Sayı – 9 Harp Mecmuası Mayıs 1332 İdârehâne: İstanbul – Cağaloğlu Kapalıfurun Sokağı numro 6 (Telefon 1854) Fiyatı: 1 kuruş On beş günde bir çıkar asker ve muharebeden bahs eder risale-i musavvere “Bir keþif kolumuz” Düþman süvari keþif kolunu toplu ve muvaffak ateþleriyle kaçýrtýrken Yıl – 1 Recep 1334 İstanbul ve vilayât için posta ücreti de dahil olduğu halde bir yıllık iştirak bedeli 25 kuruş Harp Mecmuası (Mayıs, 1332) Sayı – 9 bî-rahmâne tasallut etmiş haşin bir kuvvet yokdur. Asya-yı cenûbî gibi cenubî Afrika’yı da mahza soymak için irtikab olunan vahşetlerin yad-ı dil-hiraşını hafıza-i beşer ilelebed istikrah ile tahattur eder. Sahife 130 Harp Mecmuası SÜLEYMAN ASKERÎ BEY Galiba (Kartaca) münasebetiyle olacak; Fransız şair-i meşhuru Lamartin “Şarkda Seyahat” adlı eser-i marufunda bazı akvam-ı kadimenin harekat ve muharebatını maksad-ı İngiliz idaresi, İngiliz hakimiyeti, İngiliz medeniyeti, âlîcenâbâneden ziyade menafi-i ticariyeye matuf ve hâdim İngiliz insaniyeti mütevâlî bir nehb ü gâretden başka bir şey add ile zillet-âlûd gösteriyor. Ve yalnız Kartaca’nın ve değildir. İngiliz mesaisi, İngiliz Kurun-ı Ula’nın değil, bilumum zekası, İngiliz azmi, İngiliz ruhu dünyanın ve her zamanın en yalnız bir gaye-i hayal tanır: büyük kahramanı olan Anibal’i Soymak... Her ne suretle olursa bile, “Anibal bana hiç bir vakit olsun soymak... Bila fasıla ve Hindistan kumpanyasının gene- daima soymak!.. rallerinden başka bir şey görün- (İrlanda da dahil olduğu medi!” sözüyle esfel-i safilin halde!.) memalik-i asliyesinde şenaate yuvarlıyor. himaye-i hayvanat cemiyetleri- nin en müşfikini dolaşdıran Lamartin hakikatden ziya- de hayale mağlub ve mantık- İngiltere’nin müstemlikatındaki dan ziyade evhama meclub ebna-i âdem, hayvanların en mühmeli, en metrukı ve en sühan-perdazlardandır. Gerek mağdurudur. Britanya adasında insaniyet-i kadimede, gerek bir bargiri, beşeriyet-i hazırede hiçbir harp Hindistan’da, Sudan’da -hatta bilmiyorum ki sırf insanî bir ulû asil, hatta hassas, hatta müdrik cenâbın veya umumî bir gaye-i ve mütefekkir- bir âdemden hayalin sevkiyle ihtiyar edilmiş ziyade mazhar-ı himayet ve şef- olsun. Kartaca Roma’dan daha kat olur. haksız ve Yunan-ı kadim köhne kira arabasının İngiliz dudaklarındaki her ibtisam-ı hayırhevâhâne, karşısındakinin mevcudiyetini paralayacak ısırmanın meşime-i “Süleyman Askerî Bey” Irak cebhesinde harekatın ilk devrinde cüz’î bir kuvvetle fâik hasma uzun zaman mukavemet göstermiþtir. ticarî menafi-i hasiseye hod- İşte bu fıtratda, bu mahiyetİngiltere, rinde yalnız bir şemme-i hakikat generallerinin, sırf nakdî, sırf mak için dökülür!.. olan Fakat Lamartin’in bu sözle- panyası yani İngiltere devleti dumû‘-ı rikkati, gark etmek boğ- de vardır ki o da Hindistan kum- teşekkülüdür. İngiliz gözlerinin İran’dan daha âlîcenâb değildi. gâm ve zebunkeş birer hıdmet- kutb-ı kar bulunmalarıdır. İngiliz kılıcı şimâlîden kutb-ı cenûbîye kadar ne vakit sıyrılırsa bu kavm şikar-ı menfaat taharrî eden masum, mağdur ve mazlum çıkası