Unit One announcament : reklam, ilan always : daima, her zaman but : fakat; ama close : kapamak count : saymak do karate : karate yapmak daily routine : günlük işler do homework : ödev yapmak enroll : kaydolmak Egypt : Mısır Friday : Cumartesi friend : arkadaş fun : eğlence flamenco : İspanol flamenko dansı folkdance : halk oyunları get home : eve gitmek get up : kalkmak go to dance club : dans kulübüne gitmek graph : grafik Germany : Almanya go online : internete girmek go shopping : alışverişe gitmek have a rest : dinlenmek have a snack : aperatif almak hangaround : gezinmek have a breakfast : kahvaltı etmek judo : judo learn : öğrenmek leisure time : boş zaman like : hoşlanmak middle of the week : hafta ortası mean : anlamına gelmek minute : dakika membership : üyelik Monday : Pazartesi never : asla neighbourhood : mahalle , yakın komşular often : sık sık play soccer : futbol oynamak polka : polka dansı rarely : nadiren relative : akraba room : oda stay : kalmak sometimes : bazen Saturday : Cumartesi Spain : İspanya Sunday : Pazar Tuesday : Salı Thursday : Perşembe Turkey : Türkiye take a course : kurs almak tidy : düzenli, düzenlemek traditional : geleneksel usually : genellikle uncle : amca, dayı visit : ziyaret etmek watch TV : TV seyretmek wait : beklemek win : kazanmak Wednesday :ÇArşamba Unit 2 apple : elma banana : muz bagel : simit before : önce baked : fırınlanmış beans :fasulye blueberry : yaban mersini blackberry : böğürtlen butter : yağ both : her ikiside Bon appetit : afiyet olsun Buon appetito : afiyet olsun cereal : tahıl coffee : kahve cucumber : salatalık cheese : peynir croissant : kruvasan dish : yemek dinner : akşam yemeği different : farklı enjoy your meal : afiyet olsun egg : yumurta fried : kızartma fridge : buzdolabı French : Fransız favourite : favori fruit : meyve garlic : sarımsak great : mükemmel grilled : ızgara grade : not Guten appetit : afiyet olsun hate : nefret etmek healthy : sağlıklı honey : bal invite : davet etmek junkfood : abur cubur Japanese : japonca jam : reçel kind : kibar little : az lunch : öğle yemeği lots of : çok fazla miso soup : japon çorbası muffin : kek milk : süt meal : öğün, yemek nutritious : yararlı, besleyici natural : doğal oak : meşe orange juice : portakal suyu omelet : omlet olives : zeytin pancake : krep room : oda quick : hızlı rice : pirinç;pilav soy beans : soya fasulyesi serve : servis etmek salad : salata special : özel sausages : sosis sushi : suşi shake : çalkalamak salami : salam tea : çay tomato : domates temperature : ateş want : istemek where : nerede who : kim Yuk! : iğrenç Yummy : lezzetli Unit 3 average : vasat, orta adventure movie : macera filmi at the moment : şimdi again : tekrar busy : meşgul buy : satın almak boring : sıkıcı bus stop : otobüs durağı comfortable : rahat crowded : kalabalık clothe : kıyafet city : şehir cry : ağlamak country : kırsal alan ; ülke day : gün doll : oyuncak bebek downtown : şehir merkezi direct : direkt environment : çevre easy : kolay elder : daha yaşlı exciting : heyecan verici feed : beslemek fast : hızlı find : bulmak funny : komik hurry : acele live : yaşamak lovely : şirin look for : aramak member : üye noisy : gürültü population : nüfus place : yer prepare : hazırlamak prefer : tercih etmek police officer : polis memuru plane : uçak queue : sıra quiet : sessiz relaxing : rahat skiescraper : gökdelen somewhere : herhangi bir yer suitcase : bazul soap opera : pembe dizi still : hala traffic jam : tarfik sıkışıklığı tall : uzun traffic light : trafik ışığı wait : beklemek Unit 4 affect : etki etmek alone : yalnız afternoon : öğle anxious : endişeli celsius : ısı ölçümü cloudy : bulutlu coat : palto classmate : sınıf arkadaşı carefully : dikkatlice degrees : derece describe : tanımlamak dull : donuk emotion : duygu evening : akşam foggy : sisli freezing : dondurucu hot : sıcak happy : mutlu heavily : ağır bir şekilde lightening : yıldırım moody : modu çabuk değişen, huysuz,aksi morning : sabah mittens : boks eldivenleri night : gece rainy : yağmurlu raincoat : yağmurluk repeat : tekrar etmek stormy : fırtınalı sunshine : güneş ışığı sunny : güneşli sleepy : uykulu sweater : süveter, kazak scared : korkmuş snowy : karlı weather forecast : hava durumu wet : nemli warm : ılık windy : rüzgarlı weather condition :hava şartı understand : anlamak upset : sinirli Unit 5 amazing : şaşırtıcı amazed : şaşırmış