ünite 4 zaman içinde bilim

SOSYAL BİLGİLER 7
Ü
ÜN
NİİTTEE 44 –– ZZAAM
MAAN
N İİÇÇİİN
ND
DEE BBİİLLİİM
M
1.KONU: TARİHTE ÖNEMLİ BULUŞLAR
Hayatımızı etkileyen birçok buluş binlerce yıllık geçmişe sahiptir.
Zaman içinde teknoloji ve bilimin gelişmesine katkıda bulunmuş
uygarlıklar; Mezopotamya, Mısır, Çin ve Hindistan’da
kurulmuştur.
Sümerler: MÖ 3500’lü yıllarda ilk kez yazıyı bulmuşlardır.
MÖ 3200’lü yıllarda ilk kez tekerlek bu dönemde kullanıldı
Babiller: MÖ3000 li yıllarda ilk tarımsal ürün toplama makinesini
kullandılar
Fenikeliler: MÖ 1300 lü yıllarda ilk alfabe kullanıldı.
Lidyalılar: MÖ 700lü yıllarda ilk madeni parayı kullandılar
Ayrıca: Tales; MÖ 540 ta ilk geometri okulunu kurdu. Herodot;
MÖ 450 de dünya haritasını çizdi. Arşimet; MÖ200 de kaldıraç
kanunların keşfetti.
MUM
Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce ortaya çıktı. Mum çevresi
balmumuyla ya da don yağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan
fitilin alevi balmumunun ya da don yağının bir bölümünü eritir;
böylece fitil sürekli yanarak ışık saçar. Bu bakımdan mum,
kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır.
Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın
yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları
olmayı sürdürdüler.
MÜREKKEP
MÖ 1300'e doğru Çinliler ve Mısırlılar kandillerde
aydınlatmadan oluşan isi su ve bitki zamklarıyla karıştırarak
hazırlanan mürekkebi buldular.
İlk çağlarda kullanılan mürekkep, parşömen üzerine yazmak
için deriye iyice sinen ve silinmesi kolay olmayan, özel dayanıklı
bir mürekkepti. Eski mürekkebin önemli bir özelliği, yazının
renginin yazarken çok soluk olması ve daha sonra kendi kendine
kararmasıydı.
TEKERLEK
Tekerlek bütün çağların en önemli mekanik icadıdır.
Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi
tekerleğin atası sayılır. En eski tekerlek yaklaşık 5000 yıl önce
Mezopotamya'da yapılmıştır. Çömlekçilerin toprağı
şekillendirmede yardımca bir araç olarak kullandıkları tekerleğin
arabalara takılması ulaşımda köklü bir dönüşüme neden oldu. İlk
tekerlek kalın kalasların, yan yana getirilip tutturulduktan sonra
yuvarlak biçimde kesilmesiyle elde edilen disklerdi.
CAM
Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında bulunan
silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir.
Camın hafif olması ve aydınlığı sağlaması yanında estetik
olması da kullanım alanını genişletmiştir.
Mezopotamya'da bulunan ilk cam örneklerinin tarihi MÖ 3.
yüzyıla dayanır. MÖ 1000 yıllarında Mısırlılar cam elde etmeyi
başardılar. Suriyeli cam ustaları "Cam Üfleme Tekniği'ni
kullandılar.
Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başladı ve
İstanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişti.
Türkiye'de ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruldu
KAĞIT
M.Ö. 3500 yıllarında
Mısırlılar, papirüs kamışlarından
bir tür kâğıt elde etmeyi
başardılar. Kamışların içindeki
yumuşak tabaka, ince şeritler
halinde kesiliyor, birbirinin
üstüne çaprazlama olarak
yerleştiriliyordu. Daha sonra
bunlar çiğnenerek düz bir
tabaka haline getiriliyordu.
M.Ö. 13. yüzyılda, deriden yapılan parşömenler de ilk kez
Mısır’da kullanıldı. Parşömen elde etmek için, hayvanın derisi,
kireç içerisinde güzelce temizlendikten sonra, tahta bir çerçeve
içinde iyice gerilerek kurutuluyordu. Daha sonra da, yazı
yazmaya elverişli düz bir zemin elde edinceye kadar bıçakla
kazınıyordu. Gerçi parşömenin ömrü, papirüse göre daha uzundu
ama fazla miktarda üretimi hayli zordu. Yine de yavaş yavaş
Avrupa’ya yayıldı ve 1500 yılına kadar, özellikle dinsel yazılar için
kullanıldı.
Kâğıt, M.Ö. 2. yüzyılda Çin’de yapıldı. M.S. 7. yüzyıla kadar
Çinliler, kâğıt yapımında kullandıkları formülü büyük bir gizlilik
içinde sakladılar. Ancak, bu formül önce Japonların, sonra da
Arapların eline geçti. Endülüs Emevileri’nin 711 yılında İspanya’yı
işgal etmeleri üzerine Avrupa’ya geçti. En eski kâğıt, yapımında
tahta, saman ve bez kullanılmasına karşın “bez parşömen”
olarak adlandırılıyordu. Her üç madde de iyice dövülerek
ezildikten sonra su ile karıştırılıyor, sonra da tabakalar halinde
sıkıştırılarak kurutuluyordu.
