Adı Soyadı: Numara: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Roma Hukuku Arasınavı 16.1.2014 (Tek No’lu Öğrenciler) NOT: SINAV SÜRESİ 75 DAKİKADIR. CEVAPLAR OKUNAKLI, KISA VE GEREKÇELİ OLACAKTIR. EK CEVAP KAĞIDI VERİLMEYECEKTİR. TÜKENMEZ KALEM KULLANILACAKTIR. BAŞARILAR DİLERİZ… Olay Yakın zamanda gül reçeli imalatına başlayacak olan A, bu iş için, arkadaşı B’nin, şehir merkezinde bulunduğunu düşündüğü dükkanını kiralamaya karar verir. Dükkanın, aylık 200 sesters karşılığında ve iki yıllığına kiralanması hususunda anlaşmaya varan taraflar, sözleşmeye, “A’nın imalata başlamak için gerekli izinleri alamaması halinde sözleşmenin sona ereceği”ne dair bir kayıt ilave ederler. 1. Tarafların sözleşmeye koydukları “A’nın imalata başlamak için gerekli izinleri alamaması halinde sözleşmenin sona ereceği”ne ilişkin kayıt hukuken ne anlama gelir? Sözleşmeye etkisi nedir? (10 p) Bozucu şart koydukları anlamına gelir. Bozucu şart, bir hukuki işlemin doğmuş olan hükümlerinin sona ermesinin taraflarca objektif olarak gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir olaya bağlanmasına denir. Olayda taraflar, hükümlerini doğurmuş olan kira sözleşmesinin sona ermesini gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir olay olan “A’nın imalat için gerekli izinleri alamaması” olayına bağlamışlardır. (5 P) Bozucu şartın sözleşmeye etkisi, sözleşmenin hükümlerini sona erdirecek olmasıdır. Şart gerçekleşirse, yani A, imalat için gerekli izinleri alamazsa sözleşme kendiliğinden sona erecektir.( 5 P) 2. A’nın; şehir merkezinde olduğunu düşünerek kiraladığı dükkanın, aslında şehir merkezine çok uzak bir yerde, şehrin çıkışında olması olasılığında, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmesi hukuken mümkün müdür? (10 p). A’nın, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü A, saik hatasına düşmüştür. Saik hatası, kişiyi hukuki işlem yapmaya iten güdülerdeki hatadır. A, şehir merkezinde olduğunu sandığı bir dükkanı kiralamıştır, kendisini söz konusu dükkanı kiralamaya iten saik, şehir merkezinde zannetmesidir; saikinde yanılmıştır. Saik hataları kural olarak sözleşmenin geçerliliğine etki etmez. ( 5 P). Saik hatalarının sözleşmeye etki ederek sözleşmeyi geçersiz kılması, ancak esaslı hataya dönüşmesi halinde mümkündür. Esaslı hata olarak kabul edilip edilmeyeceğini belirleyen ise, dürüstlük kuralları ışığında yapılacak bir yorumdur. Bu yorum sonucunda hataya düşen, hatanın esaslı hata teşkil ettiğini söylemekte haklı ise sözleşmeyi hükümsüz kılabilir. Dürüstlük kuralları uyarınca yapılacak bir yorum sonucunda, eğer şehir merkezinde olmadığını bilseydi bu sözleşmeyi yapmayacak idiyse sözleşmenin iptalini isteyebilir. (5 p). 