13 Kasım 2014 tarihli Cüneyt Polat v. Türkiye kararı

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
CÜNEYT POLAT / TÜRKİYE
(Başvuru No. 32211/07)
KARAR
STRAZBURG
13 Kasım 2014
İşbu karar Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde
kesinleşecek olup bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.
© T.C. Adalet Bakanlığı, 2015. Bu gayriresmi çeviri, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü Ġnsan Hakları
Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme açısından bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak
belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel
Müdürlüğü Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
Cüneyt Polat / Türkiye davasında,
Başkan
Guido Raimondi,
Yargıçlar
IĢıl KarakaĢ,
András Sajó,
Nebojša Vučinić,
Egidijus Kūris,
Robert Spano,
Jon Fridrik Kjølbro
ve Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’in katılımıyla Daire olarak toplanan
Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm), 14 Ekim 2014 tarihinde
gerçekleĢtirdiği müzakereler sonrasında anılan tarihte aĢağıdaki kararı
vermiĢtir:
USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan davanın (No. 32211/07)
temelinde, Türk vatandaĢı Cüneyt Polat’ın (“baĢvuran”) 20 Temmuz 2007
tarihinde Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliĢkin
SözleĢme'nin (“SözleĢme”) 34. maddesi uyarınca yapmıĢ olduğu baĢvuru
bulunmaktadır.
2. BaĢvuran, Ġstanbul'da görev yapan Avukat E. Kanar; Türk Hükümeti
(“Hükümet”) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmiĢtir.
3. BaĢvuran, özellikle SözleĢme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğini iddia
etmektedir.
4. BaĢvuru 21 Mart 2013 tarihinde Hükümet’e bildirilmiĢtir.
2
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
OLAYLAR
I. DAVANIN KOġULLARI
5. BaĢvuran 1959 doğumlu olup, Ġstanbul’da ikamet etmektedir.
A. Başvuran hakkında açılan kamu davası
6. Bir grup kiĢi 4 Eylül 2005 tarihinde, gösteri yoluyla Abdullah
Öcalan’ın – PKK’nın (Kürdistan ĠĢçi Partisi, yasadıĢı silahlı örgüt kurucusu
ve birinci derecede sorumlusu)- Ġmralı Cezaevindeki tutukluluk koĢullarının
bazı yönlerinden yakınmak için Ġstanbul’da toplanmıĢtır.
7. Dosyada yer alan belgelerden, polisin birçok defa göstericilerden
dağılmalarını talep ettiği ancak göstericilerin gösteriye devam etmek için
direndikleri ve Öcalan lehine sloganlar attıkları, akabinde polisin güç
kullanarak duruma müdahale ettiği ve grubu dağıttığı anlaĢılmaktadır.
8. BaĢvuran, gösteri olduğu gün, Ġstanbul Emniyet güçleri tarafından
PKK’ya yardım ve yataklık Ģüphesiyle yakalanarak gözaltına alınmıĢtır.
Yakalama iĢlemine iliĢkin düzenlenen tutanakta, polisin, baĢvurana ait bir
poĢet içerisinde on beĢ adet molotof kokteyli bulduğu belirtilmiĢtir.
9. BaĢvuran yine aynı gün, Dr. Sadi Konuk Hastanesi’nde görevli uzman
doktor tarafından muayene edilmiĢtir. Uzman doktor, baĢvuranın kafasında
2 x 3 cm çapında epidermal ve hipotermik kesi tespit etmiĢtir.
10. BaĢvuran, Emniyet Müdürlüğü’ndeki ifadesinde söz konusu yasadıĢı
örgüte üye olduğunu ve bu örgüt adına faaliyetlerde bulunduğunu inkâr
etmiĢtir.
11. BaĢvuran 5 Eylül 2005 tarihinde Adli Tıp Kurumu’nda muayene
edilmiĢtir. Ġlgilide, basit tıbbi müdahale gerektiren yaralar mevcut olduğu ve
hayati riski bulunmadığı tespit edilmiĢtir. BaĢvuranın beyanına göre, kendisi
yakalama sırasında polislerin cop darbeleriyle yaralanmıĢ ve Emniyet
3
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
Müdürlüğü’nde kötü muameleye maruz kalmıĢtır. Tıbbi raporun somut
olayla ilgili bölümü aĢağıdaki Ģekildedir:
“Lezyonlar: Hastanın genel sağlık durumu normal, bilinci yerinde, [oryante],
[çevresiyle iĢbirliği halinde]; sol parietal bölgede sütür doku ödemi, göğüste 1 x 1.5
cm ve 0.5 x 1cm çaplarında kırmızı renkli ekimoz; sağ el 4. parmak ile sol el 2.
parmakta hiperemi ve ödem; [hasta, lezyonların] yakalanması sırasında [aldığı] cop
darbelerine bağlı olduğunu [ifade etmiĢtir.] (…)”
12. BaĢvuran aynı gün tutuklanmıĢtır.
13. Ġstanbul Cumhuriyet savcısı 17 Ekim 2005 tarihinde, PKK’ya
yardım ve yataklık ile patlayıcı ve tehlikeli madde bulundurma suçları
nedeniyle baĢvuran hakkında iddianame düzenlemiĢtir.
14. Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından (Bundan böyle metinde
“Ağır Ceza Mahkemesi” olarak anılacaktır.) ceza yargılaması boyunca çok
sayıda duruĢma yapılmıĢ ve her duruĢma sonunda, suçların niteliği ve
dosyanın içeriğini göz önünde bulundurularak baĢvuranın tutululuk halinin
devamına karar verilmiĢtir. Çok sayıda tanığın ifadesi alınmıĢ ve baĢvuran,
aleyhte tanıkların ifadelerine itiraz etme imkânı bulmuĢtur.
15. BaĢvuran 19 ġubat 2007 ve 26 Mart 2007 tarihlerinde sırasıyla, 13
ġubat 2007 tarihli tutukluluk halinin devamına iliĢkin karar ile 20 Mart
2007 tarihli karara karĢı iki itiraz baĢvurusunda bulunmuĢtur. Söz konusu bu
iki itiraz baĢvurusu dosya üzerinden incelenmiĢ ve sırasıyla 28 ġubat 2007
ve 6 Nisan 2007 tarihlerinde, suçların niteliği ve dosyanın içeriği göz
önünde bulundurularak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiĢtir.
16. Ağır Ceza Mahkemesi 20 Mart 2007 tarihli kararında, yetkili
makamların izni olmaksızın patlayıcı ve tehlikeli madde taĢıma ve yasadıĢı
bir örgüt adına suç iĢleme nedeniyle baĢvuranı on yıl hapis cezası ile 300
Türk lirası (TRY) (yaklaĢık 160 avro) para cezasına çarptırmıĢtır.
17. BaĢvuran, 23 Mayıs 2007 tarihinde bu karara karĢı temyiz
baĢvurusunda bulunmuĢtur.
4
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
18. Yargıtay 28 Ocak 2008 tarihli kararla, Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından verilen 20 Mart 2007 tarihli karara karĢı yapılan temyiz
baĢvurusunu reddetmiĢtir.
B. Polisler hakkında başlatılan ceza soruşturması
19. BaĢvuran 4 Aralık 2006 tarihinde, yaralanmasından sorumlu tuttuğu
polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuĢtur.
20. Olay günü görevli olan on polis memurundan dokuzunun 10 Ocak
2007 ve 6 ġubat 2007 tarihleri arasında savcılık tarafından ifadeleri
alınmıĢtır. Savcılar, baĢvurana kötü muamelede bulunma iddiaları ile ilgili
olarak ilgililere herhangi bir soru sormamıĢtır.
21. Bakırköy Cumhuriyet savcısı 18 Mayıs 2007 tarihli kovuĢturmaya
yer olmadığına dair kararla, polislerin ifade tutanaklarını göz önünde
bulundurarak, polisler hakkında “görevi ihmal” ettiklerini gösteren deliller
bulunmadığı ve baĢvuranların ifadelerinin inandırıcı olmadığı kanaatine
varmıĢtır.
21. BaĢvuran 20 Eylül 2007 tarihinde söz konusu kovuĢturmaya yer
olmadığına dair karara itiraz etmiĢtir. BaĢvuran, diğerlerinin yanı sıra,
savcılığın polislerin görevde ihmalkârlık yapmadıkları sonucuna vardığını
belirtmiĢ ve söz konusu savcılığın kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak
soruĢturma yürütmediğini ileri sürmüĢtür. BaĢvurana göre, bu iddiaları Ceza
Kanununun bir baĢka maddesinde düzenlenen bir suçu teĢkil etmekteydi.
22. Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi baĢkanı, polislere atılı suçların
kendileri tarafından iĢlendiğini gösteren delillerin bulunmamasını göz
önünde bulundurarak, 5 Aralık 2007 tarihinde baĢvuranın itirazını
reddetmiĢtir. Söz konusu karar 5 ġubat 2009 tarihinde baĢvuranın
temsilcisine tebliğ edilmiĢtir.
5
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK KURALLARI
23. Türk hukukunda, tutukluluk, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
giren Ceza Muhakemesi Kanununun (Bundan böyle metinde “CMK” olarak
anılacaktır.) 100. maddesi ile bunu izleyen maddeleriyle düzenlenmiĢtir.
Mahkeme, CMK’nın 100, 141 ve 142. maddeleriyle ilgili genel bir
değerlendirme için, Demir/Türkiye ((kabul edilebilirlik hakkında karar),
No. 51770/07, §§12-15, 16 Ekim 2012) kararına atıfta bulunmaktadır.
HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME
I. SÖZLEġME’NĠN 3. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI
HAKKINDA
24. BaĢvuran, SözleĢme’nin 3. maddesini ileri sürerek, yakalanması
sırasında, polislerin cop darbeleri nedeniyle kötü muameleye maruz
kaldığından Ģikâyet etmektedir. BaĢvuran ayrıca, SözleĢme’nin 6.
maddesinin 1. fıkrası ile 13. maddesini ileri sürerek, savcılığın, bütün delil
unsurlarını usulüne uygun olarak incelemediğini ve polisler hakkındaki
Ģikâyetiyle
ilgili
olarak
gerekli
soruĢturmayı
yürütmediğini
iddia
etmektedir.
Mahkeme, baĢvuranın Ģikâyetlerini ifade etme Ģeklini göz önünde
bulundurarak, söz konusu Ģikâyetlerin, SözleĢme’nin 3. maddesi açısından
incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir. Söz konusu madde aĢağıdaki
Ģekildedir:
“Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele veya cezaya tabi
tutulamaz.”
