21 Ocak 2014 tarihli Perihan ve Mezopotamya Basın Yayın A.Ş. v

ĠKĠNCĠ BÖLÜM
PERİHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.Ş. / TÜRKİYE
DAVASI
(Başvuru no. 21377/03)
KARAR
STRAZBURG
21 Ocak 2014
İşbu karar AİHS’nin 44. maddesinin 2. paragrafında belirtilen koşullar
çerçevesinde kesinleşecektir. Bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.
© T.C. Adalet Bakanlığı, 2013. Bu gayriresmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel
Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın
adının tam olarak belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı,
Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari
olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
Perihan ve Mezopotamya Basın Yayın A.Ş./Türkiye davasında,
Başkan,
Guido Raimondi,
Yargıçlar,
IĢıl KarakaĢ,
Peer Lorenzen,
Dragoljub Popović,
András Sajó,
Paulo Pinto de Albuquerque,
Helen Keller,
ve Bölüm Yazı İşleri Müdürü StanleyNaismith’in katılımıyla Daire halinde
toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm), 17 Aralık 2013
tarihinde gerçekleĢtirilen kapalı müzakereler sonrasında, aynı tarihte
aĢağıdaki kararı vermiĢtir.
USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan (21377/03 no’lu)
davanın temelinde, Türk vatandaĢı Zübeyir Perihan ve Türk Ģirketi
Mezopotamya Basın Yayın A. ġ. (“Mezopotamya Yayınevi”) Avrupa Ġnsan
Hakları Mahkemesi’ne (“AĠHM” veya “Mahkeme”) 23 Mayıs 2003
tarihinde, Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliĢkin
SözleĢme’nin (“SözleĢme”) 34. maddesi uyarınca yapmıĢ olduğu baĢvuru
bulunmaktadır. BaĢvuranlar Mahkeme önünde Ġstanbul’da görev yapan
avukat M. Ġriz tarafından temsil edilmiĢlerdir. Türk Hükümeti ise
(“Hükümet”) kendi görevlisi tarafından temsil edilmiĢtir.
2. BaĢvuru 23 Kasım 2006 tarihinde Hükümete tebliğ edilmiĢtir.
2
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
OLAYLAR
I. DAVANIN KOġULLARI
3. Birinci baĢvuran 1966 doğumlu olup, Ġstanbul’da ikâmet etmektedir.
Ġkinci baĢvuran Türkiye’de 1991 tarihinde kurulmuĢ ve 2001 tarihinde
kapatılmıĢ bir anonim Ģirkettir (bk. aĢağıda). Birinci baĢvuran 24 Aralık
2001 tarihinde Mezopotamya Yayınevi’nin Genel Müdürü pozisyonuna
getirilmiĢtir.
A. Davaya Zemin Teşkil Eden Olaylar
Şanlıurfa Şubesi Hakkında
4. Mezopotamya Yayınevi 26 Ekim 1997 tarihinde ġanlıurfa’da bir Ģube
açmıĢtır. Aynı gün ġanlıurfa Emniyet Müdürlüğünde görevli polis
memurları tarafından söz konusu Ģubede bir arama gerçekleĢtirilmiĢ ve
yasadıĢı oldukları iddia edilen belirli gazeteler, dergiler, kitaplar, kasetler ve
belgeler müsadere edilmiĢtir.
5. ġanlıurfa Vali Yardımcısı 27 Ekim 1997 tarihinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından Mezopotamya Yayınevi’nin kapatılması için yargılamaların
baĢlatmasını talep etmiĢtir.
6. Cumhuriyet savcısı 30 Ekim 1997 tarihinde ġanlıurfa Ģubesinin
müdürü Murat Gökdağ ve Mezopotamya Yayınevi’nin söz konusu tarihte
genel müdürü olan Nuray ġen aleyhine yargılamaları baĢlatmıĢtır. Murat
Gökdağ ve Nuray ġen Ģubede yasaklı kitapları saklamakla suçlanmıĢlardır.
7. ġanlıurfa Sulh Ceza Mahkemesi 6 Haziran 2000 tarihinde, Türk Ceza
Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca kovuĢturmanın zamanaĢımına uğradığı
gerekçesiyle ceza yargılamalarının sonlandırılması gerektiğine karar
vermiĢtir.
Diyarbakır Şubesi Hakkında
8. Mezopotamya Yayınevi’nin Diyarbakır Ģubesi sırasıyla 13, 14, 20, 25,
27 ve 28 Aralık 1997 tarihlerinde polis memurları tarafından aranmıĢtır.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
Aralarında Mezopotamya Yayınevi tarafından basılan bir takvimin de
bulunduğu çeĢitli kitaplar ve yayınlar müsadere edilmiĢtir.
9. Diyarbakır Ģubesi 14 Ocak 1997 tarihinde Diyarbakır Valisi’nin
talimatı üzerine kapatılmıĢtır.
10. Diyarbakır Valisi 10 ġubat 1998 tarihinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca
Mezopotamya Yayınevi’nin kapatılması için yargılamaların baĢlatılmasını
talep etmiĢtir.
11. YasadıĢı Kürdistan ĠĢçi Partisi (“PKK”) lehine propaganda yaymak
üzere kullanıldığı iddia edilen bir takvimi yayınladıkları gerekçesiyle
Ġstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından belirtilmeyen bir tarihte
Mezopotamya Yayınevi’nin yönetim kurulu üyeleri aleyhine ceza
yargılamaları baĢlatılmıĢtır.
12. Ġstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi 17 Eylül 1999 tarihinde, 4454
sayılı Basın ve Yayın Yoluyla ĠĢlenen Suçlara iliĢkin Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca yargılamaları ertelemiĢtir.
İzmir Şubesi Hakkında
13. Mezopotamya Yayınevi’nin Ġzmir Ģubesi 26 Aralık 1997 tarihinde
polis memurları tarafından aranmıĢtır. YasadıĢı olduğu iddia edilen belirli
yayınlar ve bir uydu Ģifre çözücü müsadere edilmiĢtir.