gözlerini Basra Körfezi’ne olur. Sefain-i harbiyesinin topla- ve bu körfezin en mübarek ve rı İngiliz olmayanları ısırmaya berektdar mailesini teşkil eden bizim Irak’ımıza bir buçuk asır- muheyya birer canavar dişlerin- dan beri dikmiş durmuşdu. den başka bir şey değildir; Britanya hükümeti bu kıt‘a-i İngiliz hırsını îkâz edebilecek İslamı zabt için her dürlü vesaiti, riyazı Süleyman Askerî Bey çadýrda sedyesinde Ateþ hattýnda ayaðýndan muhlik suretde yaralanmýþken yine sedye ile hatt-ý harbde kuvvetlerini idare etmiþ ve bilahire bu uðurda nefsini selametimiz yoluna feda etmiþtir. bir refah ve servete sahib olan akvamın vay haline!.. Hakk zaife İngiltere kadar Sahife 131 Sayı – 9 Harp Mecmuası gitdi. Ve şehrin on beş kilometre kurbundaki (Şuaybe) mevki-i müstahkemine taarruz etdi. Süleyman Askerî Bey’ce maksad hasıl olmuş, tevakkuf-ı na-pezir bir seyl-i huruşân zan olunan düşmanın tevkîf, tehdid ve hatta mağlub edilebileceği imkanı fiilen gösterilmiş idi. bir hesab ve ihtimam ile, ihzar ediyor ve Hindistan büdcesi Süleyman Askerî (Şuaybe) önünde ihtiyarıyla müebbeden kaldı. Onun oradaki mezarı, bizim müebbeden yıkılamayacak olan istihkamlarımızdan biridir. Bir memleketin şühedası da evlad-ı zî-hayatı gibi müdafaasını deruhde ve îfâ eder. Bu zamanın ve bu vakaların tarihini yazacak olanlar -teferruatda ne kadar ihtilaf olursa olsun- bir noktada huşu‘ ve tazim ile ittifak edecekler ve diyecekler ki: len hazırlanmış bir düşman karşısında buldu. Ve zavallı Basra her masrafı, yüz elli seneden beri aşk ve şevk ile eda edip duruyordu. Harb-i umumî tehaddüs etdiği zaman vatanımızın o cüz-i baîd ve rakîki bir buçuk asırdan beri mükemmeo müfteris harisin ilk tu’me-i şikarı oldu. Basra’nın müellim olduğu kadar vahim Merhum Süleyman Askerî Bey’in tercü me-i hâl-i resmîsi: idi. Çünkü mesafenin uzaklığı ve tarik-i bahrînin düşman yedinde bulunması tevessu‘-ı istilayı fevkalade teshil edecek mahiyetleri haiz bulunuyordu. Süleyman Askerî, vatanı için vatanından başka herşeyini isteyerek ve gülerek feda etmiş bir Osmanlı idi!.. Süleyman Nazif sükutu İşte böyle bir zamanda erkan-ı harbiye kaimmakamı Göğsünde bir madalyası Şehid Hafız Hakkı Paşa, büyük bir aşk ile sevdiği vatan yavrularına siperde nişan talimi yapdırırken 23 Teşrin-i sani 1318 senesi Mülazım-ı sanilikle mekteb-i harbiyeyi ikmal edip erkan-ı harbiye sınıfına tefrik olunmuş ve 23 Teşrin-i evvel 1321’de Mümtaz Yüzbaşı olarak üçüncü orduya tefrik ve 9 Şubat 1323 senesi Manastır Merkez Taburu Talim Muallimi muavinliğine ve 14 Mart 1324 tarihinde işbu taburun muallimliğine tayin edilmişdir. 22 Ağustos 1325 senesinde rütbesi kolağalığa terfi buyrularak Bağdad jandarma tensikatına, 19 Ağustos 1328 tarihinde Bingazi ve havalisi kumandanlığı erkan-ı harbiyesine ve aynı senenin Kanun-ı evvelinde muvakkaten müretteb onuncu kolordu erkan-ı harbiyesine memur edilmişdir. 14 Teşrin-i evvel 1329’da Bağdad jandarma efrad-ı cedide mektebi muallimi iken terfian binbaşı olmuşdur. 17 Temmuz 330 tarihinde icra-yı tekaüdine irade-i seniyye şeref-sudur buyrulmuşdur. 