SOSYAL BİLGİLER 7 Ü ÜN NİİTTEE 44 –– ZZAAM MAAN N İİÇÇİİN ND DEE BBİİLLİİM M 1.KONU: TARİHTE ÖNEMLİ BULUŞLAR Hayatımızı etkileyen birçok buluş binlerce yıllık geçmişe sahiptir. Zaman içinde teknoloji ve bilimin gelişmesine katkıda bulunmuş uygarlıklar; Mezopotamya, Mısır, Çin ve Hindistan’da kurulmuştur. Sümerler: MÖ 3500’lü yıllarda ilk kez yazıyı bulmuşlardır. MÖ 3200’lü yıllarda ilk kez tekerlek bu dönemde kullanıldı Babiller: MÖ3000 li yıllarda ilk tarımsal ürün toplama makinesini kullandılar Fenikeliler: MÖ 1300 lü yıllarda ilk alfabe kullanıldı. Lidyalılar: MÖ 700lü yıllarda ilk madeni parayı kullandılar Ayrıca: Tales; MÖ 540 ta ilk geometri okulunu kurdu. Herodot; MÖ 450 de dünya haritasını çizdi. Arşimet; MÖ200 de kaldıraç kanunların keşfetti. MUM Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce ortaya çıktı. Mum çevresi balmumuyla ya da don yağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun ya da don yağının bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçar. Bu bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır. Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler. MÜREKKEP MÖ 1300'e doğru Çinliler ve Mısırlılar kandillerde aydınlatmadan oluşan isi su ve bitki zamklarıyla karıştırarak hazırlanan mürekkebi buldular. İlk çağlarda kullanılan mürekkep, parşömen üzerine yazmak için deriye iyice sinen ve silinmesi kolay olmayan, özel dayanıklı bir mürekkepti. Eski mürekkebin önemli bir özelliği, yazının renginin yazarken çok soluk olması ve daha sonra kendi kendine kararmasıydı. TEKERLEK Tekerlek bütün çağların en önemli mekanik icadıdır. Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi tekerleğin atası sayılır. En eski tekerlek yaklaşık 5000 yıl önce Mezopotamya'da yapılmıştır. Çömlekçilerin toprağı şekillendirmede yardımca bir araç olarak kullandıkları tekerleğin arabalara takılması ulaşımda köklü bir dönüşüme neden oldu. İlk tekerlek kalın kalasların, yan yana getirilip tutturulduktan sonra yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilen disklerdi. CAM Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında bulunan silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir. Camın hafif olması ve aydınlığı sağlaması yanında estetik olması da kullanım alanını genişletmiştir. Mezopotamya'da bulunan ilk cam örneklerinin tarihi MÖ 3. yüzyıla dayanır. MÖ 1000 yıllarında Mısırlılar cam elde etmeyi başardılar. Suriyeli cam ustaları "Cam Üfleme Tekniği'ni kullandılar. Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başladı ve İstanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişti. Türkiye'de ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruldu KAĞIT M.Ö. 3500 yıllarında Mısırlılar, papirüs kamışlarından bir tür kâğıt elde etmeyi başardılar. Kamışların içindeki yumuşak tabaka, ince şeritler halinde kesiliyor, birbirinin üstüne çaprazlama olarak yerleştiriliyordu. Daha sonra bunlar çiğnenerek düz bir tabaka haline getiriliyordu. M.Ö. 13. yüzyılda, deriden yapılan parşömenler de ilk kez Mısır’da kullanıldı. Parşömen elde etmek için, hayvanın derisi, kireç içerisinde güzelce temizlendikten sonra, tahta bir çerçeve içinde iyice gerilerek kurutuluyordu. Daha sonra da, yazı yazmaya elverişli düz bir zemin elde edinceye kadar bıçakla kazınıyordu. Gerçi parşömenin ömrü, papirüse göre daha uzundu ama fazla miktarda üretimi hayli zordu. Yine de yavaş yavaş Avrupa’ya yayıldı ve 1500 yılına kadar, özellikle dinsel yazılar için kullanıldı. Kâğıt, M.Ö. 2. yüzyılda Çin’de yapıldı. M.S. 7. yüzyıla kadar Çinliler, kâğıt yapımında kullandıkları formülü büyük bir gizlilik içinde sakladılar. Ancak, bu formül önce Japonların, sonra da Arapların eline geçti. Endülüs Emevileri’nin 711 yılında İspanya’yı işgal etmeleri üzerine Avrupa’ya geçti. En eski kâğıt, yapımında tahta, saman ve bez kullanılmasına karşın “bez parşömen” olarak adlandırılıyordu. Her üç madde de iyice dövülerek ezildikten sonra su ile karıştırılıyor, sonra da tabakalar halinde sıkıştırılarak kurutuluyordu. BARUT Çinliler tarafından bulunmuştur. Daha sonra Türkler vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara geçmiştir. Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı Müslümanlardan öğrendiler Barut sayesinde top, tüfek gibi ateşli silahlar yapıldı. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul surlarını yıkabilecek toplar yaptırması, Avrupa krallarının işine yaradı. Krallar büyük toplar sayesinde söz geçiremedikleri derebeylerin şatolarını yıktılar, böylece Avrupa’da derebeylerin egemenliklerine son veren krallar siyasi güçlerini artırdılar. 1 YAZI - ALFABE - MATBAA İlk adım; Günümüzden yirmi bin yıl önce mağara duvarlarına çizilen hayvan resimleriyle başlayan insanın iz bırakma tutkusu, altı bin yıllık bir geçmişi olan yazının ortaya çıkarılmasında atılan ilk adımlardır. Önemi: Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başlar.(MÖ 3200) İlk yazı nesneleri gösteren resimler şeklindeydi. İlk Yazıyı bulan Sümerler, konuşma dilini yazı diline çevirmek suretiyle düşünceyi ve tarihi gelecek kuşaklara bırakma yöntemini de bulmuş oldular. İlk Yazı Çeşitleri Sümerlerin kil tablet üzerine yazdıkları harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya çivi yazısı adı verildi. Çivi yazısını Babil ve Hitit gibi uygarlıklarda kullanmışlardır. Osmanlı Devleti, Lale Devri'nde Batı'nın ilerleyişini takip etmek için Avrupa ülkelerine elçilikler açmış ve konsoloslar atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransa'ya elçi olarak atanan 28 Mehmet Çelebi'den, Fransa'nın uygarlık, eğitim, askerî alandaki gelişmeleri takip ederek rapor etmesi istenmiştir. 28 Mehmet Çelebi'nin oğlu olan Said Mehmet Efendi, gelişmenin eğitimden kaynaklandığına ve bunun için matbaanın gerekli olduğuna inanmıştır. Osmanlı Devleti'nde Türk matbaacılığının ortaya çıkmasında önemli şahsiyetlerden biri İbrahim Müteferrika'dır. 1719 yılından itibaren matbaacılıkla ilgilenen İbrahim Müteferrika, 1726 yılında Matbaanın Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile şeyhülislama başvurdu. Ancak sadece din dışı kitapların basımı için izin alabildi. 1727 yılında da Sait Efendi ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurdu. Matbaanın Osmanlı Devleti'ne geç gelmesinin nedenleri; 1. Dinî tutuculuk, 2. Teknik nedenler, 3. Toplumun hazır olmaması, 4. Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak etkin olmasıdır. TAKVİM İnsanlar, çok eski çağlardan beri, yaşadıkları zamanı bilmek için çeşitli takvimler yapmışlardır. Bu amaçla astronomi gözlemlerine dayanarak zamanı yıllara, aylara, haftalara ve günlere bölerek hesaplamışlardır. Böylece, takvim ortaya çıkmıştır. Zamanı bu şekilde bölümleme yöntemine takvim denir. Dünya'nın, kendi etrafında bir defa dönmesiyle geçen zamana gün denir. Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya "hiyeroglif” denir. Bu yazıda harfler resimlerle ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca duvara ve anıtlara yazılırdı. Ay'ın Dünya'nın çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen zamana ve bir yılı temel alan sisteme ay yılı denir. Ay yılı 354 günden oluşur. Dünyanın, Güneşin çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen zamana da güneş yılı denir. Güneş yılı 365 gün 6 saattir. Zaman ölçüsü olarak takvimin bulunması ve kullanılması çok eski devirlere dayanır. Günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce mısırlılar güneş yılı esasına dayalı takvimi buldular. Mısırlılar, bir ayı 30 gün kabul edip yılı, Nil ırmağının akışına göre dörder aylık üç mevsime böldüler. Sümerlerin kullandığı takvim, ay yılı temeline dayanıyordu ve her yılın ayrı bir adı vardı. İlk Alfabe; Fenikeliler yazıyı çeşitli harflerle anlatarak ilk alfabeyi icad ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve Romalılar tarafından da geliştirilerek Latin Alfabesi oluşturulmuştur. İlk Matbaa; Dünya'da bilinen ilk matbaa Budizm'in Japonya'da yayılması için Çinliler tarafından kullanılmıştır. Asya'da yer alan Uygurların da matbaacılık faaliyetine başlamalarında komşuları olan Çin etkili olmuştur. Matbaanın başlangıcının tam olarak bilinmemesine rağmen modern matbaayı 15. yüzyılın ortalarında Alman matbaacı Johanne Gutenberg yapmıştır. Her iki takvimin de ortaya çıkmasındaki ana neden Mezopotamya’da Dicle ve Fırat Nehirlerinin, Mısır’da ise Nil Nehri’nin taşma zamanlarını hesaplamak zorunda olmalarıdır. Mayalar da zaman kaydı tutmakla ilgileniyorlardı ama takvimlerini yıllık bir periyotla ilişkilendirmemişlerdi. Onlar hem geçmişe hem de geleceğe yönelik bir takvim sistemi kurmuşlardı. Modern takvimlerin temeli ise 8. yüzyılda atıldı. Bu takvimler M.