14. Ġzmir Valisi 30 Aralık 1997 tarihinde Mezopotamya Yayınevi’nin
PKK lehine propaganda yaptığını ileri sürerek, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından yayınevinin kapatılmasına iliĢkin yargılamaları baĢlatmasını
talep etmiĢtir.
15. Ġzmir Ģubesi müdürü Hatice Çoban aleyhine ceza yargılamaları
belirtilmeyen bir tarihte Ġzmir Sulh Ceza Mahkemesi tarafından
baĢlatılmıĢtır.
16. Ġzmir Sulh Ceza Mahkemesi 14 Mayıs 1998 tarihinde Çoban’ı
aleyhindeki suçlamalardan beraat ettirmiĢtir.
4
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
B. Başvuran Şirketin Kapatılmasına ilişkin Yargılamalar
17. Önce ġanlıurfa Valisi daha sonra Diyarbakır Valisi’nin Ģikâyetçi
olmasının ardından, 24 ġubat 1998 tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
(“davacı”)
Mezopotamya
Yayınevi’nin
kamu
düzeni
aleyhine
faaliyetlerinden ötürü kapatılması için Ġstanbul Beyoğlu Ticaret Mahkemesi
(“Ticaret Mahkemesi”) önünde söz konusu yayınevi aleyhine dava açmıĢtır.
Ticaret Mahkemesi 27 ġubat 1998 tarihinde Mezopotamya Yayınevi
aleyhinde açılan davayı, mahkemenin esasına kaydetmiĢtir. Ticaret
Mahkemesi, aldığı diğer kararların yanı sıra, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun, taraflardan birinin mahkeme huzuruna çıkmamasının veya
savunmasını sunmamasının, mahkemenin davanın esası hakkında karar
vermesini engellemeyeceği yönünde hüküm içeren 509 ve 510. maddeleri
uyarınca, 3 Nisan 1998 olarak belirlenen duruĢma tarihinin taraflara
bildirilmesi
gerektiğine
Mahkemesi
ayrıca
karar
davacının
vermiĢtir.
yazılı
Ġstanbul
ibrazlarının
Beyoğlu
ve
Ticaret
delillerinin
Mezopotomya Yayınevi’ne tebliğ edilmesine karar vermiĢtir.
18. Ticaret Sicilinde kayıtlı olduğu üzere, yukarıda belirtilen belgeler 12
Mart 1998 tarihinde Mezopotamya Yayınevi’ne tebliğ edilmiĢtir. Söz
konusu belgeler, Ģirket yetkilisi olarak tebligatı imzalayan M.B. adındaki
Ģahıs tarafından teslim alınmıĢtır.
19. Davacı bu süre zarfında, yukarıda belirtilen aramalarla bağlantılı
olay ve el koyma tutanakları gibi resmi belgelerin de aralarında bulunduğu
birtakım delilleri, talebini desteklemek üzere dava dosyasına eklenmesi için
ibraz etmiĢtir. Söz konusu deliller 17 Mart 1998 tarihinde dava dosyasına
konmuĢtur.
20. Ticaret
Mahkemesi
3
Nisan
1998
tarihindeki
duruĢmada,
Mezopotamya Yayınevi’nin hazır bulunmadığını ancak tebligatın usulüne
uygun bir Ģekilde yapıldığını belirlemiĢtir. Davacı tarafından sunulan
deliller okunmuĢtur. Ticaret Mahkemesi, ġanlıurfa, Ġzmir ve Diyarbakır
Cumhuriyet
Savcılıklarından
Mezopotamya
Yayınevi
aleyhindeki
suçlamalara iliĢkin daha fazla bilgi ve belge toplanmasına karar vermiĢtir.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
21. Ticaret Mahkemesi düzenli olarak duruĢmalar gerçekleĢtirmiĢ ve 28
Temmuz
1999
tarihinde,
ceza
mahkemeleri
önündeki
davalar
sonuçlanıncaya kadar yargılamaları durdurmaya karar vermiĢtir.
22.
Ticaret Mahkemesi 19 Ekim 2001 tarihinde Türk Ticaret
Kanunu’nun 274. maddesinin 2. paragrafı uyarınca Mezopotamya
Yayınevi’nin kapatılmasına karar vermiĢtir. Ticaret Mahkemesi karar
gerekçesinde, usulünce tebligat yapılmasına rağmen Ģirketin duruĢmalarda
hazır bulunmadığını ve herhangi bir görüĢ sunmadığını belirtmiĢtir. Ayrıca
ġanlıurfa ve Diyarbakır Ģubelerinde meydana gelen olayları dikkate alarak,
Ģirketin söz konusu olaylardan sorumlu olduğuna karar vermiĢtir. Ticaret
Mahkemesi söz konusu Ģubelerin faaliyetlerinin kamu düzenine aykırı
olduğu ve bu sebepten Ģirketin kapatılması gerektiği kanaatine varmıĢtır. Bir
tasfiye memuru atanmıĢtır. Ticaret Sicilinde kayıtlı olduğu üzere, Ticaret
Mahkemesi’nin kararı Mezopotamya Yayınevi’ne tebliğ edilmiĢtir.
23. Mezopotamya Yayınevi 28 Mart 2002 tarihinde ilk derece
mahkemesinin kararını temyiz etmiĢtir. Mezopotamya Yayınevi temyizin
usule iliĢkin gerekçelerinde, tebligatın yönetim kurulu üyesi olmayan M.B.
adındaki Ģahsa yapılması nedeniyle ilk derece mahkemesi tarafından usule
uygun tebligat yapılmadığını ileri sürmüĢtür. Mezopotamya Yayınevi
ilaveten, yargılamalar esnasında kabul edilen delillerin kendisine tebliğ
edilmediğini iddia etmiĢtir. Mezopotamya Yayınevi temyizin esasına iliĢkin
gerekçelerinde ise, ilk derece mahkemesinin, Ģirketin mâhkumiyetiyle
sonuçlanmayan iki olay temelinde karar verdiğini iddia etmiĢtir.
