PİYASA 46 IstanbulArtNews Haziran, 2014 Sayı: 10 Zamanlardan ve akımlardan bağımsız FOTOĞRAFLAR: ENGİN IRIZ 20’li yaşlarından bu yana Afrika sanatı ile ilgilenen Verda Alaton, bu alanın Türkiye’deki en önemli isimlerinden. Nişantaşı’ndaki ofis-galerisinde Afrika kabile sanatlarına dair pek çok örneği meraklılarıyla buluşturan Alaton, önümüzdeki sezon Türkiye’de bir ilki gerçekleştirecek: Afrika sanatına odaklı ilk sergiye imza atacak. Verda Alaton YASEMİN BAY [email protected] Afrika sanatına ilginiz nasıl başladı? Afrika sanatlarına ilgim, 20’li yaşlarımın başında farklı kültürleri tanımaya başlamam, yaşam tarzlarını, ritüellerini, inançlarını yorumlamalarını merak etmemle oluştu. Yıllar sonra New York’da eğitim aldığım dönemde ise bu sanatı yakından tanıma ve öğrenme şansını bulunca da bir aşk hikayesine ve tutkuya dönüştü. Keşfettiğim bir Afrika sanatları galerisinde gönüllü olarak çalışmaya başlamamla hayatımda yeni bir dönem başladı. Okul ve profesyonel iş hayatımdan kalan bütün vakitlerimi bu galeride geçirerek, bu özel ve derin sanatı incelemeye, anlamaya başladım. Öğrendiklerim, o dönemden beri hayat felsefemin, seyahatlerimin, yaşama bakışımın ve 5 sene önce kurduğum tasarım markam TOHUM’un temellerini oluşturdu. Artık yalınlık, doğallık, şeffaflık, doğaya yakınlık, hayatımın özünde yatıyor. Çok geniş alana yayılı bir sanat Afrika sanatı. Siz nasıl tanımlarsınız bu sanatı? Dikkat çeken, öne çıkan özellikleri, onu ünik kılan nitelikleri nedir? ‘Yaşayan’, ‘yaşamın bir parçası olan sanat’ olarak tanımlarım. Afrika sanatı için “İlkel dürtülerden yaratılmış en doğal sanat formu” ve hatta “Sanatın en temel tanımı” diyebilirim. ‘Sanat’, Afrika’da yapılan bu özel, estetik ve hisli parçalara bizlerin, Batı’nın verdiği bir sıfat diye düşünebiliriz. Bu sanatı diğer sanatlardan farklı kılan en önemli özelliği Afrika’da hiçbir objenin ‘süs’ veya ‘seyredilme amacı’yla yapılmıyor olması. Her bir parçanın yaşama dair toplumsal veya bireysel kullanım amaçları var. Örneğin toprağa bereket törenlerinde, yaş dönümlerinde, ataları anma törenlerinde ritüelik kullanımlar bunlardan sadece bazıları. Bu yüzden yaşayan bir sanat. Zanaattaki incelik, ustalık, malzemelerin çeşitliliği ve doğallığı, hislerdeki derinlik ve merak uyandıran çarpıcı ifadeler bizleri bu parçaları incelemeye, anlamaya çalışmaya ve sanat olarak değerlendirmeye yöneltmiştir. Siz Afrika sanatına dair alım (seçim) yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl ve nelerden alım yapıyorsunuz? Parçaları seçerken öncelikle iç sesimi dinlerim. Eserin bana verdiği his çok önemlidir. Olumlu duygular taşıyor olması ilk seçim kriterimdir. Daha sonra duruş, geometri, işçilik, doku, ifade ve parçanın kullanılmış yani yaşamış olmasına dikkat ederim ve eserin yaşını değerlendirim. Yıllardır bu sanatı çalışıyor ve Afrika’ya düzenli seyahatler yapıyor olmamdan dolayı farklı kaynaklardan seçimler yapabiliyorum. Afrika’da gittiğim ülkelerde Batı’daki ve Amerika’daki galerilere eserler temin eden kişilere ulaşıyorum, öncelikli olarak bu kaynaklardan eserler topluyorum. Bazen de Avrupa ve Amerika’daki galerilerden seçim yapıyorum. Benim ve müşterilerimin aradığı parçalara göre kaynaklarımı değerlendirebiliyorum. Afrika sanatlarının temel konseptleri nelerdir, bu sanat nasıl anlaşılır, nasıl okunur? Afrika sanatlarını iyi algılayabilmek ve takdir edebilmek için altında yatan kültürel yapıları, inanç sistemini anlamak gerekir diye düşünüyorum. PİYASA 47 IstanbulArtNews Haziran, 2014 Sayı: 10 Bu kültürlerin en temelinde doğa, ‘animizm’, ‘fetişizm’, ‘tılsım’ ve kabile medeniyetlerindeki mitolojiler yatar. Animizm, Afrika kültürlerinin en temelinde yatan inanç sistemidir. Anlamı da Latince’deki ‘anima’dan, yani ruhtan gelir. Animizm dünyadaki ve evrendeki bütün varlıkların, doğadaki her şeyin, dağın, denizin, ateşin, güneşin her şeye güç veren ruhları olduğu inancıdır. Dolayısı ile sanat da bu inancın bir ifadesidir, inanılan bu güç ile iletişim sağlama yöntemidir. Yaratılan parçalar aracılığıyla atalar ile bağlılık sürdürülür ve yardım istenir. İfadelerin çarpıcılığı ve yoğun duygusallık sosyal yaşamın törenlerinde ve ritüellerinde hayat bulur. Heykelleştirilmiş bu aracı parçalar, hayatın tüm aşamalarında yer alır. Afrika sanatında heykeller sanıldığı gibi ruh taşımaz, tanrısallaştırılmaz- “İlkelliğinin içinde, insanın en temel, doğal duygu ve hallerini yalın ve çarpıcı bir şekilde nasıl da korkusuzca yansıttığını gördüğümüzde, bu sanatın, her birimizin iç dünyasının cesur ve cüretkâr birer yansıması olduğunu anlayabiliriz. İşte bu yüzden bu sanat bizlere bu kadar dokunur, duygularımızı hızlıca harekete geçirir, gizemlidir ve merak uyandırır.” lar, yani put değildirler, ruhun kendisi olarak görülürler. Fetişizim de, Afrika sanatlarında içinde büyülü güçler taşıyan veya yüklenen bütün parçaları ifade etmek için kullanılır. Diğer yaratılan parçalar gibi fetişlerin de kullanım özellikleri vardır. Fetişlerin heykel haline döndürülmüş olmaları şart değildir. Bir kemik parçası, bir vahşi hayvan dişi bile fetiş olarak değerlendirilebilir. Talizman’lar, amulet’ler (tılsımlar) en basit koruyucu fetiş parçalara örnektir. Afrika sanatlarının temelinde yatan bu sosyal yaşama ve inanç sistemine ait düşünceleri anlayabildiğimizde ve önyargısız bir şekilde bu sanata bakabildiğimizde her şey anlam kazanır, ifadelerin güzelliği ve yorumu daha etkileyici olur. İlkelliğinin içinde, insanın en temel, içgüdüsel, doğal duygu ve hallerini yalın ve çarpıcı bir şekilde nasıl da korkusuzca yansıttığını gördüğümüzde, bu sanatın, her birimizin iç dünyasının cesur ve cüretkâr birer yansıması olduğunu anlayabiliriz. İşte bu yüzden bu sanat bizlere bu kadar dokunur, duygularımızı hızlıca harekete geçirir, gizemlidir ve merak uyandırır. Afrika sanatlarının Batı dünyası üzerine etkilerine dair neler söyleyebilirsiniz? Afrika sanatlarının Batı’ya gelişi 19. yüzyılın başlarına, yani sömürge dönemlerine denk gelir. Bu sanata ilk şahit olanların, Afrikalıların üstlerinde gördükleri maskeleri, yapılan heykelleri algılamaları kolay olmadı. Görenler bu yapıtları başta acemi, naif, abartılmış işler olarak algılıyor, hatta gülüyorlardı. Ancak baktıkça bu ilginç parçaları zaman içinde gemilerle ülkelerine taşımaya başladılar. Batı’da bu parçalar yayıldıkça, içindeki sofistike boyut görülmeye başlandı. 20. yüzyılın başında bu sanatın meraklıları oluşmaya başladı. Batı dünyasında eserlerini yakından tanıdığımız pek çok sanatçı, bu dönemde kendi koleksiyonlarını oluşturdu ve bu sanattan yoğun anlamda ilham aldılar. Picasso, George Braque, Fernand Leger, Henri Matisse bu sanatçıların sadece birkaçı. Kübizmin çıkışı ve erken dönem modernizm, bu sanatın Batı’daki yorumudur diyebiliriz. Heykel ve resim sanatına ek olarak Le Corbusier ve Oscar Niemeyer de mimaride Afrika sanatlarından etkilenenler arasında yer alıyor. Sizin özellikle ilgilendiğiniz kabileler hangileri? Eserlerin türüne göre Afrika’nın farklı bölge ve ülkelerinden kabileleri seçiyorum. Örneğin eski kabile takıları konusunda Sudan’ın Dinka Kabilesi’ndeki erkeklerinin kullandığı fildişi parçaları topluyorum. Geometrik formların çarpıcı olduğu ‘Headrest’, ‘Ahşap Yastıklar’ için Somali’nin ve Etiyopya’nın Omo Vadisi kabilelerinin eserlerini seçiyorum. Kalkanlar için Tanzanya, Kenya kabileleri ve Kamerun’un Kirdi Kabilesi’ni seviyorum. Fildişi Sahilleri ve Gana’nın tabureleri, ve büyük parça ev eşyaları, törensel Fildişi flütlerini çarpıcı buluyorum. Mossi ve Dogon kabilelerine ait heykeller. Angola’nın Chokwe kabilesine ait maske Heykel ve maskeler için de ilk tercihlerim Kongo, Mali, Fildişi Sahilleri, Gana ve Angola’nın kabileleri diyebiliriz. Kendi koleksiyonum için seçim yaptığımda, farklı karakterlerdeki parçaların öncelikle mekana yaydığı his ve daha sonra geometrik denge bütünlüğüne önem veriyorum. Formlar ile ifadeleri bir arada topluyorum. Örneğin headrestler, tabureler, flütler gibi kullanım eşyaları daha çok geometrileriyle öne çıkıyor, heykeller ve maskeler ise ifadeleriyle ortama vurgu yapıyor. Çalışmaları en bilinen kabileler hangileri? Aslında Afrika sanatlarına ilginiz varsa sizi içine çekmemesi ve devamlı olarak yeni kabileler keşfetmemeniz nerede ise mümkün değil. Öncelikle çok anlam veremediğimiz parçalar zaman içinde çekici görünmeye başlar. Ancak estetik yorumlarından ve geometrilerinden dolayı pek çok ortamla daha kolaylıkla uyuşabilmeleri açısından bazı kabilelerin eserleri daha çok öne çıkıyor. Baule, Lega, Hemba, Bambara, Songye, Dogon, Chokwe, Senufo ve Mossi bu kabilelerin bazıları. Kabileler arasındaki üretimin farklılıklarına değinebilir misiniz? Bu farklılıkların nedeni nedir? Afrika sanatları tek büyük bir başlık altında toplanıyor olsa da hem daha önce bahsettiğimiz gibi eser çeşitliliği açısından hem de stil farklılıklarından dolayı müthiş zenginliği olan bir sanat. Öncelikle coğrafi olarak kuzey, güney, doğu, batı ve orta Afrika olarak ayırım yapabiliriz. Afrika sanatları doğa ile iç içe geçmiş ve yaşayan bir sanat olduğundan etnik grupların yoğunluğu, inançlar ve iklimsel, coğrafi farklılıklar doğal olarak sanatlarına da yansıyor. Daha sonra da her bir bölgenin içinde ülkeler ve bu ülkelerin kabileleri daha da derin farklılıklarla birbirinden ayrılıyor. Her bir kabilenin kendine has bir ifade şekli, yontma yöntemi, doğayı ve geleneklerini yorumlama ve aktarma şekli var. Bu çizgileri sanatlarında net bir şekilde görmek çoğu zaman mümkün. Örnek olarak şöyle tarif edebiliriz; Batı sanatına baktığımızda nasıl bir Picasso eserini bir Van Gogh eserinden ayırt edebiliyorsak, aynı şekilde Afrika sanatlarına baktığımızda da örneğin Kongo’nun Lega Kabilesi’ne ait bir maskeyi, Angola’nın Chokwe Kabilesi’ne ait maskeden kolaylıkla ayırabiliyoruz. Çizgileri, süslemeleri, sembolizmi, birbirlerinden çok farklıdır. Sizin özel bir galeriniz var ve burada Kongo’nun Ngbaka kabilesine ait fırlatma bıçağı Gana’dan fildişi seremoni flütleri Somali, Etiyopya ve Kenya’nın farklı kabilelerinden toplanmış, sahiplerini uykularında öte diyarlara bağladıklarına inanılan “Headrest”, ‘ahşap yastık’ koleksiyonu Kongo’nun Lwalwa kabilesine ait maske “Son yıllarda birkaç sebepten dolayı Afrika sanatlarına ilginin arttığını söyleyebiliriz. Birincisi bu sanatın Batı dünyasında da yeniden değer kazanıp öne çıktığı bir dönem olması. Çağdaş Afrika sanatı son yıllarda kendinden söz ettiren, Batı’da aranan bir sanat oldu. İkinci sebep ise bu sanatın özünde yatıyor. Direkt olarak hislere hitap etmesi, geometrisi...” Afrika sanatlarından örnekleri sunuyorsunuz. Bu galeriyi nasıl bir amaçla kurdunuz, herkesin ziyaretine açık mı? Bu sanatı tanıtmak ve ilgilenenler ile bildiklerimi paylaşmak için koleksiyonumun yer aldığı, showroom/galerimin randevu ile kapılarını açıyorum. Amacım merak edenlere mümkün olduğu kadar bu sanatı anlatmak ve burada Afrika sanatları ile tanışırken bir deneyim yaşatmak. Keyifli bir soh- Angola’nın Chokwe kabilesine ait maske bet eşliğinde hem bu sanatın özünden hem de farklı eserlerden bahsedebiliyoruz. Eğer bu sanatı yaşam alanlarına katmayı istiyorlarsa, seçimlerinde onlara yardımcı oluyorum, çoğu zaman kendi mekanlarını ziyaret ederek ne tür parçaların uygun olabileceği ile ilgili önerilerde bulunuyorum. Farklı kabilelerin eserlerinden örnekler göstererek bütçe ve stillerine göre kendilerine en uygun olanı seçiyoruz. Bu sanatla ilgilenmeye başlayanlar için neler öneriyorsunuz? İçinde bulunduğumuz dönemde Afrika da doğal bir süreçle yenileniyor ve modernleşiyor. İnançları ve kültürel uygulamaları değişiyor. Dolayısıyla sanatları da değişime uğruyor. Yeni veya yakın dönemde, örneğin geçtiğimiz 20- 40 senede yapılan uygun fiyatlı çok eser var. Bunların bahsettiğimiz değişimlerden dolayı ‘kullanılmış’ olma ihtimalleri daha az ancak zanaatın veya estetiğin iyi olmadığı anlamına gelmiyor. 40 - 100 sene arası eserlere ulaşmak yine galeriler ve güvenilir kaynaklarla mümkün. Ancak 100 sene ve üzeri eserlerden bahsettiğimizde en değerli ve seçilmiş eserlerin artık büyük müzelerde, üniversite müzelerinde, saygın galerilerde ve özel koleksiyonlarda olduğunu söyleyebiliriz. Dönem dönem bu kalitedeki özel koleksiyonlar Sotheby’s, Bonham’s, Christie’s gibi adreslerde açık artırmayla satışa çıkabiliyor. Yakın dönem parçalar ile kullanılmış eserleri ayırt edebilmek için mümkün olduğu kadar çok sergi, müze, galeri gezmenin, bu konudaki sanat kitaplarının incelenmesinin ve bu şekilde gözü eğitmenin önemli olduğunu düşünüyorum. İlk aşamada gezilebilecek müzelerin başında New York’ta Metropolitan Müzesi’nin Okyanusya ve Afrika sanatları bölümü, Londra’da British Museum, Paris’de Quai Branly ve Musée Dapper’i önerebiliriz. Tüm dünyada Afrika sanatına dair pek çok önemli koleksiyon, özel galeriler, müzeler var. Türkiye’de ise durum çok farklı. Ama artık ufak ufak da olsa Türkiye’de Afrika sanatına dair bir ilginin doğduğunu söyleyebilir miyiz? Türkiye’de maalesef henüz Afrika kabile sanatlarına dair bir galeri bulunmuyor ve halen bu sanat yeteri kadar tanınmıyor. Bunun sebebini de Avrupa ülkelerinden kolonizasyon anlamındaki farklı tarihimize bağlayabiliriz. Batı’da bu sanatla iç içe yaşayan ülkelerin hepsinin Afrika’nın farklı bölgelerde kolonileri vardı. Bizim ise Kara Afrika ile bu anlamda bir ilişkimiz olmadı, dolayısıyla sanatları da bize Batı’ya göre bilinmeyen bir alan olarak kalıyor. Ülkemizde bu sanata merakı olan kişiler genellikle Fransa, Belçika, İngiltere gibi kolonileri olmuş ülkelere sıkça seyahat etmiş, sanata derin merakı olan, farklı sanat dallarından keyif alan kişiler çoğunlukla. Afrika sanatları için belki de bir ‘Acquired taste’, ‘edinilmiş zevk’ diyebiliriz . Bu sanat dalı ilk görüşte biraz sarsıcı, çekindirici görünse de kısa zamanda direkt olarak ilkel hislere hitap etmesiyle, çarpıcılığı, cüreti ve dokularındaki tılsım ile merak uyandıran ve bir tutku haline gelen bir sanat. Türkiye’de bu sanata meraklı kişiler maalesef çok az sayıda. Benim kapılarımı açmam ise ilk öncelerde kendi koleksiyonumdan parçalar isteyen kişiler olması ile birlikte oldu. Zamanla, paylaşımlarla yayılmaya başlayınca hem kendi koleksiyonumdan parçalar satılmaya devam etti, hem de ilgili olan kişilere, kendi bütçeleri ve ilgi alanları dahilinde parçalar bulmaya, seçmeye ve getirtmeye başladım. Bu sanatı uzun yıllardır tanıyor, çalışıyor ve topluyor olmam, ilgilenenlere hem seçimlerinde hem de ortamlarına dengeli bir şekilde bu parçaları yerleştirmelerinde yol göstermemde güven veriyor. Son yıllarda ise birkaç sebepten dolayı bu alana ilginin arttığını söyleyebiliriz. Birincisi bu sanatın Batı dünyasında da yeniden değer kazanıp öne çıktığı bir dönem olması. Çağdaş Afrika sanatı son yıllarda kendinden söz ettiren Batı’da aranan bir sanat oldu. Angolalı, Ganalı genç sanatçıların eserleri son dönemde bienallerde, fuarlarda büyük ilgi gördü. Çağdaş Afrika sanatı, köklerinden, kültüründen parçaları yansıtmayı ihmal etmez, kabile sanatlarına göndermeler yapar. Bu çağrışımlar da köklü Afrika sanatlarına yeniden bakmaya ve değer vermeye yönlendirdi meraklılarını diyebiliriz. Bir ikinci sebep aslında kanımca, bu sanatın özünde yatıyor. Direkt olarak hislere hitap etmesi, geometrisi, çarpıcılığı, dokularının güzelliği ile her daim zamanlardan ve akımlardan bağımsızdır Afrika sanatları. Hislere bu kadar derinden hitap eden eserler, her türlü ortama, eklektik evlere, çağdaş sanatın, hatta klasik sanatın bulunduğu mekanlara bile inanılmaz bir güzellikle uyum sağlayabiliyor. Pek çoğumuzun içsel ve içgüdüsel olarak doğala ve doğaya yöneldiğimiz bu dönemde belki tam olarak ifade edemediğimiz bir sebeple bu eserlerin yalınlığına, ilkelliğine ve derin hislerine çekiliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu alana dair projeleriniz nelerdir? Bu konudaki en büyük dileğim ve amacım bu sanatın ülkemizde de mümkün olduğu kadar tanınmasına yardımcı olmak. Sanat danışmanı Karoly Aliotti ve bu sanata meraklı bir koleksiyoner ile önümüzdeki sezon için özel bir sergi düzenlemeyi planlıyoruz. Çalışmalarımıza başladık. İletişim: [email protected]
© Copyright 2024 Paperzz