Tezadlar ve Tenakuzlar Diyarı Son otuz sene boyunca Garp medeniyetinin bir takım ictimai ve siyasi prensipleri bizde kanunlaştırılarak devletin temel taşları haline getirildi ve müdemadi bir propaganda ile bunlar güya tatbik ediliyor gibi gösterildi. Hakikatte hiçbiri tatbik edilmediği için Türkiye, dünyada msili görülmemiş bir tezat ve tenakuz diyası haline getirildi. Mesela "demokrasi" denildi, mutlakiyetleri gölgede bırakan bir şef sistemi tatbik edildi. "Halkçılık" denildi, halkın ekmeğini kazanmak için çalışacağı sahalara, devletçilik namına el konuldu, halkın milyonları sarfedilerek meydanlar açılıp şef heykelleri dikildi. Yine kanuna göre bizde milliyetçilik bir devlet prensibidir. Fakat hakikatte öyle midir? Kat'iyen öyle değildir. Çünkü liselerde okutulan tarih kitaplarında milliyet mefhumu ırk esasıyla izah edildiği ve hatta askeri mekteplere girecek talebenin öz Türk ırkından olması şartnamelerle ilan olunduğu halde bir takım milliyetçiler, ırkçılık cürmü ile itham edilerek hapishanelerde inletildi ve Maarif Vekâleti ırkçılık aleyhine bir kitap bile neşretti. Bu kitabı neşreden Maarif Vekaleti, Türkiye devletinin teşekkülünden evvel ölmüş olan İbni Sina'nın kemiklerini İran'dan istemeğe kalkışarak bir aralık tekrar ırkçılığa saplandı. Bu baş döndürüciü tezatlar silsilesine dil de katıldı. Yabancı kelimelerin atılması güya prensip ittihaz edildi, fakat Şark kelimeleri atılırken Garp kelimeleri tümen tümen alındı. Mesela Arapça "müderris" yerine Fransızca "profesör" denildi, "müderris muavini" yerine Almanca "doçent" kelimesi benimsendi. "Mektep" yerine "ecole" taklidi "okul" denildi. Hangi sahaya bakılsa hep aynı hale tesadüf edilir. Acaba bu tezatlar ve tenakuzlar yalpası içinde kararmayacak göz, dönmeyecek baş var mdır? (İsmail Hami Danişmend, Milliyet- 08.10.1950, Sayfa 3)
© Copyright 2024 Paperzz