24. Yargıtay 15 Ekim 2002 tarihli duruĢmada tarafları dinlemesinin
ardından müzakerelerin ertelenmesine karar vermiĢtir.
25.
Yargıtay 17 Ekim 2002 tarihinde dava dosyasını, tarafların
Yargıtay’a yaptıkları ibrazlarını ve söz konusu ibrazların içerdiği belgeleri
incelemesinin
ardından,
Mezopotamya
Yayınevi’nin
itirazlarını
reddetmiĢtir.
26. Mezopotamya Yayınevi 10 Aralık 2002 tarihinde Yargıtay’dan karar
düzeltme talebinde bulunmuĢtur. Mezopotamya Yayınevi “temyizin esasa
iliĢkin gerekçeleri”ne iliĢkin önceki beyanlarını yinelemiĢtir.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
6
27. Yargıtay 24 Ocak 2003 tarihinde karar düzeltme talebini
reddetmiĢtir.
II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK
28. Söz konusu tarihte yürürlükte olan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun
12 ve 13. maddeleri uyarınca, tebliğin tüzel kiĢilerin yetkili mümessilerine
yapılması gerekmektedir. Yetkili mümessillerin birden fazla olması halinde,
tebliğ mümessillerden yalnız birine yapılır. Tüzel kiĢiler adına kendilerine
tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mütat iĢ saatlerinde iĢ yerinde
bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları
takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerden birine
yapılır.
29. Söz konusu tarihte yürürlükte olan Ticaret Kanunu’nun 274.
maddesinin 2. paragrafı uyarınca, kanuna, esas sözleĢme hükümlerine veya
kamu düzenine aykırı iĢlemler ve faaliyetlerde bulunduğu anlaĢılan Ģirketler
aleyhine özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla Sanayi ve
Ticaret Bakanlığınca kapatma davası açılabilir.
HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME
I. BĠRĠNCĠ BAġVURANIN MAĞDUR STATÜSÜ
30. Mahkeme öncelikle somut davada, yerel yargılamaların taraflarının
Mezopotamya Yayınevi ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olduğunu
belirtmektedir. Birinci baĢvuran 24 Aralık 2001 tarihinde Ģirketin genel
müdürü pozisyonuna getirilmesine rağmen, söz konusu yargılamaların tarafı
olmamıĢtır. Ġtiraz edilen karar özel kiĢi olarak birinci baĢvuranla ilgili
olmayıp, Ģirketle ilgilidir. Mahkeme bu bağlamda ayrıca, hem baĢvuru
formunda hem de akabinde Mahkeme’ye ibraz edilen görüĢlerinde
baĢvuranların
Ģikâyetlerinin
merkezinde
Ģirketin
kapatılmasının
bulunduğunu, birinci baĢvuranın haklarının ayrı ve baĢka bir müdahaleye
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
maruz kaldığının ortaya konmadığını gözlemlemektedir (Bk. Kaya ve
Diri/Türkiye (k. k.), no. 60813/00 ve 61317/00, 11 Aralık 2007).
31. Mahkeme bu koĢullar altında, birinci baĢvuranın SözleĢme’nin 34.
maddesi kapsamındaki haklarının ihlâlinin mağduru olduğunu iddia
edemeyeceği kanaatindedir. Dolayısıyla baĢvurunun bu kısmı SözleĢme’nin
hükümleriyle konu bakımından bağdaĢmamaktadır ve 35. maddenin 3 ve 4.
paragrafları uyarınca reddedilmelidir.
II. SÖZLEġME’NĠN 6. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI
HAKKINDA
32. Ġkinci baĢvuran, savunma haklarının yerel mahkemeler tarafından
gözetilmemesi sebebiyle adil bir Ģekilde yargılanmadığını iddia etmiĢtir.
Ġkinci baĢvuran bu bağlamda, aleyhindeki davanın veya dava dosyasında
derlenen delillerin kendisine usulüne uygun bir Ģekilde tebliğ edilmediğini
ileri sürmüĢtür. Böylelikle ikinci baĢvuran savunmasında delil ibraz etme
hakkından yoksun bırakılmıĢtır. SözleĢme’nin 6. maddesinin ilgili kısmı
aĢağıdaki gibidir:
“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuĢmazlıklar
konusunda karar verecek olan … [bir] mahkeme tarafından, adil bir Ģekilde
görülmesini isteme hakkına sahiptir...”
33. Hükümet, M.B.’nin Ģirketin uğramasına neden olduğu iddia edilen
zarara iliĢkin olarak M.B. aleyhine tazminat davası açılmadığı gerekçesiyle,
Mahkemeyi iç hukuk yollarının tüketilmesi koĢuluna riayet edilmemesinden
ötürü yukarıdaki Ģikâyeti reddetmeye davet etmiĢtir.
34. Hükümet, ikinci baĢvuranın kendisine tebligat yapılması suretiyle
aleyhindeki davadan usulüne uygun bir Ģekilde haberdar edildiğini ve
hazırda bulunan M.B.’nin Ģirketin çalıĢanı olarak tebliğ evrakını teslim
aldığını ileri sürmüĢtür. Hükümet bu bağlamda, iĢ yerine kimlerin geldiğini
ve belgeleri kendi adına kimin teslim aldığını kontrol etmesi gerekenin
baĢvuran Ģirket olduğunu vurgulamıĢtır. Hükümet ayrıca, internetteki
bilgilere göre, M.B.’nin baĢvuran Ģirketle bağlantılı Mezopotamya Kültür
Merkezi’nde çalıĢtığını belirtmiĢtir. Hükümet ilaveten, delillerin toplanması
8
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
esnasında
mahkemeler
arasında
kayda
değer
çoklukta
yazıĢma
yapıldığından, baĢvuran Ģirketin ceza yargılamalarına iliĢkin dava
dosyalarını incelemek suretiyle aleyhindeki yargılamaların farkında
olabileceğini değerlendirmiĢtir. Hükümet son olarak, baĢvuran Ģirketin
temyiz iĢlemi esnasında savunmasında delil ibraz etme hakkının
bulunduğunu belirtmiĢtir.
