Kültür - Edebiyat Dergisi / Sayı : 18

TÜRKÜ
Kültür - Edebiyat Dergisi / Sayý : 18
TÜKENÝÞ
Ali Kýnýk
Ben sevmeyi seninle bildim
Bir gözlerini gördüm, simsiyah,
Bir de incecik ellerini
Sisli sabahlara yürüdüm
Bu bir kumardý
Bu bir tükeniþ
-Yalan söylemiyorumSavurdum gençliðimi
Görmüyor musun?
Ben sevmeyi seninle bildim
Narin bir gül gibi büyüttüm seni
Ve azaldým anlamsýz saatlerde
Bilmiyorsun ki;
Ne zaman ellerimi çeksem senden,
Þiirler doluyor avuçlarýma, susuyorum
Düþlerin ötesinde bir kapý açýyorum sana
Girmiyor musun?
Ben sevmeyi seninle bildim
Sensizliði sevmediðim kadar,
Seni sevdim...
Ve sen þimdi
Bir demet ýþýk gibi
Sebepsiz düþüyorsun ufuklarýmdan
Damla damla çoðalýyor karanlýk
...................................................
Seni anlýyorum artýk
Ve güllerimi uzatýyorum sana
Kýrmýyor musun?
Ýçindekiler
4 Ayna ve Adam
Aliþan SATILMIÞ
6 Sina Daðý’ndan Paraþütle Ýnmedim
Metin TURHAN
7 Aþkýn Aþkýna
Mustafa TÜRKARSLAN
8 Genç Adamýn Hikayesi
Bahadýr EFTÝM
10 Aþýklar Ölmez Yusuf’um
A. Kadir ÇAÇA
12 Her Elif Dediðimde
Osman AVCI
14 Yalnýz Deðilim
Erhan SUR
15 Kaybediþin Öyküsü
Ali Rýza ERSEN
Sunuþ..
"Gönüllere giden "TÜRKÜ" yolunda
bulunmak istiyorsanýz" çaðrýsý yaptýk
ve bu çaðrýya yürek veren
okuyucularýmýz "TÜRKÜ" dergisine
tutundular ve tutuldular…
Dostluklara ,sevgilere ve yeni sevdalara
uzanan gönüller olarak "TÜRKÜ"
dergisini artýk referans alýyorlar…
Türkü'de kendilerini bulup, ruhunu en
berrak duygularla donatýyorlar…
Yurdun dört-bir yanýndan gösterilen ilgi,
TÜRKÜ tutkusunun git-gide
büyüyeceðini göstermektedir.
16 Kendimim Ben Kendim
Ali BULGURCU
17 Bir Denemenin Denemesi Ya da
TÜRKÜ, geçici bir heves deðil, her daim
bir ihtiyaçtýr…
Sýddýk UÇAR
18 Sevgi Duvarlarý
Emine TOSUN
19 Galata’da Yalnýzlýk
Seyit KAYA
20 Felakette Bile
Emine Þule ÖZKAN
21 Aðýt
Kenan ÇARBOÐA
TÜRKÜ, bir sevdadýr; TÜRKÜ,
pranga vurulamayacak duygularýn
yansýmasýdýr…
TÜRKÜ, beste beste dillerde
naðmedir… Her Türk'ün dilinde
susmayacak TÜRKÜ'dür.
22 Aþkýn Beni Del’eyledi
24 Tebessüm
25 Ýnsanlar Bir Garip
Atalay ÞAHÝNBAKAN
26 Suskun
Beyhan YILDIRIM
28 Ýnad-ý Millet
30 Fedakarlýðýn Böylesi
Sahibi ve Yazý Ýþleri Müdürü
Metin TURHAN
Genel Yayýn Yönetmeni
Aliþan SATILMIÞ
www.alisansatilmis.com
Yayýn Danýþmaný
Yýldýray ÇÝÇEK
www.yildiraycicek.com
YAYIN KURULU
Ali KINIK
Serdar AKKOÇ
TÜRKÜ, sizler varoldukça gönüllerde
yaþamaya devam edecektir… TÜRKÜ'ye
tutunmamak ve tutulmamak gibi bir
eksikliði olan var mý? O halde siz de bu
eksikliðe son verin… TÜRKÜ söyleyin,
TÜRKÜ dinleyin, TÜRKÜ okuyun…
Erhan SUR
Beyhan YILDIRIM
Mustafa TÜRKARSLAN
Nebi AKGÜNGÖR
Ýrtibat Yeri ve Adresi :
Türk Ocaðý Cad. Oðuzlar Mah.
42. Sk. No: 26 Balgat / ANKARA
AYNA ve ADAM
Aliþan SATILMIÞ
Bir yoðun bakým ünitesinin kapýsýnda beklemek gibi artýk
her þey…
Ýlk etapta elleri kýnalanmýþ bir kaygý ve yamalý bir endiþe…
Ayna ve adam!
Yola sýr bir kadim iþaretle, kalbur gözeneði deliklerde billur
dibaceler güncesi illiyet baðlamlarýný konuþtular…
Aslýnda “inat söylemlerde yokuþ týrmandýlar” demek
daha doðru bir anlamla yorumlanabilirdi.
Yokuþun baþý, iniþin baþý deðil midir ki?..
Anlamý yorumlamak-sa-suretten suret çýkarmayý özdeþ fiil
çekimi iliþkilerde iliþkiyi ilgiliye eklemleyip, alakayý “ne alakada somurtkan” kýlmak iþtigaliyetinde sorulara tutunmaktýr.
Ýki kiþilik bir anlamda yorum, özne ve nesne kurgusunu
nasýl dillendirebilirdi ki?
Dil, ifade-i meram sanatýysa, dilsiz olmak, diyaframsýz
olmak manasýnda meraka mucip sorulara cevap beklentisini,
simetrik duruþta semantik yorum yansýmanýn yansýmasýnda
-yansýyaný- özne potansiyeliyle sýfat yüklemine taþýyabilir
miydi ki?..
Ki, bu taþýmak, taþýnmak fiilinde etkisiz küme elamanýnda
Arþimet düþü bir bulmalýkla, çekim merkezi bir cazibe oluþturmak deðilse…
Yüklem çeliþkisi soruyu soruda çeliþki raunduyla
kütleþtirip, aramayý dalga boyu dipsiz kýlmak olmaz mý?
Türkü / 4
Adam(özne) ayna(nesneyse)…
O zaman nesnel gerçeklik, gerçeklikte gerçeði ne adýna
gerçek kýlabilir ki konuþuyor olmanýn susuþunda, gürültüye
gölge kýlýf giydirmeklik manasýnda, oyunda mantýk bulmak için.
Anlambilimin gerçeklik yorumu, zihinsel izdüþümde oynaþ
figürleri kavramsal sonuç okumasýnda hangi yol güzergahýna
tabi kýlabilir ki, iþarete adresin kendisi manasý yüklemede yanýlmayý dikkat parolasý kýlmadan…
Adamýn öznelliðinin özgül aðýrlýðýyla, aynanýn özgül aðýrlýðý
bir varlýða iþaret yolu açarken,
Suretin yansýmasý, bir özgül aðýrlýk barýndýrmazdý…
O zaman adam neyin iddiasýndaydý?..
Ýddia, bir talep temennisinde meþruiyeti tescil arayýþýný
patolojik bir kaygýyla paronayalaþtýrýp, yol ve yolcuyu bir birine
yük kýlmak mý oluyordu?
Arabayý atýn önüne koþmak manasýnda iddia-talep temennisinde muhatapla doðru kurgulanmadýðý zaman, figür yüklemi
sese, sesde kendine seslenmekten öte bir anlama taþýmaz.
“Gel” diyende “git” diyende kendi olan, niye baþkasýný beklemektedir ki?..
Beklemek bilmekse… Tanýþ olmayý bilmekte yola yolcu,
dem vakitlerde hal yorumlamaktýr okumakta…
Bilen neyi beklediðini bilmeyince yaðmur ve ýslanmýþlýk
hayal kýrýklýðýný kime fatura edip, hali infilak türkülere yaslardý…
Suretin aðýrlýðý, aynanýn aðýrlýðýna bir þey katmadý.
Varlýk, kendi meþruiyetini, kendi alan kapsamýndan ötelere
taþýmak için suretine sýðýndý.
Ama sureti ruh taþýmýyordu ve ruhun dili, gönlüne ferman
buyruklarý sevgiden öte aþkta soruya cevap kýlarak kendine
yürürdü …
Sonsuzla özdeþleþemeyenler ona yaklaþabilmek için aynada terazi kurup, dengeye hiçlik katabilmelidirler…
Þaþý kadavra yoksul günlüklerine hayýflanýrken ötelere
yakýþýklýklý muhabbetler dileyip, gölgeye gün dememelidir.
Meþguliyetin meþruiyeti aynalarda deðil, uçurum kýyýlarýndadýr.
“Bekle” dedim gölgeye “sahibim sen deðilsin” dedi…
“Ýnsanýn aynadaki aðýrlýðý sýfýrdýr.
Nasýl bir görüntü oluþturduðumuz deðil, bir görüntü
olmaktan nasýl kurtulacaðýmýzý izleyeceðiz pürüzsüz
yüzeyde...”
Türkü / 5
SÝNA DAÐI'NDAN PARAÞÜTLE ÝNMEDÝM
Metin TURHAN
Malkoçoðullarý öldü de
Ortalýk Gazman'lara mý kaldý?
Tipitip'in kahvesinde beþ benzemezle
Floþ Royal'a rest mi çekildi?
Veeey ki, vey vey,
Veeeeeeyyy!
"Bu naranýn Laz Ziya ile alakasý yok"
Öyleyse gök mü çöktü, yer mi yarýldý?
Budist rahiplerin tezgahýna mý geldik?
Vak vak aðacýnýn dallarý kuruda da
Un kurabiyesiyle beslenmek moda mý
oldu?
Bu sorularý sana soruyorum
Xenefondan çalýnmýþ notalar mý sanýyorsun?