BARUT
Çinliler tarafından bulunmuştur. Daha sonra Türkler
vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara geçmiştir.
Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı
Müslümanlardan öğrendiler Barut sayesinde top, tüfek gibi ateşli
silahlar yapıldı.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul surlarını yıkabilecek toplar
yaptırması, Avrupa krallarının işine yaradı. Krallar büyük toplar
sayesinde söz geçiremedikleri derebeylerin şatolarını yıktılar,
böylece Avrupa’da derebeylerin egemenliklerine son veren
krallar siyasi güçlerini artırdılar.
1
YAZI - ALFABE - MATBAA
İlk adım; Günümüzden yirmi bin yıl önce mağara duvarlarına
çizilen hayvan resimleriyle başlayan insanın iz bırakma tutkusu,
altı bin yıllık bir geçmişi olan yazının ortaya çıkarılmasında atılan
ilk adımlardır.
Önemi: Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başlar.(MÖ 3200)
İlk yazı nesneleri gösteren resimler şeklindeydi.
İlk Yazıyı bulan Sümerler, konuşma dilini yazı diline çevirmek
suretiyle düşünceyi ve tarihi gelecek kuşaklara bırakma
yöntemini de bulmuş oldular.
İlk Yazı Çeşitleri Sümerlerin kil tablet üzerine yazdıkları
harflerin biçimi çiviye benzediği için bu yazıya çivi yazısı adı
verildi. Çivi yazısını Babil ve Hitit gibi uygarlıklarda
kullanmışlardır.
Osmanlı Devleti, Lale Devri'nde Batı'nın ilerleyişini takip
etmek için Avrupa ülkelerine elçilikler açmış ve konsoloslar
atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransa'ya elçi olarak atanan 28
Mehmet Çelebi'den, Fransa'nın uygarlık, eğitim, askerî alandaki
gelişmeleri takip ederek rapor etmesi istenmiştir. 28 Mehmet
Çelebi'nin oğlu olan Said Mehmet Efendi, gelişmenin eğitimden
kaynaklandığına ve bunun için matbaanın gerekli olduğuna
inanmıştır.
Osmanlı Devleti'nde Türk matbaacılığının ortaya çıkmasında
önemli şahsiyetlerden biri İbrahim Müteferrika'dır. 1719 yılından
itibaren matbaacılıkla ilgilenen İbrahim Müteferrika, 1726 yılında
Matbaanın Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile şeyhülislama başvurdu. Ancak
sadece din dışı kitapların basımı için izin alabildi. 1727 yılında da
Sait Efendi ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurdu.
Matbaanın Osmanlı Devleti'ne geç gelmesinin nedenleri;
1. Dinî tutuculuk,
2. Teknik nedenler,
3. Toplumun hazır olmaması,
4. Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak
etkin olmasıdır.
TAKVİM
İnsanlar, çok eski çağlardan beri, yaşadıkları zamanı bilmek
için çeşitli takvimler yapmışlardır. Bu amaçla astronomi
gözlemlerine dayanarak zamanı yıllara, aylara, haftalara ve
günlere bölerek hesaplamışlardır. Böylece, takvim ortaya
çıkmıştır. Zamanı bu şekilde bölümleme yöntemine takvim denir.
Dünya'nın, kendi etrafında bir defa dönmesiyle geçen
zamana gün denir.
Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya "hiyeroglif” denir.
Bu yazıda harfler resimlerle ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca
duvara ve anıtlara yazılırdı.
Ay'ın Dünya'nın çevresinde tam bir dolanım yapması için
geçen zamana ve bir yılı temel alan sisteme ay yılı denir. Ay yılı
354 günden oluşur.
Dünyanın, Güneşin çevresinde tam bir dolanım yapması için
geçen zamana da güneş yılı denir. Güneş yılı 365 gün 6 saattir.
Zaman ölçüsü olarak takvimin bulunması ve kullanılması çok
eski devirlere dayanır. Günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce
mısırlılar güneş yılı esasına dayalı takvimi buldular. Mısırlılar, bir
ayı 30 gün kabul edip yılı, Nil ırmağının akışına göre dörder aylık
üç mevsime böldüler.
Sümerlerin kullandığı takvim, ay yılı temeline dayanıyordu ve
her yılın ayrı bir adı vardı.
İlk Alfabe; Fenikeliler yazıyı çeşitli harflerle anlatarak ilk
alfabeyi icad ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve Romalılar tarafından
da geliştirilerek Latin Alfabesi oluşturulmuştur.
İlk Matbaa; Dünya'da bilinen ilk matbaa Budizm'in
Japonya'da yayılması için Çinliler tarafından kullanılmıştır.
Asya'da yer alan Uygurların da
matbaacılık faaliyetine
başlamalarında komşuları olan
Çin etkili olmuştur.
Matbaanın başlangıcının tam
olarak bilinmemesine rağmen
modern matbaayı 15. yüzyılın
ortalarında Alman matbaacı
Johanne Gutenberg yapmıştır.
Her iki takvimin de ortaya çıkmasındaki ana neden
Mezopotamya’da Dicle ve Fırat Nehirlerinin, Mısır’da ise Nil
Nehri’nin taşma zamanlarını hesaplamak zorunda olmalarıdır.