35. Ġkinci baĢvuran davadan haberdar edilmemesinden dolayı tüm
iĢlemlerin ve duruĢmaların gıyabında gerçekleĢtirildiğini iddia etmiĢtir.
Bunun sonucunda ikinci baĢvuran, delil ve karĢıt görüĢlerini ileri sürme
hakkından mahrum bırakıldığını iddia etmiĢtir. BaĢvuranlar bu bağlamda,
M.B.’nin Ģirketin ne yasal mümessili ne de çalıĢanı olduğunun altını
çizmiĢlerdir.
36. Mahkeme, baĢvuranların Ģikâyetlerine iliĢkin tazmin sağlamayan
hukuk yollarına baĢvurma yükümlülükleri bulunmadığını vurgulamaktadır
(Bk. İhsan ve Satun Önel/Türkiye, no. 9292/02, § 12, 21 Eylül 2006).
Mahkeme, somut davada ikinci baĢvuranın SözleĢme’nin 6. maddesi
kapsamında yapmıĢ olduğu Ģikâyetin tazminat davası açılması suretiyle
giderilebileceği kanaatinde değildir. Mahkeme yukarıdakileri göz önünde
bulundurarak, Hükümetin itirazını reddetmektedir.
37. Ancak Mahkeme, ikinci baĢvuranın bu baĢlık altındaki Ģikâyetinin
aĢağıdaki
gerekçelerden
ötürü
kabul
edilemez
olduğunu
değerlendirmektedir. Mahkeme’nin içtihatında yerleĢik olduğu üzere, 6.
madde çekiĢmeli yargılama hakkını güvence altına almaktadır. Söz konusu
hak ilke olarak, cezai veya medeni yargılamaların taraflarının ileri sürülen
tüm kanıtlar ve ibraz edilen tüm görüĢler hakkında bilgi sahibi olma ve
üzerine yorum yapma olanağına sahip olması anlamına gelmektedir (Bk.
Lobo Machado/Portekiz, 20 ġubat 1996 tarihli karar, Hüküm ve Karar
Derlemeleri 1996-I, § 31). ÇekiĢmeli yargılama hakkı sadece hazır bulunma
hakkını değil, aynı zamanda yargılamaları dinleme ve takip etme hakkını
içermektedir (Bk. diğerlerinin yanı sıra, Ziliberberg/Moldova, no.
61821/00, § 40, 1 ġubat 2005). Mahkeme bu bağlamda, davanın
taraflarından birinin iç hukukta öngörülen, duruĢmada hazır bulunma
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
hakkından yararlanmaya karar vermesi ve duruĢmaya katılmasına olanak
verecek Ģekilde davadan haberdar edilmemesi halinde, aleni duruĢma
hakkının esastan yoksun kalacağı kanaatindedir (Bk. Yakovlev/Rusya,
no. 72701/01, § 22, 15 Mart 2005).
38. Mahkeme somut davada, Ticaret Sicilinde kayıtlı olduğu üzere,
davacının talebine iliĢkin belgelerin, davacı tarafından sunulan delillerin ve
duruĢma tarihinin ikinci baĢvurana kendi adresinde tebliğ edildiğini
gözlemlemektedir. Bu hususta herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak
baĢvuranlar belgelerin teslim edildiği kiĢinin, yani M.B.’nin baĢvuran
Ģirketin ne yönetim kurulu üyesi ne de çalıĢanı olduğunu iddia etmiĢtir.
Mahkeme, ilgili belgelerin mevcut olmayıĢından ötürü, söz konusu kiĢinin
Ģirkette çalıĢıp çalıĢmadığı hususunda
yorumda bulunamamaktadır.
Mahkeme, baĢvuran Ģirketin yerel mahkemeler tarafından gönderilen tüm
yazıĢmaların kendi belirttiği adreste etkin bir Ģekilde teslim alınmasını
sağlamak üzere gerekli tedbirleri almamıĢ olmasından ötürü, söz konusu
kiĢinin Ģirkette çalıĢmadığı varsayılsa dahi, mevcut davanın koĢulları altında
makamların tek baĢına sorumlu tutulamayacağı kanısındadır.
39. Ayrıca
Mahkeme,
6.
maddede
belirli
tebligat
türlerinin
öngörülmediğini dikkate almaktadır (Örneğin bk. Weber/Almanya (k. k.),
no. 30203/03, 2 Ekim 2007). Her ne kadar davacı tarafından dava dosyasına
eklenmesi için 17 Mart 1998 tarihinde ibraz edilen belgelerin iletilmemesi
ikinci baĢvuranı aleyhindeki yargılamalar hakkında bilgilendirmek için
diğer bir fırsat olsa dahi, mevcut davada izlenen basit usul ile incelenen
davalara uygulandığı üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bu tür
bir yükümlülük öngörmemesinden dolayı Mahkeme söz konusu belgelerin
iletilmemesinde herhangi bir keyfiyet olmadığı kanaatindedir.
