran Çarşamba günü bir araya gelen İstanbul PERDER yönetim kurulu ve üyeleri gerçekleştirdikleri toplantı sonrası PERDER Gelişim Platformu’nun ikinci yılını hep birlikte kutladılar. Tanıtımın filminin izlendiği kutlama- da, PGB’ye bu döneme kadar başkanlık yapan temsilcilere de plaketleri verildi. Ağustos 2012’de kurulan ve üye firmalarda çalışan profesyonel yöneticilerden oluşan PGP, bugüne kadar İnsan Kaynakları Uygulaması, Kategori Kırılım Çalışması, Karlılık ve Verimlilik ,Çalışması, Kalite ve Hijyen Yönetmeliği Çalışması, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Mevzuat Uyum Çalışması gibi önemli projelere imza attı. Yine bu dönemde İstanbul PERDER üyelerine bilgilendirme amaçlı sunumlar hazırlandı ve bu sunumlar gerek üye toplantıları, gerekse üye kamplarında üyeleriyle paylaşıldı. Ayrıca tiyatro projesi ile marketlerde yaşanan sıkıntılar üzerine skeçler hazırlanarak PGP üyeleri tarafnıdan oynandı. Mağazalar Görev Tanımları kitapçığı hazırlandı ve yakında yayınlanacak olan sektörün mevcut durumunu incelemek üzere Satınalma Anket Değerlendirmesi yapıldı. Kurulduğu günden bu yana her 2 haftada bir çarşamba günleri dernek merkezinde toplanan PGP Üyeleri, toplantılarda gerek eğitimcileri gerekse sektörün önde gelen isimlerini ağırlayarak, istişarelerde bulundular. Bilgi işlem, satınalma, insan kaynakları yöneticlerine yönelik olarak birçok toplantı organize edildi, sorunlar paylaşıldı. Bazı zamanlarda birlik ve beraberliği pekiştirmek, paylaşımlarını artırmak için fabrika gezileri düzenlediler. PGP, şuanda mağaza verimliliğini etkileyen faktörler, doğru bilinen yanlışlar ve iş sözleşmeleri üzerine çalışmalar yapıyor. PGP’nin Dördüncü Dönem Başkanlığını Yasemin Parlak yürütüyor. 79 perder serbest köşe Yaz İletişimi… Gurbet ALTAY Genel Koordinatör Önemli olan, olağan zamanlarda değil, olağanüstü zamanlarda ileriyi görebilmek ve sükûnetini koruyabilmek. Yaz geldi, tüm duygularımız depreşmeye başladı. Kapalı mekânlar yerine açık alanları tercih eder olduk. Kısa yürüyüşler, yerini uzun ve sohbetli yürüyüşlere bıraktı. Bununla beraber her sektörde olduğu gibi, turizm sektörü de canlanmaya hazırlanıyor. Tabii ki hakkıdır. Sıcak, özgürlük ve mutluluk hepsi bir arada olunca değme keyfimize. Aynı zamanda tatil bölgeleri ve turizmin canlı olduğu yerlerde, müşterilerle beraber çalışan personelin de heyecanı artmaya başlar. Artık sadece kendi aralarındaki iletişim değil, müşteri iletişimi de devreye girmeye başlar. Farkı ne peki? İletişim, her zamanki yapılan konuşma değil midir? Derseniz, eksik bilgi vermiş olursunuz. Turizmde iletişim, her şeyle yapılan iletişimdir. Mesela, ilk iletişim sabah aynaya bakıldığında kendimizle yapılan iletişimdir. Sonra, iş yerine gelindiğinde arkadaşlarımızla yapılan iletişim alır yerini. Burada tanıdığımız, bildiğimiz personel veya arkadaşlarımız, bizim için hep çantada keklik olarak algılandığı için genellikle iletişim kazalarına rastlanmaktadır. Nasıl mı? En basitinden ortaklaşa yapılan işlerde 80 dayanışmanın hep karşıdan gelmesi beklenir. ”O benim arkadaşım, onun önce bana destek olması lazımdı” deriz. Ama unuttuğumuz bir şey var; biz de onun arkadaşıyız dolayısıyla ilk bizim destek olmamız gerekir. Yani hep bazı işleri erteleriz ya “yarın yaparım” diye. Oysa bugün, dünün yarını değil midir? Varın kararı siz verin. Yine iletişime geçtiğimiz birileri vardır ki; onlar, bizim ve yaz döneminde neşe kaynağımız olan velinimetlerimiz müşterilerimizdir. Onlar