Karaciğerim Dergisi Arşivi

Türk Karaciğer Vakfı
karaciğerim
Eylül 2014 Yıl:1 Sayı:2
Aylık Ücretsiz TKCV Sağlık Dergisi
İnsanlığa
Vakfedilen
Bir
Ömür
Prof. Dr.
Muzaffer Gürakar
anısına
Valimiz Vakfımıza Destek Sözü Verdi
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu:
“Yaşamın Temeli Sağlık”
Dr. Necmi Sınanmış
Hepatit B Aşılaması ve Ülkemizde
Hepatit Aşılama Sonuçları
Doç. Dr. Selma Tosun
Hepatit B virüsü infeksiyonu:
Bulaşma, korunma yolları,
klinik sonuçları ve tedavisi
Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu
Karaciğer
hastalıklarında
yeni reçetemiz:
Hepatit B mutluluğa
engel değildir
Dr. Karabet Yayla
KAHVE
Doç. Dr. Yusuf Yılmaz
Eylül 2014
İkinci sayımız ve Muzaffer Gürakar
hocamıza veda eki ile karşınızdayız…
2
Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu
Karaciğerimʼi beklerken
4
Dr. Karabet Yayla
İşyeri hekimleri ile toplantı
6
7
Mine Avunca
İstanbul Valisi
Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Söyleşi;
Dr. Necmi Sınanmış
TKCV Bülteni
“Karaciğerim”
TKV Adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu
TKV Adına Yayın Sorumluları
Dr. Karabet Yayla
Uz. Dr. Koray Tuncer
Yayın Kurulu Üyeleri
Yılmaz Çakaloğlu
Fehmi Tabak
Yusuf Yılmaz
Hilal Ünalmış Duda
Necmi Sınanmış
Karabet Yayla
Koray Tuncer
Birgül Mete
Emre Ertan
Cemal Battal
Yönetim Yeri
Türk Karaciğer Vakfı
Halaskargazi Cad. Feza Apt.
No:18/2 Şişli - İstanbul 34371
Tel: (212) 231 95 40
Fax:(212) 232 53 70
E-posta:[email protected]
Ajans
Poseidon Yayıncılık, Basım,
Tanıtım ve Organizasyon
Tel: (212) 251 27 80
İstiklal Cad. Tokatlıyan İş Hanı
K:2 D:20 Beyoğlu/İSTANBUL
www.poseidonyayincilik.com
BASKI
İKON Matbaacılık ve Yayıncılık
San. Tic. Ltd. Şti. Çobanşeme
Cad. No:14 Kağıthane - İst.
TEL: 0212 321 11 93
Süreli Yayın
Üç Ayda Bir Yayınlanır
ISSN: 2148-4082
Derideki Sorunlar
Karaciğer hastalığının belirtisi midir?
10
Dr. Oya Yönal
Hepatit B ile tanışma hikayem
Dr. Barbaros Akkurt
Hepatit B virüsü infeksiyonu:
Bulaşma, korunma yolları, klinik
sonuçları ve tedavisi
12
13
Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu
Hepatit B mutluluğa engel değildir
Dr. Karabet Yayla
Hepatit B Aşılaması ve Ülkemizde
Hepatit Aşılama Sonuçları
16
17
Doç. Dr. Selma Tosun
Vakfımızın kurucu üyesi,
Kadir Akpınar ile söyleşi
20
Dr. Karabet Yayla
Sektörler Arası İletişim
Dr. Necmi Sınanmış
Karaciğer hastalıklarında
yeni reçetemiz: KAHVE
21
22
Doç. Dr. Yusuf Yılmaz
Hayata Dokunmak
Cemal Battal
28 Temmuz Dünya Hepatit Günü, 2014
Türkiye için durum tespiti:
25
27
Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu / Dr. Hilal Ünalmış Duda
Hepatit ve malüllük aylığı
Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan
Uzmanına Danışın
29
30
Uz. Dr. Koray Tuncer/ Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu
2
Türk Karaciğer Vakfı
İkinci sayımız ve Muzaffer Gürakar
hocamıza veda eki ile karşınızdayız…
Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu
ayın vakıf üyeleri, değerli meslektaşlarım ve
sevgili okuyucularımız,
Karaciğerim dergisinin geciken 2. sayısını, Türk
Karaciğer Vakfının (TKCV) kurucusu ve uzun yıllar
başkanımız ve son yıllarda da onursal başkanımız
olarak görev yapan ve son günlerine kadar her
türlü aktivitemizde bitmez tükenmez enerjisi ve
olumlu yaklaşımları ile yer alan, 20 Şubat 2014 tarihinde ebediyete uğurladığımız hocamız, Türk Hepatolojisinin duayen ismi, hayatını hastalarına ve
halkına adamış Prof. Dr. Muzaffer Gürakar için
öğrencileri, sevenleri ve vakıfta birlikte çalıştığı
arkadaşlarının yazılarının yer aldığı bir ekle
çıkarıyoruz. Dergimizin 2. sayısının orta kısmındaki bu 16 sayfalık küçük kitapçıkta yazısı yer
alan, hocamızla ilgili anılarını ve düşüncelerini
paylaşan arkadaşlarımıza ve büyüklerimize
teşekkür ediyoruz. Prof. Dr. Nurdan Tözün her
zaman olduğu gibi kadirşinaslık ve vefanın en
güzel örneklerinden birini yaşamamızı sağladı.
S
oldu diye düşünüyorum. Ayrıntıları sayın Tözünʼün
yazısında bulacaksınız. Dergimizin bundan sonraki sayılarında da Muzaffer Gürakar hocamız için
yazılmış yazıları ve haberleri her zaman göreceksiniz.
Hocamızı kaybetmeden 25 gün önce gerçekleştirdiğimiz olağan genel kurulda yeni yönetim kurulu belirlendi. Yılmaz Çakaloğlu (Başkan), Necmi
Sınanmış (2. Başkan), Sadakat Özdil, Karabet
Yayla, Hilal Ünalmış Duda, Koray Tuncer ve Emre
Ertanʼdan oluşan yeni yönetim göreve başladı. İşlerinin aşırı yoğunluğu sebebiyle ayrılan Prof. Dr.
Fehmi Tabak arkadaşımızın yerine yönetime Prof.
Dr. Sadakat Özdil seçildi. Fehmi Tabak hocamıza
bugüne kadar yaptığı büyük hizmetlerinden (özellikle yıllarca vakfımızda düzenli olarak yüzlerce
hasta görmüş ve danışmanlık hizmeti vererek
maddi, manevi katkılarda bulunmuştur) dolayı çok
teşekür ediyor, birlikte daha iyi şeyler yapmaya
devam edeceğimize inanıyorum.
TKCVʼnin 2014 Yönetim Kurulu: (Solan Sağa)
Prof. Dr. Muzaffer Gürakar, Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Dr. Hilal Ünalmış Duda, Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu, Prof. Dr. Sadakat Özdil,
Dr. Necmi Sınanmış, Uz. Dr. Koray Tuncer, Prof. Dr. Fehmi Tabak, Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan, Dr. Karabet Yayla ve Vakıf Md. Mine Güven
2014 EASL kongresi açılış oturumunda 5000ʼden
fazla kişinin bulunduğu bir ortamda Muzaffer
Gürakar hocanın Avrupaʼlı diğer 2 müteveffa hepatologla birlikte anılmasını sağladı. Böylece
EASLʼın kurucularından olan hocamızın ruhu şad
Denetleme ve disiplin kurulları oluşturuldu.
Dergimizin yayın sorumlularından Karabet Yayla
bu dönemdeki faaliyetleri yazısında belirtmiştir.
Bunlardan özellikle işyeri hekimliği ve aile hekimliği
uzmanları meslektaşlarımızı hedef alan toplan-
Türk Karaciğer Vakfı
tılarımızın vakfımızın faaliyet alanı açısından
önemli bir hedef kitleyi oluşturduğunu belirtmek isterim. Planlı toplantılarımız devam edecektir.
Prof.Dr.Ahmet Gürakar ve Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Hepatoloji ünitesindeki meslektaşlarımız
ile birlikte Prof.Dr.Muzaffer Gürakar adına ve
anısına 20 Şubat 2014 tarihinde Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi büyük salonunda bir bilimsel toplantı
düzenlemeyi, Muzaffer Gürakar Hepatoloji Ödülü
ihdas etmeyi ve diğer aktivitelerle hocamızın genç
hekimlerimiz tarafından da tanınmasını sağlamayı
amaçlamış bulunuyoruz. Bu konularda vakıf
üyelerimizin ve Karaciğerim dergisi okuyucularının
her türlü desteğine talip ve önerilerine açığız. Her
yıl çıkarmayı amaçladığımız “Hepatoloji Yıllığı”
kitabının ilkini hocamızın anısına armağan etmeyi
düşündüğümüz de belirtmeliyim…
Bu sayıda çok ilginç ve yararlı yazılar okuyacaksınız. Derideki her belirti karaciğer hastalığına
ait değildir diyor Uzm.Dr.Oya Yönal arkadaşımız.
Doç. Dr. Yusuf Yılmaz kahvenin (hangi kahve
olduğu yazıda belirtilmiştir) karaciğer hastalıkları
açısından yararı ve diğer faydaları konusunu ele
aldı. Mutlaka okumalısınız. Doç.Dr.Selma Tosun
hocamız çok emek verdiği ülkemizde hepatit B
aşılamasını ayrıntılı olarak değerlendirdi ve
kafamızdaki bir çok soruyu yanıtladı. Hasta
hikayeleri, vakfımızın kurucularından sayın Kadir
Akpınar ve sayın İstanbul valisi Hüseyin Avni
Mutlu ile yapılan söyleşiler son derece etkileyici.
3
Yakında Karabet Yayla ve Necmi Sınanmış
arkadaşlarımız gazetecilik teklifi alırlarsa şaşırmamak gerekir. Koray Tuncer dünyada ve Türkiyeʼde
en aktüel konulardan biri olan bitkisel ürünlerle tedavi ve karaciğer toksisitesi konusunu ciddiyetle
ele aldı ve inceledi. Ancak bu önemli yazı yer yokluğundan bir sonraki sayıya kaldı. “Uzmanına
danışın” ve “Sorunlar ve Çözümleri” diğer yararlı
bilgilerle dolu içeriği olan kısımlar…
28 Temmuz 2014 Dünya Hepatit Günü her
zaman olduğu gibi, TCKV yönetim kurulu üyesi ve
Hep Yaşam Derneği başkanı Dr. Hilal Ünalmış
Duda ve vefakar arkadaşlarının olağanüstü çabaları ile TCKV, Hep Yaşam Derneği ve VHSD
(Viral Hepatitle Savaşım Derneği) tarafından hep
birlikte birden fazla etkinlikle değerlendirildi.
Bir sonraki genel kurula kadar daha kurumsallaşmış, vakıf faaliyeteri daha kapsamlı ve kalıcı
hale gelmiş, bazı kaynaklardan uzun süreli ve belirli gelir kalemlerine sahip olmuş bir Türk
Karaciğer Vakfı olmak, karşınıza daha iyi haberlerle çıkmak istiyoruz. Sonbahar ülkemizde Viral
Hepatit , özellikle hepatit C tedavisinde yeni çıkan
ve çok etkili olan ilaçların kullanımı ile ilgili bazı kuralların
belirleneceği bir dönem olacak. 3.cü sayımızda
ağırlıklı olarak Viral Hepatit Tedavisi konusunu ele
alacağız. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere
hoşçakalın. Saygılarımla.
4
Türk Karaciğer Vakfı
Karaciğerim’i beklerken
Dr. Karabet Yayla
Ekim 2013; Pazar günü İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü Profesörler Evinde
katılan üyelerimiz ile vakfımızın geleneksel
kahvaltısını birlikte yaptık. Yazdan kalma bir
hava vardı. Bu sıcaklık içeriye de yansıdı.
Çünkü; Karaciğerim Dergisinin ilk sayısını
takdim ettik ve dağıtmaya başladık.
6
Dergi çok ses getirdi ve böylece bir eksiğimizi
tamamlamış olduk. İnanılmaz güzel tepkiler
aldık.
7-8-9 Kasım 2013; İstanbul Üniversitesi ve
Hep Yaşam Derneği ile birlikte; “1.Ulusal Sosyal
Yönleriyle Hepatit Sempozyumu”nu gerçekleştirdik. Başkanlığı üstlenen Dr.Hilal Ünalmış Duda
ve üniversite adına her türlü desteği veren
Prof.Dr.Seçkin Dindarʼa çok teşekkür ederiz.
25 Ocak 2014 günü; Vakfımız binasında, üyelerimizin çoğunluğunun katılımıyla Genel Kurul
yaptık. Yeni yönetim kurulunda işlerinin aşırı yoğunluğu sebebiyle görev almak istemeyen de-
ğerli hocamız
Prof.Dr.Fehmi
Tabakʼın yerine
Prof.Dr.Sadakat
Özdil yer aldılar.
Başkanımız ve
diğer üyeler gö25 Ocak 2014 Genel Kurul
revlerine devam
etmektedirler.
1 Şubat 2014; Memorial hastanesi konferans
salonunda İş Yeri Hekimleri Derneği ile, “ Viral
Hepatitler ve Diğer Hepatobiliyer Hastalıklar” konulu seminer düzenledik. Son derece verimli ve
interaktif bir ortamda geçen bu toplantıya yaklaşık 65 işyeri hekimi arkadaşımız katıldı.
20 Şubat 2014; Vakfımızın kurucusu, Türkiyeʼdeki ilk Hepatoloji Uzmanı, çok çalışkan ve fedakar, büyük insan ve hocamız Prof. Dr.
Muzaffer Gürakar hakkın rahmetine erdi. Cenazesi, meslektaşları, dostları ve üst düzey bürokratlar eşliğinde zincirli kuyu aile mezarlığında
toprağa verildi.
5
Türk Karaciğer Vakfı
29 Mart 2014
Aile Hekimliği Toplantısı
ance) tarafından düzenlenen Dünya Hepatit
Günü 2013 etkinliğinin raporunda 28 Temmuz
2013ʼde yaptığımız etkinliğin bilgileri bulunuyor.
Hepatitʼin önemine dikkat çekmek ve farkındalığı
arttırmak için yaptığımız bu çalışmalar için de ayrıca, Dünya Hepatit Birliğiʼnce teşekkür belgesi
ile ödüllendirildik.
29 Mart 2014; İstanbul Aile Hekimliği Derneği
(İSTHAED) ile “Viral Hepatitler ve Diğer Hepatobiliyer Hastalıklara Klinik Yaklaşım” konulu, eğitim toplantılarından ilkini Florence Nightingale
Hastanesi konferans salonunda gerçekleştirdik.
28 Temmuz 2013 Dünya Hepatit Günü Etkinlikleri
WHA- Dünya Hepatit Birliğiʼnin önderliğinde 24
üye ülke de 26.204 gönüllü ile aynı ortak temalı
eylem gerçekleştirildi. Guiness gözlemcileri tarafından izlendi ve yeni bir Guinness Dünya
Rekoru ile sonuçlandı.
Dünya Hepatit Birliği
(World Hepatitis Alli-
Türk Karaciğer Vakfı, HepYaşam Derneği, Türk
Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD), Viral
Hepatitle Savaşım Derneği (VHSD) ile birlikte,
28 Temmuz günü İstanbul Kadiköy İskele Meydanıʼnda 80 gönüllü katılımcı organizasyon dahilinde belirlenmiş hareketleri gerçekleştirildi.
Avukat Olcay Yezdani ve Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği ( AIFD) Hepatit çalışma grubu başkanı Cemal Battal gözlemci olarak aktiviteleri
izledi ve “Guiness Dünya Rekoru Girişimi” olarak
ilgili kuruma ilettiler. Sonunda da 2013 yılı sertifikasının sahibi olduk.
Belirtmediğimiz, iştirak ettiğimiz daha birçok etkinlikler oluşturduk. Zaman çok hızlı ilerlemekte.
Vakıfta hastalarımıza tıbbi danışmanlık hizmeti
vermeye devam edeceğiz.
Telefonla veya internet üzerinden sorulan soruları uzmanlarımız yanıtlıyor.
Karaciğer hastalıkları ile ilgili dünyadaki gelişmeyi takip etmekteyiz…
Yurt içi ve yurt dışından, arayanların sayısı gün
geçtikçe artmaktadır. Bunları cevaplıyoruz ve bu
soruları ve cevapları ileride bir kitap haline getirmeyi düşünüyoruz.
Gerek işyeri hekimleri ve gerekse aile hekimleriyle yaptığımız eğitim toplantıları sonunda istekli
ve yoğun sorularından karaciğer hastalıklarına,
ilgilerinin ne kadar çok olduğunu görmüş olduk.
Bu mezuniyet sonrası eğitim toplantılarının
belli bir program dahilinde sistematik olarak devam etmesi, vakfımızın bir boşluğu doldurması
olarak değerlendirmekteyiz.
Gerek üyelerimiz gerekse siz
okurlarımızın, bu ilgisi devam
ettikçe bizler daha çok ve verimli çalışmalar yapacağımıza
inancım tamdır...
6
Türk Karaciğer Vakfı
İşyeri hekimleri için “Viral Hepatitler ve diğer
karaciğer hastalıklarına klinik yaklaşım”
toplatılarının ilki gerçekleştirildi...
Mine Avurca
ürk Karaciğer Vakfı, Hep Yaşam Derneği
ve İşyeri Hekimleri Derneği “Karaciğer ve
Hepatit” konulu bir seminere imza attılar…
1 Şubat 2014 Cumartesi günü Memorial Hastanesi Toplantı Salonuʼnda
işyeri hekimleri için düzenlenen seminer çok başarılı
geçti. Seminere, 54 işyeri
hekimi ve 4 işyeri
hemşiresi katıldı.
Türk Karaciğer Vakfı
Başkanı Prof. Dr. Yılmaz
Çakaloğlu ve yönetim kurulu üyesi Dr. Koray Tuncer,
viral hepatitlerin tanı ve tedavisindeki gelişmeler,
karaciğer hastalıklarını düşündüren bulguların
değerlendirilmesi konularında konuşurlarken,
Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan “Çalışma ve iş hukuku
açısından hepatitli çalışana yaklaşım” başlıklı
konuşmasını
sundu.
T
Hep Yaşam Derneği Başkanı Dr. Hilal Ünalmış
Duda “Sosyal bir sorun olarak Hepatit” başlıklı
bir konuşma yaptı.
İşyeri Hekimleri Derneğiʼnden de Zülal
Ateşoğlu, hepatiti işyeri
hekimliği açısından
değerlendirdi.
İş Sağlığı Bilim Uzmanı
Dr. Özkan Kaan Karadağʼın
konuşması da “Meslek
Hastalıkları açısından
Karaciğer: İş Sağlığında
Kimyasalların Hepatotoksisite Riskinin
Yönetilmesi” başlığını taşıyordu.
Seminere katılan işyeri hekimleri soruları ile
seminerin ne kadar gerekli bir çalışma olduğunu
gösterdiler. Türk Karaciğer Vakfı bundan sonra
da çeşitli sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde
bu tür seminerlere devam edecek.
7
Türk Karaciğer Vakfı
İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Söyleşi;
“Yaşamın Temeli Sağlık”
Dr. Necmi Sınanmış
Valimiz Vakfımıza Destek Sözü Verdi
ergimizin bu sayısında İstanbul Valisi
Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Türk Karaciğer Vakfının adına bir söyleşide bulunduk. Tüm yoğun işlere rağmen bize zaman ayırıp
söyleşi imkanı tanıdığı için sayın valimize vakfımız ve şahsım adıma şükranlarımızı sunarız.
Sayın Hüseyin Avni Mutlu, Rizeʼnin Fındıklı ilçesinde 1956 yılında dünyaya gelmiş. İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra,
1985 yılında Kocaeli kaymakam
adayı olarak göreve başlamış.
Boluʼnun Gerede
ve Çorumʼun
Kargı ilçesinde
kaymakam vekili
görevinden
sonra, 1988 yılında Bursaʼnın
Büyükalan ilçesinde (ilçenin ilk
kaymakamı) kaymakamlık görevine başlamış.
1991-1992 yılları Amerikaʼda
lisan öğrenmek
için geçmiş.
Daha sonra Şırnak Silopi kaymakamı ve Şırnak
vali yardımcılığı, Çanakkale Eceabat Kaymakamlığı ve Çanakkale vali yardımcılığı, İstanbul
Bağcılar kaymakamlığı görevlerinde bulundu.
2003-2005 Siirt valiliği, 2007-2010 yılları arasında Diyarbakır valiliği yaptı. 11.05.2010 tarihinde İstanbul valiliğine atanan Sayın H. Avni
Mutlu halen bu görevde başarıyla çalışmalarını
sürdürmektedir.
Diyarbakır valiliği sırasında 2010 yılında Dicle
Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan Gastroenteroloji kongresinde ilginç bir anı yaşanır. Bu anı
sayın valimiz ile söyleşi yaptığım tarihten bir
hafta sonra yaşamını yitiren Karaciğer Vakfının
kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Muzaffer Gürakar
ile sayın valimiz H. Avni Mutlu arasında geçer.
