22 Temmuz 2014 tarihli A.D. ve diğerleri v. Türkiye Kararı

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE DAVASI
(Başvuru no. 22681/09)
KARAR
STRAZBURG
22 Temmuz 2014
İşbu karar, Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. paragrafında öngörülen
koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup, şekli değişikliklere tabi tutulabilir.
© T.C. Adalet Bakanlığı, 2014. Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ
ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi
bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı
bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel
Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla
alıntılanabilir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
A.D. ve Diğerleri/Türkiye davasında,
Başkan,
Guido Raimondi,
Yargıçlar,
IĢıl KarakaĢ,
András Sajó,
Nebojša Vučinić,
Egidijus Kūris,
Robert Spano,
Jon Fridrik Kjølbro
ve Daire Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith katılımıyla oluĢturulan ve
Daire halinde toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm),
24 Haziran 2014 tarihinde gerçekleĢtirilen kapalı müzakerelerin
ardından,
Aynı tarihte kabul edilen aĢağıdaki kararı vermiĢtir.
USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan dava, Çin vatandaĢları olan
A.D., A.A., Y.W., B.M. ve H.T.’nin (“baĢvuranlar”) Avrupa Ġnsan Hakları
Mahkemesi’ne (“AĠHM” veya “Mahkeme”) 29 Nisan 2009 tarihinde, Ġnsan
Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliĢkin SözleĢme’nin
(“SözleĢme”) 34. maddesi uyarınca yapmıĢ olduğu baĢvurudan (no.
22681/09) ibarettir. Birinci, dördüncü ve beĢinci baĢvuran, Mahkeme’ye
baĢvuruda bulunduktan sonra Türk vatandaĢı olmuĢtur. Bölüm BaĢkanı,
baĢvuranların
isimlerinin
açıklanmaması
(Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 47 § 3 maddesi).
taleplerini
kabul
etmiĢtir
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
2. BaĢvuranlara adli yardım sağlanmıĢ olup, kendileri, Ġstanbul’da
görev yapan avukatlar A. Yılmaz ve S.N. Yılmaz tarafından temsil
edilmiĢtir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi görevlisi tarafından temsil
edilmiĢtir.
3. Davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı, 15 Mayıs 2009 tarihinde,
tarafların menfaatlerinin korunması ve yargılamaların uygun bir Ģekilde
yürütülmesi için, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca, Türk
Hükümetine, baĢvuranların 15 Haziran 2009 tarihine kadar Çin’e sınır dıĢı
edilmemeleri gerektiğini bildirmeye karar vermiĢtir. Söz konusu tarihte,
Bölüm BaĢkanı, Mahkeme Ġçtüzüğü kapsamında belirtilen geçici tedbirin,
ikinci bir bildirime kadar uzatılmasına karar vermiĢtir.
4. BaĢvuru, Hükümete 2 Haziran 2010 tarihinde tebliğ edilmiĢtir.
OLAYLAR
I. DAVANIN KOġULLARI
5. BaĢvuranlar, Uygur etnik kökenli Müslümanlar olup, sırasıyla 1972,
1974, 1972, 1977 ve 1974 doğumludurlar ve Çin’in kuzeybatısındaki ġincan
(Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi’nden (“XUAR”) gelmiĢlerdir. Mahkemeye
ulaĢmıĢ olan en son bilgilere göre, birinci, dördüncü ve beĢinci baĢvuran
Ġstanbul’da, ikinci baĢvuran Hollanda’da ve üçüncü baĢvuran ise Mısır’da
ikamet etmektedir. BaĢvuranların tümü, Uygur etnik kökenli Müslüman
olmaları sebebiyle Çin’de görmüĢ oldukları baskı ve zulüm korkusu sonucu
farklı tarihlerde Çin’i terk etmiĢlerdir.
A. Başvuranların yakalanması ve tutulması
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
6. Türkiye’ye Ağustos 2007 senesinin Ağustos ayında yasal olarak giriĢ
yapmıĢ olan ikinci baĢvuran, yapılan kimlik kontrolü sırasında, vize
süresinin dolmuĢ olması ve dolayısıyla Türkiye’de yasal olmayan bir
Ģekilde kaldığı gerekçesiyle, 12 Temmuz 2008 tarihinde Ġstanbul’da
yakalanmıĢtır. Söz konusu baĢvuran, Ġstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı
Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’ne yerleĢtirilmiĢtir.
7. ĠçiĢleri Bakanlığı, ikinci baĢvuranın sınır dıĢı edilmesi için 1 Ağustos
2008 tarihinde Ġstanbul Valiliğine talimat vermiĢtir.
8. Olayların yaĢandığı süreçte, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ve Çin
Hükümeti temsilcilerinin katılımıyla, 2008 Pekin Olimpiyatları ile bağlantılı
olarak alınacak olan güvenlik tedbirlerine iliĢkin olarak, 17 Temmuz 2008
tarihinde Ankara’da bir toplantı düzenlenmiĢtir. Çin Hükümeti görevlileri,
Türk yetkililerine, Doğu Türkistan Ġslam Hareketi’ne (“DTĠH”) – Çin
Hükümeti tarafından bir terör örgütü olarak nitelendirilmektedir – mensup
olup, Pakistan’da yedi ay eğitim görmüĢ yaklaĢık elli kiĢiyi tespit ettiklerini
bildirmiĢlerdir. Gruptan bazıları, saldırıya hazırlandıkları esnada BirleĢik
Arap Emirlikleri’nde (Dubai) yakalanırken, diğer yaklaĢık otuzu da Suudi
Arabistan, Ġran, Afganistan ve Pakistan üzerinden Türkiye’ye kaçmıĢtır. Söz
konusu kiĢiler, Türkiye’deki bağlantılarından yararlanarak burada bulunan
Çinli hedeflerine karĢı bir saldırı düzenlemeyi planlamıĢlar ve bu plan
dâhilinde, Olimpiyatlar hakkında istihbarat ve patlayıcı toplamıĢlardır. Çinli
yetkililer,
Türkiye’ye
kaçmıĢ
olduğunu
düĢündükleri
Ģüphelilerin
isimlerinin bulunduğu bir listeyi sunmuĢlardır. Bu listede, beĢ baĢvuranın
ismi de yer almıĢtır.
9. Çinli yetkililerden alınan güvenlik bilgileri doğrultusunda, ĠçiĢleri
Bakanlığı’nca verilen bir karar ile, 25 Temmuz 2008 tarihinde,
baĢvuranların isimleri, Türkiye’ye giriĢi yasaklanan kiĢilerin isimlerinin yer
aldığı listeye eklenmiĢtir.
10. Ġstanbul Terörle Mücadele ġube Müdürlüğü, eğitilmiĢ DTĠH
üyelerinin Pekin Olimpiyatları öncesinde, esnasında ve sonrasında Çin veya
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Türkiye’de terör saldırısı düzenlemeyi planladıklarına ve mevcut durumda
Türkiye’de bulunduklarına iliĢkin olarak, Çin yetkililerinden ve Türk Milli
Ġstihbarat TeĢkilatı’ndan edinmiĢ olduğu bilgileri, 6 Ağustos 2008 tarihli bir
yazıyla, Ġstanbul Valiliğine göndermiĢtir. ġüphelilerin Ġstanbul’daki
adresleri de söz konusu yazıda belirtilmiĢtir.
1. ĠçiĢleri Bakanlığı aynı tarihte, Çin Hükümetinden alınan bilgilere
dayanarak, Ġstanbul Emniyet Müdürlüğüne, Ģüphelilerin Olimpiyatlar
sonrasında
ülkeden
çıkarılması
koĢuluyla,
Olimpiyatlar
süresince
Yabancılar ġube Müdürlüğünde tutulması talimatını vermiĢtir. Hükümet
tarafından ibraz edilen iç yazıĢma ve belgelerden anlaĢıldığı üzere, Türk
yetkilileri, Çinli hedefleri kapsamak üzere Türk topraklarına yapılacak olan
bir terör saldırısının, Türkiye’nin uluslararası arenada olumsuz bir
görüntüsünün oluĢmasına sebep olacağından ve aynı zamanda Çin ile olan
iliĢkilerini zedeleyeceğinden endiĢe duymaktadırlar.
12. ĠçiĢleri Bakanlığı, 6 Ağustos 2008 tarihli ayrı bir yazıyla, ikinci
baĢvuran hakkında verilen 1 Ağustos 2008 tarihli sınır dıĢı kararının
Olimpiyat Oyunlarının bitimine kadar durdurulmasını talep etmiĢ ve söz
konusu kiĢinin bu süreçte Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde
tutulmasına karar vermiĢtir.
2. 7 Ağustos 2008 tarihinde Ģüphelilerin adreslerine yapılan polis
baskınlarının ardından, diğer dört baĢvuranın da aralarında bulunduğu
Uygur kökenli on Çin vatandaĢı yakalanmıĢ ve Kumkapı Yabancı Kabul ve
Barınma Merkezine gönderilmiĢtir. ÇeĢitli idari organlar arasında yapılan iç
yazıĢmalara göre, yakalanan kiĢilerin Türkiye’ye yasadıĢı bir Ģekilde
girdikleri ve/veya vize düzenlemelerini çiğnedikleri tespit edilmiĢtir, ancak
evlerinde yapılan aramalar neticesinde herhangi bir yasadıĢı belgeye
rastlanmamıĢtır.
B. Başvuranların iltica süreci ve sınır dışı edilmelerine yönelik
girişimler
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
14. Olimpiyatların sona ermesinin ardından, ĠçiĢleri Bakanlığı, 7
Ağustos 2008 tarihinde yakalanmıĢ olan Uygur kökenli on kiĢi hakkında
alınacak tedbirlere iliĢkin olarak, Ġstanbul Valiliğine 3 Eylül 2008 tarihinde
gerekli talimatları göndermiĢtir. ĠçiĢleri Bakanlığı bu bağlamda Milli
Ġstihbarat TeĢkilatının tavsiyelerini dikkate alarak, dört baĢvuranın
Türkiye’de kalmasının Hükümet’in uluslararası iliĢkileri kapsamında sorun
teĢkil edebileceği düĢüncesiyle, bu kiĢilerin ülkeden çıkarılmasını talep
etmiĢtir. Aynı tarihte yakalanmıĢ olan diğer altı kiĢi ise serbest bırakılmıĢ ve
kendilerine üç ay geçerli olmak üzere yenilenemeyen oturma izni verilerek,
bu süre bitiminin ardından Türkiye’yi terk etmeleri istenmiĢtir.
15. ĠçiĢleri Bakanlığı, 1 Ağustos 2008 tarihinde vermiĢ olduğu sınır dıĢı
kararı doğrultusunda, ikinci baĢvuranın da sınır dıĢı edilmesi yönünde
Ġstanbul Valiliğine 17 Eylül 2008 tarihinde benzer talimatları göndermiĢtir.
16. AnlaĢıldığı üzere, sınır dıĢı kararı baĢvuranlara resmi olarak tebliğ
edilmemiĢ, ancak tutuldukları yerde bulunan görevlilerce, söz konusu
ihtimal kendilerine yalnızca sözlü bir Ģekilde bildirilmiĢtir.
17. BaĢvuranlar 19 Eylül 2008 tarihinde, avukatları aracılığıyla,
Türkiye’de sığınma talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar bu bağlamda, Çin’e
dönmeleri halinde kendilerine uzun süreli hapis cezası verileceğini ve
iĢkence veya hatta idam cezasına maruz kalacaklarını ileri sürmüĢlerdir.
18. Yetkililer, baĢvuranlarla, 20, 22 ve 23 Eylül 2008 tarihlerinde kısa
görüĢmeler yapmıĢlardır. GörüĢmeler sırasında baĢvuranlara avukatları eĢlik
etmiĢ ve sığınma talepleri üzerine konuĢulmuĢtur. GörüĢme formlarına göre,
baĢvuranların hepsi, Çinli yetkililerin Uygurlara baskı ve zulüm uygulaması
nedeniyle Çin’den kaçtıklarını ifade etmiĢ ve Çin’e geri dönmeleri halinde,
hapis cezası, iĢkence ve hatta idam cezası riskiyle karĢı karĢıya
kalacaklarından korkmuĢlardır. Hiçbiri, herhangi bir siyasi veya dini örgüt
veya terör örgütü ile bağlantısı olduğunu söylememiĢtir. GörüĢmeler
esnasında kendilerine tercüman olarak Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma
Merkezinde tutulan bir Uygur arkadaĢları da eĢlik etmiĢtir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
19. ĠçiĢleri Bakanlığı 26 Eylül 2008 tarihli bir yazıyla, Ġstanbul
Valiliğine, baĢvuranların sığınma taleplerinin kabul edilmediğini bildirmiĢ,
ancak bu doğrultuda herhangi bir resmi karara atıfta bulunmamıĢtır.
Belgede, baĢvuranların bir süredir yasa dıĢı olarak Türkiye’de yaĢamalarına
rağmen, ne yakalanmadan önce ne de yakalandıktan hemen sonra sığınma
talebinde bulundukları belirtilmiĢ ve en son yapmıĢ oldukları sığınma
taleplerinin yalnızca, Türkiye’de kalma sürelerinin uzatılması yönünde
olduğu ortaya konmuĢtur. Bakanlık bu nedenle, söz konusu kiĢilerin derhal
sınır dıĢı edileceği kararını vurgulamıĢtır. BaĢvuranlara ne bu mektubun bir
nüshası gönderilmiĢ ne de kendilerine bir sınır dıĢı kararı tebliğ edilmiĢtir.
20. BaĢvuranlar, 13 Ekim 2008 tarihinde BirleĢmiĢ Milletler Mülteciler
Yüksek Komiserliğine (“UNHCR”) baĢvurarak, mülteci olarak tanınmayı
talep etmiĢlerdir. UNCHR, 27 Ekim 2008 tarihinde kendilerine sığınma
belgesi vermiĢtir.
21. BaĢvuranların avukatı, baĢvuranların sınır dıĢı edilip edilmeyecekleri
hakkında bilgi almak ve eğer sınır dıĢı edileceklerse de ilgili sınır dıĢı
kararlarının kendisine verilip verilemeyeceğini öğrenmek için, 21 Ekim
2008 tarihinde Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine gitmiĢtir.
Yetkililer, baĢvuranların sınır dıĢı edilecekleri bilgisini avukata sözlü bir
Ģekilde aktarmıĢ, ancak sınır dıĢı edilecekleri tarihi belirtmemiĢtir. Yetkililer
ayrıca, kararların nüshalarını vermeyi, hatta göstermeyi bile reddetmiĢtir.