Ö. 46 yılında Jül Sezar tarafından kullanıma sokulan Jülyen takvimine dönüştü. Jülyen takvimi, son şekline M.S. 16. YY’da Papa Gregorius tarafından gregoryen takvimi olarak almıştır. Osmanlı Devleti’nde Kâğıt ve Matbaa Matbaanın Osmanlı Devleti'nde kullanılması 18. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Devleti'nde yaşayan Musevi ve Ermeni azınlıklar daha önce matbaayı kullanarak kendi dillerinde kitaplar basmışlardır. 2 Türklerin kullandıkları takvimler ise; 12 Hayvanlı Türk Takvim: Türkler İslamiyet’ten önce “12 Hayvanlı Türk Takvimi”ni kullanmışlardır. Güneş yılı esaslı olan bu takvim 12 yılda bir devreder ve her yıl bir hayvan adıyla anılırdı. hesaplarında birkaç dereceye varan hatalar yapıldığından, işler karışıyordu. Bu gün kü anlamda kullanılan "Pusula“ bir Çin icadı olduğu düşünülmektedir. (MS.265-419). Çinliler mıknatıslı bir iğne sayesinde "Güney"i belirleyebiliyorlardı. Bu pusula 751 Talas Savaşı ile Türkler ve Araplara, Haçlı Seferleri ile de Avrupa’ya geçmiştir. Kristof Kolomb’un pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya başladılar. 2.KONU: BİLİMSEL GELİŞMELERİ ETKİLEYEN TARİHİ OLAYLAR COĞRAFİ KEŞİFLER 15. yy sonrasından itibaren ve 16. Yy’da Avrupalıların İpek ve Baharat yollarının Müslümanların eline geçmesi üzerine bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere Coğrafi Keşifler denir. Coğrafi Keşiflerin Nedenleri: 1.Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalıların buralara gitmek için yeni yollar aramaları 2.Türklerin İpek ve Baharat yollarına hakim olmaları 3.İstanbul’un fethiyle Doğu Avrupa ticaret yollarının Türklerin kontrolüne geçmesi ve bundan dolayı da Batı Avrupa kıyısındaki ülkelerin açık denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri 4.Hıristiyanlığı yayma düşüncesi 5.Avrupa’da değerli madenlerin azlığı 6.Avrupa’da bazı kralların gemicileri desteklemesi 7.Doğudan Avrupa’ya gelen malların pahalıya mal olması 8.Coğrafya bilgisindeki ilerlemeler. 9.Pusulanın Avrupalılarca kullanılmaya başlaması 10.Gemicilik sanatının ilerlemesi ve okyanuslara dayanıklı gemilerin yapılması Hicrî Takvim: Hicrî takvimin başlangıcı Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Mekke’den Medine’ye hicret (göç) ettiği tarih olan 622’dir. H.Takvimde ayın dünya çevresinde 12 defa dönüşü esas alınmış ve bu tam dönüşe “ay yılı” denilmiştir. Bu takvim Hz. Ömer Döneminden itibaren oluşturulmuştur. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu takvimi kullanmaya başlamışlardır. Celali Takvim: Büyük Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah’ın isteği ile Nizamülmülk tarafından Ömer Hayyam’ın başkanlığında bir komisyona hazırlatılmıştır. Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir. Celâli takvim Melikşah’ın ölümünden sonra terk edilmiştir. Rumi Takvim: Osmanlı Devletinde kullanılan ”Rumî Takvim” güneş yılını esas almış ve “Mali Takvim” diye de adlandırılmıştır. Bu takvim yalnızca Maliye alanında kullanılmıştır. Miladi Takvim: Milat doğum demektir. Bu takvimde Hz. isa’nın doğumu başlangıç olarak kabul edildiği için takvime “Miladi Takvim” denilmiştir. Milâdi takvimde dünyanın güneş etrafında bir defa dönüşü esas alınmıştır. Ülkemizde 1926 yılından itibaren “Miladi Takvim” kullanılmaya başlanılmıştır. Yapılan Keşifler Ümit Burnu’nun Bulunması (1487): Portekizli Bartelmi Diaz Portekiz’den yola çıkıp batı Afrika’yı takip ederek Afrika’nın güney ucuna ulaştı ve önemli bir keşif yapmış oldu. Burada fırtınaya yakalandığı için Fırtınalar Burnu adı verilen bu yeni yol denizcilerin ümidini kırmamak için daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildi. PUSULA Karalar gözden kaybolduktan sonra, denizde artık deneysel kurallara dayanılarak yol bulmak ve bunu sürdürmek imkânsızdı. Bu nedenle, gemiciler, XVI. yüzyıla kadar, enlem ve boylam hesaplamalarına göre hareket ediyorlardı. Özellikle Araplardan kalma basit yöntemlerle kabaca bir enlem-boylam tayini yapılmaktaydı. Ne var ki, boylam Amerika’nın keşfi (1492): Cenevizli Kristof Kolomb İspanya Kralının verdiği üç gemi ile sürekli batıya giderse Hindistan’a varacağı düşüncesi ile yola çıktı. Yoluna bilinmeyen 3 bir kara çıkacağını hesaplamamıştı. 