3. A, şehrin çıkışında bulunan bu dükkanı, B’nin, “dükkanın şehir merkezinde bulunduğu” yolundaki beyanına güvenerek kiralamış olsaydı, bu durum hukuken nasıl nitelendirilirdi? Böyle bir olasılıkta A, hangi hukuki olanaklara sahip olabilirdi? (10 P) Bu durum hiledir. Hile, bir kimsenin zihninde yanlış bir kanaat uyandırarak onu sözleşme yapmaya sevk etmek demektir. (3 P) Hile halinde sözleşme kural olarak geçerlidir. Çünkü hile halinde irade ile beyan arasında bir uyumsuzluk yoktur, ancak iradenin oluşumunda bir bozukluk vardır; A, hile sebebiyle bu dükkanı kiralamaya yönlendirilmiştir. Ancak hileye maruz kalan kişinin hileli muameleye katlanması elbette Roma hukukunda hakkaniyete aykırı görülmüş ve hileye uğrayan kişiye bazı olanaklar tanınmıştır. Öncelikle actio doli davası açarak hileli sözleşmenin etkilerini ortadan kaldırabilir; actio doli bir ceza davası olup hile yapan tarafı şerefsizlikle mahkum eder. Eğer kendisine karşı bu hileli işlemden doğan borçlarını ifa etmesi için bir dava açılacak olursa hile defini ileri sürebilir. Üçüncü olarak, eski hale iade talep ederek işlem yapılmadan önceki hukuki durumlarına döndürülmek isteyebilir. (7 P). 4. Yeni bir işe girmenin verdiği heyecanla çok fazla borca giren A, alacaklılarının takibinden korktuğu için, reçel yapımında kullandığı aletlerin bir kısmını damadı D’ye saklaması için vermiş ve sonra da taraflar bunu etrafa bir satış gibi duyurmuşlardır. A ile D’nin aralarındaki hukuki ilişki geçerli midir? Bu durumun hukuki nitelendirmesi ve sonucu nedir? (15 p) A ile D arasındaki hukuki ilişki muvazaa sebebiyle geçersizdir. Muvazaa, tarafların dış dünyayı aldatmak için aralarında aslında hüküm ifade etmesini istemedikleri bir hukuki işlem yapmalarıdır. ( 5 P) Muvazaa mutlak ve nispi olarak iki türlü olabilir. Olayda nispi muvazaa vardır. Taraflar biri, gerçekten hüküm ifade etmesini istemedikleri dış dünyayı aldatmak amaçlı olan görünürdeki satış işlemi ve biri de 1 bunun arkasına gizledikleri gerçek işlem saklama sözleşmesi olmak üzere iki işlem yapmışlardır. Görünürdeki satış işlemi tarafların gerçekte hüküm doğurmasını istemedikleri işlem olup muvazaalı olduğu için geçersizdir. Arkasına gizlenmiş saklama işlemi ise kendi geçerlik koşullarını taşıdığı sürece geçerlidir. (5 P) 5. Nakit sıkıntısı nedeniyle kira borcunu ödemekte zorlanan A’nın, dedesinden kalma antika bir vazoyu B’ye teminat olarak vermesi halinde; a) Aralarında hangi hukuki ilişki kurulmuştur? Kısaca açıklayınız. (5 p) Rehin sözleşmesi kurulmuştur. Rehin sözleşmesinde bir alacağın teminatı olmak üzere borçlu tarafından bir mal teminat olarak verilir. Bu bakımdan rehin sözleşmesinin kurulması için; 1) geçerli bir alacak olmalı 2) taraflar bu alacağın teminatı olmak üzere bir malın teminat olarak gösterilmesi hususunda anlaşmış olmalı (consensus) 3) teminat olarak gösterilen malın zilyetliği alacaklıya devredilmelidir. ( 5 P). b) Tarafların, borç ödenmediği takdirde antika kararlaştırabilmeleri mümkün müdür? Neden? (5 p) vazonun mülkiyetinin B’ye ait olacağını Mümkün değildir. Çünkü Lex Commissoria yasağı buna engeldir. Lex Commissoria, borç ödenmediğinde teminat olarak gösterilen malın mülkiyetinin alacaklıya geçeceği hususunda tarafların anlaşmalarıdır. Bu anlaşma ilk zamanlar geçerli iken, sonradan yasaklanmıştır ve bu andan itibaren lex commissoria yasağı olarak anılır. Zira alacaklıların borçluların zor durumlarından yararlanarak alacağın miktarından daha yüksek değerdeki teminat konusu mallara malik olmalarının ve bu yolla zenginleşmelerinin önüne geçilmek istenmiştir. (5 P). 