22. BaĢvuranların avukatı, 22 Ekim 2008 tarihinde Ġstanbul Yabancılar
ġube Müdürlüğüne bir dilekçe göndererek, sınır dıĢı kararları dâhil olmak
üzere baĢvuranlar hakkında Ģimdiye kadar çıkarılmıĢ olan idari kararlar
hakkında gerekli yasal iĢlemleri baĢlatabilmek için, söz konusu kararlara
eriĢim talebinde bulunmuĢtur. Avukat, baĢvuranlar hakkında yapılacak olan
tüm iĢlemlerin ve verilecek olan tüm kararların, baĢvuranların yasal
temsilcisi olarak kendisine bildirilmesi talebinde bulunmuĢtur. Ancak
mektubuna herhangi bir yanıt gelmemiĢ ve baĢvuranların dosyalarına
eriĢimi engellenmeye devam etmiĢtir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
23. BaĢvuranlar kendilerine önceden haber verilmeden, 26 Ekim 2008
tarihinde, sınır dıĢı edilmek üzere Ağrı’ya Ġran sınırına götürülmüĢlerdir.
Ġran yetkililerinin baĢvuranların Ġran’a girmelerine izin vermemeleri
üzerine, baĢvuranlar Ġstanbul’a geri götürülüp, Kumkapı Yabancı Kabul ve
Barınma Merkezi’ne yeniden yerleĢtirilmiĢlerdir.
24. BaĢvuranların avukatı 28 ve 31 Ekim 2008 tarihlerinde, Ġstanbul
Yabancılar ġube Müdürlüğüne iki ayrı dilekçe yazmıĢ ve baĢvuranlar
aleyhinde verilen idari kararlara eriĢim taleplerini yeniden sunmuĢtur.
Dilekçesinde, özellikle Çin’e geri gönderilmeleri halinde ciddi risklerle
karĢı karĢıya kalacakları göz önünde bulundurulduğunda, baĢvuranların,
yetkili mahkemeler önünde itiraz edebilme haklarından yararlanabilmeleri
için, aleyhlerinde verilen sınır dıĢı kararlarına eriĢmelerinin gerekli
olduğunu hatırlatmıĢtır. Avukat, 3 ve 7 Kasım 2008 tarihlerinde gönderdiği
iki dilekçesinde de söz konusu görüĢlerini tekrarlamıĢ, ancak her iki
dilekçeye de yanıt gelmemiĢtir. Ancak görünen Ģu ki, avukata, sığınma
taleplerine iliĢkin düzenlemeyi içeren bir kılavuz niteliğindeki 57 sayılı
Genelge’nin 12. maddesi uyarınca baĢvuranların dosyalarına eriĢimin
kısıtlandığı sözlü bir Ģekilde bildirilmiĢtir (detaylar için Bk. aĢağıda 66.
paragraf).
25. BaĢvuranlar, avukatlarıyla 1 Kasım 2008 tarihinde Kumkapı
Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde görüĢmüĢlerdir. Dördüncü baĢvuran
hariç tüm baĢvuranlar, XUAR’da yaĢayan aile fertlerinin, Çin’den kaçtıkları
için rahatsız edildiklerini veya hapsedildiklerini bildirmiĢ ve söz konusu
bölgede kendilerinin halen terörist olarak nitelendirilerek arandıklarını ifade
etmiĢlerdir.
26. BaĢvuranlar, bilinmeyen bir gerekçeyle, 2 ġubat 2009 tarihinde
serbest bırakılmıĢlardır. Üç gün sonra, polis tarafından Ġstanbul Yabancılar
ġube Müdürlüğüne çağırılmıĢlar ve kendilerine oturma izni verileceği
bildirilmiĢtir. Ancak o esnada, kendilerine herhangi bir açıklama
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
yapılmadan, tekrar Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezine
gönderilmiĢlerdir.
27. ĠçiĢleri Bakanlığı 13 ġubat 2009 tarihinde, baĢvuranların sığınma
taleplerinin reddedildiği resmi bir karar yayınlamıĢtır. Kararda kısaca,
baĢvuranların, sığınma taleplerini desteklemek amacıyla ileri sürdükleri
iddialarının,
Mültecilerin
Hukuki
Statüsüne
ĠliĢkin
1951
Cenevre
SözleĢmesi’nde (“Cenevre SözleĢmesi”) ve ilgili iç yönetmeliklerde (“1994
Göç Yönetmeliği”) öngörülen kriterleri karĢılamadığına hükmetmiĢtir.
Kararda, baĢvuranların taleplerine ve incelendikleri uluslararası ve/veya
ulusal standartlara iliĢkin herhangi bir tartıĢmaya yer verilmemiĢtir.
28. ĠçiĢleri Bakanlığının kararı, baĢvuranlara 23 ġubat 2009 tarihinde
tebliğ
edilmiĢ
ancak
avukatlarına
ayrı
olarak
gönderilmemiĢtir.
BaĢvuranlara, karar ellerine geçtikten sonra iki gün içerisinde itirazda
bulunabilecekleri bildirilmiĢtir.
29. BaĢvuranların avukatı, Ġstanbul Yabancılar ġube Müdürlüğüne 24
ġubat 2009 tarihinde bir dilekçe daha göndermiĢtir. Ġlk olarak, baĢvuranların
sığınma taleplerinin reddedildiği en yakın tarihli karar da dâhil olmak üzere,
baĢvuranlar aleyhinde verilmiĢ olan idari kararların, Ekim 2008 yılından
beri sürekli talep etmesine rağmen kendisine bildirilmemesinden ve
baĢvuranların dosyalarına eriĢiminin engellenmesinden Ģikâyetçi olmuĢtur.
Avukat ayrıca, sığınma talebinin reddedilmesine iliĢkin olarak yapacakları
itiraz baĢvurusu için verilen iki günlük sürenin çok kısa olmasından
Ģikâyetçi olmuĢ ve etkili bir Ģekilde itirazda bulunabilmek amacıyla, süre
uzatım ve baĢvuranların dosyalarına eriĢim talebinde bulunmuĢtur.
30. BaĢvuranlar, süre uzatım taleplerine herhangi bir yanıt alamamıĢ
olup, Bakanlığın 13 ġubat 2009 tarihli kararına avukatları aracılığıyla
itirazda bulunmuĢlardır. BaĢvuranlar, Uygur etnik kökenli Müslüman
olmaları sebebiyle zulüm gördükleri gerekçesiyle Çin’den kaçtıklarını ifade
etmiĢlerdir. Siyasi görüĢlerinden ötürü hepsi Çin polisi tarafından
aranmaktaydı; üçüncü baĢvuran, Çin Hükümeti aleyhinde siyasi görüĢ
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
bildirmesi sebebiyle hâlihazırda 1994 senesinde iki yıl cezaevinde kalmıĢtır.
Bir yandan, Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Çin tarafından iĢgal
edilmesinden sonra baĢvuranlar kültürel asimilasyona uğramıĢ, ayrımcılığa
maruz kalmıĢ ve ikinci sınıf vatandaĢ muamelesi görmüĢken, diğer yandan
da terörizme karĢı küresel savaĢ bahanesiyle 11 Eylül 2001 tarihinden
itibaren Uygur muhaliflerine yapılan baskı artmıĢtır. Kültürel ve dini
kimliklerini koruyabilmek adına göstermiĢ oldukları barıĢçıl çabaları
nedeniyle, baĢvuranların hepsine ayrılıkçı damgası vurulmuĢtur. Ayrıca,
baĢvuranlar, Çin’e dönmeleri halinde, reddedilen diğer sığınmacılarda
olduğu gibi, hapis cezası, iĢkence ve hatta idam cezası riski ile karĢı karĢıya
kalacaklardı. Ġstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Vakfı, baĢvuranların
iddialarını doğrulamıĢ ve dernekle bağlantılarının bulunması halinde, Çin’e
döndüklerinde yaĢamlarına ve fiziksel bütünlüklerine karĢı oluĢabilecek
riskin artacağını belirtmiĢtir. Vakıf, yakın zamanda Pakistan, Kazakistan ve
Nepal’dan sınır dıĢı edilmiĢ olan bir takım Uygur vatandaĢının, Çinli
yetkililer tarafından sınırda idam edildiğini ifade etmiĢtir. BaĢvuranlar,
mülteci statüsü taleplerinin UNHCR önünde halen görüĢülmekte olduğunu
ve söz konusu organizasyon tarafından kendilerine sığınma belgesi
verildiğini ilave etmiĢlerdir.
31. ĠçiĢleri Bakanlığı, baĢvuranların itirazları hakkında 16 Mart 2009
tarihinde DıĢiĢleri Bakanlığından görüĢ talep etmiĢtir. DıĢiĢleri Bakanlığı 18
Mart 2009 tarihinde cevaben, baĢvuranların iddialarının mülteci statüsü
edinmek için gerekli olan kriterleri karĢılamadığını bildirmiĢtir. Ancak,
DıĢiĢleri Bakanlığının söz konusu karara hangi fiili veya hukuki gerekçeyle
vardığı net değildir.
32. BaĢvuranların avukatına 27 Nisan 2009 tarihinde, yetkililer
tarafından belirlenmiĢ olan sınırlı sayıdaki belgenin ve baĢvuranlar hakkında
verilmiĢ olan kararların nüshalarını alması için izin verilmiĢtir.
C. Başvuranların salıverilme girişimleri
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
33. Söz konusu süreç kapsamında, baĢvuranlar, salıverilme istemiyle, 23
ġubat 2009 tarihinde Ġstanbul Ġdare Mahkemesi önünde bir dava açmıĢlar ve
kendileri aleyhinde yürütülmekte olan sınır dıĢı edilme iĢlemlerinin
durdurulmasını talep etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca, terörist olarak
aranmakta oldukları Çin’e geri gönderilmeyi neden istemediklerine iliĢkin
iddialarını yinelemiĢler ve kendilerini kanuna aykırı bir Ģekilde Ġran’a sınır
dıĢı etmeye çalıĢan yetkilileri kınamıĢlardır. BaĢvuranlar ilaveten,
dosyalarında bulunan kararlara ve diğer belgelere eriĢimlerinin yetkililer
tarafından engellenmesiyle, söz konusu kararlara mahkeme önünde itiraz
edebilme Ģanslarının ortadan kalktığından Ģikâyetçi olmuĢlardır.
34. Ġstanbul Ġdare Mahkemesi, baĢvuruların müĢtereken yapılmak yerine
ayrı ayrı yapılması gerektiğine hükmederek, baĢvuranların davasını 3 Nisan
2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddetmiĢtir. Bu nedenle mahkeme,
baĢvuranları, bireysel olarak baĢvuru yapmaya ve baĢvurularında, yetkili
makamlara yapmıĢ oldukları tüm ilgili taleplerin ve bu taleplere verilen
cevapların birer kopyasına yer vermeye davet etmiĢtir. Söz konusu kararın
baĢvuranlara ne zaman tebliğ edildiği net olarak bilinmemektedir, ancak
baĢvuranlar bu iĢlemleri yerine getirmemiĢlerdir.
35. BaĢvuranlar, 24 Nisan 2009 tarihinde, Yabancılar Hudut ve Ġltica
Daire BaĢkanlığına bir dilekçe göndermiĢler ve kanuna aykırı ve keyfi
olarak tutulmalarına son verilmesini ve derhal salıverilmelerini talep
etmiĢlerdir.
36. BaĢvuranlar, Mahkeme’nin, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi
uyarınca vermiĢ olduğu bir ara karar ile, 10 Haziran 2009 tarihinde
Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezi’nden serbest bırakılmıĢlardır
(Bk. aĢağıda 59. ve 60. paragraflar). Hükümet, aynı gün Mahkeme’ye ibraz
etmiĢ olduğu dilekçesinde, baĢvuranların söz konusu ara karar nedeniyle
Türkiye’de kalmalarına izin verildiğini ifade etmiĢtir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
D. Ġkinci başvuran hakkındaki sığınma işlemlerinin neticesi
3. ĠçiĢleri Bakanlığı 29 Nisan 2009 tarihinde Ġstanbul Valiliğine, ikinci
baĢvuranın sığınma talebinin reddedilmesine iliĢkin yapmıĢ olduğu itiraz
baĢvurusunun 31 Mart 2009 tarihinde reddedildiğini, zira baĢvuranın
herhangi bir yasadıĢı örgütle bağlantısının bulunup bulunmadığının tespit
edilemediğini bildirmiĢtir. Ayrıca, söz konusu baĢvurana, 5683 sayılı
Yabancıların
Türkiye'de
Ġkamet
ve
Seyahatleri
Hakkındaki Kanun
çerçevesinde “yabancı statüsü” adı altında oturma izni verilmemesi
gerektiğine karar verilmiĢtir. Bakanlık bu nedenle, ikinci baĢvuranın derhal
sınır dıĢı edilmesini talep etmiĢtir. Her ne kadar diğer baĢvuranlar da
sığınma taleplerinin reddedilmesine iliĢkin olarak aynı zamanda itirazda
bulunduysalar da, söz konusu süre zarfında bu taleplerin neticelerine iliĢkin
herhangi bir bilgi elde edilmemiĢtir.
38. Bakanlığın, ikinci baĢvuran hakkında vermiĢ olduğu karar,
baĢvuranların avukatına 13 Mayıs 2009 tarihinde tebliğ edilmiĢtir.
39. Ġkinci baĢvuran, 9 Haziran 2009 tarihinde, Yüksek Ġdare Mahkemesi
nezdinde, ĠçiĢleri Bakanlığı aleyhine bir dava açmıĢtır. Söz konusu baĢvuran
ilk olarak, zulme, iĢkenceye ve hatta idam cezasına maruz kalacağı
gerekçesiyle 29 Nisan 2009 tarihinde sınır dıĢı kararının iptal edilmesini ve
ayrıca
yerel
yargılamalar
sonuçlanmadan
bu
kararın
icrasının
durdurulmasını talep etmiĢtir. BaĢvuran ek olarak, Ekim 2008’de sınır dıĢı
edilmesine yönelik giriĢimlerin kanuna aykırılık teĢkil etmesinden Ģikâyetçi
olmuĢtur, zira yerel mahkemeler ve UNCHR nezdinde sığınma ve mülteci
iĢlemleri sonuçlandırılmamıĢtır. BaĢvuran ayrıca, sığınma iĢlemlerinin
ulusal makamlarca kanuna uygun bir Ģekilde yürütülmediğini iddia etmiĢtir;
hakkındaki sığınma talebinin yasal temsilcisi tarafından yapılmıĢ olmasına
rağmen, sığınmaya iliĢkin görüĢme, avukatının gıyabında baĢtan savma bir
Ģekilde gerçekleĢtirilmiĢtir. GörüĢme esnasında sağlanan tercüme hizmeti de
yetersiz olmuĢtur. Ayrıca, sığınma talebinin reddine iliĢkin itiraz için
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
öngörülen iki günlük süre de, baĢvuranın kapsamlı bir itirazda
bulunabilmesi için yetersiz olmuĢtur. Ġlaveten, baĢvuranın sığınma talebinin,
herhangi bir yasadıĢı örgüt ile bağlantısının bulunmadığı gerekçesiyle
reddedilmesi, DTĠH ile bağlantısı olduğunu bildiren önceki istihbarat
raporları ile çeliĢki göstermiĢtir. Bu bağlamda, idarenin, baĢvuranın
iddialarına iliĢkin esasları daha titiz bir Ģekilde incelmesi gerekirken,
davanın inlenmesi kapsamında, baĢvuranın bir terör örgütüyle bağlantısının
bulunup bulunmadığı meselesinden öteye gitmediği görülmüĢtür. BaĢvuran
ayrıca, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinde dokuz ay boyunca
kanuna aykırı bir Ģekilde tutulduğunu ileri sürmüĢtür. BaĢvuran son olarak,
sığınma baĢvurularına iliĢkin idari kararların nüshalarını defalarca talep
ettiği halde, herhangi bir yanıt alamadığını ileri sürmüĢtür. Dolayısıyla, söz
konusu kararlara itiraz etmesine olanak sağlacak hukuki yollara eriĢimi
kısıtlanmıĢtır. BaĢvuran bu bağlamda, 57 sayılı Genelge’nin kanuna
uygunluğuna itiraz etmiĢtir, zira bu genelgeyle, baĢvuranın ve avukatının
sığınma dosyasına eriĢimi kısıtlanarak, baĢvuranın savunma yapma hakkına
halel getirilmiĢtir.