Mayalar da zaman kaydı tutmakla ilgileniyorlardı ama
takvimlerini yıllık bir periyotla ilişkilendirmemişlerdi. Onlar hem
geçmişe hem de geleceğe yönelik bir takvim sistemi kurmuşlardı.
Modern takvimlerin temeli ise 8. yüzyılda atıldı. Bu takvimler
M.Ö. 46 yılında Jül Sezar tarafından kullanıma sokulan Jülyen
takvimine dönüştü. Jülyen takvimi, son şekline M.S. 16. YY’da
Papa Gregorius tarafından gregoryen takvimi olarak almıştır.
Osmanlı Devleti’nde Kâğıt ve Matbaa
Matbaanın Osmanlı Devleti'nde kullanılması 18. yüzyılda
gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Devleti'nde yaşayan Musevi ve
Ermeni azınlıklar daha önce matbaayı kullanarak kendi dillerinde
kitaplar basmışlardır.
2
Türklerin kullandıkları takvimler ise;
12 Hayvanlı Türk Takvim:
Türkler İslamiyet’ten önce “12 Hayvanlı Türk Takvimi”ni
kullanmışlardır. Güneş yılı esaslı olan bu takvim 12 yılda bir
devreder ve her yıl bir hayvan adıyla anılırdı.
hesaplarında birkaç dereceye varan
hatalar yapıldığından, işler
karışıyordu.
Bu gün kü anlamda kullanılan
"Pusula“ bir Çin icadı olduğu
düşünülmektedir. (MS.265-419).
Çinliler mıknatıslı bir iğne sayesinde
"Güney"i belirleyebiliyorlardı. Bu
pusula 751 Talas Savaşı ile Türkler
ve Araplara, Haçlı Seferleri ile de
Avrupa’ya geçmiştir. Kristof Kolomb’un pusulanın sapma açısını
düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan
Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya
başladılar.
2.KONU: BİLİMSEL GELİŞMELERİ ETKİLEYEN TARİHİ OLAYLAR
COĞRAFİ KEŞİFLER
15. yy sonrasından itibaren ve 16. Yy’da Avrupalıların İpek ve
Baharat yollarının Müslümanların eline geçmesi üzerine
bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere Coğrafi Keşifler
denir.
Coğrafi Keşiflerin Nedenleri:
1.Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalıların buralara gitmek
için yeni yollar aramaları
2.Türklerin İpek ve Baharat yollarına hakim olmaları
3.İstanbul’un fethiyle Doğu Avrupa ticaret yollarının Türklerin
kontrolüne geçmesi ve bundan dolayı da Batı Avrupa kıyısındaki
ülkelerin açık denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri
4.Hıristiyanlığı yayma düşüncesi
5.Avrupa’da değerli madenlerin azlığı
6.Avrupa’da bazı kralların gemicileri desteklemesi
7.Doğudan Avrupa’ya gelen malların pahalıya mal olması
8.Coğrafya bilgisindeki ilerlemeler.
9.Pusulanın Avrupalılarca kullanılmaya başlaması
10.Gemicilik sanatının ilerlemesi ve okyanuslara dayanıklı
gemilerin yapılması
Hicrî Takvim:
Hicrî takvimin başlangıcı Hz. Muhammed’in (S.A.V.)
Mekke’den Medine’ye hicret (göç) ettiği tarih olan 622’dir.
H.Takvimde ayın dünya çevresinde 12 defa dönüşü esas alınmış
ve bu tam dönüşe “ay yılı” denilmiştir. Bu takvim Hz. Ömer
Döneminden itibaren oluşturulmuştur. Türkler İslamiyet’i kabul
ettikten sonra bu takvimi kullanmaya başlamışlardır.
Celali Takvim:
Büyük Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah’ın isteği ile
Nizamülmülk tarafından Ömer Hayyam’ın başkanlığında bir
komisyona hazırlatılmıştır. Güneş yılı esasına göre
düzenlenmiştir. Celâli takvim Melikşah’ın ölümünden sonra terk
edilmiştir.
Rumi Takvim:
Osmanlı Devletinde kullanılan ”Rumî Takvim” güneş yılını
esas almış ve “Mali Takvim” diye de adlandırılmıştır. Bu takvim
yalnızca Maliye alanında kullanılmıştır.
Miladi Takvim:
Milat doğum demektir. Bu takvimde Hz. isa’nın doğumu
başlangıç olarak kabul edildiği için takvime “Miladi Takvim”
denilmiştir. Milâdi takvimde dünyanın güneş etrafında bir defa
dönüşü esas alınmıştır. Ülkemizde 1926 yılından itibaren “Miladi
Takvim” kullanılmaya başlanılmıştır.
Yapılan Keşifler
Ümit Burnu’nun Bulunması (1487): Portekizli Bartelmi
Diaz Portekiz’den yola çıkıp batı Afrika’yı takip ederek Afrika’nın
güney ucuna ulaştı ve önemli bir keşif yapmış oldu. Burada
fırtınaya yakalandığı için Fırtınalar Burnu adı verilen bu yeni yol
denizcilerin ümidini kırmamak için daha sonra Ümit Burnu olarak
değiştirildi.
PUSULA
Karalar gözden kaybolduktan sonra, denizde artık deneysel
kurallara dayanılarak yol bulmak ve bunu sürdürmek imkânsızdı.