2 ay sonra Amerika’nın batısındaki Bahama Adalarına ulaştığında buranın Hindistan’ın batısı olduğunu sandı. Daha sonraları Amerika Kıtası'na üç sefer daha yaparak kıtanın orta ve güney kesimlerini de keşfetti. Ancak yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadan öldü. 1507 yılında Amerike Vespuçi buranın yeni bir kıta olduğunu fark etti. Yeni kıtaya onun adı verildi. Coğrafi Keşiflerin Sonuçları: 1.Yeni ülkelerin keşfedilmesi ile Sömürgecilik gelişti.( Portekiz ve İspanyollarla başlayan sömürgeciliğe daha sonra İngiltere, Fransa ve Hollanda’da katıldı.) 2.Baharat ve ipek yolları önemini kaybetti. Bu durum Türk ve İslam aleminin ekonomisine zarar verdi. 3.Akdeniz’deki limanlar eski canlılığını yitirirken Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı 4.Doğudan yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda altın, gümüş gibi değerli eşyalar geldi. Avrupa zenginleşti. 5.Soylular nüfuzlarını kaybederken, zengin ve sanattan zevk alan burjuva sınıfı ortaya çıktı. Bu durum Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili olmuştur. 6.Hıristiyanlık ve Avrupa kültürü yeni keşfedilen yerlere yayıldı. Fakat keşiflerle dünyanın yuvarlaklığı ispatlanınca; dünyanın düz olduğunu söyleyen kiliseye ve din adamlarına olan güveni azalttı 7.Yeni kıtalar(Amerika), ırklar (Aztek, İnka, Maya), hayvanlar(Papağan), bitkiler(Domates, patates, kahve, kakao, mısır) tanındı. 8.Rönasans ve Reform Hareketleri’ne zemin hazırladı. Osmanlı Devleti, Coğrafi Keşifler’in olumsuz etkilerini önlemek için; Hint Deniz Yolunun bulunması (1498): Portekizli Vasko dö Gama Ümit Burnunu geçerek Hindistan’ın Kaliküt limanına vardı ve Hint Deniz Yolu Portekizlilerin eline geçti. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa Süveyş Kanalı Projesi’ni gerçekleştirmek istedi. Fakat bunu ancak 1869’da Fransızların önderliğinde 10 yılda gerçekleştirilebildi. Hint Okyanusunda Portekizliler ile savaştı fakat üstünlük kuramadı. (Özellikle Kanuni Dönemi 4 Hint Deniz Seferi) Dünyanın dolaşılması (1519-1522): Portekizli Macellan Atlas Okyanusuna açılarak Amerika’nın güneyine ulaştı. Kendi adını verdiği boğazı aşarak Büyük Okyanusa geçti. Filipin Adalarında yerli halkla yaptığı savaşta öldü. İkinci Kaptan Del Karo Ümit Burnunu dolaşarak İspanya’ya döndü. Don - Volga Kanalı Projesi’ni gerçekleştirerek ipek Yolu’nu tekrar canlandırmak istedi. Fakat bunda da başarılı olamadı. Akdeniz limanlarını yeniden canlandırarak gümrük gelirlerini artırmak için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi. 4 RÖNESANS Avrupa’da 15. ve 16. yüzyıllarda önce İtalya’da başlayan, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan edebiyat, sanat, düşünce ve bilim alanındaki büyük yenilik, gelişme ve anlayışlara “Rönesans” denir. Rönesans kelime anlamı olarak “yeniden doğuş” demektir. REFORM Başlangıçta bütün Hıristiyanlar bir tek merkeze yani Vatikan'a bağlıydılar. Ancak Bizans Kilisesi'yle Vatikan arasında zamanla ayrılıklar çıktı ve 1054 tarihinde Hıristiyanlar ikiye ayrıldılar. Vatikan'a (Papa'ya) bağlı olanlara ve büyük çoğunluğu oluşturanlara "Katolik"ler adı verilirken İstanbul Kilisesi'ne (Patrik'e) bağlı olanlara ise "Ortodoks"lar adı verilmiştir. Ancak XVI. yüzyıla gelindiğinde Katolik Mezhebi bozulmalardan dolayı ilk olarak Almanya’da olmak üzere, kendi içerisinde tekrar parçalanmaya ve yeni mezhepler doğmaya başladı. Avrupa'daki XVI. Yüzyıldaki bu düzenlemelere "Reform" adı verilir. Reform kelime anlamı olarak “yenilik” demektir. Rönesansın Nedenleri: 1.Haçlı seferleri ile İslam dünyasındaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin batıya taşınması. 2.Eski Yunan ve Roma uygarlığına ait eserlerin incelenmesi ve okutulması. 