Ocak-Şubat - Ankara Sanayi Odası

ASCK1EDVA
OCAK / Ş UBAT 2014
A NKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
Nurettin ÖZDEBİR:
"Yatırım teşviklerinde şehirler arasında
haksız rekabete yol açılmamalıdır"
Cevdet YILMAZ:
"Türkiye orta gelir tuzağına düşmeden,
katma değeri yüksek bir üretim ve ihracat
yapısına yönelmek zorundadır"
Ankara Sanayi Odası Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı Afyon’da gerçekleştirildi.
DOSYA
:
Avrupa Birliği Üye Devletlerinde Hizmet Almak İsteyen Türk Vatandaşlarının Serbest Dolaşımı Avrupa Birliği Adalet Divanı “ Ecem Demirkan” Kararı
r*
\/
\
SİGORTA
Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.
[email protected]
www.vipgrup.com
y ıllık birikim
yıLdrr üretim
ASOMEDYA
OCAK / ŞUBAT
tadınız bozulmasın diye
çalışıyoruz.
2014
75 yıldır,
GIDA ÜRETİM VE AMBALAJ SANAYİ A.Ş.
1. Organize Sanayi Bölgesi. Osmanlı Cad. No:3, 06935 Sincan / Ankara Tel: 0312 267 55 10 Faks: 0312 267 55 12
[email protected] / / www.segmen.com.tr
a great place to grow
büyümek için harika biryer
ROTA BAHÇE ACILIYOR.
S— * -
^ ROTA
ÇOCUKLAR
ÇUKURAMBAR
DİKMEN
ORAN
w w w.rotacocuklar.com
UMITKOY
U l
ASOMEDYA
AN K AR A SANAYİ ODASI
YAYIN ORGANI
sunuş
OCAK / ŞUBAT 2014
ASO Adına İmtiyaz Sahibi
Yönetim Kurulu Başkanı
NURETTİN ÖZDEBİR
ASO'nun Kasım ayı Meclis toplantısının konuğu Kalkınma Bakanı
Yazı İşleri Müdürü
Cevdet Yılmaz'dı. Bakanlığının çalışmaları konusunda bilgi veren
OKAN SAYKUN
Sayın Yılmaz'ın konuşmasını, kısaltmadan yayınlıyoruz.
Yayın Yönetmeni
NACİ CANPOLAT
ASOMEDYA Yönetim Yeri
Atatürk Bulvarı No:193
Kavaklıdere / AN K AR A
AB ülkelerinde vize sorunu özellikle iş adamlarının AB'de serbest
dolaşımının önünde ticarete teknik bir engel oluşturmaktadır.
Ancak AB ülkelerinin vize uygulaması, sadece iş adamlarını
Tel: 0312 417 12 00
Faks: 0312 417 52 05
Email: [email protected]
w ww.aso.org.tr
Yapım
CAST GRAPHIC
değil, turizm, tıbbi tedavi, eğitim amacıyla AB'ye gitmek isteyen
Türk vatandaşlarının serbest dolaşımını da engellemektedir. Bu
uygulamaların haksızlığını kanıtlamak için AB Adalet Divanı'na
başvuran Ecem Demirkan'ın başvurusu reddedilmiştir.
Tokdemir Ajans
Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık
Ltd. Şti.
Turan Güneş Bulvarı 4. Cad. 712. Sk. 1/3
Bu sayımızın Dosya bölümünde sunduğumuz Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Ana Bilim
Yıldız - Çankaya/ANKARA
Tel: 0312 440 87 07 (Pbx)
Faks: 0312 440 12 92
Dalı Başkanı Doç. Dr. Hacı Can'ın "Avrupa Birliği üye devletlerinde
www.tokdemirajans.com
hizmet almak isteyen Türk vatandaşlarının serbest dolaşımı-
Baskı ve Cilt
Avrupa Birliği Adalet Divanı 'Ecem Demirkan' kararı" başlıklı
Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Bahçekapı Mah. 2477. Sk. No: 6 Şaşmaz / Ankara
Tel: 0312 278 82 00
Faks: 0312 278 82 30
yazısı, konuyu geniş kapsamlı bir biçimde ele almakta ve kararı
değerlendirmektedir.
www.dum at.com .tr - [email protected]
Reklam Rezervasyon
Bu sayımızın Büyüteç bölümünde ise İstanbul Üniversitesi İktisat
0312 440 87 07
Fakültesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Binhan Elif Yılmaz'ın
Yayın Türü
"Küresel krizin PIIGS ülkeleri ve Türkiye'nin bütçe açıkları ve kamu
Yerel Süreli
borç stoklarına yansımaları" başlıklı yazısı yer alıyor. Yılmaz, küresel
AN K AR A SANAYİ ODASI
ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR.
Reklamların sorumluluğu reklam veren
firmaya ait olup, Cast@Graphic Ajans
hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların
düşüncelerini kapsamaktadır.
Basım Tarihi
10 Mart 2014
krizin PIIGS ülkelerinin mali dengelerinde ve borç stoklarında ciddi
bir bozulmaya yol açarken, Türkiye üzerindeki etkisinin esas olarak
özel sektörün dış borç stokunun artması olduğunu anlatmaktadır.
Bu sayımızın söyleşi bölümünde, eserleri yurt içi ve yurt dışında
birçok galeri, müze ve koleksiyonlarda yer alan ressam İsmail Acar
yer alıyor. Acar, "Dışınızda olanı görmek, bir anlamda aynadaki
kendi görüntünüzü doğru algılamanıza yardımcı olur. Bir şeyi var
Okuyucu Dağılımı
eden unsur diğeri veya karşıtıdır. Bizim de kendi kültürümüzün
farkına varmamız diğer ve diğerleriyle de ilgilidir." diyor.
ASO Üyeleri
■ Valilikler
% 50
■ Üniversiteler
% 5
■ Basın
% 6
% 2
■ Dernekler
% 2
■ Bankalar
% 1
■ Büyükelçilikler
■ Belediyeler
% 1
% 2
■ Devlet Protokolü % 11
■ Bakanlıklar
% 7
Oda ve Borsalar % 12
■ Siyasi Partiler
%1
[email protected]
içindekiler
x
^
___________________
Kasım Meclis
"Kasım Meclis Toplantısı Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz'ın
Katılımıyla Gerçekleşti"
Aralık Meclis
"Türkiye ekonomisinin 2014 yılındaki performansını dünya
ekonomisindeki gelişmeler de etkileyecektir"
Dosya
Avrupa Birliği Üye Devletlerinde Hizmet Almak İsteyen Türk Vatandaşlarının
Serbest Dolaşımı - Avrupa Birliği Adalet Divanı "Ecem Demirkan" Kararı
Doç. Dr. Hacı CAN
Büyüteç
Küresel Krizin PIIGS Ülkeleri ve Türkiye'nin Bütçe
Açıkları ve Kamu Borç Stoklarına Yansımaları
Doç. Dr. Binhan Elif YILMAZ
Ankara Sanayi Odası Meslek Komiteleri
Ortak Toplantısı
Söyleşi
İsmail ACAR
Ressam
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
.........................................................
i
V ___ -'© ''es
fffl
in
nju I/#
Nurettin ÓZDEBÍR
THE CHAIRMANOF THE BOARD OF DIRECTORS OFAC!
ed itorial
While trying to save the day,
we lose the era
The Ministry of Science, Industry and Technology had announced the strategic plan
for 2013-2017 in 2012. The strategic objective of the Ministry had been announced
in this announced document as follows: "To ensure the planned development of the
industry together with the policies and strategies developed within the cooperation
with the relevant parties and the supports provided in accordance with these policies
and strategies and to lead the formation of a high value-added industry structure
based on high technology, minimizing the external dependence". In accordance with this
objective, the Ministry organizes meetings and workshops, forms performance criteria,
and allocates significant financial resources from the budget appropriations.
Despite all these efforts of the Ministry, the competition in the domestic and foreign
markets becoming intense gradually in recent years, low profit rate and productivity
have complicated gradually to do industrialism. The industrialists sell their factories
and turn towards shopping malls which get high unearned income and residential
constructions or import. Because the returns from the activities in this field are so high
that even an industrialist would not dream of them.
Telling an industrialist to increase his productivity, turn to R&D and innovation, increase
profit rates by producing high-tech and high value-added goods is not particularly
effective in an environment where the reforms, which will improve the investment
environment are slowing down and where the formation of the legal infrastructure
which will attract direct foreign investments to our country is being delayed. The high­
tech goods constitute 3,5 percent of the goods produced and 3,7 percent of the goods
exported. The high-tech goods tend to decrease, not increase.
While struggling with the macro problems, the industrialist couldn't concentrate upon
the problems of his/her business, and focuses on saving the day by delaying to take
the steps which will make his/her business more effective, productive, innovative and
profitable. However this cannot be an excuse. While struggling with the macro problems,
the industrialist should not forget the measures which will develop his/her business.
Due to the fact that while trying to save the day, we lose the era.
This situation has to be changed. The global crisis demonstrated the importance of the
industrial production. It is not possible to circle the economy and enter in a sustainable
economic growth trend by serving only. We have to place again the industry in the
center of the economic growth and welfare. But for this, first of all, the current
environment should be changed and the unearned income economy in our country should
be prevented. Only then, we can turn our resources to the fields creating continuous
added value instead of sinking them into the soil and concrete, and also catch the era
by turning our industry to the high-tech and high value-added goods.
Nurettin OZDEBIR
ASO YÖNETİMKURULU BAŞKANI
Günü kurtaralım derken
çağı kaçırıyoruz
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2013 - 2017 Stratejik Planı'nı 2012'de açıklamıştı.
Açıklanan bu belgede Bakanlığın stratejik amacı; "İlgili taraflarla iş birliği içinde,
geliştirilen politikalar, stratejiler ve bu politika ve stratejiler doğrultusunda verilen
desteklerle sanayinin planlı gelişimini sağlamak ve yüksek teknolojiye dayalı, dışa
bağımlılığı azaltan ve yüksek katma değerli bir sanayi yapısının oluşumuna öncü
olmak" olarak açıklanmıştı. Bu amaç doğrultusunda Bakanlık; toplantılar ve çalıştaylar
düzenlemekte, performans kriterleri oluşturmakta, bütçe ödeneklerinden önemli mali
kaynaklar ayırmaktadır.
Bakanlığın tüm bu çabalarına rağmen son yıllarda iç ve dış pazarlarda giderek yoğunla­
şan rekabet, düşük kâr oranları ve verimlilik, sanayicilik yapmayı giderek zorlaştırmak­
tadır. Sanayiciler, fabrikalarını satıp, yüksek rant getiren AVM ve konut inşaatlarına
ya da ithalata yöneliyorlar. Çünkü bu alanlardaki faaliyetlerin getirisi, bir sanayicinin
rüyasında bile göremeyeceği kadar yüksek.
Yatırım ortamını iyileştirecek reformların hız kestiği ve yabancı doğrudan yatırımları
ülkemize çekecek hukuki altyapının oluşturulmasında gecikildiği bir ortamda sanayiciye;
"Verimliliğini artır, Ar-Ge ve inovasyona yönel, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli
malları üreterek kâr oranlarını yükselt" demek fazla etkili olmuyor. Yüksek teknoloji
ürünler, üretilen malların yüzde 3,5, ihraç edilen malların yüzde 3,7'sini oluşturuyor.
Üretim ve ihracatta yüksek teknoloji ürünlerinin payı artış değil, azalış eğiliminde.
Sanayici; makro sorunlarla mücadele ederken işletmesinin sorunlarına yoğunlaşamıyor,
işletmesini daha etkin, daha verimli, daha yenilikçi ve daha kârlı yapacak adımları
atmakta gecikerek günü kurtarmaya odaklanıyor. Ama bu bir mazeret olamaz. Sanayici
makro sorunlarla uğraşırken işletmesini geliştirecek tedbirleri ihmal etmemelidir. Çünkü
günü kurtaralım derken çağı kaçırıyoruz.
Bu durumun değişmesi gerekiyor. Küresel kriz, sanayi üretiminin önemini gösterdi. Sadece
hizmet üreterek ekonominin çarklarını çevirmek, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme
trendine girmek mümkün değil. Sanayiyi yeniden ekonomik büyümenin ve ekonomik
refahın merkezine yerleştirmeliyiz. Ama bunun için öncelikle içinde bulunduğumuz
ortamın değişmesi ve ülkemizdeki rant ekonomisinin önüne geçilmesi gerekiyor. Ancak
o zaman kaynaklarımızı toprağa ve betona gömmek yerine verimli, sürekli katma
değer yaratan alanlara kaydırabilir, sanayimizi yüksek katma değerli yüksek teknoloji
ürünlerine yönelterek çağı yakalayabiliriz.
başyazı
M
ASOMECLIS
: F! "M I
:irsd ımo
m
M T'
m
İftıv
fe
|
MI
Ankara Sanayi Odası
Meclis Toplantısı
27 Kasım 2013
ASOMECLİS
"Yatırım teşviklerinde şehirler arasında
haksız rekabete yol açılmamalıdır"
M
W
NURETTİN OZDEBİR
ASO YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli Meclis üye­
leri, basınımızın değerli temsilcileri; Odamızın Ka­
sım Ayı Olağan Meclis toplantısına hoş geldiniz
diyor, hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulu adına
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bu yoğun programınız içerisinde
-bugün özellikle Sayın Başbakanımız da çağırmış­
lar- davetimizi kabul edip Meclis toplantımıza ka­
tıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Değerli Meclis üyeleri, Eylül ayına ilişkin verile­
rin açıklanmasıyla birlikte yılın üçüncü çeyreğini,
ekonomide sınırlı da olsa bir yavaşlamayla kapat­
tığımız anlaşılmaktadır. Yılın son çeyreğinde ise
ekonomide hafif bir canlanma görülmektedir. Bu
yaşanan canlanma Aralık ayında da devam eder­
se, ki benim kanaatim o doğrultudadır, yılı yüzde
4'e yakın bir büyümeyle kapatma olasılığı artmak­
tadır.
Değerli Meclis üyeleri; Para Politikası Kurulu son
toplantısında faiz oranlarını sabit tutma kararı
almış ve aylık repo ihalelerine son vermiştir. Bu
kararların fiili sonucu, piyasaların fonlama mali­
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
yetinin faiz koridorunun üst sınırına çekilmesi ol­
muştur. Piyasaya verilen likiditenin azaltılması ve
BDDK'nın kredi kartıyla taksitli satışlara sınırlama
getirecek olmasıyla birlikte önümüzdeki dönemde
kredilerin artış hızı yavaşlayacaktır. Bu kararlar,
küresel riskler karşısında ekonomi yönetiminde
ihtiyatlı tutumun sürdürüleceğini göstermekte­
dir. Küresel ekonomiden kaynaklanabilecek şoklar
karşısında bizlerin de ihtiyatlı davranmamız, özel­
likle kur riski karşısında dikkatli olmamız gerek­
mektedir.
Sayın Bakanım, Türkiye 2012 yılında insani geliş­
mişlik endeksinde 186 ülke arasında 90'ıncı sıra­
da yer almıştır. Ancak insani gelişmişlik, bölgeler
arası farklılıklar dikkate alınarak değerlendirildi­
ğinde durum değişmektedir. Türkiye'nin 2012 yı­
lındaki insani gelişmişlik endeks değeri 0,722'dir.
Ancak eşitsizlikler dikkate alındığında endeks
değeri 0,56'ya gerilemektedir. Çünkü ülkemizde
ekonomik ve sosyal gelişmişlik, bölgeler arasında
büyük farklılıklar göstermektedir. Eğitim, sağlık ve
yaşam kalitesi farklılıkları bölgeler arası gelişmişlik
farklarında önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle
7
27 Kasım 2013
düşük gelirli bölgelerde öncelikle eğitim, sağlık
gibi hizmet sektörüne yönelik yatırımlar teşvik
edilmeli, yatırım teşviklerinde şehirler arasında
aynı işi yapan üreticiler arasında haksız rekabete
yol açılmamalıdır.
Bugün büyük şehirlerin dışında çalışacak üst dü­
zey yönetici bulmakta, bu şehirlerin altyapılarının,
kültürel olanaklarının müsait olmaması nedeniyle
zorluklar yaşanmaktadır. Düşük gelirli bölgeleri­
mizde sosyal hayatı canlandıracak yatırımlar, bu
bölgelere nitelikli yönetici çekmeye de katkı sağ­
layacaktır.
Sayın Bakanım, işsizlik yüzde 9'ların üzerindedir.
Küresel büyümedeki yavaşlama ve ülkemizde iş
gücüne katılım oranındaki artış eğilimine bağlı
olarak işsizliğin bir süre daha yüksek seyredeceği
anlaşılmaktadır. Diğer yandan iş gücüne katılım
oranı artarken, biz ise sanayide çalışacak insan
bulmakta çok zorlanıyoruz. Sanayide istihdamı
çekici kılma konusunda Kalkınma Bakanlığımızın
da mutlaka birtakım çalışmalar yapması gerektiği
kanısındayız.
Sayın Bakanım, Doing Business 2014 raporunda
ülkemiz iş yapma kolaylığında 189 ülke arasında
69. sırada yer almaktadır. İş yeri açma kolaylığında
93, inşaat izni alma kolaylığında 148, krediye eri­
şimde 86, vergilerin ödenme kolaylığında 71, dış
ticaret yapma kolaylığında 86, iflasların tamam­
lanmasında 130'uncu sırada yer alıyoruz. 2013
raporundan bu yana elektrik bağlatma, inşaat
izni alma ve yatırımcıları koruma alanlarında yapı­
lan düzenlemelerle ilerleme kaydedilirken, iş yeri
açarken gereken minimum sermaye miktarının
arttırılması ve tapu devirlerinde işlem maliyetle­
rini arttırarak gerileme kaydedilmiştir. Ülkemizde
iş yapma kolaylığını arttırarak rekabet gücümüzü
geliştirecek reformlara hız vermemiz gerekmek­
tedir. Ülkemizde iş yapma kolaylığını olumsuz et­
kileyen diğer bir konu da istihdam maliyetlerinin
yüksekliğidir. Bu maliyetler işsizlikle mücadeleyi
de olumsuz etkilemektedir. İşsizliği düşürmek için
iş gücü piyasasına esneklik getirecek köklü tedbir­
ler almak gerekmektedir. Bugün kriz içerisindeki
euro bölgesinde İtalya ve Fransa'nın bu duruma
neden düştükleri yakından incelenmelidir. Bu ül­
kelerin kredi notu iş gücü piyasasına esneklik ge­
tirecek reformları gerçekleştirmekte geciktikleri
için kırılmaktadır.
Sayın Bakanım, biliyorsunuz Doğu ve Batı Alman­
ya birleştikleri zaman işveren, işçi kesimi ve sen­
dikalar bir araya geldiler ve birtakım düzenleme­
ler yaptılar. Ücretlerin en az 3 yıl arttırılmaması
yönünde bir karar aldılar. Bugün bunun doğal bir
sonucu olarak Avrupa'da bu kadar kriz yaşanırken,
Alman makinesi hâlâ düzenli olarak çalışmaya de­
vam ediyor.
Bizim rekabet gücümüzü geliştirmek için vakit
kaybetmememiz ve bu nedenle de verimliliği
arttırarak istihdam maliyetlerini düşürmemiz ge­
rekmektedir. Bu maliyetler içinde kıdem tazminatı
önemli bir yer tutmaktadır. Mevcut kıdem tazmi­
natı uygulaması yerine her işçinin kendi adına ayrı
bir hesap açılması ve işçi adına ayrılan kıdem taz­
minatlarının bu hesapta birikmesi esasına daya­
nan bir kıdem tazminatı fonu kurulmasını ilk kez
biz önermiştik. İşçinin kişisel hesabına kendisin­
den başka kimse dokunamayacağı için geçmişte
bazı fonlarda yaşanan sıkıntılar bu modelde ya­
şanmayacaktır. Ayrıca, çalıştığı işletme batsa bile
birikmiş kıdem tazminatları hesabında kalacağı
için işçi bu durumdan olumsuz etkilenmeyecektir.
Üstelik, sık sık iş değiştiren ve kıdem tazminatını
parça parça alan işçiler de emeklilikleri geldiğinde
"İnsani gelişmişlik endeksinde bölgeler arası farklılıkları en aza indirmek için
düşük gelirli bölgelerde öncelikle eğitim, sağlık gibi hizmet sektörüne yönelik
yatırımlar teşvik edilmeli, yatırım teşviklerinde şehirler arasında haksız rekabete
yol açılmamalıdır."
8
ASOMECLİS
"Küresel büyümedeki yavaşlama ve ülkemizde iş gücüne katılım oranındaki artış
eğilimine bağlı olarak işsizliğin bir süre daha yüksek seyredeceği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan iş gücüne katılım oranı artarken, biz ise sanayide çalışacak insan
bulmakta çok zorlanıyoruz. Sanayide istihdamı çekici kılma konusunda Kalkınma
Bakanlığımızın da mutlaka birtakım çalışmalar yapması gerektiği kanısındayız.”
ellerinde, rahat bir emeklilik geçirmek için yeterli
bir birikimi sağlayamamaktadır. Bu açılardan kı­
dem tazminatı fonunun kurulması, işçilerin lehine
olacaktır. Mevcut haliyle kıdem tazminatı uygu­
laması, işten çıkarma maliyetlerini yükselterek
işçi ve işveren arasında çalışma barışını olumsuz
etkilemekte ve verimliliği düşürmektedir. Fonun
kurulması, iş yerlerindeki huzur ve istikrara da
katkı sağlayacaktır. Hükümet, işçi ve işveren tem­
silcileri arasında sürdürülen görüşmeler henüz bir
sonuca ulaşmamıştır. Bunun temel nedeni; ilgili
taraflar aralarında anlaştıktan sonra düzenleme
için hükümete başvurması gerektiği yönündeki
yaklaşım bulunmaktadır. Bu yaklaşımda taraflar
yanlış belirlenmiştir. Görüşmelerde işveren kesimi­
ni TİSK, işçi kesimini de sendikalar temsil ediyor.
Türkiye'deki işverenlerin yüzde kaçı TİSK'in üye­
sidir? Herhalde yüzde 1 bile değildir. Aynı durum
işçi kesimi için de geçerlidir. İşçi sendikaları, en
iyimser tahminle çalışanların yüzde 2'sini, 3'ünü
temsil etmektedir. Bu işçiler de zaten kamuda
ve kurumsallaşmış yerlerde çalıştıkları için kıdem
tazminatlarını alabilmektedirler. Özet olarak gö­
rüşmelerin tıkanmasının temelinde işçi ve işveren
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
kesimlerinin temsil sorunu yatmaktadır. Bu temsil
sorunu çözülmeden görüşmelerden adil bir sonu­
cun elde edilmesi mümkün değildir.
Değerli Meclis üyeleri; Odamızın 50. kuruluş yıl­
dönümü kutlama faaliyetleri kapsamında yayınla­
dığımız "Bozkırdan Sanayinin Başkentine, Ankara
Sanayi Tarihi" adlı kitabımızı sizlere sunmuştuk.
Bugün de Afrika'nın ekonomik gelişme serüvenini
anlatan "En Hızlı Milyar" adlı kitabı sizlere dağıta­
cağız. Kitabın Afrika'yla iş yapan ya da yapmayı
düşünen üyelerimize yararlı olacağını umuyoruz.
Yeri gelmişken kitaba dikkatimizi çeken, çeviri ve
basımını üstlenen Yönetim Kurulu Başkan Yar­
dımcımız Sayın Celal Koloğlu'na huzurunuzda bir
kez daha teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, konuşmanızda bugüne kadar
gerçekleştirilmiş en geniş katılımlı İzmir İktisat
Kongresi hakkında da bizi bilgilendirirseniz mut­
lu oluruz. Çünkü tam o gün yine Odamızın Meclis
toplantısı vardı, biz katılamadık.
Konuşmama son verirken Sayın Bakanıma bir kez
daha teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyo­
rum.
9
27 Kasım 2013
"Türkiye orta gelir tuzağına düşmeden,
katma değeri yüksek bir üretim ve ihracat
yapısına yönelmek zorundadır"
Ankara Sanayi Odamızın çok değerli Meclis Başka­
yaptığımız rutin işler var. Fakat bu sene biraz ola­
nı, Yönetim Kurulu üyeleri, değerli Başkan, değerli
ğanüstü bir yoğunluk da yaşıyoruz. Bir taraftan
sanayiciler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10. Kalkınma Planımız ki biliyorsunuz Temmuz
Maalesef elimde olmayan sebeplerle biraz kısıtlı
bir zamana denk geldi. Bu süre içerisinde sizler-
ayı içinde Meclis'ten geçerek, kabul edildi. Bu yıl
onunla ilgili çok yoğun çalışmalar yaptık.
le bazı konulardaki fikirlerimi paylaşmaya gayret
Diğer taraftan, az önce Başkanımızın da bahset­
edeceğim. İnşallah zaman kalırsa 1-2 soru da ce­
tiği 5. İzmir İktisat Kongresi'ni organize ettik ve
vaplayabiliriz.
Ekim sonu, Kasım başı İzmir'de gerçekleştirdik.
Öncelikle 2013 yılının Kalkınma Bakanlığı olarak
Bunlara ilave olarak şu anda ulusal düzeyde bir
çok yoğun geçtiğini ifade etmek isterim. Bakan­
bölgesel kalkınma stratejisi hazırlığının son aşa­
lık olarak yıllık programı revize etmek, orta vadeli
masına gelmiş durumdayız. Bölgesel politikamızın
programımızı güncellemek, yatırım programımızı
ilkeleri ve temel bakış açısı konularında çok önem­
genel anlamda koordine etmek, birtakım diğer
li bir doküman hazırlıyoruz. Önümüzdeki süreçte
sektörel, bölgesel çalışmalar yürütmek gibi her yıl
inşallah sizlerle paylaşacağız. Buna bağlı olarak
"10. Kalkınma PlanıTemmuz ayı içinde Meclis'ten geçerek, kabul edildi. 2 yıllık
bir süreçte çok yoğun bir gayretle hazırlanan Plan'da özellikle Ankara Sanayi
Odamızın doğrudan ciddi destekleri oldu tekrar şükranlarımı sunuyorum."
,
10
ASOMECLİS
"10. Beş Yıllık Kalkınma Planımız, 2023 vizyonumuzun ilk 5 yıllık dilimini detaylı
şekillendiren bir doküman oldu. Planı 4 eksen üzerinde inşa ettik. Planımızın
ilk ekseni nitelikli insan, güçlü toplum, ikinci ekseni yenilikçi üretim ve istikrarlı
yüksek büyüme, üçüncü ekseni yaşanabilir mekânlar ve çevre, dördüncü ekseni
ise uluslararası iş birliğinden oluşuyor."
bir taraftan kalkınma ajanslarımız için genel bir
5 yıllık dilimini detaylı hale getiren bir doküman
strateji çıkarıyoruz, bir taraftan da dört tane özel
oldu. Özellikle istirham ediyorum, bir boş vaktiniz
önem verdiğimiz GAP (Güneydoğu Anadolu Böl­
olduğunda planı inceleyebilirseniz çok faydalı ola­
gesi), DAP (Doğu Anadolu Bölgesi), KOP (Konya
cağını düşünüyorum.
Ovası Projesi Bölgesi) ve DOKAP (Doğu Karadeniz
Bölgesi, Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz ve
Orta Anadolu'nun belli kesimleri) bölgelerimize
Planı 4 eksen üzerinde inşa ettik. Birincisi ki bunu
ilk defa yaptık, bir plana ekonomiyle değil, sos­
dönük, özel birtakım eylem planları geliştiriyoruz,
yal konularla başladık. Türkiye çok şükür artık o
bunlarda da belli bir aşamaya gelmiş durumdayız.
aşamaya geldi. Planımızın ilk eksenini -birinci bö­
Yeni kurduğumuz o idarelerimizin de desteğiyle,
lümü- nitelikli insan, güçlü toplum oluşturuyor. Bu
sahadaki çalışmalarıyla bunları yürütüyoruz. Diğer
başlık altında eğitimi, sağlığı, sosyal güvenliği ele
yandan bilgi toplumu stratejisini yeniliyoruz, bu­
aldık, temel hak ve özgürlüklerin daha da gelişme­
nunla ilgili de uzun süredir çalışıyoruz. Yakın bir
si gerektiğini vurguladık, ekonomik ve kalkınma
gelecekte yeni bilgi toplumu stratejimizi de inşal­
açısından önemli birtakım sosyal politika önce­
lah kamuoyuyla paylaşma aşamasına gelmiş ola­
liklerimizi ortaya koyduk. Niye bundan başladık?
cağız. Yani, Kalkınma Bakanlığı olarak çok yoğun
Çünkü Türkiye öyle bir aşamaya geldi ki, bundan
bir gündem yaşadığımızı, birbirinden önemli çalış­
sonra artık daha fazla niteliği tartışmak durumun­
malar yaptığımızı belirtmek isterim.
dayız ve kalkınma stratejimizin odağında da insan
Öncelikle 10. Kalkınma Planı ile ilgili birkaç şey ifa­
de etmek istiyorum. Bu planı 2 yıllık bir süreçte
çok yoğun bir gayretle sizlerle birlikte hazırladık.
var, nitelikli insan var. Türkiye daha fazla nitelikli
insan yetiştirmeli, kendi nitelikli insanını kaçırma­
mak zorunda olduğu gibi yurt dışından nitelikli
Bazı özel ihtisas komisyonlarına özellikle Ankara
insanları da cezbetmek durumunda. Kalkınma
Sanayi Odamızın doğrudan ciddi destekleri oldu,
Bakanı olarak da çeşitli ortamlarda kalkınma nasıl
tekrar şükranlarımı sunuyorum. Sanayicilerimiz,
sağlanır diye bana sorulduğunda en basitinden
sendikalarımız, akademik dünya, özel sektör, yerel
şunu söylüyorum: İki unsurun cazibe merkezi, ni­
yönetimler, birçok kesimden fikir, 10 binin üze­
telikli insan, nitelikli sermaye ile sağlanır. Bu ikisini
rinde insanımızdan katkı alarak bu planımızı ha­
cezbedenler hızlı bir şekilde kalkınırlar, bunu cez-
zırlamış olduk. İyi bir plan yaptığımıza inanıyoruz.
bedemeyen, buna uygun ortam oluşturamayanlar
10. Beş Yıllık Planımız, 2023 vizyonumuzun ilk
kalkınma yarışında geri kalırlar.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
11
27 Kasım 2013
"Küresel kriz bize sanayisi güçlü olan ülkelerin bu tür fırtınalı zamanlarda çok
daha sağlam durabildiğini gösterdi. Bunu dünyadan çeşitli örneklerden de
görüyoruz. 10. Plan'da da sanayiye, imalat sanayisine de özel bir vurgu yaptık.
Sanayinin katma değerini arttırmak istiyorsak, karşılığı daha yüksek ürünler
üretmek durumundayız,"
Dolayısıyla, plandaki ilk eksenimiz nitelikli insan.
değeri yüksek bir üretim ve ihracat yapısına yö­
Türkiye doğal kaynaklarla gelişebilecek bir ülke
nelmek zorundayız. Burada da araştırma-geliştir-
değil. Tarihiyle, coğrafyasıyla, konumuyla ve her
me, üniversite-sanayi iş birliği, sanayi politikalarını
şeyden önemlisi insanıyla, müteşebbisiyle, çalı­
yeniden tartışıyor ve sanayiye özel bir vurgu ya­
şanıyla, yöneticileriyle, sivil toplumuyla geniş bir
pıyoruz. Bunun da özellikle altını çizmek isterim.
yelpazeden bahsediyorum, kalkınabilecek bir ülke,
Küresel kriz bize sanayinin çok önemi olduğunu
bunu vurguluyoruz.
gösterdi. Sanayisi, sanayi kültürü güçlü olan ül­
İkinci eksenimiz, yenilikçi üretim ve istikrarlı yük­
keler bu tür fırtınalı zamanlarda çok daha sağlam
sek büyüme. İşte bu, ekonomi politikalarını tartış­
durabiliyorlar. Bunu dünyadan, çeşitli örneklerden
tığımız bölüm. Makro politikalarımızdan temel bazı
de görüyoruz. 10. Plan'da da sanayiye, imalat sa­
altyapı programlarına kadar rekabetçiliği arttırma­
nayisine de özel bir vurgu yaptık. Ama bu, yeni
ya dönük, katma değer zincirinde Türkiye'yi nasıl
birtakım anlayışlarla, teknolojiyle, bilgi temelli
üst liglere taşıyacağımızın tartışmasını yapıyoruz.
ekonomiyle yürümesi, katma değeri yükselterek
Burada da yine Türkiye kritik bir eşiğe gelmiş
gitmesi gereken bir süreç. Reel fiyatlar açısından
durumda. Orta gelir tuzağına düşmeden, katma
bakarsak sanayinin milli gelirimizdeki payı artıyor.
12
ASOMECLİS
Geçtiğimiz 10 yılda milli gelirimiz ortalama yüzde
Katma değer yaratılması için toplam Ar-Ge har­
5 civarında büyüdü. Sanayi ise ortalama yüzde 5,6
camasının en az üçte ikisinin özel sektör tarafın­
büyüdü. Yani, fiziki büyümede bir problem yok.
dan yapılması gerekiyor. Dolayısıyla, özel sektör
Fiyatlardan arındırarak bakıldığında sanayinin,
payını yüzde 65'lere kadar yükseltmemiz lazım.
ekonomiden daha hızlı büyüdüğünü görürüz. Do­
Araştırma ve geliştirmede kritik başarı faktörü
layısıyla milli gelir içinde payının artması gerekir,
budur. Yoksa devlet olarak biz milli gelirin yüzde
fakat aksine düşüyor. Niye düşüyor? Fiyatlardan
5'i kadar da araştırma yapsak, bu tam anlamıyla
düşüyor. Sanayi ürünlerinin fiyatları, tarım ürünle­
ekonomik bir katma değere dönüşmez. Burada da
rine ve hizmet sektörüne göre daha düşük oranda
olumlu gelişmeler var ama daha da ileriye gitmek
artıyor. Bu; otomobil fiyatları, dayanıklı tüketim
durumundayız.
malları, tüketici açısından güzel ama bir taraftan
da sanayinin katma değerini arttırmak istiyorsak,
daha yüksek katma değerli ve karşılığı daha yük­
Üçüncü eksenimiz; yaşanabilir mekânlar ve çevre.
Mekânsal boyut bugünkü dünyada giderek daha
fazla ön plana çıkıyor. Aslında işin özünü şehirleş­
sek ürünler üretmek durumundayız. Dolayısıyla
me hadisesi oluşturuyor. Bugün dünya nüfusunun
ikinci sütunumuz yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek
aşağı yukarı yarısı, Türkiye'de ise dörtte üçünden
büyüme. Burada da dediğim gibi Ar-Ge'ye, yeni­
fazlası şehirlerde yaşıyor. Önümüzdeki 20-30 yıla
liğe, sanayiye özel bir vurgu yapıyoruz. AR-Ge
baktığımızda dünyada giderek daha fazla insanın
konusunda da son 10 yılda Türkiye gerçekten
şehirlerde yaşayacağını görüyoruz. Dolayısıyla,
önemli bir yere geldi. Son açıklanan TÜİK rakam­
şehirleşmeye kalkınma perspektifi içinde yeniden
larına göre 10 yıl önce Ar-Ge harcamaları, milli ge­
bakmak durumundayız. Az önce sözünü ettiğimiz
lirimizin -ki bugünküne göre çok daha düşük bir
nitelikli insan, araştırma-geliştirme, üniversite-
milli gelirin- yüzde 0,53'üydü. Son hesaplamada
sanayi iş birliği konularının her biri bir mekânda
bu oran, yüzde 0,92'ye kadar yükselmiş oldu. Bu
cereyan ediyor. İşte o mekânı estetiğiyle, tra­
çok olumlu bir gelişme ama yeterli değil elbette.
fiğiyle, kültürel-sanatsal faaliyetleriyle, bütün
Yine 10. Planımızda bunu 2016'da 1,8'e, 2023
unsurlarıyla kalkınma perspektifi içinde yeniden
perspektifinde yüzde 3'lere çıkarmayı ve bunun
ele almamız, tartışmamız gerekiyor. Biliyorsunuz
içinde de özel sektörün Ar-Ge harcamalarını art­
sürdürülebilir kalkınma dediğimiz bir kavram var.
tırmayı hedefliyoruz. Özel sektörün toplam har­
Büyümeyi ayrı, sürdürülebilir kalkınmayı ayrı dü­
caması içindeki payı da 10 yıl önce yüzde 20'ler
şünmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınmanın
civarındayken, son hesaplamada yüzde 45'lere
da dünyada üç sacayağı var. Biri; büyüme, ekono­
kadar gelmiş durumda. Ancak bu da yeterli değil.
mik refah artışı. İkincisi; sosyal boyut, kesimler ve
"Planda ayrıca su kullanımından enerjiye, kamu alımlarını, sanayiyi, araştırmayı
destekler bir konuma getirmekten şehirleşme hadisesine kadar değişik, kritik
gördüğümüz konularda 25 tane başlık belirledik ve o başlıkları da önümüzdeki
süreçte daha detaylı bir hale getirmeyi öngörüyoruz."
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
13
27 Kasım 2013
"Türkiye bugün dünyanın içinde bulunduğu zor şartlara, bölgesinde yaşanan
birçok siyasi istikrarsızlığa rağmen, büyümeye, gelişmeye devam ediyor.
Geldiğimiz nokta gerçekten iyi bir zemin ama reformlardan, değişimlerden
yorulmadan bu süreci devam ettirmemiz, daha ileriye taşımamız gerekiyor."
bölgeler arası gelirin adil dağıtılması ve kapsayıcı-
imkânları, fırsatları oluşturmak durumunda. Dola­
lık, herkesi sürece dahil etme. Üçüncüsü de; çevre,
yısıyla planımızın dördüncü eksenini de bu boyut
yani nesiller arası denge. Bugünkü nesile her şeyi
oluşturuyor.
verirseniz, bugünkü nesli iyi yaşatırsınız ama ge­
lecek nesiller kaybetmiş olur. Nesiller arası adaleti
ve dengeyi sağlamak durumundayız. Sanayi poli­
tikamız da bence bu konularla artık çok yakından
ilgili. Çünkü Türkiye önümüzdeki süreçte inşallah
kamusuyla-özeliyle, politikalarımızla nitelikli bir
sanayi yapısına doğru daha hızlı bir şekilde yürü­
yecek. Ve bunun içinde şehirleşme, dediğim gibi
kritik faktörlerden bir tanesi. Dolayısıyla üçüncü
eksen olarak mekânsal boyut. Burada bölgesel
gelişme politikalarımız da bu eksen altında. Çevre,
şehirleşme gerçekten önemli. Afete dayanıklı ya­
pılardan daha yeşil sanayilerin geliştirildiği, enerji­
yi daha az kullanan mekânlar oluşturmak, yapılar
kurmak önümüzdeki sürecin önemli başlıkları ara­
sında yer alıyor.
Planda ayrıca 25 tane uygulama programı tarif et­
tik. Açıkçası tüm bunların Türkiye'nin önümüzdeki
süreçle ilgili kalkınma ve reform gündemi olduğu­
nu düşünüyorum. Türkiye'nin önümüzdeki beş yıl­
lık süreçte hangi reform alanlarına yoğunlaşması
gerektiğini ortaya koymaya çalıştık. Doğrusu bu
da 10. Plan'da bir ilk. Su kullanımından enerjiye,
kamu alımlarını, sanayiyi, araştırmayı destekler bir
konuma getirmekten şehirleşme hadisesine ka­
dar değişik, kritik gördüğümüz konularda 25 tane
başlık belirledik ve o başlıkları da önümüzdeki sü­
reçte daha detaylı bir hale getirmeyi öngörüyoruz.
Tabii bütün bunlar az önce söylediğim gibi, geniş
anlamda 2023 vizyonumuzun bir parçası olarak
ele aldığımız konular. Ben hep şunu söylüyorum:
Planlamayla uğraşan bir bakan olarak işi basitleş­
Plandaki dördüncü eksenimiz uluslararası iş birliği.
tirirsek, Türkiye son 10 -11 yılda çok mesafe kat
Her şeyi yaparsınız ama komşularınız başta olmak
etti. Rakamları da hepimiz biliyoruz. Milli gelirini
üzere kalkınma anlamında çevreyle iyi ilişkiler, iyi
üç katından fazla arttırdı, ihracatını dört mislinden
iş birlikleri geliştiremezseniz yine arzu ettiğiniz
fazla arttırdı, araştırma-geliştirmesini beş mislin­
neticeleri alamazsınız. Dolayısıyla, 10. Kalkınma
den fazla arttırdı. Dünyanın içinde bulunduğu zor
Planı'nın dördüncü ekseni uluslararası kalkınma iş
şartlara rağmen, bölgemizde birçok siyasi istikrar­
birliği. Bu konuda da Türkiye gerek ticaret kana­
sızlık yaşanırken, Avrupa'da ciddi ekonomik istik­
lıyla gerek sermaye hareketleriyle, turizmle, tek­
rarsızlıklar varken, büyümemize, gelişmemize de­
nik yardım faaliyetleriyle, birçok unsuruyla birlikte
vam ediyoruz, Türkiye bunları başardı. Geldiğimiz
çevresinde bir ekonomik havza oluşturmak ve
nokta gerçekten iyi bir yer, iyi bir zemin. Ama bu
tecrübesini bu ülkelerle paylaşmak durumunda.
zeminle yetinirsek yanlış yapmış oluruz. Bunu çok
Bir taraftan da onlarla birlikte yeni birtakım refah
daha ileriye taşımamız gerekiyor. Reformlardan,
14
ASOMECLİS
değişimlerden yorulmadan bu süreci devam ettir­
yetle nasıl gideceğiz? Sanayide nasıl gideceğiz,
memiz lazım. Krizler çok kötü ama reform yapmak
şehirleşmede nasıl gideceğiz? Bu soruları sürekli
için uygun ortam oluşturuyorlar. Asıl maharet, kriz
bir şekilde tartışıp, cevaplarını aramak durumun­
yaşamadan ve başkalarının krizinden dersler çıka­
dayız. Bu anlamda dünyada sanayinin geldiği yeri
rarak reform yapabilmektir. Türkiye çok şükür son
gerçekten iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bugün ar­
10 yılda böyle bir ülke olduğunu gösterdi. Kriz ya
tık küresel değer zinciri dediğimiz bir zincir var ve
da sıkıntı yaşamadan değişim iradesi ortaya ko­
orada da gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkele­
yabildi. Bunu önümüzdeki döneme de taşımamız
rin farklı pozisyonlar aldığını biliyoruz. Gelişmekte
çok önemli. Normal süreçler içinde reform yapabi­
olan ülkelere bu değer zincirinin alt basamakların­
len, değişim yapabilen bir ülke olabilmek çok çok
da daha çok rol verildiğini ama gelişmiş ülkelerin
önemli ve bunu da inşallah hep birlikte başaraca­
üst basamaklarda uzmanlaştığını görüyoruz. Dün­
ğız. Burada da bence basit üç tane soru var.
yayı iyi tanımak durumundayız. Gelişmiş ülkeler
Birincisi; neredeyiz, nasıl bir dünyadayız, nasıl bir
Türkiye'deyiz? Bunu hep sormamız gerekiyor, ce­
vabını hep vermemiz gerekiyor. Mevcut durumu­
nu bilmeyen nereye gideceğini de tayin edemez.
bir taraftan mevcut sektörlerini korumaya, diğer
taraftan da sanayide pozisyonlarını geliştirmek
için yeni birtakım sektörler geliştirmeye çalışıyor­
lar. Yeşil üretim, yenilenebilir enerji, biyoteknoloji,
nanoteknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri geliş­
İkincisi; nereye gitmek istediğimizi söylemek du­
miş ülkelerin üzerinde hassasiyetle durduğu bazı
rumundayız. Türkiye bunun cevabını vermiş du­
sektörler. Gelişmekte olan ülkeler de bu yarışa
rumda. 2023 vizyonu aslında nereye gitmemiz
dahil olma gayreti içindeler ve katma değerlerini
gerektiğini ortaya koyuyor. Ve bu artık toplumsal
yükseltmeye çaba gösteriyorlar.
sahiplenmeyle de hepimizin benimsediği bir viz­
yon. Sanayisiyle, hizmetleriyle, bölgeleriyle, her
tarafta 2023 vizyonunun sahiplenildiğini görü­
yoruz. Bu, aslında bizim için büyük bir sermaye.
Dolayısıyla, nerede olduğumuzu biliyoruz, nereye
gitmek istediğimizi biliyoruz.
Diğer taraftan değişik politika alanlarının aslında
giderek birbiriyle daha fazla etkileşim içinde oldu­
ğunu görüyoruz. Hizmet sektöründeki gelişimle
sanayinin, sanayiyle tarımın, değişik alanlardaki
politikaların giderek daha fazla birbirini etkile­
diğini, değer zincirinde üst basamaklara çıkmak
Ama kritik bir üçüncü soru var, işte bunu hep tar­
istiyorsak bu etkileşimleri iyi görmemiz gerekti­
tışmamız lazım. Bulunduğumuz noktadan, varmak
ğini de dünyadan biliyoruz. Az önce söylediğim
istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Strateji de işte
gibi finansal kriz sonrası dünyada sanayinin rolü
bu "nasıl gideriz?" sorusudur. Yolu, yöntemi nedir?
yeniden daha güçlü bir şekilde yerini aldı. Burada
En kısa sürede, en etkili bir şekilde, en az mali­
sistemleri, networkleri, kurumları, becerileri geliş­
"Dünyayı iyi tanımak durumundayız. Gelişmiş ülkeler bir taraftan mevcut
sektörlerini korumaya, diğer taraftan da sanayide pozisyonlarını geliştirmek için
yeni birtakım sektörler geliştirmeye çalışıyorlar."
