Merkez Bankası İçin Alternatif Hedefler

PERSPEKTİF
SAYI: 93
MART 2015
Merkez Bankası İçin Alternatif Hedefler
NURULLAH GÜR
• Enflasyon hedeflemesinin son dönemde gündeme gelmesinin sebebi nedir?
• Merkez Bankası için alternatif hedefler neler olabilir?
• Merkez Bankası hangi koşullarda büyümeye katkı sağlayabilir?
2000-2001 ikiz krizlerinden sonra Türkiye ekonomisinin önünde bir an önce çözülmesi gereken üç temel
sorun mevcuttu: enflasyon, bütçe açığı ve bankacılık
sektöründeki aksaklıklar. Politika yapıcılar, bazı dönemlerde üç haneli rakamları dahi gören enflasyonu
aşağı çekmek için 2000’li yılların başında bir hayli
popüler olan enflasyon hedeflemesi yolunu seçtiler. O
günlerin koşulları altında değerlendirildiğinde, enflasyon hedeflemesi tercihi doğru verilmiş bir karardı.
Zira, enflasyonu düşürebilmek için bütçe açıklarını
kapatıp makroekonomik istikrarı yakalamak gerekli
olmasına rağmen, bu yeterli bir koşul değildi. Enflasyonu makul ve istikrarlı seviyeye taşımanın önemli bir
koşulu da, insanlara bunu gerçekleştirme isteğinizi ve
planınızı ortaya koymaktı. Ancak bu sayede insanların tüketim ve üretim kararlarına daha derinden nüfuz
edilebilirdi. Birçok iktisatçıya göre de merkez bankalarının yürütmekte olduğu para politikası ekonomik
olarak bir algı yönetimi sanatıdır.
Birkaç yıl sapma yaşansa da uygulanan örtük ve
açık enflasyon hedeflemesi, 2011 yılına kadar enflas-
yonu düşürme konusunda önemli bir başarıya imza
attı (bkz. Tablo 1).1 Hatta Türkiye’nin gelişmekte olan
ülkeler arasında enflasyon hedeflemesi konusunda hatırı sayılır bir başarı sağladığı birçok yerli ve yabancı
uzman tarafından dile getirildi.
Merkez Bankasının etki edemediği yüksek gıda
ve petrol fiyatları gibi faktörlerden dolayı, son yıllarda
enflasyon hedefinin sık sık şaşması ve Küresel Finans
Krizi ile beraber ekonomik büyüme ve işsizlik tarafından gelen olumsuz haberler, enflasyon hedeflemesinin
bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışılmasına neden oldu. Literatürde enflasyon hedeflemesinin önemli savunucularından biri olarak kabul edilen
Frederick Mishkin bile enflasyon hedeflemesinin arz
şoklarına karşı cevapsız kalmak ve kısa dönemde ekonomik büyümeyi sınırlandırmak gibi önemli sorunlarının olduğunun altını çizmektedir.2
1. Ergün Ermişoğlu, “Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesi: Bir Başarı Hikayesi mi?” BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar, Cilt 7, No. 1 (2013),
s. 31-58.
2. Frederic S. Mishkin, “Inflation Targeting in Emerging Market Countries,” NBER Working Paper, No. 7618 (2000).
Nurullah GÜR
2006 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Aynı bölümden 2008 yılında yüksek lisans derecesini aldı. 2008- 2012
yılları arasında University of Essex’de yüksek lisans ve doktora çalışmalarını gerçekleştirdi. 2009-2012 yılları arasında aynı üniversitede asistan olarak görev yaptı. 2013 yılında Türkiye’ye dönen Gür, halen İstanbul Ticaret Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Kendisi aynı zamanda SETA İstanbul Ekonomi Direktörlüğü’nde araştırmalar yapmaktadır. Ekonomik gelişme ve finans-reel
sektör ilişkileri alanlarında çeşitli uluslararası dergilerde yayınları bulunmaktadır. Disiplinler arası çalışmalara önem veren Gür’ün uluslararası politik iktisat ve ekonomik gelişme alanlarında ise kitap çalışmaları bulunmaktadır.