Utansýnlar
Ýþgallere, iþkencelere çanak tutanlar
Utansýnlar
Baþka bayraða selam duranlar
Utansýnlar
Zalimlere þapka çýkaran beyfendiler
Balyoz suratlý hanfendiler
Þiþman tüpe benzeyen siyasetçiler
Bir tek sen utanma Boyacý Ferdi
Senin alemde kime ne yanlýþýn var ki?
Görmüyor musun genel cerrahý
"Bu genel cerrah hýrsýz bürokrat anlamýndadýr.
Lütfen yanlýþ anlamayalým."
Kente vampir gibi bakýyor
Bu haliyle Huckleberry Finn'in babasýný
andýrýyor
Ýyi ki millet bunun eline düþmemiþ
Yoksa ekmeði bile karneyle verirdi.
Hazýrken estireyim;
Paraya tapan insanlardan tiksindim
Çocuðunun rýzkýný içkiye yatýranlardan
tiksindim
Evinin nafakasýný kumara yatýranlardan
tiksindim
Kabakçý Mustafa'yý manav zanneden
Zamane siyasetçiden de tiksindim.
Bu ne ya?
Ortalýk ucuz adamlardan geçilmiyor?
Nedir bu ya?
Ýnsan deðil sanki totemik yaratýk bunlar
Of be Boyacý Ferdi kardeþ
Bu dünyada zafer
Hep parayý bulanlarýn mý olacak?
Ya da tam tersi
Parayý bulanlar hep zafer mi kazanacak?
Yanlýþ anlama da
Ben bu alemde bir yerlere geldiysem
Týrnaklarýmla geldim
Öyle birileri gibi
Sina Daðý'ndan paraþütle inmedim
Þekil benim de hakkým
Hem de en birincisinden anladýn mý?
Kim kendini ileride musluk tamircisi
Ya da koyun satan celep olarak hayal
eder ki?
Sosyal güvence þart bu ülkede
Öyle kara zýrha bürünmüþ þövalye gibi
gezme devri kapandý
Artýk trajedilerin birinci sayfada yeri yok
Ben þahsen yani kendim
Ýnanmýyorum generallere
Baþvekile, valiye, belediye reisine
Krom nikele, oksite, civaya
Ýzmarite, patatese, soðana
Pop Star'a, BBG'ye, Biz Evleniyoruz'a
Milleti uyuþturan tüm aptallýklara
Bunlara inanmak kurþun olmaktýr
Ölmeye yatmaktýr
Çürümektir sonsuza kadar…
Ýþte bu yüzden Boyacý Ferdi
Bu toprak, bu vatan, bu millet için
En aðýr yüklere eyvallah
En þaþýrtýcý ve zor sorulara eyvallah
Sahte Status Qua'ya ölüm!
Türkü / 6
AÞK’IN AÞKINA
Mustafa Türkarslan
Gitme!!!
Þol gökleri kaldýranýn
Donatarak dolduranýn
Ol deyince olduranýn
Zerreyi ve kübrayý
Cümle cihaný,
Seni beni Yaradan,
Seni bana yâr edenin,
Seni hem alnýma hem gönlüme
Yazanýn Aþkýna
Ýsrafil nefesinde ki
Sur’un Aþkýna!
Musa'ya mesken
Tur'un Aþkýna!
Gitme!!!
Nebiler nebisi,
Alemlerin efendisi,
Yaradanýn habibi
Resulullahýn Aþkýna!
Gitme!!!
Demir parmaklýk, taþ duvar
Yusufiye Aþkýna!
Yusuf'u zindandan kurtaran
Rüyanýn,
Ýbrahim'i yakmayan
Nârýn,
Ýsmail'i kesmeyen
Býçaðýn Aþkýna!
Gitme!!!
Hem resuller hem nebiler,
Hem arifler hem veliler,
Üçler yediler
Kýrklarýn Aþkýna!
Gitme!!!
Bir dal kýrmýzý gülün,
Ýstanbul'un Aþkýna!
Ak alýnlý babalarýn,
Al yazmalý analarýn;
Dua için göðe açýlan
Avucunun Aþkýna!
Gitme!!!
Yediðin tuz ekmek Aþkýna!
Deryada açan gülün aðladýðý
"SU" Aþkýna!
Katran karasý gecelerin
Issýz kuytusu Aþkýna!
Seni gördüðüm rüyalarýn
Uykusu Aþkýna!
Gitme!!!
AY kaybolunca gecede
Þe hre ýþýk saçan gözlerindeki
Nurun Aþkýna!
Kays'ý Mecnun edip,
Ferhada dað deldirenin,
Keremi yakýp kül eden ateþin Aþkýna!
Gitme!!!
Aðyara inat yâr Aþkýna!
Soðuða inat nâr Aþkýna!
Sýcaða inat kar Aþkýna!
Gitme!!!
Ve götürme gökkuþaðýný,
Soldurma güllerin rengini,
Bozma dünyanýn dengesini
Gitme!!!
Ve götürme giderken hayalini,
Götürme gözlerinin Yeþilini,
Ya mülteci olayým GözNuruna,
Ya da býrak gözlerini burada...
Gitme!!!
Gurbetin, sýlanýn,
Hasretin, vuslatýn
Velhasýlý Ey YÂÂÂR!!!
AÞKIN AÞKINA!
GÝTME!!!!!
Türkü / 7
Genç Adamýn Hikayesi...
Bahadýr Eftim
Alacaklý girdi, borçlu çýktý Genç Adam!..
Kerem ile Aslý, Romeo ile Juilet tasvirli
kýskandýran mý,utandýran mý belli olmayan bir aþk
hikayesi…
Bizim bu hikayede acý var, bu hikayede vicdani
ýstýrap var…Her aþk hikayesinde olduðu gibi..
O gün yine acý vardý, öteki günlerden sarkan…
Ayný susayýþ, ayný koþuþ, ayný… Off… Hep
ayný þey, ayný þey, ayný þey…
Yabancýlýk çekmedi, alýþmýþtý artýk Genç
Adam…
"Kaygýsýzlar" içinde "kaygýlý-hatalý" yaný yine
göreceðini gördü, duyacaðýný duydu…
'Söz peþine düþülmeme' iddiasý vardý fakat
yine 'çevre ve muhataplar ne der' kaygýsý idi, o ucu
zehirli kurþun sözleri üretmenin temelinde varolan
düþünce…
Artýk normalleþen sözleri 'elçiler' aktardýðýnda,
yine kendine uzak
olmayan bir ruh haline
büründü Genç Adam…
Duydu ve uzaklaþtý!...
Mekandan ve mekana ait olmayanlardan uzaklaþtýkça, ruhunun derinliklerine huzur hakim oluyordu… Attýðý her adým, gökyüzündeki bulutlar
üstünde yürüyüþ hissi veriyordu...
Uzaklaþtýkça huzur buluyor, uzaklaþtýkça
sevgisini terazide tartýyordu. Bir taraftan da
Dost'un sözü çýnlýyordu adeta kulaklarýnda: "Kaç
imanýný kurtar, kaç imanýný kurtar"…
Ne statü, ne rol çatýþmasý idi Genç Adamýn
içinde yaþattýðý çeliþki… Safý belli, tarafý belli,
yaþadýðý-yaþamadýðý belli Genç Adam;
o çeliþkileri yýllardýr sabahtan akþama kadar izlediði ve bir türlü alýþamadýðý manzaralardan seçtikleri ile
anlamlandýrmaya çalýþýyordu. Kim,
kiminle; kim, niçin var? Nedenler,
niçinler hep beynini kemiriyordu.
Türkü / 8
O 'Çýldýrtan dengelere' isyanla kurulan cümleleri, bazen sessiz bir
þekilde, bazen yutkunarak, bazen kendisinin dahi duymayacaðý bir ses
tonuyla karþýlamýþtý, Ebu Müslüm Horasani'nin sözleri beyninde uðuldarken…
Kimden dinlemiþti o dengelere isyaný?
Kendisine Kerem ile Aslý'yý, Romeo ile Juileti anlatan ve "anlam bul"
diyen adamdan…
O adamdan birçok anlamý bulmasýna raðmen, "'kaygýsýzlar' ile 'kaygýlýhatalýlar' eþit muamele görmemeli" arzusu bir türlü gerçekleþmiyor,
gerçekleþmek bir yana, anlam olarak da yerini bir türlü bulmuyordu.
Etiketlendirilmiþleri düþündü… Beyni baþkasýnýn elinde olup, ara-sýra
'mekan'a uðrayanlarý düþündü… Omuzlarýna vebal yüklendiði halde
'mekana ait olmayanlar'ý düþündü… Sadece acý acý güldü Genç Adam…
'Ne adýna belirlenirse belirlensin, bir uzak, bir de yakýn var' dedi…
'Yakýný uzak, uzaðý yakýn eden ne ola ki' diye yine derin derin düþünmeye
baþladý…
Toleransý, hoþgörüyü sorguladý. Ne demekti bu kavramlar, kimin
yüreðini ýsýtmalýydý?.. Bu tolerans, hoþgörü hep baþkasýna verilen imtiyaz
olurken, Genç Adam'a nasýl acý olarak geliyordu?
Bir söz ve sitem belirtmiþti. Karþýlýðýnda Kerem ile Aslý, Romeo ile
Juliet, Beyindeki Tanrý, Statü, Tolerans, sözler, kavramlar, hikayeler karmasý buldu.
Ýnsanýn ne söyleyeceðini bilemediði anlardan birini yaþýyordu. Ciddi
ve sorunlu anlardan biriydi. Genç Adam'ýn beyninde kavramlar, mekanlar,
zamanlar karýþmýþ, karýþmaya ve unutmaya dönük duygular kafasýnda
iþlemeye baþlamýþtý…
Anlam çaðrýsý yapan mý, anlam bulmaya çalýþan mý haklýydý?