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
15
27 Kasım 2013
tirerek sağlam bir sanayi kültürü ve altyapı oluş­
Çin'de. Hindistan'da da yine ciddi artışlar olduğu­
turma konusu yeniden gündeme geldi. Bölgesel
nu görüyoruz. Yani gelişmekte olan ülkeler artık
odaklı politikalar da yine gündeme gelen konular
bu işlere daha fazla yoğunlaşmış durumda. Bakın
arasında. Çünkü yenilik dediğimiz şey mekânda
sadece Çin'den bir rakam söyleyeyim; Çin'de 2001
gerçekleşiyor. Yenilik merkezde olmaz, yerelde
yılında 63.450 patent başvurusu olmuş, 2010 yı­
olur, bölgede, mekânda olur. Üniversite-sanayi iş
lında ise bu sayı 391.177'ye ulaşmış; müthiş bir
birliği, kümelenme tüm bunlar mekânda gerçekle­
sıçrama var. Hindistan'da da sayılar küçük ama
şir. Yenilik dediğimiz yerelde ortaya çıkar. Dolayı­
sıyla, bu mekân boyutu da sanayi politikalarında
daha fazla tartışılır hale geldi. Tabii az önce bah­
settiğim gibi dünyada küresel ısınmanın da etki­
siyle enerji fiyatlarının artması, birtakım hammad­
delerin azalması giderek daha tasarruflu, daha az
girdiyle çalışan, daha az enerji tüketen bir sanayi
konusunu da gündeme getiriyor. Yeşil büyüme,
düşük karbonlu ekonomi kavramları da tartışılıyor.
Özellikle enerji boyutunun altını çizmek istiyorum.
Türkiye, enerji konusunda ne yapsa azdır. Enerjide
atacağımız her adımın rekabet gücümüze, çevre­
daha hızlı bir büyüme görüyoruz. 2000 yılında
8538 iken, 2009'da 34.287'ye ulaşmış. Yani ge­
lişmiş ülkelerin yanında gelişmekte olan ülkelerin
de bilgi ekonomisi konusunda ciddi pozisyon aldı­
ğına tanık oluyoruz. Burada Brezilya, Kanada, Hin­
distan, Meksika ve Rusya'nın yine yükselen bazı
patent ofisleri olduğunu görüyoruz.
İnovasyon çok önemli, bireyselleşmiş, farklılaştırıl­
mış ürünler dünyada önemli hale geldi. Mobilya,
giyim, gıda gibi geleneksel sektörlerde dahi kişi­
ye özel üretim anlayışının giderek yaygınlaştığını,
ye ve makroekonomik istikrarımıza olumlu etkisi
hizmetlerin, özellikle bilgi iletişim teknolojilerinin
var. Daha az enerji tüketen, enerjiyi daha verimli
imalat sanayiyle giderek bütünleşik hale geldiğini
kullanan bir sanayi yapısı oluşturduğumuzda girdi
görüyoruz. Bütün bunlar dünyadaki eğilimler.
maliyetleri düşecek, daha rekabetçi bir yapı kura­
cağız. Diğer taraftan çevreyi daha az kirleteceğiz.
Türkiye geçen yıl enerjiye 60 milyar dolar fatu­
Ülkemizde de daha fazla katma değer üreten bir
sanayi yapısı oluşturmak durumundayız. 2012
ra ödedi. Dolayısıyla dış dünyaya daha az fatura
yılında sanayi üretimimizin 2,3 oranında arttığını
öder hale geleceğiz, makroekonomik istikrarımıza
görüyoruz. 2013 Ocak-Eylül döneminde 3,9 oranı
da katkıda bulunmuş olacağız. Bunun için enerji­
aslında genel büyümemizin yine üzerinde. Bildi­
de yerli kaynaklar, yenilenebilir kaynaklar, enerji
ğiniz gibi ilk altı aylık milli gelir büyümemiz 3,7.
verimliliği, nükleer enerji gibi konuları da sanayi
Bu orana göre sanayimizin ortalamanın üstünde
politikaları çerçevesinde tartışmamızın büyük fay­
bir büyüme sergilediğini söyleyebiliriz ama katma
da sağlayacağını düşünüyorum.
değerini nasıl yükselteceğimizi hep tartışmak du­
Tabii bilgi ekonomisine dönüşüm konusunda Çin
rumundayız. Burada da orta teknolojili sektörler­
ve Hindistan ciddi mesafeler almaya başladı. Son
den daha yüksek teknolojili sektörlere doğru bir
10 yılda en hızlı büyüyen patent ofislerinden biri
dönüşüm geçirmemiz gerekiyor. Türkiye gerçek­
"En temel konumuz iş ve yatırım ortamı. Artık dünyada da giderek sermayenin
daha nazlı hale geldiği bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla iş ve yatırım ortamını
iyileştirmek, sermaye için cazip bir ortam oluşturmak, eskisinden daha önemli."
16
ASOMECLİS
"İzmir İktisat Kongresi'ni tarihi ağırlığına yakışır bir şekilde organize ettik.
Uluslararası boyutunu güçlendirerek, Dünya Bankası Başkanı dahil diğer
birçok uluslararası kurum misafirlerimizi ağırladık. 4400’ün üzerinde rekor bir
katılımcının olması bize ekonomi politikalarını daha fazla tartışmamıza ihtiyacımız
olduğunu göstermiştir."
ten son 10 yılda düşük teknolojiden orta tekno­
yor. Ortalaması 2-3 kat iken, bizde 5 katın üzerin­
lojiye iyi bir dönüşüm sağladı. Ama önümüzdeki
de bir verimlilik farkı var. İşte bunu önümüzdeki
10 yılda otomotiv, elektrikli makineler gibi diğer
dönemde azaltmamız gerekiyor.
birçok sektörde bunu daha üst noktalara taşımak
durumundayız.
Bölgesel dengesizlikleri ise biraz daha ülke çapına
yaymak durumundayız. Sanayi işletmelerimizin
Diğer taraftan, ihracatımızı çeşitlendirdiğimizi
Marmara Bölgesi'ne çok fazla yoğunlaştığını görü­
görüyoruz, bu çok olumlu bir hadise. Biliyorsu­
yoruz, yüzde 50'den fazlası Marmara Bölgesi'nde.
nuz ihracatımızın yüzde 95'i sanayi sektöründen
Bu da yine önümüzdeki süreçte tartışmamız ge­
oluşuyor. Dolayısıyla sanayi talebimizin pazarları
reken hadiselerden.
çeşitlendirdiğini görüyoruz. AB ihracatının payı
2002'de yüzde 56,8 iken, 2012'de yüzde 39,7'ye
kadar gerilemiş durumda. Buna karşılık Afrika ül­
kelerinin payı 4,8'den 9,2'ye, Ortadoğu'nun payı
8,6'dan 26,1'e yükselmiş. Bağımsız Devletler
Birçok konu var ama bazı hususlara da hızlıca de­
ğinmek istiyorum. Genel bir sanayi stratejisinin
ötesinde her bir sektöre dönük, o sektörün dün­
yadaki, ülkedeki konumuna dönük ayrıca strateji­
ler geliştirmek gerekiyor.
Topluluğu 6,1'den 10,4'e, Asya 5,2'den 7,8'e
yükselmiş. Tüm bu gelişmeler aslında krizi hafif
10. Plan'da 25 tane başlık olduğunu söyledim.
atlatmamızda da çok olumlu bir tesir yaptı. Buna
Bunlardan bir kısmı sanayiyle çok yakından ilgili,
önümüzdeki dönemde de devam etmemizde bü­
sadece başlıklarını saymak istiyorum. Üretimde
yük fayda var.
verimliliğin arttırılması programı. İthalata bağım­
lılığın azaltılması programı. İş ve yatırım ortamının
Tabii ithalatımızın yüzde 75'ini ara mallar oluştu­
ruyor. Burada girdi tedarik stratejimizle, yeni teş­
vik politikalarımızla yurt içinde daha fazla ara malı
geliştirilmesi programı ki az önce Başkanımızın
bahsettiği Doing Business gibi ölçümlenmelere
konu olan hadise aslında.
üretimini sağlamak durumundayız. Yalnız şu vur­
guyu yapmamız lazım. Büyük işletmelerle KOBİ'ler
Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileştirme prog­
arasındaki verimlilik farkını ne yapıp edip azaltma­
ramı. Yani sadece araştırmak değil, bunu ticarileş­
mız gerekiyor. Maalesef Avrupa Birliği'yle muka­
tirme programı; kamu alımları yoluyla teknoloji
yese ettiğimizde bizde verimlilik farkı çok fazla.
geliştirme ve yerli üretim programı, yerli kaynak­
Bir ölçüme göre Türkiye'de büyük işletmelerle
lara dayalı enerji üretim programı, enerji verimlili­
küçük işletmeler arasında işçi başına aşağı yukarı
ğinin geliştirilmesi programı, sağlık endüstrilerin­
beş kat verimlilik farkı var. Avrupa Birliği'nde bu,
de yapısal değişim programı gibi birçok program
iki, üç kat, diğer ülkelerde farklı şekillerde değişi­
sanayimizle yakından ilgili.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
17
27 Kasım 2013
Tabii burada Ankara sanayisiyle ilgili de birkaç
kerim; ekonomik ajanslar değil, kalkınma ajansıdır.
şey söylemek isterim. Ankara'nın hep bir bürok­
Az önce bahsettiğim gibi daha bütüncül kalkınma
rasi şehri, memur şehri gibi bir imajı vardır ama
perspektifinin bir enstrümanı ve yerel düzeyde
Ankara aynı zamanda ekonomimizin de sanayimi­
de iş dünyasını, kamuyu, özel sektörü bir araya
zin de çok önemli bir merkezi. Geçtiğimiz yıllarda
getiren platformlar olarak, teknik altyapısı olan
özellikle organize sanayi bölgelerini, bazı tesisleri
bölgeyle ilgili stratejiler geliştirecek bir altyapı
yerinde gidip gezdiğimde bunu daha iyi fark et­
kurmuş durumdayız. Burada da Ankara Kalkınma
tim. Ankara'da çok ciddi bir üretim kültürü var ve
Ajansımızın gayet güzel çalışmalar yaptığını biliyo­
giderek bilgi temelli bir ekonomi olma konusunda
rum. Yine Başkanımıza, Yönetim Kurulu üyelerine
çok ciddi bir potansiyeli, altyapısı mevcut. Tekno-
çok teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.
parkların önemli bir kısmı -49 teknoparkın 6'sı, 34
faal teknoparkın 5'i- Ankara'da bulunuyor. Üniver­
siteleriyle, akademik altyapısıyla, sanayi altyapı­
sıyla çok ciddi bir potansiyel arz ediyor. Savunma
sanayisinden iş ve inşaat makinelerine, medikal
cihazlara kadar mevcut 7 tane organize sanayi
bölgesiyle birlikte Ankara gerçekten çok önemli
bir sanayi üretim merkezi. Bunu da önümüzdeki
dönemde pekiştirmemiz lazım. Türkiye'nin en bü­
yük 25 savunma sanayisi kuruluşundan 16'sı, ilk
10 firmada yer alanların ise 8'i, dünyanın 100 sa­
Organize sanayi bölgelerinden detaylı bahsetmek
istemiyorum ama gezdiklerimden gerçekten etki­
lendiğimi söyleyebilirim. Özellikle mesleki eğitim
konusunda yapılan çalışmaları da ayrıca takdir et­
tiğimi belirtmek isterim. Bu konuda Ankara Sanayi
Odası'nın ve Başkanımızın ne kadar gayret ettiği­
ni, örnek çalışmalar yaptığını, organize sanayi böl­
geleri içinde meslek liseleri oluşumuna ne kadar
önem atfettiklerini biliyorum. Bu çalışmalarımız
bundan sonra da inşallah devam eder.
vunma firmasından Aselsan ve TUSAŞ Ankara'da
Başkanımızın vurguladığı mesleki eğitim konu­
yer alıyor.
suna değinmek istiyorum. Bu konuda ülke olarak
Diğer taraftan baktığınızda, ihracatıyla, istih­
damıyla, organize sanayi bölgeleriyle gerçek­
ten önemli bir üs konumunda. Yeni bir bölgesel,
mekânsal politika anlayışı benimseyen Ankara
Kalkınma Ajansımız var. Bu, sadece geri kalmış
önemli mesafeler aldık. Organize sanayi bölgele­
ri içinde okul kurmakta, özel sektör için öğrenci
başına belli bir ödeme yapmaya kadar birtakım
sistemler geliştirmiş durumdayız. Bu uygulamalar
önümüzdeki süreçte inşallah daha da gelişir.
bölgelerle ilgili bir politika değil, geçmişte öyleydi.
İş ve yatırım ortamı, bence de en temel konumuz.
Tabii ki bölgeler arası gelişmişlik farklarını azalt­
Artık dünyada da giderek sermayenin daha nazlı
ma politikası devam ediyor ama bir taraftan da
hale geldiği bir döneme giriyoruz. FED'in kararla­
bölgelerimizin rekabet gücünü nasıl arttırabilece­
rı, diğer birtakım düzenlemeler... Dolayısıyla, iş ve
ğimizi düşünüyoruz, bu da bir bölgesel politika.
yatırım ortamını iyileştirmek, sermaye için cazip
Biliyorsunuz bunun altyapısını sağlamak üzere
bir ortam oluşturmak, eskisinden de daha önemli
bütün illerimizde yatırım destek ofisleri ve 26
hale gelmiş durumda. Bu konuda da Türkiye yine
ekonomik havzada -İstanbul, Ankara, İzmir dahil-
önemli işler yaptı. Ama az önce ölçütlerden de
bölgesel kalkınma ajansları kurduk. Dikkatinizi çe­
gördük ki belli alanlarda daha fazla iyileştirme ya­
18
ASOMECLİS
pılması gerekiyor. Bunlar zaten bizim de üzerinde
birçok uluslararası kuruma kadar misafirlerimizi
hassasiyetle çalıştığımız konular.
ağırladık. Bir taraftan da İzmir'in EXPO sürecine
İş gücü piyasalarıyla ilgili Başkanımızın söylediği
hususlar var, esnekliği arttırma, daha rekabetçi
bir yapı oluşturma, istihdamın artması açısından
bu gerçekten önemli. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız güvenceli esneklik dediğimiz, bütün
tarafların haklarını, hukukunu koruyan bir anla­
yışla bir çalışma ve birtakım müzakereler yürü­
katkı olması açısından zamanlamayı 90. yılına
denk getirdik ve çok geniş tartışmalar yaşadık.
Şimdi bu tartışmaları özetlemeye, buradan politi­
kalarımız açısından belli sonuçlar çıkarmaya gay­
ret ediyoruz. Belki bu sonuçları değerlendirmeye
dönük daha dar kapsamlı bazı faaliyetleri de önü­
müzdeki süreçte gerçekleştirebiliriz. Ben özellikle
tüyor. İnşallah bu müzakerelerden daha geniş bir
iş dünyamızdan İzmir İktisat Kongremize katılan-
uzlaşma sağlanmasını ümit ediyoruz. Ama bunlar
lara da şükranlarımı sunuyorum. 4400'ün üzerinde
Türkiye'nin gündeminde kalmaya devam edecek
rekor bir katılımcı ile en fazla katılımlı kongre oldu.
konular. Üzerinde sürekli tartışmamız, konuşma­
İzmir'in çok güzel havasının muhalefetine rağmen
mız gereken meseleler.
akşam saatlerinde salonların hıncahınç dolduğu­
nu, çok büyük ilgi olduğunu gördüm. Bunun da
Son olarak İzmir İktisat Kongresi'yle ilgili bir şey­
ler söyleyeyim. Gerçekten önemli, tarihi bir kongre
ekonomi politikalarını daha fazla tartışmaya ihti­
yaç duyduğumuzu gösterdiğini düşünüyorum.
oldu. Tarihi ağırlığına yakışır bir şekilde de hazırlık
yapmaya gayret ettik ve genelde de bir memnu­
Çok az bir sürem kaldığı için birkaç kısa soru olur­
niyet olduğunu gördük. Uluslararası boyutunu
sa cevaplandırmaya gayret edeyim. Çok teşekkür
güçlendirdik. Dünya Bankası Başkanı'ndan diğer
ediyorum, saygılar sunuyorum.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
19
iso
W
\2221
Ankara Sanayi Odası
Meclis Toplantısı
*
25 Aralık 2013
ASOMECLİS
'Türkiye ekonomisinin 2014 yılındaki
performansını dünya ekonomisindeki
gelişmeler de etkileyecektir"
r
NURETTİN OZDEBİR
ASO YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri, değerli şeref
Değerli Meclis üyeleri; 3 Aralık günü Odamızın ilk
konuklarımız, şeref başkanlarımız; Odamızın Aralık
Meclis ve eski Yönetim Kurulu üyelerinden Ayhan
Ayı Olağan Meclis toplantısına hoş geldiniz diyor,
Bozkurt'un babası Ahmet Bozkurt'u kaybettik.
hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına say­
Ankara Sanayi Odası olarak merhuma Allah'tan
gıyla selamlıyorum.
rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve ASO camia­
sına başsağlığı dileyerek konuşmama başlıyorum.
Bugün gündemimiz oldukça yoğun, ben de müm­
kün olduğu kadar kısa, 2013 - 2014 değerlendir­
Değerli Meclis üyeleri, ekonomi, yılın üçüncü çey­
mesi yaparak konuşmamı sonlandırmak istiyorum.
reğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde
"Yılın ilk çeyreğinde milli gelir artışının tamamı, ikinci çeyreğinde ise yarısı kamu
yatırımlarından, kamu harcamalarından kaynaklanıyordu ve o dönemde bunun
sürdürülebilir olmadığını söylemiştik. Ancak üçüncü çeyrekte kamunun katkısının
binde 6 seviyesinde kaldığı, aslında büyümeyi özel sektörün desteklediği ortaya çıktı.
Bu durumun devam edeceğini, kamu harcamalarının büyümeye katkısının 2014'te de
sınırlı kalacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle 2014 yılında ekonomik büyüme esas olarak
ihracata ve özel tüketim harcamalarındaki canlanmaya dayanacaktır."
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK/ ŞUBAT 2014
21
25 Aralık 2013
"İmalat sanayisi ekonomik büyüme hızının üzerinde bir hızla yüzde 4,9
büyümüştür. Bu canlanma, sanayinin büyümesinin yeniden itici güç haline
geldiğini göstermektedir. Makine ve tesisat yatırımlarında yılın üçüncü
çeyreğinde yaşanılan artış, bu beklentiyi güçlendirmektedir."
4,4, yılın ilk 9 ayında ise bir önceki yılın aynı dö­
hatayı tekrarlamamak için kredi kartları ve tüketi­
nemine göre yüzde 4 büyüdü. Takvim etkisinden
ci kredilerinde daralma yaparak piyasayı birden sı-
arındırılmış büyüme, üçüncü çeyrekte bir önceki
kılaştırdık, bunun sonucunda Türkiye yeteri kadar
yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4,3 olurken, mev­
büyüme gösteremedi. Bu sefer tüketim bacağını
sim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilere
biraz kısarak yatırımlara daha fazla kaynağın kal­
göre ekonomi bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,9
ması için böyle bir yol izledik." demişti.
büyüdü. Bu verilere göre 2012 yılında yüzde 2,2
büyüyen ekonominin bu yıl yüzde 4 dolaylarında
Küresel ekonomik şartlar ve en büyük ticaret or­
büyüyebileceğini söyleyebiliriz. Bu büyüme hızı
taklarımızdaki düşük büyüme hızları da ihracat ar­
düşük olmakla birlikte, ekonomi yönetiminin he­
tışı konusunda iyimser olmamızı zorlaştırmaktadır.
defleriyle uyumludur.
Bu nedenle 2014 yılında ekonominin orta vadeli
program hedefleri doğrultusunda yüzde 5'lere
Değerli Meclis üyeleri; yılın ilk çeyreğinde milli gelir
yakın bir büyüme sağlamasını ümit ediyoruz.
artışının tamamı, ikinci çeyreğinde ise yarısı kamu
yatırımlarından, kamu harcamalarından kaynakla­
Değerli Meclis üyeleri, imalat sanayisi yılın ilk çey­
nıyordu. Ve hatırlarsanız o dönemde bunun sür­
reğinde yüzde 1,9, ikinci çeyreğinde ise yüzde 3,7
dürülebilir olmadığını söylemiştik. Ancak üçüncü
büyümüştü. 2012'nin ikinci yarısından bu yana
çeyrekte kamunun katkısının binde 6 seviyesinde
ikinci çeyreğine kadar geçen dönemde imalat sa­
kaldığı, aslında büyümeyi özel sektörün destek­
nayisindeki büyüme, ekonomik büyüme hızının
lediği ortaya çıktı. Bu durumun devam edece­
gerisinde kalmıştı. Yani, Türkiye'nin büyümesinde
ğini, kamu harcamalarının büyümeye katkısının
imalat sanayisinin payı düşüktü. Hâlbuki geçmiş
2014'te de sınırlı kalacağını söyleyebiliriz. Bu ne­
yıllarda da hep imalat sanayisindeki büyüme milli
denle 2014 yılında ekonomik büyüme esas olarak
gelir artışından fazlaydı. Ama 2012 yılında böyle
ihracata ve özel tüketim harcamalarındaki can­
bir süreç yaşadık. Üçüncü çeyrekte bunun tek­
lanmaya dayanacaktır. Ancak özel tüketim harca­
rar tersine döndüğünü görüyoruz. Yılın üçüncü
malarındaki canlanma, ekonomi yönetiminin iç ta­
çeyreğinde bu görünüm değişmiş, imalat sana­
sarruflarını arttırma çabalarıyla da çelişmektedir.
yisi ekonomik büyüme hızının üzerinde bir hızla
Burada bakanlarla yapmış olduğumuz görüşmede
yüzde 4,9 büyümüştür. Bu canlanma, sanayinin
ki Kalkınma Bakanı geçen ayki Meclis toplantısın­
büyümesinin yeniden itici güç haline geldiğini
daki konuşmasında "2012'de yapmış olduğumuz
göstermektedir. Makine ve tesisat yatırımlarında
22
ASOMECLİS
yılın üçüncü çeyreğinde yaşanan artış, bu beklen­
büyümesi beklenmektedir. Euro bölgesinde büyü­
tiyi güçlendirmektedir. Diğer yandan Ekim ayında
me, bunun da altında kalacak gibi görünmektedir.
mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi
Yine de AB'deki ekonomik büyümenin, AB'ye ihra­
üretimi bir önceki aya göre yüzde 3,1 azalmıştır.
catın üzerinde olumlu etki yapmasını bekliyoruz.
Bunu hem Eylül ayındaki beklentilerin üzerindeki
artışa hem de Ekim ayındaki uzun tatillere bağlı­
yor, Kasım ve Aralık aylarında sanayi üretiminin
yeniden canlanma içinde olduğunu düşünüyoruz.
Değerli Meclis üyeleri, yılın ilk 11 ayında ortala­
ma enflasyon yüzde 7,5 oldu. Yılı bu seviyede
bir enflasyonla kapatacağımız anlaşılmaktadır.
2014'te enflasyon üzerindeki riskler yukarı yön­
lüdür. FED'in parasal genişlemeyi frenlemesinin,
Değerli Meclis üyeleri; bildiğiniz gibi Ankara sa­
nayisinin içinde bulunduğu durumu üç ayda bir
düzenlediğimiz anketlerle izliyoruz. Bu yılın son
anketini de birkaç gün içinde sizlere ileteceğiz. Bu
yıl düzenlediğimiz 3 anketin sonuçları, Ankara sa­
nayisinin Türkiye'deki genel eğilime paralel, hatta
biraz daha iyi bir görünüm içinde olduğunu söyle­
yebiliriz. Ancak Ankara sanayisinin 2013 yılındaki
ihracat performansı, sanayimizin genelinden çok
daha başarılı olmuş, İstanbul'un ihracatının düş­
kurlar ve enflasyon üzerinde etkisi olumsuz ola­
tüğü bir yılda Ankara'nın ihracatı yüzde 30 do­
caktır. Enflasyon için orta vadeli program hedefi
laylarında bir artış göstererek 7 milyar dolara da­
olan yüzde 5'in tutturulabilmesi, veriler ışığında
yanmıştır. Ankara sanayisinin bu başarıyı 2014'te
iyimser görünmektedir. Türkiye ekonomisinin
de sürdürmesini temenni ediyoruz. Burada tabii
2014 yılındaki performansını dünya ekonomisin­
Avrupa pazarlarındaki hareketlenmenin ve oraya
deki gelişmeler de etkileyecektir.
yaptığımız ihracatın orta üstü ve yüksek tekno­
loji ürünlerden kaynaklandığını, bu canlanmanın
Küresel ekonomide yaşanabilecek olumsuzluk­
lar, 2014'teki ekonomik büyümeyi bu hedeften
Ankara ihracatını da pozitif yönde etkileyeceğini
düşünüyoruz.
saptırabilecektir. Amerika Birleşik Devletleri'nde
parasal genişlemenin hızı Aralık ayında alınan ka­
Tabii komşularımızla sorunlarımız da yavaş yavaş
rarla yavaşlatılmıştır. Bu süreç 2014'te de devam
düzelmektedir. Dün Irak İş Konseyi Başkanımızla
edecektir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bu po­
görüştüm, rüzgâr iyi yönlü esiyor, önümüzdeki
litikanın bizim gibi gelişen ülkelere akan fonların
günlerde Irak Merkezi Hükümetiyle olan ilişkileri­
azalmasına yol açması beklenmektedir. En büyük
mizin düzelmesiyle birlikte hem petrol ve doğal
ticaret ortağımız Avrupa Birliği'nin 2013'te hiç
gaz alımımızın hem de oralarda iş yapabilme ve
büyümemesi, 2014 yılında ise yüzde 1,3 oranında
mal ihraç etme imkânlarımızın artacağını ümit
"Ankara sanayisinin 2013 yılındaki ihracat performansı, sanayimizin genelinden
çok daha başarılı olmuş, İstanbul'un ihracatının düştüğü bir yılda Ankara'nın
ihracatı yüzde 30 dolaylarında bir artış göstererek 7 milyar dolara dayanmıştır.
Ankara sanayisinin bu başarıyı 2014'te de sürdüreceğini tahmin ediyoruz."
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
23
25 Aralık 2013
"Son günlerde yaşanan çalkantının önümüzdeki dönemlerde sakinleşeceğini,
Türkiye'nin tekrar fabrika ayarlarına döneceğini ümit ediyorum. Çünkü siyasi bir
istikrarsızlığın bedelini önce biz sanayiciler, sonra millet olarak hep beraber ödüyoruz."
ediyorum. Hakeza İran üzerindeki ambargonun
ması halinde bunu şu partinin veya bu partinin
gevşetilmiş olmasıyla İran pazarının bizim için çok
gelmesi şeklinde değil, bu kargaşanın devam
önemli bir hale gelmesini arzu ediyorum. Geçen­
etmesi durumunda bu beklentilerin, ümit ettik­
lerde de İran Ticaret Ataşesi bizzat gelerek ilişki­
lerimizin daha fazla geliştirilmesini ve önümüzde­
lerimizin gerçekleşme ihtimalinin de zor olacağını
düşünüyorum.
ki günlerde de İranlı büyük iş adamlarından oluşan
bir grubu Ankara'ya yatırım yapmak amacıyla ge­
Diğer yandan konu yargıya intikal etmiştir, hepi­
tireceklerini teyit etti.
niz basından ne kadar takip ediyorsanız ben de
Değerli Meclis üyeleri; sözlerime son günlerde
öyle takip ediyorum. Bugün iki bakanımız da istifa
yaşanan gelişmeler hakkındaki görüşlerimi siz-
ettiler. İnşallah bu dönemde bir istikrarsızlık ya­
lerle paylaşarak bitirmek istiyorum. Tabii buraya
şanmaz. Yaşananların bedelini önce biz sanayici­
kadarki yorumlarımı, şu anda yaşadığımız çalkan­
ler, sonra millet olarak hep beraber ödüyoruz.
tının önümüzdeki dönemlerde sakinleşeceğini,
Türkiye'nin tekrar fabrika ayarlarına döneceğini
Yeni yılın hepinize, ailelerinize sağlık, mutluluk ve
ümit ederek yaptım. Önümüzde üç seçim var, bu
bol kazançlı günler getirmesini temenni ediyor,
seçimlerin sonucunda siyasi bir istikrarsızlığın ol­
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
24
AKBANK FARKIYLA
DÜNYAYA AÇILIN
Akbank'ın uluslararası piyasalardaki gücünü, tecrübe ve bilgi birikimini
müşterilerimizin deneyimine sunuyoruz. Global rekabette güçlü bir
ortağınızın olmasını istiyorsanız, siz de Akbank farkıyla tanışın.
www.akbank.com
AKBANK
sizin için
AVRUPA BİRLİĞİ ÜYE DEVLETLERİNDE
HİZMET ALMAK İSTEYEN TÜRK
VATANDAŞLARININ SEr BESt DOLAŞIMI AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI
"ECEM DEMİRKAN" KARARI
DOÇ DR. HACI CAN
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Başkanı
DOSYA
I. Genel Olarak
kapsamında değerlendirilmeli ve vizesiz seyahat
imkânından yararlanabilmelidir. Karar üzerinde hu­
Aşağıda Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın AB üye
devletlerinde hizmet almak isteyen Türk vatandaş­
larının serbest dolaşımına ilişkin olarak verdiği "Ecem
Demirkan" kararı ile dava savcısının mütalaasının
Türkçe çevirisine yer verilmiştir1.
kuki mülahazalardan çok siyasi mülahazaların etkili
olduğu anlaşılmaktadır. Aynı Adalet Divanı, Katma
Protokol'ün 41. maddesinin açık, kesin ve net ol­
duğunu, uygulamasının bir başka mercinin kararına
bağlı olmadığını ve vizenin açıkça bir yeni kısıtlama
Adalet Divanı'nın "Ecem Demirkan" kararı, ülkemiz­
olması nedeniyle anlaşmaya ters düştüğünü hükme
de genel olarak olumsuz şekilde karşılanmış ve çifte
bağlamıştı.
standart uygulandığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Ka­
Elbette Adalet Divanı'nın kararı eleştirilebilir. Ancak
rara yapılan eleştiriler genel olarak şöyledir2: Adalet
kararın gerekçelerini incelemeden genel bir kanıya
Divanı, üye devletlerin siyasi baskısına boyun eğ­
varmak çok doğru görünmemektedir. Karar ve mü­
miştir. Şimdiye kadar müstakar içtihatlarında "Tür­
talaanın hukuki değerlendirilmesi esasen ayrı bir ça­
kiye ile akdedilen Ortaklık Anlaşması'nın nihai hedefi
lışmaya bırakılmakla birlikte, burada bazı hususların
tam üyelik olan bir anlaşma olduğu", "Türkiye'yi tam
açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.
üyeliğe hazırlamayı ve aşama aşama bütünleşmeyi
öngördüğünü" vurgulayan Adalet Divanı, şimdi Or­
Görünüşe göre Adalet Divanı, AB ve üye devletleri­
taklık Anlaşması'nın basit bir ekonomik anlaşma ol­
nin çıkarları doğrultusunda bir karar vermiştir. Zaten
duğu görüşünü kabul ederek, önceki içtihatlarından
dönmüştür. Hâlbuki Roma Antlaşması paralelinde
hazırlanan ve nihai hedefi tam üyelik olan Ankara
Anlaşması'nın hükümleri açıktır. Hiç kuşkusuz, hedefi
tam üyelik olan bir anlaşmada, kişilerin serbest do­
laşımının tam olarak gerçekleştirilmesi, bu hedefin
ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye-AB ortaklık hukukun­
da yer alan hizmet sunma serbestisi kavramını Birlik
hukukunda yer alan aynı kavramdan farklı yorum­
Avrupa'da Türk vatandaşlarının vizesiz dolaşımının
istenmediği bilinmektedir. Nitekim üye devletler ve
AB organları, davanın olası sonuçları nedeniyle da­
vayla yakından ilgilenmişlerdir3. ABAD'ın mevcut iç­
tihat çizgisinden farklı bir yönde karar vermiş olması
da siyasi mülahazaların önemli bir rol oynamış ola­
bileceği izlemini uyandırmaktadır. Davanın ABAD'ın
Büyük Dairesi tarafından karara bağlanması da me­
selenin önemini ortaya koymaya yetmektedir.
lamak mümkün değildir. Dolayısıyla, başta turistler
"Ecem Demirkan" kararı, Katma Protokol'ün 41. mad­
olmak üzere tıbbi tedavi görmek, eğitim almak veya
desi uyarınca Türk vatandaşlarının eğitim, akraba
iş seyahati için üye ülkelere gitmek isteyen Türk
ziyareti, iş, sağlık ve özellikle de turistik amaçlarla
vatandaşları hizmet alıcıları olarak hizmet sunma
vizesiz olarak Avrupa'ya gitme hakkının olmadığını
1 - Almanca m etinleri üzerinden bilimsel amaçlı yapılan işbu çeviriler, gayri resmi nitelikte olup, hiçbir kişi, kurum ve kuruluşu bağ­
lamaz ve sorumluluk oluşturmaz.
2 - Bkz. Dışişleri Bakanlığı, açıklamaya ilişkin erişim adresi: http://www.hurriyet.com.tr/planet/24786881.asp; İK V ,"ABAD, Demirkıran davasında siyasi bir karar verdi", erişim adresi: D:\Avrupa Birliğinde Türk Vatandaşlarının Hizmet Sunma Serbestisi\İKV ABAD,
Demirkıran davasında siyasi bir karar verdi.
3 - Dokuz üye devlet davaya müdahil olmuştur.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
27
hükme bağlamaktadır4. Adalet Divanı, hizmet alan­
dolaşımı konusunda da genişletici yoruma girişmiş
ları serbest dolaşım kapsamına sokmuş olsaydı o
ve hizmet alanları da söz konusu serbest dolaşımın
zaman tüm Türk vatandaşları için Avrupa kapıları
kapsamına sokmuştur. Fakat Adalet Divanı'nın bu
tamamen açılmış olacaktı. Çünkü herkes potansiyel
yaklaşımı Avrupa öğretisinde tam destek bulmuş
olarak tüketicidir ve bu vasıflarıyla da hizmet alan
değildir. O zaman şu sorunun ortaya atılması gere­
konumundadır. Adalet Divanı, bu sorumluluğu üze­
kir: Hizmet sunumlarının serbest dolaşımının hizmet
rine almamak için mevcut içtihat çizgisinden ayrılma
sunanların yanında hizmet alanlara da haklar tanıdı­
gereği duymuş olabilir.
ğı tezi acaba başka mahkemelerden de kabul göre­
bilir mi? En azından Türk mahkemeleri bu yaklaşımı
Hal böyle olsa bile, Adalet Divanı kararının hukuka
benimseyebilirler mi? Eğer Türk mahkemeleri, Katma
aykırı olduğunu iddia etmek çok kolay değildir. Her
şeyden önce 41. maddenin içeriği çok açık değildir.
Protokol'ün 41. maddesinde düzenlenen hizmet su­
numunun serbest dolaşımının hizmet alanlar için de
Burada ortaya çıkan sorun, hizmetlerin serbest do­
haklar tanıdığını kabul ederse, o zaman ABAD kararı­
laşımı alanında mevcut durumun kötüleştirilmemesi
nın eleştirilmesi daha rasyonel olabilir.
koşulundan kimlerin yararlandığı, daha doğrusu ko­
şulun kapsamına kimlerin girdiği konusundadır. Ada­
let Divanı, AB hukuku bakımından sadece hizmet
sunanları değil, aynı zamanda hizmet alanları da söz
konusu serbest dolaşımının kapsamına sokmaktadır.
Adalet Divanı, Katma Protokol'ün 41. maddesinde
düzenlenen hizmet sunumunun serbest dolaşımı ko­
nusunda ise bu yorumdan ayrılmıştır. Gerekçe olarak
Avrupa Birliği Antlaşmaları'nın amaçları ile Türkiye/
AB Anlaşmalarının amaçları arasında önemli farklılık­
ların bulunduğunu, dolayısıyla her zaman aynı yo­
rumun söz konusu olamayacağını ifade etmektedir.
Neticede Adalet Divanı, Katma Protokol'ün 41. mad­
desinin 2. fıkrasında yer alan "mevcut hukuki duru­
mun kötüleştirilmemesi" koşulunu AB hukuku açı­
sından yorumlamaktadır. Bilindiği gibi Adalet Divanı,
bütünleşmeyi teşvik edici yorum yöntemlerini tercih
Tüm bunlara rağmen Adalet Divanı'nın kararında
siyasi mülahazalardan hareket ettiği esas alınsa
bile5, acaba burada her halükârda bir hukuka aykırılık
söz konusu olacak mıdır? İlk bakışta yargı kararları­
nın siyasi saiklere göre verilmemesi gerektiği söy­
lenebilir. Ancak bu konuda daha derin bir inceleme
yapıldığında, bir ayrıştırmanın yapılması gerektiği
ortaya çıkmaktadır. Öyle ki kamu yararına yönelen
siyasi mülahazaları diğerlerinden ayırmak gerekir.
Hukukun genel teorisinde birey-toplum menfaat
ilişkisini dengeleyen bazı ölçütler söz konusudur. Bu
ölçütlere göre bireylerin sınırsız bir hakkı olamaz. Bi­
lakis, her hakkın dış sınırları, yani dışarıdan yapılan
kısıtlamaları olduğu gibi, kendi içinde mündemiç olan
doğal/iç sınırları da vardır. İşte bu iç sınırlardan birini
kamu yararı oluşturmaktadır.
etmekte ve bu yüzden de sık sık eleştirilere maruz
Kamu yararı mülahazalarının bazı ulusal anayasa
kalmaktadır. Kanımızca, işte Adalet Divanı, bu içtihat
mahkeme kararlarında dayanak noktası olarak esas
çizgisi uyarınca AB iç pazarında hizmetlerin serbest
alındığı bilinmektedir. Adalet Divanı da daha önce
4 - Adalet Divanı, AB üye devletlerinde Türk vatandaşlarının serbest dolaşımına ilişkin olarak bugüne değin 70'in üzerinde karar
vermiştir. Bunların neredeyse hepsinin en azından netice itibarıyla olumlu olduğu söylenebilir. Ancak Adalet Divanı, öyle iki karar
da verm iştir ki, Türk vatandaşlarının vizesiz Avrupa yo lu tüm üyle kapanmıştır. Birinci karar, meşhur "Demirel" kararıdır. 1987'de
verilen bu karar, Türk vatandaşlarının vize almadan çalışmak amacıyla A vrupa'ya gidemeyeceklerini te y it etmiştir. Diğer karar ise,
burada ele alınan "Ecem Demirkan" kararıdır. Görüldüğü üzere her iki karar da Türk vatandaşlarının serbest dolaşımı konusunda son
derece olumsuz etkiler göstermektedir.
5 - Burada, Adalet Divanı'nın kararında siyasi mülahazalardan hareket e ttiğ i iddiasını doğrulamak durumunda değiliz ve kanımızca
buna gerek de yoktur.
28
DOSYA
"Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın; "Ecem Demirkarı" kararı, ülkemizde genel
olarak olumsuz şekilde karşılanmış ve çifte standart uygulandığı gerekçesiyle
eleştirilmiştir. Karar üzerinde hukuki mülahazalardan çok siyasi mülahazaların
etkili olduğu anlaşılmaktadır."
kamu yararı mülahazalarını dikkate alan kararlar ver­
best dolaşımının durdurulmasının üzerinden nere­
miştir. Nitekim Adalet Divanı, AB iç pazarına ilişkin
kimi kararlarında, üye devletlerin kamu yararı müla­
deyse 25 yıl geçmiştir. Kaldı ki, o dönemde ileri sü­
hazaları temelinde girişmiş olduğu kısıtlamaları hu­
rülen sınırlandırma nedenlerinin geçerliliklerini hâlâ
sürdürüp sürdürmediği belli değildir. Dolayısıyla Tür­
kuka aykırı bulmamıştır. Adalet Divanı, her ne kadar
kiye, bu meseleyi Avrupa Konseyi organları önünde
açıkça belirtmemiş olsa da aynı yaklaşımını "Ecem
tartışmaya açtırabilir.
Demirkan" kararında da sürdürmüştür. Yalnız bura­
daki tek fark, kamu yararı mülahazalarının üye dev­
letlerin veya diğer Birlik organlarının tasarruflarına
değil, bizatihi kendi kararına dayanak/temel teşkil
etmiş olmasıdır. Karar, bu yönüyle de ilginçtir.
Türk vatandaşlarının serbest dolaşım haklarının sa­
vunulmasının asıl mecralarda yapılması gerekirken,
Ortaklık Konseyi'nde serbest dolaşımın kurulmasına
ilişkin kararların kabul edilmemiş olması da AB tara­
fının tutumundan kaynaklanmaktadır. İlla ortada bir
hukuka aykırılık aranmak isteniyorsa, yargı kararın­
dan ziyade bu tutuma bakılmalıdır.
II. Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın "Ecem
Demirkan" Kararı
özellikle Avrupa Konseyi nezdinde girişimler yapmak
varken ve Ortaklık Konseyi'nde serbest dolaşımla il­
ADALET DİVANI (Büyük Daire) KARARI
gili kararların çıkarılması gerekirken, tümüyle karşı
tarafın mahkemesine bel bağlamak doğru değildir.
24 Eylül 2013 (*)
Böyle bir durum, maalesef bir acziyet belirtisi olarak
da algılanabilir.
"AET-Türkiye Ortaklık Anlaşması - Katma Protokol 41. Maddenin 1. Fıkrası - Mevcut Hukuki Durumun
Tam tersine, hakları savunmak için aktif girişimlerde
Kötüleştirilmemesi Koşulu - Bir Üye Devletin Ülkesi­
ne Girişe İlişkin Vize Yükümlülüğü - Hizmet Sunumu­
bulunulması gerekir. Ülkemiz, 1961'den beri Avrupa
nun Serbest Dolaşımı - Aile Bireyini Ziyaret Etmek
Konseyi Üye Devletleri Arasında Kişilerin Dolaşımı­
nın Düzenlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin
ve Potansiyel Olarak Hizmet Sunumlarından Yarar­
lanmak İçin Bir Üye Devlete Giriş Yapan Bir Türk Va­
akit tarafıdır. Sözleşme'ye göre, akit taraflarının uy­
tandaşının Hakkı"
rukluları hangi ülkede daimi ikamete sahip oldukları
dikkate alınmaksızın Sözleşme'nin ekinde gösterilen
ADALET DİVANI (Büyük Daire)
bir belge ile en fazla üç aylık bir ikamet için tüm sı­
ABİA 267. maddesi gereğince Berlin-Branden­
nırlardan diğer tarafların ülkesine girebilirler ve ora­
burg (Almanya) Yüsek İdare Mahkemesi'nin Ada­
dan ayrılabilirler (1. maddenin 1 ve 2. fıkraları). Vize,
let Divanı'na 11 Mayıs 2011'de ulaşan 13 Nisan
2011 tarihli Kararı ile sunduğu ön karar istemine
Sözleşme'nin ekinde belirtilmemektedir. Gerçi Al­
manya, Sözleşme'nin 7. maddesine dayanarak
5
Ekim 1980'den itibaren Türk vatandaşları için genel
ilişkin olarak Leyla Ecem Demirkan, Almanya Fede­
bir vize zorunluluğu getirdiğini duyurmuştur. Ancak
ral Cumhuriyeti'ne karşı davasında Adalet Divanı,
Başkan V. Skouris, Başkan Yardımcısı K. Lenaerts,
bu sınırlandırma, istisnai bir durum olması hasebiyle
Daire Başkanları A. Tizzano, L. Bay Larsen, T. Von
geçici olmalıdır. Hâlbuki, Türk vatandaşlarının ser­
Danwitz, A. Rosas (Raportör), M. Berger, Yargıçlar E.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
29
Levits, A. Ö Caoimh, J.-C. Bonichot, A. Arabadjiev, C.
Toader veJ.-J. Kasel, M. Safjan ve D. Vaby'ın katılımın­
da, Savcı: P. Cruz Villalon, Katip M. Aleksejev, Genel
Sekreterlik, yazılı yargılama ve 6 Kasım 2012 tarihli
duruşmaya dayanarak,
-
Avukat R. Gutmann tarafından temsil edilen
Bayan Demirkan,
-
yetkili olarak T. Henze, J. Möller ve K. Hailbronner tarafından temsil edilen Alman Hükümeti,
-
yetkili olarak M. Smolek tarafından temsil edi­
len Çek Cumhuriyeti,
-
yetkili olarak C. Vang ve V. Pasternak Jorgensen
tarafından temsil edilen Danimarka Hükümeti,
-
yetkili olarak M. Linntam tarafından temsil edi­
len Estonya Hükümeti,
-
yetkili olarak G. Karipsiades ve T. Papadopoulou tarafından temsil edilen Yunan Hükümeti,
-
yetkili olarak G. De Bergues, D. Colas ve B.
Beaupere-Manokha tarafından temsil edilen
Fransız Hükümeti,
-
yetkili olarak B. Koopman, M. Bulterman ve C.
