Halk Bilimi Çalışmaları ZEYBEKLER İSTANBUL ÇAĞDAŞ TURİZM FOLKLOR GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ Sarayardı Cad. Saray Apt. No: 34/6 34718 Kadıköy - İstanbul / Türkiye www.istanbulcagdas.com Tel: 0216 346 38 38 Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler ÖNSÖZ İstanbul Çağdaş 26.Dönem çalışmaları kapsamında öğrendiğimiz yörelere ait figürlerin ve kostüm detayı dahil arkasındaki hikayenin öğrenilmesinin halk oyunlarının tamamlayıcısı olacağından hareket ederek yeni dönemde “Halk Bilimi” konusunda çalışmalar yapılması planlanmıştır. Bu kapsamda ilk çalışmamız olarak Zeybek Hocamız Bora İNAN’ın katkısıyla ZEYBEKLER hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Halk Bilimi Kurulu Ocak 2014 Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler ZEYBEKLER Zeybeklik 17. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılda doruğa ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda zayıflamasıyla birlikte zeybekler bu otorite boşluğunda ortaya çıkmıştır. Ezilenin yanında, hainlerin ve halka eziyet eden yönetimlerin karşısında bir başkaldırı ifadesidir zeybeklik. Osmanlı bu yüzden zeybeklere karşı bazen olumlu bazen de olumsuz olmuştur. Zeybeklerin hak ve adalet duygusu gelişmiş, haksızlıklara karşı çıkan, halktan ve adaletten yana olduğunu bilen halkın ve köylünün desteğini arkasına alan toplumsal gruplar olduğunun farkındadır Osmanlı. Fakat bazı zeybeklerin çete faaliyetleri içerisinde olması zeybeklerin "zeybek eşkıyası" gibi isimlerle anılmasına yol açmış, ve zeybekliğin tamamen ortadan kaldırılması için zeybek elbiselerinin bile tamamen yasaklanmalarına sebep olmuştur. Fakat vatan savunmasında zeybeklerin etkili rol oynamaları, onlara olan sevginin ve saygının artmasını sağlamıştır. Yörük Ali Efe, Gökçen Efe, Demirci Mehmet Efe, Poslu Mestan Efe, Danişmentli İsmail Efe gibi birçok ünlü efe ve sayısı binlere varan zeybek Ege'de Kuva-i Milliye'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın aktif gücünü oluşturdular. Kuva-i Milliye'nin ilk fitilini de Yörük Ali Efe karakol baskını yaparak Yunan kuvvetlerine ağır kayıp verdirerek ateşlemiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra zeybekler meydanlarda özgürce dans etmişler, duygularını danslarıyla dile getirmişlerdir. Zeybekler Atatürk'ün de fazlasıyla ilgisini çekmiş ve fırsat bulduğu her yerde zeybek oynamıştır. Kendisine "Sarı Zeybek" denmesi tesadüf değildir. Zeybeklik grubunda grubun liderine "Efe" denir. Grubun diğer elemanları olan efenin emrindeki zeybeklere ise "Kızanlar" denir. Yaşadıkları dönemlerde halk tarafından desteklenen zeybekler milli mücadele yıllarında kurdukları taburlarla düşman kuvvetlerine ağır kayıplar verdirerek düşmanı yıldırmışlardır. Ege'de kahramanlık, yiğitlik, doğruluk, dürüstlük, mertlik gibi kavramlarla özdeşleşen zeybekler Ege'nin müzik ve dans kültürünün oluşmasının temelini oluşturmuştur. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte misyonunu tamamlayan zeybeklik kurumu ortadan kalkmış, fakat onun yüzyıllardır süregelen birikmiş kültürünü yansıtan zeybek dansları varlığını sürdürmüştür. Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler ZEYBEK KOSTÜMÜ Zeybek kıyafetlerinin ana unsurları Başlık, Cepken, Camadan, Kartalkanat, Kuşak, Zeybek Donu (Potur) ve Tozluktur. Ayaklarına Yemeni giyerlerdi. Dağların efeleri bilinenin aksine çizme giymezler, tozluk kullanırlardı. Çizmeyi o dönemlerde ağalar giyerlerdi. Dağlardaki çetin yaşam şartlarında Başlık, yastık görevi görürdü. Uzun başlıklar arkadan gelecek kesici darbelere karşı koruyucu nitelikteydi. İpek sarılı olurdu ve yatağan (bıçak) darbelerinde ipek kaygan özelliği sayesinde darbeden koruyabiliyordu. Kısa fesler oyalarla süslüydü ve motifler dağdaki çiçeklerin renklerinden oluşuyordu. Bir baskın anında veya çatışma esnasında çiçeklerle kamufle olmayı sağlıyordu. Kuşaklar cephanelik; tam bir poturlarda, rahat hareket edebilmeleri için bol ve dökümlü olurdu ve minder görevi görürdü. Zeybek giysisi hem bir üniforma hem de gücün ve dağ iktidarının sembolüydü. Canlarından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bu adamlar ihtiyacı olan her şeyi üzerlerinde taşırlardı. Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler ZEYBEK OYUNLARI Zeybek oyunları, efelerin doğaçlama oynadığı, müziği icra edenlerin efenin hareketine uyum sağladığı, efelerin o an ki duygu ve düşüncelerini anlattığı oyunlardı. Oyunlar efelik töresine uygun oynanırdı. Efeler tek başına oynardı. Bir başkasının oyuna kalkması meydan okuma olarak görülürdü. Efe meydana çıktığında şöyle bir döner dolaşır, sert bakışlarıyla sağı solu tarar: "Ülkeme göz dikenin gözlerini parmağımla oyarım" der. Efe tekrar döner dolaşır, diz vurur: "Ülkeme göz dikenin başını dizlerimle ezerim" der. Ayak savurmaya başladığında ise; "Ülkeme göz dikeni tekmeler atarım" derdi. Oyunların genel yapıları bu anlamlar ifade eder ve bunların üzerine kuruludur. Harmandalı Zeybeği: Ege Bölgesi'nde en fazla oynanan ve çok bilinen bir zeybektir. Ege'nin ortak oyunu da denilebilir. 1916 yılında Çanakkale'de Ahmet Yekta Madran tarafından notalanmıştır. Fakat oyunu kimin derlediği bilinmemektedir. Köy enstitülerinde sıkça oynatıldığı için Anadolu'ya yayılmıştır. Bu yüzden her ilde, ilin kendine özgü figürleriyle oynanmaktadır. Ana figürleri; Düz yürüme, Eşme, Atik ve Selamlama'dır. Kerimoğlu Zeybeği: Denizli, Muğla ve Aydın'da çok sık oynanan bir zeybektir. Genellikle dönmeli ve diz vurmalı figürleri ağırlıklıdır. Bu zeybeğin figürleri de yöresel farklılıklar göstermektedir. Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler 1882-1901 yılları arasında Muğla'da yaşamış olan Kerimoğlu Eyüp Efe, küçük yaşta babasını kaybeder. Anası Hatice tarafından büyütülür. Ağabeyi Hüseyin ile birlikte herkes gibi "Pisi" köyünde bir süre hayvancılık ve tarımla uğraşır. Bu arada Eyüp, hayvancılıkla ilgilenirken, ağabeyi Hüseyin ise o dönemde "konturbazlık" denilen tütün kaçakçılığı yapmaya başlar. Çünkü, Osmanlı tütün tekeli "reji" denilen yabancı tekelin eline geçmiş ve tütünün reji dışında satılması yasaklanmıştır. Halk da tütününü reji'ye vermek yerine kaçakçılığı tercih etmiştir. Bu nedenle o dönemde halkla kolluk kuvvetleri arasında büyük çatışmaların çıktığı da bir gerçektir. Kerimoğlu Eyüp'ün ağabeyi Hüseyin, çeşitli nedenlerden dolayı sık sık hapse girmektedir. Büyük bir çoğunlukla da Bodrum zindanlarında yatmıştır. Ağabeyinin hapiste bulunduğu sıralarda Eyüp, efesinin dostlarıyla ilişkilerini sürdürmüş fakat yaptığı olumsuz davranışlardan dolayı tepkiler almış ve sonuçta kolluk güçleriyle yöre halkının dikkatini üzerine çekmiştir. O yıllarda köyün muhtarı İzzet Ağa'dır. İzzet Ağa, Muğlalı doktor Hüseyin Avni Topaloğlu'nun kahyalığını yapmaktadır. O dönem Muğla'sında eşraf ve zenginler köyün ovasındaki arazilerini kahyalar aracılığı ile işletmektedir. Kahyalık yapanların ise bu nedenle köyde diğer kişilere göre daha zengin ve imtiyazlı olmaları doğaldır. 