vakıflar

VAKIFLAR
“Sizden Gelenler” Yazı Dizisi
Dini inanç ve düşüncelerin güçlü olduğu müesseseler olarak asırlar boyunca toplumun
maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasında en büyük görevi üstlenen vakıfların ilk olarak
ne zaman ortaya çıktığı hususunda bilim adamlarınca çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. İslam
hukukçularının ortaya koydukları nazarî sistemlere göre ise vakıf, doğrudan doğruya İslam’dan
kaynaklanmaktadır. H.z. Muhammed'in Fedek Bahçesi'ni, H.z. Ömer ve H.z. Osman'ın kıymetli
arazilerinden büyük bir kısmını insanların yararına tahsis etmeleri, vakıf hadisesini İslâmi bir
çehreye bürünmüştür. Cumhuriyet öncesi kurulan bütün vakıfların kuruluş senedi olan vakfiyelere bakıldığında ayet ve hadislere yer verilmiş olduğu görülecektir. Bu da vakfın hukuki hüviyetini İslam'dan sonra alması görüşünü kuvvetlendirmektedir. Emeviler ve Abbasiler döneminde hızla gelişen vakıflar Abbasiler döneminde hukuki esasları da belirlenerek bütün İslâm âlemine yayılmıştır.
Selçuklu İmparatorluğunun kuruluşu ile birlikte vakıflar daha fazla önem kazanmış, aynı
zamanda Müslümanlığın yayılmasına önemli katkıda bulunan Türkler, İslâm’ın beraberinde getirdiği hayır, dinî, sosyal niteliklere sahip bir müessese olan vakıfların en büyük savunucusu ve
uygulayıcısı olmuşlardır. Öyle ki Selçuklu Sultanları ile devlet adamları her alanda birbirleriyle
yarışır hale gelmişlerdir.
Daha sonra kurulan beylikler de bulundukları yerlerde bu yüce müesseseyi geliştirmişler
ve yenilerini eklemişlerdir.
Vakıflar, en mükemmel ve en görkemli dönemini ise Osmanlı devrinde yaşamıştır. Sayıları yüz binleri aşan, insanlığa hizmette geniş alanlara yayılan Türk-İslâm Vakıflarının sanat
yönüyle de zirveye ulaşması bu dönemde olmuştur.
Osmanlı'nın Anadolu'da ve hâkimiyetini sürdürdüğü her memlekette, aradan yüzyıllar
geçmesine rağmen adım başına bir vakıf eserine rastlamamız, bu dönemdeki vakıf inkişafının
en güzel ve en açık delilidir. Bugün bile bütün canlılığı, bütün haşmeti ile varlığını sürdüren
vakıflar hizmet alanlarını toplumun ihtiyaçları oranında artırarak devam ettirmiştir.
Yüzyıllardır devam eden ve birçok kamu hizmetini yürütmüş olan bu arada topluma
ahlâk, fazilet ve karşılıklı sevgi, saygı hislerini aşılayan bu büyük ve tarihi Kuruluş, bilhassa
Osmanlı İmparatorluğu zamanında en ileri seviyeye ulaşan hizmetleri ile toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatına geniş ölçüde katkıda bulunmuştur.
Vakıf ve Derneklerin tarihini gördüğümüze göre şimdide Toplumsal Gerekliliğini açıklamaya çalışalım ne dersiniz?
İnsanın mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için yaradılışında var olan temel ihtiyaç ve isteklerinin karşılanması gerekir. Görüldüğü gibi bir insanın mutlu olabilmesi için bu 7 kök isteği
veya ihtiyacının karşılanması gerekir. İlk sırada fizyolojik ihtiyaçlar bulunmaktadır. İnsan yaşamak için önce karnını doyurmak zorundadır. Ancak karnının doyması mutlu olması için yeterli
değildir. Karnını doyurmak temel isteklerinden sadece bir tanesinin ve ilkinin karşılanmasıdır.
Geriye kalan temel istek veya ihtiyacı da karşılanırsa ancak mutlu olabilir. İnsan mutlu olursa
onun oluşturduğu toplumda mutlu olacaktır.
VAKIFLAR
Ülkemizin her yöre il ilçe hatta köyünün kendine özgü kültürü vardır. Bu kültür zenginliği
Gökkuşağının renkleri gibi insanlara haz ve mutluluk veren dolayısıyla insanın temel isteklerinden bazılarının karşılanması, insanın mutluluğu için çok gerekli olgular olarak düşünülmelidir.
Bir insan Sultan Süleyman’ın zenginliklerine sahip olsa bile temel isteklerinin tümü karşılanmıyorsa mutlu olması mümkün değildir.