3.Matbaanın etkisiyle yeni buluş ve düşüncelerin her tarafa kolayca yayılması. 4.Coğrafi keşiflerle Avrupa’nın zenginleşmesi ve yaşam düzeyinin yükselmesi sonucunda düşünce ve sanat eserlerine değer veren “mesen” sınıfının ortaya çıkması. 5.Avrupa’da üstün yetenekli sanatkarların yetişmesi. Reformun Nedenleri: Katolik kilisesi’nin bozulması ve bazı zümrelerin çıkarlarına uygun hareket etmesi. Matbaa’nın kurulmasıyla İncil’i Latince’den İngilizce, Almanca ve Fransızca gibi ulusal dillere çevrilmesi ve böylece Hıristiyanların din adamlarının söyledikleriyle İncil’de yazanların birbiriyle uyuşmadığını görmeleri. Rönesans’ın etkisiyle özgür düşüncenin yayılması. Kilisenin elindeki yetkileri kullanarak halkı sömürmesi. Kilisenin para karşılığı “endülüjans” denilen ve günahların affedildiğini belirten kağıtlar dağıtması. Rönesans ilk olarak “Hümanizma” akımı ile edebiyat alanında başlamıştır. Eski yunan ve Roma medeniyet metinlerini inceleyenlere “Hümanist”, bunların çalışmalarıyla ortaya çıkan, insan ve insan sevgisini esas alan akıma da “Hümanizm” denilmiştir. Rönesans ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmıştır. Reform hareketlerini Almanya’da üniversitede din bilgini olan Martin Luther başlatmıştır. Özellikle endülüjans satışına karşı olan Martin Luther, kilisesinin kapısına astığı bildiriyle papalığın günahları af etme yetkisi olmadığını, Allah ile kul arasında kimsenin giremeyeceğini, endülüjans belgesi satan din adamlarının suç işlediğini açıkladı. Bu düşüncelerin fakir Alman halkı arasında büyük ilgi görmesi üzerine papa Martin Luther’i aforoz etti. Martin Luther aforoz kağıdını halkın gözü önünde yaktı. Luther yanlıları kendilerine karşı alınan kararları protesto ettiler. Bu nedenle yeni mezhebe “Protestanlık” adı verilmiştir. Martin Luther’in görüşleri Almanya dışında da etkili oldu ve yeni mezhepler ortaya çıktı. Rönesans’ın İtalya’da başlama sebepleri ise; İtalya’nın coğrafi konumunun İslam dünyası, eski Yunan ve Roma uygarlıklarından etkilenmesini kolaylaştırması, Önemli Akdeniz limanlarına sahip olmasından dolayı hem zengin olması hem de çok kültürden etkilenmesi Şehir devletleri halinde oldukları için merkezi otoritenin olmaması, İtalya’nın Hıristiyanlığın Katolik mezhebinin dini merkezi olması ve papalığa yoğun ziyaret yapılıp, bağışta bulunulması Roma İmparatorluğu mirasına sahip olması ve İstanbul’un fethinden sonra önemli Bizanslı bilginlerin İtalya’ya gelmesi Rönesans hareketleri İtalya’da edebiyatın yanı sıra mimari, resim ve heykeltıraşlık, Fransa’da daha çok mimari ve güzel sanatlar, Almanya’da din ve edebiyat, İngiltere’de ve İspanya’da edebiyat alanlarında görülmüştür. Endüljans; günahların para karşılığı affedilmesi, Aforoz; bir kişinin dinden çıkartılması, Enterdi; bir grup ya da milletin dinden çıkartılmasını ifade eder. Reformun Sonuçları: Katolik Kilisesi'ndeki birlik bozuldu Protestanlık, Kalvenizm, Anglikanizm gibi yeni mezhepler ortaya çıktı. Kiliseye ve din adamlarına olan güven iyice azaldı. Katolik Kilisesi'ne bağlı din eğitimi veren okulların yanında laik esaslara dayalı eğitim veren yeni okullar açıldı. Böylece eğitimde laikleşme süreci başladı. Kilise denetiminde bulunan topraklara köylüler el koydu ve kiliseye ait mallar yağmalandı. Katolik Kilisesi kendisini düzeltme ve koruma yoluna gitti. Bu sırada Engizisyon Mahkemeleri yoğun bir biçimde çalıştı. Rönesansın Sonuçları: Avrupa’da bilim alanında deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ve hümanizma yayılmıştır. Bunun sonucunda skolastik düşünce yıkılmıştır. Bilim, teknik, sanat ve edebiyatta yeni düşünceler ortaya çıktı ve ölümsüz eserler meydana getirildi. Toplumda, edebiyattan ve sanattan zevk alan ve bunlarla uğraşan sınıf (Mesenier) ile sanata ilgi duymasına rağmen sanatla uğraşamayan fakir sınıf belirgin olarak birbirinden ayrıldı. Coğrafi keşifler sonunda oluşan sermaye birikimi, Rönesans sonunda bilim ve teknik gelişmelerle birleşip ileriki dönemde Sanayi İnkılabı'nın meydana gelmesinde temel etken olmuştur. Din adamları ve kilise eleştirilerek Reform hareketlerinin başlamasını sağlamıştır. Yeniçağ Avrupa'sında meydana gelen Coğrafi keşifler, Rönesans ve Reform hareketlerinin ortak sonucu gelişmeyi engelleyen uygulamaların ortadan kalkmasıdır. Böylece Avrupa'da "Aydınlanma çağı" başlamıştır. Reform hareketlerinin Avrupa'da mezhep birliğini bozması, Osmanlı Devleti'nin Avrupa içlerinde ilerlemesini kolaylaştırmıştır. Osmanlı Devleti Reform hareketlerini yakından takip etmiş; Kanuni özellikle Almanya'da krala karşı mücadele eden Protestanlara destek vermiştir. 