ERGENLE İLETİŞİM İÇİN BEŞ ANAHTAR Ergenle iletişim kurmak neden bu kadar zor?Acaba ergenlerin bize mesajlarını iletmekte zorlanması da aynı nedenlerden kaynaklanıyor olabilir mi?Ergenlerden gelen en büyük şikayetlerden biri,iletişim kurmak isteseler bile anne-babalarının sözleri,söyleyiş tarzları ya da dinlememeleri yüzünden şevklerinin kırılmasıdır. Genç çocuğunuz tarafından dinlenilme hakkını kazanmaya gerçekten ihtiyaç duyuyor musunuz? Bu hak,onun annesi-babası olmanız nedeniyle zaten garantilenmiş değil mi?Ayrıca bütün çocukluğu boyunca ona harcadığınız binlerce saat,milyarlarca lira size zaten bu hakkı kazandırmadı mı? Hastayken ona bakmanız ,yiyeceğini, giyeceğini, barınağını sağlamanız, gitar, tiyatro ,tenis, yüzme vb. kurslarına göndermeniz bunu sağlamadı mı?...Evet...Teoride bu böyle. Gerçek yaşamda ise işler,her zaman teorideki gibi yürümez.Ergenler şimdiki zamana sıkı sıkıya kök salmıştır. Yani geçen hafta yaşadıklarını neredeyse saat saat,dakika dakika hatırlarken,son on yıldır onlar için yaptığınız fedakarlıkları hatırlayamazlar. Onların sağlıklı gelişimine adanan sevgi ve enerjinin büyüklüğünü göremezler. Peki bunun nedeni neler olabilir? Bunun için gençlik çağının genel özelliklerine kısa bir göz atmamız gerekiyor. Bir çok psikoloğa göre (Freud,Ericson) gençlik,bocalama ve fırtınalar içinde geçen bir dönemdir. Kişiliğin kesin çizgilerinin oluşmaya başladığı bu dönem yine bir çok psikoloğa göre ikinci doğuş olarak kabul edilir. Fırtına ve gerginlik dönemi olarak da açıklanabilen ergenlik hangi toplumda olursa olsun ,her bireyin yaşadığı bir evredir. Ortaokul yıllarına denk düşen ilk gençlik ya da yeni yetmelik yıllarında,cinsel uyanışla birlikte yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider,yerine oldukça tedirgin,güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç gelir. Duyguları hızlı bir iniş çıkış gösterir. Çabuk sevinir çabuk üzülür. Çabuk sinirlenir,olur olmaz şeyi sorun yapar. Tepkileri önceden kestirilemez olur. Derslere ilgisi azalmış,çalışma düzeni bozulmuştur. İstekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıklığından yakınır. Ana-babanın uyarılarına birden tepki gösterir ,ters yanıtlar verir. Sürekli bir gidiş geliş içindedir. Evde pek durmak istemez. Dönüş saatine aldırmaz,yemeğe geç kalır. Dağınık ve savruk olur. Sık sık bir şey devirip kırar. Oburlaşır,girip çıkıp bir şeyler atıştırır. İlgileri artmış,gelgeç hevesleri çoğalmıştır. Gürültülü müziğe bayılır. Süse ve giyime düşkünlük gösterir. Genç kız ayna karşısında saatler geçirir. Bir sivilceyle gün boyu uğraşır,kaygılanır. Genç erkek boyasız ayakkabısına bakmaz ama saçını günün modasına göre kestirmekte direnir. Zayıflık-şişmanlık,uzun boy-kısa boy,yüz çizgilerinin düzgün olup olmadığı sorun olmaya başlar. Gizliliğe önem verir. Odası varsa saatlerce odasına kapanır hatta kapısını kilitli tutmaya özen gösterir. Duvarlara renkli resimler ve sanatçıların posterlerini asar. Arkadaşlarıyla gizli konuşmaları ve fısıldaşmaları olur. Kardeşlerini yanına sokmaz,tersleyip uzaklaştırır. Uzun uzun düşler kurar. Günlük tutmaya başlar. Şiir ve öykü yazmaya özenir. Kendinden habersiz mektuplarının ve yazdıklarının okunmasına büyük tepkiler gösterir. Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar. Kulaktan dolma ya da ödünç alınmış düşünceler savunulur. Büyüklerle tartışmaya girişir. Bunu yaparken ana-babasına aykırı gelen düşünceleri ileri sürer. Ana-babasını eleştirmek fırsatını kaçırmaz. Öğütleriyle davranışları arasındaki aykırılığı yüzüne vurur. Ana-babasının hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunmaktan adeta tat alır. Onların seçtiklerini giymez. Aykırı renkler ve kıyafetler seçer. Ana-babasına karşı çıkmak için karşı çıkar. Saçma olduğunu bilse dahi bazı fikirleri savunmaktan zevk alır. Kısacası ilk gençlik ve gençlik çağı oldukça fırtınalı bir dönemdir. Bu dönemde genç kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir savaş içinde görülür. Psikoloji açısından bu çelişki duyuş ve davranış özellikleri bu dönem için olağan sayılır. Ancak kimi gençte bu dönem daha gürültülü geçer. Kimi gençte daha az çalkantı ile atlatır. Gençlerdeki bu coşkuyu,tedirginliği ve tutarsızlığı en iyi tanımlayan kelimeyi Türkçe’mizde buluyoruz;”delikanlılık”. Şimdiye dek sayılan belirtiler,bu çağdaki gencin bocalamalar,çelişkiler ve bunalımlar içinde olduğunu göstermeye sanırım yeter ve iletişim güçlüğünü oürtya koyar. Şimdi sizlere önünüzdeki engelleri aşmanıza yardımcı olacak,çocuğunuzlaaranızda yakın hisler geliştirmenizi ve bu yılların çalkantılarına rağmen başarılı olmanızı sağlayacak sihirli olmayan ,hepimizin elinde olan kimi zaman kullandığımız kimi zaman ise paslanmaya bıraktığımız beş iletişim anahtarı sunacağım. 1-GENÇ ÇOCUĞUNUZUN DURUMUNA İÇTEN İLGİ GÖSTERİN Zaman harcamak,ilgi göstermek,dinlemek “aklınıza ne gelirse her konudan” sözetmek;size dinlenilme hakkını kazandıracaktır. Zamanınızı ve konuşmanızı,genç çocuğunuzun ilgi alanlarına ve tavırlarına uydurmanız yeter. Çocuğunuzun ilgilerine uyum sağlamak aslında hiç de o kadar zor değildir. Şimdi lütfen kendinize şu soruları sorunuz: • Çocuğum hangi etkinlikler ve deneyimlerle ilgili? • Bunlar hakkında gerçekten neler düşünüyor? • Bu konular hakkında düşünce ve duygularını açığa vurmasını en iyi nasıl sağlarım? • Gerçekten konuşmamız gereken konular nelerdir? Bu alıştırma,çocuğunuzla tartışacağınız şeyler hakkında size pek çok fikir verebilir ve içten ilginizi ona göstererek sorular sormanızı sağlayabilir. Çocuklarınızın yanıtlarının gerçekten dinlemelisiniz. İyi dinlemek pek çok disiplin gerektirir. Kendinize değil,çocuğunuza odaklanmayı jğrenmelisiniz. Onu dinlemenize ihtiyaç duyduğunda ,tartışmaya ya da yoruma kendi görüşlerinizle karşılık vermemeye özen göstermelisiniz. Eğer şanslıysanız,bu dinleme çabalarınız “karşılıklı” ilkesiyle ödüllendirilecektir. (Eğer bana vurursan ben de sana vururum gibi) Eğer içtenlikle dinlerseniz,çocuğunuzun da sizi içtenlikle dinleyeceği bir ortam yaratırsınız. Annebabaların çok sık yaptığı bir hata,para ya da armağanlarla genç çocuklarının kolayca kazanılabileceğini düşünmektir. Bu işe yaramaz. En azından belli bir süre sonra. Onların asıl gereksinim duyduğu armağan,sürekli ilgi ve sevginizdir. Bu armağanı,içtenlikle dinlemeye gönüllü olduğunuzu göstererek verdiğiniz zaman,dinlenilmeye hak kazanırsınız. 