PERSPEKTİF
GRAFIK 1. ENFLASYON ORANI VE HEDEFI
40
35
30
35
29.7
25
20
20
18.4
15
12
10
9.3
5
0
2002
2003
2004
8
7.7
9.7
2005
2006
5
8.4
10.1
4
4
2007
2008
Enflasyon
7.5
6.5
2009
10.4
6.5
6.4
5.5
6.2
5
2010
2011
2012
7.4
8.2
5
5
2013
2014
Hedef
Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Joseph Stiglitz ve Jeffrey Frankel gibi önemli iktisatçılar enflasyon hedeflemesinin artık istenen sonuçları vermediğini, dolayısıyla merkez bankalarının para
politikasını yönetmek için yeni hedef arayışına girmesi
gerektiğini vurgulamaktadırlar.3 İktisatçıların üzerinde
durdukları en önemli sorun, enflasyonun hangi kaynaktan dolayı yükseldiğine bakılmaksızın verilen faiz kararlarının ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkileridir.
Temelde iki farklı enflasyon çeşidi vardır: talep
enflasyonu ve arz enflasyonu. Talep enflasyonu, bir
ekonomideki toplam talebin üretilen mal ve hizmetlerden daha fazla olması durumunda, fiyatlar genel seviyesinin yükselmesidir. Arz enflasyonu ise; ücret, kira
ve faiz gibi üretim faktörlerine yapılan ödemelerin ve/
veya enerji ve hammadde maliyetlerinin artması sonucunda fiyatlar genel seviyesinde görülen artıştır.
Eğer bir ülkede talep enflasyonu var ise, merkez
bankasının faizleri arttırmasının, toplam talebi azaltarak enflasyonu düşürmesi beklenmektedir. Ancak, arz
enflasyonunun olduğu bazı durumlar faizleri artırma
3. Joseph E. Stiglitz, “The Failure of Inflation Targeting,” Project Syndicate, 6 Mayıs 2008; Jeffrey Frankel, “The Death of Inflation Targeting,”
Project Syndicate, 16 Mayıs 2012.
2
kararı enflasyonu düşürmeyeceği gibi ekonomik büyümeye de zarar verebilir. Petrol fiyatının yükselmesinden kaynaklanan enflasyon artışına karşılık merkez
bankasının faizleri arttırma kararı bu duruma bir örnektir. Petrol fiyatları merkez bankasının kontrolünde
olmadığından dolayı faizleri arttırma kararının enflasyonu düşürme etkisi çok sınırlı olacaktır. Ayrıca, bu
kararın önemli bir yan etkisi olacaktır; faizlerin artması yatırımları etkileyerek kısa dönemde ekonomik
büyümeyi düşürecektir.
Peki, Merkez Bankasının para politikası araçlarıyla hem ekonomik büyümeyi hem de enflasyonu daha
orantılı bir şekilde gözeterek sürdürebileceği alternatif
hedefleme yöntemleri mevcut mu? Bu çalışmada iki
farklı alternatifi değerlendireceğiz: enflasyon ile birlikte işsizlik oranının kullanıldığı çift hedef yöntemi ve
nominal gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) hedeflemesi.
ÇIFT HEDEF: ENFLASYON VE İŞSIZLIK
Merkez Bankası için ilk alternatif, çift hedefli bir politika olabilir. Enflasyonun yanısıra ekonomik büyümenin toplumda ne derece hissedildiğinin önemli bir
göstergesi olan işsizlik oranı da hedeflenerek para poli-
setav.org
MERKEZ BANKASI İÇIN ALTERNATIF HEDEFLER
tikasına yön verilebilir. Çift hedefli politika uygulamasının en önemli temsilcisi Amerikan Merkez Bankasıdır (FED). FED, yüzde 2 enflasyon ve yüzde 6,5 işsizlik
hedeflerine göre para politikasını şekillendirmektedir.
FED bu sayede sadece fiyat istikrarını değil, ekonomik
aktivitede de belli bir istikrarı hedeflemektedir.