25. Hükümet, baĢvuranın iddiasına karĢı çıkmaktadır.
A. Kabul edilebilirlik hakkında
26. ĠĢbu Ģikâyetin SözleĢme’nin 35. maddesinin 3. fıkrası anlamında
açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve baĢka herhangi bir kabul
6
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
edilemezlik gerekçesi bulunmadığını tespit eden Mahkeme, Ģikâyetin kabul
edilebilir olduğuna karar vermektedir.
B. Esas hakkında
1. Kötü muamele iddiaları hakkında
27. Hükümet öncelikle, baĢvuranın yaralarının basit tıbbi müdahale
gerektirdiğini gözlemlemektedir. BaĢvuranın iddia edilen kötü muamelelere
maruz kalması halinde, vücudunda çok ciddi yaralar bulunması gerektiği
kanaatindedir.
28. Hükümet daha sonra, 4 ve 5 Eylül 2005 tarihli tıbbi raporlarda
bildirilen
lezyonların
bulunduğuna
itiraz
etmediğini
belirtmektedir.
Hükümet bununla birlikte, ilgilinin vücudunda gözlemlenen yaraların
yakalanması sırasında güç kullanımı nedeniyle oluĢtuğunun kesin
olmadığını savunmaktadır. Hükümete göre, baĢvuran, yakalanması sırasında
polisler tarafından SözleĢme’nin 3. maddesine aykırı muamelelere maruz
kaldığına iliĢkin “her türlü makul Ģüphenin ötesinin” araĢtırılmasını
sağlayacak nitelikte bilgi ya da ipucu ibraz etmemiĢtir.
29. BaĢvuran iddialarını yinelemektedir.
30. Mahkeme, öncelikle kötü muamelelerin SözleĢme’nin 3. maddesi
kapsamına girmesi için asgari ağırlık eĢiğine ulaĢması gerektiğini
hatırlatmaktadır. Bu asgari eĢiğin değerlendirmesi özü itibariyle göreceli
olup, muamelenin süresi veya fiziksel ya da psikolojik etkileri gibi her
davanın kendine özgü koĢullarının tamamına ve bazı durumlarda, mağdurun
cinsiyeti, yaĢı ve sağlık durumuna bağlıdır (Labita/İtalya [BD], No.
26772/95, § 120, AĠHM 2000-IV, Kudła/Polonya [BD], No. 30210/96, § 91,
AĠHM 2000-XI, Peers/Yunanistan, No. 28524/95, § 67, AĠHM 2001-III,
Mouisel/Fransa, No. 67263/01, § 37, AĠHM 2002-IX, ve Jalloh/Almanya
[BD], No. 54810/00, § 67, AĠHM 2006-IX). Mahkeme, ayrıca, bir kimsenin
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı veya daha genel olarak, güvenlik
7
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
güçleriyle karĢı karĢıya kaldığı durumlarda, örneğin, yakalanması sırasında,
ilgiliye karĢı aĢırı ve kendi davranıĢına göre haksız fiziki güç kullanımının,
kural olarak, SözleĢme’nin 3. maddesi ile güvence altına alınan hakkın
ihlalini teĢkil ettiğini ifade etmektedir (Çelik/Türkiye (No. 3), No. 36487/07,
§ 64, 15 Kasım 2012).
31. Mahkeme, ayrıca, bir Ģüphelinin yakalanması için güç kullanımının
kesinlikle gerekli olduğu koĢullarda, bu gücün, orantılı olarak kullanılıp
kullanılmadığının araĢtırılması gerektiğini hatırlatmaktadır (Çelik, yukarıda
anılan, § 65). Mahkeme, bu bağlamda, meydana gelen lezyon veya
sekellerin ve bunların oluĢtuğu koĢulların önem arz ettiğini hatırlatmaktadır
(R.L. ve M.-J.D./Fransa, No. 44568/98, § 68, 19 Mayıs 2004 ve Gülizar
Tuncer/Türkiye, No. 23708/05, § 31, 21 Eylül 2010).
32. Mahkeme, somut olayda, 4 ve 5 Eylül 2005 tarihlerinde düzenlenen
ve Hükümet tarafından itiraz edilmeyen tıbbi raporlara göre baĢvuranın
vücudunda yaraların bulunduğunu tespit etmektedir (yukarıdaki 9 ve 11.
paragraflar). Bu tespitler ıĢığında, Mahkeme, baĢvuranın maruz kaldığı
muamelelerin SözleĢme’nin 3. maddesi alanına girdiği kanaatindedir.
33. Mahkeme, baĢvuran ve Hükümet’in, yaraların meydana geliĢ
Ģekliyle ilgili olarak farklı yorumlarda bulunduklarını tespit etmektedir:
BaĢvuran, yakalanması sırasında polislerin cop darbelerine maruz
kaldığından yakınmakta; Hükümet ise polislerin baĢvurana karĢı güç
kullanmadıklarını ileri sürmektedir.
34. Bu yüzden, Mahkeme, SözleĢme’nin amaçları doğrultusunda
uygulanacak kriterin “her türlü makul Ģüphenin ötesinde” ilkesinden
yararlandığını hatırlatmaktadır; bu türden bir delil, yeteri kadar ciddi, açık
ve birbiriyle uyumlu bir dizi emareden ya da çürütülemeyecek karinelerden
oluĢabilir (İrlanda/Birleşik Krallık, 18 Ocak 1978, § 161, seri A No.25).