2-AÇIK BİR AMACINIZ OLSUN Hepimiz geri almak isteyeceğimiz şeyler söyleriz. İnsan dili bazen dümensiz bir gebi gibi amaçsız ve yönünü şaşırmışcasına çalışır. Biz etkisini düşünene kadar,sözcükler ağzımızdan dökülüverir. İçimizi boşaltmakta geçici bir rahtalama duyarız. Ama ya sonrası.... Bir amacımızın olması uzayıp giden vaazlarımızı dinginleyebilmemizi sağlar. Etkili iletişim,ister sözlü olsun ister yazılı tamamen kişinini amacınını açıkça anlaşılmasına bağlıdır. Bu amaç açıkça belirlenmiş olmalıdır. Şimdi sizlere birkaç açık iletişim hedefleri ,amaçları sunacağım. Bu amaçları her zaman izlemeniz belki mümükün olmayacak ama en azından dilinizin daha fazla sürçmesini engelleyecektir. • Genç çocuğunuzla,kendilerinden hoşnut kalmaları ve sorun çözme becerilerine güvenmeleri için,özsaygılarını geliştirecek biçimde konuşabilirsiniz. • Genç çocuğunuzu,onları anlamak için ciddi bir çaba gösterecek kadar değer verdiğinizi hissettirecek şekilde dinleyebilirsiniz. • Alynı görüşte olmasanız bile ,söyledikleri ve hissettikleri şeylerin sizin için önemli olduğunu bilmesini sağlayabilirsiniz. • Dürüst bir geribildirim yoluyla karşılımlı anlayış sağlamaya çalışabilirsiniz. • Olumlu davranışlarla ilgili kaygılarınızı,kararlı ama aşağılamadan ve karşılıklı şikayette bulunmadan iletebilirsiniz. • Onları sevdiğinizi ve onların iyiliğini kendi iyiliğiniz kadar önemli olduğuna ilişkin açık bir mesaj verebilirsiniz. 3-KONUŞMA KATİLLERİNDEN SAKININ Her anne-baba şu deneyimi yaşamıştır. Genç çocuklarıyla yaptığı konuşma gayet yumuşak bir şekilde ilerlerken,birden bire ters bir sonuca varır. Gençlerin anne-babalarının söylediklerine ve söyleyiş tarzına aşırı duyarlı oldukları bir gerçektir. Hafife alındıklarını,küçümsendiklerini,kendilerine üstünlük taslandığını ve emir yağdırıldığını hissettikleri anda “bağlantıyı koparırlar”,bu belki şaşırtıcı ama tahmin edilir bir sonuçtur. Konuşma katillerinden yani iletişim engellerinden kaçının. Bunlar çeşitli şekillere bürünürler. Aralıksız konuşma,çelişkiler,terslenmelen,dogmatik ifadeler,yargılayıcı bir ses tonu,adil olmayan genellemeler ve dinlemediğinizi ortaya çıkaran tepkiler. İşte size iletişim katillerinden örnekler: 1-Emir verme,yönetme: “Yapman gerekir....yapacaksın....yapmak zorundasın.” -Korku ve aktif direnç yaratabilir. -Söylenenin tersini “denemeye” davet edebilir. -İsyankar davranışa ya da misillemeye yol açar. 2-Uyarma,tehdit etme: “...yapamazsın.....ya yaparsan....yoksa...” -Korku boyun eğme yaratabilir. -Sök konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceğine denemeye kalkışabilir. -Gücenme,kızgınlık,isyankarlık oluşur. 3-Ahlak dersi verme: “...yapmalıydın....senin sorumluluğun....şöyle yapmak gerekir....” -Zorunluluk ya da suçluluk duygularını yaratır. -Çocuğun durumunu daha şiddetle savunmasına yol açabilir. 