40. Yüksek Ġdare Mahkemesi 10 Ağustos 2009 tarihinde, baĢvuranın
sınır dıĢı iĢleminin askıya alınması yönündeki talebinin incelenmesini,
Bakanlık görüĢlerini ibraz edinceye kadar ertelemeye karar vermiĢtir.
41. Bakanlık, Yüksek Ġdare Mahkemesine 23 Eylül 2009 tarihinde
savunmasını sunmuĢtur. Ġlgili kısımlar aĢağıdaki Ģekildedir:
Davacı, Çin’de zulüm gördüğünü iddia ederken; görüĢme sırasında, Çin’de herhangi
bir siyasi, dini veya sosyal grup ile bağlantısının bulunmadığını, gözaltına
alınmadığını, tutuklanmadığını veya kötü muameleye maruz kalmadığını ve aile
fertlerinden hiçbirinin Devlet yetkilileri ile herhangi bir sorun yaĢamadığını ifade
etmiĢtir.
Ġddialarındaki tutarsızlıktan ötürü, Bakanlık davacıya “mülteci” statüsü verilmesini
reddetmiĢtir. Davacının söz konusu karara 24 ġubat 2009 tarihinde itiraz etmesi
üzerine, Bakanlığımız, DıĢiĢleri Bakanlığının görüĢüne baĢvurmuĢtur. DıĢiĢleri
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Bakanlığı 18 Mart 2009 tarihli kararında, davacının sığınma talebinin “sığınmacı
statüsü elde etmek için gerekli olan unsurları” içermediğini bildirmiĢtir.
…
DıĢiĢleri Bakanlığının görüĢü, baĢvuran hakkında baĢlatılan yasal iĢlemler açısından
büyük bir önem arz etmektedir. Türkiye’de kalması DıĢiĢleri Bakanlığınca uygun
görülmediği takdirde bir yabancıya Bakanlığımız tarafından sığınmacı statüsü vermesi
mümkün değildir.
…
Ġlgili mevzuat (5683 sayılı Kanun) uyarınca Türkiye’de ikamet etmesi uygun
görülmeyen kiĢilerin ihraç edilmesi zorunlu olup, bu mesele, Devlet’in egemenlik
yetkisi dâhilindedir…
Davacı ile gerçekleĢtirilmiĢ olan görüĢmeden, kendisinin zulme, gözaltına veya
tutukluluğa maruz kalmadığı anlaĢılırken, davacı, Çin Devleti hakkında karalayıcı
ifadelerde bulunmaktan çekinmemiĢ olup, aynı zamanda bizim yabancı barınma
merkezlerimizi de eleĢtirmeye kalkıĢmıĢtır. Sınır dıĢı edilmesi halinde ülkemizi ne
derece kötüleyeceği tahmin edilebilir. Bu kiĢisel özellik, davacı aleyhinde verilen
kararın ne kadar yerinde olduğunu ispatlamaktadır.
…
Davacının (sınır dıĢı edilmesi halinde) telafi edilemez bir zarara uğraması söz
konusu değildir, zira davacı, ülkemize davet edilmemiĢ, kendi isteğiyle gelmiĢtir.
Mevcut durumdan kendisi münferiden sorumludur. Kendisini kabul etmek isteyen
üçüncü bir ülke bulmak mümkün değildir. Bu nedenle, bir yılı aĢkın süredir ülkemizde
konuk olarak kalmaktadır.
4. Yüksek Ġdare Mahkemesi 7 Aralık 2009 tarihinde, DıĢiĢleri
Bakanlığına, aĢağıdaki belgeleri on beĢ gün içerisinde tebliğ etmesi
talimatını vermiĢtir:
sığınma talebinin reddine iliĢkin olarak baĢvuran
tarafından yapılmıĢ olan itirazı reddettiği 31 Mart 2009 tarihli kararının bir
nüshası; çeĢitli idari kararlarda baĢvuranın DTĠH üyeliği hakkında ileri
sürülen çeliĢkili ifadelerden ötürü, baĢvuranın bir terör örgütüyle
bağlantısının bulunduğuna dair istihbarat raporları ve diğer bilgiler;
baĢvuranın UNHCR’den mülteci statüsü talep etmesine iliĢkin bilgiler.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
43. UNHCR 13 Ocak 2010 tarihinde, Yüksek Ġdare Mahkemesine, ikinci
baĢvuranın mülteci statüsü talebinin halen incelenmekte olduğunu
bildirmiĢtir. UNHCR, yazısında ayrıca, Çin yetkili makamlarının 2001’den
beri
XUAR’da
terörle
mücadele
kapsamında
baskı
politikasını
kuvvetlendirdiğini ve özellikle de barıĢçıl siyasi görüĢ ayrılığı bildiren etnik
Uygurları ve bağımsız Ġslamiyet liderlerini hedef aldığını belirtmiĢtir.
Uygurlara bu nedenle bölücülük suçundan dolayı uzun süreli hapis cezaları
veya bazı durumlarda idam cezası verilmiĢtir. Bu gerekçelerle UNCHR,
Yüksek Ġdare Mahkemesini, mülteci statüsünün belirlenmesi süreci
sonuçlandırılıncaya kadar baĢvuranın sınır dıĢı edilmesinin engellenmesi
için müdahalede bulunmaya teĢvik etmiĢtir.
44. BaĢvuran, sınır dıĢı edilmesinin askıya alınmasına iliĢkin talebini 2
ġubat 2010 tarihinde tekrar sunmuĢtur.
45. Yüksek Ġdare Mahkemesi 19 ġubat 2010 tarihinde, baĢvuranın sınır
dıĢı edilmesi iĢleminin, talep edilen bilgiler idare tarafından tebliğ
edilinceye kadar durdurulmasına karar vermiĢtir.
46. Ġkinci baĢvuran belirtilmeyen bir tarihte, ĠçiĢleri Bakanlığının
önceki görüĢüne cevap vermiĢtir. BaĢvuran, önceki savlarını tekrarlamanın
yanı sıra, herhangi bir terör örgütü veya baĢka bir örgütle bağlantılarının
bulunduğunu bildirmemesi gerekçesiyle sığınma talebi reddedilirken,
Bakanlığın, Çin Hükümetinin Türk yetkili makamları ile paylaĢmıĢ olduğu
Ģüpheli teröristler listesinde baĢvuranın isminin yer aldığını kabul ettiğini
ileri sürmüĢtür. Bu koĢullarda, baĢvuranın bir terör örgütüyle iliĢki
içerisinde olduğunu reddetmiĢ olması alakasızlık teĢkil etmiĢtir; önemli
olan, baĢvuranın bu gerekçeyle Çin Hükümeti tarafından aranıyor olmasıdır.
Ayrıca, baĢvuranın sığınma talebine iliĢkin olarak DıĢiĢleri Bakanlığının
görüĢürünün büyük önem arz etmesi, kararın hukuki değil siyasi gerekçelere
dayanılarak verildiğini göstermiĢtir.
47. Yüksek Ġdare Mahkemesi 30 Haziran 2010 tarihinde, baĢvuranın
Çin’e dönmesi haline baskı ve zulme maruz kalacağına dair gerçek bir
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
riskin varlığını göz önünde bulundurarak, UNHCR önündeki baĢvurusu
halen sonuçlanmamıĢ iken, baĢvuranın sığınma talebinin reddedilip sınır
dıĢı edilmesinin kanuna aykırılık teĢkil edeceğini değerlendirmiĢtir. Yüksek
Ġdare Mahkemesi bu nedenle, söz konusu sınır dıĢı kararının icrası
durdurmuĢtur. Mahkeme aynı zamanda, yetki dıĢında olarak nitelendirdiği
57 sayılı Genelge’nin icrasını da durdurmuĢtur.
48. Yüksek Ġdare Mahkemesinin kararını takiben, ikinci baĢvurana 21
Ekim 2010 tarihinde oturma izni verilmiĢtir.
49. Taraflardan Eylül 2013’te alınmıĢ olan en son bilgilere göre,
Yüksek Ġdare Mahkemesi, ilgili tarihten itibaren, ikinci baĢvuranın
davasının esasları hakkında herhangi bir karar vermemiĢtir.
D. Diğer başvuranlar hakkındaki sığınma işlemlerinin neticesi
50. Hükümetin görüĢlerine eklenen belgelere göre, diğer baĢvuranların,
sığınma taleplerinin reddine karĢı yapmıĢ oldukları itiraz baĢvuruları da 31
Mart 2009 tarihinde ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından reddedilmiĢtir. Ancak,
ikinci baĢvuranın durumundan farklı olarak, ne söz konusu kararlar, ne de
bu karar temel alınarak verilen sınır dıĢı kararları baĢvuranlara veya
avukatlarına tebliğ edilmiĢtir.
51. BaĢvuranlar, 2 Eylül ve 28 Aralık 2010 tarihlerinde, sığınma
taleplerinin durumu hakkında bilgi almak istemiĢler, ancak herhangi bir
yanıt alamamıĢlardır.
52. AnlaĢıldığı üzere, baĢvuranların sığınma taleplerinin reddine iliĢkin
yapmıĢ oldukları itiraz baĢvurularının Bakanlık tarafından reddedildiği,
kendilerine 2011 yılında belirtilmeyen bir tarihte bildirilmiĢtir. Bu
kapsamda, sınır dıĢı edilmeleri yönünde bir karar da zorunlu kılınmıĢtır.
BaĢvuranlar, kararın iptal edilmesi için Ankara Ġdare Mahkemesi nezdinde
ayrı ayrı dava açmıĢlardır.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
53. Ankara Ġdare Mahkemesi, 15 ġubat 2012 (birinci ve üçüncü
baĢvuran), 18 Ocak 2012 (dördüncü baĢvuran) ve 14 Aralık 2011 (beĢinci
baĢvuran)
tarihli
dört
ayrı
kararda,
baĢvuranların
Çin’de
zulme
uğrayacakları yönündeki potansiyel riski kabul etmiĢ ve sonuç olarak,
baĢvuranlar aleyhindeki sınır dıĢı kararlarını iptal etmiĢtir. Ġdare
Mahkemesi, kararlarında ayrıca, Mahkeme’nin 15 Mayıs 2009 tarihli geçici
tedbirine atıfta bulunmuĢtur.
54. Ġdare Mahkemesinin kararlarına göre, birinci ve üçüncü baĢvurana
20 Mart 2012 tarihinde, dördüncü baĢvurana 29 Kasım 2011 tarihinde ve
beĢinci baĢvurana ise 24 Ekim 2011 tarihinde oturma izni verilmiĢtir1.
55. Yüksek Ġdare Mahkemesi, 31 Aralık 2012 ve 18 ġubat 2013
tarihlerinde, kararları, baĢvuranların lehine onamıĢtır. Görünen o ki,
Bakanlığın bu kararlara iliĢkin düzeltme talebi, Yüksek Ġdare Mahkemesi
önünde halen beklemektedir.
F. Mahkeme önündeki yargılamalar
5. Sığınma taleplerine iliĢkin nihai bir karar verilmeden önce, 29 Nisan
2009 tarihinde baĢvuranların temsilcisi, baĢvuranların Türkiye’den sınır dıĢı
edilmemesi
için,
Mahkeme
Ġçtüzüğü’nün
39.
maddesi
uyarınca,
Mahkeme’den geçici bir tedbir uygulamasını talep etmiĢtir.
57. Aynı tarihte, davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı, Mahkemeye
sunulan bilgiler doğrultusunda baĢvuranların istedikleri ara tedbiri
uygulamamaya karar vermiĢtir.
58. ĠçiĢleri Bakanlığının, ikinci baĢvuranın sığınma talebinin son kez
reddetmesinin ve baĢvuranın sınır dıĢı edilmesi kararının verilmesinin
ardından, baĢvuranların temsilcisi 14 Mayıs 2009 tarihinde, Mahkeme
1
Görüldüğü üzere, Ankara Ġdare Mahkemesinin, dördüncü ve beĢinci baĢvuran hakkındaki
iptal kararları, sınır dıĢı kararlarının icrasının askıya alınmasına iliĢkin ara kararlardan önce
verilmiĢtir. Bu nedenle idare, esasa iliĢkin kararları beklemeksizin, söz konusu
baĢvuranlara oturma izni vermeye teĢvik edilmiĢtir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi uyarınca sunmuĢ olduğu önceki talebini, daha
fazla görüĢe ve destekleyici belgelere yer vererek yinelemiĢtir.
59. Davanın tahsis edildiği Bölüm BaĢkanı 15 Mayıs 2009 tarihinde,
tarafların menfaati için ve Mahkeme önündeki yargılamaların uygun bir
Ģekilde yürütülebilmesi adına, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün 39. maddesi
uyarınca, Türk Hükümetine, baĢvuranların 15 Haziran 2009 tarihinde önce
Çin’e sınır dıĢı edilmemeleri gerektiğini bildirmeye karar vermiĢtir.
60. Bölüm BaĢkanı 15 Haziran 2009 tarihinde, Mahkeme Ġçtüzüğü’nün
39. maddesi uyarınca daha evvel öngörülmüĢ olan geçici tedbirin süresini
ikinci bir emre kadar uzatmaya karar vermiĢtir.