35. Bu durumda, Mahkeme, 4 Eylül 2005 tarihinde baĢvuranın gösteriye
katıldığı ve gösteri sonunda güvenlik güçleri tarafından yakalandığını
kaydetmektedir. Mahkeme ayrıca, polisin, gösterici grubunu dağıtmak
8
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
amacıyla güç kullanarak olaya müdahale edildiğine taraflarca itiraz
edilmediğini saptamaktadır. BaĢvuran 4 ve 5 Eylül 2005 tarihlerinde,
yakalanmasından sonra uzman doktorlar tarafından muayene edilmiĢ ve
düzenlenen tıbbi raporlarda baĢvuranın vücudunda yaralar bulunduğu
belirtilmiĢtir. BaĢvuran, uzman doktorlara yakalanması sırasında polislerin
cop darbeleriyle yaralandığını ifade etmiĢtir. Mahkeme bu bağlamda,
baĢvuranın ifadelerinin vücudundaki yaralarla tutarlı olduğunu tespit
etmektedir. Somut olayın koĢullarında, Mahkeme, baĢvuranın olayın
anlatımını desteklemek için yeterince güçlü bilgiler ibraz ettiği kanısındadır.
Dolayısıyla, tespit edilen yaraların sebebiyle ilgili olarak makul açıklamada
bulunmak ve mağdurun iddiaları hakkında Ģüphe uyandıran delilleri sunmak
Hükümet’e aittir; ancak Hükümet bunu yapmamıĢtır. Bu nedenle, tespit
edilen yaraların, gösteri sırasında polisler tarafından kullanılan güç
neticesinde meydana gelmiĢ olabileceği kabul edilebilir.
36. Mahkeme, somut davanın koĢullarında baĢvuranın ancak güç
kullanımı ile engellenebilecek bir agresiflik gösterdiğine iĢaret eden
herhangi bir olgu bulunmadığını tespit etmektedir. Mahkeme ayrıca, bir
kalabalığı dağıtmanın, göstericilerin yüzlerine ya da kafalarına vurulan
darbelerin
ağırlığını
tek
baĢına
açıklamak
için
yeterli
olmadığı
kanaatindedir.
37. Yukarıda belirtilen tespitler ve sunulan tıbbi raporlar göz önüne
alındığında, Mahkeme, söz konusu güce baĢvurmanın aĢırıya kaçtığı ve
baĢvuranın tutumu karĢısında ciddi biçimde gerekli olmadığı kanısındadır.
Bu nedenle, Mahkeme mevcut davada kullanılan gücün aĢırı ve haksız
olduğu sonucuna varmaktadır.
38. Dolayısıyla, SözleĢme’nin 3. maddesi esas yönünden ihlal edilmiĢtir.
9
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
2. Yürütülen soruşturmaların etkin niteliği hakkında
39. Mahkeme, öncelikle ulusal yetkililer için etkin bir soruĢturma açma
ve yürütme yükümlülüğüne iliĢkin olarak Batı ve diğerleri/Türkiye (No.
33097/96 ve 57834/00, §§ 134-137, AĠHM 2004-IV (özetler)), Abdülsamet
Yaman/Türkiye (No. 32446/96, § 54, 2 Kasım 2004), Khachiev ve
Akaïeva/Rusya (No. 57942/00 ve 57945/00, § 177, 24 ġubat 2005),
Menecheva/Rusya (No. 59261/00, § 67, AĠHM 2006-III), ve Ciğerhun
Öner/Türkiye (No. 2) (No. 2858/07, § 98, 23 Kasım 2010) kararlarında
belirtilen içtihadından ileri gelen ilkelere atıfta bulunmaktadır.
40. Ardından bir kiĢi, polisin veya Devlet’in farklı birimlerinin gözetimi
altındayken SözleĢme’nin 3. maddesine aykırı yasadıĢı ağır istismarlara
uğradığını iddia ederse, Mahkeme, “(…) yetki alan[ı] içinde bulunan
herkesin,
bu
SözleĢme’[de]
açıklanan
hak
ve
özgürlüklerden
yararlanmalarını sağlayan” SözleĢme’nin 1. maddesi tarafından Devlet’e
yüklenen genel sorumlulukla birlikte değerlendirilen 3. maddenin, dolaylı
olarak
resmi
ve
etkin
bir
yapılmasını
soruĢturma
gerektirdiğini
hatırlatmaktadır (Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, 28 Ekim 1998, §§ 102103, Karar ve hükümler derlemesi 1998-VIII, Ay/Türkiye, No. 30951/96, §§
59-60, 22 Mart 2005 ve Şafak/Türkiye, No. 38879/03, § 66, 25 Ocak 2011).
Bu soruĢturma, SözleĢme’nin 2. maddesinin de gerektirdiği gibi,
sorumluların belirlenmesine ve cezalandırılmasına olanak sağlayabilmelidir.
ġayet durum bu Ģekilde ilerlemezse, hukuki olarak genel iĢkence ve insanlık
dıĢı veya aĢağılayıcı muamele yasağı, temel önemine rağmen, uygulamada
etkisiz
olacaktır
ve
bazı
durumlarda,
yetkililerin,
neredeyse
bir
dokunulmazlıktan istifade ederek, kendi denetimleri altında tutulan kiĢilerin
haklarını ihlal etmeleri mümkün olacaktır (yukarıda anılan, Labita, § 131).