4-Öğüt verme,çözüm getirme,fikir verme: “Ben olsam....neden böyle yapmıyorsun?...Bence,,,sana şunu önereyim...” -Çocukların kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder. -Çocuğun sorununu bütünüyle düşünüp,değişik çözümler getirip seçenekleri denemesine engel olur. -Bağımlılık ya da direnme yaratabilir. 5-Mantık yoluyla inandırma: -“İşte şu nedenle hatalısın....” “Olaylar gösteriyor ki....”Evet..ama...”“Gerçek şu ki...” -Savunucu tutumları ve karşı koymayı kışkırtır. -Çoğunlukla çocuğun ailesiyle iletişimi kesmesine ve artık dinlememesine yol açar. -Çocuğun kendini beceriksiz ve yetersiz hissetmesine neden olabilir. 6-Yargılama,eleştirme,suçlama: “Olgunca düşünmüyorsun...” “Sen zaten tembelsin...” -Yetersizlik,aptallık ve yanlış değerlendirme anlamı taşır. -Çocuk azarlanma korkusuyla iletişimi keser. -Çocuk eleştirileri gerçek sanabilir. 7-Övme,görüşüne katılma,teşhis koyma: “Çok güzel...” “Haklısın,o öğretmen berbat birine benziyor..” -Ailenin beklentilerinin çok yüksek olduğunu anlatır. -İstenilen davranışı yaratabilmek için,söylenenler içtenlikten uzak manevra gibi algılanabilir. -Çocuğun kendini algılayışı ile övgü uygun değilse çocukta kaygı yaratabilir. 8-Ad takma,gülünç duruma düşürme: “Koca bebek..” “Hadi bakalım süpermen..” “Gerizekalı”... -Çocuğun kendini değersiz hissetmesine yol açar. -Çocuğun benlik kavramı olumsuz etkilenebilir. -Genellikle karşılık vermeye iterler. 9-Tahlil,teşhis koyma: “Senin derdin nedir biliyor musun?” “Her halde çok yorgunsun.” “Aslında sen öyle demek istemiyorsun.” -Tehdit edici,tedirgin edici olabilir. -Başarısızlık duygusunu uyandırabilir. -Çocuk kendini korumasız,kıstırılmış hisseder. -Çocuk yanlış anlaşılmak endişesiyle iletişimi keser. 10-Güven verme,teskin etme: “Aldırma...Boşver, düzelir..” “Hadi biraz neşelen...” “Zamanla kendini daha rahat hissedersin...” -Çocuğun kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur. -Kızgınlık duyguları uyandırır. (Size göre iyi tabi) -Çocuk mesajı genellikle “kendini kötü hissetmen doğru değil.” Şeklinde algılar. 11-İnceleme,araştırmak,soruşturmak: “Neden...?Kim?....Sen ne yaptın?...Nasıl?....” -Çocuklar sorulara genellikle hayır demeye,yarı doğru cevaplar vermeye başlarlar. -Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediğini açıkladığından,çocuk korku ve endişeye kapılabilir. -Ailenin endişelerinden doğan sorulara cevap vermeye çalışan çocuk kendi sorununu gözden kaçırabilir. 12-Konu değiştirme,işi alaya vurma,şaka yolu: “Daha güzel şeylerden konuşalım...” “Sen neden dünyayı yönetmiyorsun?” -Yaşamın güçlükleriyle savaşmak yerine ,olaylardan kaçmak gerekli,mesajını ime edebilir. -Çocuğa sorunların önemsiz,saçma sapan ve geçersiz olduğu anlamını verebilir. -Çocuk bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir. Yetişkinlerin %90'ında biraz önce söz edilen davranış özelliklerinin bulunduğu gözlenmiştir. Şemada ana-baba-ve çocuk arasındaki iletişim görülmektedir. Bu tipik cevaplar,çocukla ileri derecede bir iletişimi engellediği için “iletişimi engelleyen