Dicle Üniversitesiʼndeki Tıp Kongresinde ko-
D
nuşma yapan sayın Mutluʼyu,Türk Karaciğer
Vakfı Başkanımız, verilen molada, tebrik eder ve
karşılıklı sohbette böyle devlet adamlarına ülkenin ihtiyacı olduğunu belirtir ve inşallah İstanbulʼa
vali olarak atanırsın; dileklerini iletir. Sayın Vali
bu temenniden kısa bir süre sonra İstanbulʼa atanır. Bu güzel temenniden sonra kurucu başkanımız ve yönetim kurulu olarak Sayın H. Avni
Mutluʼyu makamında ziyaret ettik. Böylece kıymetli hocamızdan
bize aktarılan bu
anı ile hocamızı da
burada rahmetle
andık.
NS: Sayın valim,
yoğun işlerinize
rağmen bu söyleşi
teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. İzin
verirseniz vakfımızın işlerinden kısaca bahsetmek
istiyorum. Karaciğer Vakfı 1992 yılında mütevazı ve
zor şartlarda kurulmuş bilimsel ve
sosyal bir sivil toplum (STK) kuruluşudur. Karaciğer hastalıkları ile ilgili tüzüğümüze uygun olarak
halkı, karaciğer hastalıkları konusunda bilgilendirmek, farkındalık yaratmak, hatta tedavisini
yaptırmak veya yönlendirmek gibi sağlık işlevlerimiz
mevcuttur. Eğitim çalışmalarımız tüm hızıyla sürmektedir. Üniversiteler, belediyeler STKʼlar kamu
ve özel tüm kuruluşlarla sağlık işbirliklerimiz
devam ediyor. Kurum çalışanları veya halka, hekimlere eğitimlerimiz süreklilik arz ediyor hastanelerde de eğitimler sürmektedir. Taleplere göre
ve bir program dahilinde devam eden çalışmalarımızın bir de uluslar arası boyutu var ki vakfımızın ismini “GUINNES WORLD RECORDS”a
yazdırdı. 28 Temmuz Dünya Hepatit günü olarak
anılmaktadır. Hepatitʼlerle ilgili çalışmaların babası sayılan Dr. Bloomberg in doğum günüdür.
8
28 /7/ 2012 de dünyada 30 ülkede 27 000 kişi
nin katıldığı Hepatit farkındalık etkinlikleri aynı
saatte- aynı dakikalarda yapıldı. Galatasaray lisesinin önünde başlayıp bando eşliğinde Taksim
de 3 maymun gösterisi ile farkındalık yarattık.
Böylece dünya rekorlar kitabına girdik. 2013 te
de egale ettik. Sertifikalarımızı, Karaciğerim Dergisi ile izninizle arz etmek istiyorum.
H. Avni Mutlu: Sağlık ve özelikle Karaciğer
Hastalıkları konusundaki gayretlerinizi duyuyor
gözlüyorum, dolayısıyla sizleri kutluyor ve destekliyorum. Sağlık: insan mutluluğunun en
önemli aracıdır. Sağlıklı insan mutlu insandır. Yaşamın temeli sağlıktır. Sağlık olmayınca hiçbir
şey olmaz. Sağlığa ciddi yaklaşmalıyız. Her şey
sağlıklı yaşam üzerine inşa ediliyor. Burada en
büyük görev devlete aittir. Devletin anayasal görevleri içinde sağlık hizmetleri de mevcuttur.
Devlet; toplumun sağlığını da korumakla sorumludur. Ülkemizde Cumhuriyetimizin kuruluşundan
bu yana sağlık politikaları, alanında kamu kaynaklarının en çok desteklediği alanlardan biridir.
Vatandaşlarımızın yurt dışına tedaviye gitmek
yerine yurt dışından insanların ülkemize gelerek
tedavi olmaya dönüşümü gerçekleşti. Hatta gelişmiş ülkelerden bile hem özel hem de kamu
sağlık merkezlerinden hizmetler talep edilmektedir. Sağlık sektörü turizmi oluştu. Başta İstanbul
olmak üzere devletimizin bu konudaki gayretlerini takdirle izlemekteyiz. Bunu yeterli bulmayıp,
sivil sektöründe sağlık alanında ileriye taşınması
gerekmektedir. Devletin yetişemediği alanları
sivil sektörün doldurması gerekmektedir.
Türk Karaciğer Vakfı da bu alanda etkin başarılı
çalışmalar yapan kuruluşlardandır. Karaciğer
sağlığı ve hastalıkları ile ilgili eğitim ve tedaviye
yönelik çalışmalarınızı takdirle karşılamaktayız.
Sizleri yürekten kutluyorum, çalışmalarınızı güçlendirmeniz, yaygınlaştırmak ve halkı bilinçlendirmeniz gerekir. Karaciğer; vücudumuz içinde
en temel organlardan biridir. Vücudumuzun olmazsa olmaz organıdır. Karaciğer sağlığı bozuldu mu tüm vücut kimyası alt üst oluyor.
Karaciğerimizi işlevleriyle birlikte iyi tanımamız
korumamız gerekir. Ülkemizde tedavi hizmetlerinde de iyi yol alındı. Ama karaciğer hastalığını
tedavi etmek yerine öncelikle karaciğerimizi korumamız gerekir. Yeme, içme, beslenme alışkanlıklarımızla, fiziksel aktivitelerimizle iyi korunması
gerekir. Tıpkı sigaradan ve diğer olumsuzluklardan uzak kalarak akciğerimizi koruduğumuz gibi.
Dengeli beslenerek obesiteden uzaklaşmamız
gibi. Organ sağlığımızı korursak vücut sağlığımızı korumuş oluruz.
NS: Karaciğer Vakfı olarak; halka eğitim vermek,
hastalıklardan korunma yolu öğretmek veya te-
Türk Karaciğer Vakfı
daviye yönlendirmek sağlığımız için FARKINDALIK yaratmaya çalışıyoruz.
H. Avni Mutlu: Yeme içme alışkanlıkları, alkol,
beslenme bozuklukları konusunda dikkatli olmamız gerekir. Eski yanlış beslenme alışkanlıklarımızı terk etmemiz gerekir. Yerine; bilimsel
beslenme alışkanlıklarına sahip olmalıyız.
Yapılan incelemelere göre; beslenme alışkanlığı
dünya da bozulduğu gibi bizde de yanlışlar yerleşmiştir. Özelikle de “Fast Food”. Oysa neyi tükettiğimizi bilmemiz gerekir. Hastalıklara nasıl
yakalandığımızı bilmeliyiz. Bu nedenle vakfımızın yaptığı farkındalık etkinliklerinizi fevkalade
önemsiyorum. Topluma doğruları anlatmazsak
bozulan sağlığımız yanında maliyetlerimiz, giderlerimiz de artacaktır. Geçen yıl 80 milyar lira civarında ilaç ve tedavi giderlerinde ciddi bir
kaynak ayırmak zorunda kaldı devletimiz. Halk
sağlığı-koruyucu sağlık alanlarında daha çok
mesafe almalıyız. Batı toplumu, hastalıkları
azaltmak, giderleri küçültmek için ciddi adımlar
attılar. Halkı eğiterek bütçedeki giderleri azalttılar. Daha sağlıklı toplum oluşmaya başladı. Daha
mutlu, huzurlu yaşam oluştu. Ortalama insan
ömrü uzadı. Bizde sağlıklı toplum oluşturma yolunda koruyucu sağlık çalışmaları yapmak, paramız olsa dahi bütçedeki sağlık giderlerini
azaltmalıyız. Çünkü hastalıkların büyük kısmı
yaşam şekliyle orantılıdır. Yeme içme denilince;
mide-bağırsak-karaciğer-pankreas vs. gelmektedir. Yani Gastroloji bu işin temelidir. Ben; tüm
gücümle sizin gibi güzel çalışan sivil toplum kuruluşlarını önemsiyorum. Sizleri sağlık alanında
desteklememiz, bilinirliğini artırmamız gerekir
diye düşünüyorum.
Ülkemize ve geleceğimize güveniyorum. Halkımıza müjdeli haberler verelim. İstanbulʼda Bakırköy Sadi Konuk Eğitim Araştırma ek üniteleri
daha sonra Halkalı da 2100 yataklı şehir hastanesi temeli atacağız. Bahçelievler Devlet Hastanesini açacağız. Okmeydanı Araştırma
Hastanesinin yeniden temelini atacağız. 1-2 ay
sonra Kartal ve Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesini yeniden yapacağız. Depreme dayanıklı
modern hastaneleri 3,5 yılda tamamlamayı düşünüyoruz. Bunlar İstanbulʼlulara müjdeli haberler.
Ama bunlar yetmez. Sivil sektör de bu yatırımlarını çoğaltmalıdır. En az 7-8 tane Ağız Diş sağlığı
hastanesi yapacağız. Aile hekimleri sistemini
kurduk, artık hastaların hemen yanında doktorları mevcut. 112 Acil Ambulans 3 -5 dakikada gereken yerlere ulaşmaktadır. Sağlıklı ve mutlu
toplum oluşturmak için devlet tüm gücünü kullanıyor. Ama devlet ve hükümetler ne yaparsa yapsın en büyük yatırım, kişinin kendine yapacağı
yatırımlardır. Hasta olmadan sağlıklı yaşamayı
9
Türk Karaciğer Vakfı
Karaciğer Vakfı da etkin başarılı çalışmalar yapan kuruluşlardandır. Karaciğer sağlığı ve hastalıkları ile ilgili eğitim ve tedaviye yönelik çalışmalarınızı takdirle karşılamaktayız.
öğrenmeliyiz.
NS: Sayın valim size özelden bir soru sormak istiyorum; siz nasıl kilo almadan hep dinamik yaşamayı gerçekleştiriyorsunuz yeme içme
alışkanlıklarınız nasıl?
H. Avni Mutlu: Aslında ben iştahlı bir insanım.
Damak zevkim de iyidir. Güzel de beslenirim,
Allah vergisi bu. Yaş ilerledikçe porsiyonları küçültüyorum, tatlılardan uzak durmaya çalışıyorum. Sebze ve protein ağırlıklı besleniyorum.
Tuzlu beslenmiyorum, ama hayıflandığım bir
konu var. Yüksek tempoda çalışmama rağmen,
işlerimin yoğunluğundan dolayı spor yapamıyorum. Çok istememe rağmen zaman bulamıyorum.
NS: Günde kaç saat uyuyorsunuz? Dinamizminizi nasıl koruyorsunuz?
H. Avni Mutlu: Elhamdülillah 4-5 saat uyuyorum.
Gece saat 1.oo-2.oo de başucumdaki kitabımı
okuduktan sonra uyumaya çalışıyorum. Sabah
güneş doğmadan uyanır ve güne erken başlarım. İstanbul da deliksiz uyumak her zaman
nasip olmayabiliyor. Vücut artık 4-5 saat uyumaya alıştı.
NS: Teknolojiyi çok iyi kullanıyorsunuz. Özel
gündemi kaçırmıyor, izliyorsunuz. Katılımcı oluyorsunuz.
H. Avni Mutlu: Bu sosyal medya artık herkesin
gazetesi gibi. Sizi takip edenlere rahat ulaşıyorsunuz. Gündemi rahat gözleyebiliyorsunuz. Sizleri bu zenginleştiriyor. Gündemimiz sadece
siyaset değil. Sanatla, sporla, sağlıkla, eğitimle
de gündemimiz yoğunlaşabiliyor.
İzleyicilerin neler üzerinde yoğunlaştığını görebiliyor ona göre gündemi belirliyorsunuz. En çok spor
ve siyaset ama diziler, tv, spor ve
şehrimizde yoğun gündemi oluşturuyor. İz bırakmış sanatçıları,
eserlerini, şiirlerini, şarkılarını, yapıtlarını gündeme getirerek hatırlanmalarını sağlıyoruz. Bir Cem
Karaca – Barış Mançoʼnun ölüm
yıldönümlerinde şarkılar ile anıp
belleğimizi tazeliyoruz. Keyifli anılar oluyor. Kadınlar Gününde,
İnsan Hakları Gününde, Kanser
Gününde, Diyabet Gününde,
Dünya Hepatit Gününde çocuk
hakları konusunda gündemlere
katılarak, mesaj verip farkındalıkları arttırmaya
destek veriyoruz., güzel de oluyor. Bunların çok
da yoğun izlendiğini görüyor, biz de mutlu oluyoruz. Farklı konulara gündemi ayırıyoruz. Bu da
gündemin neresinde olduğumuzu gösteriyor. Bu
sosyal konuları ihmal etmemek lazım. Özel günler özellikle ilgi çekiyor. Devletin yöneticisi olarak
görüşlerimizi paylaşıyoruz. Çok keyifli de oluyor.
Linklerin dinlenme sayısına bakınca, onbin kez
tıklandığını görüyoruz, bizde bundan zevk alıyoruz. Sosyal medyayı, insanlarımızla paylaşmayı
önemsiyoruz.
NS: Sayın Valimiz tüm yoğunluğunuza rağmen
Karaciğerim Dergimiz için söyleşi yapmak, buradan, okuyuculara mesaj verdiğiniz için, Karaciğer
Vakfı Yönetim Kurulu adına size teşekkür ediyorum. Ancak sizden başkanımız ve yönetim kurulumuz adına bir ricamız olacak.
Vakfımız tüm etkinliklerini mütevazi şartlarla gerçekleştirmektedir. Ekonomik anlamda desteğe
ihtiyacımız var.
H. Avni Mutlu: Yapacağınız etkinlik veya gece
düzenlemek gibi vakıfʼa gelir getirecek sosyal olgulara sağlığa katkı sağlayacağı için yanınızda
bulunmaktan keyif alacağım.
Planlamanızı yapabilirsiniz. Allah uzun ömür verirse sağlık verirse biz destekleriz.
NS: Teşekkür ediyoruz her şey için Sağlıklı
günler diliyoruz.
10
Türk Karaciğer Vakfı
Derideki Sorunlar
Karaciğer hastalığının belirtisi midir?
Dr. Oya Yöral
erideki sorunlar sıklıkla deri hastalıklarından kaynaklandığı gibi sistemik hastalıkların seyrinde de görülebilir.
Kan hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, infeksiyon hastalıkları, karaciğer hastalıkları gibi çeşitli organ ve sistemik hastalıkların
seyrinde bazı deri belirti ve bulguları mevcut olabilir.
Kaşıntı, ürtiker (kurdeşen), egzama ve alerjik
deri hastalıkları, sivilceler, siğil, cilt lekesi, deride
renk değişikliği, mantar, saç dökülmesi, tırnak bozuklukları, deride yaralar, deri kanseri,
bitlenme,uyuz , sedef hastalığı ve zona sık rastlanılan günlük pratikte dermatoloji hekimlerine
başvuruların önemli bir oranını içeren deri hastalıklarıdır.
D
Derideki Hangi Sorunlar
Karaciğer Hastalıklarının
Belirtisi Olabilir?
Sarılık, ciltte koyu renk değişikliği, tırnak değişikliği, saçta dökülme, kılcal damarlarda genişleme, kaşıntı, ürtiker, liken planus gibi deri
bulguları karaciğer hastalığı ile ilişkili olabilir.
Sarılık
Safra pigmentinin
yani bilirubinin kanda
birikimine bağlı olarak
önce göz akları daha
sonra da cilt ve mukozanın sarıya boyanmasını ifade eder.
sirozu olan
Karaciğer hastalıkları- Karaciğer
hastada sarılık
nın önemli belirtisidir.
Ayrıca safrayolları ve pankreas hastalıklarının
da bulgusu olabilir. Bazı kan hastalıklarında da
(hemoliz) sarılık görülür.
Ciltte Koyu Renk Değişikliği
Karaciğerde demir birikimi ile giden bir karaciğer hastalığı olan hemokromatozisde, ciltte demir
ve
melanin pigmentinin sebep olduğu grimsi - bronz renk görülür.
Ayrıca uzun süreli ileri sarılıklarda
(melas ikter) ciltte yeşil siyahımsı
renk görülebilir.
Kaşıntı
Deri hastalıkları, kronik
böbrek yetersizliği, karaciğer hastalıkları, lenfoma
gibi kan hastalıklarının
önemli bir belirtisi olarak
karşımıza çıkabilir.
Kaşıntı
kolestazın
önemli bir klinik belirtisidir. “Kolestaz”; karaciğer
ve safra yollarının pek çok hastalığına bağlı olarak
oluşabilen ciddi bir bulgudur. Safranın vücuttan yeterince atılamaması sonucu ortaya çıkar. Bu durumda normalde safra ile atılan maddeler kan ve
diğer dokularda birikir ve kaşıntı gelişir. Primer biliyer siroz, primer sklerozan kolanjit ve gebeliğin
intrahepatik kolestazında kaşıntı sık görülen bulgudur. Karaciğer hastalıklarında kaşıntı genelde
avuç içi ve ayak tabanlarından başlar ve tüm vücuda yayılır. Kaşıntı inatçı olabilir ve yıllarca şikayetler devam edebilir. İyileşmeyen veya tekrar
eden inatçı kaşıntı veya kaşıntı ile birlikte sarılık,
idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma,
karında şişlik gibi belirtiler var ise bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır.
Cilt hastalıklarındaki kaşıntı genelde bölgeseldir ve beraberinde leke,kızarıklık, kabuklanma ve
pullanma gibi belirtiler olur.
Arteriyal
Örümcek
Yüz, boyun,
göğüs ve kollarda görülen
ciltte kırmızı renkli örümceğimsi
damarsal geniş- Alkolik karaciğer sirozu olan bir
lemelerdir.Kara- hastada tipik arteriyal örümcek
ciğer sirozunda görünümleri
görülür. Hastalık bulgusu olması için en az 3 arteriyel örümcek görünmesi gerekir. Gebelikte, normal kişilerde de görülebilir.
Palmar Eritem
Avuç içi kenarlarında belirgin kırmızı beneklenmeler şeklinde görülür. Karaciğer hastalıklarında sık rastlanılan bir bulgudur. Ayrıca
normal kişilerde, gebelerde, romatoid artritli,
hipertiroidisi olan hastalarda da görülebilir.
Elde tipik palmar eritem
11
Türk Karaciğer Vakfı
Dupuytren Kontraktürü:
Avuç iç derisinin hemen altında yer alan yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana
gelen bir durumdur . Bu rahatsızlık en çok yüzük
parmağı ve küçük parmakta oluşur. Alkolik sirozlarda sık görülen
bir
durumdur.60
yaşın üzerindekilerde,
çiftçilerde
ve normalde
de görülebilir.
Kıllanma Değişiklikleri
Erkeklerde kıllanmanın azalması karaciğer
hastalığının bir bulgusu olabilir. Özellikle koltukaltı
ve göğüs kıllarının dökülmesi, pubik bölgede
kadın tipi kıllanma dikkat çekici bir bulgudur .
Beyaz Tırnak
Çomak Parmak
Tırnak Değişiklikleri
Beyaz Tırnak, tırnakta lunula kaybı, tırnakta
enine çizgilenmeler karaciğer hastalıklarında görülebilir. Beyaz tırnakda tırnak yatağındaki normal
pembe renk kaybolmuş ve yerini beyaz opasiteye
bırakmıştır. Tırnak uçunda küçük pembe bir hat
kalmıştır . Beyaz tırnak en sık görülen tırnak değişikliğidir. Birçok hastalıkta görülebilen çomak
parmak, karaciğer hastalıklarında özellikle biliyer
sirozlarda dikkat çeken bir bulgudur.
Kanama ve Morarma
Karaciğer hastalıklarında
trombosit düşüklüğü ve pıhtılaşma bozuklukları nedeni ile
ciltte kanama ve morarmalar
görülebilir.
Hepatit Bʼli hastalarda
serum hastalığı, poliarteritis
nodoza ve Gianotti-Crosti
sendromu görülebilir. Serum
hastalığı , halk arasında kurdeşen diye bilinen deriden
Halk arasında derideki sorunlar karaciğer
hastalığından kaynaklanır şeklindeki
yaygın inanış doğru değildir.
kabarık plaklar ( ürtiker) ve eklem tutulumu ile
belirti verir. Gianotti-Crosti sendromu avuç içi ve
ayak tabanlarında kırmızı renkli plaklarla karakerlidir ve hepatit Bʼli çocuklarda daha sık görülülür.
Poliarteritis nodoza çeşitli organların küçük
ve orta çapta
damarlarının
nekrotizan arteriti (damar iltihabı)
ile
karakterize
cillte
ülserler
(yara), purpura
( mavi- kırmızı
Purpura
.renkte yuvarlak
lekeler) ile seyreden romatizmal
bir hastalıktır. Hepatit C virüs enfeksiyonlarına ise
pruritus ( kaşıntı), nekrotizan vaskülit ( damar iltihabı) , ürtiker, liken planus, mikst kriyoglobulinemi
eşlik edebilir. Liken planus kaşıntılı morumsu kabarıklıklarla seyreden deri hastalığıdır. Mikst kriyoglobunimede ise ciltte purpura ve
vaskülit ( damar iltihabı ) görülür.
Halk
arasında derideki
sorunlar karaciğer hastalığından kaynaklanır
şeklindeki yaygın
inanış
doğru değildir.
Örneğin yaygın
kanının aksine
Liken Planus
sivilceler ile karaciğer hastalığının ilişkisi yoktur.
Ancak
hastaların bir kısmında derideki
sorunların nedeni karaciğer
hastalığı olabilir, bu konuda ileri
tetkiklerin yapılması için gastroenteroloji uzmanına başvurulması gerekmektedir.