G. Sonraki gelişmeler
6. Serbest bırakılmalarından bir süre sonra, baĢvuranların tümü Türk
vatandaĢlığı için baĢvuruda bulunmuĢlardır. Ġkinci ve üçüncü baĢvuranın
baĢvuruları,
ilgili
hukuki
kriterleri
karĢılamadığı
gerekçesiyle
reddedilmiĢtir. Ġkinci baĢvuran, 22 Haziran 2011 tarihinde Türkiye’den
ayrılmıĢ ve Hollanda’da sığınma talep etmiĢtir. AnlaĢıldığı üzere, ikinci
baĢvuranın baĢvurusu kabul edilmiĢ ve kendisi halen Hollanda’da yaĢamaya
devam etmektedir. Üçüncü baĢvuran, belirtilmeyen bir tarihte Mısır’a
gitmiĢtir.
62. Diğer baĢvuranlara ise, 2012 senesi muhtemel olmakla birlikte,
bilinmeyen tarihlerde Türk vatandaĢlığı verilmiĢtir. Mahkeme’nin elinde,
tam tarihlere iliĢkin bilgi bulunmamaktadır.
63. UNHCR, 25 Eylül 2013 tarihli bir yazıyla, baĢvuranların avukatına,
birinci, ikinci ve üçüncü baĢvuranların baĢvurularını geri çekmeleri ve
dördüncü ve beĢinci baĢvurana ulaĢılamaması nedeniyle, müvekkillerinin
mülteci statüsü edinmeye iliĢkin dosyalarının kapatıldığını bildirmiĢ, ancak
herhangi bir tarih belirtmemiĢtir.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK VE UYGULAMA
A. Anayasa
7. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin ilgili kısımları
aĢağıdaki Ģekildedir:
“Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır…
Ġdarî iĢlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve
idarî iĢlemin açıkça hukuka aykırı olması Ģartlarının birlikte gerçekleĢmesi
durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir…”
B. Sığınmacılar hakkındaki hukuk ve uygulama
8. Söz konusu zamanda sığınmacılar için geçerli olan ilgili iç hukuk ve
uygulamaya iliĢkin açıklama, Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye (no.
30471/08, §§ 29-45, 22 Eylül 2009) davasında bulunmaktadır. Bu
bağlamda, “1994 Yönetmeliği” ve bu yönetmelik uygulanırken öngörülen
usul ve ilkelere iliĢkin bir direktif olan 57 sayılı Genelge hakkında detaylı
bilgilere yer verilmiĢtir.
9. Ġlaveten, 57 sayılı Genelge’nin mevcut davaya uygun düĢen 12.
maddesi aĢağıdaki Ģekildedir:
“Başvuru sahibi veya müdafisinin dosyaya erişimi
Ġdari yargıya baĢvuranın kendisi veya müdafisi tarafından dosyası incelenmek
istendiğinde ya da idari mahkemede kullanılmak üzere birer sureti dilekçe ile talep
edilmesi halinde dosyadaki “GĠZLĠ” ya da “HĠZMETE ÖZEL” kaydı bulunan evrak
dıĢında kalan;
- Avukat veya yasal temsilcisine ve baĢvuru sahibinin kendisine tebliği yapılan
tebliğ-tebellüğ belgeleri,
- Ġltica/sığınma müracaat ve ön görüĢme formu,
- BaĢvuranın Deklarasyonu,
- Ġltica-sığınma mülakat formu,
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
- Mülakat raporu,
- Psikolog ve sosyal hizmet uzmanı raporu,
- BaĢvuranın baĢvurusuna iliĢkin sunduğu bilgi ve belgeler,
- Ġltica/sığınma baĢvurusu hakkında Bakanlıkça verilen ilk karar,
- Ġltica/sığınma baĢvurusu hakkında Bakanlıkça verilen nihai karar,
- BaĢvuran hakkında yabancılara iliĢkin genel hükümler çerçevesinde Bakanlıkça
verilen karar evrakının,
BaĢvuru sahibinin kendisine, varsa avukatına veya yasal temsilcisine talep edilmesi
halinde verilecektir.
...”
III. ĠLGĠLĠ ULUSLARARASI BELGELER
10. Uluslararası Af Örgütü, 6 Temmuz 2004 tarihinde yayımlanmıĢ olan
“Uygurlar Çin’in “terörle savaĢ” adına uyguladığı baskıdan kaçıyor” baĢlıklı
raporunda, XUAR’daki etnik Uygur nüfusunun zor durumu hakkındaki
endiĢelerini dile getirmiĢtir. Ġlgili kısımlar aĢağıdaki Ģekildedir:
“XUAR’daki insan hakları durumuna genel bakış
Uluslararası Af Örgütü yıllardır XUAR’daki etnik Uygur topluluğunun üyelerine
karĢı iĢlenen insan hakları ihlalleri konusunda raporlar yayınlamaktadır. Nisan
1990’da Baren kasabasındaki kitlesel protesto ve Ģiddet içeren ayaklanmalardan sonra,
“ayrılıkçı” ve “aĢırı dinci” olduğu iddia edilen kiĢilere uygulanan baskı 1990’ların
baĢından beri devam etmektedir… Daha yakın bir tarihte “ayrılıkçılar, teröristler ve
aĢırı dinciler”, bir kez daha genel suçlara karĢı yeniden baĢlatılan ulusal “sert saldırı”
kampanyasının kilit hedefi haline gelmiĢtir. Bu kampanya, Nisan 2001’de baĢlatılmıĢ
olup, hiçbir zaman resmi olarak sonlandırılmamıĢtır.
Çin hükümeti “ayrılıkçılık” terimini geniĢ bir yelpazede yer alan faaliyetleri içine
alacak Ģekilde kullanmaktadır ve bu faaliyetlerin bir çoğu barıĢçıl muhalefet ya da
hoĢnutsuzluk veya din özgürlüğü hakkının barıĢçıl kullanılmasından daha öte değildir.
Son üç yılda bölgede on binlerce insanın soruĢturma için gözaltına alındığı ve
yüzlercesinin, belki de binlercesinin Ceza Yasası uyarınca yargılandığı ya da hüküm
giydiği bildirilmektedir. Tam sayıyı belirlemek olanaksız olsa da çok sayıda Uygurun,
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
“ayrılıkçılık” ya da “terörizm” suçu iĢledikleri iddiasıyla ölüm cezasına mahkûm
edildiği ve cezalarının infaz edildiğine inanılmaktadır.
…
Uluslararası Af Örgütü, XUAR’da uluslararası din ve inanç özgürlüğü standartlarını
ihlal ederek, barıĢçıl Ģekilde kendi dini ibadetlerini yapmalarından dolayı gözaltına
alınan sayısız Uygurun vakalarını belgelemiĢtir.
...
Terörizm” ile mücadele: Çin’in propaganda savaşı şiddetleniyor
ABD’deki 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Çinli yetkililer, eylemlerine
uluslararası destek sağlamak amacıyla, XUAR’daki sıkı tedbirlerini ısrarla “terörle
uluslararası mücadelenin” bir parçası olarak gerekçelendirmeye çalıĢmıĢtır…
Son üç yıldır, eskiden “ayrılıkçı” olarak nitelendirilen Uygur milliyetçilerine giderek
“terörist” yaftası takılmaya baĢlanmıĢtır…
“Terörizmin” resmi tanımları
Çin Ceza Yasası’nda bazı diğer maddeler gibi “terörizm” ve bağlantılı suçların
tanımı da, yetkililere bu tür suçları geniĢ manada yorumlayacakları büyük bir
manevra sahası sağlayacak Ģekilde muğlak bırakılmıĢtır. 2001 tarihinde Ceza
Yasası’nda yapılan … değiĢiklikler göz önüne alındığında, bu muğlaklık özel bir
endiĢe kaynağı oluĢturmaktadır. Bu değiĢiklikler, bazı vakalarda ölüm cezasının
uygulanması da dahil olmak üzere … sözde “terörist” saldırılarına verilen cezaları
artırmaktadır.
...
Zorla Çin’e geri gönderilen Uygur aktivistlerinin akıbeti
Uluslararası Af Örgütü son yıllarda Nepal, Pakistan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın da
aralarında bulunduğu bazı komĢu ülkelerden Çin’e zorla geri gönderilen Uygur
ilticacıların ve mültecilerin sayısında bir artıĢ gözlemlemiĢtir.
Bu tür vakaların, ABD’deki 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra, Çin’in XUAR’daki
sıkı güvenlik tedbirlerinin Ģiddetlenmesiyle birlikte arttığı görülmektedir ve bazı
durumlarda Çinli yetkililerin bu tür geri gönderilme olaylarını teĢvik ettikleri ya da bu
olaylarda yer aldıklarına dair kanıtlar bulunmaktadır. Ülke dıĢına bilgi aktaran aile
üyelerine yapılan misilleme tehditleri de dâhil olmak üzere bilgi aktarmaya getirilen
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
sıkı kısıtlamalar nedeniyle, Çin’e geri gönderilen Uygurların akıbeti ile ilgili bilgi
bulmak zordur. Bununla birlikte, bazı yeni vakalarda, geri gönderilen kiĢilerin
iĢkence, adil olmayan yargılama ve hatta ölüm cezasının infaz edilmesi de dâhil
olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmıĢ oldukları bildirilmiĢtir.
11. Uluslararası Af Örgütünün yakın tarihli raporları da, yukarıda
bahsedilen rapora konu olan zulüm olaylarının Çin’de halen yaygın bir
Ģekilde yaĢandığını doğrulamaktadır. Uluslararası Af Örgütünün hazırlamıĢ
olduğu, Dünya Çapında Ġnsan Haklarının Mevcut Durumu hakkındaki 2008
tarihli rapora göre, Çinli yetkililer, “baĢlıca XUAR’da yaĢayan etnik
Uygurların maruz bırakıldığı katı baskıyı haklı kılmak amacıyla, “ABD
tarafından yönetilen terör savaĢını” benimsemeye devam etmiĢtir. Bunun
neticesinde ise, iĢkence, diğer kötü muamele Ģekilleri ve hatta ölüm dâhil
olmak üzere, insan haklarına iliĢkin ciddi ihlaller ortaya çıkmıĢtır. Uygur
kültürel kimliği hakkında Ģiddet içermeyen ifadelerde bulunmak suç olarak
nitelendirilmeye devam etmiĢtir”. Raporda, “Uygur asılı bireylerin, Çin’de
“bölücü faaliyetler” gibi siyasi suçlar sebebiyle ölüm cezasına maruz kalan
ve cezası infaz edilen tek grup olarak bilindikleri vurgulanmıĢtır. Ayrıca,
yabancı uyruklu Uygurlar dâhil olmak üzere, yurtdıĢında yakalanıp Çin’e
zorla gönderilen ve ölüm cezasına maruz kalan Uygurların sayısında artıĢ
gözlemlenmiĢtir”. 2009, 2010 ve 2011 yıllarında, kargaĢa ve baskının
XUAR’da devam ettiği ve o bölgede yaĢayan insanların Ģiddetli zulme
maruz kaldıkları bildirilmiĢtir. Uluslararası Af Örgütünün 2012 senesinde
hazırlamıĢ olduğu, Dünya Çapında Ġnsan Haklarının Mevcut Durumu
hakkındaki rapora göre, Çin Hükümeti, Uygur gibi belirli kökenlere mensup
Çinli vatandaĢları zorla geri göndermeleri için, diğer ülkelere ekonomik ve
diplomatik baskı yapmıĢtır. Söz konusu kiĢiler, Çin’de “adil bir Ģekilde
yargılanmama ve tutukluluk süresince iĢkence ve kötü muamele görme
riskiyle karĢı karĢıya kalmıĢlar ve baĢkalarıyla görüĢmelerine çoğunlukla
izin verilmemiĢtir”.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
69. Uluslararası Af Örgütünün, Çin’deki etnik Uygurların baskıya ve
zulme maruz kalmalarına iliĢkin görüĢleri ayrıca uluslararası düzeyde baĢka
yerlerde de dile getirilmiĢtir. BM ĠĢkenceyi Önleme Komitesinin (CAT) 12
Aralık 2008 tarihli görüĢlerinin sonuç kısmında Ģu ifadelere yer verilmiĢtir:
“Muhatap devletin, ceza adalet sisteminde iĢkencenin uygulanmasını ve bundan
kaynaklanan sorunları ele alma çabalarına rağmen; Komite, özellikle ceza
yargılamaları sırasında ifade ve bilgi almak amacıyla polis tarafından gözaltında
tutulan Ģüphelilere yönelik yaygın bir Ģekilde iĢkence ve kötü muamelenin
uygulanmasına iliĢkin olarak, Çin’e ait birçok yasal kaynak ile kuvvetlendirilmiĢ ve
halen geçerli olan iddialar hakkında büyük endiĢe duymaktadır.
...
Komite, aralarında Tibetlerin, Uygurların ve Falun Gong müritlerinin de bulunduğu,
Çin’de yaĢayan ulusal, etnik, dini azınlıklar ve diğer savunmasız gruplara iĢkence ve
kötü muamele uygulandığı ve kaybedildiği yönündeki iddialar hakkında son derece
endiĢelidir.”
12. ABD DıĢiĢleri Bakanlığının 2008 Ġnsan Hakları Raporunda da
benzer Ģekilde, Uygurlara, bölücülük suçlamasıyla, uzun süreli hapis
cezalarının verildiği ve bazı durumlarda da söz konusu kiĢilerin idam
edildikleri belirtilmiĢtir. Aynı kaynağa göre, 9 Ekim 2008 tarihinde BBC,
terör Ģüphelisi olarak Guantanamo Körfezinde tutulan on yedi tane Uygur
asıllı Çin vatandaĢının, “2004 yılında serbest bırakılmaları için onay
çıktığını, ancak ABD’nin, bu kiĢilerin Çin’e geri gönderilmeleri halinde
zulme uğrayacaklarını belirttiğini” bildirmiĢtir.
13. Son olarak, 2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde aktivistler ve Çin
Hükümetinin diğer karĢıtlarına uygulanan baskı, Uluslararası Af Örgütü
tarafından aĢağıdaki Ģekilde dile getirilmiĢtir1:
“BarıĢçıl insan hakları aktivistleri ve resmi hükümet politikasını aleni bir Ģekilde
eleĢtiren diğer kiĢiler, Ağustos 2008’de dünyanın gözünde “sağlam” veya “uyumlu”
1
Raporun tamamına Ģu adresten eriĢilebilir:
http://www.amnesty.org/en/library/asset/ASA17/050/2008/en/83b26dc5-0008-11dd-b092bdb020617d3d/asa170502008eng.html
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
bir portre çizilmesi amacıyla, resmi Olimpiyat öncesi “temizlik sürecinde” hedef
alınmıĢlardır. Bir terör planı kapsamında Olimpiyat Oyunlarına saldırı düzenleneceği
yönündeki resmi iddialar, Olimpiyat Oyunlarına karĢı oluĢabilecek güvenlik
tehditlerini öne çıkarmıĢtır, ancak bu iddiaların somut delillerle desteklenmemesi,
yetkililerin mevcut baskı rejimini haklı kılmak amacıyla bu tür tehditleri abarttığına
iliĢkin Ģüpheleri artırmaktadır.