İktisat literatüründe tek başına enflasyon hedeflemesine karşı çıkışlarıyla tanınan Gerald Epstein,
enflasyon hedeflemesinin düşük büyüme, yüksek işsizlik ve yüksek reel faize neden olarak, faizden gelir
elde eden rantiyeci sınıfın işine yaradığını savunmaktadır.4 Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 20 civarında
bir enflasyonun ekonomik büyümeye zarar vermediğini ortaya koyan çalışmalar mevcuttur.5 Bu bulguyu
göz önünde bulunduran Epstein, merkez bankasının
enflasyonu kendisine kısıt olarak alıp işsizlik oranını
hedeflemesinin ekonomik aktivite için daha makul
ve etkin sonuçlar vereceğini öne sürmektedir. Ancak,
Epstein merkez bankasının politika aracı olarak sadece
kısa vadeli faiz oranına bel bağlamasıyla işsizlik hedefinin tutturulamayacağının da altını çizmektedir. Peki,
alternatif olarak ne yapılabilir? 1960’larda ve 70’lerde
merkez bankaları tarafından kullanılan ancak neoliberal paradigmanın hakimiyetinde unutulmaya yüz tutan kredi tahsisi (credit allocation) yöntemleri alternatif
bir politika aracı olarak kullanılabilir. Burada merkez
bankası yeniliklere ve ekonomik büyümeye destek sağlarken bir taraftan da yeni istihdam imkanları oluşturan sektörlere kredi imkanlarını teşvik edecek politikalar uygulayabilir.
TEK HEDEF: NOMINAL GSYİH HEDEFLEMESI
Son yıllarda merkez bankaları için ortaya koyulan alternatiflerden bir diğeri de nominal GSYİH hedeflemesidir. Bu alternatif, tek bir hedef ile hem reel ekonomik
büyümeyi hem de enflasyonu kontrol altına almayı
hedeflemektedir. Nominal GSYİH hedeflemesinin fikir babaları Bentley Üniversitesi’nden Scott Summer
4. Gerald Epstein, “Alternatives to Inflation Targeting Monetary Policy for
Stable and Egalitarian Growth: A Brief Research Summary”, PERI Working Papers No. 62 (2003).
5. Miceheal Bruno ve William Easterly, “Inflation and Growth: In Search
of a Stable Relationship”, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, Cilt 78,
No. 3, s. 139-46.
setav.org
ve Harvard Üniversitesi’nden Jeffrey Frankel’dir.6 Bu
iktisatçılara göre, enflasyonu etkileyen vergiler, gıda
fiyatları ve petrol fiyatları gibi para politikasının kontrol alanı dışında olan faktörler bulunduğu ve arz-talep
enflasyonu arasındaki ayrımın zaman zaman görmezden geldiği için enflasyon hedeflemesi kusurludur.
Peki, nominal GSYİH hedeflenirse para politikası
mekanizması nasıl işleyecektir? Yukarıda bahsi geçen
petrol fiyatlarının arttığı örnek durumu ele alarak bu
mekanizmayı açıklamaya çalışalım. Enflasyon hedeflemesi olduğu durumda merkez bankasının bu durum
karşısında faizleri arttırmasının enflasyonu düşürme
konusunda sınırlı etkiye neden olurken ekonomik
büyümeyi yavaşlatacağından bahsetmiştik. Nominal
GSYİH hedeflemesinde ise merkez bankası petrol fiyatları artışı karşısında enflasyon hedefini tutturmak
için faizleri yükseltmek yerine belli bir süre artan enflasyona karşı daha esnek olacaktır. Faizlerin yükselmediği bu ortamda ekonomik büyüme de zarar görmeyecektir. Faizlerin arttırılmaması ile birlikte döviz
kurunda aşırı değerlenmenin de önüne geçerek Türkiye’nin ihracat alanındaki rekabet gücünün kısa vadede
azalmasının önüne geçilebilir. Merkez bankası, ekonomi aşırı ısındığında ise enflasyon ve varlık balonlarının
önüne geçmek için faizleri arttırarak nominal GSYİH
hedefini tutturmaya çalışacaktır.