41. Mahkeme,
somut
olayda,
baĢvuran
tarafından
yapılan
suç
duyurusunun ardından, savcılığın dokuz polisin ifadesini aldığını; ancak
ilgilinin kötü muamele iddiaları hakkında soru sormadığını tespit
10
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
etmektedir. Mahkeme ayrıca, soruĢturmacı makamların, baĢvuranın
ifadesini almaya ya da dinlemeye gayret göstermediklerini, baĢvuran
tarafından sunulan tıbbi raporlarla ilgili olarak da açıklama talep
etmediklerini kaydetmektedir. Mahkeme, dolayısıyla savcılığın polislerin
“görevi ihmal” ettiklerini gösteren delil unsurları bulunmadığı sonucuna
vararak
ve
baĢvuranın
ifadelerinin
inandırıcı
olmadığı
kanaatiyle
kovuĢturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini gözlemlemektedir.
Mahkeme aynı zamanda, baĢvuranın, savcılığın kötü muamele iddialarıyla
ilgili bir soruĢturma yürütmediğini ileri sürdüğü halde, söz konusu
kovuĢturmaya yer olmadığına dair karara karĢı yapılan itirazın, Ġstanbul
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından polislere atılı suçların kendileri tarafından
iĢlendiğini
gösteren
deliller
bulunmaması
nedeniyle
reddedildiğini
kaydetmektedir.
42. Mahkeme, özellikle, savcılığın ve Ağır Ceza Mahkemesi’nin
ilgilinin Ģikâyetini reddetme Ģekline ve bunu gerçek bir hukuki
muhakemeye
dayandırmamalarına
dikkat
çekmektedir.
Mahkeme,
yetkililerin, baĢvurana karĢı kullanılan gücün derecesini haklı göstermeye
çalıĢmadıklarını ve somut olayda yürütülen ceza soruĢturmasının baĢvuran
tarafından ifade edilen kötü muamele iddiaları ile ilgili olmadığını
saptamaktadır.
43. Bu nedenle, somut olayda Mahkeme, yetkililerin baĢvuranın
Ģikâyetinin ardından etkili soruĢturma yürütmedikleri ve bu nedenle
SözleĢme’nin 3. maddesini usul yönünden ihlal ettikleri sonucuna
varmaktadır.
II. SÖZLEġME’NĠN
5.
MADDESĠNĠN
3.
FIKRASININ
ĠHLAL
EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA
44. BaĢvuran, SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası ile 6. maddesinin 2.
fıkrasını ileri sürerek, tutukluluğun aĢırı uzun süresinden Ģikâyet etmektedir.
11
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
Mahkeme, iĢbu Ģikâyetin, SözleĢme’nin yalnızca 5. maddesinin 3. fıkrası
açısından incelenmesinin uygun olduğunu kanısındadır. Söz konusu madde
aĢağıdaki Ģekildedir:
“ĠĢbu maddenin 1.c ) fıkrasında öngörülen koĢullar uyarınca yakalanan veya tutulan
herkes (...) makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma
hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruĢmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat
Ģartına bağlanabilir.”
45. Mahkeme, SözleĢme’nin 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca
kendisine yalnızca iç hukuk yolları tüketildikten sonra baĢvurulabileceğini
hatırlatmaktadır. Bu kuralın amacı, Mahkeme’ye baĢvurulmadan önce
SözleĢmeci Devletlere kendilerine karĢı yöneltilen ihlal iddialarını önleme
veya düzeltme fırsatı vermektir (bk., diğerleri arasından, Mifsud/Fransa
(kabul edilebilirlik kararı), [BD], No.57220/00, § 15, AĠHM 2002-VIII, ve
Vučković ve diğerleri/Sırbistan, [BD], No. 17153/11, §§ 69-74, 25 Mart
2014).
46. Mahkeme, ardından SözleĢme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasının
bununla birlikte yalnızca hem ihlal iddialarına iliĢkin, hem de ulaĢılabilir ve
uygun
olan
iç
hukuk
yollarının
tüketilmesini
zorunlu
kıldığını
hatırlatmaktadır. Bu iç hukuk yolları, olayların meydana geldiği dönemde,
hem teorik hem de pratik olarak mevcut olduğu, yani baĢvurana
Ģikâyetlerini düzeltme imkânı sunacak nitelikte ve eriĢilebilir olduğu, ayrıca
baĢarı sağlayacak makul bakıĢ açıları sunduğu takdirde etkin olabilmektedir.
Bu bağlamda, olumsuz olarak sonuçlanacağı açık olmayan herhangi bir
baĢvurunun baĢarıya ulaĢıp ulaĢamayacağına dair Ģüphe duyulması olgusu,
o iç hukuk yolunun tüketilmemesini gerekçelendirecek geçerli bir sebep
teĢkil etmemektedir (Brusco/İtalya (kabul edilebilirlik hakkında karar), No.
69789/01, AĠHM 2001-IX, Sardinas Albo/İtalya (kabul edilebilirlik
hakkında karar), No. 56271/00, AĠHM 2004-I (özetler), Sejdovic/İtalya
[BD], No. 56581/00, § 46, AĠHM 2006-II, Conceição/Portekiz (kabul
12
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
edilebilirlik hakkında karar), No. 74044/11, 29 Mayıs 2012, ve Vučković ve
diğerleri/Sırbistan, yukarıda anılan, §§ 69-74).
47. Mahkeme ayrıca, SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası anlamında
tutukluluk süresiyle ilgili bir hukuk yolunun etkili olabilmesi için, söz
konusu yolu kullanan kiĢiye, özgürlükten yoksun bırakılmasına bir son
verme
imkânı
sunması
gerektiğini
hatırlatmaktadır
(Gavril
Yossifov/Bulgaristan, No.74012/01, § 40, 6 Kasım 2008 Knebl/Çek
Cumhuriyeti, No. 20157/05, § 55, 28 Ekim 2010).