Sorgulanmasý gereken o kadar þey vardý ki? Asýl acýsý o idi Genç
Adam'ýn…
Yoksa "Gerçek sevgi; iyilik gördüðünde artmayan,kötülük görünce
azalmayan sevgidir" sözüne inanýp, sorgulamayacak kadar sadakat yüklüydü Genç Adam…'Anlam yüklü adama' duyduðu sevgisini sorgulatmayacak kadar da vefalý…
'Anlam Yüklü Adam' gördükleri ile duyduklarý ile yetiniyordu? Ya
görmedikleri,ya duymadýklarý?
…Acýsý iki katlanmýþken, 'zehirli toleranslar, aðýr geliyor' diyordu
kendince…
Ve anlam karþýsýnda, anlamý bulmuþtu Genç Adam: Hiçbir aþk sorgulanmaz, sorgulanýrsa haklý çýkar…
'Gündelik ve nefsi kaygýsý olmayanlarýn aþký da, sevgisi de tertemiz
olur' diyerek, yine hayal kýrýklýklarý,yine hayretler adýna mekana dönmüþtü
Genç Adam…
Nerede kalmýþtýk?..
Türkü / 9
Aþýklar Ölmez
YUSUF ’um
A. Kadir ÇAÇA
Bir gece bütün yýldýzlarýn kendisine secde ettiðini rüyasýnda görmüþ,
uyanýr uyanmaz heyecanla bu ilginç rüyayý babasýyla paylaþmýþtý...
Peygamber olmanýn getirmiþ olduðu bilgelikle rüyayý yorumlayan Hz.
Yakup, oðlu Yusuf’a;
“Bu rüyaný sakýn diðer kardeþlerine anlatma” uyarýsýnda bulunmuþtu...
Keza göz kamaþtýrýcý bir güzelliðe sahip olan Yusuf’un, özel bir
sevgiyle korunup, kollanmasýný çekemeyen kardeþleri, bu durumdan
fazlasýyla muzdaripti.
Yusuf’a karþý duyulan bu rahatsýzlýk en sonunda, kaf daðýnýn ötesine
geçip koyu bir “kýskançlýða” dönüþtü... Ve nihayet kalplerindeki sevgiyi
kýskançlýðýn zehriyle öldüren kardeþler, güzeller güzeli Yusuf’u ortadan
kaldýrma kararý aldýlar.
Yusuf’u yanlarýna alarak evden uzaklaþan kardeþler, kuþ uçmaz kervan geçmez bir mekana yol alýp, bir kuyunun baþýna geldiler. Taþý bile
aðlatacak þekilde en küçük kardeþleri Yusuf’u, göz göre göre kuyuya
atýverdiler. Yusuf’u attýklarý kuyuda ölüme terk eden kardeþler daha sonra
eve geri döndüler.
Ancak bu vicdansýz planýn ikinci perdesi sahnelenmeliydi! Nitekim de
böyle oldu. Eve dönen kardeþler, babalarýnýn:
“Kardeþiniz nerede, Yusuf’um nerede?” diye sormasý üzerine daha
önceden kestikleri bir hayvanýn kanýný sürdükleri, kanlý gömleði uzatýp;
“Yusuf’u kurt yedi” yalanýný söylediler.
Dünyanýn en büyük yalaný karþýsýnda kaný donan Yakup Peygamber,
kanlý gömleði yüzüne sürerek aðladý, aðladý, aðladý...
Rengarenk çiçekleri, masmavi gökyüzünü, yemyeþil ormanlarý gören
gözleri kör olana kadar aðladý.
Türkü / 10
Yaratýlaný yaratandan ötürü sonsuz bir yürekle
seven Yusuf’un gerçek bir “aþýk” olduðunu iyi bilen
Yakup Peygamber, “aþýklarýn ölmeyeceðini” dolayýsýyla Yusuf’un da ölmediðini hissediyordu.
Keza kanlý gömleði kendisine getiren çocuklarýna;
“Bu kurt nasýl bir kurt ki, Yusufumu yediði halde
gömleðine hiç dokunmamýþ” diyerek bu mesajý vermiþti.
Müthiþ bir asalet ve nezaket...
Diðer çocuklarýnýn Yusuf’a bir fenalýk ettiðinin
farkýnda olan Yakup Peygamber, bunu bildiði halde
makamýnýn vermiþ olduðu asaletle bu hatayý çocuklarýnýn yüzüne vurmaktan haya etmiþti. Bir bakýma bu
hatalarýndan dolayý piþman olmalarýna þans tanýmýþtý.
Onlara bu fýrsatý tanýmýþtý.
Aðlamaktan göz pýnarlarý kuruyup, kör olma
pahasýna da olsa bu sabrý ortaya koyabilmiþti!
Peki en sevdiði oðlunun öldüðüne inanmadýðý
halde Yakup Peygamber neden bu kadar üzülüyor, kör
olana kadar aðlýyordu?
Belki ay yüzlü Yusuf’tan ayrý geçen günlerin vermiþ olduðu acýdan, belki de diðer çocuklarýnýn kardeþlerini öldürecek dozda kýskançlýk hastalýðý taþýyor
olmasýndan....
Bu veya baþka nedenler, sebep ne olursa olsun
sonuç deðiþmiyor ve gerçek “aþýk” ölmüyordu.
Kardeþleri tarafýndan kuyuda ölüme terkedilen
Yusuf, bir el tarafýndan kuyudan çýkarýlýp saraya
götürülüyordu. Kaderin cilvesi bu ya; kendisini
öldürmek isteyen kardeþleri de dahil olmak üzere tüm
insanlara el uzatmak yine ona nasip oluyordu.
Ekmek, su ve yaþamak için gerekli tüm ihtiyaçlar,
kuyuya atýlan Yusuf tarafýndan karþýlanýyordu...
Denizleri bile susuz býrakan kýskançlýk ateþini
ortaya koyan “Yusuf’un hayat hikayesi” çok uzun süre
önce yaþandý. Yaþandý ve bitti diye düþünebilirsiniz
ama eskimeyen bir þey var dostlar: Kýskançlýk
hastalýðý!..
Hala aramýzda sinsice gezen bir hastalýk,
kardeþimizle bizi birbirimize düþman edebilecek kadar
derin, kýrmýzý güllerimizi soldurabilecek, kalbimizde
beslediðimiz güzellikleri kurutabilecek kadar amansýz
bir hastalýk...
Kýskançlýðýn pençesinden kurtulmanýn, bu
hastalýkla mücadele edebilmenin en önemli anahtarý
sabýrdýr. Sabýr anahtarý ise sevgi kapýsýndan girilerek
elde edilebilir.
Kenan illerine yaptýðýmýz bu yolculuðun sonunda
denilebilir ki;
“Sevmeyen sabredemez, sabretmeyen aþýk
olamaz, aþýk olmayan kuyudan çýkamaz...”
Türkü / 11
Her Elif Dediðimde
Osman Avcý
bütün sevdalarýma elif dedim
hiç sevda yaþamamýþcasýna
(ülküden baþka)
yeni doðmuþ çocuk masumluðu
temizliði,çaresizliði
ve...
Günahsýzlýðýyla sevmeye.
Ben elif dedikçe(sanmasýnlar)
olmamýþcasýna hayatýmda hiç bir þey.
Kýrýk kalemimle yazdýklarýmý
silip(silip)yeniden baþlarým
unutulur sevdalarým yeniden severim(sanmasýnlar)
üst üste birikir ve inadýna
nakarat olur!
Her elif dediðimde anýlarým(sevdalarým,ülkülerim)
elif demek kolayda
yaþamak mý zor?acaba
kayýp bir beynin yüreksizce gezdiði
bunalým diyarýnda
duruþun cesaret
varlýðýn bedenimde ruh.
Yaradanýn lütfu olsa gerek.
Söküp kalbini baþka bir yüreðe hapsetmek.
Her çarpýþta artan ceza süresini
her geçen gün müebbet
her geçen gün sonsuz sevdalara dönmesi
ve...her seferinde
yeni baþtan elif demek
ve...her seferinde
yeni baþtan sevmek.
Az görünür oldu sevdalarýmýz bize(artýk)
hep rol aldýðýmýz hikayelerdeki
mütevazi tavýrlar
yok olur gizliliðinden.
Sýyrýlmýþ cýplak tecellisiyle
Türkü / 12
gözler önüne serili verir.
O an aldýrmam,hem de umursamam.
Büyük sevdalara kýskançlýðýyla ardýmdan(üren)
beþyüz köpek,bin olsada
dedimya ermiþin sevdasý çýrýlçýplak tecellisiyle
serilirdir gözler önüne.
Elif demek hoþ gelir.
Törpülenmiþ ömrümde
burukluðu,parlak gözlerindeki bakýþlarýnda
kalmýþ.
Yetim yüzünün masumluðunda ki gülüþlere
(sebep olmak)
ömrümü zaman denen tanelerin içinden
geçirsem
bir adýna elif
diðerine elif derim
sokaklarýn kahpeleðinde
karþýlýksýz sevdalarýmý umursamazlýðýnda
yoldaþ olur günah-sevap arasýndaki
ayrýmda kalan yüreðime
miyadý dolmuþ bakýþlarýnda silinir
çocuksu, saf, masum ve
bazen de acýmasýz(yüzümden)
ben elif dedikçe(sanmasýnlar)
olmamýþcasýna hayatýmda hiç birþey
kýrýk kalemim ve yazdýklarýma
silip(silip)yeniden baþlarým
unutulur sevdalarým yeniden severim(sanmasýnlar)
üst üste birikir ve inadýna nakarat olur.
Her elif dediðimde anýlarým (sevdalarým, ülkülerim)...
Yemin ederim sevmedim, ülküden baþkasýný,
bir de seni
çoookkkk... seviyorum
güzel kýz
Türkü / 13
YALNIZ DEÐÝLÝM!
Erhan Sur
G
eceleri yalnýzlýktan korkuyorum, gündüzleri insanlardan. O
kadar korkuyorum ki bir gün yolda giderken biri benimle
konuþacak diye. Ve gece hiç olmasýn istiyorum, yine sensiz yatacaðým için. Kokundan mahrum bir þekilde.