30 Teşrin-i sani 330 tarihinde rütbe-i askeriyesinin kaimmakamlığa terfiiyle Basra valiliğine ve otuz sekizinci Basra fırkası kumandanlığına meclis-i vükela kararıyla bi’l-istizan irade-i seniyye-i hazret-i padişahi şeref-sadır olmuştur. Askerî Süleyman Bey, Irak kumandanlığını deruhde ederek düşmanın pîş savletine dikildi. Bazen tek bir âdem, koca bir orduya ruh olmak itibariyle, başlı başına bir ordu olabilir. Bu nadir, fakat vaki‘dir, işte Süleyman Askerî Bey o nedretlerden birini îkâ‘ ve ibda‘ etdi. İngilizleri (Kurna) kasabası önünde aylarca tutan kuvvet, Süleyman Askerî Bey’in şahs-ı bî-pervasıyla yine kendisinin intihab etmiş oduğu bir avuç kahraman idi. Süleyman Askerî, Kurna önünde ve gayet vahim suretde iki bacağından yaralandı. Cerihalarının iltiyam-ı na-pezir olduğu veya hiç olmazsa kendisini bir kaç ay meşy ve hareketden mahrum edeceğini koca asker, etibba-yı müdaviyesi kadar bilirdi. Fakat edvar-ı esatirin kahramanlarına yakışacak bir metanetle istihfaf-ı evcâ‘ ve mehalik eden bu azimkar kumandan, cerihalarının ızdırabât-ı Süleyman Askerî Bey geçen İtalya harbinde bu kisve ile Mısır’dan Trablusgarb’a geçmişdi bî-emânını, çehresinin lakayd tebessümleriyle iskât ede ede tâ Basra’ya kadar Sayı – 9 Sahife 132 Harp Mecmuası Zâbit vekili Þehid Ahmet Tevfik Efendi Vapurda gazilerimiz: Zafer illerine seyeran olurken Kardeþim üzülme müsterih uyu, KARDEÞÝME [*] Ne mutlu gülüyor zavallý vatan! O kadar yandý mý baðrýn ey çocuk! Ecelin sunduðu þarabý içtin! Bir çile ipekten yumuþak sînen Sýrayý saygýyý unuttun çabuk, Serhaddi tuttu sarp Balkanlar gibi; Sebep ne aðandan ileri geçtin? Kaþýndan daha çok býyýðýn yokken Yirmi üç baharý kavuran ateþ, Döðüþtün yeleli arslanlar gibi!.. Güllerin kalbini daðlasa çok mu? Bir damla þebneme susadý güneþ, Ne beyaz bir mermer ne biraz yaldýz; Sümbüller sararsa haklarý yok mu? Nerede yaptýðýn o altýn destan Yurduna son damla kanýný verdin, Sürekli alkýþtan utanan adsýz, Ah cömert kardeþim sana pek yazýk! Koca þehnâmene konmamýþ imzan! El fitre verdi sen canýný verdin, Ne acý bir Þeker Bayramý yaptýk! Ne kadar aradým senin kabrini, Yâd eller daðýttý halka gül suyu, Yok diye boynunu büktü her çiçek. Yok sana gözyaþý dökecek anan: Yanýldým kardeþim baðýþla beni, Sen arzdan semâya nakl ettin gerçek!... * Anafartalar’da þehid olan Zâbit Vekili Ahmet Tevfik Efendi Ýdris Sabih “Süveyş’e Doğru” Çadırlı ordugaha girmiş bir taburumuz Sahife 133 Harp Mecmuası Sayı – 9 ”Mısır Yoluna“ Yapılan fedakarlıklar, gösterilen azim ve gayretler Mısır’ın istihlasına karşı hükümetle milletimizin cevher imanında ebediyen sönmez kalacak bir şu‘le-i intikamı “Mısır yoluna” bir altından su yolu açılıyor Süveyş yolunda Katya muharebesinden muzaffer çıkan hecin süvari alaylarına mensub bir zabit “Mısır yoluna” su boruları döşeniyor göstermekdedir. Kızgın çöllerde fevka’l-beşer müşkilat içinde kanala doğru mühim menzil noktalarına su yolu temdidi gibi muvaffakiyetle terakki eden bu faaliyetler azmimizdeki