Çok zengin aile çocuklarının mutluluğu esrar, alkol veya başka kötü kaynaklarda aradıklarını biliyoruz. Eğer insanlarımızı haz duydukları Müzik Folklor, Güzel sanatlar veya yöresel
kültürü ile doyurabilirsek daha sağlıklı bir toplum yapısının oluşacağı ve korunacağı muhakkaktır. Sağlıklı bir toplum için insanlarımız madden ve manen tatmin edilmeli çocuklarımız Dinini
Kitabını bilen, sevmesini ve sevilmesini bilen, Vatan ve milletine bağlı bir insan olarak yetiştirilmelidir.
İşte bu ihtiyaçların karşılanması amacıyla kurulmuş olan vakıf ve derneklere sahip çıkıp
desteklemek ülkesini milletini hatta çocuklarını seven her vatandaşımızın görevi olmalıdır.
Vakıf ve derneklerin isimlerinin ne olduğu değil hizmet ettiği amaç önemli olmalıdır. Yargılarken veya sorgularken bunu böyle sorgulamak ya da yargılamak lazımdır. Yani bir vakıf ya
da bir dernek için hemen bir etiket yapıştırmadan önce amaç ve gayesini araştırmak lazımdır.
Vakıf ya da derneklerin bir yöre il veya ilçeye ait olması ayrımcılık değil o yöre insanının temel
isteklerinden bazılarını ancak ve ancak o yöre insanının karşılayabileceği içindir. Ulaşılmak istenen her insana ancak ve ancak o yöreyi temsil eden dernek veya vakıflar aracılığıyla ulaşılabilir.
Dolayısıyla ulaşılmak istenen insanın sorunları ancak ona ulaşıldığında giderilebilir. Unutmamalıyız ki “her koyun bacağından asılır” ilkesi ile toplumlar düzenlenmez sadece daha fazla yozlaşır ve bozulur. Çünkü o koyun gün gelip çürüyecek, kokacak ve bir çok hastalığa sebep olacaktır. Vakıf ve derneklerin bir diğer amacı ekonomik yönden zor durumda olan insanlarımıza katkıda bulunmak özellikle geleceğimizin güvencesi olan öğrencilerimizin daha iyi yetişmeleri için
onların sorunlarının çözümlenmesinde katkıda bulunmak olmalıdır. Vakıf ve dernekler yöre insanının özel temel isteklerini karşılarken kişi ayrımı yapmaksızın fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasına katkıda bulunmayı amaç edinmelidir. Unutmayalım ki ülke bir vücudun tümü gibidir.
Vücudunuzun hangi noktası acırsa acısın tüm vücut bundan olumsuz etkilenir iş yapamaz hale
gelir. Vücut tüm olarak sağlıklı ise gerçek sağlıktan bahsedilebilir.
”Tok acın halinden anlamaz” demişler atalarımız. Birilerinin modası geçti diye giymediği
giysiye veya kullanmadığı her hangi bir eşyaya ihtiyacı olan çok sayıda insanımız mevcuttur.
Birilerinin sokakta gördüğünde almaya tenezzül etmediği beş kuruşa, birilerinin açlığını
gidermek için çok acil ihtiyacı vardır. Birilerinin, sefilleri oynayan bu insanlarımızın sesini duyması ve yardımcı olması gerekir. İşte sivil toplum örgütleri insanlar arasında köprü oluşturarak
toplumdaki sosyal sancıların azaltılmasına katkıda bulunmayı amaçlamalıdırlar. Çoğunlukla da
bu amaçla kurulmuşlardır.
“Veren el alan elden daha hayırlıdır” sözünden yola çıkarak sivil toplum örgütleri özel-
Vakıflar
likle dernek ve vakıflar insanımıza bir şeyler vermeyi prensip edinmeli faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırmalıdırlar. Bu faaliyetler esnasında ekonomik yönden güçlü insanların
bağış yoluyla katkıları mutlaka sağlanmalıdır. Bağış insanların iyilik yapma duygularını geliştiren bir olgu olduğundan az veya çok olmasına bakılmaksızın daha fazla insanın katkıda bulunmasına çalışılmalıdır. İyiliksever insanların sayılarının fazlalığı oranında daha mutlu ve
sağlıklı toplum yapısının ortaya çıkacağı unutulmamalıdır.
Sivil toplum örgütleri; asla birilerinin siyasi, sosyal veya ekonomik rant elde etmek
istediği yerler haline getirilmemelidir. Bu tip insanlar bu kurumlardan daima uzak tutulmalı
aksi takdirde ülke çapında bu denli yararlı olması beklenen kurumlar yıpranmış olur fayda
yerine zarar vermeye başlar.
Bu ülke hepimizindir gelin toplumumuzda sosyal barış ve dayanışma için, çocuklarımızın, torunlarımızın mutlu geleceği için el ele verelim insanlarımıza madden ve manen katkıda
bulunalım. Çocuklarımızı temel istek ve ihtiyacının tamamına yakını karşılanmış olarak yetiştirelim,
Gençlerimizi ülkesiyle gurur duyan başı dik gözlerinin içi gülen insanlar olarak topluma kazandıralım ne dersiniz var mısınız bu yarışa?
“Veren el alan elden daha hayırlıdır”