MERSİN ANTİK KENTLER GEZİSİ 18 Nisan 2015 Cumartesi 08.00 Adana Hilton Otelinden hareket Kanlıdivane Elaiussa Sebaste Narlıkuyu Cennet Cehennem 15.00 Adana’ya hareket * Gezi ücreti 100,00-TL (Ulaşım, rehberlik hizmetleri, yemekler ve alkolsüz içecekler ücrete dahildir) Kanlıdivane (Kanytellis) Kanlıdivane yerleşimi Silifke’nin 38 km doğusunda, Silifke-Mersin Karayolundan 3 km içeride bulunmaktadır. Antik dönemde “Kanytellis” ya da “Kanytela” olan kenti, Fransız gezgin olan V. Langlois 1851/52 yılında burayı gezmiş ve burasının, Bizans İmparatoru Theodosius II (408450) tarafından yeniden düzenlenmesinden sonraki adının “Neapolis” (Yenikent) olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, burada Yörüklerin yaşadığını ve kentte “Kanıdeli” dediklerini “Voyage dans la Cilicie” adlı kitabında aktarır. Kanlıdivane üç ayrı dönemin yani Hellenistik, Roma ve Bizans izlerini ve yapılarını bir arada sergileyen önemli bir antik yerleşim merkezidir. Yerleşim, İÖ 3. ve 1. Yüzyıllar arasında hüküm süren ve rahip krallar tarafından yönetilen, yönetim merkezi Olba (bugün Ura) olan Olba krallığının sınırları içerisinde bulunuyordu. İS 1. Yüzyıldan itibaren ise bir Roma kenti durumunda olan Elaiussa-Sebaste kentine bağlanmıştır. İS 5. ve 11. Yüzyıllar arasında da Bizans yönetimine girmiştir. Sonraki dönemlerde ise Yörük Türkmenlerce yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Anıt Mezarlar Bu yerleşimde yer alan Anıt mezarların en görkemlisi ve en iyi korunmuş olanı, kuzey mezarlıkta, çevreye hakim bir yerde yapılmıştır. Kemerli niş kemerinin içerisinde bulunan yazıttan, bu anıt mezarı İS 2.yüzyıl’ın ikinci yarısında kentin soylularından “Aba” adındaki bir kadının, veba hastalığına kurban giden kocası ve iki oğlu için yaptırmış olduğunu anlaşılmaktadır. Önü üç sütunlu (Tristylos Prostylos), olan ikinci Anıt Mezar, Papylos kilisesinin kuzey-doğusunda bulunmaktadır. İS 3. ya da 4. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Diğer bir Anıt Mezar kutsal çöküğün doğusundaki evlerin arasında; dördüncüsü ise, çok yıpranmış halde kentin hemen girişinde, ana yolun sağ tarafındadır. Elaiussa Sebaste (Ayaş) Kilikia Bölgesinin Dağlık kesiminde bulunan Elaiussa Sebaste Kenti Geç Hellenistik Dönemde İÖ 2.-1.yüzyıl kurulmuş olup Roma imparatorluk ve Erken Hristiyanlık dönemlerinde en parlak dönemini yaşamıştır. Kentin gelişip zenginleşmesi, gerek doğal ir liman olarak stratejik konumundan gerekse tarım alanında ve Elaiussa (Zeytin) adından anlaşılacağı gibi özellikle zeytin yetiştirmedeki üstünlüğünden ileri gelmiştir. Kentin ilk yerleşme alanı dağlık burun kesimi olmuş ve zamanla yakın iç bölgelere de yayılmıştır. Her ne kadar Pompeius’un korsan tehlikesini ortadan kaldırmasıyla başlayan barış dönemi kentin gelişmesine yardımcı olmuşsa da en önemli etken imparator Augustus döneminde Kapadokkia Kralı Arkhelaos’un buraya yerleşmesi olmuş ve imparatorun kayırması sonucunda kent Sebaste (Kutsal) ismini almıştır. İS 71’de Vespasianus’un Kilikia eyaletini kurmasıyla daha büyük ekonomik ve kentsel gelişme kaydedilmiş ve özellikle İS 2. ve 3.yüzyıllarda içbölgedeki mahalleler yeniden düzenlenerek Tiyatro, Agora ve Büyük Hamamlar inşa edilmiştir. İS 3.yüzyılın ikinci yarısından sonra Elaiussa Sebaste gittikçe gerilemeye ve önemini kaybetmeye başlamışsa da İS 260 yılında Pers kralı Shapur’un ve iki yüzyıl sonra Isaurialıların sonraki geç İmparatorluk ve Erken Bizans Dönemlerinde (İS 5.