Bu nedenle, gemiciler, XVI. yüzyıla kadar, enlem ve boylam
hesaplamalarına göre hareket ediyorlardı.
Özellikle Araplardan kalma basit yöntemlerle kabaca bir
enlem-boylam tayini yapılmaktaydı. Ne var ki, boylam
Amerika’nın keşfi (1492): Cenevizli Kristof Kolomb
İspanya Kralının verdiği üç gemi ile sürekli batıya giderse
Hindistan’a varacağı düşüncesi ile yola çıktı. Yoluna bilinmeyen
3
bir kara çıkacağını hesaplamamıştı. 2 ay sonra Amerika’nın
batısındaki Bahama Adalarına ulaştığında buranın Hindistan’ın
batısı olduğunu sandı. Daha sonraları Amerika Kıtası'na üç sefer
daha yaparak kıtanın orta ve güney kesimlerini de keşfetti.
Ancak yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadan öldü.
1507 yılında Amerike Vespuçi buranın yeni bir kıta
olduğunu fark etti. Yeni kıtaya onun adı verildi.
Coğrafi Keşiflerin Sonuçları:
1.Yeni ülkelerin keşfedilmesi ile Sömürgecilik gelişti.( Portekiz
ve İspanyollarla başlayan sömürgeciliğe daha sonra İngiltere,
Fransa ve Hollanda’da katıldı.)
2.Baharat ve ipek yolları önemini kaybetti. Bu durum Türk ve
İslam aleminin ekonomisine zarar verdi.
3.Akdeniz’deki limanlar eski canlılığını yitirirken Atlas
Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı
4.Doğudan yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda
altın, gümüş gibi değerli eşyalar geldi. Avrupa zenginleşti.
5.Soylular nüfuzlarını kaybederken, zengin ve sanattan zevk
alan burjuva sınıfı ortaya çıktı. Bu durum Rönesans
hareketlerinin başlamasında etkili olmuştur.
6.Hıristiyanlık ve Avrupa kültürü yeni keşfedilen yerlere
yayıldı. Fakat keşiflerle dünyanın yuvarlaklığı ispatlanınca;
dünyanın düz olduğunu söyleyen kiliseye ve din adamlarına olan
güveni azalttı
7.Yeni kıtalar(Amerika), ırklar (Aztek, İnka, Maya),
hayvanlar(Papağan), bitkiler(Domates, patates, kahve, kakao,
mısır) tanındı.
8.Rönasans ve Reform Hareketleri’ne zemin hazırladı.
Osmanlı Devleti, Coğrafi Keşifler’in olumsuz etkilerini
önlemek için;
Hint Deniz Yolunun bulunması (1498): Portekizli Vasko
dö Gama Ümit Burnunu geçerek Hindistan’ın Kaliküt limanına
vardı ve Hint Deniz Yolu Portekizlilerin eline geçti.
Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa Süveyş Kanalı Projesi’ni
gerçekleştirmek istedi. Fakat bunu ancak 1869’da Fransızların
önderliğinde 10 yılda gerçekleştirilebildi.
Hint Okyanusunda Portekizliler ile savaştı fakat üstünlük
kuramadı. (Özellikle Kanuni Dönemi 4 Hint Deniz Seferi)
Dünyanın dolaşılması (1519-1522): Portekizli Macellan
Atlas Okyanusuna açılarak Amerika’nın güneyine ulaştı. Kendi
adını verdiği boğazı aşarak Büyük Okyanusa geçti. Filipin
Adalarında yerli halkla yaptığı savaşta öldü. İkinci Kaptan Del
Karo Ümit Burnunu dolaşarak İspanya’ya döndü.
Don - Volga Kanalı Projesi’ni gerçekleştirerek ipek Yolu’nu
tekrar canlandırmak istedi. Fakat bunda da başarılı olamadı.
Akdeniz limanlarını yeniden canlandırarak gümrük gelirlerini
artırmak için Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.
4
RÖNESANS
Avrupa’da 15. ve 16. yüzyıllarda önce
İtalya’da başlayan, daha sonra diğer Avrupa
ülkelerine yayılan edebiyat, sanat, düşünce ve
bilim alanındaki büyük yenilik, gelişme ve
anlayışlara “Rönesans” denir. Rönesans
kelime anlamı olarak “yeniden doğuş”
demektir.
REFORM
Başlangıçta bütün Hıristiyanlar bir tek merkeze yani Vatikan'a
bağlıydılar. Ancak Bizans Kilisesi'yle Vatikan arasında zamanla
ayrılıklar çıktı ve 1054 tarihinde Hıristiyanlar ikiye ayrıldılar.
Vatikan'a (Papa'ya) bağlı olanlara ve büyük çoğunluğu
oluşturanlara "Katolik"ler adı verilirken İstanbul Kilisesi'ne
(Patrik'e) bağlı olanlara ise "Ortodoks"lar adı verilmiştir. Ancak
XVI. yüzyıla gelindiğinde Katolik Mezhebi bozulmalardan dolayı
ilk olarak Almanya’da olmak üzere, kendi içerisinde tekrar
parçalanmaya ve yeni mezhepler doğmaya başladı. Avrupa'daki
XVI. Yüzyıldaki bu düzenlemelere "Reform" adı verilir. Reform
kelime anlamı olarak “yenilik” demektir.