5 AYDINLANMA ÇAĞI 18. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sistemine Aydınlanma'', bu düşünce sistemi ile gelen yeni döneme ise ''Aydınlanma Çağı'' adı verilir. Aydınlanma Çağı'nda ''aklın kullanılması ile doğru bilgiye ulaşabileceği'' fikri temel olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmış, doğa bilimlerinde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Aydınlanma Çağı'nın oluşmasında etkili olan bilim adamlarından bazıları şunlardır. Newton: Fizik ve matematik alanında çalışmalar yapmıştır. Kopernik: Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve Güneş'in Dünya etrafında değil, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ispatlamıştır. Galileo: Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak, kilise tarafından benimsenen, Dünya'nın düz olduğu görüşünü yıkmıştır. Ayrıca fizik alanında da çalışmalar yapmıştır. Deskart: Bilimsel bilgiye ancak matematikle ulaşılabileceğini öne sürmüş ve bu nedenle analitik ve geometriyi geliştirmiştir. Jan Jak Russo: Baskıcı düşüncelere karşı çıkarak demokrasinin doğmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur Leonardo da Vinci: Bilim ve teknoloji alanında önemli çalışmalar yapmıştır. İnsanların ve hayvanların anatomik yapısını incelemiştir. Kuşların kanat ve kas yapısını inceleyerek insanların da gökyüzünde uçabileceğini savunarak uçak fikrinin, balıkların suda yaşadığı gibi insanların da yaşayabileceğini ortaya koyarak denizaltıların temelini atmıştır. Leonardo da Vinci aynı zamanda ressamdır. "Mona Lisa" adlı eseri ünlüdür. Aydınlanma Çağı'nda güzel sanatlar alanında da gelişmeler olmuş, özellikle müzik alanında Mozart, Bach gibi ünlü besteciler yetişmiştir. Buhar gücüyle çalışan lokomotifler ve çelik gemiler yapılmış, bu durum ulaşım ve haberleşme alanında kolaylık sağlamıştır. Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni yollar ve kanallar açılmış (Panama, Süveyş Kanalı vb.), uluslar arası ticaret canlanmıştır. Sanayinin gelişmesiyle hammadde ve pazar arayışı ortaya çıkmış, Avrupa devletleri arasında sömürge yarışı başlamıştır. Bu da I. Dünya Savaşı’nın en önemli nedeni olmuştur. İşçi sınıfı ortaya çıkmış, bu sınıfın haklarını korumak için sendikalar kurulmuştur. Köylerden kentlere göçler hızlandı, büyük kentler kuruldu, şehirlerin sosyal sorunları arttı. Yeni düşünce akımları ortaya çıktı (kapitalizm, sosyalizm, liberalizm vb). Sanayi İnkılâbı, Osmanlı Devleti’ni olumsuz yönde etkiledi. Osmanlı Devleti Avrupa Devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Osmanlı pazarları ucuz ve bol miktarda olan Avrupa mallarının istilasına uğradı. Ekonomideki bozulma siyasal çöküşü hızlandırdı. 3.KONU: TARİHTE BİLİM Teodorus, kilit ve anahtarı bulmuştur. Hipokrat, tıbbın temellerini atmıştır. Heredot, tarihin babası sayılmaktadır. Demokritus, atom sözcüğünü günümüz anlamda ilk kez kullanmıştır. Anaksogaros, ilk astronom olarak kabul edilmektedir. Homeros, Yunanistan'ın gelenek ve göreneklerini, inançlarını ele aldığı "Ilyada ve Odysseia" destanlarını yazmıştır. Hellenik dönemde yetişen bazı bilim adamları Pisagor, Platon, Ödoksos, Aristo, Zenon, Arşimet'tir. Pisagor, bugün "Pisagor teoremi" olarak bildiğimiz "Bir dik üçgenin dik kenarlarının karelerinin toplamı, hipotenüsün karesine eşittir" ifadesini ortaya koymuştur. Arşimet, suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. Bu buluş günümüzdeki gemilerin yapılmasına temel teşkil etmiştir. Roma döneminde yetişen bilim adamları, Menelaus, Batlamyus, Dioscorides, Galen, Diafantos'tur. Menelaus, günümüzde "Menelaus teoremi" olarak bilinen düzlem ve küresel üçgenlere dair teoremi