bumper car : çarpışan araba carousel : atlı karınca crazy : çılgın creature : yaratık dark : karanlık danger : tehlike fair : adaletli fantastic : fantastik fearful : korkak frightening : yıldırım fearless : korkusuz fasten your seat belt : emniyet kemerini tak ghost train : hayalet tren horrible : korkunç hold your breathe : nefesini tut high speed : yüksek hız interesting : ilginç monster : canavar nervous : gergin not allowed : izinsiz pay here : buraya öde roller coster : hız treni real : gerçek strange : tuhaf, yabancı skeleton : iskelet swing : sallanmak sign : imzalamak, işaret tap : ebelemek terrifying : korkutucu turn around : etrafında dön thrilling : heyecanlı vampire : vampir warning : uyarı Unit 6 amazing : şaşırtıcı berry : kiraz climb : tırmanmak crowded : kalabalık comfortable : rahat dive : dalmak forest : orman great : mükemmel go sightseeing tour : çevre gezisi turu hut : baraka lake : göl mountain : dağ pick : toplamak palace : saray river : nehir sail : teken, yelken seaside : deniz kenarı sightseeing : gezme tent : çadır tower : kule vacation : tatil Unit 7 accountant : muhasebeci actor : erkek oyuncu actress : kadın oyuncu astranaut : astronot accounting : hesap architect : mimar art : sanat building : bina computer programmer : bilgisayar programcısı career : kariyer cut : kesmek customer : müşteri charity : yardım design : dizayn doctorate : doktora draw : çizmek dye : boyamak dress : elbise dream : hayal examine : muayene etmek engineer : mühendis economist : ekonomist fabrics : kumaşlar hairdresser : kuaför illumination : aydınlatma, biilgilendirme interested in : birşeyle ilgili olmak ill : hasta job : meslek journalist : gazeteci logical : mantıklı lawyer : avukat mechanic : tamirci meet : buluşmak manager : müsür occupation : meslek operate :operasyon yapmak prescription :reçete, tavsiye profession :iş, meslek professional : profesyonel physicologist : psikolog self-employed : kendi işinde çalışan sew : dikmek stewardess : hostes spaceship : uzat gemisi sales person : satış elemanı style : sitil skirt : etek social studies : sosyal bilgiler sociable : sosyal sensitive : hassas, duygusal tailor : terzi trade : ticaret trousers : pantalon translator : çevirmen worker : işçi Unit 8 a million : milyon animal shelter : hayvan barınağı break into : biryere zorla girmek burglar : hırsız cash : nakit concert : konser catch : yakalamak crime : suç criminal : suç teşkil eden calm dawn : sakin olmak cameraman : kamereman detective : dedktif donate : bağişta bulunmak eyeglasses : gözlük escape : kaçmak extinction : nesli tükenme fingerprint : parmak izi hear : duymak hurry up : acele etmek go on holiday : tatile gitmek investigate : soruşturmak immediately : hemen inspector : soruşturmacı in front of : önünde magnifier : büyüteç move : taşınmak news : haberler officer : memur prison : hapis painting : tablo rob : soymak reporter : muhabir robber : soyguncu steal : çalmak security : güvenlik thief : hırsız van : kamyonet witness : şahit whale : balina Unit 9 brush teeth : diş fırçalamak cut down : azaltmak, kesmek, öldürmek damage : zarar vermek electrical device : elektrikli aletler garbage : döküntü, çöp harm : zarar harmful : zararlı planet : gezegen plug : fişi prize tıkmak pollution : kirlilik public transportation : toplu taşıma pick up : toplamak research : araştırmak recyclable : geri dönüştürülebilir recycle : geri dönüşüm reduce : azaltmak remote control : uzaktan kumanda rubbish : çöplük save : tasarruf etmek throw away : atmak unplug : fişi prizden çekmek waste : boşa harcamak Unit 10 anchorman : haber sunucusu announce : duyuru acceptable : kabul edilebilir breaking rules : kuralları çiğnemek ballot box : oy sandığı carefully : dikaktlice care about : dikkate almak career : kariyer creative : yaratıcı cooperation : yardımlaşma candidate : aday experiment : tecrübe ; deney election : seçim envelope : zarf excited : heyecanlı fair : adil hand out : dağıtmak kind : kibar make speech : konuşma yapmak make jokes : şaka yapmak make sure : emin olmak miss a turn : pas geçmek orders : siparişler put up posters : poster asmak responsible : sorumluluk right to vote : oy hakkı respect : saygı duymak respectful : saygılı sticker : çıkartma secondary school : orta okul school trips : okul gezileri smart board : akıllı tahta unacceptable : kabul edilemez yesterday : dün
© Copyright 2024 Paperzz