Ürtiker
12
Türk Karaciğer Vakfı
İçimizden biri
Hepatit B ile tanışma hikayem
Barbaros Akkurt Kimyager Doktor - İTÜ
H
epatit B ile tanışmam 1996 yılında, üniversite
öğrencisi iken 18 yaşında kan bağışı için İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Çapa
Kan Merkeziʼne gelmem ile oldu. Kan grubum 0
Rh(-) olduğu için başka insanlara faydam dokunsun dürtüsü ile hareket ederek kan bağışı fikrini
gerçekleştirmeye karar vermiştim. Yaklaşık 500 g
kan verdikten sonra normal olarak ayaklarımı
yukarı kaldırarak biraz istirahat edip rahatlamam
gerekmişti.
Bir hafta kadar sonra ev adresime gelen bir mektupla beni yine kan merkezine çağırdılar ve doktor ile görüşmemde hepatit B virüsü taşıdığımı
öğrendim. En kısa zamanda İstanbul Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji-hepatoloji polikliniğine
başvurarak durum hakkında ilk bilgileri almaya
başladım. Altı ayda bir muayene ziyareti yaparak
çeşitli kan değerleri ve üst karın bölgesi ultrasonografisi incelemelerini yaptırdım. 2000 yılına
kadar düzenli olarak devam ettiğim muayeneleri
bazı sorunlardan dolayı durdurmak zorunda
kaldım. İki yıl sonra askerlik görevi için TekirdağÇorluʼdaki 4.Kademe Komutanlığına gittiğimde
ilk iş olarak hepatit B virüsü taşıdığıma ait bilgiyi
verdim, 19 günlük kışla hayatı içinde en az 2
kere Çorlu Asker Hastanesiʼne giderek kanda
çeşitli tahliller yaptırdım ve “6 ay hava değişimi”
tanısı ile 1 Temmuz 2003 tarihine kadar izin
aldım. Bu tarihte tekrar kışlaya katılarak hepatit
B ile ilgili kontrollere devam ettim. 10 gün sonra
“Askerliğe elverişli değildir” raporu düzenlenerek
terhis edildim. 2002-2003 yılında hepatit B virüs
taşıyıcılığı için 6 ay ara ile bakılan serolojik
testlerde pozitifliğin kanıtlanması yeterli idi. Şu
andaki durumun daha farklı olabileceğini tahmin
ediyorum.
2003 yılının başında, kışladan bana Türk
Karaciğer Vakfı tarafından hazırlanmış bir broşür
verilmişti. Buradan vakfın adresini ve telefonunu
öğrenmiş olduğum için bir ziyaret yaparak vakıf
hakkında bilgi aldım, vakfın çalışmalarını
öğrendim. O zamanki vakıf başkanı olan Prof.
Dr. Muzaffer Gürakar hocamız ile tanıştım, o zamandan beri vakıfta üye olarak görev yapmaktayım ve vakıf binasına sıkça ziyaret
gerçekleştirerek elimden gelen yardımı göstermeye çalışmaktayım.
Hepatit Bʼnin sağlık sorunları boyutuna
geldiğimde oldukça şanslı ve “sağlıklı” olduğumu
düşünerek daha kötü durumdaki insanlara şifa
diliyorum. Şu anda tıbbi olarak incelendiğinde
karaciğer fonksiyon testleri olarak bilinen AST ve
ALT değerlerim 20 civarındadır, viral testler
olarak HBsAg ve Anti-HBe testleri pozitif durumda, 2000 yılından itibaren karaciğer hastalarında tümör belirteci olarak değer kazanan
“alfa-fetoprotein” (AFP) testi normal sınırın yaklaşık iki katında seyrederek normal olmayan tek
değer olarak dikkat çekiyor. Üst karın bölgesi ultrasonografisinde her şey normal gidiyor, şu ana
kadar herhangi bir soruna rastlanmadı. Bir radyoloji uzmanının bana söylemiş olduğu “bu saate
kadar bir şey olmadıysa bundan sonra da olmaz”
görüşünü aklımda tutmakla beraber son kararı
karaciğer hastalıkları uzmanlarına bırakmayı tercih ediyorum. HBV-DNA viral yük testleri de müdahale gerektirecek düzeyde seyretmediği için
(50-100 birimi geçmiyor) 6 ayda bir standart testleri yaptırarak takip altında olmak çok huzur
verici diye düşünüyorum. Şu anda Bakırköy
Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları
Polikliniği, Gastroenteroloji servisinde takip
ediliyorum, bundan sonraki amaçlarım AFP testinin yüksekliğine neden olan sebebi sayın
hekimler ile bulmaya çalışmak ve Hepatit B
hastalarının fikir sahibi olması gereken “Delta hepatiti” konusundaki durumumu öğrenmek olacak.
Bir evlilik yaptım ve eşime durumu açıkça anlattım, aşı olarak korunması gerektiğini belirttim,
kendisi de üç doz Hepatit B aşısını oldu ve benden virüs bulaşması imkânını azaltmış olduk
(tamamen sıfırlamanın mümkün olduğunu
düşünmüyorum, ancak başarı yüzdesi epey yüksek diye biliyorum). 2009 yılında dünyaya gelen
oğlumuz Leventʼe de derhal aşısı yapıldı ve
doğuştan itibaren Hepatit Bʼye karşı koruma
kazanmış oldu. Çevreme mümkün olduğu kadar
ve bilgim dahilinde Hepatit Bʼnin tedavisi ve aşısı
olan, gelişmiş ülkelerde artık sorun olmaktan çıkmış bir hastalık olduğunu ve aşılanmanın en etkili
mücadele olduğunu anlatmaya çalıştım.
Türkiyeʼde karaciğer hastalıkları ile mücadelede
bir miktar katkım oldu ise kendimi mutlu sayacağım.
Selam ve saygılarımla,
13
Türk Karaciğer Vakfı
Hepatit B virüsü infeksiyonu:
BULAŞMA , KORUNMA YOLLARI,
KLİNİK SONUÇLARI ve TEDAVİSİ
Prof.Dr. Yılmaz Çakaloğlu Türk Karaciğer Vakfı Başkanı
- Hepatit B virusu (HBV) infeksiyonunun önemi nedir?
Hepatit B dünyada en sık görülen kronik infeksiyonlardan
birisidir. Sebep olduğu kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanseri gibi ciddi hastalıklar, her yıl yaklaşık bir milyona yakın insanın ölümüne yol açar. Dünyada ve Türkiyeʼde yaşayan
insanların üçte biri (dünyada 2 milyar, Türkiyeʼde 25 milyon
kişi) hepatit B virusu ile karşılaşmıştır. Bunların büyük çoğunluğu sarılık olmaksızın, çoğu kez belirtisiz ve tanı konulmadan
geçirilen akut infeksiyondan sonra kendiliğinden iyileşmiş ve
kanlarında koruyucu antikor (anti-HBs pozitif) bulunan kişilerdir.
Akut HBV infeksiyonu olan her 5 kişinin ancak birinde akut
hepatit B hastalığının en klasik belirtisi olan sarılık (ikter, “jaundice”) olur. Hastanın doktora gitmesine sebep olan bir belirtidir. Sarılıksız seyredenlerde tablo bir üst solunum yolu
ifeksiyonu, gripal infeksiyon veya gastroenterit gibi belirtilerle
geçebilir. Yüz akut hepatit B hastasının birinde akut karaciğer
yetersizliği (fulminan hepatit) gelişebilir. Bu durumda sarılık
yanı sıra diğer karaciğer fonksiyonlarında bozukluk, ileri dönemde şuur bulanıklığı ve koma gelişebilir. Bu hastaların en
az yarısında acil karaciğer nakli gerekir…
Sağlıklı erişkinlerde akut HBV infeksiyonu olanların %5ʼten
azında infeksiyon kronikleşir. Bu kronikleşme oranları, eğer tedbir alınmazsa annesi taşıyıcı olan yeni doğan
bebeklerde %90, çocuklarda ise %30
civarındadır. Kronik HBV infeksiyonunun en basit bulgusu, bu kişilerin kanında HBV infeksiyonunun göstergesi
olan HBsAgʼnin 6 aydan uzun süreli
olarak pozitif olmasıdır. Dünyada 350
milyon, Türkiyeʼde ise 3 milyon civarında kronik HBV infeksiyonlu kişi vardır. Bu kişilerin ortalama %25ʼi, yani
HBsAg pozitif her 4 kişiden birisi ömrünün geri kalan kısmında ciddi kronik hepatiti takiben siroz ve
karaciğer kanseri riski altındadır. Geriye kalan HBsAg pozitif
%75ʼte (yani 4 kişinin 3ʼünde) inaktif HBV infeksiyonu (eski tanımlama ile Sağlıklı? Taşıyıcılık) söz konusudur. Bu inaktif infeksiyonlu grupta siroz ve kanser riski diğerlerine göre çok
daha azdır. Ancak bu kişilerin de en az yılda bir kez kontrolü
gerekir. Sonuç olarak kronik HBV infeksiyonu çok ciddi sonuçları olan yaygın bir hastalıktır.
kullandığımız tanı testlerinin ve koruyucu aşıların geliştitilmesine giden ilk adım 1963 yılında Baruch S. Blumberg ve ark.
tarafından Avusturalyalı bir yerlinin (aborigine) kanında saptanan bir antijenik yapıdaki protein ile atıldı. Önce kırmızı antijen,
daha sonra Au (Avusturalya) antijeni ve daha sonra HBV ile
ilişkisi gösterilince HBsAg denen bu yapı, HBV virusunun dış
çeperini oluşturan yüzey (“surface”) antijeni idi. Buna karşı oluşan antikorlar (anti-HBs) ise koruyucu, nötralizan antikorlardır.
Bu bilgiler 1970ʼli yıllarda hepatit B aşısının geliştirilmesini sağladı. Blumberg ve ark. bu başarıları üzerine 1976 yılı Nobel
Tıp Ödülünü kazandı. Bazı kaynaklara göre yüzlerce yıl öncesinden kalan mumyalanmış kadavralarda HBV DNA testinin
pozitiftir. Bu bulgu virusun çok eski zamanlarda var olduğunun
bilimsel kanıtıdır.
- Hepatit B virusu infeksiyonu ile ilgili sağlanan en
önemli bilimsel gelişmeler nelerdir?
Hepatit B virusu infeksiyonu ile ilgili gelişmelerin hemen tamamı son 50 yılın ürünüdür. Bunları 3 ana grupta değerlendirebiliriz; Birincisi hepatit B virusu (dolayısıyla hepatit D virusu)
infeksiyonu için son derece duyarlı ve özgün tanı testlerinin
geliştirilmesi ve bunların hem tarama
hem de tanı amaçlı olarak yaygın şekilde kullanılmasıdır. HBsAg testi HBV
infeksiyonu tanısı için en önemli ve
kolay ulaşılan testtir. HBsAg pozitif kişilerde hastalığın aktivitesi, prognozu,
tedavi kararı ve tedaviye cevabı değerlendirmede tek başına en önemli virolojik test ise HBV DNA PCR kantitatif
ölçümüdür. Buna HBV viral yükü denir.
Pahalı ve her yerde yapılmayan bir
testtir. Konunun uzmanı hekimler tarafından istenmeli ve değerlendirilmelidir.
HBsAg pozitif herkeste hepatit D (Delta hepatiti) araştırılmalıdır. Bunun için anti-HDV testi yeterlidir. İkinci ve belki de halk
sağlığı açısından en önemli gelişme hepatit B için son derece
etkili ve emniyetli aşıların geliştirilmesi ve Türkiye dahil dünyanın 200ʼe yakın ülkesinde üniversal aşı programının (bütün
yenidoğanlar ve ilköğretim çağındakilerin ve riskli grupların
aşılanması) uygulanmasıdır. Üçüncü olarak hepatit Bʼye karşı
etkili ilaçların bulunması sonucu tedavide sağlanan gelişmleredir. Bugün hastalığın her aşamasında kullanılabilen ağız
yolu ile genellikle günde tek tablet olarak alınan ilaçlar, veya
belirli özelliklere sahip hastalarda kullanılan pegile interferonlar
başlıca tedavi ajanlarıdır. Oral antiviral ilaçlar ve birlikte kullanılan hepatit B immunglobulini (HBIG) sayesinde karaciğer
nakli olan hastalarda hepatit B nüksü büyük oranda önlenebilmektedir.
Hepatit B aşısı
sizi ve
çocuklarınızı
korur
- Hepatit B virusunun kaynağı ne? İlk kez ne şekilde tanındığını söylermisiniz? Aslında MÖ 400ʼlü yıllarda Hipokrat
zamanında sarılık salgınlarından bahsedilimiştir. Ancak viral
hepatitlerle ilgili ilk sağlıklı bilgiler 20 yüzyılda, özellikle birinci
ve ikinci dünya savaşları sırasında oluşmuştur. İnfeksiyöz hepatit (temiz olmayan su kaynakları ve gıdalardan bulaşan) ve
serum hepatiti (ameliyat ve diğer tıbbi girişimler, kan ve kan
ürünleri transfüzyonu ile bulaşan) ilk isimlendirmelerdir. Daha
sonra infeksiyöz hepatitlerin A ve E hepatit viruslarına, serum
hepatitinin ise B ve C hepatitlerine bağlı oduğu anlaşıldı.
Hepatit B virusunun modern anlamda tanınmasına ve bugün
- Hepatit B için belirlenmiş risk grupları varmıdır?
Evet vardır. Ancak risk grubu tanımlaması görece bir kavramdır. Örneğin HBsAg pozitifliğinin çok yüksek olduğu bölge-
14
Türk Karaciğer Vakfı
lerde (Güneydoğu Asya, Afrikaʼnın bazı kesimleri) herkes
zaten risk grubundadır. Özel risk grupları belirlemek mümkün
değildir. Buna karşılık HBsAg pozitifliğinin seyrek (%1 veya altında) olduğu toplumlarda, %2 HBsAg pozitifliği saptanan sağlık çalışanları %100 artmış bir riskle karşı karşıyadır denebilir.
Türkiye bu konuda orta grupta yer almaktadır. Ancak ülkemizde HBsAg pozitifliği %4 olduğu için herkesi risk altında gibi
düşünmemiz gerekir. Aşağıdaki tabloda HBV (dolayısı ile
HDV) için riskli gruplar verilmiştir.
- Hepatit Bʼden korunma yolları var mıdır? Bu konuda
ne gibi imkanlara sahibiz?
Etkili ve emniyetli aşıların varlığı ve ülkemizde olduğu gibi
Hepatit B Virusu İnfeksiyonu
İçin Riskli Gruplar
- HBsAg sıklığı %2 olan coğrafi bölgelerde
yaşayanlar
- Damar içi uyuşturucu bağımlıları
- HBsAg pozitif annelerin bebekleri (“Infants”)
- Hepatit B ile infekte kişinin aile üyeleri
- İnfekte kişilerin eşleri, seks yaptıkları kişiler
- Birden fazla kişi ile emniyetsiz seks yapanlar
- Erkeklerle seks yapan erkekler
- Hemodiyaliz ve organ nakli hastaları
- Kan ve kan ürünleri ile teması olan sağlık
çalışanları
- Mental özürlüler okulu veya bakımevleri
sakinleri ve çalışanları
- HBV dışı nedenlerle kronik karaciğer hastalığı
olanlar
- Orta/ yüksek sıklıkta HBV infeksiyonlu
ülkelere gidenler
üniversal aşılama programının uygulanması en etkili korunma
yoludur. Bunun dışında riskli gruplarda yer alanlarda HBV için
tarama yapılması, HBV ile karşılaşmamış olanlarda aşılama
önemlidir. HBsAg pozitif sağlık personeli veya seks çalışanlarında HBV DNA testi bakılarak, bulaşma riski olanlarda ilaçla
tedavi yapılmalı (amaç HBV DNA PCR testini negatif yapmak)
ve risk sıfırlanmalıdır. Ailesinde hepatit Bʼli kişi bulunanlar mutlaka aşı olmalıdır. Hamilelerde rutin olarak HBsAg testi yapılmaktadır. Yenidoğanlar annenin durumuna bakılmaksızın
aşılanmaktadır. Ancak annede HBsAg pozitif ise bebeğe ilk 12
saatte aşının ilk dozuna ek olarak bir kereye mahsus HBIG yapılmalıdır. Emniyetli seks (sadece eşi ve uzun süreli partneri
ile seks) dışına çıkanlar mutlaka korunmalıdır. Gereksiz yere
kan ve kan ürünlerinin kullanılmaması, her türlü tıbbi girişimde
ve diş hekimliği uygulamalarında sterilizasyon, mutlaka eldiven
giyme ve el yıkama gibi basit temizlik kurallarına uyulması ve
tek kullanımlık (disposable) injektörler ve diğer tıbbi malzemelerin tekrar kullanılmaması diğer önlemler olarak sayılabilir.
HBsAg pozitif kişiler de herhangi bir kesik, yara, veya kanama
(burun kanaması vb) olması halinde kanama durdurulmalı,
yara ve kesikleri temizleyerek flaster veya uygun band ile kapatmalıdır. HBsAg pozitif bu kişilerin tırnak makası, traş bıçağı,
diş fırçası gibi vücuda nüfuz edici eşyalarını başkaları kullan-
mamalıdır. Bunların dışında evde veya işyerinde başka bir
önlem almak gerekmez. Her türlü sosyal ve sportif aktivitelere
katılabilirler. Başka türlü bulaşma riski yoktur. Vücut sıvılarından pratik olarak bulaşma söz konusu değildir.
- Hepatit B kimlerde ve ne sıklıkla siroz ve kansere
sebep olur. Bu önlenebilir mi?
Kronik HBV infeksiyonu iki ana gruba ayrılır;
1)İnaktif HBV infeksiyonu: HBsAg ve anti-HBe pozitif,
HBeAg ve anti-HDV negatif. HBV DNA negatif veya düşük düzeyde (< 2000 IU/ml) pozitif, ALT ve AST normal, tam kan sayımı normal ve ultrasonografi (US) normal.
2)Kronik B Hepatiti (HBeAg pozitif veya negatif): HBsAg pozitif, HBV DNA pozitif ve sıklıkla >2000 IU/ml (sirozlu hastalarda düşük düzeyde pozitif olabilir), ALT ve/veya AST yüksek
(devamlı veya aralıklı yüksek olabilir) ve karaciğer biyopsisinde aktif kronik hepatit…
HBV infeksiyonlu kişilerde; anti-HDV ve bakılabilirse HDV
RNA pozitif ise artık kronik D hepatiti var demektir. Hastalığın
seyri daha süratli ve siroz veya kanser gelişme riski daha yüksektir. Bu hastalarda en az 6 ayda bir bu açıdan izlenir ve
uygun vakalarda pegile interferon tedavisi yapılır.
Asıl karaciğer sirozu, karaciğer kanseri gelişmesi riski taşıyanlar ikinci gruptaki kronik hepatitli, yani karaciğerde kronik
hasar olan hastalardır. İnaktif HBV infeksiyonunda da siroz ve
kanser gelişebilir, ancak bu çok seyrektir. Bu sebeple inaktif
HBV infeksiyonu olanlar yılda bir kez kontrol edilir ve karaciğer
kanseri açısından AFP kan testi ve US istenir. Kronik hepatitli
hastalardan ilaç tedavisi başlananlar zaten3-6 ayda bir, diğerleri ise 6 ayda bir ve gerekirse daha sık olarak izlenir. Siroz ve
kanser gelişimi açısından takip edilirler. Mevcut ilaç tedavileri
ile HBV infeksiyonunun baskılanması (HBV DNA negatif olması) sonucu siroza gidiş önlenebileceği gibi sirozlu hastalarda düzelme-iyileşme de sağlanabilir. Diğer taraftan kanserin
gelişmesi tam önlenemeyebilir. HBV baskılansa bile özellikle
siroz aşamasına gelmiş hastalar kanser riski devam eder ve
bu açıdan izlenmeleri gerekir.
- Hepatit B aşısı ne kadar etkilidir? Yan etkileri nelerdir?
Kimlere yapılmalıdır?
Normal sağlıklı kişilerde, yenidoğan bebeklerde ve çocuklarda HBV aşısı usulune uygun yapılırsa çok etkilidir. Ortalama
>%90 koruyuculuk sağlar. Anti-HBs miktarının >10 mIU/ml olması koruyuculuk düzeyini gösterir. Genel olarak aşılama sonrası titrenin >100 mIU/ml olması hedeflenir. Özel durumlar
dışında 3 doz aşı ve 0, 1 ve 6 kuralına göre yapılır. İlk aşının
yapıldığı tarih 0 kabul edilirse, 1 ay sonra ikinci doz, ilk aşıdan
6 ay sonra da üçüncü doz yapılır. Temas sonrası profilaksi (örneğin hepatit Bʼli hastada kullanılmış iğnenin sağlık personelinin eline batması ya da hepatit Bʼli birisiyle korunmasız seks
yapma durumu gibi) farklıdır. Bir ay ara ile 3 doz (0, 1. ay ve
2. ay) ve 12. ayda 4. doz aşı yapılır. Hemen evlilik öncesi
HBsAg pozitif bulunan kişinin eşine veya endemik bölgeye seyahat edecek sporcu veya işadamına daha da hızlandırılmış
aşı uygulamaları olabilir. İlk dozdan 7 ve 21 gün sonra 2. ve 3.
dozun ve 12. ayda dördüncü dozun yapılması gibi.