Rönesansın Nedenleri:
1.Haçlı seferleri ile İslam dünyasındaki bilimsel ve teknolojik
gelişmelerin batıya taşınması.
2.Eski Yunan ve Roma uygarlığına ait eserlerin incelenmesi
ve okutulması.
3.Matbaanın etkisiyle yeni buluş ve düşüncelerin her tarafa
kolayca yayılması.
4.Coğrafi keşiflerle Avrupa’nın zenginleşmesi ve yaşam
düzeyinin yükselmesi sonucunda düşünce ve sanat eserlerine
değer veren “mesen” sınıfının ortaya çıkması.
5.Avrupa’da üstün yetenekli sanatkarların yetişmesi.
Reformun Nedenleri:
 Katolik kilisesi’nin bozulması ve bazı zümrelerin çıkarlarına
uygun hareket etmesi.
 Matbaa’nın kurulmasıyla İncil’i Latince’den İngilizce, Almanca
ve Fransızca gibi ulusal dillere çevrilmesi ve böylece
Hıristiyanların din adamlarının söyledikleriyle İncil’de yazanların
birbiriyle uyuşmadığını görmeleri.
 Rönesans’ın etkisiyle özgür düşüncenin yayılması.
 Kilisenin elindeki yetkileri kullanarak halkı sömürmesi.
 Kilisenin para karşılığı “endülüjans” denilen ve günahların
affedildiğini belirten kağıtlar dağıtması.
Rönesans ilk olarak “Hümanizma” akımı ile edebiyat alanında
başlamıştır. Eski yunan ve Roma medeniyet metinlerini
inceleyenlere “Hümanist”, bunların çalışmalarıyla ortaya çıkan,
insan ve insan sevgisini esas alan akıma da “Hümanizm”
denilmiştir. Rönesans ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmıştır.
Reform hareketlerini Almanya’da
üniversitede din bilgini olan Martin
Luther başlatmıştır. Özellikle
endülüjans satışına karşı olan Martin
Luther, kilisesinin kapısına astığı
bildiriyle papalığın günahları af etme
yetkisi olmadığını, Allah ile kul arasında
kimsenin giremeyeceğini, endülüjans
belgesi satan din adamlarının suç
işlediğini açıkladı. Bu düşüncelerin fakir Alman halkı arasında
büyük ilgi görmesi üzerine papa Martin Luther’i aforoz etti.
Martin Luther aforoz kağıdını halkın gözü önünde yaktı. Luther
yanlıları kendilerine karşı alınan kararları protesto ettiler. Bu
nedenle yeni mezhebe “Protestanlık” adı verilmiştir. Martin
Luther’in görüşleri Almanya dışında da etkili oldu ve yeni
mezhepler ortaya çıktı.
Rönesans’ın İtalya’da başlama sebepleri ise;
 İtalya’nın coğrafi konumunun İslam dünyası, eski Yunan
ve Roma uygarlıklarından etkilenmesini kolaylaştırması,
 Önemli Akdeniz limanlarına sahip olmasından dolayı hem
zengin olması hem de çok kültürden etkilenmesi
 Şehir devletleri halinde oldukları için merkezi otoritenin
olmaması,
 İtalya’nın Hıristiyanlığın Katolik mezhebinin dini merkezi
olması ve papalığa yoğun ziyaret yapılıp, bağışta bulunulması
 Roma İmparatorluğu mirasına sahip olması ve İstanbul’un
fethinden sonra önemli Bizanslı bilginlerin İtalya’ya gelmesi
Rönesans hareketleri İtalya’da edebiyatın yanı sıra mimari,
resim ve heykeltıraşlık, Fransa’da daha çok mimari ve güzel
sanatlar, Almanya’da din ve edebiyat, İngiltere’de ve İspanya’da
edebiyat alanlarında görülmüştür.
Endüljans; günahların para karşılığı affedilmesi,
Aforoz; bir kişinin dinden çıkartılması,
Enterdi; bir grup ya da milletin dinden çıkartılmasını ifade
eder.
Reformun Sonuçları:
Katolik Kilisesi'ndeki birlik bozuldu Protestanlık, Kalvenizm,
Anglikanizm gibi yeni mezhepler ortaya çıktı.
Kiliseye ve din adamlarına olan güven iyice azaldı.
Katolik Kilisesi'ne bağlı din eğitimi veren okulların yanında laik
esaslara dayalı eğitim veren yeni okullar açıldı. Böylece eğitimde
laikleşme süreci başladı.
Kilise denetiminde bulunan topraklara köylüler el koydu ve
kiliseye ait mallar yağmalandı.
Katolik Kilisesi kendisini düzeltme ve koruma yoluna gitti. Bu
sırada Engizisyon Mahkemeleri yoğun bir biçimde çalıştı.
Rönesansın Sonuçları:
Avrupa’da bilim alanında deney ve gözleme dayanan pozitif
düşünce ve hümanizma yayılmıştır. Bunun sonucunda skolastik
düşünce yıkılmıştır.
Bilim, teknik, sanat ve edebiyatta yeni düşünceler ortaya çıktı
ve ölümsüz eserler meydana getirildi.
Toplumda, edebiyattan ve sanattan zevk alan ve bunlarla
uğraşan sınıf (Mesenier) ile sanata ilgi duymasına rağmen
sanatla uğraşamayan fakir sınıf belirgin olarak birbirinden ayrıldı.
