HUDAVENDiGAR CAMii HUDA.VENDİGAA CAMii Çanakkale' nin ilçesine bağlı Behramkale köyünde bulunan bir erken dönem Osmanlı camisi. Ayvacık L _j Adı, Çanakkale Vakıflar Müdürlüğü'nün büyük vakfiye defterinde Murad Hudavendigar Camii şeklinde geçmekte olup Edremit körfezindeki antik liman şehri Assas'un harabeleri üzerine kurulan Behramkale köyündedir. Akropolün kuzeyindeki yüksek bir kaya kütlesinin tepesine yerleştirilen yapının inşa tarihi kitabesi yerinde bulunmadığı için belli değildir. Ancak bölgede kesin Osmanlı hakimiyetinin I. Murad zamanında sağlandığı ve kaynaklarda belirtildiğine göre buradaki imar faaliyetlerine Sırp Sındığı Savaşı'nda (ı 365) elde edilen ganimetlerle başlandığı göz önüne alınarak 1365'i takip eden yıllarda yapılmış olduğu söylenebilir. Nitekim bölgedeki Murad Hudavendigar adını taşı yan diğer yapıların inşa tarihleri 1365'ten sonraya rastlamaktadır. Cami, kare planlı bir ha ri m ile yanları üç gözlü bir son cemaat yerinden oluşmaktadır. Son cemaatyeri dıştan düz bir çatı ile, içten ise ortada beşik tonoz ve yanlarda geçişleri pandantiflerle sağ lanan iki küçük kubbe ile örtülüdür. Ortadaki daha dar ve yüksek olmak üzere üç sivri kemeri e dışa açılan son cemaat yeri iki yuvarlak kemerle de harime bağlan mıştır. Cümle kapısının söveleri devşirme malzemedendir. Cephelerde andezit taşı ile tuğla. kubbe ve geçiş elemanlarında ise yalnız tuğla kullanılmıştır. Erken Osmanlı mimarisinin cephe düzeni anlayışı nı yansıtan binanın harimi. altı dikdörtgen pencere ve altı mazgal tarafından aydınlatılmaktadır. Doğu. batı. kuzey duvarlarında yan yana ve ikişer adet olan kapalı Hudavendigar camii- Behramkale 1 Çanakkale pencerelerden çoğu. binanın çeşitli yerleri gibi rastgele devşirme taşlardan yapıldı ğı için muntazam sövelere sahip değildir. Doğu ve batıdakilerin lentoları üzerinde yine devşirme kesme taşiara basan tuğ la kemerli yüksek alınlıklar bulunmaktadır; alınlık kemerlerinin etrafında bir sıra taş. üç sıra tuğladan oluşan almaşık örgü görülür. Son cemaat yerine bitişik olduğu için mazgal konulmayan kuzey duvarındaki pencerelerin alınlığı yoktur. Alt kısmında pencere bulunmayan güney cephenin ise üst tarafında iki mazgal yer almaktadır. 10,76 x 10.76 m. ölçülerinde olan hari m, köşelerde Türk üçgenleriyle geçişi sağlanan basık bir kubbe ile örtülmüştür; dıştan sekizgen kasnak üzerine oturan kubbe düz kiremit kaplıdır. Duvarlar yer yer dökülmüş kireç sıvalıdır. Batı duvarın da kök boyası ile yapılmış gemi resimleri görülmekte ve bu husus Behramkale'nin eski bir !imanın yanında bulunması ile açıklanmaktadır. Aynı yerde göze çarpan palmet dizilerine benzer şekillerin mihrapta da yer alması bunların orüinal olduğu yönündeki görüşleri destekler mahiyettedir. Tuğladan örülen kareye yakın görünümlü mihrap kıble duvarının o rtasında, dış cepheden çıkıntı yapmayacak şekilde ve içeri doğru ayrı bir kütle halinde inşa edilmiştir; ancak nişin yarısı duvarın içindedir. Niş ince- uzun dikdörtgen kesitlidir ve mukarnaslı bir kavsara ile son bulur; yanlarında iki sütunçe ve etrafında kalın bir