Wissels tarafından temsil edilen Hollanda Hü­
kümeti,
-
yetkili olarak B. Ricziova tarafından temsil edi­
len Slovakya Hükümeti,
-
R. Palmer, Barrister, nezaretinde yetkili olarak
S. Ossowski ve L. Christie tarafından temsil edi­
len Birleşik Krallık Hükümeti,
-
Monteiro, E. Finnegan ve Z. Kup Ova tarafından
temsil edilen Avrupa Birliği Konseyi ve
-
yetkili olarak G. Braun ve G. Wils tarafından
temsil edilen Avrupa Komisyonu'nun açıkla­
maları dikkate alınarak 11 Nisan 2013 tarihli
oturumda Savcı mütalaasının dinlenilmesinden
sonra aşağıdaki kararı vermiştir.
1. Ön karar istemi, 23 Kasım 1970'te Brüksel'de
imzalanan ve Konsey'in 19 Aralık 1972 tarih ve
2760/72 sayılı (AET) Tüzüğü ile Topluluk adı­
na akdedilen, onaylanan ve teyit edilen Katma
Protokol'ün (Bundan sonra: Katma Protokol) 41.
maddesinin 1. fıkrasının ve özellikle de bu hükümde
yer alan "hizmet sunumunun serbest dolaşımı" kav­
ramının yorumunu ilgilendirmektedir.
30
2. Bu istem, Türk vatandaşı Bayan Demirkan ile
Almanya Federal Cumhuriyeti arasında Bayan
Demirkan'ın Almanya'da yaşayan üvey babasını zi­
yaret etmek için yapmış olduğu vize başvurusunun
reddedilmesinden kaynaklanan bir hukuki ihtilaf çer­
çevesinde ortaya çıkmaktadır.
Hukuki çerçeve
Birlik Hukuku
Ortaklık Anlaşması
3. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasında
Bir Ortaklığın Kurulmasına İlişkin Anlaşma, bir yanda
Türkiye Cumhuriyeti, diğer yanda AET üye devlet­
leri ve Topluluk tarafından 12 Eylül 1963 tarihinde
Ankara'da imzalanmış ve Konsey'in 23 Aralık 1963
tarih ve 64/732/AET sayılı Kararı ile Topluluk adı­
na akdedilmiş, onaylanmış ve teyit edilmiştir (ABl.
1964, Nr. 217, S. 3685, bundan sonra Ortaklık An­
laşması).
4. 2. maddesinin 1. fıkrasına göre Ortaklık Anlaşma­
sı, Türk halkının yaşama seviyesini iyileştirmek ve
DOSYA
ileride Türkiye Cumhuriyeti'nin Topluluğa katılması­
nı kolaylaştırmak için (Anlaşmanın dördüncü önsöz
hükmü ve 28. maddesi), işçilerin serbest dolaşımının
tedricen kurulması (Ortaklık Anlaşması'nın 12. md.),
yerleşim serbestisi (Anlaşma'nın 13. md.) ve hizmet
sunumu (Anlaşma'nın 14. md.) kısıtlamalarının kaldı­
rılması suretiyle taraflar arasındaki ticari ve ekono­
mik ilişkileri, iş gücü alanında da aralıksız ve dengeli
olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir.
5. Bu amaçların gerçekleştirilmesi için bir gümrük
birliğinin kademeli olarak üç aşamada kurulması ön­
görülmüştür. Anlaşma ile kurulan Ortaklık (bundan
sonra: AET-Türkiye Ortaklığı), Topluluğun yardımı
ile ekonomisini güçlendirmek için bir hazırlık dönemi
(Anlaşma'nın 3. md.), bir gümrük birliğinin kademeli
olarak kurulması ve ekonomi politikalarının yakınlaş­
masının sağlandığı bir geçiş dönemi (Anlaşma'nın 4.
md.) ve gümrük birliğine dayanan ve akit tarafların
ekonomi politikalarının güçlendirilmiş koordinasyo­
nunu gerektiren bir son dönem (Anlaşma'nın 5. md.)
öngörmektedir.
6. Ortaklık Anlaşması'nın 6. maddesi şöyle ifade et­
mektedir:
"Ortaklık rejiminin uygulanmasını ve gittikçe geliş­
mesini sağlamak için Akit Taraflar, Anlaşma ile veri­
len görevlerin sınırları içinde eylemde bulunan bir Or­
taklık Konseyi'nde toplanırlar; bu, Anlaşma'da kendi­
sine verilen yetkiler çerçevesinde harekete geçer."
7. Ortaklık Anlaşması'nın II. kısmında ("Geçiş Dönemi­
nin Uygulanması") yer alan 8. madde şöyle öngör­
mektedir:
"4. maddede anılan amaçların gerçekleşmesi için
Ortaklık Konseyi, geçiş döneminin başlamasından
önce ve Geçici Protokol'ün 1. maddesinde öngörülen
usule göre, Topluluğu Kuran Antlaşma'nın kavradığı
ve göz önünde bulundurulması gereken alanlarla,
özellikle bu kısımda gözetilenlere mahsus hükümle­
rin uygulama şartlarını, usullerini, sıra ve sürelerini
yararlı görülecek her türlü korunma kurallarını tespit
eder."
8. Ortaklık Anlaşması'nın yine II. kısmına dahil olan
14. maddesi şöyle ifade etmektedir:
"Akit Taraflar, hizmet edimi serbestliği kısıtlamaları­
nı aralarında kaldırmak için 45 (AT), 46 (AT) ve 48
(AT) ilâ 54 (AT) maddelerinden esinlenmekte uyuş­
muşlardır."
9. Ortaklık Anlaşması'nın 22. maddesinin 1. fıkrasın­
da şöyle ifade edilmektedir:
"Anlaşma ile belirtilen amaçların gerçekleştirilme­
si için Anlaşma'nın öngördüğü hallerde Ortaklık
Konseyi'nin karar yetkisi vardır. İki taraftan her biri,
verilmiş kararların yerine getirilmesinin gerektirdiği
tedbirleri almakla yükümlüdür. Ortaklık Konseyi ya­
rarlı tavsiyelerde de bulunabilir."
Katma Protokol
10. 62. maddesi gereğince Ortaklık Anlaşması'nın
parçası olan Katma Protokol'ün 1. maddesine göre,
bu Protokol ile Anlaşma'nın 4. maddesinde belirtilen
Geçiş Dönemi'nin gerçekleşme şartları, usulleri, sıra
ve süreleri tespit edilmektedir.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
31
da şimdiye kadar herhangi bir maddi serbestleştirme
yapmamıştır.
14. Katma Protokol'ün IV. kısmında ("Genel ve Nihai
Hükümler") yer alan 59. maddesi şöyle ifade etmek­
tedir:
"Bu Protokol'ün kapsamına giren alanlarda, Türkiye
üye devletlerin, Topluluğu kuran Antlaşma uyarınca
birbirlerine tanıdıklarından daha elverişli bir işlemden
yararlanamaz."
539/2001 sayılı (AT) Tüzüğü
11. Katma Protokol'ün II. kısmında ("Serbest Dolaşım
ve Hizmet Sunumu Dolaşımı"), I. Bölüm "iş gücü"ne
ve II. Bölüm "Yerleşim Hakkı, Hizmet Sunumları ve
Ulaştırma"ya ilişkindir.
12. Katma Protokol'ün II. kısmının II. bölümünde yer
alan 41. maddesi şöyle ifade etmektedir:
"1. Akit taraflar, aralarında, yerleşme hakkı ve hiz­
metlerin serbest edimine yeni kısıtlamalar koymak­
tan sakınırlar.
2. Ortaklık Konseyi, Ortaklık Anlaşması'nın 13. ve
14. maddelerinde yer alan ilkelere uygun olarak,
akit tarafların yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest
edimindeki kısıtlamaları aralarında gitgide kaldırma­
larında uygulanacak sıra, süre ve usulleri tespit eder.
Ortaklık Konseyi, söz konusu sıra, süre ve usulleri,
çeşitli faaliyet dalları için bu alanlarda Topluluğun
daha önce koyduğu hükümleri ve Türkiye'nin ekono­
mik ve sosyal alanlardaki özel durumunu göz önüne
alarak, tespit eder. Üretim ve alışverişlerin gelişme­
sine özellikle katkıda bulunan faaliyetlere öncelik
verilir."
13. Ortaklık Konseyi, Katma Protokol'ün 41. madde­
sinin 2. fıkrasına dayanarak, Topluluk ile Türkiye ara­
sında hizmet sunumu sektörünün serbestleştirilmesi
ve kamu ihale pazarlarının karşılıklı olarak açılmasına
ilişkin müzakerelerin başlanmasına dair 11 Nisan
2000 tarih ve 2/2000 sayılı Kararı (ABl. L 138, S.
27) kabul etmiştir. Fakat Ortaklık Konseyi, bu alan­
32
15. Konsey'in, vatandaşlarının dış sınırların geçişin­
de bir vizeye sahip olmak zorunda olduğu üçüncü
ülkeler listesi ve vatandaşlarının bu vize zorunlulu­
ğundan muaf olan üçüncü ülkeler listesinin oluştu­
rulmasına ilişkin 15 Mart 2001 tarih ve 539/2001
sayılı (AT) Tüzüğü'nün (ABl. L 81, S. 1) 1. maddesinin
1. fıkrası şöyle hükme bağlamaktadır:
"1 No'lu ekte yer alan listede sayılan üçüncü ülkele­
rin vatandaşları, üye devletlerin dış sınırlarının geçi­
şinde bir vizeye sahip olmak zorundadır."
16. Türkiye Cumhuriyeti, 1 No'lu ekte yer alan lis­
tede gösterilmiştir. 539/2001 sayılı Tüzüğün ön­
sözündeki ilk hükme göre, vatandaşlarının üye dev­
letlerin dış sınırlarının geçişinde bir vizeye
sahip
olmak zorunda olduğu üçüncü ülkeler listesinin ve
vatandaşlarının bu vize zorunluluğundan muaf olan
üçüncü ülkeler listesinin oluşturulması, AT'nin 61.
maddesi uyarınca özgürlük, güvenlik ve adalet ala­
nında kişilerin serbest dolaşımı ile doğrudan bağlantı
içinde bulunan eşlik edici önlemlere dahildir.
Alman Hukuku
Alman Hukuku'nun 1 Ocak 1973'teki
Durumu
17. Gönderme kararından, Almanya Federal
Cumhuriyeti'nin Katma Protokol'ün yürürlüğe girdi­
ği 1 Ocak 1973'te geçerli olan iç hukukunun Türk
vatandaşlarını ziyaret amacıyla Federal Bölge'ye
girişleri için vize zorunluluğuna tabi tutmadığı an­
laşılmaktadır.
DOSYA
18. Yabancılar Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin 13
Eylül 1971 tarihli metnindeki (BGBl. I S. 1743) 10
Eylül 1965 tarihli Tüzüğün (BGBl. I S. 1341) 5 (1.1.)
paragrafına göre, bu Tüzüğe ilişkin ek ile bağlantılı
olarak Türk vatandaşları, ancak Almanya'da kazanç
getirici bir faaliyette bulunmak istediklerinde Fede­
ral Bölge'ye girmeden önce vize kaydı şeklinde bir
ikamet iznini almaya yükümlü kılınmışlardır.
19. Türk vatandaşları için ilk defa Yabancılar
Kanunu'nun Uygulama Tüzüğü'nün değiştirilmesi­
ne ilişkin 1 Temmuz 1980 tarihli Onbirinci Tüzüğün
(BGBl. I S. 782) yürürlüğe girmesinden itibaren genel
bir vize zorunluluğu uygulanmaktadır.
Alman hukukunun hukuki uyuşmazlık için
önem taşıyan zamana ilişkin hükümleri
20. Gönderme kararından, Yabancıların Federal
Bölge'de İkameti, Kazanç Faaliyeti ve Entegrasyo­
nu Hakkındaki Kanun'un (İkamet Kanunu İkametK,
BGBl. 2004 I S. 1950) 4 (1.1.). paragrafına göre
temel davanın davacısı gibi Türk vatandaşlarının
Almanya'ya giriş için vize almak zorunda oldukları
çıkmaktadır.
21. İkamet Kanunu'nun 4. paragrafı ("İkamet Tezke­
resi Gerekliliği"), 1. fıkrasında şöyle ifade etmektedir:
"Yabancılar, Federal Bölge'de Avrupa Birliği hukuku
veya hukuk tüzüğü ile başka bir şey belirlenmedikçe
veya Ortaklık Anlaşması nedeniyle bir ikamet hakkı
mevcut olmadıkça giriş ve ikamet için bir ikamet tez­
keresine gerek duyarlar."
Temel Dava ve Önkarar Soruları
22. 1993 doğumlu bir Türk vatandaşı olan Bayan
Demirkan, Ekim 2007'de, Almanya'da yaşayan Al­
man vatandaşı üvey babasını ziyaret edebilmek için
Ankara'daki (Türkiye) Alman Elçiliği'nde vize baş­
vurusu yapmıştır. Bu başvurunun reddedilmesinin
ardından Berlin İdare Mahkemesi'nde dava açmıştır.
23. Bayan Demirkan, Federal Bölge'ye vizesiz gi­
riş yapabilme hakkının olduğunun tespitini İdare
Mahkemesi'nde talep etmiştir. İlaveten vize başvu­
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
rusunun reddedilmesinin iptalini ve Almanya Fede­
ral Cumhuriyeti'nin ziyaret vizesini vermeye yüküm­
lü kılınmasını talep etmiştir.
24. Bayan Demirkan'ın görüşüne göre, Katma
Protokol'ün 41 (1). maddesinde yer alan mevcut
hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşulundan
Almanya'daki üvey babasını arzuladığı ziyaret için
vizeye gerek duymadığı çıkmaktadır. Böyle bir aile
ziyareti, daima hizmet sunumu alma bakış açısını
da kapsadığından, kendisinin hizmet sunumu alıcısı
olarak başvurulan turistik vizenin verilmesine ilişkin
bir talep hakkının olduğu belirtilmiştir. Türk vatan­
daşları, Katma Protokol'ün Almanya Federal Cumhu­
riyeti için yürürlüğe girdiği sırada bu üye devletin iç
hukukuna göre eğer orada üç aydan daha uzun bir
süre bulunmazlar ve kazanç getirici bir faaliyet icra
etmek istemezlerse Federal Bölge'ye girişte bir ika­
met tezkeresine sahip olma zorunluluğundan muaf
tutulmuşlardı.
25. 22 Ekim 2009 tarihli kararıyla Berlin İdare
Mahkemesi, bu davayı, Bayan Demirkan'ın Federal
Bölge'ye vizesiz girme hakkının bulunmadığı ge­
rekçesiyle reddetmiştir. Özellikle Bayan Demirkan'ın
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin içerdiği mev­
cut hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşuluna
dayanamayacağı belirtilmiştir. Çünkü bu ilke, bir aile
ziyareti ikameti için istenen izne uygulanamaz. Öyle
ki mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi ko­
şulu, Türk vatandaşlarının her türlü ekonomik faali­
yetten bağımsız, genel bir serbest dolaşımını hükme
bağlamaz.
26. Bayan Demirkan, bu karara karşı Berlin-Branden­
burg Yüksek İdare Mahkemesi'ne istinaf başvurusu
yapmıştır.
27. Bu Mahkeme, ilk olarak, Bayan Demirkan'ın Fe­
deral Bölge'ye giriş için gerek ulusal hukuka (§ 4
Abs. 1 Satz 1 AufenthG) gerekse de Birlik hukukuna
(539/2001 sayılı Tüzüğün I No'lu ekin 4 (1). parag­
rafının 1. cümlesi) göre bir vizeye ihtiyaç duyduğu­
nu belirtmiştir. Buna göre Bayan Demirkan'ın vizesiz
giriş hakkı, ancak Katma Protokol'ün 41 (1). madde­
sinden çıkabilir.
33
28. İkinci olarak, Katma Protokol'ün Almanya Fede­
ral Cumhuriyeti için yürürlüğe girdiği an olan 1 Ocak
1973'te Bayan Demirkan'ın talep etmiş olduğu
gibi aile ziyareti amaçlı bir ikamet Alman hukuku­
na göre vize zorunluluğuna tabi değildi. Fakat Ada­
let Divanı'nın yargısından, özellikle 19 Şubat 2009
tarihli Soysal ve Savatlı kararından (C-228/06, Slg.
2009, I-1031), Katma Protokol'ün 41 (1). maddesin­
de hükme bağlanan hizmet sunumunun yeni kısıtla­
maları yasağının söz konusu pasif hizmet sunumu
serbestisini de bir başka ifadeyle, bir devletin hizmet
sunumu alan kişinin hizmet sunumundan yararlan­
mak için diğer bir devlete gitme serbestisini de kap­
sayıp kapsamadığı çıkarılamamaktadır. Almanya'da
bu soru yargıda ve öğretide farklı cevaplandırılmıştır.
Almanya'da genel görüşe göre mevcut durumu kö­
tüleştirmeme ilkesi hem aktif hem de pasif hizmet
sunumu serbestisini kapsamaktadır.
29. Eğer birinci soru Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi
anlamında hizmet sunumu serbestisi kavramının pasif
hizmet sunumunu da kapsadığı şeklinde cevaplandırı­
lacak olursa, azami üç aylık bir ikamet çerçevesinde ak­
rabalarını ziyaret etmek amacıyla Almanya'ya seyahat
yapmak isteyen ve orada sadece hizmet sunumlarını
alma imkânına dayanan Türk vatandaşlarının mevcut
hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşulundan yarar­
lanıp yararlanmayacaklarının incelenmesi gerekir.
30. Alman öğretisinin bir kısmı, pasif hizmet sunumu
serbestisinin daha ilerisine geçen anlayışlarını Adalet
Divanı'nın 24 Kasım 1998 tarihli Bickel ve Franz (C274/96, Slg. 1998, I-637) kararının 15. paragrafına
dayandırmıştır. Bu paragrafta, Birlik hukukunda gü­
vence altına alınan başka bir serbest dolaşım hakkını
kullanmaksızın diğer bir üye devlete giden ve orada
hizmet sunumlarını kabul etmek isteyen veya kabul
etme imkânına sahip olan tüm üye devlet vatandaş­
larının pasif hizmet sunumu serbestisinin kapsamına
girdiği ifade edilmiştir.
31. Bu koşullar altında Berlin-Brandenburg Yüksek
İdare Mahkemesi, yargılamayı durdurup aşağıdaki
soruları önkarar için Adalet Divanı'na sunmaya karar
vermiştir.
34
1. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi anlamında hiz­
met sunumunun serbest dolaşımı kavramına pasif
hizmet sunumu serbestisi de girer mi?
2. 1. soruya olumlu cevap verilmesi durumu için:
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesine göre pasif hiz­
met sunumunun ortaklık hukuku koruması, somut
bir hizmet sunumundan yararlanmak için olmayıp da
akraba ziyareti amacıyla üç aylık bir ikamet için Al­
manya Federal Cumhuriyeti'ne giriş yapmak isteyen
ve Federal Bölge'de hizmet sunumları alınmasının
alelade imkânına dayanan -davacı gibi- Türk vatan­
daşları da kapsar mı?
İlk soruya ilişkin olarak
32. Başvuru yapan Mahkeme, ilk sorusuyla Katma
Protokol'ün 41 (1). maddesinde yer alan hizmet
sunumunun serbest dolaşımı kavramının Türk va­
tandaşlarının hizmet sunumundan yararlanmak için
hizmet sunumu alan kişi olarak bir üye devlete giriş
yapmak serbestini de kapsadığı şeklinde yorumlanıp
yorumlanamayacağını bilmek istemektedir.
33. Bu bakımdan önce, ABİA 56. maddesinin, Bir­
lik dahilinde hizmet sunumunun serbest dolaşımı
kısıtlamaları hizmet alan birisi olarak diğer bir üye
devlette yerleşik olan üye devlet vatandaşları için
yasakladığının bildirilmesi gerekir.
34. Adalet Divanı, 31 Ocak 1984 tarihli Luisi ve Car­
bone kararının (286/82 ve 26/83, Slg. 1984, 377)
10. paragrafında, AET-Antlaşması'nın 59. maddesi
(daha sonra AT-Antlaşması'nın 59. maddesi, değişik­
liklerden sonra AT 49. maddesi ve bundan böyle de
ABİA 56. maddesi) anlamında hizmet sunumun ser­
best dolaşımı kavramını yorumlamıştır. Hizmet sunu­
mun yerine getirilmesi için ya sunan kişi hizmeti alan
kişinin yerleşik olduğu üye devlete gidebileceğini ya
da hizmeti alan kişinin hizmeti sunan kişinin yerleşik
olduğu üye devlete gidebileceğini hükme bağlamış­
tır. Birinci durum AET-Antlaşması'nın 60. maddesi­
nin 3. fıkrasında (daha sonra AT-Antlaşması'nın 60.
maddesinin 3. fıkrası, onun ardından AT 50. madde­
sinin 3. fıkrası ve şimdi de ABİA 57. maddesinin 3.
fıkrası) açık bir şekilde değinilmekte iken ki ona göre
sunan kişi geçici olarak sunumların gerçekleştirildiği
devlette ve o devletin kendi vatandaşları için belir-
DOSYA
lenen aynı koşullar altında sunumlarını ifa edebilir;
ikinci durum, malların, sermayenin ve kişinin serbest
dolaşımına girmeyen bedel karşılığında sunulan her
türlü faaliyetin serbestleştirilmesi amacına yönelik
gerekli bir tamamlama teşkil etmektedir.
35. Bu nedenle, Adalet Divanı'nın içtihatlarına göre
ABİA 56. maddesinde üye devlet vatandaşlarına ve
böylece de Birlik vatandaşlarına tanınan hizmet su­
numu serbestisi, "pasif" hizmet sunumu serbestisini,
yani hizmet sunumu alanın kısıtlamalarla engellen­
meden bir hizmetten yararlanmak için diğer bir üye
devlete gitme serbestisini kapsama almaktadır (2
Şubat 1989 tarihli Luisi ve Carbone kararı, paragraf
nr. 16, 2 Şubat 1989 tarihli Cowan kararı, 186/87,
Slg. 1989, 195, paragraf nr. 15, 19 Ocak 1999 ta­
rihli Bickel und Franz kararı, paragraf nr. 15, 17 Şu­
bat 2005 tarihli Calfa kararı, C-348/96, Slg. 1999,
I-11, paragraf nr. 16, Oulane kararı, C-215/03, Slg.
2005, I-1215, paragraf nr. 37).
36. O halde, ABİ Antlaşması ile güvence altına alınan
diğer bir serbest dolaşım hakkını kullanmaksızın hiz­
met sunumları almak veya buna imkân bulmak için
başka bir üye devlete giden tüm Birlik vatandaşları
ABİA 56. maddesinin kapsamına girer (bu anlamda
krş. Bickel ve Franz kararı, paragraf nr. 15). Bu iç­
tihada göre turistler, tıbbi muayeneden yararlanan
kişiler ve öğrenim veya iş amaçlı seyahat edenler
hizmet sunumu alan kişi olarak görülebilir (Luisi ve
Carbone kararı, paragraf nr. 16).
37. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi, lafzından
sadır olduğu gibi, Türk vatandaşlarının Ortaklık
Anlaşması çerçevesindeki statüsü bakımından akit
taraflara Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesinden
sonra yerleşim serbestisi ve hizmet sunumunun
serbest dolaşımı konusunda yeni kısıtlamaları ge­
tirmeyi yasaklayan, açık, belirgin, tam ve koşullara
bağlanmayan bir mevcut hukuki durumun kötüleşti­
rilmemesi koşulunu içermektedir (yerleşim serbestisi kısıtlamaları için krş. 11 Mayıs 2000 tarihli Savaş
kararı, C-37/98, Slg. 2000, I-2927, paragraf nr. 46).
38. Adalet Divanı'nın yerleşik içtihatlarına göre
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi doğrudan et­
kiye sahiptir. Bu nedenle, bu hükmün uygulanabilir
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
olduğu Türk vatandaşları, üye devletlerin mahke­
meleri önünde ona dayanabilirler (bu anlamda krş.
Savaş kararı, paragraf nr. 54, 21 Ekim 2003 tarihli
Abatay ve diğerleri kararı, C-317/01 ve C-369/01,
Slg. 2003, I-12301, paragraf nr. 58 ve 59, 20 Eylül
2007 tarihli Tüm ve Darı kararı, C-16/05, Slg. 2007,
I-7415, paragraf nr. 46 ve Soysal ve Savatlı kararı,
paragraf nr. 45).
39. Mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşulu, genel olarak, Türk vatandaşları tarafından
bu iktisadi serbestilerin bir üye devletin ülkesinde
kullanılmasını Katma Protokol'ün o üye devlette
yürürlüğe girdiğinde geçerli olanlardan daha katı
koşullara tabi tutulması amacı veya etkisi olan yeni
önlemlerin getirilmesini yasaklamaktadır (bu anlam­
da krş. Savaş kararı, paragraf nr. 69 ve 71 dördüncü
bent, Abatay ve diğerleri kararı, paragraf nr. 66 ve
117 ikinci bent ve Tüm ve Darı kararı, paragraf nr.
49 ve 53).
40. Bu bakımdan Adalet Divanı, daha önce, hukuka
uygun şekilde bir üye devlette hizmet sunumlarını
getiren Türkiye merkezli bir teşebbüsün ve böyle
bir teşebbüste uluslararası sürücü olarak istihdam
edilen Türk vatandaşları Katma Protokol'ün 41 (1).
maddesine dayanabileceğini hükme bağlamıştır
(Abatay ve diğerleri kararı, paragraf nr. 105 ve 106).
41. Soysal ve Savatlı kararından, Katma Protokol'ün
41 (1). maddesinin mevcut hukuki durumun kötü­
leştirilmemesi koşulunun bir üye devlet ülkesinde
Türkiye merkezli bir teşebbüs için hizmet sunumları
getirmek isteyen Türk vatandaşları için vize talep
edilmesini, böyle bir vizenin daha önceden talep
edilmemesi kaydıyla, bu Protokol'ün yürürlüğe girdi­
ği andan itibaren yasakladığı çıkmaktadır.
42. Mevcut davada, Katma Protokol'ün 41 (1). mad­
desinin mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşulunun - Soysal ve Savatlı kararına temel teş­
kil eden olaydan farklı olarak - sınır aşan hizmet
sunumlarını getirmeyen, bilakis bir üye devlette
hizmet sunumlarından yararlanmak amacıyla oraya
gitmek isteyen Türk vatandaşları için de geçerli olup
olmadığının incelenmesi gerekir.
35
43. Bu bağlamda, gerçi yerleşik içtihada göre akit
taraflar arasında hizmet sunumunun serbest dola­
şımı kısıtlamalarını gidermek için hizmet sunumun
serbest dolaşımına ilişkin Antlaşma hükümleri çer­
çevesinde uygulanan ilkelerin mümkün olduğunca
Türk vatandaşlarına aktarılması gerektiği saptanabi­
lir (bu anlamda krş. Abatay ve diğerleri kararı, parag­
raf nr. 112 ve orada belirtilen içtihatlar).
46. Ortaklık Konseyi, mevcut kararın 13. paragrafın­
da belirtildiği gibi, hizmet sunumunun serbest dola­
şımının gerçekleştirilmesini maddi olarak ileri götü­
rebilecek önlemler almamıştır. Şimdiye kadar 2/200
sayılı Karar'ın alınması ile sınırlı kalmıştır.
47. Bundan başka, Adalet Divanı'nın tekrar tekrar
hükme bağlamış olduğu üzere, bir Antlaşma hükmü­
nün yorumunun Birlik ile üçüncü devlet arasındaki
44. Fakat, Antlaşma hükümleri de dahil olmak üze­
re iç pazara ilişkin Birlik hukuku kuralları için yapı­
lan yorum, Birlik tarafından üçüncü bir devletle
akdedilen bir anlaşmada açıkça öngörülmedikçe o
anlaşmanın yorumuna aktarılamaz (bu anlamda
krş. 9 Şubat 1982 tarihli Polydor ve RSO Records
kararı, 270/80, Slg. 1982, 329, paragraf nr. 14 ila
16, 12 Kasım 2009 tarihli Grimme kararı, C-351/08,
Slg. 2009, I-10777, paragraf nr. 29 ve 15 Temmuz
2010 tarihli Hengartner ve Gasser kararı, C-70/09,
Slg. 2010, I-7233, paragraf nr. 42).
bir anlaşmanın karşılaştırılabilir, benzer ve hatta bir­
birinin aynısı olarak belirlenen bir hükmüne aktarıl­
ması, özellikle bu hükümlerin her birinin kendi çerçe­
vesinde hangi amacı izlediğine bağlıdır. Bu bakımdan
bir yandan anlaşmanın diğer yandan Antlaşma'nın
amaçlarının ve bağlantısının karşılaştırılmasına esaslı
bir önem gelir (krş. 1 Temmuz 1993 tarihli Metalsa kararı, C-312/91, Slg. 1993, I-3751, paragraf nr.
11, 27 Eylül 2001 tarihli Gloszczuk kararı, C-63/99,
Slg. 2001, I-6369, paragraf nr. 49 ve 29 Ocak 2002
tarihli Pokrzeptowicz-Meyer kararı, C-162/00, Slg.
45. Bu noktada "esinlenebilirler" yükleminin kulla­
nılması, akit taraflara hizmet sunumunun serbest
dolaşımına ilişkin Antlaşma hükümlerinin veya on­
ların uygulanması için çıkarılan hükümlerin bu şe­
kilde uygulanmasına değil, bilakis bunların sadece,
bu Anlaşma'da hükme bağlanan amaçlara ulaşmak
amacıyla kabul edilmesi gereken önlemler için ilham/
esinti kaynağı olarak değerlendirilmesine yükümlü
kılmaktadır.
36
2002, I-1049, paragraf nr. 33).
48. AET-Türkiye Ortaklığı açısından özel olarak 8
Aralık 2001 tarihli Ziebell kararının (C-371/08, res­
mi külliyatta henüz yayınlanmamıştır) 62. paragra­
fından, bu Ortaklık çerçevesinde bir Birlik hukuku
kuralının uygun şekilde uygulanmaya elverişli olup
olmadığının tespiti için Ortaklık Anlaşması'nın amacı­
nın ve bağlantısının ilgili Birlik hukuku düzenlemesi-
DOSYA
"Türkiye-AB ortaklık hukukunda yer alan hizmet sunma serbestisi kavramını Birlik
hukukunda yer alan aynı kavramdan farklı yorumlamak mümkün değildir. Dolayısıyla,
başta turistler olmak üzere tıbbi tedavi görmek, eğitim almak veya iş seyahati için
üye ülkelere gitmek isteyen Türk vatandaşları hizmet alıcıları olarak hizmet sunma
kapsamında değerlendirilmeli ve vizesiz seyahat imkânından yararlanabilmelidir."
nin amacı ve bağlantısı ile karşılaştırılmasının gerekli
olduğu çıkmaktadır.
49. Bunun için özellikle, Birlik dahilindeki hizmet
sunumunun serbest dolaşımı ve kişilerin serbest
dolaşımı arasındaki bağlantı nedeniyle Ortaklık An­
laşması ve Katma Protokolü ile Antlaşma arasında
farkların bulunduğu tespit edilmelidir. Münferit ola­
rak, Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin amacı ve
bağlantısı, özellikle bu hükümlerin hizmet sunumu
alan kişiye uygulanabilirliği açısından esaslı bir şe­
kilde ABİA 56. maddesinin amaç ve bağlantısından
farklılaşmaktadır.
50. İlk olarak Adalet Divanı, amaçlara ilişkin olarak
AET-Türkiye ortaklığının münhasır şekilde ekono­
mik bir amaç izlediğini daha önceden hükme bağla­
mıştır (Ziebell kararı, paragraf nr. 64). Zira Ortaklık
Anlaşması'nın ve Katma Protokolü'nün esas itibarıy­
la Türkiye'nin ekonomik kalkınmasını teşvik etmesi
gerekmektedir (Savaş kararı, paragraf nr. 53).
51. Ortaklık Anlaşması'nın amacının salt ekonomik
boyutlara yönelik olarak böyle bir sınırlandırılması ilk
başta lafzından çıkarılabilir. Bu sınırlandırma, Geçiş
Döneminin Uygulanmasına İlişkin II. kısmın 1. bö­
lümünün ("Gümrük Birliği"), 2. bölümünün ("Tarım")
ve 3. bölümünün ("Ekonomik Nitelikli Diğer Hüküm­
ler") başlıklarında gözükmektedir. Üstelik, Ortaklık
Anlaşması'nın akit tarafların kendi aralarında hizmet
sunumunun serbest dolaşımı kısıtlamalarını ortadan
kaldırmak için AT'nin 45, 46 ve 48 ila 54. madde­
lerinden esinlenebileceklerini kararlaştırdıkları 14.
maddesi, Anlaşma'nın II. kısmının 3. bölümüne dahil­
dir. Bu bölümün başlığı bu bakımdan yanlış anlaşıl­
maya mahal bırakmamaktadır.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
52. Bundan başka, 2. maddesinin 1. fıkrasına göre
Ortaklık Anlaşması, Türkiye ekonomisinin hızlandırıl­
mış kalkınmasını ve Türk halkının çalıştırılma seviye­
sinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama
gereğini tümü ile göz önünde bulundurarak, taraflar
arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin aralıksız ve
dengeli olarak güçlendirilmesinin teşvik edilmesini
amaç edinmektedir. Dahası, Katma Protokol'ün 41
(2). maddesinin 2. bendine göre Ortaklık Konseyi, çe­
şitli faaliyet dalları için yerleşim serbestisi ve hizmet
sunumunun serbest dolaşımı kısıtlamalarının tedri­
cen giderilmesinin zaman planını ve ayrıntılarını be­
lirlerken bu alanlarda Birlik tarafından daha önceden
koyduğu ilgili hükümleri ve Türkiye'nin ekonomik ve
sosyal alanlardaki özel durumunu dikkate alır.
53. İktisadi dolaşım serbestilerinin ABİA 21. mad­
desi uyarınca Birlik vatandaşlarına uygulanan do­
laşımla karşılaştırılabilir bir genel serbest dolaşı­
mının mümkün kılınmasına doğru gelişimi, Ortaklık
Anlaşması'nın konusu değildir. Zira Türkiye ile Birlik
arasında genel bir serbest dolaşım ilkesi ne Anlaşma
ve onun Katma Protokolü'nde ne de yalnızca işçile­
rin serbest dolaşımını ilgilendiren Ortalığın Geliştiril­
mesine İlişkin 19 Eylül 1980 tarihli Ortaklık Konseyi
Kararı'nda öngörülmektedir. Dahası, Ortaklık Anlaş­
ması belirli hakların kullanılmasını sadece ev sahibi
üye devletin toprağında güvence altına almaktadır
(bu anlamda krş. 18 Temmuz 2007 tarihli Derin ka­
rarı, C-325/05, Slg. 2007, I-6495, paragraf nr. 66).
54. Adalet Divanı, Katma Protokol'ün 41 (1). mad­
desinde yer alan mevcut hukuki durumun kötüleş­
tirilmemesi koşulunun kendiliğinden Birlik hukuku
temelinde Türk vatandaşlarına yerleşim hakkını ve
bununla bürünen ikamet hakkını tek başına ver­
meye elverişli olmadığını ve hizmet sunumunun
serbest dolaşımı hakkını veya bir üye devletin ege-
37
menlik alanına girme hakkını onlar için kuramadığını
tekrar tekrar hükme bağlamıştır (bu anlamda krş.
Savaş kararı, paragraf nr. 64 ve 71'in üçüncü bendi,
Abatay ve diğerleri kararları, paragraf nr. 62, Tüm
ve Darı kararı, paragraf nr. 52 ve Soysal ve Savatlı
kararı, paragraf nr. 47).
55. Bunun sonucu olarak mevcut hukuki durumun
kötüleştirilmemesi koşulu, ister yerleşim serbestisi olsun, ister hizmet sunumunun serbest dolaşımı
olsun, yalnızca ekonomik bir faaliyetin icra edilmesi
bağlamında Türk vatandaşlarının üye devletlerinin
egemenlik alanına girmesini ve orada ikamet etme­
sini ilgilendirmektedir.
56. Buna karşılık, Birlik hukuku çerçevesinde pasif
hizmet sunumu özgürlüğünün korunması, iç sınırları
olmayan alan olarak tasarlanan bir iç pazarın oluştu­
rulmasına dayanmaktadır. Bu amaç, böyle bir pazarın
oluşturulmasına karşı duran engellerin azaltılması
suretiyle gerçekleşecektir. İşte bu amaç, Antlaşma'yı
mevcut kararın 50. paragrafındaki tespitlere göre
esas itibarıyla ekonomik amaçları izleyen Ortaklık
Anlaşması'ndan ayırmaktadır.
57. İkinci olarak, hizmet sunumunun serbest dola­
şımı kavramının bir yandan Ortaklık Anlaşması ve
Katma Protokol hükümleri, diğer yandan da Ant­
laşma hükümleri anlamında yorumu, bu hükümlerin
zamansal bağlantısıyla da bağlıdır.
58. Bu bakımdan, Katma Protokol'ün 41. maddesi­
nin 1. fıkrasında öngörüldüğü gibi bir mevcut huku­
ki durumun kötüleştirilmemesi koşulu, tek başına
kendiliğinden haklar kurmaz. Bu nedenle, belirli bir
zamandan itibaren kısıtlayıcı her yeni önlemin geti­
rilmesini yasaklayan bir hüküm söz konusudur.
59. Hizmet sunumunun serbest dolaşımı, Adalet
Divanı önünde açıklamalarda bulunan hükümetler,
Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Komisyonu ta­
rafından da izah edilmiş olduğu üzere, başlangıçta
hizmet sunumlarına girişme özgürlüğü olarak ta­
sarlanmıştı. Adalet Divanı, ilk defa 1984'te Luisi ve
Carbone kararında, Antlaşma anlamında hizmet su­
numunun serbest dolaşımının pasif hizmet sunumu
serbestisini de kapsadığını açıklığa kavuşturmuştur.
38
60. Bu nedenle, Ortaklık Anlaşması'nın ve Katma
Protokol'ün akit taraflarının onları imzalarken hizmet
sunumunun serbest dolaşımının pasif hizmet sunu­
mu serbestisini de kapsadığını esas aldıklarına ilişkin
herhangi bir dayanak noktası bulunmamaktadır.
61. Üstelik, Savcı'nın mütalaasının 71 no'lu parag­
rafında izah etmiş olduğu üzere, Ortaklık Anlaşması
akit taraflarının uygulaması tam tersine bir dayanak
noktası sunmaktadır. Zira çok sayıdaki üye devlet,
Katma Protokol'ün yürürlüğe girişinden sonra Katma
Protokol'ün 41 (1). maddesi suretiyle engellenmiş
olduklarını görmeksizin Türk vatandaşlarına turistik
ikamet için vize zorunluluğu getirmişlerdir. Alman
Hükümeti'nin itirazla karşılaşmayan iddiasına göre,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisi de Belçika Krallığı ve
Hollanda Krallığı karşısında aynı şekilde davranmış
ve işçi olmayan Belçika ve Hollanda vatandaşları için
1973'te yürürlüğe giren vize (zorunluluğu) muafi­
yetini Ekim 1980'de kaldırmıştır.
62. Tüm bunlara göre, AET-Antlaşması'nın 59. mad­
desinin Adalet Divanı tarafından Luisi ve Carbone
kararında girişmiş olunan yorum, bir yandan Antlaş­
malar, diğer yandan Ortaklık Anlaşması ve Katma
Protokol'ü arasında amaçları ve bağlantıları bakımın­
dan mevcut farklar nedeniyle Katma Protokol'ün 41
DOSYA
(1). maddesinde yer alan mevcut hukuki durumun
kötüleştirilmemesi koşuluna aktarılmasına imkân
vermemektedir.
III. Avrupa Birliği Adalet Divanı Savcısı
Tarafından Verilen Mütalaanın Gayri Resmi
Türkçe çevirisi
63. Bu koşullar altında ilk soruya şu şekilde cevap
verilmelidir: Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinde
yer alan "hizmet sunumunun serbest dolaşımı" kav­
ramı, Türk vatandaşlarının hizmet sunumu alanı ola­
rak bir üye devlette bir hizmet sunumundan yarar­
lanmak için oraya gitme özgürlüğünü kapsamadığı
şeklinde yorumlanmalıdır.
SAVCI PEDRO CRUZ VILLALÖN'UN
İkinci soruya ilişkin olarak
64. Başvuru yapan Mahkeme, birinci soruya ilişkin
olumlu cevap verilmesi durumuna ilişkin olarak ikinci
sorusuyla, pasif hizmet sunumu serbestisinin aile
bireylerinin ziyaret edilmesini ve alelade şekilde hiz­
met sunumlarından yararlanma imkânını da kapsa­
yıp kapsamadığını bilmek istemektedir.
65. Birinci soruya verilen cevap karşısında ikinci soru­
nun cevaplandırılmasına gerek kalmamaktadır.
Masraflar
66. Dava, temel davanın tarafları için başvuru yapan
Mahkeme'de görülen hukuki uyuşmazlıkta ara bir ih­
tilaftır. Bu nedenle, masrafların hükme bağlanması bu
Mahkeme'nin görevidir. Diğer katılanların Adalet Di­
vanı önündeki açıklamaları için yaptıkları masrafların
karşılanması mümkün değildir.
Bu nedenlerle Adalet Divanı (Büyük Daire), şu hük­
mü vermiştir:
23 Kasım 1970'te Brüksel'de imzalanan ve 19 Ara­
lık 1972 tarih ve 2760/72 sayılı Konsey (AET) Tü­
züğü ile Topluluk adına akdedilen, onaylanan ve te­
yit edilen Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinde yer
alan "hizmet sunumunun serbest dolaşımı" kavramı,
Türk vatandaşlarının hizmet sunumu alan kişi olarak
bir üye devlette sunulan bir hizmetten yararlanmak
için oraya gitme özgürlüğünü kapsamadığı şeklinde
yorumlanmalıdır.
İmzalar
11 NİSAN 2013 TARİHLİ MÜTALAASI (1)
Berlin-Brandenburg (Almanya) Yüksek İdare
Mahkemesi'nin Önkarar İstemi
"AET-Türkiye Ortaklık Anlaşması - Katma Protokol'ün
41. maddesinin 1. fıkrası - Mevcut Hukuki Durumun
Kötüleştirilmemesi Koşulu (Standstil Prensibi) - Hiz­
met Sunumunun Serbest Dolaşımı - Pasif Hizmet
Sunumu Serbestisi - Türk Vatandaşlarının Ülkeye
Vizesiz Girişi - Pasif Hizmet Sunumu Serbestisinin
Kapsamının Akraba Ziyaretine Genişletilmesi"
1. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye arasın­
daki 1963 tarihli Ortaklık Anlaşması'na İlişkin 1970
tarihli Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi, hizmet
sunumu alıcısını da korur mu? Kanımca bu soru, söz
konusu önkarar isteminin merkezi sorusunu teşkil
etmektedir.
2. Sorun, Adalet Divanı'nın iki içtihat akımının kesiş­
mesinden kaynaklanmaktadır. İlk içtihat akımı, Kat­
ma Protokol'ün 41. maddesinin 1. fıkrasını ("stand­
stil prensibini") ilgilendirmektedir. Bu hüküm, akit ta­
raflara yerleşme serbestisine ve hizmet sunumunun
serbest dolaşımına yeni kısıtlamaların getirilmesini
yasaklamaktadır. Adalet Divanı, Soysal ve Savatlı
kararında, somut şekilde belirtilen koşullar altında
üye devletler tarafından Türk hizmet sunucularının
ülkeye girişine ilişkin vize zorunluluğunun getirilme­
sinin mevcut durumun kötüleştirilmemesi koşuluna
(standstil prensibine) aykırı olabileceğini açıklığa ka­
vuşturmuştur (2). Adalet Divanı'nın şimdiye kadar
mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşulu
çerçevesinde kontrol etmek zorunda olduğu hizmet
sunumu kısıtlamaları daima hizmet sunanların faali­
yetiyle ilgiliydi.
3. İçtihadın ikinci akımı, ABİA 56. maddesiyle koru­
nan hizmet sunumu serbestisini ilgilendirmektedir.
* Yargılama dili: Almanca
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
Leyla Ecem Demirkan Almanya Federal Cumhuriyeti'ne karşı C-221/11 Sayılı Davaya İlişkin
|
OCAK / ŞUBAT 2014
39
Adalet Divanı'nın Luisi ve Carbone davasından (3)
beri yerleşik içtihadına göre, bu madde, hizmet su­
numları alıcısını da haklar vermektedir (bu, "pasif hiz­
met sunumu serbestisi" olarak tarif edilmektedir).
4. Mevcut yargılama, Adalet Divanı'na, ABİA 56.
maddesinin kapsamına dahil edilen pasif hizmet su­
numu serbestisinin Katma Protokol'ün 41 (1). mad­
desi tarafından da korunup korunmadığını açıklığa
kavuşturma imkânını sunmaktadır.
5. Önkarar istemi, Türk vatandaşı Bayan Demirkan
ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki bir hu­
kuki ihtilaf çerçevesinde ortaya çıkmıştır. İhtilafta
Bayan Demirkan, Alman üvey babasını ziyaret et­
mek amacıyla Federal Cumhuriyet'e vizesiz olarak
girebileceğinin tespit edilmesine, ilaveten de ziyaret
amaçlı bir vizenin verilmesine çabalamaktadır.