Coğrafi keşifler sonunda oluşan sermaye birikimi, Rönesans
sonunda bilim ve teknik gelişmelerle birleşip ileriki dönemde
Sanayi İnkılabı'nın meydana gelmesinde temel etken olmuştur.
Din adamları ve kilise eleştirilerek Reform hareketlerinin
başlamasını sağlamıştır.
Yeniçağ Avrupa'sında meydana gelen Coğrafi keşifler, Rönesans
ve Reform hareketlerinin ortak sonucu gelişmeyi engelleyen
uygulamaların ortadan kalkmasıdır. Böylece Avrupa'da
"Aydınlanma çağı" başlamıştır.
Reform hareketlerinin Avrupa'da mezhep birliğini bozması,
Osmanlı Devleti'nin Avrupa içlerinde ilerlemesini
kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti Reform hareketlerini yakından takip
etmiş; Kanuni özellikle Almanya'da krala karşı mücadele eden
Protestanlara destek vermiştir.
5
AYDINLANMA ÇAĞI
18. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla öncülük
tanıyan düşünce sistemine Aydınlanma'', bu düşünce sistemi ile
gelen yeni döneme ise ''Aydınlanma Çağı'' adı verilir.
Aydınlanma Çağı'nda ''aklın kullanılması ile doğru bilgiye
ulaşabileceği'' fikri temel olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde
deney ve gözlem önem kazanmış, doğa bilimlerinde büyük
gelişmeler sağlanmıştır.
Aydınlanma Çağı'nın oluşmasında etkili olan bilim
adamlarından bazıları şunlardır.
Newton: Fizik ve matematik alanında çalışmalar yapmıştır.
Kopernik: Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve
Güneş'in Dünya etrafında değil, Dünya'nın Güneş etrafında
döndüğünü ispatlamıştır.
Galileo: Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak, kilise
tarafından benimsenen, Dünya'nın düz olduğu görüşünü
yıkmıştır. Ayrıca fizik alanında da çalışmalar yapmıştır.
Deskart: Bilimsel bilgiye ancak matematikle ulaşılabileceğini
öne sürmüş ve bu nedenle analitik ve geometriyi geliştirmiştir.
Jan Jak Russo: Baskıcı düşüncelere karşı çıkarak
demokrasinin doğmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur
Leonardo da Vinci: Bilim ve teknoloji alanında önemli
çalışmalar yapmıştır. İnsanların ve hayvanların anatomik yapısını
incelemiştir. Kuşların kanat ve kas yapısını inceleyerek insanların
da gökyüzünde uçabileceğini savunarak uçak fikrinin, balıkların
suda yaşadığı gibi insanların da yaşayabileceğini ortaya koyarak
denizaltıların temelini atmıştır.
Leonardo da Vinci aynı zamanda ressamdır. "Mona Lisa" adlı
eseri ünlüdür.
Aydınlanma Çağı'nda güzel sanatlar alanında da
gelişmeler olmuş, özellikle müzik alanında Mozart, Bach
gibi ünlü besteciler yetişmiştir.
 Buhar gücüyle çalışan lokomotifler ve çelik gemiler yapılmış,
bu durum ulaşım ve haberleşme alanında kolaylık sağlamıştır.
 Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni yollar ve kanallar açılmış
(Panama, Süveyş Kanalı vb.), uluslar arası ticaret canlanmıştır.
 Sanayinin gelişmesiyle hammadde ve pazar arayışı ortaya
çıkmış, Avrupa devletleri arasında sömürge yarışı başlamıştır. Bu
da I. Dünya Savaşı’nın en önemli nedeni olmuştur.
 İşçi sınıfı ortaya çıkmış, bu sınıfın haklarını korumak için
sendikalar kurulmuştur.
 Köylerden kentlere göçler hızlandı, büyük kentler kuruldu,
şehirlerin sosyal sorunları arttı.
 Yeni düşünce akımları ortaya çıktı (kapitalizm, sosyalizm,
liberalizm vb).
Sanayi İnkılâbı, Osmanlı Devleti’ni olumsuz yönde
etkiledi. Osmanlı Devleti Avrupa Devletlerinin açık pazarı
durumuna geldi. Osmanlı pazarları ucuz ve bol miktarda olan
Avrupa mallarının istilasına uğradı. Ekonomideki bozulma
siyasal çöküşü hızlandırdı.
3.KONU: TARİHTE BİLİM
Teodorus, kilit ve anahtarı bulmuştur.
Hipokrat, tıbbın temellerini atmıştır.
Heredot, tarihin babası sayılmaktadır.
Demokritus, atom sözcüğünü günümüz anlamda ilk kez
kullanmıştır.
Anaksogaros, ilk astronom olarak kabul edilmektedir.
Homeros, Yunanistan'ın gelenek ve göreneklerini,
inançlarını ele aldığı "Ilyada ve Odysseia" destanlarını yazmıştır.
Hellenik dönemde yetişen bazı bilim adamları Pisagor, Platon,
Ödoksos, Aristo, Zenon, Arşimet'tir.
Pisagor, bugün "Pisagor teoremi" olarak bildiğimiz "Bir dik
üçgenin dik kenarlarının karelerinin toplamı, hipotenüsün
karesine eşittir" ifadesini ortaya koymuştur.