bordür yer almaktadır. Günümüze asıl haliyle gelen mihrabın bütün yüzeyi kalıplama tekniğinde yapılmış ve alçak kabartma altı- sekiz köşeli yıldız, sekizgen. rumi ve palmetlerle süslenmiş alçı levhalarla kaplı dır. Aralarındaki ek yerleri görülebilen levhalardan özellikle niş in yüzeylerindekiler dökülmüş ve buralar sonradan alçı ile gelişigüzel sıvanmıştır. Yakın zamanlarda konulmuş olan ahşap minber ise aslını yansıtmadığı gibi herhangi bir sanat değerine de sahip değildir. Caminin minaresi yoktur. Her ne kadar kaynaklarda yıkılmış olduğu söylenmekteyse de minarenin aslında hiç yapıl madığını kabul etmek daha mantıklıdır. Çünkü devamlı şekilde sert esen rüzgarlara açıkyüksek bir kayalık üzerine kurulan ve özellikle son cemaat yeri uçuruma bakan caminin minaresinin dayanıklı olmayacağı aşikardır ; nitekim Vakıflar Genel Müdürlüğü de 1968 yılındaki restorasyon sırasında böyle bir eklerneye gerek görmemiştir. bazı Behramkale'deki Hudavendigar camii'nin planı Behramkale Hudavendigar Camii tek kubbeli plan şeması, alçı mihrabı. almaşık duvar tekniği ve surların içinde inşa edilmesi gibi özellikleriyle erken Osmanlı mimarisinin XIV. yüzyılın ikinci yarısına ait önemli bir örneğidir. BİBLİYOGRAFYA : Ekrem Hakkı Ayverdi, "Osmanlı Mimarisinin As n", Milletlerarası Birinci Türk Sanatlan Kongresi, Ankara 1962, s. 78- 79; a .mlf., Osmanlı Mi'marlsi /, s. 224-229; Aptullah Kuran. İlk The Mosque in Early Ottoman Architecture, Chicago 1968, s . 38-39; Türkiye'de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, Ankara 1977, ll , 46;Yı l dız Demiriz. Osmanlı Mimarisi'nde Süsleme 1: Erken Devir: 1300-1453, istanbu l 1979, s. 228229; Ramazan Eren, Çanakkale ve Yöresi Türk Devri Eserleri, [baskı yeri yok[ 1990, s. 60-61; G. Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London 1992, s. 45; Ümit Serdaraği u. Behramkale (Assas), istanbul 1995, s. 79;U. Arıg, "Behramkale Hüdavendigar Camii", Bilim Birlik Başarı, sy. 41, İzmir 1984, s. 18-21 ; Nazife Kurtman, "Çanakkale Eserlerinden örnekler", VIII. VakıfHaftası Kitabı, Ankara 1991, s. 178; Füsun Arman, "Assos", Atlas, sy. 7, İstanbul 1993, s. 67. ALi BORAN Iii ı HUDAVENDiGAR CAMii L Bulgaristan'da Filibe'de XIV. yüzyılda I. Murad Hudavendigar tarafından yaptırılan cami. _j Bulgarlar tarafından Cuma Camii (Dzumaja Dzamüa) denilen ibadethane Muradiye adıyla da anılmaktadır. Filibe'nin ulucamii durumundaki bu eser Bulgaristan'da inşa edilen ulucamiierin başında gelir. Aynı mimari tipte olan Sofya'daki mabed ise Sadrazam Mahmud Paşa'nın hayratı olarak çok daha sonra yaptırılmış tır. Filibe'den 106Z'de (1652) geçen Evliya Çelebi bu şehri anlatırken, "Çarşı içinde cemaat-i keslreye malik ulucami, Edirne fatihi Gazi Hudavendigar Sultan Murad han-ı ewelindir" diyerek eserin ı. Murad'ın vakfı olduğunu, ancak kitabesinin bulunmadığını söyler. Machiel Kiel ise bu 287 HUDAVENDIGAR CAMii caminin 1425 yılı civarında Il. Murad tara- fından yaptırıldığını ileri sürer (DİA , Xlll, 80) . Onun bu husustaki dayanağının , Ömer Lutfi Barkan tarafından yayımlanan 895 (1490) tarihli