Monologlar kuruyorum, etrafýmdakiler deli zannediyor; derdimi sana
anlatýyorum bu sefer zýr deli oluyorum.
Hep karþýmda konuþurken gözlerine bakardým, içine kadar bakardým
da anlayamazdým. Hatýrlýyorsun deðil mi sorardýn bana neden bu kadar
gülüyorsun diye? Ýtiraf ediyorum biraz geç olsa da. Senin anladýðýn gibi
sevinçli olduðum için deðil! Aslýnda ben, hayatýn bana kesmiþ olduðu
cezalarý hep gülerek ödemiþtim, kahkahalarýmla. Ödemeye de devam ediyorum.
Bir gün o kadar sinirlendi ki; "Yeter artýk, sen kim oluyorsun da beni
dikkate almýyorsun" dedi ve beni karþýsýnda gülemeyeceðim bir olayla
karþý karþýya býraktý. Bana ne yaparsa yapsýn yine ona cevabýmý gülerek
vereceðimi bildiði için kesilen cezanýn diyetini bu sefer sen ödemiþtin.
Senin için bu vuslat olsa da benim çaresizliðimdi. Artýk benimle uðraþmýyordu, uðraþmasýna gerekte kalmamýþtý zaten. Elimden önce seni aldý sonra
kahkahalarýmý. Ýsteye bileceði baþka deðerlerim kalmamýþtý.
Ýþte bu yüzden gündüzlerden korkmam, insanlardan korkmam.
Biliyorum ki eline bir fýrsat daha geçirirse hiç vakit kaybetmeyecek. Ýntikam
çanlarýný çalmaya baþlayacak. Bir daha beni yaralamasýna müsamaha
gösteremem! Beni ve sevdiklerimi.
Nedenlerden dolayý sonuçlarýn yaþanmadýðý bir çýkmazýn içindeyim.
Sorgulamanýn ötesinde isyanlarda buluyorum kendimi. Kin gütmemeye
çalýþýyorum onun gibi olmamak için nafile.
Belki bencil düþünmeliyim, her þeyi göze alarak yeniden merhaba
demeliyim hayata. Yeniden gülmeli yeniden aðlamalýyým bu baþkalarýnýn
canýna mal olsa da.
Eskiden bencildim aslýn da, kederlerimi kimseyle paylaþmazdým.
Ýçime gömerdim mütevazý bir törenle. Arkalarýndan aðlayan olmazdý ama
arkasýndan gelen çok olurdu. Sürekli yas ne aðlayan var ne gören.
Bu arada yeni bir þey daha keþfettim. Anason, kendisiyle her þeyi paylaþa biliyorsun. Seni dinlerken gýkýný çýkartmýyor, çok sadýk. Dertlerimi dinlemek isteyen baþka biri daha yok zaten. Ýliþkimiz tek taraflý deðil, mutualist bir yaþam sürüyoruz birlikte. Onun da benden bir daha elde edemeyeceðim þeyleri aldýðý doðru.
Hayalini kuruyorum, benden sana bu mektuplarý taþýyan martý bir gün
beni sana götürecek mi diye. Çok yalvardým ona beni de götür diye.
Yüküm aðýr zaten bide sen dedi. Vaktini beklemelisin, elbette bir gün sessiz gemi yanaþacak limana ama arkandan aðlayanýn olmayacak o baþka
dedi. Arkamdan mendil sallayan birinin olmayacaðý içime oturmuþtu.
Ben yine de sessiz geminin benim rýhtýmýma yanaþmasýný heyecanla
bekliyorum. Arkamdan mendil sallayan olmasa da beni özlemle bekleyen
birinin olduðunu biliyorum çünkü.
Türkü / 14
Bir damla ölüm süzüldü gözlerimden
Ben bir balýkçýnýn oðluyum
Denize kurban verdim babamý, yýllar önce bugün.
Bir daha sevemedim deniz kokusunu.
Oysa daðda, bir yörük çadýrýnda doðmuþtu babam.
Karabaþla koyun gütmüþ, kaval sesinde büyümüþtü.
Her sabah yayla rüzgarýyla taramýþtý saçlarýný.
Bir gün,
Obalý gülüþlere aldandý, denize sevdalandý,
Martý seslerine kapýldý.
Ben çocuktum o zaman
Anamýn dualarý çýnlardý kulaklarýmda,
Babam gittiðinde.
Bu yüzden kaçtým!
Bozkýrýn vefalý koynuna sýðýndým yeniden.
Bakma betonlarda çürümüþlüðüme
Sen farketmeden
Akyeleli atlarýn kanatlarýnda,
rüzgarlarla yarýþtým ben.
Ve uzaklarda
Anamýn, Babamdan umutsuz dualarý
Bana adanmýþ.
Anamýn kaderi
Beklemekmiþ, üzülmekmiþ ne çare.
Kravatlý boyunlara isyan;
Muallim mektebini terkettim.
... sen?
Mülki idarelerde emretme tutkusuna kapýlmýþken.
Ýþte yýllar önce bugündü
Yetim yazgýlar öpmüþtü gözlerimden.
Ýlk defa geliyorum buralara
Yetiþemedim anamýn cenaze namazýna
(anamýn kaderi beklemekmiþ, üzülmekmiþ ne çare)
Bu kayanýn üstünde babamý bekliyorum.
Böyle yorgun, böyle mahsun...
Ne kadar kudurmuþ olursa olsun dalgalar
Kim bilir belki diye.
Tek eksiðimiz buydu ya
Türk Sinemalarýnýn duygu saðnaðý yavanlýðýnda
Yürekli burjuva kýzýve çoktan kaybetmiþ bir adam.
Vay be!
Sen, sahil kentli kaymakam kýzý.
Yosun kokarken bu kadar, babam kokarken,
Martý sesi þenliðindeyken gülüþlerin,
Deniz tuzu deðmiþken bedenine bu kadar
Sev! diyorsun
Öyle mi.
Türkü / 15
Kaybediþin
Öyküsü
Ali Rýza Ersen
Kendimim Ben Kendim
Ali Bulgurcu
Ölüm kadar soðuktu ellerin,
Tutmak isterdim topraða düþerken göz yaþlarýný
Son bir kez dokunmak isterdim,
Ben de ölmek isterdim santim santim seninle.
Döþüne saplanan hançerin
Kimin kýnýndan çýktýðýný bilmeyecek kadar kördüm.
Görmekte istemezdim
Elimden ne gelirdi ki zaten,
Saf bir çocuktum ben, dostum.
Ellerim titriyordu temmuz sýcaðýnda,
Bir o kadar da üþüyordum
Seri cinayet iþlemeye meyilli bir çocuktum.
Bir de aðlamayý beceremedim,
Erkeklik hesabý yaptým sanki
Kendime milyonlarca ölüm seçtim,
Sen ezilirken ben milyonlarca kez öldüm, kendime inat...
Gurur denilen kahpe rüzgar esince odama,
Ben camdan dahi bakmadým.
Bir sen yoktun birde Temmuz güneþi.
Ben hâlâ üþüyorum
Ve ben hâlâ kendime inat yaþýyorum.
Sonra ayrýlýk türküleri çýðýrtýyorum kendimce.
Kimini baðýra baðýra,
Kimini fýsýltýyla söylüyorum
Bir ben dinliyorum bestesi yarým türkülerimi
Bir de ben.
Sonra küfrediyorum yürekten
Binlerce yürek daðlanýyor feryadýmla
Sen bilmiyorsun.
Sonra dostum, þiirler yazýyorum sana ithafen,
Makalelerimde de sen varsýn
Kahramaný sen oluyorsun hikayelerimin,
Mutlu son olmuyor belki ama
Elden ne gelir?
Dostum sen hiç yaþarken öldün mü?
Birden kapýda ayak sesleri duyuyorum,
Kulaklarým bu ara iyi iþitiyor,
Gözlerim de iyi görüyor
Seni beklemekten olsa gerek.
Fýrlayýp kapýyý açýyorum,
Ve sen hariç bütün dünyayý görüyorum
Milli davaya koþan milyonlarý görüyorum
Sancak taþýyanlarýn ayak sesleri
Titretiyor dünyayý
Hatýrlar mýsýn usta,
Kurþunlara dizilen hilal ve ülkü kardeþleri.
Onlarýn güler yüzleri aydýnlatýyor dünyamý,
Sert bakýþlar altýnda.
Sert bakýþlarýnla beraber
Ben her þeye inat SENÝ BEKLÝYORUM.
Türkü / 16
Bir Denemenin Denemesi
ya da
Sýddýk Uçar
41° Ateþlerin için de kývranan birinin sayýklamasý.
Nasýl girdin kapsama alanýma, Adýn neydi? Bilemiyordum. Sahi
ne iþin vardý yanýmda, ne iþin vardý ta gönlümün içinde kendi
dünyamda yýkýla düþe yaþarken (ki adýna yaþama denirse). Niye çýktýn
karþýma? Mutlu bir yaþayýþ þeklim vardý. Kendimi mutlu hissedebiliyordum en azýndan, henüz sigara içtiðini bilmiyordum. Çok geçmeden
sararmýþ diþlerinden ve sararmýþ týrnaklarýndan sezmiþtim.
Kahverengi ojelerin üzerindeki sarýmtýrak lekeler ele veriyordu seni.
Bütün ömrüm boyunca nefret ettiðim tütünün nikotini kalem parmaklarýnda, gülümseyen yüzünle çeliþiyordu. Sahi sen ne diyorsun, bu
hususta, bana katýlýyor musun? Aklýmý karýþtýrmadan tekrar sorayým?