Söz konusu raporlarda profili çizilmiĢ olan kiĢiler de dâhil olmak üzere, bazı barıĢçıl
eylemciler, cezaevinde veya sıkı polis denetimi altında tutulmaktadırlar. Çokça
gündeme getirilen bazı tahliyelere rağmen, birçok kiĢi, devam eden insan hakları
ihlalleri hakkındaki üzüntülerini dile getirmek veya bu konuya uluslararası dikkatleri
çekmek amacıyla yetkililere dilekçe yazmaktan baĢka bir Ģey yapmadıkları halde son
altı ayı aĢkın bir süredir tutuklu bulunmaktadırlar. Tutuklu olan bu kiĢilerden
bazılarının, dövülme veya baĢka türlü iĢkence veya kötü muameleye maruz
bırakıldıkları bildirilmiĢtir.”
HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME
I. SÖZLEġME’NĠN 2, 3 VE 13. MADDELERĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ
ĠDDĠASI HAKKINDA
14. BaĢvuranlar, siyasi görüĢleri ve dini inançlarından ötürü, Çin’de
doğrudan hedef alındıklarını ileri sürmüĢlerdir. Bu nedenle, Çin’e geri
gönderilmeleri halinde baĢvuranlar, SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleri ihlal
edilerek, idam edilme veya hücre hapsine mahkum edilme, iĢkence veya
diğer insanlık dıĢı veya aĢağılayıcı muameleye maruz bırakılma
tehlikeleriyle karĢı karĢıya kalacaklardır. BaĢvuranlar ayrıca SözleĢme’nin
13. maddesine dayanarak, SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleri kapsamındaki
Ģikâyetlerini dile getirebilecekleri ve sınır dıĢı edilmeleri halinde
karĢılaĢabilecekleri tehlikelere iliĢkin olarak vaktinde bir adli incelemenin
yürütülebileceği etkili bir iç hukuk yolunun bulunmadığından Ģikâyetçi
olmuĢlardır. SözleĢme’de yer alan ilgili hükümler aĢağıdaki gibidir:
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Madde 2
“1. Herkesin yaĢam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı
bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dıĢında,
hiç kimsenin yaĢamına kasten son verilemez.
...”
Madde 3
“Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele veya cezaya tabi
tutulamaz.”
Madde 13
“Bu SözleĢme’de tanınmıĢ olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu
ihlal resmi bir hizmetin ifası için hareket eden kiĢiler tarafından gerçekleĢtirilmiĢ olsa
dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola baĢvurma hakkına sahiptir.”
A. Tarafların beyanları
1. Hükümet
15. Hükümet, baĢvuranların Ģikâyetlerinin kabul edilebilirliği hususunda
belirli bir itirazda bulunmamıĢ olup, baĢvuranların iade edilmesi yönünde
Çin Hükümetinden herhangi bir talep gelmediğini ve baĢvuranların sınır dıĢı
edilmelerine iliĢkin kararın; ilk olarak isimlerinin, DTĠH ile bağlantılarının
bulunması sebebiyle ülkeden çıkarılacak olan kiĢiler listesinde yer alması ve
ikinci olarak da, yakalandıkları esnada Türkiye’de yasa dıĢı bir Ģekilde
kalıyor olmaları Ģeklinde iki temel dayanakla gerekçelendirildiğini
belirtmiĢtir. Hükümet ayrıca, sınır dıĢı kararlarının, baĢvuranların ille de
Çin’e gönderilmelerini gerektirmediğini; gidecekleri yerlere herhangi bir
kısıtlama getirilmeksizin, baĢvuranların belirli bir süre içerisinde ülkeyi terk
etmeye davet edildiklerini vurgulamıĢtır. Ġlaveten, baĢvuranların sığınma
taleplerinden önce verilmiĢ olan, sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin ilk karar,
yabancıların ülkeye yasa dıĢı giriĢini ve ikametini düzenleyen standart
mevzuat
doğrultusunda
verilmiĢtir.
Bu
itibarla,
menĢei
ülkede
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
karĢılaĢılabilecek kötü muamele ve diğer tehlikelerin incelenmesi gerekli
kılınmamıĢtır. Yetkililer buna rağmen, baĢvuranların baĢka bir ülkeye sınır
dıĢı edilmelerinin mümkün olduğunu araĢtırmıĢ, ancak diğer ülkeler de
baĢvuranları kabul etmek istememiĢtir.
74. BaĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetlerine
iliĢkin olarak, Hükümet, Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca, tüm idari
iĢlemlerin adli incelemenin etkisi altında kaldığını dile getirmiĢtir.
2. Başvuranlar
16. BaĢvuranlar, iade edilmeleri yönünde herhangi bir resmi talep
olmasa dahi, aleyhlerindeki idari iĢlemlerin, Çin yetkili makamlarından
alınan bilgi ve taleplere dayanılarak yürütüldüğünü öne sürmüĢlerdir.
Ayrıca,
Hükümet’in,
baĢvuranların
Türkiye’den
uzaklaĢtırılmaları
neticesinde ille de Çin’e dönmelerinin gerekmediğine iliĢkin iddiası tam
olarak doğru değildir; Devlet yetkilileri, Çin’e dönüĢ biletlerini almaları
için, baĢvuranlara sürekli baskı yapmıĢtır. Her halükarda, baĢvuranlar
doğrudan Çin’e gönderisin veya gönderilmesin, bir defa sınır dıĢı
edildiklerinde, kendilerini büyük ihtimalle Çin’de bulacaklardı.
76. BaĢvuranlar ayrıca, Hükümetin, sığınma talepleri bildirilmeden önce
verilen
sınır
karĢılaĢabileceği
dıĢı
kararlarının,
tehlikelere
yabancının
iliĢkin
olarak
kabul
edildiği
değerlendirme
ülkede
konusu
olamayacağını belirterek, her koĢulda kabul edilmesi gereken geri
göndermeme ilkesine riayet etmediğini kabul ettiğini ileri sürmüĢlerdir.
BaĢvuranlar ilaveten, sığınma talebinde bulunmalarının ardından, bu
talepler
kapsamında
yetkililerce
bireysel
risk
değerlendirilmesinin
yapıldığına iliĢkin bir iddianın mevcut olmasına rağmen, söz konusu
değerlendirme iĢleminin oldukça üstünkörü bir Ģekilde yürütüldüğünü öne
sürmüĢlerdir.
17. BaĢvuranlar, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetlerini
dile getirerek, Ġran’a sınır dıĢı edilmelerine iliĢkin kararın ne kendilerine ne
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
de avukatlarına bildirildiğini ve bu nedenle de söz konusu karara itirazda
bulunma haklarının engellendiğini iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca,
sığınma dosyalarına konulmuĢ olan ilgili idari kararların nüshalarını uzun
bir süre elde edemediklerini, dolayısıyla, söz konusu kararların adli
incelemeye
tabi
tutulmasını
engelleyici
giriĢimde
bulunulduğunu
vurgulamıĢlardır. Her durumda, baĢvuranlar, mevcut hukuk yollarının etkili
olmağını ileri sürmüĢlerdir, zira bu yolların kendiliğinden askıya alınma
etkisi bulunmamıĢ olup, süreç yeterince hızlı yürütülmemiĢtir.
B. Kabul edilebilirlik hakkında değerlendirme
18. Mahkeme, davalı Devletin, söz konusu Ģikâyetler bağlamında,
Mahkemenin kiĢi bakımından yetkisine karĢı herhangi bir itirazda
bulunmamasına rağmen, ilgili meselenin Mahkeme tarafından kendiliğinden
incelemeye
tabi
tutulacağını
kaydetmektedir
(Bk.
M.A./Kıbrıs,
no. 41872/10, § 115, AĠHM 2013 (alıntılar)).
1. Sözleşme’nin 2. ve 3. maddeleri
19. Mahkeme, SözleĢme’nin 34. maddesinde ifade edilen “mağdur”
kavramının, davaya konu eylem veya ihmalden doğrudan etkilenmiĢ olan
bir Ģahsa delalet ettiğini vurgulamaktadır. Diğer bir deyiĢle, ilgili kiĢi ya
doğrudan etkilenmiĢ ya da doğrudan etkilenme riskiyle karĢı karĢıya
olmalıdır. Bu nedenle, herhangi bir hukuki neticeden geçici veya sürekli
olarak yoksun bırakılmıĢ bir eylemden ötürü, “mağdur” olunduğunu iddia
etmek mümkün değildir (Bk. Sisojeva ve Diğerleri/Litvanya (kayıttan
düĢme kararı) [BD], no. 60654/00, § 92, AĠHM 2007-I).
20. BaĢvuranların sınır dıĢı veya ihraç edilmeye maruz kaldıkları
davalarda Mahkeme sürekli, bir baĢvuranın, infazı mümkün olmayan bir
tedbirin “mağduru” olduğunu iddia edemeyeceğine hükmetmiĢtir (Bk.
Vijayanathan ve Pusparajah/Fransa, 27 Ağustos 1992, § 46, A Serisi no.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
241-B; Pellumbi/Fransa (kk.), no. 65730/01, 18 Ocak 2005; ve
Etanji/Fransa (kk.), no. 60411/00, 1 Mart 2005). Mahkeme, sınır dıĢı veya
iade kararının icrasının süresiz olarak durdurulduğu veya aksi takdirde
hukuki neticeden yoksun bırakılan ve sınır dıĢı iĢlemlerine baĢlanması için
yetkililer tarafından verilen kararlara mahkemeler önünde itiraz edilebildiği
davalarda da aynı tutumu benimsemiĢtir (Bk. Nasrulloyev/Rusya, no.656/06,
§59, 11 Ekim 2007; Dobrov/Ukrayna (k.k.), no. 42409/09, 14 Haziran
2011; Rakhmonov/Rusya, no. 50031/11, §§34-37, 16 Ekim 2012 ve
Budrevich/Çek Cumhuriyeti, no. 65303/10, §§ 64-72, 17 Ekim 2013).
21. Mevcut davaya konu olaylar hakkında Mahkeme, kendi lehlerine
verilen idari mahkeme kararlarının ardından, tüm baĢvuranlara Türk
yetkilileri tarafından 2010 ve 2012 yılları arasında geçici oturma izni
verilmiĢtir (tam tarihler için Bk. yukarıda 48. ve 54. paragraflar). Ayrıca,
tam tarihler Mahkemeye bildirilmemekle birlikte, birinci, dördüncü ve
beĢinci baĢvuranlara (A.D., B.M. ve H.T.) geçici oturma izni verildikten
kısa süre sonra Türk vatandaĢlığı da verilmiĢtir. Ġkinci baĢvuran A.A., 22
Haziran 2011 tarihinde Türkiye’den ayrılmıĢ ve Hollanda’ya sığınmacı
olarak kabul edilmiĢtir. Üçüncü baĢvuran Y.W.’nin ise, Türk vatandaĢlığı
talebinin reddedilmesinin ardından, bilinmeyen bir tarihte Türkiye’yi terk
ederek Mısır’a yerleĢtiği öğrenilmiĢtir.
82. Mahkeme ayrıca, baĢvuranların UNCHR nezdinde, mülteci statüsü
edinme taleplerini içeren herhangi bir derdest baĢvurunun bulunmadığını
gözlemlemektedir. Bunun sebebi, baĢvuranların baĢvurularını açıkça geri
çekmiĢ veya UNCHR ile iletiĢimlerini tamamen kesmiĢ olmalarıdır.
83. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, baĢvuranların artık Türkiye’den
Çin’e
veya
herhangi
bulunmadıklarını
bir
yere
ihraç
değerlendirmektedir.
edilme
Bu
tehlikesi
koĢullarda
içerisinde
Mahkeme,
baĢvuranların, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri kapsamındaki Ģikâyetlerine
iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 34. maddesinin anlamı dâhilinde, artık mağdur
olduklarını ileri süremeyecekleri kanaatindedir (Bk. yukarıda anılan
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
M.A/Kıbrıs, § 110 ve De Souza Ribeiro/Fransa, no. 22689/07, § 26, 30
Haziran 2011).
22. Mahkeme, söz konusu Ģikâyetlerin, SözleĢme’nin 35 § 3 maddesi
uyarınca, SözleĢme hükümleri ile kiĢi bakımından bağdaĢmadığını ve
SözleĢme’nin 35 § 4 maddesi uyarınca reddedilmesi
gerektiğini
değerlendirmektedir.
2. Sözleşme’nin 13. maddesi
85. Mahkeme, SözleĢme’nin 13. maddesinin, SözleĢme’den doğan her
türlü hak ve özgürlüklerin öne sürülebileceği bir iç hukuk yolunun varlığını
güvence altına aldığını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, SözleĢme’nin 13.
maddesi, SözleĢme’ye dayalı “savunulabilir nitelikteki Ģikâyetlerin”
incelenmesini gerektiren ve uygun telafiyi sunabilen bir iç hukuk yolunu
öngörmektedir
(Bk.
diğer
kararlar
arasında,
Gebremedhin
[Gaberamadhien]/Fransa, no. 25389/05, §§ 53-56, AĠHM 2007-II).
86. Mahkeme, her bir davada ilgili olayları dikkate almak suretiyle karar
vermeyi tercih ederek, “tartıĢılabilirlik” kavramının soyut tanımını
yapmaktan çekinmiĢtir. Maddi bir iddianın kabul edilebilirliğine iliĢkin
bulgular aĢikâr bir biçimde, maddi bir iddianın bahsi geçen davada
tartıĢılabilir konumda olup olmadığını belirlemede önemli rol oynar (Bk.
Boyle ve Rice/Birleşik Krallık, 27 Nisan 1988, § 54, A Serisi no. 131 ve
Ivan Atanasov/Bulgaristan, no. 12853/03, §§ 100-101, 2 Aralık 2010).
Ancak, maddi bir iddianın kabul edilemez olarak nitelendirilmesi de,
SözleĢme’nin 13. maddesinin uygulanmasını ortadan kaldırmaz (Bk.
I.M./Fransa, No. 9152/09, § 103, 2 ġubat 2012; yukarıda anılan,
Gebremedhin [Gaberamadhien] kararı, §§ 55-56 ve yukarıda anılan, M.A.
kararı, §§ 119-121).
87. Örneğin, yukarıda anılan Gebremedhin davasında Mahkeme, ihraç
edilme iĢlemini konu alan ve SözleĢme’nin 3. maddesi ile bağlantılı olarak
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
13. maddesi uyarınca bildirilen bir Ģikâyetin kabul edilebilir olduğunu
beyan etmiĢtir. Mahkeme bu sonuca varmadan önce, baĢvuranın sığınma
talebinin sonradan kabul edilmesi üzerine mağdur statüsünün yok olması
neticesinde, SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamındaki Ģikâyeti kabul edilemez
olarak nitelendirmiĢtir. Mahkeme, SözleĢme’nin 13. maddesinin ihlal
edildiğine iliĢkin iddianın, baĢvuranın gönderilmesi yönündeki kararın iptal
edildiği sırada halihazırda gerçekleĢmiĢ olduğunu ve Devletin açıkça veya
esasında, iddia edilen SözleĢme ihlalini kabul etmediğini, sonrasında ise bu
meselenin çözülmesine iliĢkin telafi sağladığını kaydetmiĢtir (Bk. yukarıda
anılan, Gebremedhin [Gaberamadhien] kararı, § 56, ve benzer Ģekilde,
yukarıda anılan, I.M. kararı, § 100).