1901 yılı baharında bugün Pisi'de Maşat adı verilen yerde bir düğün kurulur. Düğünde Eyüp oyuna kalkar. Hasmı durumunda olan İzzet Ağa da oradaki masalardan birinde dostlarıyla oturmaktadır. Bu sırada ağabeyinin arkadaşı Koca Mehmet düğüne gelir ve Eyüp'ün üzerine izni olmadan oyuna kalkar. Yöre geleneklerinde izni olmadan birinin üzerine oyuna kalkmak büyük saygısızlık ve karşısındaki kişiye yapılabilecek büyük bir hakaretti. Ama efesinin (ağabeyinin) arkadaşı olduğu için Koca Mehmet'e saygı gösterir ve oyundan çekilir. Buna rağmen Koca Mehmet oyununu bitirince Eyüp'ün hasmı olan Pisi Muhtarı İzzet Ağa'nın masasına giderek oraya oturur. Eyüp üst üste yapılan bu hakaretler karşısında kızarak İzzet Ağa'nın masasına doğru yönelir ve Koca Mehmet'e ayağa kalkmasını söyler. Ayağa kalkan Mehmet'e "Üzerindeki efemin elbisesini çıkar" der. Bunun üzerine İzzet Ağa, Koca Mehmet'e yapılan davranışa sinirlenerek Eyüp'e saldırmak ister. Eyüp, yanında taşıdığı bindirme (dolma) tabancası ile İzzet Ağa'ya ateş eder ve kolundan yaralar. Düğün yerinden kaçarak Değirmenderesi'ne gelir. Orada Kosmel denilen Koca İsmail tarafından yakalanarak birkaç kişi ile birlikte dövüle dövüle Maşat'a getirilir. Orada tekrar dövülen Eyüp, annesi Hatice tarafından sırtlanarak evine götürülür. Olayı İzzet Ağa zaptiyeye bildirmiştir. Zaptiyelerin köye geldiğini haber alan Eyüp, evindeki mavzeri ve fişekliği alarak kaçar. Zaptiye takibe çıkmıştır. Derken Arap mezarlığı adı verilen yerde, zaptiyelerden biri Eyüp'ü görür ve teslim olmasını ister. Eyüp teslim olmayarak zaptiyeyi öldürür ve dağa kaçar. Pisi ve Yerkesik dağlarında gezinir. Yerini sadece anası Hatice ve ağabeyi Halk Bilimi Çalışmaları-Zeybekler Hüseyin bilir. Zaptiye sürekli evine gidip yerini söylemesi için anası Hatice'ye baskı yaparsa da bir türlü öğrenemez ve Eyüp'ü yakalayamazlar. Ardından gelen takipçilerle çatışmaya girer. Bir asker öldürmüştür artık. Olaylar gelişir, genişler. Bu arada başka bir köydeki İbiş İbram’ın güzel torunu Sarı Sultan’ı, bir düğün sırasında görür ve ona aşık olur. Onunla bir süre sonra tanışır ve sürekli buluşmaya başlarlar. Eyüp’ü yakalamak için devriyeler, bölükler sevk edilir. Birkaç kez çatışma yaşanır ve bu çatışmalar sırasında bir asker daha ölür. Eyüp’ü dağlarda koruyan Ağabeyi Hüseyin Efe ve arkadaşlarıdır. Hüseyin, kardeşini önce Bodrum’daki akrabalarının yanına kaçırır sonra da, İstanköy’e götürür. Ancak Eyüp, Sarı Sultan’a olan aşkı yüzünden, uzun süre orada kalmaz. Geri, kendi dağlarına döner. Sarı Sultan ile buluşmaları sıklaşır. İbiş İbram durumu anlayınca, torununu uyarır. Sultan’ın da Eyüp’ü sevdiğini öğrenir. Bu işin sonunu hayırlı görmez ve Eyüp’ü ihbar eder. Sarı Sultan’ı da, Mehmet adlı bir gence verir. 1901 yılının güz aylarında, Ağabeyi Hüseyin Efe ve Eyüp, Sarı Sultan’ı dedesinden istemek ve vermezse de kaçırmak için giderler. İbiş İbram, gelenlerin durumundan korkar. ”Torunu Sultan’ı vereceğini” söyler. Konuklarını evinde misafir eder. Bir yandan da Yerkesik’te Eyüp’ü yakalamak için konuşlandırılmış askerlere çoktan haber vermiştir. Ev, Kör Arap Lakaplı İsmail Çavuş ve askerleri tarafından sarılır. Sabaha doğru Eyüp’ün yattığı yer kurşunlanarak uykusunda öldürülür. Öldürüldüğünde henüz 19 yaşındadır. Ağabeyi Hüseyin yaralı olarak kurtulur ve tutuklanır. Eyüp’ün yakınlarına ölüsü verilmez ve öldürüldüğü yere gömülür. Eyüp zeybeğin çok genç yaşta öldürülmesi nedeniyle, anası Hatça Kadın ve sevgilisi Sarı Sultan tarafından ağıtlar yakılmıştır…Ağıtlar, zamanla türkünün sözlerine kaynaklık etmiştir. KERİMOĞLU Haydaman da haydaman Karadağların sandalı da sandalı Vurulmuş da kanıyor Kerimoğlu'nun her yanı da her yanı Haydülen de haydülen Şu dağlarda geyik kalmadı Oynülen de kör arabım sen oyna Senden başka yiğit kalmadı.. HALK BİLİMİ KURULU Eşref GÜNDOĞDU Burcu AKÇİL Turgut Kenan ÇATALKAYA
© Copyright 2024 Paperzz