Hepatit B aşısının injeksiyon yerinde lokal kızarıklık, ağrı ve
bazen hafif ateş dışında ciddi bir yan etkisi yoktur. Diğer bildirilen bazı hastalıkların görülme sıklığı plasebodan farklı değildir. Kişilerin %5-10ʼunda aşı etkili olmayabilir. Bunlarda aşı
normal dozda ve çift doz olarak tekrarlanabilir. Obesite, şeker
hastalığı, diyaliz hastası olmak, HBV dışı karaciğer hastalığı
Türk Karaciğer Vakfı
olması, aşırı sigara içimi, alkolizm gibi faktörler aşının etkinliğini azaltır. Bu olumsuz faktörler bulunmayan az sayıda insan
(<%5) anerjiktir ve aşıya antikor cevabı olmayabilir.
Yenidoğan bebekler, ilköğretim çağındaki çocuklar, bütün
sprocu adayları, sağlık meslek lisesi ve yüksek okulu ve tıp fakülteleri öğrencileri, askere alınanlar ve daha önce belirtilen
risk gruplarında yer alanlar ve isteyen herkes aşılanmalıdır.
- Hepatit Bʼnin sebep olduğu akut ve kronik hastalıkların
tedavi yöntemleri nelerdir?
Normal seyirli akut B hepatiti (sarılık olsun veya olmasın)
sıklıkla kendiliğinden iyileşir. Sarılık 2-4 hafta sürer. Karaciğer
testleri ALT ve AST ve bilirubinler 6-8 haftada normalleşir ve
3-6 ay içinde de HBsAg kanda negatif olur ve iyileşmenin belirtisi olarak anti-HBs pozitifleşir. Ancak ciddi seyirli (protrombin
zamanı 4 sn.den fazla uzamış, INR >1.5 olan) veya akut karaciğer yetersizliği (AKY) tehdidi altındaki veya AKY gelişmiş
hastalarda oral antiviral ilaçlar başlanmalıdır. Lamivudine, telbivudine, entecavir veya tenofovir benzer oranlarda etkilidir,
herhangi biri kullanılabilir.
Kronik HBV infeksiyonunda, inaktif HBV infeksiyonu olanlarda tedavi gerekmez. İzlenmeleri ve hastalık aktif hale dönüşürse tedavi edilmeleri gerekir. Klasik kronik B hepatiti veya
siroz vakalarında yukarda belirtilen oral antiviral ilaçlar kullanılır. Entecavir ve tenofovir direnç gelişmemesi ve kuvvetli antiviral etkili olmaları sebebi ile tercih edilmesi gereken ilaçlardır.
Sirozlu hastalarda HBV DNA düzeyine bakılmaksızın entecavir
veya tenofovir kullanılabilir. Bu oral antiviral ilaçlarla tedavinin
süresi belirsizdir. İdeali HBsAg kaybolup, anti-HBs pozitif olana
kadar tedaviyi devam ettirmektir. Bu durumda ilaçlara karşı direnç gelişmesi sorunu ortaya çıkar. Bu lamivudine (5 yılda %70
direnç) ve telbivudine (3 yılda %30 direnç) için ciddi bir açmazdır. Gerek lamivudine gerekse telbivudine direnci daha sonra
kullanılacak entecavir için direnç açısından risk faktörüdür. Bu
sebeple direnç gelişenlerde tenofovir kullanılır.
Genç, kısa süreli ilaç kullanması gereken, HBV DNA düzeyi
görece düşük (HBeAg pozitiflerde <200.000.000, Anti-HBe pozitiflerde <20.000.000 IU/ml) olan, ALT >2-3xnüs ve biyopside
aktif karaciğer hastalığı bulunanlarda pegile interferonlarla tedavi önerilir. Türkiyeʼde hakim genotip olan HBV genotip Dʼde
interferonlar daha az etkilidir.
-Karaciğer nakli yapılan hastalarda hepatit B nüksü önlenebilir mi?
Evet. Hepatit Bʼya bağlı akut karaciğer yetersizliği, ilerlemiş
siroz ve karaciğer kanseri için karaciğer nakli yapılanlarda tedbir alınmazsa hemen daima hepatit B nükseder ve yeni karaciğer de hastalık yapar. Bunun için ameliyat öncesinden
başlanan oral antiviral ilaç tedavisi nakilden sonra da devam
ettirilir. Ek olarak ameliyat sırasında başlanıp daha sonra 1-2
yıl süre ile devam eden HBIG injeksiyonları (anti-HBs düzeyi
>100 mIU/ml olacak şekilde) yapılır. Bu çok başarılı bir uygulamadır. HBV + HDV (Delta hepatiti) olan hastalarda da aynı
koruyucu tedavi etkilidir.
-Hepatit B ile birlikte Delta hepatiti (Hepatit D) var, hastalığa etkisi nedir?
Evet HDV bir asalak, ya da parazit virus. Tek başına patojen
yani hastalık yapıcı değil. Ancak HBV varlığında devreye giren
ve daha ciddi seyirli ve daha sık siroz ve kanser ile komplikasyonlu hastalık sebebi. Bugün için tedavisinde, o da vakaların
%10-20ʼsinde etkili olan tek ilaç pegile interferonlardır. Türkiyeʼnin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıktır.
15
Güneydoğu Avrupa, Akdeniz, Ortadoğu, Asya, Afrika ve Güney
Amerikaʼda belli bölgelerde vardır. Giderek azalmaktadır. HBV
ile koruyucu mücadele HDV infeksiyonunu da önler.
-Türkiyeʼde hepatit B sıklığında bir azalma var mı?
Evet var. Bundan 20 yıl önce genellikle %7-8 civarında olan
HBsAg sıklığı günümüzde %4ʼtür. Üstelik 18-30 yaş arası
gençlerde bu oran (%2.7), 50-65 yaş arası erişkinlere (%5.3)
göre yarı yarıya azalmıştır. Yaklaşık 18 yıldır devam eden aşılama sebebiyele 20 yaşına kadar olan grupta HBsAg sıklığının
çok daha düşük (<%2) olması beklenir. Ancak gerek Avrupa,
gerekse Türkiye çevresindeki sosyoekonomik düzeyi düşük ve
HBV infeksiyonu sık olan ülkelerden kayıtlı veya kayıtdışı
büyük göç almaktadır. Bunlar yeni HBV bulaş kaynakları olabilir. Tedbir alınmalıdır. HBV infeksiyonunun kontrol altına alınması için en az 2-3 dekat daha geçmelidir.
-Hepatit B taşıyıcıları zamanla sıkılıp veya kendilerine
bir şey olmayacağını zannedip kontrollere gelmiyorlarmış? Bu bir sorun yaratır mı?
İnaktif HBV infeksiyonu genellikle ömür boyu süren ve mevcut ilaçlarla tedavi indikasyonu olmayan bir durum. Aslında
yılda %0.5-1.0 oranında (yani 10 yılda %5-10 arasında) kendiliğinden iyileşme (HBsAg negatifleşmesi ve anti-HBs pozitifleşmesi) ihtimali var. Bir diğer önemli husus inaktif HBV
infeksiyonu tanısının doğru konulmuş olması. Sıklıkla anti-HBe
pozitif kronik B hepatiti ile karışır. İlk görüldüğünde inaktif HBV
infeksiyonu düşünülen hasta en az 1 yıl 3 ayda bir ALT ve AST
testleri ile izlenmeli, bu testler sürekli normal kalıyorsa tanı konulmalıdır. Aksine ilk görüldüğü zamanki normal ALT ve düşük
HBV DNA ile bu tanı konulan hastaların en azından bir kısmı
kronik hepatittir ve ilerleyici bir hastalığa sahiptir. Bunlar 5-10
yıl sonra karşımıza daha ciddi karaciğer hastalığı tablosu ile
gelebilirler. Her halukarda inaktif HBV infeksiyonlu hastalar
yılda bir kez kontrol edilmelidir.
-Sporcularda, evlilik öncesi herkeste ve bazen işe girişlerde hepatit taraması yapılıyor. Bu uygulamalar yararlı
mı?
Aslında çok özel koşullar olmadıkça hiç kimse hepatit testlerini yaptırmaya ve sonuçlarını açıklamaya zorlanamaz. Hekimlerin hastalarına ait bilgileri izinsiz açıklama yetkisi yoktur.
Ülkemizde spor okulları, spor kulüpleri, kamu kuruluşlarına ait
spor tesisleri ve havuzlara girişte, evlilik öncesi, bir çok kurumda iş başvuruları sırasında yaptırılan hepatit B, hepatit C ve
HIV taramaları, sonuçları kötü kullanılmaz ise yararlı sayılabilir.
Söz konusu edilenlerin çoğu genç yaşlarda kişiler olup, bu testler sonucu bilgilenirler ve hepatit B için aşı olurlar. Ancak hiç
kimseye hepatit B veya hepatit C pozitif diye spor kulüpleri
veya tesislerden yararlanma konusunda kısıtlama getirilemez.
Eğer kişide aktif bir hepatit B infeksiyonu varsa uzman doktor
tarafından verilen ilaçla HBV DNA negatifleşir ve zaten pratikte
çok sınırlı olan bulaşma riski sıfırlanır. İnaktif taşıyıcılarda
zaten böyle bir risk yoktur. İş hukuku açısından da HBsAg pozitif, yani hepatit Bʼli olmak işe alınmama veya işten çıkarılma
sebebi olamaz.
Hepatitten korkma!
Test yaptır ve aşı ol!
16
Türk Karaciğer Vakfı
Hepatit B mutluluğa engel değildir
Aile Hekiminin Günlüğünden
oğun bir günün ortasında ASM'nin ihtiyaç
listesini yaparken bir hasta geldi.
Yaşlıca bir hanımefendi, karşımdaki koltukta
oturmasını söyleyince yavaşça ve ürkek bir tavır
ile oturdu. Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda, evlenmek istediğini bununla ilgili rapor
almak istediğini söyledi.
Bende, hayhay tabii ki de yardımcı olabileceğimi söyledim. Çay içip içmeyeceğini sordum.
Teşekkür etti.
Kan tahlillerinin yapılıp yapılmadığını sordum.
Ne için dedi? Evlenenlere hepatit testlerinin
yapılması mecbur olduğunu kendisinin de bu
testi yaptırması gerektiğini
söyledim. O
sırada personel
içeri girerek,
önce hanımefendiye sonra
bana sordu
tekrar çay içip
içmeyeceğimizi
sordu. Personel
çıktıktan sonra
hastanın
ağladığını gördüm.
Hayırdır neden
ağlıyorsun bir şey
mi oldu diye sorduğumda, evlilik için nikah dairesine gittiğini
evlenmek için ne gerekli diye sorduğunda bir
takım insanların ona güldüğünü söyledi.
Bunun üzerine ben kimle evleneceğini sordum. Kimliklerini istedim. Ve bana yarın sabah
aç karnına kan vermeleri için gelmelerini
söyledim. Hasta mutlu bir yüz ifadesiyle poliklinikten ayrıldı.
Hemen hastanın ve evleneceği kişinin TC numaralarından girerek her ikisinin de bana kayıtlı
olduklarını gördüm. Hanımefendi 73 yaşında
evleneceği kişinin de 96 yaşında bir beyefendi
olduğunu öğrendim.
Bir araştırmaya girdim tapu dairesini arayarak
bu şahıslar üzerinde gayrimenkul olup olmadığını sordum (Ben bir kaç dönem belediye
başkan danışmanlığı ve belediye meclis üyeliği
görevinde bulunmuştum).
Bir gün sonra bana beyefendinin hiçbir mal-
Y
Dr. Karabet Yayla
varlığının olmadığı ancak; hanımefendinin bir
hayli mal varlığı olduğunun bilgisi geldi.
Kan alındıktan bir gün sonra çıkan netice
beyefendi'nin hepatit (B) pozitif olduğu, hanımefendi'nin tahlilinin normal değerler içerisinde çıktığı görüldü. Hanımefendi beni telefonla
aradığında kendisini konuşmak için davet ettim.
Bir süre sonra hanımefendi kapıyı çalarak içeri
girdi. Kendisine hepatit (B) ile ilgili tetkik sonuncun pozitif olduğunu ve endişemi ifade ettim.
Hanımefendi benim söylediklerime aldırış
etmeden "benim için önemli değil " ben kendisiyle evlenmek istiyorum
dedi. Ve bende kendisine
aşı yapmamız gerektiğini bu
yapılan aşının bir kaç kez
devam etmesi halinde kendisin bağışıklı kazanacağı
ve korunacağı hakkında
bilgi verdim. Aynı zamanda
kendilerini müsait bir
günde ziyaret etmek istediğimi söyledim. Oda hayhay tabii ki de bekleriz
buyurun gelin dedi.
Aradan çok geçmeden kapılarını çaldım.
Kapıdan içeriye adımımı attığımda
karşımda tam bir İstanbul beyefendisi buldum.
Bana kahve ikram ettiler, kahvemi içip hoşça sohbet ettik. Yüzlerinden ne kadar mutlu oldukları
görünüyordu. Ve neden evlenmek istediklerini
sordum. Hanımefendi bana epey uzun zamandır
komşu olduklarını ve kendinin bu yaşına kadar
hiç evlenmediğini söyledi.
Ertesi gün; hanımefendiye evlilik raporu, aklı
şuuru yerindedir raporu verdim. Nikah dairesine
yönlendirdim. Orada tanıdıklarıma, bu nikah da
yardımcı olmaları husun da rica ettim. Gün aldım
ve hanımefendiyi gönderdim.
Birkaç gün sonra hanımefendi bir kutu çikolata ile ziyaretime gelip bana teşekkür etti.
Ayrıca nikah dairesinde çok iyi davranış da bulundurduklarının ve nikah sonrasında pasta
ikramında bulunarak evlenerek evliliklerini kutladıklarını söyledi.
Sonuç: Hepatit B hiçbir şeye engel değildir.
Yeter ki bilinsin ve gerekli önlemler alınsın…
17
Türk Karaciğer Vakfı
Hepatit B Aşılaması ve
Ülkemizde Hepatit Aşılama Sonuçları
Doç. Dr. Selma Tosun Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları
epatit B virüsü (HBV) ile ne kadar erken
karşılaşılırsa kronikleşme riski o kadar yüksek olduğu için, annesi hepatit B taşıyıcı olan bebeklerin ve küçük çocukların HBV bulaşından
korunması tüm dünyada öncelik verilen korunma
yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de
dünyanın birçok ülkesinde tüm yenidoğan bebekler doğumdan itibaren HBVʼden korunmak için
aşılanmakta ve eğer anne taşıyıcı ise bebeklere
aşı ile birlikte hepatit B hiperimmünglobulin (HBIG)
de yapılmaktadır (1-4). Bu amaçla uygulanmakta
olan universal HBV aşılaması 1990 yılında sadece
20 ülkeyi kapsamakta iken
günümüzde sayı 180ʼe
ulaşmıştır (4-7). Universal
HBV aşılamasının çok
önemli ve fiyat etkin olduğu
bir çok çalışmada gösterilmiştir ve günümüzde HBV
aşı önerileri kapsamı oldukça
genişletilmiş olup özellikle
yüksek riskli erişkinler başta
olmak üzere HBV enfeksiyonundan korunmak isteyen
herkesin aşılanması gerektiği
görüşü benimsenmiştir (1,8,9).
Önceleri HBV aşılaması yapılması önerilen belli riskleri taşıyan kişiler ACIP (The Advisory Committee on İmmünization Practices) tarafından
tanımlanmış olmakla birlikte giderek bu kapsam oldukça
genişletilmiştir. Günümüzde ACIP aşı önerileri içine
“HBV enfeksiyonu açısından korunmak isteyen herkes
aşılanmalıdır” önerisi eklenmiştir (4,9-12).
H
HEPATİT B AŞILARI
İlk HBV aşıları plasma kökenli aşılar olup 1981
yılında üretilmiştir. Ancak bu aşının elde edilişinin
pahalı oluşu, üretim işleminin güç oluşu, özellikle
daha sonraki yıllarda gündeme gelen HIV/AIDS olguları nedeniyle oluşan güvensizlik, kısa süre
geliştirilen rekombinan aşıların aktif olarak kullanılmasına yol açmıştır (8,9,13-16). Günümüzde kullanımdaki hepatit B aşıları, hepatit B virüsünün
rekombinant DNA teknolojisi ile üretilmiş majör
yüzey antijenini içerir. Rekombinasyon teknolojisi
ile elde edilen aşılar iki grup olup; maya
kökenli aşılar maya hücrelerinden, memeli
hücresinden yararlanılarak üretilen aşılar ise
fare over hücresinden (chinese hamster ovarian
cell: fare over hücresi) yararlanmak suretiyle elde
edilmektedir. Rekombinasyon teknolojisi (genetik
mühendisliği) ile üretilen aşıları hiçbir enfeksiyöz
parçacık içermedikleri için plazma aşılarına göre
çok daha avantajlı ve güvenilirdirler (1,8,9,17).
Günümüzde farklı teknolojilerle geliştirilen yeni aşı
çalışmaları da yapılmaktadır (18-21).
Dünya genelinde çok sayıda rekombinan aşı
bulunmakta olup bu aşılarla ilgili olarak yapılmış
sayısız
çalışmada
hem çocuklarda hem
de
erişkinlerde
oldukça etkin ve
güvenilir
oldukları
gösterilmiştir
(2226). Ülkemizde 1998
yılından beri tüm
yenidoğan bebeklere HBV aşılaması
ücretsiz
olarak
yapılmakta, ayrıca
risk
grubundaki
bazı erişkinlerin
HBV aşılamalrı da
yine
ücretsiz
uygulanmaktadır.
Bu uygulama sonucu günümüzde bebek ve
küçük çocuklarda akut ve kronik HBV olgusu
görülme oranları son derece azalmıştır (4).
Bununla birlikte gebelik sırasında HBsAg pozitif
olduğu bilinmeyen gebelerin bebeklerine tek
başına aşı yeterli olmamakta ve bu bebeklere
doğumda HBIG yapılmadığı için az sayıda da olsa
bu bebekler taşıyıcı kalmakta ve daha sonra kronik hepatit gelişmektedir.
Hepatit A ve B aşılarını birlikte içeren kombine
aşılar da bulunmaktadır (Twinrix-GlaxoSmithKline,
HEP-A+B-in-VAC). Twinrix ile ilgili olarak FDA
2007 yılında alternatif bir uygulama şemasını
daha onaylamıştır. Bu uygulamada 0,7 ve 21-31
günlerde üç aşı yapılıp 12. ayda da bir doz rapel
yapılmaktadır. Aşılar arasındaki süre uzamışsa
kalındığı yerden devam edilmekte, tekrar başlanması gerekmemektedir. Bu hızlı aşılama şeması
özellikle endemik bölgelere seyahate çıkmak
üzere olan seronegatif bireyler için önerilmektedir
(27-29).
18
Hepatit B aşısı ile ilgili olarak yapılan çok sayıda çalışmanın sonuçlarına göre gerek çocuklarda gerekse erişkinlerde en iyi antikor yanıtının elde edildiği 0,1,6.
aylarda birer doz aşı uygulaması şeklindeki aşı şeması
günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı
sıra hızlı yanıt elde edilmesi istendiğinde aşı şeması
0,1,2,12.aylar şeklinde de uygulanabilmektedir. Dünya
Sağlık Örgütüʼnün HBV aşı programı önerileri 0,1,6ʼıncı
ay, 0,1,12ʼinci ay; ya da 0,1,2,12ʼinci ay şeklindedir ve
universal aşılamada yaygın olarak kullanılan şema 0,1,6
ay şemasıdır. Ayrıca 0,10,21. günde ve 0,7,28. günlerde
birer aşının yapıldığı ve 12. ayda bir doz daha aşının
uygulandığı hızlandırılmış aşı şemaları da özellikle bazı
özel gruplarda kullanılabilmektedir (26).
Aşı dozu çocuklarda 10 mcg, erişkinlerde ise 20
mcg dır. HBV aşılaması sonrası koruyucu antikor
düzeyinin 10 mIU/ml nin
üzerinde olması gerektiği,
antikor titresi bir kez 10
mIU/mlʼnin üzerine çıktıktan sonra bu değerin altına
düşse
ve
saptanamayacak duruma
gelse bile, hepatit B enfeksiyonuna karşı koruyuculuğun devam ettiği
bildirilmektedir. Virüsle
daha
sonra
tekrar
karşılaşıldığında immün
sisteme
ait
bellek
hücreleri tarafından antijenik yapı tanınmakta
ve kişi aktif şekilde hasta
olmamakta;
vücuda
giren
virüs,
antikor
yapımını uyarmaktadır.
Bu anlamda, daha önceleri her 5-10 yılda bir rapel
doz yapılması öngörülmekteyse de primer aşılamadan on yıl sonra bile çok düşük titrede antikor
yanıtı olan kişilerin virüsle karşılaşıldığında yeterli
antikor yanıtı oluşturduğu gösterilmiştir (30,31).