I - Hukuki çerçeve
A - Uluslararası Hukuk
6. Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye, 1958,
daha doğrusu 1961'den beri Avrupa Konseyi Üye
Devletleri Arasında Kişilerin Dolaşımının Düzenlen­
mesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin akit taraflarıdır.
Sözleşme'ye göre, akit taraflarının vatandaşları han­
gi ülkede daimi ikamete sahip oldukları dikkate alın­
maksızın Sözleşme'nin ekinde gösterilen bir belge ile
en fazla üç aylık bir ikamet için tüm sınırlardan diğer
tarafların ülkesine girebilirler ve oradan ayrılabilirler
(1. maddenin 1 ve 2. fıkraları). Vize, Sözleşme'nin
ekinde belirtilmemektedir.
7. Sözleşme'nin 7. maddesi, akit taraflara, diğer yet­
kilerin yanı sıra kamu düzeni, kamu güvenliği veya
halk sağlığı nedenleriyle Sözleşme'nin uygulanması­
nı bazı taraflar karşısında bir süreliğine durdurmaya
izin vermektedir. 1980'de Almanya Federal Cumhu­
riyeti, Sözleşme'nin 7. maddesine dayanarak 5 Ekim
1980'den itibaren Türk vatandaşları için genel bir
vize zorunluluğu getirdiğini duyurmuştur.
B - Birlik Hukuku
1.
AET-Türkiye Ortaklık Anlaşması (4)
8. Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Ekonomik Toplu­
luğu ve Üye Devletleri, 12 Eylül 1963'te Ankara'da
40
Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasında Bir
Ortaklığı Kuran Anlaşma'yı (Bundan sonra: Anlaşma)
imzalamışlardır. Avrupa Ekonomik Topluluğu tarafı
açısından Anlaşma, ZB Aralık İ96B tarih ve 64/7BZ/
AET sayılı Konsey Kararı'yla akdedilmiş, onaylanmış
ve teyit edilmiştir (S).
9. Z. maddesine göre Anlaşma, Türkiye ekonomi­
sinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının
çalıştırılma seviyesinin ve yaşama şartlarının yük­
seltilmesini sağlama gereğini tümü ile göz önünde
bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik
ilişkilerin aralıksız ve dengeli olarak güçlendirilme­
sine hizmet etmektedir. Anlaşmanın başlangıç hü­
kümleri bu amacı ve Türkiye ve Avrupa Ekonomik
Topluluğu'ndaki yaşama şartlarının sürekli olarak
iyileştirilmesi ve Türkiye ekonomisi ile Topluluk üye­
si devletlerin ekonomileri arasındaki aranın azaltıl­
ması adına da güçlendirmektedir. Bu bakımdan Türk
halkının yaşama seviyesini iyileştirme çabasına, Av­
rupa Ekonomik Topluluğu'nun getireceği desteğin,
ileride Türkiye'nin Topluluğa katılmasını kolaylaştı­
racağı gerekliliği görülmektedir. Buna ilişkin olarak
Anlaşma'nın ZB. maddesi, Anlaşma'nın işleyişinin
Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlerin
tümünün Türkiye tarafından üstlenebileceğini gös­
terir göstermez akit tarafların Türkiye'nin katılması
olanağını inceleyeceğini öngörmektedir.
İO. Anlaşma amaçlarını gerçekleştirmek için üç dö­
nem içinde bir gümrük birliği kurulmaktadır. Hazırlık
aşamasında Türkiye, ekonomisini Topluluğun yardı­
mıyla sağlamlaştıracaktır (Anlaşma'nın B. maddesi).
Geçiş dönemi boyunca kademeli olarak bir gümrük
birliği kurulacak ve ekonomi politikaları yakınlaştırılacaktır (Anlaşma'nın 4. maddesi). Nihayet son dö­
nem, gümrük birliğine dayanacak ve akit tarafların
ekonomi politikalarının güçlendirilmiş bir koordinas­
yonunu kapsayacaktır (Anlaşma'nın S. maddesi).
İ İ . Anlaşma'nın 6. maddesi uyarınca Ortaklık dü­
zenlemesinin uygulanması ve tedricen geliştiril­
mesi, akit tarafların bir araya geldikleri bir Ortaklık
Konseyi ile sağlanır. Ortaklık Konseyi, Anlaşma'nın
ZZ. maddesinin İ. fıkrası uyarınca Anlaşma amaçla­
rının gerçekleştirilmesi için ve Anlaşma'da öngörü-
DOSYA
len durumlarda kararlar almaya yetkilidir. Kararların
uygulanması için taraflar gerekli önlemleri alırlar.
Özellikle, Anlaşma'nın 8. maddesi uyarınca geçiş
döneminin başlamasından önce, başta (diğerleri
arasında) Anlaşma'nın II. kısmında yer alan düzenle­
me alanlarına ilişkin olmak üzere, Topluluğu Kuran
Antlaşma'nın dikkate alınacak düzenleme alanlarına
ilişkin hükümlerinin uygulanmasına ilişkin koşulları,
ayrıntıları ve zaman planını belirler.
12. Anlaşma'nın II. Kısmı ("Geçiş Döneminin Uygulan­
ması"), daha önce değinilen 8. madde, gümrük birliği
ve tarıma ilişkin hükümlerin yanında ekonomik nite­
likli diğer hükümleri de içermektedir. Anlaşma'nın 12
ila 14. maddeleri, işçilerin serbest dolaşımın tedricen
kurulması ile yerleşim serbestisi ve hizmet sunumu­
nun serbest dolaşımı kısıtlamalarının ortadan kaldı­
rılması konusunda akit tarafların Topluluğu Kuran
Antlaşma'nın ilgili hükümlerinden esinlenebileceğini
öngörmektedir.
13. Anlaşma'nın 14. maddesi şöyle ifade etmektedir:
"Akit Taraflar, hizmet edimi serbestliği kısıtlama­
larını aralarında kaldırmak için, Topluluğu Kuran
Antlaşma'nın 55, 56 ve 58 ila 65. (dahil) maddele­
rinden esinlenmekte uyuşmuşlardır."
2. Katma Protokol
14. Anlaşmanın Akit tarafları, geçiş döneminin
gerçekleştirilmesine ilişkin koşulları, ayrıntıları ve
zaman planını belirlemek için 23 Kasım 1970'te
Katma Protokol'ü imzalamışlardır. Topluluk, Katma
Protokol'ü 19 Aralık 1972 tarih ve 2760/72/AET
sayılı Konsey Tüzüğü (6) ile akdetmiş, onaylamış ve
teyit etmiştir. 62. maddesi uyarınca Katma Proto­
kol, Anlaşma'nın parçasıdır. 63. maddesinin 2. fıkrası
uyarınca Katma Protokol, 1 Ocak 1973'te yürürlüğe
girmiştir ve bu tarihten itibaren Almanya Federal
"1. Akit taraflar, aralarında, yerleşme hakkına ve hiz­
metlerin serbest sunulmasına yeni kısıtlamalar koy­
maktan sakınırlar.
2. Ortaklık Konseyi, Ortaklık Anlaşması'nın 13. ve 14.
maddelerinde yer alan ilkelere uygun olarak, Akit
Tarafların yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest su­
numundaki kısıtlamaları, aralarında gitgide kaldırma­
larında uygulanacak sıra, süre ve usulleri tespit eder.
Ortaklık Konseyi, söz konusu sıra, süre ve usulleri,
çeşitli faaliyet dalları için bu alanlarda Topluluğun
daha önce koyduğu hükümleri ve Türkiye'nin ekono­
mik ve sosyal alanlardaki özel durumunu göz önüne
alarak tespit eder. Üretim ve alışverişlerin gelişme­
sine özellikle katkıda bulunan faaliyetlere öncelik
verilir."
16. Gerçi AT-Türkiye Ortaklık Konseyi, Katma
Protokol'ün 41. maddesinin 2. fıkrasına dayanarak,
Nisan 2000'de Topluluk ile Türkiye arasında hizmet­
ler sektörünün serbestleştirilmesine ilişkin müzake­
relerin başlatılmasının kabul edildiği 2/2000 sayılı
Karar'ı (7) almıştır. Ne var ki şimdiye kadar Ortaklık
Konseyi tarafından hizmetler sektörünün istenen
maddi serbestleştirilmesi gerçekleştirilmemiştir.
3. 562/2006 539/2001 ve 562/2006 Sayılı
(AT) Tüzükleri
17. 562/2006 sayılı (AT) Tüzüğü'nün (8) 5. madde­
sinin 1 (b). fıkrası uyarınca bir üçüncü ülke uyruklu­
su, dış sınırların geçişlerinde vatandaşlarının vizeye
sahip olmak zorunda olduğu üçüncü ülkeler listesi
ile vatandaşlarının bu vize yükümlülüğünden muaf
tutulduğu üçüncü ülkeler listesinin hazırlanmasına
ilişkin 15 Mart 2001 tarih ve 539/2001 sayılı (AT)
Tüzüğü'nde hükme bağlanması kaydıyla, geçerli bir
ikamet izni sahibi olmadıkça her altı aylık bir zaman
diliminde üç aya kadar sürebilecek bir ikamet için
giriş koşulu olarak geçerli bir vizeye sahip olmak zo­
rundadır (9).
Cumhuriyeti'ni de bağlamaktadır.
15. Katma Protokol'ün II. kısmının II. bölümü yerle­
şim hakkını, hizmet sunumlarını ve ulaştırmayı ele
almaktadır. Katma Protokol'ün II. bölümünde yer
alan 41. maddesi şöyle ifade etmektedir:
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
18. 539/2001 sayılı (AT) Tüzüğü (10), 1. maddesinin
1. fıkrasında, Tüzüğün 1 No'lu Eki'nde belirtilen üçün­
cü ülkelerin vatandaşlarının üye devletlerin dış sınırla­
rının geçişinde vizeye sahip olmak zorunda olduklarını
belirlemektedir. Türkiye, 1 No'lu ekte belirtilmiştir.
41
"Ecem Demirkan" kararı, Katma Protokol'ün 4 İ. maddesi uyarınca Türk vatandaşlarının
eğitim, akraba ziyareti, iş, sağlık ve özellikle de turistik amaçlarla vizesiz olarak
Avrupa'ya gitme hakkının olmadığını hükme bağlamaktadır, Adalet Divanı, hizmet
alanları serbest dolaşım kapsamına sokmuş olsaydı o zaman tüm Türk vatandaşları için
Avrupa kapıları tamamen açılmış olacaktı. Çünkü herkes potansiyel olarak tüketicidir
ve bu vasıflarıyla da hizmet alan konumundadır. Belki Adalet Divanı, bu sorumluluğu
üzerine almamak için mevcut içtihat çizgisinden ayrılma gereği duymuş olabilir."
C - Ulusal Hukuk
19. Önkarar isteminden, bunun için çıkarılan ek ile
bağlantılı olarak (söz konusu pozitif liste) 10 Eylül
1965 tarihli Yabancılar Kanunu'nun (11) 13 Eylül
1972 tarihli metni içindeki Uygulama Tüzüğü'nün
(12) 5. paragrafının 1 (1). fıkrası uyarınca Türk va­
tandaşları, Katma Protokol'ün 1 Ocak 1973 tarihinde
Almanya Federal Cumhuriyeti için yürürlüğü girdiği
sırada yalnızca, Almanya Federal Cumhuriyeti'nde
kazanç getirici bir faaliyeti yerine getirmek istedik­
lerinde pasaport vizesi şeklindeki bir ikamet iznini
ülkeye girmeden önce almaya yükümlü kılınmışlardı.
Temel yargılamanın davacısı tarafından arzulanan
ziyaret ikametleri vize yükümlülüğünden muaf tu­
tulmuştu.
20. Yabancılar Kanunu'nun Uygulama Tüzüğü'nün
Değişikliğine ilişkin 1 Temmuz 1980 tarihli Onbirinci
Tüzük (13), Türk vatandaşları için genel olarak vize
yükümlülüğü getirmiştir.
21. Başvuru yapan Mahkeme'nin belirttiğine göre
hukuki ihtilaf sırasında davacı için vize yükümlülüğü
devam etmektedir. Türk vatandaşları için vize ge­
rekliliği, ilke olarak 539/2001 sayılı Tüzüğün 1 (1).
maddesi ve 1 No'lu Eki ile bağlantılı olarak Federal
Bölge'de Yabancıların İkameti, Kazanç Getirici Faali­
yeti ve Entegrasyonu Hakkında Kanun'un 4. parag­
rafının 1 (1). fıkrasından çıkmaktadır.
II - Maddi Olay ve Temel Dava
22. Temel davanın davacısı Bayan Demirkan,
1993'te doğan bir Türk vatandaşıdır. 2007'de,
Alman üvey babasını ziyaret etmek için annesi ile
4Z
birlikte Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde Schen­
gen vizesi başvurusu yapmıştır. Büyükelçilik, her iki
başvuruyu da reddetmiştir.
23. Bunun üzerine davacı ile annesi, vizesiz olarak
ülkeye giriş haklarının olduğunu ve ilaveten de da­
valının ziyaret vizesini vermekle yükümlü olduğunu
tespit ettirmek için Almanya Federal Cumhuriyeti'ne
karşı Berlin İdare Mahkemesi'nde dava açmıştır. Ül­
keye vizesiz giriş hakkı, Katma Protokol'ün 41. mad­
desinin 1. fıkrasının mevcut hukuki durumun kötü­
leştirilmemesi koşulundan (standstil prensibinden)
kaynaklanmaktadır. Türk uyruklu hizmet sunumu
alıcıları, kural olarak Katma Protokol'ün yürürlüğe
girdiği anda geçerli olan hakka dayanabilirler. Bu
hakka göre, Almanya'da üç ayı geçmeyen ve bir ka­
zanç getirici faaliyette bulunmaksızın ikamet etmek
isteyen Türk vatandaşları vize yükümlülüğünden
muaf tutulmuşlardı. Davacı, ilk derece merci yargı­
lamasında Alman eşiyle aile birleşimi için annesine
vize verilmesi üzerine katılanlar tarafından mutabık
şekilde hukuki ihtilafın bu konuda halledilmiş olduğu
kabul edildikten sonra, istemini tek başına devam
ettirmiştir.
24. İdare Mahkemesi, 22 Ekim 2009 tarihli kararıy­
la davayı reddetmiştir. Mahkeme'nin görüşüne göre
davacı, mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşuluna (standstil prensibine) dayanamaz. Çünkü
koşul, kendisi tarafından arzulanan ziyaret amaçlı
ikamete uygulanmaz. Bu bakımdan mevcut hukuki
durumun kötüleştirilmemesi koşulunun pasif hizmet
sunumu serbestisi kısıtlamalarını da kapsayıp kap­
samadığı belirsizdir. Eğer bu durum söz konusuysa,
ülkeye girişin her halükârda hizmetten yararlanma
DOSYA
amacıyla meydana gelmesi gerekir. Ziyaret amaçlı
ikamet vesilesiyle hizmetlerden yararlanma bunun
için yeterli değildir. Vize verilmesine ilişkin bir talep
hakkı da mevcut değildir.
25. Davacı, başvuru yapan Berlin-Brandenburg Yük­
sek İdare Mahkemesi'nde karara itiraz ederek, talep­
lerini sürdürmeye devam etmiştir.
III - Önkarar İstemi ve Adalet Divanı
Önündeki Yargılama
26. Berlin-Brandenburg Yüksek İdare Mahkemesi,
13 Nisan 2011 tarihli kararıyla, yargılamayı durdu­
rup, ABİA 267. maddesi uyarınca şu soruları ön karar
için Adalet Divanı'na sunmuştur:
1. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasın­
da Bir Ortaklığı Kuran Anlaşma'ya İlişkin 23 Kasım
1970 tarihli Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi
anlamında hizmetlerin serbest dolaşımı kavramının
kapsamına pasif hizmet sunumu (hizmet alma) serbestisi de girer mi?
2. Birinci soruya olumlu cevap verilmesi durumu için:
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesine göre pasif hiz­
met sunumu serbestisinin ortaklık hukuku uyarınca
korunması, somut bir hizmet sunumundan yararlan­
mak için değil de akrabaların ziyaretine ilişkin olarak
üç aya kadar sürebilecek bir ikamet için Almanya Fe­
deral Cumhuriyeti'ne giriş yapmak isteyen ve Fede­
ral Bölge'de alelade bir şekilde hizmet sunumu alma
imkânına dayanan Davacı gibi Türk uyrukluklarını da
kapsama alır mı?
27. Bayan Demirkan ile Alman Hükümeti'nin yanı
sıra Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa,
Hollanda, Slovakya ve Birleşik Krallık Hükümetleri ile
Konsey ve Komisyon yazılı açıklamalarda bulunmuş­
lardır.
28. Bayan Demirkan, Almanya Federal Cumhuriyeti,
Danimarka Krallığı, Yunanistan Cumhuriyeti, Fransa
Cumhuriyeti, Hollanda Krallığı, Büyük Britanya ve
Kuzey İrlanda Birleşik Krallık Hükümetleri, Konsey
ve Komisyon, 6 Kasım 2012 tarihli duruşmada açık­
lama yapmışlardır.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
IV - Hukuki Değerlendirme
29. Başvuru yapan Mahkeme, ilk sorusuyla, Katma
Protokol'ün mevcut hukuki durumun kötüleştiril­
memesi koşulunun (standstil prensibinin) pasif hiz­
met sunumu dolaşımını da kapsayıp kapsamadığını
öğrenmek istemektedir. Eğer bu durum söz konu­
suysa, bir Türk vatandaşı hizmet almak için Alman­
ya Federal Cumhuriyeti'ne giriş bakımından Katma
Protokol'ün yürürlüğe girdiği anda kendisi için daha
lehte olan hukuki duruma, yani o anda mevcut olan
vize muafiyetine dayanabilecektir. Eğer Adalet Di­
vanı, bu soruya olumlu cevap verirse, ikinci soru çer­
çevesinde pasif hizmet sunumu dolaşımının kapsa­
mını ele alacaktır.
30. Görüşüme göre, ilk soru, Katma Protokol'ün
mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşu­
lunun pasif hizmet sunumu dolaşımını kapsamadığı
şeklinde cevaplandırılmalıdır. Böylece ikinci önkarar
sorusunun cevaplandırılmasına gerek kalmamakta­
dır. Fakat Adalet Divanı'nın başka bir sonuca varması
ihtimali nedeniyle ikinci soruyu da ele alacağım.
A - İlk Önkarar Sorusu
31. Başvuru yapan Mahkeme ilk sorusuyla, Katma
Protokol'ün mevcut hukuki durumun kötüleştirilme­
mesi koşulunun (standtstil prensibinin) pasif hizmet
sunumu dolaşımını da kapsayıp kapsamadığını öğ­
renmek istemektedir.
32. Davacı, böyle bir geniş yorumun taraftarıdır.
Buna karşılık, yargılamaya katılan üye devletler, Ko­
misyon ve Konsey bu yorumu reddetmektedirler.
33. Soruyu cevaplandırmak için bazı devletlerin son
kertede bu içtihatların bazı yönlerinin yeniden düşü­
nülmesine sevk eden argümanlar sürmesi hasebiyle
önce Adalet Divanı'nın mevcut hukuki durumun kö­
tüleştirilmemesi koşuluna ilişkin mevcut içtihatları
hakkında genel bir bakış verilecektir. Daha sonra,
pasif hizmet sunumunun dolaşımı kavramı somut
şekilde açıklanacaktır. Son olarak da mevcut hukuki
durumun kötüleştirilmemesi koşulu yorumlanacak­
tır.
43
1. Adalet Divanı'nın Mevcut Hukuki
Durumun Kötüleştirilmemesi Koşuluna
(Standstil Prensibine) İlişkin İçtihatları
34. Adalet Divanı'nın yerleşik içtihatlarına göre
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi doğrudan uy­
gulanabilir. Böylece, kuralın kapsamına giren Türk
vatandaşları, ulusal iç hukukun çatışan normların
uygulanmasını önlemek için ulusal mahkeme önle­
rinde bu kurala dayanabileceklerdir. Burada doğru­
dan uygulanabilirlik, kuralın hukuki olarak sözleşme
taraflarının hareketsiz kalma yükümlülüğünü kuran,
açık, belirgin ve koşullara bağlanmayan bir standstil
prensibi içermesiyle oluşmaktadır (14).
35. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi, hak sahibi
olanlara, ülkeye giriş, ülkede oturma veya serbest
hizmet sunumu dolaşımı konusunda maddi bir hak
vermemektedir (15). Daha ziyade kural, sözleşme
taraflarına kuralda belirtilen serbestilerin, yani yer­
leşim serbestisinin ve serbest hizmet sunumunun
kullanılmasında yeni engellerin getirilmesini yasak­
lamaktadır. Bu yasak, Türk vatandaşlarının bahsi
geçen serbestileri ilgili üye devlet ülkesinde kullan­
mak amacıyla ülkeye ilk kabulüne ilişkin maddi ve
usulü koşulları düzenleyen kurallar için de geçerlidir.
Böylece mevcut hukuki durumun kötüleştirilmeme­
si koşulu, pratik olarak, Katma Protokol'ün 41 (1).
maddesinde belirtilen özgürlüklerden yararlanmak
isteyen bir Türk vatandaşının durumunun zamansal
olarak bir üye devletin hangi kurallarına göre değer­
lendirilmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır (16).
36. Adalet Divanı, Sosyal ve Savatlı davasında, yu­
karıda bahsedilen ilkeleri 1980 yılında Almanya'da
getirilen vize zorunluluğunu uygulamak zorunda
kalmıştır. Bu vize zorunluluğu, bir Türk vatandaşının
uluslararası yük taşımacılığı yapan bir Türk şirketi
adına hizmet sunmak için ülkeye girişini de ilgilendir­
mekteydi. Adalet Divanı, hizmetlerin serbestçe su­
nulması olayında böyle bir vize zorunluluğunun ge­
tirilmesinin hizmet sunumlarının serbest dolaşımının
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinde yasaklanan
yeni bir kısıtlaması teşkil ettiğine karar vermiştir.
Adalet Divanı'na göre, hizmet sunanlar için vize zo­
runluluğu, özellikle geçerliliği zamansal olarak sınırlı
olan böyle bir iznin elde edilmesinin beraberinde ge­
44
tireceği ek idari ve mali külfet nedeniyle hizmetlerin
serbest dolaşımını zedelemeye elverişlidir. Dahası,
böyle bir düzenleme vize başvurusu reddedildiğinde
bu, özgürlüğün kullanılmasını engeller (17).
37. Adalet Divanı, Almanya'da yürürlükte bulunan
düzenlemenin Topluluk ikincil hukukunun kaynağı
olan bir kuralın gereklerini yerine getirmesi suretiyle
de sonucun değişmeyeceğini görmüştür. Adalet Di­
vanı gerekçe olarak, "Topluluk tarafından akdedilen
uluslararası anlaşmaların Topluluk ikincil hukukunun
kaynakları karşısında önceliğe sahip olmasının Top­
luluk ikincil hukukunun kaynaklarının mümkün oldu­
ğunca bu anlaşmalarla uyumlu olarak yorumlanma­
sını gerektirdiğini" bildirmiştir (18).
38. Mevcut yargılamaya katılan birçok devlet ile
Konsey, son kertede Adalet Divanı'nın Soysal ve
Savatlı kararındaki gerekçesini tartışmaya açan ar­
gümanlar ileri sürmüşlerdir.
39. Almanya, Yunanistan, Birleşik Krallık ve Konsey,
vize zorunluluğunda hizmet sunumlarının serbest
dolaşımının zedelenmesini görememektedirler. Vize
verilmesinde sadece sınır kontrollerinin güvenliği­
ne ilişkin bir idari usulün söz konusu olduğu, vize
zorunluluğunun ülkeye girişi mutlak surette zor­
laştırmadığı, aksine ülkeye giriş yapan kişiye ülkeye
girişten önce ülkeye girişin maddi hukuk koşullarını
yerine getirip getirmediği konusunda bir güvenlik
sağladığı gerekçesini ileri sürmektedirler. Adalet Di­
vanı tarafından vurgulanan masraflar, vizenin birden
çok ülkeye giriş için düzenlenmesi ve vize ücretlerin
düşürülmesi imkânı karşısında da en azından mevcut
olaydaki gibi kişiler için önemli değildir.
40. Bu gerekçenin benimsenmesi mümkün değildir.
Vize başvurusu yapanlar, ülkeye giriş yapan bir kişi­
nin vize zorunluluğunun olmaması halinde hiçbir şe­
kilde karşılaşmayacağı masraf ve idari prosedürlere
maruz kalmaktadırlar. Ayrıca vize, hukuki güvenlik
de sağlamamaktadır. Çünkü alelade bir şekilde vi­
zeye sahip olmak otomatik olarak ülkeye girişe hak
vermez (19). Elbette burada diğer bir vize politikası
düşünülebilir. Fakat somut olayda ülkeye girişin vize
zorunluluğu getirilmek suretiyle engellenmediği
izah edilmemiştir.
DOSYA
41. Özellikle Hollanda ile Konsey, mevcut hukuki
durumun kötüleştirilmemesi koşuluna dayanarak
Türk vatandaşlarının bir üye devlete ve böylece
539/2001 sayılı Tüzüğe rağmen Schengen alanına
vizesiz giriş izninde AB'nin sadece ikincil hukuku de­
ğil, aynı zamanda birincil hukuku ile de bir çatışma
potansiyelini görmektedirler. Uluslararası antlaşma­
ların önceliği AB birincil hukuku karşısında geçerli
değildir. Mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşulunun oldukça geniş bir şekilde yorumlanma­
sı, ABİA 77. maddesinin 2 (a) fıkrası gereğince en
azından kullanılması bakımından Birliğe münhasır bir
yetkinin geldiği ortak vize politikasını tehlikeye atar.
42. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin hizmet
alanlara uygulanması, Konsey'in açıklamasına göre
ortak vize politikasının delinmesini teşkil eder. Açık­
lamasına göre, Türk hizmet sunumu alıcısı böyle bir
durumda Katma Protokol'ün yürürlüğe girdiği anda­
ki ulusal hukuki duruma dayanarak, yalnızca Alman­
ya, Danimarka, İrlanda, Birleşik Krallık ve Soysal ve
Savatlı davasında verilen karardan etkilenen tüm
devletlere değil, aynı zamanda Belçika, Lüksemburg,
Hollanda, Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz'e de
vizesiz girebileceklerdir. Böylece dokuz Schengen
devletinde Türk hizmet sunumu alıcısı için vize mu­
afiyeti, buna karşılık 14 üye devlet ile diğer dört
Schengen devletinde vize zorunluluğu söz konusu
olacaktır. Bu açıdan Schengen alanının bütünlüğü
kitlesel olarak tehlikeye düşecektir.
43. Bu itiraza karşın burada da Adalet Divanı içti­
hatlarının değiştirilmesini önermek için bir vesile
görmemekteyim. Gerçi ABİA 2. maddesinin 2. fıkra­
sı gereğince üye devletlere, vatandaşları Schengen
alanı için vizeye gerek duyan üçüncü devletlerin be­
lirlenmesi yasaktır. Bu bakımdan ABİA 4. maddesinin
2 (j) fıkrası gereğince Birlik, ABİA 77. maddesinin 2
(a). fıkrasındaki paylaşılan yetkisini 539/2001 sayılı
Tüzüğü çıkararak kullanmıştır. Ne var ki bir üye dev­
letin mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşulu çerçevesinde vizesiz ülkeye girişi mümkün
kılma yükümlülüğü, bu yetki paylaşımına aykırı de­
ğildir. Bu yükümlülük sadece 539/2001 sayılı Tüzük
ile çatışma halindedir. Hollanda ve Konsey'in pozis­
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
I
OCAK I ŞUBAT 2014
yonu, Tüzüğü neticede fiilen birincil hukuk düzeyine
yükseltmektedir,
44, Komisyon, hizmet sunanlar bakımından ikin­
cil hukukta Soysal ve Savatlı kararı ile gerekli olan
değişikliklere girişmek için artık harekete geçmiştir.
Kararla açıkça bağlantı kurarak SS9/Z00İ sayılı Tü­
züğün 4, maddesine yeni bir dördüncü fıkra eklen­
mesini önermiştir, Şöyle ki: "Bir üye devlet, TürkiyeAT Ortaklık Anlaşması'na İlişkin Katma Protokol'ün
4 İ (İ). maddesinin uygulanmasında gerekli olduğu
ölçüde, ikameti sırasında hizmetler sunan Türk va­
tandaşları bakımından Tüzüğün İ. maddesinin İ.
fıkrası gereğince vize yükümlülüğünden istisna ön­
görebilir," (ZO)
45, Almanya Federal Cumhuriyeti de itirazlarından
sonra ilgili yasa ve idari kurallarını uyumlu hale ge­
tirmeye başlamış ve bazı hizmetler sunmak amacıyla
Almanya Federal Cumhuriyeti ülkesine giriş yapmak
isteyen Türk vatandaşlarına Katma Protokol'ün yü­
rürlüğe girdiği anda kendisi için söz konusu olduğu
kapsamda vize yükümlülüğünden kurtarmıştır,
46, Ne var ki, mevcut yargılamada gösterdiği gibi,
Soysal ve Savatlı kararı mevcut hukuki durumun
kötüleştirilmemesi koşuluna ilişkin olarak ortaya çık­
ması muhtemel tüm soruları çözmemiştir, Daha ziya-
45
de, başvuru yapan Mahkeme'nin sunumuna göre o
tarihten itibaren yerleşik içtihat ve literatürde pasif
hizmet sunumu da Katma Protokol'ün 41 (1). mad­
desi tarafından kapsanıp kapsanmadığı tartışmalıdır,
Soysal ve Savatlı kararı bununla ilgili herhangi bir
açıklama içermemektedir.
2. Pasif Hizmet Sunma Serbestisi
47. Hizmet sunumu alma serbestisi kavramı, hiz­
metlerin sınır aşan bir şekilde sunulmasının bugün
mutat olarak üç temel türe sınıflandırılmasından
kaynaklanmaktadır. İlk olarak, hizmetin kendisi, hiz­
met sunan ve alanın yer değiştirmeden sınırı aşabilir
(gönderilen hizmet sunumu). İkinci olarak hizmet su­
nanın hizmet sunmak için sınırı aşabilir (aktif hizmet
sunumu). Üçüncü olarak, hizmet alıcısı, hizmetten
yararlanmak için hizmet sunanın ülkesine gidebilir
(hizmet alımı) (21). Hizmetlerin serbest dolaşımının
ilk iki bileşeninin kısıtlamaları, hizmet (sunumu) alma
serbestisinin kısıtlamalarının da ortadan kaldırılma­
sına gerek kalmadan ekonomik olarak amaca uygun
şekilde bertaraf edilebilir (22).
48. Eğer hizmet (sunumu) alımı serbestisi ilk bakış­
ta hizmet sunumu serbestisi şekli olarak görünürse
(23), o zaman sınır aşan hizmet sunumunun her iki
şeklinin korunmasında nicelik ve nitelik farkı orta­
ya çıkar. Kapsamlarının asla birbiriyle örtüşmediği
iki görünüş şekli söz konusudur. O halde, bir şeklin
korunmasının kabul edilmesi, diğer şeklin korunması
açısından otomatik bir cevap vermez.
49. Hizmet sunumu serbestisi, niceliksel olarak
hizmet sunanın, yani orantılı olarak açık bir şekilde
belirlenen bir grubun sınır geçişlerinin kısıtlamala­
rını engeller. Buna karşılık, hizmet alımı serbestisi,
hizmet alanların sınır geçişine ilişkin engellerin karşısındadır. Böylece, hizmet sunumlarının potansiyel
olarak herkesin sayıldığı tüketiciler grubunu hizmet
sunumu serbestisinin korumasına dahil eder.
50. İşte hizmet sunma serbestisinin tüketicilere
genişletilmesi, hizmet sunma serbestisinin her iki
boyutunun niteliksel farklılığına yol açar. Hizmet
sunan, güvence altına alınan hizmet sunumuyla sıkı
şekilde bağlanır. Hizmet sunumu için bir ücret elde
eder. Yetenekleri, sunabileceği hizmetleri sınırlar.
46
Buna karşılık herkes, hizmet sunumlarından birinin
iktisadi pazar aktörü olarak tüketici için tipik olma­
dan hemen hemen her gün envai çeşit hizmetlerden
yararlanır. Üstelik, hizmetin tüketici için ekonomik
faaliyet teşkil etmesi zaruri değildir (24). Nitekim
Adalet Divanı'nın içtihatlarına göre hizmet bedelinin
mutlak surette hizmet alıcısı tarafından ödenmesi
zorunlu değildir. Hizmet (sunumu) alımı serbestisi,
tüketicilerin sınır geçişlerinin bu geniş korumasıyla
fiilen neredeyse serbest dolaşımdan ayrılamayan bir
koruma bileşeni içerir (25).
51. Gerçi yerleşik içtihada göre ABİA 56. maddesin­
de yer alan "hizmet sunumlarının serbest dolaşımı"
kavramı, hizmet sunumu alma serbestisini de kap­
sar. Bu, Luisi ve Carbone kararında esaslı bir şekil­
de hükme bağlanmıştır (26). Adalet Divanı, orada
hizmet sunumu alma serbestisinin bir ücret muka­
bilinde sunulan ve malların, sermayenin ve kişilerin
serbest dolaşımının kapsamına girmeyen her faali­
yeti serbestleştirme amacını güden hizmet sunma
serbestisinin zorunlu bir tamamlayıcısını oluşturdu­
ğunu hükme bağlamıştır (27). Ancak bu saptama,
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin de otomatik
olarak hizmet alımı özgürlüğünü kapsadığı anlamına
gelmez.
3. Mevcut Hukuki Durumun
Kötüleştirilmemesi Koşulunda "Hizmet
Sunumunun Serbest Dolaşımı" Kavramı
52. Hizmet sunumu alma serbestisinin Katma
Protokol'ün 41 (1). maddesinde yer alan "hizmetle­
rin serbest dolaşımı" kavramı tarafından da kapsanıp
kapsanmadığının bu prensibin yorumuyla bulunması
gerekir. Ne ABİA 56. maddesine ilişkin içtihat ne de
Katma Protokül'ün 41 (1). maddesine ilişkin içtihat
bunun için izahatlar sunmuştur.
53. Katma Protokol bir uluslararası sözleşme mahi­
yetinde olduğundan, yorumda Antlaşmalar Hukuku­
na İlişkin Viyana Sözleşmesi'nin (28) yorum metot­
larının esas alınması gerekir. Bu Sözleşme'nin ant­
laşma yorumuna ilişkin kuralları uluslararası örf ve
âdet hukuku olarak geçerlidir (29). Sözleşme'nin 31.
maddesinin 1. fıkrasına göre, bir antlaşma, hükümle­
rine antlaşmanın bütünü içinde ve konu ve amacının
ışığında verilecek alelade manaya uygun şekilde iyi
DOSYA
niyetle yorumlanır. Haklı olarak Adalet Divanı, bu il­
keyi antlaşmalara uygulamıştır (30).
a) Kavramın Kendisi
54. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin lafzı "hiz­
met sunumunun serbest dolaşımı" kavramının yoru­
mu için çok az dayanak noktası sunmaktadır. Daha
ziyade kavram, eğilimsel olarak hizmet alıcısından zi­
yade sunana ("sunma") ilişkin olarak formüle edilmiş
gözükmektedir. Bu, Almanca haricindeki dillerdeki
metinlerde daha açıktır (31). Fakat burada AETA
SG. maddesindeki hizmet sunumunun serbest do­
laşımına ilişkin mutat terminolojinin kullanılması söz
konusudur.
55. Yargılamaya katılanlardan bazıları tarafından
dile getirilenden farklı olarak, sözleşme taraflarının
Katma Protokol'ün akdedildiği anda "hizmet sunu­
munun serbest dolaşımı" kavramının nasıl anladık­
larını nihai güvenlikle belirleme imkânı yoktur. Gerçi
onların AET Antlaşması'nın hizmetlerin serbest dola­
şımı terminolojsi ile ilişki kurdukları açık görünmek­
tedir. Ne var ki içeriği, söz konusu zamana ilişkin
olarak muğlaktır. Topluluk hukukunun hizmetlerin
serbest dolaşımının hizmet alma özgürlüğüne ge­
nişletilmesi, gösterildiği gibi ilk defa 1G84'te Luisi
ve Carbone kararıyla açıklığa kavuşturulmuştur (32).
Bu karardan önce hizmet sunumu alma serbestisinin
dahil edilmesine ilişkin hem lehte hem de aleyhte
işaretler vardır.
56. Bir yandan, hizmet sunumunun serbest dolaşımı
kısıtlamalarının kaldırılmasına ilişkin 1G61'de hazır­
lanan genel program, hizmet sunumu alma serbestisinin de serbest hizmet sunumunun parçası olarak
serbestleştirilmesi bakımından zayıf bir işaret içer­
mekteydi (33). Yerleşim ve hizmet sunumu dolaşımı
alanında Topluluk dahilinde üye devlet vatandaşları­
nın seyahat ve ikamet kısıtlamalarının kaldırılmasına
ilişkin 2S Şubat 1G64 tarih ve 64/220/AET sayılı
Konsey Yönergesi'nde hizmet sunumu alma serbestisiyle bağlantı kurulması daha açıktır (34). Seyahat
ve ikamet kısıtlamalarının Yönerge ile ortadan kaldı­
rılması, 1. maddesinin 1 (b) fıkrası gereğince açıkça
"hizmet sunumu alıcısı olarak diğer bir üye devlete
geçmek isteyen üye devlet uyruklularını" kapsar.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
57. Diğer yandan, hizmet sunumu serbestisinin pa­
sif hizmet sunumu (hizmet sunumu alma) serbes­
tisine genişletilmesi, tartışmasız olandan tamamen
farklı bir şeydi. Savcı Trabucchi, henüz 1976'da
Watson ve Belman davasına ilişkin mütalaasında
böyle bir geniş yorumu açıkça reddetmiştir. Savcı
Trabucchi, böyle bir yorumun AET Antlaşması'nın
59. maddesinin lafzı ve Antlaşma'nın pazar katılım­
cıların belirli gruplarının serbest dolaşımını ayrıştıran
sistemiyle çeliştiğini görmüştür (35). Hukuk bilimi,
soruyu değişik yönlerden tartışmıştır (36). Bu tür
belirsizliklerden sakınmak için Avrupa Topluluğu ve
üye devletleri ile İsviçre Konfederasyonu arasında 1
Temmuz 2001'de yürürlüğe giren Serbest Dolaşım
Anlaşması'nda hizmet alanlara açıkça ülkeye giriş ve
ikamet hakları tanınmıştır (37).
b) Düzenleme Bağlantısı
58. Katma Protokol'ün 41 (1). maddesinin düzenle­
me bağlantısından normun yorumu için birkaç bilgi
çıkarılabilir. Burada önce bildirilmelidir ki, Katma
Protokol'ün doğrudan mevcut hukuki durumun kö­
tüleştirilmemesi koşulunu takip eden 41 (2). mad­
desi, Ortaklık Konseyi'nin sözleşme taraflarının hiz­
metlerin serbest dolaşımı kısıtlamalarını onlara göre
giderecekleri süre akışını ve ayrıntıları düzenleyece­
ğini öngörmektedir. O halde, Katma Protokol'ün 41.
maddesi, iki kısımlı bir normatif program öngörmek­
tedir. Mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi
koşulu, Katma Protokol'ün yürürlüğe girdiği anda
hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin geçerli hukuki
durumun artık kötüleştirilmeyeceğini güvence altı­
na almaktadır. Bu hukuki duruma göre, hizmetlerin
dolaşımının mevcut kısıtlamaları Ortaklık Konseyi'nin
faaliyetleri çerçevesinde azaltılacaktır. Fakat Ortak­
lık Konseyi, bu konuda şimdiye kadar harekete geç­
memiştir. Buna göre, mevcut hukuki durumun kötü­
leştirilmemesi koşulunun kendisi mevcut kısıtlama­
ların giderilmesine ulaşmamaktadır, aksine sadece
hukuki durumun kötüleştirilmesini engellemektedir.
59. Mevcut hukuki durumun kötüleştirilmemesi ko­
şulunun sınırlı kapsamı diğer iki özellik dolayısıyla
aşikârdır. Evvela, Katma Protokol'ün 59. maddesi,
düzenlenen alanlarda Türkiye'nin üye devletlerin
Avrupa Topluluğu'nu Kuran Antlaşma nedeniyle bir-
47
birlerine tanıdıklarından daha uygun işlemden yarar­
lanamayacağını açık kılmaktadır. İkinci olarak Katma
Protokol, mevcut hukuki durumun kötüleştirilme­
mesi koşulu için hizmet sunumun serbest dolaşımı
kısıtlamalarının haklılığına ilişkin olarak ABİA 51 ve
52. maddelerine benzer hükümler içermemektedir.
Bu durum, sözleşme taraflarının mevcut hukuki
durumun kötüleştirilmemesi koşulunun haddinden
daha kapsamlı (özellikle esnek bir ulusal düzenleme­
yi hassas düzenleme alanlarından mahrum bırakabi­
lecek) bir maddi geçerlilik alanından hareket etmek
istemediklerini açık yapmaktadır.
60. Dahası, 62. maddesi gereğince Katma Protokol'ün
parçasını oluşturduğu (Ortaklık) Anlaşması'nın 14.
maddesi, sözleşme taraflarının kendi aralarında
hizmetlerin serbest dolaşımı kısıtlamalarını ortadan
kaldırmak için hizmetlerin serbest dolaşımının birin­
cil hukuk hükümlerinden esinlenebileceğini belirt­
mektedir. "Esinlenebilme" ibaresi, birincil hukukun
hizmetlerin serbest dolaşımı için örnek olma karak­
terini taşıdığını göstermektedir. Ancak, hizmetlerin
serbest dolaşımının tümüyle ortaklık ilişkisine aktarılamayacağını da açık yapmaktadır (38). İşte "esinlenebilme" ifadesi, ayniyeti içermemekte, daha ziyade
ilkesel olarak farklı yorumlara izin vermektedir.
61. Böylece, ABİA 56. maddesinde yer alan hiz­
metlerin serbest dolaşımı kavramının Luisi ve
Carbone'den beri mutat olan yorumunda, mevcut
hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşuluna da
uygulanıp uygulanmayacağı sorusu ortaya çıkmak­
tadır. Adalet Divanı, Abatay ve diğerleri olayında,
ABİA 56. maddesinin yorumunun mevcut hukuki
durumun kötüleştirilmemesi koşuluna aktarılması
bakımından pozisyonunu şu şekilde belirtmiştir: ATAntlaşması'nın hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin
hükümleri çerçevesinde geçerli olan ilkeleri mümkün
olduğu kadar Türk vatandaşlarına aktarılması gere­
kir (39). Adalet Divanı, Birlik Antlaşmaları ilkelerinin
üçüncü bir devletle akdedilen bir anlaşmaya aktarıl­
masının mümkün olup olmadığını hükme bağlayan
kriterleri bir dizi kararında geliştirmiştir.
62. Bu içtihatlara göre, üçüncü devletle akdedilen
bir anlaşmanın içerdiği hükümlerin lafzının benzer
veya hatta aynı olması, Birlik Antlaşmaları'nın hü­
4B
kümlerine ilişkin içtihatların üçüncü devletle akde­
dilen anlaşmaya aktarılması için tek başına yeterli
değildir. Daha ziyade, aktarılabilirlilik, tamamen Vi­
yana Konvansiyonu'nun Bİ. maddesi anlamında ilgili
antlaşma manzumesinin amaçlarına bağlıdır (40).
6B. Üçüncü devletle akdedilen bir anlaşmanın üçün­
cü devletin daha sonra Birliğe katılması amacına
ilişkin kademeli bir entegrasyona yönetildiği gerçe­
ğinin/durumunun Anlaşma amaçlarından biri olarak
dikkate alınması gerekir (4İ). Fakat bu amacın var­
lığı, Adalet Divanı'nın Polonya Cumhuriyeti ile akde­
dilen Avrupa Anlaşması'na (4Z) ilişkin içtihadından
çıktığı gibi, Birlik Antlaşmaları hükümlerine ilişkin
içtihatların otomatik olarak asla üçüncü devletle
akdedilen anlaşmaya aktarılmasına yol açmaz (4B).
Davacı tarafından belirtilen Pabst ve Richarz kara­
rından da farklı bir şey çıkmamaktadır. Gerçi Adalet
Divanı, olayda, AET-Antlaşması'na ilişkin içtihat­
ların Topluluğun Yunanistan ile akdettiği Ortaklık
Anlaşması'na alınmasına cevaz vermiştir. Fakat bu
sonuca Anlaşma'nın amacının analizinden varmıştır
(44).
c) Antlaşmaların Amacı
64. Bu nedenle Adalet Divanı'nın ABİA S6. madde­
sine ilişkin içtihatlarının Katma Protokol'ün mevcut
hukuki durumun kötüleştirilmemesi koşulu çerçe­
vesinde, uygulanmaya elverişli olup olmadığını tes­
pit edebilmek için Birlik Antlaşmaları'nın amacının
6Z. maddesi uyarınca Katma Protokol'ün parçasını
oluşturduğu Anlaşma'nın amacıyla karşılaştırılabilir
olması gerekir.
65. Önce Anlaşma'nın amaçlarını dikkate alalım. O
Anlaşma'da, bir katılım ortaklığı, Birliğe katılım pers­
pektifi sunan bir ortaklık anlaşması söz konusudur
(45). Savcı Bot, Ziebell davasında, Anlaşma'nın Tür­
kiye ile Birlik arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri
teşvik ettiğini ve münhasır olarak ekonomik amaç
hedeflerini izlediğini tespit etmiştir (46). Adalet Di­
vanı, bu yaklaşımı benimsemiştir (47).