40. Mahkeme son olarak, SözleĢme’nin 6. maddesine riayet edilip
edilmediğini
tespit
ederken,
temyiz
iĢlemleri
dâhil
olmak
üzere
yargılamaları bir bütün olarak dikkate almak mecburiyetinde olduğunu
vurgulamaktadır. Mahkeme bu bağlamda, ikinci baĢvuranın davayı bilhassa
usul açısından inceleme yetkisine sahip Yargıtay önündeki bir duruĢmada
ilk derece mahkemesinin kararını temyiz edebildiğini ve savlarını ileri
10
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
sürebildiğini gözlemlemektedir. Mahkeme, yukarıdaki değerlendirmeleri
göz önünde bulundurarak ikinci baĢvuranın Yargıtay önünde savunmasını
yapmak üzere yeterli imkâna sahip olduğu kanaatindedir. Ayrıca Mahkeme,
ikinci baĢvuranın ilk derece mahkemesi önündeki davanın usulüne uygun
bir Ģekilde kendisine tebliğ edilmediği yönündeki iddiasını desteklemek
üzere Yargıtay önünde yalnızca, M.B.’nin yönetim kurulu üyesi olmadığını
ifade ettiğini göz ardı edemez. Ġç hukukta tebliğin sadece yönetim kurulu
üyelerine yapılması gerektiğine iliĢkin bir koĢul bulunmamaktadır. Ġkinci
baĢvuran bu baĢlık altındaki Ģikâyetinin açıkça esastan yoksun olmadığını
ortaya koymak üzere baĢka herhangi bir iddia veya belge ileri sürmemiĢtir.
Ġkinci baĢvuran Yargıtay’dan önceki kararını düzeltmesi talebinde
bulunduğu esnada Ģikâyetini de sürdürmemiĢtir.
41. Bu koĢullar altında Mahkemenin ikinci baĢvuranın adil bir Ģekilde
yargılanmadığı kararına varması mümkün değildir. Dolayısıyla baĢvurunun
bu kısmı açıkça dayanaktan yoksun olup, SözleĢme’nin 35. maddesinin 1 ve
4. paragrafları uyarınca reddedilmelidir.
III. SÖZLEġME’NĠN 10 ve 11. MADDELERĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ
ĠDDĠASI HAKKINDA
42. Ġkinci
baĢvuran,
bir
mahkeme
kararı
ile
kapatılmasının,
SözleĢme’nin 10 ve 11. maddelerine aykırı olarak, ifade ve dernek kurma
özgürlüğü hakkını ihlâl ettiğini ileri sürmüĢtür.
43. Mahkeme, söz konusu Ģikâyetlerin sadece 10. madde kapsamında
incelenmesi gerektiği kanaatindedir. 10. madde Ģu Ģekildedir:
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının
müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber
ve görüĢ alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar…
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla
öngörülen ve demokratik bir toplumda … toprak bütünlüğünün veya kamu
güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç iĢlenmesinin önlenmesi
… için gerekli olan bazı formaliteler, koĢullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi
tutulabilir.”
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
A. Kabul Edilebilirlik Hakkında
44. Hükümet, ikinci baĢvuranın SözleĢme’nin 10. maddesi kapsamındaki
hakkını
yerel
Mahkemeden,
mahkemeler
iç
hukuk
önünde
ileri
yollarının
sürmediği
tüketilmesi
gerekçesiyle,
koĢulunun
karĢılanmamasından ötürü baĢvurunun bu kısmının kabul edilemez
olduğunu beyan etmesini talep etmiĢtir.
45. Ġkinci baĢvuran, Ticaret Mahkemesi önündeki duruĢmalardan
usulüne uygun Ģekilde bilgilendirilmediğinden, 10. madde kapsamındaki
haklarını ileri sürme imkânı bulunmadığını belirtmiĢtir.
46. Mahkeme, insan haklarının korunması mekanizması kapsamında, iç
hukuk yollarının tüketilmesi kuralının aĢırı Ģekilci olmayan ve belli ölçüde
esnek bir biçimde uygulanması gerekse dahi; söz konusu kuralın sadece,
baĢvuruların uygun yerel mahkemelere yapılmasını ve bir SözleĢme hakkını
ihlâl ettiği iddia edilen ihtilaf konusu kararlara itiraz edilmesine yönelik
olarak tasarlanmıĢ hukuk yollarına baĢvurulmasını gerekli kıldığını
vurgulamaktadır. Ġç hukuk yollarının tüketilmesi koĢulu normalde, sonradan
uluslararası düzeyde yapılması planlanan Ģikâyetlerin en azından aynı
mahkemeler önünde, iç hukukta belirlenmiĢ gerekliliklere ve süre sınırlarına
uygun bir Ģekilde yapılmasını gerektirmektedir (Bk. diğer kararlar arasında,
Fressoz ve Roire/Fransa [BD], no. 29183/95, § 37, AĠHM 1999-I).
47. Ġç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının amacı, ulusal makamların
(bilhassa adli mercilerin) bir SözleĢme hakkının ihlâl edildiği iddiasını ele
almasına ve uygun olduğu takdirde söz konusu iddianın Mahkemeye
sunulmasından önce ihlâli tazmin etmesine imkân vermektir (Bk.
Kudła/Polonya [BD], no. 30210/96, § 152, AĠHM 2000-XI). Ulusal
mahkemelerin en azından bir SözleĢme hakkının ihlâl edildiği iddiasını ele
almasına olanak veren bir hukuk yolu ulusal düzeyde mevcut ise, bu hukuk
yoluna baĢvurulmalıdır. BaĢvuranın ulusal mahkemeler önünde açıkça veya
Ģikâyette bulunabileceği bir hukuk yoluna baĢvurması mümkünken söz
konusu Ģikâyeti Mahkemeye sunması halinde, ulusal yargı düzeni, iç hukuk
yollarının tüketilmesi koĢulunun kendisine sağlamayı amaçladığı olanaktan
yoksun bırakılmıĢ olacaktır. BaĢvuranın SözleĢme hakkının ihlâl edildiğine
12
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
iliĢkin Ģikâyetle bağlantılı olmayan diğer gerekçelerden ötürü ihtilaf konusu
tedbirin iptalini sağlayabilecek baĢka bir hukuk yoluna baĢvurmuĢ ve sonuç
alamamıĢ olması yeterli değildir.”Etkili hukuk yollarının” tüketilmesi için,
SözleĢme’ye iliĢkin Ģikâyetin ulusal düzeyde yapılması gerekmektedir. Bir
baĢvuranın olası bir SözleĢme savını göz ardı ederek, ihtilaf konusu bir
tedbire itiraz etmek için ulusal makamlar önünde baĢka bir gerekçeye
dayanması ve ardından SözleĢme savı temelinde Mahkemeye baĢvuruda
bulunması mümkün olsaydı, bu durum SözleĢme mekanizmasının
tamamlayıcı karakterine aykırı olurdu (Bk. Azinas/Kıbrıs [BD], no.