48. Bununla birlikte Mahkeme, tutukluluk hali sona erdiğinde olayın
seyrinin baĢka türlü ilerleyebileceği kanısındadır.
50. Mahkeme bu bağlamda, özgürlükten yoksun bırakma konusuyla ilgili
olarak, daha önce Demir/Türkiye ((kabul edilebilirlik hakkında karar),
No. 51770/07, §§ 22-35, 16 Ekim 2012) davasında, tutukluluk sona
erdiğinde, ilgilinin bir yandan tutukluluk süresinin makul olmadığının kabul
edilmesini diğer yandan bu tespite bağlı olarak bir tazminat ödenmesini
sağlayabilecek bir baĢvuru yoluna sahip olup olmadığının incelenmesi
gerektiği kanaatine vardığını hatırlatmaktadır. Mahkeme aynı zamanda,
durumun böyle olması halinde, bu baĢvuru yolunun genel anlamda
kullanılması gerektiğini belirttiğini hatırlatmaktadır.
49. Mahkeme, yukarıda anılan davada, ilgilinin SözleĢme’nin 5.
maddesinin 3. fıkrası anlamındaki tutukluluk süresinin ilk derece
mahkemesinde mahkûmiyetiyle sona erdiğini ve bu mahkûmiyetin Yargıtay
kararıyla kesinlik kazandığını kaydetmektedir. Mahkeme aynı zamanda,
BaĢvuranın, Yargıtay’ın karar tarihinden itibaren CMK’nın 141. maddesine
dayanarak tazminat talebinde bulunabileceğini; ancak böyle bir talepte
bulunmadığını tespit etmektedir. Mahkeme, bu değerlendirmeler ıĢığında,
baĢvuranın CMK’nın 141. maddesine dayanarak yerel mahkemelere
tazminat talebinde bulunma yükümlülüğü bulunduğu kanaatine varmıĢtır.
50. Mahkeme, somut olayda, baĢvuranın tutukluluğunu 20 Mart 2007
tarihinde mahkûmiyetiyle sona erdiğini ve ilgili tarafından yapılan temyiz
13
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
baĢvurusunun 28 Ocak 2008 tarihinde Yargıtay tarafından reddedildiğini
gözlemlemektedir: 28 Ocak 2008 tarihinde, baĢvuranın mahkûmiyet kararı
kesinlik kazanmıĢtır. Mahkeme, bununla beraber, baĢvuranın yukarıda
anılan Demir davasında baĢvuranınkine benzer bir durumda bulunduğunun
altını çizerek CMK’nın 141. maddesine dayanarak tazminat talebinde
bulunmayı ihmal ettiğini tespit etmektedir.
51. Mahkeme somut olayda, bu içtihattan ayrılmak için herhangi bir
neden görmemektedir.
52. Mahkeme, yukarıda belirtilen hususlar ıĢığında, SözleĢme’nin 5.
maddesinin 3. fıkrası bağlamındaki Ģikâyeti, iç hukuk yollarının
tüketilmemesi nedeniyle SözleĢme’nin 35. maddesinin 1. ve 4. fıkraları
uyarınca reddetmektedir.
III. SÖZLEġME’NĠN
5.
MADDESĠNĠN
4.
FIKRASININ
ĠHLAL
EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA
53. BaĢvuran, SözleĢme’nin 6. maddesinin 1. fıkrası ile 13. maddesine
dayanarak, tutukluluk halinin devamına iliĢkin kararlara karĢı yapılan itiraz
baĢvurularına iliĢkin yargılamalarda duruĢma yapılmaması nedeniyle
özgürlük ve güvenlik hakkını ileri sürebileceği iç hukukta baĢvuru yolu
bulunmamasından da Ģikâyet etmektedir.
Davanın olay ve olguların hukuki nitelendirmesi yapmakla görevli olan
Mahkeme (Glor/İsviçre, No. 13444/04, § 48, AĠHM 2009), söz konusu
Ģikâyetin SözleĢme’nin yalnızca 5. maddesinin 4. fıkrası açısından
incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir.
54. Mahkeme, somut olayda, sırasıyla 19 ġubat 2007 ve 26 Mart 2007
tarihlerinde baĢvuranın, baĢvuran tarafın hazır bulunduğu duruĢmalar
sırasında bildirilen tutukluluğun devamına iliĢkin kararlara karĢı iki itirazda
bulunduğunu tespit etmektedir. Dosya üzerinden yapılan incelemeler
sonunda, sırasıyla 28 ġubat 2007 ve 6 Nisan 2007 tarihlerinde, bu iki itiraz,
14
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
bu durum –ilgili tarafından açıkça belirtildiği üzere- Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından reddedilmiĢtir. BaĢvuran, Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararlarını
aldığı günden yalnızca birkaç gün önce hâkim huzuruna çıkmıĢtır. Ayrıca,
Mahkeme, taraflardan hiçbirinin söz konusu yargılamalara sözlü olarak
katılmaması nedeniyle, ilgilinin söz konusu yargılamalar çerçevesinde
mahkemeye çıkarılmamasının, tek baĢına silahların eĢitliği ilkesinin ihlal
etmediği kanaatindedir (bk., bu anlamda, Altınok/Türkiye, No. 31610/08, §
55, 29 Kasım 2011).