ki; aynı zamanda para vererek, haklı olarak tatillerini yapmaya gelmişlerdir. Anlaması çok güçtür onları. Anlamaktan ziyade, sadece işimiz olanı yapsak yeterli olacak; ama biz bazen abartıyoruz. Empati diye bir kavram var hayatımızda. Kendimizi, karşımızdaki insanın yerine koymamız. Ama bunu Türk milleti olarak biraz abartıyoruz. Karşımızdaki kişinin yerine kendimizi koyacağız; ama öyle bir abartıyoruz ki, yerine koymak bir tarafa onun gibi düşünmeye başlıyoruz. Sonra iki sorunlu insan modeli ortaya çıkıyor. Oysa, her şeyin “azı karar, çoğu zarar” diye bizler söylemez miyiz? Söyleriz söylemesine de, yapmaya geldiğimizde eski zararlı davranışlarımıza devam ederiz. Oysa bir adım geri atıp, olaylara bütün bir şekilde baktığımızda ne kadar yanlış yaptığımızı görürüz. Bizler, empati yaparken karşıdakinin yerine kendimizi fazla içeride tutuyoruz. Bu da bizim, karşımızdakinin hakkında doğru karar vermemizi engelliyor. Böylece iletişim kazaları başlamış oluyor. Belirli bir süre sonra da ”ben onu demedim” başlıyor. İşte tam burada müşteri ile iletişimin eksiklikleri ve tercih edilip edilmemeleri başlıyor. Müşteri kayıpları ve müşteri tercihleri bir anda olmamaktadır. Bunu müşteri sürece yaymaktadır. Bu süreç, kimi zaman uzun kimi zamansa kısa olmaktadır. Bu süreçte perakende noktaları olayın, müşteri şikâyetlerinin farkına varırsa sorun biraz da olsa çözülmüş olur. Ya müşteri şikâyette bulunmazsa? Bu sefer olayın rengi değişecektir. Yavaş yavaş kayıplar başlayacak ve olaylar istenmeyen sonuçlara doğru gidecektir. O sebepten şikâyet eden veya bağırıp çağıran bir müşteri, el üzerinde tutulması gereken bir müşteri tipidir. Yani şikâyet eden bir müşteri, o kurumun düzelmesi için elinden geleni yapan bir müşteridir. Bir sorun da müşterinin söylediklerinden sizlerin ne anladığınızdır. Olayı nasıl geliştirebileceğinizdir. O da size kalmış bir şeydir. Olayların üzerine yapıcı ve çözümcü giderseniz birçok adım atmış ve çözüme adım adım yaklaşıyorsunuz demektir. Burada çözümler bizlere göre değil, müşterilere göre olursa bir sonraki büyük tehlikeleri de önlemiş oluruz. O sebepten bizleri eleştirenlere teşekkürler etmeliyiz. Nasıl ki, atalar yüzyıllar öncesinden bizleri uyarmışlar. Dostların acı söylediğini; ama bizlerin iyiliği için söylediğini unutmamak gerekir. İşte burada ileriyi görme meziyeti ön plana çıkıyor. Önemli olan, olağan zamanlarda değil, olağanüstü zamanlarda ileriyi görebilmek ve sükûnetini koruyabilmek. Aynı zamanda da, geleceği planlayabilmek. Öncelikle, bir müşterinin bile çok önemli olduğunu düşünmek gerekiyor. Bunu biliriz de, acaba kaçımız uygulayabiliyoruz. Onu iyi tahlil etmek gerekir. Örneğin bir restoran sahibisiniz ve size dönem dönem yemek yemeğe gelen bir müşteriniz var. Yine o günlerden bir tanesinde size misafirleriyle beraber gelmiş, bir güzel yemeğini yemiş ve iş görüşmesini yapmış. Sıra ödemeye gelince, kredi kartını vermiş ve çekim sonunda “yetersiz bakiye” yazısı ile karşılaştınız. İşte tam bu sırada ne yaparsınız? Normal olarak müşteriye gidip, başka kartınız var mı diye sormanız gerekiyor. O da, duruma göre size cevap verecektir. Ya başka kartı yoksa ve yanında da yeterli nakit yoksa ne olacak? İşte tam bu sırada sizler, küçük bir not yazıp kredi kartıyla beraber kendine verseniz. Ve notta da; “kredi kartınızda yeterli bakiye olmadığı için çekemedik. Sizler bizler için önemlisiniz, bir sonraki gelmenizde ödersiniz” yazsanız ne olurdu acaba? İşte