ortaya koymuştur. Batlamyus, astronominin sentezini yapmış, geometrik bir sistem kurmuştur. Yerin küresel olduğunu ve evrenin merkezinde ve hareketsiz olduğunu savunur. Batlamyus'un "Coğrafya" adlı eseri ünlüdür. SANAYİ İNKILABI XVIII. yüzyılda ilk olarak İngiltere’de başlayan, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan, etkileri bakımından tüm dünyayı sarsan önemli bir olaydır. İngiltere’de James Watt tarafından buhar gücünün makinelerde kullanılmasıyla tekstil alanında 18. Yy. ortalarında başlamış, Yakınçağ’da büyük bir gelişme göstermiştir. Ortaçağda Türk-İslam Dünyası ve Avrupa İse; İslam kültürü ve bilimsel faaliyetler, farklı kültürlerin etkisiyle şekillenmiştir. Harezmi, Biruni gibi bilim adamları Hindistan, İran ve Bizans gibi kültürlerden etkilenmiştir. İslam dünyasında, devlet adamlarının bilimsel faaliyetleri desteklemesi sonucu bilimse gelişmeler sağlanmıştır. İslam topraklarında bilim evleri ve gözlem evleri görülmektedir. Bu; dönemde astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, tıp, teknik ve tarih alanlarında önemli bilimsel çalışmalar görülmektedir. İslam kültürü, sınırların genişlemesi ile birlikte geniş alanlara yayılmıştır. Müslümanların Avrupa'ya geçmesi ile İslam kültürü Avrupa'ya yayılmıştır. İbn-i Sina, Biruni, Farabi, Harezmi gibi bilim adamlarının eserleri, Latinceye çevrilmiştir. Avrupalılar, İslam devletlerinde medreseleri örnek alarak, üniversiteler kurmuşlardır. Orta Çağ Avrupa'sında özgür düşünce ortamı ve bilimsel çalışmalar yokken, İslam dünyası aydınlanma çağını yaşıyordu. Bilimsel çalışmalar en üst seviyedeydi. Sebepleri: Bilim ve teknik alanındaki gelişmeler Buharın makinede kullanılması Coğrafi Keşifler sonucu gelişen sömürgecilik vasıtasıyla sermaye ve hammadde birikimi olması Sonuçları: İnsan ve hayvan gücünün yerini makine gücü, küçük imalathanelerin yerini büyük fabrikalar almıştır. Buhar ile işleyen makineler çoğaldı, üretim arttı ve milletlerarası ticaret gelişti. Buna karşın emek azalmıştır. Üretilen malların fiyatları ucuzladı. Pazar sorunu ortaya çıktı. Türk-İslam Devletlerinde Bilim Adamları Akşemseddin : (1389 - 1459) Pasteur’den önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı. İstanbul’un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in Hocasıdır 6 Ali Bin Abbas : ( ? - 994) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan, kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı. Ali Kuşçu : ( ? - 1474) Ünlü Bir Türk astronomi ve matematik bilginidir. Ammar : (11 yüzyıl ) İlk katarakt ameliyatını kendine has biçimde yapan Müslüman bilim adamı. Battani : (858 - 929) Dünyanın en meşhur 20 astrononumdan biri trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin. Beyruni : (973 - 1051) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı ümit burnu, amerika ve japonyanın varlığından bahseden ilk bilim adamı. Beyruni Amerika kıtasının varlığını kristof colomb'un Keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Çağın En Büyük alimidir. Cabir Bin Hayyan : (721 - 805) Maddenin en Küçük parçası atomun parçalanabileceğini bundan 1200 sene önce söylemiştir. Ebu Maşer : (785 - 886) Med-cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgindir. Evliya Çelebi : (1611 - 1682) Büyük Türk seyyahı ve meşhur seyahatnamenin yazarıdır. Farabi : (870 - 950) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgindir. Fatih Sultan Mehmet : (1432 - 1481) İstanbul’u feth eden ve Havan topunu icad eden yivli topları döktüren padişahtır. Fatihin kendi icadı olan ve adı "şahi" olan topların ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700 asker ancak çekebiliyordu. Harizmi : (780 - 850 ) İlk cebir kitabını yazan ve batıya cebiri öğreten bilgin. Adı algoritmaya isim oldu rakamları Avrupa' ya öğreten bilgin. Cebiri sistemleştiren Bilgin. Hazerfen Ahmed Çelebi : (17 yüzyıl) Havada uçan ilk Türk. Planörcülüğün öncüsü. İbni Sina : (980 - 1037) Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör'e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası. Katip Çelebi : ( 1609 - 1657 ) Osmanlılarda rönesansın müjdecisi coğrafyacı ve fikir