Yüksek risk altındaki erişkinlerle çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda immün sisteminde
sorun olmayan kişilerde aşıdan yıllar sonra antiHBs yanıtı çok düşük veya saptanamaz düzeyde
olsa bile uzun süreli koruyuculuk sağladığı; virüsle
karşılaşma durumunda klinik hastalık veya
taşıyıcılık durumunun gelişmediği gözlenmiş,
ayrıca bu kişilerin rapel aşı dozuna oldukça iyi
yanıt verdikleri belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü
uygun şekilde yapılmış hepatit B aşılamasından
sonra rapel doza gerek olmadığını bildirmektedir
(32). Avrupa Hepatit B Uzlaşı Grubuʼnun (European Consensus Group on Hepatitis B İmmünity)
önerileri de aşıları tam olan ve immün sistemde
sorunu olmayan kişilere rapel doza gerek olmadığı
Türk Karaciğer Vakfı
yönündedir (33).
Sonuç olarak immün sisteminde sorun olmayan
kişilere rapel doz gerekmemekte, zamanla antiHBs düzeyleri saptanabilir düzeyin altına inse bile
immün hafızaya bağlı olarak klinik hastalık tablosu
oluşmamaktadır (8,9,16,26).
Primer HBV aşılamasından sonra oluşan antikor
düzeyi ilk yıl içinde hızla, daha sonra daha yavaş
şekilde azalmaktadır. Primer aşılama sonrası antikor yanıtı >10 mIU/mL olan genç erişkinlerin
%17-50ʼsinde aşılamadan 10-15 yıl sonra antiHBs
kaybına bağlı olarak düşük veya saptanamayacak
düzeyde antikor yanıtı kalır. Çocuklarda hepatit B
aşılarına anti HBs yanıtı oldukça iyi olup bu
oran %95-99 ʻa ulaşmaktadır; bununla birlikte
zaman zaman erişkinler arasında anti HBs
yanıtsızlığı görülebilmektedir. Kullanımdaki aşılarla
yapılan değişik çalışmalarda HBV aşısı uygulanan
kişilerde
%15
oranında immün yanıt
oluşmayabildiği
bildirilmiştir. Bu kişilerde
sigara içme, obesite, cinsiyet (erkek olma), 40
yaşın üzerinde olma gibi
faktörlerin rol oynayabileceği
düşünülmektedir.
Ayrıca aşının soğuk zincir kurallarına uymadan
saklanmış olması, uygun
teknikle yapılmamış olması, aşı şemasına uyulmaması gibi faktörler de
aşı yanıtsızlığında önemli
rol oynamaktadır. Genetik olarak aşı yanıtsızlığı
olabileceği de bildirilmektedir (26,34).
Hepatit B aşıları tüm dünyada 30 yıldan beri
kullanılmakta olup şimdiye dek belirgin bir yan
etkileri ya da ciddi komplikasyonları gösterilmemiştir. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelerde
her yenidoğan bebeğin aşılanmasını önermektedir ve birçok ülkede bu uygulama yapılmaktadır. Aşıların
yapılmaması
durumunda
gelişebilecek kronik aktif hepatit, siroz, karaciğer
karsinomu gibi komplikasyonlar ve bunların tetkik
ve sağaltım maliyetleri göz önüne alındığında
hepatit B aşılamasının önemi tartışılmazdır (35).
HBV aşısının ilk lisans aldığı 1982 yılından beri
yenidoğan bebeklerin yanısıra HBV için risk altında olan erişkinlere de ACIP tarafından aşı önerilmektedir. Ancak, bu öneri ABD gibi gelişmiş
ülkelerde bile tam olarak yaygınlaşamamıştır ve
risk altındaki erişkinlerin aşılanma oranları düşük
kalmıştır. Ülkemizde de bebek aşılamaları oldukça
Türk Karaciğer Vakfı
iyi yürütülmekle birlikte erişkinlerin HBV aşılamaları oldukça yetersizdir. HBV enfeksiyonunun
başlıca bulaşma yolları arasında deri ya da mukoz
membran yaralanması ile HBsAg pozitif kişiden
bulaşma da yer aldığı için HBV enfeksiyonu özellikle aşısız-korunmasız sağlık çalışanları için her
zaman risk oluşturmaya devam etmektedir. Bu nedenle tüm sağlık çalışanlarının HBV ile karşılaşma
durumlarını öğrenmek için test yaptırmaları ve
bunu takiben eğer bağışık ya da aşılı değillerse
aşılanmaları gereklidir.
HBsAg pozitif kişilerin aile taramaları
yapıldığında öncelikle birinci derece yakınları
(anne,baba,çocuk,kardeş) olmak üzere azımsanmayacak sayıda başka HBsAg pozitif kişilerin
saptandığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle HBsAg
1)WHO Executive Board (2009) Viral hepatitis. Report by the Secretariat.
EB126/15, 12November
2009:http://apps.who.int/gb/ebwha/pdf_files/EB/126/B126_15.en.pdf. Last accessed 25 April 2012.
2)CDC.ʻʼHepatitis B virus: a comprehensive strategy for eliminating transmission in the United States through universal childhood vaccinationʼʼ Recommendations of the Immunization Practices Advisory Committee (ACIP).
MMWR, Morbid Mortal Wkly Rep. 1991;40 (RR-13):1-25
3)Prevention&Control of viral hepatitis infection: Framework for Global Action. World Health Organization 2012.
http://www.who.int/csr/disease/hepatitis/GHP_framework.pdf
Framework for Global Action World Health Organization 2012.
WHO/HSE/PED/HIP/GHP 2012.1 Prevention & Control of Viral Hepatitis
Infection
4) Tosun S. Türkiyeʼde viral hepatit B Epidemiyolojisi-Yayınların Metaanalizi. Tabak F, Tosun S, editörler. Viral Hepatit 2013. Viral Hepatitle Savaşım
Derneği Yayını. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık; 2013. p.25-81.
5) Global Immunization Data, October 2009.
Available from: URL:
http://www.who.int/immunization_monitoring/data/data_regions/en/index.h
tml2011 yılı coverage: October 2012
6)http://www.who.int/immunization_monitoring/Global_Immunization_Data
.pdf
7)Franco E, Bagnato B, Marino MG, Meleleo C, Serino L, Zaratti L. Hepatitis B: Epidemiology and prevention in developing countries. World J Hepatol.
2012 Mar 27;4(3):74-8 http://www.wjgnet.com/19485182/ejournals/WJHv4i3.pdf (son erişim 8 Aralık 2012)
8)Mast EE, Margolis HS, Fiore AE, Brink EW, Goldstein ST, Wang SA,
Moyer LA, Bell BP, Alter
MJ; Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP). A comprehensive immunization strategy to eliminate transmission of hepatitis B virus infection in the United States: recommendations of the Advisory Committee on
Immunization Practices (ACIP) part 1: immunization of in
fants, children, and adolescents. MMWR Recomm Rep. 2005 Dec
23;54(RR-16):1-31.
9)Mast EE, Weinbaum CM, Fiore AE, Alter MJ, Bell BP, Finelli L, Rodewald LE, Douglas JM Jr, Janssen RS, Ward JW; Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP) Centers for Disease Control and Prevention
(CDC). A comprehensive immunization strategy to eliminate transmission of
hepatitis B virus infection in the United States: recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP)
Part II: immunization of adults. MMWR Recomm Rep. 2006 Dec 8;55(RR16):1-33.
10)Dienstag JL, Werner BG, Polk BF, Snydman DR, Craven DE, Platt R,
Crumpacker CS, Ouellet-Hellstrom R, Grady GF. Hepatitis B vaccine in health
care personnel: safety, immunogenicity, and indicators of efficacy. Ann Intern
Med. 1984 Jul;101(1):34-40.
11) Cainelli F. Liver diseases in developing countries. World J Hepatol
2012 March 27; 4(3): 66-67
12)http://www.immunize.org/catg.d/p2017.pdf
13)Ghendon Y. WHO strategy for the global elimination of new cases of
hepatitis B. Vaccine 1990; 8 ( Suppl):129-33.
14)Centers for Disease Control (CDC). Recommendation of the Immunization Practices Advisory Commtee (ACIP) Inactivated Hepatitis B Virus
Vaccine. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 1982 Jun 25;31(24):317-322,327328.
15)Mast E, Mahoney F, Kane M, Margolis H. Hepatitis B vaccines. In:
Plotkin SA, Orenstein WA, eds. Vaccines. 4th ed. Orlando, FL: WB Saunders
19
pozitif kişilerin aile bireylerinin halen aynı evde
yaşıyor olmasalar bile mutlaka tetkik edilmeleri
ihmal edilmemelidir.
Sonuç olarak ülkemizde mevcut durumda;
yenidoğan bebeklerin HBV aşılaması aynı titizlikle
devam ettirilmeli, HBsAg taşıyıcı gebeleri saptayabilmek ve bebeklerini doğumda doğru ve yeterli
şekilde immünize edebilmek için tüm gebelere
HBsAg taraması yapılmalı, HBsAg pozitif kişilerin
aile bireyleri tetkik edilip başka olgu varsa takibe
alınmalı, henüz HBV ile karşılaşmamış olan kişiler
hemen aşılanmalı ve erişkin HBV
aşılamalarına ağırlık verilmelidir.
Co.; 2003:299--337.
16)Kwon SY, Lee CH. Epidemiology and prevention of hepatitis B virus infection. Korean J Hepatol. 2011 Jun;17(2):87-95. doi:
10.3350/kjhep.2011.17.2.87.
17)Brocke P, et al. Recombinant hepatitis B vaccines: disease characterization and vaccine production. Gellissen G, editors. In: Production of recombinant proteins. Weinheim, Germany: Wiley VCH;2000, pp. 319–359.
18)Betancourt AA, Delgado CA, Estévez ZC, et al. Phase I clinical trial in
healthy adults of a nasal vaccine candidate containing recombinant hepatitis B
surface and core antigens. Int J Infect Dis 2007; 11:394.
19)Makidon PE, Bielinska AU, Nigavekar SS, et al. Pre-clinical evaluation
of a novel nanoemulsion-based hepatitis B mucosal vaccine. PLoS One 2008;
3:e2954.
20)Makidon PE, Bielinska AU, Nigavekar SS. et al. Pre-clinical evaluation
of a novel nanoemulsion-based hepatitis B mucosal vaccine. PLoS ONE. 2008
Aug 13;3(8):e2954.
21) http://www.NanoBio.com
22)Faustini A, Franco E, Sangalli M, et al. Persistence of antiHBs 5 years
after the introduction of routine infant and adolescent vaccination in Italy. Vaccine 2001;6;19(20-22):2812-8.
23)Shivananda , Somani V, Srikanth BS, Mohan M, Kulkarni PS. Comparison of two hepatitis B vaccines (GeneVac-B and Engerix-B) in healthy infants
in India. Clin Vaccine Immunol. 2006 Jun;13(6):661-4.
24)Velu V, Nandakumar S, Shanmugam S. et al. Comparison of three different recombinant hepatitis B vaccines: GeneVac-B, Engerix B and Shanvac
B in high risk infants born to HBsAg positive mothers in India. World J Gastroenterol. 2007 Jun 14;13(22):3084-9
25)Hepatitis B.Epidemiology and Prevention of Vaccine-Preventable Diseases. The Pink Book: Course Textbook - 12th Edition Second Printing (May
2012) http://www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/hepb.html
26)Tosun S. Hepatit B aşılaması ve ülkemizde hepatit aşılama sonuçları.
Tabak F, Balık İ editörler.Viral Hepatit. Viral Hepatitle Savaşım Derneği Yayını.
İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık; 2013. p.413-39.
27)Centers for Disease Control and Prevention (CDC). FDA approval for
a combined hepatitis A and B vaccine. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 2001
Sep 21;50(37):806-7.
28)MMWR. Notice to Readers: FDA Approval of an Alternate Dosing
Schedule for a Combined Hepatitis A and B Vaccine (Twinrix). October 12,
2007 / 56(40);1057.
http://www.cdc.gov/mmwR/preview/mmwrhtml/mm5640a5.htm
29)Keystone JS. Travel-related hepatitis B: risk factors and prevention
using an accelerated vaccination schedule.Am J Med 2005;118 Suppl
10A:63S-68S.
30)Jack AD, Hall AJ, Maine N, Mendy M, Whittle HC. What level of hepatitis B antibody is protective? J Infect Dis 1999;179:489-92.
31)Banatvala JE, Van Damme P. Hepatitis B vaccine-do we need boosters. J Viral Hepat 2003;10(1):1-6.
32)Viral hepatitis: HB vaccine afford long-term protection, even without
booster, Viral Hepatitis Prevention Board: conference nows, 1997;5;6.
33)European Consensus Group on Hepatitis B Immunity. Are booster immunisations needen for lifelonghepatitis B immunity? Lancet 2000; 355: 561565.
34) Onay H, Çiftdoğan DY , Özdemir TT, Tosun S, Vardar F ,Özkınay F.
Hepatit B aşısına yanıtsızlıkta IL1ve IL-1 antagonisti gen polimorfizmleri. 7.
Ulusal Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi ,söz lü bildiri, J
Pediatr Inf 2011;5(Suppl 1):267-293.
35) Zurn P, Danthine JP. Economic evaluation of various hepatitis B vaccination strategies in Switzerland Soz Praventivmed 1998;43:134-137.
20
Türk Karaciğer Vakfı
Vakfımızın kurucu üyesi, eski Eyüp Belediye
Başkanı Kadir Akpınar ile Söyleşi
Karaciğer vakfında hep ahenk içinde çalıştık. Her
hangi bir zorluk görmedik, zaten lokomotif olarak Muzaffer Gürakar hoca bu yapının başıydı. O sürüklüyordu. Biz de elimizden geldiğince ona yardımcı
oluyorduk. Ama vakfı şunun için her zaman gerekli olduğuna inanıyorum. Bütün vakıfların öyle… Bir çok
hasta hastalığının nedenini bilmiyor, nasıl hareket edeceğini, ne tarafa gideceğini, nasıl yönlendirileceğini bilmiyor
ve içten içe o hastalığın içinde hepatit C veya B, A bunlarla yaşamaya mecbur
kalıyordu ama biz vakfı
kurduktan sonra insanları daha bir aydınlattık.
Nasıl yaşaması gerektiğini, ne yapması gerektiğini çok daha iyi
öğretmeye çalıştık ve faydalı olduğumuza inanıyorum.
İnşallah budan sonra da daha iyi olacak.
“nedenini bilmiyor
Bir çok hasta hastalığının
ürk Karaciğer Vakfı (TKV) kurucularından,
vakfa her kademede önemli hizmetleri ve katkıları olan eski Eyüp Belediye Başkanı İş
adamı Kadir Akpınarʼı güzel bir söyleşi için ziyaret ettik.
T
- Kısa bir özgeçmiş?
1948 İstanbul doğumluyum. Göçmen kökenli
bir ailenin ferdiyim. Uzun yıllar siyasetle uğraştım. Ticaretle uğraşıyorum. Benzin istasyonu
sahibiyim. Şu an emekliyim. Siyasetin içinde de
yaklaşık, kırk yıla yakın bir çalışmam oldu. “By
pass” ameliyatı geçirdikten sonra da onu da bıraktım şimdi torunlarımla uğraşıyorum. Onları
seviyorum, onlarla vakit geçiriyorum. Belediye
başkanlığı 1989-1994 yılları arasında belediye
başkanlığı yaptım. Zaten “by pass” ameliyatım
da belediye başkanlığından sonra geçirdim.
Siyaseti de bıraktım. Uzun yıllar iyi anılarım
oldu. İnsanların daha iyi yaşaması için dilekte
bulunuyorum her zaman.
Sayın Kadir Akpınar, Eyüp Belediye Başkanlığı yaptığı sırada vakfımızın çalışmalarında son derece faydalı
olmuş, esasen Eyüp ilçesi için de inanılmaz işler başarmıştır. Sevilen bir Belediye başkanıydı. Devam edelim.
- Karaciğer vakfından bahseder misiniz?
Belediye başkanlığı döneminde ufak bir hastalık geçirdim. Kolesterol ilacı yüzünden zehirlendim. Cerrahpaşaʼda Muzaffer Gürakar Hocayla tanıştım. Onlar
yardımcı oldular. Nurettin Sözenʼin vasıtasıyla sağ
olsun. Daha sonra da Nurettin Sözen hocam, Prof. Dr.
Kemal Alemdaroğlu, Muzaffer hocam ve Aytekin Kotil
ağabeyimiz hep birlikte bu vakfı kurduk. Uzun yıllar kuruluşundan beri vakıfta hem kurucu üye, hem de yönetici olarak görev aldım. Geçen sene o görevi de daha
genç arkadaşlara bıraktık. Muzaffer Gürakar hocamla
beraber. Şimdi ilgiyle takip ediyoruz çalışmalara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
- Divan Başkanlığını siz yapmıştınız. Demek ki
görev henüz bitmedi… Türk Karaciğer Vakfıyla ilgili
bir anınız var mı? Bir plan var mı?
”
- Başkanım eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kısaca söyleyeceklerim bu her zaman her yerde insanların mutluluğu için ne gerekiyorsa toplumsal görevler almaya her zaman hazırım. Sıhhatim el verdiği
sürece ve tüm insanları da siyasetle uğraşmasını istiyorum Yani hangi partiyi tutarlarsa tutsunlar siyasetle
uğraşsınlar, toplumsal kurumlarda görev alsınlar. İnsanlara faydalı olabilecek her şey de insanların olmasında
fayda görüyorum.
mmm
K
adir Akpınar, yıllarca birlikte çalışma fırsatı bulduğum saygıdeğer bir üyemiz, büyüğüm, etrafına
pozitif enerji yayan sözü özü bir, arkadaşımız. Bence
karaciğer vakfına yaptığı en önemli katkı; belediye
başkanlığı döneminde Türk Karaciğer Vakfı önderliğinde belediyenin sağlık işleri müdürlüğü ve sponsor firma ile Eyüp ilçesinde belediye personelini ve
tüm ilkokul öğrencilerini kapsayan bir hepatit taraması
yaptırmıştır. Türkiyeʼde ilk yapılan on bin kişiyi kapsayan, hepatit taraması sonucu farkındalık yaratıldı.
Muzaffer Gürakar hocamız bu tarama sonuçlarını
değerlendirdi. Büyük ses getirdi. Bu tarama maliyetli
ve büyük bir organizasyon sonucu oluştu. Bunda
Eyüp belediye başkanı olan Kadir Akpınarʼın rolü
azımsanmayacak kadardı. Hatta Belediye Başkanlığıʼndan ayrıldıktan sonra müfettiş raporu ile mahkemeye verildi. Ancak mahkeme takipsizlik kararı verdi.
İşte Kadir Akpınar, böyle bir Eyüp belediye başkanı ve
Türk Karaciğer
Vakfı kurulu
üyesiydir. Şimdi
torunlarıyla
emekliliğinin
tadını çıkarıyor.
Teşekkür ederiz.
Söyleşi: Dr. Karabet Yayla
21
Türk Karaciğer Vakfı
Sektörler Arası İletişim
“TAPP ile etkin işbirliği”
Dr. Necmi Sınanmış
ürk Karaciğer Vakfı kuruluş amacına uygun
olarak kendi çalışmalarına devam ederken,
sağlık alanında-sosyal alanda ve diğer konularda
da işbirliği ve birliktelikler sağlamaktadır. Karaciğer
hastalıklarına bağlı ölümleri azaltmak için bilimsel
hizmetlerimiz yanında, farkındalık yaratmak ve koruyucu sağlık hizmetlerini de gerçekleştirme çabasındadır. Bu bir halk sağlığı görevidir. Bunun için;
tütün, alkol, uyuşturucu ve teknolojik bağımlılıkla mücadele eden, ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Yeşilay ile de Türk
Karaciğer Vakfı olarak işbirliğimiz sürmektedir.
Özellikle alkole bağlı karaciğer yağlanmaları günümüzde en önemli dikkat edilmesi gereken konulardan biridir ve diğer karaciğer hastalıkları
içinde önemli bir yer oluşturmaktadır alkole bağlı
karaciğer hastalıkları.
Yeşilayʼın öncülüğünde kurulan TAPP (Türkiye
Alkol Politikaları Platformu) yeni ve etkin bir oluşumdur. Alkole bağlı olarak toplumsal kaos ve dejenerasyonları önlemek için ses verecek faaliyetler
yapmaya başlamıştır. Toplumun bilgilenmesi, bilinçli ve koruyucu önlemlerin alınması çabalarının
artmasını hedeflemiştir. TAPP, zararlı alkol kullanımı konusunda farkındalığın arttırılması, alkol politikaları ile ilgili mevcut ulusal ve uluslararası
mevzuatın evrensel halk sağlığı normlarına uygun
hale getirilmesi için çalışan; insan sağlığını ve
genç nesilleri tehdit eden zararlı alkol kullanımına
karşı mücadele için bir araya gelen kurum ve kuruluşların ortak platformudur. TAPP, Türkiyeʼnin de
T
içinde olduğu çeşitli uluslar arası kuruluşların alkol
politikalarına ilişkin kararlarını ve uygulamalarını
takip edecek ve ülkemiz için bağlayıcı ya da örnek
olabilecek uygulamaların yasalaşması için çalışacaktır. Alkol politikaları alanında kamuoyu başta
olmak üzere karar vericiler nezdinde halk sağlığı
kriterlerini temel alarak her tür savunuculuk, lobicilik, araştırma, gözlem, data oluşturma, farkındalık yaratma ve sosyal çalışmalar yapacaktır.
TAPP üyesi kuruluşlar arasında ve bu alanda
çalışma yapan her tür kurum ve platformlarla bilgi
ve tecrübe paylaşımı gibi işbirliği ve koordinasyon
imkanlarının arttırılması için çalışacaktır.