66. Yine, Anlaşmanın çoğu alanında, gümrük birliği
ve temel serbest dolaşım ilkelerine ilişkin hükümle­
rinin gösterdiği gibi, entegrasyon amaçlı politik bir
programın, tamamlanmamış, hemen uygulanabilir
DOSYA
ve kapsamlı olmayan bir anlaşma manzumesini vü­
cuda getirmesi belirleyici mahiyettedir (48). Bu ba­
kımdan Ortaklık Konseyi'ne özel bir konum gelmek­
tedir. Ortaklık Konseyi, hizmetlerin serbest dolaşımı
kısıtlamalarının giderilmesi bakımından da Ortaklık
düzenlemesinin yalnızca uygulanmasını değil, ayrı­
ca tedrici geliştirilmesini de (49) temin etmektedir
(50). Uygulamada Ortaklık Konseyi'nin faaliyeti bü­
yük bir dengesizlik göstermektedir. Nitekim Ortaklık
düzenlemesinin geliştirilmesi, örneğin gümrük bir­
liğinin son aşamasının uygulanmasına ilişkin kural­
ları belirleyen 1/95 sayılı Karar ile malların serbest
dolaşımı alanında çok ileri gitmiştir (51). Hizmetlerin
serbest dolaşımı alanında ise maddi ilerlemeler sağ­
lanmamıştır.
67. Ortaklık Anlaşması'nın amacı ve yapısı, Toplu­
lukların, daha doğrusu AB'nin Antlaşma metinle­
rinin amacına ve yapısına tezattır. İçtihatta tekrar
tekrar saptanmış olduğu üzere, onların amacı diğer­
lerin yanı sıra bir iç pazarın yaratılması, yani ulusal
pazarların üye devletler arasında malların, kişilerin,
hizmetlerin ve sermayenin dolaşımına ilişkin tüm
engellerin giderilmesi suretiyle yeknesak bir paza­
ra doğru birleşmesidir (52). Bununla birlikte, gerçek
bir iç pazar, ancak vatandaşlar ekonomik faaliyetin
ötesinde de dikkate alınıp korunduğunda ortaya çı­
kabilir. Bu çerçevede Birlik vatandaşlığının ve onunla
bağlanan serbest dolaşımın geliştirilmesine büyük
önem gelmektedir (53). AB, Birlik vatandaşlarının
Birlik hukukunun merkezinde konumlandırılmasını ekonomik bakışların oldukça ötesine geçen - amaç­
larıyla bağlantı kurmaktadır.
68. Artık, ABİA 56. maddesinin hizmet sunumunun
serbest dolaşımının hizmet sunumu alma serbestisi­
ne genişletilmesinin AB-Antlaşmaları'nın Anlaşma ile
paylaştığı amaçların bir sonucu olup olmadığı veya
bunun AB-Antlaşmaları'nın çok ileri giden amaçlarına
dayanıp dayanmadığı belirleyicidir. Hizmet sunumu
alma serbestisine ilişkin yukarıdaki açıklamalarından,
burada sonuncu durumun söz konusu olduğu orta­
ya çıkmaktadır.
69. ABİA 56. maddesinin hizmet alımı özgürlüğü­
ne genişletilmesi, Antlaşmalar tarafından verilen
serbestliklerin tüm koruma boşluklarını ortadan
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
kaldırma amacından kaynaklanmaktadır (54). Bu,
Birlik vatandaşlarının serbest dolaşımının kurulması­
na yönelik ilk adımı teşkil etmektedir. Bu bakımdan
hizmet alımı özgürlüğünün korunması, tüm engeller
kaldırılarak gerçek bir iç pazarın yaratılması amacı­
na, yani Birlik Antlaşmaları'nın Anlaşma'dan ayrışan
amaçlarına dayanmaktadır. Anlaşma'nın yapısı ve
yukarıda açıklanan düzenleme bağlantısı, serbest
dolaşım gibi böyle bir hassas alanının açık hüküm
olmadan mevcut hukuki durumun kötüleştirilmeme­
si koşuluyla, tıpkı bunun mevcut hukuki durumun
kötüleştirilmemesi koşulunun hizmet sunumu alma
serbestisine genişletilmesinde söz konusu olduğu
gibi, çok ileri bir şekilde düzenlemesinin karşısında
bulunmaktadır.
70. Dolayısıyla, Adalet Divanı'nın ABİA 56. maddesi
çerçevesindeki hizmet sunumu alma serbestisine
ilişkin içtihatları Antlaşmalar'ın amacına göre Katma
Protokol'ün 41 (1). maddesine uygulanmasını müm­
kün kılmamaktadır.
71. Antlaşma taraflarının uygulaması da (55) bu
sonuca işaret etmektedir. Konsey'in iddiasına göre,
çok sayıdaki üye devlet, Katma Protokol'ün yürür­
lüğe girmesinden sonra, Katma Protokol'ün 41
(1). maddesi suretiyle engellenmiş olduğunu gör­
meksizin Türk vatandaşlarının turistik ikametleri
için vize zorunluluğu getirmiştir. Federal Almanya
Cumhuriyeti'nin herhangi bir itirazla karşılaşmayan
sunumuna göre, Türkiye'nin kendisi de Belçika ve
Hollanda açısından çıkmaza sapmıştır.
49
72. Buna göre birinci önkarar sorusu, hizmet sunu­
mu alma serbestisinin Katma Protokol'ün 41 (1).
maddesi anlamındaki hizmet sunumunun serbest
dolaşımı kavramının kapsamına girmediği şeklinde
cevaplandırılmalıdır.
B - İkinci Önkarar Sorusu
73. Adalet Divanı'nın birinci soruya ilişkin önerimi
benimsemesi durumunda, ikinci sorunun cevaplandı­
rılmasına gerek yoktur. Bundan dolayı, ikinci önkarar
sorusuna ilişkin açıklamalarım Adalet Divanı'nın baş­
ka bir sonuca ulaşması durumu için yapılmaktadır.
74. Başvuru yapan Mahkeme, ikinci önkarar so­
rusuyla, bir akrabasını ziyaret etmek isteyen ve
bu sırada hizmetlerden yararlanma imkânı olan bir
Türk vatandaşının Katma Protokol'ün 41 (1). mad­
desi çerçevesinde hizmet sunumu alma serbestisi­
ne dayanıp dayanamayacağını bilmek istemektedir.
Alman İdare Mahkemesi, - ilk önkarar sorusunun
sorununu ele almadan - bu soruya direkt olarak
olumsuz cevap vermiş ve davacının davasını reddet­
miştir. Diğer tüm katılanlar, soruya görüş bildirmeleri
durumunda, böyle bir kişiye hizmet sunumu alma
serbestisine dayanılmasının reddedilmesini öner­
mişlerdir. - Komisyon'un iddiasına göre seyahatin
asıl amacı olan - belirtilen seyahat amacının ülkeye
girişte muhakkak gerçekleşecek bir somut hizmetin
kabul edilmesi gerekir. Hizmetlerden alelade şekil­
de yararlanma imkânı yeterli değildir. Kısmen bunun
ötesinde hizmetin belirli bir ekonomik önemi talep
edilmekte veya hizmet alma serbestisinin ancak
malların ve sermaye dolaşımı ile kişilerin serbest
dolaşımına ilişkin kurallar ilgili olmadığı ölçüde söz
konusu olabileceğine işaret edilmektedir.
75. Hizmet sunumu alma serbestisi, hizmet suna­
nın ülkesine giren bir hizmet alıcısını korur (56). Hiz­
met sunma kavramı, aktif ve pasif hizmet sunumu
için uygun düşmekte (57) ve ABİA 57. maddesine
göre belirlenmektedir (58). Buna göre, kural olarak
bir ücret karşılığı yapılan ve malların, sermayenin ve
kişilerin serbest dolaşımına ilişkin hükümlerin kapsa­
mına girmeyen faaliyetler, Antlaşmalar çerçevesinde
hizmet olarak kabul edilir. Yargı, geniş hizmet sunma
kavramına uygun olarak hizmet alma serbestisini
50
turizm (59), sağlık hizmetleri (60), özel kaynaklarla
finanse edilen eğitim (61) ve leasing (62) gibi çok
değişik sektörlerde uygulamıştır. Hizmet sunumu­
nun serbest dolaşımının koruma alanında hizmet­
lerde çok küçük kapsamı olmadıkça ve tamamen
önemsiz ve ikincil surette teşkil etmedikçe önemli
ve önemsiz hizmetler arasında ayrım yapılmaz (63).
76. Bu hizmet sunumu kavramı ikinci önkarar soru­
sunun maddi olayına uygulanırsa, Bayan Demirkan'ın
hizmetlere dayanmadığı, aksine akrabaların ziyare­
tinde hizmetlerden yararlanma imkânının olmasıyla
yetindiğini ifade ettiği sonucunun çıkarılması gere­
kir.
77. Gerçi kullanılan hizmetler, çok küçük kapsamda
olmaz, tamamen ikincil ve önemsiz teşkil etmez ise
hizmet sunumu alma serbestisinin koruması altında
bulunmaktadır (64). Bu, bir aile ziyareti vesilesiy­
le o hizmetten yararlanıp yararlanılmadığından da
bağımsızdır. Bununla birlikte, hizmetler asla mevzu
bahis değilse veya bu tümüyle ikincil bir öneme sa­
hipse hizmet alma özgürlüğü ile ilgili olmaz.
78. Böylece seyahatin amacı zorunlu olarak, hizmet
sunumu alma serbestisinin koruması tarafından
kapsanan ile kapsanmayan sınır geçişleri arasında bir
ayrıştırma ölçütüdür. Eğer bu, en azından hizmetle­
rin kullanılmasından da şekillenirse, hizmet sunumu
alma serbestisinin koruması devreye girer (65). Bu
bakımdan seyahatte bir aile ziyareti de gerçekleş­
mesi önemli değildir. Ancak eğer hizmet yalnızca aile
ziyareti önemli amaç olarak göründüğü için önem­
sizse, hizmet sunumu alma serbestisinin koruması
devreye girmez. Gerektiğinde bunu kontrol etmek
ulusal mahkemelerin uhdesindedir.
79. Son ölçütten, tam somutlaştırılamayan hizmet­
lerden varsayımsal bir yararlanmanın alelade şekilde
ileri sürülmesinin hizmet sunumu alma serbestisinin
korumasından yararlanmak için yeterli olmadığı or­
taya çıkmaktadır.
V - Sonuç
80. Tüm bunlara göre, Adalet Divanı'na Berlin-Bran­
denburg Yüksek İdare Mahkemesi tarafından sunu­
lan sorulara şu şekilde cevap verilmesini öneriyorum:
DOSYA
"Hizmet sunumlarının serbest dolaşımının hizmet sunanların yanında hizmet alanlara
da haklar tanıdığı tezi acaba başka mahkemelerden de kabul görebilir mi? En azından
Türk mahkemeleri bu yaklaşımı benimseyebilirler mi? Eğer Türk mahkemeleri, Katma
Protokolün 41. maddesinde düzenlenen hizmet sunumunun serbest dolaşımının
hizmet alanlar için de haklar tanıdığını kabul ederse, o zaman ABAD kararının
eleştirilmesi daha rasyonel olabilir."
Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye arasında bir
maddesi anlamındaki hizmet sunumunun serbest
dolaşımı kavramının hizmet sunumu alma serbestisini içerdiği görüşünü taşıması durumu için ilaveten,
Katma Protokol'ün 41 (1). maddesine göre hizmet
sunumu alma serbestisinin ortaklık hukuku koruma­
sı, bir aydan üç aya kadar bir ikamet için akrabaları zi­
yaret amacıyla bir üye devlete giriş yapmak isteyen
ve bu devlette hizmetlerden yararlanmanın alelade
imkânına dayanan Türk vatandaşlarını kapsamaz.
1 - Orijinal Dil: Almanca
6 - ABl. L 293, S. 1.
2 - U rteil vom 19. Februar 2 0 0 9 (C-2 2 8 /0 6 , Slg. 2 009,
I-1031).
7 - Beschluss Nr. 2 / 2 0 0 0 des A ssoziationsrates
EG -Türkei vom 11. April 2 0 0 0 über die Aufnahme
ortaklığı kuran Anlaşma'ya ilişkin 23 Kasım 1970
tarihli Katma Protokol'ün 41 (1). maddesi anlamında
hizmet sunumunun serbest dolaşımı kavramı, hiz­
met sunumu alma serbestisini içermemektedir.
81. Adalet Divanı'nın Katma Protokol'ün 41 (1).
3 - U rteil vom 31. Januar 1984 (2 8 6 /8 2 und 2 6 /8 3 , Slg.
1 9 8 4 ,3 7 7 , Randnrn. 10, 16); in dessen Folge ergingen
u. a. die U rteile vom 2. Februar 1989, Cowan (18 6/8 7,
Slg. 1989, 195, Randnr. 15), vom 24. November 1998,
Bickel und Franz (C -2 7 4 /9 6 , Slg. 1998, I-7637, Randnr.
15), vom 19. Januar 1999, Calfa (C-3 4 8 /9 6 , Slg. 1999,
I-11, Randnr. 16), vom 26. Oktober 1999, Eurowings
Lu ftverkehr (C -2 9 4 /9 7 , Slg. 1999, I-744 7, Randnr. 34),
vom 6. November 2 0 0 3 , Gambelli u. a. (C-2 4 3 /0 1 , Slg.
2 0 0 3 , I-1 3 0 3 1 , Randnr. 55), vom 17. November 2 009,
Presidente del Consiglio dei M inistri (C -1 6 9 /0 8 , Slg.
2 0 0 9 , I- 10821, Randnr. 25), vom 20. Mai 2 0 1 0 , Zanotti
(C -56/09 , Slg. 2 0 1 0 , I-4517, Randnr. 26), und vom 27.
Januar 2 0 1 1 , Kom mission/Luxem burg (C-4 9 0 /0 9 , Slg.
2 0 1 1 , I-247, Randnr. 35).
4 - Die Nennung unter der Ü berschrift „U nionsrecht“
fo lg t der üblichen Praxis. Assoziierungsabkommen
sind zw ar völkerrechtliche Verträge, stellen jedoch
nach ständiger Rechtsprechung des Gerichtshofs einen
integrierenden Bestandteil des Gem einschaftsrechts
dar. U rteile vom 30. April 1974, Haegeman (1 8 1 /7 3 , Slg.
1 9 7 4 ,4 4 9 ) (bezüglich des Assozierungsabkomm ens mit
Griechenland), und vom 30. Septem ber 1987, Demirel
(12/86, Slg. 1 9 8 7 ,3 7 1 9 , Randnr. 7) (bezüglich des
Assoziierungsabkom m ens mit der Türkei).
5 - ABl. 1964, Nr. 217, S. 3685.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
von Verhandlungen zw ischen der Gemeinschaft
und der Türkei über die Liberalisierung des
D ienstleistu ngssekto rs und die gegenseitige Ö ffnung
der ö ffentlichen Beschaffungsm ärkte, ABl. L 138, S. 27.
8 - Verordnung (EG) Nr. 5 6 2 /2 0 0 6 des Europäischen
Parlaments und des Rates vom 15. März 2 0 0 6 über einen
Gem einschaftskodex fü r das Überschreiten der Grenzen
durch Personen (Schengener Grenzkodex), ABl. L 105, S. 1.
9 - Fußnoten gelöscht
10 - Verordnung (EG) Nr. 5 3 9 /2 0 0 1 des Rates vom 15.
März 2 001 zur A ufstellu ng der Liste der Drittländer,
deren Staatsangehörige beim Überschreiten der
Außengrenzen im B esitz eines Visum s sein müssen,
sow ie der Liste der Drittländer, deren Staatsangehörige
von dieser Visum pflicht befreit sind, ABl. L 81, S. 1. Die
Verordnung wurde w iederholt geändert.
11 - BGBl. I, S. 1341.
12 - BGBl. I, S. 1743.
13 - BGBl. I, S. 782.
14 - Urteile vom 11. Mai 2 0 0 0 , Savas (C -3 7/9 8 , Slg.
2 0 0 0 , I-292 7, Randnrn. 4 6 bis 54), vom 21. Oktober
2 0 0 3 , Abatay u. a. (C -317/0 1 und C -369/01, Slg. 2 003,
I-12 3 0 1, Randnrn. 5 8 und 59), vom 20. Septem ber 2 007,
Tum und Dari (C -16/05 , Slg. 2 0 0 7 , I-7415, Randnr. 46),
|
OCAK / ŞUBAT 2014
51
Soysal und Sa vatli (zitie rt in Fn. 2, Randnr. 45), vom 21.
Ju li 2 0 1 1 , Oguz (C -1 8 6 /1 0 , noch nicht in der amtlichen
Dienstleistungsem pfänger in andere M itgliedstaaten
begeben und dort fr e i bewegen können, und direkt
Sammlung veröffentlicht, Randnr. 23), und vom 15.
November 2 0 1 1 , Dereci u. a. (C-2 5 6 /1 1 , noch nicht in
im A nschluss „[i]m Übrigen " auf die Freizügigkeit der
der amtlichen Sammlung veröffentlicht, Randnr. 87).
B ickel und Franz (C -2 7 4 /9 6 , Slg. 1998, I-7637, Randnr.
15).
15 - A us dem Europäischen Übereinkommen über
die Regelung des Personenverkehrs zw ischen den
M itgliedstaaten des Europarats lässt sich schon
angesichts der deutschen Erklärung gemäß Art. 7 des
Übereinkommens ebenfalls kein solches Recht herleiten.
16 - U rteile Savas (zitie rt in Fn. 14, Randnr. 71), Abatay
u. a. (zitie rt in Fn. 14, Randnrn. 6 2 bis 67), Tum und Dari
(zitie rt in Fn. 14, Randnrn. 4 7 bis 55), Soysal und Savatli
(zitie rt in Fn. 2, Randnrn. 4 7 bis 49), vom 17. September
2 0 0 9 , Sahin (C -2 4 2 /0 6 , Slg. 2 0 0 9 ,1-8465, Randnr. 64),
vom 29. April 2 0 1 0 , Kom m ission/Niederlande (C-92/07 ,
Slg. 2 0 1 0 ,1-3683, Randnr. 47), sow ie Dereci u. a. (zitiert
in Fn. 14, Randnrn. 8 9 bis 94).
17 - U rteil Soysa l und Sa vatli (zitie rt in Fn. 2, Randnrn.
55, 5 7 und 63).
18 - Ebd. (Randnr. 59).
19 - So heute Art. 3 0 der Verordnung (EG) Nr.
8 1 0 /2 0 0 9 des Europäischen Parlaments und des
R ates vom 13. Ju li 2 0 0 9 über einen Visakodex der
Gem einschaft (Visakodex), ABl. L 2 4 3 , S. 1.
2 0 - K 0 M (2 0 1 1 ) 2 9 0 endgültig, S. 9 und 19.
21 - Der B e g riff der „passiven "D ienstleistungsfreiheit
wird zum indest se it 1972 verwendet. Siehe nur
Völker, S., P assive D ienstleistu ngsfreih eit im
Europäischen Gem einschaftsrecht, Duncker & Humblot,
Berlin, 1990, S. 5 4 f f . Im Rahmen des Rechts der
W elthandelsorganisation werden laut Art. I Abs. 2 des
GATS-Abkommens vier Arten der grenzüberschreitenden
Erbringung von Dienstleistungen unterschieden. Dabei
handelt es sich um die drei hier genannten Typen sow ie
um die Erbringung „m ittels komm erzieller Präsenz", die
im europäischen Rahmen von der N iederlassungsfreiheit
um fasst ist.
2 2 - Dies zeigt auch das GATS-Abkommen, in dessen
Rahmen Länder wählen können, welche Modi der
Erbringung von Dienstleistungen sie liberalisieren.
2 3 - Calliess, C., und Korte, S., D ienstleistungsrecht in
der EU, C. H. Beck, München, 2 0 1 1 , S. 5 5 und 56.
2 4 - U rteil vom 26. April 1988, Bond van Adverteerders
u. a. (3 5 2 /8 5 , Slg. 1 9 8 8 ,2 0 8 5 , Randnr. 16).
2 5 - Argum entativ erkennt dies der Gerichtshof
an, wenn er im Fall B ickel und Franz fe stste llt,
dass sich Angehörige der M itgliedstaaten als
52
Unionsbürger hinweist. U rteil vom 24. November 1998,
2 6 - U rteil Luisi und Carbone (zitie rt in Fn. 3). Der
G erichtshof hat diese grundlegende Entscheidung
w iederholt bestätigt. Vgl. Fn. 3.
2 7 - U rteil Luisi und Carbone (zitie rt in Fn. 3, Randnr.
10).
2 8 - 1155 U N T S 331.
2 9 - Bezüglich Art. 31 siehe z. B. das Urteil des
Internationalen Gerichtshofs vom 3. Februar 1994 im
Fall D ifféren d teritorial (Jamahiriya arabe libyenne/
Tchad), C.I.J. Recueil 1994, S. 6, Randnr. 41.
3 0 - U rteil vom 2. März 1999, Eddline El-Yassini
(C -4 1 6 /9 6 , Slg. 1999, I-1209, Randnr. 47);
Schlussanträge von Generalanwalt Bot in der
Rechtssache Ziebell (vorm als Örnek), U rteil vom 8.
Dezember 2011 (C-3 7 1 /0 8 , noch nicht in der amtlichen
Sammlung veröffentlicht, Nr. 43).
31 - Französisch: „libre prestation des services",
Italienisch: „libera prestazione dei servizi",
Niederländisch: „het vrij verrichten van diensten".
3 2 - U rteil Luisi und Carbone (zitie rt in Fn. 3, Randnrn.
10 und 16).
3 3 - ABl. 1962, Nr. 2. S. 32. Abschnitt III spricht von
einer Aufhebung von Beschränkungen unabhängig davon,
„ob der Leistungserbringer unmittelbar oder m ittelbar
auf dem Weg über den Leistungsem pfänger oder über
die Leistung" betro ffen wird.
3 4 - ABl. 1964, Nr. 56, S. 8 45. E rse tzt durch die
R ichtlin ie 73 /14 8 /EW G des Rates vom 21. Mai 1973 zur
A ufhebung der Reise- und Aufenthaltsbeschränkungen
fü r Staatsangehörige der M itgliedstaaten innerhalb der
Gem einschaft auf dem Gebiet der Niederlassung und
des Dienstleistungsverkehrs, ABl. L 172, S. 14.
3 5 - Schlussanträge von Generalanwalt Trabucchi, Urteil
vom 7. Ju li 1976, Watson und Belmann (1 1 8 /7 5 , Slg.
1 9 7 6 ,1 1 8 5 ); in dessen Folge ebenso Schlussanträge
von Generalanwalt Capotorti, U rteil vom 1. Dezember
1977, Kuyken (6 6/77, Slg. 1 9 7 7 ,2 3 1 1 ).
3 6 -Völker, S., a. a. O. (Fn. 21), S. 6 4 ff.
3 7 - Art. 5 Abs. 3 des Abkommens, das am 21. Juni
1999 unterzeichnet wurde und mit dem Beschluss
2 0 0 2 /3 0 9 /E G , Euratom des Rates und - bezüglich des
Abkommens über die w issenschaftliche und technische
Zusammenarbeit - der Kommission vom 4. April 2 0 0 2
DOSYA
über den A bschluss von sieben Abkommen mit der
Schw eizerischen Eidgenossenschaft im Namen der
Europäischen Gem einschaft gebilligt wurde, ABl. L 114,
S. 1.
3 8 - Grundlegend zum Programmcharakter der Norm
(zum insow eit vergleichbaren Art. 12 des Abkommens)
Urteil Demirel (zitie rt in Fn. 4).
3 9 - Urteil Abatay u. a. (zitie rt in Fn. 14, Randnr. 112)
(Hervorhebung nur hier). Vgl. U rteil vom 6. Juni 1995,
Bozkurt (C -4 3 4 /9 3 , Slg. 1995, I-1475, Randnr. 20).
4 0 - Ständige Rechtsprechung, Urteile vom 9. Februar
1982, Polydor und RSO Records (2 7 0 /8 0 , Slg. 1982,
32 9 , Randnrn. 14 bis 19), vom 26. Oktober 1982,
Kupferberg (1 0 4 /8 1 , Slg. 1 9 8 2 ,3 6 4 1 , Randnr. 30),
vom 1. Ju li 1993, Metalsa (C -3 1 2 /9 1 , Slg. 1993,
I-3751, Randnrn. 10 bis 12), vom 29. Januar 2 002,
Pokrzeptow icz-M eyer (C -1 6 2 /0 0 , Slg. 2 0 0 2 , I-1049,
Randnrn. 3 2 und 33), vom 12. November 2 0 0 9 , Grimme
(C-3 5 1 /0 8 , Slg. 2 0 0 9 , I-1 07 77, Randnrn. 2 7 und 29),
vom 11. Februar 2 0 1 0 , Fokus Invest (C -5 4 1 /0 8 , Slg.
2 0 1 0 , I-1025, Randnrn. 2 8 und 29), sow ie vom 15. Juli
2 0 1 0 , Hengartner und Gasser (C -70 /09 , Slg. 2 01 0,
einzelnen Bereiche gibt auch Lenski, E., „ Turkey and the
EU: On the Road to Nowhere?", in: ZaöR V 6 3 (2003), S.
7 7 bis 102.
4 9 - Art. 6 des Abkommens.
5 0 - Art. 41 Abs. 2 des Zusatzprotokolls.
51 - B eschluss Nr. 1/95 des A ssoziationsrates EG-Türkei
vom 22. Dezember 1995 über die Durchführung der
Endphase der Zollunion, ABl. 1996, L 35, S. 1.
5 2 - U rteile vom 5. Mai 1982, Gaston Schul (1 5/81, Slg.
1982, 1409, Randnr. 33), vom 25. Februar 1988, Drexl
(2 9 9 /8 6 , Slg. 1 9 8 8 ,1 2 1 3 , Randnr. 24), Metalsa (zitiert
in Fn. 40, Randnr. 15), und Gloszczuk (zitie rt in Fn. 41,
Randnr. 50).
5 3 - Art. 2 0 ,2 1 AEUV.
5 4 - Dies illu striert auch der atypische Charakter der
führenden Fälle zur passiven D ienstleistungsfreiheit. So
ging es im Fall Luisi und Carbone um Geldbußen wegen
des K a u fs ausländischer Devisen, Herr Cowan berief
sich als Tourist auf das Diskrim inierungsverbot des Art.
7 EW G-Vertrag. U rteile Luisi und Carbone (zitie rt in
Fn. 3) und Cowan (zitie rt in Fn. 3).
I-7233, Randnrn. 41 und 42).
5 5 - Art. 31 Abs. 3 Buchst. b der Wiener
Vertragsrechtskonvention.
41 - Urteile vom 29. A pril 1982, Pabst & Richarz
(17/81, Slg. 1982, 1331, Randnrn. 2 6 und 27), und vom
5 6 - Lenaerts, K., und Van N uffel, P., European Union
Law, Sw eet & Maxwell, London, 3. Aufl. 2 0 1 1 , S. 273.
27. Septem ber 2 0 0 1 , Gloszczuk (C -63/9 9 , Slg. 2001,
4 2 - Europa-Abkommen zur Gründung einer Assoziation
5 7 - Calliess, C., und Korte, S., a. a. 0. (Fn. 23), S.
5 5 und 56, sprechen vom „Spiegelbild" der aktiven
D ienstleistungsfreiheit.
zw ischen den Europäischen Gem einschaften und ihren
M itgliedstaaten einerseits und der Republik Polen
5 8 - U rteil Eurow ings Lu ftverkehr (zitie rt in Fn. 3,
Randnrn. 3 3 und 34).
I-6369, Randnrn. 4 9 bis 52).
andererseits, ABl. 1993, L 348, S. 2.
4 3 - Urteil Gloszczuk (zitie rt in Fn. 41, Randnrn. 49
bis 52); fü r das Abkommen mit der Türkei implizit:
Urteil vom 8. Dezember 2 0 1 1 , Ziebell (vorm als Örnek)
(C-3 7 1 /0 8 , noch nicht in der amtlichen Sammlung
veröffentlicht, Randnrn. 5 8 bis 74).
4 4 - Urteil Pabst & Richarz (zitie rt in Fn. 41, Randnrn.
2 6 und 27). Ähnlich: Urteil vom 16. Ju li 1992, Legros
(C-1 6 3 /9 0 , Slg. 1992, I-462 5, Randnrn. 2 3 bis 27).
4 5 - Schmalenbach, K., „Art. 217", in: Calliess, C., und
R uffert, M. (Hrsg.), EUV/AEUV, C. H. Beck, München, 4.
Aufl. 2 0 1 1 , Randnrn. 3 5 und 36.
6 0 - U rteile Luisi und Carbone (zitie rt in Fn. 3, Randnr.
16) sow ie Kom mission/Luxem burg (zitie rt in Fn. 3,
Randnrn. 3 4 und 35).
61 - U rteile Luisi und Carbone (zitie rt in Fn. 3, Randnr.
16) und Zanotti (zitie rt in Fn. 3, Randnrn. 2 6 bis 35).
6 2 - U rteil Eurow ings Lu ftverkehr (zitie rt in Fn. 3,
Randnr. 34).
6 3 - U rteil vom 5. Oktober 1988, Steym ann (19 6/8 7,
Slg. 1 9 8 8 ,6 1 5 9 , Randnr. 13).
6 4 - Vgl. Nr. 75 dieser Schlussanträge
4 6 - Schlussanträge von Generalanwalt Bot in der
Rechtssache Ziebell (zitie rt in Fn. 43, Nrn. 4 4 bis 46).
4 7 - Urteil Ziebell (zitie rt in Fn. 43, Randnrn. 6 4 bis 72).
4 8 - Can, H., Das A ssoziationsverhältnis zw ischen der
Europäischen Gem einschaft und der Türkei, Peter Lang,
Fra nkfu rt am Main, 2 0 0 2 , S. 5 4 ; einen Überblick über die
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
5 9 - Urteile Luisi und Carbone (zitiert in Fn. 3, Randnr. 16)
und Cowan (zitiert in Fn. 3, Randnr. 15).
|
OCAK / ŞUBAT 2014
6 5 - Zum Elem ent der Fin alität bei der
aufenthaltsrechtlichen Komponente der passiven
D ienstleistungsfreiheit vgl. Völker, S., a. a. 0. (Fn. 21), S.
168 f f . Zu den erheblichen praktischen Schw ierigkeiten
bei der Umsetzung eines solchen Kriterium s schon
Tomuschat, C., „Le principe de proportionnalité: Quis
iudicabit?", in: CDE 1 9 7 7 ,9 7 , 102.
53
s
KÜRESEL KRİZİN PIIGS ÜLKELERİ VE
TÜRKİYE'NİN BÜTÇE AÇIKLARI VE KAMU
BORÇ STOKLARINA YANSIMALARI1
w
w
1- Bu makale, yazarın Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi'nin Yıl: 2013, Cilt: 24
künyeli sayısında yer alan “Reflection of Global Economic Crisis on the Countries of PIIGS and Turkey's
Macroeconomic Variables" başlıklı makalesine dayanılarak hazırlanmıştır.
DOC. DR. BINHAN ELİF YILMAZ
İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi
BÜYÜTEÇ
1. GİRİŞ
Küreselleşme ile beraber ülkeler arası artan
entegrasyon, 2007 yılında ABD'de konut sektöründe
başlayan krizin dünya piyasalarına hızla yayılmasına
yol açmış ve dünya ekonomilerinde önemli maliyetler
meydana getirmiştir. Avrupa Birliği ise nihai hedefi
olan siyasi birliğe doğru yoluna devam ederken,
kendini, krizin yayılma alanının içerisinde bulmuştur.
Kriz küreselleşip Avrupa'ya sıçradığında krizin ilk
göstergelerinden biri, büyüme oranlarındaki düşüş­
tür. 2009 yılında Avrupa Birliği yüzde 4,5, euro alanı
da yüzde 4,4 oranında küçülmüştür. 2010 yılında finansal piyasalardaki koşulların iyileşmesi ile beraber
finansman olanaklarındaki gelişme sonucu, Avrupa
Birliği genelinde büyüme oranları yeniden pozitife
dönmüştür. Ancak bu kısa süreli ılımlılık, yerini 2012
ve 2013 yıllarında küçülme rakamlarına bırakmıştır.
Birlikiçerisindeküçülmeyaşayarakvemakroekonomik
göstergeleri bozularak dikkat çeken ülkeler, euro
alanında yoğunlaşmıştır. Euroya geçtikten sonra
borçlanma maliyetlerindeki düşüş nedeniyle olağan
bir kamu geliri türü olarak borçlanmayı benimseyen
özellikle PIIGS ülkeleri, bugün Avrupa borç krizinin
baş aktörleridir. Söz konusu aktörler, Birliğin ve
euronun iki güçlü temsilcisi olan Almanya ve Fransa
ile birlikte, euro şemsiyesi altında ve uluslararası
yatırımcıların güvenini elde ederek düşük maliyetle
borç bulmuşlardır. Ancak patlak veren kriz, gerek
bütçe açıklarını gerekse borçlarının risk primini
arttırıcı yönde etki yapmıştır.
Bu çalışmada küresel krizin, PIIGS ülkelerine ve
Türkiye'nin mali görünümüne etkileri, bütçe açığı ve
kamu borç stoklarının milli gelir içindeki payı gelişimi
üzerinden incelenecektir.
2. KÜRESEL KRİZİN BÜTÇE AÇIKLARINA ETKİSİ
Küresel krize karşı finansal sistemdeki yangını
söndürebilmek amacıyla 2007 yılının yarısından
itibaren hızlanan bir süreçle FED, Kanada Merkez
Bankası, Japonya Merkez Bankası ve Avrupa Merkez
Bankası, piyasaya likidite enjekte etmişlerdir.
Ardından FED 17 Temmuz 2007'den itibaren faiz
indirimlerinin yanında, önceden ilan edilen tarihlerin
dışında yapılan toplantılarla da faiz değişikliği kararları
almıştır. Ancak tüm bu para politikası önlemleri
sadece likidite sıkışıklığını gidermeye yararken, krizin
kökeninde yatan konut piyasasındaki sorunlara
çözüm getirmemiş ve finansal kurumların süreç
içinde eriyen sermayelerini de yerine koymamıştır.
En önemlisi de güven bunalımından kaynaklanan
sorunların aşılmasına yaramamıştır.2 Sadece ABD'de
değil, krizden etkilenen her ülkedeki tüm iç talebi
uyarıcı çok sayıda önlem, ülkelerin kamu bütçelerini
bozmuştur. Açıkları finanse etmek için kamu
borçlanmasına gidilmiştir. Yükselen kamu borçları,
özellikle yüksek düzeylerde borçlu Avrupa Birliği
ülkelerinde sürdürülebilirlik kaygılarını arttırarak,
ekonomiye duyulan güveni sarsmaya başlamıştır.
PIIGS ülkeleri de önemli bütçe açıkları ile yüz yüzedir.
Bu sorunlara çözüm olarak ülkelerin öncelikle atması
gereken adımlardan biri, kur ayarlamasına gitmektir.
Ancak Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği üyeleri,
"PIIGS ülkeleri, bugün Avrupa borç krizinin baş aktörleridir. Söz konusu aktörler, Birliğin
ve euronun iki güçlü temsilcisi olan Almanya ve Fransa ile birlikte, euro şemsiyesi
altında ve uluslararası yatırımcıların güvenini elde ederek düşük maliyetle borç
bulmuşlardır. Ancak patlak veren kriz, gerek bütçe açıklarını gerekse borçlarının risk
primini arttırıcı yönde etki yapmıştır.”
2- Özatay, op. cit., ss. 131-133.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
55
"Sadece ABD'de değil, krizden etkilenen her ülkedeki tüm iç talebi uyarıcı çok sayıda
önlem, ülkelerin kamu bütçelerini bozmuştur. Açıkları finanse etmek için kamu
borçlanmasına gidilmiştir. Yükselen kamu borçları, özellikle yüksek düzeylerde borçlu
Avrupa Birliği ülkelerinde sürdürülebilirlik kaygılarını arttırarak, ekonomiye duyulan
güveni sarsmaya başlamıştır."
ulusal paranın yerine euroya geçtiği için borç
krizine karşı para politikası aracılığı ile çözüm arama
olanağını yitirmiştir (Dağdelen, 2011: 11).
Maastricht Yakınlaşma Kriterleri'ne göre Avrupa
Birliği ve aday ülkelerin genel bütçe açığı GSYİH'nin
yüzde 3'ünden az olmalıdır. Euroya geçildiği yıllarda
Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere, yüzde 3'lük
Maastricht Kriterleri'ni ihlal etmişlerdir. Yunanistan'ın,
bu göstergeye göre, en fazla bütçe açığı veren ülke
olduğu, Portekiz'in ise sınırda dolaştığı görülmektedir.
Bugün borç krizi ile mücadele eden ülkelerden İrlanda
2003 yılından, İspanya ise 2005 yılından itibaren
bütçe fazlası vermeye başlamışlardır. 2007 yılına
gelindiğinde Yunanistan hariç, neredeyse ülkelerin
büyük çoğunluğu bütçe açığı kriterini sağlamıştır
(Grafik 1). Ancak küresel kriz ile beraber bütçe açığını
sağlayan ülke sayısı azalmıştır.
2.1. Portekiz
Portekiz, kriz süresince yüzde 3 olan bütçe açığına
ilişkin Maastricht kriterini sağlayamamıştır. 2007
yılında yüzde 3,1 olan oran, 2009 yılında yüzde
10,2'ye, izleyen yılda 0,5 puan düşerek yüzde 9,8'e
ulaşmıştır. 2012 yılında krize karşı alınan sosyal gü­
venlikle ilgili harcama azaltıcı önlemler ve gelir arttı­
rıcı önlemler bütçe açığını daraltmaya yönelik olumlu
sonuçlar oluşturmuş ancak büyümeyi frenlemiştir
(Grafik 1).
2.2. İrlanda
Küresel kriz başlamadan önce bütçe fazlası veren
bir ülke olan İrlanda, bütçe açığının milli gelire oranı
açısından PIIGS ülkeleri arasında rekor rakamlara
56
ulaşmıştır. İrlanda'da 2008 yılında milli gelirin
yüzde 7,4'ü kadar gerçekleşen bütçe açığı/GSYH
oranı 2010 yılında yüzde 30'lara varmış, Maastricht
kriterlerine uyumsuzluk kendini en ağır biçimde
göstermiştir. 2012 yılında bütçe açığının GSYH'ye
oranının yüzde 8 civarında olması beklenmektedir
(Grafik 1).
2.3. İtalya
İtalya, krizin ilk etkilerinin hissedildiği 2008 yılında
milli gelirin yüzde 2,7'si kadar bütçe açığı verirken,
2009 yılında Maastricht kriterlerini milli gelirinin
yüzde 3,4'ü oranında açık veren bütçesi ile ihlal
etmeye başlamıştır. 2010 ve 2011 yıllarında
sırasıyla milli gelirin yüzde 4,5 ve 3,9 oranlarında
bütçe açığı ortaya çıkmıştır (Grafik 1).
2010 - 2011 yıllarında uygulanan sıkı maliye
politikası önlemlerinin 2013 yılında da etkisini
sürdüreceği ve faiz dışı fazla/GSYH oranını yüzde
4,5'e çıkaracağı tahmin edilmektedir. 2013 yılı için
öngörülen genel bütçe açığı/GSYH oranı ise yüzde
1,1'dir. Faiz harcamalarının hız kesmekle beraber
artmaya devam edeceği öngörülmektedir. Sonuç
olarak, 2013 yılında bütçenin yapısal dengeye
ulaşması beklenmektedir (AB Bakanlığı, 2012).
2.4. Yunanistan
Sadece PIIGS ülkeleri arasında değil, Avrupa
Birliği ülkeleri içinde krizden en çok etkilenen
ülke, Yunanistan olmuştur. Krize karşı tüm etki
kanalları açık olan Yunanistan'ın kamu maliyesi
göstergelerindeki bozulmanın boyutunu görebilmek
için bütçe açığına baktığımızda; 2007 yılından
itibaren Yunanistan bütçe açığı/GSYH oranı ile de
BÜYÜTEÇ
Maastricht kriterlerini tutturamamaktadır. 2009
yılında yüzde 15,6 olan söz konusu oran 2010
yılında yüzde 10,7 oranında gerçekleşmiş, 2011
yılında yüzde 9,4'e gerilemiştir (Grafik 1). Ülke
borç krizini aşamadığı sürece, bütçe disiplinini de
sağlayamayacaktır,
2.5. Ispanya
Küresel kriz başlamadan önce bütçesi fazla veren
İspanya, bütçe açısından en önemli darbeyi yiyen
PIIGS ülkelerindendir. 2008 yılında büyümenin yerini
daralmanın aldığı İspanyol ekonomisinde kamu
maliyesinin sürdürülebilir seviyelerden uzaklaştığı
görülmektedir. Bütçe açığının milli gelire oranı
2009 yılında yüzde 11,2'ye kadar çıkmış, 2010 ve
2011 yıllarında yüzde 9 - 10 aralığında seyretmiştir
(Grafik 1).
2009 yılında büyümedeki daralmaya paralel ve reel
sektörü destekleme amaçlı yapılan indirimlerin de
bir sonucu olarak, vergi gelirlerinde düşüş ortaya
çıkmıştır. Ayrıca bütçe harcamaları ekonomik
daralmadan bağımsız olarak bütçede öngörülen
düzeylerde gerçekleşmiştir. Ekonominin küçülmesi,
vergi tabanının küçülmesine ve bütçe açığının
yeniden artmasına neden olmuştur. Ayrıca, kriz
önlem paketleriyle bu denge daha da kötüleşmiştir.
Grafik 1. PIIGS Ülkeleri ve Türkiye'de Bütçe Açıkları (Yıllık - GDP%)
y
V_
Kaynak : Eurostat
2.6. Türkiye
Türkiye, 2004 yılından bu yana bütçe açığına ilişkin Maastricht Yakınlaşma Kriteri'ni istikrarlı bir şekilde
sağlamaktadır. Küresel krizin etkisiyle ekonomide meydana gelen daralma döneminde kamu gelirleri hızla düşmüş,
ayrıca bu süreçte alınan mali canlandırma önlemlerinin de etkisiyle, 2009 yılında bütçe açığı/GSYH oranı yüzde
7'ye kadar yükselmiştir. 2010 yılında yüzde 2,6'ya, 2011 yılında yüzde 2'ye gerilemiştir (Grafik 1).
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
57
3. KÜRESEL KRİZİN KAMU BORÇ STOKUNA
ETKİLERİ
Küresel krizin ortadan kaldırılması için 2008 yılın­
dan itibaren izlenen genişletici politikalar yeni kriz
dinamikleri doğurmuştur. Maliye politikası ekono­
mide çarkların yeniden dönmesini sağlamak üzere
gevşetilmiştir. Vergiler azaltılmış, harcamalar arttı­
rılmış, oluşan bütçe açığı borçlanmayla kapatılmıştır.
Uygulanan programın büyüklüğü nedeniyle ciddi bir
borçlanma söz konusu olmuştur. Borçlanma oranları
son derece yüksek olan gelişmiş ülkelerin ekonomi­
leri tekrar yavaşlamaya başladığında borçların çev­
rilebilirliğiyle ilgili beklentiler bozulmuş, borçlanma
maliyetleri yükselmiştir. Özellikle euro bölgesi ülke­
lerine ilişkin endişeler artmıştır. Aynı dönemde ABD
ise borç tavanının arttırılması için siyasi çekişmele­
re sahne olmuş ve bu esnada tarihte ilk defa kredi
notu kırılmıştır (Sezgin, 2012:141-2).
PIIGS ülkelerinde zaten düzey olarak çok yüksek
olan kamu borçları, bu ülkelerin çoğunda borçların
yapısı (vade yapısı, para birimi yapısı, alacaklıların
yerli-yabancı oluşu ve sözleşmelerin faiz yapısı)
açısından da genelde olumsuzluklar taşıdığı için söz
konusu ülkelerdeki finansal kırılganlık 2008 yılından
günümüze hızla artmıştır. PIIGS ülkelerinin borçlarını
çevirmekte zorlanmaları, bu ülkelere ait tahvilleri
tutan finansal kurumları da zor durumda bırakmıştır.
Avrupa bankacılık sistemi bu nedenle büyük bir risk
altına girmiştir.
kamu borcunun milli gelire oranı, 2008 yılının
sonlarında yüzde 72 seviyesine çıkmıştır. Küresel
krizin borç krizine dönüşümünün simgelerinden
olan Portekiz'de kamu borcu/GSYH oranı 2009
yılı sonunda yüzde 83 iken 2011 yılı başlarında
ise yüzde 100'ü aşmaya başlamıştır. Söz konusu
oran 2012 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 120'ye
tırmanmıştır (Grafik 2).
3.1. Portekiz
3.2. İrlanda
Küresel kriz öncesinde de kamu borcuna ilişkin
Maastricht Yakınlaşma Kriteri'ni sağlayamayan
Portekiz'de 2007 yılı ilk çeyrekte yüzde 68 olan
Kriz patlak verdiğinde kamu borcu/GSYH açısından
Maastricht kriterlerini ihlal etmeyen bir ülke olan
İrlanda'da 2007 yılı ilk çeyrekte kamu borcu/GSYH
"Küresel krize karşı finansal sistemdeki yangını söndürebilmek amacıyla alınan
tüm para politikası önlemleri sadece likidite sıkışıklığını gidermeye yararken, krizin
kökeninde yatan konut piyasasındaki sorunlara çözüm getirmemiş ve inansal
kurumlarn süreç içinde eriyen sermayelerini de yerine koymamıştır. En önemlisi de
güven bunalımından kaynaklanan sorunların aşılmasına yaramamıştır."