55. ĠĢbu Ģikâyet açıkça dayanaktan yoksun olup, SözleĢme’nin 35.
maddesinin 3. fıkrasının a) bendi ile 4. fıkrası uyarınca reddedilmelidir.
IV. SÖZLEġME’NĠN
6.
MADDESĠNĠN
1.
FIKRASININ
ĠHLAL
EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA
56. BaĢvuran, SözleĢme’nin 6. maddesinin 1. fıkrası ile 5. maddesinin 3.
fıkrasını ileri sürerek, hakkında açılan ceza davasının süresinden de Ģikâyet
etmektedir.
Mahkeme, söz konusu Ģikâyeti, SözleĢme’nin yalnızca 6. maddesinin 1.
fıkrası açısından incelemenin uygun olduğu kanaatindedir.
57. Mahkeme, dikkate alınacak sürenin, baĢvuranın tutuklandığı 4 Eylül
2005 tarihinde baĢladığını ve Yargıtay kararıyla 28 Ocak 2008 tarihinde
sona erdiğini kaydetmektedir. Dolayısıyla dikkate alınacak iki dereceli
yargılama mercii önünde yapılan yargılamanın süresi, yaklaĢık iki yıl beĢ
aydır.
58. Mahkeme, söz konusu toplam süreyi ve herhangi bir iĢlem
yapılmadan geçen önemli süreçlerin bulunmamasını dikkate alarak konuyla
ilgili yerleĢik içtihadı ıĢığında (bk., örneğin, Pélissier ve Sassi/Fransa [BD],
No. 25444/94, §§ 71-74, AĠHM 1999-II), ihtilaf konusu yargılamanın
süresinin uzun olmadığı ve SözleĢme’nin 6. maddesi, 1. fıkrasında
öngörülen “makul süre” gereğini karĢıladığı kanaatindedir.
15
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
59. ĠĢbu Ģikâyet açıkça dayanaktan yoksun olduğundan SözleĢme’nin 35.
maddesinin 3. fıkrasının a) bendi ile 4. fıkrası uyarınca reddedilmelidir.
V. SÖZLEġME’NĠN
6.
MADDESĠNĠN
3.
FIKRASININ
ĠHLAL
EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA
60. BaĢvuran, SözleĢme’nin 6. maddesinin 3. fıkrası ile 13. maddesi
alanında, hakkında açılan ceza yargılaması boyunca, savunması için gerekli
olan bazı tanıkları sorgulama imkânı bulamadığı gerekçesiyle, Ağır Ceza
Mahkemesi önünde savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olamadığından da Ģikâyet etmektedir. BaĢvuran ayrıca, ek
soruĢturma yapılmadığından ve bu durumun Ağır Ceza Mahkemesi
önündeki yargılamanın hakkaniyetine zarar verdiğinden yakınmaktadır.
Mahkeme, iĢbu Ģikâyetlerin SözleĢme’nin yalnızca 6. maddesinin 3.
fıkrasının d) bendi açısından incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir.
Söz konusu madde Ģu Ģekildedir:
“3. Bir suç ile itham edilen herkes aĢağıdaki asgari haklara sahiptir:
d) Ġddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia
tanıklarıyla aynı koĢullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin
sağlanmasını istemek; (…)”
61. Mahkeme, kanıtların kabul edilebilirliğinin öncelikle iç hukuk
kuralları tarafından düzenlendiğini hatırlatmaktadır. SözleĢme tarafından
Mahkeme’ye verilen görev, tanıkların ifadelerinin doğru bir Ģekilde delil
olarak kabul edilip edilmediğini değerlendirmekten ibaret olmayıp, yargı
süreci bütün olarak ele alındığında, delillerin sunulma yöntemi de dâhil
olmak üzere, hakkaniyete uygun olup olmadığını araĢtırmaktır. (bk., diğer
birçok karar arasından, Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, 23 Nisan
1997, § 50, Derleme 1997-III). Bilhassa, kendi topladıkları unsurları ve
sanıkların sunmak istedikleri delillerin uygunluğunu değerlendirmekle
genel olarak ulusal mahkemeler yetkilidir; SözleĢme’nin 6. maddesinin 3.
fıkrasının d) bendi, genel olarak, yargı makamlarına her zaman Ģahitler
16
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
tarafından sunulan delilin yararlılığına karar verme olanağı tanımaktadır
(Vidal/Belçika, 22 Nisan 1992, §§ 32-33, seri A No. 235-B). Bu nedenle, bir
sanığın bazı tanıkları sorgulayamadığı Ģikâyetinde bulunması yeterli
değildir. Sanığın duruĢmaya tanık çağırma talebini, bunun önemini ve
gerçeğin açığa çıkmasına ne Ģekilde katkıda bulunacağını açıklayacak
Ģekilde gerekçelendirmelidir (Perna/İtalya [BD], No. 48898/99, § 29,
AĠHM 2003-V). Bilhassa, bir mahkûmiyet kararı, sadece veya belirleyici bir
düzeyde, sanığın, ne soruĢturma aĢamasında ne de duruĢmalar sırasında
sorgulama ya da sorgulatma olanağı bulamadığı bir kiĢinin ifadesine
dayandığı durumda, savunma hakları, SözleĢme’nin 6. maddesinin
güvenceleriyle bağdaĢmayacak bir Ģekilde sınırlandırılmıĢ olabilir (AlKhawaja ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], No. 26766/05 ve 22228/06, §
119, AĠHM 2011).