kategoriler” olarak anılırlar. Çocuklar böyle bir cevap karşısında iletişimi keserler. Ya da karşı saldırıya geçip kendilerini savunurlar. Yetersizlik ve aşağılık duygusu hissederler. EBEVEY N ÇOCUK KABUL EDEN GÖNDEREN “Bir problemi var” KABUL EDEN GÖNDEREN İletişimi engelleyen cevap ÇOCUK EBEVEY N İletişim engelleri,kendini anlatmaya çalışan çocuğa yardımcı olmadığı gibi,onun ileriki sorunlarını da anlamamasına ,içine atmasına neden olur. Bir konuşmayı katletmekten sakınmayı öğrenmek için şimdi size soracağım sorulara EVET-HAYIR şeklinde cevap veriniz. Evet-Hayır Çocuğuma hiç konuşma fırsatı vermeden,bir dakikadan fazla konuşuyor muyum? Evet-Hayır Onun ilgilendiği şeyleri dinlemekten çok,kendimden ve ilgilendiğim konulardan söz ediyor muyum? Evet-Hayır Çok önemli olmayan konularda,fikirlerinin yanlış olduğunu düşündüğümde onu düzeltiyor ya da karşı çıkıyor muyum? Evet-Hayır Gerçeği tam öğrenmenin ,duyguları anlamaktan daha önemli olduğunu varsayıyor muyum? Evet-Hayır Çocuğuma kasıtlı yada kasıtsız,övgü sayılmayacak isimler takıyor muyum? Evet-Hayır Söylediğim sözlerle ya da söyleyiş tarzımla,onu iğnelemeye ya da ondan öç almaya çalışıyor muyum? Evet-Hayır Tartışmacı ya da dogmatik olmaya yatkın mıyım? Evet-Hayır Çocuğum kendimi her zaman haklı bulduğumu düşünüyor mu? Evet-Hayır Çocuğumun az önce ne söylediğini bilmediğimi ya da anlamadığımı fark ettiğim oluyor mu? Evet-Hayır Ses tonumun sert ya da kınayıcı olduğunu düşünüyor mu? Cevaplardaki evek sayısı sizi şaşırtmış olabilir. Kendinizi olduğu gibi görüp hatalarınızı kabul etmek kolay değildir,ama bu tür dürüstçe bir yoklama,çocuğunuzun gördüğünü görmenize yardımcı olabilir. Çoğu konuşma “katli” kasıtsız ve kalıcıdır. Çünkü “KATİL” sorunun farkında bile değildir. Artık sorunun ne olduğuna dair fikir edindiğinize göre zarar vermeden önce kendinizi tutmayı öğrenebilirsiniz. Konuşmanızı bu tahrip edici unsurlardan temizleyebilmeniz belli bir zaman alabilir,ancak karşılığını kat kat alacaksınızdır. 4-DUYGULARINIZI DENETLEYİN Hepimiz bazen aşırı tepki gösteririz. Arada bir olan bu duygusal patlamalardan bir takım olumlu şeyler elde etmek mümkün olsa da,genç çocuklarımızla sağlıklı iletişimi sürdürebilmek için duygularımızı nasıl denetleyeceğimizi öğrenmemiz gerektiğini de sanırım çoğunuz kabul edecektir. Bir davranışı yorumlarken değer yargılarımız devreye girer. Oysa değer yargılarıyla davranışları ayırt edebilmeliyiz. Sorunları ayırt edebilmek ve müdahalelerimizi gereken yerlerde ve doğru olarak yapabilmek için bir davranış penceresi çizelim. KABUL EDİLİR KABUL ÇİZGİSİ DAVRANIŞ PENCERESİ KABUL EDİLMEZ Çocukların ve izlediğimiz her kimsenin davranışları bu pencerenin içinde yer alır. Davranışların kabul edilip edilmemesi,bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygularla bağımlıdır. Şöyle ki,davranış oluştuğunda (örneğin çocuk burnunu karıştırıyor) olumsuz duygular yaşıyorsak (kızıp bağırıyorsak) davranışı kabul etmeyiz. Olumsuz duygular yaşamıyorsak (örneğin,yakın bir arkadaşımızla o anda hararetli bir konuşma yapmaktayız) o