58
BÜYÜTEÇ
tahmin edilmektedir (AB Bakanlığı, 2012). 2011
yılının son aylarında devlet tahvili faizlerinin hızlı bir
şekilde yükselmesi, İtalyan bankalarının borçlanma
maliyetlerinin artmasına sebep olmuştur.
3.4. Yunanistan
Yunanistan'ın borç krizinin temel nedeni, ülkenin
bütçe politikaları ve mali disiplin konusunda yaşadığı
sorunlardır. Yunanistan uzun yıllar boyunca kamu
borç yükünü hafifletmek yerine, Avro alanının
sağladığı düşük faizli finansman olanakları ile borç
döngüsünü sürdürmeye çalışmıştır (Dağdelen, 2011:
4). Ancak ekonomik büyümenin temel olarak dış borç
kaynaklı olması, orta ve uzun vadede bu ülkenin
kamu borçlarında çok ciddi artışlar yaratmıştır.
PIIGS ülkeleri arasında kamu borcunun milli gelire
oranı en yüksek olan Yunanistan'da 2007 yılı ilk
çeyrekte yüzde 109 iken, 2009 yılı ilk çeyrekte söz
konusu oran yüzde 121, 2010 yılı ilk çeyrekte ise
yüzde 133 olmuştur ve tırmanış günümüzde hâlâ
devam etmektedir (Grafik 2).
oranı yüzde 25'tir. 2008 yılı ile birlikte söz konusu
oran ilk çeyrekte yüzde 33 iken, yılın son çeyreğinde
yüzde 45'e yükselmiştir. 2009 yılı tamamlandığında
kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 65 olarak
gerçekleşmiştir. 2010 yılı ilk çeyrekte yüzde 78 olan
kamu borcu/GSYH oranı yıl sonunda yüzde 100'lere
ulaşmaya başlamıştır. 2012 yılında kamu borcu ülke
milli geliri içinde yüzde 120'lere ulaşmıştır (Grafik 2).
3.3. İtalya
İtalyan ekonomisi euro bölgesindeki borç krizinden
ciddi şekilde etkilenmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında
kamu borç stoku/GSYH oranının ortalama yüzde
105 civarında olduğu İtalya'da söz konusu oran
tırmanışa geçmiş, 2009 yılında yüzde 115, 2010'da
yüzde 118 olarak gerçeklemiştir. 2012 yılında yüzde
127 civarına ulaşarak zirve yapması beklenmektedir
(Grafik 2). Bu artışta İtalya'nın euro bölgesi kurtarma
fonu olarak oluşturulan güvenlik duvarına yapacağı
katkılar rol oynayacaktır. Bununla birlikte artan faiz
dışı fazlanın 2013 yılında kamu borç stoku/GSYH
oranının düşüş eğilimi kazanmasına sebep olacağı
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
Yunanistan'daki borç krizinin ardından Portekiz,
İrlanda, İtalya ve İspanya gibi Avrupa Birliği
ülkelerinin de krize girme ihtimali, bazı ülkelerde
tahvil fiyatlarının düşmesine, faiz oranlarının ve
dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin yükselmesine
ve kamu borcunun GSYH içindeki payının artmasına
yol açmıştır (AB Bakanlığı, 2011: 3-5).
3.5. İspanya
PIIGS ülkeleri arasında borç sorunu en hafif ülke olan
İspanya'da kamu borç stokunun milli gelire oranı
2007 ve 2008 yıllarında yüzde 40'ı aşmamıştır. An­
cak 2010 yılının son çeyreğinde kamu borcuna iliş­
kin Maastricht kriterinden uzaklaşmış, söz konusu
oran 2012 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 77'ye
ulaşmıştır (Grafik 2).
Euro bölgesinde borç krizinin şiddetlenmesi,
İspanya'nın risk primini yükseltmektedir. Ayrıca
banka bilançolarındaki bozulmanın, reel ekonomi ve
kamu maliyesi finansmanını zorlaştıracağı öngörül­
mektedir. Ülkenin yoğun enerji ithalatı yaptığı göz
59
önüne alındığında, petrol fiyatlarının beklenenden çok artmasının İspanyol ekonomisi üzerinde yaratacağı olum­
suz etkiler ihmal edilmemelidir.
Grafik 2. PIIGS Ülkeleri - Kamu Brüt Borç Stoku (%GSYH)
r - 0. r0- .0r 0' ' 0r ' 0' O0O0O0O0O0O*OHO *C -T H
t O*ï -OHï O*ï HO *
OH
O O*<_- H
H **-_HH* -*HH* *H H
< N*rHM *P H
M0
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
r\ır\ır\ır\ır\ır\ır\ır\ır\ırsirsir\ır\ır\ır\ırsir\ır\ırsirsir\ır\ır\ı
İrlanda
Yunanistan
İspanya
İtalya
Portekiz
Kaynak: Eurostat
3.6. Türkiye
Türkiye'de küresel kriz sürecinde bütçe açığındaki
artışa paralel olarak, borçluluk oranlarında da bozul­
ma başlamıştır. Kamu borç rasyolarındaki bozulma
ve artan risk primi, ekonomiye güvenin azalması,
yatırımların ertelenmesi, ekonomik istikrarın kaybe­
dilmesi gibi riskleri içermektedir.
Türkiye, 2004 yılından bu yana kamu borcuna
ilişkin Maastricht Kriteri'ni istikrarlı bir şekilde
sağlamaktadır. Milli gelire oran olarak kamu borcu
2004 yılında yüzde 59,6 iken, kriz öncesinde yüzde
39,8 seviyesine inmiştir. Borçlanmanın uzayan
vade yapısı, TL cinsi borçlanmalardaki artış ve milli
gelire oran olarak kamu borç stokundaki azalma,
son yıllarda kamu borç göstergelerinde kaydedilen
olumlu seyrin açık bir göstergesidir.
Hazinenin stratejik ölçüt uygulaması çerçevesinde
borç stoku içerisinde piyasa faizlerindeki değişime
60
duyarlı olan değişken faizli senetlerin payının
azaltılması hedefine bağlı kalınmaya çalışılmış,
yine bu ölçütler çerçevesinde uzun vadeli ve TL
cinsinden oluşması hedeflenen kamu borcunun, kur
artışının kamu borcu üzerindeki bozucu etkisinden
arındırılması hedeflenmiştir.
Euro bölgesi ülkelerinde görülen yüksek bütçe
açıkları ve borçluluk oranlarının Türkiye'de tecrübe
edilmiyor olması, Türkiye'yi bu ekonomilerden
pozitif yönde ayrıştırmaya devam etse de küresel
krizin yangınını söndürmeye yönelik müdahaleler ile
kamu tasarruflarında kısmi bir azalma yaşanmıştır.
Yüksek seyreden faiz dışı açık ve bankacılık
sektörüne yönelik ek tedbirler ile artan borç servis
maliyetleri kamu borcunu arttırıcı etki yapmıştır.
Küresel kriz öncesi toplam dış borç stokunun milli
gelire oranı yüzde 38'e kadar inmişken, 2009
yılında aynı değere bakıldığında yüzde 43'e çıktığı
BÜYÜTEÇ
"PIIGS ülkeleri de önemli bütçe açıkları ile yüz yüzedir Bu sorunlara çözüm olarak
ülkelerin öncelikle atması gereken adımlardan biri, kur ayarlamasına gitm ektir Ancak
Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği üyeleri, ulusal param yerine euroya geçtiği için
borç krizine karşı para politikası aracılığı ile çözüm arama olanağını yitirmiştir.
görülmektedir. 2011 yılında ise yüzde 39 civarına
sonucu bütçe açığı, borç yükü ve Hazinenin iç borç
inmiştir. Dış borçların geri ödenmesinde önemli bir
çevirme oranı öngörülen düzeyin üstünde artış gös­
kriter olan toplam dış borcun ihracata oranı, 2009
termiştir. Küresel piyasalardaki gelişmeler nedeniyle
yılında ihracatın da gerilemesinin etkisiyle, kritik
değere ulaşmıştır. Öte yandan borcun risk primini
oluşturan faiz oranlarındaki yükselme de toplam dış
borç faiz servisinin ihracata oranı üzerinde olumsuz
özel sektörde kredi maliyetlerinin artmasının yanı
sıra beklentilerin kötüleşmesi, gelecek yatırımların
askıya alınmasına neden olmuştur. Hem arz hem de
talep cephelerindeki daralmalardan dolayı daha da
etki yapmıştır.
Ancak küresel krizin etkilerini azaltmak amacıyla
bazı harcama kalemlerinde 2008 yılı ile beraber ilave
fazla borçlanmak yerine, özel sektör eski borçlarını
kapatmaya başlamıştır.
artışlar yapılmıştır. Ekonomik aktivitedeki daralma
Türkiye'de dış kaynaklar kamu finansman ihtiyacını
sonucu sosyal güvenlik sisteminin prim tahsilatı he­
karşılarken, 2004 yılından bu yana özel kesim yatı­
deflerin altında kalmış ve sosyal güvenlik sisteminin
açığında belirgin bir artış yaşanmıştır. Bu gelişmeler
rımlarını finanse etmektedir. Tasarruf açığı verme­
yen kamunun dış borç stoku toplam içinde azalırken,
mutlak olarak da aynı kalmakta, özel sektör borçları
ise hem toplam içindeki payı hem de mutlak olarak
hızla genişlemektedir. Kamu sektörü tasarruf açığını
harcamalarını azaltarak değil, özel kesimden çektiği
kaynaklarla kapatıyor olabilir. Bu sektörün borçlulu­
ğu, ekonomimizi dış kaynaklara bağımlı hale getir­
mektedir. Ayrıca özel sektör bu dış kaynakları daha
düşük faizle elde ettiğinde ve yatırıma yönlendir­
mediğinde, spekülatif kazanç elde etme şansına da
sahip olabilmektedir (Yılmaz, 2008: 241-2).
Sonuçta, özel sektör 2009 yılı ortaları itibarıyla
yeniden tasarrufa geçerken, kamu sektörü açığı
hızlı bir şekilde artmıştır. Böylece, yeniden 2005 yılı
öncesi duruma dönülmüş olup, özel sektör kamu
açığını ve cari açığı finanse etmektedir.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
61
Ankara Sanayi Odası Meslek Komiteleri
Ortak Toplantısı
Ankara Sanayi Odası Meslek Komiteleri Ortak toplantısı, ASO Meclis üyeleri ve
32 Meslek Komitesi üyelerinin geniş katılımıyla 30 Kasım 2013 tarihinde
Afyonkarahisar'da gerçekleştirildi.
Afyon Güral Otel'de 3 ayrı oturum halinde gerçekleşen toplantının birinci oturumunda,
İspanya Denizcilik Ticaret ve Sanayi Odalar Birliği, Guipuzkoa Ticaret Sanayi ve
Denizcilik Odası, Xanthi Ticaret ve Sanayi Odasıyla birlikte gerçekleştirilen INNOSMES
''İnovasyon Yenilikçiliğe Yolculuk Projesi"nin Türk KOBİ'leri arasında inovasyon ve
bilgi paylaşımı destekleme programının kapanışı, ikinci oturumda ise yeni gelir vergisi
kanunu tasarısı hakkında bilgiler verildi. Kapanış oturumunda ise sektör sorunlarının
tespitine ilişkin değerlendirme ve istişare gerçekleştirildi.
32 Meslek Komitesi
1.
MADENCİLİK SANAYİ
2.
MEDİKAL SANAYİ
3.
MUHTELİF GIDA SANAYİ
4.
UN VE UNLU MAMULLER SANAYİ
5.
İPLİK, ÖRME VE DOKUMA SANAYİ
6.
KONFEKSİYON VE DERİ SANAYİ
7. ORMAN ÜRÜNLERİ SANAYİ
8.
KÂĞIT ÜRÜNLERİ VE BASKI İŞLERİ SANAYİ
9.
PETROL VE KİMYA SANAYİ
10. KAUÇUK VE KAUÇUK ÜRÜNLERİ SANAYİ
11. PLASTİK VE PLASTİK ÜRÜNLERİ SANAYİ
12. CAM VE CAM ÜRÜNLERİ SANAYİ
13. YAPI ELEMANLARI İMALAT SANAYİ
14. HADDE VE BORU SANAYİ
15. DÖKÜM SANAYİ
16. DEMİR VE METAL İŞLERİ SANAYİ
17. ALÜMİNYUM DOĞRAMA İMALAT SANAYİ
18. FABRİKASYON METAL ÜRÜNLERİ SANAYİ
19. MADENİ EŞYA SANAYİ
20. ELEKTRONİK SANAYİ
21. ELEKTRİK SANAYİ
22. EV VE OFİS ALETLERİ İLE DAYANIKLI TÜKETİM MALLARI SANAYİ
23. ISITMA VE İKLİMLENDİRME CİHAZLARI SANAYİ
24. GENEL AMAÇLI MAKİNA VE YEDEK PARÇA SANAYİ
25. MOTORLU KARA TAŞITLARI, TARIM ALETLERİ VE YEDEK PARÇA SANAYİ
26. SANAYİ VE İNŞAAT MAKİNALARI İMALAT SANAYİ
27. ASANSÖR SANAYİ
28. MOBİLYA SANAYİ
29. DİĞER İMALATLAR VE BİLGİSAYAR YAZILIMLARI SANAYİ
30. İNŞAAT VE TESİSAT MÜTEAHHİTLERİ
31. ALTYAPI MÜTEAHHİTLERİ
32. TAŞOCAKÇILIĞI SANAYİ
Toplantının açılış konuşmasını yapan ASO Yönetim Kuru­
dikkat çekti. Konuşmasına dünyadaki patent sayılarıyla
lu Başkanı Nurettin Özdebir, ekonomik gelişmenin pozi­
Türkiye'deki patent sayılarını karşılaştırarak devam eden
t if bir durum olduğunu belirterek, sorgulanması gereke­
Nurettin Özdebir, 173 ülke arasında 27. sırada yer alan
nin, yüksek katma değer içeren, bilgi ve teknoloji yoğun
patent başvurusu sayısıyla yetinilmemesi gerektiğini
üretimde kat edilen mesafe olduğunu ifade etti. Dün­
vurguladı.
yadaki değişimin sanayi toplumundan bilgi toplumuna
geçmek şeklinde ilerlediğini söyleyen Özdebir, sözlerine
şöyle devam etti: “Bizim de bu süreçte geri kalmamamız
gerekiyor. Bu nedenle bilgi ve yüksek teknoloji içeren
mal ve hizmetlere yönelmeli, inovatif bir ekonomi oluş­
turmalıyız. Bu konuda ne yazık ki pek başarılı olduğumuz
söylenemez."
İnovasyonun dünyayla rekabet açısından çok önem­
li olduğuna dikkat çeken Özdebir, bu konuda neden
İspanya'yla iş birliği yapıldığını anlattı ve İspanya'nın
inovasyon konusundaki gelişmişliğine vurgu yaparak
sözlerini şöyle tamamladı: “Bu projede Ankara'da faali­
yet gösteren firmaların inovasyon gücünü araştırmak ve
uluslararası rekabetçiliği geliştirmek amaçlanmaktadır.
Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payının artışta
Proje çerçevesinde yürütülmekte olan değerlendirme
olduğunu belirten Özdebir, finansman sıkıntısının olma­
çalışmalarında şirketlere yenilik transferi uygulaması,
dığına, fakat bu kaynağı kullanacak yetişmiş insan gücü­
şirketlerin analiz edilmesi ve daha sonra gerçekleştirile­
nün yetersizliğine vurgu yaptı. Nurettin Özdebir konuş­
cek yenilik transferlerinin uygulanmasına başlanacaktır.
masında, cari açık probleminin temelinde de inovasyon
Proje kapsamında 60 üye firmamızın analizi yapılmış, ih­
yetersizliğinin yattığını belirterek, Ankara'nın ileri tekno­
tiyaçları belirlenmiştir. Bu projenin devamı olarak uygu­
loji açısından diğer illerden açık ara önde olduğunu ifa­
lamaya koyacağımız yeni projelerde bu üyelerimizin ino-
de etti. Ankara ihracatının yapısındaki değişimin olum­
vasyon planları oluşturulacak, ihtiyaç duyulacak teknik
lu olmakla birlikte yeterli olmadığını belirten Özdebir,
destek ve finansman temini konusunda çalışmalarımız
özellikle yüksek teknoloji ürünlerin ithalatındaki artışa
sürdürülecektir."
CARMEN AYLLON MARTINEZ
INNOSMES PROJESİ SORUM LUSU
Toplantının birinci oturumunda, İspanya Denizcilik Ticaret
ğini ifade ederek, amacın KOBİ'lerin rekabetçiliğini arttır­
ve Sanayi Odalar Birliği ile ortaklaşa yürütülen INNOSMES
mak olduğuna değindi. Martinez konuşmasına şöyle devam
projesi sorumlusu Carmen Ayllon Martinez, proje hakkında
etti: "Bu programın finansmanını sağlayan kurumları şöyle
bilgiler aktardı.
sıralayabiliriz: Avrupa Birliği Bölgesel Kalkınma Fonu, İs­
İnovasyon deyince akla sadece Ar-Ge'nin gelmesinin yan­
lış olduğuna değinen Martinez, ürünlerin daha rekabetçi
olması ve daha iyi satılabilmesinin de bu konunun kapsa­
mına girdiğini belirtti. Carmen Ayllon Martinez sözlerine
şöyle devam etti; "İspanya olarak Avrupa Birliği'yle beraber
birçok projeye imza attık ve bu projeler sayesinde inovasyon ve uluslararası olabilme yeteneğini geliştirdik. Sizlere
bunlardan örnekler vereceğim. Bu projenin ilk hedefi, bilgi
paylaşımı, ayrıca en iyi uygulama paylaşımını yapmaktır.
INNOSMES Projesi'nin ikinci amacı, inovasyon faaliyetle­
panya Bölgesel Yönetimi, odalar ve bu programa dahil olan
KOBİ'ler. 2008 yılından bu yana, 4600'ün üzerinde KOBİ,
inovasyon tanımlamasına katıldı ve bunlardan 2000 ta­
nesi de kendi inovasyon planını geliştirdi. Bugüne kadar,
son olarak bugün burada yaptığımızın benzeri forumlara 6
binin üzerinde kişi katıldı. Bu program çok başarılı olduğu
için şu anda bir bekleme listesi oluşmuş durumda. Birçok
firma daha fazla finansman bekliyor, bu nedenle de Avrupa
Birliği'nde yeni bir finansman çerçevesi kapsamında, 2020
yılına kadar daha fazla finansman sağlanacak."
rinde yer alan Türk KOBİ'lerinin sayısını arttırmak. Üçüncü
Programın İspanya'da nasıl gerçekleştiğine değinen Marti­
amacı ise; ticari topluluklar arasında karşılıklı bilgi alışverişi­
nez, bir tanımlama yapıldığından bahsederek; bu tanımla­
ni sağlamlaştırmaktır."
manın, bilgi ve tecrübe sahibi oldukları için oda personelleri
Projenin; Ankara Sanayi Odası, Guipuzkoa Ticaret Sana­
yi ve Gemicilik Odası, İspanya Odalar Yüksek Konseyi ve
Yunanistan Ticaret ve Sanayi Odası'ndan oluşan dört or­
tağının bulunduğunu belirten Carmen Ayllon Martinez, İs­
panya Odalar Yüksek Konseyi'nin 88 ticaret odasını temsil
ettiğine ve koordinasyon, iş birliği gibi görevleri olduğuna
değindi.
tarafından yapıldığını ifade etti. Martinez, programa katılan
firmaların birçoğunun; ürün geliştirmekten enerji tüketi­
mindeki verimliliği arttırmaya, yeni ortaklıklar kurmaktan
ticari alternatifler üretmeye kadar birçok alanda kendilerini
geliştirdiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: "Yine
bu firmalardan yüzde 23'ü yeni bir ticaret modeli geliştirdi,
yüzde 32'si kurumsal bir inovasyon sağladı. Bu kurumsal
inovasyon, sadece kalite anlamında değil, ayrıca pazarlama
Carmen Ayllon Martinez, INNOCAMARAS programının İs-
ve benzeri konularda da gerçekleşmiş oldu. Diğer yüzde
panya'daki ticaret ve sanayi odaları tarafından geliştirildi­
25'i ise yeni bir ürün yaratmayı başardılar."
INNOCAMARAS'ın düzenlemiş olduğu forumlara katılan kü­
İnovasyonda yapılması gereken şeylerin çok zor olması ve
çük ve orta ölçekli işletmelerin ortak noktaları olan; istek
çok para harcanması gibi bir gerekliliğin olmadığına deği­
ve devamlılık, yaratıcılık ve meraklılık, kendini işe adama,
nen Martinez, fikirleri kombine etmenin önemine dikkat
öğrenme kapasitesi ve oluşacak yeni şartlara uyum sağ­
çekti. Konuşmasına örneklerle devam eden Martinez'in ver­
layabilme becerisi özelliklerine değinen Martinez'in verdiği
diği bir diğer ilginç detay ise şöyle: "Bir sonraki örneğimiz
ilgi çekici gelişim örneklerinden birkaçı şöyle:
ise, farklı iki sektörde yer alan iki firmanın inovasyon ve iş
"Ingelaps. İspanya'nın Endülüs Bölgesi'nde yer alan bu
birliği çalışması üzerine. Bu firmalardan biri otomat makine­
firma, elektronik ve yazılım alanında faaliyet gösteriyor.
leri diğeri ise kırtasiye alanında çalışıyor. Bu iki firma bir iş
Binalardaki tüm süreçlerin, tüm işlemlerin otomasyonu­
birliği anlaşması imzaladıktan sonra yeni bir otomat maki­
nu sağlıyorlar. Tablet veya akıllı telefonlara yükledikleri
nesi geliştirdiler. Bu makinenin şekli ve boyutu diğerlerine
bir yazılımla; binadaki ısıtma, soğutma, aydınlatma, alarm
göre çok farklıydı ve bu makinede üniversite kampüslerin-
gibi konularda kontrol sağlıyorlar. Bu firma, mevcut olarak
de kitap satmaya başladılar. Bu sayede satışlar çok yüksel­
cirosunun yüzde 50'den fazlasını ihracattan elde ediyor.
di. Üniversitedeki kitap satış rakamları ikiye katlanmış oldu.
İnovasyon sürecinde Ingelaps, kendisinden daha büyük bir
Online satış da yapan bu firmalar, üniversitelere kurmuş
firmayla bir anlaşma sağlamaya çalıştı, bunun için uğraştı.
Anlaşmayı imzalamaya çalışırken, uluslararası standartlara
erişti ve bu uluslararası standartlar sayesinde kendi başına
ithalat yapabilecek konuma geldi."
"Orandi. Bu firmanın yalnızca iki tane çalışanı vardı. Fir­
oldukları otomatlar sayesinde kendi reklamlarını da yapa­
rak yeni müşterilere ulaşmış oldular."
Konuşmasının sonunda, inovasyon fikrinin sadece yeni bir
ürün yapmak ve çok büyük paralar harcayarak üretmek ol­
manın faaliyet alanı, inşaat sektöründe kullanılan doğal
madığına değinen Martinez, mevcut ürünlerin geliştirilerek
taşlardı. Firmanın konumu ise, İspanya'nın kuzeyinde bu­
de inovasyon yapılabileceğine değindi. INNOSMES projesi
lunan Asturias Bölgesi. Sizin de bildiğiniz gibi, bu doğal
sorumlusu Carmen Ayllon Martinez; Peter Drucker'ın, "Ge­
taşlar blok halinde kesiliyor ve taşınırken aralarına tahta
leceği görebilmenin en iyi yolu, onu yaratmaktır." sözüyle
konuluyor. Ancak bu tahta, taşları her zaman korumuyor
konuşmasını sonlandırdı.
ve bazen çatlak veya
kırıklar
oluşabiliyor.
Firma çelikten yapılma
bir cihaz geliştirdi ve
bu sayede taşları daha
sabit, daha güvenli bir
şekilde
taşıyabiliyor.
Şimdi bu cihazın pa­
tentini de almış durumdalar.
Ardından
inovasyon
programı
sayesinde bir tekno­
loji merkeziyle iş birli­
ği yaptı ve oradan bir
finansman sağladı; bu
sayede üretime geçti."
n o S M E S PR^
blJRNEY TO IN N C
"İK Ç İL İĞ E Y O L
DOÇ. DR. YAVUZ CABBAR
ASO GENEL SEKRETERİ
K j
HO TE LS* RESORTS
INNOSMES projesinin bugüne kadar gelmiş olduğu süreci ve
bundan sonraki ayağını aktaran ASO Genel Sekreteri Doç. Dr,
Yavuz Cabbar konuşmasına, inovasyonun OECD tarafından
yapılan ve hemen hemen herkes tarafından kabul gören tanı­
mını yaparak başladı. İnovasyonun; ürün, mal, hizmet ya da iş
yeri organizasyonunda yeni bir organizasyonel yöntemin uy­
gulanması olduğunu ifade eden Cabbar, üründe, süreçte ya da
pazarlamada inovasyon yapılabileceğini belirtti,
İnovasyonda iş birliğinin önemini, dünyanın en önemli inovatif bölgesi olarak tanımladığı ABD'nin Silikon Vadisi'ndeki iş
birlikleriyle örneklendiren Cabbar, konuşmasına şöyle devam
etti: "Ne yazık ki iş birliği kültürü bizim ülkemizde neredeyse
hiç yok. İşte şimdi kümelenme modelleriyle bu iş birliklerini,
firmalar arası iş birliklerini çalışıyoruz."
İspanya'da uzun yıllardır tecrübe edilen inovasyon metodoloji­
sini Türkiye'ye uyarlamaya çalıştıklarını belirten Yavuz Cabbar,
12 personelle analizler yaptıklarını ifade etti. Metodolojinin
çok zor olmadığını söyleyen Cabbar, bu metotta swot analizi­
nin, şirketin tüm birimlerine yapıldığını belirtti.
Doç. Dr. Yavuz Cabbar, proje kapsamında 60 firmada test yap­
mayı amaçladıklarını fakat bu 60 firmaya ulaşmakta büyük
güçlük çektiklerini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
"Firmalarımızı davet ettik, bilgiler, brifingler verdik. Sonunda
eğitim verdiğimiz 12 arkadaşımız firmalarımızı yerinde ziya­
rete gitti ama hâlâ burada büyük sıkıntı çekiyoruz." Avrupa'da
firmaların analiz yaptırmak için çaba sarf ettiğini, kriz yüzün­
den fon sağlanmasında sıkıntı çekildiğini ve bekleme listeleri
oluşturulduğunu ifade eden Cabbar, Türkiye'de ise durumun
tam tersi işlediğini belirtti.
Güral
Afyon
İspanya'daki örnekleri bir kitapta toplayarak üyelere dağıttık­
larını belirten Cabbar, firmaların analizlerinin düzgün yapılması
halinde sonuca ulaşmanın daha kolay olacağını söyledi. Fon­
lara ulaşılmasını sağlayacak mekanizmalar kurulmasının öne­
mine değinen Yavuz Cabbar, proje yazmanın zorluğunu ve bu
problemi aşma yöntemlerini anlattı. Projelerin niteliğine göre
fon kaynaklarının değişebileceğini söyleyen Cabbar, sözlerine
şöyle devam etti: "Projenin niteliğine göre, eğer hakikaten çok
fazla Ar-Ge ihtiyacı varsa, belki TÜBİTAK projesi haline getire­
lim isteriz, daha küçükse KOSGEB projesi, belki Kalkınma Ajansı
projesi haline getirebiliriz."
Ankara'da, inovasyon merkezi isminde olmamakla birlikte,
üniversitelerin altında çok iyi merkezler olduğunu hatırlatan
Yavuz Cabbar, Atılım Üniversitesi Metal Şekillendirme Mükem­
meliyet Merkezi'nin Bask Bölgesi'ndeki Teknolya İnovasyon
Merkezi gibi bir merkeze dönüştürülebileceğini belirtti. Anka­
ra'daki birçok üniversitedeki merkezlerin finansman sıkıntısı
çektiğini ve araştırma yapamaz durumda olduğunu söyleyen
Cabbar, iş dünyasıyla üniversitelerdeki merkezlerin birleştiril­
mesi gerektiğini ifade etti.
Doç. Dr. Yavuz Cabbar, Avrupa Birliği'yle IPA programının baş­
ladığından ve buradan belli bir kaynak sağlanacağından bah­
sederek, fonların düzgün kullanılamadığından yakındı.
Firma analizlerinde gizliliğin çok önemli olduğunu söyleyen
Cabbar, firmaların isimlerinin, yönetim dahil kimse tarafından
bilinmediğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Mahre­
miyet, gizlilik bu işin olmazsa olmaz kuralı. Personelimiz ne
bana ne başka bir firmaya ne yönetime ne de Başkana firma­
nın mahrem bilgilerini veriyor. Bilgileri mahfuz tutacağına dair
taahhüt veriyor. Bu taahhüt çok önemli. Normal bilgiler var;
firmanın adı, şehri, posta kodu, faaliyeti, faaliyetin coğrafi kap­
samı, ortaklık yapısı, cirosu. Firmanın trendini görmek için son
3 yılın bilgileri toplanıyor. Cirosu artarak mı gidiyor-düşerek
mi gidiyor, çalışan sayısı artarak mı gidiyor-düşerek mi gidi­
yor? Kârlılığı artıyor mu, düşüyor mu; bunlar önemli detaylar.
Bunun dışında, anketin uygulanmasında kritik bir nokta daha
var. Anketi biz gönderelim, firma doldursun, bize iade etsin;
buradan bir sonuç almak mümkün değil. Firma sahibinin anke­
ti uygulayacak uzmanlarımızla diyaloğu çok önemli. Zaten bu
diyalog esnasında firma sahibi kendi eksikliğini de bir anlamda
ortaya çıkarmış oluyor."
Yapılan analizleri örneklerle açıklayan Doç. Dr. Yavuz Cabbar,
ankete katılan firmaların çoğunun inovasyona yabancı olma­
yan ve ihracat yapan firmalar olduğunu ifade etti. Çalışmanın
yapıldığı firmaların, farkındalık konusunda bir gelişim kaydedemediğini ifade eden Cabbar, bu durumun inovasyon kavra­
mını içselleştirerek aşılacağını belirtti.
Ankara Kalkınma Ajansı'yla da konu hakkında yeni girişimle­
rinin bulunduğunu ifade eden ASO Genel Sekreteri Doç. Dr.
Yavuz Cabbar, konuşmasını "Üyelerimizden İspanya'da olduğu
gibi bu analiz çalışmasında sıraya girmelerini arzu ediyorum.
Çıkış inovasyonda diyorum." sözleriyle tamamladı.
Toplantıda söz alan Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
üniversite olarak sanayiyle iş birliği yapmaya her zaman
Abdurrahim Özgenoğlu ise üniversitelerinin sanayiyle iş
açık olduklarını ifade etti. Metal Şekillendirme Mükemme­
birliğine önem verdiğine değinerek, 2005 yılında Ankara
liyet Merkezi'nin giderlerini üniversite bütçesinden karşıla­
Ostim'de kısa adı ENİLOB olan, 3 kişinin görevli olduğu,
mak zorunda olduklarını söyleyen Rektör Özgenoğlu, yeni
Endüstriyel İlişkiler Ofisi'ni kurduklarını belirtti. İş Geliştir­
yasayla bu giderlerin Kalkınma Bakanlığı marifetiyle karşı­
me Merkezi'nde bir ofis açtıklarını söyleyen Özgenoğlu,
lanması için bir model geliştirildiğine değindi.
üniversite - sanayi iş birliğini geliştirmek için büyüklü kü­
çüklü birçok firmayla görüştüklerini, anketler yaptıklarını,
Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özge-
konferanslar düzenlediklerini ifade etti. Prof. Dr. Abdurra­
noğlu, üniversite olarak görevlerini yapmaya çalıştıklarını
him Özgenoğlu, 2 sene boyunca çaba gösterdiklerini, fakat
belirterek, sanayicilerin de üniversitelere yakın olmaları ge­
istedikleri verimi elde edemediklerini söyledi.
rektiğini ifade etti. Tüm şirketleri; Kalkınma Bakanlığı, Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve TÜBİTAK'ın desteklerini
TÜBİTAK'ın, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'yla birlikte
değerlendirmeye çağıran Özgenoğlu, üniversite olarak her
kurduğu; girişimci, yenilikçi üniversite sınıflamalarında üni­
zaman ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını
versite olarak ilk sıralarda yer aldığına değinen Özgenoğlu,
belirtti.
ASO Meslek Komiteleri Ortak toplantısının 2. oturumunda ise
Kanunda yazılacak metinleri sadeleştirmeye çalışmanın ciddi
Galatasaray Üniversitesi Vergi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim
sıkıntılara yol açacağını ifade eden Üzeltürk, yeni tasarıdaki
Üyesi Prof. Dr. Hakan Üzeltürk tarafından "Yeni Gelir Vergisi
91 olan madde sayısının azlığının, hacmen daralma değil, aksi­
Kanun Tasarısı" hakkında sanayicilere bilgi verildi.
ne genişleme yarattığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
"Konuyla ilgili, en büyük hatalardan bir tanesi; gelir, kazanç ve
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.
irat kavramları üzerine. Bu husus idare tarafından da hazır­
Dr. Hakan Üzeltürk konuşmasının başında yeni Gelir Vergisi
lansa, metinler hâlâ tam olarak ortaya koyulamamış durum­
Kanunu'nun uzun süredir sürüncemede olduğundan bahsede­
da. Klasik olarak gelir, kazanç ve iratlardan oluşur. Kazanç ve
rek, Gelir ve Kurumlar Vergisi'nin tek kanun altında ve modern
iratlar birlikte gelir kavramını oluşturur. Bununla birlikte, sanki
bir şekilde nasıl olabileceği konusunda uzun yıllar çalıştıkları­
Kurumlar Vergisi'nde elde edilen gelirler kazanç, diğerleri irat­
nı dile getirdi. Bahsi geçen çalışmalar neticesinde, önceliğin
mış gibi bir algılama var; bu madde metinlerinde karşımıza çı­
Kurumlar Vergisi'ne verilmesi gerektiği sonucunun çıktığı­
kıyor. Kurumlar Vergisi'nin metinleri de tabii Gelir Vergisi işine
nı belirten Üzeltürk, önceki yıllarda mevzuatta bulunmayan
aktarıldığı için bu tezatları da ayıklamak gerekli, o tezatların
çok yeni hükümler olduğunu, CFC kuralları veya uluslararası
ayıklanmasında önemli sorunlar var."
düzenlemelerin hayata geçtiğini, fakat Gelir Vergisi ayağının
geciktiğini söyledi.
Prof. Dr. Hakan Üzeltürk konuşmasına şöyle devam etti: "Gelir
Vergisi gibi çok önemli bir alanda reform ya da revizyon çalış­
malarında, mutlak surette çağdaş ülke uygulamalarını örnek
almak lazım. Örneğin, Birleşik Krallık'ta bu konuda çok ciddi ça­
Kazanç, irat ve gelir üçlemesinde, gelir tercihini öne çıkarmak
gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Hakan Üzeltürk, kanunda be­
lirtilen çocuk kavramı, kurum ve kuruluş tanımları, esnaf mu­
aflığı kavramı, kanunun yürürlüğe girmesi, Türkçeleştirme ve
buna benzer birçok konudaki karışıklıkların giderilmesi gerek­
tiğini belirtti.
lışmalar yapıldı. Sürekli komiteler var. Bu sürekli komiteler ger­
Sistematik hataları da örneklendiren Üzeltürk, sözlerine şöyle
çekten konunun uzmanları, saygın isimler. Bu isimler idare dı­
devam etti: "Sistematik bakımdan, yine ticari kazancın basit
şındaki kişilerden oluşuyorlar ve sadece hukukçu ya da vergici
usulde tespiti meselesinde olduğu gibi, basit usulden fayda­
değil; konuyla ilgisi olmayan, sadece mantığını düzeltmeye ça­
lanamayacak olanların 18. maddede olması gerekiyor. Bunun
lışacak; matematikçi, istatistikçi, toplum bilimci gibi kişilerin de
dışında yine diğer 70. madde, 92. maddede tekrarlar var, bu
olduğu alanlar. Yani reform komitelerini bu şekilde oluşturmak
tekrarların burada yer almaması gerekiyor. Ayrıca, hızlı bir şe­
ve sürekli olarak çalışmasını sağlamak zorundayız."
kilde numaralandırma hataları var. Vergi Konseyi sırasında,
ileride bu iki kanun birleşirse buna uygun bir sistematik olsun
gerektiğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: "Holding
diye düşünmüştük ama burada mantık hatası var. Örneğin,
şirketlerle ilgili aynı haklar tanınmıyor bu konuda. İdare, bu ka­
eğer birinci fıkra ve ikinci fıkra yoksa oraya fıkra koymanın
zancın fiktif olduğunu ve istisna kapsamında yer almadığını
anlamı yok."
söylüyor. Zaten o düşüncedeydi ama gerekçe de yazıyor ay­
Esasla ilgili hususlara değinen Üzeltürk, asgari geçim indirimi­
nin bir ihtiyaç olduğunu ifade ederek, çocuk sayısına bağlama­
nın yanlış olduğunu belirtti. Vergi sürelerinin sürekli değişti­
ğinden yakınan Üzeltürk, ticari organizasyon kavramına belirli
kıstaslar getirilmesini olumlu olarak değerlendirdi.
Diğer kanunlarda yer alan; muafiyet, istisna ve indirim hüküm­
lerinin Gelir Vergisi bakımından geçersiz olmasının hukuken
mümkün olmadığını belirten Üzeltürk, şeklî kanunlarla Maliye
Bakanlığı'na yetki verilmesinin de problemli olduğuna değindi.
Prof. Dr. Hakan Üzeltürk, doğal afetlerle ilgili yapılacak yardım
indiriminin, Başbakanlığın belirleyeceği kurum kuruluşlar ara­
cılığıyla, makbuz karşılığında yapılması şartına bağlanmasının
acil durumlarda mağduriyet yarattığını söyleyerek, eğitim ve
sağlık harcamaları bakımından sınırlar getirilmesinin ve gelir
belgesi mükellefi olandan belge alma şartı aranmasının insani
açıdan uygun olmadığını belirtti.
rıca. Gerekçeler bir kere çok kişinin sandığının aksine hukuken
bağlayıcılığı olmayan metinlerdir. Gerekçede yazabilirsiniz. So­
run, idarenin zaman zaman bu gerekçeleri daha sonraki incele­
melerde esas olarak kullanması. Gerekçede yazması sebebiyle
karar veren hâkimler var maalesef. Danıştay, hiç bakmadan bu
kararları onaylıyor ve karar kesinleşiyor."
Kat karşılığı arsa payının devrinin ticari kazanç kapsamında
değerlendirilmesinin yanlış olduğunu ifade eden Üzeltürk,
Gelir Vergisi Kanunu'nun bu haliyle çıkması durumunda ciddi
ihtilaflar oluşabileceğini dile getirdi.
Sermayenin tabana yayılmasının kolaylaştırılmasının önemli
bir gelişme olduğunu dile getiren Üzeltürk, stopajla ilgili yeni
yükümlülüklerle ilgili sıkıntılara değinerek; tasfiye, birleşme,
bölünme ve devirlerle ilgili sistemde çok ciddi sıkıntılar oldu­
ğunu ifade etti.
Profesör Doktor Hakan Üzeltürk'ün önemli olarak gördüğü
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi'nde uygulanan indirimlerde
diğer başlıklar ise; elektronik ortam veya alan adlarının kira­
Bakanlar Kurulu'na yüksek düzenleme yetkisinin verilmesinin
lanmasından elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradı ola­
doğru olmadığını belirten Üzeltürk, yüzde 90'a varan vergi in­
rak değerlendirilmesi, Türkiye'de kalma süresi 3 tam yılı aşan
dirimlerinin oluşabildiğini, bu konunun kanunla düzenlenmesi
iş adamları, uzman, memur ve basın yayın çalışanlarının tüm
gerektiğini ifade etti.
kazançları üzerinden vergilendirilecek olmaları, yıllara yaygın
inşaat onarma işleri meselesi oldu.
Üzeltürk, yurt dışından elde edilen kira gelirleri konusunda,
idare uygulamaları ile Danıştay uygulamaları arasında çok
Konuşmasına serbest meslek erbabının çok ciddi sıkıntıları ol­
ciddi farklılıklar olduğunu dile getirerek, bu problemin çözü­
duğunu vurgulayarak devam eden Üzeltürk, henüz elde edil­
münün Maliye Bakanlığı'nın talebiyle Danıştay'la görüşülerek
meyen gelirin KDV'sinin ödenebildiğini belirterek, bu durumun
gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. Geçici Vergi'yle ilgili iade ta­
iyileştirilmesi gerektiğine değindi. Serbest meslek kazançların­
lepleri bakımından problemin çözülmüş olduğunu dile getiren
da beyin faaliyetlerinin ön plana çıktığını dile getiren Üzeltürk,
Üzeltürk; deniz, hava ulaştırma araçlarının kiralanması ve kira
telif kazançlarıyla ilgili KDV istisnası getirilip, getirilmemesi
gelirlerindeki götürü gider meselesinin mükelleflerin cebinden
konusunun tartışıldığını belirtti.
daha çok para çıkmasına neden olduğunu ifade etti.
Son olarak Türk vergi sistemiyle ilgili sorunlara değinen Gala­
Prof. Dr. Hakan Üzeltürk'ün önemli hususlardan bir tanesi
tasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Profesör
olarak değerlendirdiği; kurumların en az iki yıl süreyle sahip
Doktor Hakan Üzeltürk'ün önemle vurguladığı diğer hususlar
olduğu taşınmazların ve iştirak hisselerinin satışından elde
ise ülkemizin bir vergi politikasının oluşturulamamış olması ve
edilen kazançlarla ilgili sıkıntıların kanun metninde belirtilmesi
mükellef hakları konusundaki eksikliklerdi.
Daha sonra Uyumsoft yetkilisi İbrahim Şengül "E-Fatura"'
ların özel entegratörü mali mühürle de onaylamasını talep
hakkında bir sunum gerçekleştirdi.
edebileceklerini söyleyen Şengül, sözlerine şöyle devam
E-fatura
uygulamalarında
entegratör
firma
olan
Uyumsoft'ta proje yöneticisi görevini üstlenen İbrahim
etti "Birden fazla fatura üreten ya da fatura yoğunluğu
çok fazla sayıda olan firmalar, aynı anda tek mali mühürle
Şengül, elektronik faturayla ilgili süreçlerin Ankara'daki ta­
faturalarını mühürleyemeyeceği için özel entegratörün de
kibini yürüttüğünü belirterek konuşmasına başladı.
mühürlerini kullanabilecekleri bu tebliğde yayınlandı."
Uyumsoft'un 1996 yılından bu yana faaliyet gösteren
Elektronik faturanın kapsamı konusunda bilgilendirmeler­
yerli bir firma olduğunu belirten Şengül, 500'e yakın fir­
de bulunan Şengül, kâğıt faturalara oranla maliyetlerin de
maya hizmet sağladıklarını ifade etti. 5-6 senedir kamu
büyük oranda azaldığını belirtti. Elektronik faturada düzelt­
sektöründe MERSİS Projesi ve Gümrük Ticaret Bakanlığı'nın
Hal Takip Projesi'nin ana yüklenicisi olduklarını ifade eden
Şengül, e-faturayla faturaların sadece ortamının değiştiğini
belirtti.
melerin anlık olarak yapılabileceğini söyleyen İbrahim Şengül, 2014 itibarıyla devreye alınacak bu sistemin aslında
dünyada eski bir yöntem olduğuna vurgu yaptı.
Elektronik faturada yasal sürecin 397 sıra No'lu tebliğiyle
Uyumsoft proje yöneticisi İbrahim Şengül, e-fatura gönde­
başlayarak, 5 Mart 2010 tarihinde ilk olarak anonim ve li­
rimi için, e-portal, doğrudan entegrasyon ve özel enteg-
mitet şirketlerin kullanımına tercihli olarak açıldığını ifade
ratör olmak üzere 3 yöntem olduğunu söyleyerek, Gelir
eden. İbrahim Şengül, yayınlanan diğer bir tebliğle gerçek
İdaresi'nin BİS raporunda sistemin 7/24 ulaşılabilirliğini
kişi mükelleflerin uygulamaya katıldığını söyleyerek, 421
istediğini belirtti. Özel entegratörlüğün diğer sistemlere
sıra no'lu tebliğle kayıtlı kullanıcılar arasında elektronik fa­
turanın zorunlu hale getirildiğini belirtti.
göre avantajlarını dile getiren Şengül, Eylül 2014'te elekt­
ronik defter, akabinde elektronik irsaliye, e-ödeme, e-bilet,
424 sıra no'lu tebliğle gerçek kişilerin faturalarını mali mü­
e-kayıtlı elektronik posta dönüşümlü olarak tekrar karşımı­
hürle onaylayabileceklerini ve isteyen kullanıcıların, fatura­
za çıkacağını söyleyerek sözlerine son verdi.
