NİSAN 2014 Vakfımızın kurucu mütevellisi ve yönetim kurulu üyelerimiz Ahmet Dikmen’i kaybettik. Bu ay ANDROMEDA’yı onun anısına düzenledik. AHMET DİKMEN Ahmet Dikmen 1949 da doğdu. Shawnee Mission North High School, ABD (1967) ve aynı zamanda Avusturya Lisesinden (1968) mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesinden Makine Mühendisliği ünvanı ile mezun oldu. 1973-77 yılları arasında Arthur Andersen Denetim şirketinin Londra ofisinde denetim bölümünde, 1978-1984 yılları arasında ise Lassa Lastik Sanayi A.Ş. de Satınalma Müdürü ve Mali İşler Müdürü olarak görev yaptı. Ahmet Dikmen 1984 yılından beri Comag A.Ş. nin Yönetim Kurulu Başkanlığını ve Genel Müdürlüğünü; 1994 ten beri de Çukurova Dış Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanlığını ve Murrahhas Azalığını yürütmekte iken 31 Aralık 2008 itibari ile emekliye ayrılmıştır. 23 Mayıs 1966 tarihinde çıkan Andromeda’da Ahmet Dikmen’in Farklı kulvarlarda iş hayatına başlıyoruz. Sen Gülsün ile Arthur Kütüphane Kolu Başkanı olarak bulunan yazısını 3. sayfada oku- Andersen de çalışmak üzere Londra’ya uçuyorsunuz. Bir sehayat dönüşü Londra’da buluşuyoruz. Sizin evde yemekteyiz. Pişen tayabilirsiniz. vuğun beyazlarını Sevgi ile ben, siyah etlerini sizler yiyorsunuz SEVGİLİ AHMET; ve Murat’ın yolda olduğunun Seninle yollarımız ilk defa 1960 yılının sonbaharında Hazırlık Orta haberini bizlerle paylaşıyorA sınıfında kesişmişti. Seni ilk 1754 Ahmet Dikmen olarak sunuz… tanıdım. Kiloda seni geçerdim ama boyda benden bayağı uzundun. Ağabeyin Hasan da büyüklerimizdendi. Sana o zamanlar Istanbul’a dönüş. Türkiye deki iş ‘Tavuk Ahmet’ derlerdi. Sen de israrla bu ismin sana ağabeyinden hayatı. Emre’nin sizin takıma kaldığını söylerdin. Zaman içinde bizim sınıfı diğer şubelere dağıtkatılması.. Akıp giden yıllar… tılar ama biz hep aynı şubeye düştük. Hiç yanyana oturmadık ama sıralarımız her zaman komşuydu. İş kopya çekmeye gelince bu Bir gün iş hayatında da aynı konuda uzmandın. Geliştirdiğin teknikleri hayranlıkla izlerdim. şemsiyenin altında buluşuyoruz. İnişli çıkışlı bir koşmacadır gidiYıllar akıp giderken hep ama hep güzel anılarımız oldu… yor… Lise 2’yi bitirdiğimiz yılın sonunda AFS imtihanını kazanıp Amerika yollarına düştün. O yıl ayrı okuduk. Lise sona geçtiğimizde İngilizceyi hatmetmiş, ama Almanca’yı biraz unutmuş olarak yine aramıza döndün. Lisenin sonunda 48 kişi olarak başladığımız sınıftan onikimiz ipi göğüsledi… Üniversite giriş sınavlarına beraber girdik. ODTÜ’nün sınavları için trenle Ankara yolunu tuttuk. Sen yurt içinde bir üniversiteyi hedeflerken benim gözüm Technische Hochschule Wien’deydi. Ben Bereket ile Viyana’ya trenle gitmek için hazırlıklar yaparken sen Robert Kolej Mühendislik Mektebi’ne kaydını yaptırdın. Hep bize geldiğinde bana Boğaza nazır üniversitenin nimetlerini anlatıp durdun. Viyana’ya gidiş tarihindeki belirsizlikler gibi nedenlerle Bereket’i yaya bırakıp ben de sayende Robert Kolejli oldum. Üniversite yıllarımız hep beraber geçti. Akşamları kah senin evde kah bizde ders çalışıyorduk. Cemil Amca’nın beyaz Taunus arabası az kahrımızı çekmedi… Üniversite yıllarında senden Gülsün ismini duyar olduk. Bir türlü