davranışı görmezlikten gelebilir,tepki göstermeyebiliriz. Bu durumda ,kabul çizgisinin devamlı aynı yerde durmadığını,değişken olduğunu düşünmek zorundayız. Kabul çizgisinin değişkenliğini 3 önemli etken yaratır: 1)BEN 2)ÇOCUK 3)ÇEVRE 1)BEN: Eğer keyifli günümdeysem,benim ve ailemin herhangi bir sağlık veya diğer önemli sorunu yoksa,acelem yoksa,eşimle kavga etmemişsem vb. o gün bir çok davranışı kolay kabul edebilir hatta genellikle kızdığım davranışları dahi göz ardı edebilirim. Ama zor günümdeysem “Kabul Çizgim” çok yukarıdadır. 2)ÇOCUK: Davranışların kabul edilip edilmemesi çocuğun yaşına ve cinsiyetine bağlıdır. 2 yaşındaki çocuğun parmağını emmesi kabul edilebilir ama 8 yaşındaki çocuğun bu davranışı kabul edilmez. Ayrıca anne-babalar kendilerine benzeyen çocuklarına daha farklı tepkilerde bulunabilirler. Bu farkında olmadan,düşünmeden sadece yakın hissettiğimiz için gösterdiğimiz tepkilerdir. 3)ÇEVRE: Çevreye verdiğimiz önem davranışı kabul edip etmememizi etkiler. Örneğin evde çocuğun istediği gibi yemesine izin verirken bir yere misafirliğe gittiğinde daha özenli yemek yemesini isteriz. Duygular çok alevlendiğinde bir “mola” verin.Sinirlerinizin çok gerildiğini farkettiğinizde “Şimdi ara verelim,bir saat sonra yine konuşalım” diyebilirsiniz. Davranışlarınızın sorumluluğunu kabul edin. Bu çok önemlidir. İşler kötü gittiğinde başkalarını suçlamaya üstlenmezseniz eğilimli çocuğunuz da oluruz. Siz kendi üstlenmeyecektir. davranışlarınızın İyi örnek sorumluluğunu olmak için şöyle diyebilirsiniz:”...........dediğimi hatırlıyor musun? Hatalıydım. Özürdilerim.” Çocuğunuzun üzücü davranışına ,tepeniz atmadan önce olumlu bir davranışla karşılık verin. Örneğin; “yapılacak onca ev ödevin varken senin televizyon izlerken görmek beni mutsuz ediyor. Ödevlerin bitinceye kadar onu kapatmanı isterdim.” En iyi annelik-babalık görevlerinizi dinlenmiş olduğunuzda yapabileceğinizi unutmayın. Yorgunluğunuz sizin fark ettiğinizden daha fazla iletişim sorununa neden olabilir. Yorgunken en iyi tavrınızı gösteremezsiniz. Kendinizi bitkin hissettiğinizde bir sorun ortaya çıkarsa,dinlenme ve etkili konuşma yeteneğinizi arttırmak için ara verip kısa süre kestirin. Yorgunken sabrınız bir anda tükeniverir. “Sen” yerine “Ben” mesajları kullanın. “Sen bunu nasıl yaparsın? Ne laf anlamaz çocuksun?Ne zaman adam olacaksın?” Kızgınlık ifadeleri genellikle “Sen” dili ile yapılır. “Sen” dili ile ifade edilen kişiliğe yönelik kızgın mesajlar,gençler üzerinde onarılmaz yaralar yapar. Bir kayayı azar azar delen su damlaları gibi ,günbegün tekrarlanan bu yıkıcı ifadeler gençlerin kimlik duygusunu ve özgüvenini kemirir,erozyona uğratır. Özellikle “Sen” dili ile yapılan küçük düşürücü ifadeler “gerizekalı,tembel,aptal,düşüncesiz” gibi lakaplar çocuklar tarafından ciddiye alınabilir ve sevilmediğini,kabul edilmediğini düşünür,hayata ve ailesine küser. Onuru kırılan genç,direnmeye ve karşılık vermeye yönelebilir. “Ama siz de böyle davranıyorsunuz,siz daha mükemmel değilsiniz,beni onunla kıyaslıyorsunuz ama siz onun ailesi gibi