ŞINASI CANDAN
GELİR İDARESİ BAŞKAN VEKİLİ
İkinci oturumun son konuşmacısı ise Gelir İdaresi Başkan
Vekili Şinasi Candan oldu.
diğer veriler ve ekonomi içindeki aktörlerden topladığımız
verileri yorumlayarak, güçlü bir bilgi sistemi kuracak Gelir
Politikaları Genel Müdürlüğü'nün oluşturacağı politikalarda
Şinasi Candan, Ankara Vergi Dairesi Başkanı olarak görev
yaptığı 7 yıllık süre içinde Ankara Sanayi Odası Başkanı'yla
iş birliği içinde sıkıntı yaşayan mükelleflerin sorunlarına çö­
züm sağlamaya çalıştıklarını belirtti.
Şinasi Candan, Gelir Vergisi Kanunu'nun Mecliste bir tasa­
rı şeklinde alt komisyonda görüşülmesiyle gerek meslek
örgütlerinde gerek üniversitelerin yapacağı katkılarla ça­
lışmaların daha verimli hale geleceğini ifade etti. Candan,
tasarının izleyeceği süreçle ilgili "Maliye Bakanlığı, Bakanlı­
ğın Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü kanunları hazırlar ve
kanun tasarılarını hükümetin politikaları çerçevesinde yüce
meclise sunar. Gelir İdaresi Başkanlığı ise sadece elindeki
katkıyı paylaşır." dedi.
Candan, Gelir İdaresi Başkanı Vekili olarak mükelleflere
daha iyi hizmet vermek için e-fatura, e-defter gibi uygu­
lamaların teknolojiyi en iyi şekilde kullanarak ekonomideki
verileri de almayı amaçladıklarını ve bu sistemler üzerine
kurdukları değişik projeleri aktardı. Sözlerine örneklerle de­
vam eden Şinasi Candan: "Türkiye'de sektörlerle ilgili bilgi
sağlama veri kaynağına çok rahatlıkla ulaşamıyoruz. Çün­
kü verileri her bakanlık, her kuruluş kendi bir şekilde elde
ediyor. Fakat bu bilgilerin çok sağlam bir veri tabanına da­
yanılarak elde edildiğini de söyleyemem. Bu verilerle daha
sonra kendi analizlerini yaparak politikalar üretmeye çalışı­
yor. Biz de bu amaçla Gelir İdaresi Başkanlığı olarak çok de­
ğişik mükelleflerimizden veriler topluyoruz. BA, BS formları,
Başkanlığımızın daha isabetli kararlar almasını sağlayaca­
ğız." dedi.
E-faturayla ilgili konuya dönerek sisteme yoğun girişi en­
gellemek amacıyla 10 milyon ya da 25 milyon kullanıcı
gibi bir kriter koyduklarını çünkü sistemin gerekli altyapıyı
kazanması için bir geçiş aşamasını öngörmek gerektiğini
açıklayan Candan, zaman içinde bütün sistemin e-fatura
kullandığı bir yapıya dönüşeceğini, o zamana kadar bel­
ge sayısı 3 binin altında olan mükellefler için Gelir İdaresi
Başkanlığı'nın portalını da çok rahatlıkla kullanılabileceğini
belirtti. Candan, işlem hacmi çok yüksek olup, bunu şimdi
de yapan firmaların olduğunu, kendi entegrasyonunu ya­
pan veya özel entegrasyon kullanan firmaların da bu hiz­
meti alabileceğini ama ilerleyen süreçte e-faturanın bütün
aktiviteyi, bütün faaliyetleri kapsayan bir yapıya dönüşe­
ceğini, arkasından e-defter ve e-arşivin de gelebileceğini
sözlerine ekledi.
Şinasi Candan, teknolojinin ve ekonominin çok hızlı ilerleyip
değişmesine değinerek şunları söyledi: "Bazen bırakın bir yıl
beklemeyi, hafta içinde çok kısa sürede gerekli düzenleme­
leri yapmanız, ekonomideki gidişatı yönlendirmek açısından
gerekebiliyor. Bu nedenle çok hızlı bir süreçteyiz ve ayak
uydurmaya çalışıyoruz. O aşamada da mükelleflerimizin
bizlerle daha yakın ilişki içinde olması, onları anlamamız açı­
sından önemli."
Ankara Sanayi Odası Başkanı
Nurettin Özdebir'in moderatörlüğünde gerçekleşen 3. otu­
rumda ise 32 meslek komite­
sinden gelen soru ve öneriler
ele alındı. ASO Genel Sekreteri
Doç. Dr. Yavuz Cabbar, çözülen
sorunlar ve girişimler konusun­
da bilgi verdi. Katılımcıların kat­
kılarıyla, çözümü için uğraşılan
konular yeniden ele alındı.
TÜRKİYE ULUSAL AJANSI
TURKISH NATIONAL AGENCY
Eğitimde İş Dünyası İçin
Güçlendiriimiş Yeni bir
Roi ve Yeni Fırsatlar: ,
Erasmus+ Programı (İTO)
2007-2013 döneminde ülkemizde Avrupa Birliği
Bakanlığı Türkiye Ulusal Ajansı koordinasyonunda
yürütülen AB eğitim ve gençlik programları, önü­
müzdeki yedi yıllık dönem için yeniden yapılandırı­
lıyor. Bu çerçevede, Avrupa Komisyonu'nun eğitim,
öğretim, gençlik ve spor için önerdiği yeni program
Erasmus+ olarak adlandırılacak.
Erasmus+, eğitim ve öğretime yapılan yatırımın, yaş
ve geçmiş bilgilerine bakılmaksızın kişilerin potansi­
yelini açığa çıkarmada anahtar rol oynadığı gerçe­
ğine dayanmaktadır. Bu çerçevede yeni program,
bireylerin kişisel gelişimlerini güçlendirmeye, yeni
beceriler kazanmasına ve istihdam olanaklarını art­
tırmalarına yardım edecektir.
Yeni program kapsamında önümüzdeki dönemde;
Mevcut programın ana faaliyetleri olan öğrenme
hareketliliği, iş birliği (ortaklık) projeleri ve politika
reformu için destek devam edecektir. Bununla birlik­
te, eğitim sistemi üzerinde etkisi fazla ve AB katma
değeri yüksek olan faaliyetler güçlendirilecektir. Bil­
hassa eğitim-öğretim kurumları veya gençlik organi­
zasyonlarının iyi uygulamaları paylaşmaları, iş dün­
yasının yenilik ve istihdam edilebilirliği teşvik etmesi
için daha fazla imkân olacaktır.
Eğitim-öğretimde iş dünyasına atfedilen güçlendiril­
miş role paralel olarak iş dünyası ile yükseköğretim
sektörünün iş birliğini öngören Bilgi Ortaklıkları ile
iş dünyası ile mesleki eğitim sektörünün iş birliği­
ni öngören Sektörel Beceri Ortaklıkları, Erasmus+
Programı'nı eski programdan ayıran yeni unsurlardır.
Erasmus+ Programı İş Dünyasına Neler
Sunuyor?
❖
Avrupa genelinde 2 milyon yükseköğrenim
öğrencisinin,
❖
650 bin mesleki eğitim öğrencisinin,
Erasmus+ Programı, bireylere ve kurumlara yönelik
olmak üzere iki temel destek alanını içermektedir.
❖
200 bin yüksek lisans öğrencisinin,
Bireyler İçin Öğrenme Fırsatları
❖
500 bin gencin,
❖
800 bin genç çalışanın, öğretim üyesinin,
öğretmenin ve eğitimcinin,
Programın en yüksek bütçesinin ayrıldığı "Bireyler
için Öğrenme Hareketliliği"; eğitim, öğrenim, staj,
öğretme, profesyonel gelişim ve yaygın öğrenim
kapsamındaki gençlik aktiviteleri (gönüllülük) ama­
cıyla Avrupa ülkelerine yapılan hareketlilikleri des­
tekleyecektir. Bununla birlikte başvurular bireysel
değil, kurumsaldır. Bu çerçevede, bilhassa iş dün­
yasının çatı kurumları, bünyelerindeki kuruluşlarda
çalışan mesleki eğitimden sorumlu kişiler ile mesleki
eğitime devam eden veya yeni mezun olmuş öğren­
ciler için hareketlilik projesi hazırlayabilirler. Öğren­
me Hareketliliği projeleri için son başvuru tarihi 17
Mart 2014 olup, başvurular Türkiye Ulusal Ajansı'na
yapılacaktır. Bahse konu başvurular her yıl tekrarla­
nacak olup, ayrıntılı bilgi Türk Ulusal Ajansı internet
sitesinde en güncel hali ile yer almaktadır.
yurt dışında eğitim almasını hedeflemektedir.
Erasmus+ Programı'nın Mevcut Programdan
Farkı Ne Olacak?
Erasmus+ Programı, etkiyi arttıracak şekilde bütünle­
şik bir yapıya sahip olacaktır. Bununla birlikte, temel
amaç -yani kişilerin becerilerinin ve nihai olarak istih­
dam edilebilirliklerinin geliştirilmesi, aynı zamanda
eğitim-öğretim sistemlerinin modernizasyonunun
desteklenmesi- aynı kalmaktadır. Erasmus+ Prog­
ramı, mevcut 7 programı tek bir program ile ikame
edecek: Mevcut Hayatboyu Öğrenme Programı'nı
(Erasmus, Leonardo da Vinci, Comenius and Grundtvig), Youth in Action Programı'nı ve 5 uluslararası
iş birliği programını (Erasmus Mundus, Tempus, Alfa,
Edulink ve sanayileşmiş ülkeler ile iş birliği progra­
mı) bir araya getirmektedir. Tek program, daha basit
başvuru kuralları ve prosedürlerini getirecek ve aynı
zamanda parçalı yapının ve mükerrer faaliyetlerin
önlenmesini sağlayacaktır.
74
Erasmus+ Programı; 5 milyondan fazla kişi için Av­
rupa Birliği sınırları içinde ve/veya dışında bireysel
öğrenme fırsatları sağlayacaktır. 2014-2020 dö­
neminde gerçekleştirilecek projelere ait bütçenin
% 63'ü bu faaliyet için ayrılmıştır. Gerçekleştirilecek
projeler aracılığı ile bireyler için öğrenme fırsatları şu
şekillerde gerçekleşebilir:
ü
ü
ü
Eğitim, Öğretim
Öğrenim
Staj
ü
ü
ü
Profesyonel gelişim
Yaygın öğrenme temelli gençlik aktiviteleri
Gönüllü çalışmalar
Tr
"Pasif Ev Projesi" Yapı Sektöründe Enerji
Verimliliği Uygulamaları
Küçük ve Orta Boy İşletmelerin
Rekabetçi Bilgi Yeteneklerinin Artırılması
Projesi
Proje ile "pasif ev" olarak adlandırılarn %85
verimli bir bina yapılabilmesi için gereken
kalifiye elmanın yetiştirilmesi hedeflendi.
Bu Proje ile küçük ve orta boy işletmelerde
çalışanların "rekabetçi bilgi" alanındaki
farkındalıklarının artırılmasıdır.
Proje kapsamında Bolu Abant izzet Baysal
Üniversitesi ile işbirliği yapılarak kampüs
içerisinde bir pasif ev inşaa edilmesi ve bu
mekanın "Enerji Verimliliği Merkezi" olarak
kullanılması palanlanmııştır.
Bu kapsamda bir e-learning faaliyetinin
gerçekleştirilmesi ve uygulanması
hedeflerden bir tanesidir.
Projeyi Yapan Kurum: Baran izolasyon Ltd
Projeyi Yapan Kurum: İstanbul Demir ve
Demir Dışı Metaller ihracatçı Birlikleri
Hareketlilikler ve Katılımcı Sayısı: Almanya,
Belçika, Macaristan, Çek Cum. 65 Katılımcı.
Bütçe: 111.742EUR
Bu kapsamda Üniversiteler ve eğitim
kurumlan bir araya getirilecektir.
Hareketlikler: Litvanya, ispanya, Bulgarisyan,
Hırvatistan, Yunanistan
Toplam Bütçe: 280.00ÛEUR
Yenilik ve İyi Uygulamaların Değişimi için
İş Birliği
Bu faaliyet ile eğitim kurumlan, gençlik örgütleri, iş
dünyası, yerel / bölgesel otoriteler ve sivil toplum
kuruluşları arasında eğitim, öğretim ve gençlik akti­
viteleri bağlamında kurumsal iş birlikleri (ortaklıklar)
oluşturulması teşvik edilerek, bu ortaklıklar yoluyla
iyi ve yenilikçi uygulamaların değişimi ve geliştiril­
mesi ile yaratıcılık, girişimcilik ve istihdam edilebi­
lirliğin arttırılması hedeflenmektedir. İyi ve Yenilikçi
Uygulamalar İçin İş Birliği fırsatları altında iş dünya­
sının yararlanabileceği 3 faaliyet türü bulunmakta­
dır: Stratejik Ortaklıklar, Sektörel Beceri Ortaklıkları
ve Bilgi Ortaklıkları.
2014-2020 döneminde İyi ve Yenilikçi Uygulamalar
İçin İşbirliği altında iş dünyasına yönelik iki önemli
yeni destek türü olarak geliştirilen "Sektörel Beceri
Ortaklıkları (Sector Skills Alliances)" ve "Bilgi Ortak­
lıkları (Knowledge Alliances)" ile iş ve eğitim dünyası
arasında iş birliği yapılarak, müfredatın ve yeterlilik­
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
lerin geliştirilmesi yoluyla ilgili sektörde ihtiyaç du­
yulan becerilerin geliştirilmesi ve girişimciliğin arttı­
rılması hedeflenmektedir.
Stratejik Ortaklıklar
Stratejik Ortaklıklar; eğitim-öğretim kurumları, kamu
idareleri, gençlik örgütleri, iş dünyası, sosyal taraflar
ve sivil toplum örgütlerini; eğitim, öğretim ve genç­
lik alanlarında oluşturacakları iş birlikleri vasıtası ile
iyi ve yenilikçi uygulamaların (yüksek kaliteli eğitim,
kurumsal modernizasyon ve sosyal yenilikçilik) ku­
rumlar arasındaki aktarımı olarak tanımlanabilir. Bu
surette kurumlar, kendi aralarında bilgi ve birikim­
lerini, iyi ve yenilikçi uygulamalar çerçevesinde pay­
laşarak stratejik ortaklıklar oluşturabilirler. Stratejik
Ortaklık projeleri için son başvuru tarihi 30 Nisan
2014 olup, başvurular Türkiye Ulusal Ajansı'na ya­
pılacaktır. Bu program da yine diğer programlar gibi
sürekli tekrarlanacak olup, gerekli bütün bilgiler ve
örnek projelere ait bilgi gerek Türk Ulusal Ajansı in­
ternet sitesinden gerekse AB Komisyonu'na ait kay­
naklardan rahatlıkla elde edilebilir konumdadır.
75
Sektörel Beceri Ortaklıkları
Avrupa Komisyonu tarafından iş dünyasının eğitim
projelerinde yer almasının önemi her platformda
vurgulanmış ve bu sebeple "Sektörel Beceri Ortak­
lıkları" faaliyetine özel önem verilmiştir. Bu alanda
sunulacak projeler temel ve ileri mesleki eğitim sis­
temlerinin; belli bir ekonomik sektörde iş gücü piya­
sasının duyduğu sektörel beceri ihtiyaçlarına cevap
verebilirliğini arttırmayı hedefleyen uluslararası pro­
jeler olacaktır. Bu çerçevede bu faaliyetin amaçları;
• Farklı ekonomik sektörler tarafından ihtiyaç du­
yulan mesleki becerilere sahip kalifiye eleman­
ların eksikliğini gidermek için iş dünyası, eğitim
dünyası, sosyal taraflar ile kamu ve özel kurum
ve kuruluşların ülkeler arası iş birliğini teşvik
etmek ve bu alana yönelik eğitim mekanizma­
larını geliştirmek,
• İş piyasasındaki beceri ihtiyaçları ve buna iliş­
kin eğilimlerden hareketle, - iş gücü piyasasının
gerektirdiği becerilere ve donanımlara sahip iş
gücünü yetiştirmek için ortak müfredat ve yön­
temler tasarlamak ve uygulamak,
• Belirlenen sektörlerin rekabet güçlerini arttır­
mak için eğitimde sistem düzeyinde etki sağla­
mak ve bu alandaki dönüşüme katkı vermektir.
Bu faaliyet kapsamında uygun kabul edilen sektör­
ler; Avrupa Sektörel Beceriler Konseylerini oluşturan
sektörler (tekstil, giyim, deri, ticaret vb.), ileri imalat,
bilgi ve iletişim teknolojileri, Eko-İnovasyon (çevre
teknolojileri) gibi beceri uyuşmazlıkları bulunan ve
Avrupa Komisyonu'nun mevcut politikalarıyla mü­
dahale ettiği sektörler ve de kültürel ve yaratıcı en­
düstriler olarak belirtilmiştir.
Bilgi Ortaklıkları
Bilgi Ortaklıkları, yükseköğretim ve iş dünyası ara­
sında bir köprü kurmayı hedefleyen uluslararası,
yapılandırılmış ve sonuç odaklı projelerdir. Bilgi bir­
liktelikleri; yaratıcılık, yenilik ve girişimciliği teşvik
etmek üzere yükseköğretim kurumları ve iş dünyası
arasında iş birliği yapılmasını hedeflemektedir. Bu
çerçevede bu faaliyetin amaçları;
• Öğretme, öğrenme ve yönetme hakkında yeni­
likçi yollar geliştirmek,
76
• Öğrencilerin, akademisyenlerin ve firma çalışan­
larının girişimci yeterliklerini ve toplamda giri­
şimciliği teşvik etmek,
• Bilgi ve birikimin değişimini ve akışını güçlen­
dirmek,
• Bilginin yeniden oluşturulmasını teşvik etmek,
• Yükseköğretim kurumları ve şirketler arasında­
ki iş birliğini teşvik etmektir.
Sektörel Beceri Ortaklıkları ve Bilgi Ortaklıkları için
son başvuru tarihi 3 Nisan 2014 olarak belirlen­
miştir. Bu projeler, komisyon merkezli olduğundan,
doğrudan Brüksel'deki Education, Audio-visual and
Culture Executive Agency (Eğitim, İşitsel ve Görsel
Kültür Yönetim Ajansı http://eacea.ec.europa.eu) ta­
rafından uygulanan ve başvuruları alınan projelerdir.
Erasmus+ ve İş Dünyasının Rolü
Sonuç olarak, Erasmus+ Programı; sanayi ve tica­
ret odalarına, meslek örgütlerine, firmalara ve iş
âleminin diğer unsurlarına, yükseköğretim ve mes­
leki eğitim kurumları ile birlikte Avrupa seviyesinde
ortaklıklar oluşturarak iş gücü piyasasının ihtiyaç
duyduğu nitelikte eleman yetiştirilmesi, bilgi, yenilik
ve girişimcilik kapasitesinin geliştirilmesi ve nihaye­
tinde ekonomik rekabet edilebilirliğin sağlanması
için önemli bir rol atfetmektedir.
Bu öneme binaen Erasmus+ Programı; eğitim, öğ­
retim ve gençlik alanında iş dünyası ve sosyal pay­
daşlar ile iletişim kanallarının geliştirilerek iş birlikleri
oluşturulmasına öncelik vermekte ve bu konuda çok
önemli fırsatlar sunmaktadır.
Başta ülke çapına yayılmış ticaret ve sanayi odala­
rımız olmak üzere iş dünyamızın bu fırsatları etkin
bir şekilde değerlendirmesi, önümüzdeki dönemde
dünya ile rekabet edebilir bir iş gücü oluşturulması
açısından büyük önem arz edecektir.
Türkiye Ulusal Ajansı olarak, eğitim sistemimizin ka­
litesini arttırarak, çağın gerektirdiği donanımlara sa­
hip, yenilik ve girişimcilik kapasitesi yüksek bireyler
yetiştirmek üzere iş dünyamızı bu projelere aktif bir
şekilde katılmaya davet ediyoruz.
Daha fazla bilgi için: www.ua.gov.tr
'DAN
Macaristan'dan ASO Üyelerine
Vize Kolaylığı
19 Aralık 2013
Ankara Sanayi Odası ile Macaristan Büyükelçiliği
Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor
arasında yapılan vize anlaşması ile ASO üyeleri ar­
Orban'ın huzurunda yapıldı.
tık Macaristan vizesini daha kolay alacak.
Ankara Sanayi Odası ile Macaristan arasındaki iş
ASO ile Macaristan arasındaki vize iş birliği anlaş­
birliği anlaşması, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nu­
ması, 19 Aralık 2013 tarihinde Başbakan Recep
rettin Özdebir ile Macaristan'ın Ankara Büyükelçisi
Janos Hovari tarafından Viktor Orban'ın resmi zi­
yareti nedeniyle Başbakanlık'ta imzalandı.
İmzalanan anlaşma ile iki ülke arasında ekonomik
ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir engel olan
vize konusunda ASO üyelerinin iş seyahatlerinde
gerçekleştirecekleri vize başvurularında kolaylık­
lar sağlanacak. Ankara Sanayi Odası'nın ilgili üyesi
için Macaristan Büyükelçiliği'ne yazacağı yazı ile
çok az sayıda belge ile uzun süreli ve çok girişli
Schengen vizesi alınabilecek.
Sahra Altı Afrika Bölgesi Ticaret Müşavirleri
Firma Buluşmaları Etkinliği
16 Kasım 2013
SAHRA ALTI AFRİKA BÖLGESİ
¡ET MÜŞAVİRLERİ FİRMA BULUŞMALARI ETKİNLİĞİ
16 KASIM 2013
ASO Başkanı Nurettin Özdebir Ekonomi Bakanlığı ta­
rafından 16 Kasım tarihinde düzenlenen Sahra Altı
Afrika Bölgesi Ticaret Müşavirleri Firma Buluşmaları
Etkinliği toplantısına katıldı.
ASO Başkanı Özdebir toplantıda yaptığı konuşma­
da, Afrika'da 1980 - 2000 yılları arasında yüzde 10
düşen kişi başına gelirin, geçen on yıl boyunca yüz­
de 30'un üzerinde bir artış gösterdiğini belirterek,
Afrika'nın hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşadığını
ifade etti. Önümüzdeki on yılın Afrika için daha da
iyi olacağını ve yıllık büyüme beklentisinin yüzde 6
olarak gerçekleşeceğini kaydeden Özdebir, "Aldığı
doğrudan yabancı yatırım miktarı da şu an dünyanın
en hızlı büyüyen kıtası olan Afrika'nın bu konumunu
koruyacağını gösteriyor. 2002'de 15 milyar dolar
doğrudan yabancı yatırım alan Afrika, 2006'da 37
milyar dolar, 2012'de 46 milyar dolar yabancı yatırım
aldı. Bu gelişmelerde en büyük katkı Sahraaltı Afrika
ülkelerinden geliyor." dedi.
Sahraaltındaki tüm ülkelerin eşit bir gelişme göste­
remediğini ancak her geçen gün daha fazla sayıda
ülkenin büyüme kervanına katıldığını aktaran Özdebir, artan gelirin doğal olarak mal ve hizmet talebini
de arttırdığını, diğer bir deyişle Afrika'nın dünyanın
en hızlı büyüyen pazarlarından biri olduğunu söyledi.
Özdebir, zengin doğal kaynakları ve büyüyen pazarı
ile Afrika'nın özellikle gelişmiş ülkeler arasında önemli
bir rekabet alanı haline geldiğini belirterek, "Devleti­
miz, tüm bu gelişmeleri doğru okuyarak son yıllarda
kapsamlı bir Afrika açılımı gerçekleştirdi. Daha önce
diplomatik ilişkilerimizin olmadığı birçok Afrika ülkesi
ile diplomatik ilişkiler kuruldu." diye konuştu.
78
Ekonomi Bakanlığı'nın büyük gayretleriyle ihracatçı­
larımızın, daha önce hiç ihracat yapmadığı birçok ül­
keye ihracat yapar hale geldiğini ifade eden Özdebir,
"Müteahhitlerimiz, birçok Afrika ülkesinde projeler
yürütüyorlar. Bugün hangi Afrika başkentine gidi­
lirse gidilsin muhakkak çok sayıda Türk iş adamıyla
karşılaşılacaktır. Üniversitelerimizde okuyan Afrikalı
öğrencilerin sayısı da hızla artmaktadır. Afrika'da bir
sömürgecilik geçmişi olmayan Türkiye'ye ve Türk iş
adamlarına duyulan güven, ülkemizin bu kıtaya açılı­
mını büyük bir biçimde desteklemektedir." dedi.
Ülkemizin Afrika çıkartmasına ASO'nun da katkıda
bulunduğunu söyleyen Özdebir şöyle konuştu: "Su­
dan, Nijerya, Somali, Kenya, Ekvator Ginesi ve Gana'ya
yapılan resmi ziyaretlere katılarak temaslarda bulun­
duk. Ülkemizi ziyaret eden Nijerya, Gana ve Benin
devlet başkanları, ASO I. Organize Sanayi Bölgesi'ni
ziyaret etmiş ve çok etkilenerek bizden kendi ülkele­
rinde de OSB'ler kurmak için destek talep etmişlerdir.
ASO olarak bu taleplere büyük bir gayretle cevap ver­
meye çalışmaktayız. Halen Gana'da üç OSB kurmak
için çalışmalarımız devam etmektedir. Yapılacak bu
OSB'ler, bu ülkelerin doğal kaynaklarından istifade
etmemizi sağlayacak ve özellikle müteahhitlerimize
yeni iş kapıları açacaktır. Ancak, ASO olarak gösterdi­
ğimiz bu gayretlerin devletimizce de desteklenmesini
bekliyoruz. Çünkü bu çabalarımızın doğuracağı olumlu
sonuçlar çok önemli ekonomik kazançlara yol aça­
caktır. Afrika'da kurulacak OSB'lere yatırım yapacak
firmalarımız, o pazarlardaki konumuzu güçlendirecek,
ekonomik ilişkilerimizi derinleştirecek, ihracatımızın
artmasına katkı sağlayacaktır."
ASO olarak Afrika'yı üyelerine daha yakından tanıt­
mak için "En Hızlı Milyar" adında bir kitap yayınlanaca­
ğını belirten Özdebir, Afrika uzmanı bir grup iktisatçı
tarafından titiz araştırmalara dayanılarak yazılan ve
Afrika'nın hızlı büyüme serüvenini akıcı bir dille anla­
tan kitabın, Afrika hakkında oluşmuş birçok önyargıyı
da yok ettiğini kaydetti.
Özdebir, Afrika'nın önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin
daha fazla ticaret ve yatırım yapacağı yer olacağını
ve bunda da ticaret müşavirlerimizin büyük katkıları­
nın olacağını sözlerine ekledi.
ASO'DAN
ASO Başkanı Nurettin Özdebir
ARUS sempozyumuna katıldı
M
Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi'nin
(ARUS) ev sahipliğinde Swiss Otel'de 5 Kasım
tarihinde düzenlenen "Demiryolu Teknolojileri"
konulu sempozyumda, demir yolu teknolojisinde
iş birliğini geliştirmek ve ortak yatırımlar yapmak
üzere Alman demir yolu sanayicileri yerli üretici­
lerle bir araya geldi. Sempozyuma Ankara Sanayi
Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Çankaya Üniver­
sitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç,
Ostim Başkanı Orhan Aydın, Almanya Demiryolu
Sanayicileri Birliği Başkan Yardımcısı Andreas Bec­
ker ve çok sayıda küme üyesi sanayiciler katıldı.
5 Kasım 2013
Özdebir, Türkiye'nin son 10 yılda her alanda ciddi
bir büyüme kaydettiğini belirterek, bu büyüme­
nin temelinde siyasi istikrar ve altyapı çalışmaları
olduğunu vurguladı. Ankara-İstanbul Hızlı Tren
Hattı'nın önümüzdeki aylarda faaliyete başlaya­
cağını hatırlatan Özdebir, "Bu çalışmalar sadece
yük ve yolcu taşımacılığının gelişmesi değil. Ne­
redeyse 80 yıldır ihmal ettiğimiz demir yolu taşı­
macılığının tekrar gündeme gelmesi ve öneminin
idrak edilmesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Özdebir, Ankara'nın demir yolu ulaşımının merkezi
haline geldiğini ifade ederek, bununla beraber An­
Sempozyumda konuşan ASO Başkanı Nurettin
Özdebir, sempozyumun zamanlamasına dikkati
çekerek, "2 kıtayı deniz altından bağlayan ve 29
Ekim'de açılan Marmaray'ın hemen ardından bu
sempozyumun gerçekleşmesi çok önemli. Çin ile
Almanya'yı birbirine bağlayacak demir yolu, boğa­
zın altından geçmeye başladı. Bu sempozyumda
yeni iş birliklerinin önünün açılacağına inanıyo­
kara sanayisinin de bugüne kadar yoğunlaşmadığı
demir yoluna önem vermeye başladığını söyledi.
Ankara sanayisinin demir yolu araçlarıyla yeni yeni
rum." diye konuştu.
ruz." ifadesini kullandı.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
tanışmasına rağmen bu alanda önemli merkezler
olan Adapazarı ve Eskişehir'den liderliği devraldı­
ğına işaret eden Özdebir, "Demir yolu pazarında
artık bizler de varız. Bu araçların Türkiye'de üre­
tilmesini ve üretilen malların kullanılmasını istiyo­
79
ASO Başkanı Özdebir, ARUS 1. Olağan
Genel Kurulu'na katıldı
7 Aralık 2013
Raylı sistemlerde Türkiye'nin
önemli bir pazar olduğunu
belirten Özdebir, bu pazardaki
araçları yüzde 100 üretmeye
talip olduklarını söyledi. Tasa­
rım mülkiyeti kavramının öne­
mine de işaret eden Başkan
Özdebir; "Bugün Türkiye'de
üretilen arabaların bir kısım
tasarımları burada yapılıyor.
Belki yüzde 100'ünü burada
Anadolu Raylı Ulaşım Sistemler Kümelenmesi
(ARUS) 1. Olağan Genel Kurulu 7 Aralık tarihinde
Crowne Plaza'da gerçekleştirildi.
yaptığımız tasarımlar da var.
Ama bu tasarım Türkiye Cumhuriyeti milletinin
malı değil. O firmanın, o markanın mülkiyetinde.
Genel Kurul Toplantısı'na Ankara Sanayi Odası
Dolayısıyla sizin mühendisleriniz orada çalışsa da
Başkanı Nurettin Özdebir'in yanı sıra, Ulaştırma,
sahibi siz değilsiniz ve tasarruf yetkiniz yok. Onun
Denizcilik ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Yahya
dediği yerden, onun istediği parçayı, verdiği fiyat­
Baş, Çankaya Üniversitesi Rektörü ve ARUS Yö­
la almak mecburiyetindesiniz." yorumunu yaptı.
netim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Burhanettin
Güvenç, OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan
Yüzde 51 şartıyla olumlu gelişmeler yaşadıklarını
Aydın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakan­
belirterek, küme olgusuna dikkat çeken Özdebir
lığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü Metin Tahan,
şunları aktardı: "Şartnamede 'yüzde 51 yerli katkı
kamu temsilcileri ve küme üyesi sanayiciler katıldı.
olacak' denmesiyle daha önce randevu alıp görü­
ASO Başkanı Nurettin Özdebir Genel Kurul'da
yaptığı konuşmada, "Ülkemizde çok uzun zaman­
dır ulaşım ağları açısından fazla bir mesafe alama­
şemediğimiz, kapısının önünden geçemediğimiz,
bizi son dakikada taca atanlar şimdi kümeler halin­
de Türkiye'ye geliyorlar. Bu kadar önemli bir şey.
mıştık. Bu süre içerisinde eksikliği kapatmak için
Çok büyük bir istikbal getiren önemli bir adımdı.
öncelikle bu ulaşım araçlarının hareket edebile­
Onun kadar önemli olan bir adım da bu kümelen­
cekleri, gelip yanaşacakları platformların yapılması
me çalışmaları aslında. Bugün global markaların
gerekiyordu." dedi.
arkasında hep kümeler var."
80
ASO'DAN
Özdebir AB Bölgeler Komitesi Türkiye çalışmalar
Grubu'nun 14. toplantısına katıldı
21 Kasım 2013
mıza daha iyi eğitim verebilmek için kazanıyoruz. Bir
ilde, bir bölgede bu ihtiyacımız karşılanamıyorsa orada
para kazanan insanların durmasını gerektiren bir sebep
de kalmıyor. Ankara, zenginlerini, sanatçılarını, kültür
adamlarını İstanbul'a kaptıran bir ilimiz. Şehirlerimizi
planlarken bütün bu faktörlere dikkat etmemiz lazım.
Aksi takdirde şehirleşmede, sanayileşmede de başarılı
olamayız." değerlendirmesinde bulundu.
Yenimahalle Belediyesi'nin ev sahipliğinde, Avrupa Birli­
ği (AB) Bölgeler Komitesi Türkiye Çalışmalar Grubu'nun
14. toplantısı 21 Kasım tarihinde Nazım Hikmet Kültür
ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Toplantıya, An­
kara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Yenima­
halle Belediyesi Başkanı Fethi Yaşar, Türkiye çapında
40 belediye başkanı ve Bölgeler Komitesi üyeleri ile
Çalışmalar Grubu Başkanı Heinz Lehmann da katıldı.
Toplantıda konuşma yapan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, bir sanayi odası başkanı olarak Türkiye'nin şehir­
leşme konusunda çok başarılı olamadığını belirterek,
"Özellikle büyük illerimiz çok uzun süredir ülkemizde
yaşanan terör sorunu nedeniyle çok ciddi göç aldılar.
Ankara yılda yaklaşık 100 bin civarında göç alan bir şe­
hir. Doğu, güneydoğu illerimizdeki bu terörün sonlandırılmasıyla inşallah oralarda da insanlar iş ve aş bulurlar­
sa bu göçün azalacağını tahmin ediyorum. Bu ağır göç
baskısı altında şehirlerimiz sadece barınma ihtiyacımızı
karşılayan ve bunun içerisinde ulaşım ağlarımızı barın­
dıran bir yapıya dönüştü." dedi.
Bir şehrin sanayisinin ve ticaretinin gelişebilmesi için
belediyeye çok büyük görevler düştüğünü kaydeden
Özdebir, "Şehri öncelikle sadece bir barınma alanı de­
ğil, bir kültür, bir sosyalleşme alanı olarak görmemiz
gerekiyor. Çünkü bu kültürel altyapı olmadığı takdir­
de para kazanmanın bir anlamı kalmıyor. Parayı daha
iyi yaşamak, daha iyi sağlık hizmeti almak, çocukları-
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
21'inci yüzyılın, sivil toplum örgütlerinin ve illerin reka­
betinin öne çıktığı bir yüzyıl olarak devam ettiğini ve
geliştiğini kaydeden Özdebir, "İllerin rekabeti, ülkelerin
rekabetini şekillendirecek. Bunun yansımalarını da çe­
şitli yerlerde görüyoruz. Bu anlamda bakıldığında Anka­
ra, oldukça iyi bir konumda. Öncelikle Yenimahalle üze­
rinden bakarsak bugün misafiri olduğumuz Sayın Fethi
Başkan çok başarılı bir planlama gerçekleştirmiş." dedi.
Gelişmeler karşısında Ankara'nın bulunduğu konuma
da değinen Özdebir, "2005 yılında satın alma gücüne
göre 42 milyar dolarla dünyanın 64'üncü büyük kenti
olan Ankara'nın her yıl yüzde 5 büyüyerek, 2020 yı­
lında 87 milyar dolarla dünya sıralamasında 87. sıraya
çıkacağı tahmin ediliyor." dedi.
Yapılan araştırmalara göre, Ankara'nın dünyanın en di­
namik 75 şehri arasında yer aldığını söyleyen Özdebir,
"2010-2025 yılları arasında yüzde 62 oranında bü­
yüyecek. Benim şahsi görüşüm; Ankara'nın kent içeri­
sindeki sağlamış olduğu uyumla bu oranında üzerinde
büyüyeceği. 21. yüzyıl, şehirlerin rekabetinin şekillen­
direceği bir yüzyıl olacak. Ancak Ankara'da birtakım
rollerimizi kaybediyoruz. Ankara'dan İstanbul'a gidiyor
maalesef. Bunları durduramadığımız için yerine başka
şeyleri koymamız lazım." ifadelerini kullandı.
Özdebir, Ankara'nın ekonomisine de değinerek, sanayi
açısından en iyi ve aynı zamanda en çok istihdamın ya­
ratıldığı il olduğunu vurguladı.
81
ASO Başkanı Özdebir "Yenilikçi Ankara Proje
Pazarı" etkinliğine katıldı
24 Aralık 2013
Ankara Kalkınma Ajansı tarafından bu yıl üçüncü-
ve Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Arif
sü düzenlenen ve büyük ilgi gören "Yenilikçi An­
kara Proje Pazarı" etkinliğinin açılışı gerçekleşti.
Şayık katıldı.
Congresium Kongre Merkezi'nde 24 Aralık tari­
hinde düzenlenen etkinliğe ASO Başkanı Nuret­
tin Özdebir, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ATO
Başkanı Salih Bezci, OSTİM Başkanı Orhan Aydın
82
Açılış töreninden sonra Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz ile ASO Başkanı Nurettin Özdebir, proje
pazarında stantları gezerek, sergilenen projeler
hakkında bilgiler aldı.
ASO'DAN
Özdebir, Kauçuk Teknolojileri Kümelenmesi
1. Olağan Genel Kurulu'na katıldı
22 Aralık 2013
uçuk Teknolojileri Kümelenmesi Başkanı Mustafa
Korkmaz ve bölgede yer alan sanayiciler katıldı.
Genel kurulda bir konuşma yapan Ankara Sanayi
Odası Başkanı Nurettin Özdebir, birlikte hareket
etmenin başarıya etkisine dikkat çekti. Özdebir;
"Raylı taşıtlarda yakalamış olduğumuz sinerji­
nin temelinde Ankara firmalarını ve Türkiye'deki
firmaları buraya davet etmemizin çok büyük bir
önemi var. İstanbul'daki ve diğer illerdeki firmaları
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, 22
Aralık tarihinde düzenlenen Kauçuk Teknolojileri
Kümelenmesi 1. Olağan Genel Kurulu'na katıldı.
da bu kümeye entegre edebilirsek çok daha ha­
yırlı işler yapmış oluruz. Çünkü birbirimizden öğre­
neceğimiz işler ve tecrübeler var. Birlikte olmanın
vermiş olduğu kuvvet var ve bu birliktelikte de
Genel kurula Özdebir'in yanı sıra Çankaya Üniver­
güzel işler yapacağız. Yatayda ve dikeyde haber­
sitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç,
leşme yoluyla, üniversitemizin katkısıyla bilgi da­
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Ka­
ğarcığımızı artıracağız." diye konuştu.
TÜBİTAK Başkanı'ndan Nurettin Özdebir'e
ziyaret
M
12 Aralık 2013
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak,
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir'i
12 Aralık 2013 tarihinde makamında ziyaret etti.
Ziyaretin sonunda Özdebir, Yücel Altunbaşak'a
ASO 50. yıl kitabı olan "Bozkırdan Sanayinin Baş­
kentine" eserini hediye etti.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
83
çeçenistan Cumhuriyeti Hükümet Başkanı,
Özdebir'i ziyaret etti
26 Kasım 2013
yüksek seviyeye getirilmesi amacıyla Ankara Sana­
yi Odası'nı ziyaret ettiklerini dile getirdi. Edelgeriev,
Türkiye'de gittikleri her kurumda çok sıcak karşılan­
dıklarını söylerken, özellikle kültürel, ekonomik ve
turizm ilişkilerinin gelişmesine öncelik verdiklerini
dile getirdi. Çeçenistan ile Türkiye arasında özellikle
helal gıda, tekstil, hafif sanayi ve inşaat sektörleri
gibi ortak yatırım yapılabilecek birçok alan olduğuna
dikkat çeken Ruslan Edelgeriev, ASO üyesi sanayici­
leri Çeçenistan'a yatırım yapmaya davet etti.
Çeçenistan Cumhuriyeti Hükümet Başkanı Ruslan
Edelgeriev ve beraberindeki heyet, 26 Kasım tari­
hinde Ankara Sanayi Odası'nı ziyaret etti.
Çeçenistan Cumhuriyeti Hükümet Başkanı Ruslan
Edelgeriev, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir de
ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek,
Çeçenistan ile iş birliği imkânlarını geliştirmek iste­
diklerini belirtti. Özdebir daha sonra Hükümet Baş­
kanı Edelgeriev'e Ankara sanayisini tanıtan kısa bir
sunum gerçekleştirdi.
ASO Başkanı Özdebir Dünya Sivil
Toplum Kuruluşları Günü'ne katıldı
5 Aralık 2013
Eski Ticaret Bakanı ve Türkiye Ekonomi ve Sosyal
Araştırmalar Vakfı Başkanı Agâh Oktay Güner, Eski
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, TÜGİAD Genel
Başkanı Ali Yücelen, TÜGİAD Ankara Şube Başkanı
Barış Aydın ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu üye­
si katıldı.
Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, Yenima­
halle'deki Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezi'nde
5 Aralık Dünya Sivil Toplum Kuruluşları gününü kut­
ladı.
Etkinliğe, ASO Başkanı Nurettin Özdebir'in yanı sıra
Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, Yenimahalle Belediye
Başkanı Fethi Yaşar, TÜSİAV Başkanı Veli Sarıtoprak,
84
Etkinlikte bir konuşma yapan Ankara Sanayi Odası
Başkanı Nurettin Özdebir, günlük hayatta sivil top­
lum örgütlerinin daha etkin olduklarına ve toplum
yararına faaliyet gösterdiklerine değinerek, "Sivil
toplum örgütlerimizden Ankara'ya daha çok sahip
çıkmalarını istiyorum. Çok güzel bir şehirde yaşı­
yoruz. Ülkemizin en güzel, en kaliteli üniversiteleri
Ankara'da ve burada Türkiye'ye liderlik edecek bir
sanayimiz var. En kıymetlisi de burada yetişen genç­
lerimiz. Gençler, bu ülkenin refahı ve bu şehrin geliş­
mesi için çok şeyler yapabilecek kabiliyette." değer­
lendirmesinde bulundu.
SODAN
Hidromek'ten önemli bir atılım
18 Kasım 2013
İş makineleri üreten Hidromek firmasının Mitsubishi
Heavy Industries'in motor greyder iş kolunu satın
almasına ilişkin protokol imza töreni 18 Kasım ta­
rihinde ASO 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde düzen­
lendi.
Törene, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan,
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Hidromek Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Bozkurt,
Mitsubishi yetkilisi Mr. Takao Oda ve çok sayıda sa­
nayici katıldı.
ASO Başkanı Nurettin Özdebir törende yaptığı ko­
nuşmada, Hidromek'in 35 yıl önce Siteler'de başla­
yan serüvenine bugün Türkiye'nin 123'üncü büyük
firması olarak devam etmesinin gurur verici oldu­
ğunu söyledi. Firmanın Ar-Ge, inovasyon ve yeni­
likçiliğe verdiği önemle dünya markası olduğunu
vurgulayan Özdebir, "Hidromek, Ankara'dan çıkan bir
firma olarak dünya devi Mitsubishi'nin bir bölümünü
teknolojisiyle, dağıtım haklarıyla, binasıyla, müşteri
zinciriyle ülkemize kazandırdı. Bu çok önemli bir ge­
lişme." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise törende yaptığı
konuşmada, dünyanın neresine giderse gitsin ürün­
lerine rastlamaktan onur duyduğu Hidromek firma­
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
sının yapılan anlaşma ile tam bir makas değişikliğine
gittiğini dile getirdi.
11 yıl öncesine kadar Türkiye'nin yurt dışına yatırım
yapmasının ayıplandığını ve bu durumun ülkeden
sermaye kaçışı olarak değerlendirildiğini kaydeden
Çağlayan, yeni Türkiye'de artık firmaların kabına
sığmadığına, bu anlamda Ankara'nın önemli bir kent
olduğuna işaret etti.
Firmaların uluslararası anlamda etkin olmasının ve
küresel marka yaratmanın önemine de değinen
Çağlayan, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'sı Türkiye'den
daha geri olan Hollanda'nın buna rağmen dünyadaki
ekonomik etkinliğinin Türkiye'den fazla olduğunu
belirtti.
Türkiye'nin son 10 yılda önemli başarılar elde ettiği­
ni ve gelecek 10 yılda da aynı başarıyı göstereceğini
ifade eden Çağlayan, söz konusu başarıda özel sek­
törün payının büyük olduğunu kaydetti.
Ülkenin yüksek katma değerli ve yüksek teknoloji
içeren ürünler üreten, Ar-Ge ve inovasyonu önemse­
yen firmalara ihtiyaç duyduğunu anlatan Çağlayan,
yeni Teşvik Sistemi'nin özünün bu kavramlara odaklı
olduğunu söyledi.
85
Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı
26. Giysi Dağıtım Töreni
26 Kasım 2013
mahalle Kaymakamı Mustafa Dündar, Ankara İl Milli
Eğitim Şube Müdürü Fethi Dağ, Yenimahalle İlçe Milli
Eğitim Müdürü Mehmet Yıldırım, Hayat Boyu Öğren­
me Genel Müdürü M. Kemal Biçerli, Ostim OSB Baş­
kanı Orhan Aydın, OSİAD Başkanı Adnan Keskin, ORSİAD Başkanı Özcan Ülgener ve çok sayıda sanayici,
iş adamları, öğretmenler ve çırak öğrenciler katıldı.