Sahi ne iþin vardý buralarda, güzel bir iþin varmýþ; seviyor, seviliyormuþsun. Hayatýmý, düþünce dünyamý, gönüþ dünyamý 7.4 þiddetinde
sarsmak ve beni bir enkaz yýðýný haline getirmek için mi geldin
buralara? Senin böyle bir niyetin olmayabilir. Fakat geliþin beni periþan etmiþtir; bilesin. Kýsaca kendinden bahsetmiþtin, çalýþtýðýn yerden, arkadaþlarýndan anlatmýþtýn. Sahi insanlar sana nasýl yaklaþýrlardý? Sesini duyarlar mýydý hiç. Seninle konuþurlarken onlarý da
benim gibi terler basarmýydý. Sigaraný yakarlarken elleri titremeyen
birini hatýralabiliyor musun? Karadenizin dalgalarý gibi hýrçýnlaþtýðýn
olur muydu ara sýra? Yoksa hep o dalgýn gözlerle bakar durur muydun? Ötelere, sahi sen hep böyle güler misin üzüldüðün olur mu?
arasýra, bazen efkarýný daðýtmazsa geceler, gözpýnarlarýndaki yaþlarýn
gamzeli yanaklarýna süzüldükleri olur muydu yoksa yoksa güzel sen
aðlamak nedir bilmez misin, bilsen de aðlama bilmesen de aðlama ne
olur senin yerine ben aðlarým, aðlarým ki belki deli gönlüm uslanýr.
Ben bu satýrlarý yazarken radyoda içli bir ses (Zara) “Bir tipiye
yakalandým yaz günü - Kar yaðdý saçlarýma...” Ýnsanýn kýþ gününde
tipiyi yakalanmasýnda bir anormallik yoktur. Fakat yaz gününde tipiye
yakalanmak nasýl olur diye sorma sakýn.
Senin her geliþ ve gidiþlerinde hep tipiye yakalanýyorum, sen
bunun hiç farkýnda deðilsin. Týpký 41 derece de ateþlerde yandýðýmýn
farkýnda olmadýðýn gibi. Sen eski çalýþtýðýn yerden, yeni aldýðýn güneþ
gözlüðünden, ilk defa Kamu personeli olacaklarýn imtihanýndan bahset, saçlarýnla oyna, onlarý arada bir bir savur ve daðýt. Sonra parmaklarýnda düzeltmeye çalýþ.
Sen hep Züleyha olmayý tercih ettiðin halde benden de Yusuf
olmamý bekledin. Ey yarým kalmýþ sevdalar yüzünden taþ kesilmiþ bir
aþk acýsý kadar güzel olan ........ Ben Yusuf olamýyorum. Sen hala benden Yusuf olmamý bekleyecek misin?
Aczimi, zayýflýðýmý, yufka yürekliliðimi itiraf ediyorum; Ben Yusuf
olamýyorum. Biliyorum görüyorum ve inanýyorum ki sen hala
Züleyha’sýn.
Seni bir heykel gibi hep uzaklardan seyretmekten yoruldum. Uzat
ellerini...
Türkü / 17
Sevgi Duvarlarý
Emine Tosun
S
evgi... Uçsuz bucaksýz kumsallarda sabahlamak, gözlerinden
yaþlar akarken gülebilmeyi baþarabilmek. Ýþte sevgi böyle inanýlmaz ve bir bu kadar da anlaþýlmaz bir duygu.
Sevgi kimi zaman yanýnda nefreti getiren, kimi zaman bizi sonsuz
mutluluklara götüren bir çýkmaz. Sevgi için bir çýkmaz diyorum; çünkü
sevgi hem dünyadaki en güzel duygu, hem de dünyadaki en acý duygu
oluyor bizim için. Bir insan sevmek her zaman bize bir insan kazandýrmýyor; çünkü sevgi karþýlýklý olunca güzel. Tek taraflý olunca ise sýkýcý
örülmüþ duvarlarýn ardýndan ýþýðý görebilmek için küçücük bir boþluk aramaya benziyor. Aslýnda her zaman duvarlarla örülüyüz biz, hepimizin
içerisinde saklanmýþ bir sevgi var; ama bu duvarlarý yýkýp ortaya o kocaman sýcacýk sevgiyi çýkaramýyoruz, duygularýmýzý her an dýþa vuramýyoruz. Sevgisizlik en kötü þey belki de, bir kuþu, bir çiçeði, bir böceði bile
sevmek insaný insan yapan duygu. Ýnsan sevince özel olur bence; çünkü
çevremizde o kadar çok sevgisiz insan var ki; biz birilerini bir þeyleri
sevince özel sayýlýyoruz.
Sevgi dokunmaktýr belki de, hislerini saklamamak özgürce dýþa vurmaktýr, karmaþanýn içinde sükunetle dolaþabilmektir. Bir ilkbahar sabahý
uyandýðýmýzda gördüðümüz allý morlu menekleþelerdir kim bilir?
Ýþte sevgi bu kadar yoðun yaþanan ve yaþandýkça da artan bir
duygudur ve bence dünyada esirgenmeden yaþanmasý gereken en yüce
duygu ve yüce histir. Peki biz neden kendimizi böyle güzel bir histen
mahrum býrakalým ki? Severek hayatýmýzý renklendirelim ve hayata sýmsýký baðlanalým ve öyle sevglier yaþayalým ki hayatta bir sonbahar
akþamý, kurumuþ yapraklar arasýnda gözlerimizi hayata yumarken bile
mutlulukla gülümseyebilelim.
Türkü / 18
Galata’da Yalnýzlýk
Seyit Kaya
Ý
stiklal caddesini içime çekip aþaðýya doðru süzüldüðümde, Galata
Köprüsü’nün ortalarýnda bir ara durduðumu hissettim. Kollarýmý trabzanlara yaslayýp seyre daldým. Boðaz! Vapurlarýn huþû ile süzülüþü ve esrarengiz gizemine dalýp gittim. Açýklara demir atmýþ Ýngiliz bandýralý devasa yolcu
gemisi, martýlarýn helezonik sortileri ve bitmeyen hareketlilik içindeki derin
sükut! Bütün güzelliði ise o eþsiz Mavi himaye ediyor. Mavinin en güzel
yakýþtýðý yer. Tarihin ve þimdinin ortasýnda mükemmel renk.
Onbeþ milyonluk þehirde yine ayný ben! Deðiþen bir þey yoktu. Yalnýzlýðýn
dayanýlmasý gittikçe zorlaþan acýsýndan baþka!.. Baþbaþa kaldýðým en zor
çilem yalnýzlýðýmla þu koskoca Ýstanbulda da yüz yüze gelmiþtim ya?! Bu
kalabalýk þehrin ortasýnda da tek baþýna kalabilmek ayrý bir meziyet. Kavuþmak
diye iç geçirirken sevgilimle beraber olduðumun farkýna vardým. Hiç ayrýlmadýðým, sabahtan akþama kadar beraber olduðum zalim sevgilimle.
Mücerret olanlara olan baðlýlýðým sevgilimin seyrek gözükmesiyle daha da
arttý. O da görünmez oldu. Tanrýlaþtý. O benim kafamdaki görmek istediðim,
görünmez oldu. Tanrýlaþtý. O benim kafamdaki görmek istediðim, bilmek istediðimdi. Görünmüyordu ama vardý. Varlýðýndan haberdardýr. Hep var olacaktý. Velhasýl beraberdik. Yalnýz deðildim diyebilir miydim ki?!
Vapurlar birbiri ardýnca geçip durdu. Martýlar uçuþup durdular. Dalýp gittiðim maviden kurtuldum. Trabzanlar’dan kolumu çektim ve son kez maviye
baktým. Hilal kaþlý mahmur gözlü Ýstanbulum... Aþýðýným. Ýlk fýrsatta sana
geliþim bundan. Acýlý süren aþklarýmýn ortasýnda ve ertesinde sana sýðýnýyorum. Senin göðsüne yaslanýyorum. Sana sarýlýp geziyorum! Kokluyorum seni,
yedi tepeni çýkmak yormuyor beni! Aðýtlarýmla sýðýndýðým Galata Köprüsünün
kollarýndan yine ayný sýkýntýlarla ayrýldým. Buruk vedalaþma ile, Eminönüne
doðru ilerledim. Hadi be Ýstanbul! Sende de çare yokmuþ... Ruhuma rüzgarlarýn üfürüldüðü Caðaloðlu yokuþunu çýkarken keþke yanýmda O da olsaydý
diye iç geçirdim. Göremediðim, duvarlarýndan ötesini bilmediðim Gülhane
Parký ise her zamanki esrarengizliðiyle duruyordu. Kýçkýça arabalarýn, metronun ve insanlarýn zorla geçtiði yokuþu týrmandým. Sultanahmetteki cümbüþ
bir baþka! Çeþit çeþit insanlar. Anadolu, Avrupa, Asya, Afrika hep orada.
Selam veremediðim, selam alamadýðým büyük kalabalýðýn içinde süzülüp durdum.
Ertesi gün Galata Köprüsü’nden geçerken durup yaslandým yeniden
korkuluklara. Gözümün önünde boðazýn, vapurlarýn, martýlarýn ve yüce Ýstanbulun bitmeyen hareketliliði dans edip duruyordu. Bu cümbüþü seyrederken:
Zaman yok oluyor, evhamlarým en büyüðü kuþatýyor sizi. Renklerin en güzeli
mavi, Ýstanbul ve ben!.. Ýþte büyük dostluk!
Türkü / 19
FEL AKET TE BÝLE
S
Emine Þule Özkan
on sözdü sanki ama ilklere yolcuydu ýsrarla. Gözlerinde ýþýklar
büyütmekte, sözlerine anlam vermekte, ruhunu yüceltmekteydi.
Bakýþlarý ýslak, bakýþlarý taze, bakýþlarý bir sonbahardý. Sarý, solmuþ bir
yaprak düþtü sonra yüreðine. Gözleri küstü tüm altýn sarýsý ýþýklara. Yarýnlarý
sararýp solacaksa, bunu, bu sonbaharý andýran bakýþlarda tatmak istemiyordu.
Sonra bir tebessüm... Ama o da ýslak, o da solgun, o da sonlara yolcu!
Hatta ayný anda bir tezata da sahip. Çünkü o da, sözler gibi, ilklere yolcu sanki.