muhasebe kayıtları olduğu bilinmektedir. Bu belgelerde Filibe'deki bir cami için yapılan harcamalar yazılırken bunun Hazret-i Hudavendigar'ın ve Hazret-i Sultan Murad Han'ın vakfı olduğu bildirilir. Ancak bu ifadeden Il. Murad'dan çok I. Murad anlaşıldığından eser için I. Murad'ın bani olarak kabul edilmesi daha inandırıcı görünmektedir. Filibe'den bir elçilik heyetiyle 1553'te geçen Alman Hans Dernschwam, şehrin ortasın da büyük ve muhteşem bir cami gördüğünü belirtir. Adı verilmemekle beraber bu ancak Hudavendigar Camii olabilir. inşa kitabesinin yerinde ta'lik hattıyl a yazıl mış. şimdiye kadar bütünüyle yayı mlan mayan dört beyitlik bir tamir kitabesi bulunmaktadır. 27 Şewal1199 (2 Eylül 1785) tarihli kitabeden Hudavendigar Camii'nin bu tarihte büyük ölçüde elden geçirildiği anlaşılmaktadır. 1234'te (1819) Filibe'de büyük hasariara yol açan şiddetli depremde caminin zarar gördüğünü belirten bir ize rast! anmadığı gibi çok değişik bir süsIemesi olan ve ayrıntıları ile orüinalliğini belli eden minaresinin hiç değişmeden zamanımıza kadar gelmiş olması depremin zararsız olarak atlatıldığına bir baş ka delil sayılabilir. Ekrem Hakkı Ayverdi. kapının iç yüzünde sıva üstüne boya ile yazılmış iki satırlıkyazının Edirne'de de bazı camilerde kalem işi nakışlar yapan Nakşi Çelebi'ye ait olup 1234 depreminin arkasından yazılmış olabileceğini ileri sürer. Bir vakitler eliiyi aşkın ibadet yerine sahip olan Filibe'de ayakta bırakılan iki camiden biri olan Hudavendigar Camii 1966'da pek iyi durumda olmamakla beraber açıktı. Mimarisi bakımından erken Osmanlı döneminin ulucamileri tipinde olan yapı , Fil lbe Hud:ivendig:ir Camii'nin minaresi 288 Evliya Çelebi'nin de işaret ettiği gibi bu camilerdeki usule uygun olarak Filibe çarşısının ortasında idi ve bir avlusu yoktu. İlk Osmanlı mimarisinde çok yaygın olan kesme taş ve tuğla ile karma teknikte inşa edilmiş olup her taş sırasının arasında iki sıra tuğla bulunmaktadır. Ayrıca bu dönem yapı sanatında sıkça kullanılan usule göre taşların aralarına dikine birer tuğla konulmuştur. Evliya Çelebi dışarıdan cümle kapısına bir merdivenle çıkıldığını bildirir. Fakat merdivenin yükseklik ve biçimi zaman içinde değişmiş tir. Ekrem Hakkı Ayverdi, caminin girişin de iki yanı duvar lı ve altı desteğe dayanan bir son cemaat yeri olabileceğini düşün müştür. Günümüzde ise basit bir merdivenle iki yanında 4,50 m . derinliğinde kapalı mekanlar vardır. Osman Keskioğlu' nun ll. Murad Kütüphanesi olduğunu belirttiği bu mekan, çok belirli XIX. yüzyıl üstübunda ahşap oymatarla süslü bir cepheye sahiptir. Bu son cemaat yeri halen Nazım Hikmet derneği. kütüphanesi ve okuma merkezi olarak kullanılmaktadır. r -· · çeşit Ayverdi'nin de işaret ettiği gibi cephelerde açılmış pencerelerin bir kısmında görülen nisbetsizlikler ve iç mimariyle olan uyumsuzluklar bunlardan çoğunun geç bir dönemde, büyük bir ihtimalle 1199 (1785) tamiri sırasında açılmış veya değiştirilm iş olduğunu gösterir. Etrafı silmelerle çerçevetenmiş cümle kapısı sivri bir kemer içindedir. Girişin iki yanındaki küçük