88. Mahkeme, baĢvuranların, sınır dıĢı edilmeleri hususunda muhtemel
bir tehlike ile karĢı karĢıya kaldıkları süre zarfında, SözleĢme’nin 2. ve 3.
maddeleri doğrultusunda “tartıĢılabilir nitelikte olan” iddialarının varlığının
ispatlanması halinde, yukarıda bahsi geçen gerekçenin mevcut davada da
geçerli olabileceğini değerlendirmektedir. SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri
kapsamındaki
mağdur
statüsünün
sonradan
yok
olması,
Devleti,
kendiliğinden veya geriye dönük bir Ģekilde, SözleĢme’nin 13. maddesi
dahilindeki yükümlülüklerinden muaf bırakmaz (Bk. yukarıda anılan,
Bundrevich kararı, § 81).
89. Bu bağlamda Mahkeme, baĢvuranların, ulusal yetkili makamlar
nezdinde ısrarla, Çin’de etnik Uygur topluluğunun mensupları olarak
kültürel ve dini kimliklerini koruma çabalarından ötürü, Çinli yetkililer
tarafından terörist olarak nitelendirilmeleri nedeniyle, anavatanlarına
dönmeleri halinde kötü muamele ve hatta ölüm tehlikesiyle karĢı karĢıya
kalacaklarını iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar, Çin’e döndüklerinde, Uygur
kökenli olup sığınma talepleri reddedilmiĢ Ģahıslar olarak, adil olmayan
yargılamalar neticesinde genelde idam cezasına veya uzun hapis cezasına
maruz bırakılacaklarını ve ayrıca iĢkence göreceklerini ileri sürmüĢlerdir.
BaĢvuranların söz konusu iddiaları, Ġstanbul’da bulunan Doğu Türkistan
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Vakfı tarafından doğrulanmıĢ olup (Bk. yukarda 30. paragraf), bunun yanı
sıra Mahkemenin tanınmıĢ uluslararası kaynaklardan kendi iradesiyle
edinmiĢ olduğu bilgilerle de desteklenmiĢtir (Bk. yukarıda 67. ve 68.
paragraflar).
90. Mahkeme ayrıca, Hükümet tarafından ibraz edilen bilgileri
inceleyerek, baĢvuranların isimlerinin, Çin Hükümeti tarafından hazırlanmıĢ
olan, DTĠH yandaĢları ve/veya üyelerinin isimlerinin bulunduğu listede yer
aldığını ve bu nedenle de, baĢvuranların Pekin Olimpiyatları öncesinde
güvenlik tedbiri maksadıyla alıkonduklarını gözlemlemiĢtir. BaĢvuranlar,
DTĠH ile bağlantılarının bulunduğunu kabul etmeseler de, Ģu açıktır ki,
terörist Ģüpheliler olarak nitelendirilerek Çin yetkili makamlarının dikkatini
çekmiĢlerdir. Yukarıda bahsi geçen uluslararası kaynaklara göre, bu durum,
baĢvuranların Çin’e geri gönderilmeleri halinde SözleĢme’nin 2. ve/veya 3.
maddesine aykırı bir muameleye maruz kalacakları riskinin ortaya çıkması
için yeterlidir (Bk. yukarıda 67-70 paragraflar). Mahkeme bu bağlamda,
böyle bir riskin varlığının ve ciddiyetinin nihayet yerel idari mahkemelerce
de kabul edildiğini ve baĢvuranlar aleyhindeki sınır dıĢı kararlarının,
Mahkeme Ġçtüzüğünün 39. maddesi uyarınca uygulanan geçici tedbirden
sonra
önemli
bir
gecikme
yaĢanmasına
rağmen
geri
çekildiğini
vurgulamaktadır.
91. Mahkeme son olarak, her ne kadar Hükümet baĢvuranlar aleyhindeki
sınır dıĢı kararlarının baĢvuranların ille de Çin’e gönderilmelerini
gerektirmediğini iddia etse de, Hükümet’in, baĢvuranların üçüncü bir ülkeye
kabul edilmelerini sağlamak için çaba gösterdiğine dair herhangi bir delil
bulunmadığından, baĢvuranların Çin’e gönderilmelerinin gerçek bir ihtimal
olduğunu kaydetmektedir. Her halükarda, üçüncü bir ülkeye gönderilmek,
baĢvuranların korkularını kendi baĢına hafifletmeyecek veya baĢvuranların
anavatanlarına geri gönderilme riski mevcut olduğu sürece, davalı
Hükümetin, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini
yok etmeyecektir (Auad/Bulgaristan, No. 46390/10, § 106, 11 Ekim 2011).
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Mahkeme bu bağlamda, Uluslararası Af Örgütünün 2012 senesinde
çıkarmıĢ olduğu rapora atıfta bulunmaktadır (Bk. yukarıda 68. paragraf).
Ġlgili raporda, Çin’in, uygun kökenli Çin vatandaĢlarını zorla iade etmeleri
için özellikle Asya bölgesi olmak üzere diğer ülkeler üzerinde baskı
oluĢturmak amacıyla, artan finansal ve siyasi etkisini kullandığı
vurgulanmıĢtır.
92. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, baĢvuranların, sınır dıĢı edilme
tehlikesiyle karĢı karĢıya oldukları süreçte, SözleĢme’nin 13. maddesi
kapsamında, 2. ve 3. maddeler uyarınca “tartıĢılabilir nitelikte olan” iddialar
sunmuĢ olduklarını değerlendirmektedir (Benzer bir dava için Bk.
Diallo/Çek Cumhuriyeti, No. 20493/07, § 65, 23 Haziran 2011). Aynı
zamanda, SözleĢme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği iddiasına konu olan
olaylar, baĢvuranların sınır dıĢı edileceklerine iliĢkin tehlikenin sona erdiği
esnada, hâlihazırda gerçekleĢmiĢtir. Görünen Ģu ki, baĢvuranların sınır dıĢı
edilme iĢlemleri, en azından baĢlangıçta olmamak kaydıyla, iç hukuka
dayalı bir çözüm yolunun neticesi olarak değil, yalnızca Ġranlı yetkililerin
kendilerini kabul etmediği gerekçesiyle ve sonrasında da Mahkeme
tarafından Ġçtüzüğün 39. maddesinin uygulanmasıyla durdurulmuĢtur.
Mahkeme bu bağlamda, baĢvuranların sınır dıĢı edilme iĢlemlerinin askıya
alınmasını veya iptal edilmesini gerektiren yerel mahkeme kararlarının,
Mahkemenin ara tedbirinden oldukça sonra çıkarıldığını kaydetmektedir.
Hükümet ayrıca, baĢvuranların yalnızca, Mahkeme tarafından uygulanan
geçici
tedbir
nedeniyle
Türkiye’de
kalmalarına
izin
verildiğini
gözlemlemiĢtir (Bk yukarıda 36. paragraf).
Ayrıca, sınır dıĢı edilme kararının geri çekilmesi veya sonrasında
kaydedilen diğer geliĢmeler baĢvuranların Türkiye’den çıkarılma riskini
ortadan kaldırmıĢ olsa da, baĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi
kapsamına giren sorunları Devlet yetkilileri tarafından hiçbir Ģekilde kabul
veya tazmin edilmemiĢtir (Bk. yukarıda anılan M.A. kararı, §120).
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
93. Mevcut koĢullarda, baĢvuranların, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri
ile bağlantılı olarak, 13. maddesinin ileri sürülen ihlalinin artık mağduru
olmadıkları söylenemez. Sonuç olarak, söz konusu Ģikâyetin baĢka herhangi
bir gerekçe ile de kabul edilemez olarak nitelendirilemeyeceği dikkate
alınmalı ve ilgili Ģikâyet kabul edilebilir olarak nitelendirilmelidir.
C. Esas hakkında değerlendirme
94. ĠĢkence veya kötü muamele riskinin gerçekleĢmesi sonucunda ortaya
çıkabilecek zararın geri döndürülemez olması ve Mahkeme’nin 3. maddeye
verdiği önem
göz önüne alındığında, SözleĢme’nin 13. maddesi
kapsamındaki etkili baĢvuru yolu kavramı, baĢvuranın doğrudan veya
dolaylı olarak geri gönderilme vasıtasıyla kabul ülkesine ihraç edilmesi
halinde, 3. maddeye aykırı gerçek bir riskin mevcut olduğuna dair önemli
gerekçelerin bulunduğuna iliĢkin bir iddianın bağımsız ve titiz bir Ģekilde
incelenmesinin yanı sıra, kendiliğinden askıya alma etkisi olan bir baĢvuru
yolunu
gerektirmektedir
(Bk.
yukarıda
anılan
Gebremedhin
[Gaberamadhien] kararı, § 66; Muminov/Rusya, No. 42502/06, § 101, 11
Aralık 2008 ve M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], No. 30696/09, § 293,
AĠHM 2011). Daha ziyade, bu tür tedbirlerin SözleĢme ile uyumluluğunun
ulusal makamlar tarafından usule uygun bir biçimde incelenmesinin
ardından, yine bu tedbirlerin ulusal makamlar nezdinde icra edilmesi,
SözleĢme’nin 13. maddesine aykırılık teĢkil edecektir (Bk. Čonka/Belçika,
No. 51564/99, § 79, AĠHM 2002-I; Salah Sheekh/Hollanda, No. 1948/04, §
153, 11 Ocak 2007 ve M. ve Diğerleri/Bulgaristan, No. 41416/08, § 129, 26
Temmuz 2011). Ġhraç iĢleminin, baĢvuranın SözleĢme’nin 2. maddesi ile
güvence altına alınan haklarının ihlal edilmesi riskini ortaya çıkarması
halinde de aynı ilkeler geçerli olacaktır (Bk. yukarıda anılan M.A. kararı
§ 133).
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
95. Mevcut davanın koĢullarını dikkate alarak Mahkeme, Türk yetkili
makamlarının, baĢvuranların iddialarını SözleĢme standartları doğrultusunda
manidar bir incelemeye tabi tutma ve baĢvuranların mevcut olan hukuk
yollarına eriĢimlerini sağlama konularındaki isteksizliğini gözlemlemiĢ ve
bu hususta birtakım önemli eksiklikleri kaydetmiĢtir.
96. Mahkeme ilk olarak, baĢvuranlar aleyhinde verilmiĢ olan 26 Eylül
2008 tarihli sınır dıĢı kararının, baĢvuranların, yargı süreci hakkında, hem
zaman hem de yürütülme tarzı bakımından hayal kırıklığına uğramalarına
yol açtığı kanaatine varmıĢtır. Mahkeme bu bağlamda, söz konusu kararın,
yerel sığınma iĢlemleri henüz sonuçlanmadan, ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından
çıkarıldığını kaydetmektedir. ġöyle ki, baĢvuranların sığınma taleplerinin
reddedildiğine iliĢkin resmi bir karar henüz verilmemiĢ ve dolayısıyla
baĢvuranlara
da
tebliğ
edilmemiĢtir.
Bakanlığın
görüĢüne
göre,
baĢvuranların yakalanmadan önce sığınma baĢvurusunda bulunmamaları,
baĢvuranların Çin’e dönmeleri ile ilgili korkularının samimi olmadığını ve
yalnızca Türkiye’de kalma sürelerini uzatmak için sığınma talebinde
bulunduklarını göstermektedir. Bakanlık bu nedenle, baĢvuranların geri
gönderilmeleri halinde ortaya çıkabilecek herhangi bir kiĢisel veya belirli
riski ele almadan, baĢvuranların derhal sınır dıĢı edilmelerine karar
vermiĢtir. Ayrıca, sınır dıĢı kararı, baĢvuranlara veya yasal temsilcilerine
tebliğ edilmeyerek, ilgili kiĢilerin yerel mahkemeler önünde itirazda
bulunma imkânları etkin bir Ģekilde yok edilmiĢtir. Dolayısıyla, yetkili
makamlar
baĢvuranlar
hakkında
oldubitti
politikası
izlemiĢ
olup,
baĢvuranların, Ġran sınırına götürülmeden önce ne avukatlarıyla ne de
aileleriyle iletiĢim kurma Ģansları olmuĢtur. BaĢvuranlar yalnızca, Ġran
yetkililerinin kendilerini kabul etmemeleri nedeniyle sınır dıĢı edilmekten
kurtulmuĢlardır.
97. Ġkinci olarak, baĢvuranların sınır dıĢı edilmelerine yönelik giriĢim
baĢarısızlıkla sonuçlanınca, baĢvuranlar tekrardan Kumkapı Yabancı Kabul
ve Barınma Merkezine götürülerek, akıbetlerinin ne olacağını bilmeden
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
tutulmaya devam etmiĢlerdir. Mahkeme bu bağlamda, baĢvuranların
avukatının yerel mahkemeler önünde kanuna uygunluk bakımından
inceleme yapılması amacıyla, özellikle sınır dıĢı kararları olmak üzere, idari
kararlara
eriĢim
konusundaki
çabalarını
ısrarla
sürdürdüğünü
kaydetmektedir. BaĢvuranların avukatının talepleri, herhangi bir meĢru
gerekçe belirtilmeksizin reddedilmiĢtir. Mahkeme, bu suretle, mevcut iç
hukuk yollarına eriĢimin ve bu yollardan yararlanma imkânının, davalı
Devlete ait yetkililerin eylem ve ihmallerinden ötürü haksız yere
engellendiğini değerlendirmiĢtir. Oysaki SözleĢme’nin 13. maddesinde
öngörülen çözüm yolunun etkili olabilmesi için, bu hukuk yolunun,
kanunun yanı sıra uygulamada da mevcut olması gerekmektedir (Bk.
yukarıda anılan M.S.S./Belçika ve Yunanistan, § 290).