Onda da geceyi yýrtan bir ýþýk mevcut. Hem bir þeylere de özlemlerde gibi. O
ürkek tebessümün ulaþtýðý yerden mütereddit. Önceki hak eden ve hak
edilenlerin yerini tutabilmesi umuduyla birlikte, maziye hasret! Özlem, maziye
yolcu yani.
Bir demet çiçekle sunulmuþ bir dünya var avuçlarýnda, o ürkek tebessümden sonra. Her þey bir tatlý rüya sanki. Hatta kabusu bile barýndýrýyor içinde.
Ama o, tatlý rüyanýn sarhoþluðuyla dolup taþmakta. Varlýðýna sahip ama bu
varlýk ona çok fazla... Çünkü bu varlýk yabancýsý olduðu bir dünya, alýþýlmasý
zor bir hazine. Tahayyül etmesi bile güçken, o rengarenk dünyanýn sahibi
olmasý, hem de karanlýklarýn ortasýndayken... Ne muhteþem bir duygu
Rabbim!
Acaba hak ediyor muydu tüm bunlarý? Son sözleri ilkleri müjdelemesi,
ýslak bakýþlar, bir ürkek tebessüm ve sonra bir demet çiçekle sunulmuþ rengarenk bir dünya? Bu kadarý çok ama çok fazlaydý! Bir armaðansa bile hak
edilmeliydi. Veren nasýl bir memnuniyetteyde ki bu armaðanda bu kadar
cömertti? Aslýnda hayýr! Bu verilenler O'nun için deryada bir damla bile deðildi. Acziyetin doruðunda olan bizler içinse imkansýzlýða yolcu olan bir hazineydi. Daha sayamadýðý nelere sahipti!
Ne baharlar vardý, yaþanmýþ ve yaþanmakta olan. Ne rüzgarlar vardý
umuda, mutluluða sürükleyen. Ne sevdalar vardý yaþanmaya bile kýyýlamayan. Veren yüce olunca, hissettirdiði de yüce olmalýydý, yaþanmasý da
onurlara sürüklemeliydi insaný.
Bulutta gizlenmiþ bir tek yaðmur tanesi hayatý müjdeliyor. Yere düþüp,
çiçeklere yaþam kaynaðý olma yolunda azimkar. Bir bitkiyi yeþertmeye muktedir. Yani hayatýn ta kendisi.
Harikulade bir doða var kullanýmýmýza sunulmuþ. Güneþin kýzýllýðýna vurgunum, yaðmurun düþüþüne sevdalardayým, aðacýn yeþilinde hayata açtým
gözlerimi. Ben doðanýn tutkunuyum. Sahibine
þükürlerdeyim. Ne verdiyse, o yüce veriþin hatýrýna,
varolaný sevme duasýndayým.
Her fýrtýna aslýnda denize dinginlik kazandýrmakta. Deniz fýrtýnasýz da var ama fýrtýnanýn yaþamý
denizi yüceltmekte. Yüreðimdeki okyanuslarý ne
yapayým? Onlar da fýrtýnalara maruz kalmakta!
Fýrtýnanýn varlýðýndan rahatsýz olmak yerine
okyanusuma kattýðý anlamla ilgiliyim. Dilerim
okyanuslarým kurumaz ve fýrtýnam da hiç bitmez.
Çünkü O'nun yüceliði felakette bile mevcut!
Türkü / 20
AÐIT
Kenan Çarboða
Elsize el uzattým elinde elim gitti
Kandýðým, güvendiðim, tuttuðum dalým gitti.
Sabýr, þükür ederken gidenlere düþüncem
Mazlum kaldý bedenim küfüre dilim gitti
Kopardýlar gönlümden en mahrem çiçekleri
Sonbaharda solmayan bir solmaz gülüm gitti
Gülü giden bahçeler bülbüle gurbet oldu
Gönül hazana döndü yeþilim,alým gitti
Bülbül isyan yurdunda kendini çekti dara
Arýlar zehir içti peteðim,balým gitti
Gönlümdeki fýrtýna yýktý geçti herþeyi
Sevdanýn denizinde sallanan salým gitti
Dimaðým ters yüz oldu aklým depreme gebe
Yönüm vuslata döndü firkate yolum gitti
Ben yarime aðlarken hasretin narý ile
Bir de baktým omuzda önümden salým gitti
Türkü / 21
Aþkýn Beni Del’eyledi
orta anadolu yöresi
1960'lý yýllardan itibaren ismi baðlama ile birlikte anýlan, sadece geniþ halk
kesimlerinde deðil, ciddi musiki çevrelerinde de taktir ve hayranlýkla dinlenen
Neþet Ertaþ'ý farklý bir baðlamda deðerlendirmek gerekiyor. Çünkü o da aslýnda tam bir yöre sanatçýsý, yani mahalli bir sanatçý olmasýna raðmen yaygýn
þöhreti ve söylediði türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanýnan biri olarak
diðerlerinden ayrýlýr.
Ýþte Neþet Ertaþ Orta Anadolu bozkýrlarýnýn tam göbeðinde, "ay dost deyince yeri göðü inleten" gönül delisi bir babanýn evladý olarak 1938'de
Kýrtýllar'da dünyaya gelir. Hiç çocuk sahibi olamadýðý ilk karýsý Hatice'yi genç
yaþýnda kaybeden Muharrem Ertaþ, ikinci evliliðini Kýrtýllar köyünden Döne ile
yapar ve bu evlilikten, Necati, Neþet, Ayþe, Nadiye ve muhterem adýnda beþ
çocuðu olur. Kýrtýllar nüfusunun tamamý abdallardan ibaret olan bir aþiret
köyüdür. Köyün çevrede "abdallar" adýyla anýlmasý da bundan olsa gerek.
Daha altý yedi yaþlarýnda iken, kendisini yöre düðünlerinin aranýlan sanatçý
babasý Muharrem Ertaþ'ýn sazý önünde oynarken bulan Neþet Ertaþ, hayatýný,
bir nevi hayat destaný diyebilceðimiz 1960'lý yýllarda yazdýðý uzun bir þiirinde
þöyle anlatýr.
TÜRKÜ BABANIN HAYAT DESTANI ÞÝÝRÝ
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kýrtýllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata'yý bildin dediler
Dizinde sýzýydý anamýn derdi
Tokacý saz yaptý elime verdi
Yeni bitirmiþtim üç ile dördü
Baban gibi sazcý oldun dediler
O zaman babamdan öðrendim sazý
Engin gönül ile Hakk'a niyazý
O yaþýmda yaktý bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldýn dediler
Zalým kader devranýný dönderdi
Tuttu bizi Ýbikli'ye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadým meydanda köçek dediler
Anam Döne Ýbikli'de ölünce
Tam beþ tane öksüz yetim kalýnca
Beþimiz de Periþan olunca
Babamgile burdan göçek dediler
Yürüdü göçümüz Tefleðe doðru
Bu hali görenin yanýyor baðrý
Üç aylýk çoçuðun çekilmez kahrý
Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgat'ýn Kýrýksoku Köyü'ne vardýk
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adý Arzu dediler bir ana bulduk
Ýþte bu anadýr buldun dediler
Türkü / 22
En küçük kardaþý kayýp eyledik
Onun için gizli gizli aðladýk
Üstelik babamý asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldýn dediler
Zalým kader tebdilimi þaþýrttý
Heybe verdi dalýmýza devþirtti
Yardým etti Yerköy'üne göçürttü
Biraz da burada kalýn dediler
Yerköy'den Kýrýkkale'ye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüþ aldýk
Kýrþehir'e varýnca kemaný çaldýk
Aferin arkadaþ çaldýn dediler
Yarin aþký ile arttý hep derdim
Babamý bir yere dünür gönderdim
Baþlýk çok istemiþler haberin aldým
Ýstemiyor yarin seni dediler
Kýrþehir'de yedi sene kalýnca
Düðün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralýnca
Ankara'ya gider yolun dediler
Ankara'da (sünnetçi) Veysel Usta'yý buldum
Epeyce eðleþtim, evinde kaldým
Yüz lirayý verip bir yatak aldým
Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladým münasip yerde
Kaldý kavim kardaþ hep Kýrþehir'de
Bu aþk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler
Yarin aþký ile döndüm þaþkýna
Arada içerdim yarin aþkýna
Canan acýmaz mý garip dostuna
Buna da içeriye alýn dediler
Bu hasretlik duygusu Türkü babanýn sanatýna olumlu etki yaparak, memleketin taþýna, topraðýna, insanýna hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün
doðmasýna sebep oldu.
Ana vatanýmsýn, baba yurdumsun
Ozanlar diyarý þirin Kýrþehir
Uzak kaldým gurbet elde derdimsin
Hasretin baðrýmda derin Kýrþehir.
Feleðin yazdýðý kara yazýynan
Çok yürüdüm baðrýmdaki sýzýynan
Kara kaþlarýynan, kara gözüynen
Aþýk etti beni birin Kýrþehir
Gerçekten de "gönül" kelimesinin Ertaþ'ýn þahsi lügatinde çok özel bir yeri
var. O adeta, týpký Yunus gibi, Hacý Bektaþ-i veli gibi kendisini "gönüller yapmaya" adamýþ biri... "gönül"ün geçmediði türküsü yok dense yeri...
Þu garip halimden bilen iþveli nazlým
Gönlüm hep seni arýyor neredesin sen
Tatlý dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arýyor neredesin sen
Bir baþka türküsünde:
Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharým güz oldu yazým kýþ oldu
Gönüle yarini bulduramadým
Baharým güz oldu, yazým kýþ oldu
Kaynak : Söz-Müzik: Neþ'et Ertaþ
Türkü / 23
Tebessüm
Küçük kýz, hüzünlü bir yabancýya gülümsedi. Bu
gülümseme adamýn kendisini daha iyi hissetmesine sebep
oldu. Bu hava içinde yakýn zamanda kendisine yardým eden
bir dosta teþekkür etmediðini hatýrlayarak ona bir not yazdý ve
yolladý.