oturma nişlerinin tepeleri mukarnaslıdır. Ayverdi. sağ cephede bulunan ve iki taraflı merdivenlerle ulaşılan girişin bir pencerenin bozulması suretiyle sonradan açılmış olabileceğini ileri sürerse de kapının daha iyi incelenmesi gerekir. Sahanlığı yarım yuvarlak bir kemere oturan merdivenler orUinat değildir. Sol cephenin kıble duvarı ile birleştiği yerdeki giriş ise sivri kemerinden ve nisbetlerinden de anlaşıldığı gibi orUinat olup bunun aslında hünkar mahfiline bağlantı sağlayan giriş olduğu bellidir. Rumeli'de kalan pek çok Türk eseri için uydurulan söylentilerden birine göre cami Sveti Petka Kilisesi'nin yerinde inşa edilmiştir; ancak bu i ddiayı doğrulayacak bir dayanak yoktur. Sadece yakın yıllarda , cami önündeki meydanın taş döşenerek düzenlenmesi sırasında kıble duvarı ile güney cephesi köşesinin uzağında Roma dönemine ait m ermer bir yapının kalıntı ları bulunmuştur. Bunlardan arasına girtandlar işlenmiş öküz başları olan (bukranion) bir friz, bu yapının bir kilise değil İlk çağ'a ait bir pagan binası olduğunu açık şekilde belli etmektedir. İlkçağ'daki Phi- c WJ i ~;~:;:CH:, ; ,.··;· . '- ~- ·.. .~:~:~:::,~~ .. ._:;;W._. Hud:ivendigar Camii'nin p l a nı L ·- .. -..... 1 [ . ) -.oa_:_·ı~jf ··-.=...a:··~= lippopolis'i n (Filibe) Türkler tarafından fethinden yüzyıllar öncesine ait toprak altında kalmış bir yapı dolayısıyla mabed hakkında ileri sürülen iddiaların gerçekle hiçbir alakası yoktur. Hudavendigar Camii temelden bir Türk eseridir. Ekrem Hakkı Ayverdi'nin verdiği rakamlara göre 25,53 x 31 .40 m. ölçüsünde olan harim mekanı, birbirlerine ve beden duvarlarına kemerlerle bağlanan kare kesitH dört masif paye ile dokuz bölüme ayrıl mıştır. Klasik çok kubbeli camiler prensibine uygun olmakla beraber burada sahnlar (nefler) eşit olmayıp ortadaki geniş. yanlardakiler ise daha dardır. Ortadaki sahnın kıble yönünde peşpeşe sıralanan kare planlı üç bölümün her biri çok basık kasnaklı. 8,50 m. çapında birer kubbe ile örtülmüş olup bunlarda Türkyapı sanatı geleneğine aykırı olarak çok dar pencereler görülmektedir. Bu aydınlatma menfeılerinin orta bölümlere ışık sağlamak düşüncesiyle 1785 tamirinde açılmış olması muhtemeldir. Dikdörtgen planlı olan yan bölümler tonozlarla örtülmüştür. Böylece burada, ilk Osmanlı döneminde çokyaygın olan dokuz kubbeli ulucamiierin daha değişik bir çeşitlernesi uygulanmıştır. Çok güzel bir örneği Bursa Ulucamii'nde görülen eski kapalı avlu geleneğinin hatırası olarak orta sahnda yer alan şadır van havuzu Hudavendigar Camii'nde de bulunmaktadır. Ancak burada tam merkezde olmayıp ana eksen üzerinde girişe yakındır. Bu şadırvan havuzunun aslında da var olduğu , fakat herhalde biçiminin zamanla değiştirildiği kabul edilmelidir. Ayverdi 'nin, Hudavendigar Camii'nin ilk biçimini gösteren restitüsyon çiziminde bu şadırvanı işaretlernemesi bir eksikliktir. Evliya Çelebi, Hudavendigar Camii'nin mihrab ve minberinin çok sade olduğu nu belirtir. Gerçekten her ikisi de gösterişsiz ve basit unsurlardır. Hiç bezemesi HUDAVENDiGAR CAMii İMARET CAMii). İstanbul'da ise benzeri bir