62. Mahkeme, somut olayda, dava dosyasından ve özellikle Ağır Ceza
Mahkemesindeki duruĢmalardan, baĢvuranın, yetkili makamların izni
olmaksızın patlayıcı ve tehlikeli madde taĢıma ve yasadıĢı bir örgüt adına
suç iĢleme nedeniyle mahkûm edildiği anlaĢıldığını tespit etmektedir.
Mahkeme, yerel mahkemelerin, baĢvurana atılı suçların değerlendirilmesini
ve tespitini kuvvetlendiren farklı delil unsurlarını derinlemesine ve titizlikle
incelediğini tespit etmektedir. Ağır Ceza Mahkemesi, baĢvuran hakkında
mahkûmiyet kararı vermek için, söz konusu delil unsurları arasından,
belirleyici somut bir unsura, yani içerisinde on beĢ adet molotof kokteyl
bulundan bir torbaya el konması, üstelik çok sayıda tanığın ifadesinin
alınması ve ilgilinin aleyhte tanıkların ifadelerine itiraz etme imkânının
bulunmasına dayanmıĢtır. BaĢvuran, bu bağlamda, diğer tanıkların
dinlenmesinin ya da ek soruĢturma yürütülmesinin gerçeğin ortaya
çıkmasında nasıl belirleyici olduğunu açıklamamaktadır. Sonuç olarak,
Mahkeme, mevcut dava koĢullarında, tanıkların ifadelerinin alınmasının
kabul edilmemesinin SözleĢme’nin 6. maddesinin 3. fıkrasının d) bendine
tek baĢına aykırı olmadığı kanaatindedir.
17
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
63. ĠĢbu Ģikâyet açıkça dayanaktan yoksun olduğundan SözleĢme’nin 35.
maddesinin 3. fıkrasının a) bendi ile 4. fıkrası uyarınca reddedilmelidir.
VI. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI HAKKINDA
64. SözleĢme’nin 41. maddesi aĢağıdaki Ģekildedir:
“Eğer Mahkeme bu SözleĢme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve
ilgili Yüksek SözleĢmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen
ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir
tazmin verilmesine hükmeder.”
A. Zarar
65. BaĢvuran maruz kalınan zararlar bağlamında, maddi tazminat olarak
75.000 Türk lirası (yaklaĢık 26.200 avro), manevi tazminat olarak ise
100.000 Türk lirası (yaklaĢık 35.000 avro) talep etmektedir.
66. Hükümet bu iddiaların aĢırı olduğu kanaatindedir.
67. Mahkeme, iddia edilen maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasından
nedensellik bağı tespit etmemekte ve talebi reddetmektedir. Buna karĢılık,
baĢvurana manevi zarar bağlamında 10.000 avro ödenmesinin uygun olduğu
kanısındadır.
B. Masraf ve giderler
68. BaĢvuran aynı zamanda, yerel mahkemeler ve AĠHM önündeki
masraf ve giderleri için 18.190 Türk lirası (yaklaĢık 6.350 avro) talep
etmektedir. Destekleyici belge olarak, Ġstanbul Barosu Avukatlık Asgari
Ücret Tarifesini ibraz etmektedir.
69. Hükümet bu talebe itiraz etmektedir.
72. Mahkeme, içtihadı uyarınca baĢvuranın yapmıĢ olduğu masraf ve
giderlerin, bu miktarların gerçek, zorunlu ve makul oranda olması halinde
geri ödenebilmektedir. Mahkeme, somut olaya iliĢkin elinde bulunan
18
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
belgeleri ve içtihadını göz önünde bulundurarak, masraf ve giderlere iliĢkin
talebi reddetmektedir.
C. Gecikme faizi
70. Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası’nın kısa
vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle
elde edilecek oranın uygulanmasının uygun olduğuna karar vermektedir.
BU GEREKÇELERLE, MAHKEME, OYBĠRLĠĞĠYLE,
1. BaĢvurunun SözleĢme’nin 3. maddesi bağlamındaki Ģikâyetlerle ilgili
kısmının kabul edilebilir; geri kalan kısmının ise kabul edilemez
olduğuna;
2. SözleĢme’nin 3. maddesinin esas ve usul yönünden ihlal edildiğine;
3. a) SözleĢme’nin 44. maddesinin 2. fıkrasına uygun olarak, davalı
Devletin baĢvurana kararın kesinleĢtiği tarihten itibaren üç ay içinde,
ödeme tarihinde geçerli olan döviz kuru üzerinden Türk lirasına
çevrilmek üzere ve vergi baĢlığı altında tahsil edilebilecek her türlü
miktarın da eklenmesi suretiyle, manevi tazminat olarak,10.000 avro (on
bin avro) ödemekle yükümlü olduğuna:
b) Yukarıda anılan sürenin bitiminden itibaren ve ödeme tarihine kadar,
gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere
bu süre boyunca uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek
suretiyle elde edilecek basit faiz oranın uygulanmasının uygun
olduğuna;
4. Adil tazmine iliĢkin kalan taleplerin reddine;
19
CÜNEYT POLAT / TÜRKĠYE KARARI
Karar vermiĢtir.
Fransızca olarak yazılan iĢbu karar Mahkeme Ġçtüzüğünün 77.
maddesinin 2. ve 3. fıkraları gereğince 13 Kasım 2014 tarihinde tebliğ
edilmiĢtir.
20
Stanley Naismith
Guido Raimondi
Yazı ĠĢleri Müdürü
BaĢkan