- Arkadaþý bu teþekkürden o kadar keyiflendi ki, her öðle
yemek yediði lokantada garson kýza yüklü bir bahþiþ býraktý.
- Garson kýz ilk kez aldýðý bu bahþiþin bir kýsmýný akþam
eve giderken her zaman köþe baþýnda oturan fakir adamýn
þapkasýna býraktý.
- Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... Ýki gündür
boðazýndan aþaðý lokma geçmemiþti. Karnýný ilk defa doyurduktan sonra bir apartman bodrumundaki odasýnýn yolunu
ýslýk çalarak tuttu. Öyle neþeliydi ki bir saçak altýnda titreþen
köpek yavrusunu görünce kucaðýna aldý.
- Küçük köpek gecenin soðuðundan kurtulduðu için mutluydu. Sýcak odada sabaha kadar koþturdu.
- Gece yarýsýndan sonra apartmaný dumanlar sardý, bir
yangýn baþlýyordu. Dumaný koklayan köpek öyle bir havlamaya baþladý ki, önce fakir adam uyandý, sonra bütün apartman halký...
- Anneler, babalar dumandan boðulmak üzere olan yavrularýný kucaklayýp ölümden kurtardýlar...
Bütün bunlarýn hepsi, beþ kuruþluk bile maliyeti olmayan
bir tebessümün sonucuydu...
Türkü / 24
ÝNSANLAR BÝR GARÝP
Atalay Þahinbakan
Ý
nsanlar ne garip deðil mi? Bir zamanlar bir hayal peþinden koþuyorlar, sonra bulduklarýný peþinden koþtuklarý hayal sanýp yýllar yýlý ,
geceler boyu onunla avunup, onunla þekilleniyorlar. Bir umut peþinden, bir rüzgar dalgasýnda yuvarlanýp gidiyorlar. Adeta yýldýzlardan
yaðmur yaðdýrýyorlar, güllerini açýlmasýný bile kendi sevgilerinden
biliyorlar. Býrakýn çiçeklerin açmasýný, güneþin bile doðmasýna kendilerince yorum getiriyorlar, onlar olmasaydý güneþ doðmayacaktý bile.
Onun için dünyadaki milyonlarca insan, birkaç sevdalýnýn sevdasý için
güneþten mahrum bile kalmýyorlar diye geçiriyorlar akýllarýndan... Ama
olmuyor iþte! Bir gün sayelerinde doðan güneþ doðmaz oluyor. Her
yer kap kararanlýk bulutlara bürünüyor. Bütün hayaller yýkýlýyor, bütün
kapýlar kapanýp, bütün yýldýzlar sönüyor. Geceleri rüyalarýný süsleyen
melekler bile terk ediyor onlarý. Adeta bir karabasan gibi çöküyor
onlarýn üzerine hayat. Nereye baksa kaos, nereye gitse karamsarlýk.
Sahi ne oldu? Diye de kimsenin aklýna gelmiyor. Niçin olduðunu bile
kimse düþünmüyor. Sebepleri araþtýrýlmadan sonuçlar üzerine fetvalar
veriliyor. Her biri bir yandan suçlular aramaya baþlýyor. Çiçeklerin toplandýðý zamanlar bile hatýrlanmýyor artýk. Çiçeklere bile intikam gözüyle
bakýlýr oluyor.
Oysa ben anamýn, babamýn sevdasýný bilirim. Oysa ben köydeki,
kasabadaki insanlarýmýzýn sevdalarýný bilirim. Oysa ben Anadolu'nun
bilmem hangi köþesindeki bacýmýn sevdalarýný da bilirim... Elleri nasýrlý, gözleri nemli, buðday benizli ama yürekleri, gönülleri bir baþka
coþan, sevdalarý için yüreklerini köz yapan, gönüllerini çeþme gözlerini oluk yapan insanlarý bilirim ben... Dilleri lal olan insanlarýn yüzlerinin
nasýlda al al olup da sevdalarýný bir ömür boyu çekenleri de bilirim.
Ve sonra düþündüm. Ýki sevdayý yan yana koydum. Ýnsanlarý karþý
karþýya oturttum. Birindeki sessizlik, diðerinin parlayan yýldýzlarýný bile
ýslattý. Birindeki fedakarlýk diðerinin hayat bütün hayallerini gölgeledi.
Neydi o zaman bu iki sevda arasýnda ki fark.? Halbuki ikisi de ayný kalp,
ayný gönül ve ayný bedene sahipti. Öyleyse neden, neden biri diðerinin
ölçülerinden, deðerlerinden çok daha yüksekti?
Galiba, bunlardan biri niçin sevmiþ olmasý gerektiðinin farkýnda,
diðeri ise neden sevdalandýðýný bilmiyor. Biri, yapay yýldýzlar peþinde
sürüklenirken, diðeri, gönüllerinden akan yaþlarla deryalar yaratmakta.
Bunlardan birininkine sevda, Karasevda diyorlar, diðerininkine, hoþlanmak veya gönül eðlencesi diyorlar. Bilmiyorum ama insanlarýn gönüllerinden eðlence olursa, seyircisi de meyhaneci olur. Ama gözlerinden, gönüllerinden akan yaþlarla deryalar yaratanlarýn seyircileri
olmaz. Çünkü onlar "eðlencelik" olsun diye deðil, kuruyan gönülleri
yeþertmek için, kara geceleri billurlaþtýrmak için, ama bilmeden, ama
istemeden bir ilahi emirler zinciri içerisinde yar dediði, yaren dediði
insana kendi kaderini baðlamakta iki insan tek kaderle bütünleþmektedir.
Evet, ben anamdan bilirim. "herifim" derken bile gözleri bir baþka
parlardý. Evet, ben anamdan bilirim. Bir kuru ekmeði bile bulamazken
"Herifi"ne olan sadakati ve hürmeti yaþadým.
Ama ben kendimden nedense bir türlü bilmiyorum. Kendimde
yaþamýyorum. Çevremde ise hiç.... !
Türkü / 25
SUSKUN
Beyhan Yýldýrým
suskun
yürümek hep ayný bildiðimiz yollardan
avutmak nede rezilce yanmak aþk ateþiyle.
ben koþtum yýldýzlarca yalnýzlýða
belki delice
ve rezilce uzanýp gökyüzüne
salýverdim kendimi
çocukluðumdan kalma alýþkanlýklarla yeniliyordum
seni aynalarda
yüzün dökülüyordu hiç olmayan ayaklarýma
beyazdý ellerin çocukken
ve eskiden
taa eskiden
bayram günlerini anýmsatýyordu gülümsemen
Buhara’da onüç yaþýnda kelebek topladým
musonlardan mercan kayalýklarýna
avuçlarýmda ceset artýklarý
bir an durup kývýrcýk saçlarýnýn arasýnda tepecikler görür
güneþin batýþýný yakalardým
yakalayabilirsem
sen yoktun
bilmezsin
bu topraklarda orkideler açar her sonbahar
bilinen her kuþ beyaz olurdu
kýrmýzý
çoðu kez mavi
alçak bakýþlar uçururdum üzerine yaðmurlardan
ve yaðmurlarý seninle severdim Keops’un
eteklerinde
sen varsan Keops bir dað bile olmazdý ki
olamazdý ki
yaðmurlar Buhara ve kuþ
sen yaðdýkça iklimlerime ben birikirdim
ve suskun koþarken yýldýzlarca yalnýzlýða
orkideler
tepecikler
avuçlarýmda ceset artýklarý
taþ tabletlerden bu yana her geçen milat
ilkeliðimle dokundum el deðmemiþ ýssýz
tenine
yaðmurlar birikirdi bir vakit avucumda
ve en uzun göçü yaþardým dudaklarýndan Tuna’ya
Türkü / 26
misafir topraklardan demir kemerli hikayeler anlatýlýrdý
ben seni Kudüs’de severdim hiç sevmemiþ gibi
suskun
hangi yollar götürdü seni
hangi savaþçýlara kan oldu beyaz ellerin
yýkýlan bu daðlarýn sahipleri vardýr elbet
oturmuþum yýldýzlar gibi gökyüzüne
Kudüs’ün aðladýðýný dinliyorum
güneþ en yakýcýlýðýnda þimdi
tarihe geçmeye çalýþýyor Spartaküs
ve bir Roma yanýyor sam rüzgarlarýyla güneyde
barbar oluyorum yýkýlýyor önümde bütün kentler
suskun yüzüðünden bir avuç su ver
yýkýlýyor önümde bütün kentler
üzerimden dökülürken kum taneleri
çocukluðumdan kalma ülkeler geliyor
tarihin kokuþmuþ sayfalarýna
yitik bir yaranýn peþinde atlýlar
çölde bir bedevi oluyorum
Sibirya’da daðlý
yokluðunu hissettiðimde bir sen yoktun
Klimanjeroda kara yüzlü köle
her birinin isimleri olan karlar biriktiriyordu
arýyordum seni yoktun
küllenmiþ aþk mevsimsiz kuruyordu ayaklarýmýn arasýnda
seni soluyor gibiydi akrep yelkovan
suskun
göç yollarýndayým
her yaþtayým
kervanlar geçiyordu sýra sýra
deniz kara bir yaðmura yenik þimdi
bütün bedenimde çýðlýk oluyordun
Çin gibi yýkýlýyordum o zaman
Buhara’dan bir gül düþtü avuçlarýma
yüzünün çýplaklýðýný Endülüs’ten seyrettim
tarihini kaybetmiþ seyyah gibi
steplerden sesleniyordum sana
Babil’den iþitiyordum çýðlýklarýný
ve bir Basra gibi kanayarak
suskun
yürüyorum
ýþýklar bir bir doðuyor kentler üstüne
ben yýldýzlar gibi yalnýzlýða
belki delice ve rezilce gidiyorum
bütün umutlar eski bir meþe aðacýnýn hasretinde gizli
yaþamak için açan her orkide bu bahara seni doðuruyor
ve beni apansýz tüketiyor yollar
Türkü / 27
ÝNAD-I MÝLÝTAN
Bakabilir misiniz hayata bir militanýn gözleriyle ya da anlatabilir
misiniz hayatý onun sözleriyle…
Yaprak sarýsý sonbaharlarda hüzünlü sevdalarý vardý; en az sizler
kadar. Sevdasý belki saksýdaki beyaz kardelen , belki cananýndan canýndan
çok sevdiði yari ya da uðruna hayatýndaki her þeyden vazgeçebileceði
davasý, kavgasý olabilir. O zaten sevmek için yaþar, yaþamak için öldürür
ve sevdasý için ölür.