kudret-i .sebata bir numunedir Dördüncü Orduda: “Gönüllü teşkilatından Rufai alayı” askerî talimden sonra ölümü istihfaf eden tarikat talimi yaparken Sayı – 9 Sahife 134 Harp Mecmuası noktada düşmana tefavvuk ve rüchan kazanmasında gösterdiği kudret şüphesiz diğer teşkilatından başka bilhassa çok mikdarda demiryollarına malik olmasında aranılmalıdır. Kafkas cephesindeki harekatımızın arzu etdiğimiz derecede süratle ileriye götürülememesi ve ara sıra tevakkuflara uğraması heman ekseri nakliyatını deve sırtında veya kağnı arabalarıyla icraya mecburiyet görülmesindendir. Uzun mazilerin bu hususdaki ihmali şükürler olsun şu sıra hummalı adımlarla ber-taraf edilmeye çalışılıyor. Ankara’dan şarka doğru Kafkas cephesinde: Deve sırtında erzak nakliyatı numunelerinden Harbde Demiryolunun“ ”Ehemmiyeti Bu harb bize bu ehemmiyeti her ihtiyacın fevkinde göstermişdir. Harekat-ı askeriyede düşmana tekaddüm, herşeyden ziyade demiryollarının Ankara’dan Şark’a doğru büyük bir faaliyetle uzanan demiryolundaki tünellerden biri yapılmakda olan askerî demiryolunun inşaallâh yakında büyük faidelerini göreceğiz. Sahra röntgen teşkilatımızdan bir takım yardımıyla oluyor. Almanya’nın şark ve garb cephelerinde muazzam ordularını istediği zamanda şarkdan garba, şimalden cenuba sevk edüp istediği Sahife 135 Sayı – 9 Harp Mecmuası Suriye’nin harb gönüllüleri hurmalıklar içinde ateş talimi yapıyorlar. Pek az bir zamanda harbin en karışık safhalarında muvaffakiyetle iş görecek kabiliyeti iktisab etmekdedirler. ”Hurmalıklarda ateş talimi“ Dördüncü Ordunun bazı mıntıkalarında nakliyatın ruhunu teşkil eden bir uzuv: Fennin iyiliklerine acı da olsa baş uzatan hasta bir deve seyyar menzil hastahanesinde olunuyor. Süveyş kanalının şarkında İngilizlerin gasb etdiği eski hududu içinde tarafımızdan büyük gayretle yeni açılan su kuyularından bir deve kafilesinin sabır ve sükunet ve intizamla sulanması. tedavi Sayı – 9 Harp Mecmuası “Düþmana kanlý bir baskýndan sonra” Yeni bir baskýn neþesiyle kuytu orman yamacýnda dinlenip “yârenlik” eden bir postamýz Sahife 136-137 Sayı – 9 Sahife 138 Harp Mecmuası Gece toplanmýþ konuþuyorduk. Ber-mûtâd musâhabemiz Kahramanlar ve Kahramanlıklar bu uðursuz nokta üstünde deverân ediyordu: — Eey... bu mitralyoz tahrib edilemeyecek mi? KANLISIRT’DAKİ MİTRALYÖZ Bir Bölük Kumandanının Hatırat Defterinden: — Siperler yakýndýr topçu ateþ edemez. Kanlýsýrt’taki düþmanýn ileri siperlerinden birinde tek bir — Bir hücum yapsak! mitralyözü vardý ki fýrkanýn bütün — Kumandan müdâfaada kal cephesini tâciz edip duruyordu. mayý tercih ediyor. Daha ikmâl edilememiþ rah-ý — Sen ne dersin ha Mustafa mestûrlardan bazýlarý bu mitral yözün ateþi altýnda idi. Ara sýra Çavuþ, can sýkmaya baþlamadý acý haberler alýyorduk: Üçüncü mý bu mitralyöz? bölüðün emir eri sipere gelirken O, cevap vermedi. Derin derin vurulmuþ. Dördüncü mangadan düþünüyordu; fakat doðrusu ya, bir nefer þehit olmuþ... Yüzbaþý en babayiðidimiz de kendisi idi. yaralanmýþ, artýk bu mitralyöz Bahis bizim deðiþmek