motifle süslenmiş tek minare Hacıha sanzade Camii'ndedir. Minarenin şerefe çıkmaları. erken dönemde çok kullanılan biçimde geniş yuvalı mukarnaslar halinde idi. Geç bir dönemde şerefe korkuluğu demir parmaklığa dönüştürülmüş. daha yakın bir tarihte de kapalı bir korkuluk yapılırken mukarnasların biçimleri bozulmuştur. Petek kısmı ile sivri külahı XIX. yüzyılda yenilenmiştir. Filibe Hudavendigar camii'nin içinden bir görünüş · olmayan minber mermer taklidi bayanmıştır. Duvarları, kubbe ve kemerleri kaplayan XIX. yüzyıla ait kalabalık kalem işi nakışlar Rumeli'de hakim olan, duvar yüzeylerini ağır nakışlarla doldurma merakından kaynaklanmış olup pek zevkli bir sanat ürünü sayılmaz. Kemerlerdeki m ermertaklidi boyama ise daha da çirkindir. Mihrap binanın ilk yapıldığı dönemin üsIGbunu aksettirmez. Esasen her tarafı boyanmış ve yarım kubbesi istiridye kabuğu gibi dilim li bir motifle doldurulmuş. nişin içi de iki yana açılmış perde ve ortada çiçek vazosu motifleriyle süslenmiştir. Yan taraftaki girişle bağlantılı mahfi! ise barak üslübunda olan bir eklemedir. Burada ·da aynı kalem işi süslemeler görülür. Sol duvara yapıştırılmış bir mermer levha üzerinde güneş saati bulunmaktadır. Caminin, ilk yapıldığından günümüze kadar hemen hemen hiç değişikliğe uğ ramadan gelen bir unsuru olan minaresi sol köşededir; gövdesine duvar kalınlığı içine açılan dar bir dehlizden ulaşılır. Taş tan işlenen pabuç kısmından bakiavalarla yuvarlak gövdeye geçilmi ş olup burası ewelce İshak Paşa'nın Selanik'teki camisindeki gibi sırlı tuğlalarla bir örgü motifine göre tezyin edilmiştir (bk. ALACA Hudavendigar Camii, erken Osmanlı dönemi Türk mimarisinin Balkanlar'daki en büyük ve en değerli eserlerinden biri olmasına rağmen orada yayımlanan turist rehberlerinde adı bile geçmiyordu (mesela bk. ). Petkov, Bulgarien, Sofia ı 932) . Fakat Batı'da basılmış daha yeni benzeri bir kitapta sanat değeri vurgulanarakyer almıştır (bk. bibl.). Çok kubbeli ulucamiler tipinin kendi içindeki çeşitle melerinden birini temsil etmesi bakımın dan Osmanlı dönemi Türk mimarisinde özel bir yere sahip olan Hudavendigar Camii, yine I. Murad tarafından yapımına başlanan, fakat 1855 depreminde esas biçimini kaybeden Bursa'daki Şehadet Camii ile Edirne'deki Eskicami arasında yer alır. 1928'de Bulgaristan'da meydana gelen ve bir depremde duvarları çatIayarak öylece günümüze ulaşan ve halen bazı vakitlerde ibadete açık olan cami, Filibe Müftülüğü'nün 1998 Haziranında açtığı bir kampanya ile onarıma alınmıştır. BİBLİYOGRAFYA : H. Dernschwam, Tagebuch einer Reise nach Konstantinopel und Kleinasien J553/55(nşr. F. Babinger). Leipzig 1923, s. 21; a.mlf.. İstanbul ue Anadolu 'ya Seyahat Günlüğü (tre. Yaşar Öne n), Ankara 1988, s. 41 ; Evliya Çelebi, Seyahatname, lll, 384; Kratka lstorüa na Bılgarska ta Arkhitektura (nşr Bılgarska Akademiia), Sofia 1965, s. 183, rs. 184; Ayverdi. Osmanlı Mi'marlsi I, s. 295-303;a.mlf., Aurupa 'da Osmanlı Mi'marl Eserleri IV, s. 38-41; Ch. J. Veyrenc, Bulgarie: Les guides nagel, Paris 1966, s. 352353; Mehmed Toptchiev, el-Mesacid ue'l-müslimünfi Bulğariya (tre. Abdullah es-SOfl- Had\ Azadi). Sofia, ts ., s. 29-42; Osman Keskioğlu. Bulgaristan'da Türkler; Ankara 1985, s. 127; P. Müatev. Bulgaristan'daki Osmanlı Anıtlan (tre. Yaşar Yücel), Ankara 1987, s. 10;FilizYenişehi r lioğlu. Türkiye Dışında Osmanlı Mimari Yapıla n, Ankara 1989, s. 24, rs . 