burada müşteri memnuniyetinin doruk yaptığı bir an ortaya çıkmaktadır. Öyle düşündüğümüz gibi müşteri memnuniyeti için çok büyük şeyler yapmaya gerek yok. Görüldüğü üzere, sadece diğerlerinden farlı bir şeyler yapmanız, müşterinin size sadakatini artıracaktır. Deriz ya, başarı ayrıntılarda gizlidir. Bunu deriz de, uygulamada genellikle geç kalırız. Siz siz olun söylemleri söyledikten sonra uygulamaya da geçmeyi unutmayın. perder TÜRKİYE PERAKENDECİLER FEDERASYONU HER GEÇEN GÜN BÜYÜYOR Üye Satış Noktası Personel 376 3.631 59.717 m2 2.123.872 81 perder üyelerimiz Çağrı’dan yeni şube İstanbul PERDER üyesi Çağrı Hipermarket’in 40’ıncı mağazası, Pendik’te açıldı İstanbul Anadolu Yakası’nda Pendik Güllübağlar’da açılan mağaza bin metrekarelik satış alanına sahip. Diğer Çağrı mağazalarında olduğu gibi kendine ait özel otoparkı bulunan mağaza, 100 aracı misafir edebiliyor. 45 personelin çalışacağı mağazada 6 kasa bulunuyor. İSTANBUL PERDER Cergibozanlar Çıksorut’ta İpek Yolu PERDER üyesi, Cergibozanlar yeni mağazasını Gaziantep Çıksorut’ta tüketicilerle buluşturdu 25 Aralık Mahallesi, Hamdi Kutlar Caddesinde hizmet vermeye başlayan mağaza ile Cergibozanlar, zincirine 23’üncü halkayı ekledi. 750 metrekare satış alanına sahip, 13 kişinin görev yapacağı mağazada 3 kasa bulunuyor. Açılışa bölge halkı yoğun ilgi gösterdi. İPEK YOLU PERDER 26’ncı şube açıldı Ankara PERDER Üyesi Büyük Pastırmacı, 26’ncı mağazasını Nevşehir’de hizmete açtı Kırşehir merkezli Büyük Pastırmacı, son dönemde Nevşehir’de de önemli yatırımlar yapıyor. Bunun son örneği olan yeni mağaza, Güzelyurt Mahallesi, Vefa Küçük Caddesi’nde açıldı. Büyük Pastırmacı’nın yeni mağazası, 480 metrekare alanda, 1 kasa ve 4 personel ile hizmete girdi. 82 ANKARA PERDER perder üyelerimiz Yıldız şubesi hizmette Altunbilekler’in yeni mağazası Yıldız, hizmete girdi Ankara PERDER üyesi Altunbilekler, yeni şubesini Çankaya bölgesinde hizmete açtı. Yıldız mağazası, 3 kasa ve 25 çalışanıyla; kasap reyonundan şarküteriye, manav reyonundan unlu mamullere, zücaciyeden kişisel bakım ürünlerine çok geniş bir ürün yelpazesini çok uygun fiyatlarla müşterisinin beğenisine sunuyor. ANKARA PERDER 24’üncü Şehzade… Kayseri PERDER üyesi Şehzade Market’in yeni şubesi Hürriyet Mahallesi’nde açıldı Şehzade Market’in yeni şubesinin açılışına Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ve Belediye Meclisi Üyeleri katıldı. Şehzade Marketler Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Kılıç, Kayseri’de marketçiliğe yeni bir bakış açısı getirdiklerini, tüm Kayseri’yi Şehzade kalitesi ile tanıştırmayı hedeflediklerini söyledi. KAYSERİ PERDER Yeni şube; 800 metrekare satış alanı, 3 yazarkasa ve 20 çalışan ile hizmet veriyor. Of’a ikinci Ay-Mar Karadeniz PERDER üyesi Ay-Mar, 16’ncı şubesini Of’ta açtı Of’ta ikinci, toplamda 16’ncı şubesini açan Ay-Mar, zincirine yeni halkalar eklemeye devam ediyor. Ay-Mar Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Sefer Ayyıldız, “Biz Ofluyuz. Acemiliğimizi Trabzon’da attık. Ustalığımızı Of’ta devam ettiriyoruz. İlçemize yatırım yapmaya ve istihdama katkı sağlamaya devam ediyoruz” dedi. Yeni mağaza; 800 metrekare alanda, 2 kasa ve 10 personel ile hizmet veriyor. KARADENİZ PERDER 83 perder vitrin Pepeeli Anavarza Anavarza, çocukların en sevdiği karakterden biri olan Pepee’yi ambalajlarına taşıdı. Süzme baldan geliştirilen Anavarza krem bal, kolay sürülebilir özelliği ve zengin içeriği ile çocuklu ailelerin tercihi