misiniz sanki...” der. Ailede kullanılan “Sen” dili çatışmalara ve güç kavgalarına dönüşür. Anne-babaların bu yıkıcı oyunda güçlerini arttırıp,daha fazla baskı ve ceza yöntemlerine başvurmaları sayesinde,gençlerde otoriteye başkaldırma,isyan duyguları iyice gelişir ve perçinleşir. Asi gençlik dediğimiz büyük sorunlar,bu tür ufak teknik hataların tekrarı sayesinde perçinleşen davranış bozukluklarıdır. “Sen” dili yerine “Ben” dili kullanın. “Ben” dili mesajın içindeki gerilimin bir kısmını giderir ve genel olarak daha az savunmacı tepkilere neden olur. “Ben” dili,hislerinizi genç çocuğunuzu suçlamadan ya da ilişkinize zarar vermeden boşaltmanıza yardımcı olur. “Ben” dili anne-babanın olumsuz davranış sırasında yaşamakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayan dürüst ve sorumlu bir kızgınlık ifadesidir. “Ulan,kes şu müziğin sesini demedik mi?”gibi onur kırıcı bir ifade yerine “Müzik bu kadar yüksek çalırca okuduğumu ya da seyrettiğimi anlayamıyorum,başım ağrıyor.” Veya “İşten yorgun geldim ve şu an için bu kadar yüksek sesli müziği başım kaldırmıyor.”gibi ifadeler hem kızgınlığın gerekçesini açıklar hem de çocuğunuz rencide olmaz. Bu anlatılanları uygulamaya çalıştığınızda duygularınızı denetleyemediğinizi görüyorsanız profesyonel yardıma ihtiyacınız olabilir. Çünkü fiziksel olarak olmasa bile sözel olarak çocuğunuzu taciz ediyor olabilirsiniz. 5-ÇOCUĞUNUZA ZAMAN YATIRIMI YAPIN Bu son bölümü uzun uzadıya anlatmaktansa bir şiirle özetlemek istiyorum. Geçen gün geldi oğlum dünyaya; Bilinen yollardan geldi buraya. Ama yetişilecek uçaklar,ödenecek faturalar vardı; Yürümeyi ben uzaklardayken öğrendi. Bir de baktım öğrenmiş konuşmayı, Ve büyürken bana derdi ki, “Senin gibi olacağım baba, biliyorsun,senin gibi olacağım.” Çelik çomak,gümüş kaşık, Hasretli minik oğlan va aydaki adam. “Eve ne zaman geliyorsun baba?” “Bilmiyorum ne zaman ama beraber olacağız o zaman; biliyor musun ne iyi vakit geçireceğiz o zaman.” Geçen gün oğlum on yaşına bastı; Dedi ki,”Top için sağol baba,hadi gel Oynayalım.Bana atmayı öğretir misin?” Dedim ki,”Bugün olmaz.Çok işim var.” “Tamam sorun değil,” dedi ve yürüyüp gitti,ama gülümsemesi hiç sönmemişti,diyordu ki,”Onun gibi olacağım, evet biliyor musun aynen onun gibi olacağım.” Derken kolejden eve döndü geçen gün; O kadar olgun bir adam olmuştu ki, Tutamayıp kendimi, “Oğlum, seninle gurur duyuyorum,otur da biraz konuşalım,”dedim. Kafasını salladı gülümseyerek,dedi ki, “Aslında arabanın anahtarlarını almak istiyordum,baba, sonra görüşürüz,lütfen verir misin anahtarları?” Emekliyim uzun zamandır,oğlum gitti uzaklara, Geçen gün onu aradığımda,dedim ki, “Sakıncası yoksa seni görmek istiyorum.” “Çok iyi olurdu” dedi,”Bir de zaman bulabilsem. Biliyorsun koşturup duruyorum,çocuklarsa grip, Ama sesini duyduğuma sevindim yine de.” Telefonu kapattığımda anladım ki, Oğlum bana benzemişti; tıpkı benim gibiydi. Sand ve Harry Chapin Sıkışık programınız içinde zamanı bulamayacaksınız, onu yaratmanız gerekecek. nasıl bulacaksınız? Tabi ki zamanı
© Copyright 2024 Paperzz