56679/00, § 38, AĠHM 2004-III).
48. Mahkeme mevcut davada ikinci baĢvuranın bir yayınevi olduğunu ve
iki Ģubesinin yasadıĢı olduğu iddia edilen faaliyetlerinden ötürü kapatılması
emrinin yerel mahkemeler tarafından verildiğini kaydetmektedir. Mahkeme
dava dosyasından, Diyarbakır ve ġanlıurfa Ģubelerinde gerçekleĢtirilen
aramalar esnasında belirli gazetelerin, kitapların, dergilerin, kasetlerin,
belgelerin ve Mezopotamya Yayınevi tarafından yayımlanan bir takvimin
müsadere edildiğini gözlemlemektedir. Mahkeme ayrıca, ikinci baĢvuranın
Yargıtay önünde yaptığı savunmasında, soruĢturmaların hiçbirinin ceza
mâhkumiyetiyle sonuçlanmadığını belirttiğini kaydetmektedir.
49. Mahkeme bu koĢullar altında, Yargıtay önündeki meselenin zımni
olarak da olsa ifade özgürlüğü olduğunu ve ikinci baĢvuranın 10. madde
kapsamındaki Ģikâyetini en azından esasen temyiz mahkemesi önünde
yaptığı kararına varmıĢtır. Mahkeme yukarıdaki 23. paragrafa atıfta
bulunarak
ikinci
baĢvuranın
ilk
derece
mahkemesinin
Ģirketin
mâhkumiyetiyle sonuçlanmayan iki olay temelinde karar verdiğini iddia
ettiğini hatırlatmaktadır. Dolayısıyla Mahkeme, Hükümetin iç hukuk
yollarının
tüketilmemesine
iliĢkin
itirazının
reddedilmesi
gerektiği
görüĢündedir (Bk. yukarıda anılan Fressoz ve Roire, §§ 37–39).
50. Mahkeme, baĢvurunun bu kısmının SözleĢme’nin 35. maddesinin 3.
paragrafının (a) bendi dâhilinde açıkça dayanaktan yoksun olduğunu
kaydetmektedir. Mahkeme ayrıca, baĢvurunun baĢka herhangi
bir
gerekçeyle kabul edilemez olarak nitelendirilemeyeceğini kaydetmektedir.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
Dolayısıyla baĢvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğu beyan
edilmelidir.
B. Esas Hakkında
51. Mahkeme ilk olarak, ikinci baĢvuranın bir yayınevi olduğunu
gözlemlemektedir. Bu nedenle yayınevinin iki Ģubesinin yasadıĢı olduğu
iddia edilen faaliyetlerine dayalı olarak mahkeme emriyle kapatılmasının
SözleĢme’nin 10. maddesi kapsamındaki haklarının ihlâlini teĢkil ettiği
inkâr edilemeyeceğini gözlemlemektedir. Bu tür bir müdahale 10. maddenin
2. paragrafında yer alan koĢulları karĢılamadığı takdirde SözleĢme’ye aykırı
olacaktır. Dolayısıyla Mahkemenin saptaması gereken, müdahalenin
“kanunda öngörülüp öngörülmediği”, söz konusu paragrafta belirtilen meĢru
hedeflerin birini veya daha fazlasını izleyip izlemediği ve bu hedeflere
ulaĢmak için “demokratik bir toplumda gerekli” olup olmadığıdır.
1. Müdahalenin Kanunda Öngörülüp Öngörülmediği ve Meşru Bir
Hedef İzleyip İzlemediği Hakkında
52. Mahkeme, ihtilaf konusu tedbirin Ticaret Kanunu’nun 247.
maddesinin 2. paragrafına dayandığını ve ulusal güvenliğin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç iĢlenmesinin önlenmesi meĢru
hedeflerini izlediğini kaydetmektedir. Dolayısıyla saptanması gereken,
Ģikâyet konusu müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olup
olmadığıdır.
2. Müdahalenin Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olup Olmadığı
Hakkında
53. Mahkeme sıklıkla, “gerekli” ile zımni olarak “acil bir toplumsal bir
ihtiyacın” ifade edildiğine ve SözleĢmeci Devletlerin bu tür bir ihtiyacın
mevcut olup olmadığını değerlendirmede takdir payına sahip olduğunu;
ancak bunun Avrupa tarafından incelemeyle birlikte yürütülmesi gerektiğine
karar vermiĢtir (Bk. Zana/Türkiye, 25 Kasım 1997, § 51, Derlemeler
1997-VII). Mahkemenin inceleme yetkisini kullanırken, dava konusu
14
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
müdahaleyi davanın tamamı ıĢığında ele alması gerekmektedir. Mahkeme
bilhassa, söz konusu müdahalenin “izlenen meĢru hedeflerle orantılı” olup
olmadığını ve ulusal makamlar tarafından müdahaleyi gerekçelendirmek
üzere ileri sürülen sebeplerin “geçerli ve yeterli” olup olmadığını
saptamalıdır (Bk. yukarıda anılan Fressoz ve Roire, § 45).
