“Çözüm Süreci”ne Türkiye genelinde %57, Kürt

“Çözüm Süreci”ne
Türkiye genelinde %57,
Kürt nüfusta %83 destek
Boğaziçi Üniversitesi ve Açık Toplum Vakfı desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan
Yılmaz ve ekibinin Türkiye çapında 2300 kişi ile görüşme yaparak
gerçekleştirdiği araştırma Türklerin ve Kürtlerin “Çözüm Süreci”ne ilişkin
düşüncelerini ve beklentilerini ortaya koydu. Araştırmada, kimliklerin nasıl
tanımlandığı, hissedilen ayrımcılık seviyesi, Kürt sorunun kökeni ve geleceği
sorgulandı.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Hakan Yılmaz ve
ekibinin Boğaziçi Üniversitesi ve Açık Toplum Vakfı desteğiyle yaptığı “Çözüm Süreci: Kim Ne İstiyor?” adlı
araştırmanın sonuçları açıklandı. Araştırmada, kendisini Kürt olarak tanımlayan yurttaşların çözüm sürecine
desteğinin % 83 olduğu; BDP’ye oy verenlerde ise bu desteğin %91 gibi rekor bir seviyeye ulaştığı ortaya çıktı.
Türkiye genelinde ise çözüm sürecine verilen destek %57 olarak belirlendi. “Çözüm Süreci”nin sorunları
bitireceğine ilişkin beklentiler ise Kürt kökenli nüfusta %61 ve Türkiye genelinde ise %47 olarak hesaplandı.
Araştırmayı gerçekleştiren Prof.Dr. Yılmaz bu oranları şöyle değerlendirdi:
“Her ne kadar çözüm sürecinin başarılı sonuç vereceğine ilişkin umutlar sürece destek oranının bir hayli altında
olsa da, özellikle Kürt nüfusun bu çabaya büyük bir duygusal ve siyasi yatırım yaptığı görülmektedir. Süreç
başarısız sonuçlanırsa, bu nüfusun çok büyük bir hayal kırıklığı yaşaması, umutsuzluğa kapılması ve ayrılıkçılık
gibi çok daha radikal seçeneklere meyletmesi mümkündür.”
2300 kişiyle görüşüldü...
Prof.Dr. Yılmaz liderliğindeki ekip, bu araştırmanın saha çalışmasını 2014 Nisan-Temmuz aylarında Türkiye
çapında 2300 kişiyle görüşme yaparak gerçekleştirdi. Buna ek olarak 100 kişi ile de derinlemesine görüşme
gerçekleştirdi. Kürt yurttaşların eğilimlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için örneklem içerisindeki ağırlıkları arttırıldı.
Araştırmada, Türk ve Kürk kimliklerinin nasıl belirlendiği; ayrımcılık ve ayrıcalık algılamaları; Kürt sorununun
toplumsal-siyasi nedenlerine ve sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin düşünceler; Türkiye’nin önemli gündem
konularından biri olan “Çözüm Süreci”ne dair beklentiler ve umutlar ölçüldü.
Kendini “sadece Kürt” olarak tanımlayanlar artıyor...
Araştırmaya katılanların %30’u bir etnik dil ve kültürü olduğunu beyan etti ve bu grubun da yaklaşık yarısı -yani
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sına işaret eden bir kesim- kendi etnik dil ve kültürünün Türk dil ve kültürüne
göre ön planda yer aldığını ifade etti. Görüşülen kişiler arasında Kürtçe’nin anadili olduğunu söyleyenlerin oranı
da % 15 çıktı.
Araştırma sonuçlarını 2010 tarihli “Türkiye’de Ötekileştirme Süreçleri” araştırmasının verileriyle kıyaslayan
Prof.Dr. Yılmaz “Türk dili ve kültürü ile bir bağları olmadığını ve sadece kendi etnik dil ve kültürleri içinde
yaşadıklarını ifade edenlerin oranının ise 2010’da sadece %2 iken 2014’te %6’ya yükseldiğini gözlemliyoruz” dedi.
Prof. Dr. Yılmaz etnik kimlik algısındaki değişim konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:
“2010’dan 2014’e en büyük değişiklik, Türklük dışında bir etnik kimliğe daha sahip olduğunu belirten %30’luk
kitlenin Türk kimliğinden uzaklaşması ve kendi etnik kimliğinin ağırlığının artması biçiminde yaşanmıştır. Türklük
dışında bir etnik kimliğe daha sahip olduğunu belirten bu yurttaşların kimlik dengelerinde ‘Türk’ kimliğinin ağırlığı
belirgin bir biçimde azalırken, etnik kimliğin ağırlığı ciddi oranda artmıştır. Kendini bu şekilde tanımlayan grup,
2010’dan 2014’e oransal olarak artmazken, bu kişilerin kimlik tanımlarındaki Türklük/etniklik dengesinde etnikliğin
payı önemli ölçüde yükselmiştir.”
Özerklikten yana olanların oranı %30...
Araştırmada, görüşülen kişilere hastane, üniversite, devlet kurumu, lüks mağaza, iş başvurusu gibi alanlarda
kimlikleri nedeniyle ayrımcılık görüp görmedikleri soruldu ve Kürtlerin yaklaşık %20-30’luk bir kesiminin hayatın
çeşitli alanlarında ayrımcı davranışlara maruz kaldıklarını dile getirdikleri görüldü. Ayrımcılıktan en yüksek şikâyeti
olan ikinci grup (%10-20 oranında ayrımcı muamele gördüğünü ifade eden) “Atatürkçü-laikler” grubu oldu. Grup
aidiyetini “dindar-muhafazakâr” ve “Türk” olarak seçenler ise %0-10 oranında ayrımcı muamele gördüklerini ifade
ederek en az şikâyetçi olan grup oldu.
Kürt sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin seçeneklerin başında “Kürt sorunu yoktur, Terör sorunu vardır; çözüm de
terörle mücadeledir” görüşü destek gördü. Türkiye nüfusunun %30’unun, Kürtlerin de %20’sinin kendisine yakın
gördüğü bu seçeneğin hemen ardından, ülke genelinde %23’lük bir kesimin desteklediği “ekonomik kalkınma
çözümdür” görüşü geliyor.
Üçüncü sırada ise “bağımsızlık, özerklik, federasyon” talep eden, Türkiye genelinde %22’lik oldukça yaygın bir
grup görüldü. Kürtler arasında ayrışmacı-ayrılıkçı pozisyonu destekleyenlerin oranı da yaklaşık %30 olarak
belirlendi. En az destek bulan çözüm yolu ise, %13’lük oranla “kültürel hakların yasalarca tanınması” oldu.