üzere iken bu silahlarýn az çok mîzacýný bili- gidip götürürün!” dedi. “Satmý Arkadaþýmýzýn bu olmaya torpillerden daha meþum! Çünkü karþýmýza dikildi: “Ben bunu ettik. meþum baþlamýþtý. Hatta bombalardan Mustafa Çavuþ bir heykel gibi yorlarmýþ galiba!..” diye lâtife için yorduk. Mesela büyük torpil Mısır’ın garb eteklerinde birlik ve halas uğrunda muvaffakiyetli muharebeleri idare eden kumandan ve zabitlerimiz makinesi haftada iki gün bizim cephemizi ziyaret ediyor- sözü ciddi söylediðine kânî du. Bombalar daha fazla deðildik. Fakat o hiç tavrýný akþamdan sonraki ziyaretçi- bozmadý. Gülümsedik bile. lerimiz meyânýna dahildi. Yalnýz kendini siperin üstü- Velhasýl dâimi bir ülfet neticesi olarak harbin kendisi- ne fýrlattý. O zaman anladýk ki hakikaten ne mahsus itiyatlarýný öðren mitralyözü miþ ruhumuzda bir huzur almak için gidiyor. Kendisini ve sükûn tesis edebilmiþtik. en çok seven iki hemþehrisi Ýþte Kanlýsýrt’taki melûn mit- arkasýndan koþtu. Biraz ralyöz bizim bu kýymetli âsâyiþimizi ihlâl ediyordu. “Sellom”un şarkında bir mitralyöz bölüğü molada İngiliz kafilelerine ganimetli baskınlar yapan “Heccan” kıtası “Sellom” şarkındaki muharebelerde topcu ateşlerimizle tahrib edilen bir İngiliz otomobili Sahife 139 Sayı – 9 Harp Mecmuası içine atlamýþlar birkaç süngü darbe- sonra bu üç yiğit asker diðer bütün sinden sonra büyük bir baskýn ver gecelerden daha korkunç daha diðini zanneden düþman daðýlmaya siyah bir gecenin enginlerine doðru baþlamýþ Mustafa Çavuþ mitralyözü kayýp gitmiþlerdi. omuzlamýþ dönerken arkadaþý alný na isabet eden bir kurþunla þehit dan sararmýþtýk. Avuçlarýmýzdaki düþmüþ. tüfekleri sýkýyorduk. Þu dakika hücu- Mustafa Çavuþ arkasýnda zaptet ma kalkmak için öyle dayanýlmaz tiði mitralyöz, gözleri yaþla dolu bir arzu duyuyorduk ki... Hey yâ yanýmýza geldi. Kaybettiði arkada Rabbi eðer gidenler gelmeyecek þýnýn teessürüyle titreyen bir sesle olurlarsa!... Bu sefer orada kalsak ve kendi þîvesiyle: bile ey Kanlýsýrt’taki düþman mitral- yözü artýk sen yerinden oynamýþtýn! “Alun þu uðursuzu” — dedi. — “Bana pahalýya oturdu!” Hepimiz asabiyetten heyecan- Kulaklarýmýz Ganimet mitralyöz takým zâbiti (Künyesi: Akþehir’in Karapýnar topraða yapýþmýþ karanlýklar içinde gittikçe artan kurþun seslerini bomba uðultularýný nahiyesinden Mehmet oðlu Mustafa) dinleyerek tam bir çeyrek bu vaziyette bekledik. Ýnanýlmaz þey! Mustafa Çavuþ arkasýnda bir mitralyözle geliyordu. Yanýnda bir kiþi vardý. Sonra anladýk ki: Üç arkadaþ görünmeksizin ilerlemiþler mitralyözün bulunduðu Aşağıdaki iki resim: “Sellum”un şarkında iğtinam olunan İngiliz mitralyözlerinin asker sırtına yerleşdirilmesi siperin Ganimet mitralyözlerinin þeritlerine kurþun koymak için makine Mısır’ın İngilizlerden halâsı uğrunda hayatı bahasına tehlikeli geçidlerden süzülerek Garbî Mısır’a yetişen fedakar zabit ve askerlerimizden Sayı – 9 Harp Mecmuası Sahife 140 Erzincan Askeri Hastahanesinde bir iki manzara: Mecruh gazilerimiz hastahanenin koðuþlarýnda istirahat ederlerken. Hastahanenin