Törende bir konuşma yapan Ankara Sanayi Odası
Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı'nın her yıl olduğu gibi
2013 - 2014 öğretim yılında da mesleki eğitim mer­
kezlerinde eğitim gören 2000 (iki bin) çırak öğrenci­
Başkanı Nurettin Özdebir, Çırak Eğitim ve Öğretim
Vakfı'nın, ülkemizi emanet edeceğimiz gençlerimizi
ye kaban, ceket, kazak, pantolon, gömlek, iç çamaşırı
eğittiği ve onlara yardım elini uzattığı için son de­
ve ayakkabının hediye edildiği, kırtasiye malzeme­
rece hayırlı bir iş yaptığını söyledi. Bu ülkenin en de­
sinin verildiği 26. Giysi Dağıtım Töreni, 26 Kasım
tarihinde Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı'nın Eğitim
Merkez Binası'nda gerçekleşti,
Törene Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Öz­
debir, Ankara Vali Yardımcısı Turan Atlamaz, Yeni­
86
ğerli varlığının gençler olduğunu ifade eden Özdebir,
Türkiye'nin yarınları için her zaman bu gençlerin ya­
nında olan Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı'na hizmet­
lerinden ötürü teşekkür ederek sözlerini tamamladı.
'DAN
Asım Yücesoy Resim Sergisi
ASO'da açıldı
3 Aralık 2013
Amasyalı Ressam Asım Yücesoy'un sulu ve yağlı
de de yurt dışında yaşamasından kaynaklanan bu
boya eserlerinden oluşan sergisi, 3 Aralık tarihin­
topraklara olan özlem ve sevgi yansıtılmış. Asım
de başkentli sanatseverlerle buluştu.
Hoca gibi özgün eserler üretmemiz gerekir." diye
Ankara Sanayi Odası Kültür Merkezi'nde düzen­
konuştu.
lenen serginin açılışına katılan ASO Başkanı Nu­
Özdebir, Türkiye'nin son 10 yılda ekonomik açı­
rettin Özdebir, "Değerli Asım Hocamın eserlerini
dan belli bir noktaya gelmesine karşın özellikle
görmekten son derece mutluyum. Burada yılların
Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ortaya
birikimini görüyorum. Bugüne kadar yaptıkları­
konulan eserlerle bugünkü yapıtlar karşılaştırıldı­
mıza bakacak olursak bundan sonrası çok daha
ğında gelinen noktaya üzüldüğünü söyledi.
güzel görünüyor. Yapacak tek şeyimiz var o da
atalarımızın yaptıklarına bakarak onların izinden
gitmek. Şu dönemde bir karışıklık söz konusu. Mo­
dern binalar yapmışız ama ne estetik ne de ruh
var. Kültür ve sanata çok önem vermeliyiz. Biz bu
Türkiye'nin 2023, 2071 yıllarına ilişkin hedefleri
olduğunu anımsatan Özdebir, Türkiye'nin bundan
sonra alacağı yolda kültür noktasında kat edeceği
mesafenin önemine işaret etti.
alanda açıklarımızı kapatmazsak dünya standart­
46 eserin yer aldığı sergi, 31 Aralık tarihine kadar
larında yer almamız zor. Asım Hocamın eserlerin­
açık kaldı.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
87
ASO,"3. Fütürist Shuffle"a
ev sahipliği yaptı
21 Aralık 2013
Tüm Fütüristler Derneği Ankara Şubesinin 21
Aralık tarihinde düzenlediği 3. Fütürist Shuffle,
Ankara Sanayi Odası'nın ev sahipliğinde gerçek­
leştirildi.
teknoloji üretmek üzerine değindi, teknolojinin
gelişmesinde ve yönlenmesinde sosyal hayatının
önemine, insan gereksinimlerinin teknoloji üzerin­
deki etkisine dikkat çekti.
Ankara Sanayi Odası ve Tüm Fütüristler Derneği
Ankara Şubesi iş birliği ile gerçekleştirilen ve de­
ğişik konularda uzman birden fazla konuşmacının
bir araya gelerek sunumlarda bulunması anlamına
İsmail Hakkı Polat ise, "siber kaos" çağında yeni
medya ve yeni iletişim kanalları üzerinde durdu
gelen shuffle'da, bireylerin ve kurumların yaşamın
her alanında geleceklerini planlamalarına yönelik
değerlendirmeler yapıldı.
Toplantıya ASO Başkanı Nurettin Özdebir, ASO
Yönetim Kurulu üyeleri Yılmaz Kayaaslan ile Seyit
Koca, Tüm Fütüristler Derneği Ankara Şubesi Baş­
kanı Ufuk Tarhan ve çok sayıda ASO üyesi katıldı.
Toplantıda Zeynep Sarılar, İsmail Hakkı Polat ve
Yeşim Kunter tarafından birer sunum gerçekleş­
tirildi. Zeynep Sarılar, konuşmasında sosyal akılla
88
ve kuşak farklılıklarının iletişim üzerindeki değişi­
mini örneklerle irdeledi.
Yeşim Kunter ise konuşmasında, "Future of Play Oyunun Geleceği" üzerinde durdu. Dünyanın, bilgi
çağından yaratma çağına doğru hareket ettiğini
ve oyunlar üzerinde teknolojinin etkilerini katılım­
cılara göstermeye çalıştı.
Etkinliklerine 2014 yılında da devam edecek olan
Fütüristler Derneği Ankara Şubesi, Ankara Sana­
yi Odası ev sahipliğinde Shuffle, Fütürizm Okulu
ile çeşitli workshoplar ve seminerler düzenlemeyi
planlıyor.
ASO'DAN
Engelli öğrenciler Özdebir'i ziyaret etti
3 Aralık 2013
Beyaz Koza Özel Eğitim Okulu öğrencileri, öğret­
menleri ile birlikte Dünya Engelliler Günü münasebe­
tiyle, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir'i
3 Aralık tarihinde ziyaret etti.
Ziyaretten büyük memnuniyet duyduğunu belirten
Özdebir; "Engellilere toplum olarak sahip çıkmalıyız,
onları engellerinden dolayı dışlamadan, kendilerine
en iyi imkânları sunarak topluma yararlı, üreten fert­
ler haline gelmelerini sağlamalıyız." diye konuştu.
Ziyarette, öğrencilerin ASO ile ilgili sorularını da
yanıtlayan Özdebir, öğrencilere çeşitli hediyeler de
verdi.
Girişimci adayları sertifikalarını aldı
1 Kasım 2013
nı Ankara Sanayi Odası Genel Sekreteri Doç. Dr.
Yavuz Cabbar verdi.
Eğitim programı kapsamında girişimci adaylarına
iş planına dayalı olarak kuracağı işletmelerin başa­
rı düzeylerini arttırmak amacıyla genel girişimcilik
becerilerinin geliştirilmesinin yanı sıra uygulamalı
atölye çalışmaları, işletme yönetimi, üretim, pa­
zarlama, finans gibi eğitimler verildi. İki haftalık
Ankara Sanayi Odası ile Küçük ve Orta Ölçekli İş­
letmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Baş­
periyotlarda sürdürülen eğitimler, 25'şer kişilik
gruplarla toplamda 70 saat olarak uygulandı.
kanlığı (KOSGEB) arasında imzalanan protokol
Eğitim programı sonunda sertifikalarını alan giri­
çerçevesinde "Uygulamalı Girişimcilik Okulu" pro­
şimci adaylarına, iş planının kabul edilmesi koşu­
jesinde eğitim alan 23 girişimci adayı sertifika­
luyla KOSGEB'in vereceği 30 bini hibe, 70 bini de
larını Ankara Sanayi Odası'nda 1 Kasım tarihinde
geri ödemeli olmak üzere toplamda 100 bin lira
düzenlenen törenle aldı. Girişimcilere sertifikaları­
tutarında destek verilecek.
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
89
İSMAİL ACAR
"Sanat her dönemde kendi döneminin endişelerini yansıtmıştır, tüm
yenilikler ve farklılıklardan da nasibini ilk alan bir olgu olmuştur. Bazen
de tüm yenilik ve değişiklikler sanat kavramı içinde kendini ifade etmiş,
tanımlamıştır."
1971'de Sivas'ta
doğdunuz.
1991 yılında psikoloji okumak
için geldiniz İstanbul'a. Ancak
bir yıl sonra kendinizi Marma­
ra Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü'nde
buldunuz. Başarıyla tamamla­
dığınız üniversite eğitiminizi
yüksek lisans derecesiyle de
resme dönüş neden ve nasıl
gerçekleşti?
Resme ilgim kendimi bildim bile­
li vardı. İstanbul'a gelişim resmin
bir eğitiminin de olabileceğini ve
resmi bir meslek olarak da seçe­
bileceğim gerçeğini bana göster­
di.
taçlandırdınız. Resim yetene­
O günkü psikoloji seçimim tama­
ğinizi ve resme ilginizi fark
mıyla bir meslek sahibi olmaya
etmeniz İstanbul'a gelmenizle
dönük sınav sonuçlarından aldı­
mi başladı? Sivas'ta yaşadığı­
ğım bir neticeydi. Ancak resim
nız dönemde de resim var mıy­
benim için yaşamın tamamında
dı hayatınızda? Psikolojiden
olmazsa olmaz bir unsurdu.
"Bizim de kendi kültürümüzün
farkına varmamız diğeri ve
diğerleriyle de ilgilidir."
Yüksek lisans tezinizi teknoloji ve sanat üzerine
yazdınız. Günümüzde teknolojik gelişmeler ne­
redeyse takip edilemeyecek hızda gerçekleşiyor.
1900'lü yılların başında fotoğraf makinesinin
insanların kullanımına sunulmasıyla bile resim
sanatının öldüğünü düşünenler olmuştu. Oysa
2000'li yıllarda, teknolojik gelişmelerin zirveye
ulaştığı bir dönemde resim sanatının önemini yi­
ülkelerin gözünden kendimizi görmeye ve anla­
tirdiği söylenemez. Siz bu çalışmanızda sanat ve
maya alışığız. Bu bağlamda kendi gözümüzden
kendimize bakma, kendimizi tanıma açısından bu
teknoloji arasında nasıl bir bağ kurdunuz? Tekno­
loji sanatı nasıl etkiliyor, dönüştürüyor? Siz kendi
çalışmalarınızda teknolojiden nasıl yararlanıyor­
serginin nasıl bir etkisi oldu? Bu tema nasıl bir sü­
reçte ve koşullarda kafanızda oluştu?
sunuz?
Teknoloji bir bakıma günceli, günlük yaşantıyı et­
kileyen yönlendiren ve değiştiren bir fenomendir,
olgudur. Sanat her dönemde kendi döneminin endi­
şelerini yansıtmıştır, tüm yenilikler ve farklılıklardan
da nasibini ilk alan bir olgu olmuştur. Bazen de tüm
yenilik ve değişiklikler sanat kavramı içinde kendini
ifade etmiş, tanımlamıştır.
Teknolojiyse günümüzde güncelde değişmeyen tek
olgu olduğu gibi 200 yılı aşkındır güncel yaşamı dü­
şünce biçimlerini ve sanatı etkilemeye devam etmek­
tedir. Benim tezim bu bağlamda değerlendirilebilir.
Resimlerinizde coğrafya, folklor ve kültürün izle­
ri takip ediliyor. Çin, Hindistan, Japonya, Avrupa
ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri... Neredeyse
dünyanın tamamını dolaşmış bir sanatçı olarak git­
tiğiniz yerlerden Türkiye'ye neler getiriyorsunuz?
Her biri birbirinden farklı kültürle tanışmak sa­
natınıza neler katıyor? Türkiyeli bir ressam olarak
tüm dünyada tanınıp, sevilmeniz kültürlerarası
ortak bir dili de yakaladığınızın da kanıtı gibi san­
ki?
Dışınızda olanı görmek bir anlamda aynadaki kendi
görüntünüzü doğru algılamanıza yardımcı olur. Bir
şeyi var eden unsur diğeri veya karşıtıdır. Bizim de
kendi kültürümüzün farkına varmamız diğeri ve di­
ğerleriyle de ilgilidir.
2013 yılının başlarında "Love of İslam" temalı bir
sergisi açtınız ve büyük ilgi gördü. Yaygın olarak
İslamiyetin benimsendiği ve yaşandığı toprak­
larda böyle bir temanın işlenmesi büyük önem
taşıyor. Zira Müslüman toplumlara ve İslamiyete
hep oryantalist bir bakış açısıyla bakmaya, Batılı
Bu bir ifade etme şeklidir. Kendi duygu ve düşünce­
nizi "aşk bir olgudur" şeklinde ifade ettiğinizde an­
cak anlam kazanır ya da taşır. Endişe duyacağınız bir
yüke, ağırlığa dönüşür ve aşk her şeyin içinde olan bir
şeydir. Ayrıca da tasavvufta aşkın zirvesi Allah aşkıdır.
İslamsa bu aşka uzanan yolda bir kılavuz, bir kitap­
tır. Aşkı tanımlama yolunda ilahi aşk bu sergide tema
olarak ele alınmıştır.
Bir söyleşide film yapma düşüncenizden bahsedi­
yorsunuz ve "Hayatın içinden, geçmiş ve geleceğe
çok gidip gelen bir film. Yaşamında insani olarak
yaşadığın dönemi enine boyuna geçmişini ve ge­
leceğini anlatan bir şey bu." ifadelerini kullanıyor­
sunuz. Aynı zamanda yönetmeyi düşündüğünüz
bu filmi, resimle anlatamadıklarınızı ifade etme­
nin bir yolu olarak görmek mümkün mü? Bazı
şeylerin bazı sanat alanlarında daha etkili anlatı­
labileceğini mi düşünüyorsunuz? Film yapma dü­
şüncesinin sizde nasıl geliştiğini okuyucularımız­
la paylaşır mısınız?
Sinema fikirlerinizi ifade etmek ve geniş kitlelere
ulaştırmak adına önemli bir sanat dalı.
Bazen resim sanatı anlatmak istediklerinizi ifadede
yetersiz kalabiliyor. Bu anlamda sinema benim için
önemli bir deneyim olacaktır.
Dünyanın pek çok ülkesinde çok sayıda sergi açtı­
nız. Uzun ya da kısa vadede bir sergi, koleksiyon
ya da kitap projeniz var mı?
Bugün için devam eden ve bu yıl içinde yapılacak
olan yurt içinde ve yurt dışında birçok sergi projesi
mevcut.
Bu söyleşiniz için teşekkür ediyorum.
ASOBÜLTEN
RESMİ GAZETE ÖZETLERİ
( 26 ARAL I K 2013 -
26.12.2013 tarih ve 28863 sayılı Resmi Gazete
• Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 432)
• Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) - İkmal İstasyonu - Karayolu
Taşıtları İçin - Emniyet Kuralları ile İlgili Tebliğ (TS 11939) (No:
MSG-MS-2013/44)
• Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 433)
• Çok Tehlikeli İşlerde Görevlendirilebilecek (C) Sınıfı İş Güvenliği
Uzmanları Hakkında Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Tebliğ
• 4646 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nda Değişiklik Yapılması
ve Doğal Gaz Piyasası Hakkında Kanun'un 9'uncu Maddesi Uya­
rınca 2014 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ
28.12.2013 tarih ve 28865 sayılı Resmi Gazete
• Etil Alkol ve Metanolün Üretimi ile İç ve Dış Ticaretine İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
• 2014 Yılı Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi
• 2872 Sayılı Çevre Kanunu'nun 20'nci Maddesinin (k) Bendi
Uyarınca Verilecek İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ (2014/1)
29.12.2013 tarih ve 28866 sayılı Resmi Gazete
• Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 431)
30.12.2013 tarih ve 28867 sayılı Resmi Gazete
• Finansal Tabloların Bağımsız Denetiminin Planlanması
(BDS 300) Hakkında Tebliğ Türkiye Denetim Standartları
Tebliği No: 10
• İşletme ve Çevresini Tanımak Suretiyle "Önemli Yanlışlık" Risk­
lerinin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi (BDS 315) Hakkında
Tebliğ Türkiye Denetim Standartları Tebliği No: 11
• Hizmet Kuruluşu Kullanan Bir İşletmenin Bağımsız Denetimin­
de Dikkate Alınacak Hususlar (BDS 402) Hakkında Tebliğ Türki­
ye Denetim Standartları Tebliği No: 14
• Bağımsız Denetim Kanıtları (BDS 500) Hakkında Tebliğ Türkiye
Denetim Standartları Tebliği No: 16
30.12.2013 tarih ve 28867 sayılı Resmi Gazete (Mükerrer)
• Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılma­
sı Hakkında Yönetmelik
• Beşeri Tıbbi Ürünler Ambalaj ve Etiketleme Yönetmeliğinde De­
ğişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Değerli Kâğıtlar Kanunu Genel Tebliği (Sayı: 2013/1)
• Özel İletişim Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 10)
• Motorlu Taşıtlar Vergisi Genel Tebliği Seri No: 43
• Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 45)
• Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 57)
• Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 71) için tıklayınız.
• Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 72)
• Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 123)
• Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 285)
92
• 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 16'ncı Maddesi Uya­
rınca 2014 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ
• 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nun 19'uncu Maddesi Uya­
rınca 2014 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ
• 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanu­
nu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun'un 16'ncı Maddesi Uyarınca 2014 Yılında Uygulanacak
Para Cezaları Hakkında Tebliğ
31.12.2013 tarih ve 28868 sayılı Resmi Gazete
• Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelikte Değişik­
lik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik
• Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Ya­
pılmasına Dair Yönetmelik
• Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş
ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılma­
sına Dair Yönetmelik
• Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 29)
31.12.2013 tarih ve 28868 sayılı Resmi Gazete (Mükerrer)
• İthalatta Standartlara Uygunluk Denetimi Tebliği (Ürün Güven­
liği ve Denetimi: 2014/1)
• Japonya'dan İthal Edilecek Gıda ve Tarım Ürünlerinin Radyasyon
Kontrolü Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/2)
• Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atık­
ların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi:
2014/3)
• Sağlık Bakanlığı'nın Özel İznine Tabi Maddelerin İthalat Deneti­
mi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/4)
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Kontrolüne Tabi Ürün­
lerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi:
2014/5)
• Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Kimya­
salların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi:
2014/6)
• Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Katı
Yakıtların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi:
2014/7)
• Telsiz ve Telekomünikasyon Terminal Ekipmanlarının İthalat
Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/8)
• "CE" İşareti Taşıması Gereken Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi
Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/9)
• Oyuncakların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Dene­
timi: 2014/10)
• Haritalar ve Harita Bilgisi İçeren Eşyanın İthaline İlişkin Tebliğ
(İthalat: 2014/5)
• Kişisel Koruyucu Donanımların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün
Güvenliği ve Denetimi: 2014/11)
• İthalinde Garanti Belgesi Aranacak Maddelere İlişkin Tebliğ
(İthalat: 2014/6)
• Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nca Denetlenen Bazı Tüketici
Ürünlerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Deneti­
mi: 2014/12)
• Karayolu Taşıt Araçlarının İthaline İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/7)
• 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Kanunla Düzenlenmiş Olan İdari Para Ce­
zalarının Yeni Değerlerinin Duyurulmasına İlişkin Tebliğ (Ürün
Güvenliği ve Denetimi: 2014/13)
• Yapı Malzemelerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve
Denetimi: 2014/14)
• Pil ve Akümülatörlerin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği
ve Denetimi: 2014/15)
• Tıbbi Cihazların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve De­
netimi: 2014/16)
• Orman Yetiştirme Materyallerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün
Güvenliği ve Denetimi: 2014/17)
31.12.2013 tarih ve 28868 sayılı Resmi Gazete
(2.Mükerrer)
• Sivil Hava Taşıtlarının İthaline İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/8)
• Kullanılmış veya Yenileştirilmiş Olarak İthal Edilebilecek Bazı
Maddelere İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/9)
• Banknot ve Benzeri Kıymetli Evraka Mahsus Kâğıtların İthaline
İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/10)
• Bazı Patlayıcı Maddeler, Ateşli Silahlar, Bıçaklar ve Benzeri Alet­
lerin İthaline İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/11)
• Çift Kullanımlı Malzeme ve Teknolojilere Dair Nihai Kullanım Ser­
tifikalarının Kayda Alınmasına İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/12)
• İş Sağlığı ve Güvenliğini Etkileyen Bazı Maddelerin İthaline İliş­
kin Tebliğ (İthalat: 2014/13)
• Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin İthaline İlişkin Tebliğ
(İthalat: 2014/14)
• Bazı Tekstil ve Konfeksiyon Ürünlerinin Denetimine İlişkin
Tebliğ (İthalat: 2014/15)
• Gübre İthaline İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/16)
• Bazı Tüketici Ürünlerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güven­
liği ve Denetimi: 2014/18)
• Kimyasal Silahlar Sözleşmesi Ekinde Yer Alan Kimyasal Madde­
lerin İthaline İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/17)
• Tütün, Tütün Mamulleri, Alkol ve Alkollü İçkilerin İthalat Deneti­
mi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/19)
• Askıya Alma Sistemine İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/18)
• Sağlık Bakanlığı'nca Denetlenen Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi
Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/20)
• Bazı Tarım Ürünlerinin İhracatında ve İthalatında Ticari Kalite
Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/21)
• İhracatta Ticari Kalite Denetimlerinin Risk Esaslı Yapılması Ama­
cıyla Firmaların Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ (Ürün Güvenliği
ve Denetimi: 2014/22)
• Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Metal
Hurdaların İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Deneti­
mi: 2014/23)
31.12.2013 tarih ve 28868 sayılı Resmi Gazete
(2. Mükerrer)
• Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine İlişkin Tebliğ
(İthalat: 2014/19)
31.12.2013 tarih ve 28868 sayılı Resmi Gazete
(3. Mükerrer)
• İstatistik Pozisyonlarına Bölünmüş Türk Gümrük Tarife Cetveli
• Türk Patent Enstitüsü'nce 2014 Yılında Uygulanacak Ücret
Tarifesine İlişkin Tebliğ (BİK/TPE: 2014/1)
• Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı
• Elektrik Piyasasında Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
02.01.2014 tarih ve 28870 sayılı Resmi Gazete
• Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği
• Ticari İthalat Maksadı Dışında Yurt Dışından Getirilecek Tele­
vizyon, Radyo, Video, Uydu Alıcı Cihazları, Birleşik Cihazlar ile
Bunların Dışında Kalan Radyo Televizyon Yayını Almaya Yara­
yan Her Türlü Cihazlar İçin Bir Defaya Mahsus ve 2014 Yılı İçin
Geçerli Olmak Üzere Alınacak Ücretlerin Tespiti Hakkında Karar
03.01.2014 tarih ve 28871 sayılı Resmi Gazete
• Akrilonitril İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında
Karar
04.01.2014 tarih ve 28872 sayılı Resmi Gazete
• Butil Akrilat İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkın­
da Karar
• Etilen Glikol (Etandiol) İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulan­
ması Hakkında Karar
• İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
• Yurt İçinde Düzenlenen Uluslararası Fuarlara İlişkin Tebliğ (İtha­
lat: 2014/1)
• Harp Silahları, Bunların Aksam ve Parçalarının İthaline İlişkin
Tebliğ (İthalat: 2014/2)
• Radyoaktif Maddeler ile Bunların Kullanıldığı Cihazların İthaline
İlişkin Tebliğ (İthalat: 2014/3)
• Yüksek Yoğunluklu Tatlandırıcıların İthaline İlişkin Tebliğ (İtha­
lat: 2014/4)
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
• Kurumsal Yönetim Tebliği (II-17.1)
• Geri Alınan Paylar Tebliği (II-22.1)
• Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-52.3)
• Gümrük Genel Tebliği (Sektörel Destekleme) (Seri No:1)
07.01.2014 tarih ve 28875 sayılı Resmi Gazete
• Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Ya­
pılması Hakkında Yönetmelik
• Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelikte
Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik
• 2/1/2014 tarihli ve 28870 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan,
Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği ile İlgili düzeltme
09.01.2014 tarih ve 28877 sayılı Resmi Gazete
• Engelli ve Eski Hükümlü Çalıştırmayan İşverenlerden Tahsil
Edilen İdari Para Cezalarını Kullanmaya Yetkili Komisyona Dair
Yönetmelik
93
• Hayvansal Gıdaların Resmi Kontrollerine İlişkin Özel Kuralları Belir­
leyen Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik
İmalatçının Zorunlu Levhaları ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği
(AB/19/2011)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Eğitim ve Sorumlu Mü­
dür Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Motorlu Araçların ve Römorklarının Arka Tescil Plakasının Ta­
kıldığı ve Sabitlendiği Alan ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği
(AB/1003/2010)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Akrilonitril İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
• Butil Akrilat İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
• Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğin­
de Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Gümrük Genel Tebliği (Tahsilat İşlemleri) (Seri No: 2)
• Etilen Glikol İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
• Piyasa Bozucu Eylemler Tebliği (VI-104.1)
• Varlığa veya İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Tebliği (III-58.1)
• Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği (III-59.1)
• Analitik Prosedürler (BDS 520) Hakkında Tebliğ Türkiye Denetim
Standartları Tebliği No: 20
• Çek Defterlerinin Baskı Şekline, Bankaların Hamile Ödemekle Yü­
kümlü Olduğu Miktar ile Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasa­
ğı Kararlarının Bildirilmesine ve Duyurulmasına İlişkin Tebliğ (Sayı:
2010/2)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2014/1)
10.01.2014 tarih ve 28878 sayılı Resmi Gazete
• Doğal Afet Sigortaları Kurumu Tarafından Üstlenilen Zorunlu Dep­
rem Sigortası Riskleri İçin Devlet Tarafından Hasar Fazlası Reasü­
rans Desteği Sağlanmasına İlişkin Karar
21.01.2014 tarih ve 28889 sayılı Resmi Gazete
• Türk Petrol Kanunu'nu Uygulama Yönetmeliği
• Fiili Hizmet Süresi Zammı Uygulamasının Usul ve Esasları Hakkın­
da Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2014/5)
• Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketinin
4 734 Sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 3'üncü Maddesinin (a) ve (g)
Bentleri Kapsamında Yapacağı Mal ve Hizmet Alımları Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Arka Işık Ünitelerinin İmalinde Kullanılan LED Diyotlu Baskılı Dev­
re Kartlarının İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
• Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirke­
ti Satım ve Kiraya Verme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik
• Ağır Hizmet Araçlarından Çıkan Emisyonlar (EURO VI) Bakımından
ve Araç Tamir ve Bakım Bilgilerine Erişim Konusunda Motorlu
Araçların Tip Onayı ile İlgili Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin
Tebliğ (No: SGM-2013/5)
• İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ
(No: 2014/1)
• İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ
(No: 2014/3)
• Güneydoğu ve Doğu Anadolu Projesi Kapsamındaki İllerde Kurula­
cak Damızlık Sığır İşletmesi Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin
Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No: 2013/7)'nde Değişiklik Ya­
pılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/66)
• Klimaların Üretiminde Kullanılan Kompresörlerin İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğ
22.01.2014 tarih ve 28890 sayılı Resmi Gazete
• Türk Petrol Kanunu'nu Uygulama Yönetmeliği
• İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ
(No: 2014/5)
• Arka Işık Ünitelerinin İmalinde Kullanılan LED Diyotlu Baskılı Dev­
re Kartlarının İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin
Tebliğ
• Klimaların Üretiminde Kullanılan Kompresörlerin İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanmasına İlişkin Tebliğ
23.01.2014 tarih ve 28891 sayılı Resmi Gazete
• İşletmenin Sürekliliği (BDS 570) Hakkında Tebliğ Türkiye Denetim
Standartları Tebliği No: 25
• Tıbbi Sülük (Hirudo Verbana) 2014 Yılı İhraç Kotasının Tahsisi Hak­
kında Tebliğ (No: 2014/65)
• Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği
(Seri:VI, No: 24)'nin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ (III.48.4)
• Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 360)
• Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Deği­
şiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (III-48.1a)
12.01.2014 tarih ve 28880 sayılı Resmi Gazete
• Avrupa Birliği Mali İşbirliği Kapsamında Yürütülen Program ve
Projelerin Finansman İhtiyaçlarının Karşılanması ile Ulusal Fonun
Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik
• Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlen­
mesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
17.01.2014 tarih ve 28885 sayılı Resmi Gazete
• Elektronik Haberleşme Sektöründe Acil Yardım Çağrı Hizmetlerine
İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
• Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliğinde Deği­
şiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
21.01.2014 tarih ve 28889 sayılı Resmi Gazete
• 2014/5809 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar
• Motorlu Araçların ve Römorklarının Araç Tanıtım Numarası ve
94
• Pay Alım Teklifi Tebliği (II-26.1)
• Kâr Payı Tebliği (II-19.1)
• Özel Durumlar Tebliği (II-15.1)
• Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 434)
• İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ
(No: 2014/4)
24.01.2014 tarih ve 28892 sayılı Resmi Gazete
• Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (305/201 1/AB) Kapsamında Uygu­
lanacak Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ
(No: MHG/2014-01)
• Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği-Kalite ve Çevre Kurulu İkti­
sadi İşletmesinin Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine
Dair Tebliğ (MHG/2014-02) '
• Türkiye Hazır Beton Birliği-Kalite Güvence Sistemi İktisadi İşlet­
mesi Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ
(MHG/2014-03)
• Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin İhracına İlişkin Tebliğ
(İhracat: 2014/1)
25.01.2014 tarih ve 28893 sayılı Resmi Gazete
• Hafif Yolcu ve Ticari Araçlardan Çıkan Emisyonlar (EURO 5 ve
EURO 6) Bakımından ve Araç Tamir ve Bakım Bilgilerine Erişim
Konusunda Motorlu Araçların Tip Onayı ile İlgili Uygulama Usul ve
Esaslarına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: SGM-2009/22)'de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No: SGM-2014/4)
• Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş
Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve
Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğde Değişiklik Ya­
pılmasına Dair Tebliğ
• Parasal Sınırlar ve Oranlar Hakkında Genel Tebliğ (Sayı: 2014/1)
• 5201 Sayılı Kanun Gereğince Kontrole Tâbi Harp Araç ve Gereçleri
ile Silah, Mühimmat ve Bunlara Ait Yedek Parçalar, Patlayıcı Mad­
deler ve Bunlara Ait Teknolojilere İlişkin Liste (2014 Yılı Kontrole
Tabi Malzeme Listesi)
• Mal ve Hizmet Tedarikinde Alacaklıya Yapılan Geç Ödemelere İliş­
kin Temerrüt Faiz Oranının Belirlenmesi Hakkında Tebliğ
28.01.2014 tarih ve 28896 sayılı Resmi Gazete
• Genel Aydınlatma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Yönetmelik
• Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliği
• Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İliş­
kin Yönetmelik
• Yetki Belgesi ve Sertifika Bedelleri ile Sertifika Bedellerinin Yetki­
lendirilmiş Kurumlara Ödenecek Bölümü Hakkında Tebliğ
(Sıra Numarası: 2014/1)
• 5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nun 10'uncu Maddesine Göre
2014 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ
(Sıra Numarası: 2014/2)
• Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamın­
da Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında
Tebliğ (Tebliğ No: 2013/59)'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2014/1)
• Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve
Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Tebliğ
• Madeni Yağların Ambalajlanması ve Piyasaya Sunumu Hakkında
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
29.01.2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazete
• 2014/5764 İşsizlik Sigortası Fonu Kaynaklarının Değerlendirilme­
sine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapıl­
masına Dair Yönetmelik
• 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğin­
ce; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin
2014 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ
• 2872 Sayılı Çevre Kanunu Uyarınca Verilecek İdari Para Cezalarına
İlişkin Tebliğ (No: 2014/1)
• Yazılı Açıklamalar (BDS 580) Hakkında Tebliğ Türkiye Denetim
Standartları Tebliği No: 26
30.01.2014 tarih ve 28898 sayılı Resmi Gazete
• Atıkların Karayolunda Taşınmasına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapıl­
masına Dair Tebliğ
• Kamu İhale Tebliği (No: 2014/1)
05.02.2014 tarih ve 28904 sayılı Resmi Gazete
• Türk Akreditasyon Kurumunca Uygulanacak Akreditasyon Kulla­
nım Ücreti/Payına İlişkin Tebliğ (TÜRKAK: 2014/1)
• Milli Emlak Genel Tebliği (Sıra No: 361)
• 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliği (Sıra No: 5)
ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI
|
OCAK / ŞUBAT 2014
DUYURULAR
Rusya Federasyonu'na İhracatımız - Yolsuzlukla Mücadele
Moskova Büyükelçiliği'nden alınan bir yazıda, Yolsuzlukla Mücadele
Konseyi'nin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir PUTIN baş­
kanlığında B0 Ekim Z01B tarihinde toplandığı belirtilmekte ve PUTIN'in
anılan toplantıda yaptığı konuşmasının özetlendiği ifade edilmektedir.
Yazıda devamla, anılan yazının incelenmesinden yolsuzlukla mücadele
kapsamında son dönemde Rus tarafınca önemli adımlar atıldığının anla­
şıldığı belirtilmektedir.
Söz konusu yazıya TOBB web sitesi (www.tobb.org.tr) sağ panelinde
"Hizmetler" başlığı altındaki "Uluslararası İş İmkânları/Ülke Duyuruları/
Rusya Federasyonu" bölümünden ulaşılabilmektedir.
Kooperatiflerin Emlak Vergisi Muaflığı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden alınan bir yazıda, 116B sayılı Ko­
operatifler Kanunu'nun "Muaflıklar" başlıklı 9B'üncü maddesine rağmen,
bazı belediyeler tarafından kooperatiflerden emlak vergisi bedeli ta­
hakkuk ve tahsil edildiği belirtilmiş olup, bu hususta Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü'nün görüşüne başvurulduğu
bildirilmektedir.
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü'nün konu hakkında İçişleri Bakanlığı'ndan
görüş talebinde bulunmuş olduğu iletilmektedir. İçişleri Bakanlığı'nın ce­
vabi yazısında, bu husus hakkında 17.09.Z007 tarihli ve Z007/87 sayılı
bir genelgenin 81 ilin valiliklerine gönderildiği ve genelgenin belediye­
lere hatırlatılarak muafiyetlerin söz konusu genelge ve ilgili mevzuat
doğrultusunda uygulanmasının sağlanması gerektiği belirtilmektedir.
Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş
Başkent Dogalgaz Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü'nden alınan bir yazıda,
Ankara mücavir alan sınırları içerisinde doğalgaz dağıtım hizmetini veren
Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. 01.06.Z01B tarihi itibarıyla özelleşerek,
Torunlar Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. bünyesine katıldığı bildirilmektedir.
Bu kapsamda, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. tarafından ısınma sezo­
nu öncesi yaşanabilecek olumsuzlukları en aza indirmek ve mevzuatça
müşterinin inisiyatifine bırakılan kontrollerin zamanında ve yetkili kişi­
lerce yapılması gerekliliğini bir görev bildiği belirtilmektedir. Doğalgaz
kullanıcılarının tamamını ilgilendiren bahse konu hükümler dikkate alı­
narak, doğalgaz tesisatınıza yetkililer harici müdahale ettirmemeniz,
tadilat ve değişiklikleri sertifikalı firmaların aracılığıyla sunulan doğalgaz
projesi onayından sonra yaptırmanız, mevzuat gereği istenilen cihaz ba­
kımlarını ve baca temizliğini yine mevzuatta belirlenen sürelerde yetkili
kişilere yaptırmanız ve kayıtlarını tutmanız gerektiği iletilmektedir.
Afrika Kalkınma Bankası'na Üyeliğimiz Hakkında
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'ndan alınan bir yazıda, ülkemizin Afrika
Kalkınma Bankası üyeliğine ilişkin sürecin tamamlanmış olduğu, ülkemi­
zin Banka'nın 78. üyesi olduğu bildirilmektedir.
Merkezi Tunus'ta olan Afrika Kalkınma Bankası'nın yıllık iş hacminin 4
milyar SDR (özel Çekme Hakkı)'nin üzerinde olduğu, ülkemizin Banka'nın
Afrika'daki faaliyetlerini destekleyen donör ülkelerden biri olacağı iletil­
mektedir.
Afrika Kalkınma Bankası'na üyelikle birlikte ülkemiz firmalarının
Banka'nın finanse ettiği projelerden yararlanabileceği, Banka ile ilgili
ayrıntılı bilgiye http://www.afdb.org/en/ internet adresinden ulaşılabi­
leceği belirtilmektedir.
KOBİ Bilgi Sistemi Memnuniyet Anketi
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden alınan bir yazıda, KOBİ'lerin kuru­
luş ve işletme faaliyetlerine ilişkin olarak ihtiyaç duyduğu tüm bilgilere
hızlı ve etkin bir şekilde ulaşabilmesi amacıyla, internet ortamında tek
elden organize edilecek bir site kurulması gerekli görüldüğü bildirilmiş­
tir. KOBİ Bilgi Sitesi'nde sunulan hizmetlerin (bilgi, haber, duyuru, haber
bülteni vb.) memnuniyet seviyesinin ölçülmesi, bu kapsamda KOBİ Bil­
gi Sitesi'nde sunulan hizmetlerin iyileştirilmesi ve hizmet yelpazesinin
çeşitlendirilmesi amacıyla "KOBİ Bilgi Sitesi Memnuniyet Anketi" hazır­
landığı iletilmektedir. Bu doğrultuda, http://kobi.tobb.org.tr/index.php/
haberler/kob-haberler/5Z5 adresinde yer alan memnuniyet anketinin
doldurulması talep edilmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti İthalat Uyarısı
Şanghay Ticaret Ataşeliği'nden alınan bir yazıda, Şanghay Başkonsolosluğu'nun görev bölgesinden (Şanghay, Zhejiang, Jingsu. Anhui) ül­
95
kemize gerçekleştirilen ihracatta (bilhassa kimyasal ürünler ticaretinde),
sipariş bedelinden farklı ve/veya atık niteliği taşıyan malzeme gönde­
rilmesi suretiyle karşılaşılan dolandırıcılık olaylarının bir süredir devam
ettiği belirtilmektedir.
Yazıda devamla, firmalarımızın Çin'den yapacakları alımlarda yükleme
esnasında bir elemanlarını hazır bulundurmaları ya da bu hizmeti Çin'de
faaliyet gösteren güvenilir denetim şirketlerinden almaları konusunda
uyarılmasında yarar görüldüğü ifade edilmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti A4 Kâğıt İthalatı
Pekin Ticaret Müşavirliği'nden alınan bir yazıda, ülkemiz firmaları tarafın­
dan Çin Halk Cumhuriyeti'nden (ÇHC) yapılan A4 kâğıt ithalatında yaşa­
nan sıkıntılara ilişkin artan sayıda şikâyet başvurusu ulaştığı, şikâyetlerin
ağırlıklı olarak ÇHC'nin Shandong, Hebei ve Hubei eyaletlerinde yerleşik
Çinli firmalar tarafından ülkemize ihracatı gerçekleştirilen ürünlerin kali­
te ve miktarına ilişkin sıkıntıları içerdiği, ÇHC'den kağıt ithalatında yaşa­
nan mezkur ticari sorunların firmalar arasında dostane biçimde çözüme
kavuşturulamadığı ve işlem hacminin çoğu zaman küçüklüğü nedeniyle
sorunların çözümüne yönelik olarak firmalarımızca hukuki sürece de başvurulamamasından dolayı bahse konu ticari sorunların telafi edilemediği
ifade edilmektedir.
Halkbank Ortak Tedarik Sistemi (Ots) Platformu
Türkiye Halk Bankası A.Ş. Esnaf Bankacılığı Daire Başkanlığı'ndan alınan
bir yazıda, Ortak Tedarik Sistemi (OTS) platformu ile ilgili bilgiler iletil­
mektedir. Söz konusu platformun yeni bir satış kanalı olarak, hızlı ve
yer sınırı olmayan bir ortamda, malı satmak istediğiniz müşterilere ulaş­
mada 7 gün 24 saat pazarlama ve doğrudan satış olanakları sunduğu
ayrıca reklam, nakliye, personel ve operasyon gideri gibi maliyetleri de
düşürerek yurt içi ve yurt dışı piyasalarda rekabet gücünü arttırmayı
sağlamakta olduğu belirtilmektedir.Ortak Tedarik Sistemi ile ayrıntı­
lı bilgiye www.halkbankkobi.com.tr sayfası "Bize Ulaşın" menüsünden
ulaşabilmektedir.
OECD Ticari İşlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvetin
Önlenmesi Sözleşmesi'nin Ülkemizdeki Uygulaması
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden alınan bir yazıda, ülkemizin, üyesi
bulunduğu İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) çerçevesinde
taraf olduğu "Uluslararası Ticari İşlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüş­
vetin Önlenmesi Sözleşmesi" kapsamında, yabancı kamu görevlilerine
rüşvet verilmesi fiillerinin önlenmesi, tespiti, yargılanması ve cezalandı­
rılmasına yönelik yasal mevzuatın oluşturulması, etkin biçimde uygulan­
ması ve farkındalık oluşturulması konularında uluslararası düzeyde ta­
raf konumunda olduğu iletilmektedir. OECD Ticari İşlerde Yabancı Kamu
Görevlilerine Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi, OECD Rüşvetle Mücadele
Çalışma Grubu'nun faaliyetleri, ülkemizin geçirdiği inceleme süreçleri ve
raporları ile anılan sözleşmenin ülkemizdeki uygulamasına dair hazırla­
nan kitapçık ve broşürlere, TOBB ana web sayfası (www.tobb.org.tr)
sağ alt köşesinde, hareketli görseller içerisinde ilk sırada "Uluslararası
Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi
OECD Sözleşmesi ve Türkiye Uygulaması" başlığı altında yer alan bannerdan ulaşılabilmektedir.
Kazakistan Ulusal Tarım Şirketi Kazagro'nun Talebi
TC Dışişleri Bakanlığı'ndan alınan bir yazıda, Kazakistan ulusal tarım
şirketi olan KazAgro'nun, Kazak tarım sektörüne yabancı yatırımcıların
çekilebilmesini teminen çalışmalar yürütmekte olduğu bildirilmektedir.
Zirai üretim sektöründe KazAgro tarafından öncelik verilen alanlar, Ka­
zak Hükümeti tarafından daha önce açıklanan "2020-Tarım Geliştirme
Programı" ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde yatırımcılara sağla­
nan teşvikler ve KazAgro'nun iletişim bilgilerine ilişkin bilgi notu, TOBB
web sitesinin (www.tobb.org.tr) "Hizmetler/Uluslararası İş İmkânlarıÜlke Duyuruları- Kazakistan" bölümünde yer almaktadır,
FUARLAR
AYSAF - ULUSLARARASI AYAKKABI YAN SANAYİ FUARI
26 Şubat-1 Mart 2014, İstanbul, TÜRKİYE
Konu: Ayakkabı Yan Sanayi
İletişim:
Özge Can ÖZEN
Tel: +90 (0212) 465 74 74 / 2433
Faks: +90 (0212) 465 74 76 - 77
E-posta: [email protected]
96
3T'2014 FUARI
6-9 Mart 2014, İzmir, TÜRKİYE
Konu: Metal İşleme, Kalıp ve Otomasyon Teknolojileri
İletişim:
Tel:+90 212 272 45 60
Faks: +90 212 272 45 59
E-posta: [email protected]
Web: www.3tfuari.com
Adres: Mecidiye Cad. Cüre İş Hanı No:16/2 Mecidiyeköy İSTANBUL
REBUILD LIBYA BENGHAZI FUARI
16-19 Mart 2014, Bingazi, LİBYA
Konu: Yapı İnşaat
İletişim:
Utku Bengisu
Tel :+90 0216 342 42 24
E-posta: [email protected]
Web: www.bosphorusexpo.com
HANNOVER ENDÜSTRİ FUARI
7-11 Nisan 2014, Hannover, ALMANYA
Konu: Endüstri
İletişim:
Highest International Standards Travel Agency
Tel :+90 212 580 49 96
Faks:+90 212 355 83 60
E-posta: [email protected]
AUTOMECHANIKA 2014 FUARI
10 -13 Nisan 2014, İstanbul TÜRKİYE
Konu: Otomotiv
İletişim:
Tel: '+90 212 296 26 26
Faks: +90 212 296 83 11
E-posta: [email protected]
Web: www.messefrankfurt.com.tr
Adres: Cumhuriyet Cad. No 38 Erk Apt. D.3 Harbiye İstanbul
WETEX 2014 FUARI
14-16 Nisan, Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri
Konu: Su, Enerji ve Çevre Teknolojisi
İletişim:
Emrah ÖZTÜRK
Tel:+90 (0212) 454 00 00
Faks: +90 (0212) 45 4 00 93
E-posta: [email protected]
Web: www.wetex.ae
USETEC 2014 FUARI
5-7 Mayıs 2014, Köln, ALMANYA
Konu: İkinci El Makine
İletişim:
Tel +49 7244 7075-0
Faks: +49 7244 7075-50
E-posta: [email protected]
Web: www.usetec.com
Adres: Hess GmbH Königsberger Str.2 76356 Weingarten Almanya
ITMA ASIA + CIMTE 2014 FUARI
16-20 Haziran 2014, Shanghai ÇİN
Konu: Tekstil Makinaları
İletişim:
Tel: '+90 212 219 16 67 - 68
Faks: +90 212 219 16 70
E-posta: [email protected]
Web: www.veniatravel.com
Adres: Valikonağı Caddesi No:60 Kat:3 34365 Nişantaşı/ İstanbul
SIAL 2014 FUARI
19-23 Ekim, Paris, FRANSA
Konu: Gıda
İletişim:
Tel: '+90 (0212) 455 61 07 ; 455 61 08
Faks: +90 (0212) 520 15 26
E-posta: [email protected] ; [email protected]
Web: http://www.sialparis.com/