SONUÇ
2008 yılında etkileri derinden hissedilmeye başlayan
Küresel Finans Krizi’nden bu yana ekonomik gelişmeler, politika yapıcıların gündemini tarihte eşine az rastlanır bir biçimde meşgul etmeye başladı. Neoliberal
iktisat anlayışının gücünü tam olarak hissettirdiği dönemde tartışılması sakıncalı görülen birçok konu Küresel Finans Krizi sonrasında uluslararası platformlarda masaya yatırılmaktadır. G20 toplantılarında ortaya
koyulan politika önerilerinden bazılarının bu denli
açık konuşulabileceği 2000’li yılların başında hayal
bile edilemezdi. Dolayısıyla, bugün Türkiye özelinde
6. Scott B. Sumner, “Nominal GDP Targeting: A Simple Rule to Improve
FED Performance”, Cato Journal, Cilt 34 No. 2 (2014), s. 315-337; Jeffery
Frankel, “Nomimal GDP Targeting for Middle-Income Countries,” Central Bank Review, Cilt 14 No. 3 (2014), s. 1-14.
3
PERSPEKTİF
Merkez Bankası politikalarının tartışılmasına çok fazla
şaşırmamak gerekiyor.
Konuya bilimsel perspektiften bakıldığında, Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede Merkez Bankasının enflasyon hedeflemesi uygulamasıyla hem fiyat istikrarına hem de ekonomik büyümeye destek vermesi
çok mümkün görünmüyor. Merkez Bankası elindeki
para politikası araçlarını kullanarak, kanuni olarak belirlenmiş olan fiyat istikrarını koruma görevini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ancak, küresel kriz ortamı ve
jeopolitik risklerin son yıllarda artması ile birlikte sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde merkez bankaları ellerindeki politika araçları ile enflasyon
hedeflemesini tutturmakta başarısız olmaktadır. Bu
başarısızlıktan dolayı da enflasyon hedeflemesi bütün
dünyada tartışılmaktadır.
Bu durumda yapılması gereken, politika yapıcılar, akademisyenler ve iş dünyası temsilcileri ile birlikte merkez bankası için alternatif hedeflerin ve politikaların neler olabileceğinin tartışılacağı platformların
oluşturulmasıdır. Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız alternatif hedefler, sihirli değnek özelliğine sahip
değillerdir. Bu alternatiflerin de Türkiye’nin ekonomik yapısına en uygun şekilde nasıl dizayn edilebi-
www.setav.org | [email protected] | @setavakfi
leceklerinin derinlemesine tartışılması gerekmektedir.
Bununla birlikte, Merkez Bankasının hedefi ne olursa
olsun para politikası araçlarıyla ekonomik büyümeye
sadece kısa vadede etki edilebileceğinin unutulmaması gerekmektedir. Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan
uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyüme için,
ekonomideki yapısal tıkanıklıkların da çözülmesi
gerekmektedir. Öncelikle, Türkiye’de yüzde 10-12
seviyelerinde olan tasarruf oranının yüzde 25’lere çıkarılması gerekmektedir. Tasarruf oranının bu kadar
düşük olması, yabancı sermayeye olan bağımlılığımızı arttırmaktadır. Bu bağımlılık da Merkez Bankasının faiz kararını alırken zaman zaman elini kolunu
bağlayan bir faktördür. Enerji ve ara malı tedarikinde
de dışa bağımlılığın azaltılması gerekmektedir. Bu sorunlara yönelik çözüm önerileri hükümetin açıklamış
olduğu yapısal reform paketinde mevcuttur. Bu politikaların bir an önce hayata geçirilip finans, enerji
ve sanayide dışa bağımlılığın kademeli olarak azaltılması, merkez bankasının faiz kararlarında ekonomik
aktiviteyi enflasyondan daha fazla gözetebilmesinin
de önünü açacaktır. Aksi takdirde Merkez Bankasının hedefi değişse dahi, bu hedeflerin tutturulması
mümkün olmayacaktır.
SETA | Ankara
Nenehatun Caddesi No: 66 GOP Çankaya
06700 Ankara TÜRKİYE
Tel:+90 312.551 21 00 | Faks :+90 312.551 21 90
SETA | Washington D.C.
1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite
1106 Washington, D.C., 20036 USA
Tel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099
SETA | İstanbul
Defterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı
No: 41-43 Eyüp İstanbul TÜRKİYE
Tel: +90 212 315 11 00 | Faks: +90 212 315 11 11
SETA | Kahire
21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen
Flat No 19 Kahire MISIR
Tel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985