bizlere tanıştırmadın. Telefonla arandığında hep takıldık sana: ‘Gülsün gülsün sen bir ömürsün diye…’ Nereden bilelim Gülsün ile AFS - Amerika maceranda tanıştığını. Gülsün’ün ilerdeki hayat arkadaşın ve bir ömür ‘meleğin’ olacağını… Günün birinde nereden geldiyse ‘romatoid artrid’ denen bir illet yakana yapışıyor. Adeta eklemlerini yemeye başlayan bu canavarla inanılmaz bir mücadeleye giriyorsun, moralini bozmadan, esprilerini eksik etmeden. Canavarın saldırdığı eklemlerini bir bir değiştiriyorsun. Sana ‘biyonik adam’ oldun diye takılıyoruz. Yılmadan, koyu Fenerli olmana rağmen, aslanlar gibi savaşıyorsun… Avusturya Liseliler Vakfı kuruluyor. Vakıf senedine kurucular olarak imza atıyoruz. ALEV doğuyor. Bir ideal uğruna savaş veriyoruz bazen omuz omuza, bazen sırt sırta. Mühim olan bize herşeyi vermiş olan bu ülkeye birşeyler verebilmek… Hastalık seni çok seviyor. Doktorlar seni özlüyor. Meleğini koluna takıp Cerrahpaşa’nın yolunu tutuyorsun. Her seferinde bir savaş daha verip gazi olarak evine dönüyorsun. Hep atlatıyorsun o illeti. Elimizden fazla bir şey gelmeden seyreden bizleri de sevindiriyorsun. Geçtiğimiz hafta Cerrahpaşa yine seni misafir ediyor. Aratıp vakfın genel kuruluna gelemeyeceğini bildiriyorsun. Çarşamba günü genel kurul hakkında konuşuyoruz telefonda. Cuma sabahı Gülsün beni arıyor ve bu ‘sefer atlatamadık’ diyor… İnanmıyorum! Bence sen bu sefer bizi atlattın ve Gülçin, Murat, Boğaziçi Üniversitesi’nin ilk mezunları olarak makina mühendisliği Fahri, Alican, Şadi ve İbrahim ile buluşmaya gittin. Hani kısa bir diplomalarımızı alışımızı dün gibi hatırlıyorum. Anne ve basüre önce yaptığımız mezunlar yemeği vardı ya senin çok zevk balarımızın sevincimizi gururla paylaşmalarını… aldığın. Şimdi o yemeği çoktandır göremediğimiz arkadaşlarımızla Sonra yollarımız yine ayrılıyor. Sen Boğaziçi’nde master yaparken yapıyorsundur mutlaka… bu sefer ben Amerika’ya uçuyorum. Gülsün ile hayatınızı birleştiriyYollarımız tekrar kesişene kadar neşeni ve esprilerini kaybetorsunuz. Ben de dönüyorum. Sevgi ile evlilik… memeni dilerim… Gördüğün tüm arkadaşlara ve hocalarımıza selamlar… Artık hayatın içindeyiz, aileler olduk… Şadi 21/04/2014 Ahmet ile okulda aynı sınıfta hiç okumadık. Okulda onunla ilgili çocukça şakalarım, anılarım pek yok. Ama aynı sene mezun olduk. AFS ile Amerika’ya bir yıl gidip, sonra alışılmışın aksine okula dönüp bizimle mezun oldu ve Robert Kolej’in yüksek kısmında okudu. Mezun olduğu zaman’’ Boğaziçi’’ olmuştu okulun adı. Mezuniyet sonrası ilk anım, Londra sokaklarında birinin adımı seslenmesi. Burhan Karaçam ile Ahmet Arthur Andersen ‘in ilk stajyerleri olarak Londra günlerini geçiriyorlar ve benim de Almanya’da çalışırken yaptığım kısa bir Londra seyahatim. Seneler sonra bir lokantada Gülsün ile oğulları…. Çocuklar daha küçük ‘’ Nasıl yemek yenir? ‘’ dersi veriyorlar. Uzun uzun seyretmiştim ve yanlarına gidememiştim. Kim vardı yanımda? Hiç hatırlamıyorum. Ama onları çok iyi hatırlıyorum. Vakfın kurucu üyeliği, ilk imzalar derken daha çok birlikte olduk. Bir de birlikte harika bir mavi turumuz var. Annem de hayatta ve aramızda idi. Zeynep’e takılır, benim hakkımda şaka yapar, Zeynep