54. Somut davada Ticaret Mahkemesi çok kısa olan kararında
Mezopotamya Yayınevi’nin iki Ģubesi; yani ġanlıurfa ve Diyarbakır
Ģubelerinin yasadıĢı olduğu iddia edilen faaliyetlerden sorumlu olduğuna
karar vermiĢ ve kamu düzenine aykırı olmasından ötürü kapatılmasını
emretmiĢtir. Ancak Mahkeme mevcut davada, Ticaret Mahkemesinin
kararından baĢvuran Ģirketin nasıl ve neden kamu düzenine aykırı olduğunu
öğrenememiĢtir. Mahkeme bu bağlamda, iki Ģube aleyhine baĢlatılan ceza
yargılamalarını kaydetmektedir. Mahkeme ayrıca, ġanlıurfa Ģubesinde
gerçekleĢtirilen arama esnasında polis memurlarının yasadıĢı olduğu iddia
edilen belirli gazeteleri, kitapları, kasetleri ve belgeleri müsadere ettiğini
gözlemlemektedir. Ancak akabinde yasaklı kitapları saklamaktan ötürü
baĢlatılan ceza yargılamaları, Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca
kovuĢturmanın zamanaĢıma uğraması nedeniyle sonlandırılmıĢtır. Ayrıca,
Diyarbakır Ģubesinden aralarında Mezopotamya Yayınevi tarafından
hazırlanan bir takvimin de bulunduğu çeĢitli kitaplar ve yayınlar müsadere
edilmiĢ ve akabinde yasadıĢı örgütün propagandasını yaymaktan ötürü
Diyarbakır Ģubesi aleyhine açılan ceza yargılamaları benzer Ģekilde 4454
sayılı Kanun uyarınca ertelenmiĢtir. Sonuç olarak Mezopotamya Yayınevi
herhangi bir ceza mâhkumiyeti almamıĢtır. Mahkeme bu noktada, Türk
hukuku uyarınca, ceza mahkemelerinin kararlarının hukuk mahkemeleri için
bağlayıcı olmadığını hatırlatmaktadır. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere,
Ticaret Mahkemesinin kısa gerekçesinin, Mezopotamya Yayınevi’nin ifade
özgürlüğü hakkına yapılan müdahaleyi haklı kılacak derecede yeterli ve
geçerli olduğu değerlendirilemez.
55. Mahkeme, ikinci baĢvuranın kamu düzenini ihlâl eden faaliyetlerde
bulunduğunun ortaya konulmadığını dikkate alarak ve bir yayınevi
Ģirketinin kapatılmasına iliĢkin kararın bilhassa ağır sonuçlarını göz önünde
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
bulundurarak, söz konusu müdahalenin izlenen meĢru hedefle orantılı
olmadığı ve demokratik bir toplumda gerekli olarak nitelendirilemeyeceği
sonucuna varmıĢtır.
56. Dolayısıyla SözleĢme’nin 10. maddesi ihlal edilmiĢtir.
IV. SÖZLEġME’NĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠNE ĠLĠġKĠN DĠĞER ĠDDĠALAR
HAKKINDA
57. Ġkinci baĢvuran ayrıca SözleĢme’nin 6, 14 ve 18. maddelerine
dayaranak,
Ticaret
Mahkemesi
tarafından
yürütülen
yargılamaların
bağımsız ve tarafsız olmadığını, ulusal mahkemelerin kararlarının
gerekçelendirilmediğini
ve
ceza
mâhkumiyeti
ile
sonuçlanmayan
kovuĢturmaları dikkate aldıklarını iddia etmiĢtir. Bu nedenle Mezopotomya
Yayınevi’nin kapatılması haklı gerekçelere dayanmamıĢtır. Kapatma kararı,
Ģirketin Kürt haklarını desteklemesi nedeniyle verilmiĢ olup, Ģirketin
haklarına ve özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar SözleĢme’de izin
verilmeyen amaçlara yönelik olmuĢtur.
58. Ancak Mahkeme, elindeki tüm belgelerin ıĢığında, ikinci baĢvuranın
beyanlarının SözleĢme’de veya Protokollerinde öngörülen hak ve
özgürlüklerin ihlâlinin gerçekleĢtiğine iĢaret etmediği kanaatine varmıĢtır.
Dolayısıyla baĢvurunun bu kısmı, açıkça dayanaktan yoksun olduğu
gerekçesiyle, SözleĢme’nin 35. maddesinin 3 ve 4. paragrafları uyarınca
reddedilmelidir.
V. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI
59. Ġkinci baĢvuran manevi tazminat ve mahkeme harcamalarına karĢılık
tazminata hükmedilmesini talep etmiĢ; ancak miktarları Mahkemenin
takdirine bırakmıĢtır.
60. Mahkeme manevi tazminata iliĢkin olarak, baĢvuran Ģirketin manevi
zarara uğramıĢ olduğunu değerlendirmektedir. Dolayısıyla Mahkeme,
hakkaniyet temelinde karar vererek, ikinci baĢvurana 5,000 avro (EUR)
manevi tazminat ödenmesine hükmetmiĢtir.
16
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
61. Mahkeme’nin içtihadına göre, baĢvuranın masraf ve giderlerini geri
alabilmesi için, söz konusu masraf ve harcamaların fiilen ve gerekli olduğu
için yapılmıĢ olduğunun belgelenmesi ve makul miktarda olması
gerekmektedir. Mahkeme mevcut davada baĢvuranın talebini destekleyen
herhangi bir belge ibraz etmediğini kaydetmektedir. Dolayısıyla Mahkeme
bu baĢlık altında herhangi bir tazminata hükmetmemiĢtir.
62. Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası'nın kısa
vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle
elde edilecek oranın uygun olduğunu değerlendirmektedir.