Çocuklara balı sevdirmek ve bal yeme alışkanlığı kazandırmak amacıyla geliştirilen Pepee Krem Bal, çocuklarınıza vereceğiniz en güzel armağan. Zaman içerisinde geliştirilen yeni ürünlerle, tüketiciye farklı damak tatları sunan Anavarza Bal, Avrupa ve Amerika’da yıllardır tüketimi gerçekleşen krem balı, Pepee ambalajıyla çocukların beğenisine sunuyor. Anavarza Bal’ın, Pepee’li krem baldan başka, akıllı kapakla piyasaya sürülen süzme çam ve çiçek balı çeşitleri de yer alıyor. Farklı gramajlarda ve farklı kullanım alışkanlıkları için tasarlanan Anavarza Bal çocuk serisinde, Pepee Akıllı Kapak Çiçek Balı 325 gr, Pepee Tüp Bal Çam Balı 40 gr, Pepee Krem Bal 200 gr seçenekleri yer alıyor. Fresh’n Soft’tan ıslak havlu Fresh’n Soft Lavanta, Gül ve Beyaz Sabun Kokulu Islak Misafir Havluları, zengin ramazan ziyafetleri sonrası hijyenini hoş kokulu havlularla tamamlamak isteyenlere hitap ediyor Fresh’n Soft Lavanta, Gül ve Beyaz Sabun Kokulu Islak Misafir Havluları, misafire verilen değer ve zengin Ramazan sofralarıyla öne çıkan Türk geleneklerinde kendine hijyenik bir yer ediniyor. Yumuşak dokusu, kalın formu ve esnekliğiyle kullanışlı yapısını gözler önüne seren Fresh’n Soft Lavanta, Gül ve Beyaz Sabun Kokulu Islak Misafir Havluları, bir paketinde yer alan 60 havlusuyla da uzun süreli bir kullanıma imkân veriyor. Kozmetik yönetmeliğince istenilen tüm testlerden geçirilerek güvenilirliği ispatlanan Fresh’n Soft Lavanta, Gül ve Beyaz Sabun Kokulu Islak Misafir Havluları, ramazan sofralarında gönül rahatlığıyla kişisel temizliğini tamamlamak isteyenleri bekliyor. “Büyük Dilim Sucuk” Dilimli sucuk kategorisinde bir ilke imza atan Pınar Mangal Keyfi, “büyük dilim, dev lezzet” diyerek yeni ürünü ile mangalda sucuk keyfini arttırıyor Pınar, yeni ürünü Mangal Keyfi Büyük Dilim’i tüketicilerin beğenisine sunuyor. Pişirilmeye hazır bulunan Pınar Mangal Keyfi Büyük Dilim, pratikliğiyle pikniklerin aranan lezzeti oluyor. Büyük porsiyonu ile doyurucu olan Mangal Keyfi Büyük Dilim, mangalın yanı sıra atıştırmalık olarak tostlarda ve kahvaltılarda da tüketiliyor. Pınar Mangal Keyfi Büyük Dilim, açılan paketin tek seferde bitirilmesiyle pratiklik sağlarken, geniş yüzeyiyle kolayca pişirilerek, hemen tüketiliyor. Mangal kategorisine yenilik getiren Pınar Mangal Keyfi Büyük Dilim, tüm marketlerde tüketicilerle buluşuyor. 84 perder vitrin 85 perder vitrin Gülüşünüz parlasın Vivident, şerit sakız formundaki yeni Vivident White’larla yine göz alıyor Vivident White, “gülüşünüz parlasın” sloganıyla “Nane” ve “Balonlu Sakız” aromalı 2 farklı çeşidiyle, yaldızlı ve parlak ambalajlarında tüketiciyle buluşuyor. Vivident White, özel formülü sayesinde, dişlerinizin doğal beyazlığını korurken, aynı zamanda dış etkenlerin yol açtığı lekeleri azaltmaya ve yeni lekelerin oluşmasını önlemeye de yardımcı oluyor. Gedik’ten sağlıklı lezzetler Gedik Piliç, çocuklara sağlıklı beyaz et lezzeti sunuyor Çocukların doğru ve sağlıklı beslenmesi, annelerin itina ettiği ve en zorlandığı konuların başında gelir. Yoğun tempoda çalışan anneler için durum daha da zordur. Mutfağa ayrılabilen zaman giderek kısalırken yemek seçenekleri içerisinde besleyiciliğin yanı sıra pratiklik de göz önüne alınır. Gedik Piliç, anneleri hem ihtiyaç duydukları zamandan kurtarıyor hem de sağlıklı lezzet ürünleri sunuyor. Besin değeri yüksek özelliğiyle çocuklarınız için gerekli protein değerini verebilir, Express ürünlerle mutfakta harcadığınız zamandan