adamı. Kemaleddin Farisi : ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında büyük İslam matematikçisi, fizikçi ve astronom. Mimar Sinan : ( 1489 - 1588 ) Döneminde sayısız eser vermiş, seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimardır. Nasirüddin Tusi : ( 1201 - 1274 ) Trigonometri sahasında ilk defa eser veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve astronomdur. Ömer Hayyam : ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü bulan bilgin. Newton veya binom formülünün keşfi ömer hayyama aittir. Piri Reis : ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok yakın dünya haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının varlığını kristof kolomb 'dan önce bilen ünlü denizci. Razi : ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca Avrupa'ya ders veren kimyager doktor ünlü klinikçi. Devrinin En büyük bilgini İbni Sina ile aynı ayarda bir bilgin. Seydi Ali Reis : ( ?-1562 ) Ünlü bir denizci, matematik ve astronomi alimidir. Şemsettin Halili : ( ?-1397 ) Büyük bir astronomi bilginidir. Uluğ Bey : ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar. Zehravi : ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş ameliyatı yapan böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk böbrek ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı. Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupasında Bilim İse; Kavimler göçü ile birlikte Avrupa'da Hıristiyanlık geniş alanlara yayılmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan kiliseler ekonomik, siyasi ve dini güçleri ellerinde toplamışlardır. Bilimsel ve akılcı düşünceyi reddederek kişisel düşünceyi yasaklamışlardır. Kutsal kitapları olan İncil’i kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayarak halkı yanlış bilgilendirmişlerdir. İskenderiye Kütüphanesi'ni yakmış, çeşitli bilim adamlarını idam ettirmişlerdir. Aforoz (dinden çıkarma) Endülüjans (Günahların atfedilebileceği belge) gibi yetkileri kullanarak siyasi bir güç sağlamışlardır. 18. yüzyılda ise Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sistemi olan aydınlanma çağıyla Avrupa’da Newton, Kopernik, Galileo, Deskart, Leonardo Vinci gibi bilim adamları yetişmiştir. BİLİM VE SANAT ÖZGÜRLÜĞÜ Düşünce, bilim ve sanat özgürlüğü anayasa ile güvence altına alınmıştır. Demokratik bir yapıya sahip olan anayasamızın 27.maddesinde yer alan “Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.” maddesi bilimsel araştırma yapmak isteyen herkesin önünü açmıştır. Tarihte Monarşik ve baskıcı yönetim anlayışında özgür düşünce anlayışı yoktu. Bilim adamlarının düşüncelerine önem verilmez, hatta ölümle cezalandırılırlardı. Avrupa’da Rönesans, Reform ve Aydınlanma Çağı ile birlikte düşünce hayatı gelişmişti. İslam dünyasında her zaman düşünce hayatına ve bilim adamlarına saygı duyulmuştur. Günümüz biliminin gelişmesinde etkili olan ve eserleri hâlâ ders kitabı olarak okutulan önemli İslami bilim adamları yetişmiştir. Ülkemizde Cumhuriyet ile demokratik gelişmeler yaşanmıştır. Halk yönetime katılmış, sivil kuruluşlara önem verilmeye başlanmış, kişisel hak ve özgürlükler zamanla güvence altına alınmaya başlamıştır. Cumhuriyet devrine gelindiği zaman, Atatürk ilke ve inkılâpları, demokratik, laik, sosyal ve çağdaş çerçevede hazırlanan anayasamız, bilim ve sanata önem vermiştir. Atatürk “Gözlerimizi kapatıp tek başına yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız. Aksine yükselmiş, ilerlemiş medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız… Bu hayat ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise orada olacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur” diyerek bilimin önemini göstermiştir. Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra birçok bilimsel kuruluş göze çarpar. Eğitim ve öğretim kurumları olan üniversiteler, Devlet Meteoroloji İşleri, Kandilli Gözlemevi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)) gibi bilimsel ve teknolojik kurumlar önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Antalya Saklıkent Bakırlıtepe’de TÜBİTAK ULUSAL GÖZLEMEVİ (TUG) bulunmaktadır. 7
© Copyright 2024 Paperzz