Arşimet, suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. Bu buluş
günümüzdeki gemilerin yapılmasına temel teşkil etmiştir.
Roma döneminde yetişen bilim adamları, Menelaus,
Batlamyus, Dioscorides, Galen, Diafantos'tur.
Menelaus, günümüzde "Menelaus teoremi" olarak bilinen
düzlem ve küresel üçgenlere dair teoremi ortaya koymuştur.
Batlamyus, astronominin sentezini yapmış, geometrik bir
sistem kurmuştur. Yerin küresel olduğunu ve evrenin
merkezinde ve hareketsiz olduğunu savunur. Batlamyus'un
"Coğrafya" adlı eseri ünlüdür.
SANAYİ İNKILABI
XVIII. yüzyılda ilk olarak İngiltere’de başlayan, daha sonra
diğer Avrupa ülkelerine yayılan, etkileri bakımından tüm dünyayı
sarsan önemli bir olaydır. İngiltere’de James Watt tarafından
buhar gücünün makinelerde kullanılmasıyla tekstil alanında 18.
Yy. ortalarında başlamış, Yakınçağ’da büyük bir gelişme
göstermiştir.
Ortaçağda Türk-İslam Dünyası ve Avrupa İse;
İslam kültürü ve bilimsel faaliyetler, farklı kültürlerin etkisiyle
şekillenmiştir. Harezmi, Biruni gibi bilim adamları Hindistan, İran
ve Bizans gibi kültürlerden etkilenmiştir.
İslam dünyasında, devlet adamlarının bilimsel faaliyetleri
desteklemesi sonucu bilimse gelişmeler sağlanmıştır. İslam
topraklarında bilim evleri ve gözlem evleri görülmektedir. Bu;
dönemde astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya,
tıp, teknik ve tarih alanlarında önemli bilimsel çalışmalar
görülmektedir.
İslam kültürü, sınırların genişlemesi ile birlikte geniş alanlara
yayılmıştır. Müslümanların Avrupa'ya geçmesi ile İslam kültürü
Avrupa'ya yayılmıştır. İbn-i Sina, Biruni, Farabi, Harezmi gibi
bilim adamlarının eserleri, Latinceye çevrilmiştir. Avrupalılar,
İslam devletlerinde medreseleri örnek alarak, üniversiteler
kurmuşlardır.
Orta Çağ Avrupa'sında özgür düşünce ortamı ve bilimsel
çalışmalar yokken, İslam dünyası aydınlanma çağını yaşıyordu.
Bilimsel çalışmalar en üst seviyedeydi.
Sebepleri:
 Bilim ve teknik alanındaki gelişmeler
 Buharın makinede kullanılması
 Coğrafi Keşifler sonucu gelişen sömürgecilik vasıtasıyla
sermaye ve hammadde birikimi olması
Sonuçları:
 İnsan ve hayvan gücünün yerini makine gücü, küçük
imalathanelerin yerini büyük fabrikalar almıştır.
 Buhar ile işleyen makineler çoğaldı, üretim arttı ve
milletlerarası ticaret gelişti. Buna karşın emek azalmıştır.
 Üretilen malların fiyatları ucuzladı. Pazar sorunu ortaya çıktı.
Türk-İslam Devletlerinde Bilim Adamları
Akşemseddin : (1389 - 1459) Pasteur’den önce Mikrobu
bulan ilk bilim adamı. İstanbul’un fethinin manevi babasıdır.
Fatih sultan Mehmet' in Hocasıdır
6
Ali Bin Abbas : ( ? - 994) 1000 sene önce ilk kanser
ameliyatını yapan, kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim
adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin
(Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.
Ali Kuşçu : ( ? - 1474) Ünlü Bir Türk astronomi ve
matematik bilginidir.
Ammar : (11 yüzyıl ) İlk katarakt ameliyatını kendine has
biçimde yapan Müslüman bilim adamı.
Battani : (858 - 929) Dünyanın en meşhur 20
astrononumdan biri trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs
tabirlerini kullanan ilk bilgin.
Beyruni : (973 - 1051) Dünyanın döndüğünü ilk bulan
bilim adamı ümit burnu, amerika ve japonyanın varlığından
bahseden ilk bilim adamı. Beyruni Amerika kıtasının varlığını
kristof colomb'un Keşfinden 500 sene önce bildirmiştir.
Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi
dallarda eserler yazmıştır. Çağın En Büyük alimidir.
Cabir Bin Hayyan : (721 - 805) Maddenin en Küçük
parçası atomun parçalanabileceğini bundan 1200 sene önce
söylemiştir.
Ebu Maşer : (785 - 886) Med-cezir olayını (gel-git) ilk
keşfeden bilgindir.
Evliya Çelebi : (1611 - 1682) Büyük Türk seyyahı ve
meşhur seyahatnamenin yazarıdır.
Farabi : (870 - 950) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele
alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgindir.
Fatih Sultan Mehmet : (1432 - 1481) İstanbul’u feth
eden ve Havan topunu icad eden yivli topları döktüren
padişahtır. Fatihin kendi icadı olan ve adı "şahi" olan topların
ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1,5 ton ağırlığındaki
mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700
asker ancak çekebiliyordu.