BU GEREKÇELERLE MAHKEME,
1. 10. madde kapsamındaki Ģikâyetin ikinci baĢvurana iliĢkin olarak kabul
edilebilir olduğunu oy çokluğuyla beyan etmiştir;
2. BaĢvurunun geri kalan kısmının kabul edilemez olduğunu oybirliğiyle
beyan etmiştir;
3. Ġkinci baĢvurana iliĢkin olarak SözleĢme’nin 10. maddesinin ihlâl
edildiğine üçe karĢı dört oyla karar vermiştir;
4.
(a) Davalı devlet tarafından ikinci baĢvurana, SözleĢme’nin 44.
maddesinin 2. paragrafı uyarınca, kararın kesinleĢtiği tarihten itibaren üç
ay içerisinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden davalı devletin
ulusal para birimine çevrilmek üzere, manevi tazminata karĢılık, miktara
yansıtabilecek her türlü vergi hariç olmak üzere 5,000 avro (EUR)(beĢ
bin avro) ödenmesine;
(b) Yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren,
ödeme gününe kadar, Avrupa Merkez Bankası'nın kısa vadeli kredilere
uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI
oranda, yukarıda bahsedilen meblağa basit faiz uygulanmasına üçe karĢı
dört oyla karar vemiştir.
5. BaĢvuranın adil tazmine iliĢkin taleplerinin geri kalanını oybirliğiyle
reddetmiştir.
ĠĢbu karar Ġngilizce dilinde tanzim edilmiĢ ve AĠHM Ġçtüzüğünün 77.
maddesinin 2 ve 3. paragrafları uyarınca 21 Ocak 2014 tarihinde yazılı
olarak tebliğ edilmiĢtir.
StanleyNaismith
Bölüm Yazı ĠĢleri Müdürü
GuidoRaimondi
BaĢkan
SözleĢme’nin 45. maddesinin 2. paragrafı ve AĠHM Ġçtüzüğünün 74.
Maddesinin 2. Paragrafı uyarınca, Yargıçlar Raimondi, KarakaĢ ve
Lorenzen’in ayrık görüĢü iĢbu karara eklenmiĢtir.
G.R.A.
S.H.N.
18
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE KARARI – AYRIK
GÖRÜġ
YARGIÇLAR RAIMONDI, KARAKAġ ve LORENZEN’ĠN
MUHALĠF GÖRÜġÜ
10. maddeye iliĢkin Ģikâyetin kabul edilebilir olduğu ve SözleĢme’nin
söz konusu maddesinini ihlâl edildiği hususularında çoğunluğun görüĢüne
katılmıyoruz.
Ġçtihadımıza göre, iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının aĢırı Ģekilce
olmayan ve belli ölçüde esneklikle uygulanması gerekmektedir. Ġç hukuk
yollarının tüketilmesi kuralı normalde, sonradan uluslararası düzeyde
yapılması planlanan Ģikâyetlerin en azından aynı mahkemeler önünde, iç
hukukta belirlenmiĢ resmi gerekliliklere ve süre sınırlarına uygun bir Ģekilde
yapılmasını gerektirmektedir (Örneğin bk. Fressoz ve Roire/Fransa [BD],
no. 29183/95, § 37, AĠHM 1999-I).
Somut davada ikinci baĢvuran hiçbir zaman ifade özgürlüğüne iliĢkin
herhangi bir iddia ibraz etmemiĢ, ileri sürmemiĢ ve beyan etmemiĢtir. Ġkinci
baĢvuran 24 Mart 2010 tarihli görüĢlerinde, ilk derece mahkemesi önündeki
yargılamalar hakkında usulüne uygun bir Ģekilde bilgilendirilmemesinden
dolayı SözleĢme’nin 10. maddesi kapsamındaki haklarını ileri sürmekten
mahrum edildiğini iddia etmiĢtir. Ancak ikinci baĢvuran ilk derece
mahkemesinin kararına itiraz edebilmiĢ ve Yargıtay’a yaptığı temyizin hem
usule hem de esasa iliĢkin gerekçelerini ibraz edebilmiĢtir.
Ġkinci baĢvuranın SözleĢme’nin 10. maddesine veya Türk Anayasası’nın
ilgili hükmüne dayanmadığını belirtmekteyiz. Ġkinci baĢvuran ayrıca, ilk
derece mahkemesinin Ģirketi kapatılması için dayandığı faaliyetlerin ifade
özgürlüğü hakkının kapsamına girdiği gerekçesiyle Ģirketin kapatılmasının
haklarının ihlâline yol açtığı hususunda Ģikâyetçi olmamıĢtır. Ġkinci
baĢvuranın savunması her zaman, ilk derece mahkemesinin dayandığı
olayların asla ceza mâhkumiyetiyle sonuçlanmadığı ve dolayısıyla kamu
düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle Ģirketin kapatılmasına dayanak teĢkil
etmediğiyle sınırlı olmuĢtur.
PERĠHAN VE MEZOPOTAMYA BASIN YAYIN A.ġ./TÜRKĠYE – AYRIK GÖRÜġ
19
Ġlkesel olarak SözleĢmeci Devletlere, Ģikâyet konusu olan belirli bir
SözleĢme ihlâli iddiasının ele alınması ve böylelikle ihlâlin önlenmesi veya
giderilmesi amacıyla SözleĢme’nin 35. maddesi tarafından verilen imkânın,
ikinci baĢvuran tarafından yerel mahkemelere verilmediği kanaatindeyiz
(Örneğin bk. Lazerevic/Hırvatistan (k. k.), no. 61435/08, 30 Eylül 2010, ve
Çakar/Türkiye, no. 42741/98, §§ 30-33, 23 Ekim 2003).
Ġkinci baĢvuranın mevcut iç hukuk yollarını tüketmemesinden ve
baĢvurunun kabul edilemez olmasından ötürü SözleĢme’nin 35. maddesi
uyarınca reddedilmesi gerektiği görüĢündeyiz.
Dolayısıyla, SözleĢme’nin 10. maddesi ihlal edilmemiĢtir.