tasarruf edebilirsiniz. Gedik Piliç; Piliç Nugget, Schnitzel, Çıtır Burger, Kasap Köfte, Pişmiş yaprak döner vb. ürünleriyle sağlıklı ve besleyici alternatiflerle mutfakları süslemeye hazır. Çöpler rengarenk Koroplast lavanta, limon ve çilek kokulu çöp torbaları, yenilenen desenleri ile Haziran ayında raflardaki yerini aldı Çöp Torbası ve Mutfak Yardımcı Ürünleri Sektörü’nün önde gelen markası Koroplast’ın lavanta, limon ve çilek çöp torbaları yenilenen desenleri ile Haziran ayında satışa sunuldu. Lavanta Kokulu Büzgülü Çöp Torbası, Limon Kokulu Büzgülü Çöp Torbası ve Çilek Kokulu Büzgülü Çöp Torbası orta ve büyük boy alternatifleriyle tüm yerel ve zincir marketlerde raflardaki yerini aldı. Çöplerin kötü kokmasını engelleyen kokulu çöp torbalarının yeni çilek, limon ve lavanta desenleri sayesinde artık çöpler güzel görünecek. 86 perder vitrin Polonez Pastırma keyfi Çemenli çemensiz pastırma seçenekleri ile değişik tatlar hazırlamanın ve Ramazan sofralarınızı şenlendirmenin zamanı Özenle seçilmiş dana antrikot ve kontrafile etlerinden, Anadolu’nun en güzel baharatları ile harmanlanmış çemeninin lezzetiyle Polonez pastırma çeşitleri, iftarda sahurda sofralarınızın vazgeçilmez lezzeti olacak. Yılların lezzet ustası Polonez çemensiz pastırma sevenler için de çemeni sıyrılmış özel lezzetiyle damaklarda iz bırakacak bir pastırma serisi hazırladı. 120 ve 170 gr’lık özel ambalajlarında pastırma sevenlerin beğenisine sunulan Polonez Elit Pastırma, iftar sofralarının vazgeçilmezi olacak. Parex’ten garantili temizlik Temizliği pratikleştirecek nitelikteki yeni ürünleri ile kadınların hayatını kolaylaştıran Parex, Maestro Temizlik Seti’nde devrim yaratıyor. Ürünlerinin teknolojisi ile fark yaratan Parex, Maestro Temizlik Seti’nde de bu detayı atlamıyor. Asansör sistemli döner hazneye sahip Parex Maestro Temizlik Seti, 7 devir hızıyla temizliği kolaylaştırarak, temizlikte geçen süreyi kısaltarak evinize ekstra zaman ayırmanıza yardımcı oluyor. Maestro Temizlik Seti; hafif, darbeye karşı dayanıklı, kaymayı engelleyen tasarımı ile göz dolduruyor. Maestro’da, kirli suyun dökülmesini kolaylaştıran gizli kapak rahat bir kullanım sağlıyor. Kadınların temizlikteki en büyük yardımcısı Parex, Maestro Temizlik Seti ile garanti belgesi veren ilk temizlik seti olma özelliğini de taşıyor. Parex Maestro Temizlik Seti, düz ve yuvarlak döner başlık olmak üzere iki farklı başlığı tek sette sunuyor. Danone’den Milkshake Türkiye’nin ilk taze milkshake’i Danone milkshake, haziran ayında raflardaki yerini alıyor! Kıvamlı yapısıyla doyurucu bir özelliğe sahip Danone milkshake, soğuk içilmesi gereken ferahlatıcı ve sağlıklı bir ara öğün alternatifi. Danone Milkshake, tüketicilere çilek-vanilya& bisküvi olmak üzere iki farklı tat alternatifi sunuyor. Ürün içeriği ile olduğu kadar paket tasarımıyla da çocukların sevgisini kazanmayı hedefleyen Danone, paketlerinde kızlar için Prenses Sindrella, erkekler için de Muhteşem Örümcek Adam karakterlerini kullanıyor. Üst kısmında uzayıp kısalabilen özel bir pipete sahip olan Danone Milkshake, paketiyle de Türkiye’de ilk olma özelliğine sahip... Perakende dünyasının ilk taze Milkshake’i, dijital dünyada da kazandırıyor. Kapakların altındaki folyonun üzerinde yer alan kodu Türkiye’nin en popüler çocuk oyun sayfası Tipeez’de “Milkshake Toplama Kodu” olarak kullanan çocuklar, oyunda ekstra puan kazanabiliyorlar. 87 perder dernek iletişim bilgileri 88
© Copyright 2024 Paperzz