98. Üçüncü olarak, Mahkeme, yerel makamların baĢvuranların sığınma
taleplerine iliĢkin resmi kararları önce 13 ġubat 2009 tarihinde, ardından da
baĢvuranların itirazı üzerine 31 Mart 2009 tarihinde verdiğini ve sonrasında
ise
baĢvuranların
derhal
sınır
dıĢı
edilmelerine
hükmettiğini
gözlemlemektedir. Ancak, neredeyse aynı olan söz konusu kararların
içeriklerine bakıldığında, bu kararlara, SözleĢme’nin 13. maddesinin
gerektirdiği titiz inceleme sonucu varılmadığı izlenimi ortaya çıkmıĢtır. Bu
hususta, kararlarda özetle, sığınma taleplerini desteklemek amacıyla
baĢvuranlar tarafından öne sürülen iddiaların, mülteci olarak tanınmak
adına, Cenevre SözleĢmesi’nde ve ilgili iç yönetmeliklerde (1994 Göç
Yönetmeliği) öngörülen kriterleri karĢılamadığı belirtilmiĢtir. Ancak
yetkililer, baĢvuranların sınır dıĢı edilmeleri halinde SözleĢme’nin 2. ve 3.
maddelerine aykırı muameleye maruz kalacakları yönündeki tehlike
hususunda herhangi bir görüĢe değinmemiĢlerdir. Bu nokta, baĢvuranların
Cenevre SözleĢmesi ya da iç hukuk kapsamındaki statüsüne bakılmaksızın,
yetkililerin sınır dıĢı kararını vermeden önce SözleĢme uyarınca sorması
beklenen ve yerinde olan tek sorudur.
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
99. Dördüncü olarak, baĢvuranlar, sığınma taleplerinin reddine iliĢkin
olarak verilen nihai idari kararların ve bu kararlar eĢliğinde verilen sınır dıĢı
kararlarının yalnızca ikinci baĢvurana tebliğ edildiğini; geri kalan dört
baĢvuranın ise, aleyhlerinde verilen sınır dıĢı kararları hakkında bilgi almak
ve idari mahkemeler önünde bu kararlara itiraz edebilmek için bir seneyi
aĢkın süredir beklediklerini iddia etmektedirler. Hükümet bu noktayı inkar
etmemektedir. Mahkemenin görüĢüne göre, belirtilen husus, ulusal yetkili
makamların, baĢvuranların SözleĢme’nin 13. maddesi ile güvence altına
alınan etkili baĢvuru haklarına karĢı duyarsız kaldığının baĢka bir
göstergesidir.
100. BeĢinci olarak, Mahkeme, DanıĢtay nezdinde yürütülen sonraki
yargılama süreci sırasında ĠçiĢleri Bakanlığı tarafından bildirilen bazı
görüĢlerin, değerlendirme sürecinin bağımsızlığı ve kalitesi hakkında daha
fazla Ģüpheye yol açtığını kaydetmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, ĠçiĢleri
Bakanlığının bu konudaki bir ifadesini dikkate almaktadır. Bu ifadeye göre,
DıĢiĢleri Bakanlığı tarafından, bir yabancının Türkiye’de kalmasının tehlike
arz ettiğinin değerlendirilmesi halinde, söz konusu yabancıya herhangi bir
koruma sağlanamamaktadır. Ulusal güvenlik kaygılarının bile, bir Ģahsın
SözleĢme’nin 2. ve 3. maddesi kapsamındaki hakları konusunda öncelik
sağlayamayacağı göz önünde bulundurulduğunda (Bk. Auad/Bulgaristan,
No. 46390/10, § 100, 11 Ekim 2011), DıĢiĢleri Bakanlığının uluslararası
koruma arayıĢında olan bir kiĢinin aleyhinde yaptığı değerlendirmenin (iyi
uluslararası iliĢki sürdürme veya baĢka Ģekilde siyası çıkar sağlama amacını
taĢıyabilir), SözleĢme standartları ıĢığında bireysel risk faktörlerini
değerlendirmekle görevli yetkili makam olan ĠçiĢleri Bakanlığı’nın
kararlarını
hükümsüz
bırakmasına
izin
verilmemesi
gerektiğini
değerlendirmektedir. Ayrıca, baĢvuranın algı ile belirlenen karakteri de ilgili
Devlet makamının kararını etkilememelidir (ĠçiĢleri Bakanlığının ilgili
ifadeleri için bakınız yukarıda 41. paragraf).
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
101. Altıncı olarak, Mahkeme, tüm baĢvuranların nihayetinde, sınır dıĢı
edilmelerine iliĢkin kararların iptal edilmesi talebiyle idari mahkemelere
eriĢebildiklerini ve idari mahkemelerin, baĢvuranların iddialarına dayanarak,
ilgili talepleri kabul ettiğini dikkate almaktadır. Mevzubahis netice övgüye
değer olsa da, Mahkeme yine de, söz konusu adli inceleme sürecinin etkili
bir Ģekilde yürütüldüğü kanaatinde değildir. Mahkeme bu bağlamda,
inceleme
usulünün
yeterince
hızlı
olmadığını
kaydetmektedir:
BaĢvuranların, aleyhlerindeki ilk sınır dıĢı kararı verildikten sonra idari
mahkemelere eriĢimleri iki ila üç sene sürmüĢ ve yargılamaların
sonuçlanması için de en az iki yıl daha beklenmiĢtir. Mahkemeye sunulan
en son bilgilere göre, ikinci baĢvuran hakkındaki idari yargılamaların halen
derdest olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla, aĢırı uzun sürmesi nedeniyle,
telafi eyleminin etkililiği zarar görmüĢtür (Bk. Doran/İrlanda, No.
50389/99, § 57, AĠHM 2003-X ve De Souza Ribeiro/Fransa [BD],
No. 22689/07, § 81, AĠHM 2012). Buna ek olarak, Türkiye’deki sınır dıĢı
davalarının adli incelemeye tabi tutulmasının etkili bir çözüm yolu olarak
nitelendirilemeyeceği hâlihazırda kabul edilmiĢtir, zira kendiliğinden askıya
alma etkisinden mahrumdur (Bk. yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia
kararı § 116).
102. Son olarak, baĢvuranlar aleyhinde, derhal icra edilmek üzere
birtakım sınır dıĢı kararları verilmiĢ olduğu halde, kararların hiçbirinde
baĢvuranların nereye gönderilecekleri belirtilmemiĢtir. Davalı Hükümet,
Mahkeme
önündeki
gönderilmelerinin
görüĢlerinde,
baĢvuranların
gerekmediğini
belirtirken,
ille
de
Çin’e
baĢvuranların
gönderilebileceği alternatif yerleri dile getirmemiĢtir. Sınır dıĢı kararlarının
geri çekilmesi amacıyla yürütülen idari yargılamalar esnasında, hem
baĢvuranlar hem de idari mahkemeler, baĢvuranların gönderilecekleri yerin
Çin olduğunu varsayarak ve idari mahkemelerin, baĢvuranların Çin’de
karĢılaĢacakları belirli tehlikelerden ötürü kararları iptal ettiklerini
düĢünerek hareket etmiĢlerdir. Ancak, Mahkeme’nin görüĢüne göre,
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
gönderilecek ülkenin net olmaması kabul edilemez bir durumdur, zira bu
Ģekilde, baĢvuranın hâlihazırda belirsiz olan durumu kızıĢmıĢ ve aynı
zamanda, varıĢ ülkesi belli olmayan bir yabancının sınır dıĢı edilmesi
kapsamındaki
riskler
dikkate
alınmadan
anlamlı
bir
inceleme
yürütülemeyeceğinden, adli incelemenin amacı zedelenmiĢtir (Bk. gerekli
değişikliklerle birlikte, yukarıda anılan Auad kararı, § 133).
103. Yukarıdakiler
ıĢığında
Mahkeme,
Türkiye’den
sınır
dıĢı
edilmelerine yönelik tehdide iliĢkin olarak, SözleĢme’nin 2. ve 3. maddeleri
kapsamındaki Ģikâyetleri hakkında, baĢvuranlara etkili bir hukuk yolunun
sağlanmadığı sonucuna varmaktadır.
II. SÖZLEġME’NĠN 5. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI
HAKKINDA
23. BaĢvuranlar, SözleĢme’nin 5. maddesi uyarınca, Kumkapı Yabancı
Kabul ve Barınma Merkezinde on ayı aĢkın süredir tutulmalarının, iç
hukukta herhangi bir dayanağının bulunmadığından ve tutulmalarının adli
incelemeye tabi olması için gerekli olan hukuk yollarına eriĢimlerinin
engellendiğinden Ģikâyetçi olmuĢlardır.
105. Mahkeme öncelikle, baĢvuranların Ģikayetlerinin, SözleĢme’nin 5
§§ 1 ve 4 maddesi yönünden incelenmesi gerektiği kanaatindedir. Ġlgili
madde aĢağıdaki Ģekildedir:
“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. AĢağıda belirtilen haller dıĢında
ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz:
...
4. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma
iĢleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer
tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için mahkemeye baĢvurma hakkında
sahiptir.”
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
A. Kabul edilebilirlik hakkında değerlendirme
24. Hükümet, baĢvuranların Ģikâyetlerinin kabul edilebilirliği hakkında
itirazda bulunmamıĢtır.
25. Mahkeme, söz konusu Ģikâyetlerin, SözleĢme’nin 35 § 3 maddesinin
anlamı dâhilinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığını gözlemlemektedir.
Mahkeme ilaveten, ilgili Ģikâyetlerin baĢka herhangi bir gerekçe ile de kabul
edilemez olarak nitelendirilemeyeceği görüĢünde olup, bu Ģikâyetlerin kabul
edilebilir olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatindedir.
B. Esas hakkında değerlendirme
108.
Hükümet,
baĢvuranların
vize
düzenlemelerini
çiğneyerek
Türkiye’ye yasadıĢı yollardan girdikleri ve Pekin Olimpiyatlarını sabote
etme amacı taĢıyan bir terör örgütüyle bağlantıları bulundukları gerekçesiyle
yakalandıklarını ileri sürmüĢtür. Sonrasında ise baĢvuranlar ilgili tarihte
yürürlükte olan 5683 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca, sınır dıĢı edilme
iĢlemleri tamamlanana kadar kalmaları için Kumkapı Yabancı Kabul ve
Barınma Merkezi’ne yerleĢtirilmiĢlerdir.
26. Hükümet
ayrıca,
baĢvuranların
idare
mahkemeleri
önünde
tutukluluklarına karĢı itirazda bulunmak amacıyla Anayasanın 125.
maddesinden faydalanma fırsatı bulduklarını beyan etmiĢtir. Ancak
baĢvuranlar bu hukuk yolunu doğru Ģekilde kullanamamıĢlardır; zira serbest
bırakılmak amacıyla Ġstanbul Ġdare Mahkemesi nezdinde açtıkları dava, 3
Nisan 2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddedilmiĢtir.
2710. BaĢvuranlar
temel
olarak
Ģikâyetlerini
yinelemiĢlerdir.
Hükümet’in, idare mahkemesi nezdindeki hukuk yolunu doğru Ģekilde
kullanamadıkları yönündeki iddiasına yanıt olarak; baĢvuranlar, Ġstanbul
Ġdare
Mahkemesince
verilen
bazı
usuli
direktiflere
uymalarının
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
engellendiğini, kendilerinin kabahati olmaksızın, dosyada yer alan ilgili
belgeye eriĢemediklerini ifade etmiĢlerdir.
1. Sözleşme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiği iddiası hakkında
281. Mahkeme, ikinci baĢvuranın 12 Temmuz 2008 tarihinde, diğer
baĢvuranların ise 7 Ağustos’ta Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma
Merkezine götürüldüğünü gözlemlemektedir. Tüm baĢvuranlar 10 Haziran
2009’da serbest bırakılmıĢlardır. BaĢvuranların alıkonulmaları sırasında,
Mahkeme’nin bilmediği nedenlerle 2 ve 5 ġubat 2009 tarihleri arasında
Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma Merkezinden ayrılmalarına izin
verildiği görülmektedir. Bu kısa süre dıĢında baĢvuranlar Kumkapı Yabancı
Kabul ve Barınma Merkezinde toplam on ay boyunca tutulmuĢlardır.
29. Mahkeme Hükümet’in, baĢvuranların sınır dıĢı edilme iĢlemleri
devam ederken alıkonuldukları, bu tutulma iĢleminin ise ilke olarak
SözleĢme’nin 5 § 1 (f) maddesi kapsamına girdiği yönündeki beyanını
kaydetmektedir. Mahkeme, SözleĢme’nin 5 § 1(f) maddesinin ikinci kısmı
uyarınca yerine getirilecek her türlü özgürlükten yoksun bırakma tedbirinin,
ancak sınır dıĢı etme iĢlemleri devam ettiği sürece ve ancak “kanunda
öngörülen bir usule uygun olarak” gerçekleĢtirilmesi halinde haklı
kılınacağını hatırlatmaktadır.
30. Mahkeme, Abdolkhani ve Karimnia (yukarıda anılan, §§ 125-135)
davasında da benzer bir Ģikâyeti incelemiĢ ve söz konusu davada Türk
hukukunda sınır dıĢı etme amacıyla tutma kararı verilmesi usulüne iliĢkin
yasal hükümlerin açık olmaması nedeniyle, baĢvuranların tutulmasının
SözleĢme’nin 5. maddesinin amaçları bakımından “kanuna aykırı” olduğuna
karar vermiĢtir.
Somut davada, Mahkemenin yukarıda anılan karardaki
tespitlerinden farklı bir tespitte bulunmasını gerektirecek özel bir durum
mevcut değildir. Hükümetin atıfta bulunduğu 5683 sayılı Kanunun 23.
maddesi yabancıların sınır dıĢı iĢlemleri sırasında ĠçiĢleri Bakanlığının
belirttiği yerlerde kalabileceklerinin öngörülmesine rağmen, bu madde
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
baĢvuranın durumunda olduğu gibi kiĢilerin “zorla alıkonulması” hakkında
herhangi bir husus içermemektedir.
31. Mahkeme, yukarıda belirtilen hususlar ıĢığında, SözleĢme’nin 5 § 1
maddesinin ihlal edildiği kanaatine varmıĢtır.
2. Sözleşme’nin 5 § 4 maddesinin ihlal edildiği iddiası hakkında
32. Mahkeme, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesinin amacının, hürriyetinden
yoksun bırakılan kiĢilerin, maruz kaldıkları tedbirin yasaya uygunluğu
hakkında mahkemeye baĢvurma hakkını güvence altına almak olduğunu
yinelemiĢtir. Bir kiĢinin alıkonma esnasında, alıkonmasının yasaya
uygunluğuyla ilgili olarak ivedilikle adli incelemeye tabi tutulması amacıyla
baĢvurabilmesini sağlayacak bir hukuk yolu bulunmalıdır. Söz konusu
inceleme, uygun olması durumunda, serbest bırakma ile sonuçlanabilmelidir
(Bk. Abdolkhani ve Karimnia, yukarıda anılan, § 139).
33. Mahkeme ilk olarak, Hükümetin görüĢlerinde belirttiği gibi,
baĢvuranların alıkonulmalarına itiraz etmek amacıyla 23 ġubat 2009
tarihinde idare mahkemeleri önünde dava açtıklarını kaydetmektedir. Ancak
bu dava 3 Nisan 2009 tarihinde usuli gerekçelerle reddedilmiĢtir.