2013 yılının Eylül ayında kuruluşunu ilan eden
TAPP geçici yürütme kurulu ile çalışmalarını sürdürdü. Tüm kurullar ve çalışma alanlarını tamamladıktan sonra 26.04.2014 de yapılan Genel Kurul
ile tüzüğü onaylandı ve kurullar oluşturuldu. Türk
Karaciğer Vakfı da; Yönetim Kurulu üyesi ve II.
başkanı Dr. Necmi Sınanmış ile temsil edilerek,
yürütme kurulunda yer aldı. Halk sağlığı hizmeti
alanındaki tüm çalışmalarda vakıf; TAPPʼa destek
vermeye devam edecektir.
Halkta farkındalık yaratarak alkole bağlı bireysel ve toplumsal dejenerasyonları asgariye indirmek, hatta ortadan kaldırmak temennisi ile TAPPʼa
başarılar dileriz.
İleriki sayılarımızda bilimsel ve sosyal aktivitelerden okuyucularımızı bilgilendirmeye devam
edeceğiz.
22
Türk Karaciğer Vakfı
“Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır, ya üç fincan kahvenin....”
Karaciğer hastalıklarında yeni
reçetemiz: KAHVE
Doç. Dr. Yusuf Yılmaz
Kahvenin tarihi hikayesini ve
mucizelerini biliyor muyuz?
Kahve, Coffea cinsinde bir ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilir.
Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan
(Etyopya)'ın Kaffa yöresidir. Kaffaʼnın Arapça karşılığı ʻqahwah (keyif veren içki)ʼdır. Bir rivayete
göre 8.yüzyılda Kaffaʼda yaşayan Kaldi adındaki
bir çoban, keçilerinin kahve bitkisine ait kırmızı
meyveleri yemesinin ardından çok daha hareketli
ve canlı olduklarını gözlemlemiş ve kendi de bu
meyveyi denemiştir. Verdiği hissi ve
keyfi çok beğenmiş ve yerli halkı bu
bitki ile tanıştırmıştır. Bu meyvenin taneleri halk tarafından un haline getirilip bir çeşit ekmek yapılıyormuş.
Meyveleri kaynatıldıktan sonra da
suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte
hızla Arap Yarımadası'na yayıldı ve
300 yıl boyunca Habeşiştanʼda keşfedilen bu yöntemle içilmeye devam edildi. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve
çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime
sunuldu. Kahveʼyi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki sufi tarikatıdır. Bir Sufi Şeyhi olan
Şazili gece ibadetinde dinç ve uyanık kalabilmek
için kahve içermiş. Ayrıca Yemenli ez-Zebbani Habeşistan yolculuğu sırasında kahve içen insanlarla tanışmış, Yemenʼe döndüğünde hastalanmış
ve yanında bulundurduğu kahveyi içmek aklına
gelmiş. Kahve onu iyileştirmiş ayrıca kahvenin yorgunluk, uyuşukluk giderme, canlılık ve dinçlik kazandırma özelliklerini keşfetmiş. Bir diğer rivayete
göre kahveyi içen ilk kişi Hz. Süleymanʼdır. Hz. Süleyman yolculuğu sırasında uğradığı bir şehirde
şehrin sakinlerinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığını görür ve Cebrailʼin buyruğu üzerine Yemenʼden gelen kahve çekirdeklerini kavurarak
bundan hazırladığı içeceği hastalara verir. Bunu
içen hastalar iyileşir.
Kahvenin İstanbulʼa gelişi Yavuz Sultan Selim
dönemine rastlar. Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi 1517 yılında
İstanbul'a getirmiştir. Türk kahvesi telvesi ile servis
yapılan tek kahve çeşididir. İstanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği 1615 yılında
Venedik'e taşımıştır. Kahve Parisʼe 1643, Londraʼya 1651ʼde ulaşmıştır. Daha sonra Avrupalılar
tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurulmuştur.
Kahve bitkisi ve meyvesi, kahvenin
kimyasal yapısı ve hazırlanışı
Kahve çekirdeklerinin en önemli iki kaynağı
daha çok tercih edilen ve dağlık bölgede yetişen
Coffea arabica ve daha acı formu olan Coffea canephora (robusta)ʼdır. Arabica kahvesi dünya
kahve üretiminin %70ʼini oluşturur, daha lezzetli
ve tatlı bir aromaya sahiptir. Robusta
arabicaya göre iki kat daha fazla kafein içerir, yetiştirilmesi çok daha
kolay ve ucuzdur. Toprağı, aldığı su,
güneşlenme zamanı, nem kahvenin
tadını ve aromasını değiştirmektedir.
Kahvenin içinde kafestol ve kahweol
adı verilen lipidler (antikarsinojen,
LDL arttırıcı etki), potasyum gibi mineraller, klorojenik asit, alifatik asit,
kuinik asit gibi asit, esterler/polifenoller
(enerji metabolizmasını arttırır, lipogenezi azaltır,
SREBP-1cʼyi downregüle eder, antioksidan, glukoneogenezi baskılar, kolesterol düşürücü etki,
PPAR-alfaʼnın upregülasyonu), aminoasitler, peptidler, karbonhidrat, fiber, melanoidler (antioksidan,
antiinflamatuar) gibi yüzlerce kimyasal yapı bulunmaktadır.
Kahve meyvesi ve onun çekirdeği birçok işleme
tabi tutulduktan sonra alışkan olduğumuz kavrulmuş kahve formunu alır. Kavrulma süresi ve ısısı
çekirdeğini fiziksel ve kimyasal olarak değiştirerek
tadını etkiler. Kavrulma süresince aromatik yağlar
ve asitler azalır, kafeol gibi kahvenin aromasından
ve tadından sorumlu yağlar ortaya çıkar. Dekafeinasyon ayrı bir süreçtir ve kahve henüz yeşilken
yapılır, ekstrakte edilen kafein genellikle ilaç firmalarına satılır. Kahve en iyi have geçirmez seramik,
cam veya non-reaktif metal kaplarda saklanır.
Kahvenin tazeliği ve tadı nemden, sıcaktan ve
ışıktan uzak tutulduğunda en iyi sağlanır. Etraftaki
kokuyu absorbe edebileceğinden yiyeceklerden
de uzak tutulmalıdır. Buzdolabında saklanması
nemden dolayı tavsiye edilmez.
Kahvenin demlenme şekli de kimayasal yapısını
etkiler. İskandinav ülkerinde, Frennch Press kahvede, Türk kahvesinde kahve kaynatılır. Kafestol
Türk Karaciğer Vakfı
23
Amerikada yapılan bir çalışmada alkole bağlı siroz hastalarında kahve tüketiminin hastaneye
yatışı ve ölüm riskini azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir çalışmada alkole bağlı veya alkol dışı
yağlı karaciğer hastalığı ile ilişkili sirozda kahve içimi ölüm riskini azaltmaktadır.
kahvede bulunan bir yağdır. Bu şekilde kaynatılan
kahvede daha çok kafestol ortaya çıkar. Kafestol,
LDL kolesterolün güçlü bir stimülatorüdür. Filtre
kahvede ise kağıt filtre nedeniyle kafestol tutulur,
dolayısıyla filtre kahve en az kafestol içeren kahvedir. Espresso ise orta derecede kafestol içerir.
Bu nedenle yüksek kolesterol düzeyi olanların
filtre kahveyi tercih etmesi akılcıl bir yaklaşımdır.
Hazır (instant;sıcak suya katılıp hazırlanan, nescafe gibi) kahvede de az miktarda kafestol vardır.
Dolayısıyla kahvenin demlenme şekli (filtre, filtresiz, espresso) ve de kavrulma türünün kahvenin
kompozisyonunu etkilediğini öğrenmiş olduk. Filtre
kahve kafestol ve kahweol içermez ancak kahvenin filtrasyonu klorojenik asiti barista metodu ile
hazırlanan espressodan daha iyi koruyacaktır.
Kahve ve Karaciğer Hastalıkları
Çok sayıda çalışma, kahvenin kronik karaciğer
hastalıklarında etyolojiden bağımsız olarak siroz
ve hepatosellüler kanser riskini azalttığını göstermiştir.
Kahve ve yağlı karaciğer hastalığı
Kahve, içerdiği bir çok komponentiyle (kafein
dahil) yağlı karaciğer hastalığında olumlu etkiye
sahiptir. Günde en az 3 kap kahve tüketiminin
AST, ALT, GGT düzeyini 3ʼden az içenlere veya içmeyenlere göre azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir
çalışmada regular kahvenin fibrozisi ve inflamasyonu azalttığı gösterilmiştir. Ancak aynı etki espressoʼda gözlenmemiştir. Bunun nedeni
Espressoʼya eklenen sükrozun (glukoz+fruktoz)
olumsuz etkisi olabilir. Kahvenin karaciğeri koruyucu etkisi antioksidatif, antiinflamatuar, antifibrotik ve hepatokarsinogenezdeki kemoprotektif etkisi
ile açıklanabilir.
Kahve ve alkole bağlı karaciğer hastalığı
Alkole bağlı siroz hastalarında kahve tüketiminin
hastaneye yatışı ve ölüm riskini azalttığı gösterilmiştir.
Kahve ve kronik hepatit B
Kahve ve kronik hepatit B ilişkisine dair neredeyse hiç çalışma yoktur. Bir çalışmada kahve tüketiminin kronik hepatit Bʼli hastalarda Fibroscan
sonuçları üzerine olumlu bir etkisi gösterilememiştir. Ancak bu çalışmaya katılan bireylerin çoğunun
alkol kullanıyor olması kahvenin olumlu etkisini
maskelemiş olabilir.
Kahve ve kronik hepatit C
Kronik hepatit Cʼde kahve tüketiminin fibrozis
şiddetini azalttığı gösterilmiştir. Kahve, hastalığın
ilerleyişini yavaşlatabilir. Bir prospektif çalışmada
günde 3 kap veya daha fazla kahve tüketiminin
kronik hepatit Cʼde nekroinflamatuar aktiviteyi
azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir çalışmada ise peginterferon ve ribavirinle yeniden tedavide 3 kapdan fazla kahve tüketiminin virolojik yanıtta
bağımsız prediktör olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca kahve içenlerde ilaçların toleransı da daha iyi
olmuştur.
Kahve ve Siroz
Kahve tüketimi, kronik karaciğer hastalıklarında
siroz gelişim riskini azaltır. Bir İtalyan çalışmasında günde 1 kap kahve tüketiminde siroz riski
%47, günde 2 kap kahve tüketiminde %23, günde
3 kap kahve tüketiminde %21, 4 kap ve daha fazla
tüketimde %16 olarak bulunmuştur. Siroz geliştikten sonra da kahvenin olumlu etkisi vardır. Amerikada yapılan bir çalışmada alkole bağlı siroz
hastalarında kahve tüketiminin hastaneye yatışı
ve ölüm riskini azalttığı
g ö s t e r i l m i ş t i r.
Farklı bir çalışmada alkole
bağlı veya
alkol dışı
yağlı karaciğer
hastalığı
ile ilişkili
sirozda
k a h v e
içimi ölüm
riskini azaltmaktadır.
24
Türk Karaciğer Vakfı
Kahvenin içinde kafeinden başka yüzlerce değişik madde de bulunmaktadır. Bu nedenle bazı
şeyler için iyi bazı şeyler için kötü etkisinin olabileceği muhtemeldir. Kahve içen insanlar genelde daha çok sigara içmeye daha az egzersiz yapmaya meyilli insanlardır.
Kahve ve Karaciğer kanseri
Çok sayıda çalışma, kahve tüketiminin hepatosellüler kanser (HCC) riskini doz bağımlı olarak
azalttığını göstermiştir. Kahve içmeyenlere göre
HCC riski 3-4 kap kahve içenlerde etyolojiden bağımsız olarak %60 azalmıştır. HCC dışında diğer
karaciğer kanserlerinde (kolanjiosellüler, adenokarsinom) de risk azalmıştır. Singapurda yapılan
bir çalışmada 3 veya daha fazla kap kahve içiminin kahve içmeyenlere göre %44 risk azalması
sağladığı gösterilmiştir. Bu çalışmalarda kafeinin
yanısıra kahweol ve kafestolün antikarsinojenik
etki gösterdiği düşünülmektedir.
Kahvenin karaciğer hastalıkları
dışında da faydalı olduğunu
düşündüren araştırmalar var mıdır?
Evet, son zamanlarda
yapılan
araştırmalar
kahve tüketiminin tip 2 diyabet, kalp hastalığı, Parkinson hastalığı, inme,
safra kesesi taşı hastalığı,
prostat kanseri gelişimine
karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir. Ayrıca
Harvardʼdan yapılan bir
çalışmada düzenli kahve
içiminin kalp nedenli ölümleri nadiren kahve içenlere göre oldukça azalttığı
gösterilmiştir.
Kahve tüketimi ve mortalite üzerine yapılan son
metaanaliz kahve sevenlere iyi haber veriyor.
Araştırmacıların bulgusu ne?
Yaklaşık 1 milyon kişiyi içeren 20 tane prospektif
çalışmanın metaanalizinde kahve tüketiminin
bütün nedenli ölüm riskini azalttığı gösterildi.
Faydalı olması için günde en fazla içilmesi
gereken kahve miktarı nedir?
Eğer çok fazla kahve içiyorsanız huzursuzluk,
stres, ellerde titremeler, ve uyku probleminiz olacaktır ve bu belirtiler gerçekten de çok kahve içtiğiniz anlamına gelir. Aslında herşeyi orta kararında
yapmak gerekir. Kahve için orta derecede tüketim
günde 2-4 kap anlamına gelir. Bir kaptan kasıt 100
mg kafein içeren 250 ml (8 ons)ʼlik kaptır. Bir su
bardağı 250 mlʼdir. Bir fincan Türk kahvesi 65
mlʼdir (60mg kafein), bir fincan filter kahve 150 ml
(115-175 mg kafein), bir fincan hazır kahve 150 ml
(65-100 mg kafein) içerir. Starbucksʼdan alınan
grande kahvenin 500 ml olup 330 mg kafein içer-
diğini unutmayın. Ayrıca araştırmalardaki kahve
çok az şeker veya çok az sütle birlikte içilmektedir.
Oysa dünyada son yıllarda yüksek kalori içeren
kahve içeren içecekler oldukça popüler olmuştur.
Örneğin Starbucksda satılan 24 ons mocha Frappachino nerdeyse 500 kalori içermektedir. Bu bir
kişinin günlük toplam kalori ihtiyacının %25ʼine
denk gelmektedir. Eğer o günün devamında daha
az yiyerek bir dengeleme yapmazsak zamanla kilo
almaya başalayacağız demektir. Yeni araştırmalar
sonuçlanıncaya kadar günde 4 kapdan fazla
kahve içilmesinden kaçınılması akılcı olacaktır.
Kahve bir zararlı bir faydalı deniyor, neden
bilim insanları hep farklı konuşuyor?
Kahvenin içinde kafeinden başka yüzlerce değişik madde de bulunmaktadır. Bu nedenle bazı şeyler
için iyi bazı şeyler için kötü
etkisinin olabileceği muhtemeldir. Kahve içen insanlar
genelde daha çok sigara içmeye daha az egzersiz
yapmaya meyilli insanlardır.
Kahvenin sağlığa etkisini
araştıran eski çalışmalar sigara ve daha az egzersiz
yapma gibi faktörlerin etkisini çalışmalarında dikkate
almamaları sonuçların olumsuz çıkmasına yol açmış olabilir. Yakın zamanda sonuçlanmış iyi tasarlanmış araştırmalarda kahvenin sağlık
üzerine olumlu etkisi aşikardır.
Öyleyse kahveyi sevmiyorsan bile sağlığını
korumak için hemen içmeye başlamalısın diyebilir miyiz?
Bunu söyleyebilmek için bu konuda çok daha
kanıt düzeyi yüksek büyük bilimsel araştırmalara
ihtiyacımız var. Şu ana kadarki çalışmalar kahvenin briçok olumlu etkisi olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle şunu söyleyebiliriz ki bazı özel
popülasyonlar dışında (gebelik, kontrolsuz hipertansiyonve diyabet, ritm bozukluğu) kahve en sağlıklı içeceklerden biridir.
Sonuç olarak ;
Çok sayıda çalışma ile 3 veya daha fazla kap
kahve içmenin karaciğer hastalıklarında birçok
riski azalttığı ortaya konmuştur. Herşeyin ortası
karar diyerek yeni çalışmaların sonuçları ortaya çıkana kadar karaciğer hastalıklarında günlük kahve
tüketiminin idealinin 3 veya 4 kap olarak kabul
edilmesi uygun olacaktır.
25
13
Türk Karaciğer Vakfı
Hayata Dokunmak
Cemal Battal Öğretim Görevlisi Kültür Üniversitesi
ıl 2012, aylardan Mayıs. Yurtdışında şirket içi yapılan bir
toplantının konuşmacısı 45ʼli
yaşlarında bir bayan. İnanılmaz güler
yüzlü ve pozitif bir şekilde konuşmasına başladı. İngiltereʼde eşi ve bir
kızı ile yaşıyormuş ve güzel bir hayatı varmış. Ancak bu günlere gelirken
çok engebeli bir yoldan geçmiş.
Kısaca özetlemeye çalışayım;
30ʼlu yaşlarının başında bir ilaç firmasında ürün müdürlüğü yaparken
eşi ile tanışıp evleniyor. Bol seyahatli
bir işi var ama işi ve evi güzel bir
şekilde götürmeyi başarıyor, ta ki o
halsizlikler başlayana kadar. Önceleri
işte kolunu kaldıracak güç bulamıyor
ve tabii ki hemen bir doktora gidiyor.
İngiltereʼde sistem nedeni ile önce
aile hekimine gidildiği için ilk teşhis
ondan geliyor “hiçbir şeyiniz yok, size
vitamin yazıyorum”. Bir süre daha
kendini zorlayarak idare etmeye
çalışıyor ancak iş hayatındaki dengeler bozulmaya ve evi de etkilemeye
başlıyor. Önceleri kocasından çok
destek alıyor ve güzel kızları
dünyaya geliyor. Ancak ilk doğum
sonrası izin dönemi geçip iş hayatına
yeniden başlayınca o halsizlik bir
türlü peşini bırakmıyor.
Aile hekiminin kapısı bir daha
çalınıyor. Bu sefer vitamin ve yanına
yeni teşhis “depresyon”. İlaçlar alınmaya başlanıyor ve fakat halsizlik ile ilgili hiçbir gelişme
yok. Arada başka sorunlarda yaşadığını ifade ediyor
ama tek başa çıkamadığı sorun olan halsizlik onu sonunda işinden ediyor. Evden çalışmaya yönelik bir iş
ediniyor ve eğitmen oluyor. Özellikle yine ilaç firmalarına
eğitmenlik yapıyor. Bu dönemde başka bir gelişme ve
eşi kendisini terk ediyor ve sebep olarak “evlendiği o
eski neşeli ve hareketli eşinin olmaması”.
Halsizlik onu hem işinden, hem eşinden ediyor. Aile
hekiminin kapısını halsizlik dışında da bazı farklı eşlik
eden semptomlar ile çalmaya devam ediyor ve sonuç
hep aynı. Oluşan semptomları gidermeye yönelik ilaçlar
ve ilerlemiş depresyon tedavisi.
Evde kendisine ajans tarafından bir eğitim işi verilmesini beklediği bir dönemde her zamanki hali ile; üzerinde hırkası, elinde kitabı, sehpasında çayı ve radyoda
her zaman dinlediği haber kanalını dinliyor. Kızı; “anne
sen de iyice yaşlılar gibi oldun, dinlediğin radyo kanalına
bak” diyor. O an çok üzülüyor, radyo kanalını çevirmeye
niyetlenirken konuşulan konu birden ilgisini çekiyor.
Radyo spikeri soruyor; “peki nasıl anlaşılır?”.
Pür dikkat radyoyu ve hekimin söylediklerini dinliyor.
Y
Hekim; “Bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisi geçmeyen halsizlik.
Birçok hastam bana depresyon tedavisinde olduğunu söyleyerek
geliyor. Ben özellikle şunu belirtmek
isterim; biraz önce saydığım semptomlar var ise ve özellikle 1990ʼlı yıllarda bir operasyon geçirdi iseniz aile
hekiminize hepatitten şüphelendiğinizi ve test yaptırmak istediğinizi söyleyin.”
Geçirdiği bir kaza sonrasındaki operasyon aklına geliyor, aslında bundan aile hekiminin haberi olduğunu
biliyor ama kendisinde olan hastalığın
depresyon olmadığına da adı gibi
emin. Aile hekimi biraz itiraz etse de
test yapmaya karar veriyor.
HCV RNA + ve Hepatit-C ile yüzleşme.
Hastalık hakkında okudukları hiç
pozitif değil ayrıca teşhis biraz gecikince
endişe de artmış. Anne olarak ilk
önce kızı için endişeleniyor ama
yapılan testte onda bir sorun olmadığı
anlaşılınca çok rahatlıyor. Kendisine
hemen interferon ve ribavirin kombinasyon tedavisine başlanıyor. Yan
etkilerde zorlansa da 12 hafta idare
ediyor. Ancak ilk haftalarda aldığı
pozitif sonuçlar 12. haftada maalesef
gelmiyor. Yaklaşık bir yıl sonra
yeniden aynı tedavi veriliyor. Bu kez
4. haftada yanıtsız olduğu anlaşılıyor.