haricden görünüşü Hastahanede ameliyatdan evvel Saðdan itibaren: Cerrah Mehmet Efendi, röntgen mütehassýsý Yüzbaþý Ahmet Naci Efendi, Etýbbâdan Yüzbaþý Nedim ve Ýhsan Efendiler, Sertabib Operatör Kýdemli Yüzbaþý Feridun Efendi, Operatör Kıdemli Yüzbaþý Muhyiddin Efendi, Operatör Yüzbaþý Fehmi Efendi, Operatör Kýdemli Yüzbaþý Hayri Efendi Sahife 141 dik.. Bize iyiliklerin çokdur. Geçen kara günlerimizde sesin daima bizim için yükselirdi. Balkan sefe rinde her dışarı ağız, nankör ve katil bize zehir saçarken sen bu zehirleri eritmek köreltmek için ne lazımsa yapdın titrek, vakur sadânı her köşede dinletdin. Muh terem tabutunu omuzlarında taşıyan asker talebelerin ve sana uzakdan ruhunun şadlığına dua eden bütün sevdiklerin bu hıdmetlerini unutmayacaklardır. Büyük Golç Paşa ismin aramızda hep böyle yâd edilecekdir. Ne kadar arzu ederdin cesedin bu sevdiğin topraklarda müsterih kalsaydı.. Harp Mecmuası Sayı – 9 BÜYÜK GOLÇ [GOLTZ] PAŞA Ölüm seni bizden zamansız aldı. Pek sevdiğin bu millet, sana ikinci vatan olan bu topraklar seni daha mesud ve zaferli günlerinde arasında görmek isterdi. Müteveffa, muhterem Golç Paşa otomobilde Irak cephe-i harbini teftişde Muhterem Golç Paşa’nın Dicle Nehri’nde sal ile Bağdad’a hareketi Golç Paşa’nın pek sevdiği bayrağımıza sarılmış muhterem cesedi altıncı ordu karargahında Yaşının heman bir çoğunu bizim iyiliğimiz uğrunda yıpratdın.. Saçların aramızda ağardı. Yaşının geçkinliğine bakmayarak, ölümü sırtladın Irak’ın meşakkatli seferini bizim için ihtiyar etdin.. Irak’ın zaferli günlerinde seni tabutunda değil Kutü’l-Âmare kal‘ası na yeniden dikilen al sancağımızın gölgesi altında takım takım geçen esirler alayını neşe ile seyr ederken görmek ister- Sayı – 9 Harp Mecmuası Sahife 142 YAŞAYAN ÖLÜLER Y6 T2 K8 Yüzbaþý Hurþid oðlu Mehmed Kamil Efendi. (6 Mayýs 331) Y21 T1 K1 Kumandaný Yüzbaþý Tevfik Efendi (16 Nisan 331) Y29 Makineli Tüfek Bölüðü Kumandaný Yüzbaþý Halil oðlu Mehmed Kadri Efendi (26 temmuz 331) Y57 Kumandaný Ali oðlu Hüseyin Avni Tarih-i şehadeti: (31 Temmuz 331) Sahra Topçu Batarya Kuman daný Mülâzým-ý evvel Diyarba kýrlý Mustafa Vasfi Efendi (4 Teþrîn-i sânî 330) Onuncu Kolordu ihtiyat zabit vekillerinden Ali oðlu Mehmed Sezâi Efendi (18 Nisan 332) Dördüncü Ordu-yý Hümayun Ýkinci Hecin Süvari Bölüðü Kumandaný Mülâzým-ý sânî Hâlet Efendi (10 Nisan 332) Y60 T3 K11 Yüzbaþý Âgah oðlu Süreyya Efendi (3-31 Temmuz 331) Y82 Yaveri Mülâzým-ý evvel Hüsnü oðlu Mehmed Halid Efendi (2 Teþrîn-i sânî 330) Seyyar Topçu K3 Zâbit Vekili Abdülmecid oðlu Ahmed Ýhsan Efendi (13 Eylül 331) Y56 T1 K8 Zâbit Namzedi Hüseyin Hüsnü oðlu Ali Haydar Efendi (25 Nisan 331) Y44 T1 K2 Mülâzým-ý sânî Hakký oðlu Haydar Efendi (17 Teþrîn-i 331) Y56 T4 K1 Ýhtiyat Zâbiti Reþid oðlu Mehmed Ýhsan Efendi (25 Nisan 331) Y14 T2 K8 Mülâzým-ý sânî Bursalý Recep oðlu Rýza Efendi (18 Nisan 331) Y6 T1 K2 Mülâzým-ý evvel Ýshak Paþa oðlu Rifat Efendi (6 Mayýs 331) Y96 T1 K4 Mülâzým-ý sânî Mehmed oðlu Selim Sabri Efendi (18 Aðustos 331)
© Copyright 2024 Paperzz