de anlamaz, kızardı. Ahmet amcasını çok sevdi Zeynep. Ben de çok sevdim. Yaşam mücadelesini, hiç vazgeçmemesini, güzel huylarını, şakacılığını, muzip muzip bakışını… 15 Şubat’ta sınıf toplandık. Eksiklerimiz vardı. Tekrarlayacaktık. Tarabya otelini istemişti. Ne kadar mutlu oldu ve bir an hepimiz aramızdaki o temiz sevgiyi nasıl dopdolu hissettik. Nur içinde yat Ahmet. Ailene, bizlere verdiğin ve onlardan, bizden aldığın sevgi ve güçle bu dünyadaki birlikteliğimiz buraya kadarmış. Keşke yine bir sürpriz yapıp iyileşip hastaneden çıktığını işitmiş olsam!!! Varsa bir başka dünya, bir başka boyut, bir gün hepimiz orada birleşeceğiz. Ara Kanca’nın dediği gibi ‘’Başımız sağ olsun, acımız bir olsun’’. Süveyda Birışık Sayfa 2 AHMET AĞABEYİMİZ Hastalığının yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen hayata küsmemiş, çalışkanlığıyla ve müthiş zekâsıyla hepimize örnek olmuş, yeri kolayca doldurulamayacak, kıymetli bir arkadaşımızdı. Daha önceleri daha kötü durumlarını bildiğimizden, hiç beklemediğimiz bir anda ayrıldı aramızdan. Şimdiden onun tatlı sohbetlerini özler hale geldiğimi söyleyebilirim. Hepimizin başı sağ olsun. Tanrı mekânını cennet eylesin. Arman Oymakaş AHMET DİKMEN Onunla aynı sınıfta okumadım, ama keşke bu herifle aynı sınıfta olsaydım, diye düşündüğüm çok zaman oldu. Ahmet’i çok sonradan, ALV Vakfı çerçevesindeki çalışmalarımızda daha yakından tanıdım ve o zaman, keşke bu herifle aynı sınıfta okusaydım, şeklindeki düşüncemin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım. Samimi, problemsiz, geçinmesi zor olmayan, sohbet edilecek çok ortak konu bulunabilen, uzun süre boğuştuğu hastalığı sırasında bile kendisi ile her türlü diyaloğun kurulabildiği, dostluğu keyif veren bir adamdı Ahmet. Kaybettik. O, hastalığına karşı verdiği yaşam savaşını kaybetti, biz de onu kaybettik. Yerini doldurmamız mümkün değil. Unutamayız da. Bize kalan tek yol onun hatırasını yaşatmak, onun ölerek yarım bırakmak zorunda kaldığı çalışmalara devam etmek, hata yapmamak. Onu sevgi ve özlemle anıyorum. Cahit Kutman Sevgili Ahmet Dikmen’i Avusturya Liseliler Vakfı mütevellisi olduğum vakit yani 12 yıl önce tanıdım. Son derece ciddi, iş disiplini olan, matematik kafası ile düşünen ve hayata bağlı bir insan… Birlikte, ailecek kısa bir seyahatimiz de olmuştu. Burada da neşeli ve esprili tarzını gördüm. Kendisini esir alan ve hareket kabiliyetini kısıtlayan hastalığına rağmen her zaman pozitif düşünen ve hastalığı ile dalga geçen iş dünyasının bana göre çok parlak insanlarından biridir Ahmet Dikmen. Son vakıf genel kuruluna gelmesini beklerken hastaneye yattığını duyduğumda, nasılsa Ahmet yine üstesinden gelir diye düşünmüştüm ama bu sefer olmadı. Her zaman kalbimizde olacak olan Ahmet Abiyi tanımış olmaktan, birlikte bir vakıf için çalışmış olmaktan ve bana iş hayatında rasyonel düşünmenin ne kadar önemli olduğunu öğretmiş olmasından dolayı gurur duyuyorum. İbrahim Temo Sayfa 3 BİZE ULAŞIN ALV Müdürlüğü: Dilek AZİZOĞLU(0212)2923970 [email protected] ALV Genel Sekreter: Fethullah Açıl (0216)4358554 [email protected] ALEV: (0216)4358350 www.alev.k12.tr Kurucu Temsilcisi: Ali Cahit KUTMAN
© Copyright 2024 Paperzz