6. Bir gece gizlice A’nın dükkanına giren hırsız H, çaldığı iki koli reçeli Ü’ye satar ve devreder; a) Ü, reçellerin maliki olmuş mudur? Neden? Bu durumda kim, kime karşı, hangi gerekçelerle ve hangi hukuki taleplerde bulunabilir? (5 p) Ü reçellerin maliki olmaz. Çünkü malı hırsız tarafından çalınmış, elinden rızasız olarak çıkmıştır. Rızasız çıkışlarda malikin mülkiyet hakkı sona ermeyip ancak zilyetlik kaybedilir. Hırsız, malı Ü’ye satabilir ancak tasarruf yetkisi olmadığı için devredemez. Bu durumda; A----Ü rei vindicatio (zilyet olmayan malikin malik olmayan zilyete karşı açtığı dava) açarak malını geri ister. A-----H (actio furti) hırsızlıktan doğan davayı açarak bu haksız fiilden ötürü H’nin cezalandırılmasını talep eder. Ü-----H satıştan doğan dava (aralarındaki satış sözleşmesi geçerli olduğu için satış sözleşmesinden doğan dava ile uğradığı zararın karşılanmasını ister). b) Bu olay günümüz Türk hukukunda yaşanmış olsaydı yukarıdaki soruya vereceğiniz cevap değişir miydi? (5 p) Bu olay günümüz hukukunda da yaşansaydı cevap değişmezdi, zira A’nın elinden mal hırsızlık sonucu rızasız olarak çıkmıştır. Bu nedenle MK 988 uyarıca öngörülen bir taşınırın emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetli olarak devralınması durumunda derhal iktisap edeceği kuralı işlemez. Hırsızlar emin sıfatıyla zilyet değillerdir; Ü iyiniyetli olsa bile emin sıfatıyla zilyetten devralmadığı için kazanımı korumaz. Metin Soruları 1. Klasik Hukuk Devrinde hukukun yaratıcı kaynaklarının isimlerini sayınız. (20 p) Praetor beyannameleri, Daimi beyanname, senatus kararları, hukuk ilmi (hukukçuların faaliyetleri), hukuk okulları, İmparator adına cevap verme faaliyeti. 2. On İki Levha Kanunları ile Corpus Iuris Civilis’in hangi dönemlere ait kanunlaştırmalar olduğunu belirtiniz ve bu iki kanunlaştırmanın arasındaki benzerlik ve farklılıkları kısaca açıklayınız. (15 p) On İki Levha eski hukuk devrine aittir. CIC postklasik hukuk devrine aittir. (5 P) On İki Levha örf ve adet hukukunun yazılı olarak derlemesi olup ilk kez hukuku yazılı hale (ius scriptum) dönüştürmüştür. CIC, yazılı haldeki hukuk kurallarını, özellikle klasik hukuk kaynaklarını derlemiştir. On İki Levha partici-pleb mücadelesine son vermek için siyasi ve sosyal kaygılarla oluşturulmuştur. Yine CIC de, imparator Iustinianus tarafından imparatorluğun kötü gidişatını durdurmak için özellikle hukuki alanda birlik ve güvenlik sağlama ihtiyacından doğmuştur. On İki Levha borç, sözleşme, usul, icra gibi büyük ölçüde özel hukuk alanını düzenlemiştir; CIC de yine aynı alanlarda büyük ölçüde özel hukuk meselelerini düzenlemiştir. On İki Levha on iki tablet üzerine yazılmıştır (sonradan bu isimle anılacaktır); CIC Institutiones, Digesta, Codex ve Novellae olmak üzere dört ana kitaptan oluşur ve bu dört kitap sonradan CIC olarak anılmıştır. 2
© Copyright 2024 Paperzz