Harizmi : (780 - 850 ) İlk cebir kitabını yazan ve batıya
cebiri öğreten bilgin. Adı algoritmaya isim oldu rakamları Avrupa'
ya öğreten bilgin. Cebiri sistemleştiren Bilgin.
Hazerfen Ahmed Çelebi : (17 yüzyıl) Havada uçan ilk
Türk. Planörcülüğün öncüsü.
İbni Sina : (980 - 1037) Eserleri Avrupa üniversitelerinde
600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan
küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör'e ışık tutması, ilaç
bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve
zooloji ile ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası.
Katip Çelebi : ( 1609 - 1657 ) Osmanlılarda rönesansın
müjdecisi coğrafyacı ve fikir adamı.
Kemaleddin Farisi : ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında
büyük İslam matematikçisi, fizikçi ve astronom.
Mimar Sinan : ( 1489 - 1588 ) Döneminde sayısız eser
vermiş, seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimardır.
Nasirüddin Tusi : ( 1201 - 1274 ) Trigonometri sahasında
ilk defa eser veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve
astronomdur.
Ömer Hayyam : ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü
bulan bilgin. Newton veya binom formülünün keşfi ömer
hayyama aittir.
Piri Reis : ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok
yakın dünya haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının
varlığını kristof kolomb 'dan önce bilen ünlü denizci.
Razi : ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca
Avrupa'ya ders veren kimyager doktor ünlü klinikçi. Devrinin En
büyük bilgini İbni Sina ile aynı ayarda bir bilgin.
Seydi Ali Reis : ( ?-1562 ) Ünlü bir denizci, matematik ve
astronomi alimidir.
Şemsettin Halili : ( ?-1397 ) Büyük bir astronomi
bilginidir.
Uluğ Bey : ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve
trigonometride yeni çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar.
Zehravi : ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş
ameliyatı yapan böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk
böbrek ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı.
Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupasında Bilim İse;
Kavimler göçü ile birlikte Avrupa'da Hıristiyanlık geniş
alanlara yayılmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan kiliseler ekonomik,
siyasi ve dini güçleri ellerinde toplamışlardır. Bilimsel ve akılcı
düşünceyi reddederek kişisel düşünceyi yasaklamışlardır. Kutsal
kitapları olan İncil’i kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayarak
halkı yanlış bilgilendirmişlerdir.
İskenderiye Kütüphanesi'ni yakmış, çeşitli bilim adamlarını
idam ettirmişlerdir. Aforoz (dinden çıkarma) Endülüjans
(Günahların atfedilebileceği belge) gibi yetkileri kullanarak siyasi
bir güç sağlamışlardır.
18. yüzyılda ise Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla
öncülük tanıyan düşünce sistemi olan aydınlanma çağıyla
Avrupa’da Newton, Kopernik, Galileo, Deskart, Leonardo Vinci
gibi bilim adamları yetişmiştir.
BİLİM VE SANAT ÖZGÜRLÜĞÜ
Düşünce, bilim ve sanat özgürlüğü anayasa ile güvence
altına alınmıştır. Demokratik bir yapıya sahip olan anayasamızın
27.maddesinde yer alan “Herkes bilim ve sanatı serbestçe
öğrenme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü
araştırma hakkına sahiptir.” maddesi bilimsel araştırma
yapmak isteyen herkesin önünü açmıştır.
Tarihte Monarşik ve baskıcı yönetim anlayışında özgür
düşünce anlayışı yoktu. Bilim adamlarının düşüncelerine önem
verilmez, hatta ölümle cezalandırılırlardı. Avrupa’da Rönesans,
Reform ve Aydınlanma Çağı ile birlikte düşünce hayatı gelişmişti.
İslam dünyasında her zaman düşünce hayatına ve bilim
adamlarına saygı duyulmuştur. Günümüz biliminin gelişmesinde
etkili olan ve eserleri hâlâ ders kitabı olarak okutulan önemli
İslami bilim adamları yetişmiştir.
Ülkemizde Cumhuriyet ile demokratik gelişmeler yaşanmıştır.
Halk yönetime katılmış, sivil kuruluşlara önem verilmeye
başlanmış, kişisel hak ve özgürlükler zamanla güvence altına
alınmaya başlamıştır.
Cumhuriyet devrine gelindiği zaman, Atatürk ilke ve
inkılâpları, demokratik, laik, sosyal ve çağdaş çerçevede
hazırlanan anayasamız, bilim ve sanata önem vermiştir.
Atatürk “Gözlerimizi kapatıp tek başına yaşadığımızı
düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile
alakasız yaşayamayız. Aksine yükselmiş, ilerlemiş medeni bir
millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız… Bu
hayat ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise orada olacağız
ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve
şart yoktur” diyerek bilimin önemini göstermiştir.
Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra birçok bilimsel kuruluş
göze çarpar. Eğitim ve öğretim kurumları olan üniversiteler,
Devlet Meteoroloji İşleri, Kandilli Gözlemevi, Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Türkiye
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)) gibi bilimsel
ve teknolojik kurumlar önemli bir yere sahiptir.
Ayrıca Antalya Saklıkent Bakırlıtepe’de TÜBİTAK ULUSAL
GÖZLEMEVİ (TUG) bulunmaktadır.
7