Bir türlü kurtulamıyor hastalıktan,
içinden atmak istediğini
söylüyor. Bir çaresi olmalı diyor, deliler gibi
araştırıp bir çözüm
bulmaya çalışıyor.
Çeşitli “kocakarı
ilaçları” deniyor ama
sonuç yok. Sonra
ilaç firmasında
çalışan bir
arkadaşı “klinik
çalışma” olduğundan bahsediyor
ve kendisini
hekime yönlendiriyor. Hiç
çekinmeden
hekimin kapısını
çalıyor.
26
Her şey güzel, kriterler uyuyor,
ilaçla yapılan önceki çalışmalar
oldukça yüz güldürücü ama
çalışama randomize-çift kör.
Mecburen bu riski göze alıyor ve
çalışmaya katılıyor. Hekim olası
yan etkilerden bahsediyor ama
kendinde o yan etkileri görmeyince “acaba plasebo kolunda
mıyım?” diye endişeleniyor. Günler ve haftalar geçiyor. Önce 4.
hafta kontrolleri ve temiz. Sonra 8,
12, 24, 48…. Tüm kontroller temiz.
Klinik çalışma sırasında o kadar
uzak bir mesafe kat ederek hastaneye gidiyor ki, bu esnada yolda
rastladığı şimdiki eşine (ikinci eşi)
aşık oluyor. Yeniden evleniyorlar,
işleri oldukça iyi gidiyor ve bunun
yanında gönüllü olarak Hepatit
Hasta Derneğinde aktif olarak görev alıyor.
Sözlerini şöyle noktalıyor “ya o radyoyu dinlemeseydim”. İşte bunun için kendini Hepatit konusunda bilinç
seviyesini artırmak için çalışmaya adamış. “Sadece bir
kişinin bile hayatını değiştirebilirsem ne mutlu bana”
diyor.
Biz AIFD Hepatit Çalışma Grubu olarak 2011 yılında
çeşitli araştırmalar yaptık. Bunlardan birisi de hastalar ve
hasta yakınları ile olan kalitatif çalışma idi. Bu çalışma
bize aslında yukarıda anlattığımın bu çarpıcı hikayenin
bir hepatit hastası için çok olağan olduğunu gösterdi.
Hastaların hastalıkla yüzleştikleri ilk an, yakınlarının
verdikleri tepkiler, iş yerindeki arkadaşları ile paylaşma
konusundaki sıkıntıları, bulaştırma korkusu vb.
Bununla birlikte eczaneler, aile hekimleri, hemşireler
ve ilave olarak halk ile yapılan kantitatif araştırma
sonuçlarına göre gerek bulaş yolları ve gerek ise tedavi
seçenekleri hakkında bilgi düzeyinde eksikler olduğu ortaya çıktı.
Gerek bu araştırmadan ve gerek ise hekimlerimizden
aldığımız geribildirimlerden yola çıkarak AIFD Hepatit
Çalışma Grubu olarak Hep Yaşam Hasta Derneği ve
Türk Karaciğer Vakfı ile ortak projeler geliştirmeye çaba
gösteriyoruz. 28 Temmuz Dünya Hepatit Günlerinde
yapılan aktiviteler başta olmak üzere birçok çalışmada
yer almaya çaba gösteriyoruz.
Birçok farklı etkin projelerin yapılmasına destek vermeye çalıştık. Bunları yaparken yaşadığımız iki keyifli
Türk Karaciğer Vakfı
olayı da sizler ile paylaşmak isterim. Geçen sene, 28 Temmuz
Dünya Hepatit Gününden bir gün
önce yapılan “Kerem Cem” konserinde hem Hep Yaşam Derneği
ve hem de Türk Karaciğer Vakfının katkıları ile Hepatitʼe dikkat
çekildi. Kerem Cem bir ara
verdiğinde Hepatit ve Hepatit
gününden bahsedecek ve Hep
Yaşam Dernek Başkanı Hilal
hanımı sahneye davet edecekti.
Hilal hanım konuşmasını yaparken daha etkili olması ve
konuyu görsel olarak da aktarmak
adına bir de pankart hazırlanmıştı.
Ben ve yine ilaç firması çalışanı
olan Dr. Tarık Canpolat pankart ile
birlikte Kerem Cemʼin arkasına
geçtik. Kerem Cem benden yaşça
küçük olmasına rağmen Hilal hanımʼa “çocuklar da
sizinle ve gönüllü olarak çalışıyorlar sanırım” diye sordu.
Çok gülmüştük. Ama şu yine çok net idi; bir kişinin bile
hayatına dokunabilirsek ne mutlu bize.
Bir diğer keyifli anım ise Türk Karaciğer Vakfında yapmış olduğumuz şirket içi departman toplantısı idi. Şirkette düşünürken aklımıza geldi; “neden toplantımızı
hastaları çok iyi bilen, onlar ile kol kola çalışan birilerini
de dinleme, anlama fırsatımız olan bir yerde yapmıyoruz?” dedik. Bizler belki AIFD Hepatit Çalışama Grubu
olarak çok zaman beraber çalışma fırsatı buluyoruz
ancak şirketimizde çalışan asistan arkadaşlar, başka
gruplardaki ürün müdürleri veya diğer arkadaşlar bu
şansı yakalayamıyor. TKCV Başkanı Yılmaz hocamızın
da onayı ile toplantımızı TKCVʼnin Şişliʼde bulunan
ofisinde yaptık. Öncesinde Mine hanım bize faaliyetlerinden ve hastalar ile yaşadıkları bazı olaylardan bahsetti. Gerçekten çok keyifli idi ve keyifli olmasının da
ötesinde hepimiz çok şey öğrenmiştik.
En başa dönecek olur isek. Hekimlerimiz, eczacılarımız, tüm sağlık çalışanları ve bunlara ek olarak Hep
Yaşam Derneği ve TKCV bünyesinden çalışan herkes ile
birlikte biz AIFD Hepatit Çalışma Grubu bünyesinde olan
ilaç firmalarının da tek bir ortak hedefi var. Bir hastanın
ve hasta yakınının hayatına o pozitif dokunuşu verebilmek.
Herkese Sevgi ve saygılarım ile;
27
Türk Karaciğer Vakfı
28 Temmuz Dünya Hepatit Günü, 2014
TÜRKİYE İÇİN DURUM TESPİTİ
VE YAPILMASI GEREKENLER
Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu
Dr. Hilal Ünalmış Duda
irleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
(“World Healty Organization”), Dünya Hepatit
Birliği (DHB) (“World Hepatitis Alliance”) ve Türkiyeʼdeki yol arkadaşları; Türk Karaciğer Vakfı (TKCV) ,
Hepatitle Yaşam Hasta ve Hasta Yakınları Toplumsal
Bilgilendirme, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
(HepYaşam) veViral Hepatitle Savaşım Derneği
(VHSD) olarak, 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü
2014 etkinliklerini sizlerle paylaşmak ve ülkemizde
viral hepatitle ilgili gerçeklere dikkatinizi çekmek isteriz.
1960ʼlı yıllarda hepatit B virüsünün (HBV) keşfi ve
daha sonra HBV aşısının geliştirilmesi çalışmaları ile
B
1976 yılı tıp alanında Nobel ödülünü kazanan Prof. Blumbergʼ in
(Baruch Samuel Blumberg) 5
Nisan 2011ʼde ölümünden sonra,
doğum günü olan 28 Temmuz tarihi Dünya Hepatit Günü olarak
belirlenmiş ve bütün ülkelerde her
yıl DHB ve DSÖ tarafından belirlenen etkinliklerle değerlendirilmektedir.
TKCV, Hep Yaşam Derneği ve
VHSD üyeleri olarak bu yıl 28
Temmuz Dünya Hepatit Günü için
yapmayı planladığımız etkinlikler
ekte belirtilmiştir. Amaç özellikle
hepatit B ve C konusunda toplumsal farkındalığı arttırmak, korunma
önlemleri ve hasta olanların tedavi
olmaları konusunda duyarlılık sağlamaktır. Bu vesile ile sizlere viral
hepatit ve Türkiye gerçekleri ile ilgili sağlıklı ve özlü bilgiler vermek,
bunları sizin aracılığınız ile halkımıza ulaştırmak istiyoruz. Hepinizi bizimle birlikte olmaya davet ediyoruz.
VİRAL HEPATİT İLE İLGİLİ TIBBİ
GERÇEKLER
1) Dünyada 350 milyon hepatit B (bunların 15-20
milyonunda Delta hepatit vardır), 170 milyon da hepatit C hastası olmak üzere 500 milyonun üzerinde kişi
kronik hepatitlidir. Bu kişiler çoğu enfeksiyonlu veya
hasta olduğunu bilmemektedirler ve en önemli bulaş
kaynağıdırlar. Ayrıca yaşamları boyunca her 4 kronik
infeksiyonlu hepatit B veya hepatit C hastasından biri;
karaciğer sirozu ve/veya karaciğer kanseri hastası
olma riski altındadır. Yılda yaklaşık 1.5 milyon kişi hepatit B veya hepatit Cʼye bağlı hastalıklardan ölmektedir.
2) Türkiyeʼde 3 milyon kişi hepatit B ve yaklaşık 750
bin kişi hepatit C hastasıdır. Ülkemizde hepatit B (+
Delta hepatiti) ve hepatit C, karaciğer sirozu ve kanserin en sık sebebidir. Karaciğer nakli yapılan her üç
hastanın ikisinde sebep hepatit B veya hepatit Cʼdir.
Hepatit B sayısal olarak ve sonuçları bakımından ülkemiz için daha büyük bir sorundur. Karaciğer sirozu
ve karaciğer kanseri hastalarının 50ʼsinden hepatit B
(ve Hepatit Delta) , %25ʼinden
ise hepatit C sorumludur.
3) Son 20 yıl içinde etkili ve son
derecede güvenli hepatit B aşıları ile yapılan başarılı aşılama
programı (bütün yenidoğanlar, ilk
ve orta öğrenim çağındaki çocuklar ve risk gruplarının aşılanması) sayesinde hepatit B (+
Delta) infeksiyonu sıklığının ve
sebep olduğu hastalıkların azalması önemli bir gelişmedir. Ülkemizde hedef kitlenin yaklaşık
%90ʼını kapsayan hepatit B aşılaması sonucu 20-30 yaş grununda hepatit B sıklığı (%2.7) ,
40-50 yaş grubuna (%5.3) göre
yaklaşık %50 daha azdır. Hepatit
B tedavisinde son derece etkili
ilaçlar vardır ve zamanında yapılan doğru tedavilerle hastaların
büyük kısmında siroz ve kanser
gelişmesi önlenebilmekte ve karaciğerin daha iyi duruma gelmesi sağlanmaktadır.
4) Hepatit C için aşı geliştirilmesi çalışmaları başarısızdır. Kan merkezleri ve hastanelerde yapılan taramalarla hepatit C bulaşı büyük oranda önlenmiştir.
Mevcut hastaların başarılı tedavisi ile bulaş kaynakları da azalmaktadır. Son yıllarda yeni ve etkili ilaçların devreye girmesi ile hepatit Cʼde kalıcı tedavi (kür)
oranları %70-80ʼe ulaşmıştır. Erken dönemde ve hastalık daha ilerlememiş iken tedavi daha etkilidir. Önümüzdeki yıllarda daha da etkili ve yan etkisi az
ilaçların ülkemizde de yaygın olarak kullanılması ile
28
Türk Karaciğer Vakfı
DHB (WHA), TKCV, Hep Yaşam derneği ve diğer kuruluşların amacı dünyada ve
Türkiye’de her 12 kişiden birisini etkileyen hepatit B veya hepatit C gibi ciddi
hastalıkların uzun vadede eredikasyonu, yani yok edilmesidir.
hepatit C marjinal gruplara (damar içi uyuşturucu kullananlar gibi) özgü bir hastalık haline gelecektir denebilir.
5) Bütün dünyada hepatit B ve hepatit C tedavisi belirli kriterlere göre ve iyi tanımlanmış tedavi rejimleri
ile yapılır. Özellikle hepatit C tedavisi görece daha pahalıdır ve sosyal güvenlik kurumu (SGK) bazı kısıtlamalar getirmektedir. Bu kısıtlamalar çoğu kez bilimsel
veriler ile çelişmekte ve tedavi edilmesi gereken bir
çok hastanın ilaçlara ulaşmasını engellemektedir. Bu
son 10 yıldır özellikle hepatit B hastalarının tedavisinde yaşanan bir sorundur. Şimdi hepatit C tedavisi
için de bilimsel kriterlere uymayan aşırı kısıtlamalar
söz konusu olabilir. SGK bu konuda viral hepatitle ilgili bilimsel dermekler ve sivil toplum kuruluşlarının
görüşlerini dikkate almalıdır.
TOPLUMSAL ve SOSYAL YÖNLERİ İLE
VİRAL HEPATİT SORUNU
1) Viral hepatit bulaşıcı olması ve ciddi hastalıklara
yol açması sebebiyle kişinin sosyal hayatını kısıtlayan bir olgudur. Ancak bu kısıtlamaların çoğu bilimsel bilgiye dayanmaz ve gereksizdir.
2) En önemli sorun hepatit B veya hepatit Cʼli kişilerin sosyal ve toplumsal hayattan ve aktivitelerden
dışlanmasına sebep olan damgalanmadır (“stigmatizasyon”). Bu sebeple insanlar hastalıkların gizlemekte ve bulaş kaynağı olmaya devam etmektedir.
3) Halbuki gerek hepatit B gerekse hepatit Cʼli hastaların normal günlük aile içi veya dış yaşamlarında
ve iş hayatlarında (sağlık personeli, seks işçisi gibi
özel durumlar hariç) başkalarına hastalığı bulaş-
tırma riski yoktur. Herhangi bir kısıtlama gerekmez.
4) Ülkemizde evlilik öncesi, spor kulüplerine veya
yüzme havuzu tesislerine üyelikte, işe girişlerde ve
bazı diğer hallerde (askerlikte, cezaevlerinde vb)
özellikle hepatit B ve C taramaları yapılmaktadır.
Aslında bu uygulama bir çok hepatitli kişide erken
tanı konulmasını ve tedavi olmalarını sağlar, bu
yönü ile çok yararlıdır. Söz konusu taramalarda hepatit saptanan kişilere bilgi verilmeli ve bir uzman
doktorla görüşmeleri tavsiye edilmelidir. Hepatit B
veya hepatit C pozitif kişiler eğer karaciğer hastalıkları engel olmuyorsa her türlü sportif aktiviteye
(amatör veya
profesyonel) katılabilirler. Özellikle de havuza
girmelerinde hiçbir sakınca yoktur.
5) Taramalarda saptanan hepatit B ve hepatit Cʼli
kişilerde ve özellikle de sağlık personelinde gerekiyorsa ilaç tedavisi yapılarak bulaş riski sıfırlanmalıdır.
DHB, TKCV, Hep Yaşam derneği ve diğer kuruluşların amacı dünyada ve Türkiyeʼde her 12 kişiden
birisini etkileyen hepatit B veya hepatit C gibi ciddi
hastalıkların uzun vadede eredikasyonu, yani yok
edilmesidir. Bu da ancak ilgililerin ve genel olarak
toplumun viral hepatit ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesi, farkındalık ve duyarlılığın arttırılması
ve sağlık sektöründe bu amaçla daha çok harcama
yapılması ile mümkün olacaktır.
Saygılarımızla.
Türk Karaciğer Vakfı
RANDEVU İÇİN HER GÜN
Haftanın belirli günlerinde uzman hekimler tarafından
randevu ile görüşme, danışma ve değerlendirme
hizmetleri verilmektedir.
TELEFON: 212-231 95 40 / 212-232 53 70
E-mail: [email protected]
29
Türk Karaciğer Vakfı
Hukuk ne diyor?
Hepatit ve malüllük aylığı
Dr. Emre Ertan
epatit B ve hepatit C taşıyıcısı sigortalıların
malullük aylığından yararlanıp yararlanamayacağı kimi hastalar tarafından sıkça sorulan bir sorudur.
Bu soruya doyurucu bir yanıt verebilmek için, öncelikle
malullük aylığına hak kazanma koşullarının açıklanması gerekir. Malullük aylığı bağlanabilmesine ilişkin
koşullar, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunuʼnun 26. maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre, sigortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi
için;
H
- Sigortalının 25. maddeye göre malul sayılması,
- En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam
olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına
muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
- Maluliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten
ayrıldıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumuʼndan yazılı
talepte bulunması zorunludur .
Sigortalının ne zaman malul sayılacağı 5510 sayılı
Kanunʼun 25. maddesinde kurala bağlanmış olup;
malullük aylığından yararlanmak isteyen sigortalının
çalışma gücünün en az %60ʼını kaybetmesi ve bu durumun Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi
şarttır.
Sigortalıların hangi hallerde çalışma güçlerinin
%60ʼını kaybedeceklerine ilişkin detaylar, Maluliyet
Tespiti İşlemleri Yönetmeliğiʼnin ekindeki hastalık listesinde yer almaktadır. Bu bağlamda, yönetmeliğin
ekindeki hastalık listesi Hepatit B ve C taşıyıcılarının
hangi koşullar altında malul sayılabileceğini açıklığa
kavuşturmaktadır:
“1.Gastrointestinal Kanamalar
Portal Hipertansiyona bağlı olarak gelişen, endoskopik ve medikal tedavi ile hastaneye yatış gerektiren;
A.TİPS veya cerrahi tedavi gerektiren
veya
B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı
1.Parasentez gerektiren asit,
2.Torasentez gerektiren hepatik hidrotoraks,
3.Spontan bakteriyel peritonit,
4. Hepatik ensefalopati,
5. Hepatorenal sendrom,
6. Hepatopulmoner sendrom
1. Karaciğer Sirozu
A. Aşağıdakilerden birinin varlığı
1. Son 1 yılda en az 2 defa hastaneye yatış
ve terapötik parasentez gerektiren asit
2. Son 1 yılda en az 2 defa hastaneye yatış
gerektiren spontan bakteriyel peritonit
3. Hepatopulmoner Sendrom
4. Hepatik Ensefalopati
5. Hepatik Hidrotoraks
6. Portopulmoner hipertansiyon
7. Hipersplenizm
B. End Stage Karaciğer Sirozu (SSA CLD skoru 22
veya üzeri olanlar)”
Görüldüğü üzere; yeni yönetmelik Hepatit B ve C
taşıyıcılarıyla hastalarının malullük aylığı alabilmelerini
son derece zorlaştırmış; Hepatitlilerin malul sayılabilmesi için ileri evre (dekompanse) siroz koşulu arayarak asemptomatik taşıyıcıların, kronik hepatit
hastalarının ve hastalıkla bağlantılı olarak erken evre
siroz gelişen kişilerin malullük sigortasından sağlanan
yardımlara hak kazanmasını engellemiştir. Kuşkusuz,
asemptomatik taşıyıcılarla az/orta derecede kronik hepatit gelişen hastaların çalışma gücünü yitirdiği ve bundan dolayı çalışamayacağı söylenemeyecektir. Ancak
söz konusu saptama, ileri derece kronik hepatit ortaya
çıkmış ve erken evre (kompanse) sirozu bulunan Hepatit B ve Hepatit C hastaları bakımından her zaman
doğru değildir. Kanımızca, yönetmeliğin kapsamı bu
gibi hastaları da kapsayacak şekilde genişletilmeli ve
anılan hastalara da malullük aylığından yararlanma
imkânı sağlanmalıdır.
Türk Karaciğer
Vakfı
sizin
yanınızda
30
Türk Karaciğer Vakfı
Uzmanına Danışın
Uz. Dr. Koray Tuncer
Kırk yaşındaki kızıma karaciğer sirozu tanısı kondu.
Ne yapmalıyım?
araciğer sirozu farklı karaciğer hastalıklarına bağlı
olarak gelişebilir. Öncelikle mümkünse sirozu oluşturan nedeni ortaya koyup, buna yönelik spesifik ve destek
tedaviye başlamak gerekir. Bazı durumlarda hastalıkta
gerileme, düzelme sağlanabilmektedir. Ama hastalık gerileme olmayacak kadar ilerlemiş veya ilaçlarla istenilen
düzelme sağlanamamışsa ve karaciğer sirozunun ileri
aşamasında ise karaciğer nakli bir tedavi seçeneği olarak
planlanabilir. Nu durumda karaciğer nakli yapılan merkezlerinden birine başvurmanız yapılacak en doğru hareket
olur.
ooo
Hepatit B hastasıyım. Bu hastalığın kesin tedavisi var
mı?
epatit B virüsü aktif hastalık oluşturduğunda insan
karaciğer hücrelerinin yapıtaşı olan DNA içine kendini yerleştirir (ccc-DNA). Günümüzde virüsün çoğalmasını engelleyecek etkili ilaçlarımız (antiviral ilaçlar)
sayesinde kanda virüs düzeyini ölçülemeyecek hale getirebilmekteyiz. Fakat karaciğer DNAʼsı içindeki virüs
parçasını söküp yok edebilecek bir ilacımız olmadığı için,
karaciğer hücreleri kendilerini yenileyip, çoğaldıkça, virüs
de otomatik olarak çoğalmaktadır. Bu nedenle de antiviral
ilaç kesildiği taktirde kanda virüs tekrar artmaya başlamaktadır. Küçük bir oranda hastada tedavi sırasında Hepatit Bʼden vücusu koruyan Anti-HBs denen madde
(antikor) oluşabilmektedir. Bu hastalarda ilacı kesmek,
yani kesin tedavi mümkün olabilmektedir. Büyük bir kısım
hastada antiviral ilacı uzun yıllar vermek gereklidir.
ooo
Evlilik öncesi değerlendirmede eşimin Hepatit B
taşıyıcısı olduğunu öğrendik. Benim Hepatit B testlerim negatif çıktı. Ne yapmalıyız?
epatit B taşıyıcılarında, taşıyıcılık döneminde ilaç tedavisi yapılmaz. Hastalığın aktifleşmesi durumunda
ilaç tedavisi uygulanması gerekir. Bu nedenle bu hastaların tanı sonrası ilk bir yıl 3 ay, daha sonra ise 6-12 ay
aralarla belli kan tetkikleri ve ultrason ile değerlendirilmesi
gerekir. Seyrek de olsa ortaya çıkabilecek karaciğer
kanseri olasılığıın erkenden farkedilmesi ve tedavisi bu
takipler sayesinde mümkün olacaktır. Sizin Hepatit Bʼden
korunmak için aşı programına girmeniz gerekmektedir.