Onun ne babasýnýn doðum günü hediyesi olarak aldýðý son model
arabasý, ne de denize nazýr villasý var. Sahip olduðu tek bir göz odada kavgasýnýn yarýnýný, zaferini düþlediði yataðý, hüzün karasý gecelerde
arkadaþlarý olan; sevgilisinin kara gözlerini anýmsatan çayý ve çektiði her
nefeste dünyanýn tüm dertlerini içine attýðý sigarasý. Tek ayaðý kýrýk
masasýnýn üzerinde duran kitaplarý, mum alevinde yazdýðý þiirler ve duvarda asýlý duran; þiirlerinin ozaný baðlamasý.
Bazen hayatý bir yarasa misali yaþadýðýný hisseder. Sizin için gündüz
ne ise onun için gece odur. Sizin için kuþ cývýltýlarý içinde, yeþil aðaçlarýn
altýnda dolaþmak ne kadar hoþ ise, onun için þehrin dolunayýn bile aydýnlatamadýðý arka sokaklarýnda dolaþmak o kadar hoþtur.
Aslýnda o da sever gün ýþýðýný, sever ama çýkmaz dýþarý. Yüzündeki o
sert mizacý atmadýðý, atamadýðý için. Ýnsanlar sorar birbirlerine hiç mi
gülmez bu adam. O da karmaþýk duygular içerisindedir o an, acabalar cirit
atar beyninde niye güler bu insanlar niye; hayat bu kadar acý, zulüm bu
kadar aþina ve gözyaþlarý bu kadar gerçek iken. Sonra bütün acabalar
birer birer yok olur, hepsi cevabýný bulmuþtur. Karar ortak; ya bu gülüþler
yalan ya da ben…
Yalan olmayan tek þey ise her an ensesinde hissettiði ölümün soðuk
nefesi olsa gerek. Arka sokaklarý kan kokan bu þehirde arkasýndan gelen
her adýmý, Azrailin ayak sesleri sanýr. Belindeki soðukluðu þakaðýnda
hissedeceðinden korkar ve sonra güler kendi kendine “nerden gelir
böylesi duygular aklýma.”
Aklýnda sadece ölüm yok aslýnda. Üsküdar yanarken aranan adamý,
radyolarýn söylediði gazetelerin yazdýðý parkesiyle uðraþýlan adamý
düþünür. Bir de ülkesinin aydýnlýk yarýnlara olan hasretini. Bu hasreti bir
nebze azaltmak için yakmaktadýr kendini ve bilir kendini yakarkenki aydýnlýðýn yarýnlardaki aydýnlýðýn yanýnda bir mum alevi kadar kaldýðýný. Kendisi
gibi binlercesinin olduðunu da bilir.
Bildikleri yaþatmaktadýr onu ve yaþadýklarýný bildiði için onun hazýrladýðý mutlak sonu da bilir. Bu sonu bile bile yaþar, inadýna yaþar; yaþarken
de yazar:
Unutmak yok olmaktýr; varolmaksa direnmek
Aþkla, þiirle, türküyle ve bir militanýn inadýyla direnmek
Ýnadýna haykýrmaksa yaþamak
Ben varým sen de varsan biz varýz
Türkü / 28
Selam "ben"i "biz"de yok edebilenlere…
O da yok edebilmek için beni bizde didinmiþtir bir ömür ve bizde benden gayrý olan "sen"i aramýþtýr ve de bulmuþ; bulduðu gibi sormuþ:
Bir militan olduðunu bilsen yine beni sever miydin
Mahpuslara düþtüðümü duysan beni arar mýydýn
Günde bin kez öldüðümü bilsen yine sever miydin
Yaralanýp düþtüðümü görsen yaram sarar mýydýn
Ne mahpuslara düþtüðünde aranmýþ ne de
yaralarý sarýlmýþ. Sevilmemiþti de. Sevilmediðini
þakaðýnda hissettiði vakit. Bitmiþti iþte yaktýðý son
"biz"de yok etme ümitleri, ülkesinin aydýnlýk
masasýnýn üstündeki son þiiri:
yaralanýp düþtüðünde
de anladý; korktuðunu
sigara ile birlikte "ben"i
yarýnlarýnýn hayali ve
Otogarda cinayet var
Ne ambulans ne polis var
Vuruldum düþtüm yerlere
Üzerime yaðmakta kar
Arkadaþlar gelmediler
Sen gel sevdiðim
Üzerime gazete örtün
Uyuyacaðým...
Uyudu, uyumadan önce dilinden bir þahadet, bir de þu sözler
döküldü:
Þakaðýmdaki kansa, o benim gülüþümdür,
Namert sürünmektense, mertçe ölüþümdür
Türkü / 29
Fedakarlýðýn
Böylesi
“Bebeðimi görebilir miyim?" dedi yeni anne...
Kucaðýna yumuþak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeðinin minik
yüzünü görmek için kundaðý açtý ve þaþkýnlýktan adeta nutku tutuldu! Anne ve
bebeðini seyreden doktor hýzla arkasýný döndü ve camdan bakmaya baþladý.
Bebeðin kulaklarý yoktu...
Muayenelerde, bebeðin duyma yetisinin etkilenmediði, sadece görünüþü
bozan bir kulak yoksunluðu olduðu anlaþýldý.
Aradan yýllar geçti, çocuk büyüdü ve okula baþladý. Bir gün okul dönüþü
eve koþarak geldi ve kendisini annesinin kollarýna attý. Hýçkýrýyordu...
Bu onun yaþadýðý ilk büyük hayal kýrýklýðý idi;
Aðlayarak: "Büyük bir çocuk bana ucube dedi..."
Küçük çocuk bu kadersizliðiyle büyüdü. Arkadaþlarý tarafýndan seviliyordu ve oldukça da baþarýlý bir öðrenciydi. Sýnýf baþkaný bile olabilirdi; eðer
insanlarýn arasýna karýþmýl olsaydý.
Annesi, her zaman ona "Genç insanlarýn arasýna karýþmalýsýn" diyordu,
ancak ayný zamanda yüreðinde derin bir acýma ve þefkat hissediyordu...
Delikanlýnýn babasý, aile doktoruyla oðlunun sorunu ile ilgili görüþtü;
- "Hiçbir þey yapýlamaz mý?" diye sordu.
Doktor : - "Eðer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapýlabilir" dedi.
Böylece genç bir adam için kulaklarýný feda edecek birisi aranmaya baþlandý. Ýki yýl geçti bir gün babasý :
- "Hastaneye gidiyorsun oðlum, annen ve ben, sana kulaklarýný verecek
birini bulduk ancak unutma bu bir sýr..." dedi.
Operasyon çok baþarýlý geçti ve adeta yeni bir insan yaratýldý. Yeni
görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatýnda büyük
baþarýlar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yýllar geçti, bir gün
babasýna gidip sordu:
- "Bilmek zorundayým, bana bu kadar iyilik yapan kiþi kim? Ben o insan
için hiçbir þey yapamadým..."
“Bir þey yapabileceðini sanmýyorum” dedi babasý, "Fakat anlaþma kesin,
þu anda öðrenemezsin, henüz deðil..."
Bu derin sýr yýllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açýða çýkma zamaný
geldi...
Hayatýnýn en karanlýk günlerinden birinde, annesinin cenazesý baþýnda
babasýyla birlikte bekliyordu. Babasý yavasça annesinin baþýna elini uzattý; kýzýl
kahverengi saçlarýný eliyle geriye doðru itti; annesinin kulaklarý yoktu...
- "Annen hiçbir zaman saçýný kestirmek zorunda kalmadýðý için çok
mutlu oldu" diye fýsýldadý babasý...
- "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduðunu düþünmedi deðil mi?"
Gerçek güzellik fiziksel görünüþe baðlý deðildir, ancak kalptedir! Gerçek
mutluluk, gördüðün þeyde deðil, asýl görünmeyen yerdedir...
Gerçek sevgi, yapýldýðý bilinen þeyde deðil, yapýldýðý halde bilinmeyen þeydedir!
Türkü / 30
YAR
Sana benden gayri kim seslenir
Türküleri ýraktan alýp
Yakýn kýlan…
Yanmada hal ben olan …
Yollar var muratsýz
Hallar var izahsýz
Yanmalar çerahýnda
…kül alevsiz
kanamýþ gülde isimsiz
Düþler var mektupsuz pulsuz
Mevsimler var baharsýz yazsýz
Gelinmez gidilmez
Tat tuz alýnmaz
Gece gündüz bilinmez
Kapýlar var paslý kilitli açýlmaz
Daðlar var karlý dumanlý
Hüzünsüz yadsýz geçilmez
Menzil var ötesiz bilinmez
Ondan gayrýsýna sual edilmez
Bin bir çiçek derilir
Gonca yüzde kardelen gülmez
Derdin dermaný…
Yol yara…hal yara…
…vakit yara
Bizar göçmen kuþlar
bulutlar aðlar
toprakta damla damla yaðmur
Kurak çorak yer yurt
Dara düþmüþ sýrat
Sýra bulanmýþ akýl
Irakta yakýn yakýnda ýrak
Gönlüne düþmüþ güman
Sana benden gayrý kim seslenir
Hasreti ýraktan alýp
Vuslat kýlan…
Sesde sözde dil muhabbet
Yanmada ben olan
…yar
Aliþan SATILMIÞ
Türkü / 32