-7.yüzyıl) kentin hala varlığını sürdürdüğünü ve burada bir çok Hristiyanlık yapılarının bulunduğunu, hem antik kaynaklardan hem de arkeolojik verilerden anlaşılmaktadır. Elaiussa’nın en eski yerleşim kuşkusuz anakaraya bir kıstakla bağlı bulunan burunda bulunmaktaydı. Antik kaynaklarda “Ada” olarak tanımlanan bu bölge, kentin bütün limanlarının denetimini sağlıyordu. Burnun tüm batı yamacı duvarlarında kullanılan farklı yapı tekniklerinden (çokgen, dikdörtgen, küçük dörtgen bloklarla örgü) değişik dönemlerde yapıldığı anlaşılan üstü burçlu ve kuleli bir surla çevrilidir. Kentin bu alanında, yerleşimin Roma Dönemi’nde de (hamamlar ve sarnıçlar) olduğu kadar Bizans Döneminde de (Kiliseler, Konutlar, Sarnıçlar) varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Bu Bizans kentinin IS 7. Yüzyılda kesin olarak ortadan kalkması özel nedenlerle, belki bir deprem, ve özellikle limanın kumla örtülmesi sonucunda oluşmuştur. Tapınak Mezarlar Elaiussa Tapınak Mezarları tiyatronun hemen arkasındaki tepede Nekropol alanında denize paralel şekilde konumlanmışlardır. 10 adet tapınak mezardan bugün 3’ü oldukça iyi bir şekilde günümüze kadar ulaşmıştır. Tapınak Mezarlar Ön cephesi Sütun portikolu ve niş kemerli (beşiktonoz)’li olmak üzere iki grup halinde rastlanılmaktadır. İS.1yüyılın sonu ile 3.yüzyıl’ın başına tarihlenmektedirler. Cennet-Cehennem (Korykion Antron) Dağlık Kilikia kesiminde Bugün Narlıkuyu’da ana yoldan kuzeye ayrılan kıvrımlı yoldan 2 km ötedeki eski bir kentin kalıntılarına sonra antik çağda çok saygınlığı bulunan Zeus Tapınağı’na ve daha sonra da, jeolojik çağlarda oluşmuş, mitolojik, görkemli mağaralara ve çöküklere gidilir. Mağaralara bu çukurlar öteden beri çok tanrılı toplumlarca ve ayrıca Hıristiyan ve Müslümanlarca da tanrıların gizemli yeri olarak kabul edilmiştir. Antik dönemde insanlar burada Korykos’lu Zeus’a tapınmışlardır. Bu durum İÖ 1000 yıllarından başlayıp İS 5.yüzyıl’da Hıritiyanlığın yörede yayılışına kadar sürmüştür 11.yüzyıl’dan sonra da Müslüman türkler gelip burayı kendilerine yurt edinmişlerdir. Bugün Cennet-Cehennem olarak adlandırılan bu yerde iki mağara ile iki de çökük vardır. Bunlar, antik yazarlardan Strabon ve Pompoius Mela tarafından bütün ayrıntıları ile anlatılmıştır. Cennet Obruğu Cennet obruğu antik çağda Korykos mağarası olarak adlandırılan her biri kayalık geniş ve derin çukurlardan oluşan iki doğa harikasından biridir. Bu çukurlar yer altı sularının binyıllar boyunca kireç tabakasını eritip boşaltması sonucu altı oyulan tabanın aşağıya çekmesi ile meydana gelmiştir. Her iki boşluk zamanla birleşerek sonunda bugünkü boğaza benzer yeraltı mağarası oluşmuştur. 200m uzunluğunda 90m genişliğinde ve 70m derinliğindeki cennet obruğu turistik yeni yapının gerisinde bulunmaktadır ve ancak kenarına varılınca görülür. Çöküğün doğu kenarında yaklaşık orta bölümden başlayan bir yol tıpkı eski çağlarda olduğu gibi yine bugünde dik kaya duvardan aşağıya uzanır. Kayalara gelişi güzel oyulmuş yaklaşık 450 basamaklı bu yoldan ilkin kuzeye doğru gidilir ve çukurun dibine inilir; sonra da güneye yönelinir ve 300. Basamakta mağaranın ağzındaki Meryem Ana kilisesine varılır.
© Copyright 2024 Paperzz