Farklı farklı protokoller olmakla birlikte en sık kullanılan
ilk dozdan bir ay ve altı ay sonra olmak üzere toplam üç
doz aşı uygulanmasıdır. Son dozdan 1-2 ay sonra kanda
anti-HBs ölçümü ile aşının etkili olup olmadığının
araştırılması gereklidir. Ancak sizinki gibi hepatit Bʼden
korunma ihtiyacının ivedi olduğu durumlarda daha hızlı
(0,1 ve 2. ayda toplam 3 aşı, 12. ayda 4. aşı gibi), hatta
en hızlı (0, 7.gün ve 21. günde toplam 3 aşı ve 6. ayda
4. aşı gibi) aşı uygulamaları da vardır. Aşı etkili olmadıysa ek aşılar veya tekrardan tam programın uygulanması gerekli olacaktır.
K
H
H
Evlilik öncesi değerlendirmede eşimin Hepatit B
taşıyıcısı olduğunu öğrendik. Benim anti-HBs testim
pozitif çıktı. Ne yapmalıyız?
şinizin Hepatit B açısından bir önceki soruda açıklandığı şekilde takibi gereklidir. Siz Hepatit Bʼye karşı
antikorlara sahip (anti-HBs pozitifliği) yani korunuyor
olduğunuz için ek bir şey yapmanıza gerek yoktur.
E
ooo
Eşime karaciğer nakli gerektiği söylendi. Karaciğer
nakli nasıl yapılır? Herkes karaciğer nakli için organ
verebilir mi?
araciğer nakli nakil için özelleşmiş sağlık kuruluşlarında yapılır. Karaciğer nakli için öncelikle verici
ile alıcının kan grubunun uyuşması gereklidir. Karaciğer
iki türlü elde edilebilir. Kadavra: Sağlıklı iken organlarını
bağışlamış kişilerde beyin ölümü geliştiğinde veya beyin
ölümü gelişmiş kişilerin aile fertkerinin rızasıyla karaciğer,
böbrek, kalp, kornea vb organlar alınarak gereksinimi
olan kişilere nakledilebilir. Türkiyeʼde kadavra nakli için
bekleyen hasta havuzundan o an için en uygun hasta ve
sıradaki merkez seçilerek, organ bu merkezin kullanımına sunulur. Kadavradan organ temini ülkemizde ne
yazık ki çok düşük oranda olmaktadır. Canlı verici: Hastanın dördüncü dereceye kadar akrabası olan (kanuni
gereklilik) aile fertlerinden gönüllü olanların gerekli değerlendirmeleri yapılarak (kan tetkikleri, görüntüleme yöntemleri), karaciğerinin yaklaşık yarısı ila 2/3ʼünün
alınmasında teknik veya tıbbi engel olmadığı anlaşılan
kişiler verici olarak kullanılabilir.
ooo
Canlı vericilerde bir risk var mıdır? Vericinin
küçültülen karaciğeri veya alıcıya takılan küçük
karaciğer nasıl yeterli olmaktadır?
anlı vericilerde bir risk oluşma olasılığı %1ʼin altındadır. Gerek verici, gerek alıcıdaki karaciğer büyüyerek, yaklaşık 6-8 hafta içinde eski hacmine
ulaşmaktadır.
ooo
Sayın yetkili, bir hususta kafam çok karıştı sizden
bilgi alırsam çok sevineceğim.
Ben hepatit B hastasıyım. Son yaptırdığım tahlilde
HBV-DNA 7850 IU/ml, ALT 23, AST 22 ve GGT 30 U/L
çıktı. Bir doktor acilen ilaç tedavisi (Lavumidine veya
başka) tedavisi başlamalısın derken diğer birkaçı
sadece takip öneriyor..Ben ne yapmalıyım? Lütfen
yardımınızı bekliyorum.
ronik B hepatiti tedavisi için HBV DNA testi sonucunun >2000 IU/ml olması yanı sıra, karaciğerde belirli
düzeyde hastalık-iltihap ve bağ dokusu gelişimi (fibrozis)
bulunması gereklidir. ALT ve AST testinin yüksekliği
karaciğerde hastalık-iltihap olduğunun dolaylı işaretleridir.
Kesin karar genellikle karaciğer biyopsisi ile verilir. Eğer
ALT, AST test düzeyleri sürekli normal, üst karın ultrasonografi bulguları normal ve kan sayımında trombosit
K
C
K
31
Türk Karaciğer Vakfı
sayısı >200.000/mm3 ise tedavisiz izleme kararı daha
doğru olabilir. Aksi takdirde karaciğer biyopsisi yaparak
karar vermek gerekir. Son yıllarda karaciğer hastalığını
göstermek için kullanılan bir yeni inceleme olan “FIBROSCAN/CAP” , biyopsi öncesi normal veya ciddi
derecede hasta karaciğer ayrımında güvenilir bir yöntem
olarak ileri sürülmektedir. Eğer karaciğerde fibrozis (bağ
dokusu artışı) yok veya hafif derecede ise (F0-1) tedavisiz izleme, buna karşılık F ≥2 (F2-3 orta ileri derecede fibrozis, F4 ise siroz demektir) ise karaciğer biyopsisi
yapıp ona göre tedavi başlama kararı verilmelidir.
ooo
Benim babam siroz hastası. Kan gruplarımız tutuyor.
Karaciğerimi verebilir miyim başka neler gerekli
öğrenebilirmiyim ? (S.Y.)
ncelikle babanızın karaciğer nakli adayı olması
lazım. Her siroz hastasında karaciğer nakli gerekmez. Bazı hastalar ilaç tedavisinden de yararlanabilir.
Ancak ilerlemiş (dekompanse siroz) karaciğer hastalığı
varsa o zaman fazla gecikilmeden karaciğer nakli yapılan
bir merkeze başvurulması doğru olur. Karında su toplanması (assit), yemek borusu veya midedeki varislerden
kanama, böbrek fonksiyon bozukluğu, artan sarılık ve ileri
halsizlik ve nefes darlığı, karaciğerde tümör gelişmesi
gibi durumlarda artık karaciğer nakli için geç kalınma riski
söz konusudur. Netice olarak babanızın bu açıdan değer-
Ö
lendirilmesi gerekir. Ülkemizde karaciğer nakillerinin
hemen hemen %80-90'ı canlı vericilerden alınan
karaciğerle yapılıyor. Bunun için vericinin akraba olduğunun belgelenmesi, genel sağlık durumu iyi ve 18-60 yaş
arası olması, kan grubunun alıcı ile aynı olması gibi
hususlar yerine geldikten sonra, nakil yapılan merkezde
hem verici hem de alıcı gerekli diğer ileri incelemelere
tabi tutulur ve engel yoksa karaciğer nakli yapılır. Sizin
kan grubunuzun babanızla aynı olması çok iyi bir haber.
Geçmiş olsun.
Pegile interferon injeksiyonunu, iğneyi buzdolabından çıkarır çıkarmaz hemen mi yapmalıyız, yoksa
biraz bekletip ısıtıp öyle mi yapmalıyız. Vücudun
neresine yapmak daha doğrudu?. Bir de bu ilaç hem
injeksiyona hazır şekilde var, hem de toz şeklinde
olanı var. Bunu sulandırıp yapmak gerekiyor. Hangisi
daha iyidir?. Önceden teşekkürler.
ğnenin her iki şeklinin de etkinliği aynı. Tabi ki injeksiyona hazır olanını almak kolaylık sağlar. Buzdolabının
normal bölümünde (+4 derece C) saklanan iğne, dışarı
çıkarıldıktan sonra beklemeden yapılabilir. İnjeksiyon
karından (karnı sağdan sola ve yukardan aşağı çekilen
iki çizgi ile 4 kadrana ayırdığınız zaman, her bir kadrana
yapılabilir. Önkola ve uyluk bölgesine de injeksiyon
yapılabilir. Tıpkı insülin iğnesi gibidir ve onun yapıldığı
yerlere uygulanabilir. Geçmiş olsun.
İ
Gerçek Hayattan Kesitler
Prof. Dr.Yılmaz Çakaloğlu
Merhabalar adım E.A. Yaklasık 40 gün önce hepatit B
akut hastalığına yakalandım. Bu hastalığı iş yerindeki
doktorum sayesinde belirledik. Bir aya yakın zamandır tedavi gördüm ve doktorun verdiği ilaclar, iğneler
ve yediklerıme dikkat ederek sağlık durumumu düzelttim. Ama beni tek üzen nokta, doktorumdan iş yerinde çalışabilir raporu almama rağmen beni işe
başlatmak istememeleridir. Ben iş yerinde idari amirime raporumu verdiğimde, sözlü olarak yüzüme
karşı hastalığımın bulaşıcı oldugunu ve benimle kimsenin calısmak istemediği gibi şeyler söyledi. İnanınkı ben
şu an ruhsal ve psikolojik olarak
çöküntüdeyim. İşin ilginç yanıda şu; Çalıştığım firmada hepatit B hastalıgı olan genel müdür yardimcimız var. Onun hepatit B oldugu biliniyor ve buna
ragmen iş hayatına devam edebiliyor ama benim iş
hakkıma son veriyorlar. Çok büyük bir haksızlık yapılıyor şu an bana… Lütfen gerekli yardımı sizden istiyorum. Hayırlı günler diliyorum. Ekte raporlarımı da
sizlere ulaştırıyorum şimdilik. Selamlar.
ncelikle geçmiş olsun. Umarım akut B hepatiti hastalığından tamamen iyileşirsiniz. Bana gönderdiğiniz
laboratuvar sonuçlarına göre (HBsAg, HBeAg, anti-HBe
ve Anti-HBc IgM ve IgG testleri pozitif, Anti-HBs, Anti-HAV
IgM ve IgG testleri negatif) evet doğrudur,bir akut HBV
infeksiyonu geçiriyorsunuz. ALT 143, AST 39, GGT 134
U/l ve total bil 1.58mg/dl, PT normal (INR 0.9) olması iyileşmekte olduğunuzun işaretleri. Ancak 3-6 ay içinde
Ö
HBsAg negatif ve anti-HBs pozitif (>10 mIU/ml) olması
tam iyileşmeyi gösterecektir. Sizin ALT testiniz normal ve
total bilirubin düzeyiniz <1.5mg/dl olduğu zaman klinik iyileşme olmuş demektir. Çalışmaya başlayabilirsiniz. Hukuki açıdan da akut hepatit geçirip iyileşen bir kişinin
herhengi bir iş kolunda çalışmasnın hiç bir sakıncası yoktur ve bu yasa ile korunan bir haktır. Bu konuda size yönetim kurulu üyemiz Emre bey bir hukukçu olarak bilgi
verecektir. Geçmiş olsun. Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu
Sayın E.A.,
Ben de size acil şifalar diliyorum. Akut Hepatit-B hastalığı,
kural olarak, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi için tek başına haklı veya geçerli neden oluşturmaz. Ancak rapor
süreniz yasada öngörülen belli süreleri geçerse işveren
iş sözleşmenizi kıdem tazminatınızı ödeyerek feshedebilir. Ancak sizin olayda 40 günlük süre haklı fesih için yeterli değildir. İşvereniniz rapor süreniz sona erer ermez
sizi işe başlatmak zorundadır. Hastalığınız kronikleşse
bile, işverenin sizi işe başlatmamak gibi bir hakkı yoktur..
Zira Hepatit-B virüsü hukuki anlamda iş sözleşmesinin
feshini gerektiren bulaşıcı bir hastalık değildir; işyeri ortamında bulaşmaz. Kan ve cinsel ilişkiyle bulaşan virüsün
-normal şartlar altında- işyerindeki diğer işçilere geçmesi
olanak dışıdır. Şayet kıdeminiz 6 aydan az ise ve işvereniniz sizi işe başlatmayarak iş ilişkisine son verirse, İş
Mahkemesinde dava açarak işvereninizden 28 günlük
ücretinize denk gelen ihbar tazminatıyla ihbar tazminatının 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı veya 4 aylık üc-
32
retinize kadar ayırımcılık (eşit davranma ilkesine aykırılık)
tazminatı talep edebilirsiniz. Buna karşılık, çalışma süreniz 6 ayı aşıyorsa ve işyerinde 30ʼdan fazla işçi varsa iki
seçeneğiniz bulunmaktadır: Doğrudan işe iade davası
açarak işe iadenizi sağlayabilir, 4 aya kadar boştan
geçen süre ücretinizi alabilir ve işveren sizi işe iade etmediği takdirde yargıcın belirleyeceği 4 aydan 8 aya
kadar işe başlatmama tazminatına hak kazanabilirsiniz.
İkinci şık ise, kıdem/ihbar tazminatlarınızın ödenmediği
durumda doğrudan doğruya söz konusu alacaklarınızın
tahsili amacıyla dava açmaktır. Ayrıca bu seçenekte de
ayırımcılık tazminat hakkınız ortadan kalkmıyor. İş hukuku alanında uzman bir avukattan hukuki destek almanız faydalı olacaktır. Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan
ooo
Merhaba, ben bir hepatit B virüsü taşıyıcısıyım (kronik
HBV infeksiyonu). Uzun yıllardır spor yapıyorum ve
sürekli insanlarla iç içeyim.. Ata sporumuz olan güreşi yapıyorum. Hepatit B pozitif olmam nedeniyle,
acaba bu sporu yapmamda herhangi bir sakınca var
mı ? Lütfen bu konuda bana yardımcı olun.. Maalesef
ki hiçbir yerde bu bilgiye rastlamadım.. İlginiz için
şimdiden teşekkür ederim. (O.B.)
ayın O.B.,Hepatit B taşıyıcılarının herhangi bir dalda
spor yapmalarına engel bir durum yoktur. Ancak siz
madem ki HBsAg pozitif, yani hepatit B virusu infeksiyonu
olan bir kişisiniz, mutlaka bir uzman doktora (Gastroenteroloji veya İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı) başvurup
daha ayrıntılı incelenmeniz gerekir. Gerekli tetkikler sonucunda taşıyıcı, daha doğru bir ifade ile İNAKTİF HBV
İNFEKSİYONU olan (ALT, AST ve kan sayımı normal,
HBsAg pozitif, HBeAg ve anti-HDV negatif, HBV DNA
PCR negatif veya <2000 IU/ml, US ve FIBROSCAN ile
karaciğer normal) bir kişi iseniz herhangi bir ilaç tedavisi
gerekmez, virusu başkalarına bulaştırma riskiniz normal
koşullarda yok denecek kadar azdır. Eğer AKTİF HBV İNFEKSİYONUNA (ALT ve/veya AST yüksek, HBsAg pozitif, HBeAg ve anti-HDV pozitif veya negatif, HBV DNA
pozitif ve sıklıkla >2000 IU/ml) sahip iseniz, doktorunuz
karaciğer biyopsisi veya diğer yöntemlerle durumu değerlendirip size ilaç tedavisi başlayacak ve kısa sürede
HBV DNA testinizi negatif hale getirip, virusu bulaştırma
riskinizi ortadan kaldıracaktır. Bu arada aile üyelerinizin
(eş ve çocuklar) mutlaka HBV için test yaptırması ve negatif olanların aşılanması gerekir.
Diğer taraftan sporcularda kan yolu ile bulaşan hastalıkların önlenmesi konusundaki düzenlemelerle, spor müsabakaları sırasında alınacak önlemleri belirlenmiştir.
Herhangibir yerinde açık yarası bulunan, kanaması olan
sporcuya derhal müdahele edilir. Kanama durdurulur ve
başkalarına temasla bulaş olmayacak şekilde hasar yeri
temizlenerek yara bandı ile kapatılır. Diğer taraftan amatör veya profesyonel bütün sporcuların, spor okullarındaki
öğrencilerin tarama amacı ile hepatit testlerinin yapılması
ve gerekli olan kişilerin aşılanması bulaşma sorununu
azaltmada en önemli yöntemdir. Ülkemizde ve dünyada
güreş sporu yapanlarda hepatit B sıklığı diğer insanlardan daha fazla değildir. Ancak aktif HBV infeksiyonlu birisi diğerleri için bulaş kaynağı olma riskini teşkil eder.
Hem kendisi hem de sporcu arkadaşları açısından tedavi
S
Türk Karaciğer Vakfı
olup, bulaşma riskini ortadan kaldırması en doğru yaklaşımdır. Günümüzde son derece etkili günde tek tablet
şeklideki ilaç tedavisi ile hem aktif spor yaşamınızı sürdürmeye devam eder, hem de olası risklerden korunmuş
ve aynı zamanda da gerekli ise tedavi edilmiş olursunuz.
Vakfımız bu konuda size yardımcı olmaya hazırıdır.
ooo
Merhabalar hocam, annem 4 ay önce dişlerine kanal
tedavisi yaptırmıştı. Sonra kan tahlili sonuçlarında
karaciğerde yağlanma ortaya çıktı. Uzman dahiliyeciye gittik. Anneme ilk kez hepatit C tanısı konuldu
ve biz de ailecek anti-HCV testimi yaptırdık, çok
şükür hiçbirimizde çıkmadı. Annemin anti-HCVsi 15,
HCV RNA testinin sonuçlarını bekliyoruz. Hocam bu
hastalıkla nasıl başedebiliriz, nasıl beslenmeli en
doğrusu, yalancı pozitif olma ihtimali var mı? Lütfen
cevaplarsanız çok sevinirim. 21 Haziran 2013 (ES)…
ayın E.S., Annenizin HCV RNA testinin sonucunu
bekleyin. Pozitif çıkarsa HCV infeksiyonu var demektir. Daha sonra annenizi bu konuda uzman bir doktorun
(tercihan karaciğer hastalıkları ve hepatitle daha çok ilgilenen bir gastroenteroloji uzmanı olmalı) görmesini öneririm. Hepatit C için özel bir beslenme rejimi gerekmez.
Genel sağlıklı beslenme kurallarına uymak yeterlidir.
Geçmiş olsun.
ooo
S
Ben 18 yıllık hepatit B hastasıyım. Yaklaşık 4 senedir
tenofovir DF tb günde 1 tane alıyorum. Geçen Kasım
ayında idrar yolları infeksiyonu için ciprofloxacin
500mg tb sabah akşam birer tane içtim. Bu ilaç
3.günde dokunmaya başladı. Fakat mecburen içitim.
Her defasında çok kötü oldum. İlaç bittikten bir ay
sonra kendime geldim. Ne olduğunu doktorlar bilemedi. Tahlillerde de bir şey çıkmamış. Kendimi çok
yorgun ve halsiz hissediyorum. Bu hepatit B ilacımla
beraber diğer ilaçların alınması sakıncalı olabilir mi?..
Ben tenofovir ilacını bir süre, hatta bir yıl lamivudin
ile birlikte kullandım. Acaba bu bana bir problem yaratmış olabilir mi. Doktorum bir sorun yok diyor, ama
inanamıyorum. Bunun cevabını öğrenmek istiyorum.
Gerekirse yurtdışına müracat edeceğim. Bana cevap
verirmisiniz lütfen. Teşekkür ederim.
ayın M.A.,İdrar yolu infeksiyonu için aldığını ilaç sırasında size ne oldu onu bilemiyorum. Ancak hepatit
B tedavisi için aldığınız Tenofovir doğru bir ilaç. Hepatit
B tedavisinde kullanılan ilaçların en etkili olanlarından birisi. Daha önce tek başına lamivudin, ya da tenofovir ile
birlikte lamivudin almış olmanız bir sorun yaratmaz.
Ancak muhtemelen bundan sonra hep Tenofovir almaya
devam edeceksiniz. Tabi ki iyileşene kadar. Yani doktorunuzun yaptığı şey doğru. Onu haksız yere suçlamayınız lütfen. Eğer bu bilgiler yeterli değilse, yüz yüze
görüşmek üzere sizi vakfımıza bekleriz. Yurtdışına sormanıza veya gitmenize hiç gerek yok. Bizim uzman hekimlerimiz hepatit B tedavisi konusunda dünyadaki en
deneyimli ve bilgili olanlar arasındadır. Siz hiç canınızı
sıkmayın ve tedavinize devam edin lütfen. Geçmiş olsun.
S