31, 32;G. Rudloff-0. Hille. "Grad Plovdiv i negovite zgradi", fzuestüa na Bılgarskoto Arheologiceski lnstitut, Vlll, Sofia 1934, s. 388-390, rs . 210-211, s. 424; Ömer Barkan. "Edirne ve Ci vanndaki Bazı imaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe Bilfınçoları", TTK Belgeler; 1/2 (I 964), s. 235 -377; "Piovdivskite Dzamii-Dfumaja (Ulu) Dfumija", Müslümanski Priziu, sy. 2, Plovdiv 1997, s. 4; Machiel Kiel. "Filibe", DİA, XIII, 80. GiJ 1i1!1 SEMAVi E Yi cE HUDAVENDİGAR CAMii L I. Murad Hudavendigar tarafından Marmara bölgesinin değişik yerlerinde yaptırılan camiierin ortak adı. _j yüzyılın ikinci yarısında henüz sı fazla genişlemiş olmayan Osmanlı Beyliği'nin Marmara bölgesindeki çeşitli yerleşim yerlerinde I. Murad tarafından inşa ve vakfedilen bazı küçük camiler bu isimle anılmaktadır. Mimarileri bakımın dan fazla önem taşımayan veya sonraları çok değişikliğe uğradıklarından gerçek sanat hüviyetleri belirsiz olan bu yapılar dan Osmanlılar'ın ilk devirlerine ait eserler olmaları dolayısıyla kısaca bahsedilecektir. Edirne. I. Murad Hudavendigar adına Bizans kilisesinden çevrilen bir ibadet yerinden çeşitli kaynaklar bahsetmektedir. Abdurrahman Hibri, Enisü'l-müsamirin adlı eserinde kale içinde Halebi adıyla tanınan binanın bu yapı olduğunu söyler: "Dahil-i hisarda Halebi demekle maruf olan cami-i şeriftir ki kilise tarzında dört kemer üzerinde bir kubbe vardır. Zahir budur ki şehirde ibtida cuma namazı bu cami-i şerifte kılınıp bundan kadim bir ma bed olmaya; Halebi namma şöhretine sebep, zaman-ı sabıkta medresesine Halebi demekle maruf bir kirnesne müderris olmasıdır". Örfi Mahmud Ağa da Edirne Tarihi'nde bu caminin 1164 Ramazanında (Ağustos 1751) vuku bulan bir zelzelede harap olduğunu ve etrafı hıristiyan evleriyle çevrilmiş olduğundan cemaatsiz ve metrGk kaldığını bildirir (bk. Ayverdi, s. 293-294). Bir süre Ayasofya adıyla da anılan bu caminin harabeleri XIX. yüzyı lın içlerine kadar gelmiş, hatta bu durumda planı çizilmiş ve bir fotoğrafı çekilmiş, 1902'de bütün izleri ortadan silinmiştir (bk. AYASOFYA CAMii [Edime]). XIV. nırları İpsala. Kasabada Hudavendigar Camii adıyla anılan bir mabed bulunduğunu Ekrem Hakkı Ayverdi, Vakıflar Kuyud-ı Kadime Arşivi'ndeki Mukdtaa Defteri'nden tesbit etmiştir (Osmanlı Mi'marfsi I, s. 307- 308). Bundan. çarşı içinde olan yapı nın dört orta direk üstüne ahşap çatılı büyük bir bina olduğu anlaşılmaktadır. Ayverdi bazı bilgileri camiyi görenlerden derlediğine göre yapı XX. yüzyılın başla rında ayakta olmalıdır. Caminin yerinde şimdi pazar kurulmaktad ır. Tayyip Gökbilgin, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı'ndaki (Muallim M. Cevdet, nr. 91, s. 580-582) yazmalar arasında keşif raporu 289
© Copyright 2025 Paperzz