BaĢvuranlar dosyalarına eriĢim imkânına sahip olmadan, Ġstanbul Ġdare
Mahkemesince tespit edilen usuli eksiklikleri düzeltemediklerini ve davaya
devam edemediklerini iddia etmiĢlerdir. 24 Nisan 2009 tarihinde ĠçiĢleri
Bakanlığına
bir
yazı
göndererek
serbest
bırakılma
taleplerini
yinelemiĢlerdir.
34. Mahkeme, Ġstanbul Ġdare Mahkemesince kaydedilen usuli eksiklikler
konusunda baĢvuranların kusuru bulunup bulunmadığını veya baĢvuranların
bazı belgelere eriĢememelerine rağmen davaya devam edip etmemeleri
gerektiği konusunda herhangi bir değerlendirme yapmayacaktır; zira
aĢağıda belirtilen gerekçelerle, söz konusu hukuk yolunun bu koĢullarda
etkin olmadığı kanısındadır (Bk. bu davaya uygulandığı ölçüde, yukarıda
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 141, ve Dbouba / Türkiye, No. 15916/09,
§ 54, 13 Temmuz 2010).
35. Bu bağlamda Mahkeme, baĢvuranlar ve avukatlarının 27 Nisan 2009
tarihine kadar dosyaya eriĢimlerinin engellendiğini ve bu durumun
baĢvuranların alıkonmasına iliĢkin kararlar da dahil olmak üzere kendileri
hakkında alınan idari kararlara itiraz etme ve inceleme fırsatına sahip
olmalarını engellediği yönündeki baĢvuran iddialarını ve Hükümetin bu
iddiayı yalanlamadığını gözlemlemektedir.
36. Mahkeme, tutuklanmasının kanuna uygun olup olmadığı konusunda
ivedilikle karar verilmesi için dava açma hakkı tanınan kiĢinin,
özgürlüğünden yoksun bırakılma sebeplerine iliĢkin olarak en kısa zamanda
ve yeterince bilgilendirilmediği sürece, söz konusu haktan etkin bir Ģekilde
faydalanamayacağını yinelemektedir (Bk. bu davaya uygulandığı ölçüde,
Shamayev ve Diğerleri / Gürcistan ve Rusya, No. 36378/02, § 413 ve432,
AĠHM 2005-III; ve yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 141). Yerel
makamların, bazı bilgileri veya belgeleri gizli tutma konusunda meĢru bir
çıkarı bulunabilir. Ancak, yine de, bu tür kiĢilere, yakalanmalarının madde 5
§ 4 kapsamında kanuna uygunluğunun incelenmesi için mahkemeye
baĢvurabilmelerine yetecek kadar bilgi verilmelidir (Bk. yukarıda anılan
Shamayev ve Diğerleri, § 427). Ancak mevcut davada baĢvuranların bilgi ve
belgelere eriĢim talepleri reddedilmiĢtir. Bu bilgi ve belgeler, baĢvuranların
hakları üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir ve SözleĢme’nin 5 § 4
maddesinde belirtilen hukuk yolunun kullanılması ile bağlantılıdır.
BaĢvuranların 27 Nisan 2009 tarihinde dosyalarını inceleyebilmelerine
rağmen, Mahkemeye göre, bu durum hukuka aykırı olarak tutulmalarının ilk
dokuz ve onuncu ayına kadar dosyalara eriĢimlerinin engellenmesini telafi
etmez.
37. Yukarıdakiler ıĢığında Mahkeme, Anayasanın 125.
maddesi
kapsamında baĢvuranlara teorik olarak sunulan genel idari hukuk yolunun,
etkin bir yapıya sahip olmadığı, baĢvuranların uzun bir süre boyunca
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
alıkonulmalarına
yönelik önemli bilgi ve belgelere eriĢemedikleri
kanısındadır.
38. Son olarak, Ġstanbul Ġdare Mahkemesi önündeki yargılamalara
dönülecek olursa, basit bir usuli mesele hakkında karar vermenin, bir ay
sekiz gün sürdüğü göz ardı edilemez. Bu koĢullarda ve Türkiye hakkında bu
bağlamda verilen eski kararlar dikkate alındığında; söz konusu hukuk yolu,
SözleĢme’nin
5
§
4
maddesi
kapsamındaki
“ivedilik”
koĢulunu
karĢılamamaktadır (Bk. Kadem / Malta, No. 55263/00, § 41, 9 Ocak 2003;
Z.N.S. / Türkiye, No. 21896/08, § 62, 19 Ocak 2010; Tehrani ve Diğerleri /
Türkiye, No. 32940/08, 41626/08 ve 43616/08, §§ 78-79, 13 Nisan 2010;
Keshmiri / Türkiye (No. 2), No. 22426/10, § 40, 17 Ocak 2012; ve Athary /
Türkiye, No. 50372/09, § 41, 11 Aralık 2012).
39. Mahkeme bu nedenle, mevcut davanın belirli koĢullarını dikkate
alarak, Türk hukuk sisteminin baĢvuranlara, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesi
anlamında, tutulmalarının hukuka uygunluğunu inceletebilecekleri bir
hukuk yolu sunamadığı sonucuna varmıĢtır (Bk. S.D. / Yunanistan, No.
53541/07, § 76, 11 Haziran 2009).
Bu nedenle SözleĢme’nin 5 § 4 maddesi ihlal edilmiĢtir.
III. SÖZLEġME’NĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠA EDĠLEN DĠĞER
MADDELERĠ HAKKINDA
40. BaĢvuranlar 6. ve 8. maddelere dayanarak, dosyalarına eriĢimlerinin
kısıtlanması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ve
alıkonulmaları ve sınır dıĢı edilme tehditlerinin aile hayatlarına haksız bir
müdahale teĢkil ettiğini iddia etmiĢlerdir. BaĢvuranlar ayrıca 7 No.lu
Protokol’ün
1.
maddesinin
ihlal
edildiği
konusunda
Ģikâyette
bulunmuĢlardır.
41. BaĢvuranlar 21 Ocak 2011 tarihli görüĢlerinde, 3. madde, 5 §§ 2.
madde ve 5. madde kapsamında, Kumkapı Yabancı Kabul ve Barınma
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
Merkezindeki
tutulma
koĢullarına
iliĢkin olarak
yeni
Ģikâyetlerde
bulunmuĢlardır.
42. Mahkeme 7 No.lu Protokolün 6 ve 1. maddeleri kapsamındaki
Ģikâyetler hususunda, (Türkiye’nin henüz 7 No.lu Protokolü imzalamaması
nedeniyle) konu bakımından ve kiĢi bakımından SözleĢme hükümleriyle (6.
madde kapsamındaki Ģikâyete iliĢkin olarak, Bk. Maaouia / Fransa [BD],
No. 39652/98, § 40, AĠHM 2000-X) bağdaĢmadığını kaydetmektedir. 8.
madde kapsamındaki Ģikâyete iliĢkin olarak Mahkeme, bu Ģikâyetin
baĢvuranlar tarafından kanıtlanmadığını ve bu nedenle açıkça dayanaktan
yoksun olduğunu kaydetmektedir. Mahkeme bu nedenle söz konusu
Ģikâyetlerin SözleĢme’nin 35 §§ 3 ve 4 maddeleri uyarınca kabul edilemez
olduğunu beyan etmektedir.
43. Mahkeme, 3. ve 5 §§ 2 ve 5. maddeler kapsamındaki Ģikâyetlere
iliĢkin olarak, baĢvuranların önceki baĢvurusunun uygun bölümünde
belirtilmemiĢ olan Ģikâyetlerin, baĢvuranların 10 Haziran 2009 tarihinde
sona eren tutulma sürecindeki bazı koĢullarla ilgili olduğunu kaydetmiĢtir.
Mahkeme, bu durumda, söz konusu Ģikâyetleri, SözleĢme’nin 35.
maddesinin 1 ve 4. fıkraları uyarınca altı ay kuralına uyulmadığı
gerekçesiyle reddetmiĢtir (Bk. Ashot Harutyunyan / Ermenistan, No.
34334/04, § 99, 15 Haziran 2010).
IV. ĠÇ TÜZÜĞÜN 39. MADDESĠ
44. Yukarıdaki 84. paragrafta varılan sonuç ıĢığında, Ġç tüzüğün 39.
maddesinin uygulanmasına son verilmesini uygundur.
V. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
A. Tazminat
45. BaĢvuranlar maddi tazminata yönelik olarak herhangi bir talepte
bulunmamıĢlardır. SözleĢme kapsamındaki haklarının ihlal edilmesi
nedeniyle, ikinci baĢvuran manevi tazminata iliĢkin olarak, 38,000 avro,
diğer dört baĢvurandan her biri ise 33,000 avro talep etmiĢtir.
46. Hükümet aĢırı ve temelden yoksun olduğu gerekçesiyle bu taleplere
itiraz etmiĢtir.
47. Mahkeme baĢvuranların, yalnızca ihlal tespit edilmesi yoluyla
tazmin edilemeyecek kadar manevi bir zarara uğramıĢ olabilecekleri
kanaatindedir. Söz konusu ihlallerin ciddiyeti ve hakkaniyete uygun
değerlendirmeler neticesinde baĢvuranlardan her birine bu baĢlık altında
9,500 avro ödenmesine hükmetmiĢtir.
B. Masraf ve giderler
131. BaĢvuranlar ayrıca, avukatlık ücretleri için 21,720 Türk lirası ve
ulusal mahkemeler ve AĠHM önünde gerçekleĢen mahkeme harcı, ulaĢım
giderleri, kırtasiye giderleri, fotokopi giderleri, tercüme ve posta giderleri
gibi masraf ve giderler için 5,272.53 Türk lirası talep etmiĢlerdir.
BaĢvuranlar bu bağlamda, avukatın yüz seksen bir saatlik yasal çalıĢma
yürüttüğünü gösteren bir zaman cetvelini, avukatla gerçekleĢtirilen
avukatlık ücreti anlaĢmasını ve geri kalan masraf ve giderlere yönelik
faturaları sunmuĢtur.
132. Hükümet bu talepleri temelden yoksun bularak, itiraz etmiĢtir.
133. Mahkeme’nin içtihatlarına göre, baĢvuranın masraf ve giderlerini
geri alabilmesi için, söz konusu masraf ve harcamaların fiilen ve gerekli
olduğu için yapılmıĢ olduğunun belgelenmesi ve makul miktarda olması
gerekmektedir. Mevcut davada Mahkeme, elindeki mevcut belgeler ve
yukarıda belirtilen kriterleri dikkate alarak, tüm baĢlıklardaki masrafların
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
karĢılanması için baĢvuranlara müĢtereken 6,000 avro ödenmesinin makul
olacağı kanısındadır. Avrupa Konseyi’nin adli yardım tarifesi kapsamında,
adli yardım yoluyla ödenen 850 avro bu miktardan düĢülmelidir.
C. Gecikme faizi
134. Mahkeme, gecikme faizi olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın kısa
vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle
elde edilecek oranın uygun olduğu kanaatindedir.
BU GEREKÇELERLE MAHKEME OY BĠRLĠĞĠYLE,
1. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 §§ 1 ve 4. maddeleri kapsamındaki
Ģikâyetlerin kabul edilebilir olduğuna;
2. Oy çokluğuyla, SözleĢme’nin 13. maddesi kapsamındaki Ģikâyetin kabul
edilebilir olduğuna;
3. Oy birliğiyle, baĢvurunun geri kalanının kabul edilemez olduğuna;
4. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 § 1 maddesinin ihlal edildiğine;
5. Oy birliğiyle, SözleĢme’nin 5 § 4 maddesinin ihlal edildiğine;
6. 1’e karĢı 6 oyla, baĢvuranların Türkiye’den ayrılmaları için tehdit
edilmelerime iliĢkin olarak SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleriyle bağlantılı
olarak 13. maddesinin ihlal edildiğine;
7. Oy birliğiyle,
(a)
Davalı Devlet tarafından baĢvuranlara, SözleĢme’nin 44 § 2
maddesi uyarınca, kararın kesinleĢtiği tarihten itibaren üç ay içerisinde;
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden davalı devletin para birimine
çevrilecek Ģekilde aĢağıdaki miktarların ödenmesine:
(i) BaĢvuranların her birine, manevi tazminat olarak, ortaya
çıkabilecek vergiler hariç olmak üzere 9,500 avro (dokuz bin beĢ
yüz avro) ödenmesine;
(ii) Masraf ve harcamalara iliĢkin olarak, baĢvuranlara müĢtereken,
ortaya çıkabilecek vergiler hariç olmak üzere 6,000 avro (altı bin
avro) ödenmesine, bu miktardan adli yardım yoluyla verilen 850
avronun (sekiz yüz elli avro) çıkarılmasına;
(b)
Yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren
ödeme gününe kadar, yukarıda bahsedilen miktara, Avrupa Merkez
Bankası'nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç
puan eklemek suretiyle elde edilecek oranda basit faiz uygulanmasına;
8. Oy birliğiyle, baĢvuranların adil tazmin taleplerinin geri kalanının
reddine;
Karar vermiştir.
ĠĢbu karar, Ġngilizce olarak tanzim edilmiĢ ve Mahkeme Ġç Tüzüğü'nün
77 §§ 2 ve 3 maddesi uyarınca, 22 Temmuz 2014 tarihinde yazılı olarak
tebliğ edilmiĢtir.
Stanley Naismith
Guido Raimondi
Yazı ĠĢleri Müdürü
BaĢkan
A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE KARARI
SözleĢme’nin 45 § 2 maddesi ve Ġç tüzüğün 74 § 2 maddesi uyarınca,
Yargıç A. Sajó’nun ayrık görüĢü bu karara eklenmiĢtir.
G.R.A.
S.H.N.
YARGIÇ SAJÓ’NUN KISMĠ MUHALĠF GÖRÜġÜ
SözleĢme’nin 2 ve 3. maddeleriyle bağlantılı olarak 13. maddenin ihlal
edildiği yönündeki tespit dıĢında, bu kararda ulaĢılan bütün sonuçlara
katılmaktayım.
Mahkeme
2.
ve
3.
maddelerin
amacı
dâhilinde,
baĢvuranların mağdur olarak nitelendirilemeyeceğini tespit etmiĢtir.
BaĢvuranlar Ġstanbul Ġdare Mahkemesi’ne doğru bir Ģekilde baĢvuruda
bulunmamıĢlardır. Ayrıca A.A. Yüksek Ġdare Mahkemesi nezdinde dava
açmıĢ, mahkeme ise baĢvuranın sınır dıĢı edilme iĢleminin yürütmesini
durdurmuĢ ve bit hukuk yolu sunmuĢtur. Bu nedenle baĢvuru kabul
edilemez olup, iç hukuk yargılamalarının sonucu dikkate alındığında, 13.
maddenin amacı dâhilinde benzer durumlarda hukuk yolu olmadığı hususu
açık değildir.