KIYAME SÜRESi BİBLİYOGRAFYA : Ragıb ei-İsfahani. el-Müfredfıt, "15vm" md .; "Ta]5ş'irü'ş-şalat", 17-20; Ebu Davud, "Şa lat". 175; Kasani. Beda'i' , ı. 105-11 O; İbn Rüşd, Bidfıyetü 'l-müctehid, l, 119-120; İbn Kudame, el-Mugni, Kah i re 1388/1968, ll, 105111; Nevevi, Ravzatü '(-talibin (nşr. Ad il Ahmed Abdü lm evcGd- Ali M. Muavvaz), Beyrut 1412/ 1992, 1, 339-345; Karafi. e;;-Zai:Jira (nşr. Muhammed H accİ). Beyrut 1994, ll , 161-167; İbn Cüzey, Kavaninü'l-a/:ıkfımi'ş-şer'iyye, Beyrut 1979, s. 73 -74; Şemseddin er-Rem li, Nihfıyetü'l-mu/:ı tfıc, Kahire 1386/1967, 1, 465-472; Şevkani. Neylü'l-evtar, ll, 207-2 11; lll, 192-196; İbn Abidin, Reddü'l-mul;ıtar(Ka hire) , 1, 443-446; "I<:ı yam", Mu.F, XXXIV, 106-116. Buhari. [il EBUBEKiR SiFİL edilememekle birlikte en erken dönemin Ehl-i sünnet kelamının kurulup gelişme ye başladığı IV. (X .) yüzyıldan sonra olduğu söylenebilir. Nitekim İmamü'I-Ha remeyn ei-Cüveynl'nin terimin anlamıyla ilgili olarak Ebu İshak ei-İsferayinl'den yaptığı nakil ( el-irşad, s. 33) V. (Xl.) yüzyılın başlarında bu tabirin tartışıldığını göstermektedir. Daha sonra terkip halinde ilahi bir sıfat olarak naslarda yer almaması sebebiyle Selef alimleri. ayrıca essıfatü'l-meaniyi kabul etmeyen Mu'tezile kelamcıları tarafından dikkate alınma mışsa da Matüridiyye ve Eş'ariyye kelamcılarınca ele alınıp işlenmiştir. Kelam alimlerine göre KIYAM bi-NEFSİHi ( ~ ı"~f) Allah'ın varlığının kendinden olup hiçbir yönden muhtaç bulunmadığı anlamında ketarn terimi. başkasına L kıyam bi-nefsihi bir zorunluluktan değil kendinden kaynaklanan bir gereklilik olduğunu, ayrıca O'nun mevcudiyeti ve bekası için bir başkasına veya kendi dışındaki bir sebebe muhtaç bulunmayan yegane mutlak varlık (vacibü'l-vücüd li-zatih) olduğunu ifade eder. İlk dönem kelamcılarının bir kısmı bu sıfatın Allah'ın bir mekana yahut mahalle muhtaç olmaktan münezzeh oluşunu , bazıları ise cevherin de en azından başlangıçta bir yaratıcıya ve tahsis ediciye ihtiyaç duyduğunu . dolayısıyla sözü edilen sıfatın aynı zamanda Allah ' ın var edici yahut bir tahsis ediciden de müstağni bulunduğunu ifade ettiğini belirtmişlerse de (a.g.e., s. 3 3-34) müteahhirin kelamcıları terimin anlamını daha da genişletmiş ve onunla Allah'ın hiçbir yönden başkasına muhtaç olmadığının ifade edildiğini kaydetmiş lerdir (Ali el-Karl. s. 43-44). Buna göre Allah hiçbir zaman yokluğu düşünüleme yen, herhangi bir mekana. sebebe. mucit ve müessire ihtiyaç duymayan , ezel'i ve ebed'i. vacibü'l-vücud olan yegane varlık tır. Ketarn literatüründen yararlanan islam filozofları da terimin daha çok kı yam bi-zatihi kullanımını tercih ederek Allah'ın mutlak anlamda bir mahat veya mekanda olmaktan münezzeh bulunduğunu belirtmişlerdir (Tehanevl. ll, 1225). Allah'ın varlığının. başkasına bağımlı _j Sözlükte "doğrulup ayakta durmak, devam ve se bat etmek. bir işin idaresini üzerine almak, gözetip korumak" anlamlarına gelen kıyam kökü ile "şahıs, zat, kendi" manasındaki nefs kelimesinden oluşan terim ketarn literatüründe Allah ' ın bizatihi mevcut olduğunu, var olmak için başkasına muhtaç bulunmadığını. dolayısıyla O'nun dışındaki her şeyin varlık kazanması ve mevcudiyetini sürdürebilmesinin O'nunla mümkün olabildiğini ifade eder. Kıyam bi-zatihi terkibi de aynı manada kullanılır. Kıyam bi-nefsihi terkibi Kur'an-ı Kerim'de yer atmarnakla birlikte kıyam kökünden türeyenkaim sıfatı iki ayette (Al-i im ran 3/18; er-Ra'd 13/33 ), "her şeyin varlı ğı kendisine bağlı olup kainatı idare eden" anlamındaki kayy(ım üç ayette (el-Bakara 2/255; Al-i i m ran 3/2; Ta ha 201111) ve nezd-i uluhiyyeti ifade etmek üzere makam kelimesi rab ismine (er-Rahman 55/ 46; en-Naziat 79/40) ve bir yerde nisbet "ya"sına muzaf olarak (İbrahim 14/ 14) Allah'a izafe edilmiştir. Terim, ketarn literatürüne cevher-araz tartışmaları münasebetiyle ilk dönemlerden itibaren girmiş. "varlığını kendi başına hissettirme" anlamında kıyam binefsihi yahut kıyam bi-zatihi cevheri. "varlığını başkasına bağlı olarak hissettirme" manasında kıyam bi-gayrihi arazı nitelernek üzere ketarn ekaileri tarafın dan kullanılmıştır. Allah ' ın bir sıfatı olarak literatürde ne zaman yer aldığı tesbit Kıyam hem varlık muhtaç olmadığını hem de uluhiyyetini niteleyen, O'nun kainatı yaratıp idare edişini dile getiren yetkinlik sıfatlarının fonksiyonerliği açısın dan her türlü acz, eksiklik ve ihtiyaç kavramını zat-ı ilahiyyeden nefyettiği için genellikle sel bi sıfatiardan biri olarak kabul edilmiştir. Ancak terim. "kainatı yaratıp mevcudiyetini sürdürme" anlamı yönüyle fiili sıfatlar içinde de mütalaa edilebilir. bi-nefsihi, açısından başkasına Allah'ın BİBLİYOGRAFYA : Ragıb el-isfahi'ıni . e l-Müfredfıt, "]5vm" md.; Usfınü'l-'Arab, "kvm" md. ; Cürcani. et-Ta'ri{fıt, s. 71· 72; a.mlf.. Şerf:ıu '1-Mevfıkıf. istanbul 1286, s. 475-478; Tehanevi, Keşşfı{. ll, 1225; Müslim, "Şalatü'l-müsafirln", 199; Ebü Hayyan et-Tevhidi. el-Mukabesat (nşr. M. Tevfik Hüseyin). Beyrut 1989, s. 147-148, 181-187, 37 1-373; Kadi Abdülcebbar. Şerf:ıu'L-Uşüli'L-I:Jamse, s. 175· 182; Abdülkahir ei-Bağdadi. Uş ülü 'd·din, İstan bul 1346, s. 72; Beyhaki, e l-İ 'tikfıd, Beyrut 1986, s. 34-40; Şehristani. Nihfıyetü'L-ikdfım (nşr. A Guillaume). London 1934, s. 181, 203; Nesefi, Tebşıratü'L-edille (Salam e), ll, 166-187; Seyfettin ei-Amidi, Cayetü'L·merfım (n şr. Hasan Mahmud Abdüllatlf). Kahire 1391/1971, s. 9, 57 , 198, 267, 288-289; Cüveyni. el-İrşfıd (Muhammed), s. 33-34; Teftazani. Şerl;ıu' l-Makiisıd (nşr. Abdurrahman Umeyre). Beyrut 1409/1989, IV, 69-71; a.mlf.. Şerf:ıu'L-'Akii'id, İstanbul1315 , s. 67; Kemaleddin ibn Ebu Şerif, el-Müsfımere, İstanbul 1400/1979, s. 17-21; Ali el-Karl, Şerf:ıu kitfıbi'L-Fıkhi'L-ekber, Beyrut 1404/1984, s. 4344; İbrahim b. İbrahim ei-Lekani. Şerf:ıu Cevhereti't-tev f:ıid, Kahire 1375/1955, s. 80-82; İz mirli, Yeni ilm-i Kelfım, ll , 92. Iii ÜSMAN KARADENİZ KIYAME SÜRESİ (4.ıı~l ö),...) Kur 'an-ı L Kerim'in siiresi. yetmiş beşinci _j Mekke döneminde Karia suresinden sonra nazil olmuştur. Adını ilk ayette geçen ve ölümden sonra diritmeyi ifade eden kıyame (kalkma. kalkış günü) kelimesinden almıştır. Kırk ayet olup fasılası ..s , ~~> , ...; , J , ö , ı harfleridir. Müşriklerden Adi b. Rebia'nın bir gün Hz. Peygamber' e gelerek kıyametten bahsetmesini istemesi, onun anlattıkla rını dinledikten sonra da gözleriyle görse bile inanmayacağını, zira çürümüş kemikterin toplanıp yeniden bir beden oluştur masının imkansız olduğunu söylemesi üzerine su ren in ilk bölümlerinin indiği çeşitli kaynaklarda belirtiliyorsa da (mesela bk. Vahidl, s. 448) kıyamet gibi Kur'an'ın getirdiği temel inanç esaslarından biriyle ilgili olarak inananların inancını pekiş tirmek, inanmayanları da imana davet etmek üzere nazil olduğunda şüphe yoktur. Vahyin okunınası ve muhafazasıyla ilgili bir ara bahis dışında konusu ölümün ardından diritme olan surenin muhtevasını dört bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölümde (ayet 1-1 5) , kıyamet gününe ve kendini kınayan nefseyemin edildikten sonra kemiklerin